Kimya Işığında Çevre Ve Çevre Sorunları Kimyasal Kirlilik Nükleer

advertisement
Kimya Işığında Çevre Ve Çevre Sorunları
Kimyasal Kirlilik
Nükleer Enerji
Hikmet Emre GÜLER Akif SAĞIR Edanur KIYAĞAN Eylül IŞIK
Duygu Sümeyye GÜLHATUN
Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Fen Bilimleri Öğretmenliği
hikmetemre08@gmail.com edanurkygn@gmail.com duygu.glhtnn34@gmail.com
iseylul22@gmail.com sagirakif06@gmail.com
ÖZET
Çevre; dünya üzerinde yaşamını sürdüren canlılarının hayatları boyunca
ilişkilerini sürdürdüğü dış ortamdır. Diğer bir deyişle Ekosistem olarak
tanımlanabilir. Hava, su ve toprak bu çevrenin fiziksel unsurlarını, insan,
hayvan, bitki ve diğer mikroorganizmalar ise biyolojik unsurlarını teşkil
etmektedir.
Doğanın temel fiziksel unsurları olan, hava, su ve toprak üzerinde olumsuz
etkilerin oluşması ile ortaya çıkan ve canlı öğelerin hayati aktivitelerini olumsuz
yönde etkileyen cansız çevre öğeleri üzerinde yapısal zararlar meydana getiren
ve niteliklerini bozan yabancı maddelerin hava, su ve toprağa yoğun bir şekilde
karışmasına Çevre Kirliliği adı verilmektedir.




Çeşitli kaynaklardan çıkan katı, sıvı ve gaz halindeki kirletici maddelerin hava,
su ve toprakta yüksek oranda birikmesi çevre kirliliğinin oluşmasına neden
olmaktadır. Hızla artan dünya nüfusunun ihtiyaçlarının karşılanması için
teknolojinin gelişmesine bağlı olarak endüstrileşmenin de artması
gerekmektedir. Sanayideki bu artış beraberinde var olan doğal kaynakların hızla
tükenmesine neden olmaktadır. Doğal kaynaklar hızla tükenirken, üretim ve
tüketimden kaynaklı atıkların önlemler alınmadan doğaya atılması Çevre
Kirliliğinin oluşmasına ortam sağlamaktadır. Çevre kirliliğinin en önemli
nedenleri aşağıda kısaca sıralanmıştır.
Hızlı nüfus artışı,
Plansız kentleşme,
Plansız endüstrileşme
Doğal kaynakların ölçüsüz kullanılması
Kimya Işığında Çevre Ve Çevre Sorunları Kimyasal Kirlilik Nükleer Enerji
Son yıllarda teknoloji ve sanayinin hızla gelişmesi, çevre sorunlarının da
artmasına sebep olmuştur. Artan nüfusla birlikte devreye giren altyapılar,
faaliyete geçtikleri günde bile yetersiz kalmaktadır. Bu plansız endüstrileşme ve
sağlıksız kentleşme, nükleer denemeler, bölgesel savaşlar, verimi artırmak
amacıyla tarımda kimyasal maddelerin bilinçsizce kullanılmasıyla birlikte,
gerekli çevresel önlemler alınmadan ve arıtma tesisleri kurulmadan, geri
dönüşüm alanları hazırlanmadan yoğun üretime geçen sanayi tesisleri veya
sanayi bölgeleri çevre kirliliğini tehlikeli boyutlara çıkarmıştır.. Yapılan
araştırmalar Dünyadaki mevcut çevre kirliliğinin % 50 'sinin, son 35 yılda
meydana geldiğini ortaya koymaktadır. Hızlı nüfus artışı, çevre sorunlarının
artmasında önemli bir etken olarak görülmektedir. Türkiye, OECD ülkeleri
arasında en yüksek nüfus artış oranına sahiptir. Artan nüfus karşısında
düzenlemelerin ve planlamaların erken hayata geçirilerek çevre kirliliğinin en
aza indirilmesi amaçlanmalıdır.
Kimyasal kirlilik:
Toprak, su ve hava canlılar faaliyetleri ve onların doğal çevre, yolsuzluk ve yan
etkilerinin formunun kimyasal özellikleri. Örneğin, verimli tarım arazilerine
veya endüstriyel katı ve sıvı atık ve tarım alanları, nehir ve göllerin ve nehirlerin
akışını gösteren zararlı ağır metaller ve viral yükü olan kimyasal kirlenme akıntı.
Nükleer Enerji
Atom çekirdeklerinin parçalanması sonucunda büyük bir enerji açığa çıkmaktadır. Fisyon ve
füzyon tepkimeleri ile elde edilen bu enerjiye "çekirdek enerjisi" veya "nükleer enerji" adı
verilmektedir.
Nükleer reaktörler nükleer enerjiyi elektrik enerjisine dönüştüren sistemlerdir.
Temel olarak fisyon sonucu açığa çıkan nükleer enerji, nükleer yakıt ve diğer
malzemeler içerisinde ısı enerjisine, bu ısı enerjisi de kinetik enerjiye ve daha
sonra da jeneratör sisteminde elektrik enerjisine dönüştürülür.
1.000 MWe gücündeki bir nükleer reaktör, yılda yaklaşık olarak 27 ton (7 m3)
kullanılmış yakıt üretmektedir.
Nükleer santraller, çevre etkisi bakımından tercih edilmesi gereken bir
seçenektir. Normal işletme koşulları altında çalışan nükleer reaktörlerin, dışarıya
verebilecekleri en fazla radyoaktivite, normal doğal radyasyon seviyesinin
%0,1-1'i ile sınırlandırılmış olup pratikteki durum ise bu sınırların da altındadır.
Kimya Işığında Çevre Ve Çevre Sorunları Kimyasal Kirlilik Nükleer Enerji
Elektrik üretiminin sürekliliği yönünden, nükleer santraller, termik ve hidrolik
santrallere göre daha güvenli ve emre amadedir.
Dünya
genelinde
yenilenebilir
enerji
kaynaklarının
kullanımının
yaygınlaştırılmasına yönelik gelişmelerin yanı sıra, nükleer enerji yatırımlarına
yönelik projeler küresel ölçekte ivme kazanmaya başlamıştır.
Anahtar Kelimeler; Nükleer Enerji, Kimyasal Atıklar, Çevre Kirliliği,
Giriş
Nükleer enerji, 1896 yılında Fransız fizikçi Henri Becquerel tarafından kazara,
uranyum maddesinin fotoğraf plakaları ile yan yana durması ve karanlıkta
yayılan X-Ray ışınlarının fark edilmesi ile keşfedilmiştir. Nükleer enerji,
atomun çekirdeğinden elde edilen bir enerji türüdür. Kütlenin enerjiye
dönüşümünü ifade eden, Albert Einstein’ a ait olan E=mc² (E: Enerji, m: kütle,
c: Işığın sabit hızı) formülü ile ilişkilidir.
Kimyasal maddeler yalnızca imalat ya da sanayi dallarında kullanılmayıp,
günlük yaşamımızın bir parçası haline gelmiştir. Mutfak ve banyoyu
temizlediğimiz, çamaşır ve bulaşıkları yıkadığımız, böcek kontrolü için
kullandığımız ve bahçeyi gübrelediğimiz tüm ürünler, boya, araba ve mobilya
cilaları, yüzme havuzu için kullandığımız klor, benzin, motor yağı, hidrolik yağ
ve LPG kimyasal maddelerdir.
Çevremizde ne kadar çok kimyasal madde varsa sağlığımız o ölçüde tehlikeye
girmektedir. Özellikle atık suların nehirlere, göllere ve denizlere boşaltılması
çok dramatik çevre sorunlarına neden olmaktadır. Endüstriyel atık suların
içerisinde bulundurdukları toksit maddeler, sudaki canlı yaşamının kısa sürede
tükenmesine yol açmakta ve ekosistemi felç etmektedir. Ayrıca içme sularına
karışmalarıyla önemli sağlık sorunlarına yol açar.
Kimya Işığında Çevre Ve Çevre Sorunları Kimyasal Kirlilik Nükleer Enerji
Çevre Kirliliği Ve Sonuçları
Dünyadaki nüfuz artışı, hızlı kentleşme, teknolojinin hızla ilerlemesi
doğal kaynaklarımızı tehdit etmekte ve çevre kirlenmesine sebep
olmaktadır. İnsanların çevrelerinde yarattığı zararlı ve rahatsız edici
bu tür olumsuz etkilerin tümü çevre kirliliğini oluşturur, insanların
köylerden kasaba ve şehirlere göç etmesi ; şehirlerde nüfusun hızla
artmasına, yerleşim alanlarının daralmasına ve sonuçta çevrenin
kirlenmesine neden olur.
Çevre kirlenmesine neden olan maddelere atık maddeler; kullanım
sonucunda atık madde oluşturan ürünlere kirletici; atıkların bırakıldığı
ortama alıcı ortam denir.
20 inci yüzyılın ikinci yarısından itibaren insanlığı tehdit eden
problemlerden birisi haline gelen çevre sorunları ve kirliliği , kökü
çok eskilere dayanmasına rağmen kendisini sanayileşmenin
sonucunda hissedilir hale getirmiştir.
Önceleri sadece kirlenme olarak algılanan ve uluslar arası boyut
kazanmadan yöresellik özelliği taşıyan çevre sorunları, gün geçtikçe
hızla çoğalmış, yöresellikten kurtulup tüm dünyanın sorunu olmuştur.
Bir ülke sınırları içindeki kirletici unsurun ortaya çıkardığı zararlı
duman ve gazlar, rüzgarın da etkisiyle başka ülkelere taşınarak, o ülke
için de kirletici faktör olabilmiştir. Çevre sorunları ve kirliliği
toplumsal hayatın bütün alanlarını kapsamış ve etkilemiştir.
Çevrenin Tanımı
Çevrenin bilinen pek çok tanımı vardır. Toplumsal bilimcilerine göre
çevre çok genel anlamıyla, insanların bir arada yaşamasının sonucu
olarak oluşan insan kümesini yani toplumu dolaylı veya dolaysız
olarak etkileyen şartlar bütünüdür.
Kimya Işığında Çevre Ve Çevre Sorunları Kimyasal Kirlilik Nükleer Enerji
Sonuçta çevreyi; canlıların tüm sosyal, fiziksel, kimyasal ve biyolojik
işlevlerini sürdürdükleri ortam olarak tanımlayabiliriz. Canlıların
birbiriyle olan bu ilişkilerine uyum içinde devam ettirmelerine de
‘’eko sistem’’ denir. Bu uyum bozulması durumunda da ‘’çevre
sorunları’’ ile karşı karşıya kalırız.
Çevre Kimyası ; Hava, su ve topraktaki kimyasal türlerin
kaynaklarını, etkilenmelerini, değişimlerini, tepkimelerini ve
inceleyen kimya dalıdır.
Çevre Kimyası Atmosfer, Hidrosfer ve Litosfer deki türlerin
özelliklerini, değişimlerini, etkileşimlerini inceler.
İnsanların çevre açısından karşı karşıya kaldığı başlıca
problemler şöyle özetlenebilir;
1- Yeryüzündeki hava, su ve toprağın her geçen gün artan oranlarda kirlenmesi ve
önemli bir kısmının kullanılamaz hale gelmesi
2- Ozon tabakasının incelmesi,
3- Yerkürenin giderek ısınması
4- Kanser ve benzeri hastalıkların artması
5- Ormanların azalması
6- Atmosferde CO2 gazının artması
7- Türlerde çeşitliliğin azalması
8- - Doğal felaketler
9- Nükleer atıklar
10- Tehlikede olan türler
11- Asit yağmurları
12- Madencilik atıkları
13- -Doğal kaynakların hızla tüketilmesi
Kimya Işığında Çevre Ve Çevre Sorunları Kimyasal Kirlilik Nükleer Enerji
Çevre Kirliliğinin Sınıflandırılması
Çevrenin temel unsurlarından olan doğa, kendine has fiziksel, kimyasal ve biyolojik
özelliklere sahiptir. Bu özellikler dikkate alındığında çevre kirliliği şu bölümlere ayrılır:
l. Fiziksel Kirlenme: Çevreyi meydana getiren toprak, su ve havanın fiziksel
özelliklerinin tamamının veya bir kısmının insan, hayvan ve bitki sağlığını tehdit edecek,
olumsuz yönde etkileyecek biçimde bozulması olayıdır. Üretimde bulunan çeşitli fabrikaların
atıklarının akarsu ve göllere boşaltılması, doğal erozyon ile toprakların göl ve denizlere
taşınması açık kahverenginden, kırmızı siyaha kadar değişen renk almasına neden olmaktadır.
Bu olay suların fiziksel kirlenmesidir.
2. Kimyasal Kirlenme:
Doğal çevreyi oluşturan toprak, su ve havanın kimyasal özelliklerinin canlıların hayati
faaliyetlerini ve aktivitelerini olumsuz yönde etkileyecek biçimde bozulmasıdır. Örneğin;
çeşitli fabrika katı ve sıvı atıklarının verimli tarım arazilerine veya akarsu ve nehirlere
boşaltılması söz konusu tarım topraklarının, akarsu ve göllerinin zararlı ağır metallerle
kirlenerek kimyasal kirlenmeye maruz kaldığım gösterir.
3. Biyolojik Kirlenme:
Doğal ortamı oluşturan toprak, hava ve suyun çeşitli mikroorganizmalarla kirlenmesi ve
dolayısıyla mikrobiyolojik yapının bozulması mikrobiyal kirlenmeyi, aynı ortamların
mikroorganizmalarla kirlenmesi ise biyolojik kirlenmeyi tanımlar. Örneğin, tarım
alanlarının kanalizasyon suyu ile sulanması veya kanalizasyon sularının akarsu, göl ve
denizlere boşaltılması ile kanalizasyon sularında bulunan hastalık yapıcı mikroorganizmalar
toprağa, suya ve atmosfere geçerek bu ortamların mikrobiyolojik kirlenmesine yol açar.
Kimya Işığında Çevre Ve Çevre Sorunları Kimyasal Kirlilik Nükleer Enerji
Kimya Işığında Çevre Ve Çevre Sorunları Kimyasal Kirlilik Nükleer Enerji
Hava kirliliği : Çevre havasının gerek canlı yaşam ve gerekse doğal çevreye zarar verir
hale gelmesi, kirletici denen zararlı maddelerin ve mikroorganizmaların fazlalaşmasıyla olur.
Kirleticiler fabrika bacaları, maden ocakları, motorlu araçlar ve barınaklar gibi belli bir
kaynaktan sürekli olarak çevre atmosferine birakılan sülfür dioksit, karbon dioksit ve diğer
oksitleri, azot, oksitleri, aldehidler, klorürler, fotokimyasal duman, fluorürler, amonyak ve
tuzları, polisikHk hidrokarbonlar, organik ve inorganik par- çacıklar ile diğer toz ve
dumanlardan oluşan birinci derecede kirleticiler ile atmosferdeki çeşitli kimyasal tepkimeler
sonucu meydana gelen doymamış hidrokarbonlar, ozon, aromatik ve polisikHk
hidrokarbonlar gibi ikinci derecede kirleticiler olarak ikiye ayrılır. Yukarıdaki açıklamadan da
anlaşılacağı gibi, . hava kirliliği atmasferde toz, gaz, duman, koku ve su buharı gibi
kirleticilerin canlılar ve çevreye zarar verici boyutlara yükselmesi olarak tanımlanabilir.
Kirleticilerin zararlı olduğu yoğunluklar araştırmalarla ortaya konduktan sonra, zararlı
etkilerinin önlenebilmesi için çeşitli kirleticilerin kapalı alanlarda ve çevre atmosferinde
bulunmasına musaade edilen sakıncasız yo- ğ·unlukları gerek ulusal düzeyde pek çok ülke
tarafından ve gerekse uluslararası kuruluşlarca «hava kirliliği standardları». olarak saptanır.
Ülkemizde ulusal boyutta bir devlet politikası olarak uygulanabilen hava kirliliği standardları
henüz belirlenmemiştir. Türkiye'de hava kirliliği söz konusu olduğunda hemen Ankara akla
gelmekle beraber, son çeyrek yüzyılda hızlı kentleşme, plansız ve düzensiz sanayileşme,
kalitesiz yakıt kullanma, gereksiz ve bilinçsiz enerji tü- ketilmesi nedenleriyle İstanbul,
Kocaeli, İzmir, Balıkesir, Bursa, Adana, Kayseri, Erzurum, Elazığ, Sakarya ve Çorum gibi
illerimizin de hava kirliliği sorunuyla yüzyüze olduğu bilinmektedir. Çeşitli irisan
etkinliklerinin sürdürüldüğü bir ortamda havanın hiç kirletilmemesi hemen hemen
olanaksızdır. Bu nedenle hava kirliliğinin hangi düzeylerde tutulması gerektiği ayrı ayrı
kirleticiler yönünden ele alınarak havada bulunması kabul edilebilecek maksimum
yoğunlukları belirlenerek, bunlara ilişkin standartların oluşturulması gerekir. Yaşamın temel
ögelerinden biri olan hava, tüm canlılara solunum
Kimya Işığında Çevre Ve Çevre Sorunları Kimyasal Kirlilik Nükleer Enerji
olanağı yaratması nedeniyle, içerdiği her çeşit kirliliğin canlı yaşam yönünden ne denli
sakıncalar yaratabileceği açıktır. Her çeşit kirleticinin ayrı ayrı toksik etkileri veya bunların
bir arada bulunması sonucu oluşan etkileşmeler, insanlar başta olmak üzere, her türden
hayvanın solunum yollarını etkileyerek normal çalışma sistemlerini bozar; solunum yollarında
yangılanmalara ve daralmalara sebep olur. Uzun süreçte meydana gelen bu değişikliklere
bağlı olarak kronik bronşit ve anfizem olguları gelişir. Ayrıca, kirlenmiş hava sürekli solunum
yetersizliğine ve sıkıntılara yol açar. Keza akciğer kanserlerinin oluşunda hava kirliliğinin
büyük ölçüde yapıcı rol oynadığı bilinmektedir. Kükürt dioksit ve hidrojen sülfür gibi hava
kirliliğine neden olan bazı gazlar, bitki yapraklarının gözeneklerine girerek fotosentezi
engellerler. Özellikle kültür bitkilerinde görülen bu tür olumsuz etki önemli ölçüde ürün
azalmasına yol açar. Keza sözü edilen gazlar ve ozon, özellikle genç bitkileri olumsuz yönde
etkileyerek, ağaç yapraklarında renk bozulmasına ve erken dökülmelere neden olur. Yukarıda
açıklandığı şekilde bitki örtüsünün hava kirliliğinden olumsuz yönde etkilenmesi, gerek
tarımsal üretim ve gerekse biyolojik denge yönünden büyük önem taşır. Atmosferde bulunan
kirleticiler, çeşitli hava hareketleri ve diğer atmosferik olaylarla çok uzak mesafelere taşınır.
Zamanla yeryüzüne çökerek çok geniş kara ve su alanlarının ve dolayısıyla bitkisel kökenli
besinlerin ve su ürünlerinin de kirlenmesine neden olurlar.
Su kirlenmesi : Su kaynaklarına organik inorganik, radyoaktif ve biyolojik maddelerin
karışması sonucu kullanılma seçeneklerinin sınırlanması veya kalitesinin bozulması, su kirliliği
olarak tanımlanır. Sulara karışan karasal kaynaklı artık ve atık maddelerdeki organik
bileşikler, bakteriyel etkinlikle yıkımlanarak zararsız hale dönüştürülür. Kendi kendini
temizleme olarak adlandırılan bu olayın gerçekleşebilmesi için bazı bakterilerle yeterli ölçüde
çözünmüş aksiyenin bulunması gerekir. İç sular ve denizlere boşaltılan artık ve atıkların çok
fazla olması halinde, suda bulunan çözünmüş oksijen ileri derecede azalmakta ve dolayısıyla
oksijene bağımlı bakteriler yok olmakta; bunun sonucunda da kendi kendine temizlenme
olayı tamamlanamadığından, su kaynakları kirlenmektedir. Sözü edilen temizlenme olayının
gerçekleşebilmesi için gerekli olan aksiyen miktarına biyolojik oksijen gereksinmesi adı verilir.
Dolayısıyla bu miktar, sularda organik maddelerin biyokimyasal olarak yıkımlanmasının bir
ölçütü sayılır. Yüksek derece diyolojik oksijen gereksinmesi gerektiren sular fazlaca kirlenmiş olarak
kabul edilir.
Su ortamalarının en önemli kirleticilerinden olan fosfatlı kimyasal gübre artıkları ve
deteryanların bileşimindeki fosfatlar, sularda çözünmüş oksijenin hızla tükenmesine neden
olan ötrofikasyon olayına yol açmak suretiyle, organik kirlenmenin olumsuz etkilerini ve
dolayısıyla biyolojik oksijen gereksinmesini daha da ağırlaştırırlar.
Sulara karışan organik madde miktarına ve su kaynağının seyreltme kapasitesine göre etkileri
de değişir. Açık denizler ve büyük göller gibi büyük hacimli temiz sulara az miktarda organik
kirleticinin karışması halinde su ortamının flora ve faunasında önemli değişiklikler olmaz.
Halbuki ileri derecede kirlenmiş sularda hemen hiç balık yaşamaz. Sularda bulunan organik
maddelerin en önemli sakıncası flora ve faunada köklü değişiklikler yaparak, ekonomik
değeri olan su ürünleri varlığının giderek azalmasıdır.
Kimya Işığında Çevre Ve Çevre Sorunları Kimyasal Kirlilik Nükleer Enerji
Sulara karışan artık ve atıkların içerdiği sanayi kaynaklı siyanür, bakır, çinko, civa, kurşun,
arsenik, bizmut, kadmiyum gibi inorganik bileşikler, tarımsal uygulamalardan kaynaklanan
kimyasal gübre artıkları, tarımsal savaş uygulamalarından ileri gelen pestisid artıkları,
poliklorobifeniller ve kanalizasyon artıkları arasında önemli bir payı olan deterjanlar, doğal
yıkımlanmaya dayanıklı maddelerdir. Uzun süre su ortamında kalmak suretiyle, zamanla
yaşam ortamının bozulmasına ve su canlılarında akut ve kronik zehirlenmelere neden olurlar.
Ayrıca su ortamındaki besin zincirine girmek suretiyle tüm su canlılarının kirlenmesine önder
olurlar. Sonuçta bu tür su ürünlerinin kirleticisi durumunda olan insan ve diğer gelişmiş
canlılarda sağlık sakıncası yaratırlar.
Çağımızda su sistemlerini tehdit eden en önemli tehlikelerden biri de petrol kirliliğidir.
Üretim merkezlerinden çeşitli ülkelere doğru her yıl 800 milyon ton ham petrol taşınmaktadır.
Hemen hemen tümü su yollarıyla yapılan taşıma sırasında meydana gelen deniz kazaları ve
tankerlerdeki artık petrollerin yıkanmasıyla her yıl milyonlarca ton ham ve işlenmiş petrol su
sistemlerine karışmaktadır. Akıntılarla kolayca geniş su alanlarına yayılmak ve uzun süre
parçalanmadan kalmak suretiyle zararlı etkilerini sürdürürler.
Denizlere dökülen 1 ton petrol, yayılarak 1200 hektarlık bir alanı kaplar ve 2-3 ay süreyle
kalıcı bir örtü oluşturur. Böylece suların hava ile teması önlendiğinden, oksijen içeriği giderek
azalır ve dolayısıyla böyle ortamlarda her türden canlı için belirgin bir oksijen yetersizliği baş
gösterir. Kalın bir katman halinde petrol ile bulaşmış kesimlerde su yosunları, yumuşakçalar
ve deniz kabukluları kısa zamanda ölür. Petrol artıkları, deniz kuşlarının tüylerine yapışarak
uçmalarını engeller. Tüylerini temizleme çabasına giren hayvanlar zehirlenecek ölçülerde
petrol yutarlar. Bulaşık petrol, tüylerin sağladığı koruyucu ve ısı izolatörü etkisini de
önlediğinden üşüme sonucu topluca ölümlere sebep olur. Keza petrol ile bulaşmış kıyılarda
sürekli bir kirlilik oluşturduğundan, böyle kesimlerin turistik değeri azalır ve dolayısıyla
önemli ekonomik kayıplara yol açar.
Yaşamın ilk kez denizlerde başladığı varsayılmaktadır. Keza dünyamızda yaşamın sürüp
sürmemesini yine denizler belirleyecektir. Dünyada hızla artan nüfusun beslenmesinde
denizlerdeki bitkisel ve hayvansal potansiyele kurtarıcı gözüyle bakılmaktadır. Keza
dünyamızın sınırlı olan maden ve enerji kaynakları karşısında denizler gittikçe yaygınlaşan
çıkar kavgalarına konu olmaktadır. Ülkemizde sürdürülen sanayileşme modeli ile Japonya'nın
sanayileşme aşaması arasındaki yakın benzerlik göz önünde tutulduğunda ülkemiz iç ve kıyı
sularının da ciddi bir kirlenme riskiyle karşı karşıya bulunduğu gerçeği ortaya çıkar. Gerekli
önlemler alınmadığında Türkiye kıyılarının da hızla kirlenebileceği kaçınılmaz görülmektedir.
Halen ileri derecede kirlenmiş olan, İzmit ve İzmir Körfezleri ile Haliç ve Akdeniz kıyılarımız
bu durumun en çarpıcı örneklerini oluşturmaktadır.
Kimya Işığında Çevre Ve Çevre Sorunları Kimyasal Kirlilik Nükleer Enerji
Toprak sorunları : Çevre sorunlarının büyük bir bölümü doğanın yanlış ve kötü
kullanılması sonucu doğal dengenin bozulmasından kaynaklandığından ekolojinin .temel
ögelerinden olan toprakta meydana gelen her olumsuz değişiklik önemli çevre sorunlarına yol
açar.
Son çeyrek yüzyılda toprağın aşırı ve yanlış kullanılmasına bağlı olarak gelişen sorunların
başında hiç kuşkusuz yanlış uygulanan tarımsal teknikler .ve tercihler yüzünden ortaya çıkmış
olan hızlandırılmış erezyon olgusudur.
Çevrenin değişik amaçlarla ve aşırı derecelerde kullanılması sonucu toprak sorunlarına -yol
açan başlıca etkinlikler arasında tarım teknolojisindeki gelişmelere bağlı olarak aşırı ve yanlış
gübrelemeler, tarımsal alanların genişletilmesi, endüstri artık ve atıkları ile diğer kentsel
artıkların. çevreye yayılması ve toprağa sızması, yerleşim ve endüstri amaçlarıyla kaliteli
toprağın elden çıkması gibi büyük boyutlu insan etkinlikleri bulunur.
Hızla endüstrileşme sürecine giren ülkemizde, endüstri kuruluşlarına yerleşim alanlarının
seçiminde sadece kolaylık ve karlılık ilkelerinin dikkate alındığı görülmektedir. Şimdiden
ciddi sorunlar yaratan bu uygulamanın gelecekte de daha ciddi boyutlara ulaşacağı kaçınılmaz
görülmektedir.
Karlılık ilkesinin bir gereği olarak endüstri alanlarının çoğunlukla ulaşım, su, enerji ve
yerleşim yerlerine yakın bölgelerden seçilmektedir. Halbuki böyle kesimler genellikle
ekilebilir ve en verimli alanları oluşturmaktadır.
Ülkemizde kara ve demir yollarının yapımında daima ucuz maliyet esası dikkate alınmıştır.
Bu durumun bir sonucu olarak söz konusu yapılar bir kural halinde düz arazilerden
geçirilmiştir. Dolayısıyla ana yollar tarım alanlarına sokulmuş; arkasından endüstri kuruluşları
da yolların iki tarafına yerleşmeğe ve yayılmaya başlamıştır. Böylece çok değerli tarım
alanlarının bir bölümü elimizden çıkmıştır.
Tuğla ve kiremit gibi yapı malzemelerinin üretiminde kullanılan ilkel maddelerin son
zamanlarda çoğunlukla tarımsal değeri yüksek olan topraklardan sağlanır olması, diğer ciddi
toprak sorunlarından biri haline gelmiştir.
Ülkemizde gerek tarımsal alanların genişletilmesi ve gerekse diğer amaçlarla toprağın
kullanılma şeklinin değişmesi sonucu şekillenen yaygın erozyonla kaybedilen yıllık verimli
toprak miktarının 5 milyon ton civarında olduğu sanılmaktadır. Bu miktar ise 20 cm
kalınlığında 20 bin hektarlık toprak örtüsünün kaybolmasına eşdeğer bulunmaktadır. Şiddetli
erozyona uğramış bazı topraklar ekonomik tarımsal üretime elvermeyecek ölçüde
üretkenliğini kaybetmektedir. Ayrıca her yıl taşınan toprak malzemesi ile birlikte ortalama
87.500 ton bitki besin maddesi de kaybedilmektedir. Dolayısıyla erozyonla kaybedilen besin
maddeleri tutarının bugünkü fiyatlarla 50 milyara ulaştığı kabul edilmektedir.
Kimya Işığında Çevre Ve Çevre Sorunları Kimyasal Kirlilik Nükleer Enerji
Toprağın verimini artırmak amacıyla yapılan gübreleme işlemlerinin çoğu kez toprağı
tanımadan ve gereğinden fazla yapılması sonucu büyük ölçüde üretim ve çevresel sorunlar
doğmaktadır. Şöyle ki,· toprak tipine uygun olmayan miktar ve kalitede gübre kullanılmasıyla
ürün verimi düşmekte, yanma ve kurumalar olmakta, gereksiz döviz kaybına uğranılmakta ve
kaçınılmaz şekilde çevre kirlenmesi şekillenmektedir.
Toprak sorunlarına ilişkin olarak yukarıda verilen bilgilerin ışığın- I da bu temel ekolojik
ögede karşılaşılan başlıca olumsuz etkileri kısaca özetlemek gerekirse: Hızlandırılmış erozyon
ve toprağın yanlış kullanılması sonucu öncelikle ekilebilir değerli toprak alanları, barajlar ve
sulama sistemleri elden çıkar. Verimlilik azalır. Çayır ve meralar azalır. Florafauna ilişkisi ya
da biyolojik denge bozulur. Tarımsal uygulamalar ve endüstriyel artık ve atıklardan
kaynaklanan kimyasal maddelerle yeraltı ve yerüstü su varlıkları kirlenir. Dolayısıyla
dönüşümlü bir şekilde hem su sistemlerinde ve hem de ekilebilir alanlarda sürekli mikroşimik
kirleticilerin birikmesi sonucu su ürünleri ve bitkisel besinler kirlenir. Bütün bu olgulara bağlı
olarak ciddi çevre sorunları baş gösterir.
Endüstriyel kaynaklı kirlenmeler : Endüstri sektörü çok yönlü üretim ve tüketim
faaliyetleriyle çevre sorunlarına ve dolayısıyla besin kirlenmelerine yol açan en önemli
nedenlerden biridir. Bugün için kimya endüstrisince üretilen 60 binden fazla inorganik,
organik ve sentetik kimyasal madde canlı yaşam yönünden tehlikeli olarak
nitelendirilmektedir. Uygulama amaçları ve tüketim boyutlarının bir gereği olarak her yıl
milyonlarca ton boyutunda üretilen ve o ölçüde de tüketilen kimyasal maddeler arasında
özellikle bakır, kur- şun, cıva, arsenik, bizmit ve kadmiyum gibi metaller, hemen her çeşit
sanayi dalında; kimyasal gübreler ve pestisidler tarımda verimin artırılması; deterjanlar
temizlik maddesi; pollietilenli maddeler ve poliklorobifeniller (PCB'ler) ambalajlama, plastik
eşya ve şetli yalıtkanların üretiminde; endüstriyel çözücüler besin teknolojisi, ilaç, kozmetik,
boya ve bunlara benzer sanayi dallarında; petrol ve diğer petrokimya ürünleri başta
taşımacılık olmak üzere, sayılamayacak derecede değişik tüketim şeklinde kullanılmaları
sonucu yaygın nitelikli çevre besin kirlenmelerine yol açarlar.
Tüm dünyada ısınma ve enerji sağlamak amacıyla kullanılan petrol, kömür ve doğal
gazlardan oluşan fosil yakıtlarının yakılması sonucu ortaya çıkan binlerce çeşit yanma ürünü
ve artığı kirleticinin çok önemli bir kirlenme kaynağı oluşturduğu ve besin kirlenmelerine ayrı
bir boyut getirdiği bilinmektedir.
Kentsel artıklardan kaynaklanan kirlenmeler :
Hızlı nüfus artışı ve aşırı
kentleşmenin kaçınılmaz bir sonucu olarak karşımıza çıkan kentsel artık ve atıklar çevre ve besin
kirlenmesi yönünden sürekli sakıncalar yaratan bir kaynak durumundadır. Büyük kentlerimizde her
gün biriken binlerce ton çöp, yiyecek ve içecek artıkları, ticari ve inşaat etkinliklerinden kaynaklanan
üretim ve yıkıntı kalıntıları, lağım ve kanalizasyon artıkları bir yandan içerdikleri çok değişik yapıdaki
kimyasal madde artıklarıyla şehir içi ve çevresinin kirlenmesine yol açarken; diğer yandan da
ekilebilir alanlarda ve açıkta bulunan yiyecek maddelerinin, karıştıkları akarsu, göl ve denizlerdeki su
ürünlerinin kirlenmesine neden olurlar. Belirtilen kaynaklardan ileri gelen mikroşimik kirleticilerin
başında hiç kuşkusuz deterjanlar ve diğer temizlik ajanı artıklar gelir. Bugün için kullanılan
deterjanların %60-70'lik bölümü kısa zincirli ve sert bileşiklerden oluşmaktadır. Bu tür bileşikler,
çevre koşullarına dayanıklı ve canlı yapılarda birikebilme özelliği taşıdığından, besin kirlenmeleri
yönünden ayrı bir önem taşır.
Kimya Işığında Çevre Ve Çevre Sorunları Kimyasal Kirlilik Nükleer Enerji
Kentsel artıkların toplum sağlığı ve besin kirlenmeleri yönünden önem taşıyan diğer bir
yönünde, bakteriyel, viral ve paraziter hastalık etkenlerinin kolayca üreyebilmeleri için uygun
bir ortam oluşturmaları ve kısa sürede salgın ve paraziter hastalık kaynağı haline
dönüşebilmeleridir. Dolayısıyla bu tür artıklar sinek, sivrisinek, emiciler ve benzeri haşereler
ile hızla geniş alanlara taşınabildiğinden, çok farklı çevre ve besin kaynaklarının kirlenmesine
yol açarlar.
Nükleer Enerji
Atom çekirdeklerinin parçalanması sonucunda büyük bir enerji açığa çıkmaktadır. Ağır atom
çekirdeklerinin nötronlarla bombardımanı sonucunda bu çekirdeklerin parçalanması
sağlanabilir; bu tepkimeye "fisyon" adı verilmektedir. Her bir parçalanma tepkimesi
sonucunda açığa fisyon ürünleri, enerji ve 2-3 adet de nötron çıkmaktadır.
Uygun şekilde tasarlanan bir sistemde tepkime sonucu açığa çıkan nötronlar da kullanılarak
parçalanma tepkimesinin sürekliliği sağlanabilir (zincirleme tepkime). Bunun haricinde hafif
atom çekirdeklerinin birleşme tepkimeleri de büyük bir enerjinin açığa çıkmasına sebep
olmaktadır. Bu birleşme tepkimesine "füzyon" adı verilmektedir. Bu tepkimenin
sağlanabilmesi için atom çekirdeğinde bulunan artı yüklerin birbirini itmesinden kaynaklanan
kuvvetin yenilmesi gereklidir. Bu nedenle çok yüksek sıcaklığa çıkılan sistemler
kullanılmaktadır. Çok yüksek sıcaklıkta yüksek enerjiye ulaşan atom çekirdeklerinin
çarpışması ile füzyon tepkimesi sağlanabilmektedir. Fisyon ve füzyon tepkimeleri ile elde
edilen enerjiye "çekirdek enerjisi" veya "nükleer enerji" adı verilmektedir.
Kimya Işığında Çevre Ve Çevre Sorunları Kimyasal Kirlilik Nükleer Enerji
Nükleer Enerji Kullanım Alanları
-
Araştırma
reaktörlerinden kimya sanayisinde ve tıpta izotop gama
ışınları ve nötron üretiminde yararlanılır.
- Nükleer tıpta, hastalık tespit edilirken radyoaktif maddeler kullanılır.
- Askeri hava kara deniz tüm araçlarda kullanılır.
- Tıp ve Sağlık alanlarında hastalıkların teşhis ve tedavisinde kullanılır.
- Endüstriyel çalışmalarda endüstriyel kaynaklardaki hasar tespitinde
- Hayvancılık ve tarım alanlarında bitki ve hayvanlardaki verimin
arttırılması amacıyla da kullanılmaktadır.
- Nükleer reaktörlerde üretilen ısı enerjisi konutların ısınmasında ve
endüstri alanında faaliyet gösteren tesislerde kullanılmaktadır.
Kimya Işığında Çevre Ve Çevre Sorunları Kimyasal Kirlilik Nükleer Enerji
Nükleer Enerji Faydaları :
- Yüksek Miktarda elektrik enerjisi elde etmek
- Daha az karbondioksit salınımı sağlamak
- Küresel Isınmaya engel olmak
Nükleer Enerjinin Zararları
- Nükleer enerji santrallerinin ürettiği atıkların tehlikeli olması
- Riskli bir teknoloji olması
- Kazalara sebebiyet vermesi
- Nükleer santrallerin terör saldırılarının hedefi haline gelebilme riski
- Nükleer silahların yaygınlaşmasını kolaylaştırması
- Nükleer enerji kaynağı olan uranyumun tükenebilme riski
TÜRKİYE İÇİN NÜKLEER ENERJİ
ANKETLERİNDE
YAPILAN YORUMLAR.
"Sizce nükleer enerji olmalı mı ?" sorusuna şu şekilde yanıtlar veren halk kararsız
görünüyor.
"Ne yazık ki nükleer santral mecburiyettir. Hiç bir yenilenebilir enerji kaynağı
önümüzdeki özellikle 20 yıllık süreçte enerji ihtiyacını karşılayamaz. Önemli olan
nükleer olmalı mı olmamalı mı değil, önemli olan enerji tüketimini düşürmektir. Yoksa
nükleer enerji kaçınılmaz."
Kimya Işığında Çevre Ve Çevre Sorunları Kimyasal Kirlilik Nükleer Enerji
Şuan da Türkiye'nin ne uranyumu var nede çıkarabilecek bir yeri (yani yine dışarıya bağımlı)
ayrıca o santrali Türkiye işletmiyor. Ne ucuza gelecek elektrik ne de başka bir yararı var. Tabi
dışardan alınan elektrik yerine aynı paraya burdan üretilecek ama Türkiye'nin bir santral
çalıştırmak için yetkin elemanı yok o yetkin elemanlar da dışarıdan gelecek ve her hangi bir
sorun olunca Japonya’nın yaşadığı felaketteki kahramanlar gibi kahramanda bulunamayacak
sonuç kötü olacak haliyle.
Nükleer enerji en temiz enerjilerden biri, doğru kullanılırsa. Ancak Ruslar gibi disiplinli bir
milletin bile başına gelen felaketten sonra, rahatlığıyla ünlü olan milletimizin başına gelme
olasılığı binde bir bile olsa bu riski kimsenin 3-4 neslin sağlığına karşı alması çok yanlış karar
olur.
Nükleer Santrallere kesinlikle karşıyım. Hele buralar da tamamıyla karşıyım. Enerjinin çok
önemli olduğunu bir politika olarak düşünüyorsak işin kolayına kaçıp Nükleer Santral
yapalım olsun bitsin denileceğine alternatif enerji kaynakları üzerinde ki çalışmalar neden
yeteri kadar değil?
Nükleer olmamalı diyen herkesin evinde non-frost buz dolapları, 3 tane televizyonları, 2 tane
bilgisayarları var, gece gündüz açık tutuyorlar bunları.
Mevcut tüketime göre nükleer şart. Ancak bu bana dayatma gibi geliyor. Örneğin; nükleer
kurana kadar eski binalara mantolama sistemi şartlansa en az %30 geri dönüşüm olur. Hoş
bilimsel veriler daha fazla karlılıktan bahsediyor ama %30 bile deli rakam...Özellikle doğuda
ve kırsallarda kaça elektrik tüketimi çok fazla. Bu engellenmiyor. İstenirse engellenir.
Durumu kıyaslama ile yapayım; Japonya’da olanları biliyoruz deprem ardından hasar gören
santraller patladı. 9.0 depreminde sadece binaları sallanan Japonların yapıtlarını hepimiz
görüyoruz. 9.0 Türkiye’de olsa %70-80 nüfusu siler atardı tam bir facia. Size sorum şu ki;
Sağlam bina da yani sağlam temeli olan bir santrallar (Japon işi), Japonlar gibi işini şansa
bırakmayan millette bile sorun çıkarıyorsa, Türkiye'de ne olur?
Güç olduğu konusu üzerine bir tartışma söz konusu değil. Gücün kontrollü olup olmadığı
üzerine bir tartışma söz konusu. Bu işi çekip çevirebilecek miyiz asıl üzerinde durup
tartışılması gereken konu olmalıdır.
Kimya Işığında Çevre Ve Çevre Sorunları Kimyasal Kirlilik Nükleer Enerji
KAYNAKLAR:
Kimya Işığında Çevre Ve Çevre Sorunları (Web)
http://eyybis.istanbul.edu.tr/home/izlence/?id=563644&bid
=1110
Kimya Işığında Çevre Ve Çevre Sorunları (Web)
http://w3.gazi.edu.tr/~mkaracan/ilericevrekimyasi.pdf
Kimya Işığında Çevre Ve Çevre Sorunlar ı(Web)
Kimyasal Kirlilik(Web)
https://prezi.com/qzg8ojmhy1nh/cevre-kirliligi-vekimyasal-madde-iliskisi/
Kimya Işığında Çevre Ve Çevre Sorunları (Web)
Kimyasal Kirlilik (Web)
http://www.kimyaegitimi.org/sites/default/files/kontekst_u
ygulamalari/fen_ve_tekonoloji_egitimi/cevre_kirliligi.pdf
Nükleer Enerji (Web)
http://www.enerji.gov.tr/tr-TR/Sayfalar/Nukleer-Enerji
http://eurasianjvetsci.org/pdf/pdf_EJVS_957.pdf
Nükleer Enerji (Web)
www.nukleer.web.tr/temel_konular/faydalar.html
Download