8.10.2015 Mikrobiyoloji ve Mikroorganizmalar Mikrobiyoloji mikro, biyo ve loji kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur. Mikro çok küçük (gözle görülemeyecek kadar küçük ) biyo canlı loji bilim Mikroorganizmalar, çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük ve tek hücreli canlılardır . Mikrobiyoloji mikroorganizmaları inceleyen bilim dalıdır Mikroorganizmalarda tek bir hücre başlı başına bir bireyi temsil eder. Gelişmiş canlılarda değişik organlarda ve çok sayıda hücre içinde gerçekleşen olaylar mikroorganizmalarda tek hücre içerisinde gerçekleşir . Mikroorganizmalar; Bakteriler Mayalar Küfler Algler Protozoa Virüsler? Şapkalı mantarlar, yosunlar, likenler de aslında mikroorganizmalardır Bunlarda farklılaşmış hücreler ve/veya birleşmiş hücreler olduğu için normal bitkilere benzer görünümdedirler . 1 8.10.2015 Tek bir hücreden milyonlarcası çoğalarak koloni denilen ve çıplak gözle görülebilen yapılar oluşur. Ekmeğin, yoğurdun üzerindeki küfler, reçelin üzerindeki mayalar, sirkenin üzerinde toplanan sirke anası, vücutta çıkan iltihaplı sivilceler ve çıbanlar aslında koloni denilen yapılardır. Mikrobiyoloji; Mikroorganizmaların hücre şekillerini (morfolojilerini) hücre yapılarını (sitolojilerini), metabolik etkinliklerini (fizyolojilerini), çevre ve diğer canlılarla olan ilişkilerini (ekolojilerini) Dünyada 500.000 - 6.000.000 arasında farklı türde mikroorganizma olduğu sanılmaktadır. Bugüne kadar bunların %5 'inden daha azı olduğu kabul edilen 3500 bakteri, 90.000 fungi (maya, küf, şapkalı mantar), 100.000 protist (alg ve protozoa) tanımlanabilmiştir. Mikroorganizmaların Yarar ve Zararları Bazı gıdalar mikroorganizmalar aracılığıyla elde edilir (yoğurt, kefir, kımız gibi süt ürünleri, alkollü içecekler, sirke, boza). çoğalmalarını, kalıtsal değişimlerini ve sınıf lanmalarını inceler Biyolojik atık su arıtımında mikroorganizmalar kullanılır, buradan çıkan çamur değerli bir organik kütledir . Çeşitli endüstriyel ürünler mikroorganizmalar ile elde edilir (alkol, aseton, butanol vs). Maden yatakları mikroorganizmalar ile ıslah edilir. Doğadaki C, N, P, S gibi çevrimlerde mikroorganizmalar önemlidir. Genetik pek çok çalışmada mikroorganizmalardan yararlanılır. 2 8.10.2015 Buna karşın mikroorganizmalar insanları, bitkileri ve hayvanları hastalandırırlar ve öldürürler, gıdaları bozarak ekonomik kayıplara neden olurlar. Örneğin sirke yapımında kullanılan bakteri şarap fabrikasına bulaşırsa işletmenin tüm şarabı sirke haline gelir ve büyük ekonomik kayıp yapar. Genetik çalışmalarda kullanılan mikroorganizmalardan bazıları hastalık yapma (patojen) özelliği taşırlar. Mikroorganizmaları yararlı ve zararlı olarak sınıf landırmak mümkün değildir. İnsanların denetim altında olmak üzere yararlı olan bir mikroorganizma başka bir yerde zararlı olabilir. Mikrobiyolojinin Gelişimi Mikroorganizmaların gelişmiş canlılardan çok daha önce yer yüzünde bulunduğu belirtilmektedir 980-1038 yılları arasında doğada hastalık yapıcı unsurların var olduğu fakat bunların gözle görülüp belirlenemediği İbni Sina tarafından belirtilmiştir. Mikroskobun keşfi ile bu canlıların varlığı kesinlik kazanmıştır. İlk basit mikroskop 1590 yılında Hollandalı Johannes ve Jansen Zacharias tarafından yapılmış, mikroorganizmaları mikroskopla ilk kez Leeuwehock(1632-1723) görmüştür. Needham mikroorganizmaların sıcaklıkla öldürülebileceğini yeniden doğuş söz konusu değilse yeniden bir gelişme olmayacağını belirtmiştir. Büyük ihtimalle sıcaklığın yeterli olmayışı nedeniyle kapalı kapta bulunan sıvının bozulduğunu düşünmüştür. Spallanzi yeterli sıcaklık uygulandığında ve sonradan bir bulaşma olmadığında mikroorganizmaların sıcaklıkla öldürülebileceğini kanıtlamıştır. Appert sıcaklık uygulama yöntemini geliştirerek gıdaların kapalı kaplarda konserve edilmesini sağlamıştır. Bira, şarap ve sirke fermantasyonu üzerine çalışan Pasteur fermentasyonun sadece kimyasal bir olay olmadığını kanıtlamıştır. Tavuk kolerası, koyunlarda antraks ve ayrıca kuduz aşısını bulup uygulamaya koyulmuştur 3 8.10.2015 Koch saf kültürünü elde ettiği antraks mikrobunu hayvanlara aşılayarak bir çok hastalığın sebebinin mikroorganizmalar olduğunu ortaya koymuştur. 20. yüzyılın başlarında mikrobiyoloji alanında sınıf lama ve fizyoloji konularında da yoğun çalışmalar başlamıştır. Beijerinck, Kützing, Hansen, OrlaJensen, Lindner ve Henneber gibi bilim adamları bu çalışmaları gerçekleştiren kişilerin başında gelmektedir Fleming tarafından penisilini keşfi ve bu antibiyotiğin 1941 yılında tedavide kullanılması mikrobiyoloji için oldukça önemli bir yeniliktir. Türkiye’ de mikrobiyolojinin başlangıcı 1840 yılında aşı yapılmasıyla başlamış ve çiçek aşısı başarıyla üretilmiştir. Pasteur’ün Paris Tıp Akademisi’nde “Isırıldıktan Sonra Kuduzdan Kurtulma” adlı tebliği dünyada olduğu gibi ülkemizde de ilgiyle karşılanmıştır 1886’da Dr. Zoeros Paşa, Dr. Hüseyin Remzi, Baytar Hüseyin Hüsnü Paris’e gönderilmiştir ve 1887 de İstanbul’da Kuduz Tedavi Kurumu açılmıştır.1889’da Askeriye Tıbbiye Mektebi’nin ders programına bakteriyoloji dersleri konmuştur.Dr. Ahmet refik Güran ve veteriner hekim Şefik Kolaylı 1910 yılında Tarım Mikrobiyolojisi ile ilgili çalışmalarda bulunmuştur. Mikroorganizmaların adlandırılması ve sınıflandırılması Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde ilk mikrobiyoloji dersi 1956 yılında Fermantasyon Mikrobiyolojisi adı altında Prof.Dr. Arif Akman tarafından verilmiştir. Daha sonra Ziraat Mikrobiyolojisi Kürsüsü’nde toplanan mikrobiyoloji dersleri Prof.Dr. Ömer Köşker tarafından verilmiştir. Mikroorganizmaların isimlendirilmesi ve bunun belli bir düzen ve kurala bağlanması, pratik yönden büyük yararlar sağlamaktadır. Eğer, her araştırıcı bulduğu mikroorganizmaya kendine göre bir isim verirse ve aynı mikroorganizmanın bir çok değişik adı olacaktır. Bu çelişkileri ortadan kaldırmak amacıyla bilim adamları standart bir düzen geliştirmişlerdir. 4 8.10.2015 Günümüzde de kullanılan bu adlandırma yöntemi 1735’te Carolus Linnaeus tarafından oluşturulmuştur. Binomiyal sistem adı verilen bu adlandırmada, bilim lisanı olarak kabul edilen Latince kullanılır. Her organizma iki isimle tanımlanır. İlk isim cins (genus)ismini, ikinci isim tür (species) ismini belirtir Bu son isim, mikroorganizmanın çeşitli karakterlerini yansıtmaktadır (koloni rengi, yerleştiği yer, oluşturduğu hastalık, biçim, vs.). Bu cins ve tür adlarının Latin orijinli olması yanı sıra, Yunanca'dan da yararlanılmaktadır. Her iki isim de italik olarak basılır. Örneğin Bacillus anthracis, Bacillus cereus, Bacillus subtilis, Staphylococus aureus,, Salmonella typhi vs. gibi. Cins isim, ilk veya birkaç harfi yazılarak kısaltılabilir. Örneğin, B. anthracis, B. cereus, S. typhi. Tür ismi, orijinini, genellikle, mikroorganizmanın çeşitli özelliklerinden alırlar. Örn, coli, orijinini colon (barsak) kelimesinden almaktadır. Bazen de tür ismine ikinci ve daha belirleyici bir ilave daha eklenebilir. Örn, Streptococus faecalis var. liquefaciens (enterik streptokokların jelatin eriten türü Sınıfın sonuna –tes eki getirilir. Schizomycetes Canlılar 5 alemde incelenirler Örnek: Takımın sonuna –ales eki getirilir. Örnek: Eubacteriales Familyanın sonuna –acea eki getirilir. Örnek: Lactobacillaceae Alem : Birbiri ile ilgili bölümler grubunu gösterir. Bölüm : Birbiri ile ilgili sınıf lar grubunu gösterir. Sınıf : Birbiri ile ilgili takımlar grubunu gösterir. Takım : Birbiri ile ilgili alt takımlar (familyalar) sınıfını gösterir. Familya: Birbiri ile ilgili alt familyalar grubunu gösterir. Alt Familya: Birbiri ile ilgili kabileler grubunu gösterir Kabile : Birbiri ile ilgili cinsler grubunu gösterir. Cins : Birbiri ile ilgili türler grubunu gösterir. Tür : Tek bir organizmayı ifade eder. Monera Protista Fungi (Funguslar) Plantae (Bitkiler) Animalia (Hayvanlar ) 5 8.10.2015 Bakteriler ve siyanobakterler (mavi-yeşil algler) monera alemine, kamçılılar (öglena vd.) ve kök ayaklılar (amip vd.) protista alemine; maya mantarları, küf mantarları,şapkalı mantarlar funguslara örnek verilebilir. Canlılar hücre yapılarına göre prokaryotik ve ökaryotik olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Bitkiler ve hayvanların tümü ökaryotik hücrelerden oluşmaktadır. Sadece bakteriler ve siyanobakterler prokaryottur. Bunların dışında kalan fungi, protozoa, alg gibi mikroorganizmalar ise ökaryottur. Virüsler ise ökaryot veya prokaryot olarak tanımlanamazlar. Çünkü bunlar tam bir hücre yapısı göstermezler. Prokaryot ve ökaryot hücrenin ortak olan özellikler: * Benzer yapıda hücre zarı. * Genetik bilginin DNA aracılığıyla kodlanması ve aktarılması. * Yazılım mekanizmalarının ve ribozomların benzer olması. * Ortak metabolik yolların bulunması. (ör: glikoliz) * Kimyasal enerjiyi ATP olarak depolamak için kullanılan mekanizmanın benzer olması (prokaryotların hücre zarında, ökaryotların mitokondri zarında). * Benzer fotosentez mekanizmaları. * Zar proteinlerini sentezleme ve hücre zarına yerleştirmede kullanılan mekanizmanın benzerliği. * Benzer yapıda proteazomlar (protein sindiren yapılar). Ökaryotik hücrede bulunup prokaryotlarda bulunmayan özellikler: (ökaryot ve prokaryotların farklılıkları) * Hücrede, çekirdek adı verilen ve bir zarla sitoplazmadan ayrılan bir bölümün bulunması. Çekirdek zarında bulunan karmaşık yapılı porlar (delikler). * DNA ile birlikte mitoz bölünme sırasında sıklaşabilme özelliğine sahip proteinlerin bulunması. * Karmaşık yapılı zarsı sitoplazmik organellerin bulunması. * Oksijenli solunum için özelleşmiş sitoplazmik organeller: mitokondri. * Fotosentez için özelleşmiş sitoplazmik organeller: kloroplast. * Karmaşık yapılı hücre iskeletinin (sitoskeleton) bulunması. (Mikrofilamentler, ara filamentler ve mikrotübüller.) Ökaryotik Hücre * Hücre zarıyla kesecikler oluşturarak sıvı ve katı maddeleri hücre içine alabilme yeteneği. (Endositoz ve fagositoz.) * Bitkilerde selüloz içeren hücre duvarı. * Hücre bölünmesi sırasında kromozomların ayrılmasını sağlayan ve mikrotübül yapıda olan iğ iplikleri. * Diploidlik: her hücrede bir genin iki kopya halinde bulunması. * Mayoz bölünme ve döllenme gerektiren eşeyli üreme. Gelişmiş canlılarda hücreler belirli bir zarla çevrili çekirdeğe sahiptir. Yani gelişmiş bir çekirdek yapıları vardır. Prokaryotlar ile ökaryotların ayrımında çekirdek yapısı en önemli ölçütlerdendir. 6 8.10.2015 Plazma Membranı Hücre Duvarı Hücre duvarı renksiz, yumuşak ve esnek bir yapıdadır. Hücreye şekil verir ve hücrenin dayanıklılığını sağlar. Hücre duvarı hücre tarafından yapılan hücrenin evi olarak tanımlanır. Hücre duvarı büyüme ile genişler ve bu gelişme ile bazı değişikliklere uğrar. Ökaryotik hücrelerde hücre duvarı yoksa hücrenin dışını kaplayan yapı plazma membranıdır. Besin maddelerinin plazma mebranına doğru hareketi basit difüzyon, ozmoz, kolaylaştırılmış difüzyon ve aktif taşıma ile gerçekleşir. Pek çok ökaryotun hücre duvarı yapısı prokaryota göre daha basittir. Mayaların hücre duvarı glikan ve mannan içerir. Bazı küf mantarlarının hücre duvarı selüloz bazılarının ise kitinden meydana gelir. Alglerin hücre yapısı polisakkaritlerden meydana gelir. Ökaryotik hücrelerde bunların dışında fagositoz ve pinositozdan yararlanılır. Fagositoz işleminde yalancı ayak denilen hareket uzantıları oluşur. Bunlar hücre dışındaki katı besin maddelerini içeri alırlar. İlk olarak parçacığın etrafı sarılır membran içine katlanarak kese oluşur. Bu keseye sindirim kofulu denir. Koful içindeki maddeler sindirilir ve sindirelemeyen maddeler dışarı atılır. Çekirdek Pinositoz ise hücre içine sıvı maddelerin alınmasıdır. Burada sitoplazmik uzantı oluşmaz burada membran içeri katlanarak sıvı alımı gerçekleşir. Çok az hücre fagositoz yapabilme özelliğine sahipken birçok hücre pinositoz yapabilir. Fagositoz ve pinositozla besin öğelerinin hücreye alınmasına endositoz denir. Çekirdek kalıtsal sistemlerin korunduğu ve nesilden nesile aktarıldığı bölümdür. Çekirdek genetik bilginin neredeyse tamamını kapsamaktadır. Çekirdek genellikle küresel veya oval şekillidir. İki tabakalı ve gözenekli bir çekirdek zarı ile çevrili olan çekirdek, çekirdek plazması olarak tanımlanan protein içerikli çekirdek sıvısını ve çekirdekçiği kapsar. Çekirdek zarı çekirdekten çevreye veya çevreden çekirdeğe madde alışverişini sağlar. Çekirdekçik ise ribozomları oluşturan RNA’nın sentezinde ve hücre bölünmesinde rol oynar 7 8.10.2015 Sitoplazma Ökaryotik hücrelerin sitoplazmaları hücre membranı içindeki tüm yapıların ve çekirdeğin etrafını sarar. Sitoplazma hücrenin içini dolduran sıvıdır. Ökaryot ve prokaryot sitoplazması arasındaki fark prokaryotlarda önemli enzimlerin sitoplazmada, ökaryotlarda ise organellerde yer almasıdır. Endoplazmik retikulum Endoplazmik retikulum elektron mikroskobu ile sitoplazma içinde görülebilen bir organeldir. Bu organel sitoplazmayı baştan başa dolaşır. Endoplazmik retikulum kimyasal tepkimeler için yüzey alanı oluşturur ve hücre içinde moleküllerin taşınması görev alır. Ayrıca taşınan moleküllerin depolama alanıdır Ribozom Golgi Aygıtı Ribozomlar bütün canlılarda bulunan ve protein sentezinden görevli organellerdir. RNA ve proteinler yapı maddesini oluşturur. Ökaryotik hücrelerin ribozomları prokaryotik hücrelerin ribozomlarından daha büyüktür. Golgi aygıtı ya da golgi cisimciği 4- 8 kadar yassı kanalın birbiri üzerine yığılmasıyla meydana gelir. Bu organel bazen endoplazmik retikuluma bağlı bulunur. Belirli proteinlerin, lipitlerin ve karbonhidratların salgılanmasını sağlar. Mitokondri Mitokondriler iç içe hücreler veya odacıklar oluşturan iki Endoplazmik retikulum tarafından sentezlenmiş lipitler ve ribozomlar tarafından sentezlenmiş proteinler endoplazmik retikulum tüpleri ile taşınarak golgi cisimciğinde depolanırlar. Bu organelin diğer bir görevi de karbonhidrat sentezidir zardan meydana gelir. Bu zarlardan dıştaki düzgün bir yapı göstermesine karşın iç zar bükülerek paralel yapılar oluşturur. Mitokondrinin merkezine matriks adı verilir. Mitokondrilerin temel görevi biyolojik enerjinin sağlanmasıdır. Bu nedenle hücrenin enerji merkezi veya güç evleri olarak adlandırılır. 8 8.10.2015 Lizozom Lizozomlar golgi aygıtı içinde oluşur. Mitokondriye benzeyen lizozomlar, tek membrana sahiptir. Yapıları basittir. Lizozomlar çeşitli moleküllerin parçalanmasını sağlayan enzimleri içerir. Bu enzimler, hücre içine giren bakterileri bile parçalayabilir. Sentrozom ve Sentrioller Lizozom membranı, sağlıklı hücrelerde enzimleri geçirmez ve böylece hücre kendi kendini parçalayamaz. Ancak hücreler zarar gördüğünde lizozomlar kendi enzimlerini salar ve hücrenin kendi kendini parçalamasına neden olur. Bu yüzden lizozomlara intihar paketleri denmektedir. Kloroplast Sentrozom, birbirine dik iki silindirik cisme sahip, sitoplazmada yoğun alanlar kaplayan bir organeldir. Dairesel ve çekirdek yakınında bulunan bu alanlara sentrozom denilmektedir. İğ iplikleri oluşturulması, bölünme sırasında kromozomların ayrılması ve kutuplara taşınmasında görevlidir. Sentrozom içindeki çift silindirik yapılara sentriol adı verilmektedir. Sentrioller hücre bölünmesinde görev alır. Prokaryatik Hücre Kloroplastlar, fotosentez gibi ışığa bağımlı tepkimeler için gerekli enzimleri ve klorofil pigmentini içerir. Ökaryotik mikroorganizmalardan alglerde bulunur ve ışık enerjisini kimyasal enerjiye çevirir. Hücre Duvarı Bakteri hücre duvarı, karmaşık ve kısmen sabit bir yapı Prokaryotik hücrelerin hücre boyutları ökaryotik hücrelere göre daha küçüktür. gösterir. Hücrelerin kendine özgü şekillerinden sorumludur. Sitoplazma mebranının etrafını sararak hücreyi korur. Bakterilerdeki hücre duvarının özelliğinden yararlanılarak gram boyama yapılır ve bakteriler bu şekilde sınıflandırılabilir. 9 8.10.2015 Hücre duvarının yapısı ve özellikleri Sitoplazmik plazma membranı Kimyasal olarak, bakteri hücre duvarı; peptidoglikan(murein) adı verilen makromolekül ağıdır. Prokaryotlardan bakterilerde hücre duvarı yapısı gram boyanmadan sorumludur ve bu özelliğe göre bakteriler Gram-pozitif ve Gram-negatif olmak üzere iki gruba ayrılır. Gram-pozitif bakterilerde murein ağı çok, Gramnegatif bakterilerde ise tek katlıdır. Plazma membranı, hücre duvarı altında yer alan ve hücrenin sitoplazmasını koruyan ince bir yapıdır. Kimyasal bileşim bakımından membran protein, lipit içerir. Plazma membranının en önemli işlevi hücreye giren ve çıkan maddeler için seçici engel oluşturmasıdır. Plazma membranının bu özelliğine, seçici geçirgenlik veya yarı geçirgenlik özelliği adı verilir. Bunun anlamı belirli moleküllerin ve iyonların membrandan geçebilmesi, diğerlerinin geçememesidir. Plazma membranının diğer görevi, gıdaların parçalanması ve enerji üretimine yardımcı olmasıdır. Bakterilerin plazma membranında bulunan enzimler besin maddelerinin parçalanmasını sağlar ve enerji oluşturur. Maddeler, iki çeşit işlemle plazma membranına doğru hareket eder. Bunlara pasif ve aktif taşıma adı verilir. Pasif işlemlerde maddeler hücre tarafından enerji tüketimi olmadan yüksek yoğunluklu alana doğru hareket eder. Pasif işlemlere basit difüzyon ve ozmoz örnek verilebilir. Basit difüzyon, iyonların yüksek yoğunluktan düşük yoğunluğa hareketidir. Ozmoz ise seçici geçirgen membranlara karşı moleküllerin yapmış olduğu harekettir. Düşük yoğunluklu sıvıdan yüksek yoğunluklu alana hareket sırasında yarı geçirgen zarda oluşan güce ozmotik basınç denir. Bakteri hücreleri üç farklı ozmotik çözelti içinde bulunabilir. Bunlar; izotonik, hipertonik ve hipotonik çözeltilerdir. 10 8.10.2015 İzotonik çözelti Hipotonik çözelti Membranın iki yanında yoğunluk eşittir.Bu durumda, hücrenin içine veya dışına doğru bir hareket olmaz Hücre dışındaki ortam düşük yoğunluklu ise bakteri şişer veya patlar. Hipertonik çözelti Hücre dışındaki ortamın hücreden daha yoğun olmasıdır. Bu durumda hücre su kaybeder ve büzüşme olur Aktif taşımada ise hücreler, ATP’nin yapısındaki enerjiyi maddelerin plazma membranına aktarımı için kullanılır Sitoplazma Prokaryotik hücrelerde sitoplazma, membran içindeki akışkan yapıyı oluşturur. Sitoplazma;(%80) su, nükleik asitler, proteinler, karbonhidratlar, lipitler, inorganik iyonlar ve düşük moleküler ağırlıktaki maddelerden oluşur. İşlev bakımından sitoplazma kimyasal tepkimelerin gerçekleştiği ortamdır. Hücreler, çevreden hammaddeyi alıp sitoplazma içinde enzimatik tepkimelerle parçalar ve kullanılabilir enerji sağlar. Aynı zamanda sitoplazma yeni maddelerin sentezlendiği yerdir. 11 8.10.2015 Çekirdek materyali Plazmid Prokaryotik hücreler, ökaryotiklerde olduğu gibi belirli bir zarla çevrili çekirdek içermezler. Prokaryotlarda çekirdek materyali, ökaryotik hücre çekirdeğinde olduğu gibi DNA ve proteinden oluşmaktadır. Çekirdek materyalini asıl maddesini teşkil eden DNA, hücrenin genetik şifrelerini içerir, yani hücrenin gen merkezidir. Yeni bilimsel gelişmelerden sonra, bakterilerin çoğunda çekirdek DNA’sından başka bir DNA elemanının daha bulunduğu belirlenmiştir. Bu yapılar normal gelişme koşullarında olumsuz gibi görünürse de antibiyotik veya benzeri toksik etkili maddelere karşı koruyucu etki yaparak, gelişmeyi sürdürmesini sağlar. Ayrıca plazmid barındığı hücrenin diğer hücrelerle birleşmesini sağlar veya bazı özelliklerin bir hücreden diğerine aktarımında rol oynar. ENDOSPOR Endospor, bakterilerin yaşamlarını sürdürebilmek için, ortamda besin maddelerinin yetersizleşmesi, metabolik ürünlerin bakterilerin çoğalmasını güçleştirecek şekilde artması ve benzeri, gelişmeye uygun olmayan koşullarda oluşturdukları bir yapıdır. Bunlar vejetatif hücrelere göre radrasyona, kurumaya, kimyasal maddelere soğuğa ve sıcaklığa karşı daha dayanıklıdır. Bu nedenle endospor, bunu oluşturan mikroorganizmanın dayanıklı şekli olarak kabul edilir. Kapsül ve salya Endosporların bu denli dayanıklılığı, yapılarında bulunan proteinlerin hidratasyon suyunun değişmesinden, yani içerdikleri su miktarının çok az olmasından kaynaklanmaktadır. Prokaryotiklerden bazı bakteriler, hücre zarı dışında kalınlığı veya kıvamı değişen bir kitle salarlar. Bu kitle kapsül veya salya olarak tanımlanır. Hücre dışına salgılanan bu polimer madde hücre tarafından oluşturulup, çevresindeki sıvı içine veriliyorsa salya, hücre zarı çevresinde örtü tabakası şeklinde tutuluyorsa kapsül olarak tanımlanır. 12 8.10.2015 Kamçı Ayrıca, hücrenin tek bir ucunda tek bir kamçı bulunuyorsa monopolar monotrik, (A) Prokaryotları oluşturan mikroorganizmalardan bir bölümü kamçılı olup, bundan hareket organı olarak yararlanırlar. Örneğin kamçı hücrenin iki kısmından çıkmışsa polar kamçı, hücrenin yan yüzeyinden çıkmışsa lateral kamçıdan söz edilir. Kamçı aracılığıyla ile sağlanan hareket, mikroorganizmalara başka bir yarar daha sağlamaktadır. Bakterilerin bu hareketi taksi olarak tanımlanır. Bu sayede mikroorganizma bulunduğu ortamdan besin maddelerince daha zengin bir alana veya toksik maddelerin bulunduğu alandan, başka bir alana hareket ederek kendilerini daha iyi koşullara kavuştururlar. Bu tür bir hareket kemotaksi olarak adlandırılır. hücrenin her iki ucunda tek kamçı bulunuyorsa bipolar monotrik (C) hücrenin bir ucunda çok sayıda kamçı bulunuyorsa monopolar politrik veya lofotrik (B) hücrenin her iki tarafında çok sayıda kamçı varsa amfitrik kamçılar hücrenin tüm yüzeyini kaplamışsa peritrik kamçı (D) olarak adlandırılır. Aynı şekilde mikroorganizmaların havaya yönelmesi ya da havadan kaçması aerotaksi olarak adlandırılır. Mikroorganizmaların fotosentetik özellikte olanlarının ışığa doğru hareketi fototaksi olarak adlandırılır Pili Bakteri hücrelerinin yüzeyinde bulunan kıl benzeri, oldukça kısa Pililer pilin adı verilen proteinlerden oluşurlar. Pililer bakteri hücrelerinin uç kısmında veya tüm hücrelerde görülürler. Pililer başlıca iki işleve sahiptir. Bunlardan biri, düzgün yüzeylere veya diğer hücre yüzeylerine yapışma özelliğidir. Diğeri ise, çoğalmada görev almalarıdır. 13