TARİHİ SÜREÇTE HAC İBADETİ VE HZ. PEYGAMBERİN VEDA HACCI Doç. Dr. İsmail KARAGÖZ GİRİŞ Hac; formel bir ibadettir. Formel ibadetler, taabbüdîdir. Taabbüdî ibadetlerin bir başka değişle ibadet-i mersûmelerin; yapılış şekilleri ancak Allah ve peygamberin bildirmesi ve öğretmesi ile bilinebilir. Allah ve Peygamberin bildirdiği şekilde yapılmayan ibadetler makbul olmaz. İbadetlerin makbul olabilmesi için dört şartın birlikte bulunması gerekir: a) İman َ ان فَقَ ْد َح ِب ُع َملُ ُۘه ۪ ْ َِو َم ْن َي ْكفُ ْر ب َ ط ِ اْلي َم "Her kim imanı (inanılması gerekenleri) inkar ederse ameli boşa gider. " (Mâide,5/5) b) Niyet ِ " اِنَّ َما ْاْلَ ْع َما ُل ِبالنِيَااAmeller ancak niyetlere göre değer kazanır" (Buhârî, Bed’ü’l–vahy 1, Îmân 41; Müslim, İmâret 155), c) İhlâs قُ ْل اِنِي ا ُ ِم ْر ُ ا َ ْن ا َ ْعبُدَ ه َصا لَهُ الدين ً اّٰللَ ُم ْخ ِل "(Ey Peygamberim!) De ki, “Şüphesiz bana, dini Allah’a has kılarak O'na ibadet etmem emredildi” (Zümer, 39/11) d) İslam'a / Kur'an ve Sünnete uygunluk. Peygamberimiz (a.s.); َ " ُخذُواHac menasikini benden alınız";(Tirmizî, Hac, 38; III, ْ عنِي َمنَا ِسا َك ُك 216); صا ِالي َ ُ صاالا ا َم َمااا َُْ ْيو ُ ُم ا نِي ا َ "Namazı benim kıldığı gibi kılınız" (Tecrîd, II, 592) buyurmuştur. Bu itibarla Peygamberimiz (a.s.) nasıl ibadet etti ise mesela hac yaptı ise, müslümanlar da öyle hac yapacaklar, nasıl namaz kıldı ise müslümanların da öyle namaz kılacaklardır. Aksi takdirde o ibadet makbul olmaz. 1. İLK HAC İlk haccı, Allah'ın emri ile meleklerin rehberliğinde Hz. Adem ile Hz. Havva yapmıştır (Hamidullah, Muhammed, İslam'da Hac, Çeviri, Mehmet Akif Aydın, İTED, VIII?1-4, 1984, s. 123) ٍ ا َِّن ا َ َّو َل بَ ْي َاْ ًما َو ُهد ًى ِل ْل َعالَ ِمين ِ َّض َع ِللن ِ ت ُو َ اس لَلَّذي ِب َب َّكةَ ُم َب "Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk mabet, Mekke’de, alemlere rahmet ve hidayet kaynağı olan Kâbe’dir" (Âl-i İmrân, 3/96) anlamındaki âyet buna delalet etmektedir. Ka'be zamanla tabii olarak yıpranmıştır. İlk onarımı Hz. Şit Peygamber yapmıştır. Nuh tufanından sonra Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail, Ka'beyi yeniden inşa etmişlerdir: س ِمي ُع ِ َواِ ْذ يَ ْرفَ ُع اِب ْٰر ِهي ُ ْالقَ َ ا ِعدَ ِمنَ ْالبَ ْي َّ ت َواِسْمٰ ِعي ُۜ ُل َْبَّنَا تَقَب َّْل ِمنَّ ُۜا اِنَّكَ ا َ ْنتَ ال ُ ِْالعَلي "Hani İbrahim, İsmail ile birlikte Kâbe’nin temellerini yükseltiyor, “Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur! Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin” diye dua ediyorlardı" (Bakara, 2/127) Ka'be'nin yerini Hz. İbrahim'e Yüce Allah bildirmiştir: َّ ي ِلل َ ت ا َ ْن َْل ت ُ ْش ِر ْك بِي َشيْـئا ً َو َطآئِ ِفينَ َو ْالقَآئِ ِمين ِ َواِذْ بَ َّ اْنَا ِ ِْلب ْٰر ِهي َ َم َكانَ ْالبَ ْي َ ِط ِه ْر بَ ْيو س ُج ِد الر َّمعِ ال ا َو ا "Hani biz İbrahim’e, Kabe’nin yerini, “Bana hiç bir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için temizle” diye belirlemiştik" (Hac, 22/26) anlamındaki âyetten Hz. İbrahim ve oğlu İsmail'in Ka'be'yi eski temelleri üzerine inşa ettiğini anlıyoruz. 2. Hz. İBRAHİM HACCI Tabiin bilginlerinden süddî'nin bildirdiğine göre İbrahim (a.s.) ve İsmail (a.s.); Ka'be'nin yapımını tamamlayınca Yüce Allah kendilerine insanları hacca çağırmasını emretti. İbrahim (a.s.) da bu emri yerine getirdi. "Ey insanlar! Allah size Ka'beyi tavaf etmeyi emrediyor" diye seslendi. Kalbinde iman bulunan herkes bu çağrıyı duydu (Taberî, I, 1/552). Allah'ın bu emrine, 2 ۙض ِام ٍر يَاْتينَ ِم ْن ُم ِل فَجٍ َع ِمي ٍق ِ ََّواَذ ِْن فِي الن َ اس بِ ْال َحجِ يَاْت ُ كَ ِْ َج ًاْل َو َع ٰلى ُم ِل "İnsanlar arasında haccı ilan et. Gerek yaya, gerek uzak yollardan gelmekte olan yorgun develer üzerinde sana gelsinler" (Hac, 22/27) anlamındaki âyet de işaret etmektedir. İnsanlar; hac menasikini nasıl yerine getireceklerdi? İşte bu noktada Hz. İbrahim ile Hz. İsmail, Ka'be'yi yapınca yüce Allah'a hac ibadetinin nasıl yapılacağını göstermesi / öğretmesi için şöyle dua ettiler: علَ ْينَا َ ْس َكنَا َوتُب ِ َوا َ ِرنَا َمنَا “(Rabbimiz!) Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster” (Bakara, 2/128) Bu dua üzerine yüce Allah, Cebrail (a.s.)'ı gönderdi. Cebrail İbrahim (a.s.) ve oğlu İsmail (a.s.)'a hac ibadetinin nasıl yapılacağını öğretti. (Kurtubî, II, 128) 3. İSLAMI'IN DOĞUŞ YILLARINDA HAC İbrahim (a.s.)'dan itibaren hac ibadeti, İslam'da hac farz kılınıncaya kadar devam etti. Ancak zamanla bu ibadete ilâhî vahye uygun olmayan unsurlar karıştı. Yemen bedevîleri olan putperest Huzaalılar, Mekke'yi işgal ettiler. İsmail oğullarının elinden alıp beş asır Ka'be'yi yönettiler. Mekke ve civarında putperestlik bu dönemde yaygınlaştı. Peygamberimizin 5. batından dedesi olan Kusay b. Kilâb zamanında Ka'be'nin yönetimi yeniden Hz. İsmail'in torunlarına geçti. Hz. Muhammed (a.s.)'ın peygamberlik ile görevlen-dirildiği yıllarda Ka'be'yi tavaf, Arafat ve Müzdelife vakfeleri, kurban kesme, şeytan taşlama ve diğer görevler yapılıyordu (Özaydın, Abdülkerim, Hac, DİA, XIV, 387) Ancak haccın yapılışında sapmalar olmuştu. Mesela; a) Haccı bahar mevsimine denk düşürmek için "nesîe" denilen bir yöntemle hac ayları değiştirilirdi. ٌ ا َ ْل َح اج ا َ ْش ُه ٌر َم ْعلُ َما 3 "Hac (ayları), bilinen aylardır (Şevval, Zilkade ve Zilhicce ayının ilk on günüdür) (Bakara, 2/197) anlamındaki âyet ile nesîe'nin yapılmaması gerektiği bildirildi. (Nesîe ile ilgili k. Tevbe, 9/27) b) Kureyş ve müttefikleri (hums), Arafat'ta değil Harem bölgesinde bulunan Nemire'de vakfe yaparlardı. Arafat'ta vakfeyi Kuryş ve müttefiki olmayanlar (Hile ehli) yapardı. ُ ض ا ِم ْن َحي اس ُ ث ُ َّ ا َ ِفي ُ َّاض الن َ َْث اَف "Sonra insanların akın ettiği yerden siz de akın edin" 2/199) anlamındaki âyet ile bu kaldırıldı. (Bakara, c) Hums ehli, elbiseleri ile; Hille ehli ise Hums ehlinden birinin elbisesi ile, bulamazsa Ka'be'yi çıplak tavaf ederlerdi. اّٰللُ ا َ َم َرنَا ِب َه ُۜا قُ ْل ا َِّن ه علَ ْي َها ٓ ٰا َ َبا َءنَا َو ه اّٰللَ َْل َيا ْ ُم ُر َ اح ِ ََواِذَا فَ َعلُ ا ف َ شةً قَالُ ا َو َج ْدنَا علَى ه َاّٰللِ َما َْل ت َ ْعلَ ُم ن ِ ُۜ ِب ْالفَحْ ش َ ََاء اَتَقُ لُ ن "Çirkin bir iş işledikleri vakit, “Biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk, Allah da bize bunu emretti” derler. De ki, “Şüphesiz, Allah çirkin işleri emretmez. Siz bilmediğiniz şeyleri Allah’ın üzerine mi atıyorsunuz?” (A'râf, 7/28) anlamındaki âyet buna işaret etmektedir. Bu uygulama; َيا بَنِي ٰا َدَ َم ُخذُوا ِزينَو َ ُك ْ ِع ْندَ ُم ِل َمس ِْج ٍد "Ey Ademoğulları! Her mescitte ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin)" (A'raf, 7/31) anlamındaki âyet ve Peygamberimizin; ُ َْل يَ ُح اج بَ ْعدَ ْالعَ ِام ُم ْش ِركٌ َوْلَ َي ٌ َع ْري ْ ِف ب ان ِ الَۙ بْي ُ ت ُ ط "Bu yıldan sonra (hicri 9. yılı) hiçbir müşrik hac yapmayacak ve çıplak hiçbir kimse, Ka'beyi tavaf etmeyecektir" (Buhar, Hac, 66) anlamındaki hadis ile yasaklandı. d) Tavaf ederken ıslık çalıp el çırparlardı: ًص ِديَ ُۜة ِ ص ََلت ُ ُه ْ ِع ْندَ ْالبَ ْي ْ َ ت ا َِّْل ُم َكا ٓ ًء َوت َ ََو َما َمان "Onların, Kabe’nin yanında duaları ıslık çalıp el çırpmaktan ibarettir" (Enfâl, 8/35) anlamındaki âyet buna işaret etmektedir. e) Harem bölgesine girince gölgede oturmazlar, evlerine arka duvardan açtıkları delikten geçip evin bahçesine girerler, bunu bir iyilik / hayır zannederlerdi. 4 ُ ْس ْالبِ ار بِا َ ْن تَاْت ُ ا ْالبُيُ َ ِم ْن ظ ُه ِْهَا َو ٰل ِك َّن ْالبِ َّر َم ِن ات َّ ٰقى َ اْت ُ ا ْالبُيُ َ ِم ْن َ َولَي ا َ ْب َ ابِ َه ۖا "Evlere arkalarından girmeniz iyi bir davranış / hayır değildir. Ama iyi davranış, takva sahibi insanın davranışıdır. Evlere kapılarından girin" (Bakara, 2/189) anlamındaki âyet bu hususa işaret etmektedir. f) Hac bitince Îsâf adlı putun yanında kurban keserler, kanından Ka'be'nin duvarına sürerlerdi. g) Arafat ve Mina'da ticaret yapmak yasaktı. َ ْس ْ ُۜ ع َل ْي ُك ْ ُجنَا ٌح ا َ ْن ت َ ْبوَغُ ا فَض ًَْل ِم ْن َْ ِب ُك َ لَي "(Hac mevsiminde ticaret yaparak) Rabbinizin lütuf ve keremini istemekte size bir günah yoktur..." (Bakara, 2/198) anlamındaki âyet ile bunun yasak olmadığı bildirildi. h) İslam'ın doğuşu yıllarında müminler; "câhiliyye adetidir, putlara karşı yapılmaktadır" diye sa'y yapmazlardı. Çünkü câhiliyye döneminde Safa ve Merve tepelerinde putlar bulunuyor ve müşrikler de bu tepeler arasında sa’y yapıyorlardı. َّ اّٰللِ َف َم ْن َح َّج ْال َبيْتَ ا َ ِو ا ْعو َ َم َر َف ََل ُجنَا َح َع َل ْي ِه اَ ْن َي ش َعآئِ ِر ه ف َ صفَا َو ْال َم ْر َوة َ ِم ْن َّ ا َِّن ال َ َّ ط ُۙۜ ِب ِه َما "Safa ile Merve şüphesiz, Allah’ın (dininin) nişanelerindendir. Onun için her kim hac ve umre niyetiyle Kâbe’yi ziyaret eder ve onları da tavaf ederse bunda bir günah yoktur" (Bakara, 2/158) anlamındaki âyet ile safa ile Merve arasında sa'y yapmanın dini bir görev olduğu bildirildi. i) Hille ehli Harem sınırına yiyecek-içecek sokamazdı. ََو ُملُ ا َوا ْش َربُ ا َو َْل تُس ِْرفُ ا اِنَّهُ َْل ي ُِحبا ْال ُمس ِْرفين "(Ey Ademoğulları!) … Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü o, israf edenleri sevmez" (A'raf, 7/31) anlamındaki âyet ile bu yasak kaldırıldı. 4. İSLAMÎ HACCIN FARZ OLMASI Hac ibadetinin hicretin 5., 6., 7., 8., 9., ve 10. yılında farz olduğu görüşü var ise de Buhârî, Kurtubî, Nevevî gibi bir kısım 5 bilginler haccın hicrî 9. yılda farz olduğu görüşünü benimsemişlerdir (Miras, Tecrîd, VI, 9, DİB Yay. Ankara, 1993). Hac ibadeti; ُۜ ً س َ َ ت َم ِن ا ْسو بيَل ِ اس ِح اج ْالبَ ْي َ طا ِ َّعلَى الن َ َِو ِ هّٰلل َ ع اِلَ ْي ِه "... Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır" (Al-i İmrân, 3/97) anlamındaki âyet ile farz kılınmıştır. Tâbiî alimlerinden Katâde bin Diâme, sahabeden Enes b. Malik'e Hz. Peygamber kaç defa hac yaptı diye sormuş o da "bir defa hac, dört defa umre yaptı" demiştir." (Tirmizî, Hac, 6, III, 179) Tirmizî'nin rivayet ettiği bir hadiste (Hac, 6, III, 179) sahabeden Câbir ibni Abdullah, "Hz. Peygamber, hicretten önce iki defa, hicretten sonra bir defa hac yaptı", Müslim'in rivayet ettiği bir hadiste ise (Hac, 147), Resülullah, Medine'de 9 yıl hac yapmadan bekledi, hicretin 10. yılında hac yaptı" demiştir. 5. HZ. PEYGAMBERİN HACCI Sahabeden Câbir ibn Abdullah, bir Peygamberimizin veda haccını şöyle anlatmıştır: soru üzerine Resülullah 9 yıl Medine'de kaldı hac yapmadı. Hicretin 10. yılının Zilkade ayında Hac yapacağını Müslümanlara duyurdu. Hac yapmak isteyenler Medine’de toplandı. Peygamberimiz (a.s.), 26 Zilkade 10 / 22 Şubat 632 Cumartesi günü, öğle namazını Medine'de kıldıktan sonra kızı Fâtıma, hanımları ve Müslümanlarla birlikte Medine’den hareket etti. Yanına kurbanlık yüz deve aldı. Zülhuleyfe'ye geldi, ikindi namazını burada iki rekat olarak kıldı, geceyi burada geçirdi. Ertesi günü ve burada umre ve hac için niyet etti, telbiye getirip ihrama girdi. Mekke'ye kurbanlık develer götürdü. Yolculuğunu Kavsâ adlı devesi ile yaptı. Yolculuk boyunca telbiye ve tekbir getirdi. Sekiz günlük yolculuktan sonra 4 Zilhicce Pazar günü kuşluk vakti Mekke’ye ulaştı. Ka’be’yi tavaf edip iki rekat ihram namazı kıldı. Birinci rekatta Fatiha'dan sonra "Kâfirûn" suresini, ikinci rekatta "İhlas" suresini okudu". Sonra Ka'beyi istilam edip Safa tepesine çıktı. "İnnessafa ve'l-mervete" âyetini okudu, tekbir ve tehlil getirdi. Safâ ile Merve arasında sa’y etti. Kendisi ihramdan çıkmadı. Ashabından temettu haccı yapanların ihramdan çıkmalarını emretti. 6 Ashaptan kimi ifrad, kimi, temettu kimi de kıran haccına niyet emişti (Tecrîd, VI, 76, 91, 97) Hac süresince Mekke’nin Muhassab bölgesinin Ebtah denilen mevkiinde kendisi için kurulan çadırda konakladı, perşembe gününe kadar burada kaldı. 8 Zilhicce Perşembe günü (Terviye günü) Mina’ya hareket etti. Öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını Mina’da kıldı. Geceyi de burada geçirdi. 9 Zilhicce Cuma sabahı, namazı kıldıktan sonra güneş doğuncaya kadar Mina'da kaldı. Sonra Müzdelife’den geçerek Arafat’ta gitti. Nemire mevkiinde kendisi için bir çadır kurdurdu. Arefe günü zeval vaktinden sonra çadırından çıkıp Kasvâ adlı devesine binerek Arafat vadisinin ortasındaki Urene Vadisi'ne geldi. Burada meşhur Veda Hutbe’sini okudu. Bir ezan iki kametle öğle ile ikindi namazlarını birlikte kıldırdı. Sonra Arafat’a gitti. Akşama kadar dua ile meşgul oldu. Güneş battıktan sonra Arafat’tan ayrılıp Müzdelife’ye geldi. Yatsı vaktinde, akşam namazıyla yatsı namazını birleştirerek akşamı üç, yatsıyı iki rekat olarak kıldırdı. Geceyi Müzdelife’de geçirdi. 10 Zilhicce Cumartesi (bayramın birinci günü) sabah namazını Müzdelife’de kıldı. Sonra Cemerata gitti. Cemre-i Akabe’ye yedi adet küçük taş attı. Sonra Mina’ya döndü. Mina'da deve üstünde bir konuşma yaptı. Kurbanlık olarak hazırladığı yüz deveden 63'ünü ömrünün her yılı için bir deve hesabıyla bizzat kendisi kurban olarak kesti. Diğer develeri de damadı Hz. Ali kesti. Kurban etinden bir parça yedi, geri kalanını Müslümanlara dağıttı. Daha sonra tıraş olup ihramdan çıktı. Aynı gün Ka’be’ye gidip farz tavafı yaptı ve öğle namazını Ka'be'de kıldı. Tekrar Mina’ya döndü. Bayram günlerini Mina'da geçirdi. Bayramın ikinci, üçüncü ve dördüncü günleri (11, 12, 13 Zilhicce) cemrelere taş atma görevini yaptı. Bayram’ın ikinci günü Mina’da üçüncü konuşmasını yaptı. Bayramın dördüncü günü (13 Zilhicce Pazartesi) Mina’dan Muhassab vadisindeki Ebtah mevkiindeki çadırına geldi. Burada geceledi, Ertesi günü Mekke’ye geldi, vedâ tavafını yaptıktan sonra Medine'ye gitmek üzere hareket etti. 29 Zilhicce 10 / 26 Mart 632 7 tarihinde Medine’ye geldi (Ebû Dâvûd, Menâsik, 57-67. II, 455-482. İbn Mâce, Menâsik, 84. II, 1022. Kâsânî, II, 143-149; Miras, Tecrîd, VI, 76-90) Peygamberimiz (a.s.), kendisiyle birlikte hac yapan ve sayıları yüz bini aşan ashabı ile vedalaştığı için bu haccı; "haccetü'l-veda"; hac menasikinin nasıl yapılacağını ashabına öğrettiği için "haccetü'l-bela'", "haccetü'l-İslâm" ve "haccetü'l-kemal ve't-temâm" diye anılır. Peygamberimiz bu hacdan 80 veya 81 gün sonra vefat etmiştir. Bu hac esnasında Arafat'ta Bakara sûresinin İslam'ın tamamlandığını beyan eden 3. âyeti, bayramın birinci günü aynı surenin 281. âyeti inmiştir. (Miras, Tecrîd, X, 390, DİB Yay. Ankara, 1993, 11 baskı) Peygamber efendimizin yaptığı haccın ifrad, kıran veya temettu olduğuna dair rivayetler vardır. (bk.Ebû Dâvûd, Menâsik, 23-24. II, 377, 391, 397; İbn Mâce, Menâsik, 11, 37. II, 988-989; Tirmizî, Hac, 10-11 III; 183, 185) Kamil Miras, Buhârî'nin Hz. Ömer'den yaptığı bir rivayete dayanarak Peygamberimizin veda haccında kıran haccı yaptığını söylemektedir (Mirâs, Tecrîd, VI, 65) Peygamberimiz ile birlikte hac yapan sahabenin bazısı İfrad, bazısı kıran, bazısı da temettu haccı yapmıştır. (bk. İbn Kudame, Hac, V, 251-255) Peygamberimiz veda haccında hac ve umre için Arafat öncesinde bir tek tavaf ve sa’y yapmış, Arafat sonrasında ise sa’y yapmamış (Müslim, Hac, 147, 174, 182, 189), Hz. Aişe’ye “umre ve haccın için bir tek sa’y yeter” buyurmuştur. (Müslim, Hac, 133) Sahabeden Câbir ibn Abdullah, “Hz Peygamber bir tek sa’y yaptı” demiştir. (Müslim, Hac, 140, 265) Şafiî müçtehitler, bu rivayetlere dayanarak kıran haccı yapan kimseye umre ve hac için bir tavaf ve bir sa’yin yeterli olduğu içtihadında bulunmuşlardır. Hanefî müçtehitler ise Hz. Ali’nin kıran haccında iki tava ve iki sa’y yaptığını ve َ اف َ َس َل هللاِ قَ َرنَ ف س ْعيَي ِْن ُ َْ َُْاَيْت َ س َعى َ ط َ افَي ِْن َو َ ط “Ben Rasulüllah’ın kıran haccı yaptığını ve bu haccında iki tavaf ve iki sa’y yaptığını gördüm” dediği (bk İbn Hacer el-Askalânî, Fethu’l-Bâri Şerhu Sahîhu’lBuhâhârî, III, 494-495, Dâru’l-Fikr, Beyrut, tarihsiz; Hindî, Kenzü’l-Ummâl, No: 12461) rivayeti esas almışlar ve kıran haccı yapanların umre ve hac için iki sa’y yapılması içtihadında bulunmuşlardır. (el-Mevsîlî, el-İhtiyâr, I, 160) Hadis ve fıkıh kitaplarında haccın yapılışı ile ilgili bilgiler, Peygamberimizin hacla ilgili söz ve uygulamasına dayanmaktadır. Hac 8 uygulamasında mezhepler arasındaki farklılıklar, Peygamberimizden aynı konuda aktarılan değişik rivayetlerin bulunmasından kaynaklanmaktadır. Peygamberimiz ile birlikte hac yapan sahabeden, menâsikin tertibi ve yapılışıyla ilgili farklı uygulamalar olmuş, durum kendisine ْ َ" اِ ْفعolur, zorluk yok" buyurmuştur. (Buhârî, sorulduğunda َ ار َ ال َو ْلَ َح Hac, 135; Müslim, Hac, 331-334; Ebû Dâvûd, Menâsik, 279, II, 501) Mesela "Şeytan taşlamadan ziyaret tavafını yaptım", "kurban kesmeden tıraş oldum", "Şeytan taşlamadan kurban kestim olur mu"? diye soran kimselere "zararı yok, olur" cevabını vermiştir (Buhârî, Eymân, 15, VII, 226) Mezhepler arasındaki farklı görüşler, gerekli hallerde müminler için bir çıkış imkanı sağlamaktadır. Bu itibarla ihtiyaç halinde Diğer Bir Müçtehidin İçtihadı İle Hareket Edilebilir. Sonuç olarak İslam'ın beş temel esasından biri olan hac ibadeti; akıllı, buluğa ermiş, özgür, sağlıklı, gücü yeten, haccın farz olduğunu bilen, haccın eda edildiği vakte yetişen, can, mal ve namus güvenliğine sahip olan kadın erkek her Müslümana ömürde bir defa farzdır. İslam'ın evrenselliğini, birlik ve beraberliğini, ırk, renk, cinsiyet, dil, ülke ve kültür ayırımı yapmadan müminlerin kardeşlik ve eşitliğinin temsil edildiği bir ibadettir. Hac, kefen misali bembeyaz giysiler içinde âhiretteki mahşeri hatırlatan, aynı kıyafet içinde zengin-fakir, şehirliköylü ayırımını ortadan kaldıran, "ben"liği yıkıp "biz"i öne çıkaran, şeytan taşlama, tavaf ve Sa'y gibi "temsîli" görevlerin îfa edildiği, helal olan bazı şeylerin ihrama girdikten sonra haram kılındığı ve böylece nefis terbiyesi, irade ve sabır eğitiminin yapıldığı, yüz binlerle birlikte Allah'a açılan ellerin boş çevrilmediği, dînî duyguların ihlas ve samimiyetin doruk noktaya çıktığı bir ibadettir. Hac, dünya Müslümanlarının kaynaşmasını, birbirlerini ve değişik kültürleri tanımalarını sağlar. İslâmî bilinçlenmeye, imanın aksiyona geçirilmesine, manevî kirlerden arınmaya, gönlü bütün safiyeti ile Yaratan'a açmaya vesile olur ْ َُم ْن َح َّج ِّٰللِ فَلَ ْ َي ْرف ُس ْق َْ َج َع َم َي ْ ِم َولََۙ دَتْهُ ا ُ امه ُ ث َو َل ْ َي ْف "Kim Allah için hacceder de (Allah'ın rızâsına uymayan) kötü söz ve davranışlardan ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, (kul hakkı hariç) annesinin onu doğurduğu günkü gibi (günahlarından arınmış olarak hacdan) döner." (Buhârî, Hac, 4. II, 1141) 9 ُ ا َ ْل ُح َّجا ُ َو ْالعُ َّم ْ اْ َو ْفد ُ هللاِ اِ ْن دَ َع ْ ه ُ ا َ َجابَ ُه ْ َو اِ ْن اِ ْسو َ ْغفَ ُروهُ َغفَ َر لَ ُه "Hacılar ve umre yapanlar Allah'ın (evinin) ziyaretçileridir. Kendisine dua ederlerse dualarına icabet eder, On'dan bağışlanma dilerlerse onları bağışlar" (İbn Mâce, Menasik, 5, II, 966.) Peygamberimizin beyanı ile ُْس لَهُ َجزَ ا ُء ا َِّْل ْال َجنَّة ُ ا َ ْل َح اج ْال َمب ُْر َ وْ لَي "Makbul bir haccın mükafatı da ancak cennettir." (Müslim, Hac, 437, I, 983) anlamındaki hadisler haccın önemini ve faziletini ifade etmektedir. 10