T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI İSTANBUL KARTAL- KOŞUYOLU YÜKSEK İHTİSAS EĞİTİM ve ARAŞTIRMA HASTANESİ KOŞUYOLU KALP CERRAHİSİ MERKEZİ KALP ve DAMAR CERRAHİSİ KLİNİĞİ KALP TRANSPLANTASYONU SONRASI UZUN DÖNEM HAYATTA KALIMI BELİRLEYEN RİSK FAKTÖRLERİ Kalp ve Damar Cerrahisi İhtisas Tezi Dr. Başar SAREYYÜPOĞLU İSTANBUL – 2006 Tez Danışmanı: Doç. Dr. M. Kaan Kırali -1- DİZİN Bölümler Sayfa Özet 4 İngilizce Özet 6 1. Genel Bilgiler 8 1.1. Zamanla Değişen Hayatta Kalım 8 1.2. Ölüm Nedenlerine Genel Bakış 9 1.3. Birinci Yıl İçindeki Mortalite 12 1.3.1. Tüm nedenlerden ölüm ve risk faktörleri 12 1.3.2. Erken greft yetersizliğine bağlı ölüm ve risk faktörleri 14 1.3.3. Rejeksiyona bağlı ölüm ve risk faktörleri 17 1.3.4. Enfeksiyona bağlı ölüm ve risk faktörleri 18 1.4. Geç Dönem Mortalite 2. 20 1.4.1. Tüm nedenlerden ölüm ve risk faktörleri 20 1.4.2. Allogreft vaskülopatiye bağlı ölüm ve risk faktörleri 21 1.4.3. Malign hastalıklara bağlı ölüm ve risk faktörleri 22 1.5. Günümüz Hayatta Kalım Beklentileri 22 Materyal ve Metod 24 2.1. Çalışma Grupları 24 2.2. Veritabanı Hazırlanması 24 2.3. Operatif Teknikler ve İmmünsupresif Tedavi 24 2.4. Kalp Transplantasyonu Sonrası İzlem 25 2.5. İstatistiksel Analiz 25 -2- 3. 4. 5. Bulgular 27 3.1. Temel Karekteristikler 27 3.2. Preoperatif Bulgular 28 3.3. Perioperatif, Postoperatif Bulgular ve İzlem 30 3.4. Rejeksiyon 36 3.5. Enfeksiyon 36 3.6. Uzun dönem hayatta kalıma etki eden risk faktörleri 37 Tartışma ve Sonuç 39 4.1. Tartışma 39 4.2. Kısıtlamalar 44 4.3. Sonuç 44 Kaynaklar 46 -3- ÖZET Giriş: Kalp nakli sonrası kısa ve orta dönem sonuçların verildiği ulusal literatürlerde sonuçlar kabul edilebilir düzeylerdedir. Günümüzde kalp naklinin uzun dönem sonuçlarını ve uzun dönem hayatta kalım için prediktif faktörleri araştıran ulusal bilimsel çalışma ise yoktur. Bu çalışmanın amacı, merkezimizde gerçekleştirilen kalp transplantasyonlarının uzun dönem sağ kalımlarını etkileyen faktörlerin araştırılmasıdır. Materyal ve Metod: Kliniğimizde 1989-2006 yılları arasında 39 hastaya kalp transplantasyonu uygulandı. Bu hastaları 2 yıldan daha kısa sürede kaybedilen (Grup A: 16 hasta) ile 2 yılı aşkın süredir hayatta kalan (Grup B: 17 hasta) hastalar olmak üzere iki gruba ayırdık. Çalışmaya dahil edilen tüm hastaların preoperatif, perioperatif ve postoperatif bilgileri incelenip karşılaştırma yapılarak uzun dönem hayatta kalım üzerine etkili olabilecek prediktörler belirlenmeye çalışıldı. Hastaların hepsi üçlü immunosupresyon rejimi (siklosporin, azotiyopürin, kortikosteroid) ile takip edildi. Bulgular: Multi-varyans analiz, genç donör yaşının (p = 0.03), erkek vericinin (p = 0.05), pre-transplant renal fonksiyon değerlerinin (p = 0.019), kısa iskemik (p = 0.05) ve aortik kros klemp (p = 0.02) sürelerinin, postoperatif az kan ürünü transfüzyonunun (p = 0.009), rejeksiyonun iyi monitorizasyonunun (p = 0.003) uzun dönem hayatta kalımı olumlu yönde etkileyen faktörler olduğunu gösterdi. Bu sonuçlara paralel olarak da Grup B’de daha düşük preoperatif kreatinin değerleri, daha genç donör yaşı ve daha fazla erkek donör yüzdesi saptandı. Bu grup daha az inotrop, prostoglandin I2 ve kan ürünü ihtiyacı gösterdi. -4- Sonuç: Kalp nakli, kısa ve uzun dönem hayatta kalım oranlarının iyileştirilmesi ile gerçek bir tedavi yöntemi olacaktır. Bu amaçla genç erkek donörlerden, en kısa sürede nakledilecek donör kalbi uzun dönem sağ kalımı en olumlu etkileyen etmen olarak karşımıza çıkmaktadır. Kalp naklinde esas gaye, iskemik süreyi mümkün olduğunca kısaltmak ve postoperatif izlemi çok sıkı uygulamak olmalıdır. -5- SUMMARY Background: Short- and median-term results of cardiac transplantation are acceptable in the national literature. Long-term survival following cardiac transplantation is common under cyclosporine use. In recent data there was not a national study identifying long-term results and predictive factors associated with long-term survival. The aim of this study was to evaluate risk factors associated with the long-term survival following cardiac transplantations in our center. Method: Thirtynine patients were operated on cardiac transplantation between 1989 and 2006. Our study population consisted of 16 patients (Group A) who survived > 1 month, but died < 2 years after cardiac transplantation and 17 patients (Group B) who survived more than 2 years. Evaluating preoperative, perioperative and postoperative data, two groups were compared and multivariate analysis was used to identify which factors predicted long-term survival. All patients had triple immunosupresive therapy (cyclosporine, azothiopurine, corticosteroid). Results:, Multivariate analysis showed that younger donor age (p = 0.03), male donor (p = 0.05), pre-transplant renal functional level (p = 0.019), shorter ischemic (p = 0.05) and aortic kross-klemp time (p = 0.02), postoperative less blood product transfusion (p = 0.009), better monitorization of rejection (p = 0.003) were risk factors effecting longterm survival. Group B had lower pre-transplant creatinine levels, more younger donor age and more male donor percentages. This group needed lesser inotrops, prostaglandin I2 and transfusions of blood products. -6- Conclusion: By improving short and long-term survivals, cardiac transplantation would be a real curative treatment modality. In this purpose avaliablity of the donor hearts, from younger male donors with the shortest ischemic times, would be the best factors improving long-term survival. The main strategy in cardiac transplantation should be shorthening ischemic times and applying strict postoperative follow-up. -7- 1. GENEL BİLGİLER 1.1. Zamanla Değişen Hayatta Kalım Kalp transplantasyonu, Christiaan Barnard’ın gerçekleştirdiği ilk kalp naklinden sonra ilgi odağı haline gelmişse de, olumsuz erken dönem sonuçları nedeni ile çoğu merkez tarafından kısa sürede terk edilen bir yöntem haline dönüştü. Bunu takip eden ilk yıllarda kalp transplantasyonu sadece küçük birkaç grup tarafından sürdürülmekteydi. 1967-1973 yılları arasında hayatta kalım ilk yıl için %30, iki yıl için ise %20 olarak bildirilmekteydi. Ancak yetersiz immunosupresyona rağmen, birkaç merkezin (Stanford, Cape Town, Paris LaPitie Hastanesi) tekrarlayan başarıları ile 1970’lerde bir yıllık hayatta kalım %60’lar seviyesine ulaştı. Siklosporinin klinik kullanıma girmesiyle birlikte kalp transplantasyonunun prognozu dramatik olarak iyileşti.1 Siklosporin döneminden önce kardiyak transplantasyon ‘Rus ruleti’ olarak kabul ediliyordu ve yaklaşık üç hastadan biri rejeksiyondan veya enfeksiyondan kaybediliyordu. Hastaların üçte biri tekrarlayan erken enfeksiyonlar veya rejeksiyonlar ile savaşarak genelde düşük bir hayat kalitesi ile aylar boyunca hayatta kalabilirken, sadece diğer üçte biri uzun dönem iyi bir yaşam sürdürebiliyorlardı. Siklosporinin klinik kullanıma girmesinden sonra erken hayatta kalım eğrilerindeki olumlu gelişmeler görüldü. 1980’lerde ise siklosporinin yanı sıra azotiopürin ve prednizolonun immunosupresyon tedavisinde kullanımı ile hayatta kalım oranlarında artış daha belirgin hale geldi ve bu üçlü tedavi modalitesi standart immunosupresyon tedavisi olarak kabul edildi. Şüphesiz ki siklosporinin hayatta kalım oranını yükseltmesindeki başarısında diğer faktörler (endomiyokardiyal biyopsinin 1972 yılında rejeksiyon tanısında kullanılmaya başlaması ve diğer gelişmeler gibi) de rol oynadılar. -8- 1990’lar boyunca kardiyak transplantasyon, tecrübeli merkezlerde benzer klinik sonuçlar ile gelişmiş ve olgunlaşmış bir tedavi seçeneği olarak kabul gördü. Geniş bilgi havuzları kullanılarak yapılan bazı çalışmalarda, donör ve alıcıya ait preoperatif ve perioperatif faktörlerin kardiyak transplantasyon sonrası uzun dönem hayatta kalım ile korele olduğu bulundu.2,3 Bu tecrübeler ışığında son on yılda kalp nakli bekleme süreleri uzarken, acil bakleme döneminden transplantasyona giden verici oranlarını yükseldi ve uzun iskemik zamanlar ile inotrop destek altındaki donor kalplerin kullanımı arttı.4 Bu değişikliklerle birlikte çoğu merkezde bir-yıllık hayatta kalım oranları yükseldi veya en azından benzer şekilde kaldı.4,5 Amerika Birleşik Devletleri’nde “Cardiac Transplantation Research Database” (CTRD) tecrübesi 40’tan fazla deneyimli merkez tarafından elde edilen sonuçlar neticesinde oluşturuldu.6 1.2. Ölüm Nedenlerine Genel Bakış Kalp naklinin başarısı, erken-orta-uzun dönem hayatta kalım sonuçları ve yaşam kalitesi ile birlikte değerlendirilir. Son 25 yıldaki gelişmeler kalp transplantasyonunu takip eden ilk üç ay içerisinde görülen komplikasyonların (erken greft yetmezliği, enfeksiyon, rejeksiyon) neden olabileceği mortaliteyi dramatik olarak düşürmüşse de, kalp naklinin erken başarının esas belirleyicisi ilk bir yıllık hayatta kalım oranıdır. Büyük çoğunlukla ilk yıl hayatta kalım başarısı ile kliniklerin sürdürdükleri kalp nakli programları değerlendirilmiştir. Ölümün nedenleri, ilk bir yıl ile karşılaştırıldığında takip eden yıllarda farklılıklar gösterir. Örnek olarak erken greft yetersizliği, rejeksiyon ve enfeksiyon ilk yıl içinde ölüm nedenlerinin %60’ını oluştururken, takip eden yıllarda bu oran %25’e düşmektedir. Bu üç neden yerine allogreft vaskülopatisi ve malign hastalıklar ön plana geçerler (ilk yıl içinde %10 iken, sonraki yıllarda %50). Bu nedenle -9- ölüm nedenleri ve yol açan risk faktörleri ilk yıl ve takip eden dönem olarak irdelenmelidir. Pekçok tekli veya çoklu merkezli çalışma ölümün prediktif faktörlerini incelemiş olsa da, şimdiye kadar yapılan en kapsamlı çalışma 1990-1999 yılları arasındaki 10 yıllık dönemi kapsayan ve 7283 kalp naklinin incelendiği çok merkezli CTRD analizidir.6 Kalp nakli sonrası mortalite risk faktörleri ve yol açtıkları ölüm nedenleri Tablo 1’de gösterilmiştir. Tablo 1A. Verici açısından ölüm için risk faktörleri ve ölüm nedenleri. RİSK FAKTÖRÜ Toplam Erken Enfeksiyon Rejeksiyon Koroner arter Malign greft hastalığı yetmezliği İleri Yaş < 0.001 < 0.001 Kadın 0.0001 Erkek 0.03 Hepatit C (+) < 0.001 0.001 0.02 Anormal EKO 0.01 0.03 Diyabet 0.01 0.02 CMV (+) Uzamış iskemik zaman < 0.001 0.04 < 0.001 0.0001 < 0.001 Alıcı - verici BMI uygunsuzluğu (yüksek) 0.004 0.02 CMV (-) alıcı ve CMV (+) 0.008 verici HLA uygunsuzluğu (4-6) 0.008 - 10 - 0.001 hastalıklar Tablo 1B. Alıcı açısından ölüm için risk faktörleri ve ölüm nedenleri. RİSK FAKTÖRÜ Toplam Erken Enfeksiyon Rejeksiyon greft Koroner arter Malign hastalığı hastalıklar yetmezliği Alıcı ileri yaş 0.008 Alıcı genç yaş < 0.001 < 0.001 < 0.001 < 0.001 < 0.001 Beyaz erkek 0.003 0.0003 Zenci < 0.001 < 0.001 Obezite 0.005 0.0003 Kaşeksi 0.01 0.0008 < 0.001 < 0.001 Etiyoloji Konjenital 0.002 0.0003 İskemik Idiyopatik < 0.001 0.0004 Diğer 0.03 Pulmoner hastalık 0.03 Periferik damar hastalığı 0.03 Herpes negatif 0.03 6 ay içinde sigara kullanımı 0.0005 0.01 Sigara kullanımı 0.003 0.04 Gut 0.001 Kokain kullanımı 0.003 0.02 preop düşük kreatin klirensi 0.0006 0.0004 Perop yüksek kreatinin < 0.001 0.0005 0.0001 PASP - PCWP 0.0005 0.005 Ortalama SAB 0.01 0.02 PRA > 10 < 0.001 0.005 Önceki sternotomi < 0.001 0.0002 > 1 den fazla sternotomi 0.03 Ventilatör < 0.001 < 0.001 IABP 0.01 VAD (≤ 14 gün) 0.005 VAD (> 14 gün) 0.04 Erken transplantasyon < 0.001 0.03 0.005 0.002 0.03 0.008 0.0008 0.01 < 0.001 < 0.001 BMI = vücud kitle indexi; CMV = sitamegalovirüs; HLA = insan lökosit antijeni; IABP = intra-aortik balon pompası; PASP = pulmoner arter sistolik basıncı; PCWP = ortalama pulmoner kapiller kama basıncı; PRA = panel reaktif antikor; SAB = sağ atriyum basıncı; VAD = ventrikül destek cihazı. - 11 - 1.3. Birinci Yıl İçindeki Mortalite 1.3.1 Tüm nedenlerden ölüm ve risk faktörleri Günümüzde bir aylık, üç aylık ve bir yıllık hayatta kalım oranları, 1990-1999 yılları arasındaki 10 yıllık dönemi kapsayan ve 7283 kalp naklinin incelendiği çok merkezli CTRD çalışmasında bildirilmiştir. 6 Ölüm riski, kalp transplantasyonunu takip eden erken dönemde en yüksektir ve takiben hızla azalarak ilk yılın sonlarına doğru sabit değerlere ulaşır. Geç dönem mortalite riski zamanla yavaşça yükselerek yedinci yıl sonuna doğru belirginleşir. İlk yıl içindeki major risk faktörleri Tablo 2’de listelenmiştir. Uzamış iskemik zaman, ileri yaşlı donör ve ventilatör destekteki alıcının oluşturduğu olumsuz sonuçlar iyi bilinmektedir.7 Tablo 2. Kardiyak transplantasyon sonrası ölüm nedenleri. Mortalite < 1 yıl 1-3 yıl 3-5 yıl 5-10 yıl Toplam Nedenleri N % * N % N % N % N % Erken greft yetmezliği 241 23 0 0 0 0 0 0 241 13 Enfeksiyon 257 24 40 12 11 6 17 9 325 18 Rejeksiyon 175 17 49 14 15 8 5 3 227 13 Allogreft koroner arter 52 5 78 22 58 29 52 27 240 13 Malignite 27 3 49 14 49 25 63 33 188 11 Diğer 302 29 133 38 66 33 56 29 557 31 Toplam 1054 100 349 100 199 100 193 100 1795 100 hastalığı Bilinmeyen Toplam 42 31 9 17 99 1096 380 208 210 1894 - 12 - İlginç bir bulgu ventriküler destek cihazının kullanım süresidir. Ventriküler destek cihazı kullanımını takiben kısa bir dönemde (< 14 gün) transplantasyona giden hastalarda, daha uzun dönem destek alan hastalara göre daha olumsuz sonuçlar elde edilmiştir. Bu bize ventriküler destek cihazlarının transplant öncesi geri dönüşümlü kalp harici dokuların hasarlarında düzelmeye yardımcı olduklarını, fakat bu düzelmenin en az 3-4 hafta aldığını göstermektedir. Diğer yandan uzamış ventriküler destek cihazı kullanımının kendine özgü sorunları ile transplantasyon riskini arttırdığı da bir gerçektir. Belirgin obezite ve kaşeksi ölüm için risk faktörleridir. Grady ve arkadaşlarının8 bir çalışmasında ideal vücut ağırlıklarının %140’ından fazla kiloya sahip olan erkek hastaların belirgin olarak daha kötü erken ve orta dönem sonuçları sahip olduğu gösterildi. Mevcut renal disfonksiyon, eş zamanlı böbrek nakli de yapılmazsa kalp transplantasyon riskini arttırır. Diyaliz, enstrümentasyon, enfeksiyon risklerinin yanında siklosporin seviyelerinin kararlı düzeylere ulaşması da engellendiğinden erken dönemde rejeksiyon ile daha sık karşılaşılabilinir. Azalmış idrar çıkışı, yüksek dolum basınçlarına neden olur. Bütün bunlar hastanın rezervini azaltarak erken greft disfonksiyonuna, enfeksiyona ve rejeksiyona neden olabilir. Günümüzde kreatinin seviyesi 2.5 mg/dL üzerinde iken kombine kalp ve böbrek nakli yapmadan sadece kalp naklini tercih edecek merkez sayısı çok azdır. ISHLT raporuna göre az transplantasyon merkez hacmi (< 10/yıl) bir ve beş yıllık mortalite için prediktör olarak tanımlanmıştır. - 13 - 1.3.2 Erken greft yetersizliğine bağlı ölüm ve risk faktörleri Transplantasyon sonrası ilk üç aydaki ölümlerin en önemli nedenidir. On yıllık CTRD tecrübesinde akut greft yetmezliğinin mortalitesi %2.7 olarak verilirken, son zamanlarda donör seçimi ve miyokardiyal prezervasyonun efektivitesini gösterildi.7 Erken greft yetmezliğinin risk faktörleri şüphesiz ki donöre (azalmış miyokardiyal rezerv) ve alıcıya (yeni transplante edilen organa karşı stres) ait durumlarla ilgilidir. Bu risk faktörlerinin pekçoğu birbiriyle entegredir. Pekçok çalışma erken greft yetmezliğinin artan riski için uzamış donör iskemik zamanı göstermiştir. Young ve arkadaşlarının9 yaptığı bir çalışmada uzamış iskemik zaman, hastane mortalitesi için bir risk faktörünü oluşturur. Kardiyak prezervasyon için günümüz metodları ile uzamış iskemik zaman riski 5 saatten sonra belirgin olur.3 Bu durum uzun mesafe organ temininde veya alıcının kompleks reoperasyonları nedeniyle istemeden oluşabilir. Yüksek dozlarda inotrop desteği, baskılanmış miyokardiyal fonksiyon veya azalmış periferik vasküler rezistansı (bu durumda yüksek doz inotropik destek subendokardiyal iskemiye ve potansiyel nekroza neden olabilir) gösterebilir. Young ve arkadaşlarının9 yaptığı çalışmada gösterilmiştir ki > 20 µg/kg/dak dozlarda alınan inotrop desteği (dopamin veya dobutamin), ek ajanlar olsun veya olmasın akut kalp yetmezliği ve erken mortalite için bağımsız bir risk faktörüdür. Donör kalpte deprese sistolik fonksiyonlar, ciddi azalmış rezervler muhtemel subendokardiyal iskemi veya infarkt için işarettir ve tüm bunlar beyin ölümü sonrası gerçekleşen katekolamin fırtınasına ikincil olarak gelişir. Ekokardiyografik duvar hareket anomalileri bağımsız bir risk faktörü olarak tanımlanmıştır.9 Başlangıçtaki hafif veya orta düzey sol ventrikül depresyonu kalbin kullanılmasına kontrendikasyon - 14 - oluşturmaz. Pratikte, dopamin veya dobutamin desteğinde orta düzeyde yükselmeler veya donör ciddi derecede hipertansifse ard-yükün azaltılması sıklıkla ventrikül sistolik fonksiyonlarını normale döndürür. Başlangıç ejeksiyon fraksiyonu %40’ın üstünde, inotropik dozları orta düzeyde, dolum basınçları normal seviyelerde olan kalplerin klinik kullanımında implantasyon sonrası iyi kardiyak fonksiyonlar elde edilir. Yine de, artan donör yaşı ve uzamış iskemik süre mevcudiyetinde donör ekokardiyografisinde duvar hareket bozukluklarının etkisi, zayıf sonuçlar (erken greft yetersizliği) için prediktiftir.9 İleri donör yaşı miyokardiyal rezervlerde genel azalmayla birliktedir.9,10 Diğer risk faktörlerinin zararlı etkilerini kuvvetlendirir. Donör ve alıcı arasındaki ölçü farklılıkları aşırı olmadıkça genellikle iyi tolere edilir. Ufak bayan donörlerden iri erkeklere yapılan transplantasyonlarda erken greft yetmezliği için yüksek risk bulunmaktadır.9 10 yıllık CTRD çalışması cinsiyetten bağımsız olarak küçük donörden yapılan nakillerde bunu göstermiştir. Küçük donörden büyük alıcıya nakil genç donör ve kısa iskemik sürelerde iyi tolere edilirken, yaşlı donör ve uzamış iskemik zamanlarda zayıf tolere edilir.7 Geleneksel kalp nakli klavuzlarında alıcıdan %20 daha az tartılan donör akut kalp yetmezliği için risk oluşturur. Eğer donör genç, kalp normal ve iskemik süre 3.5 saatten az ise, alıcı kilosu ne olursa olsun 72 kg üstü donör uygun olur. Aşırı büyük donör kalbi kullanımı (atletik, hipertrofik) alıcı perikardınca sınırlandırılarak fizyolojik tamponada maruz kalır. Kostrikte perikard nedeni ile ana ve sol pulmoner arter kompresyonu oluşabilir. Önceki operasyonlar ve konjenital kalp hastaları transplantasyon işlemini daha kompleks hake getirdiklerinden erken greft yetmezliği için bir risk oluştururlar.3,9 - 15 - Yüksek pulmoner rezistans erken greft yetersizliği için risk faktörüdür.9,11 Önemli olan pulmoner vasküler rezistansın değerinden çok reaktivitesidir. Pulmoner vasküler rezistansın 4 Wood ünitenin veya pulmoner sistolik kan basıncının 55 mmHg’nın üstünde olduğu hastalarda reversibilitenin gösterilebilmesi için nitrik oksit, milrinon veya nitrogliserin infüzyonu ve hatta sol ventrikül destek cihazı kullanımı denenir. 10 yıllık CTRD analizine göre erken greft yetmezliğinde bir risk faktörü olarak artmış vasküler rezistans en iyi şekilde sistolik transpulmoner gradient olarak gösterilebilir (pulmoner arter sistolik basıncı ve pulmoner kapiller wedge basıncı arasındaki fark). Bazı çalışmalar artmış pulmoner vasküler rezistansın olumsuz etkilerinin, belki de azalan kardiyak rezerve bağlı olarak, transplantasyon sonrası 6-12 aya kadar sürebileceğini söylemektedir.12 Donör havuzunu arttırabilmek için marjinal donörlerin kullanımı erken greft yetmezliği olasılığını arttırabilir.13 Donör havuzunu genişleterek (örneğin daha yaşlı donör seçimi) transplantasyon imkanının artırılması ve böylece beklerken ölümün azaltılması arasındaki denge, gelişebilecek erken greft yetmezliği nedeniyle (daha az optimal donörler nedeniyle) artacak olan mortalite oranı deneyimli transplant ekiplerinin bile karar verme yeteneklerini zorlamaktadır.10 Azalmış miyokardiyal rezervi olan donörler (50 yaş üstü, 5 saatlik iskemik zamanı aşan donör) rezervi azalmış kritik durumdaki alıcılar (respiratuar destek altındaki) için kullanıldığında erken greft yetmezliği olasılığı artar. Sınırdaki alıcılara kullanılan sınırdaki donör kalpleri olumsuz sonuçlar doğurmaya mahkum gibidir. - 16 - 1.3.3. Rejeksiyona bağlı ölüm ve risk faktörleri İlk 30 gün içindeki rejeksiyona bağlı mortalite iki nedenden dolayı oluşur: hiperakut veya hızlanmış akut rejeksiyon. Donör seçimi öncesi ve sırasında uygulanan immunosupressif tedaviler ile bu fatal komplikasyon çok nadir olarak görülebilir. Oysa ki, akut hücresel rejeksiyon erken mortalitenin %20’sinde görülen esas nedendir.9 Rejeksiyondan ölüm ilk ay içinde en fazladır ve takip eden aylarda bu risk giderek azalır. Fatal rejeksiyon riski hiçbir zaman kaybolmaz, ancak ilk yıl sonrasında görülmesi olağan değildir. Genç yaş daha kuvvetli bir immün yanıt oluşturabilirken, zenci ırkında HLA antijenlerinde daha fazla değişkenlik vardır.14,15 Yüksek preoperatif pulmoner arter sistolik basınç gradiyenti (pulmoner arter sistolik basıncı - kapiller kama basıncı); yüksek kapiller kama basıncı, reaktif pulmoner arter hipertansiyonu ve sağ ventriküler yetmezliği ile seyrederek hemodinamik kararsızlık yaratan rejeksiyona daha düşük tolerans oluşmasına neden olabilir. Benzer şekilde ileri donör yaşı, kardiyak rezervin azalmasına neden olduğundan hemodinamik yetersizlik ile rejeksiyona neden olabilir. Sitamegalovirus varlığı tekrarlayan rejeksiyonlar için risk faktörü olarak verilmiştir, ve bu analiz CMV uyumsuzluğunun (CMV negatif alıcı ve CMV pozitif donör) rejeksiyon ölümü için bir risk olduğunu gösterir. Yüksek derecelerde HLA uyumsuzluğu da hafifçe fatal rejeksiyon riskini arttırır.16,17 De Mattos ve arkadaşları iki DR uyumsuzluğunun (0 ve 1 uyumsuzluğa göre) 1 yıl azalmış hayatta kalım için prediktör olduğunu tanımlamışlardır.18 Panel reaktif antikor (PRA) yüzdesi bazı çalışmalarda rejeksiyon ölümü için risk faktörü olarak gösterilmese de, PRA’nın artmış seviyeleri Lavee ve arkadaşlarının20 yaptığı çalışmada transplantasyon sonrası akut veya kronik rejeksiyondan ölüm için bir - 17 - prediktör olarak tanımlanmıştır. Renal transplantasyon için de benzer bulgular saptanmıştır. 17,19 Belki de en ilginci fatal rejeksiyonun, CTRD çalışmasının 10 yılı süresince progresif olarak azalmasıdır. Bu immünsupresif modalitelerdeki gelişmeler ve son 10 yılda olan tedavi şekillerine bağlıdır. 1.3.4. Enfeksiyona bağlı ölüm ve risk faktörleri Günümüzde kalp nakli sonrası ilk bir ay içerisindeki ölümlerin %10-15’i enfeksiyon nedeniyle olur ve aynı şekilde ilk yıl içirisindeki ölümlerin de önde gelen nedenlerindendir.9 Son on yılda fatal enfeksiyon insidansında bir azalma mevcuttur.3,2127 Fatal enfeksiyonlar için risk faktörleri Tablo 3’de verilmiştir. Enfeksiyona karşı azalmış direnç, genel rezervleri az kritik hastalar, komplike postoperatif seyir ve cerrahi riskli durumlar enfeksiyonu artıran risk faktörleri olarak ön plana çıkar. Donör risk faktörleri de, daha düşük donör kalbi rezervine ve postoperatif deprese kalp fonksiyonlarına neden olacağından önemlidir. Benzer risk faktörleri çok-merkezli başka çalışmalarda da saptanmıştır. Smart ve arkadaşlarının28 yaptığı çalışmada mantar enfeksiyonlarında mortalite %23 ile en yüksek bulunmuş, bunu protozoal, bakteriyel ve viral enfeksiyonlar takip etmişti. Çoklu-merkezli CTRD çalışmasında CMV enfeksiyonları için major risk faktörü transplantasyonu takip eden ilk ayda herhangi tipte yüksek sayıda enfeksiyon geçirilmesidir.29 Donör ve alıcı risk faktörlerinin olumsuz etkileri, özellikle pretransplant ventilatör desteği gerektiren, uzamış iskemik zaman ile yaşlı donör vericiden kalp alan düşkün yaşlı hastalarda daha belirgindir. Beklenen enfeksiyon nedeniyle yüksek mortalite bu durumlarda transplantasyon yapılması konusunda - 18 - tartışma yaratır. Transplantasyon öncesi uzamış entübasyon, santral kateterizasyon ve intravenöz hatlar nedeniyle oluşan bakteriyel kolonizasyonlar bu tip hastalarda fatal bakteriyel pnömonilerin ve bakteriyemilerin sık görülmesine neden olur. Tablo 3. Enfeksiyon ölümleri için risk faktörleri. ERKEN FAZ RİSK FAKTÖRÜ SABİT FAZ Relatif risk p İleri yaş 1.46 < 0.001 Obezite 5.67 0.0003 Kaşeksi 7.51 0.0008 Relatif risk p 1.99 0.03 1.81 0.04 5.14 0.02 ALICI Diyabet Pulmoner hastalık 1.73 0.02 Sigara kullanımı Listelenirken düşük kreatin klirensi 1.56 0.0004 Transplantasyonda yüksek kreatinin 1.61 0.0001 Ortalama sağ atriyum basıncı 1.42 0.02 Önceki sternotomi 1.53 0.002 Ventilatör 2.37 0.008 İntra-aortik balon pompası 1.58 0.03 VAD, 14 gün veya daha az 3.32 0.0008 1.29 < 0.001 VERİCİ İleri Yaş Hepatit C pozitif Uzamış iskemik zaman 1.88 < 0.001 - 19 - 1.4. Geç Dönem Mortalite 1.4.1. Tüm nedenlerden ölüm ve risk faktörleri Kardiyak transplantasyonun uzun dönem etkileri incelendiğinde geç dönem ölüm nedenleri ve bunlar için risk faktörleri önem kazanır. Spesifik nedenlerle ölüm, transplantasyonu takip eden yıllara göre değişkenlik gösterir. Erken greft yetmezliği, rejeksiyon ve enfeksiyon ilk yıl içindeki ölümlerin başını çekerken, takip eden yıllarda allogreft vaskülopatisi, malignansiler ve bilinmeyen nedenler geç dönem kayıpların başlıca nedenlerini oluşturur. İlk beş yılın sonunda mortalitenin %50’den fazlası malignansiler veya allogreft koroner arter hastalığı nedeniyle olur. İlk yıl içindeki mortalitede tanımlanan risk faktörleri transplantasyon zamanında tanımlanabilirken, zıttı olarak bu bölümde incelenecek risk faktörleri için transplantasyon öncesi değişkenlerin ve transplantasyonu takip eden yıl içindeki olayların analizi gerekmektedir. Transplantasyon sırasında ileri yaş, geç dönem mortalite için bir risk faktörü olarak gösterilmiştir.30 Transplantasyon öncesi insülin bağımlı diyabet, geç dönem için olumsuz bir etkendir.31 İlk yılın sonundaki azalmış ejeksiyon fraksiyonu, kronik allogreft disfonksiyonu kanıtı olarak gösterilerek transplantasyon sonrası geç dönemde kötü bir sonucu predikte eder. Bu sonuç özellikle hemodinamik bozulma ile seyreden tekrarlayan rejeksiyon ataklarında, humoral ve hücresel rejeksiyonlar sonucunda telafuz edilir. Mills ve arkadaşları32 sol ventrikül fonksiyonlarını baskılayan bir rejeksiyon atağının ve inotropik ajan kullanım ihtiyacının orta dönem sonuçları olumsuz etkilediğini ve takip eden 12 ay içerisinde %40 mortaliteye neden olduğunu göstermişlerdir. Takip eden mortalitede diğer risk faktörleri endomiyokardiyal biyopside vaskülit saptanması ve transplantasyon sonrası sirküle olan anti-HLA antikorlarının gösterilmesidir. 33-36 - 20 - 1.4.2. Allogreft vaskülopatisine bağlı ölüm ve risk faktörleri Allogreft vaskülopatisi çoğu zaman, kalp nakli sonrası uzun dönem hayatta kalımın major sınırlayıcısı olarak gösterilir. Transplantasyonu takip eden yıllarda fatal allogreft koroner arter hastalığı riski artarak devam eder.37 Allogreft vaskülopatisinden geç dönem ölümün en önemli nedeni, transplantasyon sonrası birinci yılda gelişmeye başlayan koroner arter hastalığıdır.38 Artan donör yaşı, fatal koroner arter hastalığı için riski daha da artırır.39 Bazı çalışmalarda ileri kalp yetmezliğinin iskemik etiyolojisi, geç dönem allogreft vaskülopatisi oluşmasında bir risk faktörü olarak tanmlanmıştır. Şaşırtıcı bir bulgu da 10 yıllık çoklu merkezli çalışmalarda genç alıcı yaşının (20 yaş altı) allogreft koroner arter hastalığı için bir risk faktörü olmasıdır. Genç (20-30) ve ileri yaşlar (> 50) koroner oklüziv hastalıklara bağlı greft kaybının güçlü risk faktörleri olarak tanımlanmıştır.40 Tüm bunlar allogreft vaskülopatisinin transplante edilen kalbe bağlı immünolojik fenomen ve hızlanmış ateroskleroz arasında geçen kompleks bir döngüye bağlı olduğunu destekler. Genç yetişkinlerin daha güçlü immün yanıtının, fatal koroner arter olaylarında belirgin bir artışa neden olduğunu düşünmekteyiz. Beş yıllık bir sürede 20 yaşındaki bir alıcıda 60 yaşındaki alıcıya göre %4’lük fatal koroner arter hastalığı risk artışı söz konusuyken bu yaşlı donörler söz konusu olduğunda bu risk katları ile artış gösterir.39 Sigara içiminin allogreft vaskülopatisi gelişiminde önemli bir risk faktörü olduğuna inanılır. Uzun dönem hayatta kalım için sigara kullanımının dikkatli monitorizasyonu ve kullanılmasının önlenmesi, savunulması gereken bir politikadır. - 21 - 1.4.3. Malign hastalıklara bağlı ölüm ve risk faktörleri Fatal malign hastalıklar riski transplantasyonu takip eden yıllarda progresif olarak artar. Malign hastalık olasılığının immünsuprese hastalarda normal popülasyona göre daha yüksek olduğu gösterilmiştir. De Salvo ve arkadaşlarının41 yaptığı çok merkezli çalışmalarda transplant sonrası hastaların %8’inin primer ölüm nedeni malign hastalıklar olarak görülmüştür. Posttransplant lenfoproliferatif hastalıklar ve akciğer kanseri en sık görülen fatal malign hastalıklardır. Geç dönem malign hastalıkların azaltılması hedefe yönelik bazal immünsupresyon, parsiyel toleransın indüksiyonu ve erken malign hastalıkların hızla önlenmesi ile sağlanabilir. İlk yıl içerisinde gelişen malign hastalıklar, takip eden fatal malign hastalıklar için en güçlü prognostik faktörlerdir. Ayrıca pretransplant malign hastalık hikayesi, malign hastalık nedeni ile transplantasyon sonrası dönemde ölüm için belirgin bir risk faktörüdür.41 Transplantasyon sırasında ileri yaş (özellikle > 60 yaş) malign hastalık nedeni ile ölüm için bir risk faktörüdür.30 Sigara içiminin olumsuz etkileri (listeye girişten 6 ay öncesine kadar) özellikle yaşlı, beyaz, erkek alıcılarda tanımlanmıştır. Bu özellikle sigaraya bağımlı gizli kanser taramalarının (özellikle akciğer kanseri) önemini vurgular. Bu ilişki transplantasyon öncesi ve sonrasında sigaranın bıraktırılmasındaki katı politikaları destekler. 1.5. Günümüz Hayatta Kalım Beklentileri Kalp transplantasyonundaki son 20 yıldaki major gelişmeler olumlu sonuçlarını en dramatik olarak transplantasyonu takip eden erken aylarda gösterir. Günümüzde bir aylık hayatta kalım çoğu merkezde %95, ilk yıl hayatta kalım ise nerdeyse %85’ten - 22 - fazladır. Hedef hayatta kalım süresi, transplantasyon öncesi tanımlanabilen çoklu alıcı risk faktörleri ile ileri düzeyde bağıntılıdır. Son 10 yılda belirtilen Cleveland Klinik sonuçlarına göre kardiyak transplantasyona giden hastaların bir yıllık hayatta kalım süresi %90’a yaklaşırken, beş yıllık oran %78’e ulaşmıştır. Transplantasyonun 3 farklı 10 yıllık dönemi incelendiğinde hayatta kalımın giderek artış gösterdiği görülmüştür. Geç dönem hayatta kalımda, azalmış erken dönem mortalitenin etkili olduğu görülmektedir. Transplantasyonu takiben orta ve geç dönem hayatta kalımın prediktörlerini transplantasyon öncesi belirlemek daha güçtür ve hayatta kalım genellikle transplantasyon sonrası gelişen rejeksiyon, enfeksiyon, allogreft koroner arter hastalığı ve malign hastalıklar ile bağlantılıdır. Son 15 yıldır transplantasyon uygulanan hastalara ait bildirilen 10 yıllık hayatta kalım oranı %50-60 civarındadır.42 Son dönem kalp yetmezliğinin efektif uzun dönem tedavi seçeneği olabilmesi için 10 yıllık hayatta kalımda ulaşılmak istenen hedef değer %70-75’dir. Bu, düşük erken mortalite ve rejeksiyon, enfeksiyon, allogreft koroner arter hastalığı ve malign hastalıklardan bağımsız olarak orta-geç dönem mortalitelerin engellenmesi ile olabilir. Şüphesiz ki bu, yeni immünsupresif tedaviler ve parsiyel toleransı arttıran (bu sayede rejeksiyonları ve uzun dönem kronik immünsupresyonu azaltan) modaliteler ile sağlanacaktır. - 23 - 2. MATERYAL ve METOD 2.1 Çalışma Grupları 1989 ile Ocak 2006 arasında Koşuyolu Kalp Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde toplam 39 adet hastaya kardiyak transplantasyon uygulandı. Tüm hastalar üçlü immunosupresyon (siklosporin, azotiyopürin, kortikosteroid) rejimi altında takip edildi. Uzun dönemi etkileyen faktörlerin araştırılması için transplantasyonu takip eden 1 - 24 ay arasında kaybedilen hastalar (Grup A) ile transplantasyonu takip eden > 24 ay süre hayatta kalan hastaları (Grup B) çalışmaya dahil edildi. 2.2 Veri Tabanı Hazırlanması Transplant alıcı ve vericilerinin pre-transplant klinik ve demografik bilgileri, perioperatif ve rejeksiyon, enfeksiyon, uzun dönem komplikasyonları içeren takip bilgileri prospektif olarak toplanarak bir bilgisayar veri tabanına kaydedildi (Koşuyolu Transplantasyon Veritabanı). Bu veri tabanını kullanarak çalışma grubumuz retrospektif olarak incelendi. 2.3 Operatif Teknikler ve İmmünsupresif Tedavi Donör kalplerin beyin ölümü tanısı almış vericilerden kardiyektomisi ve ortotopik kalp transplantasyonu operasyonu daha önceden belirtildiği gibi yapıldı.43 1989 dan bu yana standart Shumway tekniği kullanılıyordu. 2002 yılında merkezimizde bikaval teknik ile de operasyonlar başlatıldı. Bütün hastalarda başlangıç immünsupresyon tedavisi aynı olup siklosporin, azotiopürin ve kortikosteroidi içermekteydi. - 24 - 2.4 Kalp Transplantasyonu Sonrası İzlem İmmünsupresyon tedavisi arttırılmak durumunda kalan hastalar belirgin rejeksiyon olarak tanımlandı. Endomiyokardiyal biyopsi, ekokardiyografi ve pace elektrokardiyografi rejeksiyon tanısında başvurulan tekniklerdi. Ekokardiyografide segmenter hareket kusuru olan selektif hastalarda koroner anjiyografi uygulandı. Ana epikardiyal koroner arterde > %50 lezyon greft koroner allogreft vaskülopati olarak tanımlandı. Belirgin enfeksiyon intravenöz antibiyoterapi ihtiyacı gösteren enfeksiyon epizodu olarak tanımlandı. Alıcıların ve vericilerin HLA tiplendirilmesi standart serolojik ve moleküler DNA teknikleri ile yapıldı. 2.5. İstatistiksel Analiz Tüm istatistiksel analiz SPSS 13.0 kullanılarak yapıldı. İstatistiksel belirginlik p < 0.05 değerleri ile sağlandı. Bilgiler ortalama ± standart sapma olarak gösterildi. Gruplar arası temel karakteristikler ve belirlenen risk faktörlerinden non-parametrik olanlar kikare (Fischer’in exact testi), parametrik olanlar da tek yönlü Anova testleri kullanılarak karşılaştırıldı. Hayatta kalım ve major komplikasyonlardan bağımsızlık (rejeksiyon, enfeksiyon, transplant allogreft vaskülopati) Kaplan-Meier metodu ile test edildi. Sonuçlar ortalama ± hata olarak verildi. Gruplar arası karşılaştırma Log-rank testi ile karşılaştırıldı. Tüm hastaların mortalitesine etki eden faktörler Cox-regresyon analizi ile test edildi. Analiz edilen faktörler: 1) Demografik değişkenler [transplantasyon sırasında donör ve vericinin yaşları, alıcı/ verici cinsiyeti, donörün ölüm sebebi] 2) Alıcı/verici demografik uygunsuzluklar (cinsiyet uygunsuzluğu, vücud kitle oranı uygunsuzluğu) - 25 - 3) Donör ve alıcının immünolojik faktörleri, kan grupları, seropozitivite 4) Altta yatan alıcı kalp hastalıkları, kardiyomiyopati etiyolojisi, transplant listesinde bekleme süreleri, yetmezlik ile yatış sayısı, çoklu organ yetmezliği, karaciğer fonksiyon testleri, diyabet, renal fonksiyon bozuklukları. 5) Peroperatif faktörler (donör iskemik zamanları, transplant öncesi durum, inotrop veya intraaortik balon desteği) 6) Reel iskemik süre, kardiyopulmoner bypass zamanları, postoperatif pulmoner arter basıncı, postoperatif inotrop ihtiyacı ve süresi, drenaj, kan ürünleri miktarı ve ihtiyacı, mobilizasyon zamanları 7) Rejeksiyon monitorizasyonu, postoperatif ekokardiyografi44, pace elektrokardiyografi45,46, kardiyak biyopsi 8) Hipertansiyon, aritmi, konjestif yetmezlik, rejeksiyon atakları, enfeksiyon, renal fonksiyon bozuklukları - 26 - 3. BULGULAR 3.1. Temel Karekteristikler Çalışma periyodu boyunca 16 hasta > 1 aydan uzun < 2 yıldan kısa hayatta kalırken (Grup A), 17 hasta > 2 yıldan uzun (Grup B) hayatta kaldı. Buna göre geriye kalan 6 hastadan üçü halen hayatta oldukları, ama 2 yılı aşkın süreyi tamamlayamadıkları; birinde heterotopik kalp transplantasyonu uygulandığı; diğer ikisi ise ilk ay içinde kaybedildiği için çalışma dışında bırakıldı. Grupların temel karakteristikleri ve risk faktörlerinin karşılaştırılması Tablo 4’de verilmektedir. Tablo 4: Grupların demografik veriler yönünden karşılaştırılması. Grup A (n = 16) Ortalama takip (ay) Grup B (n = 17) p 9.1 ± 8.91 49.6 ± 26.4 < 0.001 Alıcı cinsiyet %94 E, %6 K %76 E, %24 K 0.17 Alıcının yaşı 31.6 ± 13 29.5 ± 10.9 0.62 Donör yaşı 30.1 ± 8 24.4 ± 6.3 0.03 63.5 ± 7.9 66.3 ± 12.9 0.46 %50 %82 0.05 %25 %29 0.78 7.3 ± 8.7 12.8 ± 14.8 0.21 Demografik değişkenler Alıcı kilo Erkek donör Etyolojik faktör Dilate Kardiyomiyopati Diğer faktörler Listede bekleme süresi (ay) - 27 - 3.2. Preoperatif Bulgular Preoperatif bulgular Tablo 5’de gösterilmiştir. Grup B’de daha uzun semptom süreleri ile takip gözlendi. Ekokardiyografik veriler yönünden gruplar karşılaştırıldığında preoperatif ölçülen mitral yetmezliği haricinde anlamlı fark yoktu. Preoperatif kreatinin değerleri her iki grup arasında anlamlı farklılık gösteriyordu. Grup B’de kalp nakli öncesinde daha düşük kreatinin düzeyleri saptandı. Grup A’da daha çok hasta, kalp nakli öncesinde inotrop destek ile yoğun bakım takibi ihtiyacı gösterdi. - 28 - Tablo 5: Grupların preoperatif veriler yönünden karşılaştırılması. Grup A (n = 16) Grup B (n = 17) p Semptom Süresi (ay) 15 ± 10.8 24.3 ± 12.6 0.03 NYHA-pre 3.75 ± 0.4 3.7 ± 0.4 0.78 KTİ 0.59 ± 0.03 0.59 ± 0.01 0.96 SVSSÇ 6.63 ± 0.89 6.59 ± 0.52 0.87 SVDSÇ 6.9 ± 0.65 6.6 ± 0.78 0.13 MY 2.94 ± 0.57 2.41 ± 0.7 0.027 TY 0.19 ± 0.4 0.06 ± 0.2 0.27 EF 21.7 ± 5.9 24.2 ± 9.8 0.39 PAB 46.1 ± 6.2 47.7 ± 11 0.62 %6 %6 0.96 Üre 54.8 ± 10.4 51.2 ± 16.6 0.46 Kreatinin 1.16 ± 0.21 0.93 ± 0.28 0.021 Status 1 * %44 %35 0.63 Akciğer Fonk. Bozukluğu %6 %6 0.96 Karaciğer Fonk. Bozukluğu %13 %12 0.95 Böbrek Fonk. Bozukluğu %19 %12 0.59 Aile Hikayesi NYHA: NewYork Heart Fonksiyonel kapasite, KTİ: Kardiyotorasik index, SVSSÇ: Sol ventrikül sistol sonu çapı, SVDSÇ: Sol ventrikül diyastol sonu çapı, MY: Mitral yetmezliği, TY: Triküspid yetmezliği, EF: Ejeksiyon fraksiyonu, PAB: Pulmoner arter basıncı, Fonk.: fonksiyon. * Status 1 kriterleri taşıyan inotrop destek altındaki hastalar. - 29 - 3.3. Perioperatif, Postoperatif Bulgular ve İzlem Perioperatif ve postoperatif bulgular Tablo 6’da gösterildi. Grup A ve Grup B arasında iskemik süreler karşılaştırıldığında anlamlı farklar gözlendi. Soğuk iskemik süre karşılaştırıldığında Grup A’da, Grup B’ye göre daha uzun süreler gözlendi. Operasyon süresi olarak aortik kros klemp zamanları (AKK) hesaplandığında Grup A’da daha uzun süreler saptandı. Operasyon sonrası inotorop kullanım süresi, prostavazin ihtiyacı Grup A’da Grup B’ye göre anlamlı farklılık gösterdi. Sinus nodu disfonksiyonu Grup A’da hastaların %37’sinde gözlendi. Yoğun bakım izleminde Grup B’de Grup A’ya göre daha az kan transfüzyonu ihtiyacı görüldü. Ölüm sebeplerine göre uzun-dönem grup daha az rejeksiyon ve enfeksiyon yüzdeleri gösterirken, kısa-dönem gruba göre daha çok greft koroner arter hastalığı ve kronik rejeksiyon yüzdeleri gösterdi. - 30 - Tablo 6: Grupların perioperatif veriler ve postoperatif izlem yönünden karşılaştırılması. Grup A (n = 16) Anastamoz tekniği * Grup B (n = 17) p %81 %88 0.59 İskemik süre (dakika) 182.5 ± 49.1 141.4 ± 33.2 0.008 AKK zamanı (dakika) 83.6 ± 7.9 65.8 ± 10.2 < 0.001 265.6 ± 51.8 208.7 ± 33.4 0.001 6.75 ± 2.9 4.4 ± 2 0.014 Prostavazin kullanımı %88 %53 0.031 Sinüs ritmi %63 %100 0.004 Kalıcı pace kullanımı %38 %29 0.6 Çıkış PAB (mmHg) 39.2 ± 7.5 35.5 ± 12.4 0.31 Entübasyon süresi (saat) 27.5 ± 7.6 31.4 ± 27.2 0.58 1759.3 ± 1740.2 1003.5 ± 545.1 0.09 Dekateterizasyon (gün) 8 ± 7.6 3 ± 0.6 0.011 Transfüzyon (kan ünite) 5 ± 1.5 3.4 ± 1.6 0.007 Mobilizasyon (gün) 4.75 ± 1.1 5 ± 2.1 0.6 Yoğun bakım kalış (gün) 30.5 ± 22.2 27 ± 16.2 0.6 Hastane kalış (gün) 87.1 ± 57.9 68.1 ± 35.5 0.26 Renal fonksiyon bozukluğu %38 %12 0.09 Enfeksiyon %63 %18 0.007 Red %81 %29 0.002 Toplam iskemik süre ** (dakika) İnotrop süresi (gün) Drenaj (mL) - 31 - Biyopsi %19 %29 0.49 Anti-rejeksiyon terapi %75 %35 0.064 Rejeksiyon monitorizasyon %56 %82 0.1 Akut rejeksiyon %69 %12 < 0.001 Kronik rejeksiyon %6 %71 < 0.001 1.63 ± 0.7 1±0 0.001 Erken mortalite*** %56 %0 < 0.001 Geç mortalite %44 %41 0.63 Erken NYHA AKK: Aortik kros klemp zamanı, NYHA: NewYork Heart Fonksiyonel kapasite, PAB: Pulmoner arter basıncı,. * Ortotopik, bikaval ortotopik. ** Donör aortaya kros yerleştirdikten alıcı aortadan kros klembin kaldırılmasına kadar geçen süre. *** Hastane kalım süresi içindeki mortalite. - 32 - Kardiyak transplantasyon uygulanan tüm hastaların hayatta kalım ve takip süreleri Şekil 1’de verilmiştir. Buna göre en uzun takip süresi iki hastamızdaki 98 aydır. Hastalarımızdan %66’sı (n=22) bir yıldan uzun hayatta kalmıştır. Hastaların %33’ü (n = 11) kalp nakli sonrası üçüncü yıllarını tamamlamışlardır. Çalışma gruplarının KaplanMeier eğrileri Şekil 2’de verilmiştir. Şekil 1 : Alıcı hastaların hayatta kalım süreleri. 98 98 100 94 90 78 80 72 70 60 48 50 AY 42 40 30 20 36 36 35 30 28 24 31 32 26 24 22 14 10 0 39 6 1 2 3 4 5 6 3 7 8 2 1 9 10 11 12 13 14 15 1 6 2 24 25 8 5 4 1 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 Takip edilen - 33 - Exitus 33 Survival Functions grup 1,0 0 1 0-censored Cum Survival 0,8 0,6 0,4 0,2 0,0 0 20 40 60 80 100 süre Şekil 2 : Kardiyak transplantasyon sonrası kümülatif hayatta kalım. Mortalite nedenlerinin gruplara göre dağılımı Tablo 7’de verilmiştir. Grup A’da bir hasta, akut rejeksiyon şüphesi ile kardiyak biyopsi alınırken sağ ventrikül rüptürü ve akut tamponad nedeniyle kaybedildi. Enfeksiyon nedeniyle kaybedilen hastalardan birinde tanısı konmuş enterobacter sepsisi diğerinde ise gram (-) sepsis nedeniyle ölüm gözlendi. Diğer iki hasta, birinde neisseria, diğerinde klepsiella pnömonisi gözlenerek kaybedildi. Grup A’da altı hasta ilk bir yıl içinde akut rejeksiyon atağı ile kaybedildi. - 34 - Bu hastalardan ikisi ikinci rejeksiyon atağından sonra kaybedildi. Grup B’deki dört hasta hospitalize edildikten kısa dönem sonra ekokardiyografide saptanan segmenter hareket kusurları ve ejeksiyon fraksiyonlarında düşme ile kronik rejeksiyon tanısı alarak kaybedildi. Bunlardan birine operasyon sonrası 71. ayında koroner anjiyografi yapılarak greft koroner arter hastalığı tanısı konuldu. Tablo7: Grupların mortalite nedenleri yönünden karşılaştırılması. Grup A (n = 16) Grup B (n = 17) Mortalite N = 16 (%100) N = 7 (%41) İatrojenik 1 Akut böbrek yetmezliği 1 Enfeksiyon 4 Pnömoni 2 Sepsis 2 Rejeksiyon 7 Akut 6 Kronik 1 4 Ventriküler fibrilasyon 2 3 Ani ölüm 1 4 - 35 - 3.4. Rejeksiyon Grup A’da 11 hastada, Grup B’de iki hastada ilk bir yıl içerisinde belirgin rejeksiyon atağı gözlendi. Grup A’da altı hasta rejeksiyon atağı ile kaybedildi. Grup B’de ise yedi hasta da kronik rejeksiyon nedeniyle mortalite gözlendi. Ventriküler fibrilasyon nedeniyle gözlenen geç ölümler de kronik rejeksiyon nedeniyle ölüm olarak kabul edildi. Grup B’de iki hastanın koroner anjiyografisi çekilerek greft koroner arter hastalığının (GKAH) kesin tanısı konuldu. Yine bu grupta 12 hastada transplantasyonu takip eden 1 yıl sonrasında ekokardiyografide yeni saptanan segmenter hareket kusurları saptandı. 3.5. Enfeksiyon Grup A’da 10 hastada, Grup B’de üç hastada belirgin enfeksiyon atağı gözlendi. Grup A’da 4 hastada enfeksiyon nedeniyle exitus gözlendi. İki hastada sepsis gözlenirken hastalardan biri enterobacter sepsisi, diğeri gram negatif sepsis nedeniyle kaybedildi. Bir hasta neisseria pnömonisi, diğeri klepsiella pnömonisi nedeniyle ex oldu. - 36 - 3.6. Uzun Dönem Hayatta Kalıma Etki Eden Risk Faktörleri Univaryans analiz genç yaş ve erkek cinsiyet donör, yüksek alıcı kilosu, alıcı düşük preoperatif kreatinin değerleri ve kısa iskemik süreler, postoperatif transfüzyon miktarı, hastane kalış dönemi erken fonksiyonel kapasite, ilk 6 ay rejeksiyon monitorizasyonu ve geçirilen rejeksiyon ataklarının istatistiksel olarak uzun dönem yaşam ile ilgili belirgin faktörler olduklarını göstermiştir. (Tablo 8) Tablo 8: Uzun dönem hayatta kalım ile ilgili risk faktörleri. Risk Faktörü %95 CI p Demografik değişkenler Donör yaşı 0.03 Erkek donör 0.05 Alıcı kilo 0.7-0.99 0.04 1.86-67610 0.028 0.94-1 0.05 Aortik kros klemp zamanı 1.03-1.18 0.002 Postoperatif transfüzyon miktarı 1.15-2.22 0.004 Erken fonksiyonel kapasite 1.15-168 0.038 Rejeksiyon monitorizasyonu 0.08-0.62 0.004 Rejeksiyon atakları 1.63-8.69 0.002 Preoperatif kreatinin Peri-operatif değişkenler Soğuk iskemik süre Postoperatif İzlem - 37 - Genç donör yaşı, alıcının düşük preoperatif kreatinin değerleri, kısa iskemik süreler, erken fonksiyonel kapasite, ilk 6 ay rejeksiyon monitorizasyonu uzun dönem yaşam ile ilgili belirgin faktörler olarak bulundu (Tablo 9). Tablo 9: Uzun dönem hayatta kalım ile ilgili faktörlerin çoklu lojistik regresyon analizi. Risk Faktörü %95 CI p Donör yaşı 0.03 Erkek donör 0.05 Preoperatif kreatinin 2.9-128274 0.019 Soğuk iskemik süre 0.94-1 0.05 AKK 1.01-1.2 0.02 Postoperatif transfüzyon miktarı 1.1-2.1 0.009 Erken fonksiyonel kapasite 1.15-168 0.038 Rejeksiyon monitorizasyonu 0.05-0.55 0.003 - 38 - 4. TARTIŞMA ve SONUÇ 4.1. Tartışma Pekçok araştırmacı kalp transplantasyonu sonrası hayatta kalımla ilişkili olan risk faktörleri tanımlamıştır. Değişik araştırmalar arasında risk faktörlerinin kabul edilir farklılıkları söz konusudur. Unos/Ishlt raporları (www.ishlt.org) bile yıllık değişimler göstererek araştırılan popülasyonlara göre değişen multivaryans analiz sonuçları bildirir. Popülasyon olarak ulusumuzu içeren analiz çalışmaları olmasına rağmen, risk faktörlerinin irdelendiği bu tip bir çalışma bugüne kadar yapılmamıştır.47,48 Tanımlanacak risk faktörleri donör kalplerin uygun teminini ve eşlendirilmesini, alıcıların prognozlarının tayinini ve mevcut tedavilerin geliştirilmesini sağlayacaktır. Kliniğimizde gerçekleştirdiğimiz kalp transplantasyonu olgularının uzun dönem incelemesinde mortaliteye etki eden risk faktörlerini araştırdığımız bu çalışmada, her iki grup arasında belirgin farklılıklar tespit ettik. 4.1.1. Donör yaşı ve allogreft koroner arter hastalığı Çok merkezli bilgiler ileri yaşın zayıf hayatta kalım için belirgin risk faktörü olduğunu göstermektedir.3,49 Çalışmamızda ortalama donör yaşı, uzun dönem grupta belirgin olarak düşük saptandı (p = 0.03). Daha genç alıcılarda antijenik duyarlılık olumsuz sonuçlar doğursa da bizim gruplarımız arasında böyle bir yaş dağılım farkı mevcut değildi. İleri donör yaşının artan allogreft koroner arter hastalığı için belirgin risk faktörü olduğunu bildiren yayınlar vardır.38 Çalışmamızda uzun dönem grupta daha fazla allogreft koroner arter hastalığı gözlemledik. Ama kısa dönem gruptaki hastaların %69’u 1 yıl içinde kaybedildiğinden iki grubun allogreft koroner arter hastalığı - 39 - yönünden karşılaştırılması mümkün olmadı. İleriye yönelik takip protokollerinde, alıcının allogreft koroner arter hastalığı açısından değerlendirmesinin yapılabilmesi için, her yıl kardiyak sintigrafi çekilmesi ve belki de multislayt bilgisayarlı tomografi ile koroner arterlerin incelenmesi yer almalıdır. Koroner anjiyografi invaziv bir girişim olduğundan endikasyon konulduğu zaman uygulanmalıdır. 4.1.2. Obezite Obezite hipertansiyon, dislipidemi, diyabet ve koroner arter hastalığı ile birlikteliği dolayısıyla mortalite için genel popülasyonda belirgin bir risk faktörüdür. Kalp nakli uygulanmış hastalarda sık gözlemlenir ve çoğu araştırmacı obeziteyi ve hiperlipidemiyi allogreft koroner arter hastalığı ve immünsupresyonun başarısızlığı ile ilişkilendirmiştir.50,51 Grady ve arkadaşları8 pretransplant obezitenin akut rejeksiyon veya allogreft koroner arter hastalığını arttırmaksızın mortaliteyi artıran bir risk faktörü olduğunu ileri sürmektedirler. Yüksek alıcı kilosu ve vücud kitle indeksi, postoperatif zayıf hayatta kalım ile ilişkilendirilebilinir. Ancak bu çalışmada literatürün aksine, uzun dönem yaşayan gruptaki alıcıların kısa dönem hayatta kalan gruptaki alıcılara göre daha kilolu olduklarını gözlemledik. Fakat obezitenin beklenen komplikasyonlarını, gruplarımız arasında anlamlı bir fark olarak gözlemlemedik. Belki de hasta grubumuzdaki tüm hastaların gerçek anlamda obez olmadıkları, sadece fazla kilolu olmaları nedeni ile ciddi bir komplikasyon oluşmadığı düşünülebilir. Operasyon öncesi kilolu olan hastalarımızdan uzun dönem grupta 2, kısa dönem grupta ise yalnızca bir hastamızda oral antidiyabetiklerle regüle edilmesi gereken diyabet gelişti. Dislipidemik medikasyon ise ilerde gelişebilecek allogreft koroner arter hastalığından korunmak için tüm hastalarımıza uygulandı. - 40 - 4.1.3. Cinsiyet Bazı çalışmalarda erkek alıcı sıklığı daha kısa dönem takip gruplarında gözlenmiş olup bunun nedeni erkek cinsiyetinde daha sık görülen iskemik kardiyomiyopati etyolojisi olarak düşünülmüştür.52,53 Bu yayınlarda iskemik kardiyomiyopati etyolojisi ilerde gelişebilecek allogreft koroner arter hastalığı nedeni olarak gösterilmiştir. Genç donör yaşı ve erkek cinsiyeti uzun dönem hayatta kalım için anlamlı bir etken olarak kabul edilmektedir. Prendergast ve arkadaşlarının54 yaptığı çalışmada erkek donör ve bayan alıcı birlikteliğinin ilk bir yıl içinde artmış rejeksiyon ile sonuçlanacağı belirtilmiş ve bunun nedeni olarak da bayanlardaki artmış immün cevap veya bayan alıcının boyut uyumsuzluğu düşünülmüştür. Lietz ve arkadaşları55 da bayan alıcıların ilk 6 ay içindeki yüksek akut rejeksiyon insidansına dikkat çekmiş ve enfeksiyon nedeniyle erken mortaliteden (< 6 ay) bahsetmişlerdir. Fakat allogreft koroner arter hastalığı transplantasyon sonrası ilk yılda bayan cinsiyette daha az görülmektedir.52 Donör cinsiyeti Grup B’de erkek cins ağırlıklıydı ve daha genç donörlerden oluşmaktaydı. Çalışmamızda uzun dönem grupta dört, kısa dönem grupta ise bir adet bayan hastamız mevcuttu. Her ne kadar çalışmamızdaki alıcı hastalarımızın cinsiyetleri yönünden anlamlı bir fark saptanamadı ise de (p = 0.17), donör cinsiyetleri açısından kısa dönem grupta daha çok bayan verici kalbi olduğu saptandı (p = 0.05). 4.1.4. Bekleme zamanı Çalışmamızda kalp nakli bekleme süresinin uzun dönem sağ kalım için belirgin bir risk faktörü olarak saptanamamış olmasına karşın, literatürde uzamış kalp nakli bekleme sürelerinin erken mortalite için belirgin risk faktör olduğu bildirilmektedir.49,50 Geliştirilmiş kalp yetmezliği tedavi seçenekleri listelerde bekleme sürelerini, ikincil - 41 - organ hasarı gelişmeksizin arttırmıştır. Bu çalışmada uzun dönem grubu bireylerinin daha uzun bekleme ve semptom sürelerine sahip olduğunu gözlemledik. Bunun yanında her iki grup arasında kardiyak transplantasyon öncesi anlamlı “status” kriterleri farklılığı yoktu. Uzamış bekleme süreleri, Grup B’deki hastalarımızda kalp nakli öncesinde belirgin organ disfonksiyonuna neden olmamıştı. Bunun nedenini uzun dönem gruptaki alıcı hastaların daha erken listeye alınmalarına ve kalp nakli için daha elektif kriterlerde yaklaşılmasına bağladık. 4.1.5. Rejeksiyon Çalışmamızda kısa dönem grupta 10 hastada en az bir rejeksiyon atağı gözlemledik. İlk yıl içinde hastaların %69’unu rejeksiyon ve erken greft yetmezliği nedeniyle kaybettik. Uzun dönem grupta da üç hasta ilk yıl içinde akut rejeksiyon atağı geçirdi. Uygun tedavi ile bu hastaların hayatta kalmaları sağlandı. Literatürde erken dönemde geçirilen akut rejeksiyon ataklarının geç dönemlerde gelişebilecek allogreft koroner arter hastalığı için bir risk faktörü olacağına dair yayınlar bildirilmiştir.49,50 Çalışmamızda uzun dönem hayatta kalım için belirlediğimiz iki yıllık süre düşünüldüğünde, rejeksiyonun kendisi bir risk faktörü olmaktan çok transplantasyon sonrası uç bir komplikasyon olarak karşımıza çıkmıştır. Rejeksiyonun gözlemlenmesi, hasta için bağımsız bir olay olarak değerlendirilse de, zayıf hayatta kalım için bir sonuç ve etken olarak görülmektedir. 4.1.6. Enfeksiyon Enfeksiyon nedeniyle mortalite ile sonuçlanmamış vakalar üzerinden değerlendirme yapmamak gerekir. Vaka sayımız sınırlı olmasına karşın Grup A’da daha - 42 - fazla enfeksiyon atağı gözlemledik (p = 0.007). Kısa dönem gruptaki enfeksiyon gözlenen sekiz hastadan (%50) üçü (%37.5) enfeksiyon nedeniyle erken dönemde kaybedildi. Grup A’da daha sık enfeksiyon görülmesi bir sonuç değil, tam tersine erken mortaliteyi artıran bir risk faktörüdür. Her ne kadar antibiyograma dayalı antibiyotik kullanımı tercih edilmişse de, immünsupresyon altındaki bu hastalarda enfeksiyonlar oldukça mortal seyretmektedir. Uzun dönem sağ kalım için enfeksiyon kontrolü çok önemlidir. 4.1.7. İskemik süreler Uzamış iskemik süreler greft yetmezliğini tetiklediğinden tek başına bile anlamlı kabul edilmektedir. Donör organların transportunda her geçen yıl artış gösteren organizasyon başarıları ile iskemik sürelerde kısalmalar söz konusudur. Soğuk iskemik süre, aortik kros-klemp süresi ve donör kalbe konulan krostan kardiyak transplantasyon operasyonu sonunda kaldırılan krosa kadar geçen toplam sürelerin hepsi her iki grubumuz arasında istatistiksel belirgin anlamlılık içeriyordu ve Grup B’de olumlu sonuçlar kısa iskemik süreler ile seyretmişti. Grup A’da transport konusundaki zorluklar nedeniyle soğuk iskemik süre daha uzundu. Erken greft yetmezliği ve rejeksiyon ile erken mortalite için önemli bir neden oluşturan iskemik donör kalpler, çoğu zaman yüksek dozlarda ve uzamış inotrop ihtiyaçları ve sinüs düğümü disfonksiyonu ile kendilerini gösterirler. Çalışmamızda her iki olumsuz sonucu da kısa dönem grupta anlamlı istatistiksel değişiklikler olarak daha yüksek yüzdelerle (%69) gözlemledik. Verici kalbinin dayanabildiği iskemi süresinin 4-6 saat arasında olduğu kabul edilmekle birlikte, Grup A’da bu süre 4 saat civarı iken Grup B’de 3 saat civarında gerçekleşmişti. Eğer toplam iskemi süresi 3 saatin de altına indirilebilirse, erken ve uzun dönem - 43 - sonuçlar açısından en başarılı sonuçlar elde edilecektir. Bu açıdan bakıldığında bölgeler arası kalp nakledilmesi yerine, bölgesel merkezlerin aktif hale getirilerek verici kalplerini en kısa sürede değerlendirmek daha doğru olacaktır. Belki yeni bir açılım olarak, kalp alıcısının o bölgeye nakledilmesi gündeme gelmelidir. 4.2. Kısıtlamalar Alıcı ve verici hastalarda literatürde önem arzederek bildirilen HLA doku tiplendirmeleri ve TORCH grubu enfeksiyon işaretleyicilerinin veri kaybı olmaksızın takibi ve değerlendirilmesinin, çalışmamıza zenginlik katacağı düşünülebilir.52,53 Vaka sayımızdaki yetersizlik, elde ettiğimiz istatistiksel değerlerimizin gücünü sınırlamaktadır. Çalışmamızın ilerleyen dönemlerde daha geniş vaka sayısı ile güncellenmesi uygundur. Ulusal anlamda yılda ortalama 30’dan daha az kalp nakli yapıldığına göre, çok merkezli çalışmalar önem kazanmaktadır. 4.3. Sonuç Kalp nakli kısa ve uzun dönem hayatta kalım oranlarının iyileştirilmesi ile gerçek bir tedavi yöntemi olacaktır. Bu amaçla genç erkek donörlerden, en kısa sürede nakledilecek donör kalbi uzun dönem sağ kalımı en olumlu etkileyen etmen olarak karşımıza çıkmaktadır. Kalp naklinde esas gaye, iskemik süreyi mümkün olduğunca kısaltmak ve postoperatif izlemi çok sıkı uygulamak olmalıdır. Risk faktörlerinin tanımlanması ve önceden bilinmesi transplantasyon sonrası alıcılarda beklenebilecek sorunlara bir hazırlık oluşturabileceği gibi, gelişebilecek komplikasyonların en uygun şekilde tedavi edilmesini de sağlar. Uygun donörlerin daha uygun alıcılarla eşlenmesi uzun dönem hayatta kalımı arttıracağı gibi, yüksek riskli alıcı - 44 - veya vericilerde geliştirilecek stratejiler transplantasyon sonrası maksimum verimi ve hayat kalitesini, düşük morbidite ve mortalite değerleri ile sağlayacaktır. - 45 - KAYNAKLAR 1. Hunt SA. Current status of cardiac transplantation. JAMA 1998;280:1692-8. 2. DeCampli WM, Luikart H, Hunt S, Stinson EB. Characteristics of patients surviving more than ten years after cardiac transplantation. J Thorac Cardiovasc Surg 1995;109:1103-15. 3. Bourge RC, Naftel DC, Costanzo-Nordin MR, Kirklin JK, Young JB, Kubo SH, Olivari MT, Kasper EK. Pre-transplantation risk factors for death after heart transplantation: a multiinstitional study. The Transplant Cardiologists Research Database Group. J Heart Lung Transplant 1993;12:549-62. 4. Rodeheffer RJ, Naftel DC, Stevenson LW, Porter CB, Young JB, Miller LW, Kenzora JL, Haas GJ, Kirklin JK, Bourge RC. Secular trends in cardiac transplant recipient and donor management in the United States, 1990 to 1994. A multiinstitutional study. Cardiac Transplant Research Database Group. Circulation 1996;94:2883-9. 5. John R, Rajasinghe H, Chen JM, Weinberg AD, Sinha P, Itescu S, Lietz K, Mancini D, Oz MC, Smith CR, Rose EA, Edwards NM. Impact of current management practices on early and late death in more than 500 consecutive cardiac transplant recipients. Ann Surg 2000;232:302-11. 6. Bourge RC, Kirklin JK, Thomas K, Czerska B, Lee F, Kasper EK, Waggoner L, Boehmer JP, Hill JA, Naftel DC. The emergence of co-morbid diseases impacting survival after cardiac transplantation, a ten year multi-institutional experience. Cardiac Transplant Research Database, University of Alabama at Birmingham, Birmingham, AL, USA. J Heart Lung Transplant 2001;20:167-8. - 46 - 7. Young JB, Hauptman PJ, Naftel DC, Ewald G, Aaronson K, Dec GW, Taylor DO, Higgins R, Platt L, Kirklin JK. Determinants of early graft failure following cardiac transplantation, a 10-year, multi-institutional, multivariable analysis. J Heart Lung Transplant 2001;20:212. 8. Grady KL, White-Williams C, Naftel D, Costanzo MR, Pitts D, Rayburn B, VanBakel A, Jaski B, Bourge R, Kirklin J. Are preoperative obesity and cachexia risk factors for post heart transplant morbidity and mortality: a multi-institutional study of preoperative weight-height indices. Cardiac Transplant Research Database (CTRD) Group. J Heart Lung Transplant 1999;18:750-63. 9. Young JB, Naftel DC, Bourge RC, Kirklin JK, Clemson BS, Porter CB, Rodeheffer RJ, Kenzora JL: Matching the heart donör and heart transplant recipient. Clues for successful expansion of the donör pool: a multivariable, multiinstitutional report. The Cardiac Transplant Research Database Group. J Heart Lung Transplant 1994;13:353-64. 10. Bennett LE, Edwards EB, Hosenpud JD. Transplantation with older donor hearts for presumed "stable" recipients: an analysis of the Joint International Society for Heart and Lung Transplantation/United Network for Organ Sharing Thoracic Registry. J Heart Lung Transplant 1998;17:901-5. 11. Kirklin JK, Naftel DC, Kirklin JW, Blackstone EH, White-Williams C, Bourge R: Pulmonary vascular resistance and the risk of heart transplantation. J Heart Transplant 1988;7:331-6. 12. Erickson KW, Costanzo-Nordin MR, O’Sullivan EJ, Johnson MR, Zucker MJ, Pifarre R, Lawless JE, Robinson JA, Scanlon PJ. Influence of preoperative - 47 - transpulmonary gradient on late mortality after orthotopic heart transplantation. J Heart Transplant. 1990 Sep-Oct;9(5):526-37. 13. Anyanwu AC, Rogers CA, Murday AJ. Should recipient risk be a factor in choosing recipients for suboptimal donör hearts: a multi-institutional study. Transplant Proc. 1999 Feb-Mar;31(1-2):1399-400. 14. Jarco J, Naftel DC, Shroyer TW, , Kirklin JK, Bourge RC, Barr ML, Pitts D, Starling RC: Influence of HLA mismatch on rejection after heart transplantation: a multiinstitutional study. The Cardiac Transplant Research Database Group. J Heart Lung Transplant 1994 Jul-Aug;13(4):583-95; discussion 595-6. 15. Lazda VA: The impact of HLA frequency differences in races on the access to optimally HLA-matched cadaver renal transplants. The Medical Advisory Committee. Transplantation 1992 Feb;53(2):352-7. 16. Frist WH, Oyer PE, Baldwin JC, Stinson EB, Shumway NE: HLA compatibility and cardiac transplant recipient survival. Ann Thorac Surg. 1987 Sep;44(3):242-6. 17. Opelz G: Effect of HLA matching in heart transplantation. Collaborative Heart Transplant Study. Transplant Proc. 1989 Feb;21(1 Pt 1):794-6. 18. De Mattos AM, Head MA, Everett J, Hosenpud J, Hershberger R, Cobanoglu A, Ott G, Ratkovec R, Norman DJ. HLA-DR mismatching correlates with early cardiac allograft rejection, incidence, and graft survival when high-confidencelevel serological DR typing is used. Transplantation 1994 Feb 27;57(4):626-30. 19. Kerman RH, Kimball P, Scheinen S, Radovancevic B, Van Buren CT, Kahan BD, Frazier OH: The relationship among donör-recipient HLA mismatches, rejection, and death from coronary artery disease in cardiac transplant recipients. Transplantation 1994 Mar 27;57(6):884-8. - 48 - 20. Lavee J, Kormos RL, Duquesnoy RJ, Zerbe TR, Armitage JM, Vanek M, Hardesty RL, Griffith BP. Influence of panel-reactive antibody and lymphocytotoxic crossmatch on survival after heart transplantation. J Heart Lung Transplant 1991 Nov-Dec;10(6):921-9; discussion 929-30. 21. Baumgartner WA: Infection in cardiac transplantation (abstract). Heart Transplantation 1983;3:75-80. 22. Gorensek MJ, Stewart RW, Keys TF: Decreased infections in cardiac transplant recipients on cyclosporine with reduced corticosteroid use. Cleve Clin J Med 1989;56:690-695. 23. Hofflin JM, Potasman I, Baldwin JC, Oyer PE: Infectious complications in heart transplant recipients receiving cyclosporine and corticosteroids. Ann Intern Med 1987;106:209-216. 24. Hosenpud JD, Hersberger RE, Pantely GA: Late infection in cardiac allograft recipients: profiles, incidence, and outcome. J Heart Lung Transplant 1991;10:380-386. 25. Miller LW, Naftel DC, Bourge RC: Infection after heart transplantation: a multiinstitutional study. J Heart Lung Transplant 1994;13:381-393. 26. Pennington DG, Kanter KR, McBride LR: Seven years experience with the Pierce-Donachy ventricular assist device. J Thorac Cardiovasc Surg 1988;96:901911. 27. Stinson EB, Bieber CP, Griepp RB, Clark DA, Shumway NE: Infectious complications after cardiac transplantation in man. AnnIntern Med 1971;74:2236. - 49 - 28. Smart F, Naftel DC, Costanzo M, Levine T, Pelletier G, Yancy C, Hobbs R, Kirklin J, Bourge R: Risk factors for early, cumulative and fatal infections after heart transplantation: a multiinstitutional study. J Heart Lung Transplant 1996;15:329-341. 29. Kirklin JK, Naftel DC, Levine TB, Bourge RC, Pelletier G, O’Donnell J, Miller LW, Pritzker MH: Cytomegalovirus after heart transplantation. Risk factors for infection and death: a multi-institutional study. J Heart Lung Transplant 1994;13:394-404. 30. Robin J, Ninet J, Trone F, Bonnefoy E, Neidecker J, Boissonat P, Champsaur G: Long term results of heart transplantation deteriorate more rapidly in patients over 60 yeas of age. Eur J Cardiothorac Surg 1996;10:259-263. 31. Bourge RC, Naftel DC, Hill JA, Boehmer JP, Waggoner L, Kasper EK, Lee F, Czerska B, Thomas K, Kirklin JK: The emergence of co-morbid diseases impacting survival after cardiac transplantation: a ten year multi-institutional experience [abstract]. J Heart Lung Transplant 2001;20:167. 32. Mills RM, Naftel DC, Kirklin JK, Van Bakel AB, Jaski BE, Massin EK, Eisen HJ, Lee FA, Fishbein DP, Bourge RC: Heart transplant rejection with hemodynamic compromise: a multiinstitutional study of the role of endomyocardial cellular infilrate. J Heart Lung Transplant 1997;16:813-821. 33. Herskowitz A, Soule LM, Ueda K, Tamura F, Baumgartner WA, Borkon AM: Arteriolar vasculitis on endomyocardial biopsy: a histologic predictor of poor outcome in cyclosporine-treated heart transplant recipients. J Heart Lung Transplant 1987;6:127-136. - 50 - 34. Smith SH, Kirklin JK, Geer JC, Caulfield JB, McGiffin DC: Arteritis in cardiac rejection after transplantation. Am J Cardiol 1987;59:1171-1173. 35. George JF, Kirklin JK, Shroyer TW, Naftel DC, Bourge RC, McGiffin DC: Utility of posttransplantation panel reactive antibody measurements for the prediction of rejection frequency and survival of heart transplant recepients. J Heart Lung Transplant 1995;14:856-864. 36. Rose EA, Smith CR, Petrossian GA, Barr ML, Reemitsma K: Humoral immune responses after cardiac transplantation: correlation with fatal rejection and graft atherosclerosis. Surgery 1989;106:203-208. 37. Yancy CW, Naftel DC, Foley BA, Kobashigawa JA, Pitts D, Rodeheffer RJ, Renlund DG, Kaiser EG, McGiffin DC: Death after heart transplantaion: a competing outcomes analysis. J Heart Lung Transplant 2000;19:52. 38. Costanzo MR, Naftel DC, Pritzker MR, Heilman JK, Boehmer JP, Brozena SC, Dec GW, Ventura HO, Kirklin JK, Bourge RC, Miller LW, and the Cardiac Transplant Research Database: Heart transplant coronary artery disease detected by coronary angiography: a multiinstitutional study of preoperative onor and recepient risk factors. J Heart Lung Transplant 1998;17:744-753. 39. Costanzo MR, Eisen HJ, Brown RN, Mehra M, Benza RL, Torre G, Yancy CW, Davis S, McCloud M, Kirklin JK: Are there specific risk factors for fatal allograft vasculopathy? An analysis of over 7000 cardiac transplant patients [abstract]. J Heart Lung Transplant 2001;20:152. 40. Sharples LD, Caine N, Mullins P, Scott JP, Solis E, English TAH, Large SR, Schofield PM, Wallwork J: Risk factor analysis for the major hazards following - 51 - heart transplantation-rejection, infection, and coronary occlusive disease. Transplantation 1991;52:244-252. 41. De Salvo TG, Naftel DC, Kasper EK: The differing hazard of lymphoma vs. other malignancies in the current era [abstract]. J Heart Lung Transplant 1998;17:7. 42. Fraund S, Pethig K, Franke U, Wahlers T, Harringer W, Cremer J, Fieguth HG, Oppelt P, Haverich A: Ten year survival after heart transplantation: palliative procedure or succesful long term treatment? Heart 1999;82:47-51. 43. McCarthy PM, Smith JA, Siegel LC, et al. Cardiac transplant admission, anesthesia, and operative procedures. In: Smith JA, McCarthy PM, Sarris GE, Stinson EB, Reitz BA, eds. The Stanford Manual of Cardiopulmonary Transplantation. Armonk, NY: Futura Publishing Company, 1996, pp. 31-61. 44. D Pellerin, R Sharma, P Elliott, and C Veyrat: Tissue Doppler, strain, and strain rate echocardiography for the assessment of left and right systolic ventricular function. Heart 2003; 89: 9 - 17. 45. Mansuroğlu D, Eren E, Kırali K, İpek G, Yakut C: Kalp Transplantasyonu Sonrası Erken Dönem Rejeksiyon Takibinde Epikardiyal Elektrokardiyogram Kullanılabilir mi? Türk Göğüs Kalp Damar Cer Derg. 2003 Nisan;11(2):131-132 46. Mansuroglu D, Sareyyupoglu B, Guler M, Alp M, Balkanay M, Akinci E, Ipek G, Yakut C. Use of Epicardial Electrocardiogram in Diagnosis of Acute Rejection After Heart Transplantation. 4.21.2004 276.O Asian Society for Cardiovascular Surgery 2004 Istanbul / TURKEY April 19-22 2004 47. Kırali K, Mansuroğlu D, Ömeroğlu SN, Tuncer A, Eren E, Toker ME, Erdoğan HB, Rabus MB, Erentuğ V, Göksedef D, Güler M, Dağlar B, Balkanay M, Akıncı - 52 - E, İpek G, Koçak T, Berki T, Gürbüz A, Işık Ö, Yakut C: Kalp Transplantasyonunda 12 yıllık Koşuyolu Deneyimi. Türk Göğüs Kalp Damar Cer Derg 2001 Nisan;9(2):62-67. 48. Özbaran M, Yağdı T, Nalbantgil S, Hamulu A, Zoghi M, Nart D. Kalp Transplantasyonu Sonrası Erken ve Geç Dönem Komplikasyonlar. Türk Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Dergisi 2002 Temmuz;10(3):149-154. 49. Hosenpud JD, Bennett LE, Keck BM, Fiol B, Boucek MM, Novick RJ. The registry of the International Society for Heart and Lung Transplantation: sixteenth official report 1999. J Heart Lung Transplant 1999;18:611-26. 50. Baker AM, Levine TB, Goldberg AD, Levine AB. Natural history and predictors of obesity after orthotopic heart transplantation. J Heart Lung Transplant 1992 Nov-Dec;11(6):1156-9. 51. Rickenbacher PR, Kemna MS, Pinto FJ, Hunt SA, Alderman EL, Schroeder JS, Stinson EB, Popp RL, Chen I, Reaven G, Valantine HA. Coronary artery intimal thickening in the transplanted heart. An in vivo intracoronary untrasound study of immunologic and metabolic risk factors. Transplantation 1996 Jan 15;61(1):4653. 52. Shiba N, Chan MCY, Valantine HA, Gao S-Z, Robbins RC, Hunt SA: LongerTerm risks associated with 10-year survival after heart transplantation in the cyclosporine era. J Heart Lung Transplant 2003;22:1098-1106. 53. Shiba N, Chan MCY, Kwok BWK, Valantine HA, Robbins RC, Hunt SA: Analysis of survivors more than 10 years after heart transplantation in the cyclosporine era: Stanford experience. J Heart Lung Transplant 2004;23:155-164. - 53 - 54. Prendergast TW, Furukawa S, Beyer AJ 3rd, Browne BJ, Eisen HJ, Jeevanandam V. The role of gender in heart transplantation. Ann Thorac Surg 1998 Jan;65(1):88-94. 55. Lietz K, John R, Kocher A, Schuster M, Mancini DM, Edwrads NM, Itescu S. Increased prevalence of autoimmune phenomena and greater risk for alloreactivity in female heart transplant recipients. Circulation 2001 Sep 18;104(12 Suppl 1):I177-83. - 54 -