Tarihi Surecte Hac Ibadeti Ve Peygamberimizin Hacci

advertisement
TARİHİ SÜREÇTE HAC İBADETİ VE
HZ. PEYGAMBERİN VEDA HACCI
Doç. Dr. İsmail KARAGÖZ
GİRİŞ
Hac; formel bir ibadettir. Formel ibadetler, taabbüdîdir.
Taabbüdî ibadetlerin bir başka değişle ibadet-i mersûmelerin;
yapılış şekilleri ancak Allah ve peygamberin bildirmesi ve
öğretmesi ile bilinebilir. Allah ve Peygamberin bildirdiği şekilde
yapılmayan ibadetler makbul olmaz. İbadetlerin makbul
olabilmesi için dört şartın birlikte bulunması gerekir:
a) İman
َ ‫ان فَقَ ْد َح ِب‬
ُ‫ع َملُ ُۘه‬
۪ ْ ِ‫َو َم ْن َي ْكفُ ْر ب‬
َ ‫ط‬
ِ ‫اْلي َم‬
"Her kim imanı (inanılması gerekenleri) inkar ederse ameli
boşa gider. " (Mâide,5/5)
b) Niyet
ِ ‫" اِنَّ َما ْاْلَ ْع َما ُل ِبالنِيَاا‬Ameller ancak niyetlere göre değer kazanır"
(Buhârî, Bed’ü’l–vahy 1, Îmân 41; Müslim, İmâret 155),
c) İhlâs
‫قُ ْل اِنِي ا ُ ِم ْر ُ ا َ ْن ا َ ْعبُدَ ه‬
َ‫صا لَهُ الدين‬
ً ‫اّٰللَ ُم ْخ ِل‬
"(Ey Peygamberim!) De ki, “Şüphesiz bana, dini Allah’a has
kılarak O'na ibadet etmem emredildi” (Zümer, 39/11)
d) İslam'a / Kur'an ve Sünnete uygunluk.
Peygamberimiz (a.s.);
َ ‫" ُخذُوا‬Hac menasikini benden alınız";(Tirmizî, Hac, 38; III,
ْ ‫عنِي َمنَا ِسا َك ُك‬
216);
‫صا ِالي‬
َ ُ ‫صاالا ا َم َمااا َُْ ْيو ُ ُم ا نِي ا‬
َ "Namazı benim kıldığı gibi kılınız"
(Tecrîd, II, 592)
buyurmuştur.
Bu itibarla Peygamberimiz (a.s.) nasıl ibadet etti ise mesela hac
yaptı ise, müslümanlar da öyle hac yapacaklar, nasıl namaz kıldı
ise müslümanların da öyle namaz kılacaklardır. Aksi takdirde o
ibadet makbul olmaz.
1. İLK HAC
İlk haccı, Allah'ın emri ile meleklerin rehberliğinde Hz. Adem
ile Hz. Havva yapmıştır (Hamidullah, Muhammed, İslam'da Hac, Çeviri, Mehmet Akif
Aydın, İTED, VIII?1-4, 1984, s. 123)
ٍ ‫ا َِّن ا َ َّو َل بَ ْي‬
َ‫اْ ًما َو ُهد ًى ِل ْل َعالَ ِمين‬
ِ َّ‫ض َع ِللن‬
ِ ‫ت ُو‬
َ ‫اس لَلَّذي ِب َب َّكةَ ُم َب‬
"Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk mabet, Mekke’de, alemlere
rahmet ve hidayet kaynağı olan Kâbe’dir" (Âl-i İmrân, 3/96)
anlamındaki âyet buna delalet etmektedir.
Ka'be zamanla tabii olarak yıpranmıştır. İlk onarımı Hz. Şit
Peygamber yapmıştır. Nuh tufanından sonra Hz. İbrahim ve oğlu
Hz. İsmail, Ka'beyi yeniden inşa etmişlerdir:
‫س ِمي ُع‬
ِ ‫َواِ ْذ يَ ْرفَ ُع اِب ْٰر ِهي ُ ْالقَ َ ا ِعدَ ِمنَ ْالبَ ْي‬
َّ ‫ت َواِسْمٰ ِعي ُۜ ُل َْبَّنَا تَقَب َّْل ِمنَّ ُۜا اِنَّكَ ا َ ْنتَ ال‬
ُ ِ‫ْالعَلي‬
"Hani İbrahim, İsmail ile birlikte Kâbe’nin temellerini
yükseltiyor, “Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur! Şüphesiz sen
hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin” diye dua ediyorlardı" (Bakara,
2/127)
Ka'be'nin yerini Hz. İbrahim'e Yüce Allah bildirmiştir:
َّ ‫ي ِلل‬
َ ‫ت ا َ ْن َْل ت ُ ْش ِر ْك بِي َشيْـئا ً َو‬
َ‫طآئِ ِفينَ َو ْالقَآئِ ِمين‬
ِ ‫َواِذْ بَ َّ اْنَا ِ ِْلب ْٰر ِهي َ َم َكانَ ْالبَ ْي‬
َ ِ‫ط ِه ْر بَ ْيو‬
‫س ُج ِد‬
‫الر َّمعِ ال ا‬
‫َو ا‬
"Hani biz İbrahim’e, Kabe’nin yerini, “Bana hiç bir şeyi ortak
koşma; evimi, tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde
edenler için temizle” diye belirlemiştik" (Hac, 22/26) anlamındaki
âyetten Hz. İbrahim ve oğlu İsmail'in Ka'be'yi eski temelleri
üzerine inşa ettiğini anlıyoruz.
2. Hz. İBRAHİM HACCI
Tabiin bilginlerinden süddî'nin bildirdiğine göre İbrahim (a.s.)
ve İsmail (a.s.); Ka'be'nin yapımını tamamlayınca Yüce Allah
kendilerine insanları hacca çağırmasını emretti. İbrahim (a.s.) da
bu emri yerine getirdi. "Ey insanlar! Allah size Ka'beyi tavaf
etmeyi emrediyor" diye seslendi. Kalbinde iman bulunan herkes
bu çağrıyı duydu (Taberî, I, 1/552). Allah'ın bu emrine,
2
ۙ‫ض ِام ٍر يَاْتينَ ِم ْن ُم ِل فَجٍ َع ِمي ٍق‬
ِ َّ‫َواَذ ِْن فِي الن‬
َ ‫اس بِ ْال َحجِ يَاْت ُ كَ ِْ َج ًاْل َو َع ٰلى ُم ِل‬
"İnsanlar arasında haccı ilan et. Gerek yaya, gerek uzak
yollardan gelmekte olan yorgun develer üzerinde sana gelsinler"
(Hac, 22/27) anlamındaki âyet de işaret etmektedir.
İnsanlar; hac menasikini nasıl yerine getireceklerdi? İşte bu
noktada Hz. İbrahim ile Hz. İsmail, Ka'be'yi yapınca yüce Allah'a
hac ibadetinin nasıl yapılacağını göstermesi / öğretmesi için
şöyle dua ettiler:
‫علَ ْينَا‬
َ ْ‫س َكنَا َوتُب‬
ِ ‫َوا َ ِرنَا َمنَا‬
“(Rabbimiz!) Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster”
(Bakara, 2/128)
Bu dua üzerine yüce Allah, Cebrail (a.s.)'ı gönderdi. Cebrail
İbrahim (a.s.) ve oğlu İsmail (a.s.)'a hac ibadetinin nasıl
yapılacağını öğretti. (Kurtubî, II, 128)
3. İSLAMI'IN DOĞUŞ YILLARINDA HAC
İbrahim (a.s.)'dan itibaren hac ibadeti, İslam'da hac farz
kılınıncaya kadar devam etti. Ancak zamanla bu ibadete ilâhî
vahye uygun olmayan unsurlar karıştı.
Yemen bedevîleri olan putperest Huzaalılar, Mekke'yi işgal
ettiler. İsmail oğullarının elinden alıp beş asır Ka'be'yi yönettiler.
Mekke ve civarında putperestlik bu dönemde yaygınlaştı.
Peygamberimizin 5. batından dedesi olan Kusay b. Kilâb
zamanında Ka'be'nin yönetimi yeniden Hz. İsmail'in torunlarına
geçti.
Hz. Muhammed (a.s.)'ın peygamberlik ile görevlen-dirildiği
yıllarda Ka'be'yi tavaf, Arafat ve Müzdelife vakfeleri, kurban
kesme, şeytan taşlama ve diğer görevler yapılıyordu (Özaydın,
Abdülkerim, Hac, DİA, XIV, 387) Ancak haccın yapılışında sapmalar
olmuştu. Mesela;
a) Haccı bahar mevsimine denk düşürmek için "nesîe"
denilen bir yöntemle hac ayları değiştirilirdi.
ٌ ‫ا َ ْل َح اج ا َ ْش ُه ٌر َم ْعلُ َما‬
3
"Hac (ayları), bilinen aylardır (Şevval, Zilkade ve Zilhicce
ayının ilk on günüdür) (Bakara, 2/197) anlamındaki âyet ile nesîe'nin
yapılmaması gerektiği bildirildi. (Nesîe ile ilgili k. Tevbe, 9/27)
b) Kureyş ve müttefikleri (hums), Arafat'ta değil Harem
bölgesinde bulunan Nemire'de vakfe yaparlardı. Arafat'ta vakfeyi
Kuryş ve müttefiki olmayanlar (Hile ehli) yapardı.
ُ ‫ض ا ِم ْن َحي‬
‫اس‬
ُ ‫ث ُ َّ ا َ ِفي‬
ُ َّ‫اض الن‬
َ َ‫ْث اَف‬
"Sonra insanların akın ettiği yerden siz de akın edin"
2/199) anlamındaki âyet ile bu kaldırıldı.
(Bakara,
c) Hums ehli, elbiseleri ile; Hille ehli ise Hums ehlinden
birinin elbisesi ile, bulamazsa Ka'be'yi çıplak tavaf ederlerdi.
‫اّٰللُ ا َ َم َرنَا ِب َه ُۜا قُ ْل ا َِّن ه‬
‫علَ ْي َها ٓ ٰا َ َبا َءنَا َو ه‬
‫اّٰللَ َْل َيا ْ ُم ُر‬
َ ‫اح‬
ِ َ‫َواِذَا فَ َعلُ ا ف‬
َ ‫شةً قَالُ ا َو َج ْدنَا‬
‫علَى ه‬
َ‫اّٰللِ َما َْل ت َ ْعلَ ُم ن‬
ِ ُۜ ‫ِب ْالفَحْ ش‬
َ َ‫َاء اَتَقُ لُ ن‬
"Çirkin bir iş işledikleri vakit, “Biz atalarımızı bunun üzerinde
bulduk, Allah da bize bunu emretti” derler. De ki, “Şüphesiz, Allah
çirkin işleri emretmez. Siz bilmediğiniz şeyleri Allah’ın üzerine mi
atıyorsunuz?” (A'râf, 7/28) anlamındaki âyet buna işaret etmektedir.
Bu uygulama;
‫َيا بَنِي ٰا َدَ َم ُخذُوا ِزينَو َ ُك ْ ِع ْندَ ُم ِل َمس ِْج ٍد‬
"Ey Ademoğulları! Her mescitte ziynetinizi takının (güzel ve temiz
giyinin)" (A'raf, 7/31) anlamındaki âyet ve Peygamberimizin;
ُ ‫َْل يَ ُح اج بَ ْعدَ ْالعَ ِام ُم ْش ِركٌ َوْلَ َي‬
ٌ َ‫ع ْري‬
ْ ِ‫ف ب‬
‫ان‬
ِ ‫الَۙ بْي‬
ُ ‫ت‬
ُ ‫ط‬
"Bu yıldan sonra (hicri 9. yılı) hiçbir müşrik hac yapmayacak
ve çıplak hiçbir kimse, Ka'beyi tavaf etmeyecektir" (Buhar, Hac, 66)
anlamındaki hadis ile yasaklandı.
d) Tavaf ederken ıslık çalıp el çırparlardı:
ً‫ص ِديَ ُۜة‬
ِ ‫ص ََلت ُ ُه ْ ِع ْندَ ْالبَ ْي‬
ْ َ ‫ت ا َِّْل ُم َكا ٓ ًء َوت‬
َ َ‫َو َما َمان‬
"Onların, Kabe’nin yanında duaları ıslık çalıp el çırpmaktan
ibarettir" (Enfâl, 8/35) anlamındaki âyet buna işaret etmektedir.
e) Harem bölgesine girince gölgede oturmazlar, evlerine
arka duvardan açtıkları delikten geçip evin bahçesine girerler,
bunu bir iyilik / hayır zannederlerdi.
4
ُ ‫ْس ْالبِ ار بِا َ ْن تَاْت ُ ا ْالبُيُ َ ِم ْن‬
‫ظ ُه ِْهَا َو ٰل ِك َّن ْالبِ َّر َم ِن ات َّ ٰقى َ اْت ُ ا ْالبُيُ َ ِم ْن‬
َ ‫َولَي‬
‫ا َ ْب َ ابِ َه ۖا‬
"Evlere arkalarından girmeniz iyi bir davranış / hayır değildir.
Ama iyi davranış, takva sahibi insanın davranışıdır. Evlere
kapılarından girin" (Bakara, 2/189) anlamındaki âyet bu hususa işaret
etmektedir.
f) Hac bitince Îsâf adlı putun yanında kurban keserler,
kanından Ka'be'nin duvarına sürerlerdi.
g) Arafat ve Mina'da ticaret yapmak yasaktı.
َ ‫ْس‬
ْ ُۜ ‫ع َل ْي ُك ْ ُجنَا ٌح ا َ ْن ت َ ْبوَغُ ا فَض ًَْل ِم ْن َْ ِب ُك‬
َ ‫لَي‬
"(Hac mevsiminde ticaret yaparak) Rabbinizin lütuf ve
keremini istemekte size bir günah yoktur..." (Bakara, 2/198)
anlamındaki âyet ile bunun yasak olmadığı bildirildi.
h) İslam'ın doğuşu yıllarında müminler; "câhiliyye adetidir,
putlara karşı yapılmaktadır" diye sa'y yapmazlardı. Çünkü
câhiliyye döneminde Safa ve Merve tepelerinde putlar bulunuyor
ve müşrikler de bu tepeler arasında sa’y yapıyorlardı.
َّ ‫اّٰللِ َف َم ْن َح َّج ْال َبيْتَ ا َ ِو ا ْعو َ َم َر َف ََل ُجنَا َح َع َل ْي ِه اَ ْن َي‬
‫ش َعآئِ ِر ه‬
‫ف‬
َ ‫صفَا َو ْال َم ْر َوة َ ِم ْن‬
َّ ‫ا َِّن ال‬
َ َّ ‫ط‬
ُۙۜ ‫ِب ِه َما‬
"Safa ile Merve şüphesiz, Allah’ın (dininin) nişanelerindendir.
Onun için her kim hac ve umre niyetiyle Kâbe’yi ziyaret eder ve
onları da tavaf ederse bunda bir günah yoktur" (Bakara, 2/158)
anlamındaki âyet ile safa ile Merve arasında sa'y yapmanın dini
bir görev olduğu bildirildi.
i) Hille ehli Harem sınırına yiyecek-içecek sokamazdı.
َ‫َو ُملُ ا َوا ْش َربُ ا َو َْل تُس ِْرفُ ا اِنَّهُ َْل ي ُِحبا ْال ُمس ِْرفين‬
"(Ey Ademoğulları!) … Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü o,
israf edenleri sevmez" (A'raf, 7/31) anlamındaki âyet ile bu yasak
kaldırıldı.
4. İSLAMÎ HACCIN FARZ OLMASI
Hac ibadetinin hicretin 5., 6., 7., 8., 9., ve 10. yılında farz
olduğu görüşü var ise de Buhârî, Kurtubî, Nevevî gibi bir kısım
5
bilginler haccın hicrî 9. yılda farz olduğu görüşünü
benimsemişlerdir (Miras, Tecrîd, VI, 9, DİB Yay. Ankara, 1993). Hac ibadeti;
ُۜ ً ‫س‬
َ َ ‫ت َم ِن ا ْسو‬
‫بيَل‬
ِ ‫اس ِح اج ْالبَ ْي‬
َ ‫طا‬
ِ َّ‫علَى الن‬
َ ِ‫َو ِ هّٰلل‬
َ ‫ع اِلَ ْي ِه‬
"... Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi Allah'ın insanlar
üzerinde bir hakkıdır" (Al-i İmrân, 3/97) anlamındaki âyet ile farz
kılınmıştır.
Tâbiî alimlerinden Katâde bin Diâme, sahabeden Enes b.
Malik'e Hz. Peygamber kaç defa hac yaptı diye sormuş o da "bir
defa hac, dört defa umre yaptı" demiştir." (Tirmizî, Hac, 6, III, 179)
Tirmizî'nin rivayet ettiği bir hadiste (Hac, 6, III, 179) sahabeden
Câbir ibni Abdullah, "Hz. Peygamber, hicretten önce iki defa,
hicretten sonra bir defa hac yaptı", Müslim'in rivayet ettiği bir
hadiste ise (Hac, 147), Resülullah, Medine'de 9 yıl hac yapmadan
bekledi, hicretin 10. yılında hac yaptı" demiştir.
5. HZ. PEYGAMBERİN HACCI
Sahabeden Câbir ibn Abdullah, bir
Peygamberimizin veda haccını şöyle anlatmıştır:
soru
üzerine
Resülullah 9 yıl Medine'de kaldı hac yapmadı. Hicretin 10. yılının
Zilkade ayında Hac yapacağını Müslümanlara duyurdu. Hac yapmak
isteyenler Medine’de toplandı.
Peygamberimiz (a.s.), 26 Zilkade 10 / 22 Şubat 632 Cumartesi
günü, öğle namazını Medine'de kıldıktan sonra kızı Fâtıma, hanımları ve
Müslümanlarla birlikte Medine’den hareket etti. Yanına kurbanlık yüz
deve aldı. Zülhuleyfe'ye geldi, ikindi namazını burada iki rekat olarak
kıldı, geceyi burada geçirdi. Ertesi günü ve burada umre ve hac için
niyet etti, telbiye getirip ihrama girdi. Mekke'ye kurbanlık develer
götürdü. Yolculuğunu Kavsâ adlı devesi ile yaptı. Yolculuk boyunca
telbiye ve tekbir getirdi. Sekiz günlük yolculuktan sonra 4 Zilhicce
Pazar günü kuşluk vakti Mekke’ye ulaştı. Ka’be’yi tavaf edip iki rekat
ihram namazı kıldı. Birinci rekatta Fatiha'dan sonra "Kâfirûn" suresini,
ikinci rekatta "İhlas" suresini okudu". Sonra Ka'beyi istilam edip Safa
tepesine çıktı. "İnnessafa ve'l-mervete" âyetini okudu, tekbir ve tehlil
getirdi. Safâ ile Merve arasında sa’y etti. Kendisi ihramdan çıkmadı.
Ashabından temettu haccı yapanların ihramdan çıkmalarını emretti.
6
Ashaptan kimi ifrad, kimi, temettu kimi de kıran haccına niyet emişti
(Tecrîd, VI, 76, 91, 97)
Hac süresince Mekke’nin Muhassab bölgesinin Ebtah denilen
mevkiinde kendisi için kurulan çadırda konakladı, perşembe gününe
kadar burada kaldı.
8 Zilhicce Perşembe günü (Terviye günü) Mina’ya hareket etti.
Öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını Mina’da kıldı. Geceyi de burada
geçirdi.
9 Zilhicce Cuma sabahı, namazı kıldıktan sonra güneş doğuncaya
kadar Mina'da kaldı. Sonra Müzdelife’den geçerek Arafat’ta gitti. Nemire
mevkiinde kendisi için bir çadır kurdurdu. Arefe günü zeval vaktinden
sonra çadırından çıkıp Kasvâ adlı devesine binerek Arafat vadisinin
ortasındaki Urene Vadisi'ne geldi. Burada meşhur Veda Hutbe’sini
okudu. Bir ezan iki kametle öğle ile ikindi namazlarını birlikte kıldırdı.
Sonra Arafat’a gitti. Akşama kadar dua ile meşgul oldu.
Güneş battıktan sonra Arafat’tan ayrılıp Müzdelife’ye geldi. Yatsı
vaktinde, akşam namazıyla yatsı namazını birleştirerek akşamı üç,
yatsıyı iki rekat olarak kıldırdı. Geceyi Müzdelife’de geçirdi.
10 Zilhicce Cumartesi (bayramın birinci günü) sabah namazını
Müzdelife’de kıldı. Sonra Cemerata gitti. Cemre-i Akabe’ye yedi adet
küçük taş attı. Sonra Mina’ya döndü. Mina'da deve üstünde bir konuşma
yaptı.
Kurbanlık olarak hazırladığı yüz deveden 63'ünü ömrünün her yılı
için bir deve hesabıyla bizzat kendisi kurban olarak kesti. Diğer develeri
de damadı Hz. Ali kesti. Kurban etinden bir parça yedi, geri kalanını
Müslümanlara dağıttı. Daha sonra tıraş olup ihramdan çıktı. Aynı gün
Ka’be’ye gidip farz tavafı yaptı ve öğle namazını Ka'be'de kıldı. Tekrar
Mina’ya döndü. Bayram günlerini Mina'da geçirdi.
Bayramın ikinci, üçüncü ve dördüncü günleri (11, 12, 13 Zilhicce)
cemrelere taş atma görevini yaptı.
Bayram’ın ikinci günü Mina’da üçüncü konuşmasını yaptı.
Bayramın dördüncü günü (13 Zilhicce Pazartesi) Mina’dan
Muhassab vadisindeki Ebtah mevkiindeki çadırına geldi. Burada
geceledi, Ertesi günü Mekke’ye geldi, vedâ tavafını yaptıktan sonra
Medine'ye gitmek üzere hareket etti. 29 Zilhicce 10 / 26 Mart 632
7
tarihinde Medine’ye geldi (Ebû Dâvûd, Menâsik, 57-67. II, 455-482. İbn Mâce, Menâsik, 84.
II, 1022. Kâsânî, II, 143-149; Miras, Tecrîd, VI, 76-90)
Peygamberimiz (a.s.), kendisiyle birlikte hac yapan ve sayıları
yüz bini aşan ashabı ile vedalaştığı için bu haccı; "haccetü'l-veda"; hac
menasikinin nasıl yapılacağını ashabına öğrettiği için "haccetü'l-bela'",
"haccetü'l-İslâm" ve "haccetü'l-kemal ve't-temâm" diye anılır.
Peygamberimiz bu hacdan 80 veya 81 gün sonra vefat etmiştir. Bu hac
esnasında Arafat'ta Bakara sûresinin İslam'ın tamamlandığını beyan
eden 3. âyeti, bayramın birinci günü aynı surenin 281. âyeti inmiştir.
(Miras, Tecrîd, X, 390, DİB Yay. Ankara, 1993, 11 baskı)
Peygamber efendimizin yaptığı haccın ifrad, kıran veya temettu
olduğuna dair rivayetler vardır. (bk.Ebû Dâvûd, Menâsik, 23-24. II, 377, 391, 397; İbn
Mâce, Menâsik, 11, 37. II, 988-989; Tirmizî, Hac, 10-11 III; 183, 185) Kamil Miras,
Buhârî'nin Hz. Ömer'den yaptığı bir rivayete dayanarak
Peygamberimizin veda haccında kıran haccı yaptığını söylemektedir
(Mirâs, Tecrîd, VI, 65) Peygamberimiz ile birlikte hac yapan sahabenin
bazısı İfrad, bazısı kıran, bazısı da temettu haccı yapmıştır. (bk. İbn Kudame,
Hac, V, 251-255)
Peygamberimiz veda haccında hac ve umre için Arafat öncesinde bir
tek tavaf ve sa’y yapmış, Arafat sonrasında ise sa’y yapmamış (Müslim, Hac,
147, 174, 182, 189), Hz. Aişe’ye “umre ve haccın için bir tek sa’y yeter”
buyurmuştur. (Müslim, Hac, 133) Sahabeden Câbir ibn Abdullah, “Hz
Peygamber bir tek sa’y yaptı” demiştir. (Müslim, Hac, 140, 265)
Şafiî müçtehitler, bu rivayetlere dayanarak kıran haccı yapan
kimseye umre ve hac için bir tavaf ve bir sa’yin yeterli olduğu
içtihadında bulunmuşlardır. Hanefî müçtehitler ise Hz. Ali’nin kıran
haccında iki tava ve iki sa’y yaptığını ve
َ ‫اف‬
َ َ‫س َل هللاِ قَ َرنَ ف‬
‫س ْعيَي ِْن‬
ُ َْ ُ‫َْاَيْت‬
َ ‫س َعى‬
َ ‫ط َ افَي ِْن َو‬
َ ‫ط‬
“Ben Rasulüllah’ın kıran haccı yaptığını ve bu haccında iki tavaf ve
iki sa’y yaptığını gördüm” dediği (bk İbn Hacer el-Askalânî, Fethu’l-Bâri Şerhu Sahîhu’lBuhâhârî, III, 494-495, Dâru’l-Fikr, Beyrut, tarihsiz; Hindî, Kenzü’l-Ummâl, No: 12461) rivayeti
esas almışlar ve kıran haccı yapanların umre ve hac için iki sa’y
yapılması içtihadında bulunmuşlardır. (el-Mevsîlî, el-İhtiyâr, I, 160)
Hadis ve fıkıh kitaplarında haccın yapılışı ile ilgili bilgiler,
Peygamberimizin hacla ilgili söz ve uygulamasına dayanmaktadır. Hac
8
uygulamasında mezhepler arasındaki farklılıklar, Peygamberimizden
aynı konuda aktarılan değişik rivayetlerin bulunmasından
kaynaklanmaktadır.
Peygamberimiz ile birlikte hac yapan sahabeden, menâsikin tertibi
ve yapılışıyla ilgili farklı uygulamalar olmuş, durum kendisine
ْ َ‫" اِ ْفع‬olur, zorluk yok" buyurmuştur. (Buhârî,
sorulduğunda َ ‫ار‬
َ ‫ال َو ْلَ َح‬
Hac, 135; Müslim, Hac, 331-334; Ebû Dâvûd, Menâsik, 279, II, 501) Mesela "Şeytan
taşlamadan ziyaret tavafını yaptım", "kurban kesmeden tıraş oldum",
"Şeytan taşlamadan kurban kestim olur mu"? diye soran kimselere
"zararı yok, olur" cevabını vermiştir (Buhârî, Eymân, 15, VII, 226)
Mezhepler arasındaki farklı görüşler, gerekli hallerde müminler
için bir çıkış imkanı sağlamaktadır. Bu itibarla ihtiyaç halinde Diğer
Bir Müçtehidin İçtihadı İle Hareket Edilebilir.
Sonuç olarak İslam'ın beş temel esasından biri olan hac ibadeti;
akıllı, buluğa ermiş, özgür, sağlıklı, gücü yeten, haccın farz olduğunu
bilen, haccın eda edildiği vakte yetişen, can, mal ve namus güvenliğine
sahip olan kadın erkek her Müslümana ömürde bir defa farzdır. İslam'ın
evrenselliğini, birlik ve beraberliğini, ırk, renk, cinsiyet, dil, ülke ve
kültür ayırımı yapmadan müminlerin kardeşlik ve eşitliğinin temsil
edildiği bir ibadettir. Hac, kefen misali bembeyaz giysiler içinde
âhiretteki mahşeri hatırlatan, aynı kıyafet içinde zengin-fakir, şehirliköylü ayırımını ortadan kaldıran, "ben"liği yıkıp "biz"i öne çıkaran,
şeytan taşlama, tavaf ve Sa'y gibi "temsîli" görevlerin îfa edildiği, helal
olan bazı şeylerin ihrama girdikten sonra haram kılındığı ve böylece
nefis terbiyesi, irade ve sabır eğitiminin yapıldığı, yüz binlerle birlikte
Allah'a açılan ellerin boş çevrilmediği, dînî duyguların ihlas ve
samimiyetin doruk noktaya çıktığı bir ibadettir. Hac, dünya
Müslümanlarının kaynaşmasını, birbirlerini ve değişik kültürleri
tanımalarını sağlar. İslâmî bilinçlenmeye, imanın aksiyona
geçirilmesine, manevî kirlerden arınmaya, gönlü bütün safiyeti ile
Yaratan'a açmaya vesile olur
ْ ُ‫َم ْن َح َّج ِّٰللِ فَلَ ْ َي ْرف‬
ُ‫س ْق َْ َج َع َم َي ْ ِم َولََۙ دَتْهُ ا ُ امه‬
ُ ‫ث َو َل ْ َي ْف‬
"Kim Allah için hacceder de (Allah'ın rızâsına uymayan) kötü söz ve
davranışlardan ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, (kul hakkı hariç)
annesinin onu doğurduğu günkü gibi (günahlarından arınmış olarak
hacdan) döner." (Buhârî, Hac, 4. II, 1141)
9
ُ ‫ا َ ْل ُح َّجا ُ َو ْالعُ َّم‬
ْ ‫اْ َو ْفد ُ هللاِ اِ ْن دَ َع ْ ه ُ ا َ َجابَ ُه ْ َو اِ ْن اِ ْسو َ ْغفَ ُروهُ َغفَ َر لَ ُه‬
"Hacılar ve umre yapanlar Allah'ın (evinin) ziyaretçileridir.
Kendisine dua ederlerse dualarına icabet eder, On'dan bağışlanma
dilerlerse onları bağışlar" (İbn Mâce, Menasik, 5, II, 966.) Peygamberimizin
beyanı ile
ُ‫ْس لَهُ َجزَ ا ُء ا َِّْل ْال َجنَّة‬
ُ ‫ا َ ْل َح اج ْال َمب ُْر‬
َ ‫وْ لَي‬
"Makbul bir haccın mükafatı da ancak cennettir." (Müslim, Hac, 437, I, 983)
anlamındaki hadisler haccın önemini ve faziletini ifade etmektedir.
10
Download