T.C. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI TÜRKİYE İŞ KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ EKONOMİK BÜYÜME İLE İSTİHDAM ARASINDAKİ İLİŞKİNİN ZAYIFLAMA NEDENLERİ VE BU İLİŞKİNİN GÜÇLENDİRİLMESİNDE İŞKUR’UN ROLÜ Sinan OK İstihdam ve Meslek Uzman Yardımcısı Ankara 2008 T.C. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI TÜRKİYE İŞ KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ EKONOMİK BÜYÜME İLE İSTİHDAM ARASINDAKİ İLİŞKİNİN ZAYIFLAMA NEDENLERİ VE BU İLİŞKİNİN GÜÇLENDİRİLMESİNDE İŞKUR’UN ROLÜ (Uzmanlık Tezi) Sinan OK İstihdam ve Meslek Uzman Yardımcısı Tez Danışmanı Aşkın KELEŞ Daire Başkanı Ankara 2008 KABUL SAYFASI TÜRKİYE İŞ KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜNE İstihdam ve Meslek Uzman Yardımcısı Sinan OK’a ait, “Ekonomik Büyüme ile İstihdam Arasındaki İlişkinin Zayıflama Nedenleri ve Bu İlişkinin Güçlendirilmesinde İŞKUR’un Rolü” adlı bu Tez, Yeterlik Sınav Kurulu tarafından UZMANLIK TEZİ olarak kabul edilmiştir. Unvanı Adı ve Soyadı İmzası Başkan : Üye : Üye : Üye : Üye : Tez savunma tarihi : ..…/……/20….. TEZDEN YARARLANMA Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü İstihdam ve Meslek Uzman Yardımcısı Sinan OK tarafından hazırlanan bu Uzmanlık Tezinden yararlanma koşulları aşağıdaki şekildedir: 1. Bu Tez fotokopi ile çoğaltılabilir. 2. Bu Tez, pdf formatında internet ortamında yayınlanabilir. 3. Bu Tezden yararlanılırken kaynak gösterilmesi zorunludur. Sinan OK İstihdam ve Meslek Uzman Y. ..…/……/20….. İmza ÖNSÖZ “Ekonomik Büyüme ile İstihdam Arasındaki İlişkinin Zayıflama Nedenleri ve Bu İlişkinin Güçlendirilmesinde İŞKUR’un Rolü” isimli bu çalışmada; ekonomik büyüme ve istihdam kavramları arasında var olan bağlantının boyutları ve devam eden ekonomik büyümeye paralel bir istihdam artışının neden oluşamadığı sorununun sebepleri açıklanmaya çalışılmıştır. Büyümenin bir bileşeni olan emek faktörünün veya beşeri sermayenin büyümeye katkısıyla, oluşan büyümenin yeni istihdam olanaklarını ne kadar oluşturabileceği çok yönlü incelenmesi gereken bir konudur. Bu çalışmada, “İstihdamsız büyüme” kavramının gerçekliği ne ölçüde doğrudur? Milli gelirin sektörel dağılımı ile istihdamın sektörel dağılımı, emek verimliliği açısından neyi ifade eder? Mevcut tarımsal çözülmenin büyüme-istihdam ilişkisinin zayıflamasında payı nedir? Ekonomik büyümenin istihdam kaynaklı olmayışında, işgücü piyasasının cinsiyetçi dağılımının payı var mıdır? gibi sorulara cevap aranacaktır. Ekonomik büyümenin sürekliliğinin dünyadaki krizin etkisiyle sekteye uğrayabileceği son gelişmeler bu konuların önemini arttırmıştır. Çalışmada, istihdam artış oranının düşük oluşu; tarım sektöründen kopan nüfus, işgücü piyasasının cinsiyetçi yapılanması ve diğer bazı nedenlere bağlanarak ele alınmıştır. Ekonomik büyümenin sürekliliği durumunda istihdamın ve işgücüne katılımın arttırılmasına yönelik genel ve özel alınabilecek tedbirlere yönelik önerilerde bulunulmaya çalışılmıştır. Çalışmanın, Kurum hizmetleri açısından faydalı olması ve konu ile ilgili yapılacak diğer çalışmalara kaynak teşkil etmesi temennisiyle; üç yıllık yetişme döneminde ve Tez hazırlık sürecinde desteklerini gördüğümüz yöneticilerimize, Tez danışmanım ve Daire Başkanımız Sayın Aşkın KELEŞ’e, araştırma aşamasında maddi manevi desteklerini esirgemeyen arkadaşlarıma, birlikte çalıştığımız süreçte ve iş yaşamında sürekli dayanışma içinde olan ve Tez sürecinde de benden yardımlarını esirgemeyen başta Yücel KARAKOYUN olmak üzere İstihdam ve Meslek Uzmanlarına, bilgi ve tecrübelerinden doğrudan ya da dolaylı olarak faydalandığım Kurum personeline, aileme ve eşime teşekkürlerimi sunuyorum. i İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ..........................................................................................................................................İ İÇİNDEKİLER........................................................................................................................... İİ TABLO LİSTESİ ......................................................................................................................İV ŞEKİL LİSTESİ ......................................................................................................................... V KISALTMALAR.......................................................................................................................Vİ GİRİŞ............................................................................................................................................ 1 BİRİNCİ BÖLÜM GENEL KAVRAMLAR VE GÖRÜNÜNMLER 1.1 EKONOMİK BÜYÜME ................................................................................................ 3 1.1.1 Ekonomik Büyüme Modellerine Genel Bir Bakış ................................................. 6 1.1.2 Ekonomik Büyümenin Kaynakları ve Emeğin Rolü ............................................ 9 1.2. DÜNYADADA EKONOMİK BÜYÜMENİN VE İSTİHDAMIN DURUMU ........ 13 1.2.1 Ekonomik Büyümenin Durumu ........................................................................... 13 1.2.2 Nüfus, İşgücü Piyasası Ve İstihdam ..................................................................... 19 1.2.2.1 Nüfus Gelişmeleri ............................................................................................ 19 1.2.2.2 İşgücü Piyasası Ve İstihdam............................................................................. 23 1.3. TÜRKİYE’DE EKONOMİK BÜYÜME VE İSTİHDAM ....................................... 27 1.3.1 1.3.2 1.3.3 1.3.4 Ekonomik Büyüme ................................................................................................ 27 İşgücü Piyasası ....................................................................................................... 30 İstihdamın Sektörel Dağılımının Değişimi........................................................... 33 İstihdamın Son Durumu........................................................................................ 36 İKİNCİ BÖLÜM EKONOMİK BÜYÜME İLE İSTİHDAM İLİŞKİSİNİ ZAYIF TUTAN NEDENLER 2.1 TARIMSAL ÇÖZÜLMENİN İSTİHDAMA ETKİSİ .............................................. 45 2.2 İŞGÜCÜ PİYASASININ CİNSİYETÇİ OLUŞU/MUNUN ETKİSİ ....................... 52 2.3 DİĞER NEDENLER.................................................................................................... 65 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM İŞKUR VE YAPABİLECEKLERİ 3.1 İŞKUR’UN GENEL YAPISI....................................................................................... 70 3.2 İŞKUR’UN FAALİYETLERİ..................................................................................... 71 3.2.1 İş Münhallerinin (Açık İşlerin) İstatistiklerinin Hazırlanması ......................... 71 3.2.2 Mesleki Emek Seyyaliyetinin Düzenlenmesi İçin Mesleğe Yöneltme Ve Mesleki Eğitime Önem Verme ....................................................................................................... 72 3.2.3 İşkolları Arasında İşgücünün Optimum Dağılımını Sağlamak ......................... 73 ii 3.3 İŞKUR’UN EKONOMİK BÜYÜME VE İSTİHDAM İLİŞKİSİNDE YAPABİLECEKLERİ ................................................................................................. 76 SONUÇ VE DEĞERLENDİRME ........................................................................................... 80 EKLER....................................................................................................................................... 86 EK-1: ÜLKELERİN EKONOMİK BÜYÜKLÜK GÖSTERGELERİ ............................ 86 EK-2: ÜLKELERİN İŞGÜCÜ PİYASASI GÖSTERGELERİ ........................................ 93 KAYNAKÇA ........................................................................................................................... 101 ÖZGEÇMİŞ ............................................................................................................................. 105 iii TABLO LİSTESİ Tablo 1: Dünya Ülkelerinde Kişi Başına Düşen Gelir (Sabit Fiyatlarlar, Dolar) ...........17 Tablo 2: Dünya İşgücü Piyasası Anahtar Kavramları...................................................25 Tablo 3: Ağustos 2008 Dönemi İşgücü Piyasası Göstergeleri ......................................32 Tablo 4: Türkiye İşgücü Piyasası 2002-2007 ............................................................... 33 Tablo 5: İstihdamın Sektörel Dağılımının Değişimi 1923-2007 ...................................35 Tablo 6: 2007 İstihdam Göstergeleri............................................................................37 Tablo 7: İstihdamdakilerin Mesleki Sınıflara Göre Dağılımı........................................38 Tablo 8: Meslek Çeşitleri Ve Çalışan Sayısı ................................................................ 39 Tablo 9: İşteki Duruma Göre Toplam İstihdam............................................................40 Tablo 10: İstihdamdakilerin Nüfus Ve Yoksul Nüfus İçindeki Oranı ...........................41 Tablo 11: Kadın İşgücü ve Bağımlılık Oranı İlişkisi ....................................................44 Tablo 12: 2007 Yılında Sektörlerde Kişi Başına Düşen Hasıla ....................................47 Tablo 13: GSMH’nın Sektörel Dağılımının Tarihi Değişimi........................................50 Tablo 14: Farklı Ülkelerde Zorunlu Eğitim..................................................................54 Tablo 15: İşgücü İçerisinde Eğitim Durumlarına Göre Kadınların Erkeklere Oranı......54 Tablo 16: İstihdamdakilerin Eğitim Durumlarına Göre Kadınların Erkeklere Oranı .....55 Tablo 17: İşsizlik Oranlarının Eğitim Durumlarına Göre Kadınların Erkeklere Oranı ..58 Tablo 18: Türkiye'de Eğitim Durumlarına Göre İşgücü Piyasası (2006)......................59 Tablo 19: İşgücü Piyasası Denklik Göstergeleri...........................................................60 Tablo 20: Kısmı-Tam Zamanlı Çalışma Göstergeleri 1 ................................................62 Tablo 21: Kısmı-Tam Zamanlı Çalışma Göstergeleri 2 ................................................63 Tablo 22: İŞKUR’un Genel Faaliyetleri ......................................................................72 Tablo 23: İŞKUR’un Faaliyetleri 1..............................................................................73 Tablo 24: İŞKUR’un Faaliyetleri 2..............................................................................75 iv GRAFİK LİSTESİ Grafik 1: Dünyada İşteki Duruma Göre İstihdam.........................................................26 Grafik 2: Türkiye’de Negatif Büyüme Yılları ..............................................................28 Grafik 3: İstihdamın Sektörel Değişiminin Görünümü.................................................36 Grafik 4: GSMH’nin Sektörel Dağılımının Değişimi ...................................................48 Grafik 5: Tarım Sektörünün İstihdam İçindeki Oransal Değişimleri ............................49 Grafik 6: İstihdamın Yaş Dağılımı...............................................................................56 Grafik 7: Eğitim Düzeylerine Göre İşsizlik Oranları ....................................................57 v KISALTMALAR a.g.e. : adı geçen eser a.g.m. : adı geçen makale a.g.r. : adı geçen rapor AB : Avrupa Birliği ABD : Amerika Birleşik Devletleri ADNKS : Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi AR-GE : Araştırma&Geliştirme BM : Birleşmiş Milletler BSB : Bağımsız Sosyal Bilimciler BDT : Bağımsız Devletler Topluluğu CIA : Amerika Merkezi Haber Alma Ajansı DB : Dünya Bankası Der. : Derleyen DGD : Doğrudan Gelir Desteği DPT : Devlet Planlama Teşkilatı DTÖ : Dünya Tarım Örgütü ESF : Avrupa Sosyal Fonu GSMH : Gayrı Safi Milli Hasıla GSYİH/GSYH :Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla HİA : Hanehalkı İşgücü Anketleri İİBF : İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi IMF : Uluslar Arası Para Fonu ILO : Uluslar arası Çalışma Teşkilatı IPA : Katılım Öncesi Yardım Aracı İSCO 88 : Uluslar Arası Meslek Sınıfları Kodlama Standartları İŞKUR : Türkiye İş Kurumu JAP : İstihdam Politikası Önceliklerinin Ortak Değerlendirilmesi Belgesi KSGM : T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü MPM : Milli Prodüktivite Merkezi MDG’s : The Millennium Development Goals/ Bin Yıl Kalkınma Hedefleri MEB : Milli Eğitim Bakanlığı OECD : Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü vi OTP : Ortak Tarım Politikasına ÖSYM : Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi RG. : Resmi Gazete s. : sayfa S. : Sayı TİSK : Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu TMO : Toprak Mahsulleri Ofisi TRUP/ARIP : Tarım Reformu Uygulama Projesi vd. : ve diğerleri YTL : Yeni Türk Lirası vii GİRİŞ Çalışma hayatı dinamik bir alandır ve makro politikalardan doğrudan etkilenir. Mevcut global değişimler klasik anlamda kas gücüne dayalı istihdamın değerini azaltmaktadır. Teknolojik gelişmelerle beraber bilişim teknolojilerinin üretim süreçlerine dahil olması, ve kadın- erkek okullaşma farkının giderek azalması, kadınların işgücüne ve istihdama dahil olmasını kolaylaştırabilmektedir. Ülkelerin tarihi gelişme süreçlerinde sektörel dağılım hem GSMH’da hem de istihdamda bir değişim sergilemektedir. Bunlarla beraber hukuk dahil tüm sosyal düzen kuralları içerisinde, istihdam dahil diğer tüm alanlarda, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerine sebep olan her konuda, bir bütün olarak paradigma değişikliği de gereklidir. Çünkü yoksulluk ve işsizlik hem dünyada hem de Türkiye’de henüz istenen düzeylere indirilebilmiş değildir. Türkiye’de 2000 sonrası krizlerden, gerçekleştirilen güçlü kurumsal ve yapısal reformlar sayesinde 2007 yılına kadar süren benzeri görülmemiş bir yüksek büyüme evresi desteklenmiştir. Ancak yakın dönemde gerilimler ortaya çıkmış ve ekonominin geniş kesimlerinde rekabet gücü kaybı, uluslar arası koşullarda kötüleşme ve iç güvenin zayıflaması ve bazı diğer nedenlerden büyüme yavaşlamıştır. Hükümetin makro ekonomik politika çerçevesini güçlendirmeye ve sanayiinin rekabet gücünü ve istihdam yaratma kapasitesini artırmaya dönük girişimleri ekonominin güçlü büyüme rotasını sürdürmesine yardım edecektir.1 Bu sürekli büyüme evresi ancak isithdam artışı sağlayabilirse anlamlı olacaktır. Türkiye işgücü piyasasında, tarımın ağırlığı fazla olup bu durum hala gizli işsizliğe yol açmaktadır. 2001 yılından bu yana devam eden tarımsal çözülme, bu sektörden ayrılan ve çoğunlukla kalifiye olmayan, eğitim düzeyi düşük olanların ve çoğunlukla kadınların işgücü piyasasından çekilmesine sebep olmaktadır. Tarımdaki çözülme kontrollü olamamakta ve istihdam azalmasına yol açmakta, yoksulluk ve işsizlik istenilen düzeylere çekilememektedir. “Ekonomik Büyüme ile İstihdam Arasındaki İlişkinin Zayıflama Nedenleri ve Bu İlişkinin Güçlendirilmesinde İŞKUR’un Rolü” adlı bu çalışmada temel amaç; 1 OECD 2008 Türkiye Raporu, Yönetici Özeti, s.1. 1 istikrarlı bir ekonomik büyüme ve istihdam artışı arasında var olması gereken bağlantının boyutları ve devam eden ekonomik büyümeye paralel bir istihdam artışının neden oluşamadığı sorununun nedenlerini açıklamaya çalışmak ve istihdamın artırılması için İŞKUR tarafından alınabilecek tedbirlere yönelik öneriler sunmaktır. Bu temel amaçla beraber “İstihdamsız büyüme” “istihdam yaratmayan büyüme” “yoksullaştıran büyüme” kavramlarının denk geldiği “ekonomi doğruları” ve bunların nedenleri de incelenecektir. Ekonomik büyümenin, yeterince istihdam artışı sağlanmadan nasıl sağlandığı ve bu durumun sürdürülebilir olmasının ne anlam ifade ettiği çok önemlidir. Ayrıca ekonomik büyüme olmadan yeni istihdam olanaklarının nasıl sağlanacağı veya sağlanamayacağı da göz ardı edilmeden tartışılacaktır. Mevcut tarımsal çözülmenin büyüme-istihdam ilişkisinin zayıflamasındaki payı ve bunun dışındaki nedenlerin yeterince analiz edilmemesinin sakıncaları da ifade edilecektir. Ayrıca toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı bir yapı içindeki işgücü piyasasında, istihdam artışı ile ekonomik büyüme arasındaki kopukluğun cinsiyet endeksli nedenlerine de değinilecektir. Çalışmanın ilk bölümünde ekonomik büyüme ve istihdam kavramlarının açıklamaları ve bunların Türkiye ve Dünya görünümlerine değinilmiştir. Çalışmanın temel konusu ikinci bölümde incelenmeye çalışılmış olup Türkiye’de devam eden ekonomik büyümenin neden istihdam oluşturamadığı açıklanmaya çalışılmıştır. Üçüncü bölümde ise İŞKUR ve İŞKUR’un yeni istihdam olanakları oluşturmasında yapabilecekleri anlatılmıştır. 2 BİRİNCİ BÖLÜM GENEL KAVRAMLAR VE GÖRÜNÜMLER 1.1 EKONOMİK BÜYÜME Ekonomik büyüme, hasılanın reel olarak artmasıdır.2 Ekonomik büyüme; belirli bir dönemde (genellikle bir yılda) üretim kapasitesindeki artışa bağlı olarak mal ve hizmet üretiminde ve milli gelirde meydana gelen artıştır.3 Ekonominin büyüme oranı, reel GSYİH’nin artış oranıdır.4 Ekonomik büyüme, genel anlamı ile bir ekonominin üretim kapasitesindeki artıştır. Üretim kapasitesindeki artış GSMH (Gayri safi Milli Hasıla), GSYİH (Gayrisafi Yurtiçi Hasıla) ya da kişi başı GSMH veya GSYİH’daki artış ile de ölçülebilir. GSMH, bir ülke vatandaşları tarafından ekonomide bir yıl içinde üretilen nihai mal ve hizmetlerin piyasa değerlerinin toplamıdır. GSYİH ise sadece ülke sınırları içinde üretilen mal ve hizmet toplamını kapsamaktadır. Yerleşiklerin yurtdışında gerçekleştirdikleri mal ve hizmet üretimi GSYİH'nın dışındadır5. Ekonomik büyüme en geniş açıdan bir ekonominin toplam üretim, toplam yatırım, toplam ithalat ve toplam ihracat gibi temel göstergelerin, istihdam ve üretim kapasitesi ile ilgili olarak bir dönemden bir döneme artması şeklinde de tanımlanabilir.6 Bir ekonominin büyüyüp büyümediğine, veya küçülüp küçülmediğine makro ekonomik muhasebe sistemlerinin temel kategorisi olan gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYİH) reel değişimleri izlenerek karar verilir. Belirli bir dönem içinde reel GSYİH artmışsa, ekonomik büyüme gerçekleşmiştir. Ayrıca hasıla, ürün anlamına geldiğinden, daha çok ürün anlamında, ulusal zenginlik artmış demektir.7 Bireylerin ve toplulukların temel amaçlarından biri, kendilerinin ve dahil oldukları toplumların daha yüksek standartlarla yaşamasını istemektir. Sanayi devrimi sonrasında başlayan büyüme ve kalkınma yarışı, ülkeler arasında beşeri ve ekonomik 2 Bocutoğlu, Ersan- Metin Berber- Kenan Çelik; İktisada Giriş, Akademi Yayınevi, 2000, s.209. Bocutoğlu, Ersan,vd. , a.g.e., s.378. 4 Fischer, Stanley; Dornbusch, Rudiger, Makroiktisat, Akademi&McGraw-Hill Yayınları, 1998, s.11. 5 Apak, Sudi; Uçak, Ayhan; “ Ekonomik Büyümenin Anlamlılığı Ve Gelişmişlik” MUFAD, Nisan 2007, s.57-68. 6 Kükçü, Havva Berrin, Doğrudan yabancı yatırımın ekonomik büyümeye etkisi ve Türkiye uygulaması(1987-2006), 2007, Yüksek Lisans Tezi, s.1. 7 Cesur, Ekrem Ersin; Çocukların Çalıştırılmasının Ekonomik Büyümeye Etkisi, 2006, Yüksek Lisans Tezi s.22. 3 3 farklılıkların oluşmasına, çok az kısmının gelişmiş ve birçoğunun gelişmekte olan/kısmen geri kalmış ülkeler olarak tasnif edilmesiyle sonuçlanmıştır. İktisadi büyüme sanayi devrimi sonrasında ve özellikle de İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ulusların zenginliğini ve yoksulluğunu belirleyen temel süreç konumuna gelmiş ve dünyanın neredeyse her bölgesinde kişi başına üretim ve gelirde önemli artışlar gerçekleşmiştir.8 Bütün ülkelerin en öncelikli hedefi ekonomik büyümeyi sürekli kılmaktır. Makro ekonomik performans konusunda en önemli üç göstergeden ikisi ekonomik büyüme ve işsizlik oranıdır.9 Reel GSYİH büyümesi, ekonomide var olan kaynak miktarının değişmesi anlamına da gelir. Kaynaklar, uygun biçimde emek ve sermaye diye ayrılır.10 Ekonomik büyüme oranı (hızı) bir önceki yıla göre reel milli gelirin yüzde kaç arttığını gösteren bir orandır. Ekonomik büyüme oranını ölçmek için ifade edildiği gibi aşağıdaki iki yöntem kullanılmaktadır. 1- Reel ulusal geliri (üretimi/tüketimi) ölçmek, 2- Kişi başına reel ulusal gelir oranındaki artışları ölçmek. Ülkelerin ekonomik büyüme oranı ölçülürken üretilen mal ve hizmet miktarlarında bir yıldan öbür yıla olan değişme dikkate alınmaktadır. Diğer bir ifadeyle büyüme oranı; reel GSMH’deki değişimin, başlangıç reel GSMH değerine bölünmesiyle ifade edilir.11 Ekonomik büyümeyi anlatırken uzun dönem ve kısa dönem farklılıklarını da ortaya koymak gerekir. Kısa dönemde, girdiler tam ve etkili istihdam edilemezken, ülkenin mal ve hizmet piyasalarındaki toplam talep artışları aracılığıyla kişi başına GSMH’de artışlar sağlanabilir. Bunda, özellikle hükümetlerin genişletici para, maliye, döviz kuru ve dış ticaret politikalarının etkisi de söz konusu olabilir. Zaman içinde meydana gelen bu kısa vadeli (üretim ölçeğinden bağımsız) dalgalanmalar büyüme kuramlarının değil konjonktür kuramlarının inceleme konusunu oluşturur. Fakat ekonomik büyümeden söz edebilmek için kişi başına GSMH’de ki artışların sürekli ve reel olması gerekir. Bu artışlar, ancak uzun dönemde ülkenin üretim ölçeğinin veya 8 Pamuk, Şevket; “Dünyada ve Türkiye’de İktisadi Büyüme (1820-2005)” Uluslararası Ekonomi ve Dış Ticaret Politikaları 1 (2), 2007, s.3-26. 9 Fischer, a.g.e., s.13. 10 Fischer, a.g.e., s.11. 11 Kükçü, a.g.e., s.3 4 potansiyelinin genişlemesi veya daha üretken kullanılması sayesinde ortaya çıkartılabileceğinden, iktisadi büyüme sorunu, genellikle bir uzun vade sorunu olarak kabul edilir. Büyüme, bu nedenle, makroekonomik anlamda daha çok arz cephesince belirlenir.12 Kişi başına gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) artışında en önemli etkenlerden biri ekonomide gerçekleşen yapısal dönüşümdür (Tarımın GSYİH’deki payının azalıp, sanayiinin payının artmasıdır).13 Bugün çoğu ülkede istihdam yapısı ve işsizliğin boyutu, ülkedeki ekonomik gelişme ve sosyal kalkınma düzeyinin önemli bir göstergesi olmaktadır. Milli gelirdeki artış da, ne kadar insana istihdam sağladığı ölçüde anlam bulmaktadır.14 İstihdamla ekonomik büyüme arasındaki nedensellik ilişkisi doğal olarak tek yönlü değildir. Yani sadece ekonomik büyüme istihdam yaratmaz; verimli bir istihdam da ekonomik büyümeyi artırabilir.15 Bir ülke ekonomisinde ekonomik büyümeye rağmen işsizlik oranlarının kaygı verecek düzeyde yüksek boyutlara ulaşması pek açıklanabilir bir durum olarak görülemez. Zaten istihdamsız büyüme tartışmasının dayanağı da bu tam olarak izah edilemeyen durumdur. Bugün gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere kadar pek çok yerde ekonomik büyümeye rağmen istihdam artmamakta, işsizlik oranı artmakta veya gerektiği kadar azaltılamamaktadır. Kuşkusuz her ülkenin kendine özgü pek çok nedeni bulunmaktadır.16 Ekonomik büyüme gelir artışını, eğitim ve sağlık düzeylerinin yükselmesini, verim artışını, teknolojik gelişmeyi ve benzer birçok faktörü kapsamaktadır. Bu faktörlerin her biri ekonomik büyümeyi farklı yönlerden ifade etmektedir ve farklı yönlerden etkilemektedir. Tüm bu faktörleri kapsayan ve ekonomik hayatın gittikçe daha karmaşık hale gelen yapısı içerisinde, ekonomik büyüme göstergelerinin tanımlanması ve ölçülmesi, kalkınma iktisatçılarının son yıllarda oldukça ilgisini çekmektedir.17 12 Kükçü, a.g.e., s.4. Taymaz, Erol; Suiçmez, Halit, “Türkiye’de Verimlilik, Büyüme, Kriz” MPM, Ankara, 2005, s.64. 14 Gürbüz, Yunus Emre, Avrupa Birligi’ne Uyum Sürecinde Türkiye’deki Tarım Politikaları, Tarımda İstihdam Ve Gelir Dagılımı 2006, Yüksek Lisans Tezi, s.54. 15 9.Kalkınma Planı, İşgücü Piyasası Özel İhtisas Komisyonu Raporu, s.1. 16 Akkaya, Yüksel- Gürbüz, Rana, “Ekonomik Büyüme Ve İşsizlik Üzerine...” Ekonomik Büyümenin Dinamikleri, Kaynaklar Ve Etkiler (Der. Bilin Neyaptı), T.E.K., 2006, s.185-196. 17 Kıraçlar, Fatma Kaya; “Ekonomik Büyüme Modellerinde Beşeri Sermaye: İçsel Büyüme Modelinin Analizi” 2005, Yüksek Lisans Tezi, s.15. 13 5 1.1.1 Ekonomik Büyüme Modellerine Genel Bir Bakış Büyüme kuramlarının amacı, bir ülke içindeki ekonomik büyüme oranını belirleyen unsurları ve ülkeler arasında kişi başına gelir ve büyüme oranı farklılıklarının nedenlerini açıklamaktır. Büyüme kuramları üzerinde yoğun çalışmaların yapıldığı iki dönem olmuştur. Birinci dönem 1950’lerin sonu ve 1960’lar, ikinci dönem ise bundan 30 yıl sonra 1980’lerin sonu ve 1990’lardır. Birinci dönemdeki araştırmalar neo-klasik büyüme kuramını oluşturmuştur. Bu dönem büyüme kuramlarına en büyük katkı Robert Solow tarafından yapılmıştır. En yeni araştırmalar ise içsel büyüme kuramı diye bilinmektedir. Bu kurama ilk katkılar Şikago Üniversitesi’nden Robert Lucas ve Berkeley Üniversitesi’nden Paul Romer tarafından yapılmıştır.18 Ekonomik büyüme, bütün ülkeler arasında eşit düzeyde sürekli ve aynı hızla gerçekleşmemiştir. Bazı ülkeler çok hızlı büyürken, bazıları ise ekonomik büyümeleri daha yavaş olmuş bazıları da büyümemiştir. Bu nedenle uluslararası düzeyde gözlemlenen büyüme oranlarındaki farklılığın nedenlerini açıklamaya yönelik farklı büyüme türlerinin ve kaynaklarının incelendiği çalışmalar ortaya konmuş, çeşitli büyüme kuramları literatüre girmiştir.19 Ekonomik büyüme modelleri dışsal ve içsel ekonomik büyüme modelleri olarak ayrılabilirler. Harrod-Domar ve Neo-klasik (Geleneksel) büyüme modelleri “dışsal” olarak kabul edilirken; teknoloji, Ar-Ge ve beşeri sermayenin etkisini “veri” olarak değil “etkileyen” olarak ele alan modellerde içsel büyüme modelleri olarak kabul edilmektedir. 20 Seksenli yılların başına kadar teknolojik gelişmenin ekonomik büyüme ile olan ilişkisinin dışsal olduğu kabul edilmekteydi. Büyüme teorisine katkı getiren geleneksel Solow modeli de bu anlayış ile örtüşen bir yapıya sahipti. Genel olarak Solow modeli üretimi yalnızca emek ve fiziksel sermaye girdileri ile açıklamaktaydı.21 Bu analiz ise çok önemli girdilerin dikkate alınmaması anlamını taşıyordu. 18 Fischer, a.g.e., 269-270. Kükçü, a.g.e., s.13. 20 Kükçü, a.g.e., s.12-49. 21 Adak, Mehmet; Ar&Ge ve Ekonomik Büyüme, 2007, Yüksek Lisans Tezi, s.6. 19 6 Büyüme teorisine yeni bir bakış getiren araştırmalarda, esasen yeni bir teknolojik değişim teorisi sunulmaktan ziyade, yetkin insan gücünün sermaye olarak tanımlandığı ve geniş anlamda “bilginin” üretim sürecinde kullanımının yaygınlaştığı varsayımı ile oluşturulan denklemde, sermaye mallarındaki yatırımın verimliliğinin, ekonominin gelişimi ile azalma eğilimine girmeyeceği ve böylece sermaye birikiminin azalan verimliliğinin önlenmesinin mümkün olabileceği öne sürülmektedir. “Bilginin ve insangücünün” büyüme denkleminde belirleyici olarak kabul edildiği neo-klasik büyüme modellerinde, “araştırma ve geliştirme” teorileri son yıllarda üzerinde durulan en önemli konu olmuştur.22 Uzun vadeli büyüme programları ve iktisadi gelişmenin dışsalları konularıyla birlikte önemi artan beşeri sermaye olgusu, dikkatlerin eğitim ve sağlık üzerine çekilmesine neden olmuştur. Ülkelerin eğitimli, bilimsel ve teknik bilgi sahibi toplumlara dönüşmeleri de, okullaşma oranları, aktif nüfus eğitim düzeyi ve öğrenci eğitim düzeyi dağılımları gibi yapısal göstergeler aracılığıyla izlenebilmekte ve değerlendirilebilmektedir. İnsanların, kazanılmış ve faydalı yeteneklerini sermayenin bir parçası olarak kabul eden Smith’e göre; üretim düzeyi, hem sermaye stokunun hem de üretken işlerde çalışanların etkinliğinin bir fonksiyonudur. Bu bakımdan Smith, tıpkı ekonomide olduğu gibi, eğitim kurumlarında da verimliliği sağlamak için öğrenim sisteminin daha rasyonel ve objektif okullarla desteklenmesi gereği üzerinde durmuştur. Eğitimin, büyüme ve istihdamla bağlantısı birçok açıdan ele alınmıştır. R.Malthus eğitimi, nüfus artışının kontrol altına alınması ve iktisadi büyümenin olumsuz etkilenmemesi için eğitimi gerekli görmüştür J.St.Mill ise eğitimi, insanın kendini giderek geliştirmesi olarak ifade etmiştir. A.Marshall da ulusal bir yatırım olarak gördüğü insana yatırımı en değerli sermaye kabul etmiştir. Klasik İktisatçıların insanın üretim sürecinde bir sermaye malı gibi düşünülebileceği ve bu nedenle insana yatırım yapılması gereğine yönelik görüşleriyle beraber, 1960’lı yıllara göre ihmal edilen insana yatırım konusu, teknolojik gelişmelerle birlikte tekrar önem kazanmış ve bu dönemle birlikte büyüme teorileri geliştirilmiştir.”23 22 23 Kıraçlar, a.g.e., s.74-75. Taymaz, a.g.e., 31. 7 Her büyüme modeli kendine göre büyümenin unsurlarını açıklamaya çalışmıştır. Bir büyüme modelinde, dengeli büyüme sürecinin üç unsuru bulunmaktadır. İlki, fiziksel sermaye, emek, girişimcilik ve teknoloji gibi etmenleri içeren birikimin sosyal getirisi, ikincisi özel girişimin sosyal getiriyi içselleştirebilmesi ve üçüncü olarak da, birikimin finansman maliyeti büyüme oranlarını etkilemektedir. Sosyal getirinin yüksek bir düzeyde olması, ekonomik büyüme oranını artırmaktadır. Ancak, verimliliğin yüksek olmasına karşın, mülkiyet haklarının iyi korunmaması, yüksek vergi oranlarının ve makro ekonomik risklerin varlığı, yatırımcıların istediği düzeyde kar elde etmelerini engeller. Bu koşullar altında ekonomi yüksek sosyal getirilere rağmen yavaş büyür. 24 Bu yavaş büyümenin olduğu ama sosyal getirinin yüksek olduğu büyüme bir yerde artık geçerliliği kalmayan bir iktisadi doğrudur. Daha çok yaygın olan ve yoksullaştıran büyüme olarak literatüre geçen tersi bir durumdur. Günümüz modern ekonomik büyüme literatüründe sürdürülebilir ekonomik büyüme konusunda fiziksel sermayenin azalan getiri koşulundan kurtulmasının altında yatan gerçek, iktisadi büyüme fonksiyonlarına teknolojik gelişmenin içselleşerek girmesi olarak ifade edilmektedir. Böylelikle teknoloji ekonomik büyüme fonksiyonlarındaki yerini almıştır. Teknolojik gelişme diğer üretim faktörlerinden daha değişik bir yapıya sahiptir. Teknolojik bilginin emek ve sermayeden yegâne farkı rakip mal olmaması ve kısmi olarak dışlanamamasıdır. Böylelikle teknolojik gelişme piyasadaki her firmaya aynı uzaklıkta bulunmakta ve her firmaca bedelsiz olarak kullanıma hazır bulunmaktadır.25 Geleneksel büyüme modelleri, ekonomilerin uzun dönemli büyüme süreçlerini açıklamakta yetersiz kalmaktadır. Son yıllarda, klasik üretim faktörlerinden beşeri sermayenin özellikle teknolojiyle olan ilişkisinin öneminin artması, ekonomik büyüme ve gelişme politikalarının yeniden ele alınmasına neden olmuştur. Çünkü safi fiziki sermaye ile iktisadi gelişmeleri açıklayabilmek mümkün değildir. Dolayısıyla, out-put seviyesinin belirlenmesinde, fiziksel sermayenin rolü kadar, üretim sürecindeki beşeri sermayenin etkinliği üzerinde de daha ileri analitik çalışmalar yapılmalıdır.26 1980’lerin ortalarından beri, içsel büyüme teorileri fiziksel ve beşeri sermaye ile beraber özellikle 24 Türkölmez, Mehmetcan; Ekonomik Büyüme Ve İşsizlik, 2007, Yüksek Lisans Tezi, s.6. Adak, a.g.e. s.6. 26 Kıraçlar, a.g.e., s.2. 25 8 içsel teknolojik değişmelerin bir ekonomide uzun dönemli büyüme etkilerinin olduğunu öne sürerler.27 Büyüme modelleri gerek ortaya atıldıkları coğrafyalara uygun dizayn edilmeleri ve gerekse politik iktisadın ürünü olmaları nedeniyle büyümeyi ve büyümeyi etkileyen faktörleri, farklı ele almışlardır. Neo-klasik büyüme modellerinde tasarruf ve yatırım düzeyi ön plana çıkarılırken içsel büyüme modellerinde beşeri sermaye ve teknolojik yeniliklerin düzeyi ön plana çıkmıştır. Bununla beraber birçok farklı nedenle bir modelde en çok etkileyen faktör diğer bir modelde hiç var sayılmamıştır. Bu durum mevcut yeni ve daha kapsamlı modellere olan ihtiyacı arttırmaktadır. Değişen işgücü ve işgücü piyasası ekonomik büyümeye emeğin katkısının ekonomik büyüme modelleri içerisinde mutlaka yeniden ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. İstihdam ile ilgili olarak; emek mobilitesinin, esnek çalışmanın, kayıt dışı çalışmanın, çocuk işçiliğinin, göçmen işçiliğinin, değişen ücret yapılarının, işçi devrinin, hizmet akitlerinin hızlı bir dönüşüm geçirdiği son çeyrek asırda emek ve büyüme arasındaki bağın yeni değerlendirmelere ihtiyaç duyduğu açıktır. 1.1.2 Ekonomik Büyümenin Kaynakları ve Emeğin Rolü Teknolojik değişme, sermaye birikimi ve nüfus artışı birlikte karşılıklı etkileşim içinde ekonomik büyüme sağlarlar. 18. ve 19. yüzyılda klasik iktisatçılar teknolojik değişme ve sermaye birikiminin itici güç olduğuna inanıyorlardı.28 İ. Parasız, büyümenin üç ana kaynağı olarak; tasarruf ve yeni sermaye yatırımları, beşeri sermaye yatırımları, yeni teknolojik buluşlarını göstermektedir.29 Büyüme (i) üretim teknolojisinin ilerlemesi, (ii) işgücü verimliliğindeki artış veya (iii) kapasite kullanımındaki artıştan kaynaklanabilir. Her üç durumda da üretim artacağından ekonomik büyüme sağlanır.30 Zaten temelde kaynaklar, uygun biçimde emek ve emekdışı faktörler (sermaye) diye de ayrılabilir.31 27 Kıraçlar, a.g.e., s.2. Parasız, İlker; Makro Ekonominin Temelleri, Ezgi Kitabevi, 2. Baskı, Bursa,2000, s.281. 29 Parasız, a.g.e., s.282-283. 30 Cesur, a.g.e., s.23. 31 Fischer, a.g.e., s.11. 28 9 Ekonomik büyümeye kaynaklık eden faktörlerin tespitinde öncelikle üretim fonksiyonuna başvurulması kabul gören bir görüştür. Çünkü büyüme bir üretim artışıdır.32 Üretim fonksiyonu, üretilen çıktı miktarı ile üretimde kullanılan girdiler ve teknoloji arasındaki ilişkiyi göstermektedir.33 Üretim fonksiyonu da belirli (veri) bir teknoloji düzeyinde belli bir girdi bileşimi ile elde edilebilecek maksimum üretim miktarını gösterir.34 Çıktı üretimi, “Sermaye (Capital) İşgücü/Emek (Labor)” girdilerinin teknoloji yardımıyla kullanılması ile gerçekleşmektedir. Teknoloji emek ve sermaye değişmeksizin çıktı miktarının artmasını sağlayan üretim yöntemleri ve kullanılan makine ve teçhizata ilişkin bilgi olarak tanımlanır.35 Çıktıdaki büyüme, üretim faktörlerindeki -işgücü (emek) ve sermaye- artış ya da teknolojik gelişmeler yoluyla sağlanır. Büyümeyi ve ülkeler arasındaki gelir düzeyi farklılıklarını anlamak için, üretim faktörlerinin büyümesini ve teknik bilginin gelişmesini nelerin belirlediğini bilmemiz gerekir.36 Üretim fonksiyonuna kişilerin sahip olduğu doğal yetenekler, zeka ve eğitimle kazanılan yetenekleri dahil etmek mümkündür.37 Bazen öğrenim ve eğitimin büyüme üzerindeki potansiyel katkısını vurgulamak için, üretim fonksiyonu beşeri sermayeyi ayrı bir girdi olarak ele alacak biçimde yazılır. Aslında daha nitelikli emek olarak ifade edilebilinecek bir girdi olarak beşeri sermaye, bireylerin sahip olduğu gelir kazanma potansiyelinin değeridir. Beşeri sermayenin ayrı bir girdi olarak yer aldığı üretim fonksiyonu şöyle yazılacaktır. Y= AF (K,H,N)38 Y: Çıktı Düzeyi A: Teknoloji K: Sermaye N: İşgücü H: Beşeri Sermaye 32 Bocutoğlu, Ersan,vd. , a.g.e., s.388. Pınar, Abuzer- Bahar Erdal, Milli Gelir ve Ekonomik Büyüme, Turhan Kitabevi, 1. Baskı, Ankara, 2003, s.39. 34 Bocutoğlu, Ersan,vd. , a.g.e., s.388. 35 Pınar, a.g.e., s.39. 36 Fischer, a.g.e., s.263. 37 Pınar, a.g.e., s.39. 38 Fischer, a.g.e., s.264-65, Pınar, a.g.e., s.39. 33 10 Makro düzeyde ele alındığında toplam üretim fonksiyonu aşağıdaki gibi de yazılabilir.39 Q=T f(E,S,D,M) Q: Toplam Üretim T: Teknoloji E: Emek S: Sermaye D: Doğal kaynak M: Müteşebbis Fonksiyonlarda “H,N,M,E” fonksiyon bileşenlerinin doğrudan veya dolaylı olarak emek/işgücü/insan kaynağı ile ilgili olduğu açıktır. Büyümenin kaynakları irdelenirken ilk başvuru noktası üretimde kullanılan belirtilen bu girdiler olacaktır. Üretim faktörlerinin miktarlarında ya da verimliliğinde meydana gelebilecek artışlar ile teknoloji de sağlanacak değişim, üretim artışında etkili olabilecek temel faktör durumundadır.40 Ekonomik büyümenin önemli kaynaklarından biri olan işgücünün artış hızı, genellikle nüfus artış hızıyla sınırlanmıştır. Gelişmekte olan ülkelerde nüfus artış hızı gelişmiş ülkelere göre daha yüksektir. Ancak ekonomik büyüme oranı yüksek olan ülkelerde yapılan incelemeler; fiziki sermaye, beşeri sermaye ve teknolojik ilerlemedeki artış hızının ekonomik büyümede büyük paya sahip olduğunu göstermektedir Ekonomik büyümenin bir önemli kaynağı ifade edildiği gibi beşeri sermayedir. Ekonomik büyüme ve beşeri sermaye (eğitim/sağlık) arasındaki ilişki konusunda pek çok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda eğitimin işgücünün verimliliğini arttırarak ekonomik büyümeye yol açtığı sonucuna varılmıştır. Çünkü eğitimin verimlilik üzerindeki bu olumlu etkileri kuşaklar boyu sürmektedir. Eğitimli anne ve babalar daha sağlıklı ve daha iyi beslenmiş çocuklar yetiştirirler. Bu yüzden onların 39 40 Bocutoğlu, Ersan,vd. , a.g.e., s. 388 Bocutoğlu, Ersan,vd. , a.g.e., s. 389. 11 çocukları, yaşamları boyunca daha verimli olurlar. Kural olarak, eğitime en çok yatırım yapan ülkeler, en zengin ve kişi başı gelir büyüme oranının en yüksek olduğu ülkelerdir. Ekonomistler ekonomik büyümenin diğer bir belirleyicisi olan nüfus artışı ile ekonomik büyüme ilişkisini araştırmışlar. Nüfusun nitelik açısından taşıdığı özellikler ekonomik büyümenin en önemli unsurlarıdır. Günümüzde, bir ülke nüfusunun eğitim ve sağlık açısından iyi olma hali yani beşeri sermayesi, bilginin kıt kaynak olarak ekonomik bir faktör olmasının artan önemine paralel olarak ekonomik büyümenin en önemli faktörü olarak değerlendirilmektedir. Buna rağmen genellikle nüfusun niteliği üzerinde durmak yerine niceliği daha doğrusu nüfus artışı üzerinde durulmaktadır.41 Buradan şu sonuca ulaşılmalıdır; beşeri sermaye aslında nitelikli emek anlamına geldiğinden emek kalitesinin artışı büyümeyi olumlu yönde etkiler. Nüfus ise hem nicelik olarak hem de nitelik olarak hem işgücünü hem de ekonomik büyümeyi etkileyen önemli unsurlardandır. Ekonomik büyümenin diğer bir önemli belirleyicisi teknolojik gelişmedir. Teknolojilerin değişimi ekonomik alanda tarım, sanayi ve hizmetler sektörleri ve alt sektörlerinin tümünü, sosyal alanda insan faktörünün eğitimi, sağlık düzeyi, iletişim ve ulaşım altyapısı olmak üzere insanın verimliliğini ve ülkenin refah düzeyini etkileyen tüm sosyal yatırımları, toplumların kültür düzeyini ve hatta siyasal gücünü etkisi altına almaktadır. Teknolojilerin üretimi ve bilgi teknolojilerinden yararlanma düzeyi ülkeden ülkeye farklılık gösterebilmektedir. Teknolojiler daha çok gelişmiş ülkelerde üretilmekte olup, gelişmekte olan ülkelerde bu teknolojilerin transferi söz konusudur. Teknolojilerdeki gelişmelerin daha çok gelişmiş ülkelerde görülmesi, bu ülkelerin fiziki sermaye ve insan sermayesi yönünden daha ileri düzeyde olmalarına bağlıdır. Özellikle, bilgi teknolojilerinin gelişimini sağlayan temel faktör nitelikli insan (emek/beşeri sermaye) faktörüdür. Gelişmiş ülkeler kalkınmalarının başlangıcında ve daha sonra insan faktörüne verdikleri önem ve öncelik ve insana yatırım politikalarının sürekliliği sayesinde bugünkü ileri teknolojik gelişme düzeyine ulaşmışlardır.42 İktisadi büyümenin görünürdeki en önemli nedeni yatırımlar ve teknolojik gelişme yoluyla kişi başına fiziki sermaye ve beşeri sermaye (eğitim) düzeylerinde ve 41 42 Kıraçlar, a.g.e., s.16. Kıraçlar, a.g.e., s.17. 12 verimlilikte sağlanan artışlardır.43 Açık ekonomilerde bunlarla beraber ekonomik büyümeyi etkileyen birçok faktör vardır. Dışa açık bir ekonominin büyümesi ile ilgili olarak uluslar arası sermaye hareketleri, ticaret ve teknoloji transferi ele alınması gereken temel konulardır.44 Dışa açık ekonomilerin dışarıdan gelebilecek şoklara da açık olduğu bir gerçektir ve petrol şokları bunun en çarpıcı örnekleridir.45 Aslında ekonomik büyümenin ölçülmesinde yararlanılan reel ulusal gelir, üretim sürecinde kullanılan girdilerin bir fonksiyonudur. Üretim faktörlerine yapılan yatırımlar da kuşkusuz ekonomik büyümeyi arttıracaktır. Dolayısıyla ekonomik büyüme üretim faktörlerinin artışından da kaynaklanabilmektedir. Bu nedenle, ekonomik büyüme salt emek arzının artışını sağlayan toplam nüfus artışını etkilememekte, aynı zamanda nüfusun yapısındaki değişimlerden de etkilenmektedir. Böylece, işgücünün çokluğu ve istihdam oranlarının farklılığı ülkeler arasındaki büyümenin hacmini ve oranını da etkilemektedir. Ülkenin kıt kaynaklarını artırmak ya da onların niteliklerini iyileştirerek üretim imkanları sınırını genişletmesi ya da üretim teknolojisini ve kurumsal altyapısını iyileştirerek daha yüksek üretim gerçekleştirmesi olarak tanımlanan ekonomik büyüme beşeri kaynaklara, doğal kaynaklara, sermaye birikimine ve teknolojik gelişmeye bağlıdır.46 1.2. DÜNYADADA EKONOMİK BÜYÜMENİN VE İSTİHDAMIN DURUMU 1.2.1 Ekonomik Büyümenin Durumu Dünya, zenginliğin yanı başında derin ve şiddetli bir yoksullukla karşı karşıyadır. Dünya nüfusunun % 10’u, toplam mal ve hizmetlerin % 70’ini üreterek dünya gelirinin % 70’ini elde etmektedir ki, bu yaklaşık kişi başına yıllık ortalama 30,000 ABD Dolarına denk gelmektedir. Öte yandan 6 milyarlık dünya nüfusunun 2.8 milyarı (yaklaşık yarısı) günlük 2 dolarlık yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Bu 43 Pamuk, a.g.m., s.4. Pınar, a.g.e., s.49. 45 Pınar, a.g.e., s.50. 46 Türker, M.Tuba; İktisadi Büyümede Beşeri Sermaye ve Türkiye’nin Kalkınma Sürecinde Beşeri Sermayenin Gelişimi, 2000, Yüksek Lisans Tezi, s.9-10. 44 13 nüfusun 1.2 milyarı ise (yaklaşık beşte biri), günlük 1 dolarlık sınırın altında yaşamlarını idame ettirmek zorundadır. Zengin ülkelerde 100 çocuk içinde 1’den az oranda çocuk beş yaşına ulaşamıyorken yoksul ülkelerde ise, 100 çocuk içinde 5’ten fazla oranda çocuk beş yaşına ulaşamamaktadır. Zengin ülkelerde beş yaş altı çocuk nüfusunun % 5’i yetersiz beslenme ile karşı karşıyadır, fakir ülkelerde ise bu oran % 50’nin üstündedir.47 Daha çok olumsuz olan bu görünüm, büyüme ve yeniden dağılımın iyi araştırılmasını ve daha adil kurulmasını gerekli kılmaktadır. Son yirmi yılda iktisadi büyüme süreci iktisatçıların daha fazla ilgisini çekerken, başta Angus Maddison olmak üzere pek çok iktisat tarihçisi de özellikle Sanayi Devrimi sonrası dönemde tüm dünya ülkeleri veya bölgeleri için satın alma gücü paritesine göre uyarlanmış GSYİH’ları hesaplamaya çalışmaktadır.48 1820 ile 2005 yılları arasında dünyada kişi başına gelir yaklaşık olarak 8 kat artış göstermiştir. Ancak aynı süre içinde tüm ülkeler ya da bölgeler aynı hızla büyümemiştir. Sanayileşme ve gelir artışları, Birinci Dünya Savaşı’na ve hatta 20. yüzyılın ortalarına kadar yüksek gelirli Avrupa ve Kuzey Amerika ülkeleriyle sınırlı kalmıştır. 20. yüzyılda, özellikle de İkinci Dünya Savaşı sonrasında Güney Avrupa, Japonya ve Kore gibi az sayıda ülke ve bölge kişi başına üretim ve gelirde çok hızlı artışlar gerçekleştirerek kendileri ile yüksek gelirli ülkeler arasındaki farkı büyük ölçüde kapatabilmiştir. Ancak bu istisnai “iktisadi mucize” örneklerinin dışında, dünya ölçeğindeki genel eğilimlere bakıldığında, yüksek gelirli ülkelerle gelişen ülkeler arasında 19. yüzyıl boyunca açılan farkın son elli ya da yüz yılda kapanmadığı görülmektedir. 1820’den bu yana kişi başına gelir Batı Avrupa’da 15 kattan fazla, Kuzey Amerika’da 20 kat, Japonya’da 30 kat artmıştır. Oysa aynı dönemde kişi başına gelir Japonya dışındaki Asya’da 6 kat, Güney Amerika’da 7 kat, Afrika’da ise sadece 4 kat artabilmiştir. Bu çerçevede, gelişen ülkelerde kişi başına gelir 1820’den bu yana toplam olarak 6 kat artış göstermiştir. 1820 yılına kıyasla bugün dünyanın hemen her ülkesinde ortalama gelirin çok daha yüksek olduğu açıktır, ancak bugün ortalama gelirler ülkeler arasında çok daha eşitsiz dağılmaktadır. 1820 yılında dünyanın en zengin ülkeleriyle en yoksul ülkeleri arasında kişi başına gelir bakımından fark en fazla (4:1 / dörde bir) mertebesinde idi. Son iki yüzyılda dünyada kişi başına gelir yaklaşık olarak 8 kat artmış, ancak en yüksek gelirli ülkelerle en düşük gelirli 47 48 9.Kalkınma Planı, Gelir Dağılımı ve Yoksullukla Mücadele Özel İhtisas Komisyonu Raporu, s.7. Pamuk, a.g.m., s.8. 14 ülkeler arasındaki ortalama gelir farkı (60:1 / altmışa bir) mertebesine kadar yükselmiştir Bunların ardında, ülkelerin yıllık büyüme hızlarındaki yüzde 1 ya da yüzde 2 gibi farklar yatmaktadır. İlk bakışta önemsiz gibi gözükebilen bu farklar, uzun vadede ülkelerin ortalama gelir düzeyleri arasında büyük uçurumlar ortaya çıkarmıştır. Son otuz yılda dünyanın en büyük nüfuslu iki ülkesinde, önce Çin’de ve daha sonra aynı ölçüde olmasa da Hindistan’da, iktisadi büyüme sürecinin büyük bir ivme kazanmıştır. Son otuz yılda kişi başına gelir Çin’de yılda yüzde 5’in üzerinde, Hindistan’da ise yılda % 3’ün üzerinde bir hızla artmıştır. Bu iki ülkenin ve daha genel olarak Doğu- Güney Asya bölgesinin son dönemdeki başarısı, hızlı iktisadi büyümenin eski ya da yeni Avrupa ülkeleriyle sınırlı olmadığını, ev ödevlerini yapabilen gelişen ülkelerin de pekâlâ başarılı olabileceklerini göstermektedir.49 Birleşmiş Milletler’in (BM) yayınladığı “Ekonomik Durum ve Beklentiler” Raporlarına göre50 2005-2007 yıllarında dünya ekonomisi ard arda ekonomik büyüme göstermiştir. Ancak bu yüksek ekonomik büyümeden sonra dünya ekonomisi ciddi risklerle karşı karşıyadır. Amerika’daki konut kredisi krizi sonucu ortaya çıkan olumsuz durumlar, doların diğer para birimleri karşısındaki değer düşüklüğü, dünya çapında artan petrol fiyatları önümüzdeki dönemlerde dünya çapında ekonominin istikrarını tehdit eden unsurlardır. Rapora51 göre devam eden siyasi ve ekonomik olumsuz durumlara rağmen 2008 yılında ekonomik büyüme beklentisi devam edecektir. 2006’da % 3,9, 2007’de 3,7 olan ekonomik büyüme hızı 2008 yılında 3,4 olması beklenmektedir.52 Dünya ekonomisinin kısa vadede olumsuz etkilenmesine yol açan ana nedenler Amerikan ekonomisinin içerdiği risklerdir. Amerika dışında diğer gelişmiş ülkelerde ekonomik büyüme beklentisi olumludur. Kötümser tahminleri tutması durumunda 2008 yılında Amerikan ekonomisinde küçülme beklentisi vardır (% -0,1). Bu durumda dünya ekonomisinde büyüme hızı % 3,4 olarak değil, % 1,6 olarak gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Ekonomik Durum ve Beklentiler raporu tasnifine göre 2008 yılında dünyanın birçok 49 Pamuk, a.g.m., s.8-9. http://www.un.org/esa/policy/link/global_economic_outlook.htm, 51 http://www.un.org/esa/policy/wess/wess2007files/wess2007.pdf 52 BM, a.g.r., s.1 50 15 bölgesinde ekonomik büyüme hızı önceki yıldan fazla olmayacaktır.53 Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin aksine sadece geri kalmış ülkelerde 2008 yılında önceki yıla göre ekonomik büyüme gerçekleşeceği varsayılmaktadır. Afrika dışında Güney-DoğuBatı Asya ekonomilerinde ve Latin Amerika ekonomilerinde ekonomik büyüme hızı daha düşük olacaktır.54 OECD Ekonomik Görünüm Ön Hazırlık 2008 Raporu’na göre de55 Amerika ekonomisi 2008 yılının 2. çeyreğinde % 0,5 oranında küçülecek ve 2008 büyümesi muhtemelen % 1,2 oranında olacaktır. OECD toplamında da ekonomik büyüme hızı 2007’den daha düşük olacak ve sırasıyla 2008 ve 2009 yıllıarında % 1,8 ve % 1,7 olarak gerçekleşecektir. Ülkeler arası ekonomik büyümenin farklılığının diğer bir göstergesi de belirlenen yıllık “asgari ücret toplamı” olabilir. Wikipedia’ya göre56 asgari ücret verileri toplanan 190 ülkeden, 22’sinde asgari ücret 10.000 dolar ve üzerinde, 24’ünde 50001000 dolar arasında, 27’sinde 3000-5000 dolar arasında, 55’inde 1000-3000 dolar arasında ve 22’sinde de 1000 doların altında yıllık asgari ücret belirlenmektedir. 22 ülkenin57 verilerine ulaşılmamışken 18 ülkede58 de asgari ücret belirlemesi uygulamasının olmadığı belirtilmiştir. Türkiye’nin en kötü 50 ülke arasında olması ve asgari ücretli ve altında çalışan oranının yüksek oluşu beşeri sermaye birikimini olumsuz etkilemektedir. Ekonomik büyümenin önemli göstergelerinden biri olan satın alma paritesine göre kişi başına düşen gelir Tablo 1’de de gösterildiği gibi ülkeden ülkeye farklı hızlarda artabilmektedir. 1970 yılından 2006 yılına gelindiğinde Kore’de kişi başına düşen reel gelir 7,35 kat artarken, İngiltere için bu rakam 0,21 kat olmaktadır. Bu dönemde Türkiye için rakam 2,29 olup, 30 OECD ülkesi içerisinde 10. sıradadır. 53 BM, a.g.r., s.6 BM, a.g.r., s.2 55 http://www.oecd.org/dataoecd/4/50/39739655.pdf (19 Eylül 08) 56 http://en.wikipedia.org/wiki/Listiofiminimumiwagesibyicountry 57 Burundi, Orta Afrika Cumhuriyeti, Eritre, Gürcistan, Gana, Comoros, Haiti, Endonezya, Kenya, Kırgızistan, Laos, Lesoto, Madagaskar, Malavi, Moldova, Mynamar, Siera Leona, Solomon Adaları, Tacikistan, Togo, Tuwala, ve Özbekistan’ın bu konudaki verilerine ulaşılmamaktadır. Bu ülkelerde asgari ücret uygulaması olmayacağı gibi teknik nedenlerle de bu verilere ulaşılamaması söz konusu olabilir. 58 Danimarka, Finlandiya, Almanya, İzlanda, İtalya, Linkenştayn, Makedonya, İsveç, Brunei, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde reel ücret düzeyi ve insani gelişme endeksi zaten yüksek olduğundan ücret belirlemesi çoğunlukla işçi-işveren ve sendikalara bırakılmış olabileceği gibi Yemen, Çin, Cibuti, Fiji, Gine, İrak, Kosova, Somali, gibi ülkelerde gelişmemişlik nedeniyle böyle bir uygulama yoktur. 54 16 Tablo 1: Dünya Ülkelerinde Kişi Başına Düşen Gelir (Sabit Fiyatlarlar, Dolar) KİŞİ BAŞINA DÜŞEN GELİR (SABİT FİYATLARLAR, DOLAR) 2006 2006*/ 1970 Avustralya 16 272.6 17 021.9 18 623.4 20 114.5 21 484.0 23 819.3 27 224.1 30 135.1 30 658.9 1,88 Avusturya 13 630.7 16 285.9 19 210.5 20 623.5 23 629.9 25 408.4 29 134.0 30 463.7 31 284.9 2,30 Belçika 13 946.6 16 351.9 18 967.5 19 884.3 22 891.0 24 360.2 27 541.6 29 146.1 29 779.8 2,14 Kanada 15 637.6 17 864.6 20 234.5 21 980.2 23 635.1 24 330.3 28 443.9 30 630.2 31 149.9 1,99 Yer/Zaman Cek Cum. 1970 .. 1975 1990 1995 2000 2005 1,38 Danimarka 15 708.0 16 721.0 18 923.7 21 683.8 23 138.6 25 526.1 28 790.1 30 188.8 31 263.2 1,99 Finlandiya 12 237.5 14 835.4 16 971.3 18 916.7 21 916.6 20 592.5 25 653.8 28 672.4 29 943.0 2,45 Fransa 13 330.0 15 587.0 18 037.5 18 963.8 21 666.4 22 463.8 25 233.4 26 504.0 26 917.7 2,02 Germanya 13 296.2 14 803.3 17 552.0 18 936.4 21 799.1 23 619.5 25 920.1 26 579.9 27 374.5 2,06 Yunanistan 10 608.5 13 178.0 15 163.7 14 819.8 15 409.2 15 934.9 18 389.7 22 389.5 23 235.4 2,20 İzlanda Irlanda .. 9 960.5 12 265.2 15 325.2 15 955.1 1,60 12 736.0 16 263.2 21 066.8 22 319.8 24 720.7 23 867.3 28 808.3 33 753.4 34 267.2 2,69 8 240.3 .. .. 1985 .. 14 473.3 13 833.6 14 975.6 18 070.2 19 158.6 Macaristan .. 1980 .. .. .. 9 725.7 11 352.2 12 365.7 15 717.6 19 191.9 28 587.2 34 217.9 35 289.9 4,28 Italya 12 544.8 14 227.5 17 375.1 18 835.2 21 929.8 23 308.3 25 565.8 25 933.7 26 261.3 2,09 Japonya 12 135.7 14 093.7 16 676.0 18 774.6 23 220.0 24 641.6 25 593.0 27 105.6 27 759.3 2,29 Kore 2 859.9 Luxemburg Meksika 9 990.1 13 833.1 16 439.0 20 060.7 21 021.1 7,35 20 145.6 21 968.6 24 210.5 27 208.0 37 452.9 42 377.8 53 317.0 60 326.9 63 015.5 3,13 5 847.7 3 759.8 6 824.6 4 865.4 8 134.0 6 624.1 9 837.6 1,68 Hollanda 15 503.7 17 466.9 19 217.6 19 920.3 22 909.9 24 809.5 29 372.7 30 443.0 31 311.8 2,02 Zealanda 14 912.3 16 687.4 15 917.4 17 897.3 17 929.7 19 109.0 20 755.6 23 547.0 23 679.5 1,59 Norveç 14 338.9 17 571.0 21 501.6 24 924.1 26 559.3 31 035.8 36 085.4 39 125.4 39 779.3 2,77 Polonya .. .. .. Portekiz 6 814.9 8 097.2 9 668.3 .. .. .. Slovakya 8 002.0 .. 7 866.7 9 152.3 9 472.6 8 105.6 10 555.2 12 316.8 13 096.4 1,62 9 858.5 13 136.6 14 244.3 17 067.5 17 280.2 17 443.7 2,56 9 343.3 10 992.1 13 789.4 14 918.7 1,60 Spainya 10 032.1 12 396.4 12 936.2 13 535.4 16 678.2 17 802.7 21 296.3 23 202.6 23 731.9 2,37 İsveç 16 622.0 18 541.4 19 525.8 21 329.8 23 554.9 23 647.8 27 726.7 30 905.4 31 988.4 1,92 İsviçre 23 207.1 23 646.7 25 782.1 27 154.6 30 130.3 29 063.0 31 582.8 32 320.6 33 118.8 1,43 Türkiye 4 696.3 5 485.2 5 560.4 .. 7 325.5 7 567.4 6 228.0 .. 7 305.6 7 801.2 8 724.7 10 204.0 10 771.5 2,29 İngiltere 13 546.7 14 872.0 16 195.3 17 808.7 20 688.8 22 152.9 25 572.8 28 234.1 28 882.4 0,21 ABD. 18 146.8 19 802.2 22 518.3 25 202.7 28 199.6 29 906.8 34 570.7 36 874.2 37 571.6 2,07 EU-15 Euro Bölgesi 12 833.5 14 636.5 16 760.4 17 938.5 20 794.8 22 144.7 25 148.1 26 591.8 27 206.2 2,12 12 524.8 14 438.3 16 752.6 17 800.3 20 694.5 22 040.1 24 927.2 26 090.5 26 676.7 2,13 OECD –EU OECD Toplam 12 274.6 13 896.9 15 742.0 16 755.4 19 251.0 20 360.2 22 937.0 24 312.7 24 908.5 2,03 13 142.6 14 689.5 16 728.8 18 238.0 20 845.9 22 112.4 25 007.0 26 718.4 27 343.2 2,08 Kaynak:OECD Ekonomik büyümenin anlamlı olabilmesi için insani gelişme ve kalkınmaya katkısının olması gerekir. Bu durum 1996 yılı İnsani Gelişme Endeksi Raporunda şöyle belirtilmiştir. “Ekonomik büyümenin amacı, insanların yaşamlarını zengin kılmaktır. Ancak bu uzunca bir süredir böyle değil. Son 10 yıllık gelişmeler bize şunu göstermiştir ki, ekonomik büyüme ile insani gelişme arasında doğrudan bir bağ kalmamıştır. Politika üretenlerin bu aşınan bağı dikkate almaları ve bu bağı daha güçlü kurmaları gerekir.59 * Slovakya, Polonya, Macaristan için 1995 yılıdır. http://hdr.undp.org/en/reports/global/hdr1996/chapters/ (19 Eylül 08) 59 17 Ekonomik büyümenin insani gelişmeye yeterince yansımamasının bir göstergesi de 2003 yılında 840 milyon insan açlık sınırının altında yaşıyor, günde 24 bin insan açlık nedeniyle yaşamını yitiriyor olmasıdır60. 2008 yılında Dünya Tarım Örgütü’nün (DTÖ) açıkladığı bir rapora göre61 yaklaşık 923 milyon insanın açlık içinde olduğunu belirtiliyor. Örgütün yeni istatistiklerine göre, gıda, gübre ve petrol fiyatlarındaki artışlarda sonra, açlık içindeki nüfusa 75 milyon kişi daha eklenmiştir. Bu 75 milyon kişinin 41 milyonu Asya/Pasifik ülkelerinde, 24 milyonu Alt-Afrika ülkelerinde, 4 milyonu Yakın Doğu/Kuzey Afrika ülkelerinde ve 6 milyonu da Latin Amerika ve Karayip ülkelerindedir.62 2003-2005 yılları arasında, dünyada yeterince beslenemeyen yoksularının % 29’u Afrika’da (245 milyon insan) % 28’i Hindistan’da (231 milyon insan), % 14’ü Çin’dedir (123 milyon insan). “Gelişmiş ülkelerin yoksulları” bunların % 2’sini (16 milyon insan) oluşturmaktadır. 1990-92 yılları ile kıyaslandığında Çin, Hindistan ve Gelişmiş ülkelerdeki yeterince beslenemeyen yoksul sayısı ve oranının düştüğü, bunun dışındaki bölgelerde ise arttığı görülmektedir.63 2000 yılında Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen Bin Yıl Kalkınma 64 Hedefleri’nin (MDG’s=The Millennium Development Goals) 2008 yılı raporuna göre de son gıda fiyatları artışı krizi yaklaşık 100 milyon insanı daha derin yoksulluğa itmiştir. Fiyat artışları, gelirlerinin çoğunu gıdaya harcayan yoksul kesimleri daha olumsuz etkilemiştir. Bu olumsuzluk sadece yetersiz beslenme ile sonuçlanmamakta aynı zamanda eğitim ve sağlık hakkından da yararlanmayı kısıtlamaktadır.65 Beşeri sermayenin/nitelikli emeğin oluşmasında eğitim ve sağlık hakkının etkisi 60 Bu sayılar 2003 yılına ait olup birleşmiş milletler tarafından “Dünya Açlık Günü” dolayısıyla açıklanmıştır. http://www.bianet.org/bianet/kategori/bianet/25132/turkiyede-14-milyon-kisi-acliksinirinda (23 Eylül 08) 61 http://www.fao.org/newsroom/common/ecg/1000923/en/hungerfigs.pdf (17 Eylül 08) 62 DTÖ, a.g.r., s.1. 63 DTÖ, a.g.r., s.3. 64 Binyıl Kalkınma Hedefleri 8 tane olup büyük çoğunluğu sürdürülebilir ekonomik büyümeye endekslidir. Bu hedefler; 1. Aşırı yoksulluk ve açlığın ortadan kaldırılması 2. Evrensel ilköğretimin gerçekleştirilmesi 3. Kadın-erkek eşitliğinin sağlanması ve kadınların konumunun güçlendirilmesi 4. Çocuk ölümlerinin azaltılması 5. Anne sağlığının iyileştirilmesi 6. HIV/AIDS, sıtma ve öteki hastalıklarla mücadele edilmesi 7. Çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması 8. Kalkınma için küresel bir ortaklık geliştirilmesi 65 http://www.un.org/millenniumgoals/pdf/The%20Millennium%20Development%20Goals%20Report%20 2008.pdf s.8 (23 Eylül 08) 18 düşünüldüğünde de bu ülkelerin büyüme ve kalkınma sürecinde yavaşlayacağı var sayılabilir. Hedeflerin 2006 yılında açıklanan raporunda belirtilen bir durum henüz değişmemiştir. “Avrupa Birliği üye devletleri Bin Yıl Kalkınma Hedefleri'ne ulaşma yolunda hızla ilerliyorlar; ancak BDT'nun bazı ülkeleri Afrika'da yaşanan düzeylerde yoksulluk çekiyor ve bu nedenle uluslararası toplumun Afrika ülkelerine gösterdiği ölçüde ilgiye ihtiyaçları var.66 Araştırmalardan da görüleceği gibi ekonomik büyümenin dünyadaki gelişimi ve nihai durumu ülkeden ülkeye ve dönemden döneme farklılıklar arz edebilmektedir. Ekonomik büyümenin dinamiklerinden nüfus ve işgücü faktörünün ise bu durumu hem etkileyen hem de bu durumdan etkilen bir unsur olduğu açıktır. 1.2.2 Nüfus, İşgücü Piyasası Ve İstihdam 1.2.2.1 Nüfus Gelişmeleri Dünya nüfusu, nüfus artış hızı azalmış olsa da hala artmaktadır. Angus Maddison hesaplarına göre;67 dünya nüfusu, 0 (sıfır) tarihinde 230 bin 820 kişi iken bile nüfusun % 75,4’ü Asya kıtasındaydı ve bu oran 1998 yılında % 60’a yaklaşmışken dünya nüfusu da 6 milyar sınırını zorlamaktaydı. Dünya nüfusu 1800’lerde 1 milyara ulaşabilmişken, sonraki 150 yıl içinde 2 milyarı, izleyen 25 yıl içinde 3 milyarı aşmıştır. Tahminlere göre, dünya nüfusu 2012’de 7 milyara ulaşacak ve 2045’te ise 9 milyar olacaktır. Bununla bağlantılı diğer gelişme de dünya nüfusundaki kentleşme ve etkileridir. İnsanlar kentlileştikçe doğum oranı düşüyor; toprakla bağı kesilen ailenin kol gücüne ihtiyacı azaldığından çocuk sayısı da azalıyor. BM tahminlerine göre, 1950’de küresel nüfusun % 30’dan azı kentlerde yaşarken, 2007’de yarısından fazlası kentleşmiş olacaktır.68 17 Aralık 2008 tarihinde, Türkiye saatiyle 10:59’da dünya nüfusunun 6 milyar 747 milyon 648 bin 399 kişi olduğu belirtilmiştir.69 İktisadi kalkınma ile nüfus artışı arasındaki münasebet, günümüzde insanlığın başlıca meselelerinden biridir. Özellikle kalkınmakta olan ülkeler için bu münasebet, 66 http://www.undp.org.tr/UNDPiprtni08/tr/mdgs.htm http://www.theworldeconomy.org/publications/worldeconomy/MaddisontableB-10.pdf 68 http://www.ntvmsnbc.com/news/362901.asp 69 http://www.census.gov/main/www/popclock.html adresinden şu anda kaç olduğu öğrenilebilir. 67 19 hayati öneme haiz birçok meselelerinin de kaynağını oluşturan bir nevi kördüğüm halindedir.70 OECD tarafından yayınlanan Eşitsizlik Artıyor mu? raporuna göre71 nüfus yapısındaki değişmeler gelir dağılımı bozukluğunun önemli bir nedenidir. Son 20 yıl içinde yaşlılar arasında gelir düşüklüğü azalmaya devam ederken, genç yetişkinler ve çocuklu aileler arasında yoksulluk artmıştır. Yaşlıların gençlerden daha yüksek öz varlığı ve daha az maddi yoksunluğu vardır. Bu, sadece nakit gelire dayalı olarak yaşlı yoksulluğu tahminlerinin bu grubun güçlüklerini abarttığı anlamına gelir.72 Buna karşın çocukların sağlık ve esenliğinin insanın bir yetişkin olarak ileride ne kadar iyi durumda olacağının (kaç para kazanacağının, ne kadar sağlıklı olacağının, vb.) çok önemli bir belirleyicisi olduğuna dair gitgide daha fazla kabul gören bulgular vardır. Çocuk yoksulluğundaki artış birçok ülkede gösterildiğinden daha fazla politika ilgisini hak etmektedir. Ayrıca nüfus göstergelerine dayalı olarak planlanıp uygulanmaya çalışılan bir çok makro politika örneği vardır. Ekonomik uygulamaların, göz ardı edemeyeceği nüfus verilerinin önemini, Yakup Kepenek şöyle vurgulamaktadır.73 “Sayısal ve niteliksel yönleriyle nüfus, sermaye kaynaklarının kullanımını, özellikle de yatırımların dağılımını ve bir ölçüde de düzeyini, etkiler. Özellikle eğitim, sağlık, barınma ve ulaştırma yatırımları bu çerçevede düşünülmelidir. Doğum, ölüm ve göç gibi nüfus gelişmelerinin yatırımların dağılımını etkilemesi, öbür yönden de gelişme için gerekli işgücünü sağlayan yönü, kimi zaman nüfusun “yatırımlara eş bir önem” kazandığı görüşüne yol açmaktadır.” Nüfusun ekonomi biliminin inceleme alanına girmesi de zaten 2. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkmış gelişmiş-gelişmekte olan ayırımına bağlı olarak “ekonomik gelişme” ile bağlantılı olmuştur. Uluslararası ekonomik ve toplumsal kıyaslamaların bir çoğunun, nüfus verileri üzerinden yapılması da nüfus verilerinin dikkatle incelenilmesinin önemini ortaya çıkarmaktadır. Nüfus artışı ile iktisadi kalkınma arasındaki ilişkinin yönü ve derecesini 70 Carlo M. Cipolla, Dünya Nüfusunun İktisat Tarihi kitabının tanıtım yazısından. http://www.oecd.org/dataoecd/45/42/41527936.pdf 72 OECD, a.g.r., s.3-7 71 73 Kepenek, Yakup- Nurhan Yentürk; Türkiye Ekonomisi, Remzi Kitabevi, 10. Baskı, Ocak 2000, s. 403. 20 tespit etmek üzere yapılan akademik çalışmaların sayısı oldukça fazladır.74 Bu çalışmaların çoğunda nüfus artışının iktisadi kalkınmayı olumsuz yönde etkilediği görüşü savunulmaktadır. Böyle olmasında bilimsel bulgularla birlikte siyasi ve ideolojik tercihlerin de etkili olduğu söylenebilir. Daha ziyade gelişmekte olan ülkeler için önerilen nüfus politikalarında ideolojik, siyasi ve benzeri diğer kaygılar iktisadi gerekçeler arasına gizlenmektedir. Bu durumun aksini savunan birçok çalışmada vardır. Hasan Gürak bu durumu şöyle belirtmektedir.75 “İktisat ders kitaplarının standart konusu olan geleneksel “denge” kuramına göre, hızlı veya yavaş nüfus artısı hiçbir sorun oluşturmaz. Hatta hızlı nüfus artısının, daha hızlı ekonomik büyümeye katkısı olduğu bile iddia edilir. Çünkü nüfus artış hızı ile orantılı olarak üretimin de artacağına inanılır.76” Ancak bu durumun aksi yönde her gerçekleşmenin kişi başına düşen geliri azaltacağı ve genel olarak yoksullaşma riskini yükseltebileceği göz ardı edilmemesi gereke bir durumdur. Aslında ülkelerin nüfuslarının fazla olmasından ziyade, nüfus artış hızlarının yüksek olması eleştirilen durumdur. Optimum nüfus77 oluşumu üzerinde kontrol edilip yönlendirilebilir bir nüfus artış hızından daha fazlasına neden olan artış beraberinde birçok sorunu da getirir. Optimum nüfusun üzerindeki her yeni doğan kişi için aşağıda sıralanan problemler ortaya çıkmakta ve bu diğer bireyleri de etkileyen bir olumsuz durum olmaktadır. Nüfus artış hızının fazla olması;78 1. İstihdam sorunu ortaya çıkarır. Çünkü yeni açılan istihdam olanakları ile çalışma çağına giren ve iş arayan kişi sayısı arasında uyum her zaman mümkün olamamaktadır. Türkiye’deki istihdam artışının yetersiz oluşnunun bir önemli nedeni olmaktadır. 2. Aile içi bağımlı fertlerin sayısında artış, dolayısıyla hane-halkının kişi başı gelir seviyesinin düşüşüne neden olmaktadır. 74 http://www.elelebizbize.com/e-kutuphane/ibrahimguranyumusak/nufuzartishisikalkinma.html 75 Gürak, Hasan; Ekonomik Büyüme Ve Küresel Ekonomi, 2. Baskı, Ekin Yayınları, Bursa, 2006, s. 103. 76 Gürak, a.g.e., s.107 Optimum nüfus: Toplumda nüfus artışlarının, işbölümü gibi nedenlerde bir süre daha etkin bir kaynak dağılımına olanak sağlayacağı, başka bir deyişle, ekonomide artan verim kanunun geçerli olacağı, ancak nüfus artışının devam etmesi halinde azalan verim kanunun işlemeye başlayacağıdır. 78 Sıralanan sebepler H. Gürak’ın eserinden alınmıştır ancak açıklamalar farklı kaynaklardan yapılmıştır. http://www.hasmendi.net/makaleigurak/nufusartisisorunu.pdf 77 21 3. Öğrenci sayısı arttıkça kişi başına düşen eğitim harcamalarının azalmasına yol açmakta ve bu durum uzun dönemde beşeri sermaye birikiminin olumsuz etkilenmesine yol açmaktadır. 4. Kişi başına düşen sağlık harcamalarında azalmaya neden olmakta ve bu durum da uzun vadede beşeri sermaye veya nitelikli emek arzı oluşumunu olumsuz etkilemektedir. 5. Kırsal alandan kente kontrolsüz göç hareketlerine yol açar ki bu durum kentlerde beraberinde birçok yeni sosyo-ekonomik soruna neden olmaktadır. 6. Kişi başına düşen GSYİH’da azalmaya neden olmaktadır. Nüfusun, hem aktif işgücünün kaynağı olması dolayısıyla hem de ekonomik büyüklüğün bir bileşeni olması nedeniyle çok yönlü değerlendirilmesi gereken bir konu olduğu açıktır. Ekonomik büyüklük olarak GSYİH (Dolar olarak) dikkate alındığında 2007 yılı içersinde en büyük 25 ülkenin 14’ünün79 nüfuslarının en az 55 milyon üzerinde olması nüfus ile ekonomik büyüklük arasındaki bağı göstermek için önemli bir nokta olabilir.80 İktisadi kalkınma ile nüfus arasındaki ilişki hayati öneme sahip pek çok meselenin kaynağını oluşturmaktadır. Bu anlamda nüfusun nitelik açısından taşıdığı özellikler ekonomik büyümenin en önemli unsurlarıdır. Günümüzde, bir ülke nüfusunun eğitim ve sağlık açısından iyi olma hali yani iyi bir beşeri sermaye, bilginin kıt kaynak olarak ekonomik bir faktör olmasının artan önemine paralel olarak ekonomik büyümenin en önemli faktörü olarak değerlendirilmektedir. Buna rağmen genellikle nüfusun niteliği üzerinde durmak yerine niceliği daha doğrusu nüfus artışı üzerinde durulmaktadır.81 Buradan şu sonuca tekrarla ulaşılabilecek sonuç; beşeri sermaye aslında nitelikli emek anlamına geldiğinden ve emek kalitesinin artışı büyümeyi olumlu yönde etkilediğinden “nitelik” üzerinde de yeterince durulmalıdır. 79 Ekonomik büyülüğüne göre sırasıyla; AB toplam, ABD, Çin, Japonya, Hindistan, Almanya, İngiltere, Rusya, Fransa, İtalya, Meksika, Güney Kore, Türkiye, İran’dır. Ek-1 ve Ek-2 de ayrıntılı gösterilmiştir. 80 https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/rankorder/2003rank.html adresinden derlenen verilerle sıralama yapılmıştır. 81 Kıraçlar, a.g.e., s.16. 22 1.2.2.2 İşgücü Piyasası Ve İstihdam “İşgücü piyasası”, emek piyasası 82 veya daha genel ifadeyle “iş piyasası83”, ekonomik faktörlerden olan “emek(işçi/çalışan-işveren)/insan” unsurunun kapsama alındığı bir olgudur. Çalışma ekonomisi kitaplarında bu kavramlar genellikle emek arzıyla emek talebinin, çalışanlarla çalıştıranların, ücret alanlarla verenlerin ve işçilerle işverenlerin ilişkilerinin yürütüldüğü piyasa olarak tanımlanmıştır. Biçerli, işgücü piyasasının özelliklerini ifade ederken şu başlıklara değinmiştir. 84 “İşgücü piyasası çok sayıda olup merkezi bir fiyatı yoktur”. Yani meslek, coğrafya, toplumsal cinsiyet, yaş, sektör gibi ayrımlarla işgücü piyasası ve istihdamın ayrıştırılabileceği ifade edilebilir. Merkezi bir fiyatının olmaması da bu piyasa çeşitliliğinden kaynaklanan farklı arz ve talep düzeylerinin etkilerine göre farklı ücret düzeylerinin oluşmasına yol açar. “İşçilerin hem nicelik hem de nitelikleri hem farklı piyasalar arasında hem de aynı piyasa içinde homojen değildir.” İşgücü piyasasında istihdam ilişkisi “sürekli” bir ilişkidir. Vurgulanmak istenen, emeğin depolanabilir bir faktör olmadığı, mal ve hizmet piyasası gibi değerlendirilemeyeceğidir. Çünkü işçi emeği ile birlikte kendisini de sunmaktadır. Dünya işgücü piyasasında yaklaşık olarak 200 milyon kişinin işsiz olduğu düşünüldüğünde de çalışan kişilerin pazarlık gücünün az olduğu söylenebilir. Genel İktisadın bir alt dalı olarak Çalışma İktisadı’nın ayrı bir disiplin haline dönüşmüş olması işgücü piyasası ve emeğin genel iktisat mantığını aşan bir anlayışla ele alınması gerektiğini göstermektedir. Bakış açısına çocuk ve kadın işgücü dahil edildiğinde Çalışma İktisadı’nın ötesinde daha disiplinler arası bir bakışla işgücü piyasasının ele alınması gerektiği açıktır. Örneğin kadın işgücünün, işgücü piyasasındaki sorunları, iktisat veya çalışma iktisadı analizleri ile tam çözüm bulamamaktadır.85 82 İlker Parasız, Orhan Tuna, Nevzat Yalçıntaş, Kemal Biçerli; “İşgücü Piyasası” kavramı yerine “Emek Piyasası” derler. 83 Sabahattin Zaim bunu tercih etmiştir. 84 Biçerli, Kemal; Çalışma Ekonomisi, Beta Yayınevi, 4.Baskı, İstanbul, 2007, s. 4-9. 85 Eroğlu, Ömer-Ruhan İşler; Feminist İktisat, İktisat Düşüncesinde Farklı Bir Bakış, Asil Yayınları, 1.Baskı, Ankara, 2006, s.53. 23 İşgücü piyasasının tarafları olarak sadece emek arzı ve talebine sahip olanlar değil, bunların oluşturdukları kurumlar olarak sendikalar, kooperatifler, meslek odaları, siyasi partiler ve diğer ulusal yapıların yanı sıra uluslar arası işgücü piyasası özneleri vardır.86 Bir bütün olarak devlet; hem bir çok yerde “en büyük işveren” olması, hem de politika düzenleyici ve uygulayıcı kurumları içermesi nedeniyle işgücü piyasasının en önemli ve etkin öznelerindendir. Aktif ve pasif istihdam ve işgücü politikalarının uygulamasında asıl uygulayıcı rolünde olan kamu istihdam ve sosyal güvenlik kurumlarının, işgücü piyasasındaki önemleri de son ekonomik durumlarla daha da artmıştır. Konu emek/işgücü piyasası ve istihdam olunca Uluslararası Çalışma Örgütü’ne (UÇÖ/İLO) değinmemek, konuyu eksik bırakmak demektir. Tuna ve Yalçıntaş’ın belirttiği gibi87 İLO’nun varlığı sosyal politikanın yoğunlaşması ve gelişmesi için çok önemli bir vasıta olmuştur. “Böyle bir örgüt sadece ülkeden ülkeye bilgi alış verişini kolaylaştırmakla kalmamakta, aynı zamanda üye ülkelere ve bu ülkelerde öncelikle işçilere, taleplerinin milli çerçeve içinde kalmasından ziyade kuvvet ve geçerlilik kazanmasına imkan vermektedir.88” İLO kurulduğu 1919 yılından bu yana, uluslar arası çalışma hukukunun ve çalışma şartlarının eş düzeyde gelişebilmesi için, düzenleme, araştırma ve yayım, teknik yardım faaliyetleri düzenlemektedir. 89 Türkiye de çeşitli konularla ilgili olarak İLO’nun 56 sözleşmesini onaylamıştır. 90 İLO’nun “İşgücü Piyasasının Anahtar Kavramları”91 (The Key İndicators Of The Labor Market: KİLM) olarak 5.’sini düzenlediği 20 kavramlık bir seti bulunmaktadır. Bu kavramların bazıları92 Tablo 2’de gösterilmiştir. 86 Tuna, Orhan- Nevzat Yalçıntaş; Sosyal Siyaset, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1999, s.195-277. Tuna, a.g.e., s.254. 88 Tuna, a.g.e., s.254. 89 Tuna, a.g.e., s.253-269., http://www.ilo.org/global/AboutitheiILO/Originsiandihistory/lang--en/index.htm 90 http://www.ilo.org/public/turkish/region/eurpro/ankara/sozlesme/onaylanan.htm 91 http://www.ilo.org/public/english/employment/strat/kilm/ adresinde ulaşılabilir. 92 Tablo’da bulunmayanlar: 5-Kısmi süreli çalışma, 6-Çalışma Saatleri, 7-Kayıt Dışı Çalışma, 10- Uzun Süreli İşsizlik, 11- Eğitim Düzeylerine Göre İşsizler, 12- Eksik İstihdam, 13- Aktif Olmayanların Oranı 14- Eğitim ve Okur-Yazarlık Düzeyi 15- İmalat Ücret Endeksi, 16- Mesleki Kazançlar Ve Ücretler Endeksi, 17- Saatlik Ücret-Dışı Giderler “18- İşgücü Verimliliği Ve Birim İşgücü Gideri, 19- İstihdam Esnekliği 87 24 Tablo 2: Dünya İşgücü Piyasası Anahtar Kavramları DÜNYA İŞGÜCÜ PİYASASI ANAHTAR KAVRAMLARI93 1997 KİLM. NO 1 2 3 4 2007 KADIN ERKEK TOPLAM KADIN ERKEK TOPLAM İşgücüne Katılma Oranı (%) 52,9 80,4 66,7 52,5 78,8 65,6 1.071.7 1.625.0 2.696.7 1.267.7 1.895.3 3.163.0 49,5 75,7 62,6 49,1 74,3 61,7 Ücretli İşveren Kendi Hesabına Ü.A.İ 41,8 2,1 21,6 34,5 44,9 4,3 37,2 13,5 - 46,4 1,8 26,9 24,9 47,9 3,4 37,4 11,3 - Kırılgan İstihdam94 56,1 50,7 - 51,7 48,7 - Tarım Sanayi 43,5 16,8 40 24 - 36,1 17,6 34 25,6 - İşgücü İstihdam/Aktif Nüfus İşteki Duruma Göre İstihdam (%) İstidamın Sektörel Dağılımı (%) Hizmet İstihdam Toplam (Milyon) 39,6 36,1 - 46,3 40,4 - 1.001.6 1.530.3 2.531.9 1.186.1 1.787.0 2.973.1 Oran 6,5 5,8 6,1 6,4 5,7 6,0 Sayı 70,2 94,6 164,8 81,6 108,3 189,9 12,3 12 - 12,5 12,2 - - - 1.374.506 - - 1.287.003 - - 55,3 - - 44,1 8 İşsizlik 9 Genç İşsizliği (%) 20 Yoksul İstihdam İstihdam Edilen (Bin) ( Günlük 2$ İstihdam Oranı Altında)95 Kaynak:İLO Yukarıda da ifade edildiği gibi, dünya nüfusu yaklaşık olarak 6,7 milyar kişiye yakın iken tabloda da görüldüğü üzere bunların sadece 3 milyar 163 milyonu işgücüdür. Dünya işgücü piyasasının son 10 yıllık eğilimine bakıldığında, hem kadın hem de erkek işgücüne katılma oranının azalması görülmekle beraber bu dönemde dünya işgücü sayısı % 17,3 oranında (466 milyon kişi eder) artmıştır. Kadın işgücü sayısı % 18,3 oranında artarken, erkek işgücü sayısı % 16,6 oranında artmıştır. 2007 yılında dünya işgücünün % 59,9’unu erkekler oluşturmuştur. Son 10 yılda dünya istihdamı % 17,4 oranında (441 milyon kişi eder) artarken bu oran istihdam edilen kadın sayısı için % 18,5 iken erkeklerde % 16,7 olarak gerçekleşmiştir. 2007 yılında dünya istihdamının % 60,1’ini erkekler oluşturmuştur. İstihdamın sektörel dağılımı incelendiğinde; toplam kadın istihdamının % 36,1’inin tarım sektöründe, % 17,6’sının sanayi sektöründe, % 46,3’ünün hizmet sektöründe istihdam edildiği görülmektedir. Buna karşılık toplam erkek istihdamının % 34’ünün tarım sektöründe, % 25,6’sının sanayi sektöründe, % 40,4’ünün hizmet sektöründe istihdam edildiği görülmektedir. Son 10 yıl içerisinde istihdamın tarım sektöründeki 93 İLO verilerinden derlenerek hazırlanmıştır. Kırılgan İstihdam (Vulnerable Employment) kavramı “ücretsiz aile işçisi” ve “kendi hesabına” çalışanların toplamını oluşturmaktadır. 95 Yoksulluk göstergeleri 2006 yılına aittir. 94 25 payı erkeklerde % 6’lık, kadınlarda % 7,4’lük azalma göstermiştir. Sanayi sektörünün payı erkeklerde kadınların 2 katı artmışken, hizmetler sektöründe kadın istihdamı artış oranının erkekler göre daha fazla olduğu görülmektedir. Grafik 1: Dünyada İşteki Duruma Göre İstihdam İŞTEKİ DURUMA GÖRE İSTİHDAM 56,1 60 50 50,7 44,9 41,8 30 37,4 26,924,9 21,6 20 10 48,7 47,9 37,2 34,5 40 51,7 46,4 13,5 11,3 4,3 2,1 3,4 1,8 0 KADIN ERKEK KADIN 1997 ÜCRETLİ ERKEK 2007 İŞVEREN KENDİ HESABI. Ü.A.İ KIRILGAN İSTİHDAM* Kaynak:İLO, * Kırılgan İstihdam (Vulnerable Employment) kavramı “ücretsiz aile işçisi” ve “kendi hesabına” çalışanların toplamını oluşturmaktadır. Son 10 yıl içinde “işteki durumuna göre” dünya işgücü piyasasında; ücretli, kendi hesabına çalışan kadın ve erkek oranı artış göstermişken buna karşılık işveren ve ücretli aile işçisi olarak çalışan kadın ve erkek oranı azalış göstermiştir. 2007 yılında günlük “2 Dolar” olan yoksulluk sınırı altında çalışan kişi sayısı on yıl öncesine göre % -6,4 oranında azalarak 1 milyar 287 milyon 3 bin kişi olmuştur. Bu oran toplam dünya istihdamının % 44,1’i oluşturmaktadır. Dünya işsiz sayısı son 10 yıl içerisinde % 15,2 oranında (25,1 milyon kişi eder) artış göstermiştir. Kadın işsizlik oranı azalmış 0,1 puanlık azalışla % 6,4 olarak gerçekleşirken erkek işsizlik oranı da 0,1 puanlık azalışla % 5,7 olarak gerçekleşmiştir. 2007 yılında dünya işsiz sayısı 189,9 milyon kişi ve dünya işsizlik oranı ise % 6 olarak gerçekleşmiştir. Toplam işsizlerin yaklaşık olarak % 43’ü kadın olup, kadınlarda uzun süreli işsizlik erkeklere oranla daha fazla sürmektedir. 96 Genç işsizliği açısından da kadın genç işsizliği dünya genelinde erkek genç işsizliğinden daha fazladır. 97 96 97 http://www.ilo.org/public/english/employment/strat/kilm/download/kilm10.pdf (s.6) http://www.ilo.org/public/english/employment/strat/kilm/download/kilm09.pdf (s.6) 26 1.3. TÜRKİYE’DE EKONOMİK BÜYÜME VE İSTİHDAM 1.3.1 Ekonomik Büyüme 19. yüzyılda Osmanlı ekonomisinde kişi başına gelirin artma eğilimi içinde olmasına karşın, gelişmiş ülkelerde hızlı sayılabilecek bir sanayileşme yaşanması nedeniyle, Türkiye ile gelişmiş ülkeler arasındaki kişi başına gelir farklılıklarının arttığına işaret etmektedir. Bugünkü Türkiye sınırları içinde kalan alanda kişi başına gelirin, 1820 yılında Batı Avrupa ve ABD ortalamasının % 55’inden, 1913 yılında % 29’una gerilediğini tahmin ediliyor. Türkiye’de ve tüm dünyada iktisadi büyüme hızı İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yükselmiştir. Türkiye’de kişi başına gelirin artış hızı 19. yüzyılın başlarından İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar yılda % 1’in altında kalırken, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bu oran dünyanın pek çok diğer bölgesiyle birlikte % 3’ün üzerine sıçramıştır. 1950 yılından 2005 yılına kadar Türkiye’de kişi başına gelir 4 kattan fazla artmış, ancak gelişmiş ülkelerle aradaki fark son elli ya da yüz yılda kapanmamıştır. 2005 yılında Türkiye’de kişi başına gelir Batı Avrupa ile ABD ortalamasının % 30’u kadardır. Öte yandan, hem 19. yüzyıl boyunca hem de 1913 yılından bu yana Türkiye’de kişi başına gelir gelişen ülkeler ortalamasından biraz daha hızlı artmıştır. Son otuz yılda ise, Doğu ve Güneydoğu Asya’nın, özellikle de iki en büyük nüfuslu ülke, önce Çin ve daha sonra da Hindistan’ın hızlı bir iktisadi büyüme süreci içine girmeleriyle, gelişen ülkelerin ortalama büyüme hızı Türkiye’ninkinin üzerine çıkmıştır.98 Türkiye’de 1925-2005 döneminde büyüme hızlarındaki istikrarsızlık düzeyi son derece çarpıcı bir eğilim göstermektedir. 1960’lar ve 1970’lerin ilk yarısı büyüme hızının oldukça istikrarlı ve yüksek olduğu yıllardır. Fakat 1970’lerin sonlarındaki gerileme sonucu istikrarsızlık düzeyi de geçici olarak artmıştır. 1980’lerin ortalarından itibaren istikrarsızlık oranı sürekli artma eğilimindedir. Bu yapı sürekli yüksek büyüme hızlarına izin vermemekte, daralmaların da gittikçe daha şiddetli olacağı ihtimalini güçlendirmektedir.99 2001 yılında yaşanan kriz sonrasında uygulamaya konan ekonomik program ve yapısal reformların etkisiyle 2002 yılında Türkiye ekonomisinde başlayan hızlı büyüme 98 99 Pamuk, a.g.m., s.12. Taymaz, a.g.e., s.64. 27 süreci 2004 yılında en üst düzeyine ulaşmıştır. 2005 yılında ekonominin büyüme hızında yavaşlama başlamış ve yavaşlama yıllar itibariyle gittikçe belirginleşerek 2007 yılında son 6 yılın en alt noktasına inmiştir. Güncellenen yeni seri büyüme verilerine göre, 2001 yılında gerçekleşen % 5,7’lik küçülmenin ardından 2002 yılında % 6,2, 2003 yılında % 5,3 ve 2004 yılında % 9,4’e yükselen büyüme hızı, 2005 yılında % 8,4, 2006 yılında % 6,9 düzeyinde gerçekleşmiştir. 2007 yılında ise büyüme hızı % 4,5 ile son 6 yılın en düşük seviyesine gerilerken, aynı zamanda 2002 yılından itibaren ilk defa hedeflenen değerin altında kalmıştır. Böylece 2002-2006 döneminde yılda ortalama % 7,2 büyüyen Türkiye ekonomisi, 2007 yılında nispeten zayıf bir performans sergilemiştir. Ekonomik büyüme hızında yaşanan bu yavaşlamada genel olarak, dünya piyasalarından kaynaklanan sorunlar, yapısal reformların geciktirilerek bir türlü tamamlanamaması, mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıkları ve kuraklık, değerli Yeni Türk Lirası’nın ve önceki yıllara oranla verimlilikteki durağanlığın rekabet gücü üzerinde oluşturduğu olumsuz etki, iç siyasetteki belirsizlik ve seçimler etkili olmuştur. Ekonomik büyümenin hız kesmesinde üretim yönünden, tarım sektöründeki yüksek oranlı daralma, imalat sanayi, enerji, inşaat, ticaret, mali aracı kuruluş faaliyetleri, konut sahipliği ve eğitim sektörlerinin katma değer artış hızında meydana gelen düşüşler etkili olmuştur. Madencilik, oteller ve lokantalar, ulaştırma, gayrimenkul, kiralama ve iş faaliyetleri sektörlerindeki katma değer artışları ise GSYH artışını olumlu şekilde etkilemiştir.100 Grafik 2: Türkiye’de Negatif Büyüme Yılları NEGATİF BÜYÜME YILLARI 1925-2007 15 10 12 ,8 5 4,6 0 1925 1927 1932 1935 1940 1941 1943 1944 1945 1949 1954 1979 1980 1994 1999 2001 2007 -0,7 -5 -3 -3 -4,9 -5,1 -5 -10 -10,7 -15 -10,3 -6 ,1 -6,4 -9,4 -9,8 -12,8 -15 ,3 -20 KAYNAK:TÜİK 100 -2,3 TOBB, 2007, Ekonomik Rapor, s.20. 28 GSMH büyüklükleri incelendiğinde 1923’ten günümüze Türkiye GSMH’sı 15 kere küçülme göstermiştir. En fazla küçülme yaşanan yıllar 1945, 1927, 1932 ve 1941’dir. Bu yıllarda negatif büyüme % 10’un üzerinde olmuştur. Sektörel analiz yapıldığında bu 15 küçülmenin 4 tanesinde sanayi ve hizmet sektörleri büyümesine rağmen “sadece” tarım sektörü küçülmüştür. (1927, 1932, 1935, 1954 yıllarında sadece tarım sektörü küçülmüştür). Sadece tarım sektöründe oluşan daralmanın tüm ülke ekonomisini daraltması, tarımın bu dönemlerde milli hâsıla içindeki ağırlığını göstermektedir. Bunların dışındaki 9 küçülmenin içinde de sektör olarak tarım mutlaka var. Sadece 1980 yılındaki ekonomik küçülme sırasında tarım-dışı sektörlerin etkisi olmuş tarım önceki yıla göre büyümüştür. Türkiye iktisat tarihi incelendiğinde, hem ekonomik büyüklüğün hem de istihdamın sektörel dağılımının sürekli bir değişim içinde olduğu görülmektedir. 1923 yılında tarım sektörü GSMH’nın % 43,2’sini101 oluşturuyorken 2007 yılında bu oranın % 7,5102 olduğunu görüyoruz. Aynı dönemde sanayi sektörünün payı % 13,3’ten % 19,8’e yükselirken, hizmetler sektörünün payı % 43,5’ten % 72,7’ye yükselmiştir. Yani süreç içerisinde tarım sektörünün payı azalırken sanayi ve hizmetler sektörlerinin payları da artmıştır. Tarım sektörü 1929 yılında GSMH’nın % 50’sini oluştururken, 1954’ten sonra % 40’ın üzerine, 1969’dan sonra % 30’un üzerine, 1984’ten sonra % 20’nin üzerine çıkamamışken 2006 yılında bu oran % 10’nun altına inmiştir. “Gelişmiş ülkelerde iktisadi kalkınmanın başlangıç dönemlerinde tarım kesimi, milli gelirden en büyük payı alırken, gelişme düzeyi yükseldikçe ücretlilerin payının arttığı gözlenmiştir. Gelişmekte olan ülkelerde ise tarım kesiminin milli gelirdeki payı önemini korurken, ücretlilerin geliri, nispi olarak daha düşüktür.” 103 1923’ten 2005 yılına kadar sabit fiyatlarla, GSMH 49 bin 735 kat artmışken GSMH içinde tarımın payı 13 bin 158 kat artmıştır. Aynı dönemde sanayi sektörünün payı 136 bin 182, hizmetler sektörünün payı 64 bin 107 kat artmıştır.104 101 TÜİK, http://www.tuik.gov.tr/yillik/Istigostergeler.pdf DPT, http://ekutup.dpt.gov.tr/program/2009/hedef.pdf 103 Bilen Mahmut, Yönetim ve Siyasette Etik Sempozyumu, 1998, Adapazarı. s. 376-399. 104 TÜİK’in “İstatistik Göstergeleri 1923-2006” yayınından hesaplanmıştır. Yayına http://www.tuik.gov.tr/yillik/Ist_gostergeler.pdf adresinden ulaşılabilir. 102 29 DPT’nin 2009 yılı için 17 Ekim 2008 tarihinde hazırladığı “Genel Ekonomik Hedefler ve Yatırımlar 2009105 raporuna göre 2008 yılında GSMH’nın büyüme oranı, tahmini olarak % 4 olarak gerçekleşecektir. 2009 yılı programında da % 4 büyüme beklenmektedir. 9. Kalkınma Planına göre 106 2007-2013 yılları arası ortalama GSYİH büyüme hızı % 7 olarak planlanmıştır. Ancak bu rakamın iyimser bir yaklaşım gerektirdiği açıktır. Ayrıca global ekonominin olumsuz bir eğilime yönelmesi ve son açıklanan Türkiye 3. çeyrek büyüme verileri de kötümserliği arttırmaktadır. 1.3.2 İşgücü Piyasası “Ekonominin ihtiyaç duyduğu alanlarda ara eleman temininde zorluk yaşanmasına rağmen, mesleki eğitim mezunlarının işsizlik oranı yüksektir. Bu oran 2000 yılında % 10,9’dan 2005 yılında % 13,3’e yükselmiştir. Bu durum bilişsel yetenekleri yüksek öğrencilerin mesleki eğitimi tercih etmemesi, mesleki eğitim sisteminin işgücü piyasasının ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikte olmaması, mevcut mesleki eğitim programlarının ilgili tüm taraflarla işbirliği içinde güncellenmemesi, donanım eksikliği ve nitelikli eğitim personelinin yetersiz olması gibi nedenlerden kaynaklanmaktadır.”107 Yukarıda, 9. Kalkınma Planı’ndan alınan paragraf, Türkiye İşgücü piyasasının temel sorunları olan eğitim-istihdam ilişkisizliği, işgücü arz fazlası ve talep yetersizliği gibi sorunlara değinmektedir. 2005 yılında hazırlanan Avrupa Birliği (AB) İlerleme raporu ise işgücü piyasası hakkında şu değerlendirmeyi yapmaktadır. “İşgücü piyasası zayıf bir performans sergilemeyi sürdürmekte olup, bu alanda az ilerleme kaydedildiği bildirilebilir. Özellikle kadınlar olmak üzere, düşük işgücü katılımı ve istihdam oranları, gençler arasında yüksek düzeydeki işsizlik, kayıt dışı ekonominin büyüklüğü ve şehir/kırsal iş piyasaları arasındaki büyük fark başlıca zorlukları teşkil etmektedir. 2004 yılında genel istihdam oranı % 43,7 olup, 2003’e kıyasla hafif bir artış göstermiştir. Ancak, % 25’in biraz altındaki kadınların istihdam oranı halen düşükken, erkeklerin istihdam oranı, 2003’teki % 62,9’dan hafif bir artışla 2004’te % 64,7’ye 105 http://ekutup.dpt.gov.tr/program/2009/hedef.pdf http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/plan9.pdf 107 9. Kalkınma Planı, s. 39. http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/plan9.pdf 106 30 çıkmıştır.108” 2007 AB ilerleme raporu ise işgücü piyasası ile ilgili olarak şunları ifade etmiştir. “2006’da işsizlik oranı % 9,9’a düşmüş, toplam istihdam oranı -% 43.2- 2005’e göre biraz daha düşük olmuştur. İşgücü piyasasında, (özellikle kadınlarla ilgili) düşük işgücü katılımı ve istihdam oranları; genç nüfusun yüksek düzeyde işsizliği göze çarpmaktadır. Kayıt dışı ekonominin büyüklüğü ve kentsel/kırsal işgücü piyasaları arasındaki büyük fark başlıca zorlukları teşkil etmektedir. Çalışanların yarısından fazlası herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı değildir. Kayıtdışı istihdamla mücadele konusundaki Başbakanlık genelgesi birçok hedef ve faaliyet belirlemektedir. Ancak, sosyal ortaklarla birlikte sorunla mücadele etmek için, daha büyük denetleme kapasitesi dahil, daha somut politika ve önlemlere ihtiyaç vardır. “İstihdam Politikası Önceliklerinin Ortak Değerlendirilmesi Belgesi’nin (JAP) sonuçlandırılması konusunda bir ilerleme sağlanamamıştır. Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) kurumsal kapasitesini geliştirme çabalarını devam ettirmiştir. Türkiye Avrupa Sosyal Fonu (ESF) programlarının uygulanmasına Katılım Öncesi Yardım Aracı’nın (IPA) İnsan Kaynaklarını Geliştirme Bileşeninin uygulanması yoluyla hazırlanacaktır. İstihdam, eğitim ve öğretim ile sosyal içerme alanındaki faaliyetleri desteklemek amacıyla yardımın programlanması konusunda ilerleme kaydedilmiştir. Türk makamları IPA’nın İnsan Kaynakları Geliştirme Bileşenini uygulamaya koymak için gerekli yapıları kurmaya başlamışlardır. Avrupa Sosyal Fonu tarzı önlemlerin gelecekteki idaresi, uygulanması, izlenmesi, denetimi ve kontrolü için yeterli kurumsal yapının oluşturulmasını teminen idari yapıların ve mevzuatın daha da uyarlanması gerekmektedir.”109 İşgücü piyasasının birçok kurumu ve konuyu kapsadığı bu açıklamalardan da anlaşılmaktadır. Ekonomik büyümeye rağmen yeterince istihdam artışı sağlanamayışı ve işsizliğin azaltılamayışı işgücü piyasası komisyonu raporunda şu şekilde ifade edilmiştir. “İşsizlikle mücadelede bilinen en etkin yol ekonomik büyümedir. Ancak 2001-2007 yıllarında Türkiye’de ve dünyada istihdamsız büyüme süreci yaşanmıştır. Bu süreçte dünyada özellikle imalat sanayiinde üretim artarken, istihdam artmamış, hatta bir çok ülkede azalmıştır. 2001-2003 dönemdeki büyüme daha çok verimlilik artışı kaynaklıdır. İstihdamsız büyüme artan küresel rekabetin bir sonucu olmuştur. Küresel rekabet, firmaları daha az istihdamla daha çok üretmenin yollarını aramaya zorlamıştır. 108 109 2005 yılı AB İlerleme Raporu s.111 2007 yılı AB İlerleme Raporu s.54 31 Ancak istihdamın ekonomik boyutunun yanında sosyal boyutunun da olduğu unutulmamalıdır.110 Tablo 3: Ağustos 2008 Dönemi İşgücü Piyasası Göstergeleri TÜRKİYE 2007 2008 Kurumsal olmayan sivil nüfus (000) 15 ve daha yukarı yaştaki nüfus (000) İşgücü (000) İstihdam (000) İşsiz (000) İşgücüne katılma oranı (%) İstihdam oranı (%) İşsizlik oranı (%) Tarım dışı işsizlik oranı (%) Genç nüfusta işsizlik oranı 111(%) Eksik istihdam oranı (%) Genç nüfusta eksik istihdam oranı(%) İşgücüne dahil olmayanlar (000) KENT 2007 2008 KIR 2007 2008 68 989 69 756 43 590 44 501 25 399 25 254 49 317 24 292 22 060 2 232 49.3 44.7 9.2 11.9 19.2 2.8 50 087 24 948 22 509 2 439 49.8 44.9 9.8 12.7 19.1 3.2 31 521 14 593 12 901 1 692 46.3 40.9 11.6 12.0 23.2 2.6 32 332 15 149 13 326 1 824 46.9 41.2 12.0 12.6 22.6 2.7 17 796 9 700 9 159 541 54.5 51.5 5.6 11.8 13.0 3.3 17 755 9 798 9 183 615 55.2 51.7 6.3 13.4 13.1 3.9 2.9 25 024 3.7 25 140 2.6 16 928 2.8 17 183 3.4 8 097 5.1 7 956 KAYNAK:TÜİK Türkiye işgücü piyasasının TÜİK verilerine göre112 nihai durumu Tablo 3’te gösterilmiştir. Buna göre Ağustos 2008 Döneminde çalışma çağındaki nüfus geçen yılın aynı dönemine göre 770 bin kişi artmıştır. 2008 yılı Ağustos döneminde kurumsal olmayan sivil nüfus bir önceki yılın aynı dönemine göre 767 bin kişilik artış ile 69 milyon 756 bin kişiye ulaşmıştır. TÜİK veri tabanına göre 113 1988-2007 Ekim dönemleri arasında yıllık kurumsal olmayan sivil nüfus artışı ortalama 1 milyon 25 bin 400 kişidir. Bu ortalama artışın % 50,7’si kadındır. 15 ve daha yukarı yaştaki nüfusta ortalama artış 952 bin 500 kişi olup bunlarında % 50,4’ü kadındır. Bu dönemde ortalama yıllık işgücü sayısı artışı 290 bin 85 kişi olup bunların sadece % 11’i kadındır. İstihdam edilenlerin bu dönemdeki artışı ise yıllık ortalama 249 bin 75 kişi olup bunlarında sadece % 10,9’u kadındır. 1988 yılı Ekim döneminde 1 milyon 638 bin kişi olan işsiz sayısı % 11,7’si kadın olmak üzere işsiz sayısı 840 bin kişi artarak 2007 yılı ekim döneminde 2 milyon 458 bin kişi olmuştur. 110 9. Kalkınma Planı, İşgücü Piyasası Özel İhtisas Komisyonu Raporu, s.1 15-24 yaş grubundaki nüfus 112 http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?tbiid=25&tbiadi=İşgücü%20İstatistikleri&ustiid=8 113 http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?tbiid=25&ustiid=8 111 32 Tablo 4: Türkiye İşgücü Piyasası 2002-2007114 Yıllar K.O.S.N116 15 ve daha yukarı yaştaki nüfus 2002 2003 2004 2005 2006 2007 68.393 69.479 70.556 71.611 72.606 68.897 48.041 48.912 49.906 50.826 51.668 49.215 2002 2003 2004 2005 2006 2007 34.154 34.692 35.226 35.747 36.214 34.328 23.827 24.260 24.755 25.209 25.601 24.354 2002 2003 2004 2005 2006 2007 34.239 34.787 35.330 35.864 36.392 34.569 24.214 24.652 25.150 25.617 26.067 24.861 TÜRKİYE İŞGÜCÜ PİYASASI 2002-2007115 Tarım İşgücüne dışı Eksik İşgücüne katılma işsizlik İstihdam istihdam dahil oranı oranı oranı olmayan İsti. Eksik İ.O oranı (%) (%) nüfus İşgücü edilenler isti. İşsiz (%) (%) (%) TÜRKİYE-TOPLAM 23.818 21.354 1.297 2.464 49,6 10,3 14,5 44,45 5,4 24.223 23.640 21.147 1.143 2.493 48,3 10,5 13,8 43,23 4,8 25.272 24.289 21.791 995 2.498 48,7 10,3 14,3 43,70 4,1 25.616 24.565 22.046 817 2.520 48,3 10,3 13,6 43,40 3,3 26.260 24.776 22.330 890 2.446 48 9,9 12,6 43,20 3,6 26.892 23.523 21.189 742 2.333 47.8 9.9 12.6 43.1 3.2 25.692 ERKEK 17.058 15.232 1.158 1.826 71,6 10,7 13,3 63,93 6,8 6.768 17.086 15.256 994 1.830 70,4 10,7 12,6 62,89 5,8 7.174 17.902 16.023 881 1.878 72,3 10,5 13,1 64,70 4,9 6.854 18.213 16.346 705 1.867 72,2 10,3 12,4 64,80 3,9 6.996 18.297 16.520 770 1.777 71,5 9,7 11,3 64,50 4,2 7.304 17.363 15.661 634 1.702 71.3 9.8 11.4 64.3 3.7 6.990 KADIN 6.760 6.122 139 638 27,9 9,4 19,8 25,28 2,1 17.455 6.555 5.891 149 663 26,6 10,1 18,9 23,90 2,3 18.098 6.388 5.768 114 620 25,4 9,7 19,6 22,90 1,8 18.763 6.352 5.700 113 652 24,8 10,3 18,8 22,30 1,8 19.264 6.480 5.810 119 670 24,9 10,3 17,9 22,3 1,8 19.588 6.159 5.528 108 631 24.8 10.3 17.4 22.2 1.7 18.702 KAYNAK:TÜİK Son altı yılın işgücü piyasası verilerinin işlendiği Tablo 4’te gösterildiği gibi, 2007 yılında; kurumsal olmayan sivil nüfus % 50,2’si kadın olmak üzere 68 milyon 897 bin kişi olmuştur. 15 üzeri nufus % 50,5’i kadın olmak üzere 49 milyon 215 bin kişi olmuştur. Buna karşın işgücü % 26,2’si kadın olmak üzere 23 milyon 523 bin kişi olmuştur. İstihdam %26,1’i kadın olmak üzere 21 milyon 189 bin kişi olmuştur. Eksik istihdamdakilerin sayısı % 14,6’sı kadın olmak üzere 742 bin kişi olmuştur. Ayrıca 2 milyon 333 bin işsizsin % 27’si kadındır. İşgücüne dahil olmayan nüfus ise yaklaşık % 73’ü kadın olmak üzere 25 milyon 692 bin kişi olmuştur. 1.3.3 İstihdamın Sektörel Dağılımının Değişimi Türkiye istihdam tarihinde önceki yıla göre istihdam edilen kişi sayısının azaldığı yıl sayısı 9’dur. Bunlar sırasıyla 1930, 1940, 1959, 1988, 1993, 2000, 2001, 114 2007 Sayısal verileri ADNKS ile elde edildiğinden önceki yıllar ile kıyaslanabilir değildir. Oransal kıyaslamalar yapılabilir. 115 2007 Sayısal verileri ADNKS ile elde edildiğinden önceki yıllar ile kıyaslanabilir değildir. Oransal kıyaslamalar yapılabilir. 116 Kurumsal Olmayan Sivil Nüfus 33 2002, 2003 yıllarıdır. Sadece 1940 ve 2001 yıllarında negatif ekonomik büyüme ile istihdam azalması bir arada olurken diğer 7 yılda ekonomik büyümeye rağmen istihdam edilen kişi sayısı önceki yıla göre azalmıştır. 117 Son yıllardaki tartışma ekonomik büyümeye rağmen istihdam artışının neden yeterince gerçekleşememektedir iken burada bırakın istihdam artışını azalmasının da olabileceğini görüyoruz. Yalnız 1930 yılından önce dünyada çok ağır bir ekonomik kriz yaşandığı göz ardı edilmemelidir. Ayrıca diğer istihdam azalması yaşanan yılların öncesinde de gerek ülke çapında gerekse uluslararası düzeyde ekonomik krizlerin olduğu ve bunun istihdamı olumsuz etkilediği açıktır. 2008 yılında yaşanan dünya ekonomik krizinin de istihdam edilen kişi sayısını veya en azından istihdam şartlarını olumsuz etkileyeceği açıktır. İLO dünya çapında 20 milyon kişinin daha işsiz kalabileceğini belirtmiştir. 118 Veriler şunu ispatlamaktadır ki, “Ekonomik büyümenin istihdamı arttırma olasılığı, ekonomik küçülmenin istihdamı azaltması olasılığından daha düşüktür. Her ekonomik küçülme beraberinde veya sonrasında istihdam azalması getirirken her ekonomik büyüme istihdam artışına yol açmamaktadır ama en azından azalmayı sınırlamaktadır denilebilir. Bunun önemi belki de 2009 yılında kötümser yaklaşımların öngördüğü ekonomik küçülmenin olması durumunda işsiz sayısı ve oranın yükselmesi halinde daha iyi anlaşılacaktır. 1923 yılından 2007 yılına kadar istihdamın sektörel dağılımı Tablo 5’te gösterilmiştir. Buna göre 1923 yılından başlayarak tarım sektörünün toplam istihdam içindeki payı sayısal olarak 1970 yıllar istisna kabul edilirse 1996 yılına kadar genellikle artış göstermiş ve 1996 yılında toplam istihdamın % 43,7’sini oluştururken 9 milyon 259 bin kişiye ulaşmıştır. Tarım istihdamının sayısal artışının aksine toplam istihdam içindeki oranı 1923’ten 2007’ye sürekli azalarak % 89,9’dan % 26,4’de düşmüştür. 2000 yılından sonra tarım sektöründe çalışan nüfus sürekli azalmıştır. Son 10 yıl içerisinde tarım istihdamı mutlak olarak 3 milyon 231 biz kişi azalmıştır. Yukarıda da ifade edildiği gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında GSMH içinde tarımın ağırlığının fazla olmasından dolayı tarımsal üretim azaldığında GSMH küçülüyordu. 2000’li yıllarda tarım sektörünün istihdam içindeki ağırlığının hala fazla oluşunun, tarım istihdamının azalmasıyla toplam istihdamın azalmasının benzer bir etki olduğu ifade edilebilir. 117 TÜİK, http://www.tuik.gov.tr/yillik/Istigostergeler.pdf s.162-163 http://www.ilo.org/global/AboutitheiILO/Mediaiandipubliciinformation/Pressireleases/lang-en/WCMSi099529/index.htm 118 34 Tablo 5: İstihdamın Sektörel Dağılımının Değişimi 1923-2007 1923 1930 1940 1950 1960 1970 1980 1990 1996120 1997 2000121 2007 1930 1940 1950 1960 1970 1980 1990 1996 1997 2000 2007 İSTİHDAMIN SEKTÖREL DAĞILIMININ DEĞİŞİMİ 1923-2007 Tarım Sanayi Hizmet Toplam119 Tarım Sanayi Hizmet Toplam Sayı Oran (%) 4525 217 289 5031 89,9 4,3 5,7 100,0 5229 380 366 5975 87,5 6,4 6,1 100,0 6243 640 386 7269 85,9 8,8 5,3 100,0 7408 781 621 8810 84,1 8,9 7,0 100,0 8342 1328 1589 11259 74,1 11,8 14,1 100,0 8243 2177 2613 13033 63,2 16,7 20,0 100,0 8360 3197 4143 15700 53,2 20,4 26,4 100,0 8691 3737 6111 18539 46,9 20,2 33,0 100,0 9259 4785 7153 21197 43,7 22,6 33,7 100,0 8832 5035 7333 21200 41,7 23,8 34,6 100,0 7769 5174 8637 21580 36,0 24,0 40,0 100,0 5601 5409 10180 21190 26,4 25,5 48,0 100,0 Önceki Yıla Göre Değişim122 704 163 77 944 -2,4 2,0 0,4 0,0 1014 260 20 1294 -1,6 2,4 -0,8 0,0 1165 141 235 1541 -1,8 0,1 1,7 0,0 934 547 968 2449 -10,0 2,9 7,1 0,0 -99 849 1024 1774 -10,8 4,9 5,9 0,0 117 1020 1530 2667 -10,0 3,7 6,3 0,0 331 540 1968 2839 -6,4 -0,2 6,6 0,0 568 1048 1042 2658 -3,2 2,4 0,8 0,0 -427 250 180 3 -2,0 1,2 0,8 0,0 -1063 139 1304 380 -5,7 0,2 5,4 0,0 -2168 235 1543 -390 -9,6 1,6 8,0 0,0 KAYNAK:TÜİK Sanayi ve Hizmet sektörlerinde istihdam edilenlerin tarihsel gelişimine sayısal ve oransal olarak bakıldığında 1980’lere kadar paralel gelişen ve benzer bir gelişme çizgisi olan sektörler oldukları görülmektedir. Bu dönemden sonra hizmetler sektöründeki istihdam ile sanayi sektöründeki istihdam arasındaki fark açılmaya başlamış ve ilk kez 1999 yılı Ekim dönemi ve 2000 yılında hizmetler sektörü oransal ve sayısal en çok kişi istihdam edilen sektör olmuştur. İstihdamın sektörel seyri, Şekil 1’de gösterilmiştir. 119 Buradaki toplam rakamları 1970-96 arası TÜİK ile uyumlu değildir. Çünkü TÜİK’in ilgili yayınında da sektörel toplam olarak elde edilen istihdam ile, toplam istihdam olarak açıklanan sayı arasında fark vardır. Bunun nedeni 1988 yılları öncesi için HİA dışından başka kaynaklardan yararlanılmış olması ve 19881999 yılları arası HİA’nin yılda 2 kez yapılıp, yıllık sayının bu iki anketin ortalamasından alınmasıdır. İlgili yayın: http://www.tuik.gov.tr/yillik/Istigostergeler.pdf 120 Tarım istihdamının sayısal olarak en yüksek olduğu yıldır. 121 İlkkez oransal olarak tarım istihdamı hizmetlerin altında kalmıştır. 122 Tablodaki önceki yıla göre değişim kastedilmektedir. 35 Grafik 3: İstihdamın Sektörel Değişiminin Görünümü 22500 20000 17500 15000 12500 10000 7500 5000 2500 0 1923 1930 1940 1950 TARIM 1960 1970 SANAYİ 1980 1990 HİZMET 1996 1997 2000 2007 TOPLAM 1.3.4 İstihdamın Son Durumu Türkiye istihdam verilerinin en kapsamlı veri seti TÜİK hanehalkı işgücü anketi kapsamında elde edilmektedir.123 2007 yılı verileri esas alınarak hazırlanan istihdam göstergeleri Tablo 6’da gösterilmiştir. Buna göre istihdamın, kırda % 67’sini, kentte % 79’unu, toplamda ise yaklaşık olarak % 74’ünü erkekler oluşturmaktadır. Buna karşılık istihdamdaki kadınların toplama oranları OECD ve AB’nin en düşük oranlarıdır. İstihdamın toplam % 73,9’u erkek olup bu oran kentte % 78,9, kırda da % 66,6’dır. Genç istihdamında kadın oranı toplamda, kentte ve kırda genel istihdama göre daha yüksek oranlarda sırasıyla % 33,3, % 29,7 ve % 39,1 olarak gerçekleşmiştir. Tablo 6’da görüldüğü gibi, tarım sanayi ve hizmetler sektörlerinde çalışanlar içerisinde 123 İşgücü piyasası ile ilgili hem arz hem de talep analizleri elbette bir çok kurum tarafından yapılmaktadır. Ancak sürekli ve kıyaslanabilir en sağlıklı verilerin TÜİK tarafından derlendiği açıktır. Son yıllarda İŞKUR’unda işgücü arzı yanı sıra özellikle işgücü talebine dönük önemli çalışmaları olmuştur. 36 toplamda, kentte ve kırda erkek sayısı ve oranı daha fazladır. Kadın çalışan sayısı ile erkek çalışan sayısının birbirine en yakınlaştığı sektör kırsal alanda tarım sektörü çalışanları arasında olup bu alanda bile aralarındaki fark % 5,5’tir. Kadın çalışan sayısı ile erkek çalışan sayısının birbirine en uzaklaştığı sektör kırsal alanda sanayi sektörü çalışanları arasında olup bu alanda aralarındaki fark % 74,4’tür. (Kırsal sanayi de Çalışanın % 87,2’si erkektir.) Tablo 6: 2007 İstihdam Göstergeleri 2007 İSTİHDAM GÖSTERGELERİ Toplam İstihdam 15-24 istihdam Sektörel istihdam Sektörel istihdam (%) İstihdam İstihdam İstihdam oranı Tarım Sanayi Hizmetler Tarım Sanayi Hizmetler oranı (%) 43.1 3.425 30.4 5.601 5.409 10180 26,4 25,5% 48,0 64.3 2.285 42.0 2.985 4.590 8086 19,1 29,3% 51,6 22.2 1.140 19.6 2.616 818 2094 47,3 14,8% 37,9 Toplam Erkek Kadın 21.189 15.661 5.528 Kent Erkek Kadın 12.593 9.933 2.660 40.0 63.0 Kır Erkek Kadın 8.596 5.728 2.868 16,9 2.109 1.482 627 28.4 40.1 16.8 561 327 234 4199 3535 664 7834 6072 1762 48.5 66.7 31.4 1.316 802 513 34.2 5.040 46.0 2.658 24.5 2.382 1.210 1.055 155 2346 2015 331 4,5 33,3% 3,3 35,6% 8,8 25,0% 58,6 46,4 83,1 14,1 18,4 5,4 62,2 61,1 66,2 27,3 35,2 11,5 KAYNAK: TÜİK İstihdamın mesleki sınıflaması incelendiğinde % 75’inin kentte istihdam edildiği “Kanun yapıcılar, üst düzey yöneticiler ve müdürler” sınıfında istihdam edilen erkek sayısının bu sınıfta toplam istihdama oranı toplamda % 92, kentte % 90, kırda % 96’dır. Aynı göstergenin, % 84’ünün kentte istihdam edildiği “Profesyonel meslek mensupları” için toplamda % 62, kentte % 61, kırda % 67 olduğu; % 82’sinin kentte istihdam edildiği “Yardımcı profesyonel meslek mensupları” için toplamda % 71, kentte % 70, kırda % 76 olduğu; % 85’inin kentte istihdam edildiği “Büro ve müşteri hizmetlerinde çalışan elemanlar” için toplamda % 59, kentte % 57, kırda % 69 olduğu; % 77’sinin kentte istihdam edildiği “Hizmet ve satış elemanları” için toplamda % 80, kentte % 79, kırda % 84 olduğu; % 91’inin kırda istihdam edildiği “Nitelikli tarım, hayvancılık, avcılık, ormancılık ve su ürünleri çalışanları” için toplamda % 57, kentte % 66, kırda 56 olduğu; % 76’sının kentte istihdam edildiği “Sanatkarlar ve ilgili işlerde 37 çalışanlar”için toplamda, kentte ve kırda % 91 olduğu; % 55’inin kentte istihdam edildiği “Nitelik gerektirmeyen işlerde çalışanlar” için toplamda % 67, kent % 77, kırda % 56 olduğu görülmektedir. Tablo 7’de görüldüğü gibi bütün meslek sınıflarında kentte kırda ve toplamda istihdam edilen erkek sayısı ve bu sayının toplama oranı kadın sayısından fazladır. Tablo 7: İstihdamdakilerin Mesleki Sınıflara Göre Dağılımı Nitelikli Kanun tarım, Büro ve Tesis ve yapıcılar, Yardımcı hayvancılık, Sanatkarlar Nitelik Profesyonel müşteri Hizmet ve makine üst düzey profesyonel ve ilgili gerektirmeavcılık, meslek satış Toplam hizmetlerinde operatörleri yöneticiler meslek ormancılık, işlerde yen işlerde mensupları elemanları çalışan ve ve mensupları ve su çalışanlar çalışanlar elemanlar montajcılar müdürler ürünleri çalışanları SAYILAR Toplam 21.189 1.815 1.295 1.358 1.264 2.524 4.641 2.992 2.287 3.013 Erkek 15.661 1.669 804 966 746 2.026 2.631 2.719 2.068 2.032 Kadın 5.528 147 490 392 519 498 2.010 273 218 981 Kent 12.593 1.357 1.091 1.116 1.069 1.935 420 2.272 1.688 1.646 Erkek 9.933 1.228 668 780 611 1.533 277 2.065 1.511 1.261 Kadın 2.660 130 423 335 458 402 143 208 176 385 Kır 8.596 458 204 242 196 589 4.222 720 599 1.367 Erkek 5.728 441 136 185 135 493 2.354 655 557 772 Kadın 2.868 17 68 56 60 ORANLAR 96 1.868 65 42 596 Toplam 100% 74% Erkek 100% 100% 100% 100% 100% 100% 100% 100% 100% 92% 62% 71% 59% 80% 57% 91% 90% 67% Kadın 26% 8% 38% 29% 41% 20% 43% 9% 10% 33% Kent 100% 100% 100% 100% 100% 100% 100% 100% 100% 100% Erkek 79% 90% 61% 70% 57% 79% 66% 91% 90% 77% Kadın 21% 10% 39% 30% 43% 21% 34% 9% 10% 23% 100% 100% 100% 100% 100% 100% 100% 100% 100% 100% Erkek 67% 96% 67% 76% 69% 84% 56% 91% 93% 56% Kadın 33% 4% 33% 23% 31% 16% 44% 9% 7% 44% Toplam 100% 59% Kent 100% 100% 100% 100% 100% 100% 100% 100% 100% 75% 84% 82% 85% 77% 9% 76% 74% 55% 41% 25% 16% 18% 16% 23% 91% 24% 26% 45% Kır Kır KAYNAK: TÜİK 38 İŞKUR’un 2007 yılında uyguladığı “İşgücü Piyasası Araştırması” 124 kapsamında Türkiye’de 81 ilde 50 ve daha fazla kişi istihdam eden tüm kamu ve özel işyerlerinde “İşgücü Piyasası Bilgileri Soru Kağıdı” uygulanmış ve Türkiye Genelinde çalışma kapsamına giren 50 ve daha fazla kişi istihdam eden 15.781 işyeri tespit edilmiştir. Bu işyerlerinden 12.712’sine (% 80,6) anket uygulanmıştır. Bu anketin ham verisinde elde edilen verilerle bu kapsamda toplam 2 bin 295 farklı meslek tespit edilmiştir. Bu 2 bin 295 mesleğin 736’sında sadece erkekler çalışırken, 54 tanesinde sadece kadınların çalışmakta olduğu görülmüştür. Bunların dışında 144 meslekte sadece “birer” kadın, 91 meslekte sadece “ikişer” kadın 65 meslekte sadece “üçer” kadın, 48 meslekte sadece “dörder” kadın çalışmaktadır. Tablo 8: Meslek Çeşitleri Ve Çalışan Sayısı MESLEK ÇEŞİTLERİ VE ÇALIŞAN SAYISI Toplam Meslek Çeşidi Sayısı 0 Kadının Çalıştığı Meslek Çeşidi Sayısı (Sadece Erkeklerin Çalıştığı Meslek Çeşidi Sayısıdır.) 1 Kadının Çalıştığı Meslek Çeşidi Sayısı 2 Kadının Çalıştığı Meslek Çeşidi Sayısı 3 Kadının Çalıştığı Meslek Çeşidi Sayısı 4 Kadının Çalıştığı Meslek Çeşidi Sayısı 5 Kadının Çalıştığı Meslek Çeşidi Sayısı 6 Kadının Çalıştığı Meslek Çeşidi sayısı 7 Kadının Çalıştığı Meslek çeşidi Sayısı Tüm Çalışanları Kadın Meslek Çeşidi Sayısı 2.295 736 144 99 68 51 1 1 0 54 KAYNAK: İŞKUR İstihdamdakilerin işteki durumlarına göre analizi yapıldığında toplam istihdamın % 51’i ücretli, % 7,1’i yevmiyeli, % 5,5’i işveren, % 22,3’ü kendi hesabına çalışan ve % 14,1’i ücretsiz aile işçisidir. Ücretlilerin % 78,1’i, yevmiyelilerin % 79,6’sı, işverenlerin % 93,9’u, kendi hesabına çalışanların % 85,9’u ve ücretsiz aile işçilerinin % 29,3’ü erkektir. Buradan işteki duruma göre sadece “ücretsiz aile işçisi” olarak çalışan kadın sayısının, erkek çalışan sayısında fazla olduğu görülmektedir. İşteki duruma göre toplam çalışanların % 59’u, ücretlilerin % 79’u, yevmiyelilerin % 59,u, işverenlerin % 79’u, kendi hesabına çalışanların % 37’si ve ücretsiz aile işçilerinin % 14’ü kentte çalışmaktadır. Buradan işteki duruma göre sadece 124 İlgili raporlara www.iskur.gov.tr üzerinden veya şu adresten ulaşılabilir: http://statik.iskur.gov.tr/tr/isgucuipiyasasi/isgucupiyasasiiarastirmasonuclariiiller/TÜRKİYE%20GENELİ .pdf 39 “ücretsiz aile işçisi” ve “kendi hesabına” olarak çalışan kişi sayısının kırda daha fazla olduğu görülmektedir. Tablo 9: İşteki Duruma Göre Toplam İstihdam TOPLAM İSTİHDAM Toplam Ücretli Yevmiyeli İşveren Kendi Ücretsiz aile hesabına işçisi 4.728 2.986 4.062 876 666 2.110 Türkiye Erkek Kadın 21.189 15.661 5.528 10.809 8.437 2.372 1.507 1.199 309 1.159 1.088 72 Kent Erkek Kadın 12.593 9.933 2.660 8.591 6.575 2.015 891 713 178 921 862 59 1.762 1.576 186 428 207 221 Kır Erkek Kadın 8.596 5.728 2.868 2.218 1.861 357 617 486 130 239 226 13 2.965 2.486 479 2.558 668 1.889 Türkiye Erkek Kadın 100 74 26 100 78 22 100 80 21 100 94 6 100 86 14 100 29 71 Kent Erkek Kadın 100 79 21 100 77 23 100 80 20 100 94 6 100 89 11 100 48 52 Kır Erkek Kadın 100 67 33 100 84 16 100 79 21 100 95 5 100 84 16 100 26 74 Türkiye Kent Kır 100 59 41 100 79 21 100 59 41 100 79 21 100 37 63 100 14 86 ORANSAL DAĞILIM (%) KAYNAK:TÜİK İstihdamda olan kişilerin gelir durumları ile ilgili olarak çalışanların yarısından fazlası asgari ücretin altında çalışmaktadır. Bu oran TÜİK’ ten “Bilgi Edinme” yolu ile elde edilmiştir. 2005 Hanehalkı Bütçe Araştırması Sonuçlarına göre; Aylık geliri 420 YTL’nin altında olan çalışan fert sayısı: 13.025.816 kişidir. 2005 yılında toplam istihdamın 22 milyon 46 bin kişi olduğu varsayılırsa oran % 59,1 olur. Ayrıca 2006 yılı hanehalkı yoksulluk çalışmasına göre hazırlanan Tablo 10’da görüldüğü gibi istihdam edilenlerin toplam nüfus içindeki oranı % 32,4 iken toplam yoksullar içindeki oranı % 51,2’dir. 40 Tablo 10: İstihdamdakilerin Nüfus ve Yoksul Nüfus İçindeki Oranı Nüfus payı İktisadi faaliyet Fert yoksulluk oranı 2006 Yılı 100,00 9,41 8,44 14,19 15,34 3,23 1,49 6,69 5,28 32,04 TÜRKİYE Tarım Sanayi Hizmet Ücretli Yevmiyeli İstihdamdakiler İşveren Kendi hesabına Ücretsiz aile işçisi TOPLAM 17,81 33,86 10,12 7,23 6,00 28,63 3,75 22,06 31,98 51,20 KAYNAK: TÜİK Ekonomik büyümenin anlamlı olabilmesi için hem istihdamı arttırması hem de süreç içerisinde istihdam şartlarının düzeltilmesine katkı sunması gereklidir. Tablo 10’da görüldüğü üzere nüfusun % 67,6’sı istihdam dışındadır. İstihdam dışındakilerin çoğunun kadın olduğu bilinmektedir. 41 İKİNCİ BÖLÜM EKONOMİK BÜYÜME İLE İSTİHDAM İLİŞKİSİNİ ZAYIF TUTAN NEDENLER 1990’lı yılların basında, tek başına büyümenin emek piyasalarını etkileyen yapısal sorunları çözmek için yeterli olmadığı görülmüştür. Nitekim bunun önemli bir yansıması Avrupa Birliği istihdam politikalarında ortaya çıkmıştır. Böylece 1997 yılında yürürlüğe giren Amsterdam Anlaşması’na istihdam konusu eklenerek ilk defa istihdam politikasının Avrupa’nın ortak bir görevi olduğu kabul edilmiştir. 125 Ekonomik büyümenin kaynaklarından olan emek faktörünün üretim sürecinde kullanılması olarak istihdam, işgücünün çalışan kısmını oluşturmaktadır. Çalışanların üretim sürecindeki rolleri; işçi, işveren, girişimci, yöneten, yönetilen veya bunların türevleri şeklinde ortaya çıkmaktadır. Ancak bu şekilde genel başlıklarla, üretimde “insan unsuru” ele alındığında ekonomik büyüme artışı ile istihdam arasında nasıl bir bağ olduğu ve son yıllarda ifade edildiği gibi bu bağın nasıl zayıfladığı tam olarak ifade edilememektedir. İşgücü piyasasının yapılanmasından kaynaklanan birçok nedenle ekonomik büyüme yeterince istihdam artışı sağlayamamaktadır. Bu çalışma kapsamında, ileri sürülen “ekonomik büyüme ile istihdam arasındaki bağ neden zayıflamaktadır?” konusu Türkiye için, iç içe geçmiş iki ana nedene ve Türkiye dahil her yer için diğer bazı nedenlere bağlı olarak açıklanacaktır. Bu nedenlerin ilki, tarımsal çözülme diye oluşan, gizli işsizlerin açık işsiz olarak işgücü piyasasına çıkması, uzun süreli işsiz olarak kalmalarından ve nihai olarak işgücü piyasasında niteliklerine uygun iş bulamamalarından, işgücü piyasasından çekilmeleri ile sonuçlanan bir süreçtir. Önceden tarımsal üretimde marjinal verimlilikleri olmamasına rağmen istihdamda görülen bu kitle, “işinden” ayrılınca istihdam azalmış gibi oluyor, işsiz gibi göründüğünde işsizlik oranının düşürülmesi güçleşmekte, işgücü piyasasından çekilince de işgücüne katılma oranı düşmektedir. Bu durumda tarım-dışı alanda oluşan istihdam artışı tarım sektöründe oluşan istihdam azalmasının gölgesinde kalmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin istihdamında tarım ağırlığının fazla oluşu ve bu tarımsal istihdamın “insan onuruna yakışır iş/istihdam126” oluşturamamasının işgücü piyasasında kısa ve uzun vadeli birçok soruna yol açtığı kesindir. Tarımın toplam 125 126 Gürbüz, a.g.e., s.54. İLO’nun “Decent Work” dediği kavram. 42 istihdam içindeki ağırlığının fazla olduğu bu gibi ülkelerde tarımsal istihdamın hızla azalmasının kısa vadeli sorunlu sonuçlarından biri de ekonomik büyümeye rağmen istihdamın artamamasıdır. Aynı durum tarımda değil hizmetler sektöründe de yaşanabilir. İstihdamın ve üretimin en büyük kesimini oluşturan hizmetler sektöründe bir kriz oluşacak olursa bu toplam istihdamı ve büyümeyi daha fazla etkileyecektir. Ancak tarımsal istihdamın özelliği olarak, meslek çeşitliliğinin işgücünün geneli ile uyumlu olmaması, eğitim ve gelir düzeyinin düşük oluşu, fırsat eşitsizliğine daha fazla maruz kalması ve yoğun niteliksiz emek içermesi nedeniyle mobilitesinin düşük oluşu, oradan kopan işgücünün diğer sektörlerdeki işlerde istihdamını zorlaştırmaktadır. Büyümenin yeterince istihdam olanakları sağlayamaması veya büyümenin emek-dışı faktörlerden kaynaklı oluşunun önemli bir nedeni de işgücü piyasasının “cinsiyetçi” yapılanmasıdır. Bu durum “ilk”127 nedenle de bağlantılı olarak “kadın” işgücü ve istihdamı ile ilgilidir. Yukarıdaki verilerden de görüleceği gibi Türkiye istihdam verilerinin olumsuz olması, kadın istihdam göstergelerinin olumsuz olmasından kaynaklanmaktadır. Kadın istihdamının özellikleri “decent work” kavramıyla çelişen birçok yön sergilemektedir. Kadın istihdamında tarım sektörünün, 128 kırsallığın,129 kayıt-dışılığın,130 ücretsiz aile işçiliğinin131 ağırlığı “verimli bir istihdam” olmadığı göstermektedir. Nüfusun yarısını oluşturan kadınların düzenli gelire ve insani yaşam koşullarına ve bunu sürdürülebilir kılabilecek bir işe sahip olması, büyümenin beşeri sermaye unsuru ile doğrudan bağlantılıdır. Çünkü nitelikli emek de olarak ifade edilen beşeri sermaye ile ekonomik büyüme arasında mutlak bir bağlantı olduğu ifade edilebilir. Yapılan çalışmalarda, beşeri sermaye olarak kabul edilen emeksel kalitenin, ülke gelişmesindeki payının oldukça yüksek olduğu gerçeğiyle karşılaşılmıştır. 132 Bunun 127 Tarımsal Çözülme İstihdamdaki kadınların % 47,3’ü tarım sektöründe çalışmaktadır. 129 İstihdamdaki kadınların çoğu (% 51,9’u) nüfusu 20.000’nin altında olan yerlerde çalışmaktadır. 130 İstihdamdaki kadınların çoğu (% 63,9’u) kayıt dışı sektörlerde çalışmaktadır. Tarım sektöründe çalışanlar için bu oran son 5 yıl içindeki tarımsal çözülmeye rağmen % 98’in üzerindedir. 131 İstihdamdaki kadınların % 40’a yakını “ücretsiz” aile işçisidir. 132 Karagül, Mehmet; “Beşeri Sermayenin Ekonomik Büyümeyle İlişkisi ve Etkin Kullanımı”, Akdeniz İ.İ.B.F. Dergisi (5) 2003, s.79-90. 128 43 yanı sıra günümüzde kadınların siyasi sosyal kültürel ve ekonomik hayata katılımını sağlayacak tüm haklardan yararlanmaları insan haklarının bir gereğidir. 133 Ayrıca kadın işgücünün ve işgücünün nüfusa oranının düşük olması bağımlılık oranının134 çok yüksek olmasına neden olmaktadır. 2007 yılında Türkiye’de 3 çalışan ortalama 10 kişinin ihtiyaçlarını gidermektedir. Bu durum farklı gelişmişlik düzeyinde olan bir çok ülkede Türkiye’nin altında görünmektedir. Tablo 11’de farklı ülkelerde toplam nüfusun işgücünün kaç katı olduğu ve kadın işgücüne katılma oranları gösterilmiştir. Tablo 11: Kadın İşgücü ve Bağımlılık Oranı İlişkisi ÜLKE Türkiye Etiyopya İtalya İran Fransa Rusya Bangladeş İngiltere Abd Finlandiya Vietnam İsveç Norveç Çin NÜFUS135 70.586.256 71.300.000 56.700.000 68.300.000 60.900.000 143.100.000 141.800.000 60.200.000 296.400.000 5.200.000 83.100.000 9.000.000 4.600.000 1.304.500.000 İŞGÜCÜ136 23.523.000 27.270.000 24.740.000 28700000 27.910.000 69400000 69.400.000 30.890.000 153.100.000 2.675.000 44.420.000 4.839.000 2.507.000 800.700.000 NÜFUS/İŞGÜCÜ 3,00 2,61 2,29 2,38 2,18 2,06 2,04 1,95 1,94 1,94 1,87 1,86 1,83 1,63 KADIN İKO137 29 74 50 41 62 67 55 69 70 73 77 75 77 76 KAYNAK: DB, CİA, Dünya Ekonomi Forumu Aslında Türkiye ve dünyada gündeme gelen “çalışan yoksullar kavramı138” ve buna paralel “istihdamsız büyüme 139” tartışması ve gündeme gelen “yoksullaştıran büyüme” ile ilgili ifade edilmesi gereken; “kadın istihdamının “insan onuruna yakışır” standartlara kavuşturulmadığı sürece bu durumların süreceğidir. 133 KSSGM, Avrupa Topluluğu’nun Çalışma Yaşamında Kadın-Erkek Eşitliğine Dair Düzenlemeleri Ve Türkiye, Ankara, 2002, s.137-219 134 Çalışanlar/Toplam Nüfus: bir çalışanın ortalama kaç kişinin giderlerini karşılamakta olduğunu gösterir. TÜİK böyle bir veri yayınlamamaktadır. 135 Dünya Bankası verileridir. http://web.worldbank.org/WBSITE/EXTERNAL/DATASTATISTICS/0,,contentMDK:20394872~isCUR L:Y~menuPK:1192714~pagePK:64133150~piPK:64133175~theSitePK:239419,00.html 136 CİA verileridir. https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/rankorder/2095rank.html 137 Global Toplumsal Cinsiyet Raporu 2007 http://www.weforum.org/pdf/gendergap/report2007.pdf 138 Türkiye’de yoksulların % 51’inin çalışanlardan oluşması gibi. 139 BSB, 2007, s.34. 44 Yoksulluğun sonucu olan yoksunluk ve sosyal dışlanma, toplumda yalnızca sonuçlar bakımından, yani gelir dağılımı bakımından değil, daha önemlisi, yoksullara açık olan ekonomik, toplumsal ve siyasal fırsatlar bakımından da eşitsizliklerin ortaya çıkması ve bu eşitsizliklerin kendi kendini sürdürecek biçimde yaygınlaşmasını da beraberinde getirmektedir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki gibi piyasaların işleyişinde ortaya çıkan sorunların ve piyasa başarısızlıklarının varlığında, gelir, servet ve güç dağılımındaki eşitsizlikler, yatırım olanaklarını da etkilemektedir. 140 Özellikle Türkiye’de yoksulluğu yok etme amaçlı politikalar tarımsal çözülmenin ve kadın istihdamının sonuçları göz ardı edilerek başarılı olamazlar. İstihdam ile ekonomik büyüme arasındaki özellikle Türkiye örneğinde zayıflatan nedenler, sadece “tarımsal çözülme” ve “kadın istihdamındaki olumsuz tablo” değildir. Bunların dışında istihdam ile ekonomik büyüme arasındaki bağın zayıflaması ve sağlıklı bir istihdam artışının sağlanamaması; ekonomik büyümenin genel olarak emek-dışı faktörlere dayalı olması, çalışanların ortalama çalışma saatleri çok uzun olması, çalışma çağındaki nüfus artış hızının çok yüksek olması, teknolojik değişimlerin istihdama olan olumsuz etkilerinin olması, ekonomik büyümenin bölgesel olarak dengesiz olması, genel olarak kayıt dışı istihdam oranının çok yüksek olması, çocuk işçiliğinin çok fazla olması, etkin politikaların dayandığı sayısal verilerin yokluğu gibi birbiriyle bağlantılı/bağlantısız birçok nedenle de ilgilidir. Bu nedenlerin tümünün bir çalışma kapsamında ele alınması imkan dahilinde olmadığından ve bu nedenlerin çoğunlukla belirtilen ilk iki nedenle kesişmelerinden dolayı bunlar, “Diğer Nedenler” başlığı altında kısaca sunulmaya çalışılacaktır. 2.1 TARIMSAL ÇÖZÜLMENİN İSTİHDAMA ETKİSİ Tarım sektörünün Türkiye ekonomisi içerisindeki önemi, eş düzeydeki ülkelere göre hala daha yüksektir. Çünkü tarımsal nüfus ve istihdamın toplam nüfus ve istihdam içindeki oranı son dönemlerdeki azalmaya rağmen hala yüksektir. Ayrıca bu sektör, “farklı gelişmişlik düzeyine sahip ülkelerde, nüfusun zorunlu gıda maddeleri ihtiyacını karşılaması, sanayi sektörüne hammadde sağlaması, sanayi ürünlerine talep yaratması, 140 9.Kalkınma Planı, Gelir Dağılımı ve Yoksullukla Mücadele Özel İhtisas Komisyonu Raporu 45 milli gelir ve ihracata katkıları ile tüm sektörlerden faklı bir öneme sahiptir.”141 Dünya nüfusunun hala artması, çevresel sorunlar, su krizi, iklim değişikliği sorunları 142 ve son ekonomik krizlerin oluşturduğu daha çok gıda ihtiyacı, tarım sektörünü daha da önemli kılmaktadır. Tarım politikalarının tarımsal üretim ve istihdam üzerinde daha etkili ve verimli uygulanması ülkelerin öncelikleri arasına girmiştir/girmelidir. Türkiye’de tarımsal politikaların yönlendirilmesinde Tarım Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı basta olmak üzere yaklaşık 20 kuruluş için hizmet tanımlaması yapılmıştır. Bu kurumlar arasında sağlıklı bir koordinasyonun olmamasının yanı sıra, Türkiye’de iç içe geçmiş ve politik tercihlere bağlı bir tarım politikası uygulanmaktadır. AB, tarımsal destekleme politikasının sağlıklı olarak yürüten müdahale kuruluşlarını güçlendirirken, Türkiye’de bu görevi yapan TMO, TEKEL, Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri, Türkiye Seker Fabrikaları AŞ vb. kurumlarını özelleştirmekte ya da tasfiye edilmektedir.143 Tarım sektörü bu kadar sorumlu kuruma rağmen en sorunlu alanlardan biridir. 2007 yılına göre de önceki birçok yılda olduğu gibi, tarım sektöründe çalışan kişi başına düşen üretim, sanayi ve hizmet sektöründe çalışan kişi başına düşen üretimden daha düşüktür. Bu durum Tablo 12’de gösterilmiştir. Tarım sektöründe çalışan bir kişi yaklaşık olarak sanayi sektöründe çalışan bir kişinin 3’te biri, hizmetler sektöründe çalışan bir kişinin de 6’da biri kadar hasıla üretmektedir. Bu rakamlar tarım istihdamın dokuz milyon olduğu 2000 öncesi yıllarda elbette daha olumsuzdur. Kadın istihdamının yarısından fazlasının tarım sektöründe çalıştığı varsayılırsa kadın yoksulluğunun, işsizliğinin ve eğitim düzeyinin düşüklüğünün istihdam ve gelir elde etme bağlantısı da yakalanacaktır. Ayrıca tarım kesiminde çalışanların yoksulluk riskinin neden yüksek olduğu da bu durumla bağlantılıdır. Avrupa Birliğine uyum sürecinde yapılan yapısal dönüşümlerin gerçekleşmesi ile birlikte; IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşların Türkiye’de uygulanmasını istedikleri tarım politikaları, iç üretimi geriletmekte olup, gelişmiş ülkelerin ellerindeki tarımsal ürün fazlalıklarına (keza gıda sanayiine, tohumluk ve damızlık üretimine, gübre 141 Gürbüz, a.g.e., s. IV. 2007 yılı İnsani Kalkınma Endeksi’nin vurguladığı konu “Dünya Su Krizi”, 2008 yılının ise iklim değişikliği ile mücadele olmuştur. 143 Gürbüz, a.g.e., s.51. 142 46 ve tarımsal ilaç gibi girdilere) pazar bulmaya yönelik olduğu da savunulan bir görüştür.144 Ancak tarım istihdamı ve kadın istihdamının üretim ve pazar imkânları ile bağlantısından önce beşeri sermaye ve verimli istihdam bağlamında ele alınması gereklidir. Bunun yanı sıra tarım sektörü arzını belirleyen dinamiklerin tarım üretisinin insiyatifnden çıkmış olması tarımsal üretimi ve bir bütün olarak sektör pazarını birçok sorunla buluşturmaktadır. Tablo 12: 2007 Yılında Sektörlerde Kişi Başına Düşen Hasıla Tarım Sanayi Hizmet GSYİH (CARİ, TL) SAYI ORAN % 64.022.700.000 7,5 169.019.928.000 19,8 620.593.372.000 72,7 İSTİHDAM SAYI ORAN % 5.601.000 26,4 5.409.000 25,6 10.180.000 48 Toplam 853.636.000.000 21.190.000 100 İSTİHDAMDAKİ KİŞİ BAŞINA DÜŞEN HASILA (CARİ,TL) 11430,6 31247,9 60962,0 100 40284,9 KAYNAK:DPT Doğrudan Gelir Desteği (DGD), Türkiye’de 1999 yılı sonunda IMF ile imzalanan Stand-by Anlaşması çerçevesinde uygulanan “istikrar programı” kapsamında, Türkiye tarımsal destekleme politikalarında radikal bir değişiklik olarak kendisini göstermiştir. DGD uygulamasına geçiş ile ilgili temel belirlemeler IMF niyet mektuplarında yer almakla birlikte, DGD sistemi asıl olarak, IMF “reformlarının” Dünya Bankası Yapısal Uyum kredileri ile destekleneceği hükmü doğrultusunda Dünya Bankası ile 2001 yılında imzalanan “Tarım Reformu Uygulama Projesi (TRUP/ARIP) (Agricultural sokulmaktadır. Reform Implementation Project) çerçevesinde uygulamaya 145 Türkiye’de 2001 yılından itibaren uygulanmaya başlayan Tarım Reformu Projesi kapsamında; tüm tarımsal fiyat desteklemeler, girdi sübvansiyonlarını kaldırarak doğrudan gelir desteği sistemine geçmiştir. Türkiye’de Ortak Tarım Politikasına (OTP) uyum çerçevesinde, yeni bir tarım reformu oluşturulmakta ve bunun temelinde, tek başına uygulanan DGD sistemi yer almaktadır. 146 Doğrudan gelir desteklerinin üretimi ve yatırımları arttırmadığı, hatta 2007 yılında sadece tarım sektörü sabit sermaye yatırımlarının reel olarak azaldığı 2008’de 144 Gürbüz, a.g.e., s.3. Gürbüz, a.g.e., s.22. 146 Gürbüz, a.g.e., s.52. 145 47 de azalacağı DPT tarafından öngörülmüştür.147 DGD sistemi ise daha çok yoksulluk yardımı gibi bir tranfer ödemesi işlevi görmektedir. 2.1.1.1 Tarımsal Üretim ve Tarımsal İstihdamın İlişkisizliği Tarımsal istihdam ile tarımsal üretim arasındaki tarihi gelişim incelendiğinde tarım sektöründe gizlenen işsizliğin boyutları daha net ifade edilmiş olacaktır. Dolayısıyla verimsiz istihdamın büyümeye katkısının olmayacağı, böyle bir istihdamın beşeri sermaye birikimi ve beşeri kalkınma artırımına neden olamayacağı mutlaka ifade edilmelidir. Grafik 4: GSMH’nin Sektörel Dağılımının Değişimi GSMH SEKTÖREL DAĞILIM 70,0% 60,0% 50,0% 43,1% 46,8% 44,8% 40,9% 37,5% 40,0% 30,7% 24,2% 30,0% 16,3% 20,0% 13,1% 11,1% 2000 2006 10,0% 0,0% 1923 1930 1940 1950 1960 TARIM 1970 SANAYİ 1980 1990 HİZMET 1923-2006 istatistiklerine göre 148 tarımsal üretim yaklaşık olarak üç yılda bir, önceki yıla göre azalarak 25 kez azalma göstermiştir. 1940-45 yılları arası hariç bu durum genelde ard arda olmamıştır. Bu dönemde genel üretimin 15 kez azaldığı varsayılırsa tarımsal üretimin daha istikrarsız olduğu görülecektir. 2005 yılına gelindiğinde 1923’yılına göre tarımsal üretim 13 bin 159 kat daha artmıştır. Aynı dönemde tarım istihdamı ise tarımsal üretimle genellikle bağlantılı olmayarak 1930, 1940, ve 1968 yılları istisna olmak üzere sürekli bir artış göstererek 1923 yılından 1972 yılına kadar 4 milyon 525 bin kişiden 8 milyon 421 bin kişiye yükselmiştir. Tarım istihdamı 1972 yılından 1987 yılına kadar düzenli olarak yavaş yavaş azalmış ve 8 milyon 197 bin kişiye inmiştir. 1988 yılından itibaren daha düzensiz artış ve azalışlar 2001 yılına kadar devam etmiş ve tarımsal istihdam 1996 yılında Türkiye tarihinin en 147 148 DPT, 2009, Genel Ekonomik Hedefler ve Yatırımlar, http://www.tuik.gov.tr/yillik/Ist_gostergeler.pdf s.666 48 büyük tarımsal istihdam sayısı, 9 milyon 259 bin kişiye ulaşmıştır. 2001 yılından bu yana 1972-87’deki yavaş azalmanın aksine daha sert ve sürekli bir istihdam azalması tarım sektöründe söz konusudur. 2007 yılı itibariyle de tarımsal istihdam 5 milyon 393 bin kişi149 olmuştur. 2008 ise çözülmenin yavaşladığı hatta 3. dönemde tersi bir eğilim içine girdiği görülmüştür. 1972-87 arası yıllarda tarımsal üretimin önceki yıla göre 5 kez azalmış olması ile istihdam azalması arasında bağ olduğu ileri sürülse bile 2000 sonrasında reel tarımsal üretim azalması 2 kez çok düşük oranlarda olmasına rağmen istihdam 1996 yılına göre 2007 yılına gelindiğinde tarımda çalışan kişi sayısı % 41,8 oranında azalmıştır. Ama buna karşın tarımsal üretim 1998-2007 yılları arasında sabit fiyatlarla % 3,3 büyüme göstermiştir.150 Grafik 5: Tarım Sektörünün İstihdam İçindeki Oransal Değişimleri151 100,0% 89,9% 87,5% 85,9% 84,1% 74,1% 80,0% 63,2% 53,2% 60,0% 46,9% 36,0% 40,0% 26,4% 1960 1970 1980 1990 2000 -9,57% -5,66% 1950 -6,37% 1940 -10,00% 1923 -10,84% -1,80% 1930 0,0% -9,99% -1,63% 0 -2,43% 20,0% 2007 -20,0% -40,0% Tarımın İstihdam İçindeki Oranı Tarımın İstihdam İçinde Oransal Azalma Miktarları Tarım istihdamı 1990’lara kadar istihdamdaki ağırlığını korurken, milli hasıla içindeki ağırlığı 1960’lardan itibaren azalmıştır. Tarımın üretim ve istihdam içindeki ağırlının azalması, aslında ülkenin işgücü ve üretim piyasasının tarıma göre daha istikrarlı olan sektörlere kayması anlamına gelmekte ve kalkınmaya işaret etmektedir. Dünya bankasının verilerine göre 1995-2005 yılları arasında tüm ülkeler içinde sadece 14 ülkenin152 GSYİH içerisinde tarımın payı artmıştır. Bu ülkelerde sadece Arjantin ve Uruguay ülkeleri İnsani kalkınma indeksinde gelişmiş ülkeler arasında iken diğer 149 ADNKS’ye uyarlanmamış ve önceki yıllarla kıyaslanabilir veridir. http://www.tuik.gov.tr/yillik/yillik.pdf (TÜİK 2007 istatistik yıllığı, s.319 ) 151 Şekil TÜİK verileri derlenerek hazırlanmıştır. Tarımın istihdam içinde oransal azalma miktarları şekildeki zaman serisi dikkate alınarak önceki yıldan azalan tarım oranını gösteriyor. Örneğin 1930 yılında tarımın istihdam içinde oransal azalması % -2,43 (89,9- 87,5)’tür. 152 Angola, Arjantin, Merkez Afrika Cum. Comoros, Cibuti, Eritre, Gambia, P.Y. Gine, Haiti, Malavi, Paraguay, Sierra Leona, Türkmenistan, Uruguay, 150 49 ülkeler bu indekste Türkiye’nin altında153 yer alıp daha çok gelişmemiş ülkeler içerisindedirler.154 Bunların dışında tüm ülkelerde tarım toplam yurt içi hasıla içindeki payı azalmıştır. 1995-2005 döneminde dünya üretiminde de tarımın payı % 4,4’ten % 3,2’ya düşmüştür. Tablo 13: GSMH’nın Sektörel Dağılımının Tarihi Değişimi TARIM 1923 1930 1940 1950 1960 1970 1980 1990 2000 2006 GSMH SEKTÖREL DAĞILIMI SANAYİ 43,1% 10,6% 46,8% 10,0% 44,8% 14,6% 40,9% 13,1% 37,5% 15,7% 30,7% 17,5% 24,2% 20,5% 16,3% 25,9% 13,1% 27,8% 11,1% 29,3% HİZMET 46,3% 43,2% 40,6% 45,9% 46,8% 51,7% 55,4% 57,9% 59,0% 59,6% KAYNAK: TÜİK Tarım sektöründe istihdam azalmasının olumsuz sonuçları olarak ekonomik büyümeye rağmen istihdam artışının olmaması gösterilmektedir. Ancak tarımsal istihdam azalmasının işgücü piyasasına olumlu etkileri de olmuştur. Gizli işsizliğin azalmasının yanı sıra işgücü piyasasında ne kadar işsiz olduğunun bilinmesi ve bunların niteliklerinin açığa çıkması, uygulanacak politikaların yönlendirilmesi açısından olumludur. Tarım istihdamının azalması toplam istihdam içindeki kayıt dışılık ve ücretsiz aile işçisi oranının azalması ile sonuçlanmıştır. 1990 yılında kayıt dışı istihdam oranı yaklaşık olarak % 56 civarında iken tarımın kayıt dışılık içindeki oranı yaklaşık olarak % 75 civarındadır. 2000 yılında kayıt dışılık oranı % 51 civarına gerilerken tarım istihdamının payı % 63 civarındadır. 2006 yılında kayıt dışılık oranı % 50’nin altına gerçekleşmiş ve tarım kayıt dışılık payı da % 50’nin altında olmuştur. Gelir kazandırmayan çalışma olarak adlandırılan ücretsiz aile işçiliğinin azalması da toplam istihdam içindeki payını, tarımsal istihdamın azalmasıyla düşürmüştür. 1990 yılında toplam istihdam % 64,2’si tarımda olan % 30,1 oranında 153 154 Türkiye 2008 yılında 84. sıradadır 177 ülke arasında. http://hdr.undp.org/en/statistics/ 50 ücretsiz aile işçilerinden oluşurken, 2000 yılında toplam istihdam % 60’ı tarımda olan % 21,6 oranında ücretsiz aile işçilerinden oluşmuştur. 2007 yılında toplam istihdam % 53,4’ü tarımda olan % 14,1 oranında ücretsiz aile işçisinden oluşmaktadır. Aynı eğilimin kırılgan istihdam içinde sayılan “kendi hesabına çalışanlar” için de kısmen olduğu ama ücretsiz aile işçiliği kadar olmadığı söylenebilir. 1990 yılında toplam istihdamda % 56,4’ü tarımda olan % 26,4 oranında kendi hesabına çalışan varken, 2007 yılında toplam istihdamda % 53,3’ü tarımda olan % 22,3 oranında kendi hesabına çalışan vardır. Tarımsal çözülmenin daha çok kırsal istihdam üzerinde ve kadın istihdamında etkileri görülmüştür. 1990 yılında % 76,2’si tarım sektöründe çalışan 5 milyon 637 bin kişi olan kadın istihdamı 2007 yılına kadar 105 bin kişi azalarak, % 47,3’ü tarım sektöründe çalışan 5 milyon 528 bin kişi olmuştur. Aynı tarihlerde erkek istihdamı 12 milyon 901 bin kişiden 2 milyon 760 bin kişi artarak 15 milyon 661 bin kişi olmuştur. Tarımsal çözülmenin Türkiye işgücü piyasasını ne kadar etkileyebileceği ölçülebilir bir durumda değildir. Çünkü bu konu üzerine yapılmış çalışmalar sadece hanehalkı işgücü anketi kapsamında olanlardır. Bununla beraber çözülmenin hızının azaldığı da ortadadır. Özellikle 2008 yılının 2. ve 3. dönemlerinde tarımsal istihdamın önceki yıllara göre artış göstermiş olması bunun göstergesi olabilir. Ancak dünyada yaşanan ekonomik krizin ve Türkiye’de de yavaşlayan büyümenin, kişileri işini değiştirmeme, iş beğenme, her ne iş olsa yapma yönünde etkilediği de söylenebilir. Hem dünyada hem Türkiye’de işsiz sayısı ve oranlarının yükselme eğiliminde olması bu sonucu bereberinde getirmektedir. 51 2.2 İŞGÜCÜ PİYASASININ CİNSİYETÇİ OLUŞU/MUNUN ETKİSİ İşgücünün cinsiyetlere göre/cinsiyetçi yapılanması yaygın ve insanlık tarihi kadar eski olan bir durumdur. Toplumların çoğunda hiyerarşik yapılanmanın tepesinde erkekler, dibinde de kadınların yer aldığı görülmektedir. Bu yapılanmanın ataerkillik ve kapitalizmin gelişim süreciyle daha da keskinleştiği açıktır. Bu ayrışmanın azaltılması da uzun vadeler gerektiren bir durumdur.155 Kadın-erkek herkesin kişisel potansiyelini fırsat eşitliği çerçevesinde kullanma hakkı sadece insan haklarının bir gereği değil aynı zaman da istikrarlı bir kalkınma ve gelişme sürecinin olmazsa olmazıdır. Ayrıca nüfusun yarısına yakınını oluşturan kadınların “beşeri sermaye” içerisinde olmayıp “pasif” rollerde, verimli olmayan bir hayat içerisinde yaşamaya devam etmesinin; yoksulluğun derinleşerek yaygınlaşması, işsizliğin azaltılamaması, ortalama istihdam sürelerinin kısa olması, büyüme ve kalkınmanın istikrarsız olması ile sonuçlandığı ifade edilmelidir. Çalışma hayatı içerisinde, insan onuruna yaraşır bir iş bulup yaşamını devam ettirmek, her zaman kolay olmamıştır. Yaygın söylemle, işsizlik dünyanın her tarafında acilen çözüm bekleyen en büyük sosyal sorun olarak, en can yakıcı yoksulluk resimleri ile karşımızda durmaktadır. Yoksulluğun yeniden üretilmesi anlamına gelen uzun süreli işsizlik Türkiye’de olduğu gibi dünyada da makul düzeylerin çok üzerindedir. Günümüzde zamanın en eski çelişkisi; siyasal, ekonomik veya diğer bir çok eşitsizlik biçimlerinin ona göre geride kaldığı bir düzeyde olan kadın-erkek eşitsizliği, işgücü piyasasında -diğer yaşam alanlarında da görülebileceği gibi- somut olarak kadın aleyhinedir. Erkek üstünlüğü ve kadının bağımlılığı üzerine kurulu “sosyal düzen kuralları” ve toplumsal yapı işgücü piyasasında da kendini göstergelere yansıtmaktadır. Kişinin iş bulma şansı eğitim düzeyi ve kişisel yetenekleri kadar hangi cinsiyete mensup olduğuna da bağlı olmaktadır. Bu durum yoksulluğun kadınlaşması ve işgücü piyasasının ise erilleşmesi ile kendini yeniden üretmektedir. “Geleneksel cinsiyet rollerine ilişkin olarak aile içinde kadın ile erkek arasında sürdürüle gelen cinsiyet ayrımcılığı, kadınlara erkeklerle birlikte eşit olanaklar 155 Hartman, Heidi; The Hıstorıcal Roots Of Occupatıonal Segregatıon, 1976 http://www.jstor.org/pss/3173001 52 tanınmasını çeşitli biçimlerde engellemektedir. Ev işlerinin paylaşılmasında olduğu kadar beslenme, sağlık, eğitim vb. konularda çocuklara sunulan olanaklarla ilgili olarak ailenin aldığı kararlarda, genel olarak erkek çocuklar kollanmaktadır. Eğitimin her kademesinde kadınların oranı erkelerin oranından daha düşüktür. Okullarda öğretmenler erkek ve kadınlara farklı davranmaktadır. Kadın-erkek rollerine ilişkin geleneksel kalıp tanımlar, kadınların eğitimine yönelik öğretmen tutumlarına da yansıtılmakta; okul kitapları, müfredat programları, okul ve program seçimi vb. yollarla erkek-kadın ayrımı eğitim uygulamalarında da sürdürülmektedir.” 156 Bilginin ve bilgi teknolojilerinin giderek önem kazandığı günümüzde, nitelikli insan gücü yetiştirilmesinin ekonomik kalkınmaya içerik olarak büyük katkılarda bulunduğu bilinmektedir. Gelişmiş ülkelerle azgelişmiş ülkeler arasındaki en önemli farklardan birisi, her yönden yetişmiş insan gücü alanındadır. İnsan gücünün verimliliğinin artmasını sağlayacak en önemli araç ise, eğitimdir. Üretime katılan bireyin sahip olduğu ve genel anlamda insanın niteliğini vurgulayan bilgi, beceri, deneyim ve dinamizm gibi pozitif değerler olarak ifade edilen beşeri sermayenin temel bileşenlerinden olan eğitim, ekonomik ve sosyal boyutları bakımından gelişme sürecinin en önemli kaynaklarından biridir. 157 Ancak Türkiye’de öğrenci başına yapılan harcama tutarı OECD ülkeleri içerisinde sondan ikincidir. 158 Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) 2007-2008 istatistik yıllığına göre159 tüm eğitim düzeylerinde erkek sayısı kadın sayısından daha fazladır ve eğitim düzeyi yükseldikçe kadın oranı daha da azalmaktadır. Okul öncesi eğitim içerisinde erkek oranı % 50,4 iken, bu oran ilk öğretimde % 52,3 orta öğretimde % 55,2dir. ÖSYM’nin açıkladığı 2005-2006 yılı bilgilerine göre160 yüksek öğretime yeni kayıt yapanlar içinde erkek oranı % 56,3, mevcut toplam yüksek öğrenim öğrencileri içinde erkek oranı % 57,6’dır. Yüksek lisans yapanlar içerinde erkek oranı % 58,2 ve doktora yapanlar içinde erkek oranı % 60,6’dır. Türkiye’de kadın/erkek okullaşma oranları incelendiğinde erkek göstergelerinin son yıllarda azalma eğiliminde olmasına rağmen genellikle en az % 10 farkla daha fazla olduğu görülecektir. Bu azalmanın zorunlu eğitim süresinin 8 yıla 156 KSSGM, 2000, Kız Çocuklarının Mesleki Eğitime ve İstihdama Yönelmeleri, s.6. Özsoy, Ceyda; Türkiye’de Mesleki Ve Teknik Eğitimin İktisadi Kalkınmadaki Yeri ve Önemi, 2007, Yüksek Lisans Tezi, s 158 Sondan 1. Brezilya’dır 159 http://sgb.meb.gov.tr/istatistik/meb_istatistikleri_orgun_egitim_2007_2008.pdf 157 160 http://www.osym.gov.tr/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFF7A2395174CFB32E174B6113DA2B1A6EC 53 çıkarılması ile doğrudan bağlantısı vardır. Daha yüksek düzeylerde de kadın-erkek oranlarının birbirlerine yaklaşabilmesi için zorun eğitim süresi uzatılmalıdır. Tablo 14’te farklı ülkelerde zorunlu eğitim yaşları ve zorunlu eğitim süreleri belirtilmiştir. Tablo 14: Farklı Ülkelerde Zorunlu Eğitim161 Ülke Yaş Danimarka Belçika Fransa Almanya Yunanistan İrlanda İtalya Lüksembourg Hollanda Portekiz İspanya İngiltere Türkiye Zorunlu Eğitim Süresi 7-16 6-18 6-16 6-18 6-15 6-15 6-14 4-15 5-17 6-15 6-16 5-16 6-14 9 12 10 12 9 9 8 11 12 9 10 11 8 Tablo 14’te görülebileceği gibi bir çok ülkede zorunlu eğitim yaşı ve süresi Türkiye’nin üzerindedir. Zorunlu eğitim kadın nüfusunun okur yazarlık düzeyinin erkek nüfusun düzeyinde paralel gelişmesine aracı olacaktır. Ayrıca hem genel hem de mesleki eğitim içeriği uygun hale getirile bilinirse kadınlar işgücü piyasasına daha yakınlaşmalarını sağlayacak bir araç daha oluşturulmuş olur. Tablo 15: İşgücü İçerisinde Eğitim Durumlarına Göre Kadınların Erkeklere Oranı Eğitim Düzeyi Türkiye Kent Kır Okuma-yazma bilmeyen 2,00 0,82 2,78 Okuma yazma bilen fakat bir okul bitirmeyen İlkokul İlköğretim Ortaokul veya dengi meslek okul Genel lise Lise dengi meslek okul 0,60 0,33 0,87 0,30 0,38 0,15 0,30 0,25 0,19 0,26 0,15 0,32 0,27 0,45 0,54 0,16 0,25 0,20 Yüksekokul veya fakülte Toplam Kaynak: TÜİK Hanehalkı İşgücü Anketi Veritabanı 0,52 0,55 0,39 0,35 0,28 0,49 161 Özsoy, a.g.e., s.37. 54 Türkiye işgücünün eğitim dağılımına göre; sadece okuma-yazma bilmeyen kadınlar işgücü olarak erkeklerden fazladır. Türkiye genelinde okuma-yazma bilmeyen kadın işgücü erkek okuma-yazma bilmeyen işgücünün 2 katıdır. Kırsal işgücünde bu rakam 2,78’dir. Kent işgücünde tüm eğitim düzeylerinde erkek işgücü daha fazladır. Yüksekokul veya fakülte mezunu kadın işgücü, Yüksekokul veya fakülte mezunu erkek işgücünün 0,52 katıdır. Bu rakam kentte 0,55 kırda ise 0,39’dur. Tablo 15’te diğer eğitim düzeylerindeki değerler de gösterilmiştir. Türkiye genelinde istihdam edilen erkeklerin % 44’ü ilkokul mezunu iken bu oran kadınlarda % 39’dur. Kent istihdamındaki erkeklerin % 38,5’i kadınların % 26’sı ilkokul mezunu iken kırda bu oran erkekler için % 53, kadınlar için % 50’dir. Türkiye genelinde istihdam edilen erkeklerin % 11,2’si yüksekokul veya fakülte mezunu iken bu oran kadınlarda % 15,8’dir. Kent istihdamındaki erkeklerin % 14,9’u kadınların % 29,6’sı yüksekokul veya üniversite mezunu iken kırda bu oran erkekler için binde 5, kadınlar için binde 4’tür. Türkiye geneli istihdam içerisinde, eğitim düzeylerine göre “sadece” okumayazma bilmeyen kadın sayısı, erkek sayısından fazla olup 2,20 katıdır. Kentlerde her eğitim düzeyinde erkek sayısı kadın sayısından fazla iken kırda Türkiye ortalamasını da etkileyen okuma-yazma bilmeyen kadın istihdamı sayısı, aynı durumdaki erkeklerin 2,91 katıdır. Tablo 16’da eğitim durumlarına göre kadın istihdamının erkek istihdamına oranları verilmiştir. Tablo 16: İstihdamdakilerin Eğitim Durumlarına Göre Kadınların Erkeklere Oranı EĞİTİM DURUMU TÜRKİYE 2,20 KENT 0,94 KIR 2,91 Okuma yazma bilen fakat bir okul bitirmeyen 0,65 0,36 0,91 İlkokul 0,31 0,18 0,47 İlköğretim 0,39 0,25 0,57 Ortaokul veya dengi meslek okul 0,14 0,13 0,16 Genel lise 0,26 0,28 0,23 Lise dengi meslek okul 0,22 0,24 0,17 Yüksekokul veya fakülte 0,49 0,52 0,36 Toplam Kaynak: TÜİK Hanehalkı İşgücü Anketi Veritabanı 0,35 0,26 0,50 Okuma-yazma bilmeyen 55 Türkiye genelinde istihdamdakilerin yaş dağılımı incelendiğinde, 15-24 yaş aralığında % 12,8 istihdam var iken erkeklerde bu yaş aralığında % 11,7 istihdam, kadınlarda % 16 istihdam vardır. Cinsiyetler açısından bakıldığında, genç nüfus içerisinde kadın istihdam oranı erkeklerden daha fazladır. Grafik 6: İstihdamın Yaş Dağılımı Erkek Kadın 3000 2500 2000 1500 1000 500 0 15-19 20-24 25-29 30-34 35-39 40-44 45-49 50-54 55-59 60-64 65+ 25-39 yaş aralığında Türkiye geneli istihdam oranı % 36,2, erkek istihdam oranı % 37,3, kadın istihdam oranı % 37’dir. 40-64 ve 65+ yaş aralıklarında Türkiye geneli, erkek ve kadın istihdam oranları eşit olup % 49 ve % 2’dir. 15-29 yaş aralığında (Toplam kadın istihdamının % 37’si bu aralıktadır.) bulunan kadınlar ilkokul ve üzeri eğitim düzelerinde erkeklerden daha fazla istihdamdadır. Yani eğitim düzeyi yükseldikçe, 30 yaş altı kadınlar aynı durumdaki erkeklerden daha fazla istihdama dahil olmaktadır. 30-60 yaş aralığında erkek istihdam oranı (Toplam erkek istihdamının % 43’ü bu aralıktadır.) her eğitim düzeyinde kadınlardan daha fazladır. İstihdamın dışında işsizler içerisinde Türkiye genelinde en düşük işsizlik oranı okuma-yazma bilmeyenlere aittir. Tabii ki burada en önemli etken bu eğitim düzeyinde, işgücüne katılma oranlarının en düşük olmasıdır. Toplam işsizlerin % 37’si, erkek işsizlerin % 41’i, kadın işsizlerin % 24’ü ilkokul mezunudur. Bunun sebebi en çok (Erkeklerde % 43,8, Kadınlarda 37,8 ) ilkokul mezunlarının işgücü içinde olmasıdır. Toplam işgücünün içerisinde 5 yıllık ilkokul eğitimine sahip olanların ağırlığının % 40’lara yaklaşması ve yüksek öğretim düzeyindeki işgücü oranının % 10’nun altında olması, % 90 işgücünün lise, lise dengi ve altı düzeyde eğitim düzeyine sahip olması Türkiye’de genel nüfusun ve işgücünün eğitim düzeyi düşüklüğünün bir 56 göstergesidir.162 Bu göstergeler işgücü piyasasında en çok aranılan ve en çok çalışılan mesleğin “beden işçiliği” olması gibi çok ta görülmek istenmeyen sonuçların nedenlerini açıklamakta ve beşeri sermaye birikimi açısından olumsuz bir tablo sunmaktadır. Kurumsal nüfus içerisinde ve çalışma çağında olan kadınların % 20’ye yakınının, erkeklerin ise % 4’de yakının okuma yazma bilmemesi bu durumu göstermektedir. İşgücü içerisindeki eğitim göstergelerinin benzerleri işsiz göstergeleri içinde vardır. Grafik 7: Eğitim Düzeylerine Göre İşsizlik Oranları ERKEK İ.O KADIN İ.O 25 22,9 21 20 15,4 12,8 15 9,2 6,7 5 11,2 9,2 7,8 4,3 Yüksekokul veya fakülte Genel lise Lise dengi meslek okul Ortaokul veya dengi meslek okul ilköğretim Okuma yazma bilen fakat bir okul bitirmeyen 1,4 Okumayazma bilmeyen 0 13 10,2 İlkokul 10 11,5 10,4 15,2 Türkiye genelinde toplam işsizlerin % 12’si, erkek işsizlerin % 9’i, kadın işsizlerin % 20’si yüksekokul veya fakülte mezunudur. Kentte işsizlerin % 14’ü, erkek işsizlerin % 10’u, kadın işsizlerin % 22’si yüksekokul veya fakülte mezunudur. Kadınların decent work kapsamında iş bulamamalarının sadece eğitimle ilgili bir durum olmadığı anlaşılmaktadır. Kadınlarda yüksekokul veya fakülte eğitimi düzeyi altındaki eğitim düzeylerinde, eğitim düzeyleri yükseldikçe işsizlik oranları da yükselmiştir. Eğitim düzeyi yükseldikçe işgücüne katılma oranı yükselmesine karşın, yükseköğrenim öncesi dönemlerde iş bulma şansı ona paralel olarak artmamaktadır. Türkiye genelinde yüksek okul veya fakülte mezunu kadın işsizlik oranı aynı durumdaki erkeklerin işsizlik oranın 1,67 katıdır. Kır kesiminde bu oran 1,75’tir. 162 TOKSÖZ, Gülay; Türkiye’de Kadın İstihdamının Durumu, Ankara, 2007, s.15. 57 Tablo 17: İşsizlik Oranlarının Eğitim Durumlarına Göre Kadınların Erkeklere Oranı İŞSİZLİK ORANI KİO/EİO EĞİTİM DURUMU TÜRKİYE KENT Okuma-yazma bilmeyen 0,13 0,35 Okuma yazma bilen fakat bir okul bitirmeyen 0,37 0,64 İlkokul 0,73 1,34 İlköğretim 0,83 1,22 Ortaokul veya dengi meslek okul 1,49 1,73 Genel lise 2,04 2,14 Lise dengi meslek okul 2,28 2,13 Yüksekokul veya fakülte 1,67 1,66 Toplam 1,06 1,50 Kaynak: Türk Hanehalkı İşgücü Anketi Veritabanı KIR 0,10 TARIM DIŞI İŞSİZLİK ORANI KİO/EİO TÜRKİYE KENT KIR 0,49 0,58 0,21 0,29 0,35 0,55 0,82 1,45 1,30 0,82 1,53 1,32 0,82 1,21 1,25 0,98 1,76 2,77 1,75 0,57 1,71 2,08 2,23 1,66 1,58 1,76 2,13 2,12 1,66 1,59 1,48 2,05 2,73 1,69 1,59 Kadınların tarım dışı işsizlik oranları ilkokul ve üzeri tüm eğitim düzeylerinde, Türkiye genelinde, kentte ve kırda erkek tarım işsizlik oranlarından daha fazladır. Tablo 17’de kadın işsizlik oranlarının ile erkek işsizlik oranlarına ve kadın tarım-dışı işsizlik oranlarının ile tarım dışı erkek işsizlik oranlarına bölünmeleri sonucu elde edilen veriler gösterilmiştir. “1’den” büyük tüm değerlerde kadın işsizlik oranı daha yüksektir. Kadın işsizlerin % 45’i 25 yaşın altında iken, bu oran erkeklerde % 32’dir. 25-34 yaş aralığında bekleyen kadın işsiz oranı ile erkek işsiz oranı birbirine yakın olup sırasıyla % 36 ve % 35’tir. 35-54 yaş aralığında kadın işsiz oranı % 30 iken erkek işsiz oranı % 18’dir. 55+ yaş aralığında kadın işsiz oranı % 1 iken erkek işsiz oranı % 3’tür. Erken yaş aralıklarında daha fazla olan kadın işsiz oranı ileri yaş aralıklarında erkek işsiz oranlarından daha azdır. İş arama sürelerine göre Türkiye’deki uzun süreli işsizler % 32 ilkokul, % 20 genel lise, % 14 lise dengi meslek, % 14 yüksek öğrenim, % 13 orta okul ve dengi meslek okulu mezunlarından oluşmaktadır. Yüksek öğrenim düzeyinde erkek işsizler içinde uzun süreli işsiz oranı aynı durumdaki kadınların oranının yarısı kadardır. İlköğretim üzeri eğitimli kadınlardaki uzun süreli işsizlik oranı aynı durumdaki erkeklerin uzun süreli işsizlik oranından yüksek iken ilköğretim düzeyi altında tam tersi durum geçerlidir. 58 Tablo 18: Türkiye'de Eğitim Durumlarına Göre İşgücü Piyasası (2006)163 TÜRKİYE'DE EĞİTİM DURUMLARINA GÖRE İŞGÜCÜ PİYASASI (2006)164 Eğitim düzeyi Okuma-yazma bilmeyen 1.026 415 371 19 43 40,4 10,4 18,7 36,2 4,6 611 Okuma yazma bilen fakat bir okul bitirmeyen 1.341 679 601 29 78 50,6 11,5 17,7 44,8 4,3 662 9,2 11,6 70,2 4,8 2.352 83 10,2 11,4 74,5 4,3 492 89 30,9 15,4 18,1 26,1 3,8 1.302 ERKEK İlkokul 10.376 8.024 7.289 388 735 77,3 Ortaokul veya dengi meslek okul 2.887 2.395 2.151 İlköğretim 1.883 Genel lise 3.233 2.194 1.947 83 247 67,9 11,2 12 60,2 3,8 1.039 Lise dengi meslek okul 2.460 1.996 1.812 81 184 81,1 9,2 9,8 73,6 4,1 464 Yüksekokul veya fakülte 2.395 2.014 1.857 45 156 84,1 7,8 7,9 77,5 2,2 382 25.60118.297 16.520 7701.777 71,5 9,7 11,3 64,5 4,2 7.304 Toplam 581 492 103 244 22 Okuma-yazma bilmeyen 5.113 828 817 11 12 16,2 1,4 9,2 16 1,3 4.285 Okuma yazma bilen fakat bir okul bitirmeyen 2.094 409 392 7 17 19,5 4,3 14,5 18,7 1,6 1.685 45 164 23,1 6,7 16,8 21,6 1,9 8.140 İlkokul KADIN Kurumsal İşgücüne Tarım Eksik olmayan Eksik İKO İstihdam Dahil İşsiz İ.O % dışı istihdam çalışma İşgücü İstihdam İstihdam % oranı % Olmayan çağındaki İ.O% % Nüfus nüfus 10.587 2.447 2.283 Ortaokul veya dengi meslek okul 1.505 360 305 9 55 23,9 15,2 19,5 20,3 2,6 1.145 İlköğretim 1.557 219 191 2 28 14,1 12,8 23,5 12,3 1,1 1.338 Genel lise 2.351 663 511 14 152 28,2 22,9 25 21,7 2,1 1.688 Lise dengi meslek okul 1.350 500 395 12 105 37 21 21,9 29,2 2,4 850 Yüksekokul veya fakülte 1.510 1.054 917 19 137 69,8 13 13,1 60,7 1,8 456 119 670 24,9 10,3 17,9 22,3 1,8 19.588 Toplam TOPLAM ERKEK/ TOPLAM KADIN 26.067 6.480 5.810 0,982 2,824 2,843 6,4712,6522,8710,9420,631 2,892 2,333 0,373 KAYNAK:TÜİK Tablo 18’de görüldüğü gibi kadın sayısının erkek sayısından fazla olduğu işgücü piyasası göstergeleri olarak, sadece “Kurumsal olmayan çalışma çağındaki nüfus” “İşsizlik oranları” ve “İşgücüne Dahil Olmayan Nüfus” göstergeleri vardır. Bunun dışında erkek işgücü ve istihdamının kadın işgücü ve istihdamının yaklaşık olarak 2,9 katı, eksik istihdamının 6,5 katı olduğu, işsiz sayısının 2,7 katı olduğu görülmektedir. Kentte bu oranlar erkek nüfus lehine artmaktadır. Sadece işsizlik oranları ve işgücüne 163 ADNKS. Güncellemesi henüz yapılamadığından 2006 verileri kullanılmıştır. Ayrıca oransal bir değerlendirme olduğundan bu durum çok da önemli değildir. 164 ADNKS. Güncellemesi henüz yapılamadığından 2006 verileri kullanılmıştır. 59 dahil olmayan nüfus göstergelerinin kadınlardan daha düşük olduğu kent işgücü piyasasında erkek istihdam göstergeleri yaklaşık olarak kadınların 3,7 (+-0,2) katıdır. Tablo 19: İşgücü Piyasası Denklik Göstergeleri TÜRKİYE'DE İŞGÜCÜ PİYASASI Kurumsal olmayan çalışma çağındaki nüfus ERKEK KIR 9.155 6.656 6.152 KENT 16.447 11.640 TÜRKİYE 25.601 18.297 KIR KADIN Eksik İşgücüne Tarım istihdamda Eksik İstihdam Dahil İşgücü İstihdam İşsiz İKO İ.O % dışı olanların İstihdam oranı % Olmayan İ.O% işgücüne Nüfus oranı % 375 505 72,7 7,6 12,1 67,2 5,6 2.497 10.368 395 1272 70,8 10,9 11,1 63 3,4 4.807 16.520 770 1.777 71,5 9,7 11,3 64,5 4,2 7.304 9.797 3.237 3.098 44 139 33 4,3 13,2 31,6 1,4 6.560 KENT 16.271 3.243 2.712 75 530 19,9 16,4 12,5 16,7 2,3 13.028 TÜRKİYE 26.067 6.480 5.810 119 670 24,9 10,3 17,9 22,3 1,8 19.588 DENKLİK GÖSTERGELERİ TE/TK KAPSAM Kurumsal olmayan çalışma çağındaki nüfus Eksik İşgücüne Tarım istihdamda Dahil Eksik İstihdam İşgücü İstihdam İşsiz İKO İ.O % dışı olanların İstihdam oranı % Olmayan İ.O% işgücüne Nüfus oranı % KIR 0,934 2,056 1,986 8,523 3,633 2,203 1,767 0,917 2,127 4,000 0,381 KENT 1,011 3,589 3,823 5,267 2,400 3,558 0,665 0,888 3,772 1,478 0,369 TÜRKİYE 0,982 2,824 2,843 6,471 2,652 2,871 0,942 0,631 2,892 2,333 0,373 KAYNAK: TÜİK Tablo 19’da gösterilen “Denklik Göstergeleri” kısmında birden küçük alanlar koyu gösterilmiş olup bu göstergelerde kadın değerleri yüksektir. Çocukluk ve eğitim süreçlerinde kadına öğretilen “kadınlık” meslek “tercihlerini de” etkilemektedir. İşgücü piyasasının cinsiyetçi ayrışımının sonuçları kadınlarda meslek çeşitlerinin daha çok kadın bedeni ile bağlantılı olmasına ve çeşitlilik sayısının az olmasına yol açmıştır. Kadınlarda okur-yazarlık oranının daha düşük oluşu, çeşitli sosyo-kültürel nedenlerle eğitim imkânlarından daha az yararlanmalarına neden olmaktadır. İŞKUR’un 2007 yılında yaptığı “İşgücü Piyasası İhtiyaç Analizine göre”165 50 ve daha fazla kişi istihdam eden tüm 50 artı istihdamlı kamu ve özel işyerlerinde ve 165 İlgili raporlara www.iskur.gov.tr üzerinden veya şu adresten ulaşılabilir: http://statik.iskur.gov.tr/tr/isgucuipiyasasi/isgucupiyasasiiarastirmasonuclariiiller/TÜRKİYE%20GENELİ .pdf 60 Türkiye Genelinde 2 bin 295 farklı meslek tespit edilmiş ve bu 2 bin 295 mesleğin 736’sında sadece erkekler çalışırken, 54 tanesinde sadece kadınların çalışmakta olduğu görülmüştür. Bunların dışında 144 meslekte sadece “birer” kadın, 91 meslekte sadece “ikişer” kadın 65 meslekte sadece “üçer” kadın, 48 meslekte sadece “dörder” kadın çalışmaktadır. Ayrıca TÜİK’in açıkladığı 2007 yılı hanehalkı işgücü anketine göre 166 İSCO 88 ayrımında istihdam dağılımı incelendiğinde 9 ana meslek sınıfının 3’ü içerisinde kadın oranı % 10’nun altındadır. Bunun yanı sıra kadın oranının en yüksek olduğu “Nitelikli tarım, hayvancılık, avcılık, ormancılık ve su ürünleri çalışanları” içerisinde bu sektörden kaynaklanan nedenlerle “Decent Work” kavramı ile uyumlu meslek ve çalışma koşulları çok az vardır. Tarımdaki kadınlar üretim faaliyetlerinin büyük bir bölümünü küçük aile işletmelerinde ücretsiz aile işgücü olarak yerine getirmektedir. Aile işgücünün özelliğine uygun olarak kadın, çalışmaları karşılığında işgücüne ya doğrudan katılır veya ücretli olarak başka işletmelerde çalıştığı zaman çalışmasının karşılığını alır ve bunu genelde aile başkanı olan erkeğe verir. (9) 167 Tarım sektöründe gezici tarım işçileri için yapılan bir araştırmada şöyle bir değerlendirme bulunmaktadır. “İşçinin işletmede daimi veya geçici olarak bulunuşuna göre daimi işçi ve geçici işçi olarak tasnifi yapılmaktadır. Daimi işçi, işletmenin faaliyeti esnasında her zaman işi bulunan yanaşma, bekâr çiftçi, çoban, kâhya gibi kimselerdir. En az bir üretim dönemi veya yılı işletmede bulunurlar. Görevleri gereği günün her saatinde, hatta gerektiğinde, gece bile iş görmek durumundadır. Daimi işçi erkek, kadın ve çocuk olabilirse de, daha ziyade erkek işçiler daimi olarak çalışmaktadırlar Geçici işçi ise, işletmede yıl içerisinde, belirli zamanlarda, işlerin en yoğun olduğu ve kısa zamanda yapılması gerektiği dönemlerde ihtiyaç duyulur. Bunlar işe göre gündelikçi, aylıkçı veya mevsimlik işçi olup, işletme sahibi tarafından işlerin yoğun olduğu dönemlerde istihdam edilirler. Kuşkusuz bunlar erkek, kadın ve çocuk olabilir.”168 166 www.tüik.gov.tr Yıldırak, Nurettin, vd. a.g.e., s.9. 168 Yıldırak, Nurettin, vd. a.g.e., s.10. 167 61 Tarım sektöründe istihdamın kendisi zaten daimi istihdam kapsamında ele alındığında bile çoğu zaman verimli bir istihdam olanağı değildir. Kısmi süreli çalışma ile tam zamanlı çalışma verileri ile ilgili Türkiye’de kapsamlı bir veri bulunmaması hala önemli bir eksiktir. TÜİK’in eksik istihdam göstergeleri bize tüm çalışma biçimleri ile ilgili ayrıntılı bilgi sunamamaktadır. Tablo 20’de OECD’den alınan Kısmi-Tam zamanlı çalışma göstegeleri de kadın erkek istihdamının farklılığını sunmaktadır. Tablo 20: Kısmı-Tam Zamanlı Çalışma Göstergeleri 1 TÜRKİYE İSTİHDAM GÖSTERGELERİ 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 TAM ZAMANLI 4683 5129 5298 5163 4914 4935 4775 4467 KADIN KISMİ ZAMANLI 1118 838 826 725 855 766 1033 1061 TOPLAM 5801 5967 6124 5888 5769 5701 5808 5528 TAM ZAMANLI 14878 15031 14648 14709 15438 15822 15790 14946 ERKEK KISMİ ZAMANLI 900 505 583 549 585 523 730 717 TOPLAM 15778 15536 15231 15258 16023 16345 16520 15663 TAM ZAMANLI 19561 20160 19946 19872 20352 20757 20565 19413 TOPLAM KISMİ ZAMANLI 2018 1343 1409 1274 1440 1289 1763 1778 TOPLAM 21579 21503 21355 21146 21792 22046 22328 21191 TAM ZAMANLI KISMİ ZAMANLI TOPLAM TAM ZAMANLI ERKEK KISMİ ZAMANLI TOPLAM TAM ZAMANLI TOPLAM KISMİ ZAMANLI TOPLAM KADIN 80,7% 86,0% 86,5% 87,7% 85,2% 86,6% 82,2% 80,8% 19,3% 14,0% 13,5% 12,3% 14,8% 13,4% 17,8% 19,2% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 94,3% 96,7% 96,2% 96,4% 96,3% 96,8% 95,6% 95,4% 5,7% 3,3% 3,8% 3,6% 3,7% 3,2% 4,4% 4,6% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 90,6% 93,8% 93,4% 94,0% 93,4% 94,2% 92,1% 91,6% 9,4% 6,2% 6,6% 6,0% 6,6% 5,8% 7,9% 8,4% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% KAYNAK:OECD Tablo 20 ve 21’de gösterildiği gibi kadın istihdamının erkek istihdamına göre kısmi zamanlı çalışma oranı daha yüksektir. Son 8 yıl içerisinde erkek istihdamında bu oran % 5’in altında iken kadın istihdamında hiç % 12’nin altına inmemiş ve 2007 yılında kadın istihdamının % 19,2’si kısmı çalışma kapsamında çalışmaktadır. OECD ortalaması ile kıyaslandığında hem kadın hem de erkek kısmi zamanlı çalışma oranları daha düşüktür. Kadın istihdamında kısmi çalışma oranının yüksek oluşu, tam çalışmasının ev işleri ile meşgul olarak, çocuk-hasta-yaşlı bakımlarından sorumlu tutularak daha zor olmasından kaynaklanmaktadır. Kadına ücretsiz yaptırılan bu işlerin, ücretli yaptırıldığında üretim sayılması bu kapsamdaki kadın emeğinin karşılıksız kalmasının yanlışlığını ispatlar. Ayrıca yaklaşık 13 milyon kadının ev işleri ile uğraştığı, 62 hizmetler sektöründe ise yaklaşık 10 milyon kişinin çalıştığı, 13 milyonun işgücüne dâhil edilmediğini ifade etmek gerekir. Tablo 21: Kısmı-Tam Zamanlı Çalışma Göstergeleri 2 KISMİ ZAMANLI ÇALIŞMA ORANLARI 2000 KADIN ERKEK TOPLAM KADIN ERKEK TOPLAM KADIN ERKEK TOPLAM 19,3 5,7 9,4 20,3 5,8 11,9 1,0 0,1 2,6 2001 14,0 3,3 6,2 20,5 5,8 12,1 2002 2003 TÜRKİYE (%) 13,5 12,3 3,8 3,6 6,6 6,0 OECD 24,5 7,0 14,6 2004 24,8 7,1 14,7 FARK (OECD-TÜRKİYE) 6,5 11,0 12,5 2,5 3,2 3,5 5,9 8,0 8,7 2005 2006 2007 14,8 3,7 6,6 13,4 3,2 5,8 17,8 4,4 7,9 19,2 4,6 8,4 25,4 7,3 15,1 25,4 7,3 15,3 25,1 7,4 15,2 25,3 7,5 15,4 10,5 3,7 8,5 11,9 4,1 9,4 7,3 3,0 7,3 6,2 2,9 7,0 KAYNAK:OECD “Ekonomik kalkınmanın “olmazsa olmaz” koşulu üretim faktörlerinin olabildiğince yüksek düzeyde ve verimlilikte kullanılmasıdır. Ancak, bu faktörlerin başında gelen işgücünün kullanımında dünyanın bütün ülkelerinde cinsiyet açısından erkeklerin lehine dengesiz bir dağılım söz konusudur. Tarih boyunca üretimin önemli bir parçası olmalarına karşılık, kadınların emek piyasalarında ücret karşılığı çalışmaları sanayi devrimi ile yaygınlaşmıştır. Günümüzde gelişmiş ülkelerde kadınların işgücüne katılma oranları %70’ler seviyesine yükselerek erkeklerin işgücüne katılma oranlarına yaklaşmıştır. Mesleklerin feminitesinin giderek kaybolduğu dünyada artık kadınların çok çeşitli meslek dallarında çalıştıklarını görmek mümkündür.” 169 Ancak Türkiye ve Amerika’dan bakınca “Ortadoğu” diye belirtilen bölgede meslek feminitesinin hala kaybolmadığı, bunun kadınının toplumsal cinsiyet kimliği ile ilgili olduğu açıktır. Türkiye’de kadın işgücüne katılımının makro nitelikteki değişkenlere karşı doğrudan duyarlı olmayıp, gruba özgü ve mikro özellik taşıyan değişkenlerden etkilenmesi önemli bir ampirik bulgudur. Bu sonuç Türkiye’de kadın işgücünün emek piyasalarına katılım kararında; ücretler, enflasyon, büyüme oranı, işsizlik oranı gibi 169 Özer, Mustafa, Kemal Biçerli; “Türkiye’de Kadın İşgücünün Panel Veri Analizi” Sosyal Bilimler Dergisi 2003-2004, S.55-85. 63 unsurların doğrudan etkili olmadığı ve kadın işgücünün emek piyasaları ile yeterince bütünleşemediği anlamına gelmektedir. Dünyanın gelişmiş ve gelişmekte olan çoğu ülkesinin aksine Türkiye’de kadınlar geleneksel rollerinin ve istihdam biçimlerinin dışına çıkmakta başarılı olamamaktadırlar. Bu durumun nedenlerinin sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyolojik boyutları olduğu da söylenebilir. 170 Buradan kadının işgücü piyasasında karşılaştığı sorunların sadece işgücü piyasasından kalkılarak çözülebilecek sorunlar olmadığı sonucuna ulaşılabilir. Mayıs 2008 çıkartılan istihdam paketi ile desteklenen kadın istihdamının beklendiği kadar artmadığı ortadadır. Kadınlara ve erkeklere eşit muamele edilmesiyle ilgili olarak, istihdamda ayrımcılığı yasaklayan AB yönergelerinin iç hukuka aktarılmasına dair bir ilerleme kaydedilmemiştir. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün kuruluşuna dair yasa Ekim 2004’te kabul edilmiştir. Bu kurumun temel görevi kadının sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi yaşamda konumunu güçlendirmek olacaktır. Haziran 2005’te yürürlüğe giren yeni Ceza Kanunu, 2004 yılındaki İlerleme Raporu’nda belirtildiği üzere, kadının temel haklarını büyük ölçüde iyileştirmiştir; AB’nin cinsiyet eşitliğine ilişkin yönergelerinin iç hukuka tam olarak aktarılması hala gereklidir. Özellikle ebeveyn izni, eşit ücret, istihdama erişim, ispat külfeti ve kanuni ve mesleki sosyal güvenlik alanlarında hala daha fazla uyum ihtiyacı vardır. Türkiye hukukunda ayrıca, eşit muamele ilkesinin uygulanmasının temininde meşru çıkarı olan derneklerin, AB mevzuatında öngörüldüğü şekilde, şikâyetçi adına veya şikâyetçiye destek olarak, hukuki veya idari süreçlere katılımına imkân tanımalıdır. Buna ilaveten, AB mevzuatının öngördüğü Eşitlik Kurumu hala kurulmamıştır. Ekonomik ve sosyal yaşamda cinsiyet eşitliğini geliştirmek ve ilgili mevzuatın etkin şekilde uygulatılmasını temin etmek için daha fazla çabaya ihtiyaç vardır.171 170 171 Özer, a.g.m. s.55-85. 2005 yılı AB İlerleme Raporu 64 2.3 DİĞER NEDENLER Ekonomik büyümenin yeni istihdam olanakları oluşturamamasının veya yeni istihdam olanaklarının işgücü piyasasına giren yeni işgücü arzını karşılayamamasının nedenleri sadece tarımsal çözülme ve işgücü piyasasının cinsiyetçi oluşu değildir. Bunların dışında birçok yapısal ve konjunktürel başka nedenler vardır. Ancak bu nedenlerinde ilk iki önemli nedenle de birçok bağlantısı söz konusudur. 1- Bu konuda öne sürülen bir fikir ekonomik büyümenin emek faktörü kaynaklı olmadığıdır. Türkiye’de son yıllarda gerçekleşen ekonomik büyümenin istihdam artışı kaynaklı olmadığı açıktır. Bunun birden çok nedeni bulunmakla beraber istihdamsız büyüme kavramını, büyümenin dinamiği olarak reel olmayan piyasaların ve spekülatif sıcak para girişlerinin olduğu varsayımıyla açıklamak da mümkündür. “İstihdamsız büyümenin özünde Türkiye’nin uluslar arası piyasalara sunduğu yüksek reel faiz sayesinde yüksek oranlarda çekmekte olduğu spekülatif sıcak para girişleri vardır. Sıcak para girişleri döviz kurunu ucuzlatmakta (YTL aşırı değerlenmekte) ve yurt dışından ithalatı özendirmektedir. Bunun sonucunda da cari işlemler açığı genişlemektedir. Bu arada gerçekleşen ihracat ve üretim artışlarının yurt içinde katma değeri düşük sektörlerde (otomotiv ve dayanıklı tüketim malları gibi) yoğunlaşması neticesinde de istihdam artışları çok sınırlı kalmakta ve işsizlik sorunu derinleşmektedir. Dolayısıyla cari açık ve işsizlik birbirine bağlı sorunlar olarak ortaya çıkmaktadır”172 Düşük maliyetli ülkelerden kaynaklanan rekabet ve YTL’deki güçlü değer artışı emek yoğun sektörler üzerindeki baskıyı artırmıştır. 173 Bu tarz bir büyüme istihdam artışı yaratmamnın dışında oluşabilecek krizlerde, spekülatif etkilere karşı kırılgan olmakta olup çalışma şartlarının daha da olumsuz olacağı sonuçları da barındırabilir. 2- Türkiye’de 2001 yılından bu yana gerçekleşen ekonomik büyümenin istihdam artışı kaynaklı olmadığı mutlak istihdam edilen kişi sayısının artmamasına bağlanarak açıklanabilir bir durum değildir. Bu böyle olmakla beraber emek faktörü kaynaklı bir büyüme olmadığı anlamına gelmez. Nitekim büyümenin en önemli kaynaklarından biri olan emek faktörüdür. Bu dönemde emek faktörü için verimliliğin arttığı, buna karşın 172 173 Apak, a.g.m., s.61. OECD 2008 Türkiye Raporu, Yönetici Özeti, s.3 65 ücretlerin reel olarak azaldığı belirtilmektedir. “Türkiye’de 2001 krizi sonrası dönemde verimlilik artışı hızlanmış reel ücretler ise gerilemiştir.” 174 Dolayısıyla verimlilik artışına dayanan büyüme kısa vadede istihdam arttıramasa da uzun dönemde verimlilik artışı devam ederse; ücretler, buna bağlı iç talep ve istihdam da artacaktır. 3- 2001 sonrası dönemde toplam yurtiçi reel hasıla artış ortalaması yüzde 7.3, istihdam artış ortalaması ise yüzde 1.1 olmuştur.175 2007 yılında yayınlanan bir rapora göre176 bu süreç dünya çapında farklı ülkelerde farklı dinamiklerle gelişme göstermekte olup temel olarak neoliberal ekonomi politikaların bir sonucudur. “ Gerek Türkiye ekonomisi için, gerek Hindistan, Çin ve genel olarak gelişmekte olan ülke ekonomileri için ilk bakışta “paradoks” gibi görünen “yüksek büyüme / düşük istihdam artışları” gözlemi aslında tek tek ülkelerin durumları değerlendirildiğinde ve büyümenin niteliği /istihdam ilişkisine bakıldığında hiç de şaşırtıcı değildir. Elbette ülkelerin büyüme ve istihdam yaratma dinamikleri açısından farklılıkları vardır. Hindistan’da büyümenin temel lokomotiflerinden “yazılım” sektörünün istihdamdaki payı ancak yüzde 0.15 olarak verilmektedir. Çin’de en yüksek işsizlik oranları üniversite mezunları için ortaya çıkmakta ve “kayıt dışı” ekonominin genişleyen payına dikkat çekilmektedir. Ancak ortak tablo, dünya ekonomisinde yaratılan işbölümü ile doğrudan ilişkilidir ve çevre ülkeleri açısından büyüme-istihdam dinamiklerinin belli özelliklerinin paylaşıldığı anlaşılmaktadır. 1980’ler sonrası gelişmekte olan ülkelerdeki dışa açılma süreçleri, ticaretin ve sermaye hareketlerinin finansal liberalizasyon ile birlikte serbestleşmesine dayanmakta idi. Bu dönüşüm, bu ülkelerdeki büyüme dinamiklerini gittikçe artan bir oranda “dışa bağımlı” hale getirmiş ve gerek milli gelir hareketleri, gerekse çalışanlar açısından giderek daha yüksek bir belirsizlik ortamı yaratılmasına sebep olmuştur. İhracata dayalı büyüme stratejileri gelişmekte olan ülkeleri belirli sektörlerde uzmanlaşmaya itmiştir. Büyüme patikaları çoğu kez düşük yatırım oranları ve düşük teknolojiler ile tanımlanan ülkeler, en ucuza üretebildikleri ve rekabet edebildikleri 174 Ercan, Hakan; “İstihdamsız Büyüme: Verimlilik Artışımı, Yeni İş Yasası mı? Bir Ön Değerlendirme” Ekonomik Büyümenin Dinamikleri, Kaynaklar Ve Etkiler (Der. Bilin Neyaptı), T.E.K., 2006, s. s.173-184 175 BSB, a.g.e., s.44. 176 BSB, a.g.e., s.46 66 mallarda yoğunlaşmışlardır. Bu serbest ticaret ortamında, son derece rekabetçi koşullar altında yol alan pek çok çevre ülkesi için üretkenlik artışı artık dışsal bir ekonomik değişken haline gelmektedir: Rekabet ettikleri sektörlerde belirli bir üretkenlik seviyesini yakalayamayan ekonomiler için serbest piyasa koşullarında tutunmak giderek daha güç bir hal almaktadır. Türkiye’nin ticaret fazlası verdiği “emek-yoğun”, “kaynak temelli” sektörlerde uluslararası rakipleri yine Türkiye’ye benzer koşullarda üretimin gerçekleştiği çevre ülkeleridir. Rekabet gücünü artırmak, birim emek maliyetlerinin aşağı çekilmesiyle gerçekleşmektedir. Döviz kuru politikalarının giderek devre dışı kaldığı ve üretim teknolojisinde büyük farkların olmadığı koşullarda, birim emek maliyetlerinin düşmesi, reel ücret ve istihdam hareketlerinin bastırılması (işgücü verimliliğinin yükselmesi) ile mümkün olmaktadır. Sonuç olarak gelişmekte olan ülkelerde üretim ve verim artışlarına rağmen çalışanların reel kazançları baskı altında kalmakta; ekonomik büyümeye paralel istihdam artışları gerçekleşmemekte; işsizlik oranları giderek artmaktadır.”177 4- Ortalama çalışma saatleri çok uzun olması istihdam artışını yavaşlatan bir başka nedendir. “Emeğin verimliliği bundan 100 yıl öncesiyle kıyaslanmayacak ölçüde artmıştır. Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin sanayiye ve tarıma uygulanması sayesinde bugün çok daha az emekle çok daha fazla mal ve hizmet üretmek mümkün. Bunun mantıki sonucu olarak refahın ve bolluğun artması, çalışma saatlerinin azaltılması ve işsizliğin ortadan kalkması beklenirdi.”178 Bu olumsuz sonucu işgücü piyasasının esnekleştirilmesine bağlayanlar da vardır. “Emek gücünün üretim/yeniden-üretim koşullarını kuralsızlaştırmaya geçiş anlamına gelen esnek çalışma, işgücü devrinin kriz sonrası daha fazla hızlanan düzeyi, sosyal güvenlik kesintileri gibi payların düşürülmesi yönündeki çabalar, 2001 krizi sonrası üretimde büyüme ve teknolojik artış görülen ana sektörlere de yansımıştır. Türkiye’de üretimde yaşanan dönüşüm bir yandan emek zamanındaki gözenekleri (boşlukları) doldurup, fazla mesailerle çalışmayı artırmaya, emeğin yoğunlaştırılmasına yani mutlak artı değer üretimine dayanmakta, öte yandan emek araçlarında, örgütlenmesinde, emek bileşiminde niteliksel değişim ve gelişim anlamına gelen teknolojik değişim ile birlikte göreli artı değer üretimine dayanmaktadır. Hem çalışma saatinin, yoğunluğunun artması (mutlak artı değer üretimi) hem de verimliliğin artması, reel ücretlerin düşmesi, makine iç pazarının ve yatırımların 177 178 BSB, a.g.e., s.45. http://www.marksisttutum.org/zorunluluklardunyasi.htm 67 genişlemesi (göreli artı değer üretimi) bu yönde göstergelerdir. Üretimde teknolojinin artması, çalışma saatlerini azaltmamakta, aksine artırmaktadır.” 179 5- Teknolojik değişimlerin istihdama etkisi, ekonomik büyüme ile istihdam arasındaki bağı etkileyen bir diğer önemli unsurdur. Teknolojik yenilikler eğitim özellikle eğitim düzeyi düşük işgücü üzerinde iki önemli etki yapar. İlki teknoloji bu işgücünün yerine ikame üretim aracı olabilir. Traktörün onlarca tarım işçisinin yerine geçmesi gibi bir etki söz konusudur. İkincisi bu yeni teknoloji kişinin işini yaptığı gibi onun yapabileceği tek mesleği de yapamaz hale getirir. Traktörün işini yaptığı kişilere yeni bir meslek kazandırmak eğitim düzeyi düşüklüğü nedeniyle daha zordur. Traktörün tarıma ve tarımsal işgücüne yaptığı etkiye benzer olarak bilişim teknolojilerinin hizmet ve sanayi sektörlerinde yaptığı açıktır. Dolayısıyla emek faktörü sürekli yeni teknolojiye uyumlu halde bulunmak zorunda kalmaktadır. Yaş ve eğitim düzeyinin önemli olduğu bu durumda işgücünün güncel değişime açık tutulamaması istihdam kayıplarına ve yüksek işsizlik düzeylerine neden olur. Bu konuda işgücünün meslek bilgisinin güncel tutulması, verimlilik ve istihdam edilebilirlik yönleriyle özellikle kamu istihdam ve meslek eğitimi kurumlarının önemini açığa çıkarmaktadır. 6- Etkin politikaların dayandığı sayısal verilerin yokluğu ya da var olan verilerin karmaşıklığı, ekonomik büyüme ile istihdam arasındaki bağın sağlıklı kurulamamasına yol açar. Büyümenin istihdam kaynaklı dinamiklerinin ölçülebilmesi için bir çok diğer veriye ihtiyaç varken hep tahmini kısıtlı veri kullanılarak bu yönde analizler yapılmaya çalışılmıştır. Ayrıca Türkiye işgücü piyasası için güncel olarak hesaplanamayan bir çok değer vardır. Bu durumla ilgili bazı değerlendirmeler sıralanacak olursa; a) İl düzeyinde işgücü, istihdam, açık iş, işsizlik, ücret ve verimlilik rakamları yaş, cinsiyet, eğitim, meslek vb. göstergeler dağılımında yoktur. Dolayısıyla yerel işgücü piyasalarının güncel ihtiyaçları bilinmemektedir. b) Sadece TÜİK Hanehalkı İşgücü Anketi verilerine dayanan işgücü piyasası bilgileri ve işsizlik rakamları üzerinden 3 ay geçtikten sonra180 açıklanmakta ve mevsimsel etkilerden arındırılmadan sunulmaktadır. Ayrıca ADNKS sonrası veriler ile 179 180 Özgür Narin; http://www.kongrekaraburun.org/metinler/A3_1.pdf EUROSTAT’ta izlenen ayda açıklanmaktadır. 68 önceki veriler henüz kıyaslanabilir şekilde güncellenmemiştir. Kullanıcılar, TÜİK Hanehalkı işgücü anketi veri tabanından güncel veriler için yararlanamamaktadır. c) Farklı kurum ve kuruluşların yayınladıkları istatistiklerde istihdamdakiler için kıyaslanabilir veriler yoktur. Meslek ve sektör kıyaslamaları için mutlaka standartlaşma ve ortak dil oluşturulmalıdır. d) Türkiye işgücü piyasası için ücret ve çalışma saatleri hakkında birçok sektör için yayınlanan herhangi bir veri yoktur.181 e) Çocuk işgücü182 hakkında genellikle güncel veri yoktur. f) Yoksulluk,183 gelir dağılımı184 vb. işgücü piyasası ile ilgili konular hakkında güncel istatistikler bulunmamaktadır. g) Genel sanayi ve işyerleri sayımı en son 2002 yılında yapılmıştır. 2009 yılına girerken ülke çapında hangi sektörde kaç işyerinin bulunduğu, bu işyerlerinin nicel ve nitel işgücü taleplerinin hangi eğilimde olduğu tam olarak bilinmemektedir. 181 İmalat sanayi kazanç endeksleri için: http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=2042 2006 yılı sonuçları için: http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=482 183 2006 yılı sonuçları için: http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=626 184 2005 yılı sonuçları için: http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=408 182 69 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM İŞKUR VE YAPABİLECEKLERİ 3.1 İŞKUR’UN GENEL YAPISI “Ülkemizde işgücü piyasasının düzenlenmesi ile ilgili faaliyetleri yürütmek üzere 1946 tarihli, 4837 sayılı Kanunla İş ve İşçi Bulma Kurumu kurulmuştur. Kurum bu tarihten 2000 yılına kadar 54 yıl süreyle, iş piyasasının düzenlenmesi ile ilgili tek kurum olarak faaliyet göstermiştir. İş piyasasında değişen koşullar nedeniyle İş ve İşçi Bulma Kurumu’nun yeniden yapılanması ihtiyacı ortaya çıkmış ve 5 Temmuz 2003 tarihli, 25159 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4904 sayılı Kanun ile Türkiye İş Kurumu kurulmuştur. Yeni Kanun ile, Kurum Aktif işgücü politikalarını uygulayacak bir yapıya kavuşturulmuş, Kurumun tekel yetkisi kaldırılarak, özel istihdam bürolarına faaliyette bulunma imkanı getirilmiş, Genel Kurul ve Yönetim Kurulu oluşturularak, sosyal tarafların üçlü bir yapı içerisinde Kurumun yönetimine katılması sağlanmıştır. Türkiye İş Kurumu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın ilgili kuruluşu olup, özel hukuk hükümlerine tabi, tüzel kişiliğe haiz, idari ve mali bakımdan özerk bir kamu kurumudur.”185 4904 sayılı Türkiye İş Kurumu Kanununda İŞKUR’un görevlerinin “Ulusal istihdam politikasının oluşturulmasına ve istihdamın korunmasına, geliştirilmesine ve işsizliğin önlenmesi faaliyetlerine yardımcı olmak, işsizlik sigortası işlemlerini yürütmek, İşgücü arz ve talebinin belirlenmesine yönelik işgücü ihtiyaç analizlerini yapmak, yaptırmak, İş ve meslek analizleri yapmak, yaptırmak, iş ve meslek danışmanlığı hizmetleri vermek, verdirmek, işgücünün istihdam edilebilirliğini artırmaya yönelik işgücü yetiştirme, mesleki eğitim ve işgücü uyum programları geliştirmek ve uygulamak, istihdamdaki işgücüne eğitim seminerleri düzenlemek, İşçi isteme ve iş aramanın düzene bağlanmasına ilişkin çalışmalar yapmak, işgücünün yurt içinde ve yurt dışında uygun oldukları işlere yerleştirilmelerine ve çeşitli işler için uygun işgücü bulunmasına ve yurt dışı hizmet akitlerinin yapılmasına aracılık etmek, 185 İŞKUR, Ocak 2008 Aylık İstatistik Bülteni 70 Avrupa Birliği ve uluslararası kuruluşların işgücü, istihdam ve çalışma hayatına ilişkin olarak aldıkları kararları izlemek, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin taraf olduğu Kurumun görev alanına giren ikili ve çok taraflı anlaşma, sözleşme ve tavsiye kararlarını uygulamak” olduğu belirlenmiştir.186 3.2 İŞKUR’UN FAALİYETLERİ İşgücü piyasası çok yönlü politikaları gerektirdiğinden İŞKUR gibi kamu istihdam kurumlarının faaliyetleri genel olarak çok yönlü sonuçları olan faaliyetlerdir. Sabahattin Zaim, kamu istihdam kurumlarının iş piyasasını tanzim edici görevlerini şu başlıklarla açıklamıştır.187 3.2.1 İş Münhallerinin (Açık İşlerin) İstatistiklerinin Hazırlanması Açık istatistiklerinin hazırlanması İŞKUR’un kayıtlı verileri kapsamında ve şu an için yılda bir yapılan işgücü piyasası araştırması kapsamında anketle açıklanmaktadır. 2007 yılında % 91’i özel sektörden 183.290 açık iş alınmıştır. Kayıtlı İŞKUR verileri iller düzeyinde sektörel ve mesleki dağılımda alınabilmektedir. 2007 İşgücü Piyasası Araştırması kapsamında açık olduğu belirtilen iş sayısı 28.046’dır. Bu kapsamda En fazla açık verilen meslek Beden İşçisi(Genel)dir. Bunu sırasıyla Tekstil sektörü ile ilgili meslekler olan Dikiş Makinesi Operatörü(Kumaş) ile Makineci(Dikiş) takip etmektedir. Beden İşçisi(Temizlik), Satış Elemanı, El ve Makine Dikişçisi(Genel) ve Güvenlik Görevlisi mesleklerinde de önemli miktarlarda işgücü talep edilmektedir. İşverenler, toplam 750 farklı meslekte işgücü ihtiyaçlarının bulunduğunu beyan etmişlerdir. 188 Bu araştırma kapsamında ayrıca açık işler ışında işverenlerin temininde güçlük çektiği mesleklerde tespit edilmiştir. En fazla temininde güçlük çekilen ilk iki meslek Tekstil sektörüne yöneliktir. En çok temininde güçlük çekilen meslekler; Dikiş Makinesi Operatörü (Kumaş), Makineci (Dikiş), Beden İşçisi (Genel), Satış Elemanı, Beden İşçisi (Temizlik) ve Güvenlik Görevlisidir. Temininde 186 187 http://www.iskur.gov.tr/LoadExternalPage.aspx?uicode=statkanunlar Zaim, Sabahattin; Çalışma Ekonomisi, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1997, s.82-88 188 http://statik.iskur.gov.tr/tr/isgucu_piyasasi/isgucupiyasasi_arastirmasonuclari_iller/TÜRKİYE%20GENE Lİ.pdf s.16 71 güçlük çekilen mesleklerde istihdam edilmek istenen kişilerin % 13’ünün Dikiş Makinesi Operatörü (Kumaş) ile Makineci (Dikiş) mesleklerinde olacağı öngörülmektedir. İşverenler, toplam 775 farklı mesleğin temininde güçlük çektiklerini ifade etmişlerdir.189 Tablo 22: İŞKUR’un Genel Faaliyetleri 2005 - 2007 YILLARI TÜRKİYE İŞ KURUMU GENEL VERİLERİ 2005 2006 2007 ERKEK KADIN TOPLAM ERKEK KADIN TOPLAM ERKEK KADIN TOPLAM BAŞVURU 380.272 136.431 516.703 416.498 147.890 564.388 493.431 168.967 662.398 AÇIK İŞ 105.818 8.009 113.827 - - 151.794 183.290 Kamu 32.138 2.517 34.655 - - 32.747 16.461 Özel 73.680 5.492 79.172 - - 119.047 166.829 İŞE YERLEŞTİRME 68.942 12.743 81.685 69.458 16.424 85.882 87.975 23.400 111.375 Kamu 28.474 4.279 32.753 19.416 4.763 24.179 13.321 3.946 17.267 Özel 40.468 8.464 48.932 50.042 11.661 61.703 74.654 19.454 94.108 Normal Yerleştirme 42.014 9.574 51.588 42.390 13.168 55.558 67.241 21.029 88.270 Kamu 26.295 4.092 30.387 18.078 4.594 22.672 12.539 3.865 16.404 Özel 15.719 5.482 21.201 24.312 8.574 32.886 54.738 17.165 71.903 Özürlü yerleştirme 20.274 3.043 23.317 20.651 3.130 23.781 15.592 2.272 17.864 Kamu 1.547 181 1.728 1.037 165 1.202 494 79 573 Özel 18.727 2.862 21.589 19.614 2.965 22.579 15.098 2.193 17.291 6.574 120 6.694 6.336 118 6.454 5.106 98 5.204 632 6 638 301 4 305 288 2 290 Özel 5.942 114 6.056 6.035 114 6.149 4.818 96 4.914 Terör.Etk. 80 6 86 81 8 89 36 1 37 E.Hükümlü Yerleştirme Kamu KAYITLI İŞGÜCÜ 705.540 237.521 943.061 846.333 294.299 1.140.632 579.946 191.141 771.087 KAYITLI İŞSİZ 656.218 225.043 881.261 782.652 279.201 1.061.853 527.679 179.992 707.671 YURT DIŞI Başvuru Gönderme 366 58 424 390 90 480 141 67 208 60.230 125 60.355 81.309 70 81.379 70.890 4.378 75.268 Kaynak: İŞKUR 3.2.2 Mesleki Emek Seyyaliyetinin Düzenlenmesi İçin Mesleğe Yöneltme ve Mesleki Eğitime Önem Verme Mesleğe yöneltme ve mesleki eğitimi sağlamak doğru işe doğru insan denk getirmek için önemlidir. Kişilerin verimli ve uzun süreli çalışabilmelerinde en önemli unsurlardan biri de doğru meslek seçimidir. İŞKUR meslek danışma merkezleri mesleğe yönlendirme işlevini üstlenmişlerdir. İŞKUR işgücü yetiştirme kursları ve mesleki rehabilitasyon faaliyetleri kapsamında 2008 yılı içerisinde 1.539 kurs düzenlemiştir. Bu kurslardan % 35’i kadın olmak üzere 26.522 kişi yararlanmıştır. 189 İŞKUR, a.d.r.,23 72 Tablo 23: İŞKUR’un Faaliyetleri 1 İŞGÜCÜ YETİŞTİRME KURSLARI VE MESLEKİ REHABİLİTASYON FAALİYETLERİ EKİM 2008 OCAK-EKİM 2008 Dönemi Katılan Kursiyer Sayısı Açılan Açılan Katılan Kursiyer Sayısı KURS TÜRÜ Kurs Kurs Sayısı Erkek Kadın Toplam Sayısı Erkek Kadın Toplam Eski Hükümlülere Yönelik Kurslar Hükümlülere Yönelik Kurslar İstihdam Garantili İşsizlik Sigortası Meslek Değiştirme İşsizlik Sigortası Meslek Edindirme İşsizlik Sigortası Meslek Geliştirme Kendi İşini Kuracaklara Yönelik ÖSDP Danışmanlık ÖSDP Eğitim ÖSDP KİK ÖSDP Toplum Yararına Çalışma Programı Özelleştirme Sonucu İşsiz Kalanlara Yönelik Özürlülere Yönelik SETİP İŞGÜCÜ YETİŞTİRME KURSLARI/GENEL Toplam 5 37 1 33 499 12 36 347 252 11 142 135 11 114 63 1 10 10 30 125 282 0 0 0 8 106 94 0 0 0 0 0 0 0 0 0 46 307 253 0 0 0 16 144 166 197 1.831 1.268 38 35 511 173 599 299 277 64 177 321 20 11 407 148 0 0 200 224 0 1 0 15 0 0 560 229 0 0 310 19 3.099 1.539 385 2.473 4.619 749 3.553 100 934 0 2.375 16 131 0 1.827 0 184 17.346 22 407 89 2.562 2.666 7.285 602 1.351 1.052 4.605 59 159 1.300 2.234 0 0 1.985 4.360 1 17 7 138 0 0 1.207 3.034 0 0 186 370 9.176 26.522 3.2.3 İşkolları Arasında İşgücünün Optimum Dağılımını Sağlamak İstihdamın sektörel dağılımının oransal görünümü ülkelerin kalkınma düzeylerine göre farklılık sergileyebilirler. Türkiye’nin de istihdam dağılımı kalkınma ve büyüme süreciyle farklı eğilimler sergilemiştir. Sadece fiyat mekanizması ve sadece zorlayıcı sistemlerin tercih edilerek emek dağılımında optimumun sağlanması çok istisnai bir durumdur. Kamu istihdam kurumları fiyat mekanizmasını göz önünde bulundurarak, kayıtlı işgücünü de eğiterek, iyi bir ihtiyaç analizi tespitiyle kişileri doğru sektörlere ve mesleklere yöneltebilirler. İŞKUR’un bu amaçla 2005 yılından itibaren başlattığı işgücü ihtiyaç analizi araştırmaları olumlu gelişmelerdendir. 2008 yılı araştırması ekim-kasım döneminde uygulanmıştır. Anketin amacı aslında işgücü piyasasının ihtiyaç analizine ne kadar ihtiyaç duyduğunu göstermektedir. “Ülkemizde yaklaşık 2 buçuk milyon işsiz bulunurken, işverenlerimiz ise aradığı nitelikte işgücü bulamamaktadır. Maalesef işsizlerimiz işverenlerin aradığı nitelik ve beceride değildirler. Bu sorunun çözümü için işsizlerin niteliklerini bilmenin yanında işverenlerin hangi mesleklerde ve hangi niteliklerde elemana ihtiyacı olduğunu bilmek oldukça önemlidir. Bu bağlamda işsizliğin önlenmesine yardımcı olmak, işverenlerin 73 ihtiyaç duydukları mesleklerde ve nitelikte elemanları işgücü piyasasında kolayca bulabilmesini sağlamak için işgücü piyasası analiz çalışmalarına, dolayısıyla da bu ankete ihtiyaç vardır. İşgücü piyasasında ihtiyaç duyulan meslekleri belirlemek, önümüzdeki dönemlerde istihdam artışı veya azalışı beklenen meslekleri tespit etmek, İşgücü piyasasında meydana gelen değişme ve gelişmeleri izleyerek, bu değişim ve gelişmelerin işgücü ihtiyacı üzerindeki etkisini ortaya çıkartmak ve alınması gerekli önlemleri belirlemek amacıyla Türkiye İş Kurumu ve Sosyal Paydaşlarca 2008 yılında 4 soruluk bir “İşgücü Piyasası Bilgileri Anketi” uygulanmasına karar verilmiştir.” 190 Türkiye İş Kurumu 2008 yılında faaliyetlerinin tümünün internet üzerinden yapılabilir duruma gelmesi ile modern bir istihdam kurumu olmanın ve işgücü piyasasında aktif bir öğe olmanın bir adımını daha atmıştır. İlgili yönetmelik191 elektronik işlemlerin kapsamını şöyle düzenlemiştir. “Kurum hizmetlerine yönelik işlemler internet ve her türlü elektronik bilgi iletişim, araç ve ortamı üzerinden yapılabilir. Bu kapsamda aşağıda işlem ve hizmetler elektronik ortamda gerçekleştirilir. a) İşgücü piyasasının izlenmesi, ihtiyaç duyulan verilerin derlenmesi, analiz edilmesi ve yayınlanması, işgücü piyasası bilgi sisteminin oluşturulmasına yönelik işlemler, b) Aktif işgücü piyasası politikaları çerçevesinde iş ve meslek danışmanlığı, meslek araştırma ve geliştirme hizmetleri, işgücü eğitimi ve yetiştirme faaliyetleri, işletmelerde eğitim seminerleri ile benzeri işgücü uyum programlarına ilişkin hizmetler, 190 http://anket.iskur.gov.tr/ Türkiye İş Kurumu Hizmetlerinin Elektronik Ortamda Yürütülmesi Hakkında Yönetmelik, m.4 15/08/2008 tarih ve 26968 sayılı resmi gazete’de yayımlanmıştır 191 74 c) Yurtiçi ve yurtdışı işe yerleştirme işlemlerine ilişkin; iş arayanların iş başvuruları, işverenlerin işgücü talebi işlemleri, özel istihdam büroları, insan gücü planlaması ve istihdamı geliştirme hizmetlerine ilişkin işlemler, ç) İşsizlik sigortası, özelleştirme uygulamaları, kısa çalışma, ücret garanti işlemlerine ilişkin; hak sahibi, işverenler, bankalar ve diğer kurum ve kuruluşların bu kapsamdaki işlemleri, d) Avrupa Birliği ve uluslararası kuruluşlarla yapılan işbirliği ve çalışmalar ile proje hazırlama, yürütme işlemleri, e) Kurumun danışma, denetim ve destek hizmetleri kapsamındaki iş ve işlemleri ile savunma hizmetleri, elektronik ortamda gerçekleştirilebilir. 192 Tablo 24: İŞKUR’un Faaliyetleri 2 2002- 2007 Dönemi Kurumumuzun Özürlü, Eski Hükümlü ve Terör Mağdurlarına İlişkin Çalışmalar Özürlüler İşe Yerleştirme Başvuru Toplam Kamu Özel Yıllar Erkek Kadın Toplam Erkek Kadın Toplam Erkek Kadın Toplam Erkek Kadın Toplam 2005 21.830 4.029 25.859 20.274 3.043 23.317 1.547 181 1.728 18.727 2.862 21.589 2006 22.462 5.774 28.236 20.651 3.130 23.781 1.037 165 1.202 19.614 2.965 22.579 2007 26.196 10.201 36.397 15.592 2.272 17.864 494 79 573 15.098 2.193 17.291 TOPLAM 70.488 20.004 90.492 56.517 8.445 64.962 3.078 425 3.503 53.439 8.020 61.459 Eski Hükümlüler İşe Yerleştirme Başvuru Toplam Kamu Özel Yıllar Erkek Kadın Toplam Erkek Kadın Toplam Erkek Kadın Toplam Erkek Kadın Toplam 2005 8.654 163 8.817 6.574 120 6.694 632 6 638 5.942 114 6.056 2006 7.670 128 7.798 6.336 118 6.454 301 4 305 6.035 114 6.149 2007 7.157 113 7.270 5.106 98 5.204 288 2 290 4.818 96 4.914 TOPLAM 23.481 404 23.885 18.016 336 18.352 1.221 12 1.233 16.795 324 17.119 Terörden Etkilenenler İşe Yerleştirme Başvuru Toplam Kamu Özel Yıllar Erkek Kadın Toplam Erkek Kadın Toplam Erkek Kadın Toplam Erkek Kadın Toplam 2005 87 7 94 80 6 86 0 0 0 80 6 86 2006 74 10 84 81 8 89 0 0 0 81 8 89 2007 101 18 119 36 1 37 0 0 0 36 1 37 TOPLAM 262 35 297 197 15 212 0 0 0 197 15 212 KAYNAK:İŞKUR 192 Türkiye İş Kurumu Hizmetlerinin Elektronik Ortamda Yürütülmesi Hakkında Yönetmelik, m.4 75 3.3 İŞKUR’UN EKONOMİK BÜYÜME VE İSTİHDAM İLİŞKİSİNDE YAPABİLECEKLERİ 1- İŞKUR eğitim ve istihdam boyutu olan bir kurum olmasından kaynaklı, çalışmanın ileri sürdüğü “iki önemli” istihdamsız büyüme nedeni ile ilgili olarak rol alabilecek anahtar kurumlardan biridir. Tarımsal çözülmenin sonuçları ve bunun istihdama yansıması ile ilgili henüz yapılmış kapsamlı bir araştırma veya uygulanmış kapsamlı bir proje mevcut değildir. Tarımdan ayrılan işgücünün, tarım dışı sektörlerde ve yöresinde istihdam edilebilirliğinin artırılmasına yönelik mesleki eğitim faaliyetlerinin aktif işgücü programları aracılığıyla yürütülmesi 2008 yılı programı tedbirleri içerisindedir. “İŞKUR sorumluluğunda DPT, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, MEB, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Valilikler, Kaymakamlıklar ve İl Özel İdareleri ile işbirliği yapılarak kırsal kesimde tarım dışı ekonomik faaliyetler belirlenecek ve bu faaliyetlerin gerektirdiği işgücü niteliklerine uygun mesleki eğitimler yöresinde verilecektir” denmektedir. Ancak tarımsal çözülme sonucu işsiz kalmış bir kişinin özellikleri dikkate alındığında ve genel görünüm bu tedbirinin uygulanması gerektiği ama uygulanamayacağını göstermektedir. Tarımdan kopan işgücünü tarım dışı bir alanda meslek edindirip işe yerleştirmek kısa vadede ve tek kurumun sorumluluğunda gerçekleşebilecek bir durum değildir. İŞKUR tarımsal çözülmenin çalışma hayatı ile ilgili sonuçlarını belirleyecek kapsamlı araştırmalar yapmadan tarımsal çözülme ile ilgili mesleki eğitim ve işe girişleri başarı bir şekilde uygulayamaz. 2- Kadın işgücünün istihdamının arttırılması ve çalışma şartlarının daha iyileştirilmesi ile ilgili olarak İŞKUR’un yapabilecekleri tarımsal çözülmeye göre daha fazladır. Çünkü bu durum üzerine yapılmış bir çok araştıma vardır. örneğin uygulanacak herhangi bir proje de hedef kitlenin belirlenmesi yaş, eğitim, coğrafi bölge, meslek vb. göstegeler doğrultusunda ayrıştırılabilir veriler mevcuttur. Tarımsal çözülme hakkında ise sadece mutlak istihdam azalması bilinmekte, ama hangi meslek, yaş, eğitim, coğrafi bölge ağırlıkta olacak şekilde bir çözülmenin olduğu net değildir. Bu durum uygulanacak aktif işgücü programlarının uygulamasını sıkıntıya sokacaktır. Dünya Bankası ve İŞKUR tarafından 19 Haziran 2008 tarihinde gerçekleştirilen Aktif İşgücü Politikaları-Mesleki Eğitim Çalıştayı’nda daha iyi işgücü piyasası 76 sonuçlarına ulaşma hedefinin üç yolu belirtilmiştir, ki bunların ikisi doğrudan İŞKUR’la ilgilidir.193 Bunlar; a) İşçilerin istihdam edilebilirliliklerinin geliştirilmesi yani işgücü arzının olumlu özelliklerinin arttırılmasıdır. Eğitim ve kendi işini kurma yardımı ile işgücü arzı geliştirilebilir. Bu durum tarımdan kopan veya kadın işgücü içinde geçerlidir. b) İşgücü piyasasının işleyişinin iyileştirilmesi, arz ve talebin eşleştirilmesi, daha iyi istihdam hizmetlerinin sunulması, iş arama yardımının verilmesi şeklindedir. İŞKUR’un özellikle internet üzerinden hizmet sunumuna geçmiş olması eşleştirme ve kolaylaştırma açısından önemli bir adım olmuştur. Ancak tarımdan kopan ve kadın işgücünün eğitim düzeyleri ve ekonomik imkanları bunlarla beraber kuruma yapılan başvuru, açık iş, işe yerleştirme göstergeleri dikkate alındığında bu kitlenin kuruma ulaşamadığı sonucuna ulaşılabilir. Kurum, internet üzerinden veya bireysel beyana dayalı başvuru yolu ile kuruma ulaşamayanlara ulaşabilecek bir yöntem bulmalıdır. Bu durumun talep yönlü değerlendirmesi “işyeri ziyaretleri” kapsamında uygulanmaktadır. Yukarıda belirtilen çalıştayda Dünya Bankası’ndan T.Jones, “yeni nesil istihdam hizmetleri” hakkında bilgi verirken sosyal korumanın istihdam için önemine değinmiştir. Tüm dez avantajlı grublar içerisinde daha dez avantajlı olan kadınların bilgiye, desteğe ve teşviğe ulaşması daha güç olduğu göz ardı edilmemeli, bu kesimlere ulaşılabilecek hizmet üretimi sağlanmalı ve tüm kamu istihdam hizmetleri bu anlayış çerçevesinde verilmelidir. Makro ekonomi içerisinde tarım ve kadın istihdamının kayıt dışılık ve hassas/kırılabilir durumu, kamu istihdam hizmetlerinin ve genel istihdam politikalarının bu kesimlere ulaşmasını zorlaştırdığı açıktır. Yeni nesil istihdam hizmetleri kapsamında sunulan; etki-maliyet değerlendirmesi, insanların prim ve teşvikle çalışmaya zorlanması (çalışma ödemeleri stratejisi), bireysel hizmet sunumu ve kişiye özel birim oluşturulması, iş merkezlerinin 193 Sunum, Gordon Betcherman tarafından yapılmıştır. Betcherman, Dünya Bankası İşgücü piyasası uzmanıdır. 77 (Jobcenre Plus) oluşturulup etkin kılınması, müşteri/vatandaş odaklı hizmet sunulması, başta ABD, İngiltere olmak üzere kadın ve genç işgücünün istihdamını arttırmıştır. Ancak Türkiye’de kadınlar daha çok işgücü dışında görünmektedir. Yeni nesil istihdam hizmetlerinden önce kadınların işgücü piyasasına girişinin önündeki sosyal, kültürel, ekonomik engeller kaldırılmalıdır. Başta İŞKUR olmak üzere çalışma hayatıyla ilgili tüm kurumlar Türkiye’de istihdamı arttırmanın yolunun ve yönteminin daha çok kadın istihdamının sağlanmasıyla olabileceğini görmelidir. Düşük becerili işçiler için kariyer yönlendirme-beceri kazandırma ve bu beklntilerinin iyileştirilmesi üzerinde odaklanma kamu istihdam kurumlarının öncelikleri arasında olmalıdır. Kadın işgücü ve tarımsal isithdam için daha çok geçerli olan bu durum emek mobilitesi ve daha iyi şartlarda çalışmanın anahtarı olacaktır. 3- Ekonomik büyüme emek faktörü ve bu faktörün eğitim düzeyi ile doğrudan ilgilidir. Hindistan’da yazılım sektörünün, İrlanda’da kimyasal üretim ve ilaç sektörünün, başka ülkelerde farklı sektörlerin ekonomik büyümenin sürekliliğinin ve hızının dinamiği olmuş olması Ar-Ge, eğitim ve uygun emekle bağlantısı mutlaktır. Bu konu da işgücü piyasası analizleri hayati önem taşımaktadır. İŞKUR’un yapabileceği Türkiye’nin ekonomik büyüme ve kalkınması için en hızlı, en kolay sektör ve mesleklerin tespitini yapmak ve ilgili kurumları işbirliği ve koordinasyona zorlamaktır. 4- Kamu istihdam kurumu olarak İŞKUR, temel eğitim kurumu olmadığından meslek çeşitliliğini ve meslek bilgisine sahip olma düzeyini belirlemede ikincil durumda olmak zorunda kalmaktadır. Genel eğitim kurumlarının verdiği eğitime göre şekillenen -ve doğal olarak şekillenmesi gereken- meslek çeşitliliği ve meslek bilgisi düzeyi hızla değişen gümünüz işgücü piyasası taleplerini karşılayamamaktadır. Yeni açılan meslek liselerinin, okullarının ve üniversitelerin hangi ihtiyaç analizi dikkate alınarak oluşturulduğu açık değildir. Özellikle mevcut orta öğretim düzeyindeki eğitimin içerisinde meslek eğitiminin yetersiz düzeyde oluşu ve buna dayalı şekillenen yüksek öğrenim yapılanması sonucu işgücü piyasasına girenler, aldıkları eğitimle edindikleri mesleklere ve talep ettikleri ücretlere uygun iş bulamamaktadır. Bu durum hem kişisel iş doyumu ve motivasyonu hem de üretimde verimliliği olumsuz etkilemektedir. 78 28 Kasım 2007 tarihinde gerçekleştirilen IV. İŞKUR Genel kurulunda alınan kararların uygulanması aslında istihdam artışını sağlayacak politika önerilerini de içermektedir. Örnek olarak zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması, kadın genç ve engellilerin işgücü piyasası hakkında bilgilendirilmesinin istenmesi ve bunların mesleki eğitim hizmetlerinden daha fazla yararlandırılması, kayıt dışının yoğun olduğu alan ve sektörlere dönük teşvik ve mevzuat ihtiyacının karşılanması, işgücü piyasasında esnekliğin sağlanarak kısmi süreli çalışmanın mevzuatında eksikliklerin giderilmesi, teşviklerin istihdam bazlı olmasının sağlanması, ve son olarak “Ulusal Kadın İstihdamı Politikasının” oluşturulması önerileri özellikle kadın ve diğer dezavantajlı grupların işgücü piyasasında istihdam edilebilirliğini arttırabilecek uygulamalar olacaktır. Bu uygulamalar verimli bir istihdam sağlayacağından ekonomik büyümenin sürekliliğini ve buradan yeni istihdam olanaklarının sağlanmasını kolaylaştıracaktır. 79 SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Ekonomik Büyüme ile İstihdam Arasındaki İlişkinin Zayıflama Nedenleri ve Bu İlişkinin Güçlendirilmesinde İŞKUR’a Düşen Görevler” isimli bu çalışmada; ekonomik büyüme ve istihdam kavramları arasında var olan bağlantının boyutları ve devam eden ekonomik büyümeye paralel bir istihdam artışının neden oluşamadığı sorununun sebepleri açıklanmaya çalışıldı. Büyümenin bileşenlerinden emek faktörünün veya beşeri sermayenin büyümenin olmazsa olmazı olduğu ifade edildi. “İstihdamsız büyüme” kavramının gerçekliği kadın işgücü için daha geçerli olan bir iktisadi doğru olduğu ıspatlandı. Dünyada da güncelliğini koruyan bir konu olarak istihdamsız büyümenin Türkiye için iki önemli farklı nedeni olduğu ifade edildi. “Diğer nedenler” başlığı altında sıralanan istihdam ve büyüme bağını zayıflatan nedenler Türkiye ile beraber diğer ülkelerde de geçerli iken kadın istihdamı ve işgücüne katılma oranının düşüklüğü, tarımsal istihdamın hızlı azalması Türkiye’ye özgü nedenlerdir. Tarımın toplam istihdam içindeki payı azalmakla beraber hala fazladır. Tarımsal istihdamın verimliliğinin arttırılması için yapılaması gereken daha modern ve bilgiyoğun tarımın yapılmasıdır. Dünyada tarım ürünlerine olan talebin arttığı bir dönemde küresel ısınmanın sonuçlarından biri olarak gıda krizinin devam etmesi, organik tarımının yaygınlaşmasının istenmesi döneminde verimsiz tarım istihdamı büyük riskler içermektedir. Tarımda çalışan kişilerin yoksulluk riski altında olduğu ve eğitim-sağlık gibi önemli beşeri sermaye olanaklarına ulaşamadıkları açıktır. İstikrarlı bir ekonomik büyüme; gelir artışını, eğitim ve sağlık düzeylerinin yükselmesini, verim artışını, teknolojik gelişmeyi ve benzer birçok faktörü kapsadığı için ayrıca doğrudan insani kalkınma ile ilgili olduğu için önemlidir. İstihdamla ekonomik büyüme arasındaki nedensellik ilişkisi doğal olarak tek yönlü olmadığı, ekonomik büyüme istihdam yaratması gibi verimli bir istihdamında istikrarlı bir ekonomik büyüme için şart olduğu tespit edilmiştir. Bir ülke ekonomisinde ekonomik büyümeye rağmen işsizlik oranlarının kaygı verecek düzeyde yüksek boyutlara ulaşması gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere kadar pek çok yerde yaşanıyorsa ve 80 ekonomik büyümeye rağmen istihdam artmıyorsa tercih edilen ekonomik büyüme modelleri ve ekonomik yaklaşımlar gözden geçirilmelidir. Büyüme modelleri, gerek ortaya atıldıkları coğrafyalara uygun dizayn edilmeleri ve gerekse politik iktisadın ürünü olmaları nedeniyle büyümeyi ve büyümeyi etkileyen faktörleri farklı ele aldıkları gerçeği göz önünde bulundurularak gelişmekte olan ülkelerde özellikle iç dinamikleri ve ülke standartlarını göz ardı etmemelidir. Neo-klasik büyüme modellerinde tasarruf ve yatırım düzeyi ön plana çıkarılırken içsel büyüme modellerinde beşeri sermaye ve teknolojik yeniliklerin düzeyi ön plana çıkmış olması ve bunların içinde/dışında göz önünde bulundurulmayan ama bir çok önemli faktörün olduğu asla göz ardı edilmemelidir. Çıktıdaki büyüme, üretim faktörlerindeki -işgücü (emek) ve sermaye- artış ya da teknolojik gelişmeler yoluyla sağlanıyorsa bu faktörler arasında atıllığı önleyecek modeller seçilmelidir. Bireylerin sahip olduğu gelir kazanma potansiyelinin değeri olarak beşeri sermayenin büyüme ve kalkınmadaki rolü çok önemli olduğu gerçeği göz ardı edilmeyerek bu faktöre gereken önem verilmesi hem istihdam artışı hem de ekonomik büyümenin istikrarı açısından değerlendirilmelidir. Ekonomik büyümenin önemli kaynaklarından biri olan işgücünün artış hızı genellikle nüfus artış hızıyla sınırlanmış olması kısa vadede Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde sorun olmasa da gelişmiş ülkelerde bunun da Türkiye durumun aksine bir sorun olduğu ve istihdamın yaşlanması sorunun yaşandığı göz ardı edilmemelidir. İşgücü piyasasına giren kişi sayısının fazla oluşu Türkiye gibi ekonomilerde daha fazla yeni istihdam oluşturma zorunluluğunu ortaya çıkardığı için emek yoğun sektörler tercih edilmesi kısa vadeli bir çözüm olur. Değişen iş, işgücü, işgücü piyasası emek yoğun sektörlerdeki emeğinde hızla eskimesine neden olmaktaysa yaşam boyu öğrenme ve işletmlerde eğitim kapsamındaki faaliyetle bu yönde düzenlenmelidir. Bu noktada hizmet içi eğitim, iş yerinde eğitim, meslek geliştirme eğitimlerinin önemi bir daha ortaya çıkmaktadır. Dünya da ve Türkiye’de gelir dağılımı eşitsizliğinin ve yoksulluğun istenilen düzeylerde olmadığı, tarihi gelişim içerisinde ülkeler arasındaki ve ülke içlerinde gruplar/bölgeler arasındaki farkların kapanmadığı aksine bazı dönemlerde çoğu bölgeler 81 arasında açıldığı görülmekte ve bunun sosyal maliyeti daha fazla olmaktadır. Ekonomik durum ve beklentiler ilerleyen dönemlerde de olumlu bir grafik sunamadığından ülkelerin istikrarlı ekonomik büyümeyi işgücü piyasası ile entegre ederek devam ettirmeleri gerekmektedir. Ülkelerin tercihlerine göre aralarındaki ve içlerinde bölgeler/gruplar arasındaki mesafeyi açıp veya kapatabileceği verilerle sunulmuştur. Ekonomik büyümenin anlamlı olabilmesi için kesinlikle insani gelişme ve kalkınmaya katkısının olmalıdır. Böyle olabilmesi içinde insan onuruna yakışır bir istihdama dayandırılmalıdır. Dünya nüfusu yaklaşık olarak 7 milyar sınırına yakın iken işgücünün 3,5 milyar olacağı varsayılırsa çalışan bir kişi iki kişiye bakmak zorunda kalacak demektir. Dünya işgücü piyasasının son 10 yıllık eğilimine bakıldığında, hem kadın hem de erkek işgücüne katılma oranının azalması bu sayının artabileceğini de yansıtmakta ve bu eğilim, içinde birçok olumsuz sonuç barındırmaktadır 2007 yılında günlük “2 Dolar” olan yoksulluk sınırı altında çalışan kişi sayısının toplam dünya istihdamının % 44,1’i oluşturması gelir dağılımı eşitsizliğinin ve yoksulluğun kısa dönemde azaltılamayacağını hatta doğru ekonomik yeniden bölüşüm kanalları tercih edilmez ise daha da olumsuz olabileceğini göstermektedir. Dünya işsiz sayısı son 10 yıl içerisinde 25,1 milyon kişi artış göstermiş olması da bu kaygıyı güçlendirmektedir. 2007 yılında dünya işsiz sayısı 189,9 milyon kişi ve dünya işsizlik oranı ise % 6 olarak gerçekleşmiştir ancak son dünya ekonomik krizinin işsiz sayısına ve oranına olumsuz yansıyacağı açıktır. Çalışma kapsamında incelendiğinde, GSMH büyüklüklerinin 1923’ten 2007’e kadar, 4 kez -%10’dan fazla olarak 15 kere küçülme göstermiş olması, ortalama 5-6 yılda bir ekonomik küçülme yaşandığını göstermektedir. Ayrıca bu 15 küçülmeden 4’ünde sadece tarım sektörünün küçülmüş olması genel olarak ekonominin özel olarak tarım sektörü politikalarının üretim dinamiklerinin uzun vadeli, güncel ve verimli planlamasına ihtiyaç olduğu göstermektedir. Türkiye İşgücü piyasasının temel sorunları olan eğitim-istihdam ilişkisizliği, işgücü arz fazlası ve talep yetersizliği gibi sektörel bağlam ihtiyaçları dikkate alınarak 82 her yönüyle analiz edilmelidir. Türkiye istihdam tarihinde önceki yıla göre istihdam edilen kişi sayısının azaldığı yıl sayısı 9 olduğundan ortalama her 9-10 yılda bir istihdam azalmıştır. Sadece 1940 ve 2001 yıllarında negatif ekonomik büyüme ile istihdam azalması bir arada olurken diğer 7 yılda ekonomik büyümeye rağmen istihdam edilen kişi sayısı önceki yıla göre azalmıştır. Dolayısıyla istihdam azalmasının başka dinamikleri de olabileceği göz ardı edilmemelidir. Çalışma kapsamında da öne sürüldüğü gibi Türkiye’de diğer ülkelerden farklı olarak ekonomik ile istihdam arasındaki bağı zayıflatan iki ana neden vardır. Tarımsal çözülme ve kadın nüfusu ile ekonomi ve işgücü piyasası arasında kurumsal bir bağın kurulamamış olmasıdır. Ayrıca istihdamdakilerin içerisindekilerin yoksullar içinde ağırlığı oluşturması mevcut istihdam kalitesinin de istenilen düzeyde olmadığı göstermektedir. Tarımsal çözülme, gizli işsizlerin açık işsiz olarak işgücü piyasasına çıkması, uzun süreli işsiz olarak kalmalarından ve nihai olarak işgücü piyasasında niteliklerine uygun iş bulamamalarından işgücü piyasasından çekilmeleri ile sonuçlanan bir süreçtir. Tarımsal üretimde marjinal verimlilikleri olmamasına rağmen istihdamda görülen bu kitle, “işinden” ayrılınca istihdam azalmış gibi görünüyor. Bu kişiler kısa vade de işsiz gibi göründüğünde işsizlik oranının düşürülmesi güçleşmektedir. Orta vade de işgücü piyasasından çekilince de işgücüne katılma oranı düşmektedir. Bu kişilerin iş ve gelir ihtiyacının devam etmesi “ümidi kırılanlar” diye ifade edilen kesimin sayısının da son yıllarda artmasına neden olmuştur. Bu durumda tarım-dışı alanda oluşan istihdam artışı tarım sektöründe oluşan istihdam azalmasının gölgesinde kalmaktadır. Çalışmada sunulan 2000 sonrası dönemde ekonomik krizinde etkisiyle önce işsizliğin süresi oransal olarak uzamış, daha sonrada ümidi kırılanlar artmıştır. Tarımsal istihdamda çalışanların düşük nitelikli olması ve meslek çeşitliliğinin işgücünün geneli ile uyumlu olmaması, eğitim ve gelir düzeyinin düşük oluşu, fırsat eşitsizliğine daha fazla maruz kalması nedeniyle mobilitesinin düşük oluşu oradan kopan işgücünün mesleki eğitimini ve mesleki yönlendirmesini ve diğer sektörlerde iş bulabilmesini zorlaştırmaktadır. 83 Kadın istihdamında tarım sektörünün, kırsallığın, kayıt-dışılığın, ücretsiz aile işçiliğinin, düşük eğitimlilerin ağırlığı “verimli bir istihdam” olmadığı göstermektedir. Kadın işgücünün nüfusa oranının düşük olması bağımlılık oranının çok yüksek olmasına neden olmakta ve beşeri sermaye birikimi daha yavaş olmakta veya olmamaktadır. 2007 yılında Türkiye’de yaklaşık olarak 1 çalışanın ortalama 3 kişiye bakması bu durumu açıkça ortaya koymaktadır. Türkiye ve dünyada gündemde olan “çalışan yoksullar kavramı”, “istihdamsız büyüme” “yoksullaştıran büyüme” gibi gerçekliklerin daha çok kadın nüfusla kesiştiği açıktır. Tartışılması gereken; kısa vadede ekonomik büyümenin neden yeterince istihdam yaratamaması değil, tarımsal çözülmenin ne kadar ve ne zamana kadar gerekli olduğu, daha kontrollü bir çözülmenin imkanları var mıdır konularıdır. Ayrıca kadın nüfusunun % 80’sinin (Kadın işgücü, kadın nüfusunun % 20’sini oluşturuyor) hangi yaşam koşullarında yaşadığı ve bunun insani kalkınmayı nasıl olumsuz etkilediğidir. Türkiye’nin nüfus ve ekonomik büyüklük olarak yakın olduğu ülkelerden neden daha düşük bir insani kalkınma düzeyinde olduğunu buraya dayandırılmalıdır. Kadın işgücü tarım endeksli, düşük nitelikli ve düşük eğitimli, kayıt dışı ve çoğu ücretsiz aile işçiliğinde olan, meslek çeşitliliğinin düşük olduğu istihdam şeklinden “kurtarılmalıdır.” Bu çalışmaya başlanıldığında hem Türkiye’de hem de dünyada devam eden yüksek ekonomik büyüme hızının neden daha fazla istihdam yaratamadığı güncel bir konu iken şu anda bunun yerini, son kriz ve işten çıkarılma riski taşıyan istihdam almıştır. Buradan çıkarılması gerek sonuç, istikrarlı bir ekonomik büyüme, istikrarlı bir istihdam ve istihdam artışı için de olmazsa olmazdır. Çok uluslu şirketlerin (ÇUŞ’ların) ceolarının bile işsiz kalabileceği bir daralmanın baharını yaşayan dünya ekonomisi bu yılı ekonomik küçülme yaşamadan bitirebilmenin kaygısıyla çarklarını döndürmeye çalışmaktadır. İstikrarsızlık ve küçülmenin yoksulluk ve işsizliği derinleştirerek yaygınlaştırdığı gerçeği de göz ardı edilmemeli ve istikrarlı ekonomik büyümenin “kıymeti” bilinmelidir. Nitekim Türkiye için açıklanan 2008 yılı 3. çeyrek büyüme oranı planlananın aksine sadece % 0,5 olarak gerçekleşmiş ve aynı dönemde genel işsizlik oranı % 1 artarak tekrar % 10 bandının üzerine çıkmıştır. Başta Kamu İstihdam Kurumları olmak üzere ve tüm kurum ve kuruluşların ise dinamik bir piyasa yapısı sunan, rekabet alanının uluslarasılaşmış olduğu, network 84 organizasyonlardan oluşan, esnek üretimi arttıran, üretimi bilgiye ve yeniliğe dayalı yapan, dijitalleşmenin hakim olmaya çalıştığı teknolojik yapılar sunan, yenilik ve kalitenin rekabeti belirlediği, Ar-Ge’nin öneminin yüksek olduğu, tek alanlı uzmanlıkların yetersiz kaldığı, endüstri ilişkilerinin uzlaşma ve işbirliği yönünde olduğu yeni ekonomi ve “yeni” işgücü piyasasına, önce “kendilerini”, sonra işgücünü yönlendirmeleri gereklidir. Ekonomik büyüme kadar ekonomik krizlerin de belli bir dönemlerde neredeyse olağanlaşarak gerçekleştiği göz ardı edilmemelidir. Neo-liberal iktisadın özellikle 1980’lerden sonra ısrarla savunduğu “az devlet müdahalesi” dönemi miadını son ekonomik krizle doldurmuş ve devletin planlı müdahaleleri neredeyse her kıtada başvurulabilinen tek yol olmuştur. Ne emek piyasası ne de diğer piyasalar pür piyasa mantığına terk edilerek adil bir kalkınmanın yolunu açamamaktadır. Kamu istihdam ve sosyal güvenlik kurumlarının işsizlik ve yoksulluğun azaltılmasında daha etkin rol almaları zorunluluk haline gelmiştir. 85 EKLER EK-1: ÜLKELERİN EKONOMİK BÜYÜKLÜK GÖSTERGELERİ Sıra194 ÜLKE/YER 1 DÜNYA 65,610,000,000,000 Katar 80,900 Azerbaycan 23.40 2 AB 14,380,000,000,000 Luxembourg 80,500 Bhutan 22.40 Bermuda 69,900 Angola (04) 21.10 19.80 GSYİH $ 13,840,000,000,000 ÜLKE KBG $ 195 ÜLKE E.B ORANI196 (%) 3 United States 4 China 6,991,000,000,000 Jersey 57,000 Timor-Leste (05) 5 Japan 4,290,000,000,000 Norway 53,000 Macau 6 India 2,989,000,000,000 Brunei 51,000 Qatar 14.20 7 Germany 2,810,000,000,000 Singapore 49,700 Armenia 13.80 8 United Kingdom 2,137,000,000,000 United States 45,800 Afghanistan 12.40 12.40 16.60 (06) 9 Russia 2,088,000,000,000 Guernsey 44,600 Equatorial Guinea (05) 10 France 2,047,000,000,000 Cayman Islands 43,800 Georgia (04) 12.40 11 Brazil 1,836,000,000,000 Ireland 43,100 Turkmenistan 11.60 12 Italy 1,786,000,000,000 Hong Kong 42,000 China 11.40 13 Spain 1,352,000,000,000 Switzerland 41,100 Ethiopia 11.40 14 Mexico 1,346,000,000,000 Kuwait 39,300 Panama 11.20 15 Canada 1,266,000,000,000 Andorra 38,800 Liechtenstein (05) 16 Korea, South 1,201,000,000,000 Iceland 38,800 Sudan 10.50 17 Türkiye 888,000,000,000 Netherlands 38,500 Slovakia 10.40 38,500 Anguilla (04) 10.20 (04) 11.00 (99) 18 Indonesia 837,800,000,000 British Virgin Islands 19 Australia 760,800,000,000 Austria 38,400 Latvia 20 Iran 753,000,000,000 Canada 38,400 Mongolia 9.90 21 Taiwan 695,400,000,000 Gibraltar 38,200 Cambodia (05) 9.60 22 Netherlands 639,500,000,000 Denmark 37,400 Uzbekistan 9.50 23 Poland 620,900,000,000 United Arab Emirates 37,300 Liberia 9.40 24 Saudi Arabia 564,600,000,000 Sweden 36,500 India 9.20 25 Argentina 523,700,000,000 Australia 36,300 Peru 9.00 26 Thailand 519,400,000,000 Belgium 35,300 Lithuania 8.80 27 South Africa 467,100,000,000 Finland 35,300 Argentina 8.70 28 Pakistan 410,000,000,000 United Kingdom 35,100 Dominican Republic 8.50 29 Egypt 404,000,000,000 Isle of Man 35,000 Kazakhstan (05) 8.50 30 Belgium 376,000,000,000 Germany 34,200 Vietnam 8.50 31 Malaysia 357,400,000,000 San Marino 34,100 Venezuela 8.40 32 Sweden 334,600,000,000 Japan 33,600 Belarus 8.20 194 https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/rankorder/2003rank.html aderesinden FACTBOOK 2008 kitabından derlenmiştir. (26.06.2008) 195 Parantez içinde belirtilen yılların dışında tüm veriler 2007 yılı içindir. 196 Parantez içinde belirtilen yılların dışında tüm veriler 2007 yılı içindir. 86 10.20 33 Venezuela 334,600,000,000 France 33,200 Kyrgyzstan 8.20 34 Greece 324,600,000,000 European Union 32,300 Russia 8.10 35 Ukraine 320,100,000,000 Bahrain 32,100 Tajikistan 7.80 36 Colombia 319,500,000,000 Faroe Islands 31,000 Singapore 7.70 37 Austria 317,800,000,000 Italy 30,400 Laos 7.50 38 Switzerland 300,200,000,000 Spain 30,100 Montenegro 7.50 39 Philippines 299,600,000,000 Taiwan 30,100 United Arab Emirates 7.40 40 Hong Kong 292,800,000,000 Monaco 30,000 Malawi 7.40 41 Nigeria 292,700,000,000 Greece 29,200 Serbia 7.30 42 Czech Republic 248,900,000,000 Macau 28,400 Tanzania 7.30 43 Norway 247,400,000,000 Equatorial Guinea 28,200 Philippines 7.30 44 Romania 245,500,000,000 Cyprus 27,400 Ukraine 7.30 45 Chile 231,100,000,000 Slovenia 27,200 Egypt 7.10 46 Portugal 230,500,000,000 New Zealand 26,400 Estonia 7.10 47 Singapore 228,100,000,000 Israel 25,800 Colombia 7.00 48 Algeria 224,700,000,000 Bahamas, The 25,000 Cuba 7.00 25,000 Gambia, The 7.00 49 Vietnam 221,400,000,000 Falkland Islands (Islas Malvinas) 50 Peru 219,000,000,000 Liechtenstein 25,000 Uruguay 7.00 51 Bangladesh 206,700,000,000 Korea, South 24,800 Mozambique 7.00 52 Denmark 203,700,000,000 Czech Republic 24,200 Kenya 53 Hungary 191,300,000,000 Oman 24,000 Gibraltar 54 Ireland 186,200,000,000 Saudi Arabia 23,200 Cape Verde 6.90 55 Israel 185,900,000,000 Malta 22,900 Costa Rica 6.80 56 Finland 185,500,000,000 Aruba 21,800 Sierra Leone 6.80 57 Kazakhstan 167,600,000,000 Portugal 21,700 Libya 6.80 58 United Arab Emirates 167,300,000,000 Estonia 21,100 Bahrain 6.60 59 Kuwait 130,100,000,000 Slovakia 20,300 Saint Vincent and the Grenadines 6.60 60 Morocco 125,300,000,000 Greenland 20,000 Maldives 6.60 61 New Zealand 111,700,000,000 Puerto Rico 19,600 Czech Republic 6.50 62 Slovakia 109,600,000,000 Barbados 19,300 Poland 6.50 63 Belarus 105,200,000,000 Hungary 19,000 Uganda 6.50 64 Iraq 102,300,000,000 Antigua and Barbuda 18,300 Ghana 6.40 65 Ecuador 98,790,000,000 Trinidad and Tobago 18,300 Pakistan 6.40 66 Angola 91,290,000,000 Lithuania 17,700 Paraguay 6.40 67 Burma 91,130,000,000 French Polynesia 17,500 Nigeria 6.40 68 Syria 87,090,000,000 Latvia 17,400 Oman 6.40 69 Bulgaria 86,320,000,000 Seychelles 16,600 Sri Lanka 6.30 70 Sri Lanka 81,290,000,000 Botswana 16,400 Congo, Democratic Republic of the 6.30 71 Sudan 80,710,000,000 Poland 16,300 Honduras 6.30 72 Puerto Rico 77,410,000,000 Netherlands Antilles 16,000 Tunisia 6.30 73 Serbia 77,280,000,000 Croatia 15,500 Malaysia 6.30 74 Tunisia 77,000,000,000 Guam 15,000 Madagascar 6.30 87 7.00 7.00 (05) 75 Libya 74,750,000,000 New Caledonia 15,000 Indonesia 6.30 76 Croatia 68,980,000,000 Russia 14,700 Hong Kong 6.30 77 Azerbaijan 65,470,000,000 Virgin Islands 14,500 Bulgaria 6.20 78 Uzbekistan 64,150,000,000 Gabon 14,100 Niue 79 Guatemala 62,530,000,000 Chile 13,900 Papua New Guinea 6.20 80 Ethiopia 62,190,000,000 Saint Kitts and Nevis 13,900 Antigua and Barbuda 6.10 81 Dominican Republic 61,790,000,000 Argentina 13,300 Slovenia 6.10 82 Oman 61,610,000,000 Malaysia 13,300 Albania 6.00 83 Lithuania 59,640,000,000 Türkiye 12,900 Rwanda 6.00 84 Kenya 58,880,000,000 Mexico 12,800 Romania 6.00 12,500 Samoa 6.00 12,300 Sao Tome and Principe 6.00 5.80 85 Qatar 57,690,000,000 Northern Mariana Islands 86 Slovenia 54,670,000,000 Libya 6.20 (03) 87 Yemen 52,050,000,000 Venezuela 12,200 Bosnia and Herzegovina 88 Cuba 51,110,000,000 Uruguay 11,600 Iran 5.80 89 Tanzania 48,940,000,000 Turks and Caicos Islands 11,500 Croatia 5.80 90 Costa Rica 45,770,000,000 Romania 11,400 Guatemala 5.70 91 Lebanon 42,270,000,000 Bulgaria 11,300 Taiwan 5.70 92 El Salvador 41,650,000,000 Lebanon 11,300 Jordan 5.70 93 Korea, North 40,000,000,000 Mauritius 11,200 Bangladesh 5.60 94 Latvia 39,730,000,000 Kazakhstan 11,100 Gabon 5.60 95 Bolivia 39,440,000,000 Belarus 10,900 Burma 5.50 96 Cameroon 39,370,000,000 Saint Lucia 10,700 Suriname 5.50 97 Luxembourg 38,560,000,000 Iran 10,600 Trinidad and Tobago 5.50 98 Uruguay 37,190,000,000 Grenada 10,500 Palau 5.50 99 Afghanistan 35,000,000,000 Serbia 10,400 Botswana 5.40 100 Panama 34,510,000,000 Costa Rica 10,300 Luxembourg 5.40 101 Cote d'Ivoire 32,180,000,000 Panama 10,300 Solomon Islands 5.40 102 Ghana 31,330,000,000 World 10,000 Guyana 5.40 103 Honduras 30,650,000,000 South Africa 9,800 Brazil 5.40 104 Estonia 29,350,000,000 Saint Vincent and the Grenadines 9,800 Ireland 5.30 105 Nepal 29,040,000,000 Brazil 9,700 Seychelles 5.30 106 Uganda 29,040,000,000 Cook Islands 9,100 Zambia 5.30 107 Jordan Dominica 9,000 Israel 5.30 108 Bosnia and Herzegovina 27,730,000,000 Anguilla 8,800 Djibouti 5.20 109 Paraguay 27,080,000,000 Macedonia 8,500 Isle of Man 110 Turkmenistan 26,730,000,000 Belize 7,900 World 111 Cambodia 25,900,000,000 Thailand 7,900 French Polynesia 112 Botswana 25,680,000,000 Suriname 7,800 South Africa 5.10 113 Bahrain 24,500,000,000 Peru 7,800 Chile 5.00 114 Trinidad and Tobago 23,790,000,000 Azerbaijan 7,700 Türkiye 5.00 115 Cyprus 21,380,000,000 Jamaica 7,700 Senegal 5.00 $ 27,990,000,000 88 5.20 (05) 5.20 5.10 (02) 116 Jamaica 20,670,000,000 117 Senegal 20,600,000,000 118 Georgia 20,500,000,000 119 Gabon 20,180,000,000 120 Albania 19,920,000,000 121 Brunei 19,640,000,000 122 Congo, Democratic Republic of the 18,840,000,000 123 Madagascar 18,120,000,000 124 Macedonia 17,350,000,000 Palau Tunisia Ecuador 7,600 Vanuatu 5.00 7,500 Macedonia 5.00 7,200 Moldova 5.00 7,000 Korea, South 5.00 7,000 Iraq 5.00 7,000 Lesotho 4.90 6,900 KKTC 6,700 Thailand 4.80 6,500 El Salvador 4.70 6,300 Algeria 4.60 5,800 Bermuda 4.60 (04) 5,800 San Marino 4.60 (04) 5,800 Mauritius 4.60 5,600 Kuwait 4.60 5,500 Cyprus 4.40 5,500 Namibia 4.40 5,400 Finland 4.40 5,300 Barbados 4.20 5,200 Central African Republic 4.20 5,200 Benin 4.20 5,200 Burkina Faso 4.20 5,100 Bolivia 4.20 5,000 Saudi Arabia 4.10 4,900 Greece 4.00 4,900 Lebanon 4.00 4,900 Australia 3.90 4,800 Syria 3.90 4,700 Fiji 3.90 4,700 Iceland 3.80 4,600 Nicaragua 3.80 4,500 Spain 3.80 4,500 Malta 3.80 4,500 Burundi 3.60 4,100 Andorra 3.50 4,100 Netherlands 3.50 4,100 Norway 3.50 Bosnia and Herzegovina Saint Pierre and 125 Burkina Faso 17,200,000,000 126 Armenia 17,150,000,000 127 Mozambique 17,020,000,000 128 Zambia 15,920,000,000 129 Chad 15,900,000,000 130 Nicaragua 15,840,000,000 131 Equatorial Guinea 15,540,000,000 132 Mauritius 14,060,000,000 133 Mali 13,470,000,000 134 Congo, Republic of the 13,230,000,000 135 Laos 12,650,000,000 136 Macau 12,500,000,000 137 Iceland 12,140,000,000 138 Benin 12,100,000,000 139 Papua New Guinea 11,940,000,000 140 Tajikistan 141 Haiti 142 Namibia 143 Guinea 11,820,000,000 $ 11,140,000,000 10,720,000,000 10,690,000,000 144 Malawi 10,510,000,000 145 Kyrgyzstan 10,500,000,000 146 Moldova 9,821,000,000 147 Malta 9,396,000,000 148 Niger 8,902,000,000 149 Rwanda 8,440,000,000 150 Mongolia 8,420,000,000 151 Bahamas, The 8,332,000,000 Miquelon Dominican Republic Ukraine Colombia Algeria Albania American Samoa Niue El Salvador Angola Egypt Fiji Samoa China Bhutan Namibia Turkmenistan Tonga Nauru Armenia Jordan Mayotte Swaziland Georgia Guatemala Maldives Cuba Paraguay Syria Sri Lanka Honduras Morocco 89 4.90 (00) 152 Mauritania 5,947,000,000 153 Montenegro 5,918,000,000 154 Swaziland 5,626,000,000 155 Somalia 5,575,000,000 156 Barbados 5,317,000,000 Bolivia Vanuatu Guyana Wallis and Futuna Montenegro 4,000 Marshall Islands 3.50 3,900 Austria 3.40 3,800 Cameroon 3.30 3,800 Mexico 3.30 3,800 Saint Kitts and Nevis 3.30 3,700 Haiti 3.20 3,700 Saint Lucia 3.20 3,600 Niger 3.20 3,600 Bahamas, The 3.10 3,400 Grenada 3.10 3,400 Switzerland 3.10 3,200 Yemen 3.10 3,200 United Kingdom 3.10 2,900 American Samoa 3.00 (03) 2,900 Guernsey 3.00 (05) 2,700 European Union 2,600 Tuvalu 2,600 New Zealand 3.00 2,600 Belgium 2.70 2,500 Canada 2.70 2,500 Kosovo 2.60 2,300 Sweden 2.60 2,300 Somalia 2.60 2,300 Germany 2.50 2,300 Mali 2.50 2,200 Guinea-Bissau 2.50 2,100 Nepal 2.50 2,100 Aruba 2.40 (05) 2,000 Swaziland 2,000 Faroe Islands 2,000 Belize 2.20 2,000 United States 2.20 1,900 Japan 2.10 1,900 Morocco 2.10 1,900 Togo 2.10 1,800 Greenland Congo, Republic of 157 Togo 158 Jersey 159 Fiji 160 Gaza Strip 5,208,000,000 5,100,000,000 (05) 5,079,000,000 5,034,000,000 (06) 161 West Bank 5,034,000,000 (06) 162 French Polynesia 4,580,000,000 (03) 163 Bermuda 4,500,000,000 (04) 164 Suriname 4,073,000,000 165 Kosovo 4,000,000,000 166 Sierra Leone 3,971,000,000 167 Eritrea 3,619,000,000 168 Bhutan 3,359,000,000 169 New Caledonia 3,158,000,000 (03) 170 Central African Republic 3,099,000,000 171 Lesotho 3,092,000,000 172 Guyana 173 Burundi 174 Netherlands Antilles 175 Andorra 2,920,000,000 2,896,000,000 2,800,000,000 (04) 2,770,000,000 (05) the Indonesia Iraq Kiribati Montserrat Philippines Cape Verde Mongolia Moldova Marshall Islands India Nicaragua Pakistan Vietnam Saint Helena Timor-Leste Djibouti Yemen Uzbekistan 3.00 3.00 (06) Micronesia, 176 Guernsey 2,742,000,000 (05) Federated States of 177 Isle of Man 2,719,000,000 (05) 178 Timor-Leste 179 Guam 2,608,000,000 2,500,000,000 (05) 180 Belize 2,444,000,000 181 Aruba 2,258,000,000 (05) 182 Zimbabwe 183 Gambia, The 184 Cayman Islands 185 Saint Lucia 186 Liechtenstein 187 Djibouti 2,211,000,000 2,106,000,000 1,939,000,000 (04) 1,794,000,000 1,786,000,000 (01) 1,738,000,000 Sudan Cameroon Laos Kyrgyzstan Mauritania Papua New Guinea Nigeria Burma Solomon Islands Korea, North Cambodia 90 2.40 2.40 (05) 2.00 (05) 188 Cape Verde 1,603,000,000 189 Maldives 1,588,000,000 190 Virgin Islands 1,577,000,000 (04) 191 Antigua and Barbuda 1,526,000,000 192 Seychelles 1,378,000,000 193 Liberia 1,340,000,000 194 Comoros 1,262,000,000 195 Grenada 1,108,000,000 Kosovo Tajikistan Chad Kenya Senegal Cote d'Ivoire 1,800 Kiribati 2.00 1,800 Virgin Islands 1,700 Ecuador 1.90 1,700 France 1.90 1,700 Portugal 1.90 1,700 Denmark 1.80 1,600 Cote d'Ivoire 1.60 1,600 Guinea 1.50 1,500 Italy 1.50 1,400 Jamaica 1.40 1,300 Eritrea 1.30 1,300 Hungary 1.30 1,300 Netherlands Antilles 1.00 (04) 1,300 British Virgin Islands 1.00 (02) 1,300 Cayman Islands 0.90 (04) 1,300 Mauritania 1,300 Monaco 1,200 Dominica 0.90 1,100 Chad 0.60 1,100 Brunei 0.40 1,100 Micronesia, Federated States of 0.30 (05) 1,100 Cook Islands 0.10 (05) 1,100 Comoros 1,000 Montserrat -1.00 (02) 1,000 Korea, North -1.10 (06) 1,000 Puerto Rico -1.20 900 Congo,Republic -1.60 900 Tonga -3.50 800 Zimbabwe -6.10 800 Gaza Strip -8.00 (06) 800 West Bank -8.00 (06) 2.00 (02) Sao Tome and 196 Greenland 1,100,000,000 (01) 197 Gibraltar 198 Saint Vincent and the Grenadines 1,042,000,000 199 Samoa 1,029,000,000 200 Faroe Islands 201 Monaco 202 203 Mayotte Solomon Islands 1,066,000,000 (05) 1,000,000,000 (01) 976,300,000 (06) 953,600,000 (05) 948,000,000 Northern Mariana 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 Islands Vanuatu British Virgin Islands San Marino Guinea-Bissau Saint Kitts and Nevis Dominica Tonga American Samoa Kiribati 900,000,000 (00) 897,000,000 853,400,000 (04) 850,000,000 (04) 808,000,000 721,000,000 648,000,000 526,000,000 510,100,000 (03) 348,000,000 Micronesia, 214 Federated States of 277,000,000 (02) Sao Tome and 215 Principe 256,000,000 Turks and Caicos 216 217 218 219 220 Islands Cook Islands Palau 216,000,000 (02) 183,200,000 (05) 124,500,000 (04) Principe Tuvalu Benin Ghana Bangladesh Haiti Gambia, The Zambia Burkina Faso Tanzania Lesotho Nepal Comoros West Bank Guinea Gaza Strip Madagascar Afghanistan Mali Tokelau Rwanda Uganda Eritrea Ethiopia Mozambique Malawi Togo 800 800 91 0.90 0.90 (00) -1.00 Central African 221 222 223 224 225 226 227 Republic Niger 700 700 Sierra Leone Somalia Guinea-Bissau Burundi Liberia 700 600 500 400 400 Congo, Democratic 228 229 Republic of Zimbabwe 92 300 200 EK-2: ÜLKELERİN İŞGÜCÜ PİYASASI GÖSTERGELERİ Birth rate (births/1,000 population) Eğitimin GSYİH ÜLKE payı ÜLKE İ.O. (%) 3,131,000,000 Andorra 0.00 (96) China 803,300,000 Monaco 0.00 (05) 11.80 India 516,400,000 Qatar 0.70 10.30 European Union 222,500,000 Uzbekistan 0.80 9.60 United States 153,100,000 Guernsey 0.90 (06) Vanuatu 9.50 Indonesia 109,900,000 Bangladesh 1.00 44.12 Uzbekistan 9.40 Brazil 99,470,000 Iceland 1.00 9.30 Russia 74,100,000 Liechtenstein 1.30 (02) Sıra197 Ülke 1 World 6,677,563,921 Niger 49.62 Kiribati 17.80 World 2 China 1,330,044,605 Mali 49.38 Lesotho 13.00 3 India 1,147,995,898 Uganda 48.15 Marshall Islands 4 European Union 491,018,677 Afghanistan 45.82 Palau 5 United States 303,824,646 Sierra Leone 45.08 Yemen 6 Indonesia 237,512,355 Burkina Faso 44.68 7 Brazil 191,908,598 Somalia NÜFUS 198 ÜLKE ÜLKE İŞGÜCÜ 8 Pakistan 167,762,040 Angola 44.09 Saint Kitts and Nevis 9 Bangladesh 153,546,901 Congo, Democratic Republic of the 43.00 Cuba 9.10 Bangladesh 69,400,000 Thailand 1.40 10 Russia 140,702,094 Liberia 42.92 Botswana 8.70 Japan 66,690,000 Isle of Man 1.50 (06) 11 Nigeria 138,283,240 Yemen 42.42 Djibouti 8.40 Nigeria 50,130,000 Belarus 1.60 (05) 12 Japan 127,288,419 Malawi 41.79 Denmark 8.30 Pakistan 49,180,000 Vanuatu 1.70 (99) 13 Mexico 109,955,400 Congo, Republic of the 41.76 Guyana 8.30 Vietnam 46,420,000 Cuba 1.80 14 Philippines 92,681,453 Burundi 41.72 Saint Vincent and the Grenadines 8.10 Mexico 44,710,000 Papua New Guinea 1.90 (04) 15 Vietnam 86,116,559 Chad 41.61 Maldives 8.00 Germany 43,510,000 Kiribati 2.00 (92) 16 Germany 82,369,548 Guinea 41.31 Iceland 7.60 Thailand 36,900,000 Seychelles 2.00 (06) 17 Egypt 81,713,517 Zambia 40.52 Moldova 7.60 Philippines 36,220,000 Bermuda 2.10 (04) 18 Ethiopia 78,254,090 Mauritania 40.14 Micronesia, Federated States of 7.30 United Kingdom 30,870,000 Moldova 2.10 19 Türkiye 71,892,807 Nigeria 39.98 Tunisia 7.30 Burma 29,260,000 Faroe Islands 2.10 (06) 20 Congo, Democratic Republic of the 66,514,506 Rwanda 39.97 Norway 7.20 Iran 28,700,000 Singapore 2.10 21 Iran 65,875,223 Western Sahara 39.95 Sweden 7.10 France 27,810,000 Jersey 2.20 (06) 22 Thailand 65,493,298 Mayotte 39.79 Bhutan 7.00 Ethiopia 27,270,000 Kuwait (99) 2.20 (04) 23 France 64,057,790 Sao Tome and Principe 39.12 Swaziland 7.00 Italy 24,710,000 Ukraine 2.30 24 United 60,943,912 Djibouti 38.61 Barbados 6.90 Korea, South 24,220,000 United Arab 2.40 197 https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/rankorder/2003rank.html adresinden FACTBOOK 2008’den derlenmiştir. 198 Parantez içinde belirtilen yılların dışında tüm veriler 2008 yılı içindir. 93 Kingdom Emirates (01) 25 Italy 58,145,321 Gaza Strip 38.38 Israel 6.90 Türkiye 23,530,000 Tajikistan 2.40 26 Korea, South 49,232,844 Madagascar 38.38 Namibia 6.90 Spain 22,190,000 Laos 2.40 (05) 27 Burma 47,758,181 Gambia, The 38.36 Kenya 6.90 Egypt 22,100,000 Bhutan 2.50 (04) 28 Ukraine 45,994,287 Mozambique 38.21 Saudi Arabia 6.80 Ukraine 21,580,000 Switzerland 2.50 29 Colombia 45,013,674 Kenya 37.89 Saint Lucia 6.60 Colombia 20,500,000 Norway 2.50 30 South Africa 43,786,115 Benin 37.36 Fiji 6.50 South Africa 20,490,000 Cambodia 2.50 (00) 31 Argentina 40,677,348 Equatorial Guinea 37.04 Seychelles 6.50 Tanzania 20,040,000 Denmark 2.80 32 Spain 40,491,051 Ethiopia 36.80 Bolivia 6.40 Korea, North 20,000,000 Gibraltar 3.00 (05) 33 Sudan 40,218,455 Togo 36.66 Finland 6.40 Canada 17,950,000 Mongolia 3.00 34 Tanzania 40,213,162 Senegal 36.52 Cape Verde 6.30 Poland 16,860,000 Macau 3.10 (06) 35 Poland 38,500,696 GuineaBissau 36.40 Cyprus 6.30 Argentina 16,030,000 Guatemala 3.20 (05) 36 Kenya 37,953,838 Comoros 35.78 Ukraine 6.30 Afghanistan 15,000,000 Malaysia (04) 3.20 37 Morocco 34,343,219 Gabon 35.75 Malaysia 6.20 Congo, Democratic Republic of the 15,000,000 Netherlands (06) 3.20 38 Algeria 33,769,669 Haiti 35.69 New Zealand 6.20 Uzbekistan 14,600,000 Korea, South 3.30 39 Canada 33,212,696 Oman 35.26 Belarus 6.10 Uganda 14,020,000 Lithuania 3.50 40 Afghanistan 32,738,376 Tanzania 35.12 Belgium 6.00 Venezuela 12,370,000 Nicaragua 3.60 41 Uganda 31,367,972 Cameroon 34.59 Slovenia 6.00 Kenya 11,850,000 British Virgin (05) Islands 3.60 (97) 42 Nepal 29,519,114 Laos 34.46 Sudan 6.00 Ghana 11,290,000 3.60 43 Peru 29,180,899 Sudan 34.31 Ethiopia 6.00 Nepal 11,110,000 Mexico (06) 3.70 44 Uzbekistan 28,268,440 Cote d'Ivoire 34.26 Malawi 5.80 Morocco 11,050,000 San Marino 3.80 (04) 45 Iraq 28,221,181 Eritrea 33.62 Switzerland 5.80 Australia 10,950,000 Northern Mariana Islands 3.90 (01) 46 Saudi Arabia 28,161,417 Maldives 33.61 France 5.70 Malaysia 10,940,000 Cyprus 3.90 33.13 United Kingdom 5.60 Taiwan 10,780,000 Taiwan 3.90 New Zealand 47 Venezuela 26,414,815 Central African Republic 48 Malaysia 25,274,133 Marshall Islands 31.52 Hungary 5.50 Peru 9,839,000 Japan 3.90 49 Korea, North 23,479,089 Iraq 30.77 Mexico 5.50 Mozambique 9,600,000 Brunei 4.00 (06) 50 Ghana 23,382,848 West Bank 30.35 Portugal 5.50 Algeria 9,380,000 China 4.00 51 Yemen 23,013,376 Kiribati 30.31 Poland 5.50 Romania 9,350,000 Hong Kong 4.10 52 Taiwan 22,920,946 Nepal 29.92 Austria 5.40 Kazakhstan 8,229,000 Romania 4.10 53 Romania 22,246,862 Ghana 29.22 South Africa 5.40 Sri Lanka 7,670,000 Palau 4.20 (05) 54 Mozambique 21,284,701 Bangladesh 28.86 Ghana 5.40 Netherlands 7,500,000 Azerbaijan 4.30 55 Sri Lanka 21,128,773 Saudi Arabia 28.83 Belize 5.30 Sudan 7,415,000 Australia (96) 4.40 56 Australia 20,600,856 Guatemala 28.55 Jamaica 5.30 Iraq 7,400,000 Cayman (04) Islands 4.40 (04) 57 Madagascar 20,042,551 Solomon 28.48 United States 5.30 Madagascar 7,300,000 4.40 94 Luxembourg Islands (00) 58 Syria 19,747,586 Paraguay 28.47 Netherlands 5.30 Cambodia 7,000,000 Austria (03) 59 Cameroon 18,467,692 Samoa 28.20 Brunei 5.20 Chile 6,970,000 Saint Kitts and Nevis 4.50 (07) 60 Cote d'Ivoire 18,373,060 Papua New Guinea 28.14 GuineaBissau 5.20 Cote d'Ivoire 6,907,000 Costa Rica 4.60 61 Netherlands 16,645,313 Belize 27.84 Uganda 5.20 Cameroon 6,674,000 Ireland 4.60 62 Chile 16,454,143 Zimbabwe 27.38 Grenada 5.20 Angola 6,640,000 United States 4.60 63 Kazakhstan 15,340,533 Tajikistan 27.18 Canada 5.20 Saudi Arabia 6,563,000 Estonia 4.70 64 Burkina Faso 15,264,735 Honduras 26.93 Algeria 5.10 Yemen 6,316,000 Slovenia 4.80 65 Cambodia 14,241,640 Pakistan 26.93 Malta 5.10 Portugal 5,620,000 Nigeria 4.90 66 Malawi 13,931,831 Swaziland 26.60 Latvia 5.10 Syria 5,462,000 Namibia 5.20 67 Ecuador 13,927,650 Syria 26.57 Iran 5.10 Mali 5,400,000 Vietnam 5.30 68 Niger 13,272,679 Timor-Leste 26.52 Estonia 5.10 Benin 5,380,000 United Kingdom 5.40 69 Guatemala 13,002,206 Uzbekistan 26.45 Burundi 5.10 Czech Republic 5,360,000 Paraguay 5.60 70 Senegal 12,853,259 El Salvador 25.72 Dominica 5.00 Azerbaijan 5,243,000 Sri Lanka 5.70 71 Angola 12,531,357 Cambodia 25.68 Tonga 5.00 Burkina Faso 5,000,000 Latvia (03) 5.70 72 Zimbabwe 12,382,920 Libya 25.62 Lithuania 5.00 Zambia 4,989,000 Canada 6.00 73 Mali 12,324,029 Turkmenistan 25.07 Mongolia 5.00 Belgium 4,960,000 Italy 6.00 74 Zambia 11,669,534 Lesotho 24.41 Senegal 5.00 Cuba 4,956,000 Montserrat 6.00 (98) 75 Cuba 11,423,952 Nauru 24.26 Mozambique 5.00 Greece 4,920,000 Sweden 6.10 76 Greece 10,722,816 Philippines 24.07 Costa Rica 4.90 Senegal 4,850,000 El Salvador 6.20 77 Portugal 10,676,910 Cape Verde 23.95 Jordan 4.90 Sweden 4,839,000 Virgin Islands 6.20 (04) 78 Belgium 10,403,951 Nicaragua 23.70 Kyrgyzstan 4.90 Rwanda 4,600,000 Russia (00) 6.20 79 Tunisia 10,383,577 Micronesia, Federated States of 23.66 Aruba 4.80 Ecuador 4,510,000 6.30 80 Czech Republic 10,220,911 Kyrgyzstan 23.31 Colombia 4.70 Malawi 4,500,000 Panama (01) 81 Guinea 10,211,437 Namibia 23.19 Ireland 4.70 Bolivia 4,377,000 82 Rwanda 10,186,063 Botswana 22.96 Germany 4.60 Belarus 4,300,000 Czech (05) Republic 6.60 83 Serbia 10,159,046 Tuvalu 22.75 Cote d'Ivoire 4.60 Hungary 4,190,000 Finland 6.80 84 Chad 10,111,337 Dominican Republic 22.65 Zimbabwe 4.60 Zimbabwe 4,032,000 Aruba 6.90 (05) 85 Hungary 9,930,915 Malaysia 22.44 Korea, South 4.60 Dominican Republic 4,027,000 Peru 6.90 86 Belarus 9,685,768 Bolivia 22.31 Australia 4.50 Guatemala 3,958,000 Chile 7.00 87 Somalia 9,558,666 India 22.22 Mali 4.50 Switzerland 3,950,000 Armenia 7.10 88 Dominican Republic 9,507,133 Fiji 22.15 Italy 4.50 Chad 3,747,000 India (06) 7.20 89 Bolivia 9,247,816 Egypt 22.12 Croatia 4.50 Guinea 3,700,000 Hungary (06) 7.30 90 Sweden 9,045,389 Vanuatu 21.95 Bulgaria 4.50 Somalia 3,700,000 Kazakhstan (1975) 7.30 91 Haiti 8,924,553 Kuwait 21.90 Benin 4.40 Hong Kong 3,620,000 Philippines 7.30 92 Burundi 8,691,005 Tonga 21.81 Greece 4.40 Haiti 3,600,000 Israel 7.30 95 Malta Trinidad and Tobago 4.40 6.40 6.50 (95) 93 Benin 8,294,941 Grenada 21.61 Monaco 4.40 Tunisia 3,593,000 Botswana 7.50 4.40 Austria 3,566,000 Bolivia 7.50 94 Austria 8,205,533 Ecuador 21.54 Czech Republic 95 Azerbaijan 8,177,717 Morocco 21.31 Samoa 4.30 Papua New Guinea 3,557,000 Pakistan 7.50 96 Honduras 7,639,327 American Samoa 21.24 Egypt 4.20 United Arab Emirates 3,065,000 Belgium 7.50 97 Switzerland 7,581,520 Panama 21.15 Spain 4.20 Burundi 2,990,000 Bahamas, (02) The 7.60 (06) 98 Bulgaria 7,262,675 Turks and Caicos Islands 21.12 Burkina Faso 4.20 Serbia 2,961,000 Fiji (02) 7.60 (99) 99 Tajikistan 7,211,884 Mongolia 21.09 Thailand 4.20 El Salvador 2,913,000 Bulgaria 7.70 100 Israel 7,112,359 Cook Islands 21.00 Trinidad and Tobago 4.20 Israel 2,894,000 Portugal 7.70 101 El Salvador 7,066,403 Venezuela 20.92 Anguilla 4.00 Denmark 2,860,000 Anguilla 8.00 (02) 102 Hong Kong 7,018,636 Bhutan 20.56 Türkiye 4.00 Paraguay 2,787,000 Central African Republic 8.00 (01) 103 Paraguay 6,831,306 Jordan 20.13 Oman 4.00 Honduras 2,780,000 France 8.30 104 Laos 6,677,534 Jamaica 20.04 Paraguay 4.00 Singapore 2,751,000 Greece 8.30 105 Sierra Leone 6,294,774 Mexico 20.04 Brazil 4.00 Kyrgyzstan 2,700,000 Spain (00) 8.30 106 Jordan 6,198,677 Israel 20.02 Antigua and Barbuda 3.90 Finland 2,675,000 Germany 8.40 107 Libya 6,173,579 World 19.97 Bahrain 3.90 Slovakia 2,661,000 Slovakia 8.40 108 Papua New Guinea 5,931,769 Colombia 19.86 Turkmenistan 3.90 Bulgaria 2,590,000 European Union 8.50 (06) 109 Togo 5,858,673 Peru 19.77 Syria 3.90 Norway 2,507,000 Venezuela 8.50 110 Nicaragua 5,785,846 Indonesia 19.24 Mauritius 3.90 Nicaragua 2,262,000 Mauritius 8.80 111 Denmark 5,484,723 Northern Mariana Islands 19.04 Slovakia 3.90 New Zealand 2,233,000 Syria 9.00 112 Slovakia 5,455,407 Saint Lucia 18.89 Hong Kong 3.90 Ireland 2,220,000 Egypt 9.10 9.20 113 Kyrgyzstan 5,356,869 Brunei 18.39 Argentina 3.80 Laos 2,100,000 Uruguay (06) 114 Finland 5,244,749 Guam 18.37 Panama 3.80 Tajikistan 2,100,000 Brazil 9.30 115 Turkmenistan 5,179,571 Guyana 17.85 Rwanda 3.80 Kuwait 2,093,000 Greenland 9.30 (05) 116 Eritrea 5,028,475 Saint Kitts and Nevis 17.77 Sierra Leone 3.80 Turkmenistan 2,089,000 Ecuador (04) 9.30 117 Norway 4,644,457 Costa Rica 17.71 Russia 3.80 Georgia 2,020,000 Belize 9.40 (06) 118 Georgia 4,630,841 South Africa 17.71 Gabon 3.80 Costa Rica 1,920,000 Suriname 9.50 (04) 119 United Arab Emirates 4,621,399 Lebanon 17.61 Kuwait 3.80 Central African Republic 1,857,000 Indonesia (06) 9.60 120 Singapore 4,608,167 Azerbaijan 17.52 Comoros 3.80 Libya 1,830,000 Jamaica 9.90 121 Bosnia and Herzegovina 4,590,310 Palau 17.40 Honduras 3.80 Croatia 1,749,000 Türkiye 9.90 122 Croatia 4,491,543 New Caledonia 17.39 Singapore 3.70 Lithuania 1,587,000 Turks and Caicos Islands 10.00 (07) 123 Central African Republic 4,434,873 Montserrat 17.33 British Virgin Islands 3.70 Uruguay 1,587,000 Burma 10.20 96 124 Moldova 4,324,450 Bahrain 17.26 Venezuela 3.70 Jordan 1,563,000 125 Costa Rica 4,195,914 Burma 17.23 Bahamas, The 3.60 Lebanon 1,500,000 Saint Pierre (05) and Miquelon 10.30 (99) 126 New Zealand 4,173,460 Bahamas, The 17.06 Dominican Republic 3.60 Sierra Leone 1,369,000 Barbados (81) 10.70 (03) 127 Ireland 4,156,119 Algeria 17.03 Indonesia 3.60 Panama 1,362,000 Antigua and Barbuda 11.00 (01) 128 Lebanon 3,971,941 Suriname 17.02 Japan 3.50 Moldova 1,333,000 Ghana 11.00 (00) 129 Puerto Rico 3,958,128 Iran 16.89 Romania 3.50 Togo 1,302,000 Colombia (98) 11.20 130 Congo, Republic of the 3,903,318 Sri Lanka 16.63 Macedonia 3.50 Puerto Rico 1,300,000 Guam (00) 11.40 (02) 131 Albania 3,619,778 Vietnam 16.47 Luxembourg 3.40 Jamaica 1,255,000 French Polynesia 11.70 (05) 132 Lithuania 3,565,205 Kazakhstan 16.44 Tajikistan 3.40 Armenia 1,200,000 Croatia 11.80 133 Uruguay 3,477,778 Antigua and Barbuda 16.35 Nepal 3.40 Latvia 1,167,000 Iran 12.00 134 Mauritania 3,364,940 Argentina 16.32 Niger 3.40 Albania 1,090,000 Puerto Rico (06) 12.00 (02) 135 Liberia 3,334,587 French Polynesia 16.16 Solomon Islands 3.30 Mongolia 1,042,000 Niue (06) 12.00 (01) 136 Oman 3,311,640 Türkiye 16.15 Qatar 3.30 Bosnia and Herzegovina 1,026,000 Grenada (01) 12.50 (00) 137 Panama 3,292,693 Greenland 16.08 Montserrat 3.30 Slovenia 16.06 Cameroon 3.30 Oman 925,000 Morocco 10.20 Poland 12.80 920,000 (02) Algeria 13.00 138 Mongolia 2,996,081 United Arab Emirates 139 Armenia 2,968,586 Brazil 16.04 Armenia 3.20 Macedonia 140 Jamaica 2,804,332 Saint Vincent and the Grenadines 15.82 India 3.20 Lesotho 141 West Bank 2,611,904 Dominica 15.73 Chile 3.20 Kosovo 142 Kuwait 2,596,799 Seychelles 15.60 El Salvador 3.10 Mauritania 143 Latvia 2,245,423 Qatar 15.56 Nicaragua 3.10 Estonia 687,000 Jordan 13.50 144 Lesotho 2,128,180 Tunisia 15.50 Madagascar 3.10 Namibia 660,000 Georgia 13.60 (06) 145 Kosovo 2,126,708 Albania (07) 15.22 Georgia 3.10 Qatar 638,000 Saint Helena 14.00 (98) 146 Namibia 2,088,669 Chile 14.82 Laos 3.00 Trinidad and Tobago 615,000 Argentina 14.10 147 Macedonia 2,061,315 British Virgin Islands 14.75 Albania 2.90 West Bank 148 Slovenia 2,007,711 Mauritius 14.64 Uruguay 2.90 Gabon 582,000 Montenegro 14.70 149 Botswana 1,842,323 Korea, North 14.61 Mauritania 2.90 Mauritius 574,000 Bahrain 15.00 (05) 150 Gambia, The 1,735,464 Netherlands Antilles 14.37 Cayman Islands 2.80 GuineaBissau 480,000 (99) Oman 15.00 (04) 151 Gaza Strip 1,537,269 Ireland 14.33 Bangladesh 2.70 Guyana Saint Vincent 418,000 (01) and the Grenadines 15.00 (01) 152 GuineaBissau 1,503,182 United States 14.18 Libya 2.70 Gambia, The 400,000 (96) Wallis and Futuna 15.20 (03) 153 Gabon 1,485,832 Uruguay 14.17 Lebanon 2.70 Cyprus 393,000 Dominican Republic 15.60 154 Estonia 1,307,605 New Zealand 14.09 Guatemala 2.60 Bahrain 363,000 Netherlands Antilles 17.00 (02) 97 890,000 Tonga 838,000 (00) Saudi Arabia 832,000 Albania 786,000 (01) Cook Islands 605,000 (06) Tunisia 13.00 (04) 13.00 (04) 13.00 13.10 (05) 14.10 New Caledonia 17.10 (04) 155 Mauritius 1,274,189 China 13.71 Pakistan 2.60 Swaziland 300,000 (06) 156 Swaziland 1,128,814 Thailand 13.57 Togo 2.60 Botswana 288,400 (04) Iraq 18.00 (06) 157 Timor-Leste 1,108,777 Iceland 13.50 Peru 2.50 Djibouti 282,000 (00) Kyrgyzstan 18.00 (04) 158 Trinidad and Tobago 1,047,366 Virgin Islands 13.43 Philippines 2.50 Macau 275,000 (06) West Bank 18.60 (06) 159 Fiji 931,741 Faroe Islands 13.25 Angola 2.40 Gaza Strip 160 Qatar 928,635 Trinidad and Tobago 13.22 Macau 2.40 161 Cyprus 792,604 Anguilla 13.11 Eritrea 162 Guyana 770,794 Saint Pierre and Miquelon 12.92 163 Comoros 731,775 Aruba 164 Bahrain 718,306 165 Bhutan 166 267,000 (0) Sudan 18.70 (02) Montenegro 259,100 (04) Serbia 18.80 2.40 Solomon Islands 249,200 (99) Comoros 20.00 (96) Andorra 2.30 Luxembourg 12.81 Kazakhstan 2.30 Bahamas, The France 12.73 Tanzania 2.20 Iceland 682,321 Puerto Rico 12.61 Azerbaijan 2.10 Brunei 180,400 (06) Cape Verde 21.00 (00) Montenegro 678,177 Cyprus 12.56 Gambia, The 2.00 Malta 164,000 (06) Gabon 21.00 (06) 167 Equatorial Guinea 616,459 Armenia 12.53 Zambia 2.00 Suriname 156,700 (04) Mozambique 21.00 (97) 168 Solomon Islands 581,318 Barbados 12.48 Chad 1.90 Comoros Micronesia, 144,500 (96) Federated States of 22.00 (00) 169 Djibouti 506,221 Cayman Islands 12.43 Congo, Republic of the 1.90 Barbados 128,500 (01) Dominica 23.00 (00) 170 Luxembourg 486,006 Macedonia 12.00 China 1.90 Cape Verde 120,600 (90) South Africa 24.30 171 Suriname 475,996 Australia 11.90 Vietnam 1.80 Fiji 117,500 (06) Mayotte 25.40 (05) 172 Macau 460,823 Luxembourg 11.77 Cambodia 1.70 Belize 113,000 (06) Honduras 27.80 American 101,300 (04) Samoa 29.80 (05) Saint Lucia 20.00 (03) 181,900 (06) Mauritania 20.00 (04) 205,000 181,000 Lebanon 20.00 (06) 173 Cape Verde 426,998 Saint Helena 11.45 Guinea 1.60 Maldives 174 Malta 403,532 Cuba 11.27 Central African Republic 1.40 Samoa 90,000 (04) Cameroon 30.00 (01) 175 Western Sahara 393,831 Montenegro 11.17 Haiti 1.40 Netherlands Antilles 83,600 (05) Equatorial Guinea 30.00 (98) 176 Brunei 381,371 Bermuda 11.15 United Arab Emirates 1.30 New Caledonia 78,990 (04) World 30.00 177 Maldives 379,174 Norway 11.12 Bermuda 1.20 Vanuatu 76,410 (99) Mali 30.00 (04) 178 Bahamas, The 307,451 Russia 11.03 Burma 1.20 Niger 70,000 (95) Libya 30.00 (04) 179 Iceland 304,367 Moldova 11.01 Ecuador 1.00 French Polynesia 65,930 (05) 180 Belize 301,270 Isle of Man 10.86 Nigeria 0.90 Guam 62,050 (02) Gaza Strip 34.80 (06) 181 French Polynesia 283,019 Denmark 10.71 Equatorial Guinea 0.60 Jersey 53,560 (06) Macedonia 35.00 182 Barbados 281,968 Gibraltar 10.71 Cook Islands 0.20 Mayotte 44,560 (02) Yemen 35.00 (03) 183 Netherlands Antilles 225,369 United Kingdom 10.65 Kiribati 17.80 Northern Mariana Islands 44,470 (00) Afghanistan 40.00 (05) 98 Marshall Islands 30.90 (00) 184 New Caledonia 224,824 Slovakia 10.64 Lesotho 13.00 Monaco 44,000 (05) Swaziland 40.00 (06) 185 Samoa 217,083 Georgia 10.62 Marshall Islands 11.80 Virgin Islands 43,980 (04) Kenya 40.00 (01) 186 Mayotte 216,306 Romania 10.61 Palau 10.30 Saint Lucia 43,800 (01) Nepal 42.00 (04) 187 Vanuatu 215,446 Netherlands 10.53 Yemen 9.60 Andorra 42,420 (05) Kosovo 43.00 188 Sao Tome and Principe 206,178 Portugal 10.45 Vanuatu 9.50 Grenada 42,300 (96) Lesotho 45.00 (02) 189 Guam 175,877 Finland 10.39 Uzbekistan 9.40 Saint Vincent and the Grenadines 41,680 (91) 190 Saint Lucia 172,884 Malta 10.33 Saint Kitts and Nevis 9.30 Aruba 41,500 (04) Senegal 48.00 191 Tonga 119,009 Canada 10.29 Cuba 9.10 Isle of Man 39,690 (01) Timor-Leste 50.00 (01) 192 Saint Vincent and the Grenadines 118,432 Estonia 10.28 Botswana 8.70 Seychelles 39,560 (06) Zambia 50.00 (00) 193 Kiribati 110,356 Belgium 10.22 Djibouti 8.40 Bermuda 38,360 (04) Djibouti 59.00 Cocos 37,410 (00) (Keeling) Islands 60.00 (00) Bosnia and Herzegovina 45.50 (04) 194 Virgin Islands 108,210 Sweden 10.15 Denmark 8.30 Micronesia, Federated States of 195 Micronesia, Federated States of 107,665 Poland 10.01 Guyana 8.30 Sao Tome and Principe 35,050 (91) Turkmenistan 60.00 (04) 196 Aruba 101,541 European Union 9.97 Saint Vincent and the Grenadines 8.10 Tonga 33,910 (03) Burkina Faso 77.00 (04) 197 Jersey 91,533 Spain 9.87 Maldives 8.00 Greenland 32,120 (04) Zimbabwe 80.00 (05) 198 Grenada 90,343 Liechtenstein 9.86 Iceland 7.60 Guernsey 31,470 (06) Liberia 85.00 (03) 199 Northern Mariana Islands 86,616 Korea, South 9.83 Moldova 7.60 Antigua and Barbuda 30,000 (91) Nauru 90.00 (04) 200 Seychelles 82,247 San Marino 9.74 Micronesia, Federated States of 7.30 Liechtenstein 29,500 (01) 201 Isle of Man 76,220 Croatia 9.64 Tunisia 7.30 Dominica 25,000 (00) 202 Dominica 72,514 Belarus 9.62 Norway 7.20 Faroe Islands 24,250 (00) 23,450 (04) 203 Andorra 72,413 Switzerland 9.62 Sweden 7.10 Cayman Islands 204 Antigua and Barbuda 69,842 Latvia 9.62 Bhutan 7.00 San Marino 20,470 (04) 205 Bermuda 66,536 Hungary 9.59 Swaziland 7.00 Saint Kitts and Nevis 18,170 (95) 206 Guernsey 65,726 Bulgaria 9.58 Barbados 6.90 American Samoa 17,630 (05) 207 Marshall Islands 63,174 Ukraine 9.55 Israel 6.90 Marshall Islands 14,680 (00) 208 American Samoa 57,496 Greece 9.54 Namibia 6.90 British Virgin Islands 12,770 (04) 209 Greenland 56,326 Monaco 9.09 Kenya 6.90 Gibraltar 12,690 (01) 12,000 (05) 210 Faroe Islands 48,668 Lithuania 9.00 Saudi Arabia 6.80 Western Sahara 211 Cayman Islands 47,862 Slovenia 8.99 Saint Lucia 6.60 Palau 9,777 (05) 212 Saint Kitts and Nevis 39,619 Singapore 8.99 Fiji 6.50 Kiribati 7,870 (01) 99 213 Liechtenstein 34,498 Taiwan 8.99 Seychelles 6.50 Cook Islands 6,820 (01) 214 Monaco 32,796 Czech Republic 8.89 Bolivia 6.40 Anguilla 6,049 (01) 215 San Marino 29,973 Jersey 8.84 Finland 6.40 Turks and Caicos Islands 4,848 (90) 216 Saint Martin 29,376 Bosnia and Herzegovina 8.82 Cape Verde 6.30 Montserrat 4,521 (00) 217 Gibraltar 28,002 Macau 8.73 Cyprus 6.30 Tuvalu 3,615 (04) 218 British Virgin Islands 24,004 Austria 8.66 Ukraine 6.30 Saint Pierre and Miquelon 3,450 (05) 219 KKTC 22,352 Guernsey 8.57 Malaysia 6.20 Wallis and Futuna 3,104 (03) 220 Italy 8.36 New Zealand 6.20 Saint Helena 2,486 (98) 221 Andorra 8.23 Belarus 6.10 Falkland Islands (Islas Malvinas) 1,724 (96) 222 Germany 8.18 Belgium 6.00 Niue 663 (01) 223 Japan 7.87 Slovenia 6.00 Tokelau 440 (01) 224 Hong Kong 7.37 Sudan 6.00 Pitcairn Islands 15 (04) Ethiopia 6.00 Malawi 5.80 Switzerland 5.80 France 5.70 United Kingdom 5.60 Hungary 5.50 Mexico 5.50 Portugal 5.50 Poland 5.50 Austria 5.40 100 KAYNAKÇA 2005 yılı AB İlerleme Raporu 2007 yılı AB İlerleme Raporu 4904 Sayılı Türkiye İş Kurumu Kanunu, RG. 05.07.2003-25159. 9. Kalkınma Planı, http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/plan9.pdf 9. Kalkınma Planı, İşgücü Piyasası Özel İhtisas Komisyonu Raporu 9.Kalkınma Planı, Gelir Dağılımı ve Yoksullukla Mücadele Özel İhtisas Komisyonu Raporu Adak, Mehmet; Ar&Ge Ve Ekonomik Büyüme, 2007, Yüksek Lisans Tezi, Akkaya, Yüksel- Gürbüz, Rana, “Ekonomik Büyüme Ve İşsizlik Üzerine...” Ekonomik Büyümenin Dinamikleri, Kaynaklar Ve Etkiler (Der. Bilin Neyaptı), T.E.K., 2006, Apak, Sudi; Uçak, Ayhan; “ Ekonomik Büyümenin Anlamlılığı Ve Gelişmişlik” MUFAD, Nisan 2007 Bilen Mahmut, Yönetim ve Siyasette Etik Sempozyumu, Adapazarı, 1998. Bocutoğlu, Ersan- Metin Berber- Kenan Çelik; İktisada Giriş, Akademi Yayınevi, 2000. Biçerli, Kemal; Çalışma Ekonomisi, Beta Yayınevi, 4.Baskı, İstanbul, 2007. Cesur, Ekrem Ersin; Çocukların Çalıştırılmasının Ekonomik Büyümeye Etkisi, 2006, Yüksek Lisans Tezi CİA, FACTBOOK 2008. DPT, 2009, Genel Ekonomik Hedefler ve Yatırımlar. DPT, http://ekutup.dpt.gov.tr/program/2009/hedef.pdf Ercan, Hakan; “İstihdamsız Büyüme: Verimlilik Artışımı, Yeni İş Yasası mı? Bir Ön Değerlendirme” Ekonomik Büyümenin Dinamikleri, Kaynaklar Ve Etkiler (Der. Bilin Neyaptı), T.E.K., 2006. Eroğlu, Ömer-Ruhan İşler; Feminist İktisat ,İktisat düşüncesinde Farklı Bir Bakış, Asil Yayınları, 1.Baskı, Ankara, 2006. Fischer, Stanley; Dornbusch, Rudiger, Makroiktisat, Akademi&McGraw-Hill Yayınları, 1998. Gürak, Hasan; Ekonomik Büyüme Ve Küresel Ekonomi, 2. Baskı, Ekin Yayınları, Bursa, 2006. Gürbüz, Yunus Emre, Avrupa Birligi’ne Uyum Sürecinde Türkiye’deki Tarım Politikaları, Tarımda İstihdam Ve Gelir Dagılımı 2006, Yüksek Lisans Tezi. Hartman, Heidi; The Hıstorıcal Roots Of Occupatıonal Segregatıon, 1976, http://www.jstor.org/pss/3173001 101 İLO, Global Toplumsal Cinsiyet Raporu 2007 http://www.weforum.org/pdf/gendergap/report2007.pdf İŞKUR, Ocak 2008 Aylık İstatistik Bülteni Karagül, Mehmet; “Beşeri Sermayenin Ekonomik Büyümeyle İlişkisi ve Etkin Kullanımı”, Akdeniz İ.İ.B.F. Dergisi (5) 2003. Kepenek, Yakup- Nurhan Yentürk; Türkiye Ekonomisi, Remzi Kitabevi, 10. Baskı, Ocak 2000 Kıraçlar, Fatma Kaya; “Ekonomik Büyüme Modellerinde Beşeri Sermaye: İçsel Büyüme Modelinin Analizi” 2005, Yüksek Lisans Tezi. KSSGM, Kız Çocuklarının Mesleki Eğitime ve İstihdama Yönelmeleri, 2000. KSSGM, Avrupa Topluluğu’nun Çalışma Yaşamında Kadın-Erkek Eşitliğine Dair Düzenlemeleri Ve Türkiye, Ankara, 2002. Kükçü, Havva Berrin, Doğrudan yabancı yatırımın ekonomik büyümeye etkisi ve Türkiye uygulaması(1987-2006), 2007, Yüksek Lisans Tezi,. OECD 2008 Türkiye Raporu, Yönetici Özeti. Özer, Mustafa, Kemal Biçerli; “Türkiye’de Kadın İşgücünün Panel Veri Analizi” Sosyal Bilimler Dergisi 2003-2004. Özgür Narin; http://www.kongrekaraburun.org/metinler/A3_1.pdf Özsoy, Ceyda; Türkiye’de Mesleki Ve Teknik Eğitimin İktisadi Kalkınmadaki Yeri ve Önemi, 2007, Yüksek Lisans Tezi. Pamuk, Şevket; “Dünyada ve Türkiye’de İktisadi Büyüme (1820-2005)” Uluslararası Ekonomi ve Dış Ticaret Politikaları 1 (2), 2007. Parasız, İlker; Makro Ekonominin Temelleri, Ezgi Kitabevi, 2. Baskı, Bursa,2000. Pınar, Abuzer- Bahar Erdal, Milli Gelir ve Ekonomik Büyüme, Turhan Kitabevi, 1. Baskı, Ankara, 2003. Taymaz, Erol; Suiçmez, Halit, “Türkiye’de Verimlilik, Büyüme, Kriz” MPM, Ankara, 2005. TOBB, Ekonomik Rapor, 2007. TOKSÖZ, Gülay; Türkiye’de Kadın İstihdamının Durumu, Ankara, 2007. Tuna, Orhan- Nevzat Yalçıntaş; Sosyal Siyaset, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1999. TÜİK’in “İstatistik Göstergeleri 1923-2006” http://www.tuik.gov.tr/yillik/Ist_gostergeler.pdf Türkölmez, Mehmetcan; Ekonomik Büyüme Ve İşsizlik, 2007, Yüksek Lisans Tezi. Türker, M.Tuba; İktisadi Büyümede Beşeri Sermaye ve Türkiye’nin Kalkınma Sürecinde Beşeri Sermayenin Gelişimi, 2000, Yüksek Lisans Tezi. Zaim, Sabahattin; Çalışma Ekonomisi, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1997. 102 http://www.un.org/esa/policy/link/global_economic_outlook.htm , (19 Eylül 08) http://www.un.org/esa/policy/wess/wess2007files/wess2007.pdf (19 Eylül 08) http://www.oecd.org/dataoecd/4/50/39739655.pdf (19 Eylül 08) http://www.undp.org.tr/UNDPiprtni08/tr/mdgs.htm (19 Eylül 08) http://hdr.undp.org/en/reports/global/hdr1996/chapters/ (19 Eylül 08) http://hdr.undp.org/en/statistics/ (24 Ağustos 2008) http://www.un.org/millenniumgoals/pdf/The%20Millennium%20Development%20Goals%20Report%202008.pdf s.8 (23 Eylül 08) http://en.wikipedia.org/wiki/Listiofiminimumiwagesibyicountry (19 Eylül 08) http://www.bianet.org/bianet/kategori/bianet/25132/turkiyede-14-milyon-kisi-aclik-sinirinda (23 Eylül 08) http://www.fao.org/newsroom/common/ecg/1000923/en/hungerfigs.pdf (17 Eylül 08) http://www.theworldeconomy.org/publications/worldeconomy/MaddisontableB-10.pdf (19 Eylül 08) http://www.ntvmsnbc.com/news/362901.asp (19 Eylül 08) http://www.census.gov/main/www/popclock.html (5 Aralık 2008) http://www.oecd.org/dataoecd/45/42/41527936.pdf (19 Eylül 08) http://www.elelebizbize.com/e-kutuphane/ibrahimguranyumusak/nufuzartishisikalkinma.html (19 Eylül 08) http://www.hasmendi.net/makaleigurak/nufusartisisorunu.pdf (19 Eylül 08) http://www.ilo.org/global/AboutitheiILO/Originsiandihistory/lang--en/index.htm (19 Eylül 08) http://www.ilo.org/global/AboutitheiILO/Mediaiandipubliciinformation/Pressireleases/lang-en/WCMSi099529/index.htm (19 Eylül 08) http://www.ilo.org/public/turkish/region/eurpro/ankara/sozlesme/onaylanan.htm (19 Eylül 08) http://www.ilo.org/public/english/employment/strat/kilm/ (19 Eylül 08) http://www.ilo.org/public/english/employment/strat/kilm/download/kilm10.pdf (s.6) (19 Eylül 08) http://www.ilo.org/public/english/employment/strat/kilm/download/kilm09.pdf (s.6) (19 Eylül 08) http://ekutup.dpt.gov.tr/program/2009/hedef.pdf (19 Eylül 08) http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/plan9.pdf (19 Eylül 08) http://web.worldbank.org/WBSITE/EXTERNAL/DATASTATISTICS/0,,contentMDK:20394872~isCURL:Y~me nuPK:1192714~pagePK:64133150~piPK:64133175~theSitePK:239419,00.html (19 Eylül 08) http://www.marksisttutum.org/zorunluluklardunyasi.htm (24 Ağustos 2008) 103 http://sgb.meb.gov.tr/istatistik/meb_istatistikleri_orgun_egitim_2007_2008.pdf (24 Ağustos 2008) http://www.osym.gov.tr/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFF7A2395174CFB32E174B6113DA2B1A6EC (24 Ağustos 2008) www.tüik.gov.tr (24 Ağustos 2008) http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=2042 (24 Ağustos 2008) http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?tbiid=25&ustiid=8 (19 Eylül 08) http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=482 (24 Ağustos 2008) http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=626 (24 Ağustos 2008) http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?tbiid=25&tbiadi=İşgücü%20İstatistikleri&ustiid=8 (19 Eylül 08) http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=408 (24 Ağustos 2008) www.iskur.gov.tr (19 Eylül 08) http://www.iskur.gov.tr/LoadExternalPage.aspx?uicode=statkanunlar (24 Ağustos 2008) http://statik.iskur.gov.tr/tr/isgucu_piyasasi/isgucupiyasasi_arastirmasonuclari_iller/TÜRKİYE%20GENELİ.pdf s.16 (24 Ağustos 2008) http://statik.iskur.gov.tr/tr/isgucuipiyasasi/isgucupiyasasiiarastirmasonuclariiiller/TÜRKİYE%20GENELİ.pdf (19 Eylül 08) http://anket.iskur.gov.tr/ (17 Kasım 2008) https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/rankorder/2003rank.html (24 Ağustos 2008) https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/rankorder/2095rank.html (19 Eylül 08) 104 ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı : Sinan OK Doğum Tarihi : 10.09.1983 Doğum Yeri : Gevaş/VAN Eğitim Durumu İlköğretim : Osman Gazi İlköğretim Okulu (1989-1997) Lise : Gevaş Lisesi - Gevaş/VAN (1997-2000) Üniversite : Gazi Üniversitesi İİBF Kamu Yönetimi (2000-2004) Yüksek Lisans : Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kadın Çalışmaları Ana Bilim Dalı (2007- .... ) İş Deneyimi Kamu : 1- MTA Genel Müdürlüğü / Memur (2004-2006) 2- İŞKUR, İstihdam ve Meslek Uzman Y. (2006-2008) Medeni Durumu : Evli 105