CERBE DENİZ SAVAŞI Korsanlarımız bir türlü rahat durmuyorlar. Adetleri olduğu üzere Akdeniz’i haraca kesiyorlardı. Bu, yalıçapkınları zaman zaman enginlerden taşarak İtalya ve İspanya yalı boylarını vuruyorlar, buralardan genç, güzel, sarışın, esmer esir hazinelerinden kısmetlerini alıyorlardı. Böylece keseleri kadar gönüllerini de kolluyorlardı. Korsanlarımızın koruyucusu olan, denizlerin pervasız çocuğu Trablus Beylerbeyi Turgut Paşa’da (Turgut Reis) denizlerden elini eteğini çekmiş değildi. O da sık sık baştardasına atlıyor, yedi parça kadırgasını peşine katarak Akdeniz’de şöyle bir gözüküveriyordu. , Turgut Reis, Şemsettin AREL, İstanbul Deniz Müzesi Koleksiyonu Bu yüzden yabancı bayraklar yelken açmaza, denize çıkmaz bir duruma düşmüşlerdi. Akdeniz devletleri bu duruma bir son vermek üzere baş başa verip hal çaresi aramaya koyuldular. Onlara göre; Akdeniz’de rahat nefes almanın tılsımı; korsan yuvası Trablus’un ve Şimali Afrika’nın heybetli nöbetçisi Turgut’un ele geçirilmesiydi. Bunu başarabildikleri takdirde Kuzey Afrika’ya sahip olmak işten bile değildi. Bu takdirde Türk korsanları da tası tarafı toplayıp Batı Akdeniz’i terk etmek zorunda kalacaklar, böylece Hıristiyanlar da rahata kavuşacaklar Batı Akdeniz’de serbestçe yelken şişirip volta vuracaklardı. Ne tatlı ne cazip hayaldi bu... Bu çıkar birliği, bu hayal genişliği Akdeniz devletlerini birbirlerine yaklaştırdı ve bu şekilde bir Haçlı seferinin temelleri örülmeye başladı. Hele İspanyollar, kendilerini Kuzey Afrika’dan tutup atan Turgut’a müthiş surette diş biledikleri için İspanya Kralı II. Filip, Haçlı hareketinin bayraktarı oldu. Turgut Paşa, Akdeniz devletlerinin dedikodularından kuşkulandı. Birkaç Hıristiyan yakalayıp işin içeriğini anlamak üzere denize açılarak pusuya yattı Sicilya 1 kadırgalarından bir filoyu tuzağa düşürüp avladı. Yaptığı sorgu sonucunda Trablus’u ve Hıristiyanların korkunç düşmanını ele geçirmek üzere, bir Haçlı seferinin hazırlanmakta olduğunu öğrendi. Turgut bu haberi Kanuni Sultan Süleyman’a ulaştırarak, Osmanlı donanmasının denize açılmasını rica etti. Osmanlı padişahı donanmayı, yakında sefere çıkartacağını Turgut’a bildirmekle beraber, hemen derya kaptanı Piyale Paşa’yı huzuruna çağırttı. Donanmayı sefere hazırlamasını emretti. Beri taraftan da Akdeniz’deki gönüllü reislerine hüküm ki... Diye başlayan bir ferman yazarak; korsanlarımızı Osmanlı donanmasıyla birleşmeye çağırdı. Bu sıralarda Haçlı donanma, Mesina’da toplanmağa başlamıştı. Haçlı sefere İspanya, Papa, Cenova, Floransa, Sicilya, Malta, Napoli, Monako hükümet ve prenslikleri katılmışlardı. Her devlete ait filo; lüks bir şekilde donatılmış dönemin en güçlü teknelerinden oluşmaktaydı. Hiçbir masraftan çekinilmemişti. Sefer Avrupa’nın en namlı kumandanlarına verilmişti. Haçlı donanmasının başkumandanlığı meşhur Andrea Dorya’nın yeğeni Juan Andrea Dorya’ya verilmişti. Kara kuvvetlerinin başına da İspanya’nın en şöhretli generallerinden Don Alvaro Desandi getirilmişti. Trablus ile korkunç Turgut’u ele geçireceğine ve Akdeniz’de hilal yerine salibi (hacı) hakim kılacağına Hıristiyan dünyasının inandığı iki yüz parçadan oluşan Haçlılar donanması, büyük gösteriler arasında cakalı bir eda ile Mesina’dan hareket etti. Fakat fırtınayı sökemediklerinden geri döndüler. Bu çıkış tam beş defa tekrarlandı ise de fırtına Haçlılara yol vermedi. Türk kadırgalarının korkusundan senelerdir suyu bardakta, gemiyi duvarda görmeye mecbur kalmış olan bu tatlı su denizcileri nihayet, kuşların bile su içtikleri güzel bir havayı bularak 10 Ocak 1560 yılında Trablus’a doğru yola çıktı. Fakat filo Rodos’a yaklaştıkça Turgut’un müthiş hayali, Haçlıların gözlerinde hayalet gibi büyümeğe başladı. Tam Trablus önlerine vardıkları sırada ise Haçlılarda cesaretten eser kalmadı. Binlerce şövalyenin de yer aldığı bu armada Trablus şehri önünde hacalet verici bir çark yaparak geri döndü. Önce Cerbe’de tutulma fikrini korkaklıklarına maske yaparak Tunus’a dümen tuttular ve buraya varınca Tunus’un ağzında bulunan Cerbe Adası’nı işgal ederek kuvvetlendirmeye koyuldular. Turgut, Uluç Ali Reis yürük bir tekne ile İstanbul’a göndererek Haçlı donanmanın Cerbe Adası’nı işgal etmiş olduğu haberini padişaha ulaştırdı. Yüz yirmi kadırgadan oluşan Osmanlı donanması, nihayet hazırlıklarını tamamlayarak, Derya Kaptanı Piyale Paşa kumandasında 12 Nisanda İstanbul’dan hareket etti. Türk donanmasının yola çıkmış olduğunu haber alan Haçlı donanmasını bir korku dalgası kapladı. Haçlılar, (Aman Türkler geliyor, basacaklar) söylentilerini, hep beraber sayıklamaya başladılar. Piyale Paşa, Malta civarına geldiği zaman, Turgut’un filosu ile beraber Cerbe’ye gelmesi için, Trablus’a bir haber gönderdi. Aslında derya kaptanı kim olursa olsun, seferlerde Osmanlı donanmasına daima Turgut kılavuzlardı. 14 Mayıs sabahı Türk filosu Cerbe Adası’nın üç mil yakınında gözüktü Osmanlı donanması yayılmış, yarım ay şeklinde bir savaş düzeni almıştı. Aynı anda korkunç korsan Turgut Paşa’da, kırmızı beyaz zemin üzerine yeşil hilal işlemeli bayrağını dalgalandıran küçük filosunu peşine takmış olduğu halde bütün heybetiyle 2 Cerbe Boğazı’nda belirdi. Hıristiyanların kâbusu olan Turgutumuzun, Osmanlı donanmasıyla birleşmesi, Haçlılarda akıl, fikir bırakmadı. Haçlı gemilerde “Türk filosu geldi” diye bir telaştır koptu. Cesaretleriyle övünen ve gururlanan şövalyelerin dizlerinde derman kalmadı. Gelen şeytan sürüsü veya kıyamet gürültüsüymüş gibi Haçlı filoda bir korku havası esmeye başladı. Böyle bir hava içinde Haçlılar demirlerini kestiler, yelkenlerini açtılar. Osmanlı Donanmasının karşısında sıralandılar. Donanmamızın bütün gemileri bir anda toplarını ateşlediler, düşmana ateş püskürttüler. Bu arada bir filomuz da düşmanı ikiye ayırmak üzere ileri atladı. Haçlılar şaşkına döndüler, ne yapacaklarını şaşırdılar. Sağa sola volta vurarak, kaçmak için bir delik aramaya koyuldular. Nihayet düşman filosu ikiye bölündü. Dorya bir filoyu peşine taktı engine doğru firar yolunu tuttu. Diğerleri geri döndüler, can korkusuyla Cerbe Adası’na doğru kaçmaya başladılar. Düşmanın top düellosuyla dövüşmeye niyeti olmadığını anlayan Derya Kaptanı Piyale Paşa, donanmaya rampa savaşı için emir verdi. Kendisi de bir filo ile açık denize dümen kırarak; bir yabancı yazarın dediği gibi, nam ve namuslarını Cerbe’de bırakıp kaçanları ve bu arada Dorya’yı yakalamak üzere kaçan filonun peşine düştü. Haçlı gemiler acınacak durumdaydılar. Silahına sarılan, topunu ateşlemeye çalışan bir fert yoktu. Sanki bunlar savaşmaya değil de, Türk Donanmasının önünden nasıl kaçacaklarını prova etmeye gelmişlerdi. “Türk Donanması geldi” cümlesi kaçış için, Haçlılara parola olmuştu. Onlara göre gemisini kurtaran kaptandı. Fakat ortada, Haçlıların donanma kumandanı Dorya’dan başka böyle bir usta kaptan da gözükmüyordu. Bu şahane kaçak, yelkenlerini şişirdi, forsalarını kamçıladı. Yelken kürek rüzgârla yarış edercesine kaçtı; şerefini bıraktı fakat tatlı canını kurtardı. Cerbe’nin Topografik Haritası Cerbe Adası’na düzen kıran Haçlı gemilerin bir kısmı suyu suyuna oturdular, kurnaz davrananlar ağırlıklarını denize atarak balık gibi baştankara vurdular, daha hesaplı hareket edenler, Cerbe Adası’ndaki kalenin altına sokularak buradaki topların korumasına sığındılar. Fakat bütün çırpınmalarına rağmen Haçlılar, fosforsuz kafalarını Türk leventlerinin baltalarından kurtarmayı başaramadılar. 3 Türk kadırgaları gerek engine kaçanları, gerek Cerbe Adası’na sığınmaya çabalayanları yakaladılar, rampa oldular. Leventler palalarını sıyırarak dişlerinin arasına kıstırdılar. Allah Allah diye bağırarak Hıristiyanların teknelerine sıçradılar. Palalarını salladılar, boğazladılar. Teknelerde Haçlılardan canlı kimse kalmayıncaya kadar savaştılar. Suyu suyuna oturmuş veya baştankara etmiş düşman kadırgalarına da, Cerbe Kalesi’nden üzerlerine yağan gülle yağmuru altında filikalarla çullandılar. Palalarının ağızları körleninceye kadar Haçlıları doğradılar. Kafaları gövdelerinden koparılan Haçlılar toplamı otuz bine yakındı. Dökülen insan kanından denizin rengi kızıla, batan Haçlı gemilerin direklerinden denizin üzeri ormana dönmüştü. İşe yaramayacak durumda olan Haçlı tekneler soyularak ateşe verildi, sağlam olanları yedeğe alındı. Böylece Haçlı donanma haklandıktan sonra Piyale Paşa ve Turgutça, Türk kuvvetleriyle Cerbe Adası’na çıktılar. Don Albaro Desandi, donanmadaki Haçlıların cesaretlerini nefesinde toplamış gibi merdane ve çetin bir şekilde Türklere karşı koydu. Burada da boğuşma çok kanlı oldu; binlerce düşman palaları altına boyun eğdiler. Cerbe Adası’nda ceset yığınlarından meydana gelen tepeler yükseldi. Nihayet Don Alvaro Desandi de geri kalan dört bin kişiyle teslim olmak zorunda kaldı. Trablus ve korkunç Dragutu ele geçirmek üzere Hazreti Mesihin vekili tarafından onaylanarak, Hıristiyan dünyasının coşkun gösterileri arasında çalımlı bir eda ile yola çıkmış olan muazzam Haçlı kuvvetlerinden ortada eser kalmamıştı. Denizlerden çekilmiş olan Preveze’nin mağlup kahramanı ihtiyar Andrea Dorya, Cenova sahillerine inmiş ufukta haberci bir tekne kollayarak Haçlı donanmasının zafer müjdesini bekliyordu. Kaçıp gelen bir kadırgadan felaket haberini aldı. Haçlı donanmasının başkumandanı olan yeğeni Doryanın ne olduğunu sordu. Kaçışta Haçlı donanmaya rehber olduğunu öğrendi. Hayatında yenmeği de, yenilmeyi de birçok defalar tatmış olan bu emekli amiral hezimetin bu türlüsünü anlayamadı, böyle şerefsiz ve rezil bir mağlubiyeti aklı almadı. Fersiz gözlerinden yaşlar boşandı. Allah’ından teselli ummak için etrafındakilere; (Aman beni kiliseye götürün) diye yalvardı. Fakat bu acıyı fazla kaldıramadı, kısa bir zaman sonra hayata veda etti. Osmanlı Donanmasının İstanbul’a dönüşü pek şaşalı oldu. Eylülün 27’siydi. Boğaziçi’nden Yeşilköy ve Haydarpaşa’ya kadar olan yalı boyları insan yığınlarından bir mahşer manzarası arz ediyordu. Denizin üzeri sallardan geçilemez bir hal almıştı. Derya Kaptanı Piyale Paşa, Yeşilköy önlerinde donanmaya yelken saldırdı. Tekneleri arka arkaya tek sıraya aldı. Kadırgalar, kalyonlar, top şenlikleri, halkın sevinç çığlıkları arasında Sarayburnu’nu yalarcasına geçerek Boğaziçi’ne doğru süzülmeye başladılar. Kanuni Sultan Süleyman yalı köşkünden, donanmanın geçit resmini, zafer dönüşünü seyrediyordu. Derya Kaptanının muazzam baştardası önde idi. Cerbe’de ele geçirilmiş olup, baştardanın direğinde yarıya kadar çekilmiş bulunan koskoca bir İspanya bandırası özellikle dikkati çekiyordu. Piyale Paşa baştardanın kıç tarafındaki altın varaklarla süslenmiş köşkünde ayakta duruyordu. Yanında Haçlı ordusunun başkumandanı Don Alvaro Desanti ve Sicilya filosunun ünlü amirali Vikont Jigale gibi Haçlı kuvvetlerinin büyük rütbeli esirleri bulunuyordu. 4 Cerbe Adası, Piri Reis’in Kitab-ı Bahriyesi’nden İstanbul Üniversitesi 6605 Numaralı Yazma Haçlılardan zapt edilmiş olan 40 kadırga, Türk teknelerinin yedeklerine alınmıştı. Haçlı kadırgalarının hangi devlete ait olduklarını belli eden bandıralı direklerinde yarıya çekilmişti. Bu direklerin uçlarında ise Türk sancakları dalgalanıyordu. Her tekneden, düzgün aralarla tek bir ses veren bir davul tokmağa, kürek çeken forsalara tempo tutuyor, zaman zaman şaklayan kırbaçlar, forsaları gayret ve düzene çağırıyordu. 40-50 çift küreğin denize çarpmasıyla meydana gelen tatlı hışırtılar arasında seken tekneler, çarşaf gibi denizin üzerinde tatlı bir ahenkle akıp gidiyorlardı. Manzara, her şairin kalemini, her ressamın fırçasını harekete geçirecek kadar iç çekici ve şahane idi. Geçit resminden sonra donanma Kabataş önlerinden Boğaziçi’ne kadar olan sahayı sıralanarak demirlediler. Sıra esirlerin Padişaha sunulmasına gelmişti. Başta Haçlılar ordusunun serdar ve amiralleri olmak üzere, kralzadeler, prensler o zamanın geleneklerine göre sırtlarında resmi üniformaları üzerlerinde silahları olduğu halde elleri bağlı olarak Derya Kaptanı Piyale Paşa tarafından Kanuni Sultan Süleyman’ın huzuruna çıkartıldılar ve esirler birer birer Padişaha tanıtıldı. Arkadan diğer 40.000 esir aynı durumda Kanuni’nin önünden geçirildi. Kanuni, kazanılan zaferden çok memnun oldu. Derya Kaptanı’nı takdir etti. Donanmanın ileri gelenlerine kıymetli eşyalar ve rütbeler verdi. 14 Mayıs 1560 Cerbe Deniz Zaferi’ni yalnız Piyale Paşa’ya mal etmeyelim. Barbaros’un kendisinden üstün olduğunu söylediği Turgut’umuzun bu zaferdeki payını ona ayıralım. 1 1 Tevfik İnci tarafından hazırlanan “Deniz Tarihimizin Şeref Sayfaları” adlı kitaptan alınmıştır. 5