Vekâlet nedir? Şer’an vekâlet, Hanefilere göre caiz ve malum olan bir tasarruf hususunda insanın kendisinin yerine bir başka kimseyi ikame etmesinden ibarettir veya tasarruf ve korumanın(hıfzın) vekile havale edilmesidir. Rüknü: Hanefilere göre vekâletin rüknü icap ve kabuldür. İcap “asil” diye de bilinen müvekkil’in: “Ben, bu iş için seni vekil kıldım” veya “ Şunu yap” yahut “ Şunu yapmak için sana izin veriyorum” ve benzeri sözler söylemesidir. Kabul ise vekil tarafından olup; “Kabul ettim” ve bunun yerine geçecek sözler söylemektir. Kabule delalet eden her bir fiil ile de kabul gerçekleşir. Kabulün lafız olması şartı yoktur. Çünkü tevkil (vekil tayin etmek), bir mübah kılma ve bir (hacri) kısıtlamayı kaldırmadır. Vekâletin hemen (fevren) veya daha sonra (terahi ile) kabul edilmesi ittifakla caizdir. Çünkü Peygamber a.s ‘in tayin ettiği vekillerin bu kabulleri onların fiilleriyle olmuştu ve kendilerini vekil tayin etmesinden sonra bir zaman fasılası ile gerçekleşmişti. Meşruluğu: kitap, Sünnet ve İcma ile caizdir. Kitaba göre caiz oluşunun delili şanı yüce Allah ’ ın Ashabı Kehf’in kendi aralarında söylediklerini naklettiği şu ayettir: “ Şimdi siz birinizi bu gümüş paranız ile şehre gönderin de baksın, hangi yemeği daha temiz bulursa ondan size bir rızık alıp getirsin.” (Kehf,19) Bu ayet alışveriş konusunda vekâlettir. Sünnetten meşruluğuna delalet eden birçok hadis-i şerif vardır. Hâkim b.Hizam’ı kurbanlık almak üzere vekil tayin ettiği gibi, Urve el-Bârikîyi de bir koyun almak üzere vekil tayin etmiştir. (Prof. Dr. Vehbi Zuhaylî, İslam Fıkhı Ansikolpedisi c.6.s 214) İslam hukuk literatüründe vekâlet akdine hac, kurban, zekât, kefaret gibi mali yönü bulunan ibadetlerin ifasında veya evlenme, boşanma, satım, dava, şirket, sulh, vasiyet, hibe gibi tek veya iki taraflı borç ilişkilerinin kurulması veya sonuç doğurmasında sıkça başvurulur. (DİB İslam İlmihali s.405) Kurban Kesmek İçin Vekâlet Vermek Hanefi ve Şafii mezhebine göre, kurbanı mümkünse sahibinin kesmesi daha faziletlidir. Fakat vekâlet vermek de caizdir. Bir kimse bir başkasını kendi yerine kurbanını kesmesi için sözle, mektupla veya telefon gibi vasıtalarla vekil tayin edebilir. "Benim yerime al ve benim yerime kes" denildiğinde, vekil tayin edilen kimse, kurbanı alır ve o kimse adına keser. Nitekim Hz. Ali (r.a) Hz. Peygamber (sav)'e vekâleten onun kurbanını kesmiştir. Kurban kesmenin vakti; Hanefi mezhebine göre, kurban kesme zamanı; bayramın birinci günü tan yerinin ağarması ile başlar, üçüncü gün güneş batmadan az önceki zamana kadar devam eder. (Asrımız Meselelerine Fetvalar, Reyhanî Yayınları) Yardım kuruluşuna, derneğe, vakfa ve bir şahsa vekâletle kurban kestirmenin hükmü nedir? Kişinin bir şahsa vekâlet verebileceği gibi, dernek, vakıf veyahut vekâletle kurban kesen, güvendiği herhangi bir kuruma da verebilir. Doğrusu, bir kimseye sözlü vekâlet verecek ise şu lafızları kullanması daha uygun olur: “ Kurbanımı kesmeye ve kestirmeye seni vekil tayin ediyorum”. Bu şekilde vekil verdiği kişi gereken durumlarda üçüncü şahsa rahatça vekâlet verebilir. Bu husus ile ilgili deliller vekâlet nedir kısmında yer almaktadır. Kurbana kaç hisse katılabilir? Kesmesi vacip olan kurban, ya bir koyundur veya sığır veya deveden olan bedeninin yedide biridir. Buna bedene denilmesi, onların vücudunun büyük olmasıdır. Bedeneyi beraber kesen yedi kişiden birisinin hissesi, yedide birden daha az olursa, hiçbirisinin kurbanı caiz olmaz. Kurbanını başkasına kestirmenin hükmü nedir? Kendi eliyle kesmesi de mendubtur. Yok, eğer kesmesini bilmiyorsa, kendisi hazır bulunur, kendisi kestiğinde hayvanın murdar olmaması için bir diğerine kesmeyi emreder. Kurban kesimine şahit olmanın hükmü nedir? Kerhî, imrân bin Hüseyn'e isnadla şu hadisi rivayet etmiştir: Rasulullah Hz. Fatma'ya, “kalk kurban kesilirken hazır bulun. Zira senin kurbanından akan ilk damla senin işlemiş olduğun günahları setr eder” (yani affettirir). Ve de ki: Namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbı olan Allah içindir. Onun hiçbir ortağı yoktur, böyle emrolundum ve ben Müslümanların ilkiyim. (En’am: 162-163)'de buyurmuştur Vefat etmiş birine sevabını bağışlamak üzere kurban kesilir mi? Ölüm, ölünün Allah'a yaklaşmasına engel olmaz. Zira ölünün yerine sadaka vermek ve onun yerine hac yapmak caizdir. Hem de Rasulullah (s.a.v.) tan sahih olarak rivayet edilmiştir ki, Rasulullah birisi kendi yerine, birisi de ümmetinden kurban kesmeyenlerin yerine olmak üzere iki koç kurban etmiştir. Ümmetinden kurban kesmeden ölenler de buna dâhildirler. Vefat eden bir kimse için kesilen kurbanda, kesen kişi istediği gibi tasarrufta bulunabilir mi, kesilen kurbanın sevabı kimin olur? Birisi, ölen bir kimsenin yerine bir kurban kesse, kendi kurbanında nasıl işlem yaparsa, onun kurbanında da aynı işlemi yapar. Ama sevap ölünün, mülkiyet de kesenindir. Vefat edenin yerine kestiği kurbandan kesen yiyebilir mi? Ölünün yerine kestiği kurban eğer ölünün emri ise, ondan yenilmez. Yok, eğer ölünün emri ile değilse, ondan yiyebilir. Birisi bu senenin, diğeri de önceki yıllara dönük kurban kesmeye niyet etmişse hüküm ne olur? Hakikaten bilindi ki, ortaklardan hepsinin Allah'a yaklaşmayı kastetmeleri şarttır. Bu, şunu da kapsamına alır ki, birisi aynı senenin kurbanını irade etse, diğerleri ise, geçmiş yılların kurbanını irade etseler, aynı senenin kurbanını irade edenin kurbanı caiz, diğerlerininki bâtıldır. Çünkü diğer ortaklar nafile kurban kesmiş olmaktadırlar. Onların hepsinin kurbanın etini tasadduk etmeleri de gerekir. O senenin kurbanını niyet eden kimsenin de kurbanın etini yememesi, hepsini tasadduk etmesi gerekir. Zira onun hissesi de bedenenin etinde şayidir. Kesilen kurbanın taksimi hangi şekilde olması sünnettir? Kesen zengin de olsa ondan yiyebilir ve onu evi için alıkoyabilir. Zira Peygamber (s.a.v.) kurban etini eve alıkoymayı nehyettikten sonra şöyle buyurmuştur: “Kurban etlerinden yiyiniz, yediriniz ve eviniz için alıkoyunuz.” Bu hadisi, Şeyheyn ve Ahmed b.Hanbel rivayet etmişlerdir. (Kaynak: İbn Abidin, Kurban Babı)