Çocukta Uyum ve Davranış Bozuklukları

advertisement
Page 1 of 6
ÇOCUKTA UYUM VE DAVRANIŞ
BOZUKLUKLARI
Uyum bireyin sahip olduğu özelliklerinin
kendi benliğiyle, içinde bulunduğu çevre arasında
dengeli bir ilişki kurabilmesi ve bu ilişkiyi
sürdürebilmesi şeklinde tanımlanabilir.
Gelişim evrelerinin getirdiği doğal
zorluklara, yakın çevrenin olumsuz etkileri
katıldığında çocukta bunlara tepki olarak
çoğunlukla duygusal, davranışsal ya da alışkanlık
bozuklukları görülebilir. Bu bozukluklar arasında;
parmak emme, tırnak yeme, alt ıslatma gibi
alışkanlık bozukluklarından, tikler, kekemelik gibi
duygusal bozuklulardan bahsedilebilir.
Ancak çocuk bu desteği bulamaz ya da
ana baba tutumu yanlış olursa doğan sorunlar
büyür. Örneğin; 2-3 yaşında tuvalet eğitimi
başarılamazsa ve çocuğa kendi başına yeme
alışkanlığı verilemezse bu sorunlar bir sonraki
döneme aktarılır ve yeni dönem sorunlarıyla
katlanarak büyür.
Ruhsal belirtiler tek başına çocuğun
uyumsuz ve dengesiz olduğunu kanıtlamazlar. Bir
belirtiyi değerlendirirken şu etkenleri göz önünde
tutmak gerekir.
a)Yaşa uygunluk: Çocuğun yaşı ve gelişimindeki
yeri, onun davranışının normalliğini belirlemede
önemli rol oynar. Bazı spesifik korkuların
gelişimiyle ebeveynin dikkatini üzerine çekme
arzusu 4 yaş çocuğu için olağan bir davranış
sayılırken,13 yaş genci için sapan davranış olarak
değerlendirilebilir.
b)Yoğunluk(Miktar):5 yaş çocuğunda öfke ve
huysuzluk doğalken, bu bir başkasına fiziki zarar
verme ve onun haklarına tecavüz şekline
dönüşürse sapan davranış kategorisine girer.
c)Süreklilik(Sıklık):Çocuğun belirli bir davranış
türünü ısrarlı bir biçimde ve uzun zaman
süresince tekrar etmesidir. Okul çağında her gece
yatağını ıslatma bir sorun olarak ele alınabilir.
d)Bir belirtinin yoğunluğu ve sıklığı yanında başka
hangi belirtilerin eşlik ettiğini bilmek de
önemlidir.
Kişilik en uygun ortamda bile birçok
sorunlar çözülüp engeller aşılarak geliştirilir.
Çözümlediği her sorun aştığı her yeni engel,
çocuğun ruhsal gücünü arttırmaktadır Gelişimin
düz ve pürüzsüz olduğu söylenemez. İnişli çıkışlı
yola benzeyen bu süreç içinde çocuklar zaman
zaman çeşitli problemlerle karşı karşıya kalırlar.
Bunların birçoğu o döneme özgü olan ve ana
babanın desteğiyle çözümlenecek nitelikte
sorunlardır.
e)Çocuklar bütün ruhsal sorunlarını dışa
vurmazlar. Bu nedenle dıştan belirti göstermeyen
bir çocuğun her zaman uyumlu ve dengeli
sayılması gerekmez. Kuruntu ve üzüntülerini dışa
vurmayan çocuklar, kendi kendileri ile
savaşmaktan yorgun düşer. Küçük dış baskılar
altında kalınca dengeleri kolayca bozulur ve
belirtiler ortaya çıkar.
TED İZMİR KOLEJİ PDR SERVİSİ |
Page 2 of 6
c)Alışkanlık bozuklukları: Parmak emme,
mastürbasyon, gece işemeleri, dışkı kaçırma gibi
alışkanlıkların düzensizliğiyle ilgili belirtiler bu
kümede toplanır.
d)Ağır ruhsal bozukluklar: İçe kapanıklık
veya psikoz gibi çocuğun uyumunu her alanda ve
sürekli olarak bozan ruhsal hastalıklar bu kümede
yer alır.
Kekemelik:
Ruhsal uyumsuzluklar çok çeşitli ve
karmaşık etkenlerin sonucu olarak ortaya çıkar.
Bu nedenle önerilecek çözümler ve sağlatım
yöntemi çocuğun ailesi ve çevresiyle ele alınıp
incelenmesine bağlıdır. Başka bir deyişle, benzer
belirtiler gösteren çocuklarda bile sağaltım
yaklaşımı farklı olabilir. Çünkü her çocuk değişik
koşullar ve yaşantılardan geçerek belirtiler
oluşturur. Çözümün soruna denk düşmesi
çocuğun ve çevresinin iyi tanınmasıyla mümkün
olabilir.
Yedi yaşından önce ortaya çıkan bir
konuşma bozukluğudur. Genellikle 3-5 yaşları
arasında başlar. Belli bir yaşa kadar düzgün ve
akıcı konuşan çocuk yavaş yavaş ya da birden
tutulur. Önceleri belli sözcüklerde sonra her
sözcükte takılır.
Zekâ
geriliklerini
ve
öğrenme
bozukluklarını saymazsak çocukluktaki ruhsal
sorunları dört ana kümede toplayabiliriz.
a)Davranış bozuklukları: Sürekli hırçınlık,
sinirlilik, geçimsizlik, kavgacılık, okuldan kaçma,
çalma, yangın çıkarma, sürekli başkaldırma ve
kuralları çiğneme gibi belirtiler bu kümede
toplanır. Davranış bozuklukları çocuğun ruhsal ve
bedensel nedenlere bağlı olarak iç çatışmalarını
davranışına aktarması sonucu ortaya çıkar. Bu
çocukların çevreleri ile ilişkileri sürekli olarak
gergin ve sürtüşmelidir.
b)Duygusal bozukluklar: Bu kümede yer
alan sorunlar çocuğun çevresinden çok kendisini
tedirgin eden ruhsal belirtilerdir. Korkular,
kuruntular,
saplantılı
düşünceler,
uyku
bozuklukları, tikler, kekemelik ve benzer
sorunlardır. Bu belirtileri gösteren çocuklar
çevreleriyle ilişkileri çok bozuk olmayan, gergin
güvensiz ve çekingen çocuklardır. Kendi
sorunlarını dışa yansıtmaktan çok kendilerine
yönelten kaygılı çocuklardır.
Kekemelikte çok şaşırtıcı değişme ve
dalgalanmalar olur. Kimi çocuk okulda ve
büyüklerin yanında, kimi çocuk gergin ve tedirgin
olduğu anlarda kekeler.
Kekemelikte gırtlak, ses telleri, ağız ve dil
gibi konuşmayla ilgili organlarda sorun tespit
edilememiştir. Kekemelik genellikle erkek
çocuklarda, kızlardan dört-beş kat daha fazla
görülmektedir. Aile üyeleri ve yakınlar arasında
da kekemeliğe sıklıkla rastlanır. Bu gözlem ailesel
yatkınlığı da düşündürmektedir.
Yapılan araştırmalar kekemelikte ruhsal
etkenlerin büyük ölçüde payı olduğuna hiç kuşku
bırakmamaktadır.
Yapılan
incelemeler
kekemeliğin büyük çoğunlukla belirgin bir
korkutucu olayı izlediğini göstermiştir. Bu
çocukların örseleyici olaydan önce de korkak
çocuklar olması dikkat çekicidir.
TED İZMİR KOLEJİ PDR SERVİSİ |
Page 3 of 6
Kekeme çocukların ailelerinde ana
babaların aşırı titiz ve kuralcı olduğu
gözlemlenmektedir.
Bu
ana
babaların
çocuklarından beklentileri çok yüksektir. Çocuğu
sürekli denetim altında tutarlar. Konuşmasına
aşırı önem verirler. ”Efendim ”siz “Lütfen ”siz
konuşturmazlar. Çocuğun yaşının üstünde usluluk
ve düzen beklerler, sık sık eleştirirler. Bu ortamda
yeni konuşmayı sökmüş bir çocuk neyi söyleyip
neyi söylememesi gerektiğini ayırt etmek
zorundadır. Ağzından çıkacak yanış bir cümle
başına iş açabilir. Kekemelik çocuktaki bu
duraksamanın dile yansımasından başka bir şey
değildir.
Kekemeliğin ortaya çıkışı hiç kuşkusuz
çocuğun toplumsal uyumunu aksatır. Çocuk alay
konusu olur. Konuşmaktan çekinir. Çekingenlik
utangaçlık güvensizlik gibi ek belirtiler geliştirir.
Kekemelik başlar başlamaz bir çocuk ruh
hekimine danışılmasında yarar vardır. Çocuğun
ruhsal durumunun incelenmesi ana baba
tutumlarının gözden geçirilmesi kekemeliğin
yerleşmeden geçmesini sağlayabilir.
Tik:
Tik beden kaslarında meydana gelen
aralıklı kasılmalardır. En çok yüz kaslarında
görülür. Göz kırpma, kaş kaldırma, burun
oynatma ya da omuz oynatma biçiminde ortaya
çıkması olağandır. Tikler yer ve biçim
değiştirebilir. Ancak bir süre sonra belli bir kasta
yerleşip kalır.
Tikler erkek çocuklarda daha sıklıkla
görülen bir gerginlik belirtisidir. Genel bir
tedirginliğin belli bir kasın kasılmasıyla dışarı
vurulması olarak yorumlanır. Kekemelik gibi tikler
de çocuğun duygusal durumuyla sıkı ilişki gösterir.
Tik geliştirmeye eğilimli olan çocuklar
genellikle tedirgin, kaygılı ve gergin çocuklardır.
Kekeme çocukların ana babaları gibi genellikle
titiz ve kuralcı kişilik özellikleri gösterirler.
Çocuğu sıkı denetlerler. Bu tutumla
yetişen çocuk örseleyici bir olaya tepki olarak tik
geliştirebilir. Kekemelikte olduğu gibi tiklere
dikkat çekildikçe artış gösterir.
Çocuğa
sık
sık
kaşını
gözünü
oynatmamasını anımsatmak ters sonuç verir,
azalma yerine artışa neden olur.
Tiklerin çoğu geçicidir. Ergenlik çağından
önce sönerler. Ancak yetişkin çağa kadara
uzayanlar da vardır. Çocukta bu tür bir davranış
gözlemlendiğinde bir uzman desteği almakta
yarar vardır.
Alt ıslatma(Enürezis):
Genellikle çocuklar ikinci yaş sonunda
dışkılarını, üçüncü yaş sonunda çişlerini tutmayı
öğrenirler. Ancak 4-5 yaşına gelinceye dek ara sıra
gündüzleri daha sık olarak da geceleri altlarını
ıslatırlar. Erkek çocuklarda gece alt ıslatma oranı
kızlara oranla iki kat daha fazladır.
Yatağını ıslatan çocukların aileleri ve
akrabalarının yarıya yakın bölümünde çocuk
çağlarında
aynı
durumun
bulunduğu
saptanmıştır. Bu bulgu yatağı ıslatma da birçok
etken arasında ailesel bir yatkınlığın varlığını
göstermektedir.
Gece işemelerinin küçük bir bölümü
bedensel hastalıklar sonucu ortaya çıkarlar.
Böbrekte ve boşaltım yollarında doğuştan
bozukluklar, idrar yollarının yangıları başlıca
nedenler arasındadır.
TED İZMİR KOLEJİ PDR SERVİSİ |
Page 4 of 6
Korkulardan, örseleyici yaşantılardan,
ameliyatlardan sonra da gece işemeleri
başlayabilir. Korkutucu durumlarda küçük
çocukların altlarına kaçırmaları çok bilinen bir
olaydır.
Yukarıda belirtilen bedensel nedenler,
yanlış tuvalet eğitimi dışında gece işemesi, büyük
çoğunlukla ruhsal nedenlere bağlıdır. Daha
doğrusu yapısal yatkınlık ve uyku derinliği
gösteren çocuklarda ruhsal etkenler kolayca gece
işemelerine yol açmaktadır.
Genellikle gece yatağa işeyen çocuklar
arasında davranış bozuklukları ve başka ruhsal
sorunlar daha yüksek oranda görülmektedir.
Ruhsal nedenlere gelince bunlar çok
çeşitlidir ve gece işemesine neden olan özel bir
etkenden söz edilemez. Erken ve baskıcı tuvalet
eğitimi daha sık rastlanan bir durumdur. Yine
sıklıkla rastlanan bir diğer durum çocuk ve anne
arasındaki gergin ilişkidir. Ancak bu gerginlik
birincil bir neden midir yoksa gece işemesi
nedeniyle mi ortaya çıkmıştır, her zaman ayır
dedilemez.
Daha önce belirtildiği gibi tek başına
görülen yatak ıslatma dengeli mutlu ve uyumlu bir
çocukta kaygı uyandırıcı bir durum değildir.
Yatağa işeme dışında çocuk ruhsal uyumunda bir
bozukluk
göstermiyorsa
anne
babaların
kaygılanmasına gerek yoktur. Sabırlı ve anlayışlı
bir yaklaşım sorunun daha kısa sürede çözümünü
sağlar. Azarlanıp ayıplanan çocuklarda aşağılık
duygusu gelişir. Sertlik ve utandırıcı cezalar
belirtinin uzamasına neden olur. Uyku derinliği
azaltan ve idrara torbasını büzücü etki yapan
ilaçlarla gece işemelerinde %70-80 etkili
olmaktadır.
Dışkı kaçırma(Enkoprezis):
Dışkı kaçırma seyrek görülen ve daha çok
erkek çocuklarında rastlanan bir durumdur.
Genellikle yatağa işemede olduğundan daha ağır
bir ruhsal uyumsuzluk göstergesidir. İlkokul
çağlarında devam ediyor olması önemli ruhsal
bozuklukların göstergesidir.
Yatağa işemede olduğu gibi yetersiz ve
gevşek tuvalet eğitimi nedeniyle baştan beri dışkı
tutma alışkanlığı kazanılamamıştır.
Kesinlikle ruhsal nedene bağlı olan bir
diğer neden şiddetli kardeş kıskançlığıdır. Ruhsal
nedenlerin açık olarak görüldüğü başka
durumlarda vardır.
TED İZMİR KOLEJİ PDR SERVİSİ |
Page 5 of 6
Yeni bir kardeşin doğumu, anneden
ayrılık, korkutucu olaylar, hastaneye yatış,
anaokuluna gidiş gibi tedirgin edici durumlar
çocukta gerilemeye neden olabilir.
Bu çocukların annelerinin temizliğe ve
titizliğe önem verişleri ve cezalandırıcı tutumları
özellikle belirgindir. Bu çocuklar için bu durum bir
bakıma annesinin ilgisini çekmek, başka bir
deyişle bir başkaldırıştır, anneyi en duyarlı
yerinden yaralamaktır. Bu gibi durumlarda aşırı
titiz anne ile çocuk arasında bir çekime başlar.
Cezalar korkutmalar dayaklar birbirini kovalar.
Ancak anne bu savaştan yenik çıkar. Dışkı
kaçırmanın yalnızca evde olması da annesiyle
arasındaki bozuk ilişkinin ipucudur.
Gerçekten dışkılarını kaçıran çocuklarda
pek çok uyumsuzluk belirtisi gözlemlenir. Bunlar
genellikle
yaşlarından
küçük
davranan
çocuklardır. Çevreye, okula uyumları yetersiz,
arkadaş ilişkileri ya kısıtlı ya da bozuktur. Bağımlı
ve inatçıdırlar. Açıktan saldırgan olamaz, ama
tepkilerini dolaylı yoldan gösterirler.
Dışkısını tutamayan çocuklarda her
şeyden önce gereksiz baskıların kaldırılması aşırı
titiz durumdan vazgeçilmesi gerekir. Çocukla
olumlu bir ilişkiye girildikten sonra dışkılamayı
düzen sokmak mümkün olabilmektedir.
Parmak Emme:
Parmak emme normal çocuklarda
herhangi bir psiko-patolojik bir etken olmaksızın
3-4 yaşlarına kadar görülen bir olgudur. Çocuğu
parmak emmeden vazgeçirmek üzere yapılan
çabalar, 3 yaşına kadar çocuk tarafından dirençle
karşılanır. Genellikle 18.ay dolaylarında sıklaşan
parmak emme davranışının 4 yaşının sonuna
kadar sonlanması beklenir. Parmak emme
oranındaki sıklık çocuk okula başladığında
azalır.%2 oranında 6-12 yaşlarında kazanılmış bir
davranış olarak süregelir.
Alt ıslatmada olduğu gibi sürekli parmak
emme alışkanlığı da psikolojik sorun ve gerginliğin
sonucu olarak gelişebilir. Böyle bir durumda anne
babadan beklenen yaklaşım, telaşa kapılmadan
sabırla
karşılamak
ve
çocukla
sürekli
ilgilenmekten kaçarak ona bu alışkanlığın
bebeklere özgü bir davranış olduğu başkalarının
gözüne hoş görünmeyen bir davranış olduğu basit
bir dille anlatılmasıdır. Aile içinde sürekli bu
davranışa dikkat çekmek, bu nedenle telaşa
kapılmak, gerginliğe girmek, çözüm amacıyla
çocuğu sürekli eleştirmek, anne babaların yanlış
davranışları arasında sayılır.
Burada önemli olan gerileme(regresyon)
belirtisi sayılan bu alışkanlığı oluşturan etkenlerin
ana baba tarafından keşfedilerek ortadan
kaldırılmasıdır.
Alt ıslatmaya benzerliği sebebiyle parmak
emme de yaşla azalır. Bu konuda özellikle ilk
çocukluk döneminde tedaviden kaçınılmalıdır.
Okul öncesinde alt ıslatma ve parmak emme
davranışlarında gereksiz telaşa kapılmamak
bunun yerine olayın temelinde anne babanın da
etkisinin bulunduğu düşünülerek uzmanlarca
sabırlı ve sürekli bazı eğitimsel yöntemler
uygulanmalıdır.
TED İZMİR KOLEJİ PDR SERVİSİ |
Page 6 of 6
Tırnak Yeme:
Tırnak yeme güvensizlik belirtisi olarak
kabul edilir. Aile içinde baskıcı ve otoriter bir
eğitimin
uygulanması
çocuğun
sürekli
azarlanması, eleştirilmesi, kıskançlık, yetersiz ilgi
ve sevgi tırnak yemeye neden olan başlıca
etkenler arasındadır.
En etkili tedavi yöntemi 3-4 yaşlarına
kadar bu alışkanlığın anne baba tarafından
görmezlikten gelinmesidir. Çocuğun bu alışkanlığı
kazanmasına neden olan etkenler saptanarak
konuya çözüm getirilebilir. Çocukların hemen
yarısında görülen bu alışkanlığın kazanılmasında
aile içi tırnak yiyen bir modelin çocuk tarafından
taklit edilmesinin de bir etken olduğu
unutulmamalıdır.
Kaynaklar:
Yörükoğlu,Atalay (2014) Çocuk Ruh Sağlığı
Yavuzer,Haluk (2014) Çocuk Psikolojisi
TED İZMİR KOLEJİ PDR SERVİSİ |
Download