Şiddet, güç veya baskı uygulayarak insanların bedensel ya da ruhsal açıdan zarar görmesine neden olan davranışlarda bulunma olarak tanımlanabilir. Zamana ve topluma göre değişen bir kavramdır. Temelinde saldırganlık dürtüsü yer alır. Baskı, eziyet, korkutma, sindirme, öldürme, cezalandırma, başkaldırı ,her toplumda günlük yaşamda rastlanan yaygın şiddet türlerinden bazılarıdır. Amerika’da Şiddet Olgusu: Şiddete maruz kalanların büyük çoğunluğunu kadınlar oluşturmaktadır. Saldırganlık ve saldırıya uğrama olgusunun kökleri ilk çocukluk dönemindeki eğitim, identifikasyon olgusu, öğrenilmiş davranışlarla yakından ilgilidir. Kadınlar pasif, daha yumuşak, bağımlı, verici, sevecen olarak yetiştirilirken; erkekler daha bağımsız, fiziksel ve cinsel olarak saldırgan yetiştirilirler. Anne ve babanın yanı sıra toplum ve medya da bunu destekler. Bunun dışında kadın günümüzde, yalnız çocuk yetiştiren, evde oturan anne modelinden meslek kadınına dönüşmüştür. Evde ve dışarıda aktif çalışmasıyla “süper kadın” haline gelmiştir (ev hanımı, anne, çalışan, kazanan kadın). Erkekler, kadın kimliğindeki değişimden mevcut güç dengesini sarsan bir durum olarak korkmakta ve bu nedenle güçlerini korumaya çalışmaktalar. Harrison Salsburg ise Amerika’daki kadına karşı giderek artan boyutlardaki şiddeti kalıtımsal yüklülük şeklinde açıklamıştır. Meksikalılarla, Kızılderelilerle savaşlar, çiftçiler ve hayvancılıkla uğraşanlar arası savaşlar… Günümüzde öfkeli adamlar, linçler,suikastler, ufak çaplı çeşitli savaşlar şeklinde sürüp gitmektedir. 1965’lere kadar şiddet ve saldırganlık gazete haberleri ya da polis kayıtlarındaki sayısı fazla olmayan adi suçlardan ibarettir. 1965’ten sonra ise toplumsal özellikler, kadın statüsündeki değişiklik, yaşam biçiminin değişimi, feminizm hareketleri gibi nedenlerle giderek özellikle kadınlara yönelik olarak artış göstermiştir. Bunun çeşitli şekillerde ortaya çıktığı görülmektedir: 1)Ev içi şiddet 2)Tecavüz 3)İşte taciz etme. Evdeki şiddet: Çocuk ve eşin dövülmesi, evdeki eşyaların tahribi, istenmediği halde cinsel ilişkiye zorlamak şeklinde görülebilmektedir. Saldırı, fiziki yaralanma, tecavüz, öldürmeye kadar gidebilir. Amerika’da 8 kadından biri bu türlü saldırılara maruz kalmaktadır. Ülkemizde ise ailelerin yüzde 79’unda fiziksel, yüzde 52`sinde ise sözlü şiddet uygulanmaktadır. Şiddete maruz kalanların yüzde 80`i de şiddet karşısında yapılacak bir şey olmadığına inanmakta ve bu ailelerde çocukların yüzde 46`sı da fiziksel şiddete maruz kalmaktadır. (Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, 2008) Günümüzde şiddete bağlı boşanma olaylarında artış gözlenmektedir. Ancak, evlilik süresince şiddete maruz kalan ve şiddete katlanan kadınların, şiddetin hayati risk oluşturacak boyuta gelmesiyle boşanmaya karar vermesi dikkat çekicidir. Boşanma sürecinde yaşanan sorunlar nedeniyle Ankara Üniversitesi Psikiyatrik Kriz Merkezi’ne başvuran kadınların %48.2si evlilik yaşantısında şiddete maruz kaldığını belirten mağdurlardır. Şiddet gösterileri çocukların ruh sağlığını da olumsuz etkiler. Çeşitli sosyal ve okul sorunları ortaya çıkar. İleride erkekler, babaları gibi şiddete başvurabilir; kız çocukları ise şiddet gösterileri olan kişilerle ilişkiye girebilirler. APA bu sorunlarla yakından ilgili olup, dövülen kadınların tedavisi,evdeki şiddete bağlı uyumsuzluk sergileyen çocukların izlenmesi, bu tür şiddetin önlenmesi yolunda çalışmalar yapmaktadır. Amerika’da bu durumdaki kadınlara yaşadıkları kriz dönemlerinde yardımcı olmak amacıyla “SHELTER FOR BATTERES WOMEN” adı altında hizmet veren kurumlar oluşturulmuştur. Merkezler psikolojik desteğin yanı sıra, sosyal, ekonomik gerekirse hukuki alanda da destek ve yardım sunarlar. Ülkemizde ise bu sorun ile mücadelede en önemli mekanizmaların başında kadın sığınma evleri/konukevleri gelmektedir. Türkiye'nin ilk bağımsız kadın sığınma evi Kadın Dayanışma Vakfı tarafından 1993 yılında açılmıştır. Öncü kuruluşlardan biri de 1995 yılında hizmete açtığı sığınma evi ile Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı olmuştur. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağlı “Aile Danışma Merkezleri” ve “Toplum Merkezleri”nde de şiddete uğrayan kadınlara psikolojik, hukuksal danışmanlık ve ekonomik yardımlar yapılmakta, kadın konuk evlerinde kalma talebi olan kadınlar değerlendirilerek ilgili birimlere yönlendirilmektedir. Tecavüz: Her 5 kadından 1'i hayatlarının bir noktasında tecavüze teşebbüs veya tecavüz kurbanı olmaktadır. Amerika’da ise bu sayı 4’e düşmektedir. Kadın, erkek veya çocuk herkes saldırıya uğrayabilir. Yaş, ırk, etnik grup, sosyoekonomik düzey farkı söz konusu değildir. Ancak çoğunlukla tecavüze uğrayanlar genç kadınlardır. Her tecavüz olgusu bireyi çeşitli boyutlarda etkiler. Olaydan zedelenme derecesi kişinin sosyal, duygusal ve fiziksel şartlarına bağlı olarak değişir. Tecavüz sonrası sendromu: iki fazlı seyreden bir tablodur. Akut fazda birey şok, inanamama, öfke, korku, anksiyete, ağlama ve hıçkırık nöbetleri sergiler. Bazen duygularını dışa vuramaz; sakin, derli toplu bir görüntü içindedir(maskelenmiş duygulanım). Uzun dönemde ortaya çıkan belirtiler: 1)Fiziksel belirtiler; çeşitli ağrılar, uyku bozuklukları, jinekolojik sorunlar şeklinde görülür. 2)Şiddet içeren rüyalar, kabuslar, yalnız kalmaktan korku, diğer insanlara güvensizlik ve şüphecilik gibi psikolojik belirtiler fiziki belirtilere eşlik eder. 3)Sosyal yaşamda da bazı sorunlar yaşanır. Rutin yaşama dönüşte ve çalışmada isteksizlik, başarısızlık, devamsızlık görülür. Eğer saldırı evde olmuşsa kurban evini ve telefonunu değiştirir. 4)Bazı cinsel sorunlar yaşanır. Önceden normal olduğu halde saldırıdan sonra bazı cinsel korkular gelişir. Önceye ait cinsel deneyimi yoksa normal ilişkiler kurmakta zorlanır. Bu dönemde destek sistemleri çok önemlidir. Kişinin kendini yalnız hissetmemesi gerekir. Aile, arkadaş, profesyoneller kişiyi yalnız bırakmamalıdırlar. Bu, üstesinden gelinmeyecek bir kriz dönemi değildir. Kişinin bunun etkisinden kurtulması zaman alacaktır. Ancak, kişi zaman içinde durumunu gerçek biçimde değerlendirecektir. Bunu depresif bir nöbet izleyecek ve bu da kısa zamanda ortadan kalkarak kişi normal yaşamına dönebilecektir. İşte taciz: Çalışma hayatında ekonomik güç, üst makam veya başka etkili bir göreve sahip olanların, genellikle karşı cinsi bir takım tutum ve davranışla sıkıntıya sokup, rahatsız etmesi durumudur. Taciz; fiziksel, sözel, cinsel, psikolojik(hiç konuşmama, surat asma...), ekonomik(para vermekte sorun çıkarma, yeterli para vermeme…),sosyal(başkaları önünde küçük düşürme, zaaflarıyla alay etme…) olabilir. Tüm bunların sonucunda;