TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI Merkez Bankaları, ‘devlet adına para üreten, para ve kambiyo politikalarını belirleyen ve yürüten bankalar’ olarak tanımlanabilir. Merkez bankaları, para basımından ve para politikası uygulamalarından sorumlu, ekonomilerin sağlıklı işleyişi açısından son derece önemli kurumlardır. Merkez bankalarının uyguladıkları politikalar ve mevcut kurumsal yapıları, içinde bulundukları ülkenin siyasi ve toplumsal gelişmelerinden ve ekonomi politikalarının bütününden ayrı düşünülemez. Son yıllarda küreselleşme ile birlikte uluslararası piyasalar ve dış ekonomiler de bu yapıda etkili olmaya başlamıştır. Bu kapsamda, tarihsel süreç içinde merkez bankalarının görev ve yetkileri zamanla değişmiştir. Bu doğrultuda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının kurumsal yapısı ve politikaları da zaman içinde ekonominin gereklerine bağlı olarak çeşitli değişimler geçirmiştir. Merkez Bankası tarihi üç dönem altında incelenmekte, özellikle 2001 yılından sonra yaşanan dönem ışığında Merkez Bankasının günümüzde üstlendiği görevler ve işlevleri üzerinde durulmaktadır. İlk dönem, Osmanlı Devleti dönemini ve Cumhuriyetin ilk yılları ile Merkez Bankasının kuruluşundan 1970’li yıllara kadar olan süreci içermektedir. İkinci dönem, 1970’li yıllardan 2001 yılına kadar geçen süreci kapsamaktadır. Üçüncü dönemde ise 2001 yılından günümüze kadar olan zaman dilimi ele alınmaktadır. Cumhuriyet Dönemi Birinci Dünya Savaşı’nın ardından, dünyada ortaya çıkan emisyon sağlayacak merkez bankalarının oluşturularak ülkelerin kendi para politikalarını bağımsız olarak belirlemeleri yönündeki eğilimin etkisiyle ve ülkemizde Kurtuluş Savaşı ile kazanılan siyasi bağımsızlığı ekonomik bağımsızlıkla güçlendirmek amacıyla bir merkez bankası kurulması yönündeki tartışmalar ve çalışmalar hız kazanmıştır. Bu konu ilk olarak 1923 İzmir İktisat Kongresi’nde ele alınmış ve “millî devlet bankası” kurulması fikri üzerinde durulmuştur. Bu gelişmelerin ardından Hükûmet, merkez bankası kurulmasına ilişkin gerekli yasal çerçevenin hazırlanması için harekete geçmiş, Lozan Üniversitesinden Prof. Leon Morf’un katkılarıyla Merkez Bankası yasa tasarısı hazırlanmıştır. Tasarı, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 11 Haziran 1930 tarihinde kabul edilerek “1715 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu” adı ile 30 Haziran 1930 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Merkez Bankası, 3 Ekim 1931 tarihinde faaliyetlerine başlamıştır. Diğer kamu kurumlarından farklılığının ve bağımsızlığının bir göstergesi olarak anonim şirket biçiminde hukuki varlığını kazanan Bankanın hisseleri (A), (B), (C) ve (D) sınıflarına ayrılmıştır. A sınıfı hisseler Hazineye ait olup Bankanın bağımsızlığının güçlendirilmesi amacıyla Kuruluş Kanunu’nda bu hisselerin toplam sermayenin yüzde 15’inden fazla olamayacağı belirtilmiştir. B sınıfı hisseler milli bankalara, C sınıfı hisseler yabancı bankalar ile imtiyazlı şirketlere, D sınıfı hisseler ise Türk ticaret kuruluşlarıyla Türk uyruklu gerçek ve tüzel kişilere ayrılmıştır. Kuruluş Kanunu’na göre Merkez Bankasının temel amacı ülkenin ekonomik kalkınmasını desteklemektir. Bu amaçla Banka, temel politika aracı olan reeskont oranlarını belirlemeye, para piyasasını ve para dolaşımını düzenlemeye, hazine işlemlerini yerine getirmeye ve Türk parasının istikrarına yönelik önlemleri almaya yetkili kılınmıştır. Banka ayrıca banknot basma yetkisine tek elden sahip duruma getirilmiştir. Bunlara ek olarak Banka, devletin haznedarlığını da üstlenmiştir. Bu dönemde uygulanan sabit döviz kuru rejimi altında döviz kurlarını belirleme yetkisi hükümete aittir. Hükûmetin Bankanın yetkili olduğu alanlara ve kararlarına müdahale edemediği 1930’lu yıllar genel olarak Merkez Bankasının bağımsızlığının ön planda olduğu, enflasyonun ise düşük düzeylerde kaldığı yıllar olmuştur. İkinci Dünya Savaşı Sonrası Dönem İkinci Dünya Savaşı’nın olumsuz etkilerinin hissedildiği 1940’lı yıllarda bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de Merkez Bankası, bağımsız bir para politikası yürütmekten çok, kamu kesiminin finansman açığının kapatılmasına yönelik uygulamalarda bulunmuştur. Bu nedenle genel fiyat düzeyi, 1938 - 1948 yılları arasındaki dönemde üç kattan fazla artış göstermiştir. 1950’li yıllarda, büyüme ve hızlı kalkınmanın finansmanı Merkez Bankası kaynaklarından sağlanmış, Hazineye kısa vadeli avans imkânı sağlanması yoluyla Merkez Bankası kaynakları kamunun kullanımına açılmıştır. Bu dönemde Merkez Bankası için gerçekleşmiş olan önemli bir gelişme ise 1955 yılında Banknot Matbaasının kurulması ve 1957 yılından itibaren banknotların ülkemizde basılmaya başlanmasıdır. Planlı ekonomiye geçişin yaşandığı 1960’lı yıllarda Merkez Bankası ekonomik koşullara ve sanayinin gelişimine paralel olarak genişlemeci para politikaları izleyerek kamuya kaynak sağlamaya devam etmiştir. Bu dönemde ayrıca, kambiyo kontrolüne ilişkin uygulamaların büyük çoğunluğu Merkez Bankasına devredilmiştir. 1211 Sayılı Merkez Bankası Kanunu Dünya genelinde İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan değişikliklere uyum sağlamak ve Merkez Bankasının etkinliğini artırmak amaçlarına yönelik olarak 14 Ocak 1970 yılında 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu kabul edilmiştir. Böylelikle tarihinde yeni bir dönem başlayan Merkez Bankası kısmen de olsa, dönemin ekonomik ve merkez bankacılığı alanındaki yeniliklerini yansıtan bir yapıya kavuşmuştur. Söz konusu Kanun ile Bankanın yasal statüsünde, organizasyon yapısında, yetki ve görevlerinde önemli değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Anonim şirket statüsü korunan Merkez Bankasının sermayesi 15 milyon liradan 25 milyon liraya yükseltilmiştir. Ayrıca Hazinenin sahip olduğu sermaye payının yüzde 51’den az olamayacağı hükme bağlanmıştır. 1211 Sayılı Kanun’la dış temsil ve ilişkilerde denklik ve protokolde eşitlik sağlanması amacıyla Başkanlık (Guvernörlük) makamı oluşturmuş, Başkan unvanı alan ilk isim Naim Talu olmuştur. Ayrıca, Başkan ve Başkan Yardımcılarından meydana gelen Yönetim Komitesi adı altında yeni bir karar alma organı oluşturulmuştur. Bankanın en üst karar alma organı olan sekiz üyeli İdare Meclisi ise altı üyeli Banka Meclisine dönüştürülmüştür. Bu değişikliklerin yanı sıra Hissedarlar Umum Heyeti, Genel Kurul; Murakıplar Komisyonu, Denetleme Kurulu; Umum Müdürlük ise İdare Merkezi adını almıştır. Anılan Kanun, Bankanın görevlerinin ve yetkilerinin artırılması açısından da önemli yenilikler getirmiştir. Öncelikle, Bankanın doğrudan ve dolaylı para politikası araçları üzerindeki kontrolü artırılmış, Bankaya para arzını ve likiditeyi düzenlemek amacıyla açık piyasa işlemleri yapma yetkisi verilmiştir. Diğer yandan, hükûmetin para ve krediye ilişkin tedbirleri alırken Bankanın görüşünü alması hükmü getirilmiştir. Bankaya reeskont işlemleri ile yatırımları ve ekonomik kalkınmayı desteklemek amacıyla orta vadeli kredi verme olanağı sağlanmıştır. Hazineye verilebilecek kısa vadeli avans miktarının üst sınırı, ilgili yıla ait bütçe ödeneklerinin yüzde 15’i oranına yükseltilmiştir. 1980 Sonrası Dönem 1980’ler hem Türkiye ekonomisi, hem de Merkez Bankası açısından dönüm noktası olarak tanımlanabilecek gelişmelerin yaşandığı yıllardır. 24 Ocak 1980 tarihinde açıklanan kararlar ile Türkiye ekonomisinde yapısal bir dönüşüm başlatılmıştır. Fiyatların piyasa mekanizması çerçevesinde oluşması amacıyla fiyat kontrolleri kaldırılmış ve serbest dış ticaret politikasına geçiş yaşanmıştır. Başlatılan finansal serbestleşme süreci ile para ve kur politikalarının Merkez Bankası tarafından piyasa ekonomisi ile uyumlu bir şekilde yürütülmesi için gerekli altyapının sağlanması yönünde önemli adımlar atılmıştır. Aynı dönemde para politikası kapsamında mevduat ve kredi faizlerinin piyasa koşullarında belirlenmesi de hükme bağlanmıştır. Ayrıca Türk parası yabancı paralar karşısında devalüe edilerek sabit kur rejimi terk edilmiştir. 1983 yılında Banka, altın ve döviz rezervlerini etkin bir biçimde yönetmek konusunda yetkili hale getirilmiştir. Bunun yanı sıra Bankanın temel görevlerini ekonominin temel gereklerine göre ve fiyat istikrarını sağlayacak bir tarzda yürüteceği hükmü Kanun’a eklenmiştir. Merkez Bankası 1987 yılında açık piyasa işlemleri yapmaya başlamış, bu dönemde modern anlamda para ve döviz piyasalarının kurulmasında öncü rol üstlenmiştir. 1989 yılına gelindiğinde, "Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar" ile ekonomik birimlerin döviz ile işlem yapmalarına izin verilmiş ve Türk parası konvertibl ilan edilerek görece daha esnek bir döviz kuru rejimine geçilmiştir. 1990 yılında Banka, ilk defa kamuoyuna duyurduğu para programı ile döviz kurları ve faiz oranlarındaki istikrarı bozmadan piyasanın likidite ihtiyacını karşılamayı hedeflemiştir. 1990 yılında açıklanan hedeflere ulaşılmasına rağmen sonraki yıllarda Körfez Savaşı’nın mali sektör üzerinde yarattığı baskı, siyasi istikrarsızlık, maliye politikasının yeterince sıkı olmaması ve bankacılık sektörünün kırılgan yapısı gibi sorunlar makroekonomik istikrarın sağlanamamasına ve 1994 yılının ilk çeyreğinde bir finansal kriz yaşanmasına yol açmıştır. Yüksek enflasyon döneminin temel unsurlarından biri olan kamu borçlarının Merkez Bankası kaynaklarından finanse edilmesini önlemek üzere ortaya koyulan ilk düzenlemeler bu döneme rastlamaktadır. 21 Nisan 1994 tarihinde Hazinenin Merkez Bankası kaynaklarını kullanımına sınırlamalar getirilmiştir. 1997 yılında ise Merkez Bankası ile Hazine arasında imzalanan bir protokol ile 1998 yılından itibaren Hazinenin Merkez Bankasından kısa vadeli avans kullanmaması konusunda uzlaşılmıştır. 2001 Krizi ve Sonrası Dönem Merkez Bankası 1995 - 1999 yılları arasında finansal piyasalarda istikrarı sağlamaya yönelik politikalar izlemiştir. Enflasyonun bir türlü kontrol altına alınamaması sonrasında 2000 yılında döviz kuruna dayalı yeni bir istikrar programı yürürlüğe koyulmuştur. Ancak 2000 yılının sonlarına doğru ekonomide başlayan güven kaybının derinleşmesi ile 2001 yılında ortaya çıkan kriz sonrasında söz konusu programa son verilmiş 22 Şubat 2001 tarihinde döviz kurları dalgalanmaya bırakılmıştır. Kriz sonrasında ise ekonomide yapısal bir dönüşüm süreci başlamıştır. Bu süreçte 25 Nisan 2001 tarihinde Merkez Bankası Kanunu’nda önemli değişiklikler yapılmış, öncelikle Merkez Bankasının temel amacının fiyat istikrarını sağlamak olduğu, Yasa’sında açıkça tanımlanmıştır. Bu çerçevede, Merkez Bankasının uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisinin belirleyeceği hükme bağlanmış ve böylelikle Banka araç bağımsızlığına kavuşmuştur. Kanun ayrıca, Bankanın fiyat istikrarını sağlama amacı ile çelişmemek kaydıyla hükûmetin büyüme ve istihdam politikalarını destekleyeceğini hükme bağlamıştır. Bununla birlikte, finansal istikrarı sağlamak Bankanın destekleyici amacı olarak tanımlanmıştır. Ayrıca, Merkez Bankasının Hazine ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarına avans vermesi, kredi açması ve bu kuruluşların ihraç ettiği borçlanma araçlarını birincil piyasadan satın alması yasaklanarak Merkez Bankasının kamunun finansman ihtiyacını karşılayacak bir kaynak olarak kullanılmasının önüne geçilmiştir. Söz konusu Kanun değişikliği kapsamında para politikası stratejilerinin ve karar alma mekanizmalarının kurumsallaşması amacıyla Para Politikası Kurulu oluşturulmuştur. Fiyat İstikrarı Nedir? Neden Önemlidir? Fiyat istikrarı, ekonomik birimlerin yatırım, tüketim ve tasarruf kararlarını alırken dikkate almaya gerek duymadıkları ölçüde düşük bir enflasyon oranını ifade etmektedir. Fiyat istikrarı, sadece düşük enflasyon oranına ulaşmayı değil, o oranın sürdürülmesini de kapsar. Fiyat istikrarının sağlandığı ortamlarda, yüksek enflasyonun yarattığı belirsizlik büyük ölçüde giderilmiş olur. Ekonomide karar alan tüm birimler, yatırım ve tüketim kararlarını alırken göreli fiyat değişimlerini daha kolay ayırt ederler ve sağlıklı karar almalarına imkan verecek daha fazla bilgiye sahip olurlar. Diğer bir deyişle fiyat istikrarı sürdürülebilir büyüme, ekonomik istikrar ve toplumsal refah için bir ön koşuldur. Merkez Bankası ve Finansal İstikrar Finansal istikrarı sağlamak amacıyla Merkez Bankası; finansal piyasaları izlemekte, Türk parasının hacim ve tedavülünü düzenlemekte, ödeme ve menkul kıymet transferi ve mutabakat sistemleri kurmakta, bu sistemlerle ilgili gerekli düzenlemeleri yapmakta, finansal sistemde istikrarı sağlayıcı ve para ve döviz piyasaları ile ilgili düzenleyici tedbirleri almaktadır. Banka, finansal istikrara ilişkin değerlendirmelerini şeffaflık ilkesi doğrultusunda, 2005 yılından itibaren yılda iki kez yayımlanmakta olan Finansal İstikrar Raporu aracılığıyla kamuoyu ile paylaşarak sisteme ilişkin kırılganlıklar ve riskler konusunda uyarılarda bulunmaktadır. 2002 yılına gelindiğinde modern bir para politikası stratejisi olan “enflasyon hedeflemesi rejimi” uygulamasına geçilmiştir. Örtük enflasyon hedeflemesinin uygulandığı 2002 - 2005 yılları arasında rejimin gerekli ön koşullarının karşılanmasına çalışılmış, Merkez Bankasının teknik ve kurumsal altyapısı güçlendirilmiş, tahmin modelleri geliştirilmiş ve veri seti genişletilmiştir. Bu süreçte Araştırma Genel Müdürlüğü, Araştırma ve Para Politikası Genel Müdürlüğü şeklinde yeniden yapılandırılmış, iletişim politikalarının etkinliğini sağlamak amacıyla İletişim Genel Müdürlüğü kurulmuştur. 2005 yılından itibaren politika kararlarının öngörülebilirliğinin artırılması amacıyla Para Politikası Kurulu toplantı tarihleri bir yılı kapsayan bir takvim çerçevesinde önceden açıklanmaya başlanmıştır. Tüm bu süreç sonunda 2006 yılında ise açık enflasyon hedeflemesi rejimi uygulanmaya başlanmıştır. Enflasyon Hedeflemesi Rejimi Enflasyon hedeflemesi; para politikasının fiyat istikrarını sağlamaya ve sürdürmeye yönelik olarak kurumsallaştığı bir para politikası rejimidir. Merkez bankaları bu rejimde, belirlenen ve ilan edilen enflasyon hedefine belirli bir süre sonunda ulaşacaklarını taahhüt etmekte, para politikası araçlarını sadece belirlenen hedefe ulaşmaya yönelik olarak bağımsız bir şekilde kullanmaktadırlar. Ülkemiz ekonomisinin özellikleri de dikkate alınarak çizilen açık enflasyon hedeflemesi rejiminin temel çerçevesine göre; Merkez Bankasının temel politika aracı kısa vadeli faiz oranlarıdır. Para Politikası Kurulu faiz kararlarını almak üzere en az ayda bir defa toplanmaktadır. Toplantılar iki aşamalı olarak düzenlenmektedir. İlk aşama, Merkez Bankası yetkilileri ve uzmanları ile Hazine Müsteşarlığı yetkililerinin katıldığı geniş katılımlı bir toplantıdır. İkinci aşama ise sadece Kurul üyelerinin katılımıyla gerçekleştirilmektedir. Bu aşamada görünüme ilişkin son değerlendirmeler yapılmakta ve oylama ile faiz kararı alınmaktadır. TEMEL GÖREV VE YETKİLER Madde 4- (25.4.2001 tarih, 4651 sayılı Kanun ile değiştirilen sekli) Bankanın temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Banka, fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisi belirler. Banka, fiyat istikrarını sağlama amacı ile çelişmemek kaydıyla Hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını destekler. Bankanın temel görev ve yetkileri sunlardır: I- Bankanın temel görevleri: a) Açık piyasa işlemleri yapmak, b) Hükümetle birlikte Türk Lirasının iç ve dış değerini korumak için gerekli tedbirleri almak ve yabancı paralar ile altın karsısındaki muadeletini tespit etmeye yönelik kur rejimini belirlemek, Türk Lirasının yabancı paralar karsısındaki değerinin belirlenmesi için döviz ve efektiflerin vadesiz ve vadeli alım ve satımı ile dövizlerin Türk Lirası ile değişimi ve diğer türev işlemlerini yapmak, c) Bankaların ve Bankaca uygun görülecek diğer mali kurumların yükümlülüklerini esas alarak zorunlu karşılıklar ve umumi disponibilite ile ilgili usul ve esasları belirlemek, d) Reeskont ve avans işlemleri yapmak, e) Ülke altın ve döviz rezervlerini yönetmek, f) Türk Lirasının hacim ve tedavülünü düzenlemek, ödeme ve menkul kıymet transferi ve mutabakat sistemleri kurmak, kurulmuş ve kurulacak sistemlerin kesintisiz islemesini ve denetimini sağlayacak düzenlemeleri yapmak, ödemeler için elektronik ortam da dahil olmak üzere kullanılacak yöntemleri ve araçları belirlemek, g) Finansal sistemde istikrarı sağlayıcı ve para ve döviz piyasaları ile ilgili düzenleyici tedbirleri almak, h) Mali piyasaları izlemek, ı) Bankalardaki mevduatın vade ve türleri ile özel finans kurumlarındaki katılma hesaplarının vadelerini belirlemektir. Bankanın temel yetkileri: a) Türkiye’de banknot ihracı imtiyazı tek elden Bankaya aittir. b) Banka, Hükümetle birlikte enflasyon hedefini tespit eder, buna uyumlu olarak para politikasını belirler. Banka, para politikasının uygulanmasında tek yetkili ve sorumludur. c) Banka, fiyat istikrarını sağlamak amacıyla bu Kanunda belirtilen para politikası araçlarını kullanmaya, uygun bulacağı diğer para politikası araçlarını da doğrudan belirlemeye ve uygulamaya yetkilidir. d) Banka, olağanüstü hallerde ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kaynaklarının ihtiyacı karşılamaması durumunda, belirleyeceği usul ve esaslara göre bu Fona avans vermeye yetkilidir. e) Banka, nihai kredi mercii olarak bankalara kredi verme islerini yürütür. f) Banka, bankaların ödünç para verme işlemlerinde ve mevduat kabulünde uygulayacakları faiz oranlarını, belirleyeceği usul ve esaslara göre bankalardan istemeye yetkilidir. g) Banka, mali piyasaları izlemek amacıyla bankalar ve diğer mali kurumlardan ve bunları düzenlemek ve denetlemekle görevli kurum ve kuruluşlardan gerekli bilgileri istemeye ve istatistiki bilgi toplamaya yetkilidir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Örgüt Yapısı Anonim şirket statüsünde kurulan Bankanın en üst organı Genel Kurul’dur. Pay sahipleri defterinde yazılı bulunan hissedarlar Bankanın Genel Kurulunu oluştururlar. Genel Kurul, her yıl Banka Esas Mukavelesi ile saptanan zamanda Merkez Bankası Başkanının başkanlığında toplanır. Her on hisseye sahip olan veya bu miktar hisseyi temsil eden kişi ya da kurum bir oy hakkına sahiptir. 2010 yılı itibarıyla Banka hisselerinin yüzde 54,74’ü Hazineye aittir. Merkez Bankası Başkanı (Guvernör) Bakanlar Kurulu kararı ile beş yıllık bir dönem için atanmakta olup, bu dönem bitiminde yeniden atanabilmektedir. Başkanın yüksek öğrenim görmüş, maliye, iktisat ve bankacılık alanlarında bilgi ve tecrübe sahibi olması şarttır. En yüksek icra amiri sıfatı ile Bankayı sevk ve idare eden Başkan, yurt içinde ve dışında Bankayı temsil etmektedir. Başkan, 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu hükümlerinin ve Banka Meclisince alınacak kararların yürütülmesini sağlamaktadır. Başkana yardımcı olmak üzere dört Başkan Yardımcısı atanmaktadır. Başkan Yardımcıları hukuk, maliye, ekonomi, işletme, bankacılık ve finans alanlarından birinde lisans veya lisansüstü öğrenim görmüş, yeterli bilgi ve deneyime sahip ve meslekleri ile ilgili olarak en az on yıl çalışmış kişiler arasından Başkanın önerisi üzerine müşterek kararla beş yıl süre ile atanmakta, bu sürenin sonunda yeniden atanabilmektedirler. Bankanın en yüksek karar organı Banka Meclisi’dir. Banka Meclisi, Genel Kurul tarafından seçilen altı üye ile Başkandan oluşur. Başkan, Banka Meclisinin başkanıdır. Banka Meclisi üyelerinin görev süresi üç yıldır. Her yıl Meclis üyelerinin üçte biri yenilenmektedir. Süreleri biten üyeler yeniden seçilebilmektedir. Toplantılar, Başkanın çağrısı ile en az ayda bir defa yapılmaktadır. Banka Meclisi, üyelerin en az üçte ikisinin katılımıyla toplanmakta ve mevcut üyelerin çoğunluğu ile karar vermektedir. Oyların eşitliği halinde Başkanın katıldığı tarafın teklifi kabul edilmiş sayılmaktadır. Başkan Yardımcıları, Banka Meclisi toplantılarına, oy hakları olmaksızın katılabilmektedir. Banka Meclisi; a) Para politikası stratejisi ve enflasyon hedefi doğrultusunda uygulanabilecek para politikasına ve kullanılabilecek para politikası araçlarına ilişkin kararların alınması, b) Tedavüldeki banknotların değiştirilmesine, tedavülden kaldırılmasına ve yok edilmesine ilişkin konularda düzenleme yapılması ve karar alınması, c) Açık piyasa işlemlerine, döviz ve efektif işlemlerine, reeskont ve avans işlemleri ile reeskont ve avans faiz oranlarına, zorunlu karşılıklara ve umumi disponibiliteye, diğer para politikası işlemleri ve araçlarına, ülke altın ve döviz rezervlerinin yönetimine ilişkin usul ve esasların tespiti ile gerekli düzenlemelerin yapılması, f) (Bilgi istemeye ve istatistiki bilgileri toplamaya iliksin usul ve esasların belirlenmesi, g) Şube açılması, muhabir temin edilmesi, temsilcilik ve büro kurulması ile Banknot Matbaasına ilişkin konularda düzenleme yapılması ve karar alınması, ı) Bankanın bütçesinin, yıllık faaliyet raporunun, bilanço, kar ve zarar hesaplarının ve Genel Kurul gündeminin hazırlanması, j) Sermayenin artırılmasına ve Esas Mukavelede değişiklik yapılmasına ilişkin olarak Genel Kurula öneride bulunulması, k) Bankanın idare, teşkilat ve hizmetleri ile personeline ilişkin olarak hazırlanan düzenlemelerin onaylanması, n) Bankanın personel kadrolarının onaylanması, o) Bu Kanunda Para Politikası Kurulu kararına bağlı konular dışında kalan, Başkanlık (Guvernörlük)ça inceleme ve onaya sunulacak sair hususlar hakkında karar alınması ve düzenleme yapılması, ile görevli ve yetkilidir. Denetleme Kurulu, Bankanın bütün İşlem ve hesaplarını denetlemektedir. Denetleme Kurulunun yönetme yetkisi olmayıp, görüşlerini yazılı olarak Banka Meclisine bildirmekte ve bir kopyasını da Başbakanlığa vermektedir. Kurul yıl sonunda muamele ve hesaplar hakkında hazırladığı raporu Genel Kurula arz etmektedir. Denetleme Kurulu üyeleri hissedarlar tarafından seçilmektedir. Görev süreleri iki yıldır. Para Politikası Kurulu, Başkanın başkanlığında, Başkan Yardımcıları, Banka Meclisince üyeleri arasından seçilen bir üye ve Başkanın önerisi üzerine müşterek kararla atanan bir üyeden oluşmaktadır. Kurulun toplantılarına Hazine Müsteşarı veya belirleyeceği Müsteşar Yardımcısı oy hakkı olmaksızın katılabilmektedir. Kurul temel olarak, fiyat istikrarını sağlamak amacıyla para politikası ilke ve stratejilerinin belirlenmesi ve para politikası stratejisi çerçevesinde Hükümetle birlikte enflasyon hedefinin belirlenmesi konularında görev ve yetkilidir. Para Politikası Kurulu; a) Fiyat istikrarını sağlamak amacıyla para politikası ilke ve stratejilerinin belirlenmesi, b) Para politikası stratejisi çerçevesinde Hükümetle birlikte enflasyon hedefinin belirlenmesi, c) Para politikası hedefleri ve uygulamaları konusunda belirli dönemler itibarıyla raporlar hazırlayarak Hükümetin ve belirleyeceği esaslar doğrultusunda kamuoyunun bilgilendirilmesi, d) Hükümetle birlikte Türk Lirasının iç ve dıs değerini korumak için gerekli tedbirlerin alınması ve yabancı paralar ile altın karsısındaki muadeletini tespit etmeye yönelik kur rejiminin belirlenmesi, ile görevli ve yetkilidir. Yönetim Komitesi, Başkanın başkanlığı altında Başkan Yardımcılarından oluşmaktadır. Başkanın başkanlık edemediği hallerde, belirleyeceği Başkan Yardımcısı Yönetim Komitesine başkanlık etmektedir. Yönetim Komitesi, temel olarak Bankanın idare, teşkilat ve hizmetlerine ilişkin yönetmelikleri hazırlamak ve Banka işlemlerinde eşgüdümü sağlamak gibi görevlerden sorumludur. Banka, Genel Müdürlükler şeklinde örgütlenmiş olup, Bankada 2011 yılı itibarıyla 15 Genel Müdürlük bulunmaktadır. Bu birimler kendi görev alanları ile ilgili işlemleri yürütmekle sorumludurlar. Banka, yurt sathında ise Şubeler biçiminde örgütlenmiştir. Yurt çapında 21 şube bulunmaktadır. Yurt içi birimlerin yanı sıra, Merkez Bankasının, Frankfurt, Londra, New York ve Tokyo’da Temsilcilikleri bulunmaktadır. Yurt dışı temsilcilikleri, kendi bölgelerine giren ülkelerin ekonomik ve mali durumlarını izlemekte ve Başkanlıkça verilen talimatlar dahilinde Bankayı temsil etmektedir. TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI PİYASALARI Genel olarak bir ekonomide dört temel hedef vardır. Bunlar; Kaynakların tam olarak istihdamı, Sürdürülebilir bir ekonomik büyüme, Fiyat istikrarının sağlanması ve sürdürülmesi, Ödemeler dengesindeki istikrarın sağlanması. Bu temel ekonomik hedefler için maliye ve para politikaları koordineli olarak uygulanır. Sadece maliye politikası ya da para politikası ile bu hedeflerin sağlanması mümkün değildir. Çünkü bu hedefler birbirleri ile çatışan, çelişen hedeflerdir. Örneğin, Merkez Bankası düşük enflasyon oranı veya güçlü bir TL'yi hedeflediği anda bunun kısa dönem maliyeti işsizlik oranının artması ve ekonomik büyüme hızının düşmesi olabilmektedir. Hedeflerin birbiri ile çatışması, para ve maliye politikası uygulamaları konusunda zamanla yeni oluşumların doğmasına neden olmuştur. Para politikası uygulamalarının Merkez Bankacılığı anlamında gelişimine bakıldığında, kabaca 1970 öncesi, 1970-80 dönemi ve 1990 sonrası olarak üç döneme ayrılabilir. 1970 öncesi dönemde, ekonomi politikalarının asıl olarak maliye politikaları çerçevesinde oluşturulduğu, para politikalarının ise yukarıda sayılan temel hedeflere ulaşılmasında maliye politikalarını destekleyici bir unsur olarak görüldüğü gözlemlenmektedir. Ancak, özellikle 1970’li yılları başında petrol krizinin etkisiyle petrol fiyatlarının aşırı yükselmesi ve Merkez Bankalarının bu dışsal şokun ülke ekonomileri üzerindeki olumsuz etkilerini gidermek amacıyla gevşek para politikaları izlemeleri sonucu birçok ülkede enflasyonist bir sürecin yaşanması ve bu sürecin olumsuz etkilerinin birçok alanda hissedilmesi nedeniyle, Merkez Bankalarından beklentiler değişmeye başlamıştır.Bu süreçte, para politikalarının yukarıda sayılan hedeflerin hepsini dikkate alarak düzenlenmesinin para politikasının etkinliğini zayıflattığı, üstelik özellikle ekonomik kalkınmaya destek olması amacıyla oluşturulan para politikalarının uzun dönemde hem ekonomik kalkınmaya beklenen desteği sağlamadığı, hem de enflasyonist bir sürece yol açtığı genel kabul görmeye başlamıştır. Literatürdeki çeşitli çalışmalar, bir ülkedeki üretim düzeyinin, o ülkenin potansiyel üretim düzeyine ulaşması halinde, gevşek para politikalarının, diğer bir deyişle faizlerin yapısal göstergelerin gerektirdiği seviyelerin altında kalmasının üretim ve istihdam üzerindeki olumlu etkilerinin çok kısa süreli olduğunu, bu politikaların orta ve uzun vadede üretim ve istihdam üzerinde fazla etkili olamadığını ve sadece enflasyona yol açtığını göstermektedir. Bu çalışmalarla, 1970’ler ve 1980’lerde yaşanan gelişmeler, Merkez Bankalarının üretim ve istihdama katkılarının ancak ve ancak fiyat istikrarını gözeten politikalarla olabileceğini göstermiştir. Özellikle 1980’lerden itibaren Merkez Bankası politikaları açısından fiyat istikrarı asıl hedef olarak ön plana çıkmıştır. Bu çerçevede, Merkez Bankaları kanunları değiştirilerek, genel olarak Merkez Bankalarının asıl ve çoğu kez tek görevinin fiyat istikrarının sağlanması ve sürdürülmesi olduğu kabul edilmiştir. Modern Merkez Bankacılığı anlayışındaki değişmelerin bir uzantısı olarak, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ndan (TCMB) beklentiler de zaman içinde değişmiş, 14 Ocak 1970 tarih, 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu muhtelif tarihlerdeki düzenlemelerin ardından son olarak 25 Nisan 2001 tarih, 4651 sayılı Kanun ile yeniden düzenlenerek, TCMB’nin temel amacının fiyat istikrarını sağlamak olduğu ve bu amaca ulaşmak için uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisinin belirleyeceği hususları hüküm altına alınmıştır. 1. Para Politikası Uygulamaları Genel olarak, iki tür para politikası stratejisi vardır: 1) Ara Hedefleme, 2) Doğrudan Enflasyon Hedeflemesi Ara hedefleme stratejisinde Merkez Bankası kamuoyuna enflasyonla mücadele için belirlediği ara hedefi ilan eder ve araçlarını ara hedefi tutturmaya yönelik olarak oluşturur. Enflasyonun doğrudan kontrol edilebilir bir olgu olmaması nedeniyle, enflasyon üzerinde etkide bulunabilmek için enflasyonu etkileyen, ara hedef niteliğinde değişkenleri kontrol etmek gerekmektedir. Ara hedefler, nihai hedefle istikrarlı ilişkisi olan, aktarım mekanizmasında belirleyiciliği tespit edilen ve Merkez Bankasının kontrol edebildiği değişkenlerden oluşmaktadır. Doğrudan enflasyon hedeflemesi stratejisine göre belirlenen enflasyon hedefi, Merkez Bankasının temel politika hedefidir. Bu stratejide Merkez Bankası herhangi bir ara hedef ilan etmez. Para politikası, enflasyon tahminlerinin ve beklentilerin hedeflenen enflasyondan sapmasına göre yönlenir. Enflasyon hedeflemesi yalnızca bir enflasyon öngörüsü açıklamak değil, Merkez Bankasının para politikası araçlarını sadece enflasyon hedefine yönelik olarak kullanacağını taahhüt ettiği bir para politikası uygulama biçimidir. Para politikası tasarımlarında temel kısıt, sermaye hareketleri serbest iken hem faiz oranları hem de döviz kurunun kontrol edilemeyeceğini vurgulayan “İmkansız Üçlü” prensibine dayanmaktadır. Bu anlamda, faizlerin kontrol edilmeye çalışıldığı bir stratejide kurlar piyasa koşulları tarafından belirlenirken, kurların kontrol edilmeye çalışıldığı stratejilerde de Merkez Bankasının faizler üzerindeki belirleyiciliği buharlaşmaktadır. 2006 yılı başında enflasyon hedeflemesi rejimine geçilmesiyle birlikte, Para Politikası Kurulu para politikası kararlarında “tavsiye veren” konumdan “karar alıcı” konuma geçmiştir. Diğer taraftan, para ve kur politikası yıllık raporunun yanısıra, 2006 yılında üç ayda bir yayımlanmaya başlanan Enflasyon Raporu, para politikasının temel iletişim aracı olmuştur. TCMB, enflasyon hedeflemesi rejiminde temel para politikası aracı olarak kısa vadeli faiz oranlarını kullanmakta, bu anlamda gecelik faiz oranlarını belirlemektedir. Araçlar ve Bünyesindeki Piyasalar Merkez Bankasının hedefe ulaşmak için kullanabileceği para politikası araçları ve araçları uygulama yöntemleri aşağıda özet olarak yer almaktadır. Bu araçlar özetle: 1) Açık Piyasa İşlemleri (Open Market Operations) 2) Döviz Müdahaleleri, Alım-Satımları (İhale) 3) Reeskont Penceresi İşlemleri 4) Zorunlu Karşılıklar 1. Açık Piyasa İşlemleri Açık piyasa işlemleri (APİ), para politikası uygulaması çerçevesinde, merkez bankalarının kısa vadeli faiz oranlarının belirlenen düzeylerde oluşmasını sağlamak ve finansal piyasalardaki likiditeyi etkin bir şekilde düzenlemek amacıyla, menkul kıymet alım ve satımı ile para piyasası işlemleri yapmasıdır. Banka, piyasadaki likidite açığı veya fazlasının geçici olduğu koşullarda repo ve ters repo işlemlerine başvurmakta, ayrıca likidite senetleri ihraç edebilmektedir. Merkez Bankası açısından repo işlemi, menkul kıymetlerin belirli bir süre sonunda geri satım vaadiyle alınarak piyasaya geçici olarak para verilmesini; ters repo işlemi ise menkul kıymetlerin belirli bir süre sonunda geri alım vaadiyle satılarak piyasadan geçici olarak para çekilmesini ifade eder. Repo: Likidite sıkışıklığında piyasanın kısa vadede, geçici süre için fonlanmasıdır Ters Repo: Piyasadaki likidite fazlalığının geçici süre için piyasadan çekilmesidir. Bu işlemlerin yanı sıra, piyasada kalıcı likidite sıkışıklığının olduğu durumlarda menkul kıymetlerin doğrudan alımı, piyasada kalıcı likidite fazlasının olduğu durumlarda ise doğrudan satımı işlemi yapılmaktadır. Bankalararası para piyasası işlemleri de APİ kapsamındadır. Para politikası uygulamasında önemli bir işleve sahip olan bu piyasada Merkez Bankası, önceden ilan ettiği faiz aralığında işlem yaparak piyasa faizlerinin bu aralıkta seyretmesini sağlamaktadır. Ayrıca, Merkez Bankası bu piyasada gerektiğinde son kredi mercii işlevini yerine getirmektedir. Gerekli durumlarda para politikasının etkinliğini ve esnekliğini artırmak amacıyla Türk parası depo (vadeli mevduat) alım veya satım ihaleleri düzenlenebilmektedir. TCMB açık piyasa işlemlerini iki birim aracılığı ile gerçekleştirir. Bunlar; Açık Piyasa İşlemleri Müdürlüğü ile Para Piyasaları Müdürlüğüdür. Açık piyasa işlemleri, yalnızca para politikası amaçları için yürütülür ve Hazineye, kamu kurum ve kuruluşları ile diğer kurum ve kuruluşlara kredi amacıyla yapılamaz.” Merkez Bankaları, para politikasının hedefleri çerçevesinde, para arzının ve ekonomideki likiditenin etkin bir şekilde düzenlenmesini sağlamak amacıyla açık piyasa işlemleri (APİ) yapmaktadır. Açık piyasa işlemleri, günümüz Merkez Bankacılığının en etkin para politikası aracıdır. Bu uygulamada faiz oranları ve işlem miktarı Merkez Bankasının insiyatifindedir. Uygulama başarısı için finansal piyasaların gelişmiş, ikincil piyasanın derinleşmiş olması gerekir. 3. Döviz ve Efektif İşlemleri Döviz ve efektif işlemlerine ilişkin hükümler, TCMB Kanunu’nun temel görev ve yetkileri düzenleyen 4’üncü maddesinde yer almaktadır: “Madde 4-b: Hükümetle birlikte Türk Lirasının iç ve dış değerini korumak için gerekli tedbirleri almak ve yabancı paralar ile altın karşısındaki muadeletini tespit etmeye yönelik kur rejimini belirlemek, Türk Lirasının yabancı paralar karşısındaki değerinin belirlenmesi için döviz ve efektiflerin vadesiz ve vadeli alım ve satımı ile dövizlerin Türk Lirası ile değişimi ve diğer türev işlemlerini yapmak.” Diğer taraftan, Kanun’un 53’üncü maddesi altın ve döviz ile ilgili işlemleri düzenlemektedir: “Madde 53-a: Banka, uyguladığı para politikası çerçevesinde, Türk Lirasının yabancı paralar karşısındaki değerini belirlemek amacıyla, döviz ve efektiflerin vadesiz ve vadeli alım ve satımı ile şartları önceden belirlenmek suretiyle dövizlerin Türk Lirası ile değişimi ve diğer türev işlemleri yapabilir.” Yukarıdaki maddelere göre kur rejimi, TCMB ve Hükümet tarafından ortaklaşa belirlenirken, kur rejimi çerçevesindeki kur politikası, diğer bir deyişle döviz alım ve satım kararları TCMB yetkisindedir. TCMB, Şubat 2001 tarihinden itibaren dalgalı kur rejimi çerçevesinde kur politikasını uygulamakta ve kurlara, aşırı dalgalanma dışında, müdahale etmemektedir. Dalgalı kur rejimi, enflasyon hedeflemesi rejiminin ve mevcut para politikası tasarımının temel dayanak noktalarından biridir. Dalgalı kur politikası uygulamasında TCMB tarafından belirlenen herhangi bir kur hedefi bulunmadığı için, döviz müdahaleleri, alım ve satımları seviyeye değil, aşırı oynaklığa yönelik olmakta, para politikası aracı olarak kullanılmamaktadır. Bununla birlikte, TCMB, yüksek düzeydeki kamu borç servisi, maliyeti yüksek döviz yükümlülükleri ve güven tesisi için rezerv biriktirme yoluna gitmekte, döviz arzının arttığı dönemlerde döviz rezervlerini ılımlı bir biçimde arttırmak için günlük döviz alım ihaleleri düzenlenmektedir. Döviz alım ihalelerinin yanısıra, döviz piyasasında derinliğin kaybolmasına bağlı olarak sağlıksız fiyat oluşumları gözlenmesi durumunda döviz likiditesini destekleyerek döviz piyasasının sağlıklı çalışmasını sağlamak amacıyla döviz satım ihaleleri yoluyla piyasaya döviz likiditesi sağlanabilmektedir. 4. Reeskont Penceresi Reeskontun kelime anlamı tekrar iskontodur. Reeskont, ticari bankaların iskonto ettikleri bir senedi, likidite sağlamak amacıyla merkez bankasında yeniden iskonto etmeleri anlamına gelmektedir. Bu işlemler için merkez bankası tarafından uygulanan faize ise reeskont oranı denilmektedir. Reeskont penceresine ilişkin düzenleme, TCMB Kanunu’nun 5’inci kısım, 1’inci bölümde yer alan “Kredi müesseseleriyle işlemler”de, “Senet ve vesikaların reeskonta ve avansa kabulü” başlıklı 45’inci maddesinde yer almaktadır: “Madde 45: Banka, muteber saydığı asgari üç imzayı taşımak ve vadelerine en çok 120 gün kalmış olmak şartıyla ve kendi belirleyeceği esaslar dahilinde bankalar tarafından verilecek ticari senet ve vesikaları reeskonta kabul edebilir. Reeskonta kabul edilecek ticari senet türleri ve diğer koşullar Bankaca belirlenir. Bu madde gereğince verilecek kredilerin en yüksek sınırı ve kredi türlerine göre limitleri, para politikası ilkeleri göz önünde tutulmak suretiyle Bankaca belirlenir. Banka reeskonta kabul edebileceği senetler karşılığında avans da verebilir.” TCMB, 1990’lı yılların başına kadar, ekonominin üretim kapasitesinin artırılabilmesi için birçok sektöre yatırım, tevsii (varolan fabrikaları genişletme, geliştirme) ve işletme kredileri ile ihracatı teşvik kredileri vermiştir. Ancak, son yıllarda modern Merkez Bankacılığı anlayışı çerçevesinde, uzun bir süredir bankacılık sisteminin açık piyasa işlemleri ile fonlanması nedeniyle, reeskont kredisi kullandırılmamaktadır. 5. Zorunlu Karşılıklar Zorunlu karşılıklara ilişkin yetki TCMB Kanunu’nun “Para-kredi konusunda Bankanın görev ve yetkileri” başlıklı 40’ıncı maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; “Madde 40 II: Bankalar ve elektronik ödeme araçlarını çıkaran kuruluşlar da dahil olmak üzere Bankaca uygun görülecek diğer mali kuruluşlar, Banka nezdinde açılacak hesaplarda yükümlülükleri esas alınarak, nakden zorunlu karşılık tesis ederler. Zorunlu karşılığa tabi yükümlülüklerin kapsamı, zorunlu karşılıkların oranı, tesis süresi ve bu yükümlülükler için tesis edilen karşılıklara gerektiğinde ödenecek faiz oranı, mevduat veya katılım fonlarından olağanüstü çekilişler ile birleşme, devir ve bölünme hallerinde yapılacak işlemler de dahil olmak üzere uygulamaya yönelik her türlü usul ve esaslar Bankaca belirlenir.