PETROL ÜRÜNLERİ YERÜSTÜ DEPOLAMA TANKLARINDA KOROZYON MEKANİZMALARI VE TAHRİBATSIZ MUAYENESİ Ertuğrul YILMAZ* ve Koray YURTIŞIK* *HDM Kalite Kontrol Teknolojileri Hizmetleri Ltd. Şti. Özet Saha tanklarında kullanılan karbon çeliklerindeki korozyon, çeliğin sıvı ya da gaz haldeki petrol ürünü, prosesten gelen saf su veya ürünün taşınması esnasında alınan deniz suyu ve beton ya da toprak zeminle etkileşimi sonucu oluşmaktadır. Korozyona bağlı kayıplar işletmelerin en büyük sorunlarından biridir. İşletmelerin bunun bilincinde olup, depolama tanklarının kontrollerini yaptırmaları, verimlilik ve iş güvenliği açısından oldukça önem taşımaktadır. Petrol Ofisi A.Ş.’nin 99 adet petrol ürünü depolama tankının taban, tavan ve donam saclarında, kaçak manyetik akı ve/veya ultrasonik yöntemlere dayalı korozyon incelemeleri yapılmıştır. Bu çalışmada, yapılan incelemelerin sonuçları istatistiksel olarak değerlendirilmiş ve korozyon mekanizmaları tartışılmıştır. Abstract Corrosion on the low alloy carbon steels used on oil tanks is originated because of the interaction between the soil/concrete support or oil product which is in liquid/gas phase and the steel itself. Losses due to the corrosion on oil tanks are one of the most significant problems of plants. As far as the efficiency and security are concerned, the corrosion control will be an important task. 99 ea. oil tanks of Petrol Ofisi A.Ş. have been inspected via magnetic flux leakage and ultrasound techniques. The possible corrosion mechanisms and inspection results were discussed. Keywords: MFL, Aboveground Storage Tanks, Corrosion. 1. GİRİŞ Depolama tanklarında sızdırmazlık hem endüstriyel açıdan hem de insan ve çevre sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır. Ancak (elektro)kimyasal ya da mekanik etkiler sonucunda depolama tanklarında zaman zaman yakıt sızmaları ile karşılaşılmaktadır. Yakıt sızmalarının olmadığı durumlarda bile, tank tabanı ya da donamı (gövde) saclarında korozyon nedenli incelmeler olabilmektedir. Bu durum, belirli periyodlarda izlenilmediği takdirde, tank tabanının veya donam saclarının özellikle soğuk havalarda aniden yırtılması sonucu çok miktarda yakıtın ani boşalmasına neden olabilmekte, bu yüzden, yangın ve çevre kirliliği riski artmaktadır. Petrokimya endustrisinde kullanılan yerüstü depolama tankları, ortamdaki nem ve korozif maddelerin etkisi altında kalmaktadır [1,2]. Özellikle deniz kenarında konuşlandırılmış depolama tanklarının, deniz suyuna maruz kalmaları ölçüsünde, korozyon problemleri artar [3]. Tanklar, oldukça büyük yükler ve büyük hacimde petrol ürünü taşımaktadır, bu nedenle korozyondan korunma teknikleri ve korozyon kontrolu de büyük önem taşımaktadır. Yerüstü depolama tanklarının tabanlarında korozyon iki yönlüdür. Birincisi tank tabanının zeminle temas ettiği kısmın yağmur veya yeraltı suları ile etkileşimi sonucu ouşan korozyon, ikincisi tank içinde ve özellikle nakliye esnasında gelen deniz suyunun neden olduğu korozyondur. Yerüstü depolama tanklarının tabanları zeminle temas eden kısmı korozyondan genellikle ‘Dış Akım Kaynaklı Katodik Koruma’ ile korunulmaya çalışılmaktadır. Ancak, taban saclarının, zemine tamamen temas etmediği durumlarda, katodik koruma işlevsiz kalmaktadır. Tankın dolu ve boş olması durumları arasında, taban sacları, üstlerine binen yükün değişmesi nedeniyle elastik olarak deforme olmaktadırlar. Bu deformasyon sonucunda da sac ile zemin arasında boşluklar kalmaktadır. Bir diğer koruma yöntemi olan kaplamalarda zaman içinde aşınmakta ve aşındığı noktalarda korozyon bölgesel olarak hızlandırıcı bir etki yaratmaktadır. Dolayısıyla tanklarda, korozyondan koruma yöntemlerine başvurulsa bile, belli periyotlarla korozyon kontrollerinin yapılması şarttır. Geçmişte, işletmelerde, depolama tanklarında düşük seviyelerde ürün kaçaklarına izin verilebiliyordu. Ancak günümüz teknolojisiyle hızlı ve güvenilir özelleşmiş tekniklerle yapılacak tank muayenelerinin maliyeti, ürün kaybı maliyetinin çok altında olmaktadır. Öte yandan, günümüz çevre düzenlemeleri, ürün sızmalarına ve çevreye olası zararlarına oldukça önem vermekte ve önemli miktarlarda para cezaları vermektedir. Ayrıca, işletmelerin bu konuya verdikleri önem de şirket prestijlerini belirleyen etmenler arasına girmiştir. Tahribatsız muayene alanında, depolama tanklarında korozyonun saptanması amaçlı çeşitli teknikler geliştirilmiş ve kullanılmıştır. Kaçak Manyetik Akı (Magnetic Flux Leakage – MFL), KMA, etkin ve en düşük maliyetli korozyon izleme tekniği olarak değerlendirilmektedir [4,5]. Cihazların, doğru şekilde kalibre edilmeleri ve test sırasında elde edilen verilerin doğru şekilde değerlendirilmeleri, etkin bir korozyon izleme için şarttır. Oyuklanma geometrisi, cihazın test hızı, test parçasının manyetik özellikleri ve test sırasında, test parçası üzerinde oluşan gerilimler, KMA sinyallerini etkileyen başlıca etmenlerdir [4]. Bu durum, cihazların kullanılmasında ve sinyallerin değerlendirilmesinde deneyimi ön plana çıkarmaktadır. 2. TANKLARIN TAHRİBATSIZ MUAYENESİ ÇALIŞMALARI Petrol Ofisi AŞ.’nin 10 ayrı tesisindeki 99 adet tankı, KMA ve UT cihazları ve gözle muayene ile incelenmiştir. Bu çalışma, tankların tabanında çelik saclardardaki korozyon incelemelerini içermektedir. KMA cihazı (Şekil 1), 350X200X50 boyutlarında 1 Tesla akı şiddetine sahip Samaryum Kobalt (SmCo) kalıcı mıknatısı sayesinde taban sacına manyetik akı vermektedir. Çelik sac üzerindeki bir korozyon oyuklanması, sacın kendine göre daha düşük manyetik geçirgenliğe sahip bir bölge oluşturmaktadır. Bu düşük geçigenlik nedeniyle oyuklanma çevresinde manyetik akı çizgileri sapma yapmaktadır. Oyuklanma çevresinde, sacın dışına ya da iç bölgesine doğru sapma yapan manyetik akı çizgileri kaçak manyetik akı olarak adlandırılır. Test prensibi, bu kaçak manyetik akıların bir Hall probu ile algılanması ve yorumlanmasına dayanmaktadır (Şekil 2). KMA ve ultrasonik testler öncesi sac yüzeyi çelik grid veya silika kum püskürtülerek temizlenmektedir (Sand blasting). Testler için yüzey hazırlama kalitesi, en az bir İsveç yüzey hazırlama standardı olan SIS 055900’e Sa1.5 olmalıdır. Her test öncesi cihaz, hatasız bir sac üzerinde, bir UT cihazı yardımıyla kalibre edilmektedir. KMA test cihazı sac üzerinde boyuna doğrultuda 350 mm/saniye hızıyla, sacın üst ve alt (zemin) tarafındaki hatalı bölgeleri saptamada kullanılmıştır. Hatalar ve et kalınlıkları ultrasonik test cihazlarıyla tanımlanmıştır. Şekil 1. Kaçak Manyetik Akı Prensibine dayalı olarak tank muayenesinde kullanılan tarayıcı cihaz. Şekil 2. Kaçak Manyetik Akı Prensibi ve mıknatıs/hall sensörünün cihaz üzerindeki konumu. 3. ÇALIŞMA SONUÇLARI VE DEĞERLENDİRİLMESİ Test edilen tank tabanlarında, görsel, KMA ve UT incelemeler sonrası elde edilen veriler yorumlanmış ve tanklar, bulundukları yer, depoladıkları petrol türevi ve yaşlarına göre korozyon yoğunlukları karşılaştırılmıştır. Tankların taban saclarındaki korozyon noktaları, konumu ve şekline bağlı olarak değişen parametrelerle çarpılmış ve veriler, her karşılaştırma sınıfı için normalize edilmeye çalışılmıştır. Şekil 3’te tankların yaşlarına göre korozyon yoğunlukları görülmektedir. İnşaat yılı ve taban sacının yenilenmesine dair bilgilerin güvenilir olduğu 89 tank bu sınıflandırmada yer almıştır. Yaşlarına göre tankları değerlendirirken veriler, tank taban sacının, sac-toprak ya da sac-beton teması olan yüzeyinde oluşan korozyon için çarpan 2, sac-ürün (deniz suyu veya su) ile teması olan yüzeydeki korozyon için çarpan 5 alınarak normalize edilmiştir. Taban saclarını birbirleriyle ve donam saclarıyla birleştiren kaynak dikişlerinde saptanan çatlakların oluşumunda, hidrojen ilişkili korozyon mekanizmaların etkisinin yanısıra [6], tankın servis ömrü süresince üzerinde oluşan yüklenmelerin ve kaynağın yeterli kalitede yapılmamış olma olasılığı da düşünülerek çarpan 1 olarak belirlenmiştir. 60 50 40 Korozyon Endeksi 30 20 10 10 24 27 46 19 Tank Yasi 21 35 31 20 10 11 9 7 5 3 21 1 0 36 43 36 57 26 25 33 Şekil 3. Tank yaşına karşılık,hesaplanan korozyon endeksi grafiği. Genç tankların bazılarında gözlemlenen aşırı oyuklanma korozyonu, korozyon endeksi değerlerini yükseltmektedir. Yaşlarına göre tankların karşılaştırılmaları sonucu, tanklarda uzun ve kısa-dönem olmak üzere iki tip korozyon tahribatı gözlemliyoruz. Metallerin elektrokimyasal korozyonu bilindiği üzere, anot, katot ve elektrolit olmak üzere üç kısımdan oluşmaktadır. Anot, daha fazla enerji yüklü olduğu için, okside olarak enerjisini düşürmeye çalışırken, katot daha düşük enerjiye sahiptir ve dolayısıyla korozyona uğramaz. Ortamdaki elektrolit katotla anot arasındaki devreyi tamamlayarak galvanik hücre oluşumunu sağlar. Galvanik hücre içinde, demir iyonları elektrolit içinde yol alarak katot yüzeyinde birikirler. Eğer katot, anoda oranla daha büyük bir yüzey alanına sahipse, oyuklanma korozyonu olarak tanımlanan korozyon tipiyle karşılaşırız. Eğer anot ve katot arasında çok büyük alan farklılıkları yoksa, baskın korozyon tipi uzun dönemli ve genel korozyondur. Genel korozyon olduğu durumlarda, genel korozyon hızına bağlı olarak öngörülen toleranslarla kullanılacak sacın kalınlığı belirlenebilir. Ancak, özellikle tank tabanında ve ilk donam saclarında daha çok karşılaşılan korozyon tipi oyuklanma (piting) korozyonudur. Genç tankların bazılarında görülen aşırı oyuklanma korozyonun sebebi şuna bağlanmaktadır: Yeni sacların yüzeyinde, çeliğe göre katodik karaktere sahip bir tabaka bulunmaktadır. Tank inşası sırasında, bu tabakada oluşan kılcal çatlaklar yoluyla ürün-su karışımından oluşan elektrolit ortama açılan çelik, üzerindeki tabakayla birlikte galvanik hücreyi oluşturur. Ancak yukarıda anlatıldığı gibi, bu durumda katot ve anot yüzeyleri birbirine orantısızdır ve dolayısıyla kısa dönemli oyuklanma korozyonu baskın olan korozyon tipi olmaktadır. Zamanla, sacın yüzeyi elektriksel olarak homojen bir karaktere sahip oldukça, oyuklanma korozyonu hızında da düşüş olmaktadır (Şekil 4). Öte yandan, yeni tanklara, eski tanklardan ürün aktarıldığında da, beklenenden hızlı bir korozyon mekanizmasıyla karşılaşılabilir. Et Kalinliginda Azalma (mm/ yil) 0,25 0,20 0,15 0,10 0,05 0,00 20 25 30 35 40 45 50 55 60 Yas (yil) Şekil 4. Tank yaşına karşılık, bir yılda tank taban sacındaki incelme miktarı. Genç tanklarda birim zamandaki korozyonla metal kaybı yüksekken, değer tank yaşlandıkça düşmektedir. Depolama tanklarının iç kısımlarında, tankta depolanan ürüne ya da tankın yapısına bağlı olarak özel birtakım kimyasal korozyon mekanizmalarından söz edilebilir. Ortam sıcaklığı, pH değeri, tankın yapısı, ürünün içerdiği iyonlar, akıcılığı ve durağan ya da haraketli olması, korozyon mekanizmalarının tanımlanmasındaki önemli parametrelerden bazılarıdır. Şekil 5’te değişik ürün depolanan tankların korozyon miktarındaki karşılaştırmaya bakılırsa, kalorifer yakıtı ve fuel-oil’in, diğer ürün sınıflarına görece daha agresif bir ortam oluşturduğu, gaz yağının ise en az agresif yapıya sahip olduğu görülmektedir. Ancak değişik ürün içeren tanklarda ortalama değerlerde korozyon miktarı açısından farkın çok az olduğu ve temel olarak, depolama tanklarında ortamda bulunan deniz suyunun neden olduğu elektrokimyasal korozyonunun baskın olduğu görülmektedir. Petrol ürünleri iyi bir elektrolit ortam oluşturamadıkları için, korozyonun görece, tanklara ürün depolanırken içeriye giren deniz suyundan kaynaklandığı sonucu çıkmaktadır. Suda çözünmüş haldeki tuzlar (örneğin klorlu bileşikler) elektrokimyasal korozyonun başlıca kaynağıdır. 60 50 40 Korozyon Endeksi 30 20 10 0 Gaz Yagi Super Jet A1 Normal Fuel Oil Kursunsuz Kal-yak M otorin Şekil 5. Depolama tanklarında ürün içeriğine karşılık korozyon miktarı grafiği.. Kalorifer yakıtı ve Fuel-oil’in en agresif ürün sınıfları oldukları oldukları gözlemleniyor. Bu çalışmada, değişik coğrafyalardaki depolama tanklarının karşılaştırılması da yapılmaya çalışılmıştır (Şekil 6). Bu çalışmayla amaçlanan, değişik iklim koşullarına ve değişik yoğunlukta tuzlar içeren deniz sularına maruz kalan tankların korozyon yoğunluklarını karşılaştırmaktır. Şekil 6’da görüldüğü üzere doğu Akdeniz kıyılarındaki D ve I tesislerindeki tanklar görece daha yoğun korozyona maruz kalmalarına rağmen, coğrafi konumları beklenildiği gibi tankların korozyon yoğunluklarını belirlemede çok ayırıcı olmamaktadır. 70 60 50 Korozyon Endeksi 40 30 20 10 0 B C E G J A H D F I Şekil 6. Depolama tanklarının coğrafik konumuna karşılık korozyon miktarı grafiği.. Yıllık prtalama sıcaklıkları ve yağış miktarları farklı olan noktalarda beklenenin aksine belirgin bir korozyon yoğunluk farkı gözlenmemekte. (Her işletmedeki tankların denize uzaklıkları yaklaşık aynıdır .) 4. SONUÇ Üretim kalitesi, mekanik etkiler ve korozyon tankların servis ömrünü ve kalitesini belirleyen en önemli üç etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada, özelleşmiş ve/veya geleneksel tahribatsız muayene tekniklerinden elde edilen gözlemler ışığında, depolama tanklarının yaş, bulunduğu coğrafya ve içerdiği ürünün yapısına göre olası korozyon tavırları incelenmiş ve tankların korozyon süreci tanımlanmaya çalışılmıştır. Buna göre; • Genç tanklarda oyuklanma korozyon tipi baskınken, zaman içinde katot ve anot yüzey alanlarının birbirine yakın ölçülere ulaşmasıyla, genel korozyon olarak tanımlanan korozyon tipinin baskın hale gelmektedir. • • • Depolama tanklarında genellikle iç kısımda korozyon daha yoğun olmakla birlikte, taban ve ilk donam sacları korozyon açısından en önemli bölgeleri oluşturmaktadır. Hemen tüm tankların ilk donam saclarında, ürün-su faz arayüzünü gösteren çizgi gözlenmiştir (Şekil 7). Ürünün içerdiği suyun zamanla ayrı bir faz olarak çökelmesi dışında, tanklara ürün sevkiyatında kullanılan tankerler ve deniz boru hatları ile tanka taşınan bir miktar deniz suyu da ortamda oyuklanma korozyonunu artırıcı rol oynamaktadır. Tankların içerdikleri ürünün korozyon sürecini etkilediği bilinmekle birlikte, aynı tank servis ömrü içinde değişik ürün tipleri depoluyor olması nedeniyle bu karşılaştırma çok açık yapılamamıştır. Ancak motorinin diğer benzin sınıflarına görece daha agresif bir ortam oluşturduğu söylenebilir. Şekil 7. İlk donam saclarında gözlemlenen, ürün-su faz arayüzünü gösteren çizgi. Teşekkür Petrol Ofisi Anonim Şirketi’ne ve özellikle Korozyon Mühendisliği Koordinatörü Sayın Yüksel Bilal Aydın’a, konuya verdikleri önem ve çalışmalarımız süresince verdikleri fikir ve destekten dolayı teşekkürlerimizi sunarız. KAYNAKÇA [1] R.C-Sierra, E.Sosa, M.T.Oropeza&I.Gonzales, ‘Electrochemical Study on Carbon Steel Corrosion Process in Alkaline Sour Media’, Elect.Acta [47] 2149-58, (2000) [2] E.Sosa, R.C-Sierra, I.Garcia, M.T.Oropeza&I.Gonzalez, ‘The Role of Different Surface Damages in Corrosion Process in Alkaline Sour Media’, Corr.Sci. [44] 1515-28, (2002) [3] H.Q.Becerra, C.Retamoso&D.D.Macdonald, ‘The Corrosion of Carbon Steel in Oil-in-Water Emulsions Under Controlled Hydrodynamic Conditions’, Corr.Sci. [42] 561-75, (2000) [4] C.R.Coughlin, L.Clapham&D.L.Atherton,’Effects of Stress on MFL Responses From Elongated Corrosion Pits in Pipeline Steel’, NDT&E Inter. [33] 181-8, (2000) [5] R.K.Stanley,’Magnetic Methods for Wall Thickness Measurement and Flaw Detection in Ferromagnetic Tubing and Plate’, Insight [38] 51-5 (Jan 1996) [6] A.N.Kuzyukov, Y.Y.Nikhayenko, V.A.Levchenko, V.A.Borisenko&V.G.Moisa, ’How Hydrogen Affects Operability of Chemical and Petrochemical Equipment Made of Carbon and Low Alloy Steel’, Inter.J.Hydr.Ener. [27] 813-7 (2002)