SİNİR SİSTEMİ . 1 SİNİR SİSTEMİ Bölünme yeteneğinden yoksun, yüksek oranda özelleşmiş, metabolik bozukluklara ve oksijensizliğe son derece hassas hücrelerden oluşmuş bir sistemdir. Sinir sisteminin ileti fonksiyonu gören en küçük hücresine NÖRON adı verilir Sinir sistemi iki bölümde incelenir: 1) Merkezi (santral) sinir sistemi: Beyin ve medulla spinalisteki sinir hücrelerinden ve “nöroglia” adı verilen destek hücrelerden oluşur. Vücudun tüm organlarından gelen uyarılar merkezi sinir sisteminde toplanır. Uygun yanıtlar da yine santral sinir sisteminden gönderilir. 2) Periferik sinir sistemi: Beyin ve medulla spinalis dışındaki tüm sinir dokusunu içerir. Vücuttaki organlar ile santral sinir sistemi arasındaki iletişimi sağlar. Kranial ve spinal sinirlerin duysal ve motor liflerinden oluşur. Motor lifler iskelet kaslarına yayılan somatik lifleri ve düz kaslara, kalp kasına ve bezlere yayılan otonom lifleri içerir. - Bazı özelleşmiş sinir hücrelerinin salgılama görevi vardır ve kana “hormon” adı verilen maddeleri salgılar. “Hipotalamus” ve “hipofiz” bu özel dokulara örnektir. - Bazı özelleşmiş sinir hücreleri dış uyaranlara özel şekilde yanıt verebilirler ve vücut yüzeyine yakın ve tüm vücuda yayılmış olarak bulunurlar. Bu hücrelerde 3 tip duysal reseptör vardıýr: . 1) Eksteroseptif sistem : Vücut yüzeyinden uyarı alır. 2) İnteroseptif sistem : İç organlardan uyarı alır. 3) Proprioseptif sistem : Kaslardan, tendonlarda ve eklemlerden uyarılar alır. 2 MERKEZİ SiNiR SiSTEMi Merkezi sinir sistemi iki parçaya ayrılır: - Kafatası içinde yer alan beyin. - Omurga kanalı içinde yer alan medulla spinalis (omurilik). BEYİN (SEREBRUM) Beyin, kafatası içinde yer alan, iki hemisferden (yarım küreden) meydana gelen, üzeri pek çok girinti ve çıkıntıdan oluşmuş bir organdır. Düşünme, bellek, konuşma ve duygulanı gibi yüksek zihinsel işlevlerin ve vücut ısısı, kalp hızı gibi bazı istemsiz işlevlerin merkezidir. Beynin yüzeyi meninks (beyin zarı) adı verilen zarlarla çevrilidir. Beyin anatomik olarak beş bölümde incelenebilir: 1) Medulla oblongata 2) Metensefalon 3) Mezensefalon 4) Diensefalon 5) Telensefalon . 3 1) MEDULLA OBLONGATA Medulla spinalisin hemen üzerindeki 3 cm. uzunluğundaki kısmıdır. Piramidal yolun lifleri buradan geçer. Piramidal yol beynin presentral girus bölgesinden başlar. Medulla oblongatada bu liflerin %80’i çaprazlaşarak karşıya geçer. Piramidal lifler α - motor nöron lifleri ile sinaps yapar. Medulla oblongatadaki çaprazlaşma sonucu beynin sağ yarısı vücudun sol yarısının motor fonksiyonlarından, sol yarısı da sağ tarafın motor fonksiyonlarından sorumludur. Medulla oblongatada ayrıca solunum merkezi ve dolaşımı düzenleyen hayati merkezler bulunur. Retiküler formasyon da, medulla oblongatadan köken alıp hipotalamusa giden bir ağdır. Bilinç ve tanımada, uyanıklıkta rol oynar. Uyku - uyanıklık ritmini ayarlar. 2) METENSEFALON Pons ve serebellum (beyincik) metensefalonu oluşturur. Ponsdaki çekirdekler serebral korteks (beyin korteksi) ile serebellar korteks arası yolları bağlar. . 4 SEREBELLUM (BEYİNCİK) Beynin arka alt kısmında yerleşmiştir. Kasların koordine hareketlerini ve kas tonüsünü kontrol eder. Beynin gerçekleştirdiği motor faaliyetlerin düzeltici ayarlamalarını yapar. Beyinden ve kaslardan gelen sinir lifleri sayesinde vücudun o anki fizik durumundan haberdar olur. Motor sisteme, uygun, düzeltici sinyaller gönderir. Denge ile ilgilidir. Ayrıca bilinçsiz motor becerilerin gelişimine yardım eder (bisiklete binme vb.). 3) MEZENSEFALON Çeşitli refleks ve koordinasyon merkezleri bu bölümdedir. Görsel, işitsel ve denge sistemlerindeki ekstrapiramidal traktusdan, retiküler formasyondan gelen liflerin bağlantıları burada sağlanır. Beyin ve beyincik koordinasyonunu yapar. tarafından yönetilen işlerin fonksiyonel Ekstrapiramidal sistemin işlevlerinde önemli rol oynayan çekirdekler buradadır. EKSTRAPİRAMİDAL SİSTEM: Beyincik ve medulla spinalisle birlikte kas tonüsünü ayarlar. Motor hareketlerin ince ayarını yapar. Bozukluğunda parkinson ve korea gibi hastalıklar oluşur. 4) DİENSEFALON Beyinin 3. ventrikülünü çevreler. İki serebral hemisfer arasındadır. . 5 Korteksten kalkan veya kortekste sonlanan afferent veya efferent yolların uğrak yeridir. Talamus ve hipotalamus bu bölgededir. Talamus : Tüm afferent yollardan gelen uyarıların süzüldüğü, değerlendirilip korteksin ilgili bölgelerine gönderildiği kısmıdır. Talamusa “bilincin kapısı”’da denir. Derin duyu, yüzeysel duyular (basınç, dokunma, ağrı, ısı), başa ait duyular (tat duyusu dahil, koku duyusu hariç), beyin ve beyinciğin motor uyarıları ve ekstrapiramidal sistemle ilgili lifler talamusa uğrar. Hipotalamus : 3. ventrikülün önündedir. Otonomik fonksiyonları düzenleyen hayati merkezler vardır. Ayrıca ön hipofiz bezi (pitüiter bez) aracılığı ile endokrin sistemle alakalıdır. Ekstrapiramidal motor fonksiyonlarla da bağlantılıdır. 5) TELENSEFALON Beynin iki hemisferi, korteksi oluşturan gri madde ve bazal gangliyonlar telensefalonu oluşturur. Bilinç, zeka, algılama, hafıza gibi üst düzey işlevler telensefalonun görevidir. Hemisferler : Beynin iki hemisferi ortada “corpus callosum” denilen bir yapı ile birleşirler. Üzerlerinde bol miktarda girus denilen kırışıklıklar vardır; böylece hemisferlerin yüzeyi genişler. . 6 Hemisferler, - Frontal Lob - Paryetal Lob - Oksipital Lob - Temporal Lob gibi kısımlara ayrılır. Ventriküller : Beyindeki içi sıvı dolu boşluklarıdır. İki yan ventrikül vardır. Ayrıca 3 . ve 4. ventriküllerde, koroid pleksus denilen damar ağı bulunur. Bunlar beyin omurilik sıvvısını oluşturur. Kan beyin bariyeri sayesinde kandan bu sıvıya her madde geçemez. Bunun nedeni sıkı epitel dizilimidir. Lateral ventriküller 3. ventrikülle, 3. ventrikül de 4. ventrikülle bağlantılıdır. Serebral korteks : Beynin dışyüzündeki gri kısım bilinçten sorumludur. Uyarılar burada duyu ve algılamalara dönüşür. Kortekste motor, duyusal ve bağlantı bölgeler vardır. Ayrıca görme, işitme, konuşma, tat ve koku merkezleri de burada yer alır. Hemisferlerin gri maddesi dışta korteksi oluşturur. Nöron gövdelerinden ve aksonun ilk kısmından oluşur. İçte bulunan ak madde ise miyelinli sinir liflerinden oluşmuştur. Miyelinli liflerden oluşur. . 7 Ekstrapiramidal sistem : Talamusla serebral korteks arasında yer alan çekirdeklere bazal gangliyonlar denir. Yine beyin sapında yer alan kırmızı ve siyah çekirdekler de bazal gangliyon sistemine dahildir. Bu çekirdeklerin başlıcarı şunlardır: - Kaudat nükleus Putamen - Lentiform nükleus Globus pallidus - Nukleus ruber - Nukleus nigra Ekstrapiramidal sistem kas hareketlerinin düzenli, yumuşak akıcılığını sağlar. Bu sistemin en üst düzenleyicisi globus pallidusu kontrol eden korpus sitriyatumdur. Globus pallidusdan kalkan uyarılar nükleus ruber ve nigra aracılığıyla medulla spinalise ve retiküler formasyona iletilir. Ekstrapiramidal çekirdekler beyinciğin denge merkezleri ile de ilişkilidir ve kasların uyum içinde çalışmasını sağlar. Limbik sistem : Anksiyete, saldırganlık gibi emosyonel yanıtlardan sorumlu kısımdır. Beyin yaklaşık 1400 gram ağırlığında bir organ olmakla beraber milyarlarca nöron içermektedir. Bu nöronların yaklaşık % 20’sinin ileti işlevi gördüğü varsanılmaktadır. Beynin karmaşık anatomik yapısını daha basitçe açıklığa kavuşturmak üzere beynin birbiri ile ilişkili üç katmandan oluştuğu savı ortaya atılmıştır. - Bu katmanlar ya da sistemler içinde en derinde olanı hipotalamus olup, bitkisel sinir sisteminin başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Bu sistem yaşamın temel dengesini ve düzenini sağlar. - Bunun üzerinde mezolimbik sistem yer alır. Beyin kabuğu ve hipotalamus arasında bağlantı kurar. İçgüdü, dürtü ve duygulanımla ilgili işlevleri düzenler. . 8 - Beyin kabuğu (korteks), sinir sisteminin en üst düzeyi olup, insanın düşünce ve mantık ilkelerine uygun davranmasını sağlar. Sonuçta bu üç katman birbirleriyle ilişki halinde vücudun dış etkenlere uyumunda rol oynarlar: BEYİN KABUĞU DÜŞÜNCE VE MANTIK MEZOLİMBİK SİSTEM İÇGÜDÜ, DÜRTÜ VE DUYGULANIMLA İLGİLİ İŞLEVLER HİPOTALAMUS TEMEL YAŞAMSAL İŞLEVLER OTONOM SİNİR SİSTEMİ Sempatik sistem Parasempatik sistem Organlar . HİPOFİZ Hormonlar Organizmanın dış ortama uyumu sağlanır 9 MEDULLA SPiNALiS Erişkin insanda yaklaşık 1cm çapında, 40-50 cm uzunluğunda bir kordon şeklindedir. Nöron gövdelerinden oluşan gri madde içte, beyaz madde dıştadır. Servikal, torasik, lomber ve sakral olmak üzere dört bölümden oluşur. Yüzeyinde biri önde biri arkada olmak üzere iki oluk vardır. Beynin bir uzantısı olarak vertebral kanal içinde boyundan itibaren aşağıya doğru uzanır. Yaklaşık 2. ve 3. lomber vertebralar hizasında bir huni şeklinde son bulur ve lifler halinde devam eder. Medulla spinalisin üzerini üç adet zar sarar: - Dura mater : 2. sakral vertebraya kadar devam eder. Sert kemik dokuya yakın olan zardır. - Araknoidmater : Duranın altında gevşek olarak devam eden ağsı yapıdır. Araknoid ile pia-mater arasındaki boşlukta beyin omurilik sıvısı dolaşır. - Pia-mater : Omuriliğin yüzeyini saran ince zardır. Medula spinalis, iç tarafında gri madde, dış tarafında ak maddeden oluşur. GRİ MADDE: Gri madde sayısız nöron gövdesinden meydana gelir. Ön, arka ve yan boynuzları vardır: - Ön boynuzlarda motor nöronlar yer alır ve aksonları ön köklerden çıkar. . 10 - Arka boynuzlarda duyu nöronları vardır. Arka köklerden duyu lifleri girer. - Yan boynuzlarda otonomik sisteme ait hücreler yer alır. AK MADDE: Beyaz madde gri maddeyi sarar. Miyelinli sinir liflerinden oluşmuştur. Ana görevleri segmentler arası reflekslerdir. Medulla spinalis içinde traktus denilen sinir demetleri vardır; İstemli hareketlerden sorumlu piramidal ve ekstrapiramidal traktus, efferent (veya motor) liflerden oluşur. Ayrıca afferent (veya duyusal) liflerin oluşturduğu yollar da vardır. Yine vücutta derin duyular, ağrı, dokunma ve ısı reseptörlerinden alınan duyuları talamusa taşıyan lifler bulunur. Reflekslerin merkezi de medulla spinalisdir. . 11 PERİFERİK SiNiR SiSTEMi Periferik sinir sistemi; - Kranyal sinirler - Spinal sinirler - Sinir uçlarından oluşur. KRANYAL SİNİRLER (KAFA ÇİFTLERİ) : Direkt beyinden ve beyin sapından çıkar, 12 çifttir: 1) Olfaktor sinir ---> Koku duyusunu taşır. 2) Optik sinir ---> Görme duyusunu taşır. 3) Okülomotor sinir ---> Bazı göz kaslarının motor siniridir. 4) Troklear sinir ---> Tek bir göz kasına gider 5) Trigeminal sinir ---> Yüzün büyük kısmının duyusunu sağlar. Çiğnemenin motor siniridir. 6) Abdusens siniri ---> Gözün dışa bakmasını sağlar. 7) Fasyal sinir salgısını ---> Dil, orta kulağın duyusunun yanı sıra, mimik kaslarını çalıştırır. Salgı lifleri tükürük sağlar. 8) Akustik sinir ---> İşitme ve denge ile ilgilidir. 9) Glossofaringeal ---> Farenks ve dilin 1/3 arka tarafının duyu, farenksinir sin motor ve paratiroidin salgı siniridir. 10) Vagus siniri perisaktivite ---> Solunum, kalp sindirim organlarının parasempatik siniridir. Uyarılması ile bronşlar daralır, kardiyak sistem deprese olur, barsak taltizmi ve sindirim kanalındaki salgısal artar. 11) Aksesuar sinir ---> Vagusu destekler . Boyun kaslarına dallar verir. 12) Hipoglossal sinir ---> Dilin kaslarına gider. . 12 SPİNAL SİNİRLER : Medulla spinalisin ön köklerinden motor, arka köklerinden duyu sinirleri çıkar. 31-32 çift spinal sinir vardır. Bu sinirler birleşerek servikal, brakiyal, lumbar ve sakral pleksusları oluşturur. Sakral pleksustan vücudun en uzun siniri olan siyatik sinir çıkar. SİNİR UÇLARI : Duysal sinir uçları : Özellikle dış ortamdaki değişikliklere yanıt verirler. Santral sinir sistemine afferent (assendan) liflerle uyarıyı ulaştırırlar. Duysal sinir uçları ağrı duyusunu iletenlerde olduğu gibi serbest sinir uçları ya da basınç, dokunma, ısı duyularını iletenlerde olduğu gibi enkapsüle olabilir. Motor sinir uçları (motor son plak): Sinir uyarılarını kaslara iletir. İletim asetilkolin aracılığı ile olur. . 13 SİNİR DOKUSU: Sinir sisteminin en küçük birimi olan sinir hücresine nöron denir. Nöronların % 90’ından fazlası kortekste yer alır. Sinir hücrelerinin iki önemli özelliği vardır: 1) Uyarılabilme 2) Uyarıyı iletebilme Nöronlar genelde karmaşık görünümlüdür. Çekirdek ve hücre organellerini içeren bir gövdesi ve diğer nörönlarla ilişki kurmasını sağlayan uzantıları vardır. Çekirdeği saran sitoplazmaya “PERiKARYON” adı verilir. Nöronların genelde tek bir çekirdeği vardır. Ancak bazı otonom sinir sistemi nöronları iki çekirdek içerir ve beyincikteki purkinje hücreleri veya bazı piramidal nöronların dört çekirdeği bulunur. Nöronun perikaryonunda, nörofibriller, renkli Nissl cisimcikleri, Golgi cisimciği, mitokondri, sentrozom ve çeşitli inklüzyon cisimleri bulunur. Nöronun kısa uzantılarına dendrit, uzun uzantısına akson adı verilir. Dendritler genelde diğer hücrelerden gelen uyarıları alırlar ve dallara ayrılmış gözükürler. Aksonlar sinir uyarılarını elektriksel aksiyon potansiyelleri halinde diğer hücrelere ileten uzantılardır. Pekçok sinir hücresinin aksonu miyelin kılıfla çevrelenmiştir. Miyelin kılıfı olmayan aksonlar da vardır. Miyelin kılıf bazı yerlerde boşluklar bırakır. Bu noktalara “Ranvier düğümleri” denir. Miyelinli aksonlarda uyarı, düğümden düğüme atlayarak iletildiği için uyarı iletimi daha hızlıdır. Gerek miyelinli, gerek miyelinsiz tüm sinirler “Schwann Kılıfı” adlı zarla çevrilidir. Aksonlar gövdelerinden dik açı ile ayrılan dallar verirler. Aksonlardan çıkan yan dallar bazen diğer sinir hücrelerinin gövdelerini çevreleyen fibröz bir yapı oluşturur. Bu karmaşık yapıya “SİNİR PLEKSUSU” adı verilir. Aksonlar sonlanma noktalarında dallara ve tomurcuklara ayrılır. Santral sinir sistemine çıplak gözle bakıldığında nöron hücrelerinin gövdeler, dendrit ve aksonlarının ilk kısımlarından oluşan gri maddenin medulla spinaliste ortada, beyinde ise dışta olduğu görülür. Beyaz maddeyi ise aksonların uç kısımları oluşturur. . 14 Benzer fonksiyon gören nöronların miyelinli liflerinin oluşturduğu demetlere “SİNİR TRAKTUSU” denir. Periferik sinirler, “perinöryum” denen bağ dokusu ile çevrili olan SİNİR FASİKÜLLERİNDE bir araya gelir. NÖRONLAR İŞLEVLERİNE GÖRE ÜÇE AYRILIR: 1) Motor nöronlar: İmpulsları, beyin ve omurilikten kas ve endokrin bezlere iletir. 2) Duysal nöronlar: Dış ortamdan gelen uyarıları merkezi sinir sistemine iletir. 3) Ara nöronlar (bağlantı nöronları, konnektör nöronlar): Nöronlar arası bağlantıları sağlar. Özellikle merkezi sisnir sistemi bölgelerini birbirleriyle bağlar. . 15 NÖRONUN FONKSİYONLARI: Nöronun fonksiyonu, duysal uyaranları periferden gelen duyusal (afferent) lifler aracılığı ile merkezi sinir sistemine, merkezi sinir sisteminin emirlerini, motor (efferent) lifler aracılığı ile ilgili organlara (kas veya salgı bezlerine) iletmektir. Sinir uyarısı (İMPULS), elektrik enerjisinin kimyasal enerjiye, kimyasal enerjinin elektrik enerjisine dönüştüğü fizikokimyasal bir değişim sonucu iletilir. Nöron hücresinin içindeki K+ (potasyum) oranı yüksek, Na+ (sodyum) ve Cl- (klor) oranları düşktür. Hücre dışında ekstaselüler sıvıda ise Na+ oranı yüksek, K+ miktarı düşüktür. Sodyum ve potasyumun bu dağılımı, hücre içinde, sodyumu sürekli dışarıya popalayan bir pompa aracılığı ile mümkündür (sodyumpotasyum pompası). İyon farklılıkları nedeni ile nöron hücresinin içi ve dışı arasında -70 mV’ luk bir potansiyel farkı mevcuttur. Hücre içi daha negatiftir. -70 mV’ luk potansiyel farkına “istirahat zar potansiyeli” adı verilir. Bu haliyle hücre zarı "polarize" olarak adlandırılır. Polarize zar Na+ iyonuna karşı geçirgen değildir. Sinir hücresi uyarıldığında, nöron zarının sodyuma karşı geçirgenliği artar. Pozitif yüklü Na+ iyonlarının hızla hücre içine girmesi, hücre içi negatifliğini azaltır. Potansiyel farkı -59 mV civarına gelince nöronda aksiyon potansiyeline ulaşılır ve hücre zarı depolarize olur. Aksiyon potansiyeli, uyarının akson boyunca iletilmesine yardımcı olur. . 16 Na+ + + + + + + + + + + + + + + + + + + ------------------------İstirahatteki nöron hücresi (polarize) K+ - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - 70 mV ++++++ + +++++++++++ UYARI Na+ -59 mV Depolarizasyon Uyarılar miyelinli aksonlarda daha hızlı yayılırlar. Çünkü akım, bir Ranvier düğümünden diğerine atlayarak iletilir. (ATLAMALI İLETİM) Nöronların birbiri ile iletişim kurduğu boşluklara SİNAPS adı verilir. Bir motor nöron yaklaşık 1800 kadar sinaps yapabilir. Bir sinapsta: - Sinaptik yumru (son ayak) - Sinaps aralığı - Nöron gövdesi veya alıcı organın hücresi bulunur. Nöronların aksonları, sinaptik yumrularla sonlanır. Bunlara "presinaptik terminal"de denir. . 17 Sinaptik yumruların içinde sinaptik veziküller (sinaptik kesecikler) içinde yer alan uyarıcı (eksitatör) veya baskılayıcı (inhibitör) kimyasal maddeler bulunur. Hücrenin endoplazmik retikulumunda sentezlenen bu maddelere NÖROTRANSMİTER denir. Bunlar, amin, aminoait veya peptid yapıda olabilirler. Eksitatör nörotransmiterler: Hücre zarını sodyum iyonuna geçirgen hale getirir. Hücre içi negatiflik azalır. Hücre daha kolay uyarılır hale gelir. Uyarının devamını sağlar - Asetilkolin (Ach) - Noradrenalin (norepinefrin) (NA) - Adrenalin (epinefrin) - Dopamin - Histamin - Prostaglandin - Glutamat - Aspartat İnhibitör nörotransmiterler: Hücre içine klor iyonlarıın girişini ve potasyum iyonlarının çıkışını arttırırlar. Hücre içi negatiflik artar. Hücre daha zor uyarılabilir hale gelir. Uyarının sönmesi kolaylaşır. - Gama amino bütirik asit (GABA) - Glisin (daha çok omurilik düzeyinde etkilidir) - Taurin - Prolin Sinaptik yumrularda bulunan mitokondriler, nörotransmiter sentez ve salınımında gerekli enerjiyi sağlar. Aksiyon potansiyeli değişikliği miyelinsiz sinirlerde doğrudan, miyelinli sinirlerde sıçrayarak hücre boyunca iletilir. Sodyumun hızla içeri girmesi ve depolarizasyonun başlaması sinir aksiyon potansiyel eğrisinin çıkan kolunu oluşturur. Daha sonra sodyuma karşı geçirgenlik azalır ve K+ geçirgenliği artar. Bu da repolarizasyonu başlatır ve aksiyon potansiyel eğrisinin inen kolunu oluşturur. . 18 +35 0 (-) ard potansiyel -60 (+) ard potansiyel Oluşan sivri tepeciğe "SPİKE" (spayk) adı verilir. Spike potansiyelinin amplitüdü yüksek, süresi kısadır. Spike potansiyelin inen koluna "ARD POTANSİYEL" adı verilir. Amplitüdü düşük süresi uzundur. Negatif ard potansiyel esnasında sinir hafif depolarize durumdadır. Bu nedenle eksitabilitesi (uyarılabilirliği) artmıştır. Bu devreye "süpernormal devre" adı verilir. Nedeni, spike potansiyelden sonra hücre dışında potasyum iyonlarının birikip kanalları tıkamasıdır. Pozitif ard potansiyeli sırasında ise sinirde hiperpolarizasyon söz konusudur. Eksitabilite güçleşir. Bu devreye "subnormal devre" denir. Nedeni Na+-K+ pompası sonucu sodyumun hücre dışına atılmasıdır. Spike potansiyeli süresince sinire verilen en şiddetli uyarılar bile etkisiz kalır. Bu süreye "mutlak refrakter dönem" denir. Bu süreyi takiben sinirde eksitabilite nisbeten geriye döner. Ancak sinir normalden daha şiddetli uyarılara yanıt verir. Bu devreye “rölatif (nispi) refrakter dönem” denilir. Sinir hücreleri belli bir eşik değer altındaki uyarılara yanıt vermez. Eşik değer ve bunun üzerindeki uyaranlara ise hep aynı amplitüdde yanıt verir. Buna sinirde "hep ya da hiç kanunu" denir. . 19 SİNAPS İki nöron arasındaki ileti bölgelerine sinaps dendiğini söylemiştik. Sinapslar: - Akso-somatik (1. nöron aksonu- 2. nöron gövdesi) - Akso-dendritik (1. nöron aksonu- 2. nöron dendiriti) - Akso-aksonik (1. nöron aksonu- 2. nöron aksonu) - Soma-somatik (1. nöron gövdesi- 2. nöron gövdesi) - Dendro-dendiritik (1. nöron dendriti- 2. dendriti) şeklinde olabilir. Bir nöron 1800 farklı nöronla sinaps yapabiir. Sinapstan önceki nörona presinaptik nöron, sonrakine postsinaptik nöron denir. Sinaps aralığı genelde 200-1000 Å arasındadır. Sinapslarda ileti genelde nörotransmiterler aracılığı ile olmaktaysa da, bazen elektriksel ileti veya mikst tipte de olabilir. Sinaps aralığına salgılanan nörotransmiter maddenin cinsine göre sinaptik membranın geçirgenliği değişik iyonlara karşı farklılık gösterir. Eðer nörotransmiter madde eksitatör nitelikte ise, sinaptik membran kısa bir süre için Na+ iyonuna geçirgenlik kazanır. Postsinaptik nöron içine hızla Na+ iyonu geçer ve postsinaptik membranın hücre içi negatifliği azalır. İstirahat potansiyeli, eşik değere doğru yaklaşır. Tek bir sinaps söz konusu olduğunda istirahat potansiyelindeki bu azalma, 0.5 mV gibi küçük bir değerdir ve devam süresi 15 milisaniye ı Oluşan bu küçük potansiyele eksite edici postsinaptik potansiyel (EPSP) denir. Bu bir aksiyon potansiyeli değildir. Lokal, yer değiştirmeyen bir potansiyeldir. Eğer presinaptik nörondan inhibitör bir nörotransmiter madde salınırsa, postsinaptik zarın geçirgenliği, K+ ve Cl- için artar. Hücre içindeki K+ dışarı çıkarken hücre dışındaki Cl- hücre içine girer. . 20 Böylece postsinaptik nöronda (-) yük artar ve zar hiperpolarize olur. Bu durumda nöronun uyarılabilmesi güçleşecektir. Buna inhibe edici postsinaptik potansiyel (IPSP) denir. Postsinaptik nöronun istirahat potansiyeli -70mV’ dur. 0 0 EPSP - 70 - 70 IPSP Sinaptik iletide uyarı akson ucuna geldiğinde presinaptik nöronun zarı kısa bir süre için kalsiyuma da (Ca++) geçirgenlik kazanır. Kalsiyumun hücre içine girmesi ve hücre içi kalsiyumun açığa çıkması, sinaptik ileti için ilk olaydır. Kalsiyum, veziküllerin çevresindeki mikrotübül ve filamanlardaki kasılabilir elemanları kasar ve böylece vezikülerdeki madde sinaps aralığına dökülür. Postsinaptik sinir hücresi üzerinde eksite edici sinapslarla, inhibe edici sinapsların etkisi toplanmaktadır. Aynı anda uyardıklarında EPSP ile IPSP birbirlerini nötralize eder. Eğer EPSP varlığında başka eksite edici potansiyel de gelirse, o zaman bu uyarılar birbirini etkileyerek bir aksiyon potansiyeli doğurur. Sinaps aralığında nörotransmitter maddeleri parçalayan enzimler vardır. Böylece etki çok kısa süreli olur. Örneğin asetilkolinesteraz asetilkolini, COMT (katekol-O-metil transferaz) noradrenalini parçalar. Eşik altında gelen uyarılar bir nöronu uyarmaz, ama diğer kaynaklardan gelen uyarılara duyarlı kılar. Bu tür nöronlara "fasilite olmuş" (uyarılması kolaylaşmış) nöron denir. Değişik kaynaklardan gelen uyarıların tek bir nöronda toplanmasına "konvergens" denir. Tek bir nörondan kalkan uyarıların çok sayıda nöronu uyarmasına "divergens" denir. Nörotransmitter maddeler postsinaptik reseptörlerle birleşerek etki gösterir. . hücrelerde kendilerine 21 ait Özetleyecek olursak: Uyarı geldiğinde, presinaptik nöronun akson terminalinde küçük veziküller halinde depolanan nörotransmiter maddeler, sinaps aralığına boşalır. Nörotransmiter maddeler postsinaptik nöronun akson terminalindeki reseptörlere bağlanır. Yeterli sayıda reseptör uyarıldığı zaman postsinaptik nöron zarının geçirgenliği değişir ve uyarı nörona iletilmiş olur. Ayrıca presinaptik nöronun zarında da reseptörler vardır. Ortamda fazla bulunan nörotransmiterler bu reseptörlere bağlanarak yeniden presinaptik hücreye alınırlar (reuptake) ve buradan daha fazla nörotransmiter salınmasını engellerler: Bu olaya “negatif feed-back” adı verilir. Şu halde sinaptik aralıktaki nörotransmiterler: 1) Postsinaptik reseptörlere bağlanır, 2) Reuptake ile geri alınır ve negatif feed-back olayını uyarır, 3) Ayrıca, enzimler aracılığıyla yıkılır SİNİR DEJENERASYONU: Sinire bir bası uygulandığında, eğer kan dolaşımı engellenirse sinire oksijen gidemez. Sodyum-postasyum pompa faaliyeti durur. Sonuçta sinirin fonksiyonu bozulur veya basıncın akson üzerindeki direkt etkisi ile zar haraplanabilir. Uzun süre depolarizasyon bloğu oluşur. Eksitabilite ve iletkenlik azalır. Bir sinir lifi herhangi bir nedenle kesilecek ya da ezilecek olursa, hücreden ayrı olan kısmında morfolojik, kimyasal ve fonksiyonel değişimler olur. Bunların tümüne "sinir dejenerasyonu" denir. Özellikle miyelin kılıf bozulur. Oluşan dejenerasyon ürünleri Swann hücrelerinin çoğalmasına neden olur. Bu hücreler fagozitozla dejenerasyon ürünlerini ortadan kaldırır. Eğer dejenerasyon, aksonda değil de drekt olarak hücrede olursa "retrograt dejenerasyon" adı verilir. . 22 SİNİR REJENERASYONU: Sinir liflerinin büyüme hızı insanlarda 1.5 -3.5 mm arasıdır. Çapların gelişmesi ve miyelin kılıfla sarıması daha da yavaştır ve en iyi koşularda dahi sinir çapı normalin % 80’ini aşamaz. İyileşme de bu kadar olur. SİNİR SİSTEMİNİN DESTEK DOKUSU: Sinir sisteminde fonksiyon gören nöronlar dışında destek hücreleri de vardır. NÖROGLİYA: Nöronlar arasındaki destek doku hücreleridir. İleti fonksiyonları yoktur. Nöroglia hücreleri arasında: - Ependim hücreleri - Nörogliyal hücreler - Satelit veya kapsüler hücreler - Schwann hücreleri sayılabilir. Ependim hücreleri: Beynin ventriküler boşluklarının iç yüzeyini döşeyen epitel hücreleridir. Beyin ve omuriliği saran piamater de bu hücrelerden oluşmuştur. Nöroglial hücreler: Astrositler, oligodendrositler ve mikrogliya hücreleri olmak üzere çeşitli tipleri vardır. Nöronların normal metabolizmaları, sinir hücrelerinin dejenerasyonu ve rejenerasyonunda önmeli rol oynar. Mikroglia hücrelerinin fagositoz işlevi de vardı. Satelit hücreler ve Schwann hücreleri periferik sinir sisteminin destek hücreleridir. SANTRAL SİNİR SİSTEMİNİN BAĞ DOKUSU: Santral sinir sistemi, en dışta dura mater, ortada araknoidmater ve en içte piamater olmak üzere zarlarla kaplıdır. DURAMATER: Kemiğin iç yüzünü örter. Kafatasına sıkıca yapışıktır. Vertebral kanalda kemikle ilişkisi daha zayıftır. Periostla arasında yağ dokusu, epidural venler ve gevşek bağ dokusu bulunur. ARAKNOİDMATER: Kan damarlarından yoksun ağsı bir oluşumdur. PİAMATER: Beyin ve omuriliğin üzerine sıkıca yapışık ince bir zardır. Kan damarları ve sinir dokusundan çok zengindir. . 23 MENİNGEAL BOŞLUKLAR Duramater ve araknoidmater arasında az miktarda seröz sıvı içeren bir boşluk vardır. Bu boşluğa subdural aralık adı verilir. Araknoidmater ve piamater arasında daha bol miktarda olmak üzere beyin omurilik sıvısı içeren subaraknoid boşluk vardır. Bu boşluk beyindeki, “sisterna” denilen genişlemiş boşluklarla ilişkidedir. VENTRİKÜLLER Beyinde içi sıvı dolu boşluklardır. Dört tanedir. KOROİD PLEKSUS 3. ve 4. ventrikülün tavanında bulunur. Daha az olarak yan ventriküllerde de vardır. Ventriküler sıvının çoğu buralarda oluşur. BEYİN OMURİLİK SIVISI Santral sinir sistemini travma ve yaralanmalardan koruyan ve metabolik işlevlerinde önemli rolü olan visköz sıvıdır. 80-150 ml kadardır. İçinde protein, inorganik tuzlar, şeker ve az miktarda lenfosit vardır. Ventriküller ve subaraknoid boşlukta dolaşan beyin omurilik sıvısı, sürekli olarak bir yandan yapılır ve bir yandan emilir. Bu sıvının kaynağı, koroid pleksus, piamater ve beyin dokusunun kan damarlarıdır. Emilim ise ventriküler duvarlardaki venlerden olur. SANTRAL SİNİR SİSTEMİNİN KAN DAMARLARI Beynin hemen hemen tüm kanı “KAROTİD ARTERLER”de ve “BAZAL ARTERLER”in oluşturduğu “WİLLİS POLİGONU”ndan sağlanır. Bu arterler beyinde her maddenin geçişine izin vermezler. Bu olaya KAN-BEYİN BARİYERİ denilir. Buradaki arterlerin kapiller endoteli vücudun diğer bölgelerininkinden daha az geçirgendir. Santral sinir sisteminde lenfatik damarlar yoktur. OTONOM SİNİR SİSTEMİ . 24 Bizim istemimiz dışında olan olayları düzenler. Sindirim, metabolizma, salgı, sıvı dengesi, ısı regülasyonu, dolaşım, üreme ve benzeri organik aktiviteleri yürütür. Bazı durumlarda bazı hormonlar, otonom sinir sisteminin transmiter maddeleri olarak görev yaptığından, endokrin sistem de otonom sistemin bir parçası olarak görülür. Transmitter maddeler (noradrenalin, asetilkolin), direkt olarak dokularda yer alan metabolik olayları etkiler ve sekresyon ya da kontraksiyon gibi özel işlemlere yol açar. Olay sinirin uç noktasında, lokaldir. Endokrin bezler ise sekresyonlarını kana salar ve daha genel yanıt oluşturur. Otonom sistemin SEMPATİK ve PARASEMPATİK olarak birbirlerine zıt çalışan iki kısmı vardır. Periferik sempatik liflerin en önemli Adrenerjik lifler olarak da adlandırılır. transmiteri noradrenalindir. Parasempatik sisteminki ise asetilkolindir ve kolinerjik lifler olarak isimlendirilir. . 25 Sempatik sistem Parasempatik sistem Kalpte : İleti oluşumu İleti zamanı Atrium kasılması Ventrikül kasılması Uyarıcı etki Hızlanır Kısalır Artar Artar İnhibitör etki Azalır Uzar Azalır - Kan damarları : Genelde tonüs artar Genelde tonüs azalır (alfa eseptörlerde daralma, beta2 reseptörlerde genişleme sağlanır) Deri Kas Konstrüksiyon Konstrüksiyon ve dilatasyon - Dil Koronerler Konstrüksiyon Konstrüksiyon ve dilatasyon Dilatasyon Dilatasyon Beyin Ak maddede hafif konstriksiyon Hafif dilatasyon ve konstriksiyon Konstrüksiyon - Depolarda boşalma - Dış genitaller Konstrüksiyon Dilatasyon (ereksiyon) Prostat Konstrüksiyon Abdominal damarlar Karaciğer Diğer düz kaslar İnhibitor Hızlandırıcı Sfinkler ani interna Kontraksiyon Relaksasyon Bronşlar Relaksasyon Kontraksiyon Erektör pili Kontraksiyon - Mesane kası Relaksasyon Mesane iç sfinkteri Kontraksiyon Kontraksiyon (işeme) Relaksasyon Barsak . 26 Sempatik sistem Parasempatik sistem Vaz deferens ve seminal kese Kontraksiyon (ejakülasyon) - Uterus Relaksasyon - Gebelik Kontraksiyon - Dilatasyon Kontraksiyon Sekresyon - Müköz tükrük salgısı artar. Ağızda kuruluk hissi Sekresyon Gözbebeği Bezler Ter bezi Tükrük bezi Gastrik, pankreatik ve barsak bezleri Sekresyon Gözyaşı bezi Sekresyon Karaciğer Adrenal medulla Langerhans adacığı . Glikojenoliz Kolerezis Hormon salınımı - - Hormon salınımı 27 Otonomik üst merkezlerin bulunduğu beyin bölgesi diensefalondadır. Hipotalamus, omurilik ve beyin sapı tarafından yönetilir. Sempatik sinirler spinal kordun torako-lumber bölümlerinden daha çok, intermediolateral gri kolondan çıkar. Aksonlar, spinal kordun ön köklerinden medulla spinalisi terkeder. Aksonların çoğu miyelinli preganglionik liflerdir. Ganglionlarda çoğu miyelinsiz postganglionik sekonder viseral motor nöronlarla sinaps yapar. Sempatik trunkus ve prevertebral ganglionlarda sonlanır. Parasempatikler kraniyal ve sakral bölgeden çıkar. Preganglionik lifleri uzun, postganglionik lifleri kısadır. Nörondan çıkıp bir gangliyonda sinaps yapmamış liflere pre-gangliyonik lifler denilir. Pregangliyonik liflerde hem sempatik, hem parasempatik sistemin nörotransmiteri asetilkolindir. Gangliyondan sonraki nöronlar post-gangliyonik lifleri oluşturur. Parasempatik sistemde nörotransmiter asetilkolin, sempatik sistemde noradrenalindir. Sempatik uyarýlar ve ß reseptörler aracılığı ile effektör organda etki gösterir. Alfa reseptörler alfa-1 ve alfa-2, beta reseptörler beta-1 ve beta-2 olarak ayrılır. Farklı organlarda farklı miktarlarda bulunur ve organın sempatik uyarıya verdiği cevabı belirlerler. Parasempatik uyarılar muskarinik ve kolinerjik reseptörler aracılığı ile etki gösterirler. . 28 REFLEKS : Zarar verici bir uyarana karşı veya vücudun içinden ve dışından aldığı çeşitli uyarılara karşı vücudu korumak veya normaql koşulları sağlamak amacına yönelik, isteğimize bağlı olmayan, otomatik bir tepkidir. Duyusal sinirden gelen sinir uyarısının, beyne gitmeden, direkt medulla spinalis düzeyinde, motor sinire geçmesi sonucunda oluşur. Omurilik refleksleri, iki yolla oluşabilir: 1) Monosinaptik yol: Refleks uyarısı doğrudan doğruya ön motor nörona giden yolu kullanır. Bu tür reflekslere monosinaptik refleks adı verilir Örneğin: Geri çekme refleksi 2) Polisinaptik yol: Uyarı ön motor nörona gitmeden önce bir veya daha fazla ara nörondan geçer. Bu tür reflekslere polisinaptik refleks adı verilir. Örneğin: Kas gerilme refleksi . 29 REFLEKS ARKI Refleks, organizmanın içten veya çevredeki ortamdan gelen uyarılara karşı istemsiz verdiği bir yanıttır. Örnek olarak, farkında olmaksızın elimizi bir ısı kaynağının önüne yaklaştırdığımızda otomatik olarak temasın ortaya çıkarmış olduğu acı veren bir stimulus sonucunda elimizi uzaklaştırırız. Bu istemsiz bir hareket veya başka deyişle reflekstir. Normal bir savunma reaksiyonu söz konusudur. Burada kas kasılması, bedeni, zarar verici stimulustan uzaklaştırarak savunma amacına sahip olan hareketin gerçekleşmesine izin verir. Bu reaksiyon tipi refleks arkı (kavsi) ismini alır. Her refleks kavsi en az 5 eleman içerir. 1- Duyarlı reseptör: Ağrı, ısı, basınç, vb. uyarıları alan sinirsel yapılardır. 2- Duyarlı getirici lif: Periferik reseptörden kalkan boynuzuna doğru yönelirler. sinir lifleri medulla 3- Medulla spinalis, arka boynuz: Bu düzeyde üst serebral yapılar ile karşılıklı (istemli uyarılar). spinalisin arka bağlantılar mevcuttur 4- Medulla spinalis, ön boynuz: Medulla spinalisten çıkarak motor nöronlar aracılığı ile alıcı organa ulaşan götürücü yolun başlangıç yeri. 5- Götürücü yol: Alıcı organa, yani kasa ulaşan yol. Refleks arkı sadece savunma amaçlı olarak ortaya çıkmaz. Aynı zamanda bedenin boşlukta durmasını sağlamak için postürün kontrolünü de yapan bir mekanizmadır. Dik duruşun devam etmesi postüral kontrolün bir örneğidir. Postural kontrolün otomatik olarak yapılması proprioseptif reseptörler aracılığı ile olur. Bu reseptörler kas, kiriş, eklem gibi yapılarda bulunurlar ve vücudun gerilim ve durumu hakkında santral sinir sistemine liflerle bilgi veren hassas sinir uçlarıdır. (KAS İĞCİKLERİ) . 30 Kas gevşeme-kasılma refleksi miyotaktik refleks adını alır. Bu refleksle, kas tonusu yani kasın dinlenme halinde bile hafif bir kasılma durumunda olması sağlanır. Böylece kasların dinlenme durumda tamamen gevşemesi veya sarkması önlenmiş olur. Dik duruşun devam ettirilmesi ve bedenin ayakta kalmasının sağlanması için yerçekimine karşı çalışan kasların (paravertebral kas sistemi, fleksör kaslar, vb.) minimum derecede devamlı olarak kasılması gereklidir. Kas tonusu hem omurga üzeri, hem de medullar (periferik) merkezlerden gelen uyarıcı ve inhibitör stimuluslar ile ayarlanır. Kas tonusu aynı zamanda istemli hareketlerin yerine getirilmesine de izin verir. Beyinden, medulla spinalis motor nöronlarına gelen uyarılar refleks arkının mekanizmaları üzerinden devreye girerek hiyerarşik olarak istemli hareketleri oluştururlar. Periferik düzeyde kas tonusü motor nöronlarýn yoğun uyarılması ile oluşabilecek aşırı bir kasılmayı önleyen, inhibitör lifler tarafından ayarlanır. Bu inhibisyon, GABA (gama aminobütirik asit) ve glisin isimli inhibitör nörotrasmiter ler sayesinde meydana gelir. KAS KASILMASI Görüldüğü gibi kas tonusunun korunması devamlı olarak tonik miyotatik refleks tarafından sağlanır. Tonik miyotatik refleksin hiperaktivasyonu nedeniyle ortaya çıkan patolojik müsküler tonus artışı, spazm (kontraktür) olarak tanımlanır. Spazm ağrı yapar. Ağrı spazmı artırır. Hiperaktivasyon, kaslarda, eklemlerde ve intervertebral bulunan sayısız patolojilerin neden olabileceği bir durumdur. . 31 disklerde DUYU ORGANLARI Özelleşmiş sinir reseptörleri tarafından duyularımızı algılarız. 5 duyumuz vardır. Görme Göz Dokunma Deri Tad alma Dil İşitme Koklama . Kulak Burun 32 AĞRI FİZYOLOJİSİ . 33 AĞRI FİZYOLOJİSİ Ağrı, deride her yöne yayılan ve birbiriyle anostomoz yapan (birleşen) serbest sinir uçları ile alınır. Ağrı A, B ve C grubu liflerle taşınır. A lifleri yanıcı, batıcı ağrıyı, C lifleri künt ağrıyı (sızıyı) taşır. Ağrı = Yanıcı ağrı (kozalji), künt ağrı (sızı), zonklayıcı ağrı, kramp tarzında ağrı, keskin ağrı, mide bulandırıcı ağrı, elektiriksel tarzda ağrı şeklinde hissedilebilir. Ağrı, vücutta bir haraplanma ve bozulmayı bildirir. Vücudu zararlı uyaranlardan korumaya yönelik bir habercidir. Lewis'in ağrı metabolitleri denilen serotonin, histamin ve bradikininler, doku haraplanmasında oluşan ağrı uyarıcılarıdır ve serbest sinir uçlarını uyarır. Ayrıca prostaglandin sentezini de artırır. Fazik ve tonik reseptörler, uyarının verildiği anı, şiddetini ve uyarının bittiği anı bildirirler. Fazik reseptörler, hemen adaptasyon gösterir. Tonik reseptörler geç adaptasyon gösterir. Daha hayati reseptörler devamlı uyarı gönderebilirler. Ağrı reseptörleri, tonik reseptörleri uyarır. Aðrıyı uyandıran uyaran değerine, "ağrı eşiği" denir. Telkin ve cesaret ağrı eşiğinde yükselme yapar. Bazı şartlarda ağrı eşiği azalır. Uyarıyla normalden daha şiddetli ağrı duyulur. "Hiperaljezi" denir. Sinirsel iletimde hızlanma mevcuttur. Ağrıya karşı iki tür reaksiyon vardır : a) Psişik reaksiyon b) Motor reaksiyon Ağrı uyaranları, spinal korda girince geri çekilme refleksini uyarır. . 34 AĞRI : a) Yüzeysel ağrı : Kesici, yakıcı özelliktedir. b) Derin ağrı : Deri dışındaki doku ve organlardaki ağrıdır. Kas, kemik, kiriş, eklem ve arterlerin kimyasal mekanizma ile uyarılması ile oluşur. Yüzeysel aðrıya göre daha künt ve uzun sürelidir. c) İç organ ağrısı : İçi boş organların gerilmesi ile oluşur. Daha zor lokalize edilir. P faktörü, iskemik durumlarda aðrı yapan faktördür. Kas spazmında da ağrı olur. Nedenleri : 1) Kasılan kasların, intramuskuler (kas içi) kan damarlarını sıkıştırması sonucu, lokal kan akımı azalır ya da tamamen kesilir. 2) Kas kontraksiyonuna bağlı olarak, kasın metabolizma hızı artar, oksijen gereksinimi artar. Bu nedenle kas spazmı rölatif bir kas iskemisine neden olur ve iskemik ağrılar oluşur. İç organların iritasyonundan (tahrişinden) oluşan viseral ağrıların, vücut yüzeyinin çeşitli bölgesinden hissedilmesine "yansıyan ağrı" denir. Örneğin kalp ağrısı, sol omuz, sol kol, sırt bölgesine yayılarak hissedilir. Bazı organlar ağrıya duyarlı değildir. Miyokard, pankreas, duodenum, kas, tendon, periost, deri ve arterler aðrıya duyarlıdır. . 35 ATEŞ FİZYOLOJİSİ . 36 ATEŞ FİZYOLOJİSİ Vücut sıcaklığı beyinde, hipotalamusta özel bir merkez tarafından düzenlenir. Bu merkez bir termostat görevi yaparak vücutta ısı üretimi ile ısı kaybı arasındaki dengeyi korur. Vücutta metabolizma hızı oranında ısı açığa çıkar. Bu da oksijen harcanması demektir. Kas dokusu ısı üreten aktif bir dokuyken, yağ dokusu hipoaktiftir. Aktif doku daha sıcaktır. Enerji bir kez ısı enerjisine dönüştü mü, iş için kullanılamaz. Normal vücut ısısı, ölçüm yerine göre değişir. Oral, rektal, deriden ölçüm arasında fark vardır. Koltuk altından, deriden ölçüm için 36.5 o C normal kabul edilir. Ölçümün yapıldığı zaman da önemlidir. Sabah ölçümü, akşam ölçümünden 1o C daha düşüktür. Kadınlarda ovülasyon sonunda, progesteron hormonu nedeni ile ısı artar. Çocuklarda ısı genelde daha yüksektir. En çok ısı kaybı, ekstremitelerden olur. Vücut radrasyonla çevreye ısı verir veya alır. Buharlaşma yolu ile de ısı kaybedlir. Solunum havası ve esas önemlisi deri yolu ile ısı kaybıdır. Deri damarları büzülerek veya genişleyerek ısı kaybını ayarlarlar. Yağ dokusu iyi bir iletken değildir. Bu nedenle cilt altı yağ dokusu kalın olan insanlar daha az üşür. Isı düzeninde bir denge söz konusudur. Bunu sağlayan faktörler, ısı yapımını artıran maddeler, hormonlar, sempatik aktivite artışı, katekolaminler, tiroid hormonu, besin özellikleri spesifik dinamik etki, titremedir. . 37 Böylece çevre ısısı düşse bile, insanın iç ısısı sabit tutulur. Karaciğer de kan ısısında düşme olduğunda metabolizmayı artırarak vücut ısısını artırmaya yardımcı olur. Isı kaybını engelleyen fektörler : - Vazokonstriksiyon - Terlemeyi inhibe eden giyecekler - Büzülme - Yemek ihtiyacında artma - Titreme Isı kaybını sağlayan faktörler : - Vazodilatasyon - Soğuk ortam - İnce giysi - Metabolik hareketlerde azalma - Daha az besin Vücut ısısının aşırı artışı organizma için zararlıdır. Bakteri veya diğer mikroorganizmalar vücuda girdiğinde, lökositlerin bir bölümünden pirojen maddeler salınır. Bu maddeler vücut ısısını artırıcı, protein yapıda maddelerdir. Lökotrienler ve prostaglandinlerin sentezi artar ve bu maddeler ısı merkezinin dengesini daha yüksek ısı için uyarır ve vücut ısısı yükselir. . 38