HÂKİM VE SAVCILARIN DENETLENMELERİ VE SORUMLULUKLARI Dr. Ömer SEVER (Ticaret Üniversitesi Öğretim Görevlisi) Birinci Bölüm HÂKİM VE SAVCILARIN DENETLENMELERİ I. GENEL OLARAK VE DIŞ ÜLKELERDE HÂKİM VE SAVCILARIN DENETLENMESİ Denetleme iyi bir idarenin öğelerinden sayılmaktadır. Bir kuruluşun rasyonel olarak çalışması ve bekleneni verebilmesi için denetleme şarttır. Aksi takdirde işlerin yüz üstü bırakılması, yanlış işlerin tekrarı, mevzuatın iyi uygulanamaması, personelin yetişip iyi çalışmaması gündeme gelebilir1. Hâkimlerin bağımsızlığı hiçbir denetime bağlı olmamak biçiminde yorumlanmamalıdır2. Hâkim ve savcılarında görevini kötüye kullananları, mesleklerinin saygınlığına uymayan hareketlerde bulunanları olabilir. Çünkü nihayet onlarda birer insandırlar. Bu gibi durumların tespiti için onların da denetlenmesi zaruridir. Ancak bu denetimi yapacak organların bağımsız olması gerekir3. Hem bu denetim öyle bir şekilde yapılmalıdır ki hâkimlerin bağımsızlığı zedelenmesin. Hâkim sayısının çok az ve hâkimlik itibarının çok yüksek olduğu bir ülkede denetleme konusu bir problem oluşturmaz. İngiltere’de hâkimlerin denetimi kral adına yapılır ve parlamentonun da yargı üzerinde etkinliği vardır. Hâkimlerin idari ve cezai koğuşturmaları Lordlar Kamarası tarafından karara bağlanmaktadır4. Buna 1 2 3 4 Bu konuda bkz. Cemil Saatçioğlu, “Hakimler ve Denetim”, Birinci Türk Hukuk Kongresinde Sunulan Tebliğler, No:54, Ankara 1971, (Sevinç Matbaası, 1972), s.3. Süheyl Donay, İnsan Hakları Açısından Sanığın Hakları ve Türk Hukuku, İstanbul, 1982, s.83. Bu konuda bkz. Senai Olgaç, Adaletin Gerçekleştirilmesinde..., s.101. Çetin Özek, “Yargının İdari Denetimi”, İ.H.F.M., 1979-1981, Sayı:104, s.927. 1 karşılık geniş bir adli teşkilata ve kalabalık bir hakim kadrosuna sahip ülkelerde denetleme ve disiplin, zaruri bir müessese olarak ortaya çıkar. Bu konuda yürütme organına yetki tanımamak ve müdahalesini önlemek, hakim bağımsızlığı bakımından şarttır. Çünkü denetleme bakımından yürütme organına bağlı olan bir hakimin diğer konularda kendisine tanınan teminatlara rağmen, tam bir huzur ve bağımsızlığa sahip olamayacağı açıktır5. Amerika Birleşik Devletleri’nde hakimlerin denetimi yasama organı tarafından yapılmaktadır. Impeachment yoluyla itham olunan bir hakim hakkında senatonun üçte iki çoğunlukla karar vermesi gerekir6. Fransa’da 1946 Anayasasının kabulünden önce adalet bakanı hakimler üzerinde nezaret hakkına sahipti. Yüksek Hakimlik Divanı kurulduktan sonra adalet bakanının denetleme ve nezaret yetkileri bu organa geçmiştir. Hakimlerin denetim, soruşturma, koğuşturmaları bu organ tarafından yapılmaktadır. Bununla beraber hakimler adalet bakanının ve mahkeme başkanlarının da gözetimi ve denetimi altındadırlar7. İtalya’da 1948 Anayasası ile Yüksek Hakimlik Divanının kurulmasından sonra adalet bakanının sahip olduğu nezaret ve denetleme hakkı sona ermiştir. Devlet Başkanı Yüksek Hakimler Divanının da başkanıdır. Bu divan hakimlerin disiplin ve denetleme konusunda yetkilidir8. Federal Almanya’da da denetim yetkisi özel eyalet kanunlarıyla düzenlenmiştir. Federal bir hakimin azline Federal Millet Meclisi’nin isteği üzerine Anayasa Mahkemesinin üçte iki çoğunluğu ile karar verilir9. Venezüella, Guatemala, Güney Amerika’da hakimleri yasama organı denetlemektedir10. 5 6 7 8 9 Kapani, İcra Organı Karşısında…, s.128. Kapani, İcra Organı Karşısında…, s.97. Ekmel Erben, “Fransa’da Yüksek Hakimler Kurulu”, A.D., 1965-3, s.342. Özek, a.g.e., s.931. Gürbüz, a.g.e., s.87. 2 Finlandiya’da mahkemelerin ve hakimlerin denetimleri hem yasama hem de yürütme organlarınca yapılmaktadır. Bu ülkede yürütme organının temsilci sıfatıyla adalet bakanı sayılabilen “Chancellor of Justice” tarafından ve ayrıca parlamentonun hakimleri denetlemek için görevlendirdiği bir komisyon tarafından bu görev yürütülmektedir. Adalet bakanı devlet başkanı tarafından atanır ve adli yargının iyi bir şekilde işlemesinden sorumludur. Bir vatandaşın hakkının yendiğine dair şikayeti üzerine soruşturma yapmakla yükümlüdür. Parlamentonun seçtiği hukuk komisyonunun görevi ise idare ve yargı organlarının görevlerini kanuna uygun yapıp yapmadıklarını denetlemektir11. Belçika’da ise adalet bakanına hakimler üzerinde hiçbir nezaret ve denetleme hakkı verilmemiştir12. Yaşam boyu atanan hakimlerin azledilmeleri veya makamlarından alınmaları ancak bir mahkeme kararıyla mümkündür. Mahkemelerdeki savcılarda ancak kral tarafından azledilebilirler13. Çin Halk Cumhuriyeti’nde yargı yetkisi Yüksek Halk Mahkemesi ve çeşitli düzeylerdeki yerel halk mahkemeleri ile özel halk mahkemeleri tarafından kullanılır (Any. m.41). Yerel halk mahkemeleri dengi düzeyinde olan yerel halk kongrelerine karşı sorumludurlar ve hesap verirler. Yüksek halk mahkemeleri ise Ulusal Halk Kongresi’ne ve onun Daimi Komitesine karşı korumlu olup hesap verirler (Any. m.42) 14. İsviçre’de Federal Mahkeme hakimlerinin denetimi ile Vaud, Valais, Zürih ve Fribourg kantonlarının hakimlerinin denetimleri parlamentolarına verilmiştir. Cenevre ve Graubünden kantonlarında hakimlerin denetimleri kanton hükümetine verilmiştir15. 10 11 12 13 14 15 Özek, a.g.e., s.930. Law And Judicial Systems Of Nations, World Peace Through Law Center, Washington 1968, s.11, 12. Kapani, İcra Organı Karşısında…, s.129. Belçika Anayasası, m.100-101, (Bkz. Gürbüz, Belçika Anayasası). Gürbüz, a.g.e., s.185. Ünal, a.g.e., s.118. 3 Görülmektedir ki hakimlerin bağımsızlığını güçlendirmek amacıyla reform yapan ülkelerde alınan başlıca tedbirlerden biri adalet bakanının hakimler üzerindeki nezaret ve denetleme yetkilerine son vermektir. Ülkemizde nezaret ve denetleme hususlarında adalet bakanına ve dolayısıyla yürütme organına geniş yetkiler tanınmıştır. Cumhuriyet kabulünden sonra denetleme konusunu genişçe düzenleyen başlıca iki kanun vardır. Bunlar 1983 yılına kadar birçok değişiklikler geçirerek uygulanan 2556 sayılı Hakimler Kanunu ile bugün uygulanmasına devam olunan 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunudur. Denetleme konusunda bugüne kadar temyiz mahkemesi hakimleri ile diğer hakim ve savcılar için ayrı hükümler konulmuş ve uygulanmıştır. 2556 sayılı kanuna göre; savcıların görevleriyle ilgili veya görevleri sırasında işlenen suçları ile ilgili hal ve hareketlerinden dolayı takibat, üst savcılarca veya görevlendirilecek müfettişler tarafından yapılırdı (m.103). Ülkemizde hakim ve savcıların denetlenmeleri konusunda görüşlerimizi sırası geldikçe belirteceğiz. II. 1961 ANAYASASI DÖNEMİNDE HAKİM VE SAVCILARIN DENETLENMESİ A. Yüksek Mahkemeler Dışındaki Hakim ve Savcıların Denetlenmesi 1961 Anayasası, “Hakim ve savcıların görevlerini, kanun, tüzük, yönetmeliklere ve genelgelere (hakimler için idari genelgelere) uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetleme; görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hal ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırma ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma, Adalet Bakanlığının izni ile adalet müfettişleri tarafından yapılır. Adalet bakanı soruşturma ve inceleme işlemlerini, hakkında soruşturma ve inceleme yapılacak olandan daha kıdemli hakim veya savcı eliyle de yaptırabilir” hükmünü koymuştu (m.144) 16. Yüksek Hakimler 16 Anayasa Mahkemesi’nin ilgili 15.05.1963, 1963/50 Esas, 1963/111 Karar, Sayılı Kararı. A.M.K.D. Sayı:1, 28.08.1962 – 31.12.1963, Ankara, 1964, s.222; Şen, a.g.e., s.356. 4 Kurulu Kanunu da anayasanın bu hükmünü alarak denetimin nasıl yapılacağını düzenlemişti (m.42). Yüksek Hakimler Kurulu Kanununa göre bu denetim sadece ihbar, şikayet veya bir işlem sebebiyle öğrenilen hallere hasredilmişti. Böylece Yüksek Hakimler Kurulu bir aksama veya düzensizlik müşahede ettiği halde doğrudan doğruya bir denetleme yoluna gidememişti. Yüksek Hakimler Kurulu Kanunu ile kurul emrine görevleri denetim olan bir heyet verilmemiş, denetim işi genellikle mahalli hakimler arasından seçilen üst dereceli hakimlerce yapılmıştı. Bu uygulama ise birçok sakıncalar meydana getirmişti. Bunları şöyle sıralayabiliriz; Sadece belli konularda denetim kabul edilmiş bulunduğundan, hakimlerin şikayet ve ihbar konusu olmayan devamsızlık ve kararları geciktirme gibi meslek tutumları denetlenmemekteydi. Belli bir konuda denetimi yapılacak veya hakkında şikayet veya ihbar bulunan hakimler için kurulca daha üst dereceli bir hakimi bulmak zaman aldığından soruşturmalar çok uzun sürebiliyordu. Ayrıca üst dereceli hakimlerin denetim ve soruşturma yapmaları kendi işlerini aksatıyordu. Üst dereceli hakimin soruşturma yapması tarafları tatmin etmeyebildiği gibi, mahallinde meslek dayanışmasını da bozma istidadını gösteriyordu. Bazen ihbar ve şikayetlerin, şikayet edilene ulaşacağı endişesiyle muhbir veya müşteki sıfatının gizlenmesi ve inkarı yolsuzlukların çoğu zaman kurula intikal etmemesini sonuçlayabiliyordu17. 17 … Anayasanın hakimler için genel olarak sevkettiği bu hükümler karşısında Yargıtay hükümleri hakkında belli konular için yapılacak soruşturmanın “denetim” mefhumu içinde mütalaası gerektiği ve Yargıtay hakimleri de genel olarak kullanılan “Hakim” terimine dahil bulunduğu cihetle birinci başkan ve başsavcı hakkında soruşturmayı yapacak yüksek dereceli hakimin Yüksek Hakimler Kurulunca görevlendirilmesi icap etmektedir Yukarıda anılan ve iptali istenen 44. madde ise Anayasa Sarahati hilafına hakimliğin en yüksek derecesini teşkil eden Yargıtay birinci başkanı ile C. Başsavcısı hakkında soruşturma yapma yetkisini, Yüksek Hakimler Kurulunca görevlendirilecek üst dereceli bir hakime değil, doğrudan doğruya Kurul Başkanına vermiş bulunmaktadır ki, bu hükmün Anayasanın 144. maddesinin son fıkrasına aykırılığı açıktır… “Bir kısım hakimlerin yeni sistemin getirdiği yüksek görev anlayışı ve bağımsızlık telakkisinde hataya düşerek, göreve müessir olacak şekilde devamsızlıkta bulundukları, gereği derecede göreve bağlı kalmadıkları, kararlarını vaktinde yazmadıkları… duyulmaktadır.” (45 sayılı Y.H.K.K.nun bazı maddelerinin değiştirilmesine dair Kanun Tasarısı gerekçesi, s.4). 5 Bu sebeplerle 10 yıl kadar yürürlükte kalan hakimlerin üst dereceli hakimlerce denetlenmesi usulü kaldırıldı. Anayasanın bu hususu düzenleyen 144. maddesi değiştirildi ve denetimin sürekli görev yapan müfettiş hakimlerce yapılması kabul edildi. Bu hakimler sadece bu işle görevli olup Yüksek Hakimler Kuruluna bağlı idiler. Atanmalarını kurul yapmaktaydı (1961 Anayasası, m.144/son). Anayasanın 144. maddesinin değişmesiyle beraber Yüksek Hakimler ve Savcılar Kurulu Kanunu da 1597 sayılı kanunla değiştirilmiştir. 1597 sayılı kanun yeni bir müessese olarak Müfettiş Hakimler Kurulunu ve müfettiş hakimliği kurarak hakimlerin denetimini ve hakimler hakkında inceleme ve soruşturma yapılması yetkisin Yüksek Hakimler Kuruluna bağlı müfettiş hakimlere vermişti. Müfettiş Hakimler Kurulu, sürekli olarak atanmış bir Müfettiş Hakimler Kurulu başkanı ile yeteri kadar müfettiş hakimden meydana gelirdi. Müfettiş hakimlerin hakimlik veya savcılık mesleğinde 6. dereceye gelmiş olmaları şarttı. Müfettiş hakimliğe atananların bu hizmette geçirdikleri süreler mesleğinde geçirmiş sayılırdı. Kanun, denetim görevini vermek ve düzenlemek yetkisini Yüksek Hakimler Genel Kurulunun onayını alarak Müfettiş Hakimler Kurulu başkanına vermişti. Müfettiş hakimlerce yapılacak genel denetim; hakimlerle hakim yardımcılarının görevleri ile ilgili konuları kanunlara, tüzük, yönetmelik ve idari konulara ait genelgelere uygun olarak yapıp yapmadıklarının kontrolüne ilişkindi. Genel denetimin belli süreler planlar dairesinde ülkenin bütün yargı çevrelerinde nasıl uygulanacağının esasları, Müfettiş Hakimler Genel Kurulunun kabulüne sunulurdu. Hakimlerin denetimi sırasında o yerin diğer hakimleri hakkında incelemeyi veya soruşturmayı gerektiren bir sorun çıkarsa durum Yüksek Hakimler Kurulu başkanlığına bildirilirdi. Suç teşkil eden bir eylemden dolayı yapılacak ceza koğuşturması disiplin cezası uygulanmasına engel teşkil etmezdi. Hakimler hakkında yapılacak ihbar veya şikayet soruşturmayı gerektiren belli bir sebebi ihtiva etmiyorsa veya gerçek kimlik yahut doğru adres gösterilerek yapılmamışsa ciddi sayılmaz ve soruşturmaya yer olmadığına karar verilirdi. Buna mukabil ağır cezayı gerektiren suçüstü hallerinde hazırlık soruşturması ve ilk soruşturma genel hükümlere göre 6 yapılır ve durum yetkili yargı mercii tarafından hemen ve doğrudan doğruya Yüksek Hakimler Kurulu başkanlığına bildirilirdi (m.43/8). Müfettiş Hakimler Kurulunun faaliyete geçmesi, işleri başlarından aşkın üst hakimleri külfetten kurtarmıştı18. Ancak Adalet Bakanlığına bağlı Teftiş Kurulu, Yüksek Hakimler Kuruluna bağlı müfettiş hakimlerin yanında görev yapmıştı. Aynı zamanda yapılan bu görev adalet camiası içinde ahengi bozmuş, meslek dayanışmasını zedelemişti19. B. 1961 Anayasası Döneminde Yüksek Mahkemeler Hakim ve Savcılarının Denetlenmesi 2556 sayılı kanuna göre, yüksek mahkeme hakimleri dışındaki hakim ve savcıların müfettiş hakimlerce denetlenmesinin kabul edilmesine karşılık yüksek mahkeme hakimlerinin müfettiş hakimlerce denetlenmesinin söz konusu olamayacağı kabul edilmekteydi. 1961 Anayasasının Yargıtay hakimlerini öteki hakimlerden ayrı tuttuğu belirtilerek şu gerekçeleri ileri sürülmüştü: 20 “Anayasa, Yargıtayı “Adliye mahkemelerince verilen karar ve hükümlerin son inceleme mercii” olarak göstermiştir (m.139). O halde Yargıtayın adliye mahkemeleri üzerinde olduğu Anayasada kabul edilmiştir. Yüksek Hakimler Kurulu, adliye mahkemeleri hakimlerinin özlük işlerinde yetkilidir. Demek ki Yargıtay hakimlerinin denetlenmeleri hususunda başka makam karar verir (mesela; Anayasa m.139/2). Yine anayasa, Yargıtay hakimleri için “yüksek mahkemeler hakimleri” deyimini kullanmaktadır” (Anayasa, 137/son). Bu sebeplerle her yüksek mahkeme kendi kanunlarına göre denetimini düzenlemiş ve böylece kendi içlerindeki kurallara bağlanarak Yüksek Hakimler Kuruluna bağlanmışlardı. Kanaatımızca buradaki düşünce, yüksek derecelerdeki hakimlerin daha alt sınıflarda olan hakimlerce denetlenmemesi esasına dayanıyordu. 18 19 20 Macit Yalman, “Müfettiş Hakimler Kurulu”, A.D., Ankara 1974, Sayı:2-3, s.125. Yalman, a.g.e., s.114. Bu konudaki açıklamalar için bkz. Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 1972, Cilt 24/II, S.Sayısı 508, s.21. Ayrıca bkz. 1973, Cilt 37/I, S.Sayısı 774, s.18. 7 1961 Anayasası döneminde Yargıtayın denetleme mekanizması şöyle çalışıyordu: Birinci Başkanlık Divanı kurularak Yargıtay üyelerinin disiplin suçlarında soruşturma yapması sağlanmıştı. Bu divanın üyeleri de Yargıtay üyeleriydi. Yargıtay birinci başkanı, disiplin suçu işlediğine dair haber alınca durumu Başkanlık Divanına haber vererek soruşturmayı başlatmaktaydı. Divan soruşturması bitirince Yüksek Haysiyet Divanına göndermekte ve disiplin cezası burada verilmekteydi (1730 s.Y.K. m.23). Disiplin suçları dışındaki suçlarda ise Başkanlık Divanı bir suçun koğuşturulması için bir ceza dairesi başkanını görevlendirmekte, soruşturmasını bitiren başkan işi Divan Başkanlığına göndermekte burada gerek görülürse son soruşturma açılmaktaydı. Görevle ilgili suçlarda ve kişisel suçlarda son soruşturma değişik mercilerde yapılmaktaydı. Eğer Yargıtay hakimlerinin suçu, kişisel suç ise son soruşturma Yargıtay Ceza Genel Kurulunda, görev ile ilgili ise Anayasa Mahkemesince yapılmaktaydı (1730, s.Y.K. m.30) Diğer yüksek mahkemeler de denetleme işlerini kendi içlerinde oluşturdukları kurallara yaptırmaktaydılar. Kanaatımızca yüksek mahkemelerin denetleme işlerini kendi içlerinde oluşturdukları kurullara yaptırmaları bağımsızlıkları bakımından daha isabetli olmuştu. III. 1982 ANAYASASI DÖNEMİNDE HAKİM VE SAVCILARIN DENETLENMESİ Bilindiği gibi 4 Temmuz 1934 tarihli, 2556 sayılı Hakimler Kanunu 26 Şubat 1983 tarihine kadar birçok değişiklikler geçirerek uygulanmıştır. 26 Şubat 1983 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu, denetim konusunda yüksek mahkeme hakimlerini kapsamamaktadır. Yüksek mahkeme hakimleri kendi kanunlarına göre denetlenirler. (Y.K. m.46: D.K. m.6782). Bu nedenle yüksek mahkeme hakimleri ile bunun dışındaki hakimleri ayrı olarak ele alıp incelemeyi uygun bulduk. A. Yüksek Mahkemeler Dışındaki Hakim ve Savcıların Denetlenmesi 8 2802 sayılı Hakimler Kanunu adli ve idari hakim ve savcıların denetleme hususunu düzenlemiş bulunmaktadır. Bu kanun yüksek mahkeme hakim ve savcılarını kapsamamaktadır. Hakim ve savcıların görevden doğan ve görev sırasında işlenen suçları, sıfat ve görevleri gereğine uymayan tutum ve davranışları sebebiyle inceleme ve soruşturma yapılması Adalet Bakanlığının iznine tabidir. Adalet bakanı inceleme ve soruşturmayı, adalet müfettişleri veya hakkında soruşturma yapılacak olandan daha kıdemli hakim veya savcı eliyle yaptırabilir (H.S.K. m.82). Yargıtay, bütün adalet mahkemeleri üzerinde, Danıştay bütün idari mahkemeler üzerinde yargı denetimi ve gözetimi yapma hakkına sahiptir. Ağır ceza başsavcıları merkez ve bağlı ilçe savcıları üzerinde gözetim ve denetim hakkına sahiptir. Soruşturma işlemleri ve koğuşturmalarda uygulanacak usul ve esaslar Hakimler Kanunun 82 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Adalet müfettişlerinin denetim ve soruşturma sırasında öğrendikleri ve gecikmesinde sakınca bulunan konuların soruşturması için önceden izin alınması gerekmez. Ancak durum Adalet Bakanlığına bildirilir. Adalet Bakanlığında, bakana bağlı bir başkan, bir başkan yardımcısı yeteri kadar müfettişten oluşan Teftiş Kurulu bulunmaktadır. Adalet müfettişleri, hakim ve savcıların görevlerini, kanun, tüzük, yönetmelik ve genelgelere uygun olarak yapıp yapmadıklarını ve adalet daireleri ile idari yargı dairelerini denetleme işlemlerini yaparlar. Adalet müfettişlerinin hakimleri denetlerken idari nitelikteki genelgelere uyup uymadıklarını denetlerler. Hakim ve savcıların görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hal ve fiillerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırma ve uymadığını araştırma ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma yaparlar (2802 s.H.S.K. m.100). İdari yargıdan atanan adalet müfettişleri sadece, bölge idare ve vergi mahkemelerinin denetimi ve idari yargı hakim ve savcılarının soruşturmalarını yapabilirler. 9 Hakim ve savcılar hakkında görevden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlar nedeniyle koğuşturma yapılması gerekli görülürse, Adalet Bakanlığı, evrakları ilgilinin yargı çevresinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine en yakın olan ağır ceza mahkemesi cumhuriyet savcılığına gönderir. Adalet Bakanlığında görevli olanlar hakkında ise Ankara Cumhuriyet Savcılığına gönderilir. Adalet bakanının, müfettişleri görevlendirmeleri sonucu denetim yapmaları bazen siyasi düşüncelere göre davranılmasına yol açabilir. Mahkemelerde davalarını kaybeden bazı kimseler çoğunlukla hakimi taraf tutmakla suçlarlar. Ayrıca davayı kaybedeceğini anlayan taraf bunu engellemek için her yolu dener 21. Bazen siyasi teşkilatlar araya sokulur ve milletvekilleri aracılığıyla hakim üzerinde baskı kurulmağa çalışılır. Bu arada taleplerin Adalet Bakanlığı üzerinde yoğunlaşması üzerine yerli yersiz müfettişler gönderilmesi hakimin iç ve iş huzurunu ve çalışma şevk ve azmini kırdığı gibi böyle bir durumda yargı otoritesi büyük zarar görmekte ve o hakim görev yaptığı bölgede halk üzerinde saygınlığını kaybetmektedir22. Bu sebeple Adalet Bakanlığı müfettiş gönderme hususunda daha dikkatli ve itinalı davranmak zorundadır. Kanaatimizce, denetlemeyi yapan müfettişlerin bulunması zaruridir. Fakat bu müfettişler Adalet Bakanlığına değil Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna bağlı olmalıdır. Adalet bakanı siyasi bir kişidir. Hakim ve savcıların denetimini onun eline vermek ve hakimlerin teminatları ve bağımlılıkları açısından kuşkuya ve karamsarlığa kapılmamak maalesef güçtür23. Bu nedenle uygulanmakta olan teftiş sistemi hakimlerin bağımsızlığına aykırıdır kanaatindeyiz. B. Yüksek Mahkemeler Hakim ve Savcılarının Denetlenmesi Yüksek mahkemelerin kendi üyelerini denetleme konusunu kendi içlerinde kurdukları organlar aracılığıyla yaptırdıklarını açıklamıştık. Aşağıda yüksek 21 22 23 Ünal, a.g.e., s.113. İbid. Bkz. Aynı görüşte, Erkut, İdari Yargı Teş…, s.87. 10 mahkemeden Yargıtay ve Danıştayı ele alıp inceleyeceğiz. Diğer yüksek mahkemeler de benzer şekilde hakimlerinin denetlenmelerini yapmaktadırlar. Yargıtay hakimlerinin disiplin ve ceza koğuşturmalarının takibi için Yargıtay bünyesinde bir Yüksek Disiplin Kurulu oluşturulmuştur. Bu kurul, Yargıtay üyeliği vakar ve onuruna dokunan, kişisel haysiyet ve itibarını kıran veya görevleri icaplarına uymayan davranışlardan dolayı Yargıtay birinci başkanı ve başkan vekillerini, daire başkan ve üyelerini, cumhuriyet başsavcı ve vekilini disiplin koğuşturmasını gerektiren eylemin ağırlığına göre uyarma veya görevden çekilmeye davet eder (2979 s.Y.K. m.19). Yargıtay birinci başkanı görevleri icaplarına uymayan üyelerin eylem ve davranışları haber aldığında durumu birinci başkanlık kuruluna bildirir. Birinci başkanlık kurulu yapacağı veya yaptıracağı soruşturma sonunda toplanan delilleri yeterli görürse Yüksek Disiplin Kuruluna gönderir. Yeterli görmezse bir işlem yapılmasına yer olmadığına kesin olarak karar verir. Soruşturma dosyasının Yüksek Disiplin Kuruluna gelmesi üzerine başkan, hakkında soruşturma yapılandan daha kıdemli bir başkan veya üyeyi soruşturma yapmak üzere görevlendirir. Görevlendirilen üye bütün bilgi ve delilleri toplar, ilgiliye de 10 gün içinde savunmasını yapması için süre verilir. Savunma sonucu ve soruşturmanın bitiminde görevli başkan veya üye, sonucu kanaati ile birlikte bir rapor halinde Yüksek Disiplin kuruluna sunar. Yüksek Disiplin Kurulu üçte iki çoğunlukla karar verir. Oylama gizlidir. Kurul delilleri serbestçe takdir eder. Karar aleyhine itiraz edilebilir. İtiraz üzerine ceza kaldırılabilir, değiştirilebilir. İlgili kesinleşmiş görevden çekilmeğe davet kararının tebliğinden itibaren bir ay içinde çekilmediği veya emekliliğini istemediği takdirde çekilmiş kabul edilir (Y.K. m.43). Danıştay başkanı, başsavcısı, başkan vekilleri ve üyelerin yüksek hakimlik vakar ve onuru ile bağdaşmayan veya hizmetin aksamasına yol açan hal ve hareketleri ortaya çıkarsa haklarında disiplin koğuşturması açılır. Başkanlık kurulu tarafından takdir edilerek Yüksek Disiplin Kuruluna intikal ettirilir (D.K. m.67-68). Yüksek Disiplin Kurulu eldeki bilgi ve belgeleri inceleyerek disiplin koğuşturması 11 yapılıp yapılmamasına karar verir. Disiplin koğuşturmasına karar verilmesi halinde daire başkanları arasından seçilecek üç kişilik bir heyet soruşturma yapmakla görevlendirilir. Soruşturma yapmakla görevlendirilen üyeler ilgilinin savunmasını alıp, tüm delilleri toplarlar. Kanatlarını bildiren bir raporla beraber dosyası Yüksek Disiplin Kuruluna verirler. Yüksek Disiplin kurulu ispat olunan hal ve hareketi sabit görmezse dosyayı işlemden kaldırır. Kurul bu hal ve hareketleri sabit görürse ilgiyi uyarır veya istifaya veya emekliliğini istemeye davet etmekte, bu kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde davete uymayan ilgili istifa etmiş sayılmaktadır. Bu bir aylık sürede izinli sayılmakta ve bu karara karşı ilgili dava açabilmektedir. Bu davalar üç ay içinde karara bağlanmaktadır (D.K. m.67-75). Görülüyor ki 1961 Anayasası döneminde yüksek mahkeme hakimlerinin denetlenmeleri ile 1982 döneminde yüksek mahkeme hakimlerinin denetlenmeleri arasında pek fark yoktur. Kanaatımızca yüksek hakimlerin şeref ve haysiyetlerinin korunması amacını güden bu denetim sistemi hakimlerin bağımsızlığını ve teminatlarını destekler şekilde düzenlenmiştir. IV. DENETİMİN KONUSU VE SINIRLARI Hakimlik kanununa göre denetim üç konuda yapılacaktır; 1) Görevin kanun, tüzük, yönetmelik ve genelgelere uygun olarak yapılıp yapılmadığı, 2) Hakim ve savcıların görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemedikleri, 3) Hakim ve savcıların hal ve fiillerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadıkları konularında yapılabilecektir. Kanun, tüzük, yönetmelik ve genelgelere uyma hususunu, yargının düzenli ve iyi bir şekilde işlemesi için yürürlüğe konan usul hukukuna ilişkin kurallara uyma olarak anlamak gerekir. Genelgelere uyma zorunluluğu hakimler için idari nitelikte olması şartıyla vardır. Aksi halde anayasanın hakimlere genelge gönderilemeyeceği 12 yasağının içine girer (m.138/1). Maddi hukuka ilişkin kanun, tüzük ve yönetmeliklere uyulup uyulmamasını ise üst mahkemeler temyiz mercii olarak incelemektedirler. Hakim ve savcıların görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işledikleri denetlemede öğrenildiği takdirde takip başlamaktadır. Denetimde, hakim ve savcıların gizli kalması muhtemel bazı suçları işleyip işlemedikleri araştırılacaktır. Hakim ve savcıların hal ve fiillerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyması hususları disiplin cezalarını ilgilendiren konulardır. Bu konu tamamen takdiri olup her meselede ayrıca değerlendirilecektir. Örneğin bir hakimin ayyaş denilecek derecede içkiye düşkünlüğü sıfat ve göreviyle bağdaşmaz. Bu nedenle Hakimler Kanununun 82. maddelerinde düzenlenen soruşturma usulü ve verilecek disiplin cezaları dikkatle değerlendirilmesi gereken bir konudur. Denetim ve gözetim kural olarak, mahkemelerin başkanlarının kendi üyeleri üzerinde, ağır ceza başsavcısının merkezdeki ve bağlı ilçe savcıları üzerinde ve Yargıtayın bütün adalet mahkemeleri üzerinde, Danıştayın bütün idari mahkemeler üzerinde, Yargıtay başsavcısının Yargıtay savcıları üzerinde, yapılmaktadır (H.S.K. m.5). Ancak asıl denetim adalet müfettişleri tarafından yapılan denetimdir. Adalet Bakanlığına bağlı, Teftiş Kurulunda görevli müfettişler birinci sınıf hakim ve savcıların dışındaki hakim ve savcıları denetlemekle görevlidirler. Müfettişler yargı yetkisine ve yargısal takdire giren konulara karışamazlar tavsiye ve telkinde bulunamazlar24. Hakim ve savcıların görevden doğan veya görev sırasında işledikleri suçları sıfat ve görev gereklerine uymayan tutum ve davranışları sebebiyle hakkında inceleme, araştırma ve soruşturma yapılması adalet bakanının iznine bağlıdır. Ancak, teftiş, inceleme, soruşturma, araştırma sırasında öğrenilen ve gecikmesinde sakınca bulunan konuların soruşturulması için önceden izin alınması gerekmez. Fakat durum bakana bildirilmek üzere hemen Teftiş Kurulu Başkanlığına bildirilir. 24 2992 Sayılı Kanunun 15. maddesine göre, bakanlar kurulunca 2.2.1988 tarihinde kararlaştırılan Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Tüzüğü (R.G. 10.3.1988-19750). 13 İnceleme ve soruşturma raporlarında, inceleme ve soruşturmaya hangi sebeple başlandığı varsa muhbir ve şikayetçinin adı ve soyadı, hakkında inceleme ve soruşturma yapılanın kimliği ve görevi, inceleme ve soruşturmanın ne yolda geliştiği, toplama deliller ve savunmanın özeti yazılır, görüş belirtilir. Bu dosya Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilir (AD.B.T.K.T. m.33, 39). Müfettişler teftiş ve denetlemelerde tespit edilmiş aksaklıkları görüşlerini ekleyerek tavsiyeler listesi adı altında mahalline gönderirler. Bir sonraki teftiş ve denetlemede tavsiyelere uyulup uyulmadığına bakılır. Yargı yetkisinin kullanılmasına dair konular tavsiye edilemez25. Kanaatımızca hakim ve savcıların teftişinin müfettiş hakimlere verilmesi yerinde ve fakat teftiş kurulunun Adalet Bakanlığına bağlanması sakıncalıdır. Teftiş Kurulunun H.S.Y.K.’na bağlanması gereklidir düşüncesindeyiz. 25 Müfettiş Hakimler Kurulu Başkanlığı yapmış olan bir hakim tavsiye konusunda şöyle demiştir. “Denetimin söz konusu olduğu yerde tenkit ve tavsiye işin tabii neticesi olarak düşünülür. Ama hakimlere yapılacak tavsiye anayasanın yukarıda belirtilen ilkesine aykırı olmayacak mıdır?” (Yalman, M., Müfettiş Hakimler Kurulu, A.D., Sy.3, s.114). 14 İkinci Bölüm HAKİM VE SAVCILARIN SORUMLULUKLARI I. GENEL OLARAK Hakim ve savcılara diğer devlet memurlarına oranla daha özel ve yüksek bir statü tanınmış bulunmaktadır. Ancak bununla beraber hakim ve savcıların da görevlerini hakkıyla yapma mecburiyetleri vardır. Bu mecburiyetlere uymama halinde medeni ve cezai müeyyidelerle karşılaşırlar. Hakim ve savcının görevini yapmaması medeni sorumluluğu gerektirip aleyhlerine tazminat davası açılabilir. Hakim ve savcıların yargı görevini tarafsız ve kanuna uygun bir şekilde yapmaları için sorumlulukları Medeni Kanun, Türk Ceza Kanunu ve Hakimler ve Savcılar Kanununda düzenlenmiştir. Ancak yerli yersiz ithamlardan korunmaları içinde özel bir takip şekline tabi kılınmışlardır. Türkiye’de hakim ve savcıların sorumluluklarına geçmeden önce dış ülkelerde hakim ve savcıların sorumluluklarına değineceğiz. II. DIŞ ÜLKELERDEKİ DURUM Dış ülkelerde hakimlerin sorumluluklarına bir göz atmakta fayda bulunduğu kanaatındayız. Nikaragua, Ekvator, Colombia’da ağır suçlar hariç olmak üzere hakimlere karşı ceza davası açmak için yasama organının izni gerekir. Arjantin’de de durum böyledir. Şili, Elsalvador, Guatamala’da ise hakimlere karşı ceza davası açmak için yasama organı ile yüksek mahkemenin izni lazımdır. İspanya’da ve Venezuella da bir hakime karşı ceza davası açmak yüksek mahkemenin rızasına bağlıdır. Eski SSCB’de hakimin kendi yüksek sovyetinin kabulü halinde ancak kendisine karşı ceza davası açılabilir26. 26 Study Of Equality In The Administration..., s.80-81. 15 Polonya’da hakimlere karşı ceza davası açılabilmesi disiplin mahkemesinin izni vermesiyle gerçekleşebilir27. Nijerya’da yüksek mahkeme üyeleri aleyhine yüksek mahkeme genel kurulunun izni ile koğuşturma yapılabilir. Yüksek mahkeme genel kurulunun izni olmadan tutuklanamaz, yargılanamaz28. Çekoslavakya’da ağır suç hariç olmak üzere bir hakimin sorumlu tutulabilmesi için milli meclisinin veya bölge milli komitesinin izni alınmalıdır29. Hakimlerin hukuki sorumlulukları dış ülkelerde sınırlı ve belirli hallerde kabul edilmiş bazı memleketlerde genel hukuk kurallarına göre hatalarından dolayı diğer bazılarında sadece hileleri, bazılarında da ağır kusurlarından dolayı sorumlu tutulmuşlardır30. Fransız hukukunda devlet adli hizmetlerin kötü ifasından doğan zararları tazminle yükümlüdür. Bu sorumluluk ağır kusur ve adaleti yerine getirmeme hallerinde mümkündür. Hakimlerin şahsi kusurlarından doğan zararların tazmininde de devlet birinci derecede sorumludur31. Alman hukukunda hakimin kararı dolayısıyla sebebiyet verdiği zararlar için görevini ihmal keyfiyetinin aynı zamanda suç teşkil etmesi halinde devlet sorumludur32. İsviçre’de kantonların birçoğunda hakimler kast ve ihmalleri dolayısıyla neden oldukları zararlardan sorumludurlar33. Türkiye’de hakim ve savcıların sorumluluklarını üç başlık altında inceleyeceğiz. III. HAKİM VE SAVCILARIN HUKUKİ SORUMLULUKLARI Hakimler verdikler kararlardan dolayı kural olarak sorumlu değillerdir. Fakat kasten veya ihmal neticesi kanuna aykırı karar vermeleri halinde mali sorumlulukları 27 28 29 30 31 32 33 Study Of Equality In The Administration..., s.79. Study Of Equality In The Administration…, s.78-79. Study Of Equality In The Administration…, s.78-79. Hukuk Genel Kurulunun 17.9.1975 gün ve 1974/2 Esas, 1974/3, Karar S.K. Ünal, a.g.e., s.99. İbid. İbid. 16 kabul edilmiştir. Hakim ve savcıların cezai sorumluluğunu gerektiren bir fiili varsa ve bu fiillerinden dolayı cezalandırılabilmeleri yoluna gidilebiliyorsa elbette hukuki sorumlulukları da kabul edilecektir. Hakimlerin kişilerin can, mal ve özgürlüklerini tehlikeye düşüren ağır hataları müeyyidesiz kalamayacaktır. Hukuken sorumlu tutulacağını bilen bir hakim karar ve tedbirlerin de daha dikkatli ve özenli olacaktır34. Ancak yargı yetki ve görevinin bağımsızlık ve tarafsızlık içinde aksatılmadan yerine getirilmesi esası onların diğer devlet memurlarının tabi bulundukları sorumluluk esaslarından ayrı tutulmalarını gerektirir. Çünkü hakimlerin her işlemin aleyhlerine bir tazminat davasına yol açacağını düşünmeleri, karar verirken tereddüt içinde kalmalarına sebebiyet verebilir. Bu sebeple Hukuk Muhakemeleri Usülu Kanunu hakimin bağımsızlığı kadar tarafsızlığını da güvenceye almak gayesiyle onun bağımsızlığını sınırlı hallerde kabul etmiş ve aynı zamanda sorumluluğun tespitini özel bir usule tabi kılmıştır (H.U.M.K. m.573). Türk hukukunda hakimlik görevini yaparken kast veya ağır ihmal ile taraflardan birine zarar vermiş olan hakimin, hukuki sorumluluğu kabul edilmiştir. Böyle bir durumun varlığı halinde ilgili hakime tazminat davası açılabileceği Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanununda düzenlenmiş bulunmaktadır. Kanunda gösterilen bu nedenler dışında başka bir nedene dayanarak hakimlere karşı tazminat davası açılamaz35. Bu kanuna göre şu hallerde hakimlere karşı tazminat davası açılabilir. 1. İki taraftan birini iltizam, garez, sahiplenme dolayısıyla diğeri aleyhine kanuna ve adalete aykırı bir karar ve hüküm verilmiş olması, 2. Kabili tevil ve izah olmayacak surette açık ve sarih kanun hükümlerine aykırı karar verilmiş olması, 3. Muhakeme tutanağında olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması, 34 35 Ahmet Kılıçoğlu, “Hakimlerin Hukuki Sorumluluğu”, A.Ü.H.F.D., Cilt 30, 1973, Sayı:1-4, s.233. Ergun Önen, Medeni Yargılama Hukuku, Ankara 1979, s.17. 17 4. Muhakeme tutanaklarıyla kararların tağyir ve tahrif edilmiş ve söylenmeyen bir sözün hüküm ve karara tesir edecek surette söylenmiş gibi gösterilmiş bulunması, 5. Vaadolunan veya verilen veya temin edilen menfaat dolayısıyla kanuna aykırı hüküm verilmiş bulunması, 6. Kanunen kabul edilmesi gerekli bir dilekçeyi sebepsiz yere reddetmek veya bir dava bakılmaya hazır bulunmuş ve sırası gelmişken birtakım vahi özürler beyanıyla kasdi olarak davaya bakmamak, 7. Memuriyet vazifesini yapmakta ihmal veya üşenme gösterme hallerinde (H.U.M.K., m.573), İlk derece mahkemelerinde görev yapan hakimler hakkında tazminat davaları, bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi, bölge adliye mahkemesi hakimleri hakkında ise, Yargıtay’ın ilgili hukuk dairesi tarafından incelenerek karara bağlanır (H.U.M.K., m.575/2). Tazminat davasının kazanılması halinde, davacının (müddeinin) bütün zarar ziyan ve muhakeme masrafları ve yol paraları dahil olarak ve esas davaya müteallik hükümden doğan zarar ve ziyanın ilgili hakimden tahsiline hükmolunur. Dava sabit olmazsa müddei para cezasına çarptırılarak davalı hakimin maruz kaldığı maddi ve manevi zarar ve ziyan için takdir olunacak uygun bir tazminatın tahsiline hükmolunur (H.U.M.K., m.576). Yüksek mahkeme hakimleri aleyhinde de tazminat davası açılabilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 1976 yılında Yargıtay hakimleri aleyhine görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Anayasa Mahkemesince yargılanıp ceza sorumlulukları hakkında Anayasa Mahkemesince bir karar verilmeden H.G.K.’da tazminat davası açılamayacağına karar vermişti36. Bizce bu yanlış karardı. Hukuk davası açmayı böyle bir şarta bağlamak, bu davayı açacaklar için caydırıcı ve lüzumsuz bir 36 Hukuk Genel Kurulunun 14.1.1976 gün ve 5/4 Sayılı Kararı (Yargıtay Kararları Dergisi, 1976/6, s.787). 18 hükümdür. Halen Yargıtay hakimleri aleyhindeki tazminat davalarına ve bunların kişisel suçlarına ait davalara Yargıtay bakmaktadır (2797 Sayılı Y.K., m.13). Diğer yüksek mahkeme hakimleri aleyhine de Yargıtay’da tazminat davası açılabilir37. Hakimlerin hukuki sorumluluğu için Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanununun kabul ettiği sistem incelendiğinde, hakimlerin ağır ihmal ve kast teşkil eden hallerinde sorumlu tutulabilecekleri anlaşılmaktadır. Ayrıca kanunda sayılan bu hukuki sorumluluk halleri ceza kanununa göre suç teşkil eden hallerdir38. H.U.M.K. m.573-576 hükümleri, hakimlerin hakimlik görevini yaparken yargısal faaliyetleri sebebiyle vermiş oldukları zararlar için açılacak tazminat davasını düzenlemektedir. Hakimlerin idari faaliyetleri dolayısıyla oluşacak zararlar için bu hükümler uygulanmaz. Hakimlerin idari faaliyetlerinden dolayı oluşan zararlar için hizmet kusuruna dayanılarak, Adalet Bakanlığı aleyhine Danıştayda tam yargı davası açılabilir. Eğer hakimin idari faaliyetlerinden doğan zarar kişisel kusuruna dayanmakta ise, hakime karşı haksız fiil hükümlerine göre (B.K. m.41 vd.) adliye mahkemelerinde dava açılabilecektir. Kanımızca hakimlerin ödeyemedikleri zararlardan dolayı ise devletin ikinci derecede sorumluluğunu kabul etmenin hakkaniyete uygun olacağı düşüncesindeyiz39. Savcıların hukuki sorumlulukları sınırlıdır. Savcıların faaliyetleri idari nitelikte olup yargısal değildir. Bu sebeple savcılara karşı H.U.M.K. 573-576 hükümlerine dayanılarak tazminat davası açılamayacağı kabul edilmektedir40. 37 38 39 40 Kuru, Hukuk Muhakemeleri…, s.736. Üstündağ, a.g.e., s.114. Bkz. Aynı görüşte, Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri…, s.736, Osman Kuntman, “Hakimlerin Hukuki Sorumlulukları”, Yargıtay Dergisi, 1976, Mayıs, s.29, A. Kılıçoğlu, a.g.e., s.233, M.R. Belgesay, “Devletin Adli Faaliyetten Hukuki Mesuliyeti”, A.D., 1960/7, ss.343-355, İ.H. Karafakih, “Hakimlerin Verdikleri Kararlardan Dolayı Şahsen ve Devletin Dolasıyla Mesuliyeti”, S.B.F.D., 1956-11-3, s.38, 47, N. Berkin, Medeni Usul Hukuku Esasları, İstanbul, 1969, s.3940; Aksi görüşte, Postacıoğlu, a.g.e., s.68-69, N. Bilgen, 1967, s.87, Yargıtay H.G.K., 14.1.1976, 1975-5/1976-4 (Y.K.D., 1976/6, S.788; A.B.D., 1976/6, 5-1085). Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 1979, Cilt I, s.590. 19 Savcıların idari faaliyetlerinden doğan zararlar için hizmet kusuruna dayanılarak Adalet Bakanlığına karşı Danıştayda tam yargı davası açılabilir41. Kanaatımızca, savcıların faaliyetlerinden doğan zararlar kişisel kusurları sebebiyle meydana gelmişse kendilerine karşı Borçlar Kanunundaki (m.41 vd.) haksız fiil hükümlerine göre adliye mahkemelerinde tazminat davası açılabilir. Ancak savcıların bir kişi aleyhinde kamu davası açmaları halinde, o kişinin beraat etmesi sonucu açılan davanın yersizliği anlaşılsa dahi savcı muhakeme giderlerini ödemeye mahkum edilemeyeceği gibi hukuki ve cezai açıdan da sorumlu olamayacağı açıktır. Savcının menfaat, garez, iltimas, gibi bir saikle hareket etmesi halinde sorumlu tutulabileceği kanaatindeyiz. IV. HAKİM VE SAVCILARIN DİSİPLİN SORUMLULUĞU Hakim ve savcılara sıfat ve görevleri gereklerine uymayan hal ve hareketlerinin tespiti halinde durumun niteliğine ve ağırlık derecesine göre disiplin cezaları verilir. Bu cezaları vermeğe Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yetkilidir (H.S.K. m.62). Adalet Komisyonu başkanları, görev yaptıkları yargı çevresi içindeki hakimlerin; ağır ceza başsavcıları ise merkezdeki ve bağlı ilçelerdeki başsavcı ve savcıların; işledikleri disiplin cezasını gerektiren eylemlerini Adalet Bakanlığına bildirmek zorundadırlar (H.S.K. m.62). Yüksek mahkeme hakimleri hariç olmak üzere adli ve idari hakim ve savcılar hakkında uygulanacak disiplin cezaları şunlardır: (H.S.K. m.62-69). 1. Uyarma: Görevde daha dikkatli olması gerektiğinin yazı ile ilgiliye bildirilmesidir. Bu ceza, görevde kayıtsızlık ve düzensizlik, meslektaşlarına, emrindeki personele, görevi sebebiyle muhatap olduğu kişilere veya iş sahiplerine 41 Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 18.5.1965 tarihli (2459/2689) bir kararında şöyle denmektedir: “Savcıların gördükleri işler tamamen idari olduğuna, talep idari bir kararın ve fiilin sonucunda meydana gelmiş bir zararın tazmini isteğinden ibaret bulunduğuna, davacı bu sebeple hazineyi hasım gösterdiğine göre gerçekten bir hizmet kusuru bulunup bulunmadığını incelemek görevi Danıştay Kanunu, 30. gereğince Danıştaya aittir… Bir olayda kişisel kusura dayanılmadıkça adliye mahkemeleri görevli değildir.” 20 karşı kırıcı davranma halinde; mazeretsiz olarak göreve geç gelmek ve görevden erken ayrılmak; kanun, tüzük, yönetmelik, karar ve talimatlarda açık olarak belirtilen konularda işi uzatacak şekilde davranışta bulunmak, yazı ve tetkikleri zamanında cevaplandırmamak; nitelik ve ağırlıkları itibariyle benzeri eylemlerde bulunmak, hallerinde verilir (H.S.K., m.63). 2. Kınama cezası: Belli bir fiil veya davranışın kusurlu sayıldığının yazı ile bildirilmesidir. Bu ceza, kılık ve kıyafetinde mesleğin gerektirdiği saygınlığı gözetmemek; devlete ait araç ve gereçleri özel işlerde kullanmak, hizmet içinde veya dışında resmi sıfatın gerektirdiği saygınlık ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak; meslektaşlarına, emrindeki personele görevi sebebiyle muhatap olduğu kişilere veya bu iş sahiplerine kötü muamelede bulunmak, eşlerinin, reşit olmayan veya kısıtlanmış çocuklarının kazanç getiren sürekli faaliyetlerini on beş gün içinde Adalet Bakanlığına bildirmemek; Adalet Bakanlığınca mevzuat uyarınca verilen talimatları yerine getirmemek, büro ve kalemlerin denetimini ihmal etmek; görevin iş birliği ve uyum içerisinde yapılmasını engelleyici davranışlarda bulunmak; kesintisiz üç gün mazeretsiz göreve gelmemek; nitelik ve ağırlıkları itibariyle benzeri fiillerde bulunmak hallerinde uygulanır (H.S.K., m.65). 3. Aylıktan kesme cezası: İzinsiz veya mazeretsiz bir veya iki gün göreve gelmeme halinde aylıktan her gün için bir günlük kesilmesidir. 4. Kademe ilerlemesini durdurma cezası: Bu ceza ilgilinin bulunduğu kademede ilerlemesinin bir yıl durdurulmasıdır. Bu ceza, ödeme gücünün üstünde borçlanmak suretiyle borçlarını ödeyemez duruma düşmek veya kesinleşmiş borcunu kasten ödemeyerek hakkında kanuni yollara başvurulmasına sebep olmak; belirlenen durum ve sürelerde mal beyanında bulunmamak, izinsiz veya kabul edilebilir bir mazereti olmaksızın, kesintisiz 4-9 gün göreve gelmemek; mazeretsiz olarak görev geç gelmeyi veya erken ayrılmayı alışkanlık haline getirmek; nitelik ve ağırlıkları itibariyle benzeri eylemlerde bulunmak, hallerinde uygulanır (H.S.K., m.66). 5. Derece yükselmesini durdurma cezası: İlgilinin bir üst dereceye yükselmesinin iki yıl süreyle durdurulmasıdır. Bu ceza, izinsiz veya kabul edilebilir 21 bir mazereti olmaksızın bir takvim yılı içinde toplam on beş gün göreve gelmemek; meslek mensuplarına yasaklanmış veya mesleğin gerekleriyle bağdaşmayan kazanç getirici faaliyetlerde bulunmak hallerinde uygulanır (H.S.K., m.67). 6. Yer değiştirme cezası: İlgilinin bulunduğu bölgenin en az bir derece altındaki bir bölgeye o bölgedeki asgari hizmet süresi kadar kalmak üzere atanmak suretiyle görev yerinin değiştirilmesidir. Bu ceza kusurlu veya uygunsuz hareket ve ilişkileriyle mesleğin şeref ve nüfuzunu veya şahsi onur ve saygınlığını yitirmek; göreve dokunacak surette kendi kusurundan dolayı meslektaşlarıyla geçimsiz olmak; hatır ve gönüle bakarak veya davranışlarıyla görevini doğru ve tarafsız yapamayacağı kanısını uyandırmak; madde tayin ve deliller elde edilmemiş olsa bile rüşvet veya irtikapta bulunduğu kanısını uyandırmak; aracı eliyle veya doğrudan hediye istemek ve görev sırasında olmasa dahi çıkar sağlamak amacıyla verilen hediyeyi kabul etmek veya iş sahiplerinden borç almak veya istemek, hallerinde uygulanır (H.S.K., m.68). 7. Meslekten çıkarma cezası: Hangi sınıf ve derecede olursa olsun, madde tayin ve deliller elde edilmemiş olsa bile, iki defa rüşvet aldığı veya irtikapta bulunduğu kanısını uyandıran veya bir derecede iki defa yer değiştirme cezası almak veya derece ve sınıf kaydı aranmaksızın üç defa yer değiştirme veya derece yükselmesinin durdurulması cezası almış olmak, meslekten çıkarılmayı gerektirir. Ayrıca taksirli suçlar hariç olmak üzere, ağır hapis veya üç aydan fazla hapis veya affa uğramış olsa bile devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolaylı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı bir suçtan veya kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma suçlarından biri ile kesin hüküm giymek (H.S.K. m.8) meslekten çıkarılmayı gerektirir. Ancak hürriyeti bağlayıcı cezanın ağır hapis veya yukarıda belirtilen suçlardan dolayı verilmemiş olması şartıyla, ertelenmiş veya 647 sayılı cezaların infazı hakkında kanunun 4. maddesine ceza ve tedbirlerden birine çevrilmiş olması halinde meslekten çıkarma cezası yerine yer değiştirme cezası verilir (H.S.K. m.62/son). 22 Kanaatımızca meslekten çıkarılmayı gerektiren suçlardan sayılan kaçakçılık suçu üzerinde düşünmekte fayda olduğu düşüncesindeyiz. Yurt dışına giden bir hakimin kendisine bir kamera getirmesi halinde bu suçu işlediği kabul edilerek hüküm verilmesi ve sırf bu yüzden meslekten çıkarılması kanunun amacını aşar sanıyoruz. Bu nedenle bu suçun evvelki paragraftaki yer değiştirme cezası kapsamına alınması veya takdiri olması gerekir düşüncesindeyiz. Hükümlülüğü gerektiren suç mesleğin şeref ve onurunu bozan veya mesleğe olan genel saygı ve güveni gideren nitelikte görülürse, cezanın miktarına ve ertelenmiş veya 647 sayılı kanunun 4. maddesindeki ceza veya tedbirlerden birine çevrilmiş olup olmadığına bakılmaksızın meslekten çıkarma cezası uygulanmaktadır. Disiplin cezasının uygulanmasını gerektiren fiil suç teşkil etmezse bile mesleğin şeref ve onurunu ve memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte görüldüğü taktirde meslekten çıkarma cezası uygulanır (H.S.K. m.69/son). Bu hükümlerin de yerinde olduğu kanaatındayız. Sicilden silinmesi mümkün olan disiplin cezası uygulanmasına neden olmuş bir fiil veya davranışın, cezaların sicilden silinmesini düzenleyen süreler içinde tekrarlanması veya aynı tür disiplin cezasını gerektiren birden çok fiil veya davranışın bir arada bulunması hallerinde bir derece ağır disiplin cezası uygulanır. İlk defa disiplin suçu işleyenlerden geçmiş hizmetleri sınıfında çalışmaları olumlu olan ve mümtaz veya tercihli yükselmeye layık bulunan ve iyi veya çok iyi derecede sicil alanlar hakkında meslekten çıkarılmayı gerektiren durumlar hariç olmak üzere verilecek cezalardan bir derece hafif olanı uygulanabilir (H.S.K. m.70/2). Hakimler ve savcılar hakkında verilen disiplin cezalarına ilişkin kararın tebliğinden itibaren on gün içinde Adalet Bakanı veya ilgililer, kararın bir defa daha incelenmesini isteyebilmektedir. Bu halde H.S.Y.K. gerekli incelemeyi yaparak kararını verir. Kurulca yeniden incelenerek verilen karara karşı ilgililer, tebliği tarihinden itibaren on gün içinde itirazda bulunabilirler. Bu itiraz, İtirazları İnceleme 23 Kurulu’nda incelenerek kesin olarak karar verilir. Bu kararlar aleyhine hiçbir idari veya kazai mercie başvurulamaz (H.S.K., m.73). Kanaatimizce H.S.Y.K.’nun kararlarına olağanüstülük tanımak demek olan değiştirilemezlik, hukuk devleti ilkesiyle de, tabii hukuk normlarıyla da çelişmektedir. Bu konu 1961 Anayasası döneminde çok tartışılmış ve sonuç olarak bu kararlara yargı yolunun açık olmasının hukuk devleti ilkesinin zaruri bir sonucu olduğu kabul edilmişti. 1982 Anayasasının geriye dönerek bu kurulun kararlarına karşı yargı yolunu tıkaması hakimlerin bağımsızlığına aykırıdır. V. HAKİM VE SAVCILARIN CEZAİ SORUMLULUĞU Hakim ve savcılar ceza kanunlarına göre cezayı gerektiren bir suç işlerse, diğer vatandaşlar gibi cezalandırılırlar. Ancak haksız ceza soruşturma ve kovuşturmalar ile rahatsız edilmemeleri ve onları yargılayacak hakimlerin tarafsızlığını sağlamak için ceza soruşturması bazı özel hükümlere bağlanmıştır42. A. Hakim ve Savcıların Görevleri ile İlgili Suçlarından Dolayı Takibi Hakim ve savcıların görevden doğan veya görev sırasında işlenen suçları, sıfat ve görevleri gereğine uymayan tutum ve davranışları sebebiyle, haklarında inceleme ve soruşturma yapılması Adalet Bakanlığının iznine bağlıdır. Adalet Bakanı inceleme ve soruşturmayı adalet müfettişlerine veya hakkında soruşturma yapılacak olandan daha kıdemli hakim veya savcı eliyle yaptırabilir. Soruşturma ile görevlendirilen hakim ve savcılar adalet müfettişlerinin yetkilerine sahiptirler (H.S.K., m.82). Kanaatimizce hakim ve savcıların görevden doğan veya görev sırasında işledikleri suçları veya sıfat ve görevleri gereğince uymayan tutum ve davranışları sebebiyle haklarında inceleme ve soruşturma yapılması için Adalet Bakanlığından izin alınması doğru değildir. Adalet Bakanı, kendi arkadaşı veya bir tanıdığı olan hakim veya savcının böyle bir durumunda inceleme ve soruşturmaya izin vermemesi 42 Bu konuda bkz. Kuru, Hukuk Mahkemeleri…, s.45. 24 halinde ne olacaktır? Yani örtbas olacaktır. Bu hangi hukuk mantığı ile izah edilebilir. Bu konuda, yani izin konusunda da tek yetkili organ H.S.Y.K. olmalıdır. Adalet müfettişlerinin denetim veya soruşturma sırasında öğrendikleri ve gecikmesinde sakınca bulunan konuların soruşturması için önceden izin alınması gerekmez. Ancak durum bakanlığa bildirilir. Soruşturma sırasındaki tutuklama istemleri, son soruşturma açılmasını karar vermeye yetkili merci tarafından incelenir ve karara bağlanır. Hakim ve savcılar hakkında tamamlanan soruşturma evrakı Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’ne gönderilir. Burada yapılacak inceleme sonucu düzenlenen düşünce yazısı üzerine kovuşturma yapılmasına gerek olup olmadığı Bakanlıkça takdir edilerek, evrak ilgili mercilere tevdi olunur veya işlemden kaldırılır. Adalet Bakanlığı’nca gerek görüldüğü takdirde evrak, ilgilinin yargı çevresinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi savcılığına gönderilir. Adalet Bakanlığı’nda görevli hakim ve savcılar hakkındaki evrak ise, Ankara Savcılığı’na gönderilir. Savcı, beş gün içinde iddianamesini düzenleyerek, evrakı son soruşturmanın açılmasına veya açılmamasına karar verilmek üzere, ağır ceza mahkemesine verir. Haklarında son soruşturmanın açılmasına karar verilenlerden birinci sınıfa ayrılmış olanlarla ağır ceza mahkemesi heyetine dahil bulunan hakim ve savcıların son soruşturmaları Yargıtayın görevli dairesine aittir. Bunun dışındaki hakim ve savcıların son soruşturmaları yargı çevresi içinde bulundukları ağır ceza mahkemesinde yapılır (H.S.K. m.90). Kanaatımızca koğuşturma yapılmasına gerek olup olmadığını, Adalet Bakanlığının takdirine bırakmak da doğru değildir. Bakanlık bu takdirini neye göre, hangi ölçülere göre yapacaktır? Bu hususta siyasi görüşlerin etkisi olmayacak mıdır? Üzerinde düşünülmelidir. Bu nedenlerle bu konuda da takdir H.S.Y.K.’ca yapılmalıdır. 25 B. Hakim ve Savcıların Kişisel Suçlarından Dolayı Takibi Hakim ve savcıların kişisel suçları hakkında soruşturma ilgilinin yargı çevresindeki ağır ceza mahkemesine en yakın olan ağır ceza mahkemesi savcısı ile sorgu hakimine aittir. Son soruşturma için ise o yer ağır ceza mahkemesine aittir. Adalet Bakanlığındaki hakim ve savcıların kişisel suçlarında Ankara Savcılığı ve ağır ceza mahkemesi yetkilidir. Hakim ve savcılara ait davalar acele işlerden sayılır. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hallerinde hazırlık soruşturması genel hükümlere göre yapılır. Hakim ve savcılar hakkındaki ihbar ve şikayetler soruşturmayı gerektiren belli bir konuyu içermez veya gerçek kimlik ve doğru adres gösterilerek yapılmazsa işleme konulmaz (H.S.K. m.97). Ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri dışında suç işlediği iddia edilen hakim ve savcılar yakalanamaz, üzerleri ve konutları aranamaz, sorguya çekilemez. Ancak durum derhal Adalet Bakanlığına bildirilir. Adalet Bakanlığı merkez kuruluşundaki birinci sınıf hakim ve savcılar soruşturma ve koğuşturma bakımından Yargıtay üyeleri hakkındaki hükümlere tabidirler. Ancak soruşturma yapılması adalet bakanının isteğine bağlıdır (H.S.K. m.98). Burada soruşturma yapılmasını adalet bakanının isteğine bırakmak da doğru değildir. Çünkü siyasi mülahazalar her zaman rol oynayabilir. Bu yetkiyi de H.S.Y.K.’na bırakmak hakim bağımsızlığına daha uygundur. Yargıtay başkan ve üyeleri ve başsavcı ve vekilinin görevleriyle ilgili veya kişisel suçlarından dolayı haklarında soruşturma yapılabilmesi birinci başkanlık kurulunun kararına bağlıdır. Ancak ağır cezayı gerektiren suçüstü hallerinin hazırlık ve ilk soruşturması genel hükümlere göre yapılır. Birinci başkanlık kurulu kendisine yapılan ihbar ve şikayetleri inceleyerek soruşturma açılmasını gerektirir nitelikte gördüğü takdirde ceza dairesi başkanlarından birini görevlendirir veya dosyayı işlemden kaldırır. Soruşturmayı yapan ceza dairesi başkanı C.M.K.’nun ilk soruşturmaya ait hükümlerini uygular. Vereceği tutuklama veya tutuklamanın 26 kaldırılması veya kefaletle salıvermeye ilişkin kararları birinci başkanlık kurulunun onaması ile tamamlanır. Birinci başkanlık kurulu son soruşturmanın açılmasına karar verirse görevle ilgili suçlarda Anayasa Mahkemesine, kişisel suçlarda Ceza Genel Kuruluna dosyayı verir (Y.K. m.46). Kesinleşen kararlara ilişkin işlemler Yüksek Disiplin Kurulu başkanı tarafından yerine getirilmektedir43. Ceza yönünden soruşturma ve koğuşturmalar disiplin işlemlerinin ayrıca uygulanmasına engel olmamaktadır (Y.K. m.47). Danıştay başkanı, başsavcı ve başkan vekili ve üyelerinin görevlerinden doğan veya görevleri sırasında işlemiş bulundukları suçlardan dolayı, üç kişilik bir kurul tarafından ilk soruşturma yapılır. Kurul soruşturma sonunda düzenleyeceği raporu ilgilisine göre başkana veya vekiline verir. Başkan veya vekilince dosya, karar verilmek üzere İdari İşler Kurulu Başkanlığına tevdi edilir. Yargılamanın meni kararı kendiliğinden ve son soruşturmanın açılmasına dair kararlar itiraz üzerine, Danıştay Genel Kurulunda incelenir. İtiraz süresi tebliğinden itibaren on gündür. Ağır hapis, kasıtlı bir suçtan dolayı altı ay veya daha fazla hapis cezası ile kesin olarak hüküm giymesi halinde ilgilinin görevi kendiliğinden sona erer. Altı aydan aşağı hüküm giyilmesi halinde ise bu suç mesleğin vakar ve şerefini bozan veya mesleğe karşı genel saygı ve güveni gideren nitelikte görülürse ilgilinin meslekten çıkarılması gerekip gerekmediğine Yüksek Disiplin Kurulu karar verir. Son soruşturmanın açılmasına dair kararlar kesinleştikten sonra soruşturma dosyası Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Şahsi suçlarda Danıştay hakimleri, Yargıtay hakimlerinin bağlı olduğu takip usulüne tabidir (D.K. m.76-83). Kanaatımızca, Yargıtay ve Danıştayın başkan ve üyelerinin kişisel suçlarından dolayı haklarında soruşturma yapılması ve yargılanmaları prosedürü mesleğin şeref ve haysiyetine uygun bir şekilde düzenlenmiştir. Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdari Mahkemesi, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu başkan ve üyeleri 43 Yargıtay İç Yönetmeliği, m.52 (R.G. 29.8.1983-18150). 27 görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Anayasa Mahkemesinde Yüce Divan sıfatıyla yargılanırlar (Any. m.148/3). Kanaatımızca Anayasa Mahkemesinin Yüce Divan sıfatıyla yargılama yapması doğru değildir. Çünkü Anayasa Mahkemesi üyelerinin hepsi hukukçu bile değildir. Yüce Divan görevinin, üyelerinin hepsi ceza yargılamasında uzman olan Yargıtay Ceza Genel Kuruluna verilmesi daha isabetli olur düşüncesindeyiz. 28 DEĞERLENDİRME VE SONUÇ Hakimlik ve savcılık mesleğini, kendilerine tanınan teminatlarla birlikte ele alıp bu mesleğin bağlantılı olduğu ceza usul hukuku çerçevesinde anayasa hukuku ile ilgili yönleriyle inceleyip ortaya koymağa çalıştık. Yapmış olduğumuz çalışmada vurgulamaya çalıştığımız hususları şu noktalarda toplamak mümkündür. 1. 1924 Anayasası döneminde uygulanan hakimler ve savcılar rejimi tüm atamaları yürütme organının eline vermiş ve hakimler kendi özel kanunlarına rağmen devlet memuru durumunda bırakılmışlardır. Bu dönemde hakimlik teminatı belli dereceye gelen hakimlere tanınmış, hakim bağımsızlığı sağlanamamıştır. 2. 1961 Anayasası döneminde kurulan yargı müessesesi genel olarak incelendiğinde; hakim ve savcılara sağladığı sistemin ileri demokrasiler ayarında olduğu görülür. 1961 Anayasası döneminde kurulan bağımsız Yüksek Hakimler Kurulu ve Yüksek Savcılar Kurulu, hakim ve savcıların özlük işlerinde, görevlerini yapmalarında, disiplin cezaları ve meslekten çıkarılmalarında yetkili kılınmışlardır. Bu dönem hakimlerin hakimlerce seçilmesi rejimini getirmiştir. Ayrıca anayasa hakimlerin bağımsızlığını ve teminatlarının düzenlenmesini kanunlara bırakmamış kendisi düzenlemiştir (m.13) 1961 Anayasası yargı organını gerçek ve güçlü bir kişiliğe kavuşturmuş güvenceleri üzerinde titizlikle durmuştur44. Ancak bu dönemde de yargı müessesesinde bir kısım kurumlarda değişiklikler olmuş ve yanlış düzenlemeler de yapılmıştır. Bu yanlışlardan birisi iki teftiş kurulunun aynı zamanda faaliyette bulunmasıydı. 1971 yılında kurulan Müfettiş Hakimler Kurulu, (Any. m.144) Hakimler Yüksek Kuruluna bağlı olarak görev yaparken Teftiş Kurulu Adalet Bakanlığına bağlı olarak faaliyetini sürdürmekteydi. Bu durum 10 yıl kadar sürmüş ve H.S.Y.K. kuruluncaya kadar devam etmişti. 44 Bülent Tanör, İki Anayasa, İstanbul 1986, s.116. 29 Bu dönemde yapılan diğer bir yanlışlık; 1971 anayasa değişikliğinden önce adalet bakanı Yüksek Hakimler Kuruluna katılır fakat oy vermezken bu tarihte yapılan değişiklikle adalet bakanına oy hakkı verilmesidir. Böylece adalet bakanına hem Yüksek Hakimler Kuruluna katılıp oy verme hakkı tanınırken Teftiş Kurulunun da Müfettiş Hakimler Kurulunun yanında görev yapması yürütme organının yargıya müdahalesini arttırmıştır. 3. 1982 Anayasası, getirdiği hakimler ve savcılar sistemi yönünden eleştiriye çok açık görünmektedir. Hakimler ve savcılar rejiminin belkemiğini Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu oluşturmaktadır. Bilindiği gibi Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Adalet Bakanlığında beş yargı üyesi ile bakanlık müsteşarından oluşmaktadır. Adalet Bakanlığının her ne kadar iki üyesi bu kurulda temsil edilmekte ise de kurulun işlerini bakanlığın yürütmesi, kurulun aynı bir sekreteryasının bile bulunmaması, kurulun gündemini Adalet Bakanlığının belirlemesi, yargı bağımsızlığını zedelemektedir. Adalet Bakanlığının gündemi belirlemesi, istediği konuyu kurul önüne getirmemesini sonuçlamaktadır. Adalet Bakanlığı, acil bir talebi olan bir hakim veya savcının bu talebini kurul gündemine almamakla ilgiliyi aylarca bekletebilmektedir. Mesela, bir atama talebine itiraz eden bir hakimin itirazını gündeme koymamakla o hakimin atama yerine giderek görevine başlamasına ve itirazının gündeme alınıp sonuçlanıncaya kadar sıkıntılara düşmesine sebebiyet verilebilmektedir. Çünkü atama halinde 15 gün içinde göreve başlaması gereken hakim ve savcının evini götürmesi halinde itirazı kabul edilirse taşıdığı evini geri götürmesi gerekebilmektedir. İlgilinin okulda okuyan çocuklarının olması halinde ise durum daha da kötüleşebilmektedir. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun başkanını kendi içinde seçmesi gerekir. Adalet bakanı siyasi bir kişidir. Hakimlerin bütün özlük işlerinin kararlaştırıldığı bir kurulda değil başkanlık yapması yer alması bile hakim bağımsızlığına ters düşer. Ayrıca, yürütme organına bağlı olan ve Yargıtay ve Danıştay üyesi sıfatı dahi bulunmayan Adalet Bakanlığı müsteşarının Yargıtay ve Danıştay üyelerini seçmekle 30 de görevli bulunan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda asıl üye olarak görev yapmasının mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı ile bağdaşmadığı kanısındayız45. Bu nedenle Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu acilen yeniden düzenlenmeli başkanını kendi içinden seçmelidir. 1982 Anayasasında hakimler, savcılar gibi idari yönden adalet bakanına bağlı tutulmuşlardır (Any. m.140). Hakimler ve Savcılar Kanununa konan bir hüküm ile de adalet bakanına yargı yetkisinin kullanılmasına ilişkin görevler hariç olmak üzere hakimler üzerinde gözetim hakkı tanınmıştır (H.S.K. m.5/III, IV). Hakimleri idari görevleri yönünden bile olsa adalet bakanına bağlı kılmak yine Anayasanın 138. maddesinde düzenlenmiş bulunan hakimlerin bağımsızlığı ilkesine aykırıdır. Hakimler idari görevleri yönünden de H.S.Y.K.’na bağlanmalıdır. Halen uygulanmakta olan Hakimler ve Savcılar Kanununun 99. maddesine göre adalet bakanına bağlı olarak görev yapan Teftiş Kurulu, hakimler ve savcılar hakkında denetleme, inceleme, soruşturma işlemlerini yapmaktadır. Böylece yargı organlarını yürütme organlarını denetlemek durumunda olup hakimlik teminatı zedelenmektedir. Hakimleri denetleyecek müfettişlerin bağımsız olması gerekir ki ilgililer hakkında vereceği raporlar etki altında verilmiş olmasın. Adalet bakanına bir seçim işiyle ters düşebilecek bir hakim her an Adalet Bakanlığına bağlı müfettişlerin denetimine tabi kılınarak, hakkında tutulacak bir rapor ile disiplin cezalarına maruz kalabilir. Kanımızca hakimler ve savcılar hakkında denetleme ve soruşturma yapacak müfettişleri kurula bağlamak daha uygun olacaktır. Hakimlerin bağımsızlığını zedeleyen bir diğer konu, adalet bakanının geçici yetki ile bir hakim veya savcıyı bir başka yerde görevlendirmesidir (Any. m.159/son) iktidar partisini ilgilendiren bir konuda karar verecek bir hakim çok şeyleri göze almadan karar vermemekte, çekingen davranmaktadır46. Çünkü hizmet gereği denilerek bir başka bölgeye dört ay yetkili olarak görevlendirilebilen bir hakimin teminatından söz edilemez. Her ne kadar geçici görevlendirmeden sonra, kurulun ilk 45 46 Bakınız aynı görüşte Baki Kuru, Ramazan Arslan, Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, Ankara 1986, s.33. İbid. 31 toplantısında kurula sunulmakta ise de, kurulun işlerinin çokluğundan, kurulun daha uygun birinin olup olmamasını araştırma imkanı olmamakta ve kurul sadece bakanlığın bu işlemlerine onay vermektedir. Bizce geçici yetkilendirme bakanın elinden alınmalı, H.S.Y.K.’na verilmelidir. Hakimler ve Savcılar Kurulunun kararları kesin olup, bu kararlara karşı hiçbir idari veya yargısal mercie başvurulamaz (Any., m.159/III). Kurul ise, idari bir organ olup, Adalet Bakanlığı’nın etkisi altındadır47. Hukuk devleti ilkesinin bir gereği, idarenin tüm faaliyetlerinin hukuka uygunluğunun yargı denetimine tabi tutulmasıdır48. Bu sebeple kurul kararlarına karşı bir başka yargı merciine başvurulamaması, hakimlerin bağımsızlığı ve teminatına aykırıdır. Nitekim 1977 yılında, “Yüksek Hakimler Kurulunun kararlarına karşı hiçbir yargı merciine başvurulamaz” şeklindeki kanun hükmünü Anayasa Mahkemesi iptal etmişti49. Aynı durum bugün de söz konusu olduğundan, konunun Anayasa Mahkemesinin önüne gelmesi halinde yine iptal edileceği kanaatindeyiz. Çünkü bu hüküm, hukuk devleti ilkesine açıkça aykırıdır. Dolayısıyla kurul kararlarına karşı yeni bir düzenleme getirilerek Danıştaya başvurulabilmesi kabul edilmelidir. Çünkü hukuk devleti anlayışı bütün kararların yargı denetimine açık olmasını zorunlu kılmaktadır. 4. Uygulamada görülen bir olumsuz durum da şudur ki, bir hakim rızası dışında savcılık mesleğine geçirilebilmektedir. Hakimler ve Savcılar Kanununa konan bir hükümle; hizmeti gereklerine, teşkilatın ihtiyaçlarına veya ilgililerin isteğine göre hakim, savcılık görevine H.S.Y.K.’ca geçirilebilir (H.S.K. m.36). Bir hakimlik savcılık görevine geçirilmesi onun azli manasına gelir. Son derece sakıncalı olan bu hükmün kanundan çıkarılması gereklidir. 47 48 49 Bu konuda bkz. İlhan Özay, “Yargı Güvencesi ve Bağımsızlığı ve Anayasa Mahkemesi”, Anayasa Mahkemesinin 29. Kuruluş Yıldönümünde Sunulan Bildiriler, Anayasa Yargısı, Ankara 1991, s.111. Bu konuda bkz. Metin Günday, İdare Hukuku Dersleri, Ankara 1984, s.24. Anayasa Mahkemesinin 27.1.1977 gün, 76/43 Esas, 77/4 K. Sayılı Kararı, A.M.K.D., Sy. 15, s.106. 32 5. Hakim olmak isteyen bir hukuk mezunu sınava girip iki yıl stajını yapıp tamamladıktan sonra mesleğe kabulüne karar verilecek ve kura çektikten sonra hakim olup olamayacağı belli olacaktır. Yani kura sonucu savcı da olma ihtimali yüzde ellidir. Memleketimizdeki uygulamada hakim ve savcılar aynı stajı görmekte kura sonucu görevleri ayrılmaktadır. Demek ki hakim olmak isteyen bir hukuk mezunu, yarı yarıya hakim olma ihtimalini göz önüne alarak sınavlara katılacak en az iki yılını da gözden atacak, başarılı olursa mesleğe alınacaktır. Mesleğe zaten az olan talebi düşüren bu yanlış uygulamanın bir an evvel düzeltilmesi mesleğe girişte hakim ve savcıların belirlenmesi ve hatta ona göre staj eğitimi yapılması daha uygun olur kanaatindeyiz. 6. Hakim ve savcıyı taraflara karşı koruyacak konuların başında ekonomik durumlarının düzeltilmesi gelmektedir. Artık hakimlik ve savcılık mesleği fedakarlık ve feragat mesleği olmaktan çıkarılmalıdır. Meslek mensuplarına sıkıntısız bir hayat içinde görev yaptırmak devletin görevidir. Ekonomik yönden bağımsızlığını sağlamak hakim ve savcının imtiyazı olarak görülmemelidir. Yargı fonksiyonunun gereği onların bağımsızlığını korumak için dolayısıyla adalet için devlet bu imkanları sağlamalıdır. Genel ve özel hiçbir görev alamayacakları hükme bağlanan ve böylece bütün çalışmasının adalet hizmetine tahsisi istenen hakim ve savcıya geçimini rahat bir şekilde sağlayacak derecede aylık ve ödenek verilmelidir50. Meslek mensuplarının aylıklarının az olması, mesleğe rağbeti azaltan sebeplerden biri olmuştur. Geçim sıkıntısı çeken bir hakim veya savcıya ne kadar teminat tanınırsa tanınsın, yine kendisini tam manası ile teminatlı hissedemez51. Bu nedenle ülkenin bütçesi mazeret gösterilerek hakim ve savcılar geçim sıkıntısına 50 51 Bugün Amerika’da bir hakime aylık 6100 Dolar verilmektedir. Anayasa Mahkemesi hakimleri ise bakanlara denk olarak 25.000 dolar almaktadır. (Bu konuda bkz. L. Stephan Wasby, The Supreme Court in the Federal Judicial System, Chicago, 1988, s.89, Robert E. Cushmen, People Politics and the Politician Christensen Lds., Newyork, 1941, s.562). İngiltere’de adalet bakanı diyebileceğimiz Lord Chanceller hakim maaşlarını enflasyonun altına düşmesine müsaade etmemiştir. 1985 yılında yüksek mahkeme hakimlerinin maaşı yıllık 60.000 Sterlin’e yükseltilmiştir. (Robert A. Katzman, Judges and Legislators, Washington, 1988, s.133). Kuru, Hakim ve Savcıların…, s.35, Ramazan Arslan, & Süha Tanrıöver, Yargı Örgütü Hukuku, Ankara 2001, s.191. 33 düşürülmemeli, diğer devlet memurlarının aylıklarından üstün bir şekilde aylıkları düzenlenmelidir. 7. Protokollerde hakimin yeri; kaymakamın, belediye başkanının, garnizon komutanının arkasında olmamalıdır. Hatta son düzenlemelerde başsavcı bile hakimin önünde yer almaktadır. Bu gibi durumlar halka, yürütmenin hakimin amiri olduğu düşüncesini verir. Bu nedenle hakimlere protokolde ayrı bir yer tahsis edilmelidir. Hakimlik ve savcılık mesleği en kutsal mesleklerin başında gelmektedir. Hatta hakimlik mesleğinin kutsallığını ve önemini, okur-yazar olmayan manasında en cahil kimseler dahi bilir. Hakim adayları çok iyi seçilmeli, çok iyi yetiştirilmelidir. Halkın nazarında hakimin ayrı bir yeri vardır. Özellikle hakimlik mesleğine aday alınırken, bir hakim için gerekli bütün kabiliyet ve bilgilere sahip olmanın yanında, adaletli olması da aranmalıdır. Adalet, özgürlük, insan haklarına saygı hukukun amacıdır, ereğidir, hedefidir52. İyi bir hukukçu hiçbir tesir altında kalmadan, sempati ve antipatilerini, şahsi çıkar düşüncelerini bir kenara bırakarak, hukuki anlaşmazlıklara ve sorunlara objektif olarak bakabilen kimsedir. Hukukun gerçekleşmesi yolunda çaba harcayan hukukçunun her türlü özel çıkar düşüncesinden uzak bulunması da zorunlu bir şarttır53. İyi hukukçu yetiştirmede hukuk fakültelerine de büyük görev düşmektedir. Bu fakültelerde her türlü hukuki bilgi ile donatılan öğrenciler mezun edilmekte, bu öğrenciler hakim, savcı, noter, avukat veya resmi veya özel kurum veya özel kuruluşta görev almaktadırlar. Hukuk Fakültesinde öğrenciler, insanlık ve adalet duygularıyla donatılmazsa, bu okulun mezunları kanunların açıklarını, menfaatleri doğrultusunda kullanabilmekte ve sosyal yaşamda mensup oldukları meslek grubunun adını lekeleyebilmektedirler. Adalet, insan toplumunun ayrıcalığıdır. Adalet duygusuna; tarihin bütün dönemlerinde, bütün uygarlıklarda ve hem kültürlü hem kültürsüz insanlar arasında 52 53 Niyazi Öktem, Toplumsal Gelişme ve Hukuk, “Hukuk’ta Kalite”, Zaman, 21.11.1998. A.V. Lundstedt, Legal Thinking Revised, 1956, s.131. 34 rastlanmaktadır54. İşte ülkemizin bu nazik dönemde adaleti sağlayacak, uygulayacak, gösterecek büyük hakimlere ihtiyacı vardır. Büyük hakim olabilecek iyi hukukçuları mesleğe çekebilmek ise, hakimlik mesleğinin kendi onurlu yerine oturtulmasıyla mümkün olabilir. Hakimlerin bağımsızlığının derecesi, teminatları, ekonomik durumu, toplumun kendisine gösterdiği saygı, hep bu mesleğe iyi hukukçuların yönelmesini sağlar. Devletin buradaki görevi, yargı mesleğine iyi hukukçuları almaya çalışmaktır. Devlet, yasama ve yürütme organlarından esirgemediğini, yargıdan da esirgememelidir55. Çalışmamıza, fiilen hakimlik yapmış bir hukukçu olarak son verirken, mesleğimize yaptıkları çalışmalar ile büyük katkı sağlayan doktrin mensuplarına teşekkür etmeyi borç bilirim. 54 55 Leon Duguit, “Objektive Law”, Colombia Law Review, Vol.21, 1291, s.30. Erdoğan Teziç, “Yargılama Düzeninde Kalite” Konulu Rapor, Tüsiad, 1998. 35 KAYNAKÇA AKAD, Mehmet; “Teori ve Uygulama Açısından 1961 Anayasanın 10. Maddesi”, Doçentlik Tezi, İstanbul, 1984. AKKAN, Kutbettin; “Fransız Hakimlik Milli Okulu”, A.D., 1974, Sy.8, s.632. AKYOLLU, Selim Nafiz; 1952-1953 Yargı Yılını Açış Konuşması, Adalet Yılı Açış Konuşmaları (Derleyen: Ali Rıza Geniş), Ankara, 1983, s.15. ALACAKAPTAN, Uğur; Savcılık Teminatı Hakkında Mütalaa (Derleyen: Faruk Erem), Ankara, 1968, s.16. ALBİN, Eser; “Yasal Hakim ve Münferit Olayda Tespiti (Çeviren: Nur Centel), Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Hukuk Araştırmaları Dergisi, 1985, Cilt:9, s.1-3. ALLEN, C.K.; Law in the Making, Oxford University Pres, 1958. ANSAY, Sabri Şakir; Hukuk Yargılama Usulleri, 7.Baskı, Ankara, 1960. ANSAY, Sabri Şakir; İslam Hukuku, Ankara, 1946. ANSAY, Sabri Şakir; İslam Hukuku, Ankara, 1958. ARAL, Vecdi; Toplum ve Adaletli Yaşam, İstanbul, 1988. ARDAHAN, Vedat; Mahkemelerin İstiklali ve Hakim Teminatı, 2.Baskı, Ankara, 1961. ARIKAN, Baha; Avrupa Adliyesine Dair Notlar, Ankara, 1941. ARISTOTLE; Nicomachean Ethics, Translated by Ross, D. 1931. ARISTOTLE; Politics, Translated Warrington J. 1959. ARMAĞAN, Servet; Türk Esas Teşkilatı Hukuku, İstanbul, 1979. 36 ARSEBÜK, Esat; Borçlar Hukuku, Ankara, 1950. ASTER, Ernst; Hukuk Felsefesi Dersleri, (Çeviren: Orhan Münir Çağıl), İstanbul, 1943. AŞÇIOĞLU, Çetin; “Yeni Düzenlemeler ve Yargı Bağımsızlığı”, Milliyet, 21.2.1981. ATAR, Fahrettin; İslam Adliye Teşkilatı, Ankara, 1991. AYBAY, Rona; Karşılaştırmalı 1961 Anayasası, İstanbul, 1963. AYDIN, M.Akif; Türk Hukuk Tarihi, İstanbul, 1999. BACHOF, Otto; Hukuk ve Siyaset Arasında Anayasa Hakimi (Çeviren: Servet Armağan), İstanbul, 1979, s.121-137. BAKICI, Sedat; Olaydan Kesin Hükme Kadar Ceza Yargılanması ve Ceza Kanunu Genel Hükümler, Ankara, 2000. BALAY, Mehmet; “Adliyenin Başlıca Sorunları”, İzmir Barosu Dergisi, Yıl:6, Sy:1, 1987, s.51-54. BARRY, Norman P.; An Introduction to Modern Political Theory, The McMillan Pres Ltd. London and Basingstoke 1981. BASIC Law of the Federal Republic of Germany; Federal Republic of Germany, Wolfenbütten, 1987. BAŞGİL, Ali Fuat; “Türkiye’de Yargı Kuvveti”, Kanuni Esasinin 100. Yıl Armağanı (Derleyen: Bahri Savcı), Ankara, 1978, s.73. BAYKAL, Ali; “Adalet Yaşamımızın Sorunları”, İzmir Barosu Dergisi, Yıl:6, Sy:1, 1987, s.55-58. BELGESAY, Emcet; Modern Hukukta Hakimin Salahiyeti, İstanbul, 1956. 37 BELGESAY, Reşit; “Yeni Hakimler Kanunu”, İ.H.F.M., Cilt:1, 1935, s.70. BELGESAY, Reşit; Adliye Hukuku, İstanbul, 1945. BERKİ, Ali Himmet; Açıklamalı Mecelle, İstanbul, 1979. BERKİN, M. Necmettin; “Hakimler ve Savcılar Hukukuna Yenilik Getiren Hükümler”, İ.H.F.M., 50.Yıl Özel Sayı, Cilt:38, s.1-4, 1973, s.339. BERMAN, Harold, J; Jüri ve Duruşmalar, Ufuk Kültür ve Fikir Dergisi, Özel Bölüm: Hukuk, Cilt:3, Sy:3, 20 Şubat 1972, s.49-58. BİLGE, Necip; Medeni Yargılama Hukuk Dersleri, Ankara, 1965. BİLGE, Necip; Prof. H.C. Oğuzoğlu’na Armağan, Ankara, 1972. BİLMEN, Ömer Nasuhi; Hukuku İslamiyye ve Istılahatı Fıkhiyye, Cilt:8, İstanbul, 1967-1970. BOZER, Fevzi; Yargıtay Birinci Başkanlarının Yargı Yılı Konuşmaları 19501951 (Derleyen: Ali Rıza Geniş), Ankara, 1993, s.140. CENTEL, Nur; Ceza Muhakemesi Hukukunda Hakimin Tarafsızlığı, İstanbul, 1996. CENTEL, Nur & ZAFER; Ceza Muhakemesi Hukuku, İstanbul, 2006. CİHAN, Erol & YENİSEY, Feridun; Ceza Muhakemesi Hukuku, İstanbul, 1996. CİHAN, Erol; “Hakim Unsuru Açısından Ceza Davalarının Uzamasının Sebepleri”, Atatürk’ün 100. Yıldönümü Kutlama Çalışmaları Kolokyumlar ve Tartışmalar, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 25 Şubat 1981, s.92. CİN, Halil & AKGÜNDÜZ, Ahmet; Türk Hukuk Tarihi, Konya, 1989. DEMİRKOL, Ferman; Yargı Bağımsızlığı, İstanbul, 1991. 38 EREM, Faruk; Ceza Usulü Hukuku, 5.bası, Ankara, 1978. EREM, Faruk; Savcıların Yer Teminatı Meselesi ile İlgili Metinler, Ankara, 1968, s.4-20. EREM, Faruk; Türk Ceza Hukuku, Cilt:1, 7.Baskı, Ankara, 1996. ERGİL, Rahmi; “Yargıçlık Mesleği”, ABD, 1968, Sy:6, s.317-353. ERK, Hasan Basri; Meşhur Türk Hukukçuları, İstanbul, 1951. ERKUT, Celal; “İdari Yargı Teşkilatı ve Personeli”, İ.H.İ.D., Yıl:6, Sy:1-3, 1985, s.77-94. ERMAN, Sahir; Askeri Ceza Hukuku, İstanbul, 1983. ERTEM, İbrahim; Yargıtay Birinci Başkanlarının Yargı Yılı Konuşmaları, 19521953, (Derleyen: Ali Rıza Geniş), Ankara, 1993, s.140. ERTUĞ, Hasan Refik; Basın ve Yayın Hareketleri Tarihi, İstanbul Üniversitesi Yayınları, No:1492, 1970. ESEN, Bülent Nuri; Savcılık Teminatı Hakkında Mütalaa, (Derleyen: Faruk Erem), Ankara, 1968, s.16. EYÜBOĞLU, Ali Fuat; “Cumhuriyet Senatosu Konuşması”, Tutanak Dergisi, Cilt:10, T.12.37.. Birleşim, 27.12.1983, s.59. FABREGUETTES, M.P.; Adalet Mantığı ve Hüküm Verme Kanatı, (Adalet Bakanlığınca Türkçeye çevrilmiştir), Ankara, 1945. FINDIKLIGİL, Yavuz; “Hakimlik Teminatı”, İ.B.D., Sy.7, 1950, s.396-402. FRANCIS, Bacon; “Yargıçlık Üstüne”, Yeni Adalet Dergisi, Ocak 1991, Sy:8, s.4445. GİRİTLİ, İsmet & BİLGEN, Pertev; İdare Hukuk Dersleri, İstanbul, 1979. 39 GOLDMAN, Sheldon; Constitutional Law and Supreme Court Decision – Making and Essay, New York, 1982. GÖKÇE, Abbas; “Danışma Meclisi Konuşması”, Danışma Meclisi Tutanak Dergisi, Cilt:15, Y.Yılı: 2.70. Birleşim. 14.3.1978, s.567. GÖZE, Ayferi; Siyasal Düşünce Tarihi, İstanbul, 1983. GÖZÜBÜYÜK, Şeref; Yönetsel Yargı, Ankara, 2004. GÜNDAY, Metin; İdare Hukuk Dersleri, Ankara, 1984. GÜRBÜZ, Yaşar; Anayasalar, İstanbul, 1981. GÜRİZ, Adnan; “Adalet Kavramı”, Anayasa Mahkemesinin 28. Kuruluş Yıldönümü Nedeniyle Düzenleyen Sempozyumda Sunulan Bildiriler, Ankara, 1990, s.11-20. HOBBES, Thomas; Leviathan, Part II, Chapter 17, London, 1943. İÇEL, Kayıhan; “Haberleşme Özgürlüğü”, İ.H.F.M., 1975, s.1-2, s.71-107. İNALCIK, Halil; The Otoman Empire, The Classical Age, 1300-1600, London, 1973. JACKSON, R.M.; The Machinery of Justice in England, Cambridge, 1960. JHERING, R. Von; Hak Uğrunda Mücadele, (Çeviren: Fethi Fetihçi), Kastamonu, 1950. JOHN, Locke; Second Treatise of Civil Government, Chicago, 1955: A Gateway Edition. KABOĞLU, Ö.İbrahim; Kolektif Özgürlükler, Diyarbakır, 1989. KANT, Immanuel; The Science of Right, Great Boks the Western World, Vol:42, 1952. 40 KAPANİ, Münci; “Türkiye’de Yargı Kuvveti”, Kanuni Esasinin 100. Yılı Armağanı (Derleyen: Bahri Savcı), Ankara, 1978, s.65. KAPANİ, Münci; İcra Organı Karşısında Hakimlerin İstiklali, Ankara, 1956. KAPANİ, Münci; Kamu Hürriyetleri, Ankara, 1981, 6.Baskı. KARAFAKİH, Hakkı; “Adliyemizin Bugünkü Durumu Hakkında Düşünceler”, İ.B.D., 1950, Sy:11, s.625-631. KATZMAN, Robert A.; Judges and Legislators, Washington, 1968. KESKİN, Kadri; Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Yapısı, Görevleri ve Yargılama Usulleri, Ankara, 1987. KESKİN, Serap; Ceza Muhakemesi Hukukunda Temyiz Nedeni Olarak Hukuka Aykırılık, İstanbul, 1997. KEYMAN, Selahattin; Ceza Mahkemesinde Savcılık, Ankara, 1970. KILIÇOĞLU, Ahmet; “Hakimlerin Hukuki Sorumluluğu”, A.Ü.H.F.D., Cilt:30, 1973, Sy:1-4, s.233. KİLİ, Suna & GÖZÜBÜYÜK, Şeref; Türk Anayasa Metinleri, Ankara, 1985. KUNTER / YENİSEY / NUHOĞLU; Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, İstanbul, 2006. KUNTER, Nurullah: Ceza Muhakemesi Hukuku, 9.Bası, İstanbul, 1989. KUNTER, Nurullah; “Temyiz Kanun Yolunda Reform”, Cumhuriyetin 50. Yılında Ceza Adaleti Reformunun İlkeleri Sempozyumu II, Kanun Yolları (26-28 Nisan 1973), Raporlar, Tartışmalar, Ceza Hukuku ve Krimonoloji Enstitüsü Yayınları, İstanbul, 1973, s.275. KUNTER, Nurullah; “Türkiye’de Kaza Kuvveti” İ.H.F.M., Cilt:XXV, 1959, s.1. 41 KUNTER, Yenisey; Ceza Muhakemesi Hukuku, 2005 Eki, İstanbul, 2005. KUNTMAN, Osman; “Hakimlerin Hukuki Sorumlulukları”, Yargıtay Dergisi, Mayıs 1976, s.20. KURTOĞLU, Nasuhi; “Amerika Birleşik Devletlerinde Jüri Yargılaması”, A.B.D., Sy:3, Ankara, 1978, s.446-458. KURU, Baki & ARSLAN, Ramazan & YILMAZ, Ejder; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile İlgili Mevzuat, Ankara, 2005. KURU, Baki; Hakim ve Savcıların Bağımsızlığı ve Teminatı, Ankara, 1966. KURU, Baki; Hukuk Muhakemeleri Usulü El Kitabı, İstanbul, 1995. KURU, Baki; Hukuk Muhakemeleri Usulü, 4.Bası, Cilt:1, 1979. KURU, Baki; Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6.Bası, Cilt 1, İstanbul, 2001. KURU, Baki; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara, 1981. KUZU, Burhan; 1982 Anayasasının Temel Nitelikleri ve Getirdiği Yenilikler, İstanbul, 1990. KUZU, Burhan; Anayasa Hukukumuzda Yürütme Organının Düzenleyici İşlem Yetkisi ve Güçlendirilmesi Eğilimi, İstanbul, 1987. KÜBALI, Hüseyin Nail; Anayasa Hukuku Dersleri, İstanbul, 1971. KÜBALI, Hüseyin Nail; Demokrasinin Anayurdunda, İstanbul, 1966. Law and Judicial Systems of Nations, World Peace Through Law Center, Washington, 1968. LEVIS, J. Edinger; Politics in Germany; Attitudes and Processes, Little, Brown and Co., Boston, 1968. 42 LEYS, Wayne A.R.; Justice and Equality, Ethics, Vol: LXII, 1956. LUNDSTEDT, A.V.; Legal Thinking Revised, 1956. MAYERS, Lewis; The American Legal System, New York, 1955. MAYERS, Martin; “Amerikan Hukukçusu”, Ufuk Fikir ve Kültür Dergisi, Ankara, 20 Şubat 1972, C.:3, Sy:3, s.42. MEIDZIANOGORA, J.; “Yargıçlar, Boşluklar ve İdeoloji”, (Çeviren; Tuğba Ballıgil), İ.H.F.M., 1986, Cilt:21, Sy:1-4, s.539. MENTEŞ, Cevdet; “Yargı Bağımsızlığı Kalkmayacak”, Yankı, 8.6.1981. MILL, John Stuart; Utilitarianism, London, 1943. MOLLAMAHMUTOĞLU, Sadık; Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Yorumu, I.Cilt, Ankara, 1995. NUGENT, Thomas; The Sprit of Laws, Montesquieu, Trans, Berkeley, Los Angeles and London, 1977: University of California Press. OCAKÇIOĞLU, İsmet; Adalet Yılı Açış Konuşmaları, 1992-1993 (Derleyen: Ali Rıza Geniş), Ankara, 1993, s.597. OKANDAN, Recai Galip; “Yirmi Nisan 1340 Anayasamıza Göre (Hakk-ı Kaza)”, İ.H.F.M., Cilt:XXXII, İstanbul, 1967, Sy:2-4. OLGAÇ, İsmet; Kazai ve İlmi İçtihatlar Türk Borçlar Kanunu, Genel Hükümler, İstanbul, 1969, Cilt:1. OLGAÇ, Senai; “Adaletin Gerçekleşmesinde Hakimlerin Ödevleri”, A.D., 1968, Sy:7, s.409. ONAR, Sıdık Sami; İdare Hukukunun Umumi Esasları, İstanbul, 1966. 43 ORTAYLI, İlber; “Osmanlı Kadısı”, A.Ü.S.B.F.D., Cilt:XXX, 1974, Sy:1-4, s.118121. ÖKTEM, Niyazi; “Yargılama Düzeninde Kalite” Konulu Rapor, TÜSİAD, 1998. ÖNDER, Mümtaz; Savcıların Teşkilat İçindeki Yerleri ve Görevleri, Ankara, 1968. ÖNEN, Ergün; Medeni Yargılama Hukuku, Ankara, 1979. ÖZAY, İlhan; “Yargı Güvencesi ve Bağımsızlığı ve Anayasa Mahkemesi”, Anayasa Yargısı, Anayasa Mahkemesinin 291. Kuruluş Yıldönümü Nedeniyle Düzenlenen Sempozyumda Sunulan Bildiriler, Ankara, 1991, s.111. ÖZBUDUN, Ergün; Türk Anayasa Hukuku, Ankara, 2002. ÖZÇELİK, Selçuk; Esas Teşkilat Hukuku, Cilt:2, 1976. ÖZEK, Çetin; “Yargının İdari Denetimi”, İ.H.F.M., Cilt:45-47; Sy:1-4, 1979-1981, s.915-980. ÖZEK, Çetin; Basın Suçlarında Ceza Sorumluluğu, İstanbul, 1972. ÖZTEK, Selçuk; “Türkiye’de Hakim Bağımsızlığını Sağlayan Hukuki Tedbir, Teşkilat ve Kurumlar, Ana Hatlarıyla Türk Hukukundaki Durum”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt:7, Sayı:1-3, 19921993, s.273-288. ÖZTÜRK, Bahri; Uygulamalı Suç Muhakemesi Hukuku, Ankara, 1994. ÖZYÖRÜK, Halil; Yargıtay Birinci Başkanlarının Yargı Yılı Açış Konuşmaları (Derleyen: Ali Rıza Geniş), Ankara, 1993, s.42. PARRY, Clive; İngiliz Hukuk Sistemi, (Çeviren: Vakur Versan), İstanbul, 1945. PHILLIPS, O. Hood; English Law and the Constitution, London, 1939. 44 POSTACIOĞLU, İlhan; Medeni Usul Hukuku, İstanbul, 1975. RADCLIFFE and Cross; The English Legal System, London, 1954. RAWLS, John; A Theory of Justice Oxford, Paperback, London 1972. RENDA, Nihat; Yargıtay Birinci Başkanlarının Yargı Yılı Açış Konuşmaları (Derleyen: Ali Rıza Geniş), Ankara, 1993, s.436. REZAKİ, Sait; Ulusların Yargı Sistemleri ve Hukuku, Ankara, 1975. ROSENBLOOM, David H.; “Kamu İdarecileri ve Yargı: “Yeni Birliktelik”, (Çeviren; Selçuk Soybay), İ.H.İ.D., 1987, Sy:1-3, s.55-59. ROUSSEAU, J.J.; The Social Contract, London, 1941. SAATÇİOĞLU, Cemil; “Hakimler ve Denetim”, Birinci Türk Hukuk Kongresine Sunulan Tebliğler, No:54, Ankara, 1971, Sevinç Matbaası, s.3-7. SAVCI, Bahri; “Türkiye’de Yargı Kuvveti”, Kanuni Esasinin Yüzüncü Yıl Armağanı, Ankara, 1978, s.65. SELÇUK, Sami; “Halkın Yargılamaya Katılması”, Yargıtay Dergisi, Temmuz 1991, Cilt:17, Sayı:3, s.244-260. SOYSAL, Mümtaz; “Adalet Konusuyla İlgili Tartışma”, Anayasa Yargısı, Anayasa Mahkemesinin 28. Kuruluş Yıldönümü Nedeniyle Düzenlenen Sempozyumda Sunulan Bildiriler, Ankara 1990, s.24-26. SOYSAL, Mümtaz; “Ormanların Hakimi”, İzmir Barosu Dergisi, Yıl:6, Sy:1, Ocak 1987, s.22-23. STILMAN, Richard J.; “The American Constitution and the Administrative State”: A Symposium, Public Administration Review, C:47, Sy:1, s.4-8, 1987. 45 STUDY OF EQUALITY IN THE ADMINISTRATION OF JUSTICE; By Mohammed Ahmed Abu Rennat Special Rapporteur of the Subcommission on Prevention of Discrimination and Protection of Minorities, United Nations, New York, 1982. ŞEN, Ersan; Anayasa Mahkemesi Kararlarında Ceza Hukuku, Ceza Hukuku, Ceza Özel Hukuku, Ceza Yargılaması Hukuku, Ceza İnfaz Hukuku, İstanbul, 1998. TANER, Tahir; Ceza Mahkemesi Usulü, İstanbul, 1955. TANÖR, Bülent; İki Anayasa, İstanbul, 1986. TEZİÇ, Erdoğan; “Yargılama Düzeninde Kalite” Kurulu Rapor, TÜSİAD, 1998. TEZİÇ, Erdoğan; Anayasa Hukuku, İstanbul, 2001. TOSUN, Öztekin; “Anayasanın Anayasaya Aykırılığı Sorunu”, Ceza Hukuku ve Krimonoloji Dergisi, 1978, Yıl:1, s.1. TOSUN, Öztekin; “Ceza Adalet Reformu Yönünden Türk Sisteminde Hazırlık, İlk ve Son Soruşturma”, Cumhuriyetin 50. Yılında Ceza Adaleti Reformunun İlkeleri Sempozyumu II, Kanun Yolları (26 Nisan 1973), Raporlar ve Tartışmalar, Ceza Hukuk ve Krimonoloji Enstitüsü Yayınları, No:17, İstanbul, 1973, s.147. TOSUN, Öztekin; Türk Suç Muhakemesi Dersleri, İstanbul, 1984. TUNAYA, Tarık Zafer; Siyasi Müesseseler ve Anayasa Hukuku, İstanbul, 1975. TUNCA, Abdullah: Tatbikat Yönünden Cumhuriyet Savcısının Görev ve Yetkileri, Ankara, 1952. TURHAN, Derviş; “Yargıtay Birinci Başkanlarının Yargı Yılı Konuşmaları”, A.D., 1981/9-10, s.8. UMUR, Ziya: Türk Hukuk Tarihi Dersleri, Cilt:1, İstanbul, 1993. 46 ÜÇOK, Coşkun; “Savcılıkların Avrupa Hukukunda Gelişmesi ve Türkiye’de Kuruluşu”, Ord. Prof. Dr. Sabri Ansay’ın Hatırasına Armağan, Ankara, 1964, s.35-48. ÜÇOK, Çoşkun & MUMCU, Ahmet; Türk Hukuk Tarihi, 3.Bası, Ankara, 1982. ÜNAL, Şeref; Anayasa Hukuku Açısından Mahkemelerin Bağımsızlığı, Ankara, 1982. ÜNVER, Yener; “Yargı Bağımsızlığı Açısından Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu”, İ.H.F.M., Cilt:LIII, Sayı:1-4, İstanbul, 1981. ÜSTÜNDAĞ, Saim; Medeni Yargılama Hukuku, İstanbul, 2005. VALI, François; Adalet ve Kuvvet, (Çeviren: Mahmut R. Belik), İstanbul, 1943. VELİDEDEOĞLU, Hıfzı Veldet; “Kanunlaştırma Hareketleri ve Tanzimat”, Tanzimat’ın 100. Yıldönümü İçin Çıkarılan Müşterek Eserdeki Makale, İstanbul, 1940, s.192. WASBY, L. Stephan; The Supreme Court in the Federal Judicial System, Chicago, 1988. YALÇINKAYA, Namık Kemal; İngiliz Hukuku, Ankara, 1981. YASSIADA YARGILAMALARI, Demokratlar Kulübü Yayınları, No:9, Ankara, 1995. YAYLA, Yıldızhan; “Anayasa Mahkemesine Göre Cumhuriyetin Özü”, Hıfzı Timur’un Anısına Armağan, İstanbul 1979, s.973-1040. YAYLA, Yıldızhan; “Yargılama Düzeninde İnsan Boyutu”, Yargılama Döneminde Kalite Konulu Rapor, Tüsiad, 1998. YENİCE, Kazım; “Hakimlerin Liyakat Derecelerinin Tayini Meselesi”, A.D., 1970, Cilt:61, Sy:10, s.639. 47 YENİSEY, Feridun; “Ceza Hukukunun Güncel Kaynakları”, Artvin Konferansı 2, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2004, s.16. YENİSEY, Feridun; “Ceza Yargılamasında Cumhuriyetten Sonraki Değişmeler”, Atatürk Sempozyumu (15-18 Aralık 1981), İstanbul, 1983, s.45. YILDIRIM, Turan; Türkiye’nin İdari Yapısı, 4.Baskı, İstanbul, 2005. YURTCAN, Erdener; Ceza Yargılaması Hukuku, 12.Bası, İstanbul, 2007. YURTCAN, Erdener; Ceza Yargılamasında Kesin Hüküm, 2.Bası, İstanbul, 1987. YURTCAN, Erdener; CMUK Şerhi, İstanbul, 2000. YÜCE, Turhan Tufan; Ceza Muhakemesi Hukukunda Hukuk Devleti Esasları, Erzurum, 1968. ZEYNELOĞLU, Ahmet; “Yargıç ve Mahkemelerin Bağımsızlığı”, Milliyet, 10.6.1981. ZITELMAN, E.; Kanun Koyma Sanatı, (Çeviren; Sabri Şakir Ansay), Ankara, 1950. (Çevrimiçi) http://www.insankaynaklaribilgi.edu.tr, 17.06.2007 (Çevrimiçi) http://www.ihd.org.tr/aihm, 17.06.2007 48 ÖZGEÇMİŞ 1961 yılında Muş’ta doğdum. İlkokulu Fatih Yavuz Selim’de, Ortaokulu kısmen Gaziosmanpaşa kısmen Muş’ta bitirdim. Liseyi Küçükçekmece ve Muş Lisesi’nde tamamladım. 1980 yılında İstanbul Hukuk Fakültesi’ne girdim. 1984 yılında biterek 1985 yılında hakimlik sınavını kazanarak staja başladım. 1987 yılında Artvin Hakimliği’ne tayin edildim. 1994 yılına kadar Artvin – Hopa, Batman – Kozluk, Tunceli – Hozat’ta sırasıyla hakimlik yaptım.Daha sonra bir süre ticaretle ve bir süre de avukatlıkla iştigal ettim. Evli ve 3 çocuk babası olup, İstanbul Ümraniye’de ikamet etmekteyim. 49