Uploaded by common.user18558

BERNARD LEWİS İNANÇ VE İKTİDAR İNCELEME(1)

Bernard Lewis – Ortadoğu’da İnanç ve İktidar
Bernard Lewis, Ortadoğu hakkında derin bilgi ve analizlere sahip Amerikalı-İngiliz, II.
Dünya Savaşı sırasında Britanya Ordusu’nda görev yapmış bir tarihçidir. Aynı zamanda
entelektüel bir siyaset yorumcusu olan Lewis, Princeton Üniversitesi’nde Yakın Doğu
Çalışmaları profesörlüğü yapmıştır. Batı–İslam etkileşimi uzmanı olup “Ortadoğu
tercümanı” olarak tanınır.
Önsözde Bernard Lewis, Hristiyanlıkta Yeni Ahit’in “Tanrı’nın hakkı Tanrı’ya, Sezar’ın
hakkı Sezar’a” ilkesiyle dini ve siyasi otoritenin ayrı kabul edildiğini, buna karşılık
Lewis’e göre İslam geleneğinde dinî ve siyasî otorite arasındaki ayrım Batı’daki kadar
belirgin değildir. Musevilik, Hristiyanlık ve İslam’ın siyasi yapılarla ilişkisi ,kurucu
anlatılarında görülür: Musa halkını kurtarır fakat vaat edilen topraklara sokmaz; İsa
çarmıhta ölür ve dini Roma’da zulüm altındaki bireyler arasında yayılır; İslam ise
Peygamber Muhammed döneminde hem dini hem siyasi başarıya ulaşarak devletleşir.
Bu durum İslam’ın iktidarla yakın ilişkisini diğer dinlerden ayırır.
Hristiyanlıkta kimlik, milliyet veya sınıf üzerinden şekillenirken, İslam’da dini aidiyet öne
çıkar. Osmanlı kaynaklarındaki “kâfir subay” ve “gâvur yaralandı” ifadeleri bunu
gösterir, demektedir yazar. İslam dünyasında 57 ülkenin oluşturduğu İslam Konferansı
gibi girişimleri, İslam’ın birleşme girişimleri açısından dikkat çeker; lakin son iki yüzyılda
Avrupa etkisi artmış. Türkiye’de laik cumhuriyet ve Sovyet hâkimiyetiyle bazı bölgelerde
İslamcı hareketler zayıflamış, yerini milliyetçi ve sosyalist akımlar almıştır.
Yazar, Ortadoğu’da Batı’nın politikalarının, tarihsel müdahalelerinin, çifte
standartlarının, bölgedeki halk tarafından “bizi dış güçler yönetiyor” söylemini artırdığını
ve bu sebeple demokratikleşmeyi Batı’nın zorlaştırdığını ifade etmiştir. Lewis, İslam’ın
özünde terörizme karşı olduğunu savunmaktadır ve hatta Musevilik ve Hristiyanlığın
mirasçısı konumunda olan İslamiyet’in aralarında demokratikleşmeye en uygun din
olduğunu da ifade etmektedir. Ancak yazar, Ortadoğu bölgesindeki Batı’ya karşı olan
radikalleşmeden ötürü, Müslümanlar için “Ya onlara özgürlük getireceğiz ya da onlar
bizi yok edecekler.” demekten de kaçınmamıştır. Lewis’in, gücün Ortadoğu’da Batı’ya
göre daha farklı bir anlam ifade ettiği yorumu da bu kitabın unutulmaması ve üzerine
düşünülmesi gereken kaidesidir: “In America one uses money to buy power, while in the
Middle East one uses power to acquire money.” (Amerika'da güç satın almak için para
kullanılırken, Orta Doğu'da güç, para kazanmak için kullanılır.) Ortadoğu’da özgürlük
bölümünün başında yazar şu ifadeleri kullanarak başlaması da tarihin ve şu anın analizi
açısından mühimdir: “Dünya savaşı Üçüncü Reich tarafından başlatıldı, yenilmesiyle
sona erdi. Soğuk savaş Sovyetler Birliği tarafından başlatıldı ve yıkılmasıyla sona erdi.
Aynı biçimde bugün Ortadoğu’nun büyük bölümünü yöneten diktatörlükler barış
yapmazlar; aslında yapamazlar çünkü kendi halklarına uyguladıkları acımasız baskıları
meşrulaştırmak, halklarının öfkesini saptırıp dış düşmanlara yönlendirmek için çatışma
ortamına ihtiyaç duyarlar.” Yazar burada Ortadoğu’daki diktatörlükleri eleştirir; lakin
diğer yazılarında da Batı’yı politikası vb. nedenlerden ötürü pek de masum görmediğini
ifade etmektedir.
Lewis, “Batı özgürlüğü İslam dünyasına aktarılabilir mi?” konusu hakkında Amerika ve
Avrupa’da iki görüşün olduğunu da kitabında önemle aktarmaktadır. Birinci görüş olarak
Müslümanların dürüst, uygar bir hükümet kurma yeteneklerinin olmadığını ve Batı ne
yaparsa yapsın Müslümanların tiranlar tarafından yönetileceğini belirtmektedir. Bu
yüzden Batı’nın dış politikasının hedefi, bunların başkalarının tiranı değil bizim
tiranlarımız tarafından yönetilmesi; yani düşman değil dost tiranlar olmasını
sağlamaktır, demektedir. İkinci yaygın görüş, Arapların yöntemlerinin farklı olduğunu,
kendi ilkelerine göre gelişmelerine izin verilmesi gerektiğini ama dünyanın her yerinde
olduğu gibi onların da dışarıdan özellikle Amerika’dan alacakları sağduyulu yardımla
demokratik kurumları oluşturmalarının mümkün olduğunu savunur. Bu görüş
“emperyalist görüş” olarak bilinir ve şiddetle kınanmıştır.
Kaynakça:
Lewis. Ortadoğu’da İnanç ve İktidar.
Raporlama: Muhammed Ali Yıldız