İÇİNDEKİLER 3 Önsöz 4 Etrüksler 5-6 İ Teşekkür 5 6 6 E S Etrüks Kralları Etrüks Yazısı Ve Dili Etrükslerin İnançları Krallık Dönemi İS Siyasal Hayat L Roma'nın Kuruluş Efsanesi Erken Roma Roma'nın Gelişmesi Sosyal Hayat G E Pleb Mahallesi Patraziler Ve Köleler Roma Evi Siyasal Hayat 7 7 8 8-9 8 8 9 10-12 Sosyal Hayat 12-21 12 13 13 14 14 14 15 15 15 16 16 16 17 17 17 18 18 E L Gladyatörler Tiyatrolar Hukuk Eğitim Okullar Bilim Takvim Ziyafetler Romalıların Bir Günü Romalı Vatandaş Giyim Romalıların Evleri Şehir Hayatı M.Ö. Birinci Yüzyılda Roma Din Hayatı Önemli Din Adamları Kurbanlar Z Ö 7-8 10-21 E Cumhuriyet Dönemi 7-9 1 19 19 20 20 21 21 İmparatorluk Döenemi 22-30 Siyasal Hayat İ Ayinler Ve Bayramlar Cenaze Alayları Yüksek Pleb Memurlukları Yüksek Pleb Memurluklarının Faydaları Ve Zararları Patrazi Yüksek Memurlukları Pleblerin Patrazilerle Eşitliği S 22-24 İS E Roma İmparatorları İmparatorlık İşleri Yönetim Askeri Ve Ekonomik Büyüme E 24-30 24 25 25 25 26 26 26 26 26 27 27 27 27 28 28 29 29 29 Roma'dan Sonra 30 Sonuç 31 Kaynakça 32 Ö Z E L E G Roma'nın Hizmetinde İmparatorluk Giyim Bir Kadının Günlük Hayatı Saray Zengin Bir Romalının Hayatı Hamamlar Yıkanma Yeni Sınıflar Bir Ziyafet İlk Yemekler İkinci Yemekler Tiyatro Kültür Ve Dünçe Ulaşım Hristiyanlığın Roma'da Yayılması Hristiyanlığın Resmi Din Olması Roma Rakamları Hint-Arap Ve Roma Rakamları L Sosyal Hayat 22 23 23 23 2 TEŞEKKÜR Öncelikle Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e en derin saygılarımızla... S İ Bize bu projeyi sunma imkanı veren Özel Ege Lisesi’ne; E Proje Danışmanımız Sayın Perihan Betül Ernas’a; Teknik yardımlarından dolayı Sayın İskender Koşar’a; L Ve adını unuttuğumuz birçok kimseye; İS Yardımlarını esirgemeyen lisemizin kütüphanesine; Ö Z E L E G E Teşekkürü borç biliriz... 3 ÖNSÖZ İnsanı en mutlu eden olaylardan biri, emeğinin karşılığını almasıdır. Özellikle nesnel bir vücutta emeğimizi tutabilmek bizim zaferimizdir... Arkadaşlarımı kutlarım! S İ “Neden Tarih?” diye soracaksınız. Bu dersi seçmemizde, doğaldır ki, bazı nedenler vardır. İS E Tarih bilimi, bir bireyi ileriye götürebilmek için vardır. Ulusun kaderini çizen okullarda ‘Tarih’ dersi ise ulusumuzu yükseklere, layık olduğu, Atatürk’ün düşlediği esas noktasına oturtacaktır. Geçmişini bilen, ulusunu tanıyan, geleceğe etki edebilecek, düşünebilen, ülkemizi içinde bulunduğu zor durumdan kurtarabilecek gençliğin yaratılmasında ‘Tarih’ dersi önemli bir rol üstlenmiştir. L İşte biz bu bilinçle, altı ilkemizin ışığında, bir şeyler yapabilmek için, beş genç kıvılcım olarak “Tarih dersi” dedik. İnanıyoruz ki amaçlarımıza ulaşmak üzere doğru yoldayız. Amacımız geçmişe hürmet, geleceğe hizmettir. G E Kasım ayında başlayan, aylarımızı ve terimizi alan, ortak çalışma ve tarih bilincinin gelişmesine yönelik olan proje bize bir çok artılar katmıştır. Bize düşen Özel Ege Lisesi’nin bize kazandırdıklarını kullanabilmektir. Ö Z E L E Proje Grubu Başkanı R. Serhat İŞBECER 4 ETRÜSKLER İ Roma tarihinin en gizemli halkı hiç kuşkusuz ki Etrüsklerdir. Çünkü o döneme ait onlar tarafından yazılmış metinlerin olmayışı ve Roma döneminde yazılanlardan çoğunun kaybolmuş olması Etrüskler hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmamızı engelliyor. Buda etrüksleri gizemli kılıyor. L İS E S Romalılar Hint-Avrupalılardan ve İtalya’ya kuzeyden gelmişlerdir. O dönemlerde İtalya Yunanistan’dan daha kalabalıktı. Romalılar bir anda kendilerini güçlü ulusların ortasında bulmuşlardı. Etrüskler bugünkü Toskana yöresine, Galyalılar kuzey düzlüklerine, Sicilya ise Yunanlılarla Kartacalar arasına yerleşmişlerdir. Roma ilk kez Etrüsk kralları yönetiminde küçük bir kent olarak görülmüştür ve Etrüsk Roma üzerinde acımasız ve baskılı yönetim kurmuşlardır ve sonunda Romalılar ayaklanarak yabancı kralları tahttan indirip cumhuriyeti kurmuşlardır. Kısa zamanda Etrüskler tarih sahnesinden çekilmişlerdir. Yunanlılarda artık yorulmuşlardı ve geriye sadece Kartacalar kalıyordu. Onlarda Romalılarla çarpıştıktan sonra yeryüzünden silinmişlerdir. E A) ETRÜSK KRALLARI E G Roma’da çalışkan bir halk yapısı vardı ve Etrüskler bundan yararlanmak istiyordu.Bunun için halkın egemenliğini elinden alıp onları kullanmak istiyordu ve sonunda yönetimi kuvvetli bir Etrüsk ailesi olan Tasquinius ailesi eline aldı.Fakat Etrüskler Roma’da tam bir egemenlik kuramamışlardı ve halkla başları dertteydi.Roma’nın asil Patrici sınıfı Etrüsklere kafa tutuyordu ve bu durumda patricilerle anlaşmak zorunda kalan Etrüskler kendi egemenliklerinden fedakarlık yapıyorlardı. Z E L Etrüsler 7.yy.da üstünlük sağlamışlardır ve kentin yönetimini üstlenmişlerdir ve böylece Roma’nın gelişmesine çok büyük katkıları olmuştur. Etrüsk yönetiminde hızla gelişen Roma, Latium bölgesinin en güçlü kenti durumuna gelmiştir ve Yunan’dan aldıkları alfabeyi, paraları ve ölçü birimlerini Romalılara benimsetmişlerdir. Buna karşılık toplumsal ve siyasal alanda da Etrüsklerden bağımsız bir gelişme göstererek farklı kurumlar yaratmışlardır. Ö Roma toplumunun temel dayanaklarından olan gençler ortak bir ataya bağlı toplulukları kapsıyorlardı ve bu topluluk sınıflara bölünmüştür: Patrici : Yönetici gençler Pleb : Ayrıcalıklardan yoksun 2. Kısım Comitia : Kralı seçen ve yasaları koruyan Senato : Kralın seçimini onaylar. 5 B) ETRÜSK YAZISI VE DİLİ S İ Etrüsk dili Roma İmparatorluğunun ilk dönemlerine kadar konuşulmuştur. Romalılar arasında, kendi dillerinden çok daha farklı bir dil olan bu dile ilgi çoktu. Fakat ilk çağın sonlarından itibaren bu dil unutulmuş ve günümüze birkaç anıt ve Latin yazarlardan alıntılar dışında başka yazılı eser kalmamıştır. Dünyadaki tek Etrüsk elyazması 19. Yüzyılın ortasında İskenderiye’de bir mumyanın sargılarının üzerindeki yazılardır. Bu yazılar Zagreb Müzesinde sergilenmektedir. İS E Günümüzdeki gelişmelere rağmen Etrüsk dili daha tam olarak çözülememiştir. Etrüsk yazısı ise büyük ölçüde okunmuştur. Etrüsk alfabesi Grek alfabesi ile yakınlık göstermektedir. Etrüsk alfabesi 26 harfli olup yirmi ikisi Fenike alfabesinden diğer dördü ise Grek alfabesinden alınmıştır. L C) ETRÜSKLERİN İNANÇLARI E Din etrüsklerin hayatında büyük bir yer tutmakta idi. Etrüsklerin inançları,dillerine oranla daha iyi bilinmektedir. Etrüsklerin dini “vahi edilmiş” bir din idi. Latin yazarların bize ilettiği bilgiler bu yöndedir. Etrüslerin din esasları içeren kitapları üç başlık altındadır. Libri Haruspicini : Kurbanın içine bakarak kehanette bulunma sanatını anlatır. - Libri Fulyurales : Yıldırımları yorumlamayı öğrenir. - Libri Rituales : Bu kitap diğerlerine göre çok daha kapsamlıdır. E G - E L Dini esasların yanında şehirlerin ve tapınakların kurulması,ordu ve devlet düzeni gibi konuları da içeriyordu. Z Etrüsk dininin dini lideri rahiplerdi. Rahipler soylu ailelerden seçilir ve toplumda etkili olurlardı. Ö Etrüsklerde birkaç tane tanrı vardı. Bunlardan biri Fufluns’tur. Fufluns şarap tanrısı olarak geçer. Etrüsklerde ateş tanrısı ise Sethlans idi. Etrüsklerin savaş tanrısı ise yıldırım atan tanrılardan Maris’tir. Dikkat çeken Etrüsk adetlerinden biride her geçen sene için Nortia tapınağına bir çivi çakmaları idi. Bu adet daha sonra Romalılara da geçmiştir. Romalılar Etrüskler’in inançlarından mundus kavramını da almışlardır. Mundus öteki dünya ile bu dünya arasında geçişi sağlayan bir çukurdur. Etrüsk aynalarında görüntü tanrıçası Munqu’nun adı geçer. Zaten Latince’de de mundus sözcüğünün ilk anlamı kadın görüntüsü demektir. Roma inançlarına göre religiosi denilen günlerde Mundus açılıyordu ve ruhlar buradan bu dünyaya geliyorlardı. 6 KRALLIK DÖNEMİ 1) SİYASİ HAYAT S İ A) ROMA’NIN KURULUŞ EFSANESİ L İS E Roma,günün birinde bazı bazı çobanların bir araya gelerek, Etrüsk usulüne göre küçük bir şehir kurarlar. Fakat burası hiç de yaşanılacak bir yer değildi. Çamur renginde akan Tiber nehrinin hemen yanına kurulmuştur. Tepeler arasında dağılmış kulübeler nehrin meydana getirdiği pis su birikintileri,akşamları keskinleşen pis bataklık kokusu olan bir yerde kurulmuştur. Her şeye rağmen bu serüvenciler bu büyük imparatorluğun çekirdeğini oluşturmuşlardır. Bu sırada Etrüsklerde İtalya’ya yeni gelmiş bulunuyorlardı. Ancak Etrüsk’lerin adetleri çoktan halk tarafından benimsenmiştir. İşte Roma’da bu usullere göre kuruldu. G E Bir de Roma’nın kuruluşuyla ilgili bir efsane vardır .Bu efsaneye göre Alba şehrinin kralı Numitor’un kızı Rea Silvia’yla Mabut Mars aşık olurlar. Bu aşk sonucunda ikiz kardeşler Romus ve Romulus dünyaya gelir .Bu sırada Kral Numitor’u kardeşi Amilius öldürüp tahta geçer ve Rea’yı da tanrılara kurban eder. E Amilius ikiz çocuklardan korkar ve bunları bir sepete koyarak Tiber nehrinin çamurlu sularına bırakır. Fakat Mabut Mars bu çocukların ölmesini istemez ve sepeti Palatino tepesinin eteğinde bir incir ağacının dalına asar. Çocuklar önce bir dişi kurt tarafından emzirilir daha sonra bir çoban tarafından büyütürler. Ö Z E L Bu iki kardeş büyüyünce sırlarını öğrenirler ve dedelerinin öcünü almak üzere Amilius’u öldürürler. Sonra büyüdüklerinde Palatino tepesine bir şehir kurmaya karar verirler. Kuşların uçuşlarını izleyerek şehre hangisinin adı verilmesi gerektiğini öğrenirler. Tanrılar Rromulus’u tercih eder. Çok geçmeden iki kardeş arasında anlaşmazlık çıkar. Romus kardeşini kıskanır ve “Roma’nın surlarını düşman böyle geçecektir” diyerek hendeği geçer ve Romulus’ta ”Bizde onları böyle öldüreceğiz” diyerek kardeşini öldürür ve kral olur. B) ERKEN ROMA Roma’nın ilk dönemleri ile ilgili bilgiler arkeolajik bulgulara,efsanelere ve Livius gibi Roma’lı tarihçilerin yapıtlarına dayanır. İtalya’nın Yunan dünyasıyla bağlantısını temsil eden Aineis adlı mitolojik kahraman ile ilgili geliştirilen öyküler Yunan kolonilerinin Latium bölgesinde bıraktığı izleri yansıtır. Ayrıca bu efsaneyi temel alan Livius’a göre Ramolus’un komşu sabinlere karşı giriştiği savaşın sonucunda iki halk kaynaşmıştır ve böylece ilk kralı Romulus olan bir devlet ortaya çıkmıştır. Ramolus’tan sonra bana geçen Numa Pompilius döneminde Roma dini ilk şeklini almıştır. Ancus Marcius köyler 7 federasyonu görünümünde olan Roma’nın gelişmesini sağlamıştır. Etrüsklerin bölgeyi ele geçirmesiyle Roma’nın gerçek bir kent niteliği kazanması başladı. C) ROMA’NIN GELİŞMESİ E S İ Romalılar geçimlerini uzun yıllar tarım ve hayvancılıkla sağlamışlardı fakat daha sonra farklı bir kazanç yolu buldular.Tiber nehri şehrin yakınlarında bir yerde denize dökülüyordu ve nehrin ağzında deniz birçok girintiler meydana getiriyordu ve bu girintilerdeki sular buharlaşarak kıyıda beyaz tuz bırakıyorlardı.O sırada bütün civar halklar tuza ihtiyaç duyuyordu.Romalı’larda bu fırsattan yararlanarak topladıkları tuzları satmışlardır.Bu sayede Roma zenginleşmeye başlamıştı. L İS Bu dönemde(M.Ö 650) Roma bir kasaba gibiydi.Evlerin geneli toprağa çakılmış kazıklar üzerinde yapılmış fakat Etrüsklerin evlerinin temeli taştan yapılmıştır ve gösterişlidir.Kasabanın etrafında sur yoktu,bunun yerine alçak duvarlar vardı.Kasaba büyüdükçe duvarlarda genişliyordu. E 2) SOSYAL HAYAT G A) PLEB MAHALLESİ L E Sefalet arz eden küçük evler ve kulübelerin yanında dar ve pis sokaklar ve buralarda sayısız insanlar bulunmaktadır. Yarı çıplak çocuklar müthiş bir şamata ile oyun oynamakta, yada kavga etmektedirler. Etrafta kötü mallar satan satıcılar ve bunlarla alışveriş yapan kadınlar, erkekler görülmektedir. Burası Pleplerin, yani Roma’ya yakın ülkelerden yavaş yavaş buraya gelip yerleşen insanların oturduğu mahallelerdir. Ö Z E Bunlar Roma’ya yerleşmekle beraber tam anlamıyla Roma vatandaşı olamadıkları gibi, memur ve askerlikte yapamamaktadırlar. Şehir hayatına girebilmeleri için uyacakları bir patrona ihtiyaçları vardır. Nitekim bir çoğu böyle patronların himayesine girmişlerdir. Bunlar arasında hayatını daha güçlükle kazanalar küçük ticaret ve sanat kollarıyla meşgul olurlar. Roma da henüz para diye bir şey bilinmiyordu. Küçük baş hayvanlar genellikle ödemede paranın yerini tutarlardı. B) PATRAZİLER VE KÖLELER Patrizilerin giyimi gayet basittir. Dört köşe ve beyaz renkli bir yün kumaş, sol omuzdan sağa doğru inmekte, sonra tekrar sol omuza çıkmaktadır. Bu şekil, ünlü Roma pelerininin 8 ilk basit şeklidir. Patrizilerin yanında gerek giyinişleri, gerek hareketleri bakımından daha basit insanlar ve kulübeleri görünmektedir. Bunlardan bir kısmı yere çömelmiş, bir kısmı da bir taş yada merdiven üzerine oturmuş olup, bir iş yada hizmet için çağrılmalarını beklemektedirler. Bunlar azat edilmiş köleler yada yabancı insanlardır. Tam anlamıyla kölelik şartlarına uymakla beraber, vatandaş haklarına sahip değildirler. Bir Patrizinin himayesi altında yaşamak zorundadırlar. Bu zavallı insanlar nerede olurlarsa olsunlar saygı olsun diye daima yavaş sesle konuşmaya alışmışlardır. S İ C) ROMA EVİ Ö Z E L E G E L İS E Şehrin ortasında eski Forum Romanum denilen şehir meydanı yer almıştır. Kulübelerin yerini taş duvarlı evler almıştır. Bir avlunun etrafı odalarla çevrilmekte, hava ve ışık ortadaki açıklıktan içeri girmekteydi. En dipte ev sahibinin misafirlerini ağırlayacağı geniş bir salon bulunuyordu. Burada ziyafetler verilirdi. Bu salonun arkasında gene etrafı odalarla çevrili bir ikinci bahçe yada avlu vardı. Bu ikinci kısım ailenin özel hayatına ayrılmıştı. Yatak odaları, kadınlara ait kısımlar ve tapınak bu kısma yerleştirilmişti. Bu çeşit evler ancak asil ailelerin barındıkları evlerdi. 9 CUMHURİYET DÖNEMİ 1) SİYASİ HAYAT E G E L İS E S İ Roma Kaynaklarına göre İ.Ö. 509'da kurulmuş olan Roma Cumhuriyeti'nin yönetimi, aristokrasiye dayanıyordu. Cumhuriyetin başında Senato ile daha sonra ''konsül'' diye adlandırılacak, Senato’nun görevlendirdiği, Comitia Curiata(Halklar Meclisi),Comitia Centuriata(Yüzler Meclisi),Comitia Tributa(Kabileler meclisi) ve çeşitli işleri yerine getirmek için seçimle iş başına gelebilen “magistra”lardan(üst yöneticiler) oluşanOligarşik bir sisteme dayanıyordu. Senato toplumun üst sınıfı olan patricilerden oluşuyordu.Bu makam pratikte daima varlıklı ve soylu ailelerin tekelindeydi.Bunalım ve savaş dönemlerinde devlet yönetimini Senato’nun önerisi üzerinde bir konsülün atadığı ve Comitia Curiata’nın onayladığı bir dictator üstleniyordu.Öteki önemli magistralar arasında praetor,censor,quaestor ve aedilis gibi görevliler yer alıyordu.cumhuriyet döneminde asıl güç kazanan organ ise üyeleri, partici genslerinin başkanları ile eski magistralardan oluşan ve en önemlisi de ömür boyu görev yapılan Senato’ydu.Zamanla oldukça geniş yetkilere sahip olmayı başaran ve de üyelik sistemi censorların denetimine bırakılan Senato’nun yasama işleri, atamalar, dış ilişkiler ve mali konularda oldukça büyüklükte bir ağırlığı.ardı.Cumhuriyet döneminin henüz başlarında dinsel niteliklere sahip örf ve adet kurallarının yazılı hale getirildiği On İki Levha Yasası veya orijinal adı ile Lex XII Tabularum,daha sonra yapılacak olan yasalar ve diğer hukuk alanındaki gelişmeler için temel bir hukuksal kaynak niteliği kazandı.Yurttaşların büyük çoğunluğunu oluşturan halk tabakası pleblerin (plebiuslar)devlet yönetiminde görev almaları engellenmişti. İ.Ö. V. yy.ın başında ayaklanan plebler, Senato'yu zorlayarak kendi temsilcileri olan tribunusların yönetim işlerinde görev almasını sağladılar. Ö Z E L Sınıflar arasındaki savaşım tam iki yüz yıl sürdü,bu iki yüz yıl particiler ve pleblerin arasında geçen oldukça yoğun bir mücadeleye sahne oldu.Particilerişn ayrıcalıklarına son vererek siyuasal haklar elde etmeye çalışan plebler, aynı zamanda kamu arazilerinden(ager publicus) yararlanmayı da istiyorlardı.Uzun çatışma sürecinde tribünüs plebis ve Concilium Plebis(Halk Meclisi) gibi kurumların ortaya çıkması pleblerin devlet içinde başka bir devlet olarak örgütlenmesini sağladı.Pleb haklarını savunmakla görevli olan tribünüslerin,konsüller,Senato ve comitiaların verdikleri kararı veto etme hakkı vardı.sonunda İ.Ö. 287'de Pleb yasalarının çıkarılmasıyla, plebler ve patricilerin eşit haklı yurttaşları haline getirilmesiyle sona erdi. Bu gelişmeden en çok yarar sağlayanlar ise pleb aileleri oldu.Pleb aileleri servetlerini arttırıp yönetimde yüksek görevlere getirildiler ve ''soyulular sınıfı''denen yeni bir sınıf oluşturdular.Particiler ve plebler arasındaki çekişme İ.Ö. 4. yüzyılda silinmeye yüz tuttu. Bu gelişme Cumhuriyet’in temellerini sağlamlaştırmanın yanı sıra pleblerin askeri gücünü harekete geçirerek Roma’ya bir dinamizm kazandırdı. İçteki çekişmelere ve Etrüsklerin ayrılmasından sonra önemli ölçüde zayıflamasına karşın, Roma, cumhuriyet döneminin başlangıç yıllarında da yayılmasını sürdürdü. Romalılar İ.Ö 5. yüz yıl boyunca egemenliği altında kalacağı Latin Birliği'yle uzun süre savaştıktan sonra, İ.Ö. 493'te ittifak anlaşması imzaladılar ve Roma Beşinci yüz yıl boyunca Latin Birliğinin egemenliği altında kaldı.İ.Ö. 396'da Etrüsk kenti Veii yok edildi. Ama çok geçmeden, Roma Cumhuriyeti büyük bir yıkımla karşı karşıya kaldı: Kelt kökenli 10 Galya kabileleri Alpler'i aşarak Etrüsk savunmasını yaydılar ve i.Ö. 390'da Roma'yı yağmaladılar. Bununla birlikte Romalılar askeri disiplin ve kurnazca bir diplomasi aracılığıyla bölgede eski egemenliklerini yeniden kurmayı başardılar. İ İtalya'da sağlam bir birlik kuran Roma, küçük bir siteden Akdeniz bölgesine egemen olan bir devlete dönüştü. İ.Ö. 264 'te yaklaşık 135 000km2 alanı kaplayan İtalya'sında 292 000 Romalı erkek ''yurttaş'' ve 700 000 kadar ''müttefik'' yaşamaktaydı. İS E S İtalya'nın fethinden sonra Roma, dışta yeni düşmanlarla çatıştı. Kuzey Afrika'da zengin bir Fenike kenti olan Kartaca, Sardinya, Korsika ve Sicilya'nın bir parçasına kadar uzanan bir denzi imparatorluğu kurmuştu. Sicilya adasına sahip olma konusunda Roma ve Kartaca arasında başlayan çekişme Pön Savaşlarına yol açtı. I.Pön Savaşı Sicilya'daki Messana ve Syrakusai arasındaki bir çatışma yüzünden patlak verdi. Ö Z E L E G E L Bu sarsıntıya rağmen Romalılar yayılmayı sürdürüp, İ.Ö. 237'de Sardinya'yı ve Korsika'yı ele geçirdiler. İspanya'ya gönderilen Kartacalı komutan Hamilkar Barkas'ın geniş alanları ele geçirmesini bir meydan okuma sayan ve Kartaca’nın Sicilya’yı ele geçirmesini önlemeye yönelik girişimlerde bulunan Romalılar’la Kartaca çok geçmeden karşı karşıya gelmişti ve Pön Savaşları adını alan savaşlar meydana geldi.Sicilya’daki çatışmayı izleyen I.Pön savaşı’nın başlarında güçlü bir donanma kuran Roma,denizde üstün konuma geçtikten sonra İ.Ö.254’te Sicilya’da giriştiği kara harekatından kesin bir sonuç alamadı.Bunun üzerine İ.Ö.242’den başlayarak yeniden deniz çarpışmalarına ağırlık verdi.Bu yoldan sağlanan zafer Kartaca’yı barış yapmaya ve Sicilya’dan vazgeçmeye mecbur bıraktı.İzleyen Barış döneminde Sardinya ve Korsika’yı alan Roma’nın saldırgan politaikaları ve tutumu Kartaca’yla Roma’yı yeniden karşı karşıya getirdi.Kartaca Roma’ya karşı yeni bir harekat alanı olarak İspanya’da güç toplamaya yöneldi.Kartaca’nın bu ilerlemesini durdurmak amacıylapatlak veren II. Pön Savaşı’nda Roma denizdeki üstünküğüne dayanarak İspanya ve Afrika'yı istilaya karar verdiler. Ama Galya ve Alpler’i aşarak İtalya’ya giren Hannibal adlı Kartacalı komutan’ın Roma’ya derin darbeler indirmesi, bu tasarıyı geciktirdi: II. Pön Savaşı'nda İspanya'dan yürüyeşe geçen Hannibal Pireneler 'i, Galya'nın güney kesimini ve Alpler'i aşıp İ.Ö. 218 sonbaharında İtalya'ya girdi. Romalılar Trebia'da Transmeno Gölü çevresinde özellikle de Güney İtalya'daki Cannae'de büyük kayıplar vererek ardarda yenilgilere uğradılar. Önce Kuzey İtalya'daki Galyalılar Annibal'ın ordusuna katılırken, sonra Samnitler ve İtalya'nın güney kesiminde yaşayan halkların çoğunluğu, Roma'yı bir başına bıraktılar. Romalılar gene de yenilgiyi kabul etmeye yanaşmıyorlardı. Romalı general Quintus Fabius Maximus, başarılı savaş taktikleriyle Kartaca kuvvetlerini etkisiz duruma getirdiler. Bu arada İspanya'ya bir ordu gönderen Romalılar, Annibal'ın Kartaca'dan herhangi bir destek güç almasını engellediler. Kartaca'yla savaş sürerken, Roma ikinci bir düşmanla, Makedonya'yla da çatışmaya girdi. Roma, I. Makedonya Savaşı sırasında Makedonya kralı Philippos'u Yunanistan'da denetim altında tutmayı başardı. Ancak Philippos topraklarını Doğu yönünde 11 E L İS E S İ genişletmeye başlayınca, Rodos ve Pergamon'un Roma'yı yardıma çağırmaları üstüne II. Pön Savaşı sonunda Roma'nın yurttaş nüfusu 214 000'e a, olması dolayısıyla da yeni bir savaşın hiç de sırası değilmiş gibi görünmesine rağmen , Senato bunun aksine karar verdi.Philipos, Roma'nın ultimatumunu geri çevirmesi sonucuna başlayan ikinci Makedonya savaşınınsonucunu Roma lejyonlarının Makedonyalıları mağlub etmesi belirlemiş ve yunan kentlerini himayesi altına aldı.Perseus Roma'ya karşı şansını denediyse de üçüncü Makedonya Savaşını kaybetti ve Roma'nın bir eyaleti haline geldi.Bütün Eski Yunan dünyası Roma egemenliğin altına girdi.Kartaca'nın toparlanmasından korkan Roma savaş ilan etti.Üçüncü Pön savaşını Roma kolayca kazandı.Kartaca silahlarını teslim etti.Sonunda Kartaca haritadan silindi. Senato üyeleri zenginleşerek yeni bir sınıf oluşturdular.Yoksuzluğa yuvarlanan işsiz çoğunluk topraklarını bırakıp kırsal kesimde kentlere göç başladı.Reformcular ortaya çıkmaya başladı.Tiberius Gracchus adında bir reformcu soyluların el koyduğu kamu topraklarının yoksul yurttaşlara paylaştırılmasını istedi ve karışıklık sırasında öldürüldü.Kardeşi de köklü reformlar yapmak istedi ama bir işsizler kalabalığı tarafından öldürüldü.Gracchus kardeşlerin öldürülmesi yüzyıl sürecek bir iç savaşa sebep oldu.Halkçılar ile tutucular arasındaki çekişme cumhuriyeti temellerinden sarstı.Tötonlar İtalya'yı istila etti.Sezar ve Pompeius arasında geçen iktidar savaşını önce Sezar Pompeius ve Marcus Crasus üç konsül olarak sona erdi. Galya seferlerine giden Sezar'ın yokluğunda Pompeius yönetimini devraldı.Sezar Roma'ya yürüyerek Pompeius'u ağır bir yenilgiye uğrattı.sezar Mısır'da Kleopatra'yı tahta çıkardı.Sezar kaybedilen toprakları geri aldı ve dictator ilan edildi.Monarşiye yönelmesi üzerine cumhuriyetçi suikastçılar tarafından öldürüldü.Sezar yanlıları ve muhalifleri arasında olan çekişme Sezarın manevi oğlunun galibiyetiyle sona erdi.Döndüğünde ona "imparator" ünvanı verildi.Cumhuriyet çökmüştü. E G 2) SOSYAL HAYAT A) GLADYATÖRLAR E L Bütün Roma halkının istisnasız olarak zevk aldığı bir oyun vardır ki, bu da Gladyatör oyunlarıdır. Z Gladyatörlar ihtisaslarına ve çarpıştıkları silahlara göre gruplandırılmışlardır. Ö Mirmillonis: Bunlar, başlarında balık figürü bulunan büyük bir miğfer taşırlardı. Yuvarlak bir kalkan ve kısa bir kılıç kullanırlardı. Sağ kolları bileten omuza kadar zırhla kaplanmıştı. Sol bacakları koruyan tekmelikler giyerlerdi. Retiarius: Mirmillonis’in oyunda sürekli rakibi olarak sahaya çıkarlar ve bir ellerinde iç dişli bir mızrak, öbür ellerinde de rakiplerini hareketsiz bir hale koymak için özel olarak yapılmış bir ağ taşırlardı. Sannitus: Bunlar aynen Mirmillonisler gibi giyinmekle beraber, Sannitire ait uzun kalkanlar taşıdıkları için bu adı almışlardı. 12 Trakyalı: Yüksek tekmelikler, eğri kılıç ve mızrakla silahlandırılmışlardı. Gladyatörlar çoğunlukla en kuvvetli savaş esirleri arasından seçilirdi. Bir Gladyatörün hem taraftarları, hem de düşmanları olurdu. İlk Gladyatör gösterisi M.Ö 264 yılında, Brutus’un babasının cenaze töreni şerefine yapılmıştı. Bu tarihten sonra Gladyatör oyunları gelenek haline aldı. E S İ Esirler arasından seçilerek yetiştirilen Gladyatörlerden başarı gösteren serbest bırakılırdı. Hatta Gladyatör dövüşlerinde üstün gelenlere değerli hediyeler, ödüller vermek de bir gelenek haline gelmişti. İS B) TİYATROLAR L İlk zamanlarda rahipler dinsel bir renk altında Şan dö Mars’ta at koşuları ve Mars tanrısının şerefine araba koşuları yaptırırlardı. Bunlar genel ve resmi idi. Son zamanlarda özel olarak tertiplenen çeşitli koşular ve Gladyator oyunları büyük bir rağbet görüyordu. Bunun yanında tiyatroya da önem verildi. Tiyatrolar kamuya ait sayılmaktadır. Tiyatronun Roma da ki anlamı Yunanistan’dakinden farklıydı. G E Spor oyunları sayesinde erkeğin çevikliği, kuvveti, zekası ortaya konulmakta, trajediler sayesinde ise gene insanların en büyük heyecanları, iyilikleri, kötülükleri belirtilmekteydi. E Biricik gösteri çeşitleri yarışlar, güreşler yada halkı tahrik eden gerçek anlamda kanlı çarpışmalardan ibarettir. Çarpışanlar, Glandius denilen kısa Roma kılıçlarıyla vuruştuklarından bunlara Gladyatör denilmektedir. Gladyatörlar çoğunlukla özel okullarda yetiştirilen kölelerdi. E L Glayatör güreşleri için yapılan anfiteatr’lar arasında en önemlisi Pompe anfiteatrı’dır. Bu anfiteatr on beş bin seyirciyi alacak kadar büyük olup, M.Ö 75 yılında yapılmıştır. Bugün yıkıntı halindedir. Z C) HUKUK Ö Roma hukuku kuruluşundan Batı Roma’nın çöküşüne kadar Roma ‘da ve Roma egemenliği altındaki ülkelerde uygulanan, daha sonra Bizans imparatorluğunu çöküşüne kadar yürürlükte kalmıştır. Roma hukukunun sistemli bir yapı kazanması yalnız Patrici kökenli Pontifex’lerin bildiği hüküm ve usulleri derleyerek herkesin bilgisine sunmak amacıyla İ.Ö 451-450’de hazırlanan Lex XII Tabularımla başladı. 13 Roma hukukunda yer alan başlıca konular veraset, yükümlülükler, mülkiyet ve mal sahipliği ile kişilerdi. Roma hukukunun çeşitlilik taşıyan yapısı yalnızca mal sahipliğinin kurulmasına ilişkin yollardan bazılarının incelenmesiyle görülebilir. D) EĞİTİM S İ Romalılar esas itibariyle çocukluklarından beri pratik bir eğitim sistemine bağlanırlardı. Okul, o çağlarda henüz bilinmiyordu. Romalılar yazı yazmayı kralların kovulmasından sonra M.Ö 450 yıllarında Yunanlıların alfabesini etüt etmek sayesinde öğrenmişlerdir. E L İS E İçinde bulunduğumuz devrede zengin bir aile çocuğu okuma yazmayı babasından yada evdeki okumuş bir Yunanlı uşaktan öğrenirdi. 16 yada 17 yaşlarına gelince, üzeri mumlu küçük bir tablo üzerine bronz bir çubukla kazımak suretiyle, yada kahverengi bir suya batırılmış bir kalemle bir pergaman yaprağı üzerine harfleri yazarak çalışırdı. Bir yandan bunu yaparken,öbür yandan da babasını çeşitli işlerini izleyerek özel bir kamu yaşantısında ki yönetim hakkında fikir sahibi olmaya çalışırdı. Fakat asıl önemli şey, Forum’da babasının verdiği izahattı. Burada ona en tanınmış kişiler gösterilir, açık ve otoriter bir şekilde konuşulması, ne zaman susmak gerektiği, halkın sevgisini nasıl kanıldığı gösterilirdi G E) OKULLAR E F) BİLİM L E Ailelerin yanındaki öğrenimden başka Roma da serbest bırakılmış eski kölelerin yönettikleri gerçek anlamda okullar da bulunmaktadır. Burjuva, yani zengin olup da özel bir öğretmen tutamayan ve asil olmayan ailelerin çocukları buralarda okumaktadırlar. Litterator, yani okuma yazma öğrenen çocuklar için bulunan okullar bunlarda daha üstün olan Grammatikus, yani gramer öğretenin başında bulunduğu okullardır. Ö Z M.Ö 30 yılında Romalılar İskenderiye’yi ele geçirdiler ve bilinen Dünyayı hakimiyetleri altına aldılar. Eski ve yeni kentleri, yollarla ve köprülerle birbirlerine bağladılar ve Roma hukuku aracılığıyla, idareleri altında ki geniş eyaletlere öteden beri özlemi duyulan adaleti götürdüler. Roma uygarlığı, çift diliydi. Aydın bir Romalı, Latince’nin yanında Yunanca’yı da bilmek mecburiyetindeydi. Çünkü bilim ve felsefe yapıtları bu dilde yazılmıştı. Latince, Lucretius, Cicero, Virgilius ve Seneca gibi düşünürler vasıtasıyla büyük bir saygınlık kazanmış ve klasikleşmişti, hatta Vitruvius, Celsus, Frontinus ve Plinius gibi Romalı bilginler de bu dili kullanmışlardı. Ancak bilimsel etkinlikleri sürdürebilmeleri için yine de Yunanca’yı öğrenmeleri gerekiyordu. Dönemin en büyük iki bilgini olan Batlamyus ve Galenos, Yunanca konuşuyor ve Yunanca yazıyorlardı. 14. yüzyılda Osmanlı Türkleri de, bilim ve felsefe kaynaklarına ulaşabilmek için Arapça öğrenmek mecburiyetinde kalmışlardı. Bu 14 nedenle Romalılar, Atina ve İskenderiye başta olmak üzere, İmparatorluğun Doğu Eyaletlerine giderek Yunan dilini öğrendiler, Roma da okullar açtılar ve bunları Yunan bilginlerinin yönetimine bıraktılar. S İ Fakat Romalılar hiçbir zaman Hellenik ve Hellenistik dönemlerde gösterilen başarıyı gösteremediler. Bunu çeşitli nedenleri olabilir ama hepsinden önemlisi büyük bir ülkeyi yönetmek mecburiyetinde olmalarıdır. Dolayısıyla, bilimsel etkinlikten çok yönetsel etkinliğe ağırlık vermişlerdir. E G) TAKVİM L İS Roma takvimi Roma Cumhuriyeti’nde Hristiyanlık öncesinde kullanılan tarihleme sistemidir. Söylenceye göre Roma’nın kurucusu olan Romulus bu takvimi İ.Ö 738’de düzenlemiştir. Gerçekte bu sistemin, Eski Yunanlıların Babillilerden devraldıkları ay takviminin değişikliğe uğramış bir türü olkduğu sanılmaktadır. Özgün Roma takvimi 20 ay 304 günden oluşuyordu. Geriye kalan 61 gün dikkate alınmıyor, bu da kış mevsiminde bir aralığın doğmasına yol açyordu. Takvimin ayları, Martius, Aprilis, Maius, Juniius, Quintilis, Sextilis, September, October, November ve December olarak adlandırılmıştı. G E H) ZİYAFETLER E Davetler akşamları, gün batar batmaz , mahkemelerin kapandığı, iş buluşmalarının sona erdiği ve Forum’un tenhalaştığı zamanlarda yapılmaktadır. Yemeğe Gustatio denilen aperatiflerle başlanmaktadır. Bundan sonra esas ilk tabaklara sıra gelir. Bunları takiben ikinci tabaklar gelir. Z E L Adetler artık bir hayli incelmiş, iyi bir ev sahibinin her zaman göz nüne alacağı kurallar meydana çıkmıştır. Örneğin hiçbir zaman davetli sayısı dokuzu aşmamalıdır. Konuşmalar özel hayatı ilgilendirmeli, hiçbir zaman Forum konuşmaları ve iş nutukları üzerinde durulmamalıdır. Ö I) ROMALILARIN BİR GÜNÜ Sabah çok erken, güneş doğmasıyla çalışma başlardı. Yazın beş buçukta, kışın ise sekizde Forum dolmakta, mahkemeler açılmakta, yapımevleri çalışmaya başlamaktadır. Güneşin ilk ışıklarıyla beraber politika ve işadamları geniş harmaniyelerine sarılarak grup teşkil edecek şekilde toplanmışlardır. Öğleyin, birçok kimseler için gün artık sona ermiş sayılır. Romalı, öğle yemeğinden sonra rahatça oturup düşüncelere dalmak isterdi. Bu zamanlarda ertesi gün için tasarılar yapılır, sabahleyin karşılaşılmış güç meseleler çözülürdü. Vakit biraz daha ilerleyince de ılıcalar, genel hamamlar ve tiyatrolar yavaş yavaş dolmaya başlamaktadır. 15 J) ROMALI VATANDAŞ İ Roma’da önemli bir memuriyete atanma Romalıların hayatında önemli bir yer tutar. Ticaret yada herhangi bir işten para kazanmak pek o kadar önemli sayılmazdı. Esas olan iki amaç vardı ki, bunlara varmak her Romalı vatandaş için yaşamanın esasını teşkil ediyordu. Bunlardan biri önemli bir memuriyete yerleşmek, öbürüde toprak sahibi olmaktı. Bu iki amaca vardığı zamandır ki, Romalı kendisini tam bir insan olarak sayabilecektir. E S Ticaret yada endüstri gerçek bir vatandaşa layık olmayan uğraşılardan sayılmıştır. Zengin olduktan sonra kamu hayatına girince ve toprak sahibi olunca herkes o kişinin geçmişini İS K) GİYİM L Elbiseler çok değişmiş ve zenginleşmişti. Eski Romalılar, bellerine bir kumaş sararlar ve bunun üstüne basit bir elbise giyerlerdi. Şimdi ise kibar bir Romalı, yün yada ketenden yapılmış, beli bir kemerle sıkıştırılmış elbise giymekte, bunun üzerine de uzun bir kumaşı karmakarışık bir şekilde sarmaktadır. G E Yalnız 12 ile 17 yaş arasındaki çocuklarla yüksek yargıçların ve din adamlarının harman iyelerinin kenarında kırmızı bir şerit vardır. On iki yaşından küçük çocuklar kısa bir pelerin giymekte, bunun üzerine de genişçe bol bir elbise almaktaydılar. E Romalı kadının çorabı yoktur. Şapka da pek az kullanılırdı. Kadınlar dışarı çıktıklarında başlarını bir tülbentle örterlerdi. Kadın ve erkek, parmakları dışarıda bırakan bir çeşit uzun konçlu ayakkabı giyerlerdi. E L L) ROMALILARIN EVLERİ Ö Z Köylerdeki evler penceresiz kulubelerdi. Ateş yerde yakılır, duman çatıdan çıkardı. Şehirdeki evlerde ise ortada Atriyum denilen üstü açık avlular bulunurdu, odaların kapısı bu avluya açılırdı. Bütün ev halkı atriyumda otururlardı. Evlerde yemek ve yatak odaları vardı. Artık Romalı zenginlerin evleri çok şatafatlı bir tarzda iki kısım olarak inşa edilmektedir. Ön kısım, etrafına odalar dizilmiş bir avludur. Arka kısım özel odalara ayrılmıştır. Etrafı kolonlu bir bahçesi vardır. Bahçe gayet güzel dekore edilmiştir. Salonlar gayet güzel mobilyalarla doludur. Duvarlar Yunan ekolüne mensup ressamlar tarafından resimlendirilmiştir. Roma zenginleri, Napoli körfezinde büyük ve muhteşem sayfiyeler yaptırmışlardı. Pompei ve Hergülanum Roma’nın ünlü sayfiyeleridir. 16 Zenginler, yemeklerini alçak masaların etrafındaki alçak yataklar üzerinde yatarak yerlerdi. Fakirler ise yerde yerlerdi. M) ŞEHİR HAYATI S İ En önemli şehir Roma’dır. Roma şehri denizden on beş kilometre kadar içerdedir. Tiber nehrinin sol kıyısında yedi tepe üzerine kurulmuştur. Bu tepelerin üstü Kapitol, Palatin, Avanten Tiber nehri boyunca, öbür dördü de biraz geridedir. İS E Şehir Galya’dan gelen akıncılar tarafından hemen hemen baştan aşağı tahrip edildiği için, hızla yeniden kurulmuştur. Bu yüzden eski Roma dan bahsederken, adı geçen muhteşem mermer yapıların sadece kalıntılarını görmekteyiz. Lüks, bilinmeyen bir şeydi. Zenginler paralarını toprağa yada ticarete yatırırlardı. Güzel ve değerli şeyleri daha takdir etmeyi bilmiyorlardı. E L Askeri zaferlerin Roma şehrini büyümesinde önemli rolü olmuştur. Artık halk eski Serviyüs’ün kalesine sığmıyordu. Şehir birçok heykeller, tapınaklar, evler ve tiyatrolarla süslendi. Özel gelirler çok arttı, herkes lükse ve eğlenceye koyuldu. Senato yaptığı kanunlarla israfı önlemek istedi. Fakat başarı elde edemedi G N) M.Ö. BİRİNCİ YÜZYILDA ROMA E L E Bu Cumhuriyet devrinin en olgun çağında büyük haris dehaların kendi aralarında sürekli bir çarpışma halinde olduklarını görmekteyiz. Marius, Silla, Pompeius, Çezar, Antonius, Ottavianius ... Artık Roma çok değişmişti. Yunan uygarlığına gerekli önemi vermiş, güney denizlerine ve Akdeniz ticaretine hakim olmuş, Kartaca’yı yere sermiş, Pontus krallığına, Suriye topraklarına kadar uzanmış ve efsaneler ülkesi Mısır’la ilişki kurmuştu. Artık bu şartlar içinde bir zaman ki aile başkanlarının o kadar önem verdikleri sadeliğin sürmesine imkan yoktu. Bu yüzden eski yaşam tarzı tamamen değişti... Z O) DİN HAYATI Ö Romalılar da, hayati ve sosyal olayların mabutlar tarafından yönetildiğine inanırlardı. Örneğin rüzgarın esmesi, yağmurun yağması, şimşeğin çakması, bitkilerin büyüyüp gelişmesi, hayvanların yaşaması, insanların yemesi, içmesi, neşesi mabutların isteği ile olurdu. Mabutlarda Diespater Romalı’yı meydan getirir. Educa yemesini, Potina içmesini, İterduca yürümesini, Vervactor çiftliği öğretirdi. Eski Roma da bu mabutların insan şeklinde sembolleri yoktu , onların çoğunu ya büyük bir taşla yada bir kılıçla temsil ederlerdi. Mabutlar arasında akrabalık olmadığı gibi serüvenleri de yoktu. 17 Romalılar da tanrıların başkanı Jübiter, savaş mabudu Mars (uzun süre bir kılıçla temsil edilirdi.) deniz mabudu Neptün, zeka mabudu Minevra, tarım mabudu Seres, demircilik mabudu Vüklen, gezi ve ticaret mabudu Merkür gibi büyük mabutlardan başka irili ufaklı daha birçok mabutlar vardı. E S İ Roma’da dini ayinlere bezenmemiş hiçbir kamu işlemi ve hiçbir kamusal tören yoktu. Buna rağmen çok pratik bir zihniyete sahip olan Romalılar, öteki dünya üzerinde fazla kafa yormazlardı. Roma dini farkında olmaksızın devlet yönetimiyle karışmış bulunduğundan yavaş yavaş Roma da ki tanrılar bizzat Roma ya hizmet eden kişiler haline gelmişlerdir. İS P) ÖNEMLİ DİN ADAMLARI E L Krallar zamanındaki hükümdarlar hem politik hem de dini lider durumundaydılar. Fakat krallar Roma’dan kovulunca onların dini ödevlerini yerine getirecek bir dini başkana ihtiyaç olmuş ve bu dini başkan uzun zaman yerini muhafaza edebilmiştir. Bu dini başkanın yönetimi altında yirmi kadar tanrıların elçisi durumunda olan din adamı bulunurdu. Bunların en önemli ödevleri, kendilerine ait işlerde uğurlu ve uğursuz günleri tespit edip ilan etmekti. G R) KURBANLAR E Romalılar için en büyük tapınma mabutlarına hediye vermekti. Hediye olarak her çeşit içki, ekmek, meyve, süt gibi yiyecekler sunulabilirdi. Fakat en büyük hediye, kurban sunmaktı. E L Roma da en önemli ayinler, tanrılar şerefine kesilen kurbanların bulunduğu ayin ve dini bayramlardan ibaretti. Kurbanlar özel kişilere ait yada kamusal olabilirdi. Eski zamanlarda en çok adına kurban adanan tanrı, tarım tanrısıydı. Buna sebze, meyve ve koyun adanırdı. Ö Z Ayini yöneten din adamı kurbanın başına tuzla karıştırılmış kutsal bir karışım serper ve bundan sonra kurbanı kesecek olan kimse sırtı çıplak ve belinden aşağıya doğru bir çeşit eteklik giymiş olduğu halde hayvanın kafasına vurduktan sonra görevini yapardı. Kurban büyük hayvanlardan olursa Viktim, küçük hayvanlardan olursa Hosti adını alırdı. En önemli kurban bir domuz (Sus), bir koyun (Ovis) ver bir öküzün beraberce kurban edilmesiydi. 18 S) AYİNLER VE BAYRAMLAR Ayinlerin sayısı pek çoktu. Bunların başta geleni ve önemlilerinden biri yalvarma ayiniydi. Bu ayin kötü zamanlarda tanrıların gazabını yatıştırmak ve yardım dilenmek için bütün resmi makamların katılmasıyla yapılırdı. S İ Bayramlara gelince bunların en ünlüleri Saturnali, Terminali ve Lüperkali’dir. E Saturnali: 17 Aralıkta başlar ve Saturn şerefine yapılır ve üç gün sürerdi. Bu süre sırasında mahkemeler, okullar kapanırdı. Köleler sahiplerine itaat etmeye zorlanmazdı. İS Terminali: Tarım tanrısı şerefine yapılan bayramdı. Bu bayram sırasında kırlara çıkılır, canlı hiç hayvan kesilmez, sadece dans edilir ve eğlenilirdi. E T) CENAZE ALAYLARI G E L Lüperkali: Sürüleri kurtlardan koruyan tanrı şerefine yapılır ve kırlarda kutlanırdı. Buna katılan gençler birer koyun postu giyerler ve bir keçi kurban ederek kanını alınlarına sürerlerdi. Sonra süte batırılmış bir yün parçasıyla bu kanı silerler, kurbanın derisiyle şehrin sokaklarında koşmaya başlarlar ve her rastladıkları kadını bu kurbanın derisinden yaptıkları kemerle döverlerdi. Kadınlar ise bu zararsız dayaktan çok memnun kalırlardı çünkü bu dayak onları kısırlıktan koruyacaktı. Ö Z E L Bir Romalı ölürken, ailesi etrafında toplanır ve en yakın akrabası, son nefesini boşa kaçırmamak için onu ağzından öperdi. Ölüm gelince, ölünün etrafına toplanan herkes avazı çıktığı kadar bağırır ve gerçekten ölüp ölmediğini ölünün kulağına borazan çalınırdı. Bundan sonra ölüye en şatafatlı elbiseler giydirilir ve Akerontis nehri üzerinden karanlıklar ülkesine götürecek olan sandalda ki cehennem kayıkçısı Korontise vermesi için ağzına bir para konurdu. Bundan sonra da ölü, evin salonuna bırakılırdı. Cenaze törenleri gündüz oluyor ve meşaleler yakılıyordu. Ceset, tapınak şeklinde yapılmış iki tekerlekli bir arabayla yüklenir ve arkasından, ellerinde flüt ve borazanlarla çalgıcılar, meslek gereği ağlayıcılar, ayakları çıplak ve başlarına kül serpilmiş bir halde akraba ve arkadaşları gelirdi. Bunların önünde, ölünün elbiselerini giymiş bir aktör onun hareketlerini ve sesini taklit ederdi. Ölüler şehir dışında yakılmalı, yakma töreni küllerin konacağı mezara yakın bir yerde olurdu. Ölü eğer yüksek bir memur ise önce Forum’a götürülür, oğlu yada yakın bir akrabası onun meziyetlerini överdi... 19 U) YÜKSEK PLEB MEMURLUKLARI Kaynağı Patrizi olan bu yüksek memurlukların yanında Plebler arasından çıkmış yüksek memurluklarda vardır. S İ Plebler egemen sınıflara karşı koyabilmek için aralarında Pleb Tribünleri denilen bazi başkanlar seçtiler. Gerçekten bu Pleb Tribünlerinin yetkileri oldukça genişti. Plab yararlarına aykırı gördükleri kararları geri bırakabilirlerdi. Senatonun kararlarına karşı koyabilirlerdi. Hatta Plebe aykırı hareketleri suçlandırıp mahkum dahi edebilirlerdi. L İS E Tribünlerin yardımcılarına Edil adı verilmişti. Bunların görevleri ilkten Pleb maliyesinin yönetimiydi. Sokakların, kamuya ait eserlerin bakımları, tiyatro işleri, buğday dağıtımı gibi görevler sonradan eklendi. Sonunda en son kurulan yüksek memurluk, Sansörlük’tür. Bu görevi iki kişi görürdü. Sansörlük görevi başlangıçta beş yıl iken sonra on sekiz aya indirilmiştir. Sansörlerin önemli görevleri vergi yükümlülerinin listesini düzenlemektir. Ayrıca bütün seçmenlerin seçim listelerini düzenlerlerdi. E Sansörlerin başka Roma’da on ikiye yakın genel hukuk yargıçları vardı. Roma’nın idari, siyasi, mali, adli ve askeri işleri bu yargıçlara bırakılmıştı. G V) PLEB YÜKSEK MEMURLUKLARININ FAYDALARI VE ZARARLARI E Pleb Tribünleri çok kudretli olmakla beraber daima uyanık kimseler daima uyanık kimseler olması gerekirdi. Görevlerinden ayrıldıkları zaman daima zengin sınıflarca güvenilir kimseler olarak kabul edilmezlerdi. Z E L Oysa ediller daha küçük memurluklar oldukları ve ödevleri sokak, eğlence yerleri gibi yerlerde olduklarından ve ikide bir yapılan bol buğday dağıtımını kontrol ettiklerinden, kütlelerin sempatisini kolaylıkla kazanabilmek fırsatları vardı. Politika hayatında ilerlemek isteyen bazı hırslı Ediller bütün servetlerini harcayarak halka eğlenceler yada buğdaylar dağıtıyorlardı. Ö Roma’da zenginliğe doğru aşırı bir istek vardı. Yüksek memurlar bile doğrudan doğruya ahlak dışı olmamakla beraber, muhakkak ki atalarının katı namsululuğu dışında zengin olmak imkanını sağlıyorlardı. Romalıların çok sert gelenekleri vardı. Uzun süre, ataları olan aile reislerinden başka başkan tanımamışlardı. Böyle olunca ilk Romalılar için baba otoritesinden başka bir kuvvetin var olmaması tabii karşılanmalıdır. Bu alışkanlık eseri olarak bizzat krala da şehrin babası diyorlar, senatörleri de baba sayıyorlardı. Zamanla Roma genişleyip yeni yeni insanlar akın etmeye başlayınca eski aileler yeni gelenlerden kendilerini ayırmak için baba = pater kelimesinden gelen Patrizi adını aldılar. Bu kelimelerin anlamı şehrin kurucularının torunlarına ait aileler demekti. 20 Baba başkan ve hakimdim muhakeme eder, mahkum eder ve ceza verir. Örneğin, dikkafalı bir oğul ceza olarak en adi kölelerle birlikte yıllarca tarlalarda çalıştırılır yada bir köle gibi satılabilirdi. Y) PATRİZİ YÜKSEK MEMURLUKLARI E S İ Bir memuriyet de Pretor’luktu. Halk tarafından bir yıl için seçilirdi. Fakat Roma genişleyince bir Pretor yetmedi ve sayıları dörde çıkarıldı. Roma’daki memuriyetleri biten Pretorlar eyaletlerle aynı iş için gönderilirler ve Propretor adını alırlardı. E Z) PLEBLERİN PATRİZİLERLE EŞİTLİĞİ L İS Daha sonra şehrin yönetimi Pretorlardan Kestör’lere geçti. Kestörlerin sayısı başlangıçta iki iken, sonraları çok artmıştır. Roma da en tehlikeli anlarda bütün kudretlerin tek bir kişide toplanması uygun görülürse bir Diktatör atanırdı. Bu diktatör iki Konsülün yerini alırdı. Diktatörlüğün süresi yalnız altı aydı. En önemli karaları o alır, savaş ilan eder, yada savaşa son verirdi E G Başka ülkelerden gelenler kölelere yakın bir hayat sürüyorlardı. Roma bunlara hiçbir hak, hukuk tanımıyordu. Fakat zaman her şeyi değiştirdi. Roma sürekli olarak savaş halinde bulunmak zorunda olduğu için, çok askere ihtiyacı vardı. Kralların elinde olan Tribu başına 1000 kişilik bir kuvvetten meydana gelen 3000 kişilik ordu hiçbir işe yetmiyordu. Artık bu durumda Plebleri de askere almak gerekiyordu. Fakat Plebler gayet akıllı davranmışlar ve Roma uğruna kanlarını akıtmalarının karşılığı olarak Roma halkından sayılmalarını istemişlerdi. Bu basit görünen isteğin kabulü kolay olmadı. Ö Z E L M.Ö 300 yılında Pleblerle Patriziler arasında siyasi bakımdan hiçbir ayrılık kalmadı. Artık Plebler kamu yaşayışına katılmakta, Patrizilerle evlenmekte ve en yüksek memurluklara bile atanabilmektedirler. 21 İMPARATORLUK DÖNEMİ 1) SİYASAL HAYAT A) ROMA İMPARATORLARI Ö Z E Ovidius Julianus Septimius Severus Caracalla Geta Macrinus Heliogabalus Alexander Severus Maximinus Thrax Gordianus I Gordianus II Balbinus Pupienus Gordianus III 193-211 211-217 211-221 217-218 218-222 222-235 235-238 238 238 238 238 238-244 Maximianus Constantius I Galerius Constantinus I Maximianus Maxentius Severus Licinius Maximinus Constantius II Constans Constantinus II Magnentius Julianus Jovianus 22 İ Dönemi Valentinianus 364-375 Valens 364-378 Gratianus 367-383 Valentinianus II 375-392 Theodosius I 379-395 Maximus 384-388 Eugenius 392-394 Batı Roma İmparatorları Honorius 395-423 Constantius III 421 Valentinianus 425-455 Petronius Maximus 455 Avitus 455-456 Majorianus 457-461 Libius Severus 461-465 Anthemius 467-472 S 244-249 249-251 251-253 251 253 253-260 253-268 268-270 270-275 275-276 276 276-282 282-283 283-285 283-284 284-305 L E G E 161-169 180-192 193-193 L Augustus Tiberius Caligula Claudius I Neron Galba Otho Vitellius Vespasianus Titus Domitianus Nerva Trajianus Hadrianus Antoninus Pius Marcus Aurelius Lucius Aurelius Verus Commodus Pertinaxus Dönemi İmparator E İmparator Philippus İ.Ö. 27-İ.S.14 Arabus 14-37 Decius 37-41 Gallus 41-54 Hostilianus 54-68 Aemilianus 68-69 Valerianus 69 Gallienus 69 Claudius II 69-79 Aurelianus 79-81 Tacitus 81-96 Florianus 96-98 Probus 98-117 Carus 117-138 Carinus 138-161 Numerianus 161-180 Diocletianus Dönemi İS İmparator 286-305 Olybrius 472 305-306 Glycerius 473 305-311 Julius Nepos 473-475 Romulus 306-337 Augutulus 475-476 306-308 Doğu Roma İmparatorları 306-312 Arcadius 395-408 306-307 Theodosius II 408-450 308-324 Marcianus 450-457 305-313 Leon I 457-474 337-361 Leon II 473-474 337-350 Zenoj 474-491 337-340 350-353 361-363 363-364 B) İMPARATORLUK İŞLERİ İ.S. 70’ten 235’e kadar bir buçuk yüzyıl boyunca Roma İmparatorluğu, yaygın bir kanıya göre, gerek siyasal gerekse kültürel başarılarının doruğundaydı. Bu dönem, hızlı değişim yada çarpıcı olaylardan çok yavaş bir gelişim dönemiydi. E S İ Siyasal bir açıdan bu dönem genellikle yerine sağlamca oturmuş imparatorluk sülaleleri dönemi olup, başlıca karışıklık anları, Flavianus’ları iktidara getiren 69-70 savaşlarıyla Severus sülalesinin ortaya çıktığı 193 savaşında meydana geldi. Flavianus’lar zamanında tahta geçiş, kalıtım yoluyla oluyordu; Vespa Sianus’u oğulları izledi: halkça tutulan ama kısa ömürlü Titus (79-81) ve Domitianus (81-96). L İS Traianus ve onu izleyen Hadrianus, çocuksuz olduklarından erkin sürekliliğini sağlama aracı olarak evlat edinme yoluna başvurdular; ama gerek 117’de Hadrianus’un tahtaçıkışı gerekse tahta çıkış hazırlıkları siyasal karışıklık ve olası rakiplerin idamlarıyla bulandı. C) YÖNETİM G E Roma İmparatorluğunun askeri politika dışında ki önemli konularda kendi girişkenliklerini kullanmıyorlardı. İmparatorluklar bu dönemde kamuoyuna hiç danışmıyorlardı. Zaten bunu yapacak araçları da yoktu. Kentlerin mali yönetimi, imparatorluların karıştığı birkaç alandan biriydi. L E Eğer halk içinden bir topluluk imparatora başvurmak istiyorsa bu kararı meclis tarafından usulüne uygun bir karar çıkararak bu kararı ya valisinin yazdığı bir yazıyla yada soruyla gönderilecek bir elçi ile bu konuyu sormaktı. E D) ASKERİ VE EKONOMİK BÜYÜME Ö Z 2.yüzyıl başlarında,Tacitus, Roma İmparatorluğu’nun İ.S.14’te Augustus’un hayranlarına yormuştu : İmparatorluk, “ tümü bir arada ve birbiriyle bağıntılı lejyonlar, eyaletler ve donanmalarla Okyanus ya da uzak ırmaklarla çevrelenmiş “ ti. Flavianus ve Traianus dönemlerinde imparartorluğun stratejik savunmasında oldukça düzeltmeler yapıldı. Flavianus’ların saltanatı sırasında ,İ.Ö. 66’da Nero tarafından Pers İmparatorluğu ile varılan ve Titus tarafından Yahudi başkaldırısının bastırılmasını, Suriye’nin geniş çapta istilası, yukarı Fırat geçitlerinin savunması için Kapadokya’da bir garnizon kurulması ve Palmyra , Kuzey Suriye kentleri ve Fırat arasındaki bölgede askeri ulaşımı sağlamak amacıyla sistemli yol yapımı izledi. Domitianus’un Dacia savaşları, Traianus’un savaşlarına yol açtı; bu savaşların sonucunda ise, Decebalus’un krallığı,doğuda Aluta (Olt) ırmağı, batıda Marisia (Mures) 23 ve Tisia (Theiss) , kuzeyde ve kuzeydoğuda Karpat dağları engeliyle çevrili yeni bir eyalet olarak imparatorluk topraklarına katıldı. Roma İmparatorluğu’nun en büyük fiziksel genişlemesine tanık olup, imparatorluğun sınır bölgesindeki tarımsal kaynakları sistemli bir biçimde işletilmesinin en tutarlı kanıtlarını sağlamaktır. E S İ İmparatorluğun Britanya ve Kuzey Galya, Gemania ve Tuna eyaletleri gibi, başka kesimleri, başlangıçta bugün az gelişmiş ülkeler denilebilecek ülkeler olmalarına karşın, yüksek bir maddi kültür düzeyi sağladılar. İS Ticari etkinlik, İskenderiye, Palmira ve Dura-Europus gibi büyük ticaret kentlerini zenginliği için temel, aynı zamanda, Tripolitaniya’daki Leptis Magna gibi kıyı kentlerinin gönencinin önemli bir parçası olmakla birlikte, imparatorluğun bir bütün olarak dört bir yanında varsıllık üreticisi olarak tarımla aynı düzeyde değildi. G E L Roma İmparatorluğunun gözle görülür kentsel gönenci, bu nedenle elimizdeki kanıtlardan hakkında daha az bilgi edindiğimiz tarımsal nüfusun iş gücü tarafından zenginlik üretilmesine dayanıyordu. Toprak sahiplerinin bulunmadıkları durumlarda, malikaneleri yönetimi kahyalarca yerine getiriliyordu; imparatorluk mülkünde bu iş procurator’lar yapıyordu. E Tarımsal işletme yoluyla üretilen zenginliğin derecesi çok büyük ölçüde değişiyor, Atina’da ki Herodes Atticiusgibi uçsuz bucaksız kaynakları olan toprak sahipleri yaratıyordu. L 2) SOSYAL HAYAT E A) ROMA’NIN HİZMETİNDE İMPARATORLUK Ö Z Roma çok geniş bir mimariye sahipti ve Roma’daki bütün yapılar büyük bir özenle yapılmıştır.Bu yapılar birkaç sene içinde köleler ve iyi ustalar sayesinde yapılmaktadır.Yapılarda kullanılan taşlar ve bu çeşit malzemeler Yunanistan ve Roma’nın öteki illerinden sağlanıyordu.Şehrin güzelleşmesi için gerekirse tapınakları bile yıkıyorlardı.Bu gelişme ve imar sayesinde Roma iki milyon insanı barındırabilecek hale gelmişti.Roma’da herşey lükse doğru gidiyordu çünkü Roma’nın aldığı bütün ülkelerin zenginlikleri Roma’ya katkıda bulunuyordu.Aşağı tabaka dahi insanlar istediği zaman bedava dağıtılan yemekleri alabiliyorlardı ve böylece çalışmadan bedava yaşayabiliyorlardı. 24 B) GİYİM E S İ Roma’da insanlar sade beyaz elbiseler giyiyorlardı ve bu insanlara imparator Augustus da dahildi.Fakat Roma’da zenginlik arttıkça,Romalılar bu kıyafetleri beğenmemeye başladılar ve yün ve ipek karışımı,pembe,mavi,kırmızı pelerinler,işlemeli eşarplar giymeye başlamışlardır.Çin,Hindistan ve ön Asya’dan gelen ipekliler sayesinde bunlardan yapılmış elbiseler her tarafa yayılmıştı ve zengin Romalılar yabancı modayı takip etmeye başlamışlardı.Özellikle kadınların giysileri çok daha süslü olmaya başlamıştı,etekleri işlemeli kumaştan yapılmıştı ve kısa yelekler giyiyorlardı.Elde tutulan hafif işlemeli mendillerde kibarlık belirtisi sayılıyordu.Bu dönemde kadınlara birçok hak verilmişti,kadınlar sokaklarda özgürce gezip alışveriş yapar duruma gelmişlerdi. İS C) BİR KADININ GÜNLÜK HAYATI E G E L Zengin bir Romalı kadının üç amacı vardır,güzel olmak,alışveriş yapmak,yabancı ve ilginç Tapınakları gezerek oralardaki din adamlarına danışmak.Romalı bir kadın saatlerce aynanın karşısında durabilir,değerli gerdanlık ve bileziklere önem verir.Romanın hemen her sokağında içi kumaş,koku,mücevher ve çeşitli eşyalar dolu birçok dükkan vardır.Bayanlar buralarda buluşurlar,oturup konuşurlar ve alışveriş yaparlar.Yabancı tanrı ve tapınaklara karşı duyulan saygı ve korku Romalı kadınlarda hastalık halini almıştır.Buralardaki din adamlarıda gayet kurnazca davranarak düzenbaz bir şekilde sağlık ve güzellik konusunda Romalı kadınlara tahminde bulunurlar.Bu şekilde Romalı kadınlardan birçok çıkar elde ederler.Bunda Romalı kadınların kendini beğenmişliğinin ve batıl inançlara olan bağlılığının etkisi büyüktür. D) SARAY Ö Z E L Romalı erkeklerin hayatı çok büyük heyecan ve tehlikelerle doluydu.İmparatorlar mutlak bir egemenliğe sahipti.Yükselmenin tek şartı daima imparatorunun sevgisini kazanmaktı ve imparatorun bir anlık şiddeti yada kızgınlığı bir ölüm cezasını ve tüm malların elden gitmesini doğurabilirdi.Bu şartlar altında bir Romalı zenginin hayatı daima tehlikedeydi.Yatağında ölmek isteyen kimseler Roma’yı bırakıp bir köye çekiliyordu fakat çoğu kimse arkadaşlarından,davetlerden,temsillerden ve Roma’nın çekiciliğinden vazgeçemiyordu.Bu kimselerde saray hayatının kurallarını öğrenip ona boyun eğiyorlar ve bu hayatın tuzaklarını gidermeye çalışıyorlardı.Sarayda en büyük endişe imparatorun sevgisini kaybetmekti.Başka birisi tarafından gambazlanmak,hata ve kusurların ortaya çıkması felaket demekti.Bu yüzden sarayda herkes birbirinin düşmanı oluyordu.Bu hayata girdinmi sıyrılmak çok zordu.Bu hayatı yaşayanlar için yapılacak tek şey çevrelerindekine iyi davranmak ve imparatoru el üstünde tutmaktı. 25 E) ZENGİN BİR ROMALI’NIN HAYATI S İ Zengin bir Romalı gününü zevk ve eğlencesine ayırmıştır.Sabah geç kalkar ve kölelerine masaj yaptırır.Daha sonra ise hafif bir yemek yiyerek her zamaki gezisine başlar.Bu gezisinde mağazaları gözden geçirir ve arkadaşlarıyla buluşmak için kitaplığa gider.Romalılar kültüre özel bir değer vermezler ve ilim kitapları değilde komik şiirler,serüvenler okurlar.Öğle olunca hafif bir yemek yerler ve uyumaya giderler.Daha sonra ise ılıcalara giderler. E F) HAMAMLAR L İS Romalılar hamamlara çok önem vermişlerdir ve Roma’nın her yerinde birkaç tane hamam bulunmaktadır.Bu hamamlar genellikle imparatorlar tarafından yapılmış ve o imparatorların adları verilmiş hamamlardır.Bu hamamların bir kısmı halka açık,bir kısmı ise sadece zenginlere açıktır.Bazı Romalılar hamam hayatına çok düşkündür.Bunlar hamam açılır açılmaz hamama girerler,karışık yıkanma törenini beklerler ve bu bekleme sırasında birşeyler yerler.Rahatına düşkün olan Romalılar ise öğle uykusundan sonra gelirler.Hamam daima kalabalık ve gürültülüdür. G E G) YIKANMA L E Romalılar yıkanmaya çok önem vermişlerdir ve bu yüzden birçok kurallar çerçevesinde bu olayı gerçekleştirirlermiş.Önce vücudu jimnastik hareketleri ve top oyunlarıyla ısıtırlar.Böylece herkes ter içinde kalır ve bundan sonra çok sıcak bir banyo olan calidarium’a gidilir ve oradanda içi kokulu olan ve tabii suyla dolu olan havuzlara girilir.Sonra buradan çıkan müşteriler tepidarium denilen soğuk salonlara geçerler ve en sonunda soğuk su banyolarına giderlerdi.Bundan sonra ise sudan çıkıp vücutlarına zeytinyağları ve kremler sürerler. E H) YENİ SINIFLAR Ö Z Cumhuriyet’ten bu yana ziyafetler Romalı’lar için önemli bir gelenek halini almıştı.İmparatorluk devrinde de ziyafetler Roma hayatının temel taşlarındandı.Roma artık çok zenginleşmişti,zengin sayısı giderek artmıştı.Bunlardan bir kısmı da eski kölelerdi.Roma sofralarında artık eski terbiyeden ve kültürden eser kalmamıştı.Düzenlenen ziyafetlerde herkese aynı yemek verilmiyordu.İnsanlar sahip olduklarına göre değerlendirilip buna göre yemek veriliyordu. I) BİR ZİYAFET Davetliler güneş batarken davetin sahibi olan şahşın evinde toplanırlar.Kapıda duran uşak herkese “sağ ayakla” diye bağırmaktadır.Çünkü Romalılar eşiği sol ayakla geçmenin 26 uğursuzluk getirdiğine inanırlar.İçeri girince kokulu buz gibi sular getirilir.Misafirler bu suyla ellerini ayaklarını yıkayıp yataklara uzanırlar ve getirilen aperatifleri atıştırmaya başlarlar.Ev sahibi henüz ortada yoktur.Önemli bir kişi olduğunu göstermek için sonradan gelecektir.Aperatiften sonra gümüş heykelciklerle süslü vazolar sofraya getirilir,bu yemek başlıyor demektir. İ J) İLK YEMEKLER İS E S Yemeğe şunlarla başlanır:Kızarmış tavuklar,av etleri,kızarmış bütün bir yabani domuz,içi salça ile dolu bir domuz kızartması ve soğuk etler.Yemek sırasında tartışılır,hatta kavga bile edilir.Ev sahibi kudretli sesiyle zenginliğinden bahseder.Davetliler yemeklerini yerken bir yandan da ev sahibini alkışlarlar.İlk yemeklerin sonunda salona oyuncular,cambazlar,balerinler girer.Bu oyunlar sırasında da tartışmalar devam etmektedir. L K) İKİNCİ YEMEKLER L) TİYATRO E G E İkinci yemek zamanı geldiğinde salonun üzerindeki tavan açılıyor,meyveler ve pastalarla dolu bir tepsi salona iniyor.Küçük köleler ellerinde yeni doldurulmuş şaraplarla sağa sola koşustururlar,içki su gibi akmaktadır.Artık gece olmuştur Roma’da adet olduğu gibi ziyafetin üstüne sıcak bir banyo yapmak için hamama koşturulur.Romalılar bu adet sonucu yemeklerin sindirileceğine inanmaktadır.Bu adetten dolayı Roma da hamamlar daha geliştirilmiş hale getiriliyordu.İşte bütün bu savurganlık hareketleri o zamanki yüksek sosyetenin kaçınılmaz ve yararsız geleneğiydi. Z E L Roma’da tiyatroya ilgi gittikçe artıyordu.Ancak artık komedilere ilgi yoktu ve Pandomima şeklindeki eserler sergileniyordu.Hiç konuşmadan oynanan pandomimalarda kadınlarda sahneye çıkıyordu ki bu hiçde alışılmış birşey değildi. Roma’da aktörler imparator tarafından tutulur ve ödülleri bol olurdu.Fakat bazı zamanlar ödül yerine ölüm gelirdi.Roma tarihinin efsane ve masallarındaki konular sadece hareketlerle ifade edildiği için aktörlerin işi zorlaşıyordu ve rollerinin karşılığını canlarıyla ödeyebiliyorlardı. Ö M) KÜLTÜR VE DÜŞÜNCE Bütün değişikliklere rağmen halkın çoğu eski örf ve adetleri muhafaza ediyordu.Adetlerin bozulduğu,ahlak kanunlarının zayıfladığı bu devirde kültür ve düşünce alanına sığınmak için çalışılmaktadır.Ama bu çabalar pek etkili olmamaktadır.Roma kendini zevk seline kaptırmıştır.Stoik felsefe yaygınlaşmıştır.Bu felsefe;zevke olduğu kadar acıya da duygulanmamayı öğretmektedir.Bu düşünürlere göre insan mutlu olmak istiyorsa herşey karşısında duygusuz olmayı öğrenmelidir.Bu devrin kültürüde kısırdır.Edebiyat adileşmiştir.Pek çok kimse Yunancayı iyi bildiği için Yunan eserlerini üstün tutmaktadır. 27 N) ULAŞIM İ Roma İmparatorluğu’nun dolambaçsız, titizlikle planlanıp yolları, en kalıcı anıtları arasındadır: İskoçya’dan Suriye çölüne dek bu yolların belirgin izlerine her yerde rastlanmaktadır. Bunlar, başlangıçta çok kez askeri amaçlarla yapılmışlardır. Genel yolcular için, kasabaların birbirlerini bir günlük yoldan uzak oldukları yerlerde konaklama yerleri vardı. İS E S Yollar çabucak ekonomik kullanımlar kazandı ve büyük bir ticari gidiş geliş işlevi taşımaya başladı. Eyalet sınırlarında giriş vergileri alınıyordu: geç imparatorluk döneminde aşırı yüklemenin önlenmesi için araçları denetlemek üzere memurlar görevlendirildi. Yolların bakım giderleri, bir ölçüde, içinden geçtikleri ve yararlarını paylaşan topluluklara düşüyordu. L Roma imparatorluğu ulaşım etkinliği bakımından, kendinden öncekileri geride bırakıyor, uzun mesafe ulaşımı, modern çağlara kadar, daha sonraki her hangi bir zamana oranla daha iyi sağlanıyordu . E O) HRİSTİYANLIĞIN ROMA’DA YAYILMASI E L E G Hz.İsa’nın getirdiği bu din Roma’da fakir halk tarafından çok tutulan bir dindir.İsa’ya göre Allah tektir ve insanlar birbirlerinin iyilikleri için kendilerini feda etmelidir.Bu düşünüş,Roma imparatorluğunun egoizmine karşı çok büyük ve şiddetli bir akımdı.Roma bütün haşmetiyle bu düşünceye karşıydı.Buna rağmen İsa’nın etkisi kısa bir dönemde bizzat Romalılar arasında kendini göstermeye başladı.Bizzat İsa’nın öğrencileri Filistin’den Roma’ya gelmiş ve büyük bir cesaretle okullar bile açmışlardı.Hristiyanlığı Roma içinde yayan Havarilerdir.Bunlar içinde Saint Pierre ve Saint Paul bu dinin en büyük yayıcılarıdır.Sint Pierre önce dini Yahudiler arasında yaymış sonra Roma’ya gelerek kendisini feda etmiştir. Ö Z Saint Pierre’den sonra Hristiyanlığın en büyük yayıcısı Saint Paul’dur.Saint Paul İsa’yı hiç görmemişti ama onun ününü duymuştu.İsa’nın getirdiği dine gerçek bir inançla bağlanmıştı.Hristiyanlığı yaymak için Yunanistan,Makedonya ve İtalya’ya gitti.En çok Yunanistan’da ilgi gördü.Fakat Roma’ya geldiğinde o da Saint Pierre gibi öldürüldü. Fakir kesim Havarilere hemen inanıyordu.Çünkü çok sade ve basit bir ibadet yöntemi vardı.Bu insanlar ya şehir dışında yada hali vakti yerinde bir Burjuva’nın evinde toplanıyorlardı.Hristiyanlar bu toplantılarda Havarilerin ilettiği,İsa’ya ait sözleri yani İncil’i dinlerlerdi.Hristiyanlar ayinleri ise Katakomp adı verilen yeraltı mezarlarında yaparlardı. 28 P) HRİSTİYANLIĞIN RESMİ DİN OLMASI S İ Hristiyanlık ilk iki yüzyılda ancak fakirlerin,esirlerin ve kimsesizlerin arasında yayılmıştır.Üçüncü yüzyılda iyice yayılmıştır.Hristiyanlığı tanıyan ilk imparator Konstantin dir.Konstantin,kendisine rahip Makzentimus ile savaşırken ordusundaki Hristiyanların sevgisini kazanmak için bayrağına haç işareti koydurmuştur.Konstantin bu savaşı kazanmış ve 313 tarihinde Milan şehrinde bir fermanla Hristiyanlığın serbest olduğunu ilan etmiştir.Bu fermandan sonra Hristiyanlar dinlerini rahatça yaymış ve birçok kilise yapmışlardır. E R) ROMA RAKAMLARI I V X Hint-Arap Harfleri 1 5 L C D M 50 100 500 1000 E G 10 L Roma Harfleri E İS Sayıların harflerle gösterildiği sayma sistemidir. Bu sistemle hesap yapmak çok zordur fakat Roma rakamlarının yerini daha sonra Hint-Arap rakamları almıştır.Roma sisteminde sayılar yedi harfle gösteriliyor. E L Bu sistemde de bazı kurallar vardır. Aynı harften üçten fazla yan yana kullanılmaz. Daha küçük değerli bir harf daha büyük değerli bir harfi izliyorsa, bu ikisinin değerleri toplanır. Daha büyük değerli bir harf daha küçük değerli bir harfi izliyorsa, küçük değer büyük değerden çıkarılır. Z S) HİNT-ARAP VE ROMA RAKAMLARI Ö 1 2 3 4 5 6 7 8 9 I II III IV V VI VII VIII IX 18 19 20 21 30 32 40 43 50 XVIII XIX XX XXI XXX XXXII XL XLIII L 29 101 156 200 300 400 500 600 700 800 CI CLVI CC CCC CD D DC DCC DCCC 54 60 65 70 76 80 90 100 LIV LX LXV LXX LXXVI LXXX XC C 900 1000 1476 3000 MC M MCDLXXVI MMM Ö Z E L E G E L İS E S X XI XII XIII XIV XV XVI XVII İ 10 11 12 13 14 15 16 17 30 ROMA’DAN SONRA İ Yüzyıllar Roma’nın hakimiyetinde geçti. Fakat başlangıcı olan her şeyin bir sonu vardı. Roma önce ikiye bölündü, sonra yok oldu. E S Roma’dan sonra yine devletler yıkıldı, yeni haritalar günden güne değişti.Tarihin başrolleri hep değişecek, oyuncuların değişmesi tarihi etkilemeyecek, kıyamete kadar... İS Peki Roma’dan sonra neler oldu? L Doğu Roma İmparatorluğunu ve Romanın adını tarihten silen Osmanlı Devleti, İstanbul’u almasının ardından yükseldi. Artık söz Asyanındı, Avrupa karanlık bir döneme giriyor, kendi kendini tüketiyordu. Kilise sözünü dinlettikçe, Avrupa kendini yok edecekti. E Reform ve Rönesans... E Sonrası şimdiki dünya. G Avrupa kendini yeniledi. Tarihin başrolleri yine değişmişti... L Artık ne savaşlar eskisine benziyor, ne de yeni dünya düzeni. Tek şahı olan satranç oyununa benziyor, şimdiki vakit. Z E Tek değişmeyen; emperyalizm. Büyük balık, küçük balık mevzusu. Artık ekonomi ele geçiriliyor önce, sonra eğitim yoluyla gençler.Ülkenin adı kalıyor bir tek... Ö Tarihin çarkları dönüyor. Kuşaklar değişiyor. Elbet ki roller de değişecek... 31 SONUÇ Tarihin sonucu olmaz, fakat biz bu projeden şahsi sonuçlar çıkarabiliriz. S İ Projede, grup olarak, bizim başlıca öğrendiklerimiz; tarihin önemi ve Roma’nın dünya tarihindeki önemidir. Bu öğrendiklerimiz, bize ömrümüz boyunca ışık tutacaktır. Genel ve muhakkak bilinmesi gereken bilgiler olması açısından bize pek çok faydası bulunacaktır. İS E Ayrıca ilerideki üniversite tezlerinin yazımında bu projenin pek çok faydasını göreceğimize inanıyoruz. L Fakat bize göre bütün proje çalışmalarını ortak ve en önemli sonucu grup çalışması öğretimidir. İnsanların bir şeyleri ancak grup halinde yapabilecekleri sonucunu biz geleceğin vatandaşlarına öğrettiği için Özel Ege Lisesi’ne samimi teşekkürlerimizi sunarız. Eminiz ki öğrenilenler kolay unutulmaz... E Emek olmadan kazanç olmaz. Biz tarihe bağımsız Türkiye’nin adını yazabilmek adına emeğimizi, terimizi vermemiz gerektiğini yine bu okulda öğreniyoruz. Bu öğrenilenler sonuçsuz kalmayacaktır. Ö Z E L E G Bu projenin gerçek sonuçlarını yirmi yıl sonra yazmamız, elbet ki daha gerçekçi olurdu. Fakat sonuçlarını tahmin etmek o kadar da zor değil... 32 KAYNAKÇA S İ http://www.bilimtarihi.gen.tr/romalilar/ http://www.geocities.com/izkir/etruskler.html http://www.yuzyilisil.k12.tr/bde/tarih1/konu_8.htm http://www.italyaonline.net/Italya/hakkinda/tarih/italik_kavimler_s.htm (1993) Grolier İnternational Americana Encyclopedia, İstanbul Roma Dünyası, İstanbul, İletişim Yayınları (1986) Büyük Larousse Sözlük Ve Ansiklopedi, İstanbul, İnterpress Yayınları (1986) Ana Britanica, İstanbul, And Yayınları Berl, E. (1997) Atilla’dan Timur’a Avrupa Ve Asya, Doğan Ofset A.Ş (1966) Başlangıçtan Bugüne Kadar Tarih, İstanbul, Arkın Kitapevi Ö Z E L E G E L İS E 1) 2) 3) 4) 5) 6) 7) 8) 9) 10) 33