VUCUDUMUZDAKİ SİSTEMLER SİNDİRİM SİSTEMLERİ Büyük organik maddelerin hücre zarından geçebilmesi için kendisini oluşturan yapı birimlerine parçalanması gerekir. Büyük karmaşık moleküllü besinlerin kendilerini meydana getiren daha küçük moleküllere parçalanarak , hücre zarından geçebilecek hale getirilmesine sindirim denir. Sindirim iki aşamada gerçekleşir. Mekanik Sindirim: Yüksek yapılı canlılarda besinlerin dil, diş ve kaslar yardımı ile küçük parçalara ayrılmasıdır. Böylece besinlerin sindirim yüzeyi artırıldığı için, esas sindirim kolaylaştırılır ve hızlandırılır. Kimyasal Sindirim: Enzim ve su kullanılarak besinlerin hücre zarından geçebilecek yapı taşlarına parçalanmasıdır Yiyeceklerimizle birlikte aldığımız besinler ve vücudumuzdaki görevleri aşağıdaki tabloda verilmiştir. BESİNLER Karbonhidratlar Enerji Yapıcı onarıcı Düzenleyici verici besinler besinler besinler + + - Yağlar + + - Proteinler + + + vitaminler - - + Mineral maddeler Su - + + - + + Sindirim Sistemi organları İnsanlarda diğer canlılardan daha gelişmiş bir sindirim sistemi vardır. Besinler alınır, çiğnenir sindirim kanalı boyunca yemek borusu, mide, nice bağırsak kalın bağırsaktan geçer. Sindirim inice bağırsakta tamamlanır. Sindirim ürünleri ve sindirime uğramayan vitaminlerle mineral maddeler nice bağırsakta emilir. Su vitaminlerin bir kısmı ve mineraller kalın bağırsakta emilir. Emilmeyen ve sindirilmeyen besinler kalın bağırsakta anüsten dışarı atılır. A . Ağız: İnsanda ağız boşluğunda dil , dişler ve tükürük bezleri bulunur. Dil ve dişler sindirim dışında konuşmaya da yardımcı olur. Mekanik ve kimyasal sindirim yapılır. karbonhidratların sindirimi ağızda başlar Dil: tadın alındığı, tada göre ilk ayıklamanın yapıldığı, besinlerin karıştığı organdır. Dil besinlerin yutağa gönderilmesini de sağlar. Dişler: Dişler mekanik sindirime yardımcıdır. Dişler besinlerin çiğnenerek ufalanmasını, kolayca yutulabilir hale gelmesini, sindirim suları ile karışmasını sağlar. Bir diş, taç, boyun, bir veya birkaç kollu kökten oluşmuştur. Dişin taç kısmı, sert ve parlak mine tabakası ile kaplıdır. Yetişkin bir insanda 32 tane diş bulunur. Bunların; 8 tanesi kesici, 4 tanesi köpek, 8 tanesi küçük azı, 12 tanesi büyük azı dişleridir. Ön dişler kesme, köpek dişleri parçalama, küçük ve büyük azı dişleri öğütme görevlerini yaparlar. Tükürük bezleri : Besinlerin ıslatılmasında Tatlarının algılanmasını İçerdiği enzim sayesinde kimyasal sindirimde rol oynar. B . Yutak : Ağızdan sonra yer alır. Yutma işlemi sırasında küçük dil soluk borusunu kapatarak besinlerin soluk borusuna kaçmasını engeller ve besinler yemek borusuna geçer. Bu sırada solunum kısa bir süre için durur. C.Yemek Borusu: Yutak ile mide arasında bulunur. Mekanik veya kimyasal sindirim görülmez. Yemek borusundaki halka kasların peş peşe kasılması ile peristaltik hareketler oluşur. Böylece besin mideye ulaştırılır. D . Mide : Sindirim sisteminin en genişlemiş organıdır. Besinleri geçici olarak depo eden mekanik ve kimyasal sindirimin yapıldığı organdır. Midenin iç kısmında mukoza tabakası vardır. Mide özsuyundan mideyi korur. Proteinlerin sindirimi başar. Mideye gelen besinler mide kapısının açılması ile mideye girer ve bula-maç haline gelen besinler mide çıkış kapısından ince bağırsağa geçer. Mide asidik özellik gösterir . Bu sayede mideye gelen bazı mikro-organizmaları da öldürür. E. İnce Bağırsak İnce bağırsak sindirimin tamamlandığı ve son ürünün emildiği organdır. Bu nedenle bağırsak yüzeyini örten Epitel doku villüs denen kıvrımlar oluşturarak bağırsak yüzeyini genişletir. Emilim: hücre zarından geçebilecek moleküllerin bağırsaklardan emilerek kana karışmasına denir. İnce bağırsak 3 cm çapında 7,5 m uzunluğundadır. İnce bağırsağın mide ile birleştiği yere on iki parmak bağırsağı denir. Bu kısım pek çok sindirim enziminin döküldüğü yerdir. Onikiparmak bağırsağına; kendi salgıladığı enzimler haricinde karaciğer ve pankreas salgıları boşaltılır. Karbonhidrat ve proteinlerin sindirimi tamamlanır.yağların ise sindirimi başlar ve tamamlanır. İnce bağırsakta kasılan kaslar mekanik sindirime yardımcı olurlar. Ağız ,mide ve ince bağırsakta mekanik ve kimyasal sindirim yapılır. F. Kalın Bağırsak: Klan bağırsakta nice bağırsaktan farklı olarak Epitel dokusunda Villüsler bulunmaz ve kimyasal sindirim yapılmaz. Klan bağırsak sindirilmeyen maddelerin toplandığı ve atıldığı organdır, İnce bağırsağın kalın bağırsağa bağlandığı yere kör bağırsak denir. Kör bağırsağın çıkıntısına apandis denir. Klan bağırsağın dışa açılan kısmına anüs denir. Madensel tuzlar , su ve bazı vitaminler burada emilir Klan bağırsakta yaşayan bazı bakteriler K ve B vitaminlerinin sentezlenmesini sağlar. Sindirime yardımcı organlar Karaciğer: Karaciğer vücudun en büyük organıdır. Karaciğer sağ ve sol “lop” adı verilen iki bölmeye ayrılır Karaciğer hücreleri safra suyu salgılar Safrayı on iki parmak bağırsağındaki kanalcığa döker. Fazla safra safra kesesinde depolanır. Safra yağların mekanik sindiriminde görev alır. Pankreas: İç ve dış salgı yapabilen karma bir bezdir İç salgısını doğrudan kana verirken, dış salgısını (pankreas öz suyu) bir kanalla ince bağırsaktaki kabarcığa bırakır. Pankreas öz suyu karbonhidratların, yağların ve proteinlerin kimyasal sindiriminde görev alır. Karaciğer Pankreas Besinlerin hangi organlarda sindirildiğini özetleyecek olursak. BESİNLER AĞIZDA SİNDİRİLİR MİDEDE SİNDİRİLİR İNCE BAĞIRSAKTA SİNDİRİLİR KARBONHİDRATLAR + - + YAĞLAR - - + PROTEİNLER - + + HANGİ YİYECEKLERİN NE TÜR BESİN İÇRDİĞİNE BAKALIM BESİNLER TEMİN EDİLDİKLERİ YİYECEKLER KARBONHİDRATLAR BUĞDAY , ARPA , PİRİNÇ , MISIR GİBİ TAHIL ÜRÜNLERİ VE BUNLARDAN YAPILAN BESİNLERDEN VE PATATESTEN ALINIR. YAĞLAR FINDIK ZEYTİN AY ÇEKİRDEĞİ VE HAYVANSAL GIDALARDAN ALINIR. PROTEİNLER SÜT VE ET ÜRÜNLERİ , BKLAGİLLERDEN ALINIR. VİTAMİNLER SEBZE VE MEYVALARDAN ALINILIR. SU DOĞADAN HAZIR OLARAK ALINIR MİNERALLER ET VE SÜT ÜRÜNLERİ , MEYVA VE BALIKTAN ALINIR Sindirim sisteminin sağlığını nasıl koruruz Yeterli ve dengeli beslenerek Çok sıcak ya da çok soğuk besinler yiyip içmeyerek Sığara ve alkolden uzak durarak Lifli besinler tüketerek Kafeinli ve asitli içecekleri tüketmeyerek Yavaş yiyip lokmaları iyice çiğneyerek Aldığımız besinlerin taze ve temiz olmasına dikkat ederek Stressiz bir yaşam sürerek sindirim sistemimizi koruruz. BOŞALTIM SİSTEMİ Hücrelerde metabolizma olayları sonunda oluşan zararlı veya işe yaramayan artıkların organizmadan uzaklaştırılmasına Boşaltım denir. Boşaltımda görevli organ ve dokuların oluşturduğu sisteme ise Boşaltım sistemi denir. Boşaltım Sistemimi Organları A . Böbrekler: İnsan vücudunda karının arkasında bel omurunun iki yanında bulunur. Sağ ve sol olmak üzere iki böbreğimiz vardır. Boşaltım sistemimizin en önemli organıdır. Böbrek dıştan içe doğru kabuk, bunun altında yer alan öz bölgesi ve iç kısımda havuzcuk bulunur. İnsan böbreğindeki boşaltım birimi nefrondur. Kandaki üre gibi boşaltım artıklarının ve suyun fazlasının çözülerek idrar halinde dışarı atılması nefron denilen yapılarla gerçekleşir. Her bir böbrek 1,3 milyon nefrondan oluşur. Havuzcuk idrarın böbrekte biriktiği ilk yerdir. İnsan böbreğinde idrar oluşumunda süzülme, geri emilme evreleri vardır. Süzülme: Yüksek kan basıncı etkisiyle böbrek kılcal damarlarından nefrona amino asitler,glikoz,inorganik maddeler,üre ,ürik asit ve su geçer. Bu olaya süzülme denir. Süzülen sıvıya ise süzüntü denir Geri emilme: Böbrek kılcal damarlarından nefrona süzülen sıvının hepsi dışarıya atılmaz. Süzüntü içinde bulunan su, glikoz, amino asit, inorganik tuzların nefron kanallarından alınmasına geri emilim denir. Geri emilen maddeler nefron kanallarını saran kılcal damarlara geri verilir. İdrar: Yüksek kan basıncı etkisiyle böbrek kılcal damarlarından nefrona geçen süzüntün nefron kanallarından geri emilim yapılmayan sıvıya idrar denir. İdrarda su, üre, ürik asit ve madensel tuzlar bulunur. B.İdrar kanalı (üreter): Böbrekte oluşan ve havuzcukta toplanan idrarı idrar kesesine gönderir. C.İdrar kesesi (mesane): İdrar kanalından gelen idrarın toplandığı yerdir. İdrar belirli miktara ulaşınca idrar borusuna aktarılır. D.İdrar borusu (üretra): İdrarın vücuttan dışarı atılmasında görev alır. Böbreklerin görevleri: 1-) Boşaltımı sağlar. 2-) Düzenleyici görev yapar 3-) Kanın ph değerini düzenler. 4-) Kan basıncını düzenler. Boşaltıma Yardımcı Organlar A . Akciğer: Karbondioksit ve belirli bir miktar suyu buhar halinde vücuttan dışarı atılmasında görev alır. B . Karaciğer: Besinlerin hücrelerde kullanılması sonucunda oluşan amonyak çok zehirlidir. çok zehirli amonyağı daha az zehirli üreye dönüştürerek boşaltım sistemine yardımcı olur. C . Deri: Derimiz terleyerek bol miktarda su, az miktarda da tuz ve üreyi vücuttan uzaklaştırır. Böylece boşaltım sistemine yardımcı olur. Aynı zamanda su ile birlikte vücuttan ter ile birlikte fazla ısıda uzaklaştırılır. D . Kalın bağırsak: Kalın bağırsak su, safra ve besin atıklarının dışkı ile birlikte vücuttan uzaklaştırır. Böylece boşaltım sistemine yardımcı olur Boşaltım Sisteminin Sağlığını Nasıl Koruruz Boşaltım sistemimizi korumanın ilk şartı temizliğine özen göstermekten geçer. Böbreklerimizi ve idrar yollarımızı soğuktan korumalı. Bol miktarda su içmeli. İdrarımızı fazla tutmamalıyız. Boşaltım sistemimizin sağlığına dikkat etmezsek böbrek yetmezliği, böbrek taşları, böbrek iltihabı (nefrit) gibi hastalıklarla karşılaşırız. Boşaltım Sistemi Hastalıkları Böbrek iltihabı: Böbreklerin süzme birimi olan nefronlarının iltihaplanması ile olur. Adına nefrit denir. Böbrek taşları: Oluşum sebebi tam olarak bilinmemekle birlikte fazla tuz ve kalsiyum iyonlarının tüketilmesi etkendir. Şiddetli ağrılara yol açar. Taş oluşumunu önlemek için günde en az iki litre su tüketmeli, süt ürünlerini fazla tüketmekten kaçınılmalı Böbrek taşlarının tedavi yöntemlerinden biri de yüksek ses dalgalarını böbreklere yollayarak taşların kırılması ve kolay atılmasını sağlamaktır. Böbrek yetmezliği: Böbreklerin her ikisinin de zarar görerek fonksiyonlarını sürekli kaybetmelerine böbrek yetmezliği denir. Böbrek yetmezliğinin iki çeşit tedavi yöntemi vardır. Diyaliz: Böbreklerin fazla çalışamadığı durumlarda böbrekler vücutta biriken fazla su ve üreyi dışarı atamaz. Hasta diyaliz makinesine bağlanır. Böbreklerin yapamadığı kanın temizlenmesini diyaliz makinesi yapar. Diyaliz kalıcı bir çözüm değildir. Böbrek nakli: Hastanın tedavi edilemeyen böbrekleri alınarak yerine başkasından alınan sağlıklı böbreklerin konulması ile olur. Bu yöntemin en zor tarafı kişinin dokusuna uygun böbreğin bulunmasıdır. DENETLEYİCİ VE DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER Vücudumuzun içinden ve dışından etkilerin alınması bu etkilere karşı tepki oluşturulması, özelleşmiş hücre doku ya da organlar tarafından gerçekleştirilir. Bu özelleşmiş doku ya da organlar denetleyici ve düzenleyici sistemleri oluştururlar Sinir sistemi ve endokrin sistem denetleyici ve düzenleyici sistemleri oluşturur. Sinir Sistemimiz Canlıları dış ve iç çevrelerindeki değişikliklere karşı hazırlıklı tutup, tepki göstermesini sağlayan ve vücudun tüm faaliyetlerini düzenleyen sisteme sinir sistemi denir. Organizmada tepki yaratacak iç ve dış çevre değişikliklerine uyarı denir. Sinir sistemimiz milyonlarca sinir hücresinden oluşur. Sinir hücrelerine nöron adı verilir. Sinir sistemimiz merkezi ve çevresel sinir sistemi olarak iki kısımda incelenir. Merkezi sinir sistemi de kendi içersinde beyin, beyincik, omurilik soğanı ve omurilik olmak üzere dört kısımda incelenir. A.Merkezi sinir sistemi : Merkezi sinir sistemi beyin beyincik omurilik soğanı ve omurilikten oluşur. A . Beyin: Duyu, hareket ve zekâ merkezi olan beyin sinir sisteminin milyarlarca nöron içeren önemli bir organıdır. Vücudun komuta merkezidir Beyin, beyin zarları denen üç katlı zarla örtülüdür Zarlar arasında beyin omurilik sıvısı bulunur. Bu sıvının iltihaplanması ile menenjit hastalığı oluşur. Beyin hafıza, düşünme, öğrenme, algılama ve değerlendirme merkezidir. Beyin istemli hareketlerimizi düzenler ve kontrol eder B . Beyincik: Beynin arka alt kısmında ve omurilik soğanının üzerinde bulunur. Beyincik kas hareketleri arasındaki uyumu ve dengeyi sağlar. Beyincik vücudun duruşunu ve iskelet kaslarının kasılma derecesini düzenler. C . Omurilik soğanı: Son beyin olarak adlandırılır. Omurilik soğanı, omurilik ve beyin arasındaki mesajların taşınmasında görevlidir. Omurilik soğanı vücut içerisindeki reflekslerin kontrolünde görevlidir. Omurilik soğanında solunum, sindirim, dolaşım, salgılama gibi yaşamsal olayların merkezleri vardır. D . Omurilik Omurilik omurganın içinde omurilik soğanından başlayıp vücut boyunca uzanan merkezi bir sinir sistemidir. Refleks merkezi olarak çalışır. Belirli bir uyarana karşı gösterilen otomatik tepkiye refleks denir. Refleksler iki çeşittir; a.Doğuştan Getirilen Refleksler: Doğuştan getirilen reflekslerdir. Ör: diz kapağı refleksi, yeni doğan bebekte emme refleksi, Sıçak bir cisimden elini hızla çekme refleksi. b. Sonradan Kazanılan Refleksler: Öğrenme sonucu oluşan reflekslerdir. İnsanda dans etme , örgü örme ,müzik aleti çalma. İnsan ayağına çivi batmasıyla oluşan reflekste Omurilik ayağın çekilmesi yolunda emir verir. Beyin refleks ile meydana gelen olayın ancak sonucundan haberdar olur. B.Çevresel Sinir sistemi Uyartıları alıp beyin ve omuriliğe götüren, oluşturulan tepkiyi doku, bez ve organlara götüren sinirlerin tümüne çevresel sinir sistemi denir. Vücudumuzun içinden ve dışında meydana gelen değişikliklerin oluşturduğu etkiye uyartı denir. Vücudumuzun içinden ve dışından gelen uyartı duyu organlarında bulunan alıcı hücreler tarafından algılanır ve çevresel sinir sistemine aktarılır. Çevresel sinir sistemi merkezi sinir sistemine uyartıyı iletir. Merkezi sinir sisteminde uyartı değerlendirilip yorumlanır. Etkiye karşılık tepki oluşturularak çevresel sinir sistemine iletilir. Çevresel sinir sistemi ilgili organ veya kası uyararak tepki oluşmasını sağlar. İç salgı bezleri Vücudumuzda organların sistemlerin düzenli bir şekilde çalışmasını sinir sistemimizle birlikte iç salgı bezlerimiz düzenler. Bundan dolayı denetleyici ve düzenleyici sistemler olarak adlandırılırlar. İç salgı bezlerinin salgılarına hormon adı verilir. Hormonların görevleri ve etki ettikleri bölgeleri bir birlerinden farklıdır. Hormonlar kan yolu ile hedef bölgelerine taşınırlar Başlıca iç salgı bezlerimiz: hipofiz bezi, tiroit bezi, böbrek üstü bezleri, pankreas ve eşeysel bezlerdir. Hipofiz bezi: Beyinin alt kısmında bulunan nohut tanesi büyüklüğünde bir bezdir. Salgıladığı hormonlarla diğer içsalgı bezlerini denetler bundan dolayı iç salgı bezlerinin efendisi de denir. Salgıladığı büyüme hormonu ile tüm vücut hücrelerini etkileyerek büyümeyi sağlar. Büyüme hormonu kemik ve kasların büyümesini sağlar. Büyüme çağında fazla salgılanırsa devlik, az salgılanırsa cücelik ortaya çıkar. B.Tiroit bezi: Tiroit boynun ön bölgesinde, gırtlağın altında, soluk borusunun sağında ve solunda yer alan iki loblu bir bezdir. Bu bezden tiroksin ve kalsitonin hormonları salgılanır. Tiroksin hormonu vücutta metabolizma hızını, oksijen kullanımını düzenler. Oksijen kullanımını artırır. Küçük yaşlarda az salgılanırsa cücelik ve zekâ geriliğine neden olur. Tiroksin iyotlu bir hormondur. Eğer yeterli miktarda iyot alınmaz ise tiroksin salgısı azalır ve bunun sonucunda tiroit bezi büyür ve boğazda büyük bir şişkinlik oluşur. Bu duruma basit guatr denir. C.Böbrek üstü bezleri: Böbrek üstü bezleri, böbreklerin üst kısmına yapışmış sarımtırak renkli iki bezdir. Bezlerin böbrekler ile doğrudan ilişkisi yoktur. Böbrek üstü bezlerinden adrenalin ve aldesteron hormonu salgılanır. 1 . Aldesteron Böbrekten sodyum ve klor iyonlarının geri emilimini, potasyumun atılımını sağlar. b.Adrenalin (Epinefrin) Adrenalin hormonu korku heyecan stres durumlarda salgılanır. Kana verilen adrenalin, tüm vücudun metabolizma hızını yükseltir. kas ve karaciğerdeki glikojen glikoza dönüşür. Kandaki şeker miktarı artar. Kan basıncı yükselir. Kalp atışları ve solunum hızlanır. Göz bebekleri büyür. Kan damarları genişler, deride ki kılcal damarların daralmasına neden olur. D.Pankreas: Midenin alt ve arka tarafında pembe renkli yaprak şeklinde karma bir bezdir Salgı bezi olarak sindirim enzimleri salgılar ve on iki parmak bağırsağına boşaltır. İç salgı bezi olarak insülin, glukagon hormonlarını salgılar. Bu hormonlar kan şekerinin ayarlanmasında görev yaparlar. a. insülin hormonu: Pankreas, kandaki glikozu normal düzeye indirmek için insülin hormonu salgılar. İnsülin hormonu etkisi ile glikozun, karaciğer ve vücut hücrelerine geçişi hızlanır. b. glukagon hormonu: Kandaki glikoz düzeyi normalin altına düşerse, pankreas dan glukagon hormonu salgılar. Karaciğerdeki glikojenin glikoza yıkılması uyarılır. Böbrek üstü bezinden salgılanan adrenalin de glikojen yıkımını uyarır; yalnız bu hormon vücut stres altında olduğu zaman acil durumlarda salgılanır. Kandaki glikoz seviyesini artırmak sadece karaciğer glikojeninin yıkımından elde edilen glikoz ile olur. Pankreastan yeterli insulin salgılanmaz ise glikoz, karaciğer ve vücut hücrelerine geçemez. Kandaki glikoz düzeyi artar. Glikozun fazlası idrarla dışarı atılır. Bu duruma şeker hastalığı (diyabet) denir. E.Eşeysel bezler: Erkeklerde testis, kadınlarda yumurtalık (ovaryum) olarak bilinen eşey bezleri, bir çeşit karma bez olarak kabul edilir. Bu bezler ergenlik çağında hipofiz bezinin salgıları ile aktif duruma geçerler. Yumurtalık ve testislerden ikincil eşey karakterlerin meydana gelmesinde etkili olan hormonlar salgılanır. Yumurtalıktan, östrojen ve progesteron hormonları salgılanır. Testislerden salgılanan eşeysel hormonlara genel olarak androjenler denir. Androjenler içerisinde en önemli olan testesterondur. 1.Yumurtalık Östrojen ve progesteron hormonları Östrojen, dişilerde eşeysel olgunlaşmayı düzenler. Progesteron ise yumurtalıktaki özel bir doku tarafından üretilir. Östrojen ile birlikte, ergin dişilerde döl yatağının gebeliğe hazırlanmasında etkilidir. 2.Testisler Testesteron hormonu Testesteron erkeklerde sakal ve bıyık çıkması, kılların dağılışı, ses kalınlığı, kemiklerin gelişmesi ve erkek tipi kaslı bir vücut yapısının ortaya çıkmasında etkili olur. Ayrıca testosteron sperm meydana getirilmesinde de görev alır. Ergenlik döneminde çok salgılanıp yoğunluğunun artışı vücut büyümesini engeller. TESTİSLER YUMURTALIKLAR İç salgı bezi Salgıladığı hormon Hipofiz bezi Büyüme hormonu Tüm hücreler Kemik ve genel vücut büyümesini denetler.Protein sentezini ve yağların kullanımını arttırır. Tiroit bezi Tiroksin Tüm hücreler Bazal metabolizma hızını artırır ve büyümeyi etkiler. Kalsitonin Kemik Kandaki kalsiyum seviyesini düşürücü etki yapar. Aldesteron böbrek hücreleri Minerallerin geri emilimini sağlar. Adrenalin İskelet kası Kalp kası Kan damarları, Karaciğer, Yağ doku Solunum sistemi Kas ve karaciğerdeki glikojen yıkımını artırarak kan şekerini yükseltir.Sempatik sinirleri etkileyerek kalp atışlarını hızlandır Tüm hücreler Kan şekerinin azalmasını sağlar. Kas ve diğer hücrelerde glikoz kullanımını artırır.. Glikozun karaciğerde depolanmasını sağlar Glukagon Karaciğer Yağdoku Kan şekerinin yükselmesini sağlar.Karaciğer glikojenini kan glikozuna çeviren mekanizmayı uyarır. Östrojen Genel, Uterus Dişilerde ikincil eşey karakterlerin gelişmesini uyarır ve devamını sağlar. Progesteron Uterus hamilelik boyunca döl yatağının (Uterus) gelişmesini etkiler. Testesteron Tüm hücreler Erkeklerde ikincil eşey karakterlerin gelişimini uyarır ve devamını sağlar. Böbrek üstü bezleri Pankreas Eşeysel bezler Yumurtalık (Ovaryum) Testis İnsulin Hedef doku Etkileri DUYU ORGANLARI Yaşadığımız çevreyi algılamada insana yardımcı olan vücut kısımlarına duyu organları denir. Çevremizde olan değişiklikler, almaç (reseptör) denen hücrelerle alınır. Bu reseptör hücreleri sürekli olarak dış ve iç ortamdan bilgi alır ve sinir sistemine iletir. Bilgiler beyinde ilgili merkezlerce değerlendirilir Örneğin, kanın pH değişimi almaçlarla (reseptör) alınıp ilgili merkezlere iletilir. Duyu organları, tat, koku, dokunma, görme ve işitme duyularının alınmasını sağlar. GÖRME DUYUSU (GÖZ ) Gözün yapısında dıştan içe doğru üç tabaka bulunur. A . Sert tabaka : Göz yuvarlağını en dıştan saran beyaz tabakadır. Sert tabakanın ön tarafı hafifçe ileriye doğru şişkin ve cam gibi saydamlaşmıştır. Işığı kıran bu kısma saydam tabaka (kornea) denir. B . Damar tabaka : Sert tabakanın altında bulunur. Gözü besleyen kan damarları bakımından zengindir. Damar tabaka, gözün ön tarafında düzelerek irisi yapar. İris gözün rengini verir. İrisin ortasında, ışığın girmesini sağlayan küçük bir delik vardır. Buna göz bebeği denir. İris ve göz bebeğinin arakasında ince kenarlı bir mercek olan göz merceği bulunur. Mercek, göz bebeğinden giren ışınları ikinci kez kırılarak ağ tabakası üzerine düşmesini sağlar. Mercekle ağ tabaka arasında kalan kısım, camsı cisim denilen berrak ve jelatinimsi bir madde ile doludur. C . Ağ tabaka : Göz yuvarlağının en içte bulunan tabakasıdır. Bu tabakada ışığı alan, ışık almaçları ve ağ gibi dağılmış sinirler bulunur. Göz sinirlerinin gözden çıktığı bölgede almaç bulunmadığı ve görüntü oluşmadığı için buraya kör nokta denir. Gözün arka bölümünde çukur bir bölge vardır. Burada ağ tabaka daha incedir ve sarı benek adını alır. Görme olayı Işık ışınları saydam tabakada kırıldıktan sonra, göz bebeğinden içeri girerek merceğe gelir. Göz merceği ışığı bir kez daha kırar. Kırılan bu ışınların camsı cismi geçtikten sonra ağ tabaka üzerinde ters bir görüntü meydana getirir. Bu şekilde ağ tabakaya gelen ışınlar almaç hücrelerini uyarır. Bu hücreler ışığa bir tepki olarak, görme sinirleriyle beyne gönderilen uyartıları başlatır. Beyinde görüntü düzleştirilir ve yorumlanır. GÖZ KUSURLARI Miyopluk: Gözün önden arkaya olan çapının normalden uzun veya göz merceğinin normalden daha şişkin olmasıyla doğan bir kusurdur. Bu tip bozukluklarda görüntü ağ tabakanın önüne düşer. Bunun sonucu olarak uzaktaki cisimler iyi görünmez. Kalın kenarlı mercekler kullanmakla bu kusurlar düzeltilebilir. Hipermetropluk: Gözün önden arkaya olan çapının normalden kısa veya mercek normalden daha ince olduğu zaman ortaya çıkar. Bu tip bozuklukta görüntü ağ tabakasının arkasında oluşur. Uzağı gördükleri kadar yakını iyi göremezler. İnce kenarlı mercekler kullanmakla bu kusurlar giderilebilir. Astigmatlık: Saydam tabaka ve göz merceği yüzeyinin kavislenmesinden ortaya çıkar. gelen ışınlar bir noktada toplanamayacağından cismin görüntüsü bozuk ve bulanık olur. Görüntüyü netleştirmek için, düzensiz olarak sıkıştırılmış mercekli gözlükler kullanır. Presbitlik: Yaşandıkça göz merceğinin esnekliği kaybolarak gözün uyum yapma yeteneği azalır. Bu gibi kişilerde ışık az kırılacağından görüntü retinanın arkasında oluşur. Böyle kişiler 40 cm’ den yakını göremezler. İnce kenarlı mercekle düzeltilir. Şaşılık: Göz yuvarlağını hareket ettiren kasların, normalden uzun ya da kısa olmasından oluşur. Gözler farklı eksenlere bakar. Ameliyatla düzeltilir. Göz tansiyonu: Gözde bulunan sıvının salgılanması ve boşaltılması arasında bir denge vardır. Bu denge bozulursa basınç artarak göz tansiyonu oluşur. Renk körlüğü: Genetiksel olarak doğuştan gelir kırmızı ile yeşil renkleri ayırt edemezler. Tedavisi yoktur. İŞİTME DUYUSU (KULAK) Kulak üç bölümden oluşmuştur. 1-Dış kulak Kulak kepçesi ve dış kulak yolunu bulundurur. Kulak kepçesi sesi toplamada, kulak yolu sesi orta kulağa iletmede görev alır. 2-Orta kulak Kulak zarı, çekiç, örs ve üzengi kemikleri bulunur. Çekiç kemiği kulak zarına, üzengi kemiği ise , iç kulak başlangıcındaki oval pencere zarına bağlanır. Bu kemiklerin görevi sesi yükseltmektir. Orta kulak östaki borusu denilen ince bir kanalla yutağa bağlanır.bu sayede yüksek şiddetli seslerden kulak zarı korunmuş olur Kulağımızla frekansı 20 ile 20.000 arasında olan sesleri duyuyoruz. Ancak frekansları 20’nin altında ve 20.000 üstünde olan sesleri duyamayız 3.İç kulak Oval penceresinin iç kulağa bakan tarafındaki iç kulak boşluğuna dalız denir. Kendi etrafında iki buçuk defa helezon şeklinde kıvrılmış işitme ile ilgili kısma salyangoz (Kohlea) denir. Oval pencereye bağlıdır. İçi sıvısıyla doludur. Asıl işitmeyi sağlayan korti organı bu kanalda yer alır. TAT DUYUSU VE (DİL) Tat Duyusu koku merkezleriyle beraber bulunan merkez tarafından yorumlanır. Tat Duyusu Dilin hareket yeteneği sayesinde çiğneme, yutma ve konuşmaya yardımcı olur. Dil, çizgili kastan yapılmış bir organdır. Erimiş maddeler tat alma tomurcuğundaki almaç hücrelerini uyarır. Meydana gelen uyartılar sinirlerle beyinin ilgili merkezlerine iletilerek değerlendirilir. Böylece tat duyusu alınmış olur. Tat ve koku ortak olarak değerlendirilir. İnsanların bir kısmı bazı durumlarda besinlerin tatlarını algılayamaz. Buna tat körlüğü olarak adlandırılır. İnsanda dört çeşit tat alıcı bulunmaktadır. Bunlar tuzlu, tatlı, acı ve ekşiye karşı duyarlıdır. Dilin orta kenarları tuzlu, uç kısmı tatlı, arka kısmı acı ve arka kenarları ise ekşi tatları ayırt eder. KOKU DUYUSU (BURUN) Burun, koku alan duyu organıdır. Aynı zamanda solunum sistemi organları arasında yer alır. Burun boşluğunun üst tarafında koku alma alanı sarı bölgede koku almaçları bulunur. Koku veren maddelerden çıkan moleküller hava ile burun boşluğuna girerler. Bunlar mukus içinde eriyerek kendisiyle temas eden koku almaçlarını uyarırlar. Almaçlarla başlatılan sinir uyartıları beyine taşınarak koku alınır. Koku alma duyusu çabuk yorulur. Kuvvetli ve devamlı olarak aynı koku alınırsa alıcılar yorgun düşebilir. Bu koku hissedilmez olur. Bununla beraber değişik bir koku verildiğinde yorgun düşmüş alıcılar yeni uyarana tepki gösterirler. Bu koku hemen hissedilir. Koku duyusunun yorulması, insanı kötü kokulardan koruyan küçük bir sigortadır DOKUNMA DUYUSU (DERİ) Derimiz, dokunma duyusunun alıcı organıdır. Derimiz üst deri ve alt deri olmak üzere iki tabakadan yapılmıştır. Üst Deri: Çok tabakalı yassı hüre dokusundan ibarettir. Bu hücreler, içlerinde sert ve lifli proteinler (keratin) birikmiş olduğundan ölüdürler. Keratinleşmiş bu tabaka sürekli olarak kepek halinde dökülür. Bu bölüme korun tabakası denir. Bu tabaka döküldükçe alttaki canlı hücreler tarafından yenilenir. Keratinli hücreler deriyi, vurma, çarpma, mikroorganizmalar gibi etkenlere karşı korur. Üst deride kan damarları ve sinirler bulunmaz. Alt deri: Alt deri daha kalın ve daha karmaşık bir yapılanma gösterir. Üst deriye yakın olan bölümlerinde kılcal damar ağı ve lifler içerir. Daha alt bölgelerde ise, akyuvarlar, lifler, ter, süt ve yağbezleri, kıl kökleri, kan damarları ve sinirler bulunur. Ayrıca sıcak, soğuk ve acı gibi çeşitli uyarıları almamızı sağlayan serbest sinir uçları bulunur. deriye rengini veren pigmenti bulundurur. Derinin siyah, beyaz, sarı ve kızıl oluşu bu pigmentlerden ileri gelir. Derinin görevleri: 1-Koruyucudur(mikroplara, güneşe ve mekanik etkilere karşı) 2-Solunuma yardım eder. 3-Boşaltıma yardım eder. 4-Vücut ısısını ayarlar. 5-Dokunma duyusunu algılar. Derimizin Sağlığını Nasıl Korumalıyız? Derimizin sağlığını korumak için; derimizi temiz tutmalıyız, haftada en az iki defa banyo yapmalıyız. Derimizi temiz tutmadığımızda gözenekler tıkanır, terleme olayı olmaz ve zararlı maddeler vücudumuzda kalır.