Romatizmal Kalp Hastalığı ve Kalp Kapakları Giriş Akut romatizmal ateş, Grup A streptokok enfeksiyonuna karşı gecikmiş bir otoimmün yanıttır. Bu hastalığın uzun-dönemdeki sekeli, yani romatizmal kalp hastalığı, gelişmiş ülkelerde neredeyse ortadan kaldırılmıştır ve baskın olarak yaşlanan popülasyonda bildirilmektedir. Bunun nedeni, onlarca yıl önce, genellikle çocukluk döneminde geçirilmiş bir akut romatizmal ateştir1-3. Öte yandan dünyanın en fakir toplumlarında romatizmal kalp hastalığı, gençlerde en sık görülen bulaşıcı-olmayan hastalıklardan biri olmaya devam etmektedir4. 2010’da dünya genelinde tahminen 34.2 milyon kişide, yıllık 345.110 ölüm ve 10.1 milyon “sakatlık açısından ayarlanmış yaşam yılı(DALY)" kaybıyla sonuçlanan romatizmal kalp hastalığı vardı4,5. Bu görüntüye göre4 dünya nüfusu’nun %0.49’unda romatizmal kalp hastalığı vardır ancak küresel verilerin eksikliği, tanıların gözden kaçırılması ve resmi bildirim sistemlerinin az olması nedeniyle bu rakam, gerçeğin altında kalıyor olabilir6. Akut romatizmal ateş ve romatizmal kalp hastalığı prevalansı dünya genelinde farklılık gösterir(Şekil1)7-9. 515 yaş arasındaki çocuklar ilk akut romatizmal ateş atağı için en yüksek riske sahip grubu oluşturur ancak romatizmal kalp hastalığı pik prevalansı 25-45 yaş arasındadır10. Bu durum vakaların geç tanındığını ve rekürren akut romatizmal ateş episodlarının kümülatif etkisini göstermektedir. Patogenez Kapak tutulumu, özellikle sol taraflı kapakların tutulumu romatizmal kalp hastalığı’nın ayırt edici işaretidir(hallmark lesion). Tutulum endotelyal hasarla ilişkilidir, kapaklar özellikle “iki endotel katmanıyla çevrili küçük bir bağ dokusu çekirdeği” yapıları nedeniyle hasarlanabilir. Endotelyal inflamasyonla birlikte bağ dokusu tutulumu hastalığın kronikleşmesine yol açar(Şekil2)11. Histopatolojik çalışmalar mitral kapağın evrensel olarak tutulduğunu ancak izole aort kapağı tutulumu’nun romatizmal kalp hastalığı olan hastaların yalnızca %2’sinde görüldüğünü göstermiştir12. İlerlemiş hastalıkta triküspit kapak, ve çok nadiren, pulmoner kapak da etkilenebilir12,13. Bu hastalık başlangıç yaşı, prezentasyon şekli ve spesifik kapak anormalliklerinde bölgesel heterojenite gösterir. 10 yaşından küçük hastalar baskın olarak saf mitral regürjitasyona sahiptir14. Hayatın ikinci dekadında(dekad=10yıl) romatizmal kalp hastalığı karışık-tip(mixed) mitral kapak hastalığı ile karakterizedir. Üçüncü dekatta saf mitral stenoz ağırlıktadır15. Eşlik eden aort kapak hastalığı ise yaş ile birlikte artar7. Romatizmal kalp hastalığı’nın hem cinsiyete hem de spesifik kapak anomalisine göre coğrafik varyasyonu bildirilmiştir7,15-17. Sahra-altı Afrikanın bazı bölgeleri ve Hindistan’da saf mitral stenoz, hayatın erken döneminde görülür16. Saf mitral stenoz perkutanöz girişimlere uygun olsa da, karışık-tipte mitral kapak hastalığı cerrahi düzeltim gerektirir15,17. Tanı Akut romatizmal ateş episodu olan bireylerde romatizmal kalp hastalığı tanısı, Jones kriterlerinin en güncel revizyonunda(2015) detaylandırılmıştır. Ancak semptomatik ileri romatizmal kalp hastalığı olan hastaların çoğunda bir akut romatizmal kalp hastalığı öyküsü yoktur7,15. Dünya Kalp Federasyonu, akut romatizmal kalp hastalığı olan ve olmayan hastalarda erken teşhisi kolaylaştırmak için 2012 yılında kanıta-dayalı ekokardiyografik kılavuzlar geliştirmiştir19. Morbidite ve Mortalite Bulunduğunda(tanısı konduğunda), romatizmal kalp hastalığı önemli morbidite ve mortaliteyle ilişkilidir. Sekonder penisilin profilaksisi bulunmadan önce, ABD’de akut romatizmal ateş ve romatizmal kalp hastalığı kaynaklı 20 yıllık mortalite %30-80 kadar yüksekti ve en çok etkilenen bireyler 30 yaşından önce ölmekteydi20,21. Günümüzde düşük- ve orta-gelirli ülkelerde de benzer bulgular gözlenmektedir(yıllık mortalite %3-12.5). Bazı çalışmalarda ortalama ölüm yaşı 25’in altındadır22,23. Kalp yetmezliği, enfektif endokardit, atriyal fibrilasyon, gebelikle-ilişkili komplikasyonlar ve inme, romatizmal kalp hastalığının temel komplikasyonlarıdır4,15,24. Romatizmal kalp hastalığının mortalitesiyle ilgili güncel literatür yetersizdir. REMEDY çalışması15 hastaların %33’ünde kalp yetmezliği, %22’sinde atriyal fibrilasyon, %7’sinde geçirilmiş inme ve %4’ünde enfektif endokardit olduğunu bildirmiştir. Kaynakları-fakir olan ortamlarda, romatizmal kalp hastalığı olan gebe kadınların yönetimi zordur. Ciddi romatizmal kalp hastalığı durumunda maternal morbidite, Güney Afrikada %3.325, Senegalde %3326 olarak bildirilmiştir. Atriyal Fibrilasyon Atriyal fibrilasyon, spesifik yapısal hastalığın perkutanöz veya cerrahi tekniklerle düzeltilmesinden sonra bile sistemik emboli veya inme gibi ciddi komplikasyon ihtimallerini arttırmaktadır. Atriyal fibrilasyonla ilişkili faktörler atriyal remodelling ve fibrozistir27. Sol atriyal apendiks dokusunun histolojik incelemesinde, atriyal fibrilasyonu olan hastalarda, sinüs ritmini koruyanlara göre daha fazla fibrozis görülmüştür. Ek olarak, atriyal fibrilasyonla ilişkili klinik faktörler de araştırılmıştır. Romatizmal mitral stenozu olan 603 hastayla yapılan bir çalışmada28, 200 hastada(%33) atriyal fibrilasyon vardı; bağımsız faktörler ise sol atrial strain(gerilim), yaş ve sağ atriyal basınçtı. Geçici subklinik atrial fibrilasyon bile hastaları embolik olaylara yatkın hale getirebilir. Normal sinüs ritimli romatizmal mitral stenozu olan hastaların median 10.2 ay takip edildiği başka bir çalışmada, holter monitörizasyonla saptanan 30 saniye-altı geçici atriyal fibrilasyon atakları; inme, geçici iskemik atak veya SSS-dışı sistemik embolizasyon için bir prediktördü. Romatizmal kalp hastalığı için mitral kapak replasmanı uygulanan hastalara yapılan bir analizde, preoperatif atriyal fibrilasyon varlığının etkisi ve uzun-dönem sonuçlar incelendi. Postop morbidite ve mortalite açısından anlamlı farklılık bildirilmemiştir. Ancak miltral kapak replasmanı yapılan hastalarda, median 8.6 yıllık(SD 2.4) bir takip süresinde, preop atriyal fibrilasyon varlığı, preop normal sinüs ritmine göre önemli bir sağkalım azalmasıyla ilişkiliyidi(%96.6 vs %88.7, p=0.002). Çok değişkenli analizlere göre şu faktörlerin hepsi kötü genel sağkalım ile anlamlı derecede ilişkiliydi: düşük sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu, ileri yaş, büyük sol atriyum boyutları ve atriyal fibrilasyon30. Düşük- ve orta- gelirli ülkelerde romatizmal kalp hastalığı çoğunlukla doğurganlık çağındaki kadınlardadır ve böyle bir durumda antikoagülanların uygun kullanımı ve yönetimi çok büyük bir zorluk teşkil eder. İnme İnme; belirli bir kapak anomalisiyle, atriyal fibrilasyonla veya her ikisiyle birden ilişkili olabilir. Yıllık inme insidansı %1-6 arasında olup %90’dan fazlasını atriyal fibrilasyonlu hastalarda oluşturur3133 . Ancak, bölgesel(sol atriyal) hiperkoagülabilite, artmış protrombotik biomarkerlar ve azalmış fibrinolitik aktivite gibi diğer faktörler de inmeye katkıda bulunabilir34-36. Kalp Yetmezliği İleri kapak disfonksiyonu, nihayetinde konjestif kalp yetmezliğine neden olur. Bir Avustralya çalışması9, hastaların %27’sinde romatizmal kalp hastalığı tanısından sonra 5 yıl içinde kalp yetmezliği geliştiğini göstermiştir. Her ne kadar kalp ilaçları(örn, diüretikler, ACE inhibitörleri ve B-blokerler) semptomları hafifletebilse de, normal kontraktilite ortamında kronik romatizmal kalp hastalığının doğal seyrini değiştirdiklerine dair kanıt bulunmamaktadır37,38. Buna göre, ciddi kronik kapak hastalığı olan hastaların uzun-dönem sağkalımı iyileştirmek için kardiyak cerrahi ve perkutanöz girişimlere ihtiyacı vardır34-36. Enfektif Endokardit Romatizmal kalp hastalığı enfektif endokardit için bir risk faktörüdür39. Bu risk titiz bir cilt ve diş hijyeniyle en aza indirilebilir. Romatizmal kalp hastalığının, romatizmal kapak patolojisi’nin kendisi nedeniyle veya bu hastalarda sık görülen eşlik edici faktörler(kötü diş yapısı, düşük eğitim seviyesi veya sağlığı belirleyen diğer sosyal etkenler) nedeniyle, diğer kapak hastalıklarına kıyasla artmış bir risk oluşturup oluşturmadığı açık değildir. Romatizmal kalp hastalığında, dental ve cerrahi prosedürlerden önce endokardit profilaksi ihtiyacı tartışmalıdır; Avustralyalı otoriteler tarafından önerilse de40, Amerikan Kardiyoloji Koleji(ACC) ve Amerikan Kalp Birliği(AHA) 2014 kılavuzlarında önerilmemektedir38. Spesifik Kapak Patolojisi Akut Romatizmal Valvulit Akut romatizmal ateş hastalarının yaklaşık %10’unda ilk ataktan sonra ciddi akut valvulit, mitral veya aort yetmezliği gelişir. Bu durum, kapakçıklarda küçük pembe vejetasyonlar(verrukalar), aktif inflamasyon ve ödemle birlikte bölgesel immün hücre infitrasyon kanıtı ve neoanjiyogenez ile karakterizedir41-43. Streptokok eradikasyonu ve devamlı benzatin penilisin G ile sekonder profilaksi uygulaması, akut valvulit için kanıta dayalı tedavilerdir44. Akut romatizmal valvulitte Glukokortikoid uygulamasının kısa veya uzun-dönem sonuçları iyileştirme konusunda plasebo veya salisilatlara üstünlüğü gösterilememiştir45. Ciddi kapak regürjitasyonuna sekonder akut kalp yetmezliği gelişmiş hastaların çoğu destekleyici önlemler, sıvı kısıtlaması, diüretikler, nitratlar, ACE inhibitörleri ve gerektiğinde inotropik desteğiyle başarılı şekilde yönetilebilir42. Kardiyak cerrahi genelde aktif inflamasyon yatışana kadar güvenle ertelenebilir, ancak bazen hayati-aciliyeti olan operasyonlara ihtiyaç duyulabilir. Kardiyak dokular inflame ve gevrek(kırılgan) durumdaysa, tamiri teknik olarak güç olabilir ve raporlara göre46 son derece tecrübeli ellerde bile geç re-operasyon ihtiyacı olabilmektedir. Mitral Kapak Hastalığı Kapak Patolojisi Akut romatizmal valvulit, kapakçık prolapsına(ve nadiren kordal rüptüre) yol açan anüler dilatasyon ve kordal uzama ile karakterizedir14. Zamanla, komissüral birleşme sonucunda romatizmal kalp hastalığının ayırt edici işareti olan mitral stenoz gelişir(şekil3). İlişkili olarak, kordal birleşme ve kısalma, kapakçık kalınlaşması ve retraksiyon gibi anormallikler sık görülür(özellikle kapağın uçlarında). Göz önünde bulundurulması gereken önemli bir faktör de kapakçı kalsifikasyonun boyutudur, ancak mitral anüler kalsifikasyon nadir görülür. Klinik Prezentasyon Mitral stenoz, romatizmal kalp hastalığının prototip lezyonudur; progresyon genellikle yavaş olup miltral kapak alanında yıllık daralma ortalama 0.01cm2’dir. Yine de farklı popülasyon ve bireylerde son derece değişkenlik gösterebilir. Hastaların üçte birinden fazlasında birkaç yıl boyunca kapak alanında daralma gözlenmezken, diğer bazı hastalarda yıllık 0.3cm2’ye kadar daralma görülebilir47. Bu fark, ilk akut romatizmal ateş atağından sonra asemptomatik latent bir periyot görülmesine yol açar(değişik uzunluklarda). Böyle bir değişkenliğin neden var olduğu bilinmemektedir ancak tekrarlayan romatizmal valvulit atakları ve abartılı yara iziyle giden iyileşmelerin önemli bir rolü olduğu düşünülmektedir48. Dünyanın bazı bölgelerinde ciddi tutulum şaşırtıcı derecede küçük yaşlarda görülebilir15,16. Genel olarak, düşük-orta gelirli ülkelerdeki hastalar yüksek-gelirli ülkelerdeki hastalara göre çok daha küçük yaşta prezente olmaktadır15. Tedavi edilmemiş progresif mitral stenozu olan hastalar dispne, yorgunluk ve hemoptiziyle gelebilir ve pulmoner ödem, sistemik emboli, pulmoner hipertansiyon, atriyal fibrilasyon ve inme gibi ciddi komplikasyonlar oluşabilir. Kapak alanı 1.5cm2’nin altına inmedikçe genellikle semptomlar ortaya çıkmaz ancak sinüs taşikardisi, supraventriküler taşikardi, atriyal fibrilasyon, gebelik, eşlik eden kapak lezyonları, pulmoner arter hipertansiyonu ve anemi gibi diğer faktörler semptomların erken başlamasına veya kapak-alanıyla orantısız semptomlara neden olabilir. Tıbbi Tedavi Akut romatizmal ateş rekürrensini önleme için sekonder profilaksi zorunludur(Tablo1). Semptomatik mitral stenozda diüretikler, uzun-etkili nitratlar ve B-blokerler semptomları geçici olarak hafifletebilir. Sol atrial trombüs varlığında ve kalıcı veya paroksismail atrial fibrilasyon varlığında antikoagülan tedavi endikedir. Ayrıca büyümüş sol atriyum veya spontan dens eko kontrast varlığında da antikoagülan düşünülmelidir37,38. Ciddi kronik mitral regürjitasyonun doğal gidişini değiştirdiği kanıtlanan bir kardiyak ilaç yoktur; bu yüzden normal sistolik fonksiyonu olan hastalarda vazodilatör inhibitörü veya ACE inhibitörleri endike değildir. Bu ilaçlar kardiyak cerrahi bekleyen veya kontraktilitesi bozulmuş ancak kardiyak cerrahi imkanı olmayan hastalarda kullanılabilirler37,38. Girişim Endikasyonu Avrupa37 ve Amerikan38 kılavuzları mitral regürjitasyon ve mitral stenoz için girişimlerin endikasyonlarını detaylandırmıştır(tablo2). Ancak eksik veriler, romatizmal kalp hastalığının baskın lezyonu olan “karışık-tipte kapak hastalığı” için kanıta-dayalı öneriler sunmayı engellemektedir. Klinik ve ekokardiyografik parametrelere ek olarak sosyoekonomik durumlar ve hasta yaşı da göz önünde bulundurulmalıdır. Girişim konusunda önemli bir mesela, tersiyer(üçüncü basamak) merkezlerin varlığıdır. Ciddi romatizmal kalp hastalığı olan genç hastalar akut romatizmal ateş rekürrensi için son derece yüksek risk altındadır. Yüksek tamir başarısı olan merkezlerde ve cerrahi sonrası hastaların sürekli benzatin penisilin G enjeksiyonuna ulaşım imkanı olduğu durumlarda, erken cerrahi uygun olabilir. Ancak, benzatin penisilin G tedariğinin güvensiz olduğu veya başarılı tamir şansının az olduğu ortamlarda durum bunun tam tersidir. Perkutanöz Girişim Birleşmiş komissürlerin mekanik kuvvetle ayrılmasına dayanan perkutanöz mitral balon komisürotomi(PMBV), seçili hastalarda cerrahi girişime benzer olaysız-sağkalım(event-free survival) ve klinik olay sonuçlarıyla ilişkilidir50. Deneyimli girişimsel kalp ve kardiyovasküler girişim merkezlerinin olduğu ülkelerde PMBV, romatizmal kalp hastalığı tedavisinde referans standart haline gelmiş ve stabil semptomatik hastalar, gebeler ve ciddi pulmoner hipertansiyon kaynaklı şok dahil bir çok klinik durumda kullanılmıştır. Bazı merkezlerde, büyüyen sol atriyumdan atriyal fibrilasyon veya sistemik embolizasyon gelişme ihtimalini azaltmak için hastalığın erken döneminde PMBV uygulanmaktadır, ancak bu konuda randomize klinik bir çalışma yapılmamıştır. PMBV, hastalığın erken döneminde kullanıldığında patofizyolojik anatomi, geç kullanıldığı duruma göre daha az anormal olabilmektedir; yani PMBV’nin sonuçları daha optimal olabilir. Mitral aralıkta daralması olan seçili hastalarda, mitral alanda yaklaşık 1 – 2 cm2 arasında bir artış olabilmektedir. PMBV’nin erken kullanımı muhteşemdir; sol atriyal basınç azalması, kardiyak output artışı ve buna müteakip pulmoner arter basıncında azalmayla sonuçlanır(şekil4). Bu tekniklerin orta-vadeli sonuçları, 1999-2005 arasında tedavi edilen bir Hintli hasta kohortunda değerlendirilmiştir(median yaş 32[SD 11])51. 4.5 yıllık ortalama takip süresinde, 1.75cm2’den büyük kapak alanı ve normal sinüs ritmi olan hastalarda PMBV prosedüründen sonra daha iyi olaysız-sağkalım görülmüştür. Çok değişkenli analizlerle şu faktörlerin advers sonuç için prediktör oldukları bulundu: kötü fonksiyonel sınıf, kötü kapak morfolojisi ve yeni önemli mitral regürjitasyon51. Daha uzun-vadeli takipte advers olaylar için bağımsız faktörler bildirilmiştir, bunlar: 8’den daha yüksek eko skoru, artan yaş, geçirilmiş cerrahi komissürotomi öyküsü, prosedür öncesi ve sonrası mitral regürjitasyon boyutu(ciddiyeti), ve yüksek pulmoner basınç. 879 hastanın 12 yıllık takibinde, eko skoru 8in altında olan hastaların sağkalımı(%82), 8’den yüksek olan hastalara(%52) göre daha yüksekti52. Başlangıç kalsifikasyonu’nun hem PMBV prosedürüne hem de uzun-vadeli sonuçlara etkisi, 1986-1995 yılları arasında tek merkezde PMBV ile tedavi edilmiş 1024 ardışık hastanın uzun-vadeli sonuçları incelenerek değerlendirildi53. Bulgulara göre53 hastaların %31’inde fluroskopi ile belgelenen kapak kalsifikasyonu varken, çoğunun kapağı non-kalsifiye idi. Median 122 aylık bir takipte, başlangıçta kalsifikasyonu olan hastaların başlangıçta daha fazla advers-ilişkili karakteristikleri vardı: ileri yaş, atriyal fibrilasyon, büyük sol atriyal boyut, küçük mitral kapak alanı ve daha fazla mitral regürjitasyon. “İyi fonksiyonel sonuç kriteri” kullanıldığında(örn, kardiyak ölüm olmaması, tekrar mitral girişime ihtiyaç duyulmaması, ve New York Sağlık Birliğine göre I veya II. derece fonksiyonel kapasite) 20 yıl sonunda, kalsifiye olmayan hastaların %38’inde, kalsifiye olan hastaların ise %12’sinde iyi bir fonksiyonel sonuç görüldü. Kötü, geç fonksiyonel sonuçlar da benzer olarak şunlarla ilişkiliydi: yaygın kalsifikasyon, ileri yaş, yüksek New York Kalp Birliği fonksiyonel sınıf skoru ve atriyal fibrilasyon gibi advers-başlangıç karakteristikleri. Buna göre advers başlangıç karakteristikleri, hem prosedür hem de uzun vadeli sonuçlarda kötü sonuçlarla ilişkilidir. Hasta seçiminde ekokardiyografik kriterler önemlidir. Ekokardiyografik skorlar şunları içerir: kapakçık rijidite derecesi, kapakçık kalınlaşma ciddiyeti, kapakçık kalsifikasyon miktarı ve subvalcular kalınlaşma derecesi. Bu skorlar, 1980’lerden beri PMBV’nin uygunluğunu değerlendirmek için kullanılagelmekte ve hem erken hem de geç sonuçları tahmin etmede kullanışlıdırlar54. Dahası, ekokardiyografik inceleme PMBV’nin kontraendike olduğu hastaları(özellikle trans-septal yaklaşımın kontraendike olduğu sol atriyal trombüslü hastalar) ve ayrıca başlangıçta orta veya şiddetli mitral regürjitasyonu olan hastaları belirlemede kullanılabilir. Erken-dönem ve geç-dönem sonuçlarla ilişkili faktörlerin belirlenmesi, küresel bakım dağıtımı için stratejiler geliştirmede çok önemlidir. Yüksek prevalans görülen düşük ve orta-gelirli ülkelerde farkındalık ve taramalar geliştirilirse, hastalar daha erken tanınabilir, daha elverişli anatomik patolojiye sahip olabilir ve böylece PMBV’den daha iyi sonuç alınabilir, hastalarda düşük ekokardiyografik skor ve daha az kalsifikasyon görülebilir. Cerrahi Teknikler PMBV, dominant mitral stenozlu hastaların tedavisinde büyük ölçüde kardiyovasküler cerrahinin yerine geçmişse de, ciddi ilerlemiş romatizmal kalp hastalığı olan çoğu hastada cerrahi müdahaleye ihtiyaç duyulmaktadır. Son yıllarda, özellikle kapak koruma operasyonları ile ilişkili cerrahi stratejiler gelişmiştir. Kapak replasmanı için kullanılabilen mevcut tüm yöntemlerin komplikasyonları(dejenerasyon ve kapak trombozu gibi), hala kabul edilemez derecede yüksektir55-58. Normal kapağın tüm(veya çoğu) sofistike özelliklerini gösterebilen ve sistemik antikoagülasyon gerektirmeyen canlı doku mühendisliği kapakları merakla beklenmektedir59. Geçmiş çalışmalar mitral tamirin kısıtlı kullanıldığını gösterilmiş(%25-30) ve bu da hayal kırıklığı yaratan sonuçlar doğurmuştur. Sonuç olarak kardiyak cerrahi topluluğunda, tamiri düşünmeden doğrudan kapak replasmanına yönlenme gibi genel bir eğilim yaratılmıştır. Son 10 yılın raporları62-68, kısa ve uzun dönem sağkalımı ve re-operasyon ihtiyacı duyulmamasıyla mitral tamir için teşvik edici sonuçlar bildirmiş ve hastaların %80inden fazlasında uygun olduğunu belirtmiştir. Bu sonuçlara göre mitral tamir, önemli mitraj regürjitasyonu olan tüm hastalarda denenmelidir(kapağın aşırı kalsifiye ve kapak aparatusunun ciddi şekilde tutulduğu vakalar dışında). Aort Kapağı Romatizmal kalp hastalığı izole aort kapağı hastalığı için ender bir nedendir. Daha sıklıkla karışık tip aort ve mitral kapak hastalığı şeklinde ortaya çıkmaktadır. Hastalarda stenoz veya regürjitasyon olabilir ancak mitral regürjitasyon veya karışık-hastalık daha yaygındır75. Erken hastalık süreci kapakçık prolapsı ile karakterize olup, kapakçık dokusu ve komissürlerin boyunda bir kısalmayla sonuçlanır. Zamanla kapakçıklar, serbest kenarlar ve komissürlerde fibrozis, kapakçık retraksiyonu, nedbelenme ve ciddi kalsifikasyonlar oluşur ve bunların her biri tedavide ayrı bir zorluk oluşturur. Kronik atriyal fibrilasyonda genellikle uzun, kompanze ve iyi tolere edilmiş bir hastalık dönemi vardır. Nihayetinde efor dispnesi ve aşikar kalp yetmezliğine progresyon olabilir. Aort stenozu, anjina ve senkopa neden olabilir. Ciddi kronik aort kapağı hastalığında doğal seyri değiştirdiği kanıtlanan herhangi bir medikal tedavi yoktur. Sistolik hipertansiyon veya semptomatik kalp yetmezliği varlığında, hayat-kurtarıcı kardiyak cerrahi erişilebilir değilse ACE inhibitörleri, B-blokerler veya kalsiyum kanal blokerleri düşünülebilir37,38. Akut romatizmal ateş rekürrensinin önemlemek için sekonder profilaksi yapılması zorunludur(tablo1). Avrupa37 ve Amerika38 kılavuzları aort regürjitasyonu ve karışık-tipte aort kapağı hastalığı için girişim endikasyonlarını detaylandırmıştır(tablo2). Ancak, karışık tip aort kapak hastalığında kanıtadayalı önerilerde bulunmak için veriler yetesizdir. Genç hastalarda, aort kapak tamiri veya Ross operasyonu yapılması mümkün değilse, hasta erişkin boy proteze uygun duruma gelene kadar herhangi bir operasyon ertelenmelidir. Cerrahi Stratejiler Aort kapağı tamirinde doku hasarı ve yaygın kalsifikasyon gibi sorunlar vardır, ki bunlar izole aort regürjitasyonu olan hastaların çoğunda baskın özelliklerdir. Şu anda doku genişletmek(uzatma, extension) için tatmin edici bir materyal yoktur; ancak bu eksiklik yakın gelecekte doku mühendisliği ile geliştirilmiş yamalar59 veya Ross operasyonuyla(pulmoner kapağın bir kısmı cerrahi olarak alınıp aortik pozisyona yerleştirilir) canlı kapak değişimi76-78 sayesinde inşallah değişecektir. Biküspit aort kapağının veya triküspit kapak kalsifikasyonun aksine, romatizmal aort stenozunun baskın özelliği kapak füzyonu(birleşmesi)’dir. Bu füzyon bir çok küçük çalışmada gösterildiği üzere balon dilatasyonuna uygun olabilir79,80. Ancak bu uygulamanın yaygın kullanımı için ileri çalışmalar gereklidir. Uygun demirleme(ankraj, yerleştirme) için kapak kalsifikasyonu gerektirmeyen yeni jenereasyon transkutanöz aort kapaklarının geliştirilmesi, ileri cerrahi kapak replasmaları için iyi bir alternatif olabilir. Triküspit Kapak Hastalığı Triküspit kapak hastalığı genellikle sol taraflı kapak tutulumunda görülür, en sık ciddi mitral kapak hastalığında olur. Bu hastalık pulmoner hipertansiyon, sağ ventrikül dilatasyonu ve daha sonra fonksiyonel triküspit regürjitasyonuna yol açar13. Daha nadir olarak, organik triküspit kapak etkilenmesi de stenozis, regürjitasyon veya karışık-tip kapak hastalığına yol açabilir. Hastalık sürecinde triküspit kapak aparatının tüm bileşenleri tutulabilir, ancak, hastalığın paterni ve yaygınlığı daha az belirgindir. 2497 romatizmal kalp hastasıyla yapılan sistemik kanıta-dayalı bir incelemede, iki boyutlu ekorkardiyografiyle 193 hastada triküspit hastalığı belirlenmiş(%7.7) ve bu hastalarda eşlik eden miltral kapak hastalığı oranı %99.3 olarak bulunmuştur13. Romatizmal triküspit kapak hastalığı prevalansı otopsi çalışmalarında çok daha yüksektir(Hastaların %22-44’ü); Bu tutarsızlık ekokardiyografinin, otopsideki çıplak gözle direk muayeneye göre daha az hassas olmasıyla(özellikle hafif kapak tutulumlu vakalarda) ve otopsi çalışmalarındaki hastaların en şiddetli hastalığı sahip olma ihtimaliyle açıklanabilir13. Bu hastalarda klinik semptomlar genellikle ciddi sol taraflı kapak hastalığına sekonder olsa da, spesifik olarak sağ kalp yetmezliğiyle ilişkili de olabilir. Fonksiyonel triküspit regürjitasyon cerrahisi, ciddi regürjitasyon ve önemli anüler dilatasyon olduğunda(>40mm veya vücut-yüzey alanı başına 21mm ) sol taraflı kalp cerrahisiyle aynı anda yapılmalıdır(triküspit tutulumu hafif veya ılımlı olsa bile). Bu hastalarda triküspit kapak ciddi sağ ventriküler dilatasyon nedeniyle aşırı derecede deforme olmadıysa seçilecek prosedür ring veya band anüloplastidir. Deforme triküspit kapak aparatı vakalarında, -anterior kapakçık augmentasyonu, veya nadiren, triküspit kapak replasmanı- gibi rezidü triküspit regürjitasyonunu azaltmayı amaçlayan ileri teknikler düşünülmelidir. Mekanik kapakların yüksek tromboz riski nedeniyle bu vakalarda genellikle biyolojik protezler tercih edilir 37,38. Sağ ventrikül giriş anatomisinin kompleks yapısının oluşturduğı zorlukların üstesinden gelebilecek perkutanöz kapak tamiri ve replasman tekniklerini geliştirme çabaları devam etmektedir85-88. Önemli anüler dilatasyon olmayan ılımlı triküspit regürjitasyonlu hastalarda veya önemli anüler dilatasyonu olup triküspit regürjitasyonu olmayan hastalarda hastalığın doğal gidişi tam olarak bilinmemektedir. Bu iki grup hastada sol-taraflı kapak cerrahisi sırasında triküspit sorununa nasıl yaklaşılacağı hakkında sağlam önerilerde bulunabilmek için ileri araştırmalar gereklidir. Ciddi semptomatik organik regürjitasyonu olan hastalarda erken cerrahi düzeltme, irreversible sağ ventrikül disfonksiyonunu önleyip gecikmiş cerrahi müdahaleyle ilişkili kötü sonuçların önüne geçebilir. Ek olarak, ılımlı organik regürjitasyonu olan hastalarda sol-taraflı kapak cerrahisi sırasında cerrahi düzeltme düşünülmelidir. Mümkün olduğu durumda kapak replasmanı yerine kapak tamiri(düzeltme) tercih edilir ve daha iyi sonuçlarla ilişkilidir89,90. Benzer şekilde, ciddi semptomatik triküspit stenozu olan semptomatik hastalar da cerrahiye yönlendirilmelidir. Bu hastalarda yeterli katlanabilir(bükülebilir) kapakçık dokusu olmadığından, kapak tamiri kısıtılıdır ve genellikle replasmana ihtiyaç duyulur. Son derece nadir görülen izole saf ciddi triküspit stenozunda, perkutanöz balon triküspit uygulaması az sayıda vakada yapılmıştır. Bu yaklaşım, önemli regürjitasyon riski doğurma riski ve uzun-vadeli verilerin eksikliği nedeniyle, cerrahiye bir alternatif olarak önerilemez. Karışık-tip kapak hastalığı Romatizmal kalp hastalığı, düşük- ve orta-gelirli ülkelerde çoklu kapak hastalığının en sık sebebidir. Cerrahi için gelen hastaların üçte birinde, birden fazla kapak tutulumu görülmektedir15. Birden fazla kapak tutulumu tanısal ve tedavisel zorluklar oluşturur. Klinik bulgular genellikle her lezyonun göreceli şiddetine bağlıdır ve her lezyonun bir diğerinin ciddiyetini belirsizleştirme olasılığı vardır. Örneğin kombine aort stenozu ve mitral regürjitasyonda; hafif veya ılımlı mitral regürjitasyon, artmış sol ventriküler afterload yüzünden abartılı hale gelebilir, tam tersine, ciddi mitral regürjitasyon aort kapağı boyunca ileri akışı(ve bu nedenle gradiyenti) düşürebilir ve aort stenozunun ciddiyetini gizleyip, küçümsenmesine yol açabilir. Hemodinamik değerlendirme ve her kapağın morfolojik özellikleri, çok modelli görüntülemelerle dikkatle incelenmelidir. Hatta her kapağın hastalık yükünde etkisi konusunda şüpheler olduğunda cerrahi sırasında direk gözlemle de incelenmelidir. Bu odak noktalar çok önemlidir çünkü cerrahi sırasında önemli aort veya mitral kapak hastalığının tedavi edilmemesi, büyük perioperatif morbidite ve mortaliteye yol açabilir91-94. Karışık-tip kapak hastalığının yüksek operatif riski, kapak tamiri’nin dayanıklılık sorunu, bioprotez kapakların bozulması, mekanik kapaklarla ilişkili hayat-boyu komplikasyonlar nedeniyle çok-kapak cerrahisinin eşik değeri genellikle tek-kapak cerrahisine göre daha yüksektir91-94. Bu hastalarda cerrahi zamanı belirsiz olup kanıta-dayalı bir kılavuz bulunmamaktadır. Bazı otörler95 postoperatif riski ve sol ventrikül disfonksiyon riskini en aza indirmek için erken cerrahiyi savunmaktadır. Karışık-tip ılımlı kapak hastalığı olan hastaların yönetimi, en uygun müdahale süresi hakkında kanıta-dayalı öneriler olmadığı için zorludur. Bu yüzden bu hastaları cerrahiye yönlendirme kararı bireylere ve birçok faktöre(semptomların ciddiyeti, artan hemodinamik yük, ventrikül fonksiyonu, cerrahi riski gibi) göre yapılmalıdır. Geleceğe Yönelik Erken saptama: ekokardiyografik tarama Hastaların çoğu semptomatik bir kalp yetmezliğiyle bölgesel bir kliniğe başvurduktan sonra romatizmal kalp hastalığı tanısı almaktadır(akut romatizmal ateş öyküsü olabilir, olmayabilir)15. Bu aşamada, pahalı kardiyak cerrahi veya perkutanöz girişim hayat-kurtarıcı tek seçenektir. Romatizmal kalp hastalığının erken saptanması için en uygun yaklaşım toplum-temelli tarama yapmaktır. 2012 dünya kalp federasyonu ekokardiyografik tanısal kriterleri geliştirildiğinden beri, hem hassas hem de özgül98-100 olduğu kanıtlanmıştır. Ancak subklinik(kesin veya sınırda) romatizmal kalp hastalığının doğal gidişi dahil cevaplandırılmamış bazı sorular vardır. Sınırda romatizmal kalp hastalığı olan hastalar bile önemli bir akut romatizmal ateş ve hastalık progresyonu riski altındadır101. Mutlak yararın maliyete oranını belirlemek için ekokardiyografik tarama programlarının longitudinal incelemesi gereklidir çünkü kaynaktan-fakir ortamlarda iki faktör yaygın kullanımı engellemektedir: taşınabilir ekipmanların giderleri ve son derece uzmanlaşmış sağlık iş gücünün eksikliği. İlk çalışmalar29,30, hemşireler tarafından yönetilen ekokardiyografik tarama programlarında umut vadedici sonuçlar göstermiştir, ancak ileri inceleme ve geliştirmeler gereklidir. 96,97 Sekonder koruma: uygulama ve eksiklikler Romatizmal kalp hastalığı genellikle progesif olup erken morbidite ve mortaliteyle sonuçlanır. Sekonder profilaksi progresyonu yavaşlatabilir ancak bu maliyet-etkin yöntem, düşük- ve orta-gelirli ülkelerde rutin olarak uygulanmamaktadır102. Semptomatik hastalığı veya ciddi hemodinamik değişiklikleri olan hastalarda, deneyimli eleman içeren merkezlerde zamanında yapılacak perkutanöz veya cerrahi girişim, göreceli tek etkili tedavidir. Erken saptama, tıbbi yönetim ve cerrahi tedavi yaklaşımı, kapsamlı bir sağlık programı gerektirmektedir ve ne yazık ki en çok ihtiyaç duyulan bölgelerde bu eksiktir102. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun “2025’e kadar bulaşıcı-olmayan hastalık nedenli erken ölümleri %25 azaltma” hedefi vardır103. Bu hedefleri karşılamak için Dünya Kalp Federasyonu102 , romatizmal kalp hastalığında üzerinde durulması gereken önemli klinik özellikleri vurgulamıştır. Bölgesel mükemmellik merkezleri(Regional centres of excellence) Romatizmal kalp hastalığıyla kapsamlı şekilde ilgilenecek(veri toplama, önleme, ve son teknoloji yönetim), “bölgesel bağımsız mükemmellik merkezlerinin” kurulması zorunlu bir ihtiyaç olup, henüz bu ihtiyaç karşılanmamıştır. Bu birimleri yürütmek ve işletmek için gereken fiziksel kaynakların ve insan kaynaklarının birleştirilmesi için yapılan girişimler ve tasarımlar açıklanmıştır104,105. Gereken temel bileşenler şunlardır; tesisler(örn, özel poliklinik birimi, modern çok-modelli görüntüleme dairesi, kateterizasyon ve ameliyat birimleri, girişim öncesi ve sonrası için iyi ekipmanlandırılmış tesisler, temel laboratuvar ve kan transfüzyonu hizmetleri); iyi eğitimli ve sürekli tıbbi eğitim programlarına katılan, deneyimli tıbbi ve paramedikal personel; elektronik tıbbi kayıt arşivlerini, klinik kayıtları ve çalışma kayıtlarını, uzak bölgelerle iletişimi(telekonferans ve dosya transferi) destekleyen gelişmiş bilgi teknoloji platformları; merkezler arasında ve uluslararası kardiyovasküler toplulukla hangi bilgilerin ve çalışan deneyimlerinin paylaşılabileceğinin belirlenmesi; hastalığa-özgül araştırma programları ve popülasyon çalışmaları. 2016 yılında bu stratejiler Afrika Devletlerinin Başkanları, Dünya Sağlık Örgütü ve Pan Afrika Kardiyoloji Derneği tarafından desteklenmiş ve Afrikada romatizmal kalp hastalığını eradike etmek için 7 temel hareket noktası belirlenmiştir106. Dünya çapında bunlar gibi birkaç birim kurulmuş veya kurulmakta olup, bu birimlerden gelen ilk sonuçlar cesaret vericidir(Şekil5)104-107. Kardiyovasküler tıp ve kardiyak cerrahi hem emeğin hem de maliyetin çok büyük olduğu disiplinlerdir; Bu gerçek, hastalık yükünün en yüksek olduğu çoğu ülkede böylesi romatizmal kalp hastalığı merkezleri kurmanın önünde duran en büyük engeldir. Sıkı maliyet kontrolü ve maliyet-etkinlik politikaları, sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere farklı finansman kaynakları, yerel topluluklar ve fikir liderleri arasında yakın iletişim ve etkileşim ve önceliklerin dikkatli planlanması ve ayarlanması bu merkezlerin uzun-dönem başarısında çok önemlidir. Birbirine paralel yürütülen güçlü konjenital kalp hastalığı tarama programlarının kuruluşu büyük bir avantajdır; gerçekten ihtiyaç duyulan bir hizmeti sağlamanın yanında altyapının kullanımını optimize eder, hizmet kalitesini arttırır ve daha iyi bir eğitim ortamı sunar. Sonuçlar Akut romatizmal ateş ve romatizmal kalp hastalığı, morbidite ve mortalite artışına yol açan ve önemli sosyoekonomik maliyetlerle ilişkili çok önemli küresel sorunlardır. Hastalık prevalansı; yaygın görülen bölgesel insidans farklılıklarından, etkilenen hastaların yaşından, hastalık prezentasyon zamanı ve şeklinden ve spesifik kalp anormalliğinden etkilenir. Akut romatizmal ateş ve romatizmal kalp hastalığı için henüz karşılanmamış klinik ihtiyaçlar; kanıta-dayalı primer ve sekonder koruma stratejilerinin uygulanması ve yaygın kullanılan tarama teknolojilerinin(taşınabilir ekokardiyografi gibi) geliştirilmesidir. Bu stratejilerin dünya çapında başarılı şekilde uygulanabilmesi için, bölgesel ve kültürel farklılıklar ve ayrıca bölgesel sosyoekonomik faktörler de hesaba katılmalıdır. İlerlemiş semptomatik hastalığı olan hastaları, tedavi için perkutanöz ve cerrahi teknik uzmanlıkları olan merkezlere yönlendirmek çok büyük öneme sahiptir. Epidemik romatizmal kalp hastalığı dünyanın bazı bölgelerinde aralıksız devam etmektedir. Otörler, bu incelemede vurgulanan stratejilerin bu hastalığa küresel bir tepki oluşturmada yardımcı olmasını ummaktadır.