“PARKİNSON HASTALIĞINDA GEREĞİNDEN FAZLA ÇALIŞAN BEYİN HÜCRESİ TOPLULUKLARI (ÇEKİRDEKLER) VARDIR.” Bu hücre gruplarının fazla çalışmasının engellenmesi hastalığın bir çok belirtisini düzeltir. Hücre gruplarının fazla çalışmasının engellenmesi iki yolla olur: Yakma PARKİNSON HASTALIĞININ Parkinson hastalığında cerrahi tedavi cerrahi tedavi hangi hastalarda yararlı olur? · Bir iyi bir kötü olma nedeniyle zor durumda olan hastalar (doz sonu kötüleşmesi) Fazla çalışan hücre grubunun içine bir elektrod sokulur ve ucu ısıtılıp yakılır. Bu yöntem çift taraflı uygulandığında bunama ve · konuşma zorluğuna yol açtığından hep tek taraflı uygulanır. Diğer durumda olan hastalar İlaca bağlı istemsiz hareketler (diskinezi) nedeniyle zor yönteme göre ucuz, kolay ve kısadır. Beyin pili (derin beyin stimülasyonu (DBS)) Fazla çalışan hücre gruplarının içine devamlı elektrik veren bir kablo yerleştirilir, kablonun bataryası (pil) genellikle köprücük kemiğinin altına takılır. · Belirtileri tek taraflı hastalar için genellikle yakma, çift taraflı hastalar için genellikle beyin pili tedavisi tercih edilir. · Parkinson hastalığında cerrahi tedavi her hasta için uygun değildir. · Titreme nedeniyle zor durumda olan hastalar · Parkinson ilaçlarını yan etkileri nedeniyle uygun şekilde kullanamayan hastalar (bulantı, diskinezi, uyanıkken hayal görme, aşırı kuşkuculuk, vb.) · **ameliyat kararı vermeden önce parkinson hastalığı tedavisinde deneyimli bir nöroloji uzmanının önerileriyle en uygun ilaç tedavisinin alındığında emin olunmalıdır** CERRAHİ TEDAVİSİ Beyin pili ameliyatı parkinson hastalığının hangi belirtilerini düzeltmez? Bunama, yürüme bozukluğu, konuşma bozukluğu. Genel bir kural olarak sadece levodopa (l-dopa) adlı ilaçla kısa süre düzelen belirtiler uzun süreli düzelir. Beyin pili ameliyatı 65-70 yaşından sonra daha az etkilidir. Beyin pili ameliyatının riski nedir? Yan etkiler hastaneden hastaneye çok değişkenlik göstermektedir (%5-30 sıklığında). Ameliyat olmayı planladığınız doktorla kendi yan etki oranını tartışınız. Ameliyatı yapacak olan beyin cerrahının bu konuda deneyimli olması yan etki oranı için en önemli etkendir. Beyin pili ameliyatının yan etkileri (komplikasyonları) nelerdir? Mikrop kapma (sıklıkla pilin çıkarılması gerekir) Beyin kanaması (sıklıkla küçük ve iz bırakmadan iyileşen kanamalardır, ancak nadiren felce yol açabilir) Pilin cilt altında kayması, kabloların çıkması, kopması. Konuşma zorluğu (konuşma akıcılığında bozulma ve ses kısıklığı) Yürüme zorluğu Nadiren depresyon, içe kapanma, dürtü kontrol bozukluğu, ardışık akıl yürütme zorlukları gibi davranışsal yan etkiler Ameliyat bir ekip tarafından planlanmalı, ekipte en az bir beyin cerrahı (nöroşirurjiyen), bir nöroloji uzmanı bulunmalıdır. Fizyoterapist, psikolog, elektrofizyologların ekipte bulunması kaliteyi arttırır. Ameliyat nedeniyle hastayı kaybetme (ölüm) olasılığı son derece düşüktür (%1'in altında), ancak yukarıda bildirilen oranlarda sorunlarla karşılaşılabilir. Beyin pili ameliyatından sonra ortaya çıkabilir. Parkinson hastalığının tedavisinde kullanılan hiç bir ameliyat hastalığı tamamen ortadan kaldırmaz. Hastaların hemen hepsi ameliyattan sonra da parkinson ilaçları kullanmaya devam eder. Bilimsel ne kadar iyileşilir? çalışmalar gereksiniminin hastalık belirtilerinin %50, ilaç %80 azaldığını göstermektedir. Bu oranlar her hasta için bireysel değişkenlik gösterir. Beyin pili ameliyatından sonra yapılır? neler Ameliyattan sonra parkinson ilaçlarının ve beyin pilinin ayarlanması gerekir. Bu iş nöroloji uzmanı tarafından yapılır ve en iyi sonucu almak 3-6 ay sürebilir. Giyinme Kolay giyilebilecek kıyafetler seçin. Giysilerde düğme yerine yapışan bant, kopça veya çıtçıt yeğleyin. Sırttan bağlanan veya baştan geçirilen giysilerden çok, önden kapanan gömlek, ceket ve elbiseler daha kullanışlıdır. viruslar Gerekli giysilerinizi yatağınızın üzerine yerleştirin, oturarak giyinin. Özellikle pantolon giyerken tek ayak üzerinde durma viruslar zorunluluğu düşmeye zemin hazırlayabilir. Kıyafetlerinizi önce hastalığın daha şiddetli olduğu taraftan giyip, sonra nispeten esnek olan kol ve bacağınızdan devam edin. Evde terlik yerine bantlı ayakkabılar size güvenli yürüyüş sağlar. PARKİNSON Dengenizi korumak için yapabilecekleriniz cerrahi tedavi Ayakta dururken ayaklarınızı yan yana değil, omuz açıklığınız kadar aralık tutun. İki elinizde birer nesne taşımayın, bir eliniz daima serbet Evde düşme riskini azaltacak önlemler Yerde serbest kablo bırakmayın, duvara sabitleyin. Halıların sabit olmasına, kaymamasına özen gösterin. Banyoda küvet veya duş kabininin dış ve iç kısmında tutunma yerleri hazırlayın, zemine kaydırmaz bantlar yapıştırın. Mutfakta lavabo ve fırın önünde kaymaz paspas bulundurun, yere dökülen damlaları hemen silin. Ev ortamı gündüz ve gece yeterli aydınlanmış olmalıdır. Gerekirse koridorlar ve banyoda kendiliğinden açılan ışıklandırma sağlayın. Eşyaları birbirlerinden mesafeli yerleştirin. Geniş alanlarda donma sorununuz azalır. olsun. Aşırı ağır yük (5 kg.dan fazla) kaldırmayın. Parkinson hastalığında yürürken kol salınımı azalmıştır. Bilinçli olarak kollarınızı öne ve arkaya sallandırarak yürümeniz dengenizi arttırır. Yürürken adımlarınıza odaklanmalısınız, yürürken önünüze değil, ileri doğru bakmanız, çevreyi incelememeniz düşmeyi önler. Yürürken ani duraksama (donma) probleminiz varsa, bu durumlarda önünüzdeki bir çizginin üzerinden atlayarak veya hayali bir engeli aşar gibi adımınızı yüksekten atarak yürümeyi tekrar başlatabilirsiniz . Dengenizi korumakta zorlanıyor hatta zaman zaman düşüyorsanız, doktorunuza danışarak baston ve şikayetiniz arttığında yürüteç kullanmaya başlamalısınız. HASTALARI İÇİN HAYATI KOLAYLAŞTIRACAK BAZI PRATİK ÖNERİLER Beslenme Parkinson hastalığının özel bir diyeti bulunmamaktadır. Tahıl, sebze, meyve ağırlıklı, orta miktarda protein ve düşük yağ içeren beslenme önerilmektedir. Ancak beslenmede dikkat edilmesi gereken noktalar vardır. Levodopa içeren ilaç kullananlar, ilacın kana ve beyne yeterince geçebilmesi için haplarını yemekten 30 dakika önce veya 1 saat sonra gibi midenin boş olduğu zamanlarda almalıdırlar. Levodopa içermeyen Parkinson ilaçları için aç veya tok içilmesi gibi bir kural yoktur. Ancak ilaç bulantıya neden oluyorsa bir iki lokma yiyecek ile birlikte veya yemek sonrası alınması önerilir. Bakla yemenin Parkinson hastalığına iyi geldiğine ilişkin yaygın bir kanı vardır. Bakla levodopa içeren bir bitkidir. Hasta levodopa temelli ilaç kullanmakta iken fazla bakla tüketirse, gıdanın kapsamındaki etken madde de beyne ulaşacağından vücutta istemsiz hareketlerle birlikte, hayal görme, şüphecilik gibi psikiyatik belirtiler ortaya çıkabilir. Yenilen bakladaki levodopa miktarı ölçülemediğinden hastaların aşırı doz etkilerine maruz kalma riski yüksektir. Bu nedenle baklanın Parkinson hastalığında koruyucu bir diyet olmadığını, hatta yan etkilere yol açabileceğini hatırlatmak isteriz. Söz konusu ilaçları kullanmayanlarda bakla yukarıda belirtilen olumsuz etkilere neden olmayabilir. Parkinson hastalığına ve tedavide kullanılan ilaçlara bağlı olarak barsak hareketleri yavaşlar, bu nedenle hastaların büyük çoğunluğu kabızlık sorunu yaşarlar. Egzersiz yapmak, barsak içeriğini yumuşatmak üzere günde en az sekiz bardak (2 litre) sıvı tüketmek, öğünlere çiğ sebze meyve ve yulaf gevreği gibi bol lifli gıdalar eklemek kolaylıkla uygulanabilecek yöntemlerdir. Bazı hastalar yemek sonrası baş dönmesi ve halsizlik hissedebilirler. Bu durum yemek sonrası hipotansiyonuna (kan basıncında düşüşe) bağlı olabilir. Az sayıda, büyük miktarlar yerine, günde 5-6 öğün, küçük porsiyonlarla beslenmek bu sorunu ortadan kaldırabilir. Parkinson hastalığında yüksek kalori alımına rağmen kilo kaybı yaygın bir sorundur. Titreme nedeniyle kalori kaybı artmıştır. Koku duyusunun azalması, bulantı gibi nedenlerle iştah azalabilir. Beyinde kilo kaybının kontrolü bozulmuştur, metabolizma hızı artmıştır. Kollarda takatsizlik, çiğneme ve yutma zorluğu yeme hızını yavaşlatır, çoğu kez yemek bitmeden öğünü sonlandırırlar. Tüm bu nedenler hastaların giderek zayıflamalarına yol açar. Beslenmede tüm gıda grupları yer almalıdır. Vücut ağırlığının her kilogramı için günde 25-30 kalori yeterlidir, ancak diskinezisi olanlarda günlük kalori arttırılmalıdır. Demir ve B6 vitamini ilaç emilimini bozar, bu nedenle farklı saatlerde verilmelidir. İştah kaybı olan hastaların az miktarda gıdayı sık öğünlerde tüketmelerini öneriyoruz. Parkinson hastalığında iştah kaybı, tedavinin bulantı yan etkisinden kaynaklanabileceği gibi depresyon habercisi de olabilir. Bu durumu kısa sürede doktorunuza bildiriniz. İstirahat Yorgunluk Parkinson hastalığına eşlik edebilen ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bir unsurdur. Parkinson hastası günü programlı yaşamalı ve mutlaka egzersize zaman ayırmalıdır. Günde en az bir istirahat dönemi olmalıdır. Bunun dışında bir işe başlarken veya işin bitiminde ya da her ikisinde dinlenebilirler. Enerjinizi tasarruflu kullanmak daha üretken olmanıza yardım eder. Fiziksel kapasitenize göre belirleyeceğiniz işlerinizi, birer birer yapmanızı aynı anda iki işe yetişmeye çalışmamanızı öneririz. Yardımcı gereçlerden yararlanmak da yorgunluğunuzu azaltacaktır. Gen tedavileri ve Parkinson hastalığı Moleküler biyolojideki gelişmeler sayesinde en küçük canlılar olan virüslerin genetik yapısı değiştirilerek istenen maddeleri üretmeleri şeklinde programlanabilmeleri mümkün hale gelmiştir. Parkinson hastalığında “taşıyıcı viruslar” (viral vektör) adı verilen genetik olarak değiştirilmiş bu virüsler beyine nakledildiği çalışmalar üç temel hedef gözetilerek yürütülmektedir. Birinci hedef beyinde dopamin yapımını artıracak bazı enzimlerin bu virüslerce sağlanması olup şu an için bu yöntemin çok etkili olmadığı düşünülmektedir. İkinci hedef beyinde fazla çalışan hareket ile ilgili bazı bölgelerin nakledilen virüslerin ürettiği bazı maddelerle susturulması ya da engellenmesidir. Bu yöntem etkinlik konusunda kanıt beklemektedir. Üçüncüsü ve en çok gelecek vadeden ise beyne viral vektörler aracılığı ile sinir hücrelerinin yaşamlarını uzatacak, onları hücre ölümünden koruyacak nörotrofik faktör adı verilen maddeleri sağlayan genlerin aktarımıdır. Oldukça zahmetli ve araştırılması yıllar süren bu yöntemler ve benzerleri ile ilgili hem hayvan deneyleri hem insan çalışmaları sürmektedir. Parkinson hastalığı ve Aşı çalışmaları Parkinson hastalığında temel sorun beyin hücrelerinde ve özellikle de dopamin hücrelerinde alfa-sinüklein isimli bir proteinin birikmesidir. Bu proteinin beyinden temizlenmesi ile Parkinson hastalığının yavaşlatılabileceği veya durdurulabileceği öngörülmektedir. Parkinson aşısında amaç alfa-sinüklein proteinine karşı aşılama ile bu proteine karşı vücudun savunma maddeleri (antikor) geliştirmesini, bu sayede beyinde biriken alfa-sinüklein maddesinin beyinden uzaklaştırılmasını sağlamaktır. Bu amaçla ilk geliştirilen aşı “PD01” bir çok deneysel çalışmadan geçirildikten sonra Parkinson hastalarındaki ilk klinik araştırması başlamış ve halen sürmektedir. Çalışmanın temel hedefi aşının güvenliğini araştırmak ve ayrıca hastalık belirtileri üzerindeki etkisi hakkında ilk izlenimleri edinmektir. 2014 Eylül ayında açıklanan ilk sonuçlar aşının güvenli olduğunu göstermiştir ve yeni bir çalışma sürmektedir. Bu arada PD03 isimli yeni bir aşı çalışması da başlamak üzeredir. Halen araştırılmakta olan bir diğer madde ise Fenilbutirat’tır. Bu madde genetik olarak Parkinson hastalığı geliştirmek üzere programlanmış deneysel hücre modellerinde koruyucu bir nitelik kazanmakta ve biriken anormal proteinlerin temizlenmesini sağlamaktadır. Şu anda yeni teşhis konulmuş, ilaç tedavisi almayan 20 Parkinson hastası üzerinde bir çalışma sürmektedir. Bu bir ön çalışmadır ve başarılı olması durumunda daha fazla sayıda hasta ile yeni bir çalışma planlanacaktır. SONUÇ Parkinson hastalığının nasıl oluştuğu, genetik nedenleri ve hücresel mekanizmaları anlaşıldıkça yeni tedavi olasılıkları gündeme gelmektedir. Yeni bir tedavi yönteminin hastaların kullanıma girmesi süreci yıllar süren kapsamlı araştırmaları gerektirmektedir. Yukarıda özetlenen çalışmalar önümüzdeki dönemde Parkinson hastalığında yeni tedavilerin bulunması için umut vericidir. PARKİNSON HASTALIĞININ GELECEKTEKİ TEDAVİLERİ Parkinson hastalığının tedavisi şu anda temel olarak ilaçlarla yapılmakta, ilaç tedavisi ile yeterli sonuç alınmadığında uygun hastalarda cerrahi tedaviler (beyin pili-derin beyin stimulasyonu) ile tamamlanmaktadır. Bu tedaviler hastalığın belirtilerinde belirgin düzelmeler sağlasa da hastalığın ilerlemesini durdurmamakta, yıllar içinde hastalığın neden olduğu özürlülük artmaktadır. Parkinson hastalığı tedavisinde en büyük beklenti hastalığın ilerlemesini azaltacak ya da durduracak bir tedavi yönteminin geliştirilmesidir. Parkinson hastalığında temel bozukluk beyinde yer alan dopamin hücrelerinin ilerleyici olarak ölümüdür. Son 15 yılda Parkinson hastalığının genetiği büyük oranda anlaşılmış ve hücre ölüm mekanizmalarının anlaşılması konusunda da ilerleme sağlanmıştır. Bu bilgi birikiminin tedavi arayışına yansıması yeni ve hastalığı yavaşlatıcı-önleyici tedavi araştırmalarının artması şeklinde olmuştur. Mevcut ilaç tedavileri dışında önümüzdeki yıllarda kullanıma girme olasılığı bulunan tedavi yöntemleri aşağıda özetlenmiştir. Bu olası yöntemler grupta toplanabilir: 1. Kök hücre araştırmaları 2. Hücre nakilleri 3. Gen tedavileri ve büyüme faktörü tedavileri 4. Aşı araştırmaları Kök Hücre araştırmaları ve Parkinson hastalığı Kök hücreler vücutta bulunan ve hemen her tip hücreye dönüşebilen hücrelerdir. Bu hücreler ceninde, göbek kordonunda ve erişkinlerin belli dokularında bulunur. Kök hücrelerin önemi bu hücrelerin yeni hücre geliştirilmesi için bir potansiyele sahip olmalarındandır. Araştırmaların temel hedefi Parkinson hastalığında ölen dopamin hücrelerinin yerine kök hücreleri aracılığıyla yeni hücreler nakledebilmektir. Halen kök hücre araştırmaları çok erken aşamadadır ve Parkinson hastalığına sahip hastalarda yapılmış bir çalışma/araştırma söz konusu değildir. Deneysel olarak yürütülen çalışmaların başarılı ve güvenli bulunması ardından insanlarda uygulanması başlayabilir. Gerçekçi bir tedavi hedefi gibi görünen kök hücre tedavisinin önündeki bazı ciddi sorunlar vardır ve bu sorunların aşılması için zamana ihtiyaç vardır. Unutulmamalıdır ki Şu an için Parkinson hastalığında kök hücre tedavisi söz konusu değildir. Yasal boşluklardan yararlanılarak bazı ülkelerde kök hücre tedavisi uyguladığını iddia eden merkezler vardır. Hastalarımızın dikkatli olmalarını ve bu konudaki gelişmeleri hekimlerinden öğrenmelerini öneririz. Hücre Nakilleri araştırmaları ve Parkinson hastalığı Parkinson hastalığı tedavisinde yıllardan beri bilim adamlarının ilgisi beyine dopamin hücrelerinin başka kaynaklardan elde edilerek nakledilmesi yönünde olmuş ve bu yönde araştırmalar yapılmıştır. Araştırmaların çoğunluğunda düşükle sonlanmış insan ceninlerinin beyinlerinden elde edilen dopamin hücreleri bir çok karmaşık süreçten geçirildikten sonra Parkinson hastalarının beyinlerine nakledilmiştir. İlk yıllardaki küçük ve kontrol grubu içermeyen çalışmalarda umut veren sonuçlar alınsa da ne yazık ki kontrol grubu içeren daha büyük çalışmalarda olumlu sonuç alınamamış ve bu yöntemin etkili olduğuna ilişkin yeterli kanıt bulunamamıştır. Ancak hücre nakli almış hastaların takipleri sonucunda bazı hastaların bu tedaviden yarar gördüğü, beyine nakledilen hücrelerin 10 yıldan daha uzun süre yaşamını sürdürdüğü ve işlevsel oldukları saptanmıştır. Ancak bazı hastalarda bu hücrelerin kontrolsuz işlev gördüğü ve istemdışı hareketlere neden olduğu gözlenmiştir. Bu gözlemler sonucunda Avrupa’da oluşturulan bir konsorsiyum (TransEuro Consortium) hücre nakil çalışmalarına tekrar başlamış, 2014 yılında ilk hastaya hücre nakli yapılmıştır. Halen devam eden bu çalışmanın sonuçları önümüzdeki birkaç yıl içinde açıklanacak ve olumlu olması durumunda bu yöntem yeni bir tedavi olarak gündeme gelebilecektir. Hastalığın ilerleyen Hastalığın ileri dönemlerinde Hastalık ilerledikçe hareket bozukluğu vücudun karşı tarafına da geçerek şiddeti artar, ilaçların etki süreleri azalırken artan dozlarda mevcut veya olası yan etkiler de artar. Özellikle levodopaya bağımlılık artar ve ilacın etkisi kısa sürede biter. Böylece bir yandan yavaşlık veya titremede şiddetli artışlar olurken, hastaların bir kısmında da ilacın etki süresinin bitmesinin yol açtığı hareket dışı doz sonu kötülüğü bulguları görülebilir. PH ilerledikçe bahsedilen ilaçlar giderek yetersiz kalmaya başlar, daha sık ve daha yüksek dozlarda alınmaları gerekir, bu da yan etkilerin artmasına yol açar. Eğer tüm ayarlamalara karşın hastanın kötü olduğu kapalılık hali günde toplam 4-5 saatten daha fazlaya ulaşır, açıklık dönemleri de istemsiz hareketler gibi yan etkilerle yeterince kaliteli geçmezse cerrahi müdahale düşünülür. Cerrahi öncesi veya cerrahiye uygun olmayan hastalarda kullanılabilecek iki yöntem daha vardır. Bunlardan öncelikli ve daha kolay uygulananı apomorfin isimli etkisi levodopaya daha yakın olan bir agonistin (cilt altından pompayla devamlı verilmesidir. Yaklaşık 12-14 saatlik infüzyon süresince hasta daha düzenli bir cevaba kavuşarak dalgalanmalardan kurtulur, mevcut ilaçlarında da azaltma yapılarak bazı yan etkilerden korunmuş olur. Bu tedaviye yeterince iyi cevap alınmadığı durumlarda bu kez levodopa, özel jel içinde ince bağırsaktan en çok emildiği bölgeye uygulanmak üzere mideden bağırsağa uzanan bir kateter vasıtasıyla pompayla devamlı verilir. Bu uygulama da gündüz ve 12-14 saat boyunca yapılarak benzer şekilde hayatı kolaylaştırır. dönemlerinde ilaçla tedavinin esasları Bunlar özellikle gece ve sabaha karşı veya gün içinde doz sonuna doğru olan şiddetli sıkıntı hissi, huzursuzluk, nefes almada zorluk hissi, ağır terleme atakları, tansiyon çıkış veya inişleri, kalp ritim bozuklukları, vücudun çeşitli bölgelerinde şiddetlenen ağrılar şeklinde görülür. Yeni bir levodopa dozuyla bu belirtiler azalıyorsa takip eden doktorun mutlaka bu bulgular hakkında bilgilendirilmesi, buna göre de ince doz ayarı gerekir. kullanılabilecek diğer ilaç seçenekleri SONUÇ Parkinson hastalığının nasıl oluştuğu, genetik nedenleri ve hücresel mekanizmaları anlaşıldıkça yeni tedavi olasılıkları gündeme gelmektedir. Yeni bir tedavi yönteminin hastaların kullanıma girmesi süreci yıllar süren kapsamlı araştırmaları gerektirmektedir. Yukarıda özetlenen çalışmalar önümüzdeki dönemde Parkinson hastalığında yeni tedavilerin bulunması için umut vericidir. PARKİNSON HASTALIĞININ İLAÇLA TEDAVİSİ VE BU SÜREÇTE DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER Parkinson hastalığı vücudun önce bir tarafında ortaya çıkan istirahatta titreme, yavaşlık ile ince hareket becerilerinde bozulma ve sertlik hissi gibi motor bulgularla tanınır. Benzer bulgulara yol açabilen başka parkinsonizm tabloları dışlandıktan sonra hastalara en kısa zamanda uygun ilaçlarla destek tedavisinin planlanması gerekir. Tedaviye iyi cevap alınması tanıyı daha kesin hale getirir. Diğer taraftan, motor bulgulara yol açan beyindeki dopamin eksikliğinin hastalık tanı almadan yaklaşık 6-7 yıl önce başladığı, beyinin bu süre içinde eksikliğin üstesinden gelmek üzere başarıyla geliştirdiği mekanizmaların bazılarının zamanla zararlı sonuçlar oluşturabileceği bilinmektedir. Bu nedenlerle hastanın tanı alır almaz dopamin eksikliğini yerine koyucu veya takviye edici tedavilere hemen başlanması gerekir. Dopamin eksikliğini yerine koymaya yönelik ne tür ilaçlar var, tanı sonrası erken dönemde hangisi neye göre tercih ediliyor ? Tanıyı takiben hangi ilaç grubunun seçileceğine, hastanın yaşı, belirtilerinin ağırlığı ve niteliği (titreme veya yavaşlıktan hangisinin ön planda olduğu), tanı alana kadar geçen sürenin uzunluğu, belirtilerin ne kadar işlevsel veya sosyal sorun oluşturduğu ve nihayet hastanın eşlik eden genel sağlık sorunları gibi faktörlerin hepsi bir arada dikkate alınarak karar verilir. Dopamin doğrudan beyne geçmediği için onun öncü maddesi olarak verilen levodopa ilk keşfedilen, 50 yılı aşan süredir kullanımda olan ve PH ana belirtilerine karşı bilinen en etkili ilaçtır. Ancak bağırsaktan emilimi ve beyne geçişi zorlu ve etki süresi 3-4 saat gibi kısa olup, aç karnına ve belli saatlerde düzenli alımı gerektir. Diğer taraftan etkinin kesintili ve kısa süreli oluşu beyinde zaman içinde istenmeyen bazı yan etkilere yol açar. Bunlar motor dalgalanmalar diye tariflenen dozun sonuna doğru etkinin kaybedilmesi ve giderek doz aralıklarının sıklaştırılması zorunluluğu ile beyindeki düzensiz dopamin artış ve azalışlarının zaman içinde yol açtığı istemsiz hareketler şeklinde ortaya çıkar. Bu yan etkilerin genç hastalarda ve tanısı gecikmiş hastalarda çok daha kısa sürede ve daha şiddetli oluştuğu bilinmektedir. Dolayısıyla, özellikle 65 yaş altında tanı alan hastalarda veya tanısı yıllarca gecikmiş daha yaşlı hastalarda tedaviye levodopa ile başlanması riskli olabilir, önce diğer ilaçların denenmesi düşünülmelidir. Levodopaya alternatif olarak geliştirilen dopamin benzeri ilaçlar (dopamin agonistleri) daha uzun etkili oldukları için bahsedilen motor yan etkileri daha az oluştururlar. Bu nedenle 65 yaşı altındaki hastalarda levodopa öncesi genellikle tercih edilirler. Ayrıca günde tek doz da alınabilecek uzun etkili formları ile kullanım kolaylığı da sunarlar. Ancak onların da erken dönemde levodopaya göre daha sık oranda gelişebilecek bulantı-kusma, uykululuk, görsel halüsinasyonlar (hayaller), ayak bileğinde ödem gibi yan etkileri olabilir. Uzun dönemde ve artan dozlarda ise şüphecilik gibi düşünce bozuklukları, cinsel istekte artış, kontrolsüz yeme ve para harcama, veya kumar-şans oyunlarına düşkünlük gibi dürtü kontrol bozukluğu olarak isimlendirdiğimiz davranış bozuklukları gelişebilir. Bu nedenlerle ve etkileri levodopaya göre daha az olduğundan belli dozlara ulaşılmasına karşın belirtiler devam ediyorsa tedavinin levodopa ile desteklenmesi şart olur. Levodopa ister başlangıçtan itibaren verilmiş, ister sonradan eklenmiş olsun doktorun önerdiği dozlarda alınmalıdır. Levodopa yeşil bakla kabuğunda da bulunur, ancak normalde vücutta parçalandığı için beyinde etki etmez. Mevcut levodopa preparatları bu parçalamayı yapan enzimleri engelleyen ek bir ilaçla beraber hazırlandığı için, ilaç kullanımına başlandıktan sonra yeşil bakla yemek ek doz ilaç almakla eşdeğerdir ve tüm tedavi planını bozarak yan etkilere yol açabilir, dolayısı ile yenmemelidir. Levodopa tedavisinin bir başka desteği yine onun vücutta parçalanmasını azaltan COMT inhibitorü dediğimiz ilaçlardır, hatta bu amaca yönelik birleşik preparatlar da bulunmaktadır . Bu durumda ilaç etkisi biraz daha uzarken etki ve yan etki şiddeti bir miktar artabilir, dolayısı ile doktor önerisi ile değişim veya ekleme yapılmalıdır. Dopamin takviyesi konusunda tercih edilebilecek bir başka ilaç grubu dopamin yıkımını azaltarak iş gören selejilin veya rasajilindir. Bunlardan özellikle rasajilin tek dozda kullanımı ve çok az yan etki potansiyeli ile en erken dönemlerde sıklıkla tercih edilir. Levodopa ve agonistlere göre daha zayıf etkili olan bu ajanlar, hastanın mevcut dopamin rezervini daha etkin ve düzgün kullanmasına yardımcı olduğu için hafif bulgularla gelen hastalarda ilk tedavi tercihidir, ileri dönemlerde de diğer ilaçlara takviye olarak verilir. PH’nın en sık bulgularından olan istirahatta titreme dopamin eksikliği zemininde oluşmakla beraber yukarıda bahsedilen dopaminerjik ajanlara her zaman iyi cevap vermeyebilir. Bu takdirde antikolinerjik dediğimiz başka ajanlar tedaviye eklenebilir Ancak bu ajanlar zihni işlevleri bozabildiği için yaşlı hastalarda kullanılmamalı, gençlerde de dikkatle verilmelidir. Erken dönemde düşük dozlardan başlayarak artan doz ve hastaya göre belli bir sırada ekleme şeklinde kullanılan bu temel ilaçların hastalık ilerledikçe kullanımı giderek daha incelikli ayar gerektirir. Bu nedenle: Tüm bu ilaçların, Hasta ve yakınlarınca ismen ve kullanım gerekçesi bilinerek tanınması, Mutlaka uzman hekimce önerilen doz ve saatlerde alınması, Beklenen etki ve olası yan etkilerinin bilinerek yakından takibi, Düzenli doktor kontrolleri ile dozların gözden geçirilmesi, gerekirse ayarlaması, Yan etkilere karşı etkin tedbirlerin zamanında devreye konulması, PH’ında ilaç tedavisinde önemli olan genel kurallarıdır. Parkinson Hastalığı Derneği web sayfasında (www.parkinsondernegi.com) denge ve duruşu korumaya yönelik egzersizler şekillerle tarif edilmektedir. Bu hareketlerin yararlı olması için bazı koşullara uyulmasını öneririz. cerrahi tedavi Egzersiz öncesinde ısınma hareketleri yapmalı, sonunda yine gevşemelisiniz. İlk günlerde 10 dakika süreyle çalışmalı, süreyi giderek 30 dakikaya çıkarmalısınız. Egzersiz sadece kol, bacak ve gövde hareketleri değildir. Mimikleriniz için yüz kaslarını da çalıştırmanız yararlı olur. Ayna karşısında mimik yapmak yüz ifadenizi anlamlı hale getirir. Yüksek sesle okuma, şarkı söyleme ses kısıklığınızı düzeltmeye yardımcıdır. Egzersiz ortamının güvenliği için kaygan zemin, kayan veya toplanan halı, loş ortam gibi tehlikelerden kaçınılmalıdır. Denge sorunu olan Parkinson hastaları sabit bir yere tutunarak egzersiz yapabilirler. Ayakta durma sorunu veya kan basıncı düşmesine bağlı baş dönmesi, ya da doğrulma, ayağa kalkma güçlüğü olan hastaların yatakta egzersiz yapmaları uygundur. Egzersiz sırasında kendinizi zorlamayın, incinme veya aşırı yorgunluk hissettiğinizde o günkü programı sonlandırın. Bahçe işleri ile uğraşmak, yüzme, yoga, tai chi gibi uğraşılar egzersizi zevkle yapmanızı sağlar. Yüzme denge ihtiyacının daha az oluşu ve eklemlerin daha rahat hareket edebilmesi nedeniyle yapabilen Parkinson hastaları için ideal bir spordur. PARKİNSON HASTALARI İÇİN EGZERSİZİN ÖNEMİ Parkinson hastalığının orta ve ileri evrelerinde, ilaçlara az yanıt veren yürüyüş bozuklukları, denge Aileniz, arkadaşlarınız sizi yormamak için yapmanız gereken kusurları, düşmeler ortaya çıkabilir. Denge, yürüyüş ve duruşu birçok işi üstlenirler. Mümkün olduğunca buna izin vermeyin korumanın en iyi yolu hareket etmektir. ve yavaş da olsa yapabildiğiniz işleri, istirahat molaları alarak, kendiniz yerine getirin. Bu sizi yıllarca aktif tutacak bir yöntemdir. Son yıllarda hem hayvan deneyleri, hem de insanlardaki gözlemler, egzersizin beyinde yeni sinir şebekeleri oluşturarak, beyin kan akımında değişiklikler yaparak, sinir hücrelerini Egzersiz seçimini doktorunuzla birlikte yapmanızda fayda vardır. besleyici faktörleri arttırarak Parkinson hastalığının seyrini daha ılımlı hale getireceğini düşündürmektedir. Egzersiz sadece yürüyüş, denge, duruşu düzeltmekle kalmaz, Parkinson hastalığının Hekim size uygun olan hareketleri ve sakınmanız gerekenleri söyleyip, egzersize ne kadar süre ve güç ayırabileceğinizi de bildirecektir. depresyon, durgunluk , yorgunluk ve kabızlık gibi diğer Parkinson hastalığına özgü egzersizleri kısa süreli bir tedavi seansı belirtilerini de olumlu etkiler. Hareketsizliğin davet edeceği kalp değil, yaşam boyu sürdüreceğiniz bir damar hastalıkları ve kemik erimesine karşı da koruyucu işlev görür. Parkinson hastalığı hareketleri yavaşlatır. Ancak hareketlerdeki yavaşlama egzersiz ve spor yapmaya engel değildir. Egzersiz kasları güçlendirirken esnekliği korur, dengenin korunmasını sağlar ve eklemlerde katılık gelişmesini önler. benimsemelisiniz. alışkanlık olarak Parkinson hastalığının belirtileri nelerdir? Hastalığın belirtileri yavaş gelişir. Erken bulgular hafif olup aylarca fark edilmeyebilir. Belirtilerin ortaya çıkmasında belli bir sıra olmadığı gibi her hastada hepsi birden olmaz. Başlangıçta sıklıkla bir beden yarısında veya yalnızca bir uzuvda ortaya çıkan belirtiler zaman içinde tipik olarak bir beden yarısında belirgin olmak üzere iki yanlı belirtilere yol açar. cerrahi tedavi Başlıca belirti ve bulgular şunlardır: İstirahat halinde ortaya çıkan titreme Hareketlerde yavaşlama Bir veya daha fazla uzuvda sertlik Yürürken kolları sallamama Konuşurken mimikler ve jestler gibi hareketlerin azalması Yavaş, ufak adımlı veya ayak sürüyerek yürüme Vücut duruşunun öne eğik şekil alması Yumuşak ve alçak sesle, monoton konuşma El yazısında küçülme, okunaksız olması Ağızdan salya sızması Halsizlik, yorgunluk Ruh hali değişiklikleri, ruhsal çöküntü hali (depresyon), nedensiz sıkıntılar Kabızlık, aşırı terleme, tansiyon düşmesi Ağrı, kas spazmları PARKİNSON HASTALIĞI NEDİR? Parkinson hastalığı ilk kez 1817 yılında Londra’lı bir hekim olan James Parkinson tarafından tanımlanması nedeniyle bu ismi almıştır. Parkinson hastalığı beyinde hareketlerimizden sorumlu sonucu ortaya çıkar. Bu hücreler bilgileri bir sinir hücresinden Parkinson Hastalığına Yol Açan Nedir? diğerine ulaştıran dopamin adı verilen kimyasal bir madde salgılar. Beyinde yeterli dopamin yapılamazsa hareket hızı ve Beyinde dopamin hücrelerinin niçin hasara uğradığı henüz olan hücrelerin ufak bir bölümünün hasara uğraması ve kaybı miktarı etkilenerek Parkinson hastalığı belirtileri ortaya çıkar. Dopamin eksikliğinin temel sonuçları hareketlerde yavaşlama, hareket miktarının azalması ve titremedir. Ancak titreme her hastada olmayabilir. Hastalık yavaş bir şekilde ilerler. Her hastada belirtilerin çeşitleri ve hastalığın ilerleme hızı farklıdır. Günümüzde hastalığı tamamen iyileştirici, kesin bir tedavi henüz bulunmamasına karşın, kullanılan ilaçlar belirtileri büyük ölçüde düzeltmekte ve birçok hastanın yaşamını aktif ve üretken bir şekilde sürdürmesini sağlayabilmektedir. Parkinson hastalarının çoğu düzenli tedaviyle uzun yıllar normal sınırlarda bir yaşam sürerler. Ne Sıklıkla Görülür? Yaşlılık Hastalığı mıdır? Parkinson hastalığı tipik olarak orta ve ileri yaşın hastalığı olup, ortalama 60 yaş civarında başlar. Amerika Birleşik Devletleri’nde 65 yaşın üzerindeki her 100 kişiden biri Parkinson hastasıdır. Yurdumuzda henüz kesin rakamlar bilinmemekle birlikte benzer sayıda hasta olduğu düşünülmektedir. Hastalık genç yaşlarda da başlayabilir. Yapılan çalışmalar PH’nın erkeklerde kadınlara göre biraz daha sık görüldüğünü göstermektedir. bilinmemektedir. Konuyla ilgili yoğun bilimsel araştırmalar sürmekte olup, bu hasarın tek bir nedene bağlı olmadığı düşünülmektedir. Hastalığın ortaya çıkmasında yaşlanma süreci zemininde olası kalıtımsal ve çevresel faktörlerin beraberce rol oynadığı sanılmaktadır. Son yıllarda yapılan araştırmalarda hastaların % 5-10 kadarında hastalığın kalıtımla ilişkili olduğu saptanmıştır. Hastalık bulaşıcı olmadığı gibi, damar sertliğine bağlı olmadığı da bilinmektedir. Nasıl Tanı Konur? Parkinson hastalığı tanısına varmak için özel bir laboratuar ya da röntgen tetkiki yoktur. Tanı, hasta veya ailesinden alınan bilgi ve hekimin muayene bulgularına dayanılarak konulur. Deneyimli bir nörolog için tanı koymak güç değildir. Ancak Parkinson hastalığı tanısı koymadan önce benzer bulgulara (parkinsonizm’e) yol açan diğer nedenleri dışlamak gerekir. Parkinsonizm belirtileri gösteren hastaların %75-80 kadarında altta yatan neden Parkinson hastalığıdır. Psikiyatride kullanılan bazı ilaçlar, çeşitli zehirlenmeler, beynin tümör veya damar hastalıkları gibi dopamin hücrelerini etkileyen her türlü beyin hastalığı da parkinsonizme neden olabilir.