eğitim tarihi

advertisement
EĞİTİM TARİHİ
TAR314U
KISA ÖZET
DİKKAT…Burada ilk 4 sayfa gösterilmektedir.
Özetin tamamı için sipariş veriniz…
www.kolayaof.com
1
1.ÜNİTE Eski Çağ’da Eğitim
ESKİ ÇAĞDA İNSANLAR
İnsan, bilinç sahibi bir varlık olarak kendisi ve çevresindeki varlıklarla, duyu organları sayesinde
edindiği bilgiler sayesinde iletişim kurar; böylece hayatı daha anlamlı, kolay, verimli ve güvenli
yaşar. İnsan, çevresindekiler hakkında bilgi edinmek, onları seçmek, düzenlemek, geliştirmek,
yeni nesillere aktarmak ve günlük hayatta uygulamak gibi temel ihtiyaçlar içindedir. Aynı zamanda insan, toplumsal bir varlık olarak içinde yaşadığı toplumun coğrafi, iktisadi ve siyasi
özelliklerine göre özgün hayat pratikleri ve düşünce dünyası geliştirir. Bir toplumun hayatı yaşama biçimine ve ortak düşünsel dünyasına, o toplumun kültürü denir.
Sümer, Babil, Akad ve Asur Medeniyetlerinde Eğitim
Sümerler, Mezopotamya medeniyetinin en önde gelen kavmidir. MÖ 3000 yıllarında
yüksek bir kültür ve medeniyet seviyesine ulaşmışlar ve tarihe yazıyı bulan kavim olarak geçmişlerdir. Tarihte okula benzer ilk yapıların Sümerler tarafından kurulduğu varsayılmaktadır.
Sümer medeniyetine ait bulunan tabletlerde okul günlükleri, hikâyeleri ve faaliyetlerine ilişkin
bilgiler yer almaktadır. Buna göre Sümer’de, daha çok dinî ve mesleki nitelikte okullar açılmıştır. Sümer ve diğer Mezopotamya medeniyetlerinde tarihin ilk kütüphanelerinin ve kataloglarının da yapıldığı bilinmektedir. Buralarda çok sayıda kitap bulunmakta ve isteyenler okuyabilmekteydi. Mezopotamya’da yaşayan önemli medeniyetlerden Asur ve Akadlarda da Sümerlere benzer eğitim mekânlarının ve uygulamalarının olduğu bilinmektedir.
Eski Mısır’da Eğitim
Tarihte, merkezi Nil vadisi olmak üzere Dicle ve Fırat nehirlerine kadar genişleyen birçok devlet kurulmuştur. Bunlar arasında en önemlilerinden biri, kuşkusuz bu günkü Mısır’ın
Antik Dönemdeki ataları sayılan toplumlardır. Antik Mısır medeniyetinin eğitim ve bilim alanındaki en önemli icadı hiyeroglif adı verilen resim yazısıdır. Bunun yanında Nil nehrinin ve
güneşin hareketlerini öğrenebilmek için takvim icat edilmiştir. Tarihçi Herodot, Eflatun ve
Aristo, matematik ve geometriyi icat edenlerin Mısırlılar olduğunu söylemişlerdir. Günümüze
kadar ulaşan bazı mimari yapılar ve özellikle de piramitler, matematik ve diğer mühendislik
bilimlerinde Mısırlıların ne kadar ileri gittiklerinin açık göstergesidir.
Fenikelilerde Eğitim
Mezopotamya bölgesinin bir diğer Antik Çağ medeniyeti Fenikelilerdir. MÖ 1200’lerden yine MÖ 700’lü yılların başına kadar Lübnan, Adana ve Filistin arasındaki bölgelerde yaşamışlardır. Akdeniz’e kıyı bölgelerde yaşadıkları için özellikle denizcilik alanında gelişme göstermişlerdir. Babil, Asur ya da Mısır’dan öğrendikleri yazıyı daha da geliştirmişler ve deniz yoluyla
başka kültürlere yaymışlardır. Fenikelilerin geliştirdikleri 22 harflik alfabe, önce Yunan’a sonra
İtalya ve derken bütün Avrupa’ya geçmiştir. Fenikeliler astronomi ve camcılık mesleğinde ileriydiler. Maden ve maden işçiliği yanında boya işiyle de ilgilenmişlerdir. Fenikelilerde özellikle
sanat ve zanaat işlerini öğreten küçük ölçekli atölyeler bulunmaktaydı. Toplumda mesleki eğitime önem verilirken ahlâk, maneviyat ve entelektüel eğitime yeteri kadar önem verilmemiştir.
Eski Türklerde (Hunlar) Eğitim (MÖ 1000-MS 450)
MÖ 1000 yıllarında Altay Dağları civarında kurulan Büyük Hun Devleti MS 50’de Çinliler
tarafından yıkılınca Hunlar batıya doğru göç ettiler ve Ural Dağları bölgesinde Avrupa Hun Devleti’ni kurdular. Bu devlet de MS 450 civarında Bizans Devleti tarafından vergiye bağlandı ve
egemenliği ortadan kalktı. İçinde yaşadıkları coğrafyanın bir gereği olarak Hunlar güçlü ve disiplinli ordular kurmuşlardır. Gelişkin askerî sistemleri sayesinde Çinlilere ve Avrupalılara karşı
üstünlük sağlamışlardır. Güçlü ordunun temelinde de sağlam toplumsal töreler vardır.
2
Anadolu Medeniyetlerinde Eğitim
Anadolu, tarihin en eski medeniyetlerine ait bir hayat alanı olup bu coğrafyada Taş Devrine ait arkeolojik eserler ortaya çıkmıştır. Anadolu’da Eski Çağlarda yaşayan en meşhur kavimlerin başında Hititler gelir. MÖ 1000 yıllarına kadar hüküm sürdükleri bilinen Hititlerde,
çağdaşı diğer toplum ve kültürlerdekine benzer eğitim faaliyetleri görülür. Hititler, öncelikle
Sümerler ve Mısırlılardan etkilenmişlerdir. Bu etkilenme, kullandıkları yazıda ve kısmen de devlet işlerinin işleyişinde görülür. Devletin işleyişinde bürokratik işler ilerlemiş görünmektedir.
Bu bakımdan yazı ya önem verilmiştir. Hititler, Sümerlerden etkilenerek, kendilerine özgü bir
çivi yazısı geliştirmişlerdir.
Eski Çağ’da Hindistan’da Eğitim
Türk, Çin ve Mezopotamya medeniyetlerinde olduğu gibi, Hint medeniyeti de tarihin
en eskilerinden biridir. Hindistan’da uygun iklim, verimli ve zengin bir tabiat, oraya özgü bir
toplum meydana getirmiştir. İndus havzası ve Ganj civarı Hint toplumunun kültür ve medeniyetler inşa ettiği bölgelerdir. MÖ 1500-1000 tarihleri arasında bu bölgede yaşayan Hintliler
arasında Brahmanizm yaygınlaşmıştır. Eski Çağ Hint toplumunda “eğitimin temeli ailede atılır”
anlayışı hâkimdir.
En önemlisi de dünyanın en meşhur toplumsal sınıf yapılarından biri olan kast sistemi
oluşmaya başlamıştır. Hindistan’ın Antik Çağlarında gelişen ve modern zamana kadar devam
eden kast sisteminin en üst basamağında Brahmanlar (din adamları) bulunuyordu. Kastın ikinci
sınıfında Kşatriyalar yer alıyordu. Bu sınıfı askerler meydana getiriyordu ve bunlar da din
adamlarından sonra en itibarlı ve seçkin sınıftı. Üçüncü olarak ise halk tabakası Vaysiyalar geliyordu. Esnaf, sanatkâr, ziraatçı ve küçük toprak sahipleri bu sınıftandı. Toplumsal sınıfın en
sonunda (altında) ise Südralar (parya) yer almaktaydı.
Antik Yunan’da Eğitim
Antik Yunan kültür ve medeniyeti MÖ 1100’den başlayarak yüksek bir düzeye çıkmıştır.
500-600 yıl kadar geçtikten sonra altın çağını yaşamış ve dünyanın en zengin ve etkili bilim,
kültür ve sanat hareketleri burada meydana gelmiştir. Burada bilim, felsefe, sanat, kültür, siyaset ve diğer alanlarda dünyaca meşhur ve uzun yıllar etkili olacak kişiler yetişmiştir. Bu filozofların eğitimle ilgili de önemli çalışmaları olmuştur. Krallıkla yönetilen Antik Yunan’da toplum
hürler ve köleler olmak üzere iki sınıfa ayrılıyordu.
Antik Yunan’da Sofistler ve Protagoras
MÖ 5. yüzyıla gelindiğinde Atina ve çevresinde, daha önceleri yaşanan yüksek düzeyli
eğitim ve kültür hayatında bir gerileme meydana geldi. Toplumda bir kriz vardı ve herkes bundan şikâyetçiydi. Dolayısıyla öncelikle filozoflar bazı çıkış yolları aramaya koyuldular ve yeni
ahlak kuralları ve davranış kalıpları geliştirdiler. Protagoras kendini “sofist” olarak adlandırmıştır. Sofist, “bilgelik öğreten”, “bilgelik taslayan” anlamlarında kullanılmıştır. Sofistler, Avrupa
ve dünya eğitim tarihinin çok yakın zamanlara kadar etkisi altında olacağı “yedi hür sanat/bilgi”
olarak bilinen ders hiyerarşisinden ilk üçü olan “triviumu (gramer, retorik ve diyalektik) icat
eden ekoldür. Gramer: Bir dilin doğru ve etkili bir şekilde kullanılabilmesi için gerekli teknik
bilgiler. Retorik: Doğru, güzel, etkili, ikna edici tarzda konuşabilmenin yöntemleri. Diyalektik:
Bir konuyu karşılıklı konuşma ve tartışmada zihnî kıvraklık.
Sokrates [MÖ 470-399] ve Eğitim Görüşleri
Sokrat, heykeltıraş bir baba ve ebe bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Atina’da
sofistlerin arasında yetişti. Ancak onların fikirlerini benimsemediği için, kendi özgün fikir ve
felsefesini geliştirdi. O, büyük ölçüde kendi kendini eğitmiş ve yetiştirmiş bir filozoftur. Sokrat,
3
Atina’da daha çok gençlere ders vermeye başladı. Üstelik sofistler gibi parayla değil, ücretsiz
hizmet ediyordu. Sokrat’ın eğitim tarihi açısından en önemli özelliği, kendine özgü bazı öğretme yöntemleri yanında, öğrencilerine sonsuz bir sevgi beslemesi, gerçeğe karşı fayda gözetmeyen bağlılığı; tavır, davranış ve kanaatleri arasındaki samimiyet ve tutarlılığıdır. Bu metot
iki aşamadan oluşmaktadır:
1. İroni: Bir hakikati alaylı yollarla, bilmemezlik ve cahillik ayaklarına yatarak karşısındakine
hissettirme sanatıdır. Bu metodun tarihte bilinen en büyük ustalarından biri hatta ilki Sokrat’tır.
2. Doğurtmaca (Maeutik Metot): Sokrat annesinin ebe olmasından hareketle, öğretim sanatını bu meslekle ilişkilendirmiştir. Ebe nasıl annelerin karnındaki çocukları belli metot ve hareketlerle çıkartıyorsa, Sokrat da insanların ruhlarındaki gerçeklikleri kendi metoduyla meydana
çıkarmıştır.
Platon (Eflatun), [MÖ 427-347] ve Eğitim Görüşleri
Antik Yunan’da devlet ve toplum üzerinde büyük etkileri olan filozoflardan biri de Sokrat’ın öğrencisi Platon’dur. Platon, aristokrat bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Sokrat’ın ölümünden sonra Atina’yı terk etti ve uzun süre dönmedi. MÖ 387’de Atina’ya gelerek Academia
adlı kendi felsefe okulunu kurdu. Platon’un eğitimle ilgili konuları tartıştığı önemli kitabının adı
Politea (Devlet) ’dır.
İdeler dünyası metaforu, Platon’un en meşhur açıklamalarından biridir. Ona göre “gerçek”, varlıkların ötesindeki “İdeler dünyasından aldığı payın miktarı kadardır. En yüksek ide,
iyinin idesidir. Bu her şeyin ölçüsüdür. Bu da Tanrı’dır.
Karakter eğitimi: Küçük çocukların bakım evresinde, bakım ve yetiştirme yurtlarında ortaklaşa
sosyal hayatı sayesinde oluşur. İnsanlar arası iletişim, saygı ve sevgi önemlidir. Çocuklar özel
mülkiyet bilincinden mahrum edilirler.
Beden Eğitimi: Erken yaşlardan itibaren bütün çocuklara verilir. Her yaş döneminde seviyeye
göre, farklı hareketler, sporlar ve yarışmalar yaptırılır. Beden eğitimi, sağlıklı, güçlü, güzel görünüşlü, savaşçı ve atletik bir yapıya sahip nesiller yetiştirmek için verilir.
Mesleki Eğitim: İdeal toplum ve devletin oluşabilmesi için, yeni nesillere hayatlarını kazanabilecekleri, topluma faydalı olabilecekleri bir meslek öğretilmelidir. İnsanların en iyi yapabileceği
iş seçilmelidir.
Felsefi Eğitim: Felsefi eğitim, her türlü eğitim kademesinde ve çeşidinde bulunur. Bilginin ve
hakikatin yolu felsefe öğrenmekten geçer. Onun için Platon en çok felsefi eğitimi önemli görmüştür.
Aristo [MÖ 384-322] ve Eğitim Görüşleri
Aristo 18 yaşında Platon’un Academia’sına girdi ve 20 sene onun öğrencisi oldu. Bu
süreçte birçok meşhur kişiyle tanıştı ve onlardan faydalandı. MÖ 342’de Büyük İskender’in hocası oldu. İskender ile bir süre sonra fikir ayrılığına düşerek Atina’ya geri geldi ve Academia
benzeri, kendi felsefe okulu olan Lykeion (Liseum, Lise)’u kurdu.
Aristo’ya göre varlık, kendisinin özüdür. Varlığı oluşturan şekle “form” denir. Form eşyaya canlılık kazandırır. Buna entelechia (canlılık ilkesi) denir. Nikomakhos Ahlakı ve Politika
Aristo’nun eğitim ve toplumla ilgili görüşlerini açıkladığı kitaptır.
Helenistik Dönem’de Eğitim (MÖ 323-MS 30)
Helenistik Dönem, Yunanlıların bağımsızlığını kaybetmesinden Roma İmparatorluğu’nun kuruluşuna kadar olan zaman aralığını (MÖ 323-MS 30) kapsar. Bu dönemde
Atina’nın yanında İskenderiye, Antakya, Bergama, Rodos, Tarsus ve daha sonra da Roma gibi
önemli bilim ve kültür merkezleri oluştu. Bunlar içinde İskenderiye, bilim ve araştırma merkezleri ve kütüphanesiyle ün kazandı. Bu devirde dil bilimi, tabiat bilimleri, mantık, astronomi ve
4
tıp gibi ilimler büyük gelişme kaydetti ve geniş coğrafyalara yayıldı. Bu dönemde Öklid, Arşimet, Heron, Aristark gibi meşhur kişiler yetişti.
Antik Hristiyanlık Dönemi’nde Eğitim
Hristiyanlığın doğuşundan MS 500’lere kadar olan zaman aralığı, Antik Hristiyanlık Dönemi olarak bilinir. Bu dönemde başta Roma olmak üzere diğer Avrupa devletlerinde eğitim,
Hristiyanlık öğretileri ve teolojisi doğrultusunda gelişmeye başladı. Bu dönemin en önemli
özelliği, eğitimin daha geniş ve alt tabakalara yayılmaya başlamasıdır. İmparator Konstantin
313 yılında bir tolerans bildirgesi yayımlayarak artık Hristiyanlar açık olarak ibadetlerini yapmaya ve dinlerini yaymaya başladılar. Bu tarihten sonra, daha önceki inanış ve felsefeler sorgulanmaya ve onlarla hesaplaşılmaya başlandı. Hristiyanlığın anlatılabilmesi ve yayılabilmesi
için Antik Yunan’daki yedi hür sanat, onlar tarafından da benimsendi, faydalı yönleri geliştirildi.
İlk Çağ Roma Dönemi’nde Eğitim
Roma’nın MÖ 700’lü yıllarda kurulduğu söylenir. Daha sonra gelişerek ve genişleyerek
Antik Çağ’ın en önemli medeniyet merkezlerinden biri olmuştur. Roma’da bilim, kültür, sanat
ve askerlik bakımından altın çağ, MÖ 200-180 tarihleri arasında imparator Sezar zamanında
yaşanmıştır. Onun iktidarından sonra dünyanın ticaret, sanat, askerlik, bilim ve felsefe merkezi
hâline gelen Roma’da eğitim alanında da önemli gelişmeler meydana gelmiştir. Roma’daki bilim, felsefe ve eğitim birçok yönüyle Antik Yunan’ın etkilerini taşır. Roma eğitimine MÖ 200’lerden sonra Yunan etkisi belirgin bir şekilde girmiştir. Özellikle II. Pön Savaşı’ndan sonra Yunanlı
hocalar ve sanatkârlar Roma’ya gelmeye ve başta aristokrat Roma aileleri olmak üzere diğer
önde gelen sınıfların çocuklarına eğitim vermeye başladılar. Böylece Yunan felsefesi burada da
etkili olmaya başladı. Özellikle Yunan temelli “gramer” ve “hukuk” bilimi önde gelen dersler
oldu. Roma medeniyetinin eğitim, sanat, edebiyat vb. alanlarda yetiştirdiği en önemli isimler:
Cicero, Seneca, Quintilianus, Plutarch’tır.
2.ÜNİTE Orta Çağ’da Avrupa, Asya ve Amerika’da Eğitim
ORTA CAĞ AVRUPASI’NDA EĞİTİM
Orta Çağ Kavramı Nedir, Ne Değildir?
Orta Çağ, geçmişin son derece tartışmalı bir dönemidir. Orta Çağ, bir yönüyle dinî kurum ve kuralların insan hayatına azami müdahale ettiği, insan ve toplum hayatının sınırlarını
belirlediği, bu nedenle barbarlığın, akıldışılığın ve batıl inançların hâkim olduğu suçlamasına
maruz kalmış bir dönemdir. Bu dönemde insanlar, kamu tarafından belirlenen modele göre
davranırlar ve her tür otoriteye kayıtsız şartsız itaat ederlerdi. Ancak yine de Orta Çağ’ın en iyi
açıklaması; bu dönemin, antik çağların güçlü bir yorumcusu ve modern bilimlerin kurucusu
olduğuna itibar edilerek yapılanıdır. Modern bilim ve felsefenin kökenleri 15. ve 16. yüzyıl Rönesans’ı ile özdeşleştirilse de canlanma, 12. ve 13. yüzyıllarda Paris, Oxford, Cambridge, Bologne, Padua gibi şehir merkezlerinde lonca hâlinde teşkilatlanan üniversitelerde başlamıştı.
Musevilik, Hristiyanlık ve İslamiyet için önem arz eden günümüzde genel anlamda İsrail
ve Filistin’in bulunduğu topraklara, özel anlamda Kudüs şehrine verilen özel isimdir.
Orta Çağ’da Din Adamı Olmayan/Laik (Seküler) Sınıfa Yönelik Eğitim Sistemi
Modern dönemdeki okulların inşasından çok önce eğitime ilişkin yasal bir altyapı hazırlamak, ailelerin çocuklarını okula göndermeleri için gerekli tedbirlerin alınması gibi koşulları
sağlamak, Orta Çağ’da mümkün olmamıştı. Daha doğrusu, Yeni ve Yakın Çağların tersine önce
okul, sonra hukuki dayanaklar tesis edilmişti. Öncelikle gerek manastırlarda, gerek kilise okullarında ve gerekse laik çevrelerde ilköğretim düzeyindeki eğitimde bir farklılaşmanın olmadığı
söylenebilir.
5. ve 7. yüzyıllar arasında kitlesel eğitime yönelik ilkokullarda pagan unsurlarla Hristiyan ögelerin bir arada bulunduğu söylenebilir. Pagan ve Hristiyan öğretmenlerin aynı okulda
5
çalışabildiği, Hristiyan ayin ve ritülleri ile antik dönemden kalma Retorik ve Gramer derslerinin
bir arada verilebildiği ortamları düşünmek, Erken Orta Çağ (5.-9.yy.lar) için daha doğrudur.
Roma’nın 130 km. güneydoğusunda kayalık bir tepe üzerinde Benedikten tarikatı tarafından 529’da açılan manastır okulu.
Tapınak Şövalyeleri’nin terimsel karşılığı: Haçlı Seferleri sırasında Hugues de Payen
isimli bir şövalye tarafından sekiz şövalye ile birlikte 1119’da kurulmuştur. 1099’da Kudüs şehrinin alınmasıyla kendilerini şehrin muhafızları ilan eden tapınak şövalyelerine katılabilmek
için; fakirlik yemini etmek, bekâret ve kiliseye itaat gerekmektedir. Görevleri din adamlarını ve
Kudüs’e gidenleri korumaktır.
Rahiplerin sayısındaki artış, manastır okullarına, ruhban sınıfına dâhil olmayan/ laik
kimselerin yetişmesinde en önemli rolü kazandırmıştır. Yalnızca eğitsel amaçlar doğrultusunda
aristokrat kesim ile yoksul tabakanın çocuklarının bir arada öğrenim gördüğü bu okullarda,
bütünüyle din eğitimi gerçekleştirilmiştir. Benedikten rahiplerinin yoğun katkısının görüldüğü
bu okullarda, öğrenimlerini tamamlayan öğrenciler çoğu kez tekrar evlerine dönmüşlerdir.
Beşinci ve Altıncı Yüzyıllar
Hristiyanlık, açık bir biçimde antik pagan dünyasının felsefesini reddetmiş olsa da hem
Grek Aristoculuğundan gelen ansiklopedik bilgi düzenini hem de Roma’nın eski Yunan’dan devraldığı eğitim programını benimsemiştir. Kilisenin kontrolündeki okullarda Latincenin yanı sıra
antikitenin Yedi Temel Bilimi (veya Sanatı) öğretilmiştir. Bu bilimler, dil bilgisi, belagat ve diyalektik derslerini kapsayan trivium ile aritmetik, geometri, astronomi ve müzik derslerini kapsayan quadrivium’dan oluşmaktadır.
Yedinci ve Sekizinci Yüzyıllar
Skolastik eğitimin muhtelif biçimleri keşfedilmeden önce Hristiyan okullarındaki eğitim
anlayışı, öğrencilere sağlam bir din ve ahlak eğitimi vermekten ibarettir. Aziz John, ailelerin bu
konudaki görevini; “inanca ve dinî dogmalara aykırı olmayacak şekilde çocuğun zihinsel yeteneklerini geliştirmek” şeklinde duyurmuştu. Şüphesiz manastırlardaki öğretim programları da
aynı hedefi gözetmekteydi. Bu bağlamda, her şeyden evvel din ve ahlak eğitimi gelmekteydi.
Sekizinci yüzyıldan on ikinci yüzyıla dek manastır okulları, diğer tüm Hristiyan öğretim kurumlarını gölgede bırakmıştı. Hatta Avrupa eğitim tarihinin 6. ile 16. asırlar boyunca manastır okullarından ibaret olduğunu söylemek çok da yanlış olmayacaktır.
Barbar terimi, eski Yunanlıların kendilerinden olmayan halklara verdiği bir isimdir. Yabancıların konuşmasını anlamayan ve onların barbar diye ses çıkardıklarını söyleyen eski Yunanlılar bu yüzden yabancıları barbar ismiyle adlandırmışlardır.
Manastır Okullarındaki Eğitimin Yeniden Yapılandırılması
Orta Çağ’da eğitimle ilgili çıkarılan tüm fermanlar, kilise kanunları, sinod ve konsil kararları, İmparator Charlemagne döneminde başlatılan eğitim hareketinin devam ettirildiğini
kanıtlamaktadır. Nitekim 814-840 yılları arasında yaşanan iç savaşlara ve imparatorluğun parçalanmışlık görüntüsüne rağmen, İmparator I. Louis’nin eğitime ve öğrenmeye beslediği tutkunun bir sonucu olarak dönemin en gelişmiş okul örgütlenmesi kurulmuştur. Bu proje için
babası Charlemagne gibi Louis de ruhban kesiminin en ileri gelen, tanınmış din adamlarından
istifade etmeyi ihmal etmemiştir.
9. ve 10. yüzyıllardaki savaşlar ve iç karışıklıklar dahi tüm kıtayı saran okullaşma hızını,
öğrenci sayısındaki artışı kesmeye yetmemişti. Bu dönemde, piskoposluk bölgeleri içerisinde
en meşhur okullar, Orleans, Rheims, Soissons, Amiens, Metz, Verdun ve Liege; manastır okulları arasında Tours, Fulda, St. Alban, Seligenstadt, Hirschau, St. Gall, Reichenau ile prenslerin
çocuklarına kamu idaresi, hukuk eğitimi verenler arasında ise St. Germain D’Auxerre, St. Germain-des-Prés, St. Denis, St. Benedict, St. Liffard, Corbie, St. Riquier, St. Martin, St. Bertin ve
6
Download