BİTİŞİKLİK KURAMI BİTİŞİKLİK KURAMI TANIMI JOHN B. WATSON EDWIN R. GUTHRIE BİTİŞİKLİK KURAMININ SINIF ORTAMINA UYGULANMASI Amerika’da koşullanma -Thorndike Rusya’da şartlı refleksler- Pavlov Bu iki araştırmacının çalışmaları davranışçılığın temelini oluşturmuştur. Watson ve Guthrie –davranışçı yaklaşımı benimseyen psikologların başında gelir. Ortak yanları- U-T arasındaki bitişikliğe vurgu yapmaları BİTİŞİKLİK KURAMI Bitişiklik ilkesine göre belli bir uyarıcıya karşı bir tepki gösterildiğinde bu ikisi arasında çağrışım meydana gelmekte daha sonra da aynı uyarıcıyla karşılaşıldığında aynı tepkiyi göstermektedir. (sadece koşulsuz uyarıcılarla eşleşen nötr uyarıcıların koşullu uyarıcılar haline gelmesi değil, UT’nin bitişik hale gelmesi- Pavlov’dan farkları) U-T bağlantısı birbirini anımsatmaktadır. Sonuçları olmayan (ödüllendirilmeyen ya da cezalandırılmayan) bir eşleştirme de öğrenmeyi sağlayabilir. BİTİŞİKLİK KURAMI Birçok bilgiyi ve davranışı uyarıcı ile doğru davranışı tekrar tekrar bitiştirerek öğrenmişizdir. 1+1= 2 gibi Türkçe kelimelerin yabancı dil karşılıkları, Noktadan sonra büyük harfin gelmesi, Tarih derslerinde olaylar ile oluştuğu tarihler bitişiklik yoluyla öğrenilir. Arkadaşımızı gördüğümüzde gülümsemek Önümüzde yaya çıktığında kornaya basmak İki kere ikinin kaç ettiği sorulduğunda dört olduğunu söylemek gibi davranışlar U-T bitişikliği ile açıklanmaktadır. John B. WATSON (1878-1958) Davranışçılık kuramının kurucusu olan Watson temel olarak davranışla ve davranışın yaşantı yoluyla nasıl değiştirilebileceği ile ilgilenmiştir. Watson insan davranışını tamamen refleksler, uyarıcı-tepki ilişkisi ve pekiştiricinin etkisi ile açıklamaya çalışmıştır. Watson, davranışların başlangıç noktası olarak refleksleri kabul eder. İnsanların uyaran tepki bağlarıyla doğduğuna inanır ve bunlara refleks adını verir. Bilimsel olabilmek için psikolojinin gözlenebilir ve ölçülebilir davranışları konu edinmesi gerektiğini belirtmiştir. Watson’a göre psikoloji, davranış ve davranışın yaşantı yoluyla nasıl değiştirileceğini araştırmalıdır. Bilincin çalışması filozoflara bırakılmalıdır. Watson’a göre; Çevre mi? Kalıtım mı? Watson yürüme, koşma, konuşma gibi karmaşık becerilerimizin hep uyarıcı tepki arasında bağ kurma yoluyla öğrenilmiş davranışlar olduğunu ve bütün davranışların klasik koşullanma yoluyla öğrenilebileceğini savunmuştur. Bebekler koşullanma yoluyla suçlu, müzisyen, ressam haline getirilebilir. Yani insanda, koşullanma yoluyla her kişilik oluşturulabilir. Eğer köpek koşullanabiliyorsa insan da koşullanabilir (Pavlov) Öğretmenler öğrencilerinin bazı matematiksel işlemleri daha kolay ve çabuk yapabilmeleri için öğrencilerine çarpım tablosunu ezberletir. Bu uygulamayı yapan öğretmenlerin aşağıdaki koşullanma ilkelerinden hangisini kullandığı söylenebilir? A. Bitişiklik B. İşaret öğrenme C. Ayırt etme D. Uyarıcı genellemesi E. Genelleme Watson… “Bana bir düzine sağlıklı bebek verin ve onları büyüteceğim kendime ait bir dünya oluşturun ve bunlardan herhangi birini istediğiniz konuda uzmanlaştırabilirim. Yeteneklerinden, eğilimlerinden, yetilerinden, becerilerinden, kabiliyetlerinden ve ırkından bağımsız olarak onları doktor, avukat, sanatçı, tüccar ve hatta dilenci ya da hırsız olmalarını sağlayabilirim” Watson, klasik koşullanmanın genellemesi deneyini 11 aylık Albert adlı bir bebek üzerinde çalışmıştır. Albert’e beyaz bir fare hediye edildi. Başlangıçta bebeğin fareye yönelik herhangi bir korkusu gözlenmedi. Bir süre sonra bebeğin fareye her yaklaşımında koşullu bir uyaran olarak güçlü bir mekanik ses çıkarıldı. Bu ses doğal olarak Albert’i korkuttu ve fareden uzaklaştı. Bitişiklik ilkesi sonucu zamanla korku tepkisi koşulsuz uyaran olan fareye karşı da gösterilmeye başlandı. Zamanla bebek gördüğü beyaza benzer her şeyden (beyaz oyuncak,beyaz tavşan..) uyarıcı genellemesiyle korkmuştur. Bu deneyi ile Watson, klasik şartlanma yoluyla fobi oluşturulabildiğini göstermiştir. Fare (nötr uyarıcı) korku tepkisi yok Gürültü (koşulsuz uyarıcı) korku (koşulsuz tepki) Fare + gürültü korku Fare (koşullu uyarıcı) korku (koşullu tepki) Başka bir deyişle Watson, davranışın kalıtımsal olmayıp insanın çocukluğundan beri çevresindeki belli uyarıcılarla belli tepkilerin birleşmesi sonucu uyarıcı-tepki bağlarının birbiri üzerine şartlanma yoluyla inşa edilmesi sonucunda geliştiği görüşünü savunur. Watson’a göre bir uyarıcıya verilecek tepki, o uyarıcıya karşı en son yapılmış ve en çok tekrarlanmış tepkidir. Bu ilkeye “ en son ve en sık tepkisi” adı verilir. Watson için en önemli şey uyarıcı – tepki ikileminin tekrarlama sıklığıdır. Albert’in fare uyarıcına karşı verdiği en son tepki ve uyarıcıyla tekrar tekrar bitişik hale gelen (en sık) tepki korku tepkisi olduğu için bundan sonra Albert fareyi gördüğünde korku tepkisi verecektir. Watson’un Albert deneyi bir öğrenme midir? Davranışta değişme var mı? Daha önce fare karşısında korku tepkisi vermeyen Albert artık fareyi görünce korkup ağlamaya başlıyor. Değişiklik yaşantı kazanma sonucunda mı gerçekleşmiş? Albert’in çevresiyle girdiği etkileşim (fareyi görmesi ve yüksek ses duyması) sonucunda kendisinde kalan izler bu davranış değişikliğine yol açmış. Davranıştaki değişiklik nispeten kalıcı mı? Albert bir süre sonra daha fareyi gördüğünde korku tepkisi vermeye devam eder. Yani davranış değişikliği nispeten de olsa kalıcıdır. Bulmaca Kutusu Deneyi Thorndike’ın deneme -yanılma çalışmalarına benzer Etki yasası (pekiştirme ilkesi) değil en son ve sık ilkesi 3 yaşında bir çocuğa elinde şeker bulunan bir bulmaca kutusu verilmiş ve bu kutuyu açmayı nasıl öğrendiğini gözlemiştir. Çocuk birçok hareketten sonra tesadüfen kutuyu açmaya yarayan düğmeye basmıştır. Kutu içinde şekerle tekrar çocuğa verildiğinde, çocuk önceki bazı tepkileri tekrarlamış ancak verdiği en son tepki yine düğmeye basmak olmuştur. Denemeler sonucunda işe yaramayan tepkiler gittikçe azalmış ve kısa sürede düğmeye basarak şekeri elde edebilmiştir. Watson’a göre öğrenmede ödül önemli değildir. Önemli olan en son ve en sık ilkesidir. Watson’un bulmaca kutusu deneyi bir öğrenme midir? Davranışta değişme var mı? Daha önce kutuyu açmak için işe yarayan ve yaramayan birçok farklı tepki sergileyen ve kutuyu açması uzun zaman alan çocuk artık kutu kendisine verildiğinde çok kısa bir sürede işe yarayan (kutuyu açmasını sağlayan) tepkiyi sergilemekte ve problemi çözmektedir. Değişiklik yaşantı kazanma sonucunda mı gerçekleşmiş? Çocuğun kutuyla etkileşimi sonucunda kendisine kalan izler bu davranış değişikliğine yol açmıştır. Davranıştaki değişiklik nispeten kalıcı mı? Çocuk bundan sonra kutu kendisine verildiğinde düğmeye basarak kutuyu açma tepkisini vermeye devam eder. korku öğrenilmişse korkmama da öğrenilebilir. (sistematik duyarsızlaştırma) Watson öğrenmeyi davranış gelişiminin temel süreci olarak kabul etmiş ve “ bir insan ne öğrenmişse odur” anlayışı getirmiştir. Watson davranışların çevresel etmenlere göre oluştuğunu, şartlanma ile oluşan davranışların tekrar şartlanma yoluyla değiştirilebileceğini ileri sürmüştür. Yani korku öğrenilmişse, korkmama da öğrenilebilir. Bunun için önce çocuğa korktuğu şeyden (fare) korkmayan çocukların oynadığı bir oyun, tv filmi izlettirilmiştir. Daha sonra sevmediği şey (fare) yavaş yavaş gösterilerek korku ortadan kaldırılmıştır. 3 yaşında fare, tavşan, kürk giysi, kurbağa ve balıklardan çok korkan Peter Bir gün Peter yemek yerken kafes içinde bir tavşan Peter’ı rahatsız etmeyecek şekilde odanın bir köşesine yerleştirilmiştir. Bu nokta her gün biraz daha Peter’a yaklaştırılmıştır. Bir gün Peter’ın tavşanı okşadığı gözlemlenmiştir. Peter’ın diğer korkularına genelleme yapılmıştır. Watson’ın öğrenmeye ilişkin görüşleri Watson Pavlov’un kuramını tanımış ancak tüm ilkelerini kabul etmemiştir. Örneğin; koşullanmanın pekiştirmeye bağlı olmadığını, koşullu ve koşulsuz uyanların birbirlerine çok yakın zamanlarda verildiklerinde öğrenmenin olduğunu öne sürmektedir. (U-T bitişikliği) En son ve sıklık ilkelerini kabul etmektedir. Watson’un görüşlerinin eğitim açısından sonuçları Eğitimin nesnel bir bilim dalı olma sürecine katkı Çevrenin önemi, çevresel düzenlemelerin yapılması, uygun uyarıcıların verilmesiyle çocuklara istenilen niteliklerin kazandırılabileceği görüşüne öncülük Sistematik duyarsızlaşmanın temellerinin atılması Öğrenmede tekrarın önemi ***Edwin R.GUTHRIE (1886 – 1959) Guthrie klasik koşullanma ile ilgili temel görüşlerin izinden gitmiş ancak öğrenmenin bitişiklik ile açıklanabileceğini belirtmiştir. Thorndike, Skinner, Pavlov, Hill ve Watson’u fazla subjektif bularak öğrenmenin tek bir ilke ile açıklanabileceğini (bitişiklik) savunmaktadır. ÖĞRENMENİN TEK YASASI ‘BİTİŞİKLİK’ Bir uyarıcıya karşı yapılan tepkinin, daha sonra, aynı uyarıcıyla karşılaşıldığında da gösterme eğilimi vardır. Guthrie’nin bitişikliği uyarıcı – tepki bitişikliğidir. Yani uyarıcı ile tepki arasında bir çağrışım meydana gelmektedir. Aynı uyarıcı tekrar ortaya çıktığında aynı tepkiyi gösterme eğilimi görülmektedir. “Dikkat edilen şey, yapılan şey için işaret haline gelir” Organizmanın çok sayıda karşılaşmış olduğu uyarıcıların hepsine tepki vermesi mümkün değildir. Bu noktada seçerek tepkide bulunur. Thorndike’ın “öğelerin baskınlığı”(organizma çevredeki farklı uyarıcıları seçerek tepkide bulunur” ile benzerlik Davranışı yordamada olasılıklı konuşmak gerektiğini vurgulamıştır. ÖĞRENMEDE TEK DENEME Guthrie, bir öğrenme ilkesi olarak sıklık yasasını tamamen reddetmektedir. Gurthrie’ye göre “Bir uyarıcı örüntüsü tüm çağrışım gücünü neden olduğu tepkiyle ilk eşleşmesinde kazanır.” Bir başka deyişle, öğrenme, uyarıcı örüntüsü ile tepki arasındaki bitişikliğin bir sonucudur ve öğrenme, uyarıcı örüntüsü ile tepki eşleşmeden sonra tamamlanır; yapılan tekrarlar bağın gücünü artırmaz. Örn; çivi çakmak için çiviye çekiçle vuran bir kişinin bu konuda yapacağı tekrarlar onun öğrenmesine katkıda bulunmaz. Uyarıcıya vermesi gereken tepkiyi öğrenmiştir zaten. SONUNCULUK İLKESİ Bitişiklik ve tek denemede öğrenme ilkeleri, sonunculuk ilkesini de gerektirmektedir. Sonunculuk ilkesi, belli bir uyarıcı örüntüsüyle karşılaşıldığında tekrar gösterilmesi eğilimidir. Başka bir deyişle, organizma belli bir durumda son olarak hangi davranışı göstermişse, aynı durumla tekrar karşılaşıldığında aynı davranışı gösterme eğilimindedir. ALIŞTIRMANIN BECERİYİ GELİŞTİRME NEDENİ Guthri’ye göre tekrar öğrenme için gerekli bir ilke değildir. Çünkü öğrenme UT bağlantısının oluşmasıdır ve bu bağlantıda uyarıcıyla bitişik hale gelen tepkiler basit kas devinimleri yani hareketlerdir. Gruthrie’nin öğrenme ile kastettiği şey hareketlerin öğrenilmesidir. Etkinlikler ise bazı sonuçlara sebep olan hareket ya da hareketler dizisidir. Bir harf yazma, bir topu fırlatma, yemek yeme gibi davranışlarımız belli hareketleri içeren etkinliklerdir. Hareketler bir kas ya da salgı bezinin basit bir tepkisidir ve bunların bir uyarıcı ile bitişik hale gelmesine gerek yoktur. Tekrar etkinliklerin ya da becerilerin öğrenilmesinde etkilidir. Bir etkinlik birçok hareketi kapsadığı gibi, bir beceri de birçok etkinliği kapsamaktadır. Örneğin; Daktilo yazma, araba sürme, golf oynama… Beceri, her bir denemede, öğrenilen çok fazla sayıdaki belirli uyarıcı-tepki bağlarından oluşmaktadır. Bu da zaman ve alıştırma gerektirir. UNUTMA Guthrie’ye göre unutmanın nedeni yeni öğrenmelerdir. Unutmada öğrenme gibi tek bir denemede gerçekleşir. Bir uyarıcı karşısında verilen tepkinin yerine bir başka tepkinin verilmeye başlanmasıyla, uyarıcıyla önceki tepki arasındaki bitişiklik ortadan kalkacağından önceki tepki unutulur. Guthrie unutmayı ket vurmayla açıklamaktadır. Öğrenilen yeni tepkilerle yer değiştirmekte ve onların unutulmasına neden olmaktadır. Bu nedenle Guthrie sönmenin sadece pekiştirmesiz yapılan tekrarların bir sonucu olduğu görüşünü benimsememektedir. Ona göre sönme; çağrışımsal bir rekabetin ya da karışmanın (ket vurmanın) bir sonucudur. Yani eski uyarıcıya karşı yeni bir tepkinin öğrenilmesi sonucunda eski tepki sönmektedir. Olumsuz Alışkanlıkların Yok Edilmesinde temel kural hep aynıdır: İstenmeyen ve ortadan kaldırılmak istenen tepkiye yol açan uyarıcı (ipuçları) bulunur ve bu uyarıcının varlığında başka (istendik ) bir tepkinin ortaya çıkması sağlanır. Olumsuz Alışkanlıkların Yok Edilmesinde 3 Yöntem Önemlidir: 1) 2) 3) Eşik Yöntemi Bıktırma (Yorgunluk) Yöntemi Zıt Uyaranlar (Zıt Tepki) Yöntemi 1) Eşik Yöntemi: Uyarıcı çok az verilerek, istenmeyen tepkinin çağrışımı, ortaya çıkması engellenir. (modern tekniklerde- sistematik duyarsızlaştırma) Uyarıcının dozu istenmeyen tepkiyi doğuracak eşiği aşmadan, zamanla yavaş yavaş artırılır. Örneğin; zeytin yemeyi sevmeyen birine zeytin azar azar bölünerek verilir. Okula korktuğu için gitmek istemeyen çocuğa, eğlenceli okul öyküleri anlatılır, okul arkadaşlarının eve gelmesi sağlanır. Okula yakın yerlerde gezintiye çıkarılır ve çocuk okula alıştırılır. Sırtındaki eğeri atmaya çalışan vahşi bir atın sırtına önce ince bir örtü, sonra battaniye, daha sonra bir kilim konulunur. Eşik yavaş yavaş aşılarak atın sırtına eğer konduğunda rahatsızlık duymaz. Öğrencilerin dikkat süresinin kısa olmasından dolayı eğitimde birçok etkinlik 3040 dakikayı geçmeyecek şekilde düzenlenir. Buna rağmen, ilköğretime yeni başlayan öğrencilerin ilk haftalarda dikkat süreleri daha kısadır. Bu durumu bilen Aylin öğretmen, yılın başında yapılan etkinliklerin sürelerini 15-20 dakika ile sınırlarken, daha sonraki haftalarda çalışma sürelerini kademeli olarak artırmıştır. Aylin öğretmenin öğrencilerin dikkat sürelerini artırmak için uyguladığı bu yöntem (Guthrie’ye göre) aşağıdakilerden hangisiyle en iyi açıklanabilir? A. Kendini iyi ayarlama B. Isındırma yöntemi C. Zaman yönetimi D. Zihinsel disiplin E. Eşik yöntemi 2) Bıktırma (Yorgunluk) Yöntemi: İstenmeyen davranış organizmaya bıktırıncaya ve sıkılıncaya kadar yaptırılır. Zamanla organizma bu tepkiyi göstermekten bıkacağı için aynı uyarıcıya karşı istenmeyen bu tepkiyi göstermekten vazgeçer. Sonunculuk ilkesine göre bir uyarıcıya verilecek olan tepki o uyarıcıya en son verilmiş tepkidir. Bu durumda söz konusu uyarıcıya en son verilen tepki bıkma –bu uyarıcıya karşı bir dahaki sefer de istenmeyen tepki verilmeyecektir. 2) Bıktırma (Yorgunluk) Yöntemi: Örneğin; kibrit yakma gibi kötü bir alışkanlığı olan çocuğa annesi bir kutu kibrit verir ve yakmasını ister. Çocuk bir süre sonra, yoruldum artık demesine rağmen, anne devam etmesi için çocuğa baskı yapar ve bir süre sonra çocuk kibriti elinden atar ve bir daha da kibrit yakmaya karşı bir ilgi duymaz. Başka bir örnek; sürekli abur cubur isteyen bir çocuğa annesinin bir sürü abur cubur alması ve önüne yığarak hepsini yemesini istemesi, çocuğun bıkmasına ve bir daha istememesine neden olabilir. Küçük Şule pudingi çok sever. Annesinden sık sık puding yapmasını ister. Şule’nin puding isteği ile baş edemez hale gelen annesi, bir gün koca bir tencere puding yapıp kızının önüne koyar. Bundan sonra Şule annesinden bir daha puding istemez. Şule’nin annesi, aşağıdaki Guthrie’nin davranış biçimlendirme yöntemlerinden hangisini kullanmıştır? A. Zıt tepki B. Bıktırma C. Duyarsızlaştırma D. Karşı karşıya getirme E. Zihinsel disiplin Bu yöntemin etkili olması için, organizmanın ilk bıkkınlık düzeyinden sonrada yapmasını istemek gerekir. Eğer ilk bıkkınlık şikayetinde uyarıcı kesilirse bu yöntem işe yaramaz. Bazen farkında olmadan kullanılan bu yöntem olumlu bir davranışın kazanılmasını da engelleyebilir. Örneğin; öğrencilere çok ve yoğun ödev verilmesi, çocuğun ödeve karşı motivasyonunu düşürerek ödev yapmaktan nefret etmesine yol açabilmektedir veya bebeklikte çok fazla süt içirilmesi ile yetişkinlikte o çocuğun sütten nefret etmesine yol açabilir. 3) Zıt Uyaranlar (Zıt Tepki) Yöntemi: İstenmeyen davranışı meydana getiren uyarıcı ile birlikte, ona zıt olan onunla rekabet edebilecek istenen davranışı meydana getiren uyarıcı sunulur. Modern psikolojide karşıt koşullama olarak bilinen terapi tekniğinin temelini oluşturur. Örneğin, Kediden korkan çocuğa korktuğu kedi annesinin (sevdiği birisi) kucağına konularak gösterilir. Korku kaynağı olan nesne ya da durum sevdiği kişi veya durumla ilişkilendirilir. Böylece korku yok edilir. Sigarayı bırakmak isteyen birinin sakız çiğneyerek sigarayı unutmaya çalışması… Sütten hoşlanmayan çocuğa çok sevdiği çizgi film karakterinin resmiyle süslenmiş bir bardakta süt içirilmesi… Eğitim öğretim ortamında birbirine zıt uyarıcılar bir araya getirilerek uyaranların organizmada olumlu davranışı dönüştürülmesi sağlanabilir. Örneğin, çalışkan öğrenci ile tembel öğrenci aynı sıraya oturtularak, tembel öğrencinin çalışkan öğrenciden olumlu yönde etkilenmesi sağlanabilir. Alışkanlığın Bastırılması Alışkanlığın yok edilmesinden farklıdır. Organizmanın istenmeyen tepkiye yol açan (bu tepkiyle bitişik olan) uyarıcı durum ya da durumlardan uzak tutulması durumunda istenmeyen tepki de ortaya çıkmayacaktır. Organizmanın çevresi değiştirilerek istenmeyen uyarıcılardan uzaklaşması sağlanmaktadır. Burada alışkanlığın ortaya çıkması engellenmektedir. Ceza 1. Önemli olan cezanın organizmada yol açtığı acı değil cezanın organizmada ne tür bir tepkiye yol açtığıdır. 2. Cezanın etkili olabilmesi için, cezalandırılan (istenmeyen) tepkinin aksi yönünde (istendik) bir tepkiye yol açması gerekir. 3. Cezanın etkili olabilmesi için, cezalandırılan tepkinin ortaya çıkmasına yol açan (bu tepkiyle bitişik olan) uyarıcı durumun varlığında uygulanması gerekir. Bitişiklik Kuramının Sınıf Ortamına Uygulanması Bu kurama göre alışkanlıkları kırma, yok etme yada istenen davranışları oluşturma yöntemleri olan eşik, bağdaşmayan uyarıcılar, yorma yöntemleri gerek sınıf yönetiminde gerekse bir konuya karşı olumlu tutum gelişmesinde kullanılabilir. Okuldan korkan çocukların bu uyarıcılar ile yavaş yavaş karşılaşması sağlanarak korkularını yenebilecekleri gibi bu uyarıcılarla birlikte sevdikleri uyarıcılar verilerek de korkuları yok edilebilir. Guthrie eğitimde ikaz etme ve tavsiyede bulunma yerine doğru davranışı bizzat yaptırmayı önermektedir. Bir yazısında bahsettiği gibi okul dönüşü paltosunu bir tarafa, çantasını bir tarafa fırlatan 10 yaşındaki bir kız çocuğunun annesine şu tavsiyede bulunmuştur. Anne, çocuk eşyalarını yere fırlattıktan sonra onu ikaz etmemeli, çocuğun bu eşyaları tekrar giyip sokağa çıkmasını ve eve girerken hemen soyunup eşyalarını yerlerine koymasını sağlamalıdır. Burada güdülen amaç, eşyalarını yere koyma tepkisinin eve girişteki işaret uyarıcılara bağlanmasıdır. Aynı durum sınıfta konuşmak için söz hakkı istemenin gerekliliğinin öğretilmesine uygulandığında şöyle bir uygulama yapılabilir. Söz hakkı istemeden konuşan bir öğrenciye, öğretmenin cevap vermemesi şeklinde olabilir. Bu durumda, konuşma gereği duymak söz hakkı istemek için bir işaret uyarıcı olur. Guthrie eğitime hedefleri belirleyerek başlamak gerektiğini söyler. Guthrie tüm öğrenmeleri uyarıcı – tepki bitişikliğinde açıkladığına göre hangi tepkileri kazandıracağımızı belirlememiz gerekir ki bu tepkileri doğuracak uyarıcıları düzenleyebilelim. Öğrencinin öğrendiği birçok karmaşık bilgiler çağrışım yolu ile gerçekleşmektedir. Bir konun öğrenilmesi ancak yalın ve basit alt basamaklara ayrılması ve parçaların birleşmesi ile mümkündür. Seslerin tanınması Notaların tanınması Notaların birleşimi Müzik parçasının çalınması Enstrüman çalınması Yine yabancı dil öğretiminde: Ana dilde kelime Evet Sözlüğe bakma Yabancı dilde karşılığı Yes Yine söndürülmek istenen bir davranışta aynı şekilde ortadan kaldırılır. Ancak cezaya da başvurulabilir. Bu durumda, ceza acı verici veya onur kırıcı olmamalıdır. İstenmeyen hareket görüldüğünde onun hemen zıt bir uyarıcısı verilmelidir. Örneğin; derste dersi dinleyen arkadaşını rahatsız eden öğrenciye o konu ile ilgili soru sorulmalı veya problemi çözmesi istenmelidir. Guthrie “ öğrenci yaptığı şeyi öğrenir” diyerek mümkün olduğunca okulun gerçek yaşamın bir temsilcisi olduğuna inanır. Öğrencilerin okulda edindikleri en anlamlı öğrenmelerin konularla birleştirilmiş duygusal tepkiler olduğu unutulmamalıdır. Kibrit yakmaktan hoşlanan bir çocuğa çok fazla kibrit verilmiş ve kibrit yakmaktan bıkması sağlanmaya çalışılmıştır. Bu durumda kibrit yakma alışkanlığı yok edilirken aşağıdaki öğrenme kuramcılarının hangisinin önerdiği yönteme başvurulmuştur? A. Thorndike B. Skinner C. Pavlov D. Guthrie E. Bandura