Osmanlı Devleti`nde Fikir Akımları ve Osmanlı`nın Son Dönemi

advertisement
OSMANLI
DEVLETİNİNDE FİKİR
AKIMLARI VE
OSMANLININ SON
DÖNEMİ
İÇİNDEKİLER
• Osmanlı Devleti'nde Fikir Akımları
• Osmanlıcılık
• İslamcılık
BAYBURT ÜNİVERSİTESİ
• Türkçülük
UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ
• Batıcılık
• Osmanlı Devleti'nin Son Dönemi
• İttihat ve Terakki Cemiyeti
• 31 Mart Vakası
• Trablusgarb Savaşı
• Balkan Savaşları
HEDEFLER
ATATÜRK İLKELERİ VE
İNKILÂP TARİHİ
• Bu ünitede amaçlanan kazanımlar;
• Osmanlı Devleti'ni çöküntüden kurtarmak
amacıyla yapılan ıslahatlar ve sonuçları ile
Osmanlı Devleti'nin son döneminde yaptığı
savaşlar kavranacaktır.
ÜNİTE
3
Osmanlı Devleti’nde Fikir Akımları ve Osmanlı’nın Son Dönemi
1.
OSMANLI
AKIMLARI
DEVLETİ’NDE
FİKİR
Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında ülke parçalanmaya ve
dağılmaya doğru giderken bu kötü gidişi önlemek amacı ile bir takım çözüm
yolları ve kurtuluş çareleri ortaya atılmaya başlanmıştır. Bunlardan bazıları
uygulama şansı bulmuş, bazıları ise sadece düşünce bazında kalmıştır.
İslamcılık ve Osmanlıcılık tarihteki yerlerini alırken, Türkçülük ve Batıcılık
Türkiye Cumhuriyeti’nin iki temel esası olmuştur. Osmanlı Devleti’nin son
dönemlerinde yapılan fikir tartışmaları ve gerçekleşen uygulamalar
Cumhuriyet Türkiye’si için önemli bir tecrübe kaynağı olmuştur.
1.1. Osmanlıcılık
Osmanlıcılık, bütün Osmanlı vatandaşlarını ırk, din ve dil ayrımı
yapmadan eşit kabul eden siyasi akıma verilen isimdir.
Osmanlı Devleti’nde 1789 Fransız İnkılâbının etkisiyle milliyetçilik
fikrinin yayılmaya başlaması, Osmanlı topraklarında refah içinde yaşayan
kesim olan gayrimüslimlerin kendi devletlerini kurmaya başlamaları,
Osmanlı Devleti’ni ciddi bir bunalıma itmiştir. Batının gücüne karşı
koyamayacaklarını anlayan Osmanlı yöneticileri, ona karşı çıkmak yerine,
onun sempatisini kazanarak, yardımını elde etmeyi tercih etmişlerdir. Bu
anlayışın etkisiyle II. Mahmut döneminde Osmanlı Devleti’nde batı
anlayışına uygun ıslahatlar yapılmıştır. Böylece Osmanlı Devleti’nde bu
yenilikler sonucunda batıyı yakından tanıyan, yabancı dil bilen bir yeni genç
nesil yetişmiştir. Osmanlıcılık fikri bu genç neslin ürünüdür. Genç
Osmanlılar adı altında örgütlenen bu genç kadro, Osmanlı tabakasına eşit
haklar tanınması, bu hakların yasalarla güvence altına alınması, Meşrutiyet
yönetimine geçilmesi görüşündedir. Osmanlıcılık fikrini savunan Genç
Osmanlılara göre; Osmanlı Devleti’nin kurtuluşu, ancak Osmanlı sınırları
içerisinde yaşayan tüm insanlar arasında dil, din, ırk, mezhep farkı
gözetmeksizin herkesin Osmanlı vatandaşı olduğunu kabul etmekle
sağlanabilecektir.
II. Mahmut ve ardından Tanzimat ile sosyal alanda yaratılmaya
çalışılan bu fikir, Genç Osmanlıların II. Abdülhamit’ e meşrutiyeti kabul
ettirmesiyle siyasi alanda da uygulama alanı bulmuştur. Ancak Osmanlıcılık
fikri uygulanmaya koyulmuşsa da, ülkedeki milliyet isyanlarının
durmaması, bu isyanların gelişimine paralel olarak Osmanlıcılık fikrinin de
önemini kaybetmesine yol açmıştır.
1.2. İslamcılık
İslamcılık politikası II. Abdülhamit döneminin en belirgin
politikasıdır. İslamcılar dünya Müslümanlarını tek çatı altında ve Hilafet
merkezi etrafında toplamak istiyorlardı. Bu sebeple değişik İslam toplumları
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
2
Osmanlı Devleti’nde Fikir Akımları ve Osmanlı’nın Son Dönemi
ile bu dönemde irtibat kurulmuş ve Müslümanların önderi olarak halife
(padişah) tanıtılmaya çalışılmıştır.
İslamcılık politikası çerçevesinde Pozitivizmin etkisiyle gelişen din
karşıtı görüşlere karşı savunma tarzında görüşler ileri sürülmüştür. Bu
savunma mekanizması ünlü edip Ziya Paşa'nın deyimi ile kısaca şöyle ifade
edilmiştir: “Din terakkiye (ilerlemeye) mani imiş / Evvel yok idi bu rivayet
yeni çıktı”. Muhammed Abduh, Cemaleddin Efgani gibi İslam bilginleri
İslam düşüncesine yeni ve çağdaş açıklamalar getirerek dinin modern
yüzünü ön plana çıkarmaya çalışmışlardır. Ünlü İslamcılardan Millî Şair
Mehmet Akif (Ersoy) bu düşüncelerden oldukça etkilenmiştir. İlmi,
çalışmayı, gelişmeyi öven ayet-i kerimeler ve hadis-i şerifler sıkça
hatırlatılmıştır.
İslamcılar, gerilemenin gerçek sebebinin din değil, dinin yanlış
yorumlanması olduğunu savunmuştur. Hatta gerilemenin gerçek sebebinin
dinden uzaklaşmak olduğunu söylemişler ve geçmişten örnekler
vermişlerdir.
Sömürgelerinde çok sayıda Müslüman yaşayan İngiltere bu siyasetten
fazlasıyla rahatsız olmuştur. Almanlar ise İslam dünyası üzerinde etkili
olmak için Müslümanlara hoş görünecek söylemler geliştirmişlerdir.
Ancak tüm çabalara rağmen, I. Dünya Savaşı'nın başında Halife
tarafından ilan edilen cihat çağrısı etkili olmamıştır. İngilizler bu çağrının
Alman baskısı ile yapıldığını yayıp etkisini kırmışlardır. Bu savaş sırasında
bazı Arap liderlerin Osmanlıya karşı İngilizlerin yanında yer alması,
milliyetçilik ve buna bağlı bağımsızlık fikrinin İslamcılık fikrinin önüne
geçtiğini göstermiştir.
1.3. Türkçülük
Türkçülük diğer akımlara oranla daha geç ortaya çıkmasına karşılık
Milli Mücadele’nin başarıya ulaştırılması ve Cumhuriyetin örgütlenmesinde
rol oynayan en önemli akımdır. Türkçülük fikir hareketinin doğmasına yol
açan etkenleri şu şekilde sıralamak mümkündür;
• Batılı devletlerin teşvikiyle milliyetçilik hareketinin Osmanlı
topraklarında yaşayan Hıristiyan tebaa arasında yayılması ve bunun
sonucunda isyanların çıkması.
• Türk olmayan Müslüman toplulukların yine batılı devletlerin
propagandaları sonucunda Osmanlı Devleti’nden ayrılmaya başlamaları.
• Büyük Hıristiyan eyaletlerin müstakil veya muhtar bir statüye
kavuşması sonucunda, bu eyaletlerde yaşayan Müslümanların Anadolu’ya
göç etmek zorunda kalması ve bu insanların karşı karşıya kaldıkları
felaketin uyandırdığı tepki.
• Avrupa’nın Türkler üzerindeki baskısı ve aleyhte propagandaları.
• Yabancı dil öğrenen ve Avrupa’ya giden Türk aydınlarının,
Avrupalıların Türkler hakkındaki çalışmalarından haberdar olmaları ve
bunun vicdanlarında uyandırdığı rahatsızlık.
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
3
Osmanlı Devleti’nde Fikir Akımları ve Osmanlı’nın Son Dönemi
Osmanlı Devleti, XIX. yüzyılda, Fransız İnkılâbının etkisiyle
Balkanlara kadar yayılan milliyetçilik akımı, millet olma, bağımsızlık ve
özgürlük gibi evrensel hakları yaşıyordu. Osmanlı’nın geniş topraklarında
yaşayan topluluklar da bu ayaklanmalara katılıyordu. Bu tarihlerde,
Osmanlı’nın Ümmet politikası tersine dönmüştü. Artık, hâkimiyeti altında
bulunan İslâm ülkelerinin Batıda yetişmiş, Fransa Devrimiyle tanışan genç
aydınları, Osmanlı’ya karşı bağımsızlık savaşlarını başlatmak amacıyla
ayaklanıyorlardı.
1865’te Yeni Osmanlılar ve 1875’ten sonra da Jön Türklerin öncelikle
önlemeye çalıştıkları ulusçuluk akımları durdurulamaz bir noktaya gelmişti.
Jön Türkler, 600 yıl süren Hanedan-ı Osmanî yerine millî devlet kurmak,
özgür ve insanca haklara sahip olmak için örgütlü bir çalışma
oluşturuyorlardı. Kısa zamanda Jön Türk hareketi İttihat ve Terakki adlı bir
siyasal kuruluşa dönüştü. İttihat ve Terakki ile yönetim, Türkçülük akımını
ön plâna alan ve Hanedan-ı Osmanî’ye eleştiride bulunan genç kadroların
eline geçmiş bulunuyordu.
Bu oluşum, monarşiye karşı meşrutiyet hareketinin sesini duyuruyor,
Fransa Devriminden kaynaklanan ulusçuluk duygu ve düşüncesini de bir
sembol olarak taşıyordu.
İttihat ve Terakki Cemiyeti bir siyasal teşkilât olarak Türkçülük akımını
temel felsefe kabul ediyordu. Başlarında Ziya Gökalp olmak üzere önemli bir
çekirdek aydın kadro, bu akımın düşünce sistemini yaymaya çalışıyorlardı.
Özellikle Kırım’ın Gaspıra köyünde doğan İsmail Gaspıralı’nın başlattığı ve
Azerbaycan’dan kaynaklanan bu akımın yandaşları İttihat ve Terakki Cemiyeti
içinde yer alıyorlardı. Özellikle Ahmet Ağaoğlu, Yusuf Akçura ve Mehmet
Emin bunlardan ilk akla gelenleridir.
Türkçülük akımının İttihat ve Terakki yönetiminde filizlenmesi, 1911
yılında Türk Ocağı’nın kuruluşunu hazırlamıştır. Türk Ocağı, günümüze kadar
gelen Türk Yurdu dergisiyle birlikte Türkçülük akımının odak noktasını
oluşturuyordu.
Siyasal bir tez olarak Türkçülügün tarihi, önce Ahundzade ve sonra
Yusuf Akçura’nın 1904 yılında yayımlanan Üç Tarz-ı Siyaset eseriyle
başlatılabilir.
Özellikle, Kasım 1908’de Rusya’dan kaçarak İstanbul’a gelen bazı Türk
milliyetçilerinin kurdukları Türk Derneği bu akımın beşiği olmuştur. Türk
Derneği’nin kendi kendisini kapatmasından sonra Türk milliyetçileri bu kez
Ağustos 1911’de kurulan Türk Yurdu Cemiyeti’inde toplanmaya başladılar.
Fakat Türkçülüğün asıl örgütlenmesi bu derneğin de kendisini feshederek
Asker Tıbbiyelerin öncülüğünde 3 Temmuz 1911’de kurulan Türk Ocağı
derneğinde gerçekleşti.
Özellikle Balkan Savaşı’ndan sonra Osmanlıcılık akımının başarısız
olmasıyla ortaya çıkan ülkü boşluğunu dolduran Türkçülük akımının amacını
genel hatları ile şu şekilde özetlemek mümkündür: Osmanlı bayrağı altında
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
4
Osmanlı Devleti’nde Fikir Akımları ve Osmanlı’nın Son Dönemi
bilinçsiz bir şekilde yaşayan Türkleri ulusal bir duygu ile bilinçlendirmek,
ulusal benliğini kazandırmak, Türk milletini İslam’ın içine güçlü bir unsur
olarak yeniden sokmak. Aynı zamanda sarsılmış olan Osmanlı Saltanatının
dayanaklarını yeniden kuvvetlendirmek. Modernleşmek.
Türkçüler için Osmanlı ancak siyasal bir örgütlenmedir. Sosyal bir
gerçeğin adı değildir. Öyleyse bu örgütlenmeyi sağlam bir sisteme oturtmak
gerekmektedir. Balkan Savaşları, gayrimüslimlerin ayrılmasına neden
olmuştur. Ortadoğu’da Araplar kendi örgütlenmelerini yapmakla
uğraşmaktadırlar. O halde devlet ancak Türk milletini bilinçlendirip
güçlendirmekle kurtarılabilir. Ancak bu idealler Osmanlı Devletinde hayat
bulamayıp Millî Mücadele ile gerçekleşecektir
1.4. Batıcılık
Türk tarihi genel olarak değerlendirildiğinde Türklerin daima Batı
yönünde hareket ettiği ve yüzünü sürekli batıya döndüğü görülmektedir.
XVI. yüzyılda ezici bir üstünlüğe sahip olan Osmanlılar bir sonraki
yüzyıl içinde eski gücünden ve ihtişamından çok şey kaybetmiş olmasına
rağmen bunun tam farkında değildi. Batıda meydana gelen gelişmeleri ise
umursamıyordu. Zira Osmanlı Devlet yapısındaki bu bozulmanın Kanuni
zamanında yapılan kanun-u kadimden uzaklaşmakla ortaya çıktığına
inanılmakta, bu kanunun yeniden tesisi durumunda ise işlerin yeniden
düzeleceği varsayılmakta idi. Ancak Karlofça Antlaşması Osmanlı
İmparatorluğu için bir dönüm noktası oldu. Bu antlaşma ile çok büyük
toprak kayıplarına uğrayan Osmanlı Devleti artık Batı'nın ileri ve üstün
olduğunu kabullenmek zorunda kaldı. Batılı anlamda yapılan ıslahatlar da
düşmanın gücüne sahip olmak ve onlarla başa çıkabilmek esasına
dayanıyordu. Bu dönemde Osmanlı’da Batı dünyasındaki gelişmeleri,
(özellikle bilim ve teknoloji alanında) derinlemesine anlayacak ve
uygulayacak ne bilim adamı ne de bilimsel kurumların vardı.
Tanzimat'tan sonra Osmanlı aydını ve yüksek zümresi arasında
yayılan Batılı gibi yaşama hevesi kötü bir taklitçilikten öteye geçememişti.
Altyapısı hazırlanmadan günübirlik girişilen batılı anlamdaki ıslahat
hareketleri ise sonuca ulaşmaktan hayli uzaktı.
Ciddi anlamda Batılılaşma düşüncesi bir grup aydın tarafından
çıkartılan İçtihat Mecmuasının yayınlanmasından sonra ortaya çıkmıştır. Dr.
Abdullah Cevdet'in başını çektiği Batıcılar kendi aralarında ikiye
bölünmüşler, bir kısmı bilim, teknik ve uygarlık alanlarında Batılılaşmayı
savunmuş; bir kısmı ise uygarlığın bir bütün olduğunu, dolayısıyla olumlu
olumsuz bütün yönleriyle kabul edilmesi gerektiğini savunmuştur.
Gerçek anlamda Batılılaşma Atatürk'ün başlattığı inkılâp hareketleri
ile sağlanmış ve çağdaş Batı uygarlığı bir bütün halinde ele alınarak sosyal,
siyasi, kültürel hayatımızda hâkim olmuştur.
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
5
Osmanlı Devleti’nde Fikir Akımları ve Osmanlı’nın Son Dönemi
2. OSMANLI DEVLETİ’NİN SON DÖNEMİ
Osmanlı Devleti, iki yüz yılı aşkın bir süre devleti
çöküntüden kurtarmak için çareler aramış, ancak tüm çabalar sonuçsuz
kalmıştır. XIX. yüzyılın sonundaki fikir akımları ve yenileşme çalışmaları
sorunu çözemediği gibi toplum içerisindeki ayrılıkları da derinleştirmiştir.
XX. yüzyılın başlarında gerek dünyada gerekse Osmanlı’da yaşanan
çalkantılar, Osmanlı açısından sonun başlangıcı olmuştur.
2.1. İttihat ve Terakki Cemiyeti
Osmanlı Devleti’nin son döneminde içte meydana gelen en önemli
olay, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurulmasıdır. Bu cemiyetin doğuşu,
devrin siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik şartlarının bir sonucudur.
Cemiyet kısa sürede büyüyüp, gelişerek iktidarı ele geçirmiştir.
Tıbbiye talebesi olan İbrahim Temo ve beş arkadaşı tarafından 21
Mayıs 1889’da İstanbul’da gizlice kurulan İttihad-ı Osmanî Cemiyeti daha
sonra İttihat Terakki Cemiyeti adını alarak büyük bir gizlilik içinde çalışıp
örgütlendi. Sıkı takip altında oldukları için gizlice örgütlendiler. Cemiyetin
ana gayesi II. Abdülhamit’i tahttan indirmek ve meşrutiyeti yeniden ilan
etmekti. Cemiyetin taraftarları hızla çoğaldı. Cemiyet üyelerinden Ahmet
Rıza, bir bahane ile Paris’e gidip buradaki Jöntürklerle irtibat kurdu.
Cemiyete ait yayın organları (Meşveret Gazetesi) yurt dışında basıldı ve
gizlice ülkeye sokuldu. Gazete, Osmanlıca ve Fransızca olarak basıldı.
Mücadelenin adı kısaca hürriyet ve adalet mücadelesi idi. II.
Abdülhamit’in aydınlar ve vatanseverlere karşı giriştiği sindirme ve imha
politikası bir yandan ona karşı nefreti arttırırken öbür yandan bu cemiyete
üye olanların sayısını çoğalttı. Cemiyetin beyin takımı yurt dışında
çoğunlukla da Paris’te bulunuyordu. Burada basılan gazete ve mecmualar
gizlice Osmanlı memleketine sokuluyor ve bu yayınlarda istibdat aleyhine
yazılar yayınlanıyordu.
Cemiyet birçok yerde gizli şubeler açtı. Bunlardan en güçlüsü Selanik
şubesi idi. Bunlar kendilerini gizlemeye gerek de görmüyorlardı. Merkezi
Manastır’da bulunan Üçüncü Orduya bağlı birliklerin subayları genellikle
bu cemiyete üye olmuşlardı. Cemiyetin içinden yetişen asker fedailer II.
Abdülhamit’e açıkça cephe almaktan çekinmiyorlardı. Bunlardan bir kısmı
ordudan ayrılıp komitacılığa girişerek dağlara çıktı. İstibdat yanlısı
idarecilere ve komutanlara suikastlar düzenlediler. Halkı isyana teşvik ettiler
ve yer yer isyanlar çıkardılar.
Cemiyet gittikçe güçlendi. Bölgeye tamamen hâkim oldu. II.
Abdülhamit Makedonya ve Rumeli’de yeniden hâkimiyeti eline almak için
Üçüncü Ordunun başına Şemsi Paşa’yı komutan tayin etti. Amacı bölgedeki
komitacılık faaliyetlerine ve isyanlara son vermekti. Ancak Şemsi Paşa
İttihatçı fedailer tarafından öldürüldü (7 Temmuz 1908), ordusunun bir
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
6
Osmanlı Devleti’nde Fikir Akımları ve Osmanlı’nın Son Dönemi
bölümü de ittihatçılara katıldı. Bu olaydan sonra Padişah bu bölgede
sözünü geçiremez oldu.
Cemiyette, genç subaylardan Enver, Cemal ile Posta Memuru Talat
Beyler kısa zamanda öne çıkacaklardır.
Cemiyet, Makedonya’da büyük bir ayaklanma hareketine girişerek,
bu hareketle 1908’de II. Meşrutiyeti II. Abdülhamit’e kabul ettirmiştir. 31
Mart Olayı ile II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesinin ardından, Bab-ı Ali
Baskını ile cemiyet iktidarı tam anlamıyla ele geçirmiş ve Osmanlı
Devletinin yıkılışına kadar devam ettirmiştir.
İttihatçılar vatansever, dürüst, cesaretli olmalarına rağmen, devleti
yönetecek vasıflardan yoksundurlar. Toplumu çöküntüye götüren
aksaklıkları doğru teşhis edip, bunları ortadan kaldıramamışlardır. Bu
yüzden de başarılı olamamışlardır.
2.2. 31 Mart Vakası
1908 yılında meşrutiyet yeniden ilan edilince meclis çalışmaları
başladı. Ancak oluşan kabine bu sefer padişahın değil İttihatçıların
kontrolündeydi. Bu dönemde mecliste mebus sayısı az olan Ahrar Fırkası
etkili bir muhalefet yapamıyordu ama fırkanın yayın organı olan Serbesti
gazetesi ve özellikle başyazarı Hasan Fehmi Bey oldukça etkili bir
muhalefet sergiliyorlardı. 6 Nisan gecesi Hasan Fehmi’nin Galata Köprüsü
üzerinde öldürülmesi gerilimi tırmandırdı.
Bu olay Volkan gazetesi yazarı Derviş Vahdeti’nin başını çektiği bir
grup tarafından protesto edildi ve İttihat Terakki aleyhtarı bir isyan başladı.
“Şeriat isteriz” diye bağırarak Hasan Fehmi Bey’in katillerinin bulunup
yargılanmasını istediler. Sonunda isyan meşrutiyete karşı bir eyleme
dönüştü. Manastır’daki III. Ordudan getirilen ve İttihatçı olarak bilinen avcı
taburları da bu isyanda yer aldı. Rumi takvime göre 31 Mart olayı adıyla
bilinen bu olay, miladi 13 Nisan günü meydana gelmiş, on bir gün devam
etmiştir. Ayrıca Tanin ve Şura-i Ümmet gazetelerinin büroları tahrip
edilmiştir.
Bu gelişmeler üzerine Komutanlığını Mahmut Şevket Paşa’nın,
Kurmay Başkanlığını Mustafa Kemal’in yaptığı “Hareket Ordusu”
Selanik’ten İstanbul’a gelerek 31 Mart İsyanını bastırdı. Bu isyanın
bastırılmasından sonra padişahın yetkileri sınırlandırıldı, Kanun-u Esasi’de
değişiklikler yapıldı ve II. Abdülhamit tahttan indirilerek yerine V. Mehmet
Reşat tahta çıkarıldı (1909).
2.3. Trablusgarb Savaşı (1911-1912)
Almanya gibi milli birliğini geç tamamlayan İtalya sömürgecilik
yarışına geç katılmıştı. Bu döneme kadar dünyanın en iyi bölgeleri İngiltere
ve Fransa başta olmak üzere, büyük devletlerarasında paylaşılmıştı.
Sömürgecilikte geride kalmak istemeyen İtalya, büyük devletlerle yaptığı
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
7
Osmanlı Devleti’nde Fikir Akımları ve Osmanlı’nın Son Dönemi
bir dizi antlaşmadan sonra, Osmanlı Devletinin Kuzey Afrika’daki toprağı
Trablusgarb ve Bingazi’ye göz dikmişti. Buraların kendisine bırakılması
için 28 Eylül 1911’de Osmanlı Devletine bir nota veren İtalya, bu isteğinin
reddedilmesi üzerine Trablusgarp ve Bingazi’ye asker çıkartmıştır. Bu
dönemde Osmanlı’nın Trablusgarb ile kara bağlantısı yoktur. Denizlerde ise
İtalya geçit vermemektedir. Bu nedenle tüccar kılığıyla bölgeye giden
Mustafa Kemal, Enver Paşa ve Fethi Bey gibi genç ve idealist subayların
oradaki halktan organize ettiği direniş karşısında başarısız olan İtalyanlar,
savaşı Osmanlı Devletinin başka topraklarına yaymak suretiyle isteklerini
Osmanlı Devleti’ne kabul ettirme yoluna gitmişlerdir. Bu amaçla İtalyanlar
Kızıldeniz’deki Osmanlı limanları topa tutularak, savaş gemilerini batırmış,
Beyrut’u bombalamış, Rodos ve 12 Ada işgal etmişlerdir. Daha sonra
Ege’ye çıkarak Çanakkale Boğazını geçmeye çalışan İtalyanlar başarılı
olamamışlardır.
Bütün bunlar Osmanlı Devletinin tavrını değiştirmesinde etkisiz
kalmışken, 8 Ekim 1912'de Balkan Savaşı patlak vermesi sonucunda iki
cephede birden savaşı götüremeyeceğini anlayan Osmanlı Devleti
Trablusgarp'taki subaylarını geri çağırmıştır. İtalya ile 18 Ekim 1912'de Uşi
Antlaşması imzalanarak bu bölge İtalyanlara bırakılmıştır. Antlaşma gereği
12 Ada da savaş sonrası geri verilmek kaydıyla, geçici olarak İtalya'da
bırakılmış; ancak Osmanlı Devleti Balkan savaşlarından mağlup çıkınca
İtalya bu sözünü yerine getirmemiştir. Aynı antlaşma ile Trablusgarp
halkının dini bakımdan halifeye bağlı kalacağı teyit edilmiştir.
Trablusgarb Savaşının sonuçları şu şekilde özetlenebilir:
• Osmanlı Devleti Kuzey Afrika'daki son toprak parçasını da
kaybetmiştir.
• Osmanlı Devleti'nin kendi topraklarını korumak konusunda
gösterdiği zafiyet Balkan devletlerine cesaret vermiştir.
• 12 Ada ve Trablusgarp'ı ele geçiren İtalya Akdeniz'de önemli bir güç
haline gelmiştir.
• İtalya'ya geçici olarak bırakılan 12 Ada geri alınamamıştır.
• Hilafet siyaseti uygulanarak Osmanlı Devleti'nin Müslüman
topluluklar üzerindeki etkisi korunmak istenmiştir.
2.3. Balkan Savaşları (1912-1913)
XIX. yüzyılın başlarında ortaya çıkan milliyetçilik akımının Osmanlı
Devletinde de kendini göstereceği açıktı. Slavcılık ve Ortodoksları koruma
politikası güden Rusya, milliyetçilik akımının da etkilerini değerlendirerek
Balkan topluluklarını Osmanlı Devletine karşı ayaklandırdı. Balkanlarda
kalan Osmanlı Devleti topraklarının Sırbistan, Bulgaristan, Karadağ ve
Yunanistan arasında bölüşülmesi de savaşın başlangıcında etkilidir. Balkan
savaşının nedenlerini maddeler şeklinde özetleyecek olursak:
• Osmanlı Devleti'nin Zayıf Durumu
• Rusya'nın Balkan Devletlerini Kışkırtması
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
8
Osmanlı Devleti’nde Fikir Akımları ve Osmanlı’nın Son Dönemi
• Balkanlarda Kalan Osmanlı Topraklarının Balkan Devletleri
Tarafından Paylaşılmak İstenmesi
• Milliyetçilik Düşüncesi
Osmanlı Devleti’nin İtalya ile uğraşmasını fırsat bilen Balkan
Devletleri, Rusya’nın kışkırtmasıyla aralarında bir ittifak oluşturmuşlardır.
Bu çerçevede 13 Mart 1912 Sırp-Bulgar; 29 Mayıs 1912 Bulgar-Yunan;
Ağustos 1912 Karadağ-Bulgaristan; 6 Ekim 1912 Karadağ-Sırbistan ittifakı
gerçekleştirilmiştir. 8 Ekim 1912’de bu ittifaklar zincirinde yer alan
Karadağ’ın Osmanlı Devletine savaş ilan etmesi ile I. Balkan Savaşı
başlamıştır. Karadağ’ın Balkan Savaşını başlatmasından iki hafta sonra
Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan’da Osmanlı Devletine savaş ilan
etmiştir. Savaş coğrafi durumun çıkardığı sonuçlar, savaşa iyi hazırlıklı
olmayan Osmanlı ordusunun seferberlik ve tahkimat işlerini zamanında
yapamaması, yönetimden kaynaklanan hatalar ve ordu içindeki ittihatçı
subayların iktidarı yıpratmak için görevlerini yapmamaları gibi sebeplerden
dolayı bütün cephelerde Osmanlı Devletinin yenilgisiyle sonuçlanmıştır.
I.Balkan Savaşı sonunda Osmanlı Devleti Makedonya’yı, Batı
Trakya’yı, Edirne’yi, İtalyan işgali dışında kalan Ege adalarını kaybetmiş,
1912 yılında Londra Antlaşmasını imzalamak zorunda kalmıştır. Bu
antlaşma ile; Ege adalarının geleceğinin belirlenmesi Arnavutluk sınırlarının
çizilmesi büyük devletlere bırakılmış, Girit hukuken Yunanistan’a
bırakılmış, Midye-Enez hattının batısında kalan topraklarda Balkan
Devletlerine bırakılmıştır. Edirne Bulgaristan’da kalmıştır.
Balkan devletleri, I. Balkan savaşı sonunda Osmanlı Devletinden
aldıkları toprakları paylaşmada anlaşmazlığa düşmüşlerdir. Sorun özellikle
Bulgaristan’ın müttefiklerinden daha fazla toprak kazanması yüzünden
çıkmıştır. Bunun sonucunda Sırbistan, Yunanistan ve Romanya
Bulgaristan’a saldırmışlardır. Bu durumdan yaralanmak isteyen Osmanlı
Devleti harekete geçerek, Edirne dâhil bütün Doğu Trakya’yı geri almıştır.
Balkan Savaşı sonunda imzalanan 1913 Bükreş Antlaşmasıyla Balkan
Devletleri, Osmanlı Devletinden aldıkları Balkan topraklarını aralarında
paylaşmışlardır. Bulgaristan ile Osmanlı Devleti arasında yapılan İstanbul
Antlaşması ile Meriç nehri sınır kabul edilmiştir.
Balkan Savaşının sonuçları şu şekilde özetlenebilir:
• Osmanlı Devleti Adriyatik kıyılarına kadar ulaşan Balkan
topraklarını ve Ege adalarını kaybetmiştir. Yenildiği devletler yakın tarihe
kadar Osmanlı Devleti'nin eyaletleri olduğu için büyük bir itibar kaybına
sebep olmuştur.
• Savaş sürerken yapılan askeri darbe (Bab-ı Ali Baskını) sonucu
iktidarı ele geçiren ittihatçılar I. Dünya Savaşı sonuna kadar yönetimi
ellerinde tutmuşlar ve devleti yeni maceraların içine sürüklemişlerdir.
• Ordunun içine düştüğü kötü durumdan kurtarılması için yeniden
yapılanma sürecine gidilmiş ve bu konuda Almanlardan destek sağlanmıştır.
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
9
Osmanlı Devleti’nde Fikir Akımları ve Osmanlı’nın Son Dönemi
Bu yakınlaşma I. Dünya Savaşı sırasında Alman saflarında yer almamıza
sebep olmuştur.
• Mustafa Kemal'in orduyu siyaset dışı tutma çabasının ne kadar
yerinde olduğu bu savaşta tecrübe edilmiştir.
• Yüz binlerce Tük ve Müslüman kadın, erkek ve çocuk denilmeden
katliama uğramış; kurtulabilenler kendilerini Osmanlı ülkesine zor atmıştır.
Yıllar sürecek bir mübadele ve göç dalgası başlamıştır.
• Arnavutluk bağımsızlığını (28 Kasım1912)ilan ederek Osmanlı
Devleti'nden ayrılmıştır. Böylece Kırım ve Bosna'nın ardından üçüncü kez
İslam toprağı kaybedilmiştir.
• Sonuçta Balkanlardaki Osmanlı topraklarının Balkan Devletleri
tarafından paylaşılmasıyla Osmanlı’nın 550 yıl hüküm sürdüğü topraklar
elen çıkmıştır.
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
10
Osmanlı Devleti’nde Fikir Akımları ve Osmanlı’nın Son Dönemi
Özet
•Osmanlı Devleti'nde kötü gidişi engellemek ve özellikle
Fransız İhtilalinin ortaya çıkardığı milliyetçilik fikrinin yıkıcı
sonuçlarını engellemek amacıyla XIX. yüzyılda bir takım
fikir akımları ortaya sürülmüştür. Osmanlı'nın çok uluslu ve
çok dinli yapısından dolayı ilk ortaya çıkan fikir Osmanlıcılık
olmuştur. Gerek II. Mahmud gibi devlet yöneticileri gerekse
Osmanlı aydınları, Osmanlıcılık çatısı altında dil, din ve ırk
farkı gözetilmeden bir Osmanlı kimliği yaratılırsa azınlıkların
yıkıcı faaliyetlerinin son bulacağı ve ülkeyi sahipleneceklerini
düşünmüşlerdir. Tanzimat ve Islahat Fermanı ile sosyal ve
hukuksal, meşrutiyet ile de siyasal anlamda bu fikir
gerçekleştirilmeye çalışılmış ancak olumlu sonuç
alınamamıştır. Bunun üzerine bu fikre hiçbir zaman sıcak
bakmayan II. Abdülhamit zamanında İslmacılık fikri etkili bir
devlet politikası haline getirilmiştir. Azınlıklardan ümidi
kesen yönetici ve aydınlar bu fikirle bir taraftan en azından
Müslümanları devlete bağlamaya çalışırken, diğer tarftan
dergilerde İslamiyetin ilerlemeye ve bilime karşı olduğu gibi
düşüncelerin doğru olmadığına yönelik çalışmalar kaleme
alıyorlardı. Ancak I. Dünya Savaşı sırasında bazı müslüman
grupların İngiltere yanında yer alması bu fikrin başarısızlığını
ortaya koymuştur. Osmanlı'nın son dönemlerinde ortaya çıkan
Türkçülük ve Batıcılık fikirleri ise Osmanlı döneminde etkili
bir uygulama alanı bulamadan devlet yıkılmıştır.
•Osmanlı Devleti'nin son döneminde İtalya ile yaşanan savaş
sonucunda Afrika'daki son toprak parçası olan Trablusgarb
kaybedilmiş, Balkan Savaşlarından dolayı yapılan antlaşma
ile Oniki Ada geçici olarak İtalya'ya bırakılmıştı. Ancak
Osmanlı Balkan Savaşlarında da hiçbir varlık gösteremeden
savaşı kaybedince neredeyse tüm balkanlardan çekildiği gibi
Oniki Ada'yı da geri alamdı. Bu dönemde ülke yönetimine
İttihat ve Terakki el koymuş durumdaydı. Yaşanan bu olaylar
I. Dünya Savaşı öncesi Osmanlı'nın büyük bunalım
yaşamasına neden olmuştu.
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
11
Osmanlı Devleti’nde Fikir Akımları ve Osmanlı’nın Son Dönemi
1. Milliyetçilik akımının Osmanlı Devleti üzerinde etkilerine karşı II.
Mahmut döneminde; din, dil ve ırk ayrılığı gözetmeyen hangi fikir akımı
ortaya çıkmıştır?
a) İslamcılık b) Türkçülük c) Ümmetçilik d) Osmanlıcılık e) Batıcılık
Ünite Değerlendirme
Soruları
2. İtalya, sömürge elde etmek ve hammadde ihtiyacını karşılamak
amacıyla kendisi için stratejik önem taşıyan Trablusgarp'a saldırmadan
önce Avrupa devletlerinin onayını almıştır.
Bu durum aşağıdakilerden hangisinin kanıtıdır?
a) İtalya sanayileşme sürecini tamamlamamıştır.
b) İtalya Osmanlı Devleti'nin askeri gücünden çekinmektedir.
c) İtalya yayılmacı politikalarına Avrupa devletlerinin tepki
göstermesinden çekinmektedir.
d) İtalya'nın donanma gücü yetersizdir.
e) İtalya sınırlarını barışçı yollarla genişletmek istemektedir.
3. I- Osmanlının Kuzey Afrika'daki son topraklarını kaybetmesi
II. Osmanlı Devleti'nin Atina Antlaşması’nı imzalaması
III. Osmanlının On İki Adayı geçici olarak İtalya'ya bırakması
IV. On İki Ada'nın Yunanlılara geçmesi
V. Osmanlı Devleti'nin Ege'deki egemenliğinin sona ermesi
gibi gelişmelerden hangileri, Trablusgarp Savaşı'nın sonuçlarıyla ilgilidir?
a) I ve III
b) II ve III
c) III ve V
d) II-III-V
e) I-III-V
4. Osmanlı Devleti Trablusgarp Savaşı sonunda imzaladığı Uşi Antlaşması
ile On İki Ada'yı geçici olarak İtalya'nın işgaline bırakmıştır.
Bu kararın amacı olarak aşağıdakilerden hangisi gösterilebilir?
a) On İki Ada halkının ayaklanma çıkarmasını önlemek
b) Yunanistan'ın Balkan Savaşı sırasında adaları işgal etmesine engel
olmak
c) Balkan Savaşı'nda İtalya'dan destek sağlamak
d) İtalya'nın diğer bölgelere saldırmasını engellemek
e) Avrupa devletlerinin olaya müdahalesine fırsat vermemek
5. I. Balkan Savaşı sonunda Osmanlı orduları Balkanlardan tamamen
çekildi. Kaybedilen topraklar üzerinde Balkan ülkeleri arasında çıkar
çatışmaları başladı.
Balkan ülkeleri arasında başlayan çıkar çatışmalarının Osmanlı Devleti
üzerindeki olumlu etkisi aşağıdakilerden hangisi olmuştur?
a) Orduda düzenleme çalışmalarına ağırlık verilmesi
b) Kırklareli ve Edirne’nin geri alınması
c) Ege Adaları'nın Yunanlılardan kurtarılması
d) Almanya ile ittifak yapılması
e) Mebuslar Meclisi'nin dağıtılması
6. II. Meşrutiyet döneminde yönetimde söz sahibi olan ittihat ve Terakki
Cemiyeti, iç politikada aşağıdaki fikir akımlarından hangisine ağırlık
vermiştir?
a) Eşitlik b) Osmanlıcılık c) Türkçülük d) İslamcılık e) Batıcılık
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
12
Osmanlı Devleti’nde Fikir Akımları ve Osmanlı’nın Son Dönemi
7.
I- Trablusgarp Savaşı
II- Bâb-ı Ali Baskını
III- 31 Mart Vakası
IV- I. Balkan Savaşı
Yukarıda verilen olayların kronolojik sıralaması hangi seçenekte doğru
verilmiştir?
a) III-II-I-IV b) IV-III-II-I c) III-II-IV-I d) IV-III-I-II e) III-IV-I-II
8.
- İttihat ve Terakki Cemiyeti ile bu cemiyete bağlı subayların çalışmaları
sonucunda II. Abdülhamit 1908'de ikinci kez meşrutiyet ilan etmek
zorunda kalmıştır.
- II. Meşrutiyet'in ilanını izleyen günlerde Avusturya Bosna-Hersek'i
topraklarına katarken, Bulgaristan da bağımsızlığını ilan etmiştir.
Yukarıdaki bilgiler değerlendirildiğinde aşağıdaki genellemelerden
hangisine ulaşılamaz?
a) II. Abdülhamit halkın yönetime katılmasından yana değildir.
b) Meşrutiyet birtakım iç karışıklıklar sonucu ilan edilmiştir.
c) Bazı devletler Osmanlı Devleti'nin iç sorunlarından yararlanmışlardır.
d) İttihat Terakki Cemiyeti Meşrutiyetin ilanında etkili bir rol üstlenmiştir.
e) Meşrutiyet rejimine karşı yoğun bir siyasi muhalefet oluşmuştur.
9. Osmanlı Devleti'ni Balkanlardan atmak amacıyla Rusya'nın da
kışkırtmaları sonucu, ittifak yapan devletler aşağıdakilerden hangisinde
birlikte verilmiştir?
a) Sırbistan-Arnavutluk-Yunanistan-Karadağ
b) Arnavutluk-Yunanistan-Romanya-Bulgaristan
c) Yunanistan-Bulgaristan-Sırbistan-Romanya
d) Yunanistan-Bulgaristan-Karadağ-Sırbistan
e) Romanya-Arnavutluk-Karadağ-Yunanistan
10.
-Türkçülük
- Osmanlıcılık
- İslamcılık
- Batıcılık
gibi düşüncelerin asıl amacı, aşağıdakilerden hangisi olarak gösterilebilir?
a) Ekonomik kalkınmayı sağlamak
b) Osmanlı Devleti’ni bölmek
c) Meşruti idareyi gerçekleştirmek
d) Yapılması gereken yenilikleri belirlemek
e) Osmanlı Devleti’ni dağılmaktan kurtarmak
1
2
3
4
d
c
a
b
CEVAPLAR
5
6
b
c
7
8
9
10
c
e
d
e
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
13
Osmanlı Devleti’nde Fikir Akımları ve Osmanlı’nın Son Dönemi
KAYNAKLAR
Doğan, O., (2011) Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, Okutman Yayıncılık,
Ankara
Turan, R., Safran, M. vd., (2011), Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi,
Okutman Yayıncılık, Ankara
Komisyon, (2003), Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, (Ed. Sezer, A.),
Siyasal Kitabevi, Ankara
Yalçın E.S., Turan M., vd., (2003), Türk İnkılab Tarihi ve Atatürk İlkeleri,
Siyasal Kitabevi, Ankara
Komisyon, (2009), İmparatorluktan Ulus Devlete Türk İnkılab Tarihi, (Ed.
Öztürk, C.), Pegem Akademi, Ankara
Yıldız Y., (2009), Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, Nobel Yayınları,
Ankara
YÖK, (1997), Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Türk İnkılabının Hazırlık
Dönemi ve Türk İstiklal Savaşı, YÖK Yayınları, Ankara
Safa, P. (1996), Türk İnkılabına Bakışlar, Atatürk Araştırma Merkezi,
Ankara
Engelhardt, E.P, (2010), Türkiye’de Çağdaşlaşma Hareketleri Tanzimat,
Örgün Yayınevi, İstanbul
Berkes, N., (2010), Türkiye’de Çağdaşlaşma, YKY, İstanbul
Komisyon, (2012), Osmanlı Tarihi El Kitabı, Grafiker Yayınları, Ankara
Mardin Ş., (2008), Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu, İletişim Yayınları,
İstanbul
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
14
Download