İHSANİDER | Johnson Mektubu Türkiye`nin Kıbrıs`a

advertisement
Johnson Mektubu Türkiye'nin Kıbrıs'a
Açıklama: Mektupta, Amerika açık bir şekilde Türkiye’yi tehdit ediyordu. İsmet
İnönü’nün mektuba ilk tepkisi “ Dünya yeniden kurulur Türkiye yerini
alır” şeklinde bir rest olsa da İnönü Kıbrıs’a müdahale fikrinden vazgeçmek
zorunda kaldı.
Kategori: Tarihten Olaylar
Eklenme Tarihi: 07 Eylül 2011
Geçerli Tarih: 18 Temmuz 2017 16:34
Site: İHSANİDER
URL: http://www.ihsanider.org.tr/haber_detay.asp?haberID=1706
Ömer Aymalı- Dünya Bülteni / Tarih Dosyası
Osmanlı Devleti tarafından 1571’de fethedilen Kıbrıs adası 1878 yılındaki Berlin
antlaşmasına kadar doğrudan Osmanlı Devleti tarafından yönetildi. Berlin antlaşması ile
İngiltere’nin adada asker bulundurması ve adayı yönetmesi kabul edildi. Böylece ada
Osmanlı toprağı olarak kalacak ancak yönetimi İngiltere tarafından yapılacaktı. Osmanlı
Devletinin İngiltere ve müttefiklerine karşı 1914 yılında Almanya’nın yanında savaşa girmesi
üzerine İngiltere 5 Kasım 1914’te adayı ilhak ettiğini açıkladı. I.Dünya savaşı sonunda
yapılan Lozan antlaşması ile de Türkiye, Kıbrıs adasının İngiltere’ye ait olduğunu kabul etti.
Böylece Kıbrıs konusu 1950’li yıllara kadar Türkiye’nin iç ve dış siyasetinde yer almadı. Ta ki
Kıbrıs adasında yaşayan Rumların Enosis’i ( Yunanistan’a katılma ) gerçekleştirmeye
çalışmalarına kadar.
1950’li yıllarda Rumların Enosis çabalarının yoğunlaşması Kıbrıs’ta yaşanan gelişmeleri
Türkiye’nin iç siyasetine dahil etmeye başladı. Rumların İngiliz yönetimine karşı isyanı,
yaşanan gerginlik adanın yönetiminin yeniden düzenlenmesinin gerekliliğini göstermeye
başlamıştı.
Bu gelişmeler üzerine Türkiye, Yunanistan, İngiltere adada iki toplumlu bir Kıbrıs devletinin
kurulması
yönünde görüşmeler yaptılar. 1959’da Londra ve Zürih’te yapılan antlaşmalarla Türk
ve Rum halklarının ortak yönetecekleri bir Kıbrıs devletinin kurulması kabul edildi.
Yapılan antlaşmada Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin yeni kurulan Kıbrıs
devletinin garantör devletleri olduğu kabul edildi. Kıbrıs’ta Anayasal düzenin ortadan
kaldırılmasına yönelik herhangi bir hareketi bu devletler ortak hareket ederek önleyeceklerdi
ortak bir tavra varılamadığı takdirde ise her üç devletin de ayrı ayrı müdahale yetkisi
olacaktı. Bu antlaşma ile Kıbrıs adasında yeni bir devlet kuruldu ve Türkiye yeni kurulan bu
devlet üzerinde garantör olarak söz hakkına sahip oldu.
Ancak antlaşma ile kurulan bu devlet de adaya barış getiremedi çünkü adadaki Rum
yöneticiler barış değil Yunanistan’la birleşmek amacındaydılar. 1963 yılından itibaren ise
Rum yönetimi ve fanatik milliyetçi Rumların (EOKA - Kıbrıs Milli Mücadele Örgütü ) daha
önce İngilizlere karşı başlattıkları isyanın bir benzerini bu kez de Türklere karşı başlattı.
Adada yaşayan Türklere karşı başlayan tecavüzler kısa sürede katliama dönüştü. 1963
yılında tarihe Kanlı Noel diye geçen aralık ayındaki katliamda yüzlerce Türk katledildi.
Olayların günden güne tırmanması üzerine Türk savaş uçakları Lefkoşa üzerinde alçak
uçuşlar yaparak adadaki Rum yöneticilere mesaj verdi. Kısa süre sonra Birleşmiş Milletler
devreye girerek adada kontrolü sağlamaya çalıştı. Ancak Rumlar BM’nin müdahalesine
rağmen saldırılarını artırdılar. Türkiye’nin uluslar arası arenadaki tüm çabaları karşılıksız
kalmaya başlamıştı. İngiltere garantör devlet olarak üzerine düşen vazifeyi de yerine
getirmiyordu.
Adada yaşanan tüm bu gelişmeler Türkiye’nin adaya müdahalesini gündeme getirdi. Türkiye,
Londra ve Zürih antlaşmaları ile adaya müdahale edebilirdi. Bu çerçevede 1964 yılında
İsmet İnönü hükümeti TBMM’den Kıbrıs’a müdahale yetkisi aldı. Hükümetin aldığı müdahale
yetkisi ve 7 Haziran’da adaya müdahale edeceğini açıklaması Türkiye ile Amerika Birleşik
Devletlerini karşı karşıya getirdi. ABD devlet başkanı Johnson 5 Haziran’da Başbakan İsmet
İnönü’ye içeriği kaba ve sert olan bir mektup gönderdi. Tarihe Johnson Mektubu olarak
geçen ünlü mektupta Türkiye’nin adaya yapacağı müdahalenin iki Nato ülkesini (Türkiye ve
Yunanistan) savaş durumuna sokacağı, bunun kabul edilemez olduğu, Sovyetler Birliği’nin
Türkiye’ye karşı yapacağı olası bir müdahalede Nato’nun Türkiye’nin yanında olmaya bileceği
ve ABD’nin 1947 antlaşması çerçevesinde Türkiye’ye verdiği askeri malzemelerin bu
müdahalede kullanılamayacağı sert cümlelerle ifade edildi. Türkiye’nin en çok güvendiği
müttefiki Amerika’dan aldığı diplomatik teamüllerin dışında yazılmış bu mektup Türkiye’de
hayal kırıklığına sebep oldu. Bu mektup Türkiye’nin uluslar arası arenada ne kadar yalnız
olduğunu da açıkça göstermişti. Amerika açık bir şekilde Türkiye’yi tehdit ediyordu. İsmet
İnönü’nün mektuba ilk tepkisi “ Dünya yeniden kurulur Türkiye yerini alır” şeklinde bir
rest olsa da Başbakan İsmet İnönü Kıbrıs’a müdahale fikrinden vazgeçmek zorunda kaldı.
Adadaki Rum yönetiminin ve EOKA örgütünün faaliyetleri ise son bulmadı. Türklere yönelik
katliamlar tekrar tekrar yaşanmaya başladı. Adadaki bu gelişmeler üzerine 1967’de Kıbrıs
Geçici Türk Yönetimi kuruldu. 15 Temmuz 1974’te EOKA’nın Yunanistan’daki cunta
hükümetinden aldıkları emirle darbe yaparak iktidarı ele geçirmeleri üzerine Türkiye
garantörlük hakkını kullanarak 20 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs’a askeri müdahalede
bulundu. Adada yaşayan Türklerin can güvenliğini koruması altına aldı.
Kaynaklar : Niyazi Kızılyürek,Brileşik Kıbrıs Cumhuriyeti & Doğmamış Bir Devletin Tarihi
Nasuh Uslu,Türk- Amerikan İlişkilerinde Kıbrıs
Download