Psikolojik Danışma Kuramları 1_4

advertisement
PSİKOLOJİK
DANIŞMA
KURAMLARI
Dr. AYHAN ÇAKICI
Genel Giriş
• Psikolojik danışma öğrencileri, temel psikolojik
danışma kuramları hakkında bilgi sahibi olarak,
kendi kişilik özelliklerinin de etkisini dikkate
alıp kendi psikolojik danışma tarzlarını
oluşturabilirler.
• Kuramcıların temel düşünceleri ve ortaya
koydukları uygulama yöntem ve teknikler
hakkında sızın psikolojik danışma alanında
dengeli bir bakış açısı geliştirmenize yardımcı
olacaktır.
• Kuramlarla ilgili gereken sentezlemeyi
yapabilmek için uzun yıllar boyunca çalışmayı,
eğitim almayı ve psikolojik danışma
uygulamaları yapmayı gerektirmektedir.
• Psikolojik danışmanın yalnızca bir kuramla
sınırlandırıldığı durumlarda, insan davranışının
sahip olduğu birçok değerli boyut gözardı
edilmiş olabilir.
• Bir kuramın “doğru” veya “yanlış” olması söz
konusu değildir. Her bir kuram insan
davranışlarını anlamada ve psikolojik danışma
uygulamalarında ayrı bir katkı getirmektedir.
• Psikolojik danışma meslek alanının amacı,
kendi değerlerine en uygun yanıtları
bulmalarında bireylere yardımcı olmaktır.
• Kritik olan durum, sahip olduğunuz
değerlerinizin özelliğini, inançlarınızın ve
standartlarınızın danışanlarla çalışırken nasıl
bir işlev kazandığını bilmenizdir.
• Bir psikolojik danışman olarak işleviniz, doğru
yöne çekmek konusunda danışanlarınızı ikna
etmek ya da inandırmak değildir.
• Asıl amaç, kendi kararlarını alma sürecinde,
kendi danışanlarını değerlendirmelerinde
danışanlara yardımcı olmaktır.
Psikolojik Danışmanların
Karşılaşabilecekleri Konular
•
•
•
•
•
•
•
•
Sahip olduğumuz kaygı ile başa çıkma.
Kendimiz olmak ve kendimizi ifade edebilme.
Kusursuzluk çabasından uzaklaşabilme.
Kişisel sınırlılıklarımız dürüst olabilme.
Sessizliğin ne anlama geldiğini fark edebilme.
Danışanların istekleriyle çalışabilme.
İsteksiz danışanlarla psikolojik danışma yapma.
Belirsizlik ile başa çıkabilme.
• Danışanlarla
ilişkilerimizde
kendimizi
tükenmişlikten koruma.
• Mizah anlayışı geliştirme.
• Danışanla sorumluluk paylaşma.
• Öğüt vermekten kaçınma.
• Psikolojik danışman olarak kendi rolünüzü
belirleme.
• Uygun tekniklerin kullanımını öğrenme.
• Kendi kişisel psikolojik danışma tarzınızı
oluşturma.
• Bir birey ve meslek insanı olarak ayakta
kalabilme.
PSİKANALİZ
• Kurucusu Sigmund Freud’dur.
• Davranışların altında bilinçaltı faktörlerinin
bulunduğunu belirten, insan doğasına ait
felsefi bir görüşe sahip, bir psikoterapi ve
kişilik gelişimi kuramıdır.
• Bir dönem hipnozu yöntem olarak kullandı.
Sonraları hastalarını her türlü baskıdan uzak
bir ortamda özgürce konuşmaya teşvik etti. Bu
şekilde her türlü sorunlar açıkca ortaya
koyuyor, eskiden yaşanmış anıların üzerindeki
• Örtüleri tek tek kaldırarak sorunlarının
temeline inebiliyorlardı. Freud bu yeni
yönteme “Serbest Çağrışım” adını verdi.
• Bu bağlamda hastalarının daha sağlıklı bir
ruhsal yapıya ulaşmalarını sağlayan tedavi
yönemine ise “psikanaliz” adını verdi.
Kuramın Anahtarları
Topoğrafik Kuram: Önemli açılımlardan biri
olan topoğrafik yapı; bilinç, bilinç öncesi ve
bilinç dışı bölümlerinden oluşur.
Bilinç : Dış dünyadan ya da bedenin içinden
gelen algıları fark eden zihinsel olayları veya
süreçleri içerir. Bilinçin içeriği çevreye
davranışlarla ve konuşmalarla aktarılır.
• Bilinç Öncesi: Kişinin belirli bir anda bilincinde
ayırt edemediği birçok düşünceleri ve anıları
vardır. Bunlardan bazılarını bilinçli bir çaba ile
çağıra bilir.
İşte bu çeşit düşüncelere “Bilinç Öncesi
Düşünceler” adı verilir.
Bunlar bilinçte o anda bulunmadığı halde özel
bir dikkat ve çaba ile bilince çağrılabilirler.
• Bilinç Dışı: Freud’un öne sürdüğü ve en çok
tartışılan kavramlardan biri olan bilinçdışı
engellemeler nedeniyle bilinç düzeyine ulaşma
olanağı olmayan zihinsel süreçleri içerir.
Bu içerik gerçekliğe ve mantığa hiç uymayan
ve insanın içinden geldiğince doyurulmak
istenen dürtülerden oluşur.
Özel yöntemlerle ;hipnoz, serbest çağrışım,
düşlerin anormal ruhsal belirtilerinin innelenmesiyle açığa çıkarılabilir.
Yapısal Kişilik Kuramı
• Freud sürekli kendini yenileyen ve geliştiren
biriydi, topoğrafik kuramı terk ederek yeni bir
kişilik yapısı ortaya koydu.
• Kişilik 3 ana sistemden oluşur dedi. İd, Ego ve
Superego.
• Davranış bu üç sistemin etkileşiminin bir
ürünüdür.
• Bu sistemdekiler diğerlerinden bağımsız
çalışamaz.
• Bunlarla ilintili olan psişik enerji kavramının
açıklanmasına ihtiyaç vardır.
• Psişik Enerji: Bir organizma olarak insan,
enerjisini aldığı gıdalardan edinir. Sağlanan bu
enerji biyolojik ve psikolojik mekanizmanın
işleyişi amacıyla kullanılır. Kişiliğin her üç
sistemini de işleten bu enerjiye psişik enerji
denir.
Psişik enerji psişik işler yapılmasını sağlar.
Bunlarda düşünmek, algılamak, hatırlamak
gibi…
Bu enerji artmaz veya eksilmez sabittir. İd, ego
ve superego bu psişik enerjiyi kendi işlevlerini
yerine getirmek için kullanmaya çalışırlar.
• İd (Altbenlik): Kişiliğin temelini oluşturur. Tek
işlevi organizma içinde içsel ve dışsal
uyarılmalar tarafından salınan uyarı verici
niteliklerin (enerji veya gerilim) hemen desarj
edilmesidir. Bu işleviyle Freud’un haz ilkesini
yerine getirmektedir.
Haz prensibinin amacı ise, acıdan kaçınmak ve
hazzı bulmaktır. Kalıtsal olarak gelen, iç
güdüleride kapsayan , doğuştan var olan
psikolojik gizli güçlerin tümüdür.
• Tümden bilinç dışıdır ve bilinç dışındaki
kuralsızlık geçerlidir. Dış dünya ile bağlantı
yoktur. Yer ve zaman kavramı tanımaz.
• Fazla enerji birikimine dayanamaz, böyle
durum organizmada gerilim yaratır.
• Ego: Uyumlu bir insanda ego, kişiliğin
yöneticisidir. İd’den gelen istekle süperego’dan
gelen baskıları ayırır. Ruhsal yapının
düzenleyici , denge ve uyum sağlayıcı
parçasıdır. Bu düzenleme ve uyum sağlama
görevi şu yetiler aracılığıyla gerçekleştirilebilir:
1.Dürtüsel
gereksinimlerin
içeriden
algılanması
2.Dış dünyadaki koşulların ve durumların
algılanması.
3.Bütünleme ve birleştirme yetisi ile dürtülerin
birbirleri ile üstbenliğin istekleri ile
düzenlenmesi ve çevresel koşullara uyabilecek
bir niteliğe uydurulabilmesidir.
4.Yürütme yetisi ile istemli davranışın eyleme
geçirilmesi.
Benliğin temel işlevi uyumdur. Bu uyumu
yaparken benlik, bir yandan organizma
içindeki ilkel dürtüsel güçlerle, bir yandan
çevresel koşullar ve gerçeklerle, bir yandan da
üstbenliğin istekleriyle bağdaşmak, bunlar
arasında bir uzlaşma sağlamak zorundadır.
• Ego, gerçeklik ilkesinin egemenliğindedir.
Gerçeklik İlkesinin amacı; ihtiyacın giderilmesi
için uygun bir obje buluncaya dek gerilimin
boşalımını ertelemektir. Gerçeklik ilkesi haz
ilkesini geçici olarak engeller. Gerçeklik ilkesi
yaşamın gerçekten var olup olmadığını
araştırır. İkincil süreç gerçekci düşüncedir.
Böylelikle egonun ihtiyacının giderilmesi için
bir tasarı geliştirir. Sonra bu tasarının geçerli
olup olmadığını araştırıcı bazı eylemlerde
bulunur. Ego kişiliğin yürütme organıdır.
• Süperego:
Kişiliğin
törel
yönüdür.
Kusursuzluğu temsil eder. Gerçeklerden çok
ideali gözetir. Çocuğa anne ve babası
tarafından aktarılan ödül-ceza uygulamalarıyla
değerlerin ve toplumsal ideallerinin içsel
temsilcisidir. Kişiliğin vicdani ve ahlaki
yönüdür. Başlıca işlevleri:
1.İd’den gelen dürtüleri bastırmak ve ketlemek
ki bunlar dışa vurulduğunda toplumun hoş
karşılayamayacağı türde cinsel ve saldırgan
dürtülerdir.
2.Ego’yu gerçekci amaçlar yerine , ahlaki
amaçlara yönelmeye inandırmaya çalışmak.
3.Kusursuz olmaya çabalamaktır.
Çok geniş anlamda id, kişiliğin biyolojik
yönünü, ego, psikolojik, superego, toplumsal
yönlerini oluşturur.
Gelişim Kuramı
• Gelişimi 5 aşamaya ayırır.
1.Oral Evre: Gelişimin ilk basamağıdır ve 1-1.5
yıl kadar sürer. Bu dönemde libido enerjisi
ağıza, dudaklara, deriye ve duyu organlarına
yatırılır. Bu dönem izini taşıyan yetişkin
karakteristik özellikelri şunlardır; edilgenlik,
bağımlılık, alıcılık, merak, cömertlik, tabi oluş,
iyimserlik, sabırsızlık, kıpırdanma, sigara
içmeye eğilim, yemeğe düşkünlük, yapışkanlık,
yapmacılık, ambivalans, gıbta, kıskançlık,
kötümserlik, alaycılıktan zevk alma.
• Oral Erotizm: Bu dürtü oral gerginliğin yarattığı
hoş olmayan duruma son vermeye amaçlar.
Örneğin açlık, gerginlik yaratan bir durumdur.
Çocuk annesini emerek, gevşeme ve sakinliğe
kavuşur.
• Oral Sadizm: Dönemin son aylarında görülen
bu evre çiğneme, tükürme ve ağlama tepkileri
söz konusudur.
• 2.Anal Evre: Bu evre 4 yaşına kadar
sürmektedir. Bu dönemde çocuk dışkının
tutulmasını ve boşaltılmasını denetlemeyi
öğrenir.Bağımsızlık eğilimlerinin ilk işaretleri
gözlenir. Bu dönemde memeler, kas sistemi,
erotikleşmiştir. Haz elde etme tarzı;dışarı
atıcılık ve dışkılama, boşaltım ya da tahrip
etme gibi etkinliklerle ortaya çıkar.
Karakteristik olarak düşmanlık, düzensizlik,
sorumsuzluk, zirzopluk, aşırı güven, düzenden
hoşlanma, dik kafalılık, cimrilik, kararsızlık
sahiplenmeye eğilimlidir.
3.Fallik Dönem: Bu evre yaklaşık 3-6 yaş
arasında yer alır. Libido enerjisi genital
bölgede yerleşir. Karakteristik özellikleri saflık,
istikrarsızlık, uykuculuk, yüzeysellik, çıkarcılık,
güven aşırılığı, kibirlilik.
Çocukta toplumsal çevresinin bilinci geliştikçe,
çocuk cinsel rollerin doğasını anlamaya başlar
ve ayni cinsten ana babasının oynadığı rolü
kazanmayı ister. Bu istek onu bu rolün gerçek
sahibiyle çatışmaya sokar, bu çatışma Oedipus
karmaşasına varır.
4.Latent Evre: Bu dönem 5-12 yaşları arasında
yer alır. Libido enerjisi cinselliğini yitirmiş ve
aileden alınıp öğretmenine ve ayni cinsten
arkadaşa aktarılmıştır. Karakteristik özellikleri,
çalışmada
titizlik,
aşağılık
duygusu,
toplumsallık, yarışma, işbirliği, doğruluk,
ahlakçılık.
• 4.Genital Evre:Bedensel, cinsel , ruhsal olarak
belirgin değişikliklerin olduğu bir dönemdir.
Hormonların etkisiyle cinsel nitelikli olanlar
başta olmak üzere dürtülerin gücü artar. Bir
yandan bağımsız olmaya çalışan ergen diğer
yandan ailesine bağımlıdır. Bu dönemin şiddeti
daha önceki dönemlerin sağlıklı olarak
geçirilmesine bağlıdır. Zaman zaman kendini
yalnız ve kimsesız hisseder. Bazı ruhsal
bozukluklar bu dönemde ortaya çıkar.
Anksiyete kuramı
• En
önemli
kavramlardandır.
Kişiliğin
gelişiminde önemli rol oynar. Freud’a göre
anksiyete, fiziksel ya da toplumsal çevreden
gelen tehlikelere karşı bireyi uyarma, gerekli
uyumu sağlama ve yaşamı sürdürebilme
işlevine katkıda bulunur.
• Ego 3 ayrı tehlike altındadır.
1.Engellemeler ve dış dünyadan gelen
saldırılar.
2.İd’in içgüdüsel ve gerçek dışı istemleri.
3.Süperegonun cezalandırılması.
• Bu üç tehlikeye karşı üç anksiyete
gerçekleştirilir.
1.Gerçeklik Anksiyetesi: Yaşamı sürdürmek için
gerekli bir objenin ya da durumun
varolmasıyla oluşur. Dış dünyadaki tehlikenin
algılanmasıyla
ortaya
çıkan
ürkütücü
durumdur.
2.Törel Anksiyete:Vicdanın tehlikeli olarak
saydığı durumlarda ortaya çıkar.
3.Nevrotik Anksiyete: İç güdülerinden gelen
tehlikelerin algılanması ile ortaya çıkar. Bilinçli
bir şekilde kavranılamaz. a)Bağlantısız Ank.,
b)Fobik ank., c)Panik ank.
Savunma Mekanizmalar
• Mekanizmalar
organizmanın
psikolojik
bütünüğünü ve dengesini korumayı amaçlar.
Baskı(Repression): İçgüdülerin insanın isteği
dışında bilinç dışında tutulması ve bilince
çıkmalarının önlenmesine
baskı, uygun
olmayan
istek
ve
anıların
bilinçten
uzaklaştırmaya ise bastırma denir.
Yadsıma-Düşleme: Kişi tehlike ile başedemez
ya da ondan kaçamazsa tehlikeyi yok sayma
yoluna gider.
• Neden Bulma: Gerçekleştirilememiş isteklerin
yarattığı düş kırıklığı yumuşatma amacı ile
kullanılır. Aslında kişinin kendisini aldatmasıdır.
• Yansıtma:Kişinini kendi eksikliklerinin ve
yenilgilerinin sorumluluğunu ya da suçunu
başkalarına yüklemesiyle veya suçluluk
duygularını uyandıracak nitelikteki dürtülerini,
düşüncelerini ve isteklerini diğer insanlara
maletmesiyle anksiyeteden korunmasıdır.
• Ödüllenme: Engellenen ve doyurulamayan
istek ve davranışların yarattığı tedirginliği,
onların yerine geçebilecek diğer istek ve
davranışlarla giderme biçiminde işleyen bir
mekanizmadır.
• Yüceltme:İlkel nitelikteki eğilim ve istekler
doğal amaçlardan çevrilerek, toplumca
beğenilen etkinliklere dönüştürülmesidir.
• Özdeşleşme: Normal gelişim süreci içinde
çocuk ya da ergenin, benliğine örnek olarak
diğer kişileri seçip onlara benzemeye
çalışmasıdır. Taklit yoluyla öğrenme.
• İçselleştirme:Kişinin bir diğer insanın ya da
grubun bazı özelliklerini ve inançlarını kendi
benliğine katarak kişiliğinin bir parçası
durumuna getirmesidir.
• Yön Değiştirme: Belirli bir uyaranın neden
olduğu tepkinin açığa vurulması tehlikeli
olduğunda, tepkinini o uyaranın bir başkasına
yöneltilmesine ya da o tepkinin yerine başka
bir tepki gösterilmesine denir.
• Duygudaşlık-Boyun Eğme :Geliştirilen tutum
“eğer insanlar beni severse incitmezler”
biçiminde özetlenebilir.
• Karşıt Tepki Oluşturma: Suçluluk duygusu
yaratan tehlikeli istekler çok yoğun olduğunda
bunların baskı altında tutulması da
güçleştiğinden kişi, bu isteklerin tam karşıtı
olan bilinçli tutum ve davranışlar geliştirerek
kendini korumaya çalışır. Dolayısıyla baskı
altına alınmış düşmanca duygular sevgi
gösterisiyle, saldırgan istekler sevecenlikle,
cinsel istekler ahlak savunuculuğuyla vb
maskelerle.
• Dönüşme: Anksiyete yaratabilecek bilinç dışı
duyguların bilinç düzeyine
erişmesini
engelleyebilmek ya da zorlama yaratan
çevresel durumlardan kaçabilmek amacıyla ve
gerçek bir organik nedeni olmayan hastalık
belirtileri biçiminde ortaya çıkan, nevrotik
düzeyde savunma mekanizmalarıdır.
• Somatizasyon:
Hipokondri
nevrozunda
görülen bu savunma türünde saldırgan
dürtüler kişinin organlarına yöneltilir.
• Saplanma:Birey cinsel gelişiminde bir sonraki
aşamaya geçmeyi kaygı verici bulduğunda,
içgüdülerini doyurmak amacıyla bir önceki
aşamada farklı derecelerde saplanıp kalabilir.
• Gerileme: Bireyin tehdit altında kalma
durumunda daha önce saplandığı erken
aşamalara geri dönmesidir.
Kaynak
• -Psikolojik Danışma, Psikoterapi Kuram ve
Uygulamaları / Dr. Gerald Corey / Editör:Ayhan
Sağlam. Mentis Yayınları.
Download