Mekke-Medine
Gezi Rehberi
Hazırlayan Mücahit Gençay
Almak isteyenler için İnce banyo havlusu (El
sabunu, şampuan, havlu, el havlusu genelde otel
tarafından verilir). Dileyen küçük dikiş seti alabilir.
Kadınlar için patik (Soğuk zeminde tavaf esnasında
kullanılır), güneş kremi. Pişik olmamak için ince bir
tayt. 1 adet ince pijama takımı.
3- Büyük valiz; Bu zorunlu değildir. Dileyen yanına
almasın. Eğer yanımıza alıyorsak en fazla 20 kg
olacak. içerisine; Giderken hazırlanan kahvaltılıklar
konulur. Dönüşte hurma ve hediyelikleri bu valize
koyacağız İnşallah. Eğer bu valizi yanımıza
almamışsak hurmalar için koli yaptırırız.
* Aşırı kıyafet alıp valizinizi boş yere doldurmayın.
* Ayağımıza rahat, hafif, yürüyüş ayakkabısı
gereklidir. Sıfır almayın, ayağımızın alıştığı bir
ayakkabı olsun, ayakkabı vurmasın.
* Uçağa binerken sıvıları almayabilirler, az sıvı
götürmekte fayda var.
* Elbiselerinizi, pasaport ve kimliklerinizi büyük
valize kesinlikle koymayın. Büyük valiz yanlışlıkla
karışırsa havaalanında kaybolur gider. Elbiseleri el
valizine koyun. Kimlik ve pasaportu sırt çantasına
koyun. Büyük valiz kaybolursa üzülmeyin.
* Getirmek isteyenler için; Kalem, not defteri,
telefon, para kesesi, kemer, tıraş seti, zemzem
getirmek için boş şişe, ince el havlusu, tarak, güneş
gözlüğü, güneş kremi, power bank, korona maskesi,
tavaf tesbihi, priz dönüştürücü, bel çantası, roll on
deodorant, antibiyotik, ayak kremi, pişik kremi, yara
bandı, merhem, kokusuz pudra, koli bandı.
Yolculuk Öncesi Ön Hazırlık
* Yanınıza şunları almayın; Demir kaşık çatal bıçak,
makas, beyaz çorap almayın, yerlerde kirlenir.
Yanımıza almamız gerekenler
* Dileyen menenjit aşısı olabilir.
1- Sırt çantası İçerisine: TC kimlik, Pasaport, 500
Riyal civarı para (Daha fazlası tercihe kalmış, Türk
lirası da bazı yerlerde geçerlidir), İçme suyu, 2-3
adet meyve suyu, Tesbih, erkekler için namaz
takkesi, Kur'an veya Dua kitabı, terlik (Önü açık
terlik olmalıdır veya ayağı tam kapatmayan terlik
olmalıdır), klimalardan korunmak için şal, terlik için
2 adet poşet, şarj cihazı ve cep telefonu, küçük paket
Islak mendil (İhramlı iken kullanılmaz), küçük paket
peçete, Para kemeri.
* Erkeklerin Umre sonunda saçlarını kazıtması
kuvvetli sünnettir. Erkeklerin oraya giderken,
oradayken ve dönerken sakal tıraşı olmamaları
kuvvetli sünnettir. Mümkün olduğunca saçlarımızı
kazıyıp sakallarımızı kesmemeye gayret edelim.
* Oraya turistik geziye değil ibadete gidiyoruz.
Onun için hediyelerle değil amel defterimizi
sevaplarla doldurmaya gayret edelim.
2- Küçük valiz (55x40x20 cm ebatında) içerisine:
Elbise, (hanımlar için en az 2 ferace), 2-3 takım iç
çamaşır, 3-4 çorap, orta kalınlıkta ceket (Medine
geceleri serin olur), 1-2 başörtüsü, kullanılan ilaçlar
(ağrı kesici, soğuk algınlığı ilacı, mide hapı vs
alınabilir, şart değil), Orta kalınlıkta 1 Seccade (Say
alanı zemin soğuk olur, çok ince seccade olmasın),
diş fırçası, diş macunu, tırnak makası, banyo lifi,
dileyen kalıp sabun alabilir. Erkekler için ihram.
Sayfa | 1
Mekke
Efendimiz a.s buyuruyor ki; Yalnız 3 Mescid için
yolculuğa çıkılır. 1. Mescid-i haram. 2. Mescidi
Nebevi. 3. Mescid-i Aksa.
Mescid-i Haram, Allah Teala'nın Kur'an-ı Kerim'de
buyurduğuna göre "İnsanların Kabe-i Muazzama'yı
ziyaretinde, Allah'ın hakkı vardır" buyruluyor.
Kabe, Beytullah yani Allah'ın evidir. Yeryüzünde
kurulan ilk mabet, ilk mescittir. Kuruluşu taa Hz.
Adem Aleyhisselam’a uzanır. Yeniden inşası Hz.
İbrahim a.s ve oğlu İsmail a.s'a nasip olmuştur.
Allah Teala Mekke şehri için "Ümmül kurâ" yani
"Şehirlerin Anası" diyor. Şehirlerin anası çünkü
insanlığın neslinin başladığı yer burası. Mekke ve
Medine'ye ancak Müslümanlar girebilir, Suudi
Arabistan hükümetinin koyduğuda bir kuraldır,
Suudi Arabistan'a yabancılar gelebilir ama
Müslüman olmayanlar Mekke ve Medine'ye
giremezler.
Efendimiz a.s buyuruyor ki "Hac ve Umre
yapanlar Allah'ın misafirleridirler. Ondan bir
şey isterlerse Allah Teala onlara cevap verir.
Onlar Allah'tan af isterlerse Allah onları
affeder." Bizler Mekke'de Allah Teala'nın
misafirleriyiz.
Allah
Teala'dan
ne
kadar
istirhamımız, ne kadar duamız varsa onu isteyeceğiz.
Efendimiz a.s Mekke'de 13 yıl peygamberlik yaptı,
müşrikleri İslam'a davet etti. Çok zorlukları çekti. En
son Sevgili Peygamberimizi öldürmek istediklerinde
Peygamberimiz Medine'ye hicret etmek zorunda
kaldı. O Mekke'den ayrılırken şöyle diyordu "Ey
Mekke! Şüphesiz Allah'ın arzının en hayırlısı ve
en sevgilisisin. Vallahi Allah'ın emriyle senin
dışına çıkarılmasaydım senden ayrılmazdım"
demiştir. Yeryüzünün dünyanın kalbi Mekke'dir.
Mekke'nin kalbine Kabe'dir. Öyle mübarek bir yere
gidiyoruz.
Efendimiz a.s buyuruyor ki; "Mescid-i Haram'da
kılınan namaz, diğer yerlerde kılınan namazdan
100.000 kat daha faziletlidir." Çünkü burası Kıble,
bütün dünya okunan ezanı duyduğu vakit Kabe'ye
yöneliyor. Burada bulunduğumuz sürece farz
namazlarımızın tamamını burada kılmaya gayret
edeceğiz.
Zayıf bir hadis vardır ama bizler itimat ederiz.
Buyuruyor ki Sevgili Peygamberimiz; "Kabe'yi ilk
gördüğünüz anda yapılan dualar kabul edilir."
Onun için gönlünüzden bir dua belirleyin. Kabe'yi
gördüğümüz an "Ya Rabbi Şu Beytinin, Kabe'nin
hürmetine şu duamı kabul et" diye dua edin.
‫اس ِّبا ْل َحجِّ يَأْت ُوكَ ِّر َجاالً َوع َٰلى ُك ِّل‬
ِّ َّ‫َواَذ ِّْن فِّي الن‬
َ ‫ام ٍر َيأْت‬
َ
ْ‫ج عَميق‬
ِّ ‫ض‬
ٍ َ‫ين ِّم ْن ك ُِّل ف‬
"İnsanları Hacca çağır. Gerek yaya gerek çeşitli
binek üzerinde, uzak-yakın her yerden sana
gelsinler. Gelsinler de, hacda kendilerini bekleyen
dünyevî ve uhrevî faydaları görsünler."
Buyuruyor Rabbimiz.
Yine Efendimiz a.s Ashabına anlatıyor; "Kabe'ye
bakınca Kardeşim Salih ve Hud'u, yünden alaca
gömlekler giymiş, kızıldevelerin üzerinde Kabe'yi
tavaf ederken, telbiye getirirlerken gördüm"
buyuruyor. Bizler anlıyoruz ki Bu Kâbe'ye bakınca
Hz. Adem a.s'ın hatırası var. Hz. İbrâhim a.s, İsmail
a.s, Salih a.s, Hud a.s, Efendimiz a.s gibi bir çok
mübarek şahsiyetlerin, Peygamberlerin, evliyanın
uğrak yeridir. Ayak bastığımız yerlere kadar buralar
mübarek yerlerdir.
Mikat Sınırı Nedir?
Bizim gibi başka memleketlerden gelen hacıların
İhramsız geçemeyecekleri, ihramsız geçmelerinin
yasak olduğu yerlere Mikat sınırı diyoruz. Mikatın
içerisi artık Harem bölgesidir. Yani mübarek bir
yerdir, İhram giydik, niyet ettik, telbiye getirdik,
namazını kıldık, artık saygın, mübarek bir beldeye
geldik. Koku sürünemeyiz. Dikişli elbise giyemeyiz.
Kokulu
sabunla
elimizi
yıkayamayız.
Vücudumuzdan kıl koparamayız. Hiçbir canlıya
zarar veremeyiz. Tartışmak, kavga etmek, gıybet
etmek hepsi bitti. Artık sabır var.. Sabırla Allah'a
yöneliş var.
Biz nerede ihrama giriyoruz? İlk olarak Mekke'ye
gelecek olanlar taa Ankara'dan İstanbul'dan uçağa
binmeden ihrama girerler. Niyetini uçak havalanında
ederler. Çünkü ineceğimiz yer, Cidde mikat
sınırının içerisidir. Cidde'ye varmadan ihrama
girmemiz lazım. Önce Medine'ye gidecek olanlardan
serbest kıyafetleriyle Medine'ye varırlar, Mekke için
yola çıkacakları zaman Medine'nin çıkışında
Zülhüleyfe dediğimiz Mikat sınırında ihrama
girerler. Yemen bölgesinden gelenler Yelemlem'de,
Irak tarafından gelenler Zat-ı Irk'ta, diğerleri de
Karn-ı Menâzil, Cuhfe, Hudeybiye, Cirane,
Tenim dediğimiz bölgelerde i-hrama girerler. Bunlar
Mikat sınırıdır.
Mekke'ye giderken otobanların tabelalarında
İngilizce "For non Muslims" yani Müslüman
olmayanlar şu farklı yoldan gidecekler diye uyarılar
vardır. Çünkü Harem bölgesine Müslüman
olmayanlar, kafirler, müşrikler giremezler. Çünkü
Allah Teala'nın ayeti var "630 senesi, Mekke'nin
Fethinden sonra Müslüman olmayanlar Hareme
yaklaşmasınlar" buyruluyor. Bizim mezhep
imamımız imam-ı Azam Ebu Hanife "Müşriklerin
Kabe'ye ibadet etmek için yaklaşmasınlar" diye
Sayfa | 2
yorumluyor, ama diğer üç mezhep ibadet maksadı
olsun olmasın Müslüman olmayanlar Mekke'ye
giremezler diye hüküm vermişlerdir. Onun için göz
göre göre Müslüman olmayanlar Mekke'ye
giremezler. Suudi Arabistan hükümeti bize vize
verirken uyarıyor, "Eğer müslüman değilsen
Mekke'ye giremezsin" diye. Senelerdir buna dikkat
ediyorlar.
Yollarda dikkat edersen görürüz, Harem sınırlarını
geçerken Kur'an rahlesi göreceğiz, bazı yollarda
yazılar var. "İşte burası Harem bölgesinin
sınırıdır" diye belirtmek için.
UMRENİN FAZİLETİ
Efendimiz a.s buyuruyor ki "İki Umre, arasında
işlenen günahlara kefarettir. Makbul bir haccın
karşılığı ise ancak cennettir" buyuruyor.
Efendimiz a.s buyuruyor ki; "Telbiye getirene
Müjde vardır. Ashabı sordu; "Nedir o Müjde
Allah'ın resulü, Cennet midir? Evet cennettir"
buyruluyor. Onun için niyetimizi alınca bolca
Telbiye getireceğiz. Kabe'yi görene kadar Telbiye
getireceğiz.
TELBİYE
UMREYİ NASIL YAPACAĞIZ?
Erkekler 2 parça dikişsiz elbise giyerler. İzar ve
Rida diyoruz. Kadınların üzerlerindeki elbise ihram
kabul edilir. Yüzü ve elleri açık olur. Allah Teala'nın
huzuruna böyle kavuşacağımıza inandığımız için
böyle giyiniriz. Yani insan Dünyadayken en uhrevi
haline
bürünür.
Kabirlerimizden
kalkınca
kefenlerimiz de aynı böyle olur. Kadınlar
kefenlenirken bembeyaz bir kefenle kefenlenir,
başörtüsü vardır, göğüs örtüsü vardır, uzunca bir
elbise gibi kefenlenir. Erkeklerde 3 parça kefenlenir
ama kabirden kalkınca 2 parça kalır. İşte insan
İhrama girdiğinde sanki Allah Teala'nın huzuruna,
hesap vermeye, günahlarımızla yüzleşmeye, hesap
vermeye, mahşer alanına gidiyoruz.
İşte umremizi yaparken ihramımızı giyeriz.
Umremize niyet ederiz. Ardından "Lebbeyk
Allahümme lebbeyk" diye terbiye getiririz. İki
rekat ihram namazını kılacağız. Sonra doğru Kabe'ye
varacağız inşallah. 7 defa Kabe'yi tavaf edeceğiz.
Ardından Safa ve Merve tepeleri arasında 7 sefer
gidip geleceğiz. Sonra saçlarımızdan bir tutam
keseceğiz. Böylelikle ihramdan çıkmış olacağız.
Umrenin bir zamanı yoktur, her zaman yapılabilir.
Her gün yapılabilir. Gece yapılabilir gündüz
yapılabilir. Hac gibi değildir.
HAC NE ZAMAN YAPILIR?
Hacı olacaklar Kurban bayramının arefe günü öğlen
ile ikindi vakti arasında Arafatta olmaları lazım.
Akşam ve yatsıda müzdelifede olmaları lazım.
Sabah namazının ardından Mina'da şeytan
taşlayacaklar. Ardından Kabe'yi tavaf edecekler,
Safa ve Merve arası sayı edecekler. Ancak öyle Hacı
olunur. Kurban bayramı dışında hiçbir vakit Hac
yapılamaz. Ama umre her zaman yapılabilir. Hac
zor, her yıl 4 milyon insan aynı anda haccediyor.
Efendimiz a.s hac ve umre ibadetinde "Rabbi
yessiri" çokça okuyarak niyet ediyor. Demek ki Hac
ve umre çok meşakkatli bir iş..
Lebbeyk Allahümme lebbeyk. Emret Allah'ım
emret! Lebbeyke la şerike leke lebbeyk! Senin
ortağın yoktur işte Allah'ım buyur! İnnel hamde,
venniğmete, lekevel mülk, la şerikelek! Hamd
Ancak sanadır, Nimet ancak senden gelir, mülkün
yegane sahibi sensin. Senin ortağın yoktur!
Hz. Ömer efendimizin, Peygamberimizden umre için
izin istediğinde Peygamberimiz ona "Kardeşim!
Duanda bizi de ortak et, bizi de unutma"
buyurmuştur.
İhram'dan çıkınca sivil elbiselerimizle bol bol tavaf
yapacağız. Aslında çokça umre yapmaktansa çokça
tavaf yapmak daha evla.. Efendimiz a.s buyuruyor ki
"Kişi tavaf için her ayağını koyup diğerini
kaldırdıkça her adımı sebebiyle Allah onun bir
hatasını siler ve yerine bir sevap yazar".. Tavaf
esnasında bolca dua edilir, bolca zikir çekilir,
tefekkür edilir, Kur'an okunur..
İbrahim a.s ihtiyarlık yaşlarına gelene kadar evlat
sahibi olamıyor. İhtiyarlık vakti geldiğinde Hacer
anamızdan İsmail a.s doğuyor. İbrahim a.s Allah
Teâlâ'nın emriyle eşi Hacer anamızı ve evladı İsmail
aleyhisselam'ı hiç kimsenin yaşamadığı, ot bitmez,
bomboş bir araziye bırakıyor. O zamanlar Kabe'de
yoktu. Sert bir havası var, çok sıcak. İşte Hacer
anamız ve İbrahim Aleyhisselam bu vesileyle bir
imtihan oluyor. İmtihanın neticesinde Hacer anamıza
zemzem suyu veriliyor. İbrahim aleyhisselama da
Kabe'yi evladı İsmail Aleyhisselam ile beraber inşa
etmek nasip oluyor. Kabe'yi inşa ettikten sonra
"Rabbena Tekabbel minna" "Allah'ım bunu bizden
kabul buyur" diye dualar ediyor, Mekke'nin bereketli
olması için dualar ediyor.
SAY İBADETİ
Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de buyuruyor ki "Şüphesiz
Safa ile Merve Allah'ın belirlediği şeairlerdendir,
nişanelerdendir". İbrâhim a.s'ın hanımı Hacer
validemiz, Safa ve Merve arasında, evladı İsmail
Sayfa | 3
a.s'a su aramak için bir Safa tepesine gidiyor, bir
Merve tepesine gidiyor. İşte bu arada 7 defa gidip
geliyor, en son Oğlu İsmail a.s'ı bıraktığı yerden
zemzem çıkıyor. "Zammi, Zammi" yani "Dur, akıp
kaybolma" diye seslenince o suyun adı Zemzem
olarak kalıyor.
Hatim duvarının diğer adı Hicri İsmail'dir. Çünkü
Orada İsmail a.s ile annesi Hacer validemizin
kabirleri de bulunuyor. İnşallah Kabe'yi tavaf
ederken İsmail Aleyhisselam'ın kabrini de, Hacer
validemizin kabrini de ziyaret etmeye niyet edelim.
Oradan geçerken Fatiha'mızı okuyalım.
Safa ve Merve tepeleri arasına say alanı diyoruz.
Say, tavaf gibi müstakil bir ibadet değildir. Yani say
tek başına olmaz, umre yaparsak anca tavaftan sonra
say yapılabilir. Say alanında yeşil bir ışık var. Orada
erkekler koşarlar. Peygamberimiz de koşmuştur.
Hanımlar edebe uygun olmadığı için koşmazlar. Bu
yeşil ışıkta neden koşuyoruz? Çünkü Hacer
validemiz zamanında burası çukurdu. Oğlu
İsmail a.s'ı bıraktığı yere gözüyle bakıyordu.
Ama çukura girdiğinde evladını göremiyordu.
Endişe ediyordu. Görmek için o çukurdan hemen
geçiyor orada koşuyordu. Onun için bizlerde orada
koşuyoruz.
Cahiliye devrinde Mekke'nin yönetimi Darün
Nedve dediğimiz seçkin kişilerce yapılırdı. Bu
meclis bir istişare kurulu gibiydi. 40 yaşından
küçükler kabul edilmezdi. Darün Nedve'de kimler
var; Başta en azılı kafirler var; Ebu Cehil, Ebu
Leheb, As b. Vail, sonrasında müslüman olacak
Ebu Süfyan vardı. Peygamberimizin dedesi
Abdülmüttalipte bu meclisteydi. İşte o Darün
Nedve Hicri İsmail'in yani hatim duvarının hemen
karşısındaydı.
Mescid-i Haram'da göreceğiz. Mermerlele kaplı alan
Eski Mekke'dir. Yani Efendimiz a.s zamanında
Mekke şehrinin sınırları ancak Mescid-i Haram
kadardı. Sonradan nüfus çoğaldı. Evler, oteller arttı.
Onun için Mescid-i Haram'da, mermere
bastığımız yerler çok kıymetli yerler. Bunu
nereden biliyoruz? Çünkü Mekke'nin çevresinde
Ebu kubeys dağı var, bir yanımda Safa tepesi var
diğer yanında Merve tepesi vardı. Mekke
bunların arasında kuruluydu. Bugün Ebu Kubeys
tepesinin yerinde kralın sarayı vardır. İnsanlar Safa
ve Merve'nin toprağını ala ala geriye çok az bir şey
bırakmıştır. Yani Safa tepesi, Merve tepesi, Ebu
Kubeys dağından neredeyse hiç eser kalmamıştır.
İşte Mekke bu kadar bir yerleşim yeriydi. Eski
Mekke'nin yerine Mescid-i Haram yapıldı. Bugün
mescid çok büyük. 3 katlı tavaf alanı var. Aynı anda
2 milyon kişi namaz kılabiliyor.
KABE-İ MUAZZAMA
Kabe'yi ilk inşa eden Hz. Adem a.s'dır. Onu
yıkılıp kaybolduktan sonra yeniden inşa eden Hz.
İbrahim a.s'dır. Kabe'nin aslında ilk hali
dikdörtgendir. Kabe Efendimiz a.s zamanında
yıkılıyor, yeniden inşa edilmesi gerekiyor. İnşa
edilirken de malzemeler yetmiyor. Onun için bir
Hatim dediğim yeri açık kalıyor. Elhamdülillah,
bugün orası açıktır. Yani Kabe'nin içi sayılıyor ama
açık, işte bizler orada namaz kılabiliyoruz. Hep de
Hz Aişe validemiz Peygamberimizin vefatından
sonra Kabe'nin içine girmek istiyor. Kabe'nin içine
girerken sahabelerden birisi "Ey Ayşe! Bizde
Kabe'nin içine girmek istiyoruz" dediğinde Hz
Ayşe validemiz hatim duvarına işaret ediyor "Orası
da Kabe'nin içidir, orada namaz kıl" diye karşılık
veriyor. Eğer nasibimiz varsa hatimin içerisinde,
Kabe'nin içerisinde namaz kılabiliriz.
Efendimiz a.s'ın doğumundan 6 ay kadar evvel
Yemen Valisi Ebrehe Kabe'yi yıkmak için gelmişti.
Kabe'ye saldırmaya kalktığında Ebabil dediğimiz
bir kuş sürüsü, gagasında bir, ayaklarında iki taş
bulunuyor. O taşlar bir bir o ordunun üzerine
yağmur gibi yağdı. O Ebrehe'nin ordusunun
askerlerine o taşlar düştü, Başından giriyor
dübürlerinden çıkıyordu. Nihayetinde yenilmiş ekin
yaprağına döndü. Tıpkı yaprak kurtlarının yaprağı
yiyip, o yaprağı delik deşik ettiği gibi o ordu da
delik deşik oldu.. İşte o zamandan beri bütün Arap
Yarımadası Kabe'nin ne kadar mübarek bir yer
olduğunu biliyordu.
Efendimiz a.s henüz genç yaştayken Kabe sellerden
dolayı hasar almış, hasar alan yerleri onarılmak
isteniyor. Mekke'nin dağları hep Kabe'nin yönünde
uzandığı için, yağan yağmur hep Mekke'yi bir vadi
gibi dolduruyor. Bir de Mekke'nin civarı hep
kayalık.. Kayalarda suyu emmeyince biriken su hep
Kabe'yi basıyor. O sel suları zaman zaman Kabe'ye
zarar veriyor. İşte Peygamber daha genç yaştayken
Kabe onarılmak isteniyor. O dönem insanlar
korkuyorlar. Eğer Kabe'ye dokunursak bizim de
başımıza bela gelir diye çekindiler. Sonra biz bu işi
hayırlı bir nedenden dolayı yapacağı deyince işe
başladılar. Kabe'nin taşlarını yerinden bir bir
söktüler. Temele kadar indiler. Temelde yeşil
taşları gördüler. O taşları yerinden oynatınca
deprem oldu. Öyle olunca o taşları hiç ellemeden
bıraktılar. Kâbe'nin temelinden itibaren yeni bir
harçla, aynı taşlarıyla yerine koydular. İşte hacerül
esved taşını koyma işini hangi kabile yapacak
meselesi başlayınca efendimiz a.s'a sordular. O da
her kabileden bir kişi gelip Hacerül esvedin bir
ucundan tutsun diye tavsiyede bulundu. Böylece her
kabileden beraberce Hacerül Esved yerine kondu.
Cahiliye döneminde Kabe'nin etrafında putlar vardı.
İnsanlar Kabe'yi ıslık çalarak, çıplak halde tavaf
ediyorlardı. İslam bunların hepsini ortadan kaldırdı.
Sayfa | 4
Revaklar; Osmanlı Devleti yaptırmıştır. Kanuni
Sultan Süleyman emriyle Mimar Sinan tarafından
yapılmıştır. Kanunî Sultan Süleyman Kâbe'ye bir
minber, Medine'ye de bir mihrap gönderir.
Bunların üzerinde "Bu Süleyman'dandır. Ve
Allah'ın adıyla başlar" yazıyor. İnşallah Medine de
o mihrabı göreceğiz.
Hacerül Esved; asıl adı Hacerül Es'ad'dır. Yani
Saadetli taştır. Efendimiz a.s buyuruyor ki
"Hacer'ül Esved cennettendir" Sonradan bu taşa
insanlar günahkâr elleriyle dokuna dokuna karardığı
söyleniyor. Onun için siyah taş anlamına gelen
Hacerül Esved adını alıyor. İbrahim a.s Kabe'yi inşa
ederken Allah Teâlâ tarafından vahyediliyor; Ebu
Kubeys tepesinde parlak, ay gibi, nur gibi parlayan
bir taş olarak alınıp yerleştiriliyor. Mübarek bir
taştır. Kıyamet gününde insanlara şahit edecektir.
"Ya Rabbi bu kişi beni selamladı." Diye şahitlik
edecek. Daha evvelleri, Kabe bu kadar var kalabalık
değilken hacer-ül Esved öpülerek istilam edilirdi.
Şimdi kalabalık ve izdihamdan dolayı sadece
elimizle selam verip "Bismillahi Allahu Ekber"
diyoruz.
Gümüş bir kabzası var, içinde siyah bölüm Hacerül
Esveddir. Sevgili Peygamberimizden Hacer'ül
Esved'i öpmüştür. Bazen de avuç içini öperek selam
vermiştir. Hatta Hz Ömer efendimizin Hacerül
Esved ile alakalı bir rivayeti var. "Ey taş! Sen
sadece bir taşsın. Eğer Allah resulünü seni
öperken
görmeseydim
sana
bir
değer
vermezdim." Diyor.. 930 yılında Hacerül Esvedi
Karmatîler kaçırmış 20 yıl sonra yerine konmuştur.
Ara ara bazı hadiseler yaşamış, parçalanmış,
kırılmış, azalmış.. Netice olarak bu kadar kalmış.
Daha evvel hacer-ül esved'in gümüş kabzası
altındandı. Osmanlı zamanında böyleydi. Hacer-ül
esved'in daha evvelki altın kabzası Şu anda
İstanbul'da Topkapı sarayı'nda Kutsal Emanetler
bölümünde bulunuyor. Yine İstanbul Süleymaniye
camii'nin avlusunda Kanuni Sultan Süleyman'ın
kabri vardır. O Süleymaniye türbesinin girişinde
hacer'lesved'in bir parçası bulunmaktadır.
Sokullu Mehmet paşa camii'nde bir parçası daha
var. Edirne eski camisinde bir parçası daha var.
Tebbet suresini biliyoruz. Tebbet suresi Ebu leheb'in
cehennemlik olduğu anlatılan bir sure. Tebbet suresi
nazil olduğunda onun karısı ümmül Cemil sureyi
duyar duymaz fırlıyor Efendimiz aleyhissalatu
vesselam'ı arıyor. Sonra bakıyor ki Hz Ebubekir
efendimiz Kabe'nin hatim dediğimiz duvarın
içerisinde duruyor. Geliyor "Ey Ebubekir, arkadaşın
Muhammed nerede? Amcasına ve bana karşı bir şiir
yazmış, bizi hicvetmiş, bizi kötülemiş, karalamış,
vallahi onu bulayım şöyle yapacağım Böyle
yapacağım" diye sözler söylüyor. Halbuki Ebubekir
efendimiz çok şaşkın, hemen yanında Efendimiz
aleyhissalatu vesselam vardı. Allah teala o kafir
kadının gözüne Peygamberimizi o an göstermiyor.
İşte bu Hadise hatim dediğimiz duvarın içinde
gerçekleşiyor. Sevgili Peygamberimiz Mekke'de 13
yıl geçirdi, 13 yıl sıkıntılar çekti. İşte hep o
sıkıntıları Kabe'nin civarında yaşadı. Dualarını hep
Kabe'nin etrafında etti, hep Kabe'yi önüne alarak
mescidi aksa'ya doğru namazlar kıldı. Mübarek
Kabe'nin etrafında 70'e yakın peygamber kabri
bulunduğu rivayet ediliyor.
Kabe'ye her gün 120 rahmet iner. 60'ı tavaf
edenleredir. 40'ı namaz kılanlara, 20'si Kabe'yi
izleyenleredir.
ALTINOLUK
Altınoluk, Kabe'nin damında biriken suyun akması
için yapılmış. İlk emeviler döneminde yapılmış, şu
anki Kabe'nin üzerinde bulunan Altınoluk Osmanlı
zamanında
Sultan
Abdülmecid
döneminde
yaptırılmıştır. Üzerinde Bismillahirrahmanirrahim
"Rabbiyallah"
yani
Rabbimiz
Allah'tır
yazmaktadır. Efendimiz aleyhissalatu vesselam
altınoluk'un altından geçerken defalarca kez
"Allah'ım, senden ölüm anında rahat isterim.
Hesap anında af isterim" diye dua etmiştir.
RÜKNÜ YEMANİ
Rüknü Yemani; Yemen köşesi demektir. Sevgili
peygamberimiz buradan geçerken bu köşeyi de
istilam etmiştir. Mübarek eliyle mesh etmiştir.
Burayla alakalı başka rivayetler de var. Efendimiz
a.s Cebrail Aleyhisselam vahiy getirdi mi diye
rüknu yemani köşesine bakarmış, Cebrail a.s'ı
rüknü Yemani'de beklermiş. Rüknü Yemani'den
Hacer'ül Esved'e kadar Rabbena Atina ve
Rabbenağfirli duaları okunur.
İLK KIBLEMİZ MESCİD-İ AKSA
Sevgili peygamberimiz Mekke'de 13 yıl peygamber
olarak kalmıştır, 14 yıl boyunca kıblemiz
Filistin'de Kudüs'te bulunan Mescidi Aksa idi.
Peygamberimiz hem Mescid-i Aksa'ya yönelmek
için hem de mescid-i harama yani Kabe'ye aynı
anda yönelmek için rüknu yemani ve Hacer-ül
Esved arasına gelir öyle namaz kılardı. Böylelikle
iki mübarek mescide de yönelmiş olurdu.
Bir diğer sebebi de Kabe'nin Hatim duvarının
karşısında Mekkeli müşriklerin makamı vardı.
Sevgili peygamberimiz onlarla ters düşmemek için,
daha rahat ibadetlerini yapabilmek için Kabe'nin
Hacer'ül Esved yönüne dururdu. Mekkeli
müşrikleri tahrik etmek istemezdi. Hem de kendisi
rahatsız edilmek istemezdi. Peygamberimiz 40
Sayfa | 5
yaşında peygamber olmuştur, 13 yıl Mekke, 16 veya
18 ay kadar da Medine'de yani toplam 14,5 yıl
kıblemiz
Mescidi
Aksa
olmuştur.
Peygamberimizin 23 yıllık peygamberliğinde
sadece 9 yıl Kabe'ye yönelerek namaz kılmıştır.
HACERÜL ESVED’İ ÖPEBİLİR MİYİZ?
Hacer'ül esved'in etrafı genelde çok büyük izdiham
oluyor. Oraya kadınlar da giriyor erkekler de giriyor.
İtiş kakış oluyor. Erkeğin seni kadına kadının teni
erkeğe değiyor. Onun için biz Hacer-ül esvedi gidip
öpmenin doğru olduğunu düşünmüyoruz. Çünkü
Hacer esved'i öpmek sünnet ama başkalarını
ezmek, insanlara sıkıntı vermek, mahremiyete
dikkat etmemek daha büyük bir sıkıntı.. Onun
için tavsiye etmiyoruz. Ama ben girerim, günah
olursa da razıyım, Rabbim affeder derseniz de ben
karışmam. Ben 3 defa girmeye çalıştım birinde
ihramım açıldı, birinde ayağımı çiğnediler, 3 sefer
de rahat girebildim. Yani sıkıntılı bir süreç. Bir de
bir hoca anlatıyor, 3 defa Hacı nasip olmuş. Bir o
kadar da umre için Kâbe'ye gelmiş, hacer-ül
esved'i öpmek bana daha hiç nasip olmadı diyor.
Onun için siz bilirsiniz, karar sizin. Ama Kabe'nin
duvarına varacağız inşallah. Kabe'ye dokunacağız,
öpeceğiz inşallah.
MÜLTEZEM
Efendimiz aleyhissalatu vesselam buyuruyor ki
"Hacer-ül Esved ile Kabe'nin kapısının arası
mültezemdir. İhtiyaç veya sıkıntı sahibi her kim
mültezemde Allah'a dua ederse Allah Teala o
duayı kabul eder" buyuruyor. Mültezem'e girmeye
çalışabiliriz. Hacer-ül Esved gibi çok kalabalık, yine
girip girmemeyi siz bilirsiniz, tenha bir vaktini
bulduğunuzda gireceksiniz. Ama eğer mültezime
giremedik O halde her tavaf esnasında Mültezemin
hizasına geldiğimizde Allah teala'dan en çok
istediğimiz, en samimi dualarımızı yapacağız.
Mültezem’de Hz Ömer efendimizin bir hatırası var.
Hz Ömer efendimiz, Kabe’nin duvarına, Mültezeme
alnını koymuş, gözlerinden yaşlar akarken birisi
omzuna dokunuyor. Hz. Ömer efendimiz de hiddetli
birisi. Kendisinin o aciz halini göstermek istemiyor.
Onun için hemen arkasını dönüyor, bakıp sertliğini
sergileyecek. Bakıyor ki Efendimiz a.s.. Hemen
gönlü yumuşuyor. Peygamberimiz buyuruyor ki
“İbkî Ya Ömer! İbkî! Ağla Ey Ömer Ağla! Burası
ağlama yeridir” buyuruyor.
Kabe örtüsü her yıl yenileniyor. Her yıl yeniden
dikilmeye başlanıyor. Çok meşakkatli bir iş.
Kabe'nin örtüsünde kare kare "Allah" yazıyor.
Göreceksiniz. Allah lafzinin altında "La ilahe
illallah Muhammedurrasullullah" yazıyor. Onun
altında
"Sübhanallahi
ve
bihamdihi,
Sübhanallahilazîm" yazıyor. Kabe'nin örtüsünün
üzerinde hacer-ül esved'in hizasında 4 kandil
bulunur. İçlerinde hep "Bismillahi Allahu Ekber"
yazar. Bizler de hacer'ül esvedi selamlarken
bismillahi allahu ekber diyeceğiz. Yine Kabe'nin
örtüsünde Kabe'nin kapısını örten kısımda 4 defa
yan yana "Allahu nurussemavati vel arz" yazar.
Yani "Allah Teala göklerin ve yerin nurudur"
yazar. Yine orada Fatiha suresi yazılıdır. Yine
orada "Legad sadegallahu resulehürru'ya
bilhakk" yani "Allah Teala resulünün rüyasını
kesinlikle gerçekleştirdi" yazar. Yine orada
"Fevelli vecheke şedral" ayeti yazar. Yani "Yüzünü
mescidi harama çevir" yazar. Bir yerinde "La ilahe
illallahul
melikül
hakkul
mübin.
Muhammedürrasullullahi sadigul vağdül emin"
yazar. Yine Kabe'yi çevreleyen ayetlerde İbrahim
a.s, Kabe ve Hac ayetleri yazar. Onun altındaki
ayetlerde de rahmet ayetleri vardır. Mesela "Allah
Teâlâ buyurdu ki Ben Tevbe edip Salih amel
işleyenler için muhakkak çok bağışlayanım."
Yazıyor. Onun yanındaki kandillerde Allah
Teala'nın isimleri var. "Ya Hayyu Ya Kayyum"
"Ya Rahman Ya Rahim" . "O müminleri müjdeli
ki Allah'tan çok büyük bir ikram vardır" yazar.
Köşelerde kare formunun içerisinde besmele ile
beraber İhlas Suresi yazar.
Kabe örtüsü her yıl hac mevsiminde Kurban
Bayramı'nın arefe gününde, insanlar Arafattayken
örtü değiştiriliyor. Daha evvel Kabe'nin örtüsünü
Osmanlı
devleti
dikerdi.
Örtü
Kabe'ye
götürülmeden İstanbul'da sergilenirdi. Kabe'ye
gidemeyenler İstanbul'da örtüsüne bakmaya
gelirlerdi.
Kabe'nin İçi
İçeride 3 sütun vardır. Bunlar Kabe'nin çatısı ayakta
tutar. Çatıya çıkan bir merdiven var. Kabe'nin
içinde yeşil duvar örtüsü var. Efendimiz a.s Mekke
Fethedildiği gün Kabe'nin içine Bilali Habeşi ve
evlatlığı Zeyd B. Harise ile beraber giriyor. İçeride
ne kadar putlar varsa hepsini çıkarıyor. "Hak geldi,
batıl zâyi oldu. Zaten batıl hep zâyi olmaya yüz
tutmuştur" ayetini okuyor. Kabe'nin içine kıble
sorulmaz. Kabe'nin içinde ne yöne durursan dur.
Ama peygamberimiz girer girmez karşıya yönelerek
2 rekat namaz kılmıştır. Sonra çıkıp "Ey Kureyş!
Sayfa | 6
Benden ne beklersiniz" diye sormuştur. Onlarda
"Sen bizim en kerim, en cömert kardeşimizsin"
dediklerinde Peygamberimiz "Bende size Yusuf
a.s'ın kardeşlerine söylediğini söylüyorum.
Bugün size kızma ve kınama yok. Affedildiniz"
buyuruyor.
Makam-ı Cibril;
Kabe'nin kapısının sağında, beyaz sütünün üzerinde
8 tane taş var. Buraya Makamı Cibril deniyor. Kabe
imamı da evvelden burada namaz kıldırırdı. Niye
Makamı Cibril deniliyor? Çünkü Peygamberimize
Miraç gecesinde 5 vakit namaz farz kılınıyor.
Miraçtan dönünce Cebrail a.s 2 gün üst üste
peygamberimize burada namaz kıldırıyor. 2 gün
kıldırıyor çünkü vakitleri iyice görsün diye
peygamberimize öğretiyor. Bir gün sabah vakti
girince kıldırıyor ertesi gün sabah vakti güneş
doğmaya yakın kıldırıyor. Birinde yatsıyı ilk
vaktinde kıldırıyor, diğerinde gecenin ortalarina
doğru kıldırıyor. Böylelikle peygamberimizin
Cebrail a.s'dan namazı nasıl kılacağını bütün
detaylarıyla öğrenmiş oluyor.
Kur'anı Kerim'de 2 yerde geçiyor. İbrahim
Aleyhisselam ve oğlu İsmail Aleyhisselam'ın
beraberce Kabe'yi inşa etmesi esnasında kullandığı
iskeledir. Kabe'nin inşaatı tamamlandıktan sonra
İbrahim Aleyhisselam "Rabbena Tegabbel Minna"
"Allah'ım! Bunu bizden kabul buyur" diye dua
etmiştir. Rabb'imizde bu hadiseyi bizlere Kur'an-ı
Kerim'de anlatıyor. Makam-ı İbrahim'in içerisinde
İbrahim a.s'ın ayak izleri duruyor. Kabe'yi iskele
olarak kullandığı için onun ayak izleri çıkmış,
böylelikle bugünlere kadar ulaşmıştır. Hatta Cahiliye
Arapları bile bu hatıraya çok önem vermişlerdir.
Hatta şöyle hatıra da var. Biliyorsunuz sevgili
peygamberimiz doğmadan evvel babası vefat
etmiştir. Küçük yaşlarda süt annesi Halime
büyütmüştür 2 yıl kadar. Ardından 4 yaşına kadar
annesi Amine büyütmüştür. Annesinin vefatından
sonra 8 yaşına kadar da dedesi abdülmuttalip
büyütmüştür. 8 yaşından sonra diğer evladı,
Peygamberimizin de amcası Ebu Talib'e emanet
etmiştir. İşte Peygamberimiz dedesi abdülmuttalib'in
yanında daha 4 yaşından büyük, 8 yaşından
küçükken dedesi onu yanından ayırmazdı. Günün
birinde bir mecliste otururken iz sürücülerden
birisi Peygamberimizin ayağına dikkatlice baktı.
O zamanında iz sürücüleri meşhur.. Birinin izini
süreceklerse çölde çok iyi nereye gittiklerini tespit
ederlerdi. İzini sürdükleri kişinin devesinin pisliğini
eşer, pisliğin içindeki hayvanın yediği yemin
nereden geldiğine kadar iyi bilir, iyi dikkat ederlerdi.
İşte O iz sürücülerden birisi Peygamberimizin
ayağına iyice baktı. O kadar çok inceledi ki dedesi
abdülmuttalip kızdı. "Niçin torunumun ayaklarına
bakıp duruyorsun?" Dedi. O adam da dedi ki
"Senin torununun ayakları ne kadar da çok
Makamı İbrahimdeki İbrahim Aleyhisselam'ın
ayaklarına benziyor.." böyle demişti. Ki biliyoruz,
Peygamberimiz yaklaşık 40 nesil evveli İbrahim
a.s'a dayanmaktadır. Daha evveli daha büyük bir
yerdi. Zamanla tavafa mani olmasın diye
Makamı İbrahim'in muhafazasını küçülttüler.
Daha evveli "Beni Şeybe" kapısı vardı. O kapıdan
girer girmez Makam-ı İbrahim bizi karşılıyordu.
Makam-ı İbrahim;
Sayfa | 7
Zemzem; Hacer oğlu İsmail a.s'a su bulmak için
koşturduğunu biliyoruz. Safa tepesine oradan Merve
tepesine 7 defa gidip geliyor. Gelen giden başkaları
var mı diye.. İşte orada Allah Teâlâ Hacer
validemize, evladı İsmail a.s'ı koyduğu yerden
zemzem çıkarıyor. Hacer validemiz "Zammi
Zammi!" "Dur, akıp kaybolma" anlamında bir
şey söylüyor. Böylelikle bu mübarek su zemzem
adını alıyor. Zemzem kuyusu 30 metre derindir.
1950'lili yıllarda Umreye gidenler anlatıyor,
evvelinde böyle değildi. Hacerül Esved'in
karşısında bir zemzem kuyusu vardı. İki taraftan
merdivenlerle inilirdi. Orada zemzem içilir, hacılar
üzerine zemzem döker, zemzemle abdest alırlardı.
2003 yılına kadar böyle devam etti. Şimdi ise bu
kuyu tavafa mani oluyor diye taşındı. Şuan sadece
bir kapak var, üzerinde "Biru Zemzem" yani
zemzem kuyusu yazıyor. Efendimiz a.s buyuruyor
ki; "Zemzem ne niyetle içilirse ona şifa olur"
buyuruyor. Hz. Ömer efendimiz Kıyamet günü
hesap zamanında susuzluk çekmemek için
içmiştir. Peygamberimiz zemzemi içerken de
"Allah'ım senden faydalı ilim, geniş rızık, her
türlü hastalıktan şifa diliyorum" diyerek içermiş.
Zemzem ayakta içilir.
Metaf Alanı;
Tavaf alanına Metaf deniliyor. Bediüzzaman şöyle
diyor; Sath-ı Arz yani yeryüzü mescid, Mekke bir
mihrap, Medine bir minberdir diyor. Metaf
alanında Kral kapısının yanında Pembe bir sütun
vardır. Orası Miraç Sütunudur. Peygamberimizinin
Mescidi Haram'dan Mescidi Aksa'ya vardığı İsraMiraç yolculuğuna başladığı yerdir burası. Safa
tepesine yakın yerde Asansör var. Dışarıdan
giriliyor. Orası Erkam b. Erkam yani Darül
Erkamın evidir. İslam'ın ilk yılları, gizliden gizliye
Müslümanların toplandığı evdir. Osmanlı zamanında
burada bir kubbe vardı. Şimdi Suudi Arabistan o
kubbeyi yıktı, yerine asansör koydular.
Peygamberimizin Hane-i Saadeti;
Sevgili Peygamberimiz 5 evde yaşamıştır. 1. Sevgili
Peygamberimizin doğduğu evdir. Bugün yerinde
Mekke Kütüphanesi vardır. 2. Süt annesi Halîme
validemizin evi. 3. Hz. Hatice Validemizle
evlendiklerinde yaşadıkları ev.. 28 yıl bu evde
yaşıyor Peygamberimiz. Bu evde 6 evladı dünyaya
geliyor. Sonra Medine’ye hicret ediyor, bugün kabri
İstanbul Eyüp Sultan’da bulunan Medineli Ensar;
Ebu Eyyüb El Ensari’nin evinde kalıyor. Ardından
da Mescid-i Nebevi İnşa ediliyor. Orada hanımlarına
hücreler inşa ediliyor. Sevgili Peygamberimiz o
odalarda yaşıyor.
Bu evlerden gözümüzde en kıymetli, en mübarek
yer, Mekke'de Kabe'ye komşu olan Hz. Hatice
Validemiz ile beraber yaşadıkları ev..
Daha detayıyla şöyle ki; Peygamberimiz Mekke'de
önce annesi Amine, sonra Süt Annesi Halime, Sonra
yine öz annesi Amine, sonra Dedesi Abdülmuttalip,
sonra amcası Ebu Talibin yanında yaşadı.
Peygamberimizin 25 yaşında iken 40 yaşındaki
Hz. Hatice validemiz ile evledi. 28 yıl aynı evde
yaşadılar. 52 yaşında iken hanımı vefat etti. Aynı
yıl amcası Ebu Talip vefat etti. O seneye Hüzün
yılı dediler. Peygamberimiz 53 yaşında geldiğinde
Mekke'den ayrılmak zorunda kaldı. Medine'ye hicret
etti. Peygamberimizinin Mekke yılları çok
sıkıntılıydı. 6 çocuğu da burada doğdu.
Çocuklarından Kasım ve Abdullah vefat etti.
Erkek
çocukları
vefat
edince
Araplar
peygamberimize Ebter yani soyu kesik dediler.
Sonra Kevser suresi indi. Yine Peygamberimiz
hicret edeceği gece Hz. Ali efendimizi kendi
evinde kendi yatağına yatırdı. O gece Yasin
suresinin ilk ayetleri nazil oldu.
Sevgili peygamberimizin Mekke’deki bu evinin
daha nice hatıraları vardır. Sevgili Peygamberimize
ilk vahiy geldiğinde sevgili Peygamberimiz bu evine
koşarak gelmiş, Hatice Validemize “Beni ört” demiş.
Örtüsüne
bürünmüş
yatmıştır.
Müddessir,
Müzzemmil, Duha, İnşirah, Elemtera, Liilafi gibi
çok surelerin nazil olduğu evdir bu ev.
Peki bu eve sonra oldu? Sevgili Peygamberimiz
Medine’ye
hicret
etmek
zorunda
kalınca
Peygamberimizin amcası Ebu Talib’in Müslüman
olmayan oğlu âkil bu evi başkalarına sattı. Hatta
Mekke’nin fethinden sonra Mekke’liler Sevgili
Peygamberimize burada kal dediklerinde “Âkil bize
ev mi bıraktı ki kalalım?” diye serzenişte
bulunmuştur. Mekke’yi fethetmesine rağmen Sevgili
Peygamberimiz o evine geri dönmeyi istememiştir.
Onun yerine Medine’deki evinde yaşamaya devam
etmiştir.
Bu ev ile ilgili yine bir hatırayı anlatmak istiyorum;
Biliyoruz, Sevgili Peygamberimiz 8 yaşında iken 2
yıl kadar dedesi Abdülmuttalib’in yanında
yaşamıştır. O vefat edince 25 yaşına kadar amcası
Ebu Talib’in yanında kalmıştır. 25 yaşına gelince
Hatice Validemiz ile evlendi. Hatice Validemiz 40
yaşında, daha önce evlilik yapmış, Mekke’nin en
zengin insanlarından biriydi. Öyle olunca
Peygamberimizin Amcası yeğeni Muhammed a.s
için endişe etti. O düşündü ki bu kadın çok güzel,
çok soylu, çok zengin, daha evvel de evlilik
yapmış birisidir. Onun için benim yeğenimi ezer,
benim yeğeni ona söz geçiremez. Bu kadın
Yeğenime bakmaz diye endişe ediyordu. Onun
için
bu
evlilik
olduktan
sonra
Sevgili
Peygamberimizin evine bir gözcüyü misafir olarak
gönderdi. Dedi ki onların evlerindeki hallerini
Sayfa | 8
gözetle, birbirlerine nasıl davrandıklarına bir bak,
sonra da bana onların haberini getir dedi. O adam
Sevgili Peygamberimiz ve Hatice Validemizin
kapısını çaldı, evliliklerini tebrik için geldiğini
söyledi. Ardından onları izlemeye başladı. O adam
döndüğünde Ebu Talib’e şöyle haber verdi; Onları
evlerinde çok saadetli gördüm. Kapı çaldığında karı
koca ikisi birden kapıya koştular. Hz. Hatice evinde
Sevgili Peygamberimize hürmet ediyordu. Onun
sözlerine önem veriyordu. Ona hizmet ediyordu diye
haber verir. Böyle duyunca Ebu Talibin gönlü
rahatlar..
bir türbesi vardı, onun yanında Hz. Kasımın küçük
kubbeli bir Türbesi vardı. Suudi hükümeti maalesef
onları hep yıktılar.
Ebu Kubeys;
Osmanlı Mekke'de hüküm sürdüğü zamanlarda hiç
bayrak dikmemiş, "Hadimül Haremeyn" yani iki
haremin hizmetçisiyiz derlerdi.
Efendimiz a.s ilk açıktan tebliği Ebu Kubeys
tepesinde yapmıştır. Meşhur hadise; "Size şu dağın
ardında düşman ordusu var, size saldıracak
desem bana inanır mısınız, o halde ben Allah'ın
Resulüyüm, Ahir zaman nebisiyim buna iman
edin" dediği yer burasıdır. Sonra da Tebbet süresinin
inmesine vesile olan aynı zamanda peygamberimin
amcası olan Ebu Leheb eline bir taş aldı. "Bizi
bunun için mi buraya toparladın, yuh olsun sana"
diye taşı attı.
Hilton otel (Zemzem tower'in sağındaki kısa
binalar.. Daha evvel orada Hz. Ebu Bekir mescidi
vardı. Hz. Ebu Bekir efendimizin evi buradaydı.
Aynı yerin devamında Şubeyke Kabristanı var.
Orada Yasir ailesinin kabri bulunmaktadır. Hz
Sümeyye ve Hz. Yasir..
Cennetül Mualla Kabristanı;
Hz. Abdurrahman (Hz. EbuBekirin oğlu, Hz. Aişe
validemizin kardeşinin kabri), Hz Osman b. Talha
(Kabe'nin
anahtarları
hala
bu
ailededir.
Peygamberimizin Hadisi vardır; Sizden ancak
Zalimler bu anahtarı alacaktır buyrulur.), Hz. Attab
b. Esid(Peygamberimizin Mekke'ye atadığı ilk vali),
Hz. Süfyan b. Ümeyye (Mekke'nin Fethinde
Müslüman olmuş kişi), Hz. Abdullah b. Amr, Hz.
Abdülmuttalip (Peygamberimizin dedesi), Ebu
Talib. Kabirleri buradadır. En önemlisi de Hz.
Hatice annemiz burada, oğlu Hz. Kasım burada.
Efendimiz a.s buyuruyor ki "Kendi zamanındaki
yeryüzü kadınlarının en hayırlısı İmran kızı
Meryem'dir. Benim Ümmetimin en hayırlı kadını
da Hatice'dir" Peygamberimize ilk iman eden
kişidir. Mekke'nin en zengin kişisi iken bütün mal
varlığını İslam yolunda harcayan mübarek kadındır.
Hz. Aişe validemiz "Hayatım boyunca Hatice'yi
kıskanmaktan kendimi hiçbir zaman alamadım"
demiştir. Osmanlı zamanında Hz Hatice annemizin
Hz. Esma (Hz. Ebu Bekir efendimizin kızıdır,
Peygamberimiz Hz. Ebu Bekir ile hicret için evinden
çıkıp Sevr dağına geldiğinde Hz. Esma hamile idi,
hem de gayet hamileliği olgunlaşmıştı, doğumu
yakındı. Peygamberimize erzak getirebilmek için
kuşağını ikiye bölüyor erzaklari sırtına bağlıyor
getiriyor. Kuşağını yırtıp erzak getirdiğini görünce
Peygamberimiz buyuruyor ki "Ey Esma, Sana
cennette iki kuşak vardır" onun için ona "Zâtün
Nikâteyn" deniliyor. Kendisine de Hamile halde
hicret ediyor. Medine'de doğum yapıyor, evladı Hz.
Abdullah b. Zübeyr, Medine'de doğan ilk muhacir
çocuğudur. Çok büyük bir zattır. Mekke Valisidir.
Kabe kuşatmasından Haccacı zalim tarafından şehit
ediliyor.
Sayfa | 9
Cin Mescidi;
Cinlerin peygamberimize tâbi olduğu yerdir.
Hatıra olarak buraya bir mescid yapılmıştır. Hemen
karşısında Mescidi Şecere vardır. Ağaç mucizesinin
yaşandığı yerdir. Müşrikler Sevgili peygamberimize
gelip bize bir mucize göster derler. Peygamberimiz
"Şu ağaç gelip bana şahitlik etse bana iman eder
misiniz" der. Onlar evet deyince ağaç yerinden
kalkar kökleriyle beraber peygamberimizin yanına
gelir. "Esselamu aleyke ya Resulullah" der.
Raye Mescidi; Peygamberimizin Sancağını diktiği
yerdir. Ardından şükür namazı kılmıştır.
Mescidi Ten'im;
Hz. Aişe validemiz Mekke'de iken tekrar umre
yapmak istediğini söyleyince Peygamberimiz Hz.
Aişe validemizi kardeşiyle beraber buraya gönderir.
Harem sınırlarını burada bitiyor. En yakın Mikat
sınırı burasıdır. Reci kuyusu hadisesi de burada
yaşanmıştır. 2 kabile İslam'ı öğrenmek için 10
muallim ister, sonra bu Muallimleri isteyenler bu
Muallimleri öldürürler. Hatta son öldürülen
Sahabiye son arzun nedir diye sorarlar, 2 rekat
namaz kılmak ister, hayatta en cok lezzet alarak
kıldığı namazın bu olduğunu, eğer korktum
sanmasayacak olsaydınız namazı uzatırdım der,
ardından şehit edilir. O esnada salavat getirir. Sevgili
Peygamberimiz o şehit edilirken Taa Medine'den
Allah tarafından haberdar edilir. "Ve aleykesselam
ya Hubeyb" diye karşılık verir Peygamberimiz. Bu
da bir başka mucizedir.
Mekke'de bütün dağlar kayalıktır. Toprak neredeyse
yoktur.
Sevr Dağı;
Efendimiz Medine'ye hicret edeceği vakit müşrikleri
aldatmak için Medine'nin ters istikametine doğru
gidiyor. Oradan Mekke'nin yüksek dağlarından birisi
olan Sevr dağına çıkıyor. Yanında Hz. Ebu Bekir
efendimiz vardı. 3 gün burada konaklıyorlar.
Araplar müthiş bir şekilde iz sürebiliyorlar. İz
sürerek dağın tepesine kadar çıkıyorlar. Mağaranın
ağzına geliyorlar. Hz. Ebu Bekir efendimiz çok
tedirgin, müşriklerin ayaklarını görüyor. "Ey
Allah'ın resulü! Eğilseler bizi görecekler" diyor.
Çünkü tırmanması Bir saatten uzun süren bir dağın
zirvesine kadar çıkmış, mağaranın ağzına kadar
gelmişlerdi. Hz peygamber efendimiz "La tahzen,
İnnallahe meana" Üzülme! Allah bizimle
beraberdir buyuruyor. Müthiş bir teslimiyet.
Sevgili Peygamberimiz elinden gelen önlemleri
almaya çalışmış. Gerisini Allah'a bırakmıştı. Allah
Teala da resulünü öyle koruyor ki mağaranın
girişine güvercinler yumurtlamış, örümcekler ağ
yapmış. O müthiş derecede iz süren müşrikler bu
hayvanların mağaranın girişini kapattıklarını
görünce kendilerinden emin bir halde "Bu
hayvanlar bir kaç günde bunu yapamaz, demek
ki bu mağaraya giren olmamıştır" diye eğilip
bakmadan dönüp gidiyorlar. Demek ki Rabbimiz
dilerse biz kullarının işlerini böyle kolaylaştırıyor.
Böyle Resulünü koruyor.
Arafat;
Hz Adem ve Hz Havva validemiz Cennetten
kovulup dünyaya gönderiliyor. Dünyada uzun bir
süre birbirlerini arıyorlar. İşte Arafat dağı'nın
tepesinde birbirlerini bulduklarına dair bir
rivayet var. Buranın diğer adı Cebeli Rahme’dir.
Arafat sadece bir tepelik değil, Arafat 15 km'lik
bir alandır. Ortası Cebeli Rahmedir. Hacı
olacaklar Arefe günü, güneş batmadan evvel bu 15
km'lik alan içinde bulunmaları gerekiyor. Bir an bile
olsalar onların hacları geçerlidir. Efendimiz a.s
buyuruyor ki "Hac Arafattır" Arefe günü burada
vakfe yapılır. İnsanlar üzerlerinde ihramlarıyla
mahşer alanını canlandırırlar. Hesap anı da aynı
böyle olur, güneşin altında hesap anı beklenir.
İşte o hesap anı gelmeden Arafatta hacılar
Rablerine kendilerini affettirebilmek için
yalvarırlar. Onun için Hac Arafattır.
Arafat'ta hacılar öğlen ve ikindi namazını Cem
ederler. Öğlen ve ikindi namazını öğlen vaktinde
kılarlar. Önce öğle namazını sünnet kılınır,
ardından gamet getirilir, öğlen namazının farzı
kılınır, öğlenin son sünneti kılınmadan bir gamet
daha getirilir peşine ikindi namazının farzı kılınır.
Arada kalan ikindi namazının ilk sünneti de terk
edilir. Böylece iki namaz peş peşe öğlen vaktinde
kılınmış olur. Buna Cemi Takdim denir. Arafat
vakfesi farzdır. Arafata çıkmadan hacı olunmaz.
Efendimiz a.s'ın Veda Hutbesini irad ettiği
yerdir. Arafat dediğimiz 15 kmlik alanın
içerisinde, Cebeli Rahme ve çevresinde birkaç farklı
yerde Veda Hutbesini İrad etmiştir.
Müzdelife;
Güneşin batması ile beraber akşam ezanlarıyla
insanlar Arafat'tan Akın Akın müzdelifeye doğru
yürürler. Müzdelife'de Akşam ve yatsı namazları
Cem-i Tehir edilir. Akşam ve yatsı namazı yatsı
vaktinde kılınır. Kamet getirilir akşamın farzı kılınır,
akşamın son sünneti kılınmadan yine gamet getirilir
yatsı namazının farzı kılınır. Yine bir an bile olsa
müzdelife de beklemek vakfetmek hacılara
vaciptir. Yani terk etmemek gerekir. Terk edenin
haccı olur ama ceza vardır. Bu topraklara Büyük
baş hayvan kesip fakirlere dağıtmalıdır. Kur'an-ı
Kerim'de buyuruluyor "Arafat'ta vakfedip sel gibi
Sayfa | 10
müzdelifeye doğru Akın ettiğiniz zaman Meşaril
Haram'da Allah'ı zikredin." Rabbim bizlere de
mebrur haclar nasip etsin.
Müzdelifede sabah olurken, yani bayram sabahı
yerlerden taşlar müzdelifede toplanır. Günün
doğmasıyla beraber Mina’ya gidilir. Mina’ya
giderken Muharres Vadisinden geçilir. Buradan
olabildiğince hızlı geçilir. Çünkü burada Fil
suresinde anlatılan Ebrehe ve ordusu helak
olmuştur. Sevgili Peygamberimiz burada bize uzun
süre durmadan hızlıca geçmemiz gerektiğini
söylemiştir. Ardından Mina’ya gelinir.
Mina;
Şeytan taşlama yeridir. 3 şeytan vardır. Küçük,
orta, büyük diye. Onlara 7'şer taş atılır. Evvelden
olduğumuz yerden taşlar atılırdı. Şimdi 4 milyon
hacı aynı anda taş attığı için 5 katlı bir taşlama alanı
yapılmıştır. Bayram günü bu taşlar atılır sonra
ihram'dan çıkılır. 1 ihram yasağının bir kısmı
kalkar. Ama yine de insanlar eşleriyle beraber
olamazlar. Bayramın diğer günleri de taşlar atılır.
Son taşın atılmasıyla artık bütün ihram yasakları
kalkmış olur, hac tamamlanmış olur.. Biliyoruz
Hac Kurban zamanı olur, bizlerde Kurban
Bayramının arefesinin sabah namazından teşrik
tekbirlerine başlarız. 23 vakit. Bayramın 4. Günü
ikindi vakti bitirilir. İşte hacılar da o anlarda
haccını bitirmiş olurlar.
Arafat nefisle hesaplaşmadır. Müzdelife, Allah
Teala'ya kavuşmadır. Mina da günaha, zalime ve
şeytana taş atmaktır.
Mina alanına Biat Mescidi vardır. Akabe Bölgesi
diyoruz. Peygamberimizin peygamberliğinin ilk
yıllarında, insanlara İslam'ı anlatma derdindeydi.
İnsanlar da gerek Hac döneminde gerekse
panayırların kurulduğu bazı zamanlarda
buralara gelirler, çadırlar kurarlardı. Sevgili
Peygamberimiz bu çadırlara gelir o insanlara
İslam'ı anlatırdı. Hatta Ebu Leheb, sevgili
peygamberimizin girdiği çadırları takip eder,
çadırdan çıktıktan sonra "kusura bakmayın Bu
benim yeğenimdir, delidir, aklı başında değildir,
ona aldırış etmeyin" derdi. İşte o yıllarda eski
adıyla yesrib, yeni adıyla Medine'den 6 insan
Peygamberimize iman ediyor, ona söz veriyor. Ertesi
yıl 12 kişi olarak gelip Müslüman oluyorlar. 3. Yılda
Medine'den 72 kişi gelip Müslüman oluyorlar.
Sevgili peygamberimize biat ediyorlar, Müslüman
olacaklarını, puta tapmayacaklarını, evlatlarını
öldürmeyeceklerinin sözlerini veriyorlar. Ertesi
sene de sevgili peygamberimiz Medine'ye hicret
ediyor. O gün Medine'den gelen o 6 kişi, sonra 12
kişi, daha sonra 72 kişi Peygamberimize söz
verirlerken
bu
yolda
gerekirse
canlarını
vereceklerinin sözünü verdiler. Çünkü Arap
Yarımadası müşrik, puta tapıyor. Bazısı Yahudi
bazısı Hristiyan. Kimse Müslümanları istemiyordu.
Bunu iyi bildikleri halde onlar Müslüman oldular.
Mescidi Cirane; burası başka bir mikat sınırıdır.
Sevgili Peygamberimiz buradan ihrama girmiş,
umre yapmıştır. Huneyn savaşı burada olmuştur.
Peygamberimiz müşrik ordusuna karşı 12.000
kişilik bir ordu hazırlayarak savaşmıştır. Düşünün ki
10 sene önce kendisine 6 kişi biat etti. 10 yıl sonra
12.000 kişiyle Huneyn Savaşı'na yürüdü. Bu savaş
Mekke'nin fethinden sonra olmuştur. Bu savaşta çok
büyük bir savaş ganimeti kazanılmıştır. Sevgili
Peygamberimiz
bu
ganimeti
sahabelere
bölüştürürken
Mekkelilere
daha
cömert
davranıyor, çünkü Mekkeliler müşrikti, Mekke yeni
fethedildi. Onlar daha yeni Müslüman olmuş. Onlar
dünyaları severler diye sevgili peygamberimiz
mekkelilere Savaş ganimesini daha çok veriyor.
Bunu görünce Medineliler
Peygamberimize
kızıyorlar. "Sen kendi vatanından kendi
milletinden insanlara daha çok verdin, oysa onlar
seni vatanından kovdular, biz sana sahip çıktık
diye"
düşünmeye
başlıyorlar.
Sevgili
peygamberimiz etrafına Medineliler yani Ensarı
toplar. "Ey Ensar! Duydum ki bana gönlünüz
kırılmış. Siz siz ziyandayken Allah Teala benimle
sizi hidayete erdirmedi mi? Siz fakirdiniz Allah
Teala sizi benimle zengin etmedi mi? Siz
birbirinize düşmanken Allah Teala benimle sizi
birbirinize dost etmedi mi?" Diye sorar. Onlar hep
bir ağızdan "Minnet ve Şükran Allah resulünedir"
derler. Ardından "Sen yalanlanmıştın biz seni
doğruladık, seni öldürmek istemişlerdi biz sana
sahip çıktık derseniz doğru söylersiniz kimse
bunu yalanlayamaz. Ama bugün birilerinin
kalbini İslam'a ısındırmak için onlara deve
koyun vermişim. Onlar evlerine deve ve
koyunları ile giderken siz istemez misiniz evinize
Allah resulü ile gidesiniz? İstemez misiniz dünya
malı onların olsun, ben de sizinle beraber
Medine'ye döneyim? Allah'a yemin ederim ki
insanların hepsi bir yöne gitseler, Ensar başka
yöne gitse Ben ensar'la beraber gelirim"
buyuruyor. Böyle deyince Medinelilerin gönlü
yatışır. Mescidi Cirane'de Hudeybiye şehitleri de
vardır.
Hudeybiye;
Ne oldu Hudeybiye de? Henüz Mekke
fethedilmemişti.
Müslümanlar
Medine'de
yaşıyorlardı. Sevgili Peygamberimizi rüyasında
Kabe'yi tavaf ettiğini gördü. Hemen ashabını yanına
alarak Mekke'ye Kabe'yi tavaf etmek için yola
koyuldular. İhrama girdiler. Henüz Mekke’ye
gelmeden bir ağacın altında Sevgili Peygamberimiz
Ashabından biat istiyor. Ashabı Mekke’ye
Sayfa | 11
vardıklarında gerekirse canlarını ortaya koyacaklar,
Müşriklerle
savaşacaklar,
bu
savaştan
kaçmayacaklarına dair söz verdiler. İşte biz bu biata
“Biatür Rıdvan” diyoruz. Yani Razı olunmuş Biat..
Allah Teala onun için ayette öyle diyor;
"Şüphesiz Allah Hudeybiye'de O ağacın altında
sana biat ettikleri zaman müminlerden razı oldu.
Onların kalplerindeki ihlası bildiği için üzerlerine
sekinet, huzur ve güven indirdi. Onlara yakın bir
fetih ve pek çok ganimetler nasip edecek. Allah
mutlak güç ve hikmet sahibidir" (Fetih 18-19)
Müslümanlar Mekke'ye vardıklarında müşrikler
Müslümanları Kabe'ye almadılar. Neticesinde sevgili
Peygamberimiz Mekkeli müşriklerle Hudeybiye
anlaşmasını yaptılar. Hudeybiye antlaşması'na göre
Müslümanlar ancak bir yıl sonra Kabe'yi tavaf
etmek için gelebileceklerdi. Müslümanlardan bir
kısmının hoşuna gitmediği bir olay. Ama Allah teala
Fetih suresinde "İşte bu apaçık bir fetihtir"
buyurdu. Yani siz bilmezsiniz, Allah bilir. Siz
Mekke Umre niyetiyle geldiniz, eliniz boş
dönüyor zannediyorsunuz, Ama bu yaptığınız
anlaşma bir fetihtir buyruluyor.
müttakimizdir. Akrabalık bağını en çok
gözetlenimizdir" diye haber veriyor. Sevgili
Peygamberimizin son evliliğidir. Bu evlilikle
beraber sevgili Peygamberimiz Mekke'de yemek
vermek ister. Bu yemeği yemek yiyelim
müşriklerle beraber yiyelim diye teklifte bulunur.
Onlar ise "bizim senin yemeğine ihtiyacımız
yoktur" diye reddederler. Sevgili peygamberimiz
Mekke'nin çıkışında Medine yolunda 15 kilometrede
nikahı kıyılır. Aradan 40 yıl geçer, Meymune
validemiz Mekke'ye gelirken yine tam burada
rahatsızlanır, peygamberimizle nikahlandığı
yerde vefat eder. Meymune validemizin kabri de
oradadır.
Gerçekten de ilerleyen zamanlarda müşrikler
Hudeybiye anlaşmasını fesh edecekler. Sonra da
pişman olacaklar. İşte o zaman Sevgili
peygamberimiz Bu anlaşmanın feshedilmesini
göstererek Mekke'yi fethetmek için gelecek.
İşte bu Hudeybiye Barış anlaşması yapıldıktan sonra
Peygamberimiz, Ashabının moralinin bozuk
olduğunu görüyor. Onlara öğüt verse de Ashabı
Peygamberimizi dinlemiyorlar. O sırada sahabenin
birisi "ey Allah'ın resulü Sen yapacağını, bizim
halimize bakma, Sen ne yaparsan biz senin
ardından geleceğiz" derler. Orada saçlarını tıraş
ederler. İhrama girip Umreyi tamamlayamadıkları
için Ceza olarak Kurban kestiler.
O yıl Umre yapamadılar. Hudeybiye anlaşmasına
göre ertesi yıl Umre yapmak için Müslümanlar
Mekke’ye geldiler. Müşrikler ise 3 gün Mekke’yi
boşalttılar. Müslümanlar doya doya umre ve tavaf
yapmışlardır. İşte kaza umresini yaparken Sevgili
peygamberimiz tavaf esnasında ashabına "sağ
omuzlarınızı açın müşriklere pazularınızı
gösterin." (Iztıba) Buyuruyor. Ardından ilk 3
şavtta çalımlı yürüyor. (Remel). O yüzden bizlerde
umre yaparken bu sünnetleri tutarız.
Bu 3 günün sonunda Peygamber efendimizin
amcası Hz Abbas, Meymune validemizin
Peygamberimize eş olma talebini iletirler. Bu
vesileyle Peygamberimiz Meymune annemiz ile
evlenir. Meymune Validemiz Hz. Abbas'ın eşinin
kardeşidir. Bir de sevgili peygamberimizin vefat
eden hanımlarından Hz Zeynep'in kardeşidir. Hz.
Aişe validemiz anlatıyor; "Meymune aramızda en
Sayfa | 12
Hac veya Umre ibadetinin içinde Medine'yi ziyaret
yoktur. Yani bir insan Medine'ye uğramadan Hacı
olabilir veyahut Umre yapabilir. Ama Efendimiz a.s
buyuruyor ki; "Kim Kabe'ye kadar gelir de, benim
kabrimi ziyaret etmeden giderse bana eza etmiş,
bana kusur etmiş olur." Onun için İslam'ın ilk
yıllarından beri Medine de hac güzergahına dahil
edilmiştir. Farz değildir, ama bu hadisi şerife göre
şarttır.. Zaten eskiler Hacca develerle, atlarla, daha
sonra otobüslerle arabalarla gelirlerdi. Türkiye'den,
Mısırdan, Suriye'den, Irak'tan hep gelenlerin
güzergahı ilk Medine.. Yani yolunun üzeri.. Aksi
istikametten gelen Yemen, Ummanlılar da zaten
Mekke'ye yakınlar, onlarda zahmet edip Medine'ye
de uğramalılar.
Medine-i Münevvere;
Mescidi Nebevî
Allah Teala bazı yerleri
mukaddes kılmıştır.
Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi, Mescidi Aksa
bu mübarek yerlerdendir. Peygamberimizin mescidi
de mübarek bir yerdir. Çünkü İslam Mekke'de
doğdu belki ama Medine'den dünyaya yayıldı.
Efendimiz a.s'ın kabri Medine'de. Onun için
Medine'nin ayrı bir kıymeti var.
Efendimiz a.s'ın şöyle duası var; "Ey Allah'ım!
Medine’mizi mübarek kıl. Mahsullerimizi,
ölçtüğümüz sağımızda bize bereketli eyle! Ey
Allah'ım! Şüphesiz İbrahim a.s senin kulundur,
halil'in ve nebi'indir. İbrahim a.s sana Mekke
için dua etti ben de onun Mekke için
istediklerinin bir mislini daha fazlası ile Medine
için istiyorum." Diye duası var."
Sevgili Peygamberimiz şöyle buyuruyor; Ancak şu
üç mescit için yolculuğa çıkılır. 1-Mescid-i
Haram. 2-Mescid-i Nebevi 3-Mscid-i Aksa yani
ancak şu şehirlerde hususi ibadet etmek için
yolculuğa çıkılır. Mekke, Medine ve Kudüs için.
Medine’nin tam adı Medine-i Münevvere'dir.
Münevvere yani "Allah Resulünün nuru ile
nurlanmış, aydınlanmış şehir" demek oluyor.
Medine'nin tam ortasında Mescid-i Nebevi var.
Mescidi Nebevî gözümün ilk gördüğü Kubbe-i
Hadra bulunuyor. Sevgili Peygamberimizin
mübarek kabri, o yeşil kubbenin altındadır. Mescidin
ilk sınırları da Ravza-i Mutahhara dediğimiz
yerdir. Orası da Sevgili Peygamberimizin kabri ile
Minberi arasında bulunan alandır. Küçük bir yerdir.
İslam'ın temelleri o küçük mescidde atılmıştır. O
mescid zamanla büyümüş bugün 1 milyon kişinin
aynı anda namaz kılabileceği bir kapasiteye
ulaşmıştır. Mescid-i Nebevi'nin hemen yanında
Cennetül Baki kabristanı bulunur.
Sevgili Peygamberimiz 610 yılında Medine'ye
hicret ettiğinde bütün Medine şehri, sadece Mescidi
Nebevi kadardır. Namaza giderken Mescidi
Nebevi'nin bahçesine girdiğimizde artık hep o
sahabilerin evlerinin bulduğu yerlerdir. Onun için
Mescid-i Nebevi'nin içinde dolaşmak, bahçesinde
dolaşmak bile insana huzur verir.
O zamanlar Medine'de 8.000 kişi yaşıyordu. 4.000
kişi Evs ve hazrec yani Medineliler, kalan 4.000
kişi ise Beni Kaynuka, Beni Nadir, Beni Kurayza
yani
Yahudi
kabileleridir.
Sevgili
Peygamberimizin Medine'ye hicretinden evvel
Yahudiler, Araplara şöyle diyorlardı; "Bize yakında
bir peygamber gelecek, sizi bu şehirden çıkarak!"
Böyle diyorlardı. O peygamber Arapların içinden
çıkınca
Yahudiler
bunu
kabullenemediler.
Peygamberimizin Peygamber olduğunu bildikleri
Sayfa | 13
halde, Onu tanıdıkları halde, mucizelerini çok defa
gördükleri halde "Bize başka bir peygamber
gelecek, bu bizim Peygamberimiz değil,
Peygamber Yahudilerden çıkacak" diye inat
ettiler. Bakara Suresinde Allah Teâlâ şöyle buyurur;
"Kendilerine kitap verdiklerimiz (Yani o
Hristiyanlar
ve
Yahudiler)
peygamberi,
çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna
rağmen onlardan bir grup, bile bile gerçeği
gizler." Netice de Yahudi Kabileleri farklı
zamanlarda Müslümanlara ihanet ettiler, Medine'den
çıkarıldılar.
yanına defnedilmeyi istemiştim ama Ömer'e feda
olsun" diyerek buna müsaade etmiştir. Onun için
Peygamberimizi Selamlamak için girdiğimizde
Önce Sevgili Peygamberimize selam verilir. Daha
sonra Hz. Ebu Bekire, sonra Hz. Ömer'e selam
verilir. Denilir ki "Essalatü ve sselamü aleyke ya
Resulullah! Esselamu aleyke ya Ebu Bekir
sıddîk! Esselamu aleyke ya Ömerul Hattab!
Denir.
Mescid-i Nebevi'nin çatısında hareketli Kubbeleri
var. Akşam ezanına yakın açılır, Sabah güneşten
etkilenmemek için kapanır. Mescidin bahçesinde
şemsiyeler var, onlarda güneş aldığında açılır, akşam
ise kapanırlar.
Sevgili
Peygamberimizi
Selamlamak
için
gireceğimiz yer "BabüsSelam" yani selam kapısı.
Girişinde küçük bir Selam minaresi var. Oradan
girenler sadece Selamlama yaparlar, namaz kılacak
alan yok.
Kubbe-i Hadra; Yeşil Kubbenin altında
Peygamberimizin kabri bulunur. Peygamberimizin
hayattayken peygamberimizin bir evi yoktu.
Ancak hanımlarının odaları vardı. Bir gün bir
hanımının yanında kalır, diğer gün başka bir
hanımının yanında kalırdı. O odalar Hucurat yani,
Hücreler denir. Sevgili Peygamberimiz Hz. Aişe
validemizin odasında hayatını kaybetmiştir. Onun
için o odaya defnedildi. Hz. Aişe validemiz
Peygamberimizin vefatından sonra o odada
yaşamaya devam etti. 2 yıl sonra babası Hz. Ebu
Bekir efendimiz vefat etti. Onu da Sevgili
Peygamberimizin yanına defnettiler. Hz. Aişe yine o
odada yaşamaya devam etti. Daha sonra Hz. Ömer
efendimiz vefat etti. Hz. Aişe validemizden müsade
istediler, Hz. Ömer'i de oraya defnettiler. Hz. Ömer
efendimiz
de
oraya
defnedilince
"Bana
namahremdir" diyerek o odadan ayrıldı. Hatta Hz.
Aişe validemiz "Ben vefat edince, Eşim
Muhammed a.s ve Babam Hz. Ebu bekirin
Sayfa | 14
Validemizin evi bugün ki Reisiyye Minaresinin
yeriydi.
Kubbe-i Hadra'nın yanında Gümüş Kubbe var.
Orası Hz. Osman efendimizin mihrabıdır. Kubbe-i
Hadra'nın 8-10 metre önünde de Ebu Eyyüb el
Ensari'nin evi bulunmaktaydı. Peygamberimizin
Kasva adındaki devesi buraya çökmüştür. 7 ay
boyunca Sevgili Peygamberimiz burada misafir
kalmıştır. (Tübba hükümdarının hatırasının
hikmeti sebebiyle sevgili peygamberimiz burada
kalmıştır)
Hayberin Fethiyle beraber mescid genişletilmiş,
Hz.Ebu Bekir efendimizin evi Mescide bitişik
olmuştur. Şuan da Hz. Ebu Bekir kapısı dediğimiz
yer Hz. Ebu Bekir efendimizin evinin olduğu
yerdir.
Daha evveli Kıblemiz Mescidi Aksa idi. Namazlar
Kudüs'e yönelerek kılınırdı. Onun için Mescid ilk
inşa
edildiğinde
Sevgili
Peygamberimizin
hanımlarının
odası
mescidin
arkasında
kalıyordu. 16-18 ay sonra ayet nazil oldu. Kıble
yönü Kabe yani Mekke oldu. Peygamberimizin
hanımlarının odası ön tarafa gelmiş oldu. İlim
talebeleri yani Ashabı Suffa için Suffa denilen bir
gölgelik yapılmıştı Mescidin ön tarafındaydı, o da
arka tarafa geçmiş oldu.
Sevgili Peygamberimizin Mihrabı; İlk zamanlar
mihrap yoktu. Sevgili Peygamberimiz bir hurma
kütüğüne çıkarak Cuma ve Bayram hutbesini irad
ederdi. Şimdi Peygamberimizin namaz kıldırdığı
yere bir mihrab konuldu. O mihrabın yeri
Peygamberimiz ayaklarını koyduğu yere secde
edilecek şekilde ayarlandı. Yani hürmeten Sevgili
Peygamberimizin namaz kıldırdığı yerin azcık
gerisine mihrap yerleştirildi.
Sevgili Peygamberimizin aynı anda 9 hanımı
olmuştur.
Mescid-i
Nebevi'de
9
hücre
bulunuyordu. Bilal-i Habeşi efendimiz diyor ki
"Ben Hafsa validemizin odasının üzerine çıkar
oradan ezan okurdum" diyor.. Hz. Hafsa
O mihrabın solunda şöyle bir Hadisi Şerif yazar;
"Ma beyne beyti ve minberi ravzati riyazül
cenne" "Evim ile minberim arası cennet
bahçelerinden bir bahçedir". Mihrabın sağında da
Sayfa | 15
şöyle bir hadis var; "Benim şu mescidimdeki bir
vakit namaz, mescid-i haram dışında kılınan bin
vakit namazdan efdaldir." O halde Medine'de ki en
büyük ibadet namazdır. Her bir namaz 1000 kat daha
değerli.
Ravza-i Mutahhara, Ravza bahçe, Tahir temiz,
Mutahhar tertemiz demek yani Ravza-i Mutahhara
tertemiz bahçe demektir.
Serîr/İtikaf Sütunu "Bu serîr yani itikaf
sütunudur" yazıyor. Sevgili Peygamberimiz
Ramazan ayında itikafa girdiği zaman
mescidinden ayrılmaz, evine gitmez, bu sütunun
dibinde uyurmuş.
Hz. Aişe sütunu; diğerine üzerinde "Bu aişe
Sütunudur"
yazar.
Sevgili
Peygamberimiz
buyuruyor ki; "Mescidimde öyle bir yer vardır ki
eğer oranın kıymetini bilseydiniz birbirinizle
kura çekmek zorunda kalırdınız" diyor. Ashabı
kiram'da edebinden oranın neresi olduğunu
soramıyor. Dışarıdan birisi gelse de sorsa diye
beklerlermiş. Diyorlar ki bunu bilse bilse Hz. Aişe
validemiz bilir. Hz. Aişe annemiz de gece kimse
kalmayınca mescide gelir namaz kılarmış. Onun
namaz kıldığı yeri Ashabı Kiram tesbit etmiş, o
bahsedilen sütun burasıdır demişler. Onun için Hz.
Aişe sütunu denmiştir.
Diğer bir sütun; "Bu sütun Bekçiler/Muhafızlar
sütunudur" yazan bir yer daha var. Sevgili
peygamberimizin bir koruması yoktu ama Allah
resulünün başına bir iş gelmesin, bir zarar görmesin
diye bazı sahabiler gönüllü olarak bu sütunun
yanında beklerlermiş. Ne zamana kadar? "Allah seni
insanların şerrinden koruyacaktır" ayeti nazil
olana kadar. Daha sonra sevgili peygamberimiz
"Sizin
beni
korumanıza
gerek
yoktur"
buyurmuştur. Yine de Ashabı Kiram sevgili
Peygamberimizin bir isteği olur mu acaba diye orada
bekleyenler olmuştur.
Elçiler Sütunu "Hâze üstünetül vüfûd” yani Bu
elçiler sütunudur" yazar. Sevgili Peygamberimiz
Sayfa | 16
dışarıdan
gelen
misafirlerini
burada
karşılamıştır. Buraya halka sütunu da deniyor.
Namaz kılanlara engel olmayacak şekilde arkada
halka oluşturulur, ders ve sohbet yapılırmış.
Bir de Hz. Aişe sütunu ile İtikaf sütunu arasında bir
de Tevbe sütunu bulur. Diğer adı "Ebu Lübâbe
sütunudur" O sahabi bir hatası sebebiyle 6-8 gün
kendisini buraya bağlayıp Tevbe ediyor. Onun
için böyle isimlenmiş. Sevgili Peygamberimiz sabah
namazını mihrabında kıldırdıktan sonra "aranızda
Rüya görenleriniz var mı?" diye sorar, oradan bir
sohbet hasıl olurdu. İşte o sohbeti bu Tevbe
sütununda yapardı.
Bu direklerin üzerlerine yazıları yazan Osmanlı
Devleti.. O hatıralar kaybolmasın diye güzelce
yerlerini belirlemiştir.
Mescidin sınırı belli olması için Mescidin orijinal
yerleri belli olsun diye "Burası Muhammed a.s'ın
Mescididir" yazmaktadır.
(Sevgili Peygamberimizin Kabrini çalmak isteyen ve
onu kurtaran Nurettin Zengi anlatılabilir)
Osmanlı bu topraklara Yavuz Sultan Selim ile
hâkim olmuştur. Yavuz Sultan Selim çok mübarek
bir padişah, 8 yıl hükümdar olmuş ama İran,
Kudüs, Mısır, Mekke, Medine Anadolu hep o
Fethetmiştir, ona nasip olmuştur. "Hâkimul
Haremeyn" diyorlar ona, yani "İki haramın,
Mekke ve Medine'nin hâkimi" diyorlar. O bunu
duyar duymaz bunu değiştirin biz ancak "Hâdimül
Haremeyn" olabiliriz yani "İki haremin hademesi,
hizmetkârı" olabiliriz diyor. Yavuz Sultan
Selim'den itibaren Abdülhamid han hazretlerine
kadar Mekke, Medine, Mısır, Filistin, Kudüs hep
Osmanlı Devletiydi. Onun için Osmanlı çok hizmet
vermiş bu mübarek yerlere.. ama 600 Yıl boyunca
hiç bir Osmanlı Padişahına Mekke Medine'ye
gelmek nasip olmuyor. Neden? Çünkü Mekke
Medine çok uzak, en az 2 ay gidiş, 2 ay geliş
mesafesi var. Eğer ülkenin başını terk ettiğini
öğrenilirse ülkeye saldırı olabilir. Veyahut yolda
başına bir iş gelirse onu koruyacak bir ordusu yok.
Ordusunu yanına alsa ülkeyi koruyacak kimseler
yok.. Onun için Osmanlı Padişahları çok hizmetler
vermişler ama hiçbirine mübarek yerelere gelmek
nasip olmamıştır.
Kubbe-i Hadra yani Yeşil kubbesi 1855 yılında
Osmanlı padişahı 2. Mahmud tarafından
yaptırılmıştır. İnşaat esnasında ustalar büyük
titizlikle çalışıyorlar. Abdestlerini alıyorlar. Diyorlar
ki biz çok sessiz olalım, Sevgili Peygamberimizi
rahatsız etmeyelim. Dünya kelamı konuşmayalım.
"Ben sübhanallah deyince sen bana malayı uzat.
La ilahe illallah deyince harcı ver. Allahu Ekber
deyince suyu dök" diye anlaşarak inşa ediyorlar.
Hurma kütüğü hadisesini biliyoruz, İlahisi var.
Efendimiz a.s Hutbe irad ederken bir hurma
kütüğü vardı, ona çıkar öyle hutbe okurdu.
Sahabiler onun çok ayakta durmaktan yorulduğunu
fark ediyorlar. 3 basamaklı bir minber
yaptırıyorlar. Sevgili Peygamberimiz Hurma
kütüğünü tek edince kütükten bir inilti, uğultu,
ağlama sesi duyuluyor. Onun için İlahide de diyoruz.
"Aşkından kütükler bile inledi, Onu kimseler
teskin edemedi, Mübarek elini değince dindi, Bir
kütük kadar olamadık ki." Diyor. Şuan ki
Mescid-i Nebevi'de duran minberi 4. Murat
hediye etmiştir.
Peygamberimizi Selamlama;
Sevgili Peygamberimiz buyruluyor ki; "Kim beni
vefatımdan sonra ziyaret ederse, hayatımda
Ziyaret etmiş gibidir." Bizler bunun için Medine'ye
geliyoruz. Yine buyuruyor ki "Kim bana uzaktan
salât ederse bana melekler aracılığıyla
ulaştırılır." Filanca kişi sana salât ve selâm etmiştir
diye. (A.s.m) "Kim bana kabri başında salât
ederse ben ona mukabelede bulunurum
Sayfa | 17
buyuruyor" onun için kabri başında çokça salat
selam etmek lazım. Hatta büyük salavatlardan
Salavat-i Kübra, Salaten tüncina, Salati münciye gibi
salavatlardan da okuyabiliriz.
Medine'ye edeple gelmek lazım. Çünkü onun kabri
başında Allah'ın Resulü a.s bizleri görüyor, duyuyor,
işitiyor olacak. Büyük bir hürmetle gelmek lazım.
Hata ediyoruz, nefsimizden dolayı o anı kameralarla
çekiyoruz. Hâlbuki orası salât etme, selamlama,
hürmet etme yeridir. Şair Nâbi hac yolculuğuna
çıkıyor. Bakıyor ki yanındaki insanlarda büyük bir
gaflet hali var. Kendisine şöyle bir şiir yazıyor:
Sakın terki edepten, kûy-i mahbûb-i Hudâ’dır
bu,Nazar-gâh-ı ilâhîdir, Makâm-ı Mustafâ’dır
bu. (Şair Nâbi)
Yani "Edebi terk etmekten sakın. Zira burası Allah-ü
Teala’nın sevgilisi olan Peygamber Efendimiz
(s.a.v.)’in bulunduğu yerdir. Bu yer, Hak Teala’nın
nazar evi, Resul-i ekremin makamıdır.”
Mürâ’ât-ı edeb şartıyla gir Nâbî bu dergâha,
bakıyor oluyor. Onun için selamlamaya aynı
zamanda "Muvacihe" yani yüzleşme diyoruz.
Sevgili Peygamberimizin Kabrinin üzerinde Yeşil
zemin üzerine yazılan 2 ayet vardır. Onlar Hucurat
Suresinin ilk ayetleri yazılıdır. "Ey iman edenler!
Allah
Resulünün
huzurunda
sesinizi
yükseltmeyin. Birbirinize hitap eder gibi ona
hitap etmeyin. Olur da amelleriniz boşa
çıkıverir" diyor.
Nasıl selamlama yapacağız?
Essalatü vesselamü aleyke
Habibullah, Hayrahalgillah,
Seyyidel evveline Vel ahirin"
ya Resulullah,
Nure arşillah,
Esselamü aleyke ya Ebu Bekir Sıddık!
Esselamü aleyke ya Halifeti Resulillah!
Esselamü Ömerul Hattab!
Esselamü aleyke ya Emîrul Mü'minîn!
Metâf-ı kudsiyândır bûse-gâh-ı enbiyâdır bu.
Yani “Ey Nabi! Bu dergaha, edebin şartlarına riayet
ederek gir. Zira burası, büyük meleklerin etrafında
pervane olduğu ve peygamberlerin hürmetine
eğilerek öptüğü tavaf yeridir.”
Yani Ey Nâbi! Haberin olsun, burası böyle mübarek
bir yerdir. O kalbin uyanık olsun. Gafil olma bu
andan diyor. Mescidi Nebevi'ye ulaştığında bakıyor
ki Müezzin bu şiiri okuyor. Nâbi şaşırıyor. Daha dün
yazmış şiiri, kimse işitmemiş, ama şiirini müezzin
okuyor. Namazdan sonra müezzine soruyor bu şiiri
nereden duydun? O "Dün gece sevgili
Peygamberimizi rüyamda gördüm. Bana bu şiiri
okudu. Bu şiirle ümmetimden nâbiyi karşıla"
dedi diyor. Böyle söyleyince Nâbi heyecanından
düşüp bayılıyor.. çok acayip bir hadise..
Sevgili Peygamberimiz buyruluyor ki; "Kim benim
kabrimi ziyaret ederse ona şefaatim vacip olur".
Rabbim bizleri bu dünyada Sevgi Peygamberimizin
Kabrini ziyaretçi, ahirette ise ona komşu olanlardan
eylesin.
Hanımlar da Peygamberimiz kabrini Ravza'dan
ve Hücre-i Saadetin arka tarafından ziyaret
edecekler. Sabah ve öğlen namazından sonra
selamlama koridoru açılıyor. Hanımlar Sevgili
peygamberimizi oradan selamlamayacaklar.
Selamlamaya girdiğimiz andan itibaren dünyalık
sohbeti kesmek lazım. Ağır ağır ilerlerken hep
salavatlar getirmek lazım. Selamlama anında şunu
düşünmek lazım. Sevgili Peygamberimiz kıbleye
doğru sağ tarafa çevrili bir halde defnedilmiştir.
Müslümanlar böyle defnedilir. İşte selamlama
anında sevgili Peygamberimizin yüzü bize doğru
Sayfa | 18
Orada yeşil demir korkuluklar var. İçeri bakabilirsek
içeride yeşil bir örtü var. İçeriyi göremiyoruz. Yeşil
örtünün hizasında kırmızı bir yer var. O kırmızı yer
Sevgili Peygamberimizin başının olduğu yerdir.
Onun solunda az daha aşağıda bir kırmızı işaretli yer
daha var orası da Hz. Ebu Bekir efendimizin kabrine
denk geliyor.
Cibril Kapısı; Cebrail a.s Dıhyetül Kelbi adında bir
sahabinin kılığına girer bazen öyle vahiy getirirdi.
Cebrail a.s Cibril kapısından girermiş. Buraya
Osman kapısı da denir. Çünkü Hz. Osman
efendimizin evi buradaydı. Ve burada şehit edildi.
Nisa kapısı; Cibril Kapısının hemen yanında
bulunuyor. Zamanında kadınlar mescide oradan girip
çıkıyordu.
Cennetül Baki Kabristanı; Maalesef bu Kabristanı
kadınlar giremiyor. Yalnız erkekler girebiliyor.
Peygamberimizin âli Beytinin bulduğu kabirlerin
başına hele kimseyi katmazlar. Çünkü Şii olan
İranlılar Hz. Fatıma annemizin kabrine hürmet
edeceğiz diye neredeyse önünde eğiliyorlar. Hele ki
kadınlar bu konuda daha tehlikeli.. Onun için Suudi
Arabistan hükümeti böyle bir önlem almış. En iyisi
oraya kimseyi sokmamak demişler.. Demek ki
milletin hakkından gelememişler.
10.000'e yakın sahabi vardır. Osmanlı zamanında
sahabilerin kabri türbe şeklindeydi, kim nerede
belliydi. Suudi Arabistan bu şirke girer diye bütün
türbeleri yıktırdı. Hatta Suudi Arabistan kabirlerin
başına mezar taşı dikip kimin kim olduğu bile belli
olmasın istiyor. Onun için kabirlerin başına 1 taş
dikilenler erkek, ayak ucuyla beraber 2 taş
dikenler kadın kabirleri oluyor.
Sevgili Peygamberimizin a.s buyuruyor ki;
“Medine'de vefat etmeye gücü yeten burada vefat
etsin! Zira ben burada vefat edene şefaat ederim"
buyruluyor. Onun için bir duamız, bu mübarek
beldelerde ölebilmek, bu yerlere defnedilebilmek..
Cennetül Baki'ye girince şöyle demek lazım;
Esselamü aleyküm Ya Dâre kavmin mü'minîn.
Ve innâ inşâallahü biküm lâhikûn. Es'elullahe lî
ve lekumûl afiyeh. Türkçesi: Allah'ın selamı
üzerinize olsun ey müminler diyarı! Allah Teala
dilediğinde bizlerde size katılacağız. Kendime ve
size Allah'tan afiyet ediliyorum.
Cennetül Baki'nin girişinde solda sekizgen bir yapı
vardır. Orası Sevgili Peygamberimizin Ehli Beyti
vardır. Hz. Fatıma (Efendimiz a.s'a en çok
benzeyen, Peygamberimizin vefatından sonra
Sayfa | 19
dayanamayan 6 ay sonra Vefat eden sahabidir.
Peygamberimizin vefatı esnasında ona yaklaşıyor
önce hüngür hüngür ağlıyor, sonra yüzünde güller
açıyor. Ne oldu dediklerinde babasının birazdan
vefat edeceği duyduğunda ağladığını söylüyor.
Kendine en yakın kavuşacağının kendisi olduğunu
duyduğunda da güldüğünü söylüyor), Hz Abbas
(Peygamberimizden 3 yaş büyük olan amcasıdır.
Zamanında müslüman olmuş, Müslümanlığını
gizlemiş, Mekke'de olan biten haberleri Sevgili
Peygamberimize ulaştırmıştır), Hz Hasan (Cennetin
gençlerindendir, zehirlenerek şehit edilmiştir, Hz
Zeynelabidin (Hz. Hüseyin'in oğlu, adının anlamı
Abidleri ışığıdır. Medine'de kapı kapı dolaşır
insanları imana, İslam'a çağırırdı. Hz Hüseyin'in
kabri burada yoktur. Hz. Hüseyin efendimiz
Peygamberimizin torunlarından birisidir. Cennet
gençlerinin efendilerindendir. Efendimiz a.s'ın en
çok sevdiği, kucakladığı, öptüğü, omzunda
gezdirdiği torunudur. Kendisi Halifelik meselesi
yüzünden Yezid tarafından Kerbela'da şehit
edilmiştir. Başına pala darbeleri indirilmiş, başı
bedeninden koparılmış, 3 gün mızrağı ucuna
takılarak sergilenmiş, ardından kefenlenerek
defnedilmiştir. Şiilere göre onun başı ve bedeni
Kerbela'dadır. Sünnilere göre onun başı Şam'dadır.
Osmanlı
Zamanında
Cennetül
Baki;
Kabristanın girişinde kare taşlar vardır. Orada
Sevgili Peygamberimizin kızlarından Hz Zeynep,
Hz Rukiyye, Hz Ümmü Gülsüm vardır. Hz
Osman efendimizin ilk hanımı Rukiyye'dir. 2.
Hanımı Ümmü Gülsüm'dür. Sevgili Peygamberimiz
Hz Fatıma annemiz hariç bütün evlatların kendisi
toprağa vermiştir.
Kare taşlarla çevrilmiş küçük bir çocuk kabri vardır.
Orası da Peygamberimizin 1.5 yaşında vefat eden,
Mariya annemizden olan İbrâhim vardır. Sevgili
Peygamberimiz çocuğunun vefatıyla üzülüyor
ağlıyor. Ağladığını gören sahabiler "Sende mi
üzülüyorsun dediklerinde o, "Kalp mahzun olur,
göz ağlar ama ağzımızdan Allah Teala'nın
hoşuna gitmeyen bir söz çıkmaz" diyor.
Yine İmam Malik ve İmam Nafi burada defnedilir.
Sevgili Peygamberimizin hanımları da hepsi
yanyana defnedilmiştir. 9 taş yanyanadır. Hz. Aişe,
Hafsa, Cüveyriye, Zeynep, Zeynep, Safiyye,
Sevde, Ümmü Habibe, Ümmü Seleme..
Hz. Osman efendimizin Kabri Şerifleri burada. Hz.
Halime Sevgili Peygamberimizin süt annesi burada.
Hz Sad b. Muaz, Ebu said el Hudri burada.
Sayfa | 20
kapanıyor, uzun bir süre yerden kalkmıyor.
Sahabi korkuyor acaba bir şey mi oldu diye.. Sevgili
Peygamberimiz daha sonra açıklıyor; Allah Teâlâ
bana vahyetti ki "Sana 1 salât edene ben 10 salât
ederim. Sana 1 selam edene ben 10 selam
ederim" diye müjde verdi. Onun için şükür
secdesi ettim de başımı kaldıramadım." Diyor.
Onun için bizlerde salavat getirelim buyrun. (A.s.m)
Hz. Ali efendimiz'in Kabri nerededir? Hz. Ali
efendimiz Halife iken Abdullah b. Mülcem adında
bir haricî onu şehit etmiştir. Bazı görüşlere göre
Hz. Ali efendimizin kabrini Şiiler alıp Irak Necef
şehrine getirmiştir. Orada büyük cami İmam Ali
Türbesi vardır. Bizim inancımıza göre orası boştur.
Hz. Ali Küfe şehrindedir. Bir rivayete göre de Hz.
Ali efendimizin bedenini Sünniler alıp Medine'ye
getirmişlerdir.. Defnedildiği yeri de kimselere
söylememiştir. Çünkü söylenirse onu şehit eden
Hariciler kabrine de saldırır diye gizli tutmuşlardır.
Onun için Hz. Ali efendimizin kabri gizlidir. Tam
olarak nerede olduğu bilinmiyor.
Mescid-i Gamâme; Sevgili Peygamberimizin
ömrünün sonlarına doğru Müslümanların sayısı arttı.
Artık Mescid-i Nebevi'ye sığamaz hale geldi
Müslümanlar. Onun için Sevgi Peygamberimizin
Cuma namazı, bayram namazı, yağmur duası gibi
kalabalık zamanlarda araziye çıkar orada namaz
kıldırırdı. O esnalarda Peygamberimizi bir bulut
takip ederdi. Ona gölgelik olurdu. Başka rivayete
göre de yağmur duası burada yapıldığı için buraya
hatıra kalsın diye bu mescidi inşa etmişler. Onun
için adı Mescid-i Gamâme yani Bulut Mescididir.
Hz Ebubekir
efendimiz, Peygamberimizin
vefatından sonra ona hürmeten onun kıldırdığı
yerin biraz gerisinde namazları kıldırmış. Onun
için Hz. Ebu Bekir mescidi inşa edilmiş. Hz.
Ömer efendimiz zamanında çok kalabalıklar olduğu
için daha önce çıkmış. Sonra Hz Osman efendimiz
başka bir yerde, Hz. Ali efendimiz başka bir yerde
kıldırmış. Ömer b. Abdülaziz zamanında buralara
hep küçük mescitler inşa edilmiştir.
İcabet Mescidi; Sevgili Peygamberimizin yaptığı 3
dua var, 2 dua kabul oldu, birisi kabul edilmedi
diyor. 1- Toplu helak 2- Kıtlık duaları kabul
edildi. 3- Ayrılık olmasın diye ettiğim dua kabul
edilmedi buyruluyor.
Kuba Mescidi; Sevgili Peygamberimizin hicretinde
Medine'ye 5 km kala burada konaklar. 14 gün
kadar burada kaldığı rivayet edilir. İlk mescid
burada inşa edilir. Sevgili Peygamberimiz Hicretten
sonra da her hafta 2 gün burayı ziyaret ettiği rivayet
edilir. Çarşamba ve cumartesi günleri diye rivayet
ediliyor. Buyuruyor ki "Kim evinde güzelce
temizlenir, abdest alır, sonra Kuba mescidine
gelir ve iki rekat namaz kılarsa ona bir umre
sevabı verilir" buyuruyor. Kur'an-ı Kerim'de geçen
bir mesciddir. "İlk günden takva üzerine kurulan
mesciddir, burada namaz kılmak elbette daha
faziletlidir. Orada temizlenmeyi seven erler
vardır. Allah Teala temizlenenleri sever" diye
bahsedilir.
Rânûnâ Vadisi, Cuma Mescidi; Sevgili
Peygamberimiz Kuba'dan ayrılıp Medine'ye
giderken cuma günü, Cuma vakti giriyor. Cuma
namazı farz kılınıyor. İlk Cuma namazı orada
kıldırıyor.
Daha bilmediğimiz ama hatıraları olan çok mescidler
vardır.. Benim bildiklerim bu kadar.
Ebuzer el Gifârî mescidi yerinin bir hatırası var;
Sevgili
Peygamberimiz
burada
secdeye
Sayfa | 21
Uhud
Şehitliği;
Uhud
dağları
7
km
uzunluğundadır. Efendimiz a.s Uhud dağlarını
arkasına alır. Önünde Ayneyn yani Okçular tepesi
bulunur. Peygamberimiz okçularını bu tepeye
yerleştiriyor. Başlarına bir komutan tayin ediliyor.
“Ve ne olursa olsun bu tepeyi terk etmeyin. Bizim
hepimizin şehit edildiğini görseniz bile buradan
ayrılmayın" deniliyor. Savaş bu meydanda
gerçekleşiyor. Savaşın başında Müslümanlar galip
geliyor, Orada okçular tepesindeki sahabiler
bakıyorlar ki Müşrikler yere düşmüş, malları yerde
kalmış. Ganimetleri alalım diye o tepeyi terk
ediyorlar. O tepeyi ganimetler için terk edince o
bölge savunmasız kalıyor. Orada çok az bir sahabi
kalıyor. Ganimet için aşağı indiklerinde müşrikler
tekrar güç bulup geliyorlar. Bu kez o aşamadıkları
Okçular Tepesini çok rahat bir şekilde aşıyorlar.
Müşrikler İslam ordusuna büyük hasarlar veriyorlar.
Müslümanlar için çok çetin bir savaş oluyor. Her
detayın en ince ayrıntısına kadar bildiği İslam
Tarihinde bu tepeyi terk eden okçuların kim
olduğunu söylemiyor Sahabiler.
Neticede bu Savaşın kazananı olmuyor
maalesef Müslümanlar çok kayıplar veriyor.
ama
Hz. Hamza efendimizin Şehadeti burada olmuştur.
Hz Vahşi tarafından Peygamberimizin amcası şehit
edilmiştir. Daha sonra ciğeri dağlanmıştır. Daha
sonrasında Sevgili Peygamberimiz Vahşiye hiçbir
zaman lanet etmiyor. Sebebini de “Amcam
Hamza’yı ve Vahşiyi kolkola cennete girerlerken
gördüm” diye haber veriyor.
Abdullah b. Cahş burada şehit düştü. Enes b. Nadr
burada doğrandı. Talha b. Ubeydullah kılıcı eliyle
siper etmesi sonucunda eli kesilmiş çolak kalmıştır.
Musab b. Umeyr burada sancağı elinden
düşürmeme çabası var. Önce sağ eli kesiliyor. Daha
sonr sol eli kesiliyor. Omuzlarını arasında tutuyor
sancağı. O haliyle şehit düşüyor. Onun şehit
düşmesiyle Peygamberimiz a.s şehit edildi
sanılıyor.
Sevgili Peygamberimiz şöyle buyuruyor; "Uhud
öyle bir yerdir ki biz uhudu severiz, Uhud da bizi
sever.."
Uhud mağarası; Uhud dağının ortasında bir yarık
var, biraz mağaraya benziyor. Efendimiz a.s burada
konaklamıştır. İçerisinin çok güzel koktuğuna dair
rivayetler var.
Sevgili Peygamberimizi öldürmek için atılan taş
sonucu Peygamberimizin mübarek dişleri
Uhudda kırıldı. O dişler şehit olmuştur diyoruz. O
dişlerin kırılmasıyla Sevgili Peygamberimizin
ağzından kanlar aktı. Hz. Fatıma ve Hz. Ali
efendimiz o kanı durdurmak için çaba sarf ettiler. O
esnada Musab Bin Umeyr şehit düşünce
müşrikler "Muhammed a.s ölmüştür" diye
bağırdılar.
Müslümanlar
üzüldüler.
Ne
yapacaklarını şaşırdılar. Münafıklar "Demek ki
o bir peygamber değildi, eğer peygamber olsaydı
öldürülmezdi" diye kendilerini belli ettiler. O
esnada Sevgili Peygamberimiz çıktı, Ashabına
seslenmeye başlayınca onun hayatta olduğu ortaya
çıktı. O esnada bir ayet nazil oldu. "O ölür veya
öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi
döneceksiniz."
(Âl-i
İmrân,
3/144)
diye
buyurulmaktadır. Yani savaş esnasında Müslümanlar
büyük bir imtihandan geçtiler.
Kıbleteyn Mescidi; 13 yıl Mekke döneminde ve 16
ay
Medine
dönemini
boyunca
Sevgili
Peygamberimiz Kudüs'te Mescidi Aksa'ya
yönelerek namaz kıldı. Daha sonra ayet nazil oldu.
Sevgili Peygamberimiz Kıbleteyn Mescidi, O gün ki
Beni Saide namazgahında öğlen namazını
kıldırırken ayet nazil oldu. Namazın içinde bu
ayeti okuyarak arkasını döndü. Arkasındaki safı
yararak arkasına döndü. Yüzünü Mescidi Harama
doğru çevirdi.
Hanzala yeni evlenmişti. İlk gece eşiyle beraber
olmuş, gusul abdesti alamadan apar topar savaşa
gelmek zorunda kalmıştı. O haliyle Uhudda şehit
düştü. Hanzalanın hali Peygamberimize anlatılınca o
melekler tarafından yıkanmıştır diye haber vermişti.
Sayfa | 22
Hendek savaşı; Diğer adı Ahzab savaşı. Bu savaş
yapıldığındaki mevzilerin olduğu yerlere şimdi 7
Mescidler yapılmıştır. Mekke'nin Fethinden önce
Müşriklerin birlik olup Medine'ye saldırdığı son
savaş. Uhud gibi, Bedir gibi bir savaş değil. Çünkü
Hendek savaşında 5 büyük kabile Müslümanları
yok etmek için geldiler. Dışarıda Müşriklerle
savaştı. Bu savaş esnasında Yahudilerden Beni
Kurayza ihanet ettiler. Bir yandan Sevgili
Peygamberimiz onlarla mücadele etti. Çok sıkıntılı
bir zaman. Sevgili Peygamberimiz ilk defa Öğlen,
ikindi ve akşam namazlarını kılamamıştır. Çok
sinirlenmiş, çok öfkelenmiş. "Allah'ım kâfirlerin
karınlarını ateşle doldur" diye dua etmiştir. Çok
dualar ediyor Sevgili Peygamberimiz. Artık savaşın
son günlerinde Allah Teâlâ tarafından bir rüzgar,
bir fırtına çıkar da müşrikler savaşı bırakıp
gitmek zorunda kalırlar.
Nasıl hendekler kazıldı? Medine'nin girişinde
sağında ve solunda volkanik araziler var. İnsanların
geçemeyeceği yerler orası. Düşmanların gelebileceği
bir yer var, oraya da Selman b. Farisinin önerisiyle
Hendekler kazılıyor. 5.5 km uzunlugunda, 9
metre genişliğinde, 4.5 metre derinliğinde hendek
kazılıyor. Yani birinin oradan geçmesi imkansız.
Hendek savaşı esnasında büyük bir kaya çıkıyor.
Sahabiler
o
kayayı
kıramıyor.
Sevgili
Peygamberimiz eline kazmayı alıp vurunca
"Yemenin, Şamın ve Bizans'ın" müjdesini
veriyor. Bu bir mucizedir. Çünkü o gün
müslümanlar 3.000 kişiler ve 10.000 kişi onları
katletmek için gelmişler. Müslümanlar sayıca azlar.
Ve Peygamberimiz o zamanın en büyük
devletlerinin yıkılacağının Sasani ve Bizans'ın
parcalanacağının, o bölgelerin Müslüman
olacağının haberini veriyor. Bizans'ın yıkılmasıyla
Anadolu ve İstanbul, Sasanilerin parçalanmasıyla
İran, Irak, Filistin toprakları Müslüman oluyor.
Hicaz Demir Yolu Medine Tren İstasyonu; 2.
Abdülhamit han'ın yaptırdığı bir proje. İstanbul'dan
Şam'a, Oradan Medine'ye tren rayları döşeniyor.
İstanbul'dan Medine'ye yolculuk 5 güne iniyor.
Sayfa | 23
10 yıl hizmet ediyor. Medine'ye girişte rayların
altına keçe döşeniyor. Sevgili Peygamberimizin
mübarek ruhu incinmesin, o rahat olmasın diye.
Bunu yapınca 2. Abdülhamid Han'ın kabrine de
aynısı yapılıyor. İstanbul'da Çemberlitaş civarında
Sultan Abdülhamitin kabrinin hemen yanından
tramvay hattı geçiyor. O Sevgili Peygamberimize
böyle hürmet etti, biz de ona edelim diye İstanbul
Belediyesi Metro hattını yeniledi. 2. Abdülhamid'in
kabrinin oradan geçen rayları yenilediler, altına özel
bir sistem hazırlandı. Gürültüyü azalttılar. Bunu
İstanbul Metrosu internette de yayınladılar.
Amberiye Cami; Yine 2. Abdülhamid Han'ın
buraya hatıra olarak yaptırdığı camidir. Vezirini
Medine’ye gönderiyor. Ravza-i Mutahhara’nın
bahçesinden bir avuç toprak al gel diye emrediyor. O
Vezir bu görevini unutuyor. Ancak Tren kalkmak
üzereyken aklına geliyor. Nasıl olsa Efendimiz a.s
buraya da ayak basmıştır, burası da mübarek
beldedendir diye trene binmeden hemen yerden bir
avuç toprak alıyor. Abdülhamid han Hazretlerine
getirince o “Bunun Amberi var ama Miski yok”
deyince o vazifeli kişi olanları anlatıyor, unuttum,
tren kalkmak üzereydi, bende buradan aldım deyince
Abdülhamid han’da "Madem biz Medine'den 1
avuç toprak aldık. O halde o toprak aldığın yere
bir mescid hediyemiz olsun" diyerek Amberiye
Mescidini yaptırıyorlar.
2025 Şevval Umresi
Sayfa | 24