Avrupa için silahlanma zamanı Artan güvenlik endişeleri Avrupa'da silahlanma yarışını kızıştıracak gibi görünüyor. Avrupa devletleri önlerine çıkan Avrupa ordusunu kurma fırsatını, ABD'ye bağımlı kalacaklarını deklare ederek, başka bir bahara ertelediler. Şimdi 2024'e kadar yüzde iki hedefini tutturmaları gerekiyor. Avrupa ordusunu askıya alsalar da, Brüksel'de yaptığı açıklamada 23 ülkenin 2014'te karara bağlanan yüzde iki hedefinin gerisinde kaldığını vurgulayan Trump'ı bekletmeleri veya atlatmaları pek mümkün görünmüyor NATO üyesi devletler Manchester saldırısının gölgesinde Brüksel'de bir araya geldiler. Zirvenin olağan üstü bir gündemi yoktu. Açılışı yapılan yeni karargahın ve Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump’ın göreve gelmesinden bu yana ilk Avrupa ziyareti olması hasebiyle gerçekleştirdiği ikili görüşmelerin dışında güvenlik konuları ele alındı. Üç grubun beklentileri zirvede görüşüldü. Birinci grup organizasyona üye olan İskandinav, Baltık ve Doğu Avrupa devletlerinden oluşuyor. Rus tehdidine karşı ortak kararlılık beklentisi içindeler. İkinci grup Kuzey Akdeniz devletlerinden oluşuyor. Kuzey Afrika ve Ortadoğu’dan gelen göçe karşı işbirliği talep ediyorlar. Üçüncü grup Atlantik ve Kuzey Avrupa devletlerinden oluşuyor. Amerika’nın başını çektiği bu grup Ortadoğu'da IŞİD'e karşı yürüttülen mücadelede kurumun çok daha aktif olmasını istiyor. Farklı beklentiler ortaya çıkması “ortak düşman” konusunda uzlaşmakta zorlandıklarını gösteriyor. Rus tehdidi dışında göç ve teröre karşı ortak mücadelede uzlaşma sağlandı. NATO’nun Suriye'de aktif görev alması karara bağlandı. Rusya’ya karşı sert herhangi bir ifade kullanılmadıysa da Karadağ’ın zirvede hazır bulunması üstü örtülü Moskova'ya gönderilen bir mesaj olarak da değerlendirilebilir. Karadağ uzun tartışmaların ardından Yunanistan, Hırvatistan ve Arnavutluk’tan sonra NATO’ya katılan dördüncü Balkan devleti oldu. Bu hamlesiyle organizasyon Adriyatik denizini tamamen kontrol altına almış ve Kosova , BosnaHersek’teki askeri üsleriyle Balkanlar’da askeri üstünlüğü sağlamış oldu. Ne var ki, çevresindeki genişlemelere karşı çıkan Moskova’nın önbahçesi olarak gördüğü Balkanlar’daki hareketlilikleri içine sindirmesi mümkün değil. Bu minvalde Karadağ’da son kozlarını oynuyor. Karadağ siyasası bölünmüş vaziyette. Bir yanda Batı yanlıları (hükümet) diğer yanda konuyu referanduma götürmek isteyen Rusya yanlıları yer alıyor. İktidar-muhalefet çekişmesinde hükümet bir adım önde gidiyor. Tam anlaşılamayan Ekim darbe girişimi iddiaları karşısında muhalefete baskı altında tutuluyor. Rusya’nın Ukrayna ve Gürcistan müdahaleleriyle Avrupa’da sağladığını düşündüğü statüko Karadağ’ın üyeliğiyle bozulmuş oldu. İki cephede (Doğu Avrupa ve Ortadoğu) mücadele etmesi mümkün görünmeyen NATO şimdilik Rus tehdidini kenarda tutarak terör konusunda işbirliğini artırmanın yollarını arıyor. Suriye'de çok sayıda konuda uzlaştıkları söylenebilir. Aynı doğrultuda Rusya , Batı blokunun uyguladığı ambargoları hafifletmek veya ortadan kaldırmak için işbirliğini artırmaya çalışıyor. Amerika ile buzlar tamamen erimediyse de dalgalı giden ilişkilerini zaman içinde durulacağını düşünmek mümkün. Fransa’da görev yapan Rus diplomatlar Sarkozy ve Hollande dönemlerinde dondurulan ilişkilerin Macron döneminde çözülebileceğine inanıyorlar. Bu noktada bir sergi açılışı için gelecek hafta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Paris’i ziyaret edeceği bildirildi. NATO ve G7 Zirvesi’nden sonra gerçekleşecek bu görüşme özellikle Rusya için büyük önem taşıyor. Pragmatik kişilikleriyle bilinen Macron ve Putin’in ortak payda bulmakta zorlanmayacakları söylenebilir. Macron gibi pragmatik çıkışlarıyla gündem olmayı başaran Donald Trump'ın aday adaylığı döneminde gündeme getirdiği “ne kadar katkı o kadar güvenlik” sloganı zirvede de yankılandı. Trump Brüksel'de yaptığı açıklamada 23 ülkenin 2014'te karara bağlanan yüzde iki hedefinin gerisinde kaldığını vurguladı. NATO'ya ilişkin tutumunu netleştirdiyse de , yeni dönemde Avrupa'nın savunma harcamalarını artırarak, Suudi Arabistan örneğinde olduğu gibi (110 milyar dolarlık silah alımı konusunda anlaştılar), sipariş defterine yansıtmaları gerektiğini hatırlattı. Avrupa’nın, 1985-2015 döneminde, savunma harcamaları yüzde 25’ten 15’e geriledi. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra hızlanan süreç özellikle Batı ekonomilerini vuran 2011 finans kriziyle bütçede en fazla kesintiye uğrayan birinci kalemlerin başında yer alıyor. Avrupa Birliği’nin lokomotifi olarak takdim edilen Fransa ve Almanya başta olmak üzere Avrupalı devletlerin hiç biri GSMH’sının yüzde ikisini savunmaya harcamıyor. AB’den çıkmaya hazırlanan İngiltere bunu başarabilen tek devlet. Fransa Sahel’de ve Ortadoğu'da yürüttüğü mücadele çerçevesinde harcamalarını yüzde 1,8’e yükseltti. Almanya artıracağını ifade etsede ekonomik gücü göz önünde bulundurulduğunda geriden geliyor (1,3). Bütçesinin önemli bir bölümünü personel masraflarına, modernizasyona harcıyor. Angela Merkel artıracaklarını söylese de Alman kamuoyunun çekinceleri seçime giden Almanya'da cesaretle tartışılmasını engelliyor. Sosyal demokratların konuyu seçim malzemesi yapabilecekleri endişesi kısık sesle dillendirmelerine sebep oluyor. Fransa ve İngiltere için durum biraz daha farklı. Güvenlik Konseyi’nde oynadıkları rolün dışında küresel ölçekte ağırlıklarını hissettirme eğilimindeler. Bu doğrultuda savunma harcamalarını artırmaya çalışıyorlar. İngiltere zaten yüzde ikinin üstünde bir harcama yapıyor. Ancak Avrupa Birliği’nden çıkmaya hazırlanan İngiltere’nin orta vadede nasıl bir ekonomik tabloyla karşılaşacağını kestirememesi hedeflerini gözden geçirmeye itebilir. Daha Birlik'ten ayrılmadan Avrupa Birliği'nin çıkardığı 100 milyar avroluk fatura Londra’da soğuk duş etkisi yaptı. Frans , Almanya'nın aksine , içinden geçtiği zorlu süreci sınırlarının dışında güçlü Fransa imagosuyla aşmaya çalışıyor. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, NATO ve dış operasyonlar konusunda, seleflerinden farklı hareket etmeyeceği söylüyor. Fransa'nın önceliği Ortadoğu'da IŞİD'e karşı yürütülen mücadele. Avrupa, NATO'nun geleceğini tartışmaya açmamak için kerhen Suriye'de aktif taraf olmayı kabul etti. Katılım kararıyla Avrupa 2011 Libya müdahalesine verdiği destekle Ortadoğu'da zedelenen imagosunu düzeltmek için ileri sürdüğü çekincelerden de vazgeçmiş oldu. Eğitim ve istihbarat kısmı öncelenecek. Afganistan'da olduğu gibi operasyonlara katılıp katılmayacağını zaman gösterecektir. Son kertede Avrupa devletleri önlerine çıkan Avrupa ordusunu kurma fırsatını , Amerika'ya bağımlı kalacaklarını deklare ederek , başka bir bahara ertelemiş oldular. Şimdi 2024'e kadar yüzde iki hedefini tutturmaları gerekiyor. Avrupa ordusunu askıya alsalar da Donald Trump'ı bekletmeleri veya atlatmaları bu sefer mümkün görünmüyor. Sinan ÖzdemirKaynak: Dünya Bülteni Mepa News, 2017-06-03 12:03:32