KANSER HASTALARINDA YAŞAM KALİTESİNİN ÖNEMİ Kanser hastalığının adı, adının verdiği korku, gelecek kaygısı, hastalık ve tedavi sürecinde yaşanabileceklerin yarattığı stres, hasta ve hasta yakınlarını hiçbir hastalık grubunda olamayacak kadar çok olumsuz etkilemektedir. Yaşam kalitesi kavramı, bireyin kendi yaşamının değerlendirilişine dayanan öznel algı, duygu ve biliş süreçlerinin bir bütünü olarak tanımlanırken, bireysel iyilik durumunun bir anlatımıdır ve yaşamın çeşitli yönlerine ilişkin öznel doyum ifadelerini kapsar. Yaşam kalitesi günlük yaşamda kullanıldığında, hayatın günlük ihtiyaçlarından ekonomik yaklaşımların yanı sıra sosyal, psikolojik ve fiziksel boyutlara kadar uzanır. Dünya Sağlık Örgütü, 2005 yılında dünyadaki tüm yeni kanser hastalarının %60‟nın, 2020 yılında ise %70‟nin gelişmekte ve geri kalmış ülkelerde olacağını bildirmektedir. Bu ülkelerin kaynakları ise tüm dünya ülkelerinin %5‟ni oluşturmaktadır. Var olan kaynakların kısıtlılığı dikkate alınarak programlar geliştirilmeye çalışılıyor. 1-Erişkinler için kanser savaş modeli; birincil ve ikincil koruma ve destek tedavisi ile yaşam kalitesinin artırılması olarak kabul görmektedir. Çünkü bu ülkelerde hastaların %75‟i son dönemde başvuruyor. 2-Çocuklar için kanser savaş modeli; ikincil koruma ve tedavi seçenekleri geliştirilmelidir. Çünkü çocuk yaş grubu kanserler de %60-70 hastada kür sağlanabiliyor. Destek, tedavi yöntem ve uygulamalarının geliştirilmesi ile kanser hastalarının yaşam kalitesi geliştirme çabalarının arttırılması, evde bakım hizmetlerinin arttırılması mutlaka yapılmalıdır. Tıp alanında Yaşam Kalitesi; hastalığın durumuna ve bu hastalığın tedavisine bağlı hasta kişinin fiziksel, emosyonel, ve sosyal iyilik halinin etkilenmesidir. Genel olarak Yaşam Kalitesi çok boyutlu bir kavram olmasına rağmen en az 3 temel alanda toplanabilir; 1)Fiziksel 2) Fizyolojik 3) Sosyal aktivite Biz klinisyenler yıllarca kanser hastalarının yaşamlarını, tedaviye olan yanıtlarını yorumlarken „Hastalıksız Yaşam Süresi‟, „Beklenen Yaşam Süresi‟ gibi kavramları kullandık. Ancak gelişen ihtiyaçlar doğrultusunda özellikle son on yıl içerisinde bu hastalarla yapılacak yorumlarda diğer kullanılan kavramlar yanısıra „Yaşam Kalitesi‟ kavramını kullanma ihtiyacı da doğmuştur. Birçok çalışmada esas hedefler arasında yerini almıştır. Kanser hastasında başlangıçtaki en önemli amacımız kür sağlamaktır. Bu konudaki başarımız her geçen gün gelişen tıbbın bize sağladığı olanaklar çerçevesinde artarken çok da yüksek yüzdelere ulaşamamışızdır. Biliyoruz ki kanser hastalarımızın bir kısmı ne yazık ki hastalıkları nedeniyle kaybedilecektir. Bütün kanser hastalarının yaşamları süresince ihtiyaçlarına göre gerek küratif tedavileri gerekse destek tedavileri süresince unutulmaması gereken kavramların en önemlisinin „Yaşam Kalitesi‟ kavramı olduğunu görürüz. Yaşam kalitesinin arttırılabilmesi için bu hastaların özel ihtiyaçlarının belirlenmesi mutlaka gereklidir. Kanserin tanı ve tedavisinin sonuçları kişilerde doğal olarak anksiyete yaratacağından biz hekimler her zaman hasta ve hasta yakınlarına yakın olmalıyız. Bununla birlikte kanser tanısının psikolojik etkisi ve hastanın emosyonel yanıtı hastalığın tıbbi parametrelerine göre değişiklik gösterebilmektedir. Kanser tedavisi geleneksel olarak hastanın yaşam süresini uzatmaya yönelmiştir. Kanser tedavisinde, kemoterapinin kendisi; enfeksiyonlar, bulantı – kusma ve tedavi sonucunda oluşabilecek komplikasyonlar uzun süreli hastanede kalmayı gerektirmesi nedeniyle yaşam kalitesini bozar. Cerrahi son derece etkileyici olabilir. Örneğin, meme kanseri tanısı almış bir bayana uygulanacak mastektomi operasyonunun o hastanın yaşam kalitesini ne kadar etkileyebileceğini söylemek hiç de zor olmasa gerek. Radyoterapi; yorgunluk, cilt yanığı oluşumu ve emosyonel stres gibi önemli yan etkilere neden olur. Kemoterapi, uzun zaman süresince uygulanabilen ve saçlarda dökülme, bulantı ve kusma, güçsüzlük ve psikolojik problemler gibi önemli yan etkiler oluşturan bir tedavi şeklidir. Kanser tedavisinin yaşam kalitesi üzerine etkisinin değerlendirilmesi kanserin tedavisinin tüm aşamalarında önemlidir. Yaşam kalitesi kavramı tedavi edilen hastalarda en fazla çalışılan parametrelerdendir. Yaşam kalitesi değerlendirilmesi geçtiğimiz yirmi yılda onkoloji topluluğunda artan bir ilerleme göstermiştir. Yaşam kalitesi ölçümü çok zordur. Konuyla ilgili olarak toplumdan topluma, kültürden kültüre, klinikten kliniğe, hastalıktan hastalığa göre değişebilen ölçekler geliştirilmiştir. Çok pratik ölçekler önerilebildiği gibi detay araştıran karmaşık ölçekler de mevcuttur. Araştırmacılar her klinik alanda gittikçe artan bir oranda tedavilerden kaynaklanan sorunların ve yan etkilerin hesaplanmasında yaşam kalitesinin ölçülmesinin öneminin farkındadırlar ki konuyla ilgili çalışmalar artmaktadır. Bu çalışmaların başında da kanser hastaları ile yapılanlar vardır. Yaşam kalitesi çalışmaları hastaların kanser ve kanser tedavisine olan reaksiyonları ile değişik sonuçla arasındaki ilişkilere ve genel yaşam kalitesine iç bakış sağlar. Bu ölçümler klinisyenin kanser tedavisinin risk ve faydalarını değerlendirebildiği son noktalardan biri olarak da düşünebilir. Örneğin “yaşam süresi” sonuçları eşit olan iki “A” ve “B” tedavi seçeneği arasındaki farkı, “yaşam kalitesi” yorumları saptayacaktır. Kanserin yüksek mortalitesinden dolayı bu hastalarda yaşam kalitesini artırmak için yüksek çaba harcanmaktadır. Kanserin erişkin nüfusta ikinci ölümcül sebepi olmasına ve akut ve kronik hastalıkların önemli bir sebebi olmasına, üzerinde en çok çalışma yapılmasına rağmen, hastalığın ve tedavisinin yaşam kalitesi üzerindeki etkisi veya kanser hastalarının emosyonel sağaltımı üzerindeki etkisi tam olarak anlaşılamamıştır. Bütün kanser hastaları ve yakınları hayatları ve gelecekleri hakkında kendilerine pek çok soru sorarlar. Yaşam kalitesi değerlendirmesinin önemi hakkında kanıtlar artmaktadır, ancak ölçülmesi muhtemelen en zor tarafıdır. Bunun da en önemli neden birçok faktörden etkilenmesi yanı sıra subjektif yorumların değerlendirmesinin zor olmasıdır. Belki bir hastaya doktorunun sorduğu ilk sorulardan biri olan “Nasılsınız?” sorusu ve buna alınan yanıt hastanın o an ki durumunu, yaşam kalitesini özetleyebilir. Ancak bunun ölçeklendirilmesi gerekmektedir ki yorumu, istatistiki analizi yapılabilsin. Sosyal fonksiyon veya ruhsallık gibi bileşenlerin çoğu doğrudan gözlemlenemez ve kolay yorumlanamaz. Hem genel hem de geniş hasta populasyonu için düzenlenmiş genel ölçekler. 1- Geniş hasta toplulukları için düzenlenmiş genel ölçekler. 2- Kanser hastalarında kullanım amacıyla hastalığa özel ölçekler 3- Hastalara özel ölçekler. (Örneğin meme kanseri ya da prostat kanserli hastada kullanılmak üzere) Bu ölçeklerin içinde bulunan geniş ölçütler yaşam kalitesine yaklaşım üzerinde herhangi bir teorik veya metodolojik sistem bulunmadığını göstermektedir. Konuyla ilgili olarak ilk kez Karnofsky indeksi 1948 yılında kanser hastalarının hemşirelik bağımlıklarının ölçütü olarak geliştirildi. İndeks yakın zamanlarda eleştirilmesine rağmen, geniş anlamda tedavi etkisini tespit amacıyla ve prognostik belirteç olarak onkoloji ünitelerinde düzenli olarak kullanılmaya devam etmektir. Pratik olması nedeniyle daha yıllarca onkoloji kliniklerinde kullanılabileceğini söyleyebiliriz. Özellikle Avrupa ve Kuzey Amerika kaynaklı çalışmalarda görülen ve birçok dile de tercüme edilerek önerilen , uluslararası onkoloji kliniklerinde kullanılmak üzere EORTC tarafından QLQ-C30 soru – cevap ölçeği geliştirilmiştir. 5 işlemsel birimle ilgili 30 soru içermektedir. (Fiziksel, duygusal, algılama, ...... sosyal). 3 semptom ölçeği (yorgunluk, bulantı-kusma) ve genel iyilik hali için 30 soru vardır. Ek olarak başlıklar arasında kanser ve tedavisinin diğer semptomlarının değerlendirmesi de vardır. (Dispne, iştah azalması, konstipasyon ve diyare gibi). Genellikle önerilmesine rağmen her ölçeğin ön testi, anlaşılabilirliği mutlaka kontrol edilmelidir. Uygulanan testler arasında pratikliği ile tercih edilen en basit form 10 cm uzunluğunda kendini en iyi hissetme ve en kötü hissetme üzerine planlanmış görsel analog değerlendirme ölçeğidir (VAS). Hastadan o anda ölçeğinneresinde olduğunu işaretlemesi veya belirtmesi istenir. Daha sonra alınan yanıtlar 10 cm üzerinden ölçülerek yapılacak student t test ile yorumlanabilecektir. Bu metod etkili ve kolay kullanılan bir yöntemdir ve tercih sebebidir. Kanserli hastalarda yaşam kalitesini arttırmak önemli bir hedeftir. Yaşam kalitesi ile ilgili elde edilen sonuçların yorumlaması ve klinik kullanıma da yansıması gerekmektedir. Hasta için en iyi, en yararlı olan ve yaşam kalitesini bozmayıp düzeltecek yaklaşımlar her zaman tercih edilecektir. Ancak bu sonuçların kliniğe tam yansıtılabilmesinde sorunlar yaşanabilmektedir. İletişimdeki gelişmeler, ve ilaç çalışmalarında mutlaka yaşam kalitesine etkisinin yorumunun aranması bu zorlukları aşmada önemli basamaklar olacaktır. Biz onkoloji uzmanları modern tıp biliminin bizlere sağladığı geniş bilgiler ve tecrübelerle hastalarımıza en iyi, en güncel tedaviyi ararken istatistiksel analizlere konsantre olmuşken hastalarımız için emosyonel ve psikosoyal desteğin esas olduğunu unutabilmekteyiz. Bu nedenledir ki bizlerin görevi en iyi ve en etkili kanser tedavisini ararken kanser hastalığının ve tedavilerinin her hastanın yaşam biçimini nasıl etkileyebileceğini düşünmeliyiz. Referanslar 1. Campora, E J. Chemother. 4, 1992, 50-55. 2. Johnson, J.P. Kidney, Int. 22, 1982, 286-291. 3 Özyılkan, Ö. Materia, Medica, Polona, 27, 1995, 153-157. 4. Punt C.J.A., Cancer 1998,83, 679 – 689. 5. Scheithauer W.R. Br J. Cancer 1993, 306, 752 - 755 6. Wömpner K., sem Oncol, 1992, 19, 105 – 125. 7. Cunnigham D., Eur. J. Cancer, 1993, 29A, 2077 – 2079. 8. BMJ 1995.311.899 9. Warr, D.G. Handbook of Supportive Care in Cancer, 1995, 541-558. 10 Payne, D.K, Semin. Oncol. 23(Suppl 2), 1996, 89-97. 11. Mercier, M. Qual. Life Res. 1,1992, 53-61. 12 Sprangers MA, Semin Oncol 26, 1999, 691 – 696. 13.Radice D, Pharmacoeconomics 2003;21(6):383-96 14. Hwang S, J Pain Symptom Manage 2003 Mar;25(3):225-35 15. Özyılkan Ö, Neoplasma 1998; 44 (1): 50 - 52. wang S, J Pain Symptom Manage 2003 Mar;25(3):225-35 15. Özyılkan Ö, Neoplasma 1998; 44 (1): 50 - 52.