TC. INKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERS NOTLARI I. DÜNYA SAVAŞI (28 Haziran 1914) Savaşın Nedenleri Almanya’nın 1871, İtalya’nın da 1870 yılında siyasi birliklerini tamamlamasıyla birlikte Avrupa’da güçlü devlet olma yolunda ilerlediler. Özellikle Almanya’nın sanayi alanında atılımlar gerçekleştirmesi ve diğer Avrupa ülkelerine göre sömürgecilik yarışında geri kalmasından dolayı Hint, Atlas ve Afrika bölgelerine yöneldi. Bu yönelmeden kaynaklı İngilizlerin sömürgeleri tehdit altına girdiği için Almanya ve İngiltere karşı karşıya geldi. Sömürgecilik yarışı Almanya’nın 1871’de Fransa’dan aldığı zengin yer altı kaynağına sahip olan Alsas – Loren bölgesi yüzünden Fransa-Almanya anlaşmazlığı ve Fransa’nın bu bölgeyi geri almak istemesi. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile Rusya arasındaki Balkanlara yerleşme ve egemen olma konusunda siyasi bir çatışmanın olması. Almanya bu konuda AvusturyaMacaristan İmparatorluğu’nu destekliyordu. Çünkü Balkanlara egemen olacak bir Rusya, Almanya için sorun yaratabilirdi. Bu da Almanya’nın Osmanlı İmparatorluğu’nu bir ham madde kaynağı ve Pazar olarak değerlendirme siyasetinin gerçekleşmesine engel olabilirdi. Almanya’nın bu tutumu Fransa, İngiltere ve Rusya’yı birbirine yakınlaştırdı. Almanya’nın Osmanlı İmparatorluğu’na yakınlaşması İngiltere’yi huzursuz ediyordu. Çünkü sömürgelerine giden en kestirme yol olması bakımından büyük önem kazanan Mısır’ın dolaysıyla Süveyş Kanalı’nın tehlikeye düşmesi İngiltere’yi korkuyordu. Osmanlı’nın kaybettiği toprakları geri almak istemesi ► Savaşın Temel Nedeni: Avrupa devletleri arasındaki ekonomik ve siyasi rekabet, I. Dünya Savaşı’nın başlatan en önemli nedendir. İtilaf ve İttifak Gruplarının Oluşması Devletler arasındaki çıkar çatışmaları, askeri antlaşmalar ve ekonomik nedenler sonucu Avrupa devletleri ittifak(bağlaşma) ve itilaf(anlaşma) adı altında iki gruba ayrıldılar. Savaştan Önce Üçlü İttifak Savaş Sırasında Üçlü İttifak Almanya Avusturya Macaristan İtalya 1 Almanya Avusturya-Macaristan Bulgaristan Osmanlı İmparatorluğu ► İtalya savaş öncesinde ittifak grubunda yer alırken savaş sırasında itilaf grubuna girmiştir. Savaş Sırasında Üçlü İtilaf Savaş Sırasında Üçlü İtilaf İngiltere Fransa Rusya İngiltere Fransa Rusya İtalya ABD Sırbistan Belçika Romanya Yunanistan Brezilya I. Dünya Savaşı’nın Başlaması Avusturya-Macaristan veliahtı Ferdinand’ın 28 Haziran 1914 yılında Sırbistan ziyareti sırasında bir Sırplı tarafından öldürülmesi savaşa kıvılcım oldu. Veliahtın ölümü üzerine Avusturya-Macaristan Sırbistan’a savaş açtı. Bunun yanında Rusya savaşa Sırbistan’ın yanında yer aldı. Fransa’nın Rusya’yı desteklemesi üzerine Almanya da hem Rusya’ya hem de Fransa’ya savaş açtı. Bunun üzerine İngiltere de Almanya’ya savaş açtı. İtalya başlarda savaşa girme konusunda tarafsız kaldı. Osmanlı Devleti’nin Savaşa Girmesi Osmanlı devleti son zamanlarda kaybettiği topraklarını geri almak istiyordu. Önceleri İtilaf grubunda yer almak istemiş ancak itilaf devletleri Osmanlı’yı paylaşma niyetinde olduklarından Osmanlı’nın teklifini geri çevirdi. Almanya’nın yoğun çabaları sonucunda Osmanlı Devleti İttifak devletleriyle görüşmeye başladı. Osmanlı hükümeti olan İttihat ve Terakki partisine göre savaşı Almanya kazanacaktı ve savaşa Almanya’nın yanında girilmesi gerektiğini ileri sürüyordu. Almanya da Osmanlı’yı yanında görmek istiyordu. Böylelikle Osmanlı Devleti savaşa girerse birçok cephe açılacak, Rusya’ya İtilaf devletleri yardım gönderemeyecek ayrıca Osmanlı’nın Müslümanlar üzerindeki halifelik yetkisinden yararlanacaktı. Böylelikle İngiliz sömürgeleri de tehlike altına girecekti. İngiliz donanmasından kaçan 2 Alman gemisi (Goben ve Breslav) Osmanlı’ya sığındı. Osmanlı Devleti de gemileri Almanya’dan sattığını söyleyerek bu gemilere Yavuz ve Midilli adlarını verdi. Bu gemiler Karadeniz’e açılarak Rusya’nın limanlarını bombaladı. Bunun üzerine İtilaf devletleri Osmanlı’ya savaş açtı. Osmanlı Devleti de böylelikle İttifak grubunda savaşa katıldı ve savaşta yeni cepheler açılarak savaş daha geniş alana yayıldı. Osmanlı Devleti’nin İttifak grubuna katılmasından sonra İtalya’da Batı Anadolu ve kıyılarını alma vaadiyle İtilaf grubuna katıldı. 2 Osmanlı’nın Savaştığı Cepheler Galiçya – Romanya – Makedonya Cepheleri: Bulgaristan ve Avusturya-Macaristan devletine yardım için savaşıldı. Rusya savaştan geri çekilince cepheler kapandı. Kafkasya Cephesi: Bu cephede Rusya ile mücadele edildi. Rusya güçlerini durdurmak ve Orta Asya Türkleri ile birleşmek için savaş yapıldı. Rusya’nın savaştan çekilip Brest-Litowsk Antlaşması’nı (3 Mart 1918) imzalayarak cephe kapandı. Irak Cephesi: İngiltere’nin Orta Doğu petrollerini korumak ve Rusya’ya Kafkaslardan yardım götürmek istemesi nedeniyle bu cephe açıldı. Bağdat ve Kerkük’ü alan İngilizler başarılı oldu. Kanal Cephesi: Bu cephe İngiltere’nin sömürge yolu bağlantısını kesmek ve Mısır’ı geri alabilmek için açıldı. İngilizler savaşta başarılı oldu ve Sina Yarımadası’nı ele geçirdiler. Suriye – Filistin Cephesi: Kanal Cephesi’ndeki yenilgi üzerine kuzeye ilerlemek isteyen İngilizlerle savaşıldı. Arap kabilelerinin de yardımıyla İngilizler Suriye’yi ele geçirdi. Hicaz – Yemen Cephesi: Arap Yarımadası’ndaki İngiltere ilerleyişine karşı ve kutsal yerleri korumak için bu cephede İngilizlerle savaşıldı. İngilizler Hicaz Bölgesi’ni ele geçirdiler. Çanakkale Cephesi: Osmanlı Devleti’ni savaşın dışında bırakmak ve Rusya’ya boğazlar yoluyla yardım göndermek için İtilaf devletleri Osmanlı’ya önce denizden sonra karadan saldırdılar ancak bu cephede İtilaf devletleri yenilgi aldı. Rusya’nın 1917’de Bolşevik İhtilalı’yla (Ekim Devrimi) I. Dünya Savaşı’ndan geri çekilmesi İtilaf devletlerini zor durumda bıraktı. Bundan önce ABD silah ve cephene satıyordu. Monroe Doktrini’ne göre; “hiçbir ülkenin veya kıtanın iç işlerine, savaşlarına ABD karışmayacak bunun yanında kimseyi de kendi iç işlerine karıştırmayacaktı.” fikri hâkimdi. Ancak aynı yılda ABD’nin ticaret gemilerinin Alman denizaltıları tarafından bombalanması üzerine ABD, İtilaf devletlerinin yanında savaşa katıldı. ABD’nin savaşa katılmasıyla savaşın seyri değişti ve İtilaf devletleri savaştan galip geldi. Savaştan en karlı çıkan devlet İngiltere oldu. Sömürgeciliğin yerine manda ve himaye aldı. Bu savaşta ilk kez denizaltı, kimyasal silahlar ve tanklar kullanıldı. Savaş sonrasında imzalanan anlaşmalar barış getirmedi ve II. Dünya Savaşı’na neden oldu. Almanya ile Versay, Avusturya-Macaristan ile Sen Jermen ve Triyanon, Bulgaristan ile Nöyyi ve son olarak Osmanlı ile Mondros imzalandı. Mondros Ateşkes Anlaşması (30 Ekim 1918) Bulgaristan’nın savaştan geri çekildiğini ilan etmesi, Osmanlı ile Almanya arasında bağlantıyı kesmişti ve Almanya’dan gerekli yardımlar alınamayacaktı. Bunun yanında Trakya ve İstanbul çevresi olası bir Yunan saldırısına açık hale gelecekti. İngilizlerin de Suriye ve Filistin bölgelerinde ilerlemesi ise Osmanlı’yı iyice zor durumda bıraktı. Bu süreçte İttihat ve Terakki partisi yönetimden istifa etmek zorunda kaldı. Sadrazamlığa Ahmet İzzet Paşa getirildi ve İtilaf devletlerinden barış istemek zorunda kaldılar. Nihayetinde Limni Adası’nın Mondros Limanı’nda 30 Ekim 1918’de Osmanlı ile İtilaf devletleri arasında anlaşma imzalandı. Maddeleri tamamen Osmanlıyı parçalamaya yönelik olan bir anlaşmadır. 25 maddeden oluşan bu anlaşmanın bazı önemli maddeleri şu şekildedir: 3 Osmanlı ordusu terhis edilecek, orduya ait silah cephane vs. İtilaf devletlerine bırakılacak. İtilaf Devletleri güvenliklerini tehdit eden bir karışıklıkla karşılaşırsa istediği herhangi bir stratejik yeri işgal edebilecek (7. maddesi en tehlikeli madde) Vilayet-i Sitte’de (Altı Doğu İli: Sivas, Erzurum, Bitlis Van, Diyarbakır, Elazığ) herhangi bir karışıklık çıkarsa İtilaf Devletleri bu bölgeleri işgal edebilecektir. (24. maddesi ve bu maddeyle Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti kurulma hedefi gözetilmiştir.) Tüneller, demir yolları, haberleşme araçları olan telefon, telgraf, telsiz vs. gibi araçların tümünü itilaf devletlerine bırakılacak. NOT: Mondros’un maddeleri özellikle 7. maddesine göre tüm Osmanlı toprakları işgale açık hale gelmektedir. Çünkü herhangi bir yerde karışıklık çıkması halinde sadece o yer değil karışıklık bahane edilerek istediği bir yeri işgal etme hakkına sahip olmaktadır. Ordunun da terhis edilmesi de yapılacak işgallere karşı Osmanlı Devleti’nin savunmasız bırakmaktı. Osmanlı Devleti’nin bu anlaşmayı kabul etmesinden başka çaresi yoktu ve kendini savunacak, koruyacak güçte olmadığını bundan sonraki süreçte teslimiyetçi bir politika izleyecektir. Bu teslimiyetçi politika yüzünden bazı vatanseverler işgallere karşı gelip mücadelelere girişecektir. Wilson İlkeleri (8 Ocak 1918) ABD Başkanı Wilson, savaştan sonra barış ortamını sağlamak, yeni bir savaşın önünü kesmek ve huzuru sağlamak amacıyla devletlerin uyması gereken bazı kurallar olacak nitelikte 14 maddelik bir bildiri yayımladı. Bildirinin bazı maddeleri şunlardır: Ülkeler arası gizli anlaşmalar yapılmayacak, yapılacak anlaşmalar açık bir şekilde yapılacaktır. Galip devletler mağlup devletlerden toprak ve savaş tazminatı almayacak. Devletler arası barışı sağlamak ve dünya huzurunu hakim kılmak için Cemiyet-i Akvam (Milletler Cemiyeti) kurulacak. Boğazlar bütün devletlerin gemilerine açık olacak ve bu durum uluslar arası denetim altında tutulacak. Bir halk, azınlık bir yerde çoğunluktaysa kendi kendilerini yönetme hakkına sahip olacak. NOT: ABD savaştan sonra Monroe Doktrini’ne göre kendi yalnızlığına geri çekilmek istemekteydi ve sonra geri de çekilmiştir. Paris Barış Konferansı (18 Ocak 1919) Avrupa’da ne zaman dengeler ve sınırlar değişirse yenen devletler yeni sınırları ve yeni dengeyi korumak için konferanslar toplayıp lehine ve çıkarlarına uygun kararlar almaktadırlar. Yine benzeri bir durum olan Paris Barış Konferansı, I. Dünya Savaşı sonunda galip gelen devletlerin girişimiyle savaş sonrası, barışın sürekliliğini sağlamak amacıyla 18 Ocak 1919’da Paris’te 32 ülkenin temsilcisinin katılımıyla konferans düzenlendi. Konferansa İngiltere ve Fransa ilk günden itibaren denetimi ele geçirdi. Konferansa ayrıca Yunanlılar, Ermeniler ve Araplar nüfuslarının yoğun olduğu bölgelerde haklarını savunmak için davet 4 edilmişti. İngiltere ve Fransa’nın bu azınlıkları davet etmesinin amacı, o bölgeleri elinde tutmaktı. Bu bölgelerde “Manda ve Himaye” denilen sistem kuruldu. Manda ve Himaye ise, sömürgeciliğin yeni şekliydi ve bir halk veya devlet kendini yönetebilecek seviyeye gelene kadar güçlü bir devlet tarafından yönetilmesi sistemidir. Bu güçlü devlet Milletler Cemiyeti’nin atayacağı bir devlet olacaktı. Wilson ilkelerinde Milletler Cemiyeti’nin (Cemiyet-i Akvam’ın) kurulması istenmişti. Paris Barış Konferansı’nda Milletler Cemiyeti kurulmuştur. Orta Doğu petrollerini kontrol etmek için Arap ülkelerinde, Doğu Anadolu’da Ermenilere mandater sistem altında yönetim kurulması kararı alındı. Ayrıca Yunanistan ise Batı Anadolu’da nüfus olarak Rumların(Yunanlıların) çoğunlukta olduğunu ve İzmir ve çevresinde Rumların Türkler tarafından katledildiğine dair sahte belgeler sunulmuş ve İngiltere ile Fransa tarafından bu belgeler kabul edilmiştir. Belgeler neticesinde İtilaf ordusu ve Yunan askerleri tarafından İzmir’in işgal edilmesi kararı alındı. I. Dünya Savaşı sırasında İtalya İtilaf grubuna katılmış ve Batı Anadolu’nun kendisine verileceği söylenmişti. Ancak savaştan sonra özellikle İngiltere’nin girişimleriyle Batı Anadolu’da güçlü bir İtalya görmektense zayıf ve kendi hâkimiyeti altında olan bir Yunanistan’a Batı Anadolu bırakılıyordu. Bu yüzden alınan İzmir İşgali kararını İtalya protesto edip konferansı terk etmiştir. İzmir İşgali (15 Mayıs 1919) Paris Barış Konferansı’nda İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edilme kararından sonra 13 Mayıs 1919’da İzmir’e bir donanma geldi. İtilaf devletleri İzmir’i Mondros’un 7. maddesine göre işgal edileceğini ve herhangi bir direnişin olmamasını istedi. Bunun üzerine teslimiyetçi bir politika izleyen Osmanlı hükümeti dönemin İzmir valisi olan İzzet Paşa’ya olası çıkacak direnişleri engellemeye çalıştı. İzmir’in işgal edileceği söylentileri halkı huzursuz etmiş ve protestolar yapılmıştır. İzmir valisi İzzet Paşa işgali halktan gizlemeye çalışmıştır. 15 Mayıs sabahı Yunan askerleri kendilerini karşılamaya gelen Rum halkının sevinç gösterileri arasında karaya çıktı. Gazeteci Hasan Tahsin yaşananları hazmedemeyip Yunan askerlerine ilk kurşunu sıktı ve kendisi de orada şehit oldu. İşgal sırasında Yunanlar tarafından birçok sivil ve devlet görevlisi öldürülmüştü. Bu esnada dönemin Yunanistan başbakanı olan “Yaşasın Venizelos” demediği için Albay Süleyman Fethi Bey şehit edildi. Yapılan işgal Ege’nin iç kısımlarına doğru devam etti. Osmanlı Hükümeti İzmir işgali yüzünden istifa etmek zorunda kaldı. İşgale karşı Anadolu’da çeşitli protesto mitingleri yapıldı. Özellikle Halide Edip Adıvar, Mehmet Emin Yurdakul gibi vatanseverler 19 Mayıs 1919’da İstanbul’un Sultanahmet ve Fatih meydanlarında protesto mitingleri yaptılar. Bu sırada Mustafa Kemal, Samsun’dan Havza’ya geçip Havza Genelgesi yayımlayarak protestoların devam etmesini ve halkın uyanmasına dair genelge yayımladı. Kuvay-i Milliye Mondros Ateşkes Anlaşması’yla Anadolu’da uygulanan işgallere karşı halkın teşkilatlanarak bir milli direniş ruhu oluşturuldu. İşgallere karşı vatanı koruma ve bağımsız yaşama isteği sonucunda oluşan bu direniş ordusuna Kuvay-i Milliye (milli kuvvetler), teşkilatına ise Kuvay-i Milliye Teşkilatı denir. Kuvay-i Milliye, düzenli ordu kurulan kadar bölgesel olarak işgalci devletlere ya da azınlıklara karşı vatanı savunan silahlı gruplardı. İşgallere karşı ilk direniş 19 Aralık 1918’de 5 Hatay’ın Dörtyol ilçesinde başlamıştır. Güney Cehpesi’nde kendiliğinden gelişen hareket, Urfa, Antep ve Maraş’ta Fransız ve Ermenilere karşı yapılmıştır. İşgallere karşı Ege Bölgesi’ndeki direniş İzmir’in işgalinden sonra başladı. İzmir’den sonra Ege Bölgesi’nin iç kısımlarına ilerlemek isteyen Yunanlılar Ayvalık’ta(Balıkesir) Ali Bey(Çetinkaya) emrindeki 172. Alay ve Kuvay-i Milliye birliklerinin direnişleriyle karşılaştılar. Kısa zamanda direniş büyüdü ve Ali Bey ve Kuvay-i Milliye birliklerinin oluşturduğu cephe Batı Cephesi olarak adlandırıldı. Batı Anadolu’daki direnişin merkezi Balıkesir olmuştur. Yunan işgaline karşı ayrı ayrı bölgelerde faaliyete geçen Kuvay- Milliye güçleri arasında birlik sağlamak amacıyla kongreler yapıldı. (Balıkesir ve Alaşehir Kongreleri) Kuvay-i Milliye birlikleri tek bir merkezden yönetilmiyordu ve düzenli birlikler değildi. Birlikler, dağda gezen zeybekler, asker kaçakları ve köylü halktan oluşuyordu. Kuvay-i Milliye birlikleri içinde bilinenler ise; Demirci Mehmet Efe, Parti Pehlivan, Gaddar Pehlivan, Halil Efe, Şahin Bey, Kara Fatma ve İpsiz Recep halk arasında en çok bilinenlerdi. Kuvay-i Milliye halkın dayanışma göstergesidir. Kuvay-i Milliye’nin Yararları: Kuvay-i Milliye işgalleri tamamen engellememiş olsa bile işgalleri yavaşlatmış, daha sonra kurulacak olan düzenli orduya zemin hazırlamış ve iç isyanları bastırmada etkili olmuşlardır. CEMİYETLER 1. Azınlıkların Kurduğu Cemiyetler 2. Milli Varlığa Düşman Cemiyetler 3. Milli Cemiyetler 1. Azınlıkların Kurduğu Cemiyetler Azınlıkların kuranlar Ermeniler, Musevi ve Rumlardır. Bu azınlıkların amacı, Osmanlı Devleti’nin düştüğü kötü durumdan yararlanarak işgallere destek verip İtilaf devletleri ile iş birliği yapıp kendi devletlerini kurmaktı. Bu cemiyetler ise şunlardır: a) Mavri Mira Cemiyeti: Yunan hükümeti emirleri doğrultusunda çalışan bu cemiyetin amacı, Trakya, İstanbul, Batı ve Orta Anadolu’yu alarak Büyük Yunanistan düşüncesini gerçekleştirmek ve böylelikle Bizans İmparatorluğu’nu yeniden canlandırma amacı vardı. b) Musevi (Alyans) Cemiyeti: İstanbul’da yaşayan Yahudiler tarafından kurulmuştur. Amacı İsrail Birliğini kurmaktı. Bu nedenle kışkırtıcı faaliyetlerde bulunarak Osmanlı’da karışıklıklar çıkarmaktı. c) Etniki Eterya Cemiyeti: Rumlar tarafından daha önce kurulan bu cemiyetin amacı; Samsun ve Trabzon çevresinde bir Pontus Devleti kurmaktı. d) Pontus Cemiyeti: Bu cemiyetin temeli 1904 yılında Merzifon Amerikan Koleji’nde atıldı. Zamanla örgütlenmesini geliştiren bu cemiyetin amacı; İnebolu’dan Batum’a kadar uzanan ve Sivas’ı da içine alan bölgede bir Pontus devleti kurmaktı. e) Ermeni Hıncak Komitesi: Ermeni Patriği Zaven tarafından yönetilen Hınçak Komitesi, Mavi Mira Cemiyeti ile iş birliği yapıyordu. Ermenilerin amacı; Çukurova, Maraş, Erzurum, Bitlis, Van, Elazığ ve Diyarbakır’ı alarak bir devlet kurmaktı. 6 2. Milli Varlığa Düşman Cemiyetler Bu cemiyetlerin büyük bir kısmı İngiliz desteğini almıştır ve İngilizler tarafından yönlendirilmiştir. Bu cemiyetlerden bazılarının üyeleri Osmanlı yönetiminden bazı görevli kişilerde vardı. Bu cemiyetlerin ortak amacı; yabancı ve güçlü devletlerin himayesi altına girmekti. a) b) c) d) e) Kürt Teali (Yüceltme) Cemiyeti: Merkezi İstanbul olmak üzere, Mayıs 1919’da kurulmuştur. Diyarbakır, Bitlis ve Elazığ’da şubeler açmışlarsa da daha sonra bu şubeler kapatılmıştır. Cemiyeti amacı; Wilson Prensiplerinden yararlanarak Erzurum, Van, Elazığ, Diyarbakır ve Bitlis illerini kapsayan bölgede bir devlet kurmaktı. İngilizlerle çok yakın ilişkiler kurmuş ve Milli Mücadele’ye karşı çıkmışlardır. İngiliz Muhipleri (Sevenler) Cemiyeti: Ağustos 1919’da İstanbul’da İngilizlerin desteği ile kurulan bu cemiyet, İngiltere ve Osmanlı Devleti arasındaki dostluğu kuvvetlendirmek ve İngiltere’nin koruyuculuğu altına girilmesini savunuyordu. İngiliz sömürgesi olan Müslüman devletleri kalkındırdığı haberini savunucuları yayıyordu. Damat Ferit Paşa başta olmak üzere bazı hükümet üyeleri ve aydınlar tarafından destekleniyordu. Teali (Yüceltme) İslam Cemiyeti: İstanbul’da bazı müderrislerin (din öğretmenleri) önderliğinde İngiltere desteğiyle kuruldu. Milli Mücadele’ye karşı olan cemiyet, hilafet ve saltanatın güçlendirilmesini istiyordu. İngilizlerin de etkisiyle Anadolu’da çıkan Konya ayaklanmalarında aktif rol oynadı. Sulh ve Selamet-i Osmaniye Fırkası(Partisi): Ülkenin kurtuluşunun padişah ve halifenin emirlerine uymakla mümkün olabileceğini savunmaktaydılar. Hasan Tahsin (Osman Nevres) de bu partide bulunuyordu. Wilson İlkeleri Cemiyeti: 4 Aralık 1918’de İstanbul’da kurulan cemiyet Osmanlı Devleti’nin devamının Amerikan mandası ile olabileceğini savunuyordu. Sivas kongresinde daha sonra göreceğimiz gibi bazı delegeler(üyeler) tarafından mandater yönetim dile getirildiyse de kongreden tam bağımsızlık fikri çıktı. 3. Milli Cemiyetler a) Trakya – Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti: Edirne’de 1918’de kurulan bu cemiyet, Trakya’nın tarih, ırk, kültür olarak Türk olduğunu kanıtlamak ve Trakya’nın Yunanistan’a verilmesini engellemek için çalışmalarda bulunmuştur. b) Trabzon Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti: Şubat 1919’da kurulan bu cemiyetin amacı; Trabzon ve civarında Pontus Devleti’nin kurulmasını önlemekti. Karadeniz bölgesinde şubeler açarak Erzurum Kongresi’nin toplanmasına yardım etmiştir. c) Kilikyalılar Cemiyeti: Aralık 1918’da İstanbul’da kurulan bu cemiyetin çalışmaları; Fransız ve Ermenilere karşı Çukurova’yı savunmak. Yayın ve propaganda ile milli bilinci uyandırmaya çalışmışlardır. d) Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti: Aralık 1918’de İstanbul’da kurulan bu cemiyetin faaliyet amaçları; Doğu Anadolu’nun Ermenilere verilmesini önlemek, Doğu Anadolu’da Türk nüfusunun azalmasını engellemek. Erzurum ve Elazığ’da şubeler açmışlardır. Erzurum Kongresi’ni organize ederek Milli Mücadele’nin teşkilatlanmasında önemli rol oynamıştır. e) Reddi İlhak Cemiyeti: Mayıs 1919’de İzmir’de kurulmuştur. İzmir ve civarının Türk olduğunu ispat etmek, İzmir’in Yunanlılara verilmesini engellemek temel amaçtı. Basın yayın yoluyla İzmir’in işgalini protesto etmişlerdir. Yunan işgaline fiili olarak 7 karşı koyarak Balıkesir ve Alaşehir Kongreleri’nin toplanmasında etkin rol oynamışlardır. f) Milli Kongre Cemiyeti: 1918’de İstanbul’da kurulmuştur. Bu cemiyet, Türkler hakkında dünyada yapılmış ve yapılmakta olan propagandalara yayın yoluyla karşı koymak temel amaçtı. Misak-ı Milli’nin kabul edilmesinde önemli çalışmalar yapmışlardır. Ermenilerin zulümlerini anlatan eserler yayımlamışlardır g) İzmir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti: Aralık 1918’de İzmir’de kurulmuştur. Bu cemiyetin amacı; İzmir’i Yunanlılara vermemek ve İzmir’in Türk olduğunu kanıtlamaktı. Basın yayın yoluyla İzmir’in Türklere ait olduğunu dünya kamuoyuna duyurmaya çalışmışlardır. Milli Mücadele’de Anadolu’ya silah taşımışlardır. h) Anadolu Kadınları Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti: Kasım 1919’da Sivas’ta kurulmuştur. Bu cemiyetin amacı ve faaliyetleri; Ülkenin uğradığı işgali protesto etmek ve orduya yardım toplamaktı. İtilaf devletleri temsilciliklerine telgraflar çekmişlerdir. Kadınların etkin biçimde Kurtuluş Savaşı’na katılmalarını sağlayıp orduya para ve mal yardımları için kampanyalar düzenlemişlerdir. Padişah ve Osmanlı Devleti’nin Duruma Bakışı İtilaf devletlerinin siyasi ve askeri baskıları nedeniyle Anadolu’nun işgal edilmesi karşısında padişah da hükümet de bir şey yapmıyordu. İtilaf devletlerin tüm talepleri yerine getiriliyordu. Bu sırada İngiliz baskıları yüzünden meclis 21 Aralık 1918’de kapatıldı. İşgallerin uygulanışına ve İngiliz baskısına dayanamayan Tevfik Paşa istifa etti. Padişah, sadrazamlığa İngiliz himayesi taraftarı Damat Ferit Paşa’yı getirdi. Mustafa Kemal’in İstanbul’a Gelişi ve Duruma Bakışı Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan kısa bir süre önce Mustafa Kemal, Yıldırım Orduları Grup Komutanı olmuştu. Ancak anlaşma gereği Yıldırım Orduları dağılınca Mustafa Kemal İstanbul’a çağrılmıştı. Mustafa Kemal 13 Kasım 1918’de İstanbul’a geldi. İstanbul’a geldiği gün İtilaf devletlerinin ordusu aynı gün karaya asker çıkarmıştı. Mustafa Kemal yaverine “Geldikleri gibi giderler” demişti. Mustafa Kemal İstanbul’dan Samsuna doğru yol aldığı 15 Mayıs 1919 tarihine kadar milletin ve devletin kurtarılması için siyasi çözümler aradı. Mondros Ateşkes Anlaşması’nın maddelerine karşı direndi. Ayrıca sivil ve askeri yöneticilerle ve de padişah ile görüşmeler yaptı. Tüm bu görüşme ve çalışmaların neticesinde bağımsızlık için mücadele edilmesi düşüncesi oluştu. Mücadelenin merkezi Anadolu olup halkla birlikte bağımsızlığı gerçekleştirmek isteyecekti. Mustafa Kemal, 16 Mayıs 1919’da İstanbul’dan Bandırma Gemisi’yle hareket edip Samsun’a doğru gitmişti. Samsun’a padişah tarafından gönderilmesinin nedeni de, Mondros Anlaşması gereğince Samsun ve çevresinde çıkan karışıklıkları engellemek üzere gönderilmişti. Samsun’a 19 Mayıs 1919 tarihinde çıktığında bazı güvenlik önlemleri aldı ve silah arkadaşlarıyla bağlantılar kurarak işgallere karşı savunulması konusunda ortak fikre vardılar. Havza Genelgesi (28 Mayıs 1919) İzmir’in işgalinden sonra Mustafa Kemal, Samsun’dan ayrılarak 25 Mayıs 1919’da Havza’ya gelmiştir. 28 Mayıs 1919’da Havza Genelgesi’ni yayımladı. Havza Genelgesi’nde; 8 Mitingler düzenlenerek işgaller protesto edilmeli. Gösterilerde düzen korunmalı ve Hristiyan halka saldırı ve düşmanlık yapılmamalı. Büyük devletlerin temsilcilerine ve Osmanlı Hükümeti’ne uyarı telgrafları çekilmesi istekleri yer almıştır. Mustafa Kemal, Havza Genelgesi’yle başlayan işgallere karşı halkın uyanıp bilinçlenmesini, işgallere karşı miting ve tepkiler göstermesini istemiştir. Bu doğrultuda ilk mitingi de Havza’da 30 Mayıs 1919’da yapmıştır. Bu mitingten sonra Anadolu’nun çeşitli yerlerinde işgallere karşı protesto mitingleri yapıldı. En ateşli protesto mitingleri İstanbul’da yapıldı. Bu durumdan rahatsız olan İtilaf devletleri Osmanlı Hükümeti’ne baskı yaparak Mustafa Kemal’i İstanbul’a çağırılması istendi. Ancak Mustafa Kemal, Osmanlı Hükümeti’nin bu isteğini geri çevirerek kararlığını gösterip Milli Mücadele konusundaki kararlılığını gösterdi. Amasya Genelgesi (22 Haziran 1919) Osmanlı Hükümeti’nin “İstanbul’a geri dön” çağrısını reddeden Mustafa Kemal, Havza’dan Amasya’ya geçti. Burada çalışmalarına devam eden Mustafa Kemal, halkın örgütlenmesini sağlamak amacıyla bir genelge yayımlanmasına karar verdi. Amasya’ya yanına gelen silah arkadaşları Refet Bey (Bele), Rauf Bey (Orbay), Ali Fuat Paşa (Cebesoy) ile beraber Amasya Genelgesi’nin hazırladılar. Diğer silah arkadaşları olan Kazım Karabekir ve Cemal Paşa’nın da onayları alındı. Genelge 22 Haziran 1919’da Anadolu’daki sivil ve askeri makamlara gönderildi. Amasya Genelgesi’ndeki maddeler şu şekildedir; 1. Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikedir. 2. Osmanlı Hükümeti üzerine aldığı sorumluluğu yerine getirememektedir. Bu durum milletimizi yok saymaktadır. 3. Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. 4. Her türlü denetim ve etkiden uzak bir milli kurul oluşturulmalıdır. 5. Anadolu’nun her bakımdan en güvenli yeri olan Sivas’ta bir milli kongre toplanacaktır. 6. Sivas’taki kongreye katılmak için bütün sancaklardan halkın güvenini kazanmış üç temsilci en kısa zamanda yola çıkmalıdır. 7. Her ihtimale karşı bu kongre toplanması sır olarak saklanmalı ve temsilciler gereken yerlere kimliklerini gizleyerek gelmelidir. 8. Temsilciler, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri ve belediyelerce seçilecektir. 9. Doğu illeri adına 10 Temmuz’da Erzurum’da bir kongre toplanacaktır. Amasya Genelgesi'nin Önemi: 1- Amasya Genelgesi Milli Mücadelenin programını teşkil etmektedir. 2- Kurtuluş Savaşının gerekçesi, amacı ve yöntemi belirlenmiştir Gerekçe (1. ve 2. madde) Amaç (3. madde ) 3- İstanbul Hükümeti ilk kez yok sayılmıştır (ilk tepki) (3. madde) 4- İlk kez milli egemenliğe dayalı bir yönetimden bahsedilmiştir 5- Kurtarıcı olarak görülen padişah, hilafet manda ve himaye düşüncelerinin yerini millet ve milliyetçilik düşüncesi alır. 6- Amasya Genelgesi milli bir kongre toplanmasını öngördüğünden, milletin birlik ve beraberliğini sağlamada ilk önemli girişim olmuştur. 9 NOT: Mustafa Kemal Amasya Genelgesi ile ülkenin içerisinde bulunduğu durumu, İstanbul Hükümetinin tutumunu, bu durumdan nasıl kurtulabileceğimizi ve yapılacak işleri ortaya koymuştur. NOT: Genelgenin komutanlara da onaylatılması Türk kurtuluş savaşını kişisellikten kurtarmıştır. Halk üzerindeki etkisini artırmak amacı güdülmüştür. Mustafa Kemal genelgeyi gönderdiği İstanbul'daki bazı kişilere yazdığı özel mektupta "Artık İstanbul Anadolu'ya hakim değil, tabi olmak zorundadır" ifadesini kullanmıştır. Amasya Genelgesinin yayınlanması İstanbul'daki işgal kuvvetlerinin tepkisini çekmekte gecikmemiş, özellikle İngilizler Mustafa Kemal'in İstanbul'a geri getirilmesi konusundaki baskılarını artırmışlardır. NOT: Mustafa Kemal 8–9 Temmuz gecesi Müfettişlik görevinden alınacağı haberini alıp aynı günde Osmanlı Hükümeti'nden önce davranarak Harbiye Nezaretine ve padişaha çektiği telgrafta resmi göreviyle birlikte askerlik mesleğinden de istifa ettiğini bildirdi. Mustafa Kemal Paşa Amasya'dan Sivas'a oradan da Erzurum'a gitti. (3 Temmuz) Erzurum Kongresi (23 Temmuz – 7 Ağustos 1919) Amasya Genelgesi’nde 10 Temmuz 1919’da Erzurum’da bir kongre toplanacağı belirtilmişti. Doğu Anadolu ve Trabzon Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’nin düzenlediği kongreye doğu illerinin temsilcileri katılacaktı. Kongrenin Toplanma Amacı: Doğu Anadolu’da bir Ermeni devleti kurulmasına engel olmaktı. Mustafa Kemal, bu kongreye katılarak Milli Mücadele’ye doğu illerini de katmayı ve Sivas’taki kongreye bu illerden de temsilciler sağlamayı amaçlamıştır. 10 temmuzda toplanması gereken kongre bazı gecikmeler nedeniyle 23 Temmuz 1919’da toplandı. Mustafa Kemal kongre başkanı seçildi. Alınan kararlar şu şekildedir: 1. Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür parçalanamaz. 2. Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı Osmanlı Hükümeti’nin iş yapamaz hale gelmesi halinde millet topyekûn kendini savunacaktır. 3. Osmanlı Hükümeti vatanı koruyamaz ve istiklali sağlayamazsa geçici bir hükümet kurulacaktır. Bu hükümeti milli kongre seçecektir. Kongre toplanmamış ise bu seçimi Temsil Heyeti yapacaktır. 4. Kuvay-i Milliye’yi etkin, milli iradeyi hakim kılmak esastır. 5. Hristiyan azınlıklara siyasi hakimiyet ve sosyal dengemizi bozacak ayrıcalıklar verilemez. 6. Manda ve himaye kabul edilemez. 7. Mebuslar Meclisinin hemen toplanması ve hükümet işlerinin meclis tarafından kontrol edilmesi için çalışılacaktır. ► Kongrede dokuz kişilik Temsil Heyeti seçildi ve başkanlığına Mustafa Kemal getirildi. ► Erzurum Kongresi; amacı ve toplanış yönüyle bölgesel ancak aldığı kararlar bakımından ulusal bir kongredir. ► Kongre kararıyla ilk kez milli sınırlardan ve Osmanlı Hükümeti dışında bir hükümet kurulmasından bahsedilmiştir. ► Manda ve Himaye fikri ilk defa Erzurum Kongresi’nde reddedilmiştir. 10 Sivas Kongresi (4 – 11 Eylül 1919) Sivas’ta bir kongre toplanacağı Amasya Genelgesi’nde belirtilmişti. Mustafa Kemal, bu kongre için 2 Eylül’de Sivas’a geldi. Sivas’ta coşkulu bir karşılamayla halkın Milli Mücadele’ye olan desteğini göstermekteydi. Kongre öncesinde itilaf devletleri ve Osmanlı Hükümeti’nin girişimleriyle kongre engellenmeye çalışılmış Elazığ Valisi Ali Galip Bey’in Mustafa Kemal’i tutuklayacağı söylentileri yayılıyordu. Engelleme girişimlerine rağmen kongre 4 Eylül 1919’da Sivas Lisesi’nde toplandı. ► Kongre başladığında bazı temsilciler Mustafa Kemal’in başkan seçilmesini istemese de yapılan gizli oylama ile Mustafa Kemal kongre başkanı seçildi. ► Kongrenin gündemindeki iki madde ise; Erzurum Kongresi’nde alınan kararlar ile tüzüğün görüşülmesi ve mandacılıktı. Bir hafta süren kongreden çıkan bazı kararlar şunlardır: Manda ve himaye kesin bir şekilde reddedildi. Ancak devletin ve milletin bağımsızlığı, vatanın bütünlüğünü zedelememek kaydıyla herhangi bir devletten ekonomik yardım alınabilecekti. Temsil Heyeti sadece doğu illerini değil tüm yurdu temsil edecekti. Azınlıklara siyasi egemenliğimizi ve sosyal dengemizi bozacak imtiyazlar verilmeyecekti. Mebusan Meclisi’nin toplanması için çalışmalara devam edilecekti. Erzurum Kongresi’nde alınan kararlarda bazı düzenlemeler yapılarak aynen kabul edilip ek ilavelerle kabul edildi. ► Anadolu ve Rumeli’de kurulmuş olan bütün milli cemiyetler “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adıyla birleştirildi. ► Kongre sonunda Temsil Heyeti, Ali Fuat Paşa’yı Batı Anadolu Kuvay-i Milliye Komutanlığına (Batı Cephesine) atadı. NOT: Bu atamayla Temsil Heyeti ilk icraatını göstermiş ve yürütme görevinde bulunmuştur. ► 13 Eylül 1919’da Sivas’ta İradey-i Milliye adında Milli Mücadele’nin yayın organı olan bir gazete çıkarılmaya başlandı. ► Temsil Heyeti’nin tüm yurdu temsil etme yetkisiyle çalışma yapması Büyük Millet Meclisinin kuruluşunu hazırlamıştır. ▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬ Önemli Bilgiler: Reddi İlhak ve Kilikyalılar Cemiyetleri YARARLI cemiyetlerdir. Testlerde cemiyetlerle ilgili sorulara baktığımızda bu iki cemiyeti çeldirici olması adına sürekli sorulmaktadır. Buna dikkat edelim. Manda ve Himaye: I. Dünya Savaşı'ndan sonra bazı az gelişmiş ülkeleri, kendi kendilerini yönetecek bir düzeye eriştirip, bağımsızlığa kavuşturuncaya kadar Milletler Cemiyeti adına yönetmek için bazı büyük devletlere verilen yetkidir. Sömürgeciliğin yeni adıdır. Başarılar Diliyorum. (Hasan NAS) 11