KÜLTÜREL MİRASIN KORUNMASI SÖZLEŞMELERİ VE SURİYE UNESCO’nun kısaca Lahey Sözleşmesi olarak bilinen ve 14 Mayıs 1954 tarihinde imzalanan Silahlı Çatışma Durumunda Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi 7 Ağustos 1956 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, bugüne kadar aralarında Türkiye ve Suriye’nin de bulunduğu 129 devlet tarafından kabul edilmiştir. UNESCO’nun 14 Kasım 1970 tarihli Kültür Varlıklarının Kanunsuz İthal, İhraç ve Mülkiyet Transferinin Önlenmesi ve Yasaklanması İçin Alınacak Tedbirlerle İlgili Sözleşmesi ise, 24 Nisan 1972 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, bugüne kadar aralarında Türkiye ve Suriye’nin de bulunduğu 122 devlet tarafından kabul edilmiştir. Yine UNESCO’nun Dünya Doğal ve Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi 1972 yılında kabul edilmiş, 17 Aralık 1975 tarihinde yürürlüğe giren bu sözleşmemeye ise, bugüne kadar aralarında Türkiye ve Suriye’nin de bulunduğu 189 devlet taraf olmuştur. UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi ise 17 Ekim 2003 tarihinde kabul edilmiş, 26 Nisan 2006 tarihinde yürürlüğe giren bu sözleşmeye de bugüne kadar aralarında Türkiye ve Suriye’nin de bulunduğu 143 devlet taraf olmuştur. Suriye’nin 1972 Sözleşmesine göre Dünya Miras Listesinde aralarında Şam, Bosra, Halep Tarihi Şehirleri ve Selahattin Kalesi olmak üzere 6 kültürel mirası, 2003 Sözleşmesine göre ise Şahin Avcılığı ile ilgili çok uluslu ortak dosyada 1 somut olmayan kültürel mirası yer almaktadır. Bu Sözleşmelerden de anlaşılacağı üzere, Suriye kendi egemenlik alanlarında yer alan kültürel mirası koruma ve gelecek kuşaklara aktarma konusunda uluslararası toplumla birlikte hareket etmeye karar vermiştir. Ülkedeki son durum kültürel mirasların korunması konusunda uluslararası toplumun duyarlılığını gerekli kılmaktadır. UNESCO 1954 Sözleşmesiyle, bu sözleşmeyi kabul eden devletlerden, uluslararası toplumdan ve çatışan taraflardan, çatışma durumlarında da kültürel mirasın korunmasını talep etmekte ve bir takım sorumluluklar yüklemektedir. Bu konuda bölgedeki siyasal aktörlerin ve çatışan tarafların daha fazla duyarlılık göstermesi beklenmektedir. Öte yandan 1970 Sözleşmesi, devletlerin, uluslararası toplumun, müzelerin, koleksiyonerlerin kültürel mirasların yasa dışı yollardan edinilmesine, yağmalanmasına, alınıp satılmasına karşı duyarlı olmalarını istemektedir. Suriye’deki otorite boşluğundan yararlananların müzeleri yağmalamaları ve böylece sınırlarımızdan tarihî eser kaçakçılığı girişimlerinin ortaya çıkması muhtemel görünmektedir. Bu bakımdan Suriye ile olan geniş sınırlarımız yoluyla yapılması muhtemel olan tarihî eser kaçakçılığına karşı sınır güvenlik tedbirlerimizin arttırılması yararlı görülmektedir. 1972 Sözleşmesi, kültürel mirasın korunması ve gelecek kuşaklara aktarılmasını taraf devletlerin, mirasa sahip olan toplumun ve insanlığın en temel sorumluluğu olarak tanımlamaktadır. 2003 Sözleşmesi ise, yaşanan örnekte olduğu üzere toplu göç ve ölümler nedeniyle somut olmayan kültürel mirasların kuşaktan kuşağa aktarım imkânlarının ortadan kalkması gibi durumlarda başta taraf devletler olmak üzere uluslararası toplumun duyarlılık göstermesini beklemektedir. Dünyamızda son yıllarda yaşanan savaşlar ve çatışmalar insanlığı, kültürel mirasların tahrip edilmesi, yerlerinden edilmesi ve miras taşıyıcılarının göçler ve ölümlerle yok olması gibi acı sonuçlarla karşı karşıya bırakmıştır. Özellikle son zamanlarda ortaya çıkan çatışmalar, kültürel mirasın korunması konusunda uluslararası toplumun daha duyarlı olmasını gerektirecek boyutlara gelmiştir. UNESCO Türkiye Millî Komisyonu olarak güney komşumuz Suriye’de çatışmaların bir an önce sona ermesini diliyor, başta Sözleşmelere taraf devletler olmak üzere uluslar arası toplumun kültürel mirasların korunmasına yönelik tedbir ve duyarlılıklarını arttırmalarını ümit ediyoruz. UNESCO Türkiye Millî Komisyonu olarak, konuyla ilgili ve yetkili birimlerimizle istişare ve iletişim hâlinde mümkün olan danışsal rolümüzü yerine getirmeye devam ettiğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz. Prof. Dr. Öcal OĞUZ UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Başkanı