D01777c1s4y1999.pdf 22.02.2010 18:11:38 Page 60 (1, 2) EKEVAKADEMİ DERGiSi c. 1 sy. 4 (Mayıs 1 9 9 9 1 - - - - - - - - - 113 DiNi PRATiKLER, NEFS MUHASEBESi VE ALLAH ŞUURU Yrd. Doç. Dr. Faruk KARACA (*) İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özellik, akıllı bir varlık olması yani düşünebilme ve buna bağlı olarak bir takım değerlendirmeler yapabilme kabiliyetldir. Hem maddi hem de manevi özellikleri bünyesinde bir arada bulunduran insan, maddi özelliklerinden dolayı bir taraftan maddi aleme yani dünyaya bağlıyken, diğer taraftan ruhi özelliklere sahip olduğu için mana alemine bağlıdır. Maddi ihtiyaçlar ve bunlann tatmini neticesinde insanın biyolojik bünyesinde meydana gelen olumlu veya olumsuz dururrılann, manevi hayat üzerinde inkar edilemez etkilere sahip olduğu bilinen· bir gerçektir. Aynı şeyler manevi ve psikolojik ihtiyaçlar için geçerlidir ı. Bu farklı ihtiyaçlan temin ve tatmin etmenin ise insan hayatında önemli bir yer işgal ettiği inkar edilemez bir hakikattir. Ancak bu farklı ihtiyaçlann tatmin edilmesinde dengenin nasıl sağlanacağı konusunun önemli bir problem olduğu söylenebilir. Zira maddi ihtiyaçlar ekseninde yaşanan hayat manevi boyutu akamete uğratabileceği gibi, maddi ihtiyaçlann tamamen elemine edilmesi de aynı sonucu doğurabilmektedir. Yani insanın biyolojik ve psikolojik bünyesinin aşın durumlara uygun olmadığı ortadadır. Ancak özellikle se mavi dinlerde Allah tarafından insanlara gönderilen prensiplerde, insanın bu iki yönüne de hitap edildiğini, maddi boyutun ihmal edilmeden manevi boyutun biraz daha ön planda tutulduğunu söylemek mümkündür. Mesela K. Kerim, insanın yaratılış maksadı Allah'a ibadet etmek şeklinde ortaya koymaktadır2. Bazı alimler ise mevzubahis ayeti, Allah'ı tanımak3 şeklinde yorumlamışlardır4. "Allah'ın sana verdiğinden ahiret yurdunu iste, dünAtatürk Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi. Krş. Wulf, David M. Psychology of Religion (Classic and Contemporary), John Willey & Sons, ınc. Second Edition, New York, 1997, s. 49-50; Arrnaner, Neda, Inanç ve Hareket Bütünlüğü Bakımından Din Terbiyesi, MEB Basımevi, lstanbul1967, s. 17-18; Yaparet Recep, Dua: Psikolojik Bir Yaklaşım, lzmir 1995, s. 14; Topçu, Nurettin, Din Psikolojisi Bahisleri, Yayına Haz. Vahit lmamoğlu, Erzurum, 1995, s. 13. 2) Bk. lariyııt, 51/56. 3) Fahreddin Razi, Tefsir-i Kebir, Ter. S. Yıldınm, L. Cebeci, S. Kılıç, C.S. Doğru, Akçağ Yayınlan, Ankara 1995, XX, 398. 4) Hz. Peygamberin bir hadisi kudside "Ben gizli bir hazine idim; dolayısıyla bilinmek, tanınmak istedim" dediği rivayet edilmiştir. Bk. Buhari, Ebu Abdullah Muhammed b. !smail, es-Sahih, el-Mektebetü'l-lslall)\YYe, Istanbul, tarihsiz, Ezan, 148. 1) '•.t .ı ' ·~~ ~· ·.ı D01777c1s4y1999.pdf 22.02.2010 18:11:38 Page 61 (1, 1) 114/ Yrd. Doç. Dr. Faruk KARACA-----EKEVAKADEMi DERGİSİ yadanda nasibini unutma5" ayetide insanın maddi boyutunun ihmal edilmemesi gerektiğine işaret etmektedir. Her iki ayet de insanın yaratılış vazifesini yerine getirebilmesi için, insanda manevi unsurun ön planda olması gerektiğini düşündür­ mektedir. Zira manevi unsurun hakim olmadığı bir canlının, Tann ile ilişki kurmaya ve onu tanımaya çalışması düşünülemez. Bu makalede biz, mevzubahis özelliklere sahip olan insanın Tann ile kurmuş olduğu ilişkiyi şekillendirmede etkili olan faktörlerden; dini pratikler, nefs muhasebesi ve neticede ulaşılmaya çalışılan Allah şuurunun, dini hayata olan etkileri ve icra etmiş olduklan fonksiyonlar üzerinde durmaya çalışacağız. Insanın yaratılmasında Allah'ın insana kendi ruhundan üflemesinin6 esas esprisinin, kendi özelliklerinin insani ölçüler içerisinde insanlarda da bulunmasını istemesi şeklinde değerlendirilmesi mümkündür. Bu bağlamda Allah'ın ilim sıfatı ile insanı ilimler, daha doğrusu insanın ilim yapma potansiyeli arasında da bir paralellik kurulabilir. Böylece ilim yapma potansiyeline sahip olan insanın, ilim yapabileceği çok çeşitli alanlar oluşmuştur. Astronomiden coğrafyaya, tıptan zoolojiye, fizikten ekolojiye kadar çok çeşitli alanlarda ilim yapabilen insanın, kendi fiilierinin bilgisine sahip olmaya çalışması da ilmi bir disiplinin doğması sonucunu doğurmuştur. Zira modem psikoloji, insaniann niçin ve nasıl davrandıklannı ortaya koymak amacıyla ortaya çıkmıştır7. Bu bağlamda özellikle insan davranışının nedenlerini anlama ve açıklama çabasında din ile psikoloji bilimi müşterek bir konuyu paylaşmak­ tadır. Zira dinler insaniann doğuştan getirmiş olduklan özellikleri hakkında tanıtıcı bilgiler vermekte ve bu özellikler muvacehesiride insaniann nasıl davranması gerektiğini ortaya koymaktadır. Nitekim dinlerin insaniann ruh! özellikleri hakkında vermiş olduğu bilgiler ile modem psikolojinin ortaya koyduğu tecrubl veriler çoğu zaman paralellik arzetmektedir. Bu bağlamda psikoloji insan davranışının nedenini açıklama çabasında din! inançlan bağımsız bir değişken olarak kullanmaktadır. Zira din! tutumlar, insanın diğer tutumlanyla karşılaştınldığı zaman merkezileşme ve diğer bütün tutumlan etkileyebilme potansiyeline sahip tutumlardır. Bu açıdan din! inançlar, insanın hayat felsefesinin oluşmasını doğrudan etkilemektedirler. Davranışlan din! inançlanndan etkilenen (dini açıdan etkilenmesi gereken) insanın, dini inançlan içselleştirme süreci ve inanç-davranış bütünlüğüne baktığımızda şu manzarayı görmek mümkündür. 5) 6) 7) . .. Bkz. Kasas, 28/77. Bk. Hicr, 15/28-29. Bk. Baymur Feriha, Genel Psikoloji, lnkılap ve Aka Yayınlan, Ankara 1969, s. 5; Cüceloglu, Do, fjan, Insan ve Davranışı, Remzi Kitabevi, 8. Basım, Istanbul 1998, s. 22-25; Atkinson R.L.; Atkinson, R.C. & Hilgard, E.R., Psikolojiye Giriş, Çev. K. Atakay, M. Atakay & A. Yavuz, Sosyal Yayınlar, Istanbul, 1995. 1, 4, 14-15; Arkonaç, Sibel Ayşen, Psikoloji, Alfa Yayınlan, Istanbul 1998, s.2 . D01777c1s4y1999.pdf 22.02.2010 18:11:38 Page 61 (1, 2) D.İNi PRA1İKLER, NEFS MllliASEBESi VE ALLAH ŞUURU---- 115 Diniaçıdan dünyaya gönderiliş nedeni ve hangi şeyleri yapması ya da yapmakendisine bildirilen insanın, belli aralıklarla kendisini bu kıstaslara vurup değerlendirmeler yapması, dindarlığı ve davranışlanyla ilgili bilgisinin körelmemesi ya da gelişmesi için zorunludur. Yani insanın ne yapbğını bilmesi hem dinj hem de psikolojik açıdan oldukça önemlidir. Mesela eğitimde yapılan ölçme ve değerlendirme, öğrencilerin kendilerinden beklenilen hedef davranışlara ulaşıp ulaş­ madıklannı tespit etmek için başvurulan bir yöntemdir ve ölçme-değerlendirme yapılmayan hiçbir eğitim sistemi yoktur. Çünkü ölçme ve değerlendirme her şeyden önce eğitim sistemi için dönüt bilgi (feed-back)S üretme, yani eğitim sistemi ürünlerinin (bilgi, beceri, tutum) eksik, doğru ve üstün yönlerini bildiren, geleceğe ışık tutan bilgiler ortaya koymaktadır. Ahiret hayabna matuf olmak üzere insaniann bu dünyadaki seküler ve uhrevl faaliyetlerini düzenleyen sistem olarak dinln de böyle bir yönteme ihtiyacı vardır. Ancak buradaki farklılık, dinin insanın hedef davranış­ lanyla ilgili dönüt bilgi veren bu ölçme ve değerlendirme yöntemini, insanın içine yerleştirerek hedefe varmak istemesidir. Muhakkak ki zahiri alemde dinln de koyduğu kanunlan çiğneyenleri kendi kıstaslan çerçevesinde cezalandırması ve buna ilaveten ahiret hayabndaki cezalada tehdit etmesi, prensiplerine uyanlan da mükafatlandırması yani zahiri manada bir ölçme ve değerlendirme yapması mevzubahistir. Ancak bu değerlendirme daha çok madde aleminde meydana geldiği için zahiren olmaktadır. Zira hem dini hem de psikolojik açıdan gerçek tutum değişimi insanın iç dünyasında meydana geldiği için, insanın kendisini yine kendisinin ölçmesi ve değerlendirmesi hem davranış bütünlüğü hem de dindarlığı açısından hayati bir önem taşımaktadır. Zira kendi vicdanıyla baş başa kalan insan, ne kendisini ne de Tannyı aldatamayacağını bilir ve daha gerçekçi olur. ması gerektiği İnsanı kendi fiilierinin bilgisine ulaşbracak en etkili yöntem ise nefs muhasebesi, yani zaman zaman insanın kendi fiilieri hakkında düşünmesidir. Her dinde ortak olarak bulunan unsurlardan birisi olan ibadetler9 ise, nefs muhasebesinin hem sonucu hem de sebebi olarak değerlendirilebilir. Zira nefs muhasebesi insanı ibadetlere yönelttiği gibi, ibad~tler de insanı nefs muhasebesine yöneltmektedir. Yani her ibadet insana kendi görev ve sorumluluklannı habrlatmakta, onu bir nefs muhasebesine yönlendirmektedir. Bu bağlamda şunu da ifade etmek gerekir ki, bilinçli bir şekilde ve inanarak yaşanan ve içinde dini bir renk bulunan her eylemin ibadet olarak değerlendirilmesi mümkündüriO. Meseleye bu açıdan bakıldığında Hz. Peygamberin bir hadisineli dayanılarak, şehadetle birlikte, namaz, oruç, zekat ve hac iba8) Bk. Başaran, 1. Ethem, Egitim Psikolojisi, Gül Yayınevi, Ankara 1996, s. 218. 9) Krş. Ya~, Kerim, "Din Psikolojisinin Araşbrma Alanlan", Atatürk Ü.I.F. Dergisi, Sayı: 5, Erzurum, 1982, s. 88; Peker, Hüseyin Din Psikolojisi, Sönmez Matbaa ve Yayınevi, Samsun 1993, s. 23. 10) Krş. Peker, Din Psikolojisi, s. 67. ll) Bk. Buhaıi, Muhammed b. !smail, es-Sahih, Mektebetü'l-lslamiyye, Istanbul (tarihsiz), lman, 27. ;· .1 ~ ' -~:·.ı D01777c1s4y1999.pdf 22.02.2010 18:11:38 Page 62 (1, 1) 116/ Yrd. Doç. Dr. Faruk KARACA-----EKPVAKADEMi DERGİBİ detlerinin, İslam dininin şartlan olarak ortaya konmasının, yanlış olmasa da eksik olduğunun altını çizmek gerekir. Zira bu şekilde bir din tarifi, din kavrainının ifade ettiği manayı daraltmaktadır. Bu manada Allah'ın Kur'an'da yapılmasını emrettiği şeylerin tümünü yapmak ve yapılmamasını ernrettiği şeylerin tümünden kaçınma­ nın, İslam'ın şartı olarak ortaya konulması daha doğru gibi görünmektedir. Aksi halde İslam dininin, sadece yukanda isimleri zikredilen ibadetlerden ibaret olduğu gibl bir anlam ortaya çıkar ki, bu anlayış inanç ve ibadetlerin insan hayatının diğer safhalanyla kuracağı ilişkileri zayıflatabilir12. Yukanda bahsedilen ibadetlerin İslam di~inin şartı olarak emiaşılması hatalı olduğu gibi, herhangi bir dinde ibadetlerin sı­ nınnı yalnızca farz olarak bildirilen ibadetlerle daraltmak da doğru değildir. Zira arnellerde esas kabul edilen niyet13, kutsal kabul edilenin, insan şuurunda canlanmasından başka bir şey değildir. Niyet aynı zamanda ibadetleri adetten ayıran temel unsur olduğu için, niyetsiz yapılan ibadetler, gerçek ibadet olarak kabul edilmemektedir. İşte bundan dolayı, zihninçle Kutsal veya Kutsalla ilgili diğer kavramlar canlılığını koruduğu müddetçe, inanan insan, formal biribadetin içerisinde olmasa da psikolojik olarak bir ibadetin içerisinde demektir. Nitekim din, psikolojik olarak "ferdin mukaddes olanla kurduğu ruhsal bir ilişki" olarak tanımlanmaktadır14. K. Kerim de ibadetlerin sadece formal ibadetlerle sınırlandınlamayacağını vurgulamaktadır. Mesela bir ayet-i kerimede "Namazı bitirince de, ayakta, otururken ve yanınız üzerine yatarken (daima) Allah'ı anın15" buyurularak, formal ibadetlerin haricinde geçen zamanlarda da insaniann ibadet halinde olabilecekleri belirtilmiş­ tir. Yine A'raf suresi 205. ayette ise Allah'ı anmanın yani zihinde Allah şuurunu canlandırmanın sınırlan çizilmiştir. Bu sınırlar da; kendi kendine (bir başkasının zoruyla değil), istekli bir şekilde, yalvararak (kendinin aciz bir varlık olduğunu kabul ederek) inandığı varlığın büyüklüğünü itiraf etmek, kendi ihtiyaçlan için ondan isternek ve kulluk görevlerini yerine getirmediği takdirde .başına gelebilecekleri düşü­ nüp korkmaktır. Bu bağlamda insan, günahkar olsa bile bu şuur haliyle dua, ibadet, zikir, ayin ve diğer din! pratikler vasıtasıyla kendini topariama ve ıslah etme imkanı bulabilir16. Nitekim suçluluk ve günahkarlık hissi de bir bakıma Allah şuurunun canlanmasına vesile olmakta ve bazen eski halinden daha kuwetli bir dindarlığın oluşmasını kolaylaştırmaktadır. Dinlerde tevbeye verilen önemin nedenlerinden bi- .; 12) Krş. Bayraktar, Mehmet, ls/am lbadet Fenomono/ijisi, Akçag Yayınlan, Ankara, 1987, s. 7. 13) Bk. Buhaıi, Bedu'l-vahy, 1. 14)·Bk. Yavuz, Din Psikolojisinin, s. 87; Yaparel, Dua: Psikolojik Bir Yaklaşım, Dokuz Eylül Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi, !zmir 1995, s. 7. 15) Bk. Nisa 4/103 . 16) Bk. Hökelekli, Hayati, Din Psikolojisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınlan, Ankara 1993, s. 114. D01777c1s4y1999.pdf 22.02.2010 18:11:38 Page 62 (1, 2) DİNi PRAtiKLER, NEFS MUHASEBESi VE ALLAH ŞUURU---- 117 risi de bu olsa gerektir. Zira tevbe sadece bağışlanmaya açık bırakılan bir kapı değil, din! hayatın motivasyon kaynaklarından birisi olarak değerlendirilmektedirl7. hem bir ibadet hem de diğer ibadetlerin motivasyon kaynağı olamümkün olari nefs muhasebesi, Jung'a göre içedönüklük ve ayırdedici bir etkinlik olarak, kişinin kendi psikolojisini her türlü anlama çabasında kaçınılmaz bir unsurdur. Zira ona göre nefs muhasebesi, kişinin aksiyonlannı hangi faktörlerin belirlediğini görmesini sağlayan bir şeydirls .. Ancak genellikle insanın aksiyonlannı hangi faktörlerin belirlediği, yine kendisinin doğru bir şekilde değer­ lendirdiğini söylemek hayli zordur. Çünkü çeşitli nedenleiden dolayı ilgi odağı olarak daha çok somut dünyaya yönelen insan, çoğunlukla yapısındaki manevi boyutu, maddi şeylerle maskelerneye çalışmakta, ruhsal ihtiyaçlarını maddesel tatmin vasıtalanyla doyurmaya çabalamaktadır. Bazen bu maskeleme mekanizması o kadar sık ve kaliteli bir şekilde kullanılmaktadır ki, Kutsalla olan ilişki tamamen ortadan kalksa bile insan bunun tam aksi bir kanaate ulaşabilmekte, yani sahte bir kimlik sahibi olabilmektedir. Bu şekilde bir şuur haliyle yaşayan insanın, bu sahte kimlikten sıynlıp kendisi hakkında doğru bir kanaate ulaşmasının ise, ancak nefs muhasebesi ile mürnkUn olabileceği kanaatindeyiz. Bu rak bağlamda değerlendirilmesi Esasen dinm insan fiilieri açısından temel olarak iki fonksiyon icra ettiğini söylemek mümkündür. Bunlardan biri, inanan insanın Allah ile olan ilişkisini düzenlemesi, diğeri de fiziki ve sosyal çevre ile insan arasındaki ilişkiyi tanzim etmesidirl9. Bunlardan birincisi aynı zamanda ikincisinin de temel şartı ve motivasyon kaynağı pozisyonundadır. Bunlan inanç ve amel olarak da ikiye ayırabiliriz. Şöyle ki niyet olmadan ibadetin hiçbir manasının olmadığı gibi, din! açıdan iman olmadan arnelin {ibadetler dışındaki arneller de dahil olmak üzere) de hiçbir manası yoktur. İma­ nın bu konudaki ehemmiyeti, arnellere yön vermesi noktasında kendini göstermektedir. Bu bağlamda din! inanç, oluşturduğu Allah şuuruyla, insanın ibadet hayatı dı­ şındaki hayatına da din! bir renk kattığı için insanın "din!" ve "din dışı" hayatını birleştirmektedir20. Bu açıdan inanç, insanın bütün aksiyonlannın temel motivasyon kaynağı durumundadır. Zira insanın öncelikle bir şeye inanması, ona bütün benliğiyle bağlanması gerekir ki, o inancın gereği olan diğer şeyleri de yapabilsin. İnsan­ ların içten yöneltildiği konusundaki kanaat da burada kendini göstermektedir. İba­ detleri de insandaki bu inanç şuurunu canlı tutmak amacıyla vazolunmuş şeyler ola1 7) Krş. Fırat, Erdoğan, Şahsiyet Gelişiminde Teubenin Fonksiyonu, Basılmamış Doçentlik Tezi, Ankara 1982, s. 103. 18) Jung, C:G., Din ue Psikoloji, Çev. Cengiz Şişman, Insan Yayınlan, Istanbul, taıihsiz, s. 76. 19) Krş. Pargament, Kenneth I & Park, Crystal L, In Time of Stress: The Religion-Coping Connection, in the Psychology of Religion, Ed: Bemard Spilka & Daniel N. Mclntosh, WesMew Press, Colorado 1997, s. 44-45. 20) Krş. Bayraktar, Ibadet Fenomenolojisi, s. 6. ;_ ~ .1 .ı ' ·~.. ". D01777c1s4y1999.pdf 22.02.2010 18:11:38 Page 63 (1, 1) 118/ Yrd. Doç. Dr. Faruk .KARACA--,.----EKEVAKADEMiDERGİSİ rak değerlendirrnek mümkündür. Zira Hz. Peygamber bir hadisinde, az da olsa süreklilik arzeden ibadetlerin, mübalağalı bir şekilde ancak devamlılık arzetmeyen ibadetlerden daha hayırlı olduğunu ifade etmiştir21. Çünkü seküler bir ortamda yaşa­ yan inanan insanın yaşadığı ortamdaki diğer nesnelere olan ilgisinden dolayı, inandığı varlık ile kurmuş olduğu "içsel ilişki" zaman zaman zayıflama, hatta tamamen kopma tehlikesiyle karşı karşıyadır. İbadetlerin belli zamanlarda aşın derecede yapılmasından ziyade, az ancak sürekli yapılmasının daha önemli tutulması da, zayıf­ lama tehlikesiyle karşı karşıya kalan bu manevi ilişkinin korunmasına matuf olsa gerektif. Çünkü insan çok çabuk unutmakta ve ilgi adağını erken değiştirmektedir. Bu manada İslam dininin vazettiği ibadetlere genel olarak bakarsak şunlan söyleyebiliriz. İslam'da clintn direği olarak kabul edilen namazın22 esas esprisinin insanlarda tutmak olduğu söylenebilir. Yoksa günde beş vakit kılınan nabir antrenman maksadına matuf veya zaman tanzimine yarayan bir şey olarak emredilmiş olduğunu düşünmek mantıklı olmasa gerek. Kanaatimilee namazın esas yapılış maksadı, insan ruhunda Allah şuurunu canlı tutmak, unutulmaya yüz tuttuğu zaman bu şuur halini tekrar tazelerneye çalışmaktır. Nitekim Allah Teala "... Bana kulluk et. Beni anmak için namaz kıl"23 ayetiyle bu durumu açıkça ortaya koymaktadır. Zira daha önce de belirttiğimiz gibi din, esas olarak insanın Allah ile kurduğu içsel ilişkiden başka bir şey değildir24. Kur'an'da bahsedilen Hz. Şuayb'ın kıssası da meseleyi daha çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır. Şöyle ki burada kavmini Allah'ın dintne çağırmak için gönderilen elçilerden biri olan Şuayb peygambere kavminin cevabı "Ey Şuayb, atalarımızın taptığı şeylerden yahut mallarımızda ne dilersek onu yapmaktan vazgeçmemizi, sana namazın mı emrediyor"25 şeklinde olmuştur. Görülüyor ki burada bir ibadet olarak namazın, icrasını herhangi bir şeyi emretmesi veya yasaklaması mümkün değildir. O halde burada namazın, inanan ile inanılan arasında bir bağ ya da daha genel manada din olarak yorumlanması daha doğru olacaktır26. Bir başka ayet-i kerime de bu manayı destekler mahiyettedir. Nitekim bu ayette Allah Teaia mümirılerin vasıflannı sayarken "Ve onlar ki namazlarını korurlar"27 buyurmaktadır. Burada da namazın, formal bir ibadet olarak korunmasından ziyade, "inanan ile inanılan arasındaki ruhsal ilişkinin" korunması şeklinde anlaşılması daha tutarlı görünmektedir. Bu nedenleAllah şuurunu canlı mazın " 21) 22) 23) 24) 25) 26) 27) Bk. Buhari, Rikak, 18; Libas, 43. Bk. Deylemi, lbn Şireveyh, ei-Firdevs, Daru'I-Kütübi'l-llmiyye, Beyrut 1986, ll, 404. Bk. Taha, 20/14. Bk. Yavuz; Din Psiko/ojisinin, s. 87. Bk. Hud, 11/87. Krş. Razi, Te/sir-i Kebir, Xlll, 98. MuminGn, 23/9. D01777c1s4y1999.pdf 22.02.2010 18:11:38 Page 63 (1, 2) DİNi PRATiKLER, NEFS MlUJASEBESi VE ALLAH ŞUURU---- 119 re matuf olacak ki İslam dininde namaza verilen önem oldukça fazladır. Zira bu ibadet istisnai durumlarda bile inananlardan sakıt tutulmamıştır. Mesela savaş durumunda veya can korkusu olduğu diğer durumlarda bile namazın tamamen kaldıni­ ması değil de kısaltılması emredilmiş28, hastalık durumlan da bunun gibi değerlen­ dirilerek ima ile namaz kılınıncaya değin namaz kılmak emredilmiştir. Yani buradaki ölçüt (tıpkı dine girişteki gibi) "şuuru n açık olması" olarak ortaya konmuştur. Bu da namaz ibadetinde esas maksadın Allah şuurunu canlı tutmak olduğunu göstermektedir. Aynca K. Kerimde çoğu kez zikir ile namazın _beraber zikredilmesi29 ve namazın bir tür zikir olarak kabul edilmesi de Allah şuuru ile namaz arasında doğ­ rudan bir bağ kurmaktadır. Oruç ibadetinde ise Allah şuurunun daha uzun bir zaman dilimine yayılmış olgörüyoruz. Zira burada ibadet, namazd_a olduğu gibi kısa bir müddeti içermemekte, mevsimlerin durumuna göre ibadetlerin süresi uzamaktadır. Öyle ki insan 15-16 saat gibi oldukça uzun sayılabilecek bir zamarı dilimi içerisinde fiili ola:. rak bir ibadetin içiı;ıde bulunmakta, kendisinin. bir kul, kendisiyle birlikte bütürı aleme hükmeden bir Tarınnın huzurunda ve onun yapılmasını istediği bir şeyi yapıyor olmasının şuuru iÇerisindedir. Hac ibadetinde ise bu fiil şuur ve ibadet durumunun müddeti daha da artmakta, inanarı insan kutsal mekaniann da vermiş olduğu havayla Allah şuurunun zevkine ulaşmaktadır. duğunu Zevk ibadetinde de aynı durumu bir başka açıdan görmemiz mümkündür. Şöy­ le ki insanın manevi dünya ile irtibatını kesen yani onu en çok gaflete düşüren en önemli faktörlerden birisinin mal-mülk sevdası olduğu bilinen bir gerçektir. Kur'anı Kerim30 ve hadislerde de insanın bu özelliğine müteaddit defalar değinilmiştir. Mesela Hz. Peygamber de bu durumu belirtmek üzere "Insanda iki şey yaşlanmaz; Yaşamak arzusu ve mal sevgisi"31 buyurarak, gelişim dönemleri itibariyle sürekli ilgi ve alakalan değişen insanda, bütürı hayatı boyunca carılılığını muhafaza eden duygulardan birisinin mal sevgisi olduğuna işaret etmiş, insaniann manevi alemle oları irtibatını zayıftatabilecek şeylerden biri olarak mal sevgisini zikretrniştir. Hal böyle olunca insan, en az yılda bir defa eğer belli bir miktar mala sahipse, bu malından zekat vererek malın kendisine hakim olmasına izin vermeden, kendisinin malın hakimi olduğu bilinciyle, kendisine bu mallan nzık olarak veren Allah şuuru­ na ulaşarak, ona karşı oları şükranını ifa edecektir. Olaya bu açıdan baktığımızda belli bir zamarı tahdidi olmayarı sadakanın ise Allah şuurunu canlandırma konusunda bütürı zamanlarda etkin bir faktör olduğunu söylemek mümkündür. 28) 29) 30) 31) Nisa, 4/101. Bk. Nisa, 4/103; Maide, 5/91; Hicr, 15/98, Taha, 20/14, Cuma, 62/9. Bk. 3 Ali lmran, 14. Bk. Tirimizi, Ebu lsa, es·Sünen, Tah. Ahmed Muhammed Şakir, Daru'I-Fıkr, (tarihsiz), Zühd, 28. ~·, ·' ~ ' ·(.~ D01777c1s4y1999.pdf 22.02.2010 18:11:38 Page 64 (1, 1) 120/ Yrd. Doç. Dr. Faruk KARACA--:------EKEVAKADEMİ DERCİSİ DüşOnebilen tek varlık olan insanın, Kur'an-ı Kerim'de devamlı olarak düşün­ meye davet edilmesinin32 en önemli nedenlerinden birisi de zihinlerde Allah şuuru­ nun canlı tutulmasına sağlayacağı katkı olsa gerektir. Şöyle ki din! inanca sahip olmayan birisinin, tabiatta cereyan eden şeylere bakıp bunlann bir yaratıcısı olması gerektiğini düşlinerek Tannyı bulabilmesi mümkündür. Elbette bu küçümsenmeyecek bir durumdur. Ancak bizce bundan daha önemlisi, inanan insanın kendi bedeniyle birlikte dış dOnyaya yönelmesi ve müşahadeleri sonucunda zihninde bütün bunlann yaratıcısı veya bu düzenin kurucusunu bilinçli bir şekilde canlandırmasıdır. Zira- insan duygusal bir varlık olduğu için, kolayca dış dünyadan etkilenmektedir. Eğer bu etkilenme olumlu yönlere kanalize edilebilirse, bu durumun onun din! hayatına bir ivme kazandırması mümkün olabilir. Maksatlı bir davranışta düşünce aşa­ masının aksiyondan daha önce olması mtinasebetiyle, inanmayan insaniann dine yönlendirilmesinde, inananiann da daha derin ve kaliteli bir din! inanç ve hayata kavuşturulmasında, işe düşünce boyutundan başlanması daha uygun görülmektedir. Zira daha önce de değinildiği gibi insanın düşünce planında şuuruna tam olarak yerleştirilen bir şeyi yapm·aması için hiçbir neden yoktur. Bu bağlamda mekan unsuru gerektiren ibadetlerin de aynı çerçevede değerlendirilmesi mümkündür. Zira namaz ve hac ibadetlerindeki Kabe, cami, kıble gibi rnekant unsur ve cihetler, insan zihninde Allah şuurunun olmasına katkı sağlamakta ve Allah'ın fiilen kainatta ve insanın kendi benliğinde her an hazır ve nazır olduğunu hatırlatmaktadır33. lç muhasebeyle Allah şuurunu zihninde canlı tutmaya çalışan insan, aynı zamanda kendisine de bir murakıp tutmuş durumdadır. Şöyle ki böyle davranan insan, hiçbir zaman yalnız olmadığını bilen, Allah'ın gözetim ve kontrolü altında olduğu­ nun şuurunda olan insandır. Hal böyle olunca nefs muhasebesi, sosyal hayat için de bir sigorta vazifesi görecektir34. Şöyle ki düzenli bir sosyal hayatın tesis edilebilmesi için, herkes birbirinin hak ve hukukuna riayet etmek durumundadır ve bu durum birtakım sosyal ve hukuk kurallanyla teminat altına alınmıştır. Aksi durumlarda ise, cezalandırma yoluna gidilir. Ancak sosyal normlan ve hukuk kurallannı içten benimseyen, onlara sadece cezadan kurtulmak için itaat eden insanlar, denetim olmadığı veya yakalanma ihtimallerinin az olduğu durumlarda sosyal hayatta dengesizliklerin oluşmasına neden olabileceklerdir35. Zira itaat, sosyal-psikolojik açıdan gerçek tutum değişimini yansıtmamaktadır36. Ancak mümkün olduğu kadar 32) Düşünmeyi teşvik eden ayetlerin bazılan şunlardır: Bakara, 2/219, 266; Ali lmran, 3/191; Araf, 7/176, 184; Yünus, 10/24; Rum, 30/8. 33) Krş. Bayraktar, Ibadet Fenomeno/ojisi, s. 10. 34) Krş. Biet-Hallahmi, Benjamin & Argyle, Michael, The Psycho/ogy of Religious Behaviour, Be/ief and Experien·ce, Roudledge, London 1997, s. 89-90. 35) Krş. Draz, M. Abdullah, Din ve lı.lfah Inancı, Ter. Bekir Karlığa, Bir Yayıncılık, Istanbul (tarihsiz), s. 113, Aymaz, Abdullah, Psikolojik ve Sıhhi Açıdan Ibadet, Silm Mabaası, !zmir 1983, s. 9. 36) Kağıtçıbaşı, Çiğdem, Insan ve Insanlar, Evrim Yayınlan, 9. Basım, Istanbul 1996, s. 72. D01777c1s4y1999.pdf 22.02.2010 18:11:38 Page 64 (1, 2) DiNi PRATiKLE~ NEFS MllHASEBESİ VE ALLAH ŞUURU---- 121 Allah şuuru ile hareket eden insanın bu tip şeylerden kaçmacağı açıktır. Zira Allah şuuru, kendi içerisinde ceza ve mükafatı, cennet ve cehennemi, dünya ve ahireti banndırmaktadır. Toplumda herkesin başına bir kontrolcü verilerneyeceği düşünü­ lürse, Allah şuurunun ve bunu insan zihninde canlandırmada en önemli faktörler olan nefs muhasebesi ve dini pratiklerio önemi daha belirgin bir şekilde ortaya çı- kar. Zira daha önce de değindiğimiz gibi, inanan insanın bir "dini" bir de "din dı­ şı" hayatı olmayacağından, inancın gerektirdiği aksiyonlar sosyal hayata da yansı­ yacaktır37. Aynca mümkün olduğunca Allah şuuruna ulaşabilen insanlar, birtakım saplantı, takmak ve aşınlıklardan da kurtulabilecektir. Zira sapiantı ve takınaklann çoğunlu­ ğunun arka planında ilgisizlik ve yalnızlık bulurımaktadır. Allah şuuruna ulaşabilen insanlar ise yalnızlık ve terkedilmişlik duygularını en aza indirgeyebilecekleri gibi, sahip olduklan bu şuur kendilerini aşınlıklardan da koruyacaktır. Nitekim Hz Peygamber de insanların bazı şeylere sapiantı derecesinde bağlanınalannın ruhi hayatlannda neden olacağı bozukluk ve dengesizliklere işaret etmek üzere "Dosturıu çok aşın derecede sevme, gün gelir o dosturı düşmanın olabilir. Düşmanına da aşın derecede buğzetme, (ruhen ondan uzaklaşma) gün gelir o düşmanınla dost olabilirsin"38 buyurarak, insanları herhangi bir şeye aşın bir şekilde bağlamaktan alıkoymaya çalışmıştır. · · Netice olarak şunu diyebiliriz ki bir tür "iman tazeleme" şeklinde değerlendiril­ mesi mümkün olan nefs muhasebesi, dini pratiklerio motivasyon kaynaklanndan birisi olduğu gibi, dini pratikler de nefs muhasebesinin oluşmasında en etkili faktörlerdir. Yani bunlardan birisi diğerinin de ortaya çıkmasını gerektirmekte, dini hayat bu mekanizmaların birbirleriyle olan etkileşim çerçevesinde devam etmektedir. Şöyleki dini pratikler ve nefs muhasebesi, "inanan" ile "Kutsal" arasındaki ilişkinin, değişik nedenlerden dolayı zayıflamasına karşı bir sigorta işlevi görmektedir. Zira seküler bir ortam içerisinde yaşayan insanın zihninde zaman zaman kaybolmaya yüz tutan Allah şuuru, nefs muhasebesi ve dini pratikler vasıtasıyla tekrar canlı hale getirilmektedir. Bu şekilde etkin bir pozisyona getirilen Allah şuuru ise, insanın bütün hayatına kutsal bir muhteva kazandırmakta ve böylece inanan insan için "dini" ve "din dışı" şeklinde iki ayrı hayat türünden bahsetmeyi imkansızlaştırmak­ tadır. Nitekim inanan insan, Allah şuuruyla hareket ettiği müddetçe en mahrem iş­ lerinde bile inandığı varlığı devamlı yanında hissetmek durumundadır. 37) Krş. Bayraktar, Ibadet Fenomenolojisi, s. 6. 38) Bk. Tirmizi, Ebu lsa, es-Sünen, Tah. Ahmed Muhammed Şakir, Daru'l-Rkr (tarihsiz), Birr, 60. ~ .t\ .ı ' ·~~ ~· ·.ı