John Dewey 1859 1952 yılları arasında yaşamış, Amerika`nın en

advertisement
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
EĞİTİM EKONOMİSİ VE PLANLAMASI YÜKSEK
LİSANS PROGRAMI
EĞİTİMDE KALİTE YAKLAŞIMLARI DERSİ
JOHN DEWEY’İN EĞİTİM FELSEFESİ
Gaye Ünver
Yrd. Doç. Dr. Hasan Hüseyin Aksoy
Ankara
2006
1
John
Dewey
1859-1952
yılları
arasında
yaşamış,
Amerika’nın
en
önemli
filozoflarındandır. Dewey’e göre felsefe eleştirel, yapıcı ve yeniden yapıcı olmalıdır. Yani
felsefenin görevi mutlak doğruları bulmak ve tanımlamak değildir. Felsefenin metodu bilim
gibi deneyci olmalıdır. Felsefe insan hayatının farklı yönleri arasındaki ilişkileri araştırmalı ve
en önemli toplumsal sorunlarla ilgilenmelidir. Dewey’e göre günün en önemli problemi
sosyal, ahlaki ve eğitsel olanlardır. Dewey felsefeyi bir araştırma metodu olarak tanımlar.
Toplumsal hayatın pratik nedenleriyle ilgilendiği zaman felsefe üstüne düşen görevi yerine
getirmiş olur. Felsefenin bir diğer görevi ise, insan zihnini önyargılardan kurtarmak, özgür
kılmak ve dünya hakkındaki algılarını çoğaltmaktır.1
Dewey’in dünyayı eğitim ve kanunlarla daha iyi yaşanacak bir yer yapma misyonunu
üstlenmiş toplumsal bir reformcu olduğu da söylenebilir.2 Eğitime verdiği büyük önem,
konuyla ilgili yazdığı bir çok eserinden ve de 1894 yılında Chicago Üniversitesi Bölümü
felsefe ve psikoloji bölümü kürsü profesörlüğüne çağrıldığında, bu teklifi ancak bölüm içine
pedagojiyi de alacak şekilde yeniden düzenlenirse kabul edeceğini belirtmesinden açıkça
anlaşılır. Bunun üzerine gerekli düzenlemeler yapılmış ve Dewey Chicago üniversitesinde
felsefe psikoloji ve pedagoji bölümü müdürü olmuştur. 3
Bu yeniden düzenlemeyi istemesinin nedenleri onun eğitimle ilgili düşüncelerini
yansıtmaktadır. Öncelikle, Dewey öğretmen yetiştirmenin üniversitelerde ciddi bir şekilde
yapılmasını istiyordu. Ayrıca düşüncelerini deneyeceği bir laboratuar-okul ihtiyacı
duyuyordu. Bu nedenlerden de anlaşılacağı üzere, Dewey’e göre eğitim ciddi bir bilimsel
disiplin olarak ele alınmalı ve öğretmen yetiştirmekten eğitim teorilerine kadar bütün
çalışmalar bilimsel metotlarla uygulanmalı ve test edilmelidir. Ona göre eğitim sürekli
toplumun değişmesiyle birlikte yeniden düzenlenmeli ve biçim değiştirmelidir.4 Bu amaçla,
Chicago Üniversitesinde bir laboratuar Okul kurmuş ve 1896’dan 1904’e kadar yönetmiştir.
Dewey’in eğitim felsefesini oluşturan temel unsurlar şu şekilde belirtebiliriz.
1234-
Öğrenen; yaşayan bir organizma, yaşamını sürdürmek için etki veya
enerjiye sahip biyolojik ve sosyolojik bir fenomendir.
Öğrenen hem doğal hem de sosyal bir çevrede yaşar.
Kendine özgü davranışlarla hareket eden öğrenen birey çevreyle sürekli bir
ilişki halindedir.
Çevreyle ilişkisinde birey ihtiyaçlarını karşılamak için uğraşırken
problemlerle karşılaşır.
1
Power, E. (1982) s.101-102
Gutek, G. (2001) Yayınları s.94
3
Dewey,J. (1987) s. 5
4
aynı. s.6
2
2
5-
Problemleri çözme sürecini öğrenmesi çevre içinde gerçekleşir.5
Bu çalışma iki bölümden oluşacaktır. Birinci bölümde Dewey’in Eğitim felsefesi
ayrıntılı olarak açıklanacak, ikinci bölümde ise Dewey’in Eğitimi bir bilimsel disiplin olarak
nasıl gördüğü tartışılacaktır.
I. BÖLÜM
DEWEY’İN EĞİTİM FELSEFESİ
Dewey’in 1896 yılında kurduğu laboratuar okulu deneycilik felsefesine uygun olarak
kurulmuştur. Yani test edilmiş eğitim teorileri doğrultusunda oluşturulmuş deneysel bir
okuldur. Bu okulda 4 yaşından 14 yaşına kadar çocuklara grup olarak çalışma olanağı
sağlanmıştır. Öğretim yöntemi olarak oyun, araştırma, doğa araştırması ve kendini ifade gibi
aktiviteler kullanılmıştır. Dewey’e göre bu aktiviteler, öğreneni uyaracak ve ona önceki
yaşantılarını hatırlatacak şekilde düzenlenmelidir. Bunun için de okul küçük bir toplum
modeli haline getirilmelidir. Böylece hem öğrencilerin bireysel eğilimleri yönlendirilir, hem
de daha geniş toplumsal eylem tecrübeleri oluşturmalarına yardımcı olunur. Dewey bu okul
hakkında şunları söylemiştir.
Bu kavramın altında yatan anlam, okulun bir laboratuar olmasıdır. Nasıl ki biyoloji,
fizik veya kimya laboratuarlarında bu alanlara ilişkin çalışmalar yapılıyorsa, bu
laboratuarda da eğitim üzerine çalışılır. Herhangi bir laboratuar gibi, bunun da iki
temel amacı vardır. 1)Kuramsal yargıları ve ilkeleri araştırmak, tanımlamak,
serilmemek, eleştirmek, 2)Olay ve ilkelerin özel bir biçimde kısa açıklamalarını
yapmaktır.6
Dewey’e göre, çocuklar yaparak, deneyimleyerek öğrenirler. Öğrenciler okullarda
yaşayarak yaşamayı öğrenmelidir. Eğitim deneyimlerin sürekli yeniden yapılandırılmasıdır.
Bu aynı anda hem eğitimin amacı hem de sürecidir.7 Yani başka bir deyişle, eğitim gelecek
yaşama hazırlık değil, yaşamın kendisidir. Eğitim nasıl sosyal bir süreç ise, okul da çocuğa
bütün toplumsal değerlerin konsantre olarak sunulduğu, varolan toplumsal hayatın
basitleştirilerek bir model haline getirildiği toplumsal bir kurumdur. Okul o günkü hayatı
aynen yansıtmalıdır. Çocuk varolan hayatın karmaşıklığından dolayı zorlanır ve aklı karışır.
Bu yüzden okul hayatı aşamalı olarak gelişmeli, öncelikle çocuğun ev hayatından alışkın
olduğu aktivitelerle başlamalıdır. Ev hayatı da toplumsal hayatın bir biçimidir. Çocuk zihinsel
5
Gutek, s. 104
aynı, s.95,96
7
Dewey, J. (1897) My Pedagogic Creed.
6
3
ve ahlaki olarak ilk buradan beslenir. Okulun görevi evde kazandığı bu değerleri genişletmek
ve derinleştirmektir.8
Bu nedenle, okulun üç temel işlevi vardır; kültürel mirası sadeleştirmek, daraltmak ve
dengelemek. Okulun sadeleştirme işlevinin nedeni konuları öğrenenin olgunlaşma ve bilinç
düzeyine getirmektir. Okul, ayrıca, kültürel mirasın konularını daraltıp, özetleyerek
sunmalıdır. Üçüncü işlevi ise, demokratik bir toplumun gerekliliğidir. Toplum pek çok farklı
gruplardan oluşur. Çocukların diğer gruplardaki bireyleri anlayabilmek için yardıma
ihtiyaçları vardır. okul bu yardımı veren, farklı yaşantıları anlayabilen, uyum gösterebilen
bireylerin yetiştirildiği bir kurum olmalıdır.9
Eğitimin toplumsal misyonu demokratik toplumun etkili üyelerini yetiştirmektir.
Otoriter bir okul demokratik bir toplum için iyi bir örnek sağlayamaz. Öğrencilerin okul
ortamında, toplumun eşit, değerli ve sorumluluk sahibi üyeleri olmasına uygun eğitsel
deneyimler
yaşaması
gerekir.
Eğitim
kurumları
gençleri
grup
değerleriyle
toplumsallaştırdığından, demokratik eğitim deneyci bir çevreden veya araştırma merkezli
okuldan meydana gelir. Dewey geleneksel eğitim metotlarına karşı çıkar, ama ilerlemeci
eğitimin özgürlüğü tek kural olarak sunmasına da karşıdır. Çünkü ona göre öğrenmenin
gerçekleşmesi için bir düzen gereklidir ve net bir deneyim teorisine dayalı sistem
oluşturulmalıdır. Bu deneyim teorisinin bir ayağı sürekliliktir. İnsanlar doğdukları andan
itibaren toplumda yaşamaları için gerekli becerileri öğrenmeye başlarlar. Dewey yaşanılan her
deneyimin olumlu ya da olumsuz bize bir şey öğrettiğini, bu deneyimlerin birikerek
gelecekteki öğrenmelerimizin temelini oluşturduğunu söyler. Buradan deneyim teorisinin
ikinci ayağı ortaya çıkar. Şu anki deneyimimiz geçmişteki deneyimlerimizle etkileşim sonucu
ortaya çıkar. Daha önce de bahsettiğim gibi, bir öğrencinin okulu severken diğerinin
sevmemesinin nedeni de budur. Çünkü her deneyim farklı kişilerce farklı algılanır.
Eğitimcilerin bunu anlamsı gereklidir. Onlar öğrencilerin geçmiş deneyimlerini kontrol
edemezler ama öğrencilere daha iyi ve uygun eğitsel durumların sunulabilmesi için bu geçmiş
deneyimleri anlamaya çalışabilirler. Eğer bu anlaşılır ve buna uygun eğitsel durumlar
yaratılırsa, o zaman çocuklar için anlamlı olan kaliteli bir eğitimden söz edebiliriz. 10
Dewey günümüzde eğitimin başarısızlık nedenlerinden en önemlisinin okulu
toplumsal hayatın bir biçimi olarak kabul etmemekten ve çocukların geçmişteki
8
9
aynı.
Gutek, s.112
10
Neill, J. (2005)
4
deneyimlerine önem vermemekten kaynaklandığını düşünüyor. Günümüzdeki eğitim anlayışı
okulları belli bilgilerin verildiği, belli derslerin öğrenildiği, belli alışkanlıkların kazandırıldığı
bir yer olarak görüyor. Bu geleneksel eğitim anlayışının sonucudur.
Bu anlayışa göre, eğitimin konusu geçmişte çalışılmış bilgi ve becerilerden
oluşmalıdır. Okulun görevi de bunları yeni nesillere aktarmaktır. Bütün bunların öğretilme
nedeninin çocukları geleceğe hazırlamak olduğu söylenir ama
bunlar çocuğun hayat
deneyimin bir parçası olamadığından gerçek anlamda eğitici olamazlar. Çünkü gençlerin
varolan kapasitesiyle, o ana dek elde etmiş oldukları deneyimle, öğretilenlerin arasımda
büyük bir uçurum vardır. Bu uçurum o kadar geniştir ki, öğrenme sürecinde öğrencilerin aktif
katılımını engeller. Bu anlayışa göre öğrenmek büyüklerin kafasındaki ve kitaplarda olanların
kazanılmasıdır. Dahası geleneksel eğitim anlayışında, öğretilenler durağan bitmiş bilgiler
olarak öğretilmelidir. Bu bilgilerin nasıl üretildiği ya da gelecekte nasıl değişmelere
uğrayacağı anlatılmaz. Yetişkinlerin ahlaki standartları ve bilgileri gençlere empoze dilmeye
çalışılmaktadır. İyi öğretmenler, sanatsal yöntemlerle bu durumu saklamaya çalışsa da bilgiler
ve tutumların empoze edildiği gerçeği değişmez. Oysa yukardan empoze etmeler,
bireyselliğin gelişmesine ve dışavurumuna engeldir. Dışsal disiplin özgür aktiviteye zıttır.
Metinlerden ve öğretmenlerden öğrenme, deneyimleyerek öğrenmeye zıttır. Geleceğe
hazırlanmak bu günün fırsatlarını kaçırmaya neden olur. Son olarak da durağan amaçlar ve
materyaller sürekli değişen bir dünyaya zıttır. 11
Dewey’e göre eğitimin kendi dışında bir amacı yoktur ve olmamalıdır. Yani eğitim
kendi kendinin amacıdır. Ona göre eğitilecek kişi toplumsal bir varlıktır ve toplum da kişilerin
organik bir bütünüdür. Eğer toplumsal faktörü çocuktan ayırırsak soyut bir varlık kalır, eğer
kişi faktörünü toplumdan alırsak da cansız bir kütle kalır. Bu nedenle, eğitim çocuğun
kapasitesine, ilgi alanlarına uygun, psikolojik olarak içselleştirerek başlamalıdır. Bütün eğitim
kişiyi insan ırkının sosyal bilincine katılımıdır. Bilinçsiz eğitim doğumla, kişinin aşamalı
olarak insanlığın entelektüel ve ahlaki kaynaklarını paylaşmasıyla başlar.dünyanın en formel
ve teknik eğitimi bile kişiyi bu genel süreçten koparamaz, sadece onu farklı şekilde organize
edebilir. Çocuğun toplumsal birliğin bir parçası olmasıyla gerçek eğitim başlar. Bir eylemde
bulunur ve aldığı karşılıktan bunun sosyal olarak ne anlama geldiğini öğrenir. Eğitimin her
aşamasında toplumsal olana referans gereklidir.12
11
12
Ratney, s. 656-657
Dewey. (1897)
5
Dewey’e göre, çocuklar gerçek bir dünyada yaşamak için ve bu hayatta kaçınılmaz
olarak karşılarına çıkacak problemleri çözecek şekilde eğitilmelidirler. Bu yüzden de
müfredat test edilmiş deneyimlerden ve çocukların ihtiyaçlarıyla ilgileri göz önünde
bulundurularak oluşturulmalıdır.13 Dewey’e göre okullarda toplumsal hayatla ilişkili olmayan
konular öğretilerek çocuğun doğasını bozar. Ona göre okuldaki derslerin merkezi ne edebiyat,
ne bilim, ne tarih ne de coğrafya olmamalıdır. Merkezde çocuğun kendi sosyal aktiviteleri
olmalıdır.14
Müfredat da önceden kesin olarak hazırlanmış, değişmez olmamalıdır. Öğrencilerin
ilgi ve yeteneğine göre süreç içinde yeniden düzenlenebilme esnekliğine sahip olmalıdır.15
Ayrıca müfredat çocukların bireysel farklılıklarına hitap edecek şekilde düzenlenmelidir.
Çünkü herkes birbirinden farklıdır ve aynı şey aynı metotlarla onlara sunulsa bile farklı şeyler
deneyimleyeceklerdir. Bu da bazılarının okulu severken, bazılarının nefret etmesine neden
olacaktır. Ayrıca müfredatta yaşamda bulunan tüm uğraş alanları bulunmalıdır. Yaşamdan
seçilen konular kuramdan çok uygulama yoluyla öğretilmelidir.16Müfredattaki konuların
geleneksel, pragmatik olmayan okulların konularından çok da farklı olmasına gerek yoktur.
Temel farklılık ve en önemli ayrım şudur; müfredattaki konular ne kadar araştırılmış,
çalışılmış ve üstlerinde uzmanlaşılmış olsun, alsa mutlak doğrular olarak öğretilmemeliler, bu
bilgilerin sadece test edilmiş hipotezler olduğu mutlaka belirtilmelidir. Bu bilgilerin pratikte
işe yaradıkları için benimsendikleri ve değişime açık oldukları öğrencilere anlatılmalıdır. 17
Bu düşüncenin altında İlerlemeci felsefenin temel fikri yatar. Darwin’in Türlerin
Kökeni kitabından çok etkilenmiş olan Dewey, her şeyin değiştiğine, hiçbir şeyin aynı
kalmadığına inanıyordu. Yani insan için tek gerçek, sürekli değişmeye dayanan yaşantıdır. Bu
düşünceye göre, insan zihni deneyimleriyle gelişir. İnsan bu açıdan çevresiyle etkileşim içinde
olan bir varlık olduğundan sürekli gelişir ve oluşum halinde bulunur. Eğitim de sürekli
değişme ve farklılaşma anlamına gelen doğa yasası tarafından belirlenmelidir. Sürekli
değişmenin sonucunda, son gerçeğe ulaşmak mümkün değildir, zaten öyle bir son gerçek de
yoktur.18
Bilginin denenmiş ve kanıtlanmış doğrular olması, pratik değeri varsa yani işimize
yarıyorsa doğru kabul edilmesi bu nedenledir. Ama sürekli değişim olduğundan bu doğrular
13
Power. s. 138
Dewey.(1897)
15
Sönmez, s.99
16
aynı, s.98
17
Power. s.138
18
Sönmez, s.96
14
6
da sürekli değişmektedir. Bundan dolayı, Dewey mutlak bilgi yoktur, bilgi göreli ve
aposterioridir der. Daha önce, Dewey’e göre felsefenin misyonunu açıklarken bahsettiğim
gibi, bilgiyi arama amacımız doğayı açıklamak ve bilmek değil, onu denetlemek ve yeniden
yaratmaktır. Bu amaçla bilgiyi ararken bilimsel yöntem kullanılmalıdır. Bilimsel yöntem, bize
güçlük yaratan bir durumla karşılaştığımız zaman başlar. Bu sorunu çözmek için problemi
tanıma, olası çözümleri belirleyip denenceler kurma ve bu denenceleri test etme
aşamalarından geçeriz. Eğer yanlış sonuca ulaşılırsa en başa probleme geri dönülür. Yani bu
yöntem bir deneme yanılma sürecidir ve problemin çözümüne dek devam eder. 19 Öğrenme
sürecinde de, bu deneme- yanılma metoduyla doğruya ulaşma işini öğrencinin kendisi
yapmalıdır.20 Araştırma yaparak, bilimsel yöntemi kullanarak problemlere çözümler
üretmelidir. Öğrencilerin sınavları da ezbere dayanmamalı, hayatta karşılaşabileceği türde bir
problemi bilimsel yöntem kullanarak çözmesi istenmelidir.21 Yani öğrencilerin ne bildiğinden
çok bilgiye ulaşma yöntemlerini öğrenip öğrenmediklerine önem verilmelidir. Sınavların
amacı çocuğun toplumsal hayata uyumunu test etmek ve en faydalı olabileceği ve en çok
yardım görebileceği yeri ortaya çıkarmaktır.22
Günümüzdeki okul sisteminde, okulun toplumsal hayatın bir formu olarak kabul
edilmemesinden dolayı da eğitim sürecinin kontrolü hep öğretmenden geliyor. Dewey bu
anlayıştan kaynaklanarak varolan öğretmenin görevi ve yerine karşı çıkar. Ona göre
öğretmenin görevi belli düşünceleri ve belli alışkanlıkları öğrencilere aktarmak değildir. Onlar
geniş ve açık bir eğitsel sürecin rehberleridirler. Öğretmenin yapması gereken, toplumun bir
parçası olan çocuğu etkileyecek etkileri seçmek ve çocuğun bu etkilere karşı tepkilerini
oluşturmasına yardımcı olmaktır. Hayat disiplininin çocuğa nasıl geleceği konusunda bilgili
olmalıdırlar.23 Bu nedenle zengin deneyimlere sahip ve kullandığı metotların ustası
olmalılardır.
Öğrencilerin yardımına koşmaya hazır olmalılardır ama aynı zamanda onları özgür
bırakmalı, doğrudan deneyimin öğrenilmiş deneyimden her zaman daha iyi olduğu ilkesine
göre hareket etmelidirler. Öğrencileri hayatı doğrudan tatmaları ve asla ikinci el bilgi ve
deneyimlerle tatmin olmamaları konusunda cesaretlendirmelidirler.24 Cesaretlendirmenin,
yaparak öğrenmenin, proje çalışmalarının olduğu bir ortamda ise sessizlik beklentisi ve katı
aynı, s.97
aynı, s.99
21
Sönmez, s.105
22
Dewey. (1897)
23
aynı
24
Power. s.140
19
20
7
bir disiplin olmamalıdır. Çünkü klasik eğitimdeki gibi elini kolunu bağlamış, öğretmeni
dinleyen öğrenciler arzu edilmemektedir. Herkesin bir işle uğraştığı, projesinin gereklerine
göre hareket ettiği bir ortam olmalıdır. Zaten herkesin kendi işiyle uğraştığı bir ortamda doğal
olarak disiplin oluşur. Aksi olsa bile asla cezaya başvurulmamalıdır.25
Öğretmen, Dewey’e göre, sadece kişinin eğitimiyle ilgilenmez, aynı zamanda uygun
bir toplumsal hayatın oluşmasıyla ilgilidir. Her öğretmen bu çağrının önemin fark etmelidir. O
uygun sosyal düzeni sağlamak ve doğru toplumsal gelişmeyi garanti etmek için çağrılmış
biridir. Bu nedenle, Dewey öğretmenin gerçek tanrının peygamberi olduğuna ve Tanrının
gerçek krallığında yer göstericisi olduğuna inanır.26 Dewey’in felsefesinden açıça anlaşıldığı
üzere, mutlak bir tanrı inancı yoktur. Bu nedenle, yukarıdaki sözlerinin öğretmenin eğitim
sürecimdeki önemini belirtmek açısından söylenmiş olduğunu da belirmek gerekir.
Dewey eğitimin toplumsal ilerleme ve reformun temel metodu olduğuna inanır. Bu
yüzden de toplumun eğitim görevi ahlaki bir görevdir. Kanunlarla ve cezalarla toplum kendini
gelişigüzel şekilde oluşturur. Ama eğitimle kendi amaçlarını formüle eder, kendi araçlarını ve
kaynaklarını organize eder ve kendini arzu ettiği yönde ilerletir. Toplum bu gerçeği fark ettiği
zaman, eğitimci için harcadığı zaman, para ve önemden vazgeçmesi mümkün olamaz. Bu
nedenle, eğitimle ilgilenen herkesin görevi okulun toplumsal ilerleme ve reform için en etkili
kurum olduğunda ısrar etmektir. Toplumum okulun niye olduğunu fark etmesi sağlanmalıdır.
Ayrıca eğitimcinin görevini gerçekleştirebilmek için ihtiyaç duyduğu tüm malzemelere sahip
olması gerekir. Eğitim, insan güçlerinin şekillenmesi ve toplumsal hizmete sunulması
sanatıdır. Eğitimciler bu işi yapabilecek en iyi sanatçılardan olmalıdır. aynı zamanda bütün
bilimsel kaynaklarda eğitimin hizmetine sunulmalıdır. Bilim ve sanat elbirliği yaptığında
eğitim başarılı olacaktır.27
Sonuç olarak, buraya kadar anlattıklarımı birkaç maddede özetlemek istiyorum. John
Dewey’e göre;
1- Eğitim hayata hazırlık değil, hayatın kendisidir. Denyimlerin yorumlanması ve
yeniden yapılandırılmasıyla gerçekleşir. Çocuk kendi yaşına ve kapasitesine uygun
deneyimlerle öğrenmelidir.
2- Öğrenme doğrudan çocuğun ilgi alanlarına uygun olmalıdır. ama bu tamamen çocuğun
isteklerine göre eğitimin oluşturulacağı anlamına gelmez. Çünkü çocuk belirli
25
Sönmez, s.104
Dewey. (1897)
27
aynı
26
8
amaçları koyacak kadar olgu değildir. Öğretmenlerin rehberliğine ve yönlendirmesine
ihtiyaç vardır.
3- Öğrenme,
öğrenenin
karşısına
çıkacak
problemleri
çözme
yoluyla
gerçekleştirilmelidir. Öğrenme, öğretmenin öğrencilerin zihnine bilgileri doldurduğu
bir süreç değildir. Pratik bir süreçtir. Öğrenciler yaparak, kendileri deneyimleyerek,
kendi başlarına sonuçlara ulaşmalıdır. Ulaştıkları sonuçları test edebilmeli ve eğer işe
yaramıyorsa, başa problemin kendisine geri dönmelidirler. Eğitimde bilimsel metot
bunu gerektirir.
4- Öğretmenin rolü tavsiyede bulunmak, yardımcı olmaktır. Öğretmen sabırlı olmalı,
çocuğun doğruları kendi başına bulmalarına izin vermelidir. Ü
5- Bilgiler öğretilirken, onların mutlak doğrular olmadığı, sadece test edilmiş ve işe
yararlılığı kanıtlanmış hipotezler olduğu belirtilmelidir.aynı şey, toplumsal ve ahlaki
değerler için de geçerlidir. Doğru olarak kabul edilen şeyin sürekli değişime tabi
olduğu unutulmamalıdır.
6- Okul rekabeti değil, işbirliğini desteklemelidir. Dewey biyolojik Darwinizmi kabul
etse de, Toplumsal Darwinizmin rekabet ahlakını kabul etmez. Toplumsal Darwinist
okullar, bireylere etkili ve başarılı sosyal roller kazandırarak onları rekabetin hüküm
sürdüğü bir topluma hazırlamayı amaçlar. Bu toplumda güçlü ve zeki olanlar başarılı
olur. Ama Dewey’e göre işbirliği ve uyum, rekabet ve kişisel kazançtan daha
önemlidir. Kişisel gelişim için, öğrencilerin birbirleriyle yarışmasını uygun bulsa da,
işbirliğinin insan doğasına daha uygun olduğuna inanır.28
7- Demokrasiyi öğretebilmek için, demokratik bir okul gereklidir. Öğrenciler yönetmeye,
fikirlerin özgürce tartışılmasına ve tüm eğitsel deneyimlere katılmaya teşvik
edilmelidir.
8- Dewey’in eğitim felsefesine göre, yetiştirilmek istene insanın amaçları bellidir. Yani
kişinin gelişimi kendi haline ya da çocuğun isteklerine bırakılmamıştır. Amaç,
demokratik, işbirliği yapabilen, içinde bulunduğu toplumla uyumlu bireyler
yetiştirmektir. Hedeflerinin kesinliği bakımından, Dewey’in eğitim felsefesi diğer
özgürlükçü eğitim felsefelerinden farklıdır.
28
Kneller, s.52
9
II. BÖLÜM
Bir Bilim olarak Eğitim
Dewey, Eğitim biliminin Kaynakları adlı çalışmasında eğitim prosedürleri ve amaçları
açısından bir bilim olabilir mi, bir eğitim biliminden söz etmek mümkün müdür sorularını
sorar. Bu çalışma da eğitimin bir bilim olması için, yani eğitim aktivitelerinin rutin,
geleneksel ya da rastlantısal olmaması için ne yapılmalıdır ve eğitim biliminde düzenli ve
kümülatif bir bilgi artışı için ne yapılmalıdır gibi sorular sorar. Bu tip sorular geçmişte tıp ve
hukuk gibi bir çok sosyal disiplin içinde sorulmuştur. Bunun nedeni, aslında çok geniş bir
anlama sahip olan bilim kavramını, sadece kesin kanıtlama metotlarıyla kesin kanıtlara
ulaşılabilen disiplinlerle sınırlı tutan bilim anlayışıdır. Böyle bir sınırlamayla, biyoloji bile
bilim kabul edilemez ki, sosyal disiplinler bilim kabul edilsin.29
Dewey, bu kavram sınırlamasının karşısındadır. Ona göre bilim fikrine serbestlik
tanınmalıdır. Bir konunun bilim olarak kabul edilip edilmeyeceği kullandığı metotlarla
ilgilidir. Bir disiplinin bilimsel olması bilimsel ve sistematik araştırma metotlarının varlığını
gerektirir. Çünkü ancak bu şekilde olgular daha iyi anlaşılır ve kontrol edilir, bilgiler
kümülatif olarak artar.
30
Dewey eğitim biliminin kaynakları sorusunu da bu şekilde ele
almamız gerektiğini düşünür.
Her ne kadar eğitimin bilimsel olarak incelenmesi gerektiğini düşünse de, Dewey
öğretimde ve ahlak eğitiminde başarılı olmak için eğitim prensiplerini bilmenin doğrudan bir
etkisi olmadığını düşünenlere bazı açılardan katılmaz.31 Örneğin, bütün diğer olguları
sabitleyelim ve A kişisinin B kişinden, öğrenme isteği uyandırma da ve kişisel örnek olarak
ahlaki yönden etkilemekte daha başarılı olduğunu ama eğitim tarihi, psikolojisi, onaylanmış
metotlar gibi konularda B kişisine göre daha bilgisiz olduğunu varsayalım. Dewey bunun
mümkün olabileceğine inanır. Ancak A gibi kişilerin başarılarının onlarla birlikte doğup
ölmesi ve bu yetenekli öğretmenlerden sadece onunla ilişkisi olan öğrencilerin yararlanması,
böyle öğretmenlerin yaptıkları katkının bilinmemesi de büyük bir kayıptır ona göre. 32 Dewey
gelecekte de olabilecek benzer kayıpların önlenmesi, başkalarına da aktarılanabilinmesi
gerektiğini ve bunu önlemenin tek yolunun bu yetenekli öğretmenlerin sezgisel olarak
yaptıklarının analizini yapacak metotlara sahip olmakla sağlanabileceğini düşünür.
Ratner, J. Intelligence in the modern world. John Dewey’s Philosophy. s.631
aynı,. s.632
31
aynı, s.633
32
Ratner, s.633
29
30
10
Böyle dehaların varlığı bütün bilimlerde önemlidir. Bir Newton’un Darvin’in kişisel
kapasiteleri bilimin varlığı yüzünden yok edilmemiştir. Ama bu dehaların da geçmişteki
bilimsel deneyimlerden yararlanarak bilime katkıda bulunduklarını ve ancak başkalarının da
onların bulduklarından sistemli bir şekilde faydalanarak bilimsel gelişmeyi mümkün kılacağı
göz ardı edilmemelidir. Dewey bilimsel metotların kullanımının bizi olağandışı güçlere sahip
kişilerin tehlikesinden de koruyacağı düşüncesindedir. Bu tehlikeler hizipleşme, bu kişilere ve
çalışmalarına kendini adama gibi şeylerdir. Herkes kabul eder ki orijinal ve güçlü bir
öğretmenin etkisi her zaman iyi olmayabilir. Bu kişilerden etkilenenler tek yönlü bir ilgi
gösterir ve başka problemlere ve doğrulara kayıtsız kalırlar. Çoğu zaman içselleştirmede, bu
kişilerin kelimelerini ve düşüncelerini tekrar ederler. Dewey’e göre bu tip davranışlar en çok
bilimsel metodun az geliştiği öznelerde görülür. Çünkü bilimsel metodun anlamını
benimsemiş öğrenciler sonuçlardan çok metotları benimserler ve daha esnektirler. Yani
Dewey bilimsel metodun gelişmesinin bireyleri özgürleştirdiğine ve yeni problemleri
görebilmelerini, yeni metotlar geliştirebilmelerini, aynılığı değil farklılığı tercih etmelerini
sağladığına inanır. Bu farklılık çalışılan alanın gelişmesine de olumlu etki yapar.33
Daha önce de bahsettiğim gibi, Dewey eğitimin bir bilim olduğu kadar sanat da
olduğuna inanır. Hatta eğer bilimle sanat arasında bir zıtlık olsaydı ve taraf tutmak zorunda
kalsaydım, eğitimin sanat olduğunu söylerdim der. Ancak ona göre sanatla bilim arasında bir
farklılık olsa da, karşıtlık yoktur. Aynı mühendisliğin aslında pratikte bir sanat olmakla
beraber bilimin rehberliğine ihtiyaç duyması gibi. Bilim kişilerin orijinal projeleri için bir
engel değildir ve bu kişilerin farklılığı bilime sırtlarını dönmekten kaynaklanmaz. Aksine
bilimsel gelişmeye katkılarından kaynaklanır. Aynı durum eğitim için de geçerlidir. Eğer bir
gözlemci bulgularını sadece tek bir şekilde uygulanacak bir kurala indirgese, o zaman
eğitimin bir sanat olarak özgürce ifade edilmesine aksi bir durum oluşur. Ama Dewey’e göre
böyle bir durum bilimsel metot uygulandığı için değil aksine bilimsel metottan uzaklaşıldığı
için gerçekleşir.34
Eğitim hala deneyselden - ki deneyselde temel faktörler gelenek, taklitsel yeniden
üretim ve yetenek gibi şeylerdir - bilimsele geçiş dönemindedir. Yani şu anki durumda
yetenekli öğretmenin başarılı olan metodunun kullanılma, taklit edilme eğilimi vardır.
Eğitimde başarı ise sınıf düzeni, öğrencilerin ezberden ders anlatabilmesi, sınavları geçmesi
ya da bir üst kademede eğitime devam etmesi gibi unsurlarla ölçülüyor. Toplum, genellikle,
33
34
aynı,, 634-635
aynı,, 635
11
bu unsurlara göre bir öğretmenin değerine karar veriyor. Dewey bu eğilime katılmamakla
beraber yeni öğretmenlerin böyle fikirlerle okula geldiğini ve maksimum başarılı olabilmek
için reçeteler aradığını kabul ediyor. Dewey bu tip insanların bilime verdikleri değerin altında,
uygulayacakları prosedürler için onay aramalarının olduğunu düşünüyor. Sonuçta, bu düşünce
bilimi yol gösteren bir ışık olarak değil, başarı için garanti olarak görür. Böyle kişiler, bilime
kişiyi aydınlatan ve özgürleştiren bir şey olduğu için değil prestijli olduğu için değer verir. Bu
düşünceye göre bilim değerlidir çünkü sınıfta uygulanacak bir prosedür için sorgulanamaz bir
otorite sağlar. İşte, Dewey’e göre bilim, ancak bu şekilde anlaşıldığı zaman bir sanat olarak
eğitime muhaliftir.35
Doğrudan amaç ya da pratik faydayla ilgilenmek bilimsel araştırmayı daima sınırlar.
Çünkü sadece o anda ihtiyaç duyduğumuz ya da yapmak istediğimiz şeylere önem veririz.
Yani ilgi alanımız ve düşüncemiz sınırlanmış olur. Oysaki bilim gözlemlerimizi ve
düşüncelerimizi sadece olayların kendisi için sonuna kadar götürmeyi gerektirir. Dewey
bilimsel gelişmenin önündeki en büyük tehlikenin hızla sonuca ulaşmak için yapılan baskı
olduğuna inanıyor. Okullar tarafından işe yarayacak kanıtlamalar için baskı yapılıyor.
Günümüzde, istatistiksel araştırmaları ve laboratuar deneylerini okul yönetimi ve öğretim için
işe yarayacak kurallara dönüştürme eğilimi var. Sonuçlar öğretmenler tarafından hemen
uygulanılsın isteniyor. Oysa biliminin oluşabilmesi için teorilerin yavaş yavaş, kademeli ve
bağımsız olarak büyümesi gerekiyor.
Bu acele de
biliminin oluşabilmesi için gerekli
koşulları ve serbestliği engelliyor. Bu durum da özellikle eğitim bilimi için özellikle tehlike
doğuruyor, çünkü eğitim biliminin yeniliği, orijinalliği ve farklılığı onun mümkün olduğuna
ve değerine ilişkin şüpheleri arttırıyor.36
Sonuçta, eğitim biliminin gelişmesini engelleyen, bilimsel sonuçların sınıf içi pratikler
için kurallar ve standartlara dönüştürme baskısıdır. Oysa, Dewey’e göre bilimsel sonuçlar
pratik kuralları oluşturamazlar. Sadece gözlem ve araştırma için kurallar koyabilirler. Bunlar
eğitimcinin kullandığı akılsal araçlardır ve onun gözden kaçırabileceği durum ve ilişkilere
dikkatini çekerler. Eğitim, ister kazara ister akıl yoluyla olsun, bir pratik tarzıdır. Bu yüzden
kanunların ve olguların eğitim pratiğine ve sonuçlarına doğrudan etki etmezler. Bu okullarda
öğretilen eğit bilimsel teorilerin eğitim tarihinin, felsefesinin bir anlamı olmadığı anlamına
gelmez. Bunun anlamı bir öğretmen okulda bir durumla karşılaştığında, teorilerden
yararlanmalı ama daha çok kendi yargılarına güvenmelidir demektir. Kısacası, eğitimle ilgili
35
36
Ratner, s.636-637
aynı,s. 637
12
öğretilenlerin değeri, kişide kişinin gözlem ve yargıda bulunma tutumlarını geliştirmeye olan
katkısındadır. Bütün bunlarla Dewey’in söylemek istediği eğitim biliminin gerçeğinin, eğitim
fakültelerinde, kitaplarda ya da laboratuarlarda değil, eğitim aktivitelerinin içindeki zihinlerde
bulunduğudur.37
Dewey eğitim biliminin kaynaklarıyla bilimsel içeriği karıştırmanın tehlikeli
olduğunu, bunları ayırmamız gerektiğini düşünür. Sonuçların bilimsel olması, bunların eğitim
bilimi olduğu anlamına gelmez. Bunlar eğitimcilerin zihinleri aracılığıyla eğitim işlerini daha
akıllıca yapmak için kullanılacak kaynaklardır. 38
O halde eğitim biliminin kaynakları nelerdir? Eğitim bilimi fizik bilimlerinde
kullanılan deney ve ölçme tekniklerini ödünç alarak kurulamaz. Daha eski ve daha sağlam
temeller üzerine kurulmuş bilimlerin tekniklerini alıp kullanmamız, eğitim bilimi materyaline
ulaşmamızı sağlamaz ve sonuçların bu tekniklerle bulunmuş nicel veriler olması da bilimsel
olmak için yeterli değildir. 39
Dewey’e göre, araştırılacak problemlerin kaynakları eğitsel pratiklerdir ve araştırma
için gerekli veriyi bunlar sağlar. Aynı zamanda, bu araştırmaların sonuçlarının değerinin son
olarak test edileceği yer de yine eğitsel pratiklerdir. Çünkü eğer bir teori başka bir alanda
bilimsel olsa da eğitsel amaçlara hizmet etmiyorsa eğitim alanında bilimsel değildirler. hizmet
edip etmediklerini anlamanın tek yolu da pratikte uygulamaktır. Yani pratik ilk ve sondur,
başlangıç ve kapanıştır. Başlangıçtır, çünkü araştırma problemini belirler. Kapanıştır, çünkü
bu araştırmaların sonuçların test eder ve geliştirir. Bu resimde bilimsel sonuçların ortada ve
yardımcı bir pozisyonu vardır. Kısacası, Dewey’e göre eğitim biliminin bir köprü olmaktan
öte bağımsız bir rolü yoktur ve diğer bilimlerden alınan materyaller eğer eğitim alanındaki
problemlerin çözümünde işe yarıyorsa, eğitim biliminin içeriğine alınır.40
Eğitim biliminin fen bilimlerine göre geri kalmışlığının nedenini, Dewey eğitim
biliminin içeriğini oluşturan insan bilimlerinin – biyoloji, psikoloji, sosyoloji gibi – fen
bilimlerinin kaynağı olan matematik ve mekaniğe göre göreceli olarak geri kalmışlığına
bağlar. Eğitim bilimin gelişmesinin, içeriğini oluşturan bilimlerin önceki gelişmişlik düzeyine
bağlı olduğunun kabul edilmesi gerekir. Bunu kabul etmek bizi abartılı beklentilerden korur.
Ayrıca psikoloji sosyoloji gibi bilimleri, güçlerinin ötesinde kesin çözümler vermeye
37
Ratney, s.639
aynı,s.139
39
aynı,s.640
40
aynı,s.641
38
13
zorlamak da, eğitimi daha bilimsel kılmak amacıyla yapılsa bile, sakıncalıdır ve eğitim bilimi
kavramına tepki doğurur.41
Dewey’e göre eğitim biliminin materyalinin eğitsel pratikler olmaları gerektiğini
belirtmiştim. Ama Dewey okul pratiğinin problem verisi olarak sunulurken özel durumlara
dikkat edilmesi gerektiğini söyler. Çünkü niteliksel olsun niceliksel olsun, okul kayıt ve
raporlarına çok fazla önem vermenin imkansız olduğunu düşünür. Eğitim araştırmacısı için bu
materyalin değerini tıp bilimindeki klinik kayıtlarına benzetir. Bunun nedeni bu tip raporların,
o anda egemen olan bilimsel anlayışın ilgisine uygun olarak hazırlanmasıdır. Ama rapor ve
kayıtların bu özelliği, eğitim biliminin gelişiminde eğitimcilerin rolünü azaltmaz. Sadece okul
idarecilerden gelen raporlardansa derlere giren öğretmenlerin katkıları daha önemlidir.42 Oysa
öğretmenler göz ardı edilirken, amirler ya da müdürler daha çok işin içine sokuluyor. Halbuki
Dewey öğretmenlerin, hangi kademede olursa olsunlar işin içine daha fazla sokulmaları
gerektiğini düşünüyor. Çünkü Okullarda bilimsel davranış gerektiren sorunlar öğrencilerle
ilişkilerden doğar. Araştırmacı bu problemle uğraşırken, eğer sorunu yaşayan öğretmenin
katılımı olmazsa yeterli bilgi alamayacağı ve başarısız olacağını düşünür.43
Dewey bu yolda engeller olduğunu ve bu engellerin başında da öğretmenlerin etkili
entelektüel işbirliği yapabilecek kadar eğitimli olmadığı düşüncesinin olduğunu düşünüyor.
Bu düşünce, ona göre, neredeyse eğitimin çalışılabilir bilimsel içeriği olduğu düşüncesine
karşı çıkıştır. Çünkü öğrencilerle doğrudan teması olanlar öğretmenlerdir ve bilimsel
bulguların sonuçları onlar aracılığıyla öğrencilere ulaşır. Eğer onlar böyle bir yeterliliğe sahip
değillerse, o zaman bilimsel sonuçların çocuklara aktarılırken değişip bozulacağı sonucu
ortaya çıkabilir. Dewey’e göre bilimsel bulguları reçeteleştirmenin baş nedeni de budur,
çünkü bir insan bilim adamı olunca, otorite olmak ve başkalarını yönetmek isteyen insan
arzusu kaybolmuyor.44
Dewey doğrudan kendine ait bir içeriği olmadığını, mesela okul bütçesi yapmanın
ekonominin ya da okulun fiziksel koşullarının fizyolojinin de alanına girdiğini düşünüyor. Bu
yüzden de eğitimin bilimsel sürecinin bir çok bilimsel disiplinle birlikte çalışmayı
gerektirdiğini belirtiyor. Bu çalışmasında, bu disiplinlerden psikoloji, sosyoloji ve felsefeyi
açıklamıştır.
41
Ratney, s.643
aynı, s.644
43
aynı, s.645
44
aynı, s. 645
42
14
Eğitimin yararlandığı disiplinlerin içinde psikoloji ve sosyolojinin çok özel bir yeri
olduğunu düşünülür. Genel olarak kabul edilen, psikolojinin araç sorunuyla, sosyolojinin de
amaçla ilgilendiğidir. Yani eğitim psikolojisi öğrenciler nasıl öğrenir sorusuyla ilgilenirken,
eğitim sosyolojisi ise ne öğrenmelidir sorusuyla ilgilidir. Ancak, Dewey böyle bir önermenin
bizi nasıl ve ne ilişkisine, amaç ve araç ikiliğine getirdiğini, halbuki aralarında katı bir ayrım
yapmanın tehlikeli olduğunu düşünür. Aksine nasıl ve ne soruları, psikolojik ve sosyal
metotlar iyi sonuçları garantilemek istiyorsak birbirlerini etkilemek ve dengelemek
zorundadır.45
Ne öğrendiğimiz ve nasıl öğrendiğimizi arasında keskin bir ayrımda bulununca ve
öğrenme sürecini psikolojiye, konuyu da sosyal bilimlere bırakınca hem teorik hem de pratik
de bir tehlike ortaya çıkar. Mesela, belirli bir yaşta okuma, yazma ve sayılar bilgisinin
öğretimine sosyal ihtiyaç olduğu kabul edildi. Bunlar ayrıca, çocuğun kişisel gelişi için
faydalı unsurlar olarak da kabul edildi. Buraya kadar iki yön de birbirleriyle uyumlu gibi
gözükür. Ama eğer çocuğun bu becerileri nasıl daha etkin olarak öğreneceği sorusu izole
edilir ve metotlar da bu amaçla düzenlenir ise; diğer zevkler ve alışkanlıklar çocuklarda nasıl
oluşur. Dewey’e göre bir kişi çok etkili okumayı öğrenebilir ama iyi bir edebiyat zevki
geliştiremeyebilir. Ya da ne bulursa okuyan kitap kurdu çocukların sosyal ve idari becerileri
gelişmeyebilir. Dewey bir kişinin ne okumayı öğrendiği sorusunun, okumayı nasıl öğrendiği
sorusuyla bağlantılı olduğunu düşünüyor. Bir psikolog sadece
etkili öğretim metodu
geliştirip, devamını başkasına bırakamaz. Çünkü bir beceri kazanıldığında, tercihler,
yetenekler ve yeteneksizlikler de öğrenilir. Bunlar da Dewey’e göre psikolojinin araştırma
alanına girmelidir.46 Bunun anlamı bir beceriyi en kolay ve en iyi şekilde kazandırma
metodunun kanıtlanmasının bir anlamı yoktur demek değildir. Ama nasıl öğrenildiğinin,
gelecekteki kişisel gelişimi etkilediği ve ilgi alanlarını belirlediği unutulmamalıdır. Yani
sosyal soru psikolojik olanla birleşir.47
Eğitim felsefesine gelince ise, Dewey onun eğitim biliminin kaynağı olduğunu söyler.
Genel eğilimin felsefeyi bilimin kaynağı değil de, bilimi felsefeyi besleyen bir kaynak olarak
görmek olduğunu; ama bu düşüncenin bilim-felsefe ilişkisi için doğru olmadığını düşünür.
Dewey her zaman her konuda özelden genele doğru bir aşamalı ilerleme olduğunu ve bilimin
daha özel olanla ilgilenirken, felsefenin genele doğru giden yol olduğunu belirtir. Ama
hangisinin nerede bitip, hangisinin nerede başladığına dair kesin bir sınır yoktur. Bu nedenden
45
Ratney, s.648
aynı,s.650
47
aynı,, s.650
46
15
dolayı aralarında karşılıklı bir ilişki vardır. her ikisi de birbirini kaynak olarak besler. Bütün
bilimlerin tarihinde, felsefi amaç olarak ortaya çıkan fikirlerin, bilimin gelişmesinin ayrılmaz
unsurları olduğunu görürüz. Yani tarih incelenince tek yönlü bir hareket olmadığı, genelden
özele olduğu kadar, özel sonuçların ortaya konmasıyla genel fikirlerin ve bakış açılarının
geliştiğini görürüz.48
Kısaca, Dewey eğitimin bilimsel bir disiplin olarak bilimsel metotlarla çalışılması
gerektiğini düşünür. Eğitimin bilim olarak ele alınmasının onun sanatsal yönünü
engellemeyeceğini, hatta doğal yeteneğe sahip eğitimcilerin başarılarının bilimsel metotların
sayesinde gelecek kuşakların da hizmetine sunulacağını düşünür. Eğitimin bilimsel olabilmesi
için, kendine ait kaynaklara ve metotlara sahip olması gerektiğini belirten Dewey, bu yoldaki
en büyük engellerden birisinin biran önce işe yarayacak bir metot bulma acelesi, diğer engelin
ise eğitimin pratik sürecinde yer alanların bilimsel çalışmalara dahil edilmemesi olduğunu
düşünür. Bir eğitim problemi sınıf ya da okul içinde ortaya çıkan bir sorunun çözülmesiyle
başlar. Bilimsel olarak geliştirilen metot ise yine sınıf ve okulda uygulanarak test edilir ve işe
yarayıp yaramadığı görülür. Bu nedenle eğitimci hem problemi belirleyen hem de onu test
edendir ve bilim yardımcı roldedir. Dewey, ayrıca eğitimde amaç ve araç ayrımı yapmanın ve
bunları birbirinden bağımsızmış gibi düşünerek bilimsel çalışmalar yapmanın doğuracağı
tehlikeleri de belirtmiştir.
48
Ratney, s.653
16
KAYNAKLAR

Dewey, J. (1987). Özgürlük ve Kültür. İstanbul:Remzi Kitabevi

Dewey, J. (1897). My Pedagogic Creed. Web: http://www.infed.org/archives/etexts/e-dew-pc.htm

Gutek,G. (2001). Eğitime Felsefi ve İdeolojik Yaklaşımlar. Ankara:Ütopya
Yayınları

Kneller. G. (1964). Introduction to the Philosophy of Education. Los
Angeles:University of California

Neill, J. (2005). John Dewey, The Modern Father of Experiential Education.
Web: http://www.wilderdom.com/experiential/ExperientialDewey.html

Power, E. (1982). Philosophy of Education. Prentice Hall.

Ratner, J. Intelligence in the Modern World. John Dewey’s Philosophy. New
York.
17
Download