İKİ DÜNYA SAVAŞI ARASI DÖNEMDE SİLAHSIZLANMA YOLUNDA

advertisement
The Journal of Academic Social Science Studies
International Journal of Social Science
Doi number:http://dx.doi.org/10.9761/JASSS3553
Number: 49 , p. 391-401, Autumn I 2016
Yayın Süreci
Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date - Yayınlanma Tarihi / The Published Date
30.05.2016
30.09.2016
İKİ DÜNYA SAVAŞI ARASI DÖNEMDE SİLAHSIZLANMA
YOLUNDA ÖNEMLİ BİR ADIM: WASHİNGTON DENİZ
KONFERANSI 1921-1922
THE IMPORTANCE STEP FOR IN DISARMENT THE PERIOD OF THE SECOND WORLD WAR: WASHINGTON NAVAL CONFERENCE 1921-1922
Arş. Gör. Dr. Mustafa ÖZYÜREK
Iğdır Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü
Öz
Washington Deniz Konferansı, I. Dünya Savaşı devam ederken ve savaş sona
erdikten sonra Uzak Doğu ve Pasifik’te ortaya çıkan birtakım gelişmelerin sonucudur.
Japonya, I. Dünya Savaşı devam ederken büyük devletlerin savaşla meşgul olmasından
yararlanarak Uzak Doğu’daki bir kısım toprakları ele geçirmiş, özellikle Çin üzerinde
siyasi ve ekonomik nüfuz elde etmişti. Bunu yaparken İngiltere ile 1902 yılında imzaladığı bir ittifak anlaşmasından güç almaktaydı. Japonya’nın bu yayılmacı siyaseti,
ABD’nin 1917’de savaşa dâhil olmasıyla birlikte Pasifik’te ABD ile Japonya arasında
hızla büyüyen silahlanma yarışına neden olmuş ve bu da iki ülkenin ekonomisine önemli bir külfet getirmiştir. ABD’nin önerisi ile Washington’da büyük devletlerin katılacağı
bir konferans düzenlenerek hem silahlanma yarışına bir son vermek, hem de Uzak
Doğu’daki problemlere çözüm bulmak amaçlanmıştır. 12 Kasım 1921-6 Şubat 1922 tarihleri arasında toplanan Washington Konferansı’nda “Deniz Silahlarının Sınırlanması”
ve “Çin’le ilgili Uzak Doğu meselesi” olmak üzere iki ayrı konu müzakere edilmiştir. Bu
konular farklı oturumlarda iç içe olmak üzere gündeme gelmiştir. Deniz silahlarının
tespiti görüşmelerine ABD, İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya; Uzak Doğu sorununu
ele alacak olan görüşmelere ise ABD, İngiltere, Çin, Fransa, Belçika, İtalya, Japonya,
Portekiz ve Hollanda katılmıştır. Böylelikle 1902’den itibaren süregelen İngiliz- Japon
İttifakı, “Dört Devlet Anlaşmasıyla” sonuca bağlanmış, tarihe “9 Devlet Antlaşması”
olarak geçen pakt ile de Çin’in toprak ve idari bütünlüğü diğer devletlerce tanınarak
Asya’da çıkarı bulunan her yabancı devlete de eşit ekonomik ve ticari hak ve hukuka
sahip olacağı taahhüdü verilmiştir. 6 Şubat 1922’de “Washington Deniz Antlaşması”nın
imzalanmasıyla da savaş gemileri ile uçak gemilerinin sayı ve oranları tespit edilmiştir.
Bu çalışmanın amacı, Washington Deniz Konferansı ile beklentilerin uzun vadede gerçekleşmediğini ortaya koymaktır. Özellikle büyük savaş gemilerinin tonaj ve
sayısındaki sınırlamalar devletleri kruvazör ve destroyer gibi küçük zırhlıların yapımına
sevkedecek ve bu da dünya barışını yeni bir silahlanma yarışıyla karşı karşıya
392
Mustafa ÖZYÜREK
getirecektir. Ayrıca 1927’de Japonya’da militarist bir hükümetin iş başına gelmesiyle Japon-Çin ilişkilerinde de yeni bir çatışmalar dönemi başlayacaktır. Böylece Washington
Deniz Konferansı’nın Pasifik’teki silahlanma yarışı ile Uzak Doğu’daki nüfuz
mücadelesini ortadan kaldıramadığı görülecektir. Tüm bu olaylar, başta basın
malzemeleri olmak üzere, ABD ve diğer batılı kaynaklar göz önünde bulundurularak
ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Uzak Doğu, Pasifik, Silahsızlanma, Rekabet, Washington
Deniz Konferansı
Abstract
The Washington Naval Conference was the result of various developments
emerged in Far East and Pacific while the First World War was going on and after the
end of it. While the First World War was continuing, by benefiting from the fact that
great powers engaged with the war, Japan captured the certain parts of the Far East and
it attained political and economic influence particularly on China. On exerting this influence, Japan was taking heart from a treaty of alliance signed with England in 1902. Japan’s this expansionist policy led to the fast growing armament rivalry between USA
and Japan in Pacific after USA involved into the war in 1917 and this brought considerable burden to the economies of the both parties. Through the suggestion of USA, by
holding a conference in Washington that major countries would attend, it was aimed at
both putting an end to armament rivalry and clearing up the problems in Far East. At
the Washington Naval Conference held between 12 November 1921 and 6 February
1922, two distinct issues; namely “the Restriction of Naval Weapons” and “the Matter of
Far East Concerning China” were debated. These issues brought up in different sessions
in the manner of one inside the other. While USA, England, France, Italy and Japan participated to the negotiations of the naval weapon detections; USA, England, China,
France, Belgium, Italy, Japan, Portuguese and the Netherland attended to the negotiations dealing with the matter of Far East. Thus, Anglo-Japanese Alliance lasting for four
years since 1902 was concluded by “Four- Power Treaty” and by the treaty gone down in
history as “Nine-Power Treaty” territorial and administrative integrity of China were
recognized by other countries and it was given as a commitment that every foreign
country which had interest in Asia would have equal economic and commercial right. By
the signing of “the Washington Naval Conference” on 6 February 1922, the number and
the ratio of the navy vessels and aircraft carriers were determined.
The main aim of this study is to unveil the reality that the expectations on the
Washington Naval Conference could not be reached. Specifically the limitations on the
tonnage and quantity of the big warships directed the parties to built smaller ships like
cruisers and destroyers and this tendency would caused a new arms race that endangers
the world peace. Additionally, in Japan after forming a militarist government, SinoJapan relations entered a new conflict-laden period. Hence it became clear that Washington Naval Conference could not eradicate both the arms race in Pasific and struggle for
influence in the Far East. In this study all those developments are analysed by taking into consideration initially with the press in USA and other western sources.
Keywords: Far Eastern, Pasific, Disarmament, Rivalry, Washington Naval Conference
GİRİŞ
Washington Deniz Konferansı, Uzak
Doğu’daki birtakım nüfuz meseleleri ve Japonya ile Amerika arasındaki rekabetle ilgilidir. İtilaf Devletleri arasında yalnızca Amerika ve Japonya I. Dünya Savaşı’ndan güçlen-
miş olarak çıkmıştı. İngiltere, Fransa ve İtalya’nın siyasî, askerî ve ekonomik olarak son
derece zayıflamasına karşılık Amerika, gün
geçtikçe büyüyen ekonomisi ve askeri alandaki gücüyle savaş sonunda dünyanın en
güçlü ülkesi durumuna gelmişti.
İki Dünya Savaşı Arası Dönemde Silahsızlanma Yolunda Önemli Bir Adım: Washington Deniz Konferansı ...
Uzak Doğu’da topraklarını genişletmek isteyen Japonya soya fasülyesi, orman,
kereste ve maden kömürü gibi doğal kaynaklar açısından zengin olan Mançurya ve Çin’e
hâkim olup, Asya içlerine kadar yayılmak
istemekteydi. 1905’teki savaşla Rusya’yı buradan çıkardıktan sonra Mançurya’da geniş
ekonomik faaliyetlere girişmişti. I. Dünya
Savaşı’na sonradan dâhil olmasına rağmen
büyük yararlar elde eden ve savaş sonucunda
Uzak Doğu’nun en güçlü durumuna gelen
Japonya, Uzak Doğu’daki eski Alman sömürgeleri olan Marshall, Mariana ve Karoline gibi
adalar ile Çin’deki Shantung eyaletini ele
geçirmişti. Özellikle I. Dünya Savaşı devam
ederken, Avrupalı devletlerin savaşla meşgul
olmalarından yararlanarak Çin üzerindeki
faaliyetlerine hız vermiş, 1915 Mayısı’nda
Amerika’nın bütün itirazlarına rağmen Çin’e
zorla kabul ettirdiği bir anlaşma ile bu ülke
üzerinde birçok siyasi ve ekonomik ayrıcalık
kazanmıştı. Rusya’nın devrimden dolayı kendi iç sorunlarıyla uğraşması, Çin’de Mançu
hanedanının sona ermesinden sonra otorite
boşluğunun ortaya çıkması ve Kanton, Tibet
ve Doğu Türkistan’daki yöneticilerin ayrı
hareket etmeleri Japonya’nın bölgede daha
rahat hareket etmesini sağlamıştı. Ancak ABD
bu durumdan hoşnut olmamış, 1916’da başladığı ancak savaştan dolayı durdurduğu
büyük zırhlı gemiler inşâ programını 1917’de
savaşa girerek Japonya ile olan ilişkileri daha
da gerginleşince 1918’de yeniden uygulamaya
koymuş, özellikle 1920’de Cumhuriyetçi Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte Japonya’ya
karşı güç gösterisinde bulunmak amacıyla bu
programın uygulanmasına hız vermişti. Japonya da benzer bir program uygulamaya
koymuş ve bu rekabete daha sonra Pasifikteki
menfaatlerini düşünen İngiltere de katılmıştır.
(Levent, 2009, s. 199; Gürün, 1997, s. 99) Japonya’nın hem Pasifik’teki silahlanma yarışında büyük yol kat etmesi, hem de Uzak
Doğu’da Çin ve Mançur’yadaki hâkimiyet ve
nüfuz alanını genişletmesi, ABD ve Uzak
393
Doğu’da çıkarları olan Avrupalı devletleri
birtakım önlemler almaya yöneltmiştir.
Japonya, XX. yüzyılın başından itibaren Uzak Doğu’da giriştiği bütün faaliyetlerinde 1902 tarihli Japon-İngiliz ittifakından
destek almakta idi. XIX. Yüzyıl boyunca deniz
kuvvetleri konusunda sürekli olarak diğer
herhangi iki devletin müşterek donanmasından daha kuvvetli olması anlamına gelen “iki
devlet standardı” prensibini benimseyen İngiltere, XX. Yüzyıla gelindiğinde bu politikayı
devam ettirmekte zorlanmıştı. Bu nedenle
kendi donanmasını Avrupa denizlerinde kullanabilmek için 1902 yılında Japonya ile bir
ittifak anlaşması imzalamış ve Pasifik’teki
İngiliz menfaatlerinin korunabilmesi konusunda onunla işbirliği yapmıştı. Ancak
I.Dünya Savaşı’na İtilaf Devletleri arasında
katılan Japonya, Çin ve Pasifik’te bulunan
Alman sömürgelerini devralarak hâkimiyet
alanını genişletmişse de, Orta Doğu ve Akdeniz’deki İngiliz donanmasına yardım etmek
için küçük bir kuvvet göndermek dışında
herhangi bir rol oynamamıştır. (Esenbel, 2002,
s. 277-278). ABD Başkanı Wilson 8 Ocak
1918’de açıkladığı prensiplerle denizlerin
serbestliği, açık diplomasi, ticari engellerin
ortadan kaldırılması, sömürgecilikle ilgili
taleplerin tarafsız bir şekilde çözümlenmesi
ve silahsızlanmaya vurgu yapmıştı. Bu nedenle Almanya 28 Haziran 1919’da imzalamak
zorunda kaldığı Versay Antlaşması ile I.
Dünya Savaşı’nın çıkmasından sorumlu tutularak tüm denizaşırı sömürgelerini, dış yatırımlarını ve ticaret filosunun önemli bir kısmını kaybetmiştir. Ayrıca zorunlu askerliğin
yerine gönüllü askerlik uygulaması getirilerek
asker sayısı yüz bin kişiyle sınırlandırılmış ve
ordunun hava gücü ile ağır silahlar bulundurulması da yasaklanmış, donanma kapasitesi
üzerine de kısıtlamalar getirilmişti. Almanya
daha sonraki yıllarda silahsızlanma hususunda kendisine haksızlık edildiğini ileri sürerek
ya tekrar silahlanmasına izin verilmesini veya
diğer devletlerin de silah bakımından kendi
394
Mustafa ÖZYÜREK
düzeyine indirilmesini talep edecek, bu da her
silahsızlanma konferansında gündeme gelecektir. (Lee, 2014, s. 204; Kissiner, 2000, s. 251,
273; Şahin-Müezzinoğlu, 2016, s. 645).
I. Dünya Savaşı’ndan sonra Uzak Doğu’da ABD-Japon ihtilafı ortaya çıkınca, yani
Japonya ABD’ye karşı rakip olunca sanki İngiltere de ABD’ye karşı cephe alıyormuş gibi
bir durum ortaya çıkmıştı. Bu durum ABD’yi
memnun etmediği gibi olası bir İngiliz-ABD
çatışması durumunda ABD ile karşı karşıya
gelmek istemeyen Kanada ile Avustralya’nın
da tepkisini çekmişti. Ancak 1902 tarihli İngiliz-Japon anlaşması 1921’de sona erecek olup
ABD bu anlaşmanın yenilenmemesini istememekteydi. Bu durum karşısında İngiltere,
ABD’den yana tavır takınmış ve Japonya ile
olan anlaşmayı yenilememiştir. (Armaoğlu,
2015, s. 199; Gürün, 1997, s. 99) Böylelikle
İngilizler deniz politikalarında köklü bir değişime giderek “İki Devlet Standardı”nı “Tek
Güç Standardı” lehine terk etmiştir. (McKercher, 2006, s. 38)
Donanmalar ulusal bütçelerin büyük
bir kısmını oluşturmaktaydı. ABD denizlerdeki silahlanma yarışını sürdürebilirdi ama
Japonya ve İngiltere hükümeti savaştan sonra
ki büyük harcamalarıyla bunu yapamazdı.
(Fanning, 1995, s. 4) ABD, Japonya ve İngiltere’nin başladığı silahlanma yarışının meydana
getirdiği ekonomik külfet dünya kamuoyunu
rahatsız etmiş, özellikle yeni bir savaş çıkması
ihtimalinden endişe eden Amerika’daki sivil
toplum kuruluşları tarafından eleştirilmeye
başlanmıştı. (Levent, 2009, s. 25-27). Bunun
üzerine ABD Cumhurbaşkanı Harding, Uzak
Doğu meselesini ele almak ve deniz kuvvetlerini tespit etmek amacıyla bölge üzerindeki
söz sahibi devletleri 12 Kasım 1921’de Washington’da yapılacak olan konferansa davet
etmiştir. Bu davet ABD’nin istediği gibi sonuçlanmış ve Japonya ile olan anlaşmayı yenilemeyen İngiltere de Washington Konferansı’na katılma kararı almıştır. (Armaoğlu, 1997,
s. 199; Gürün, 1997, s. 99)
12 Kasım 1921-6 Şubat 1922 tarihleri
arasında toplanacak olan Washington Konfe-
ransı’nda “Deniz Silahlarının Sınırlanması” ve
“Çin’le ilgili Uzak Doğu meselesi” olmak
üzere iki ayrı konu müzakere edilecektir. Bu
konular farklı oturumlarda iç içe olmak üzere
gündeme gelecektir. Deniz silahlarının tespiti
görüşmelerine ABD, İngiltere, Fransa, İtalya
ve Japonya; Uzak Doğu sorununu ele alacak
olan görüşmelere ise ABD, İngiltere, Çin,
Fransa, Belçika, İtalya, Japonya, Portekiz ve
Hollanda katılacaktır. (Page, 2003, s. 625)
I. Konferans Öncesi Gelişmeler
İngiltere Başbakanı Lloyd George
Avam Kamarası’nda yaptığı bir konuşmada,
Mr. Balfour ile Bahriye I. Lordu Lord Lee’nin
Washington Konferansı’nda İngiltere’yi temsil
edeceklerini ve kendisinin de memleketin
siyasi işleri müsaade eder etmez Washington’a gitmeyi arzu ettiğini söylemiştir. Lloyd
George’nin verdiği bilgilere göre; Avustralya,
Yeni Zellanda, Hindistan ve Güney Afrika’yı
temsil görevi de İngiliz delegelerine bırakılmıştır. Bunlardan başka, İngiltere Kara Kuvvetleri, Donanma ve Hava Kuvvetleri komutanları da konferansta hazır bulunacaklardır.
Lord Curzon ise Dışişleri Bakanı sıfatıyla
Washington’a gitme arzusunda bulunduğu
halde işlerin yoğunluğu ve dışişleri bakanının
uzun süre memleketten uzak kalmasına uygun olmadığını ve zaten konferansın kısa
sürmeyeceğinin de muhtemel olduğunu beyan etmiştir. (Vakit, 21 Ekim 1921)
İtalya kamuoyuna bakıldığında ise,
Roma’da 20 Ekimde 1921’de basında çıkan
haberlere göre; Mösyö Banomi ile Marki Tellatorata’nın mevcut uluslararası durumu dikkate alarak, diğer ülkelerin hükümet başkanları yâda dışişleri bakanları katıldıkları takdirde konferansa gidecekleri belirtilmiştir.
Dışişleri bakanı ile Washington’a gidecek
heyet arasında sürekli görüşmeler yapılmaktaydı. İtalyan basını, İtalya’nın diğer ülkelerle
sadece temas kurmakla kalmayıp uluslararası
vaziyetin kendisine sunduğu fırsattan istifade
etmesi gerektiğini yazmış ve şöyle demiştir:
“Uzak Doğu hâkimiyeti hakkında İngiltere, Japonya ve ABD arasındaki menfaat çatışması durumu
tasfiye edilmezse silahsızlanma meselesi ciddi
İki Dünya Savaşı Arası Dönemde Silahsızlanma Yolunda Önemli Bir Adım: Washington Deniz Konferansı ...
surette zarar görecektir. Ayrıca böyle büyük gayeler amaçlayan bir konferansa sadece “bazı başarı
ihtimalleri” ile girilmez”. (Vakit, 23 Ekim 1921)
Paris’ten İstanbul’a gelen 14 Ekim
1921 tarihli telgrafa göre; olağanüstü bir gelişme yaşanmadığı takdirde Mösyö Bryan’ın
Washington Konferansı’nda Fransa’yı temsil
etmesi kararlaştırılmıştır. Bryan, Washington’da bulunmaktan istifade ederek Fransa ile
Amerika halkı arasındaki ilişkileri ilgilendiren
bütün meseleleri görüşecektir. Fransa’nın
Washington heyeti 29 Ekim 1921’de Haver
Limanından yola çıkarak 7 Kasım’da New
York’a varacak, oradan da derhal Washington’a hareket edecektir. Aynı gün İngiliz Daily Chronic Gazetesi de verdiği bir haberde
Lloyd George’nin Washington’a gitmesine
kesin gözüyle bakıldığını bildirmiştir. (Vakit,
16 Ekim 1921)
The Times Gazetesi’nin Washington
muhabiri, heyetlerin Washington’a geliş tarihleri hakkında bilgi vermiştir. Bu tarihler muhtemelen şu şekilde olacaktır: 95 kişiden oluşan
Çin heyeti 31 Ekim 1921 akşamı beklenmekteydi. 1 Kasım günü İtalyan heyetinin önemli
bir bölümü ile İngiltere heyetinin bir kısmı
Washington’a varacaktır. 7 Kasımda Hollandalılar, 8 Kasımda ise Fransızlar Washington
limanına demir atacaklardı. Son olarak Bay
Lloyd George’un 11 Kasım’da Washington’a
varması beklenmekteydi. (Journal Des Dêbats,
1 Kasım 1921)
1 Kasım 1921 akşamı Washington’da
bulunan Balfour ve diğer İngiliz delegeler
şerefine bir yemek verilmiştir. Yemeğin henüz
başında Lloyd George’nin Avam Kamarası’ndaki yoğun görevleri nedeniyle konferansa katılamamasından duyduğu üzüntüleri
dile getirdiği telgrafı okunmuştur. Bu telgrafta Lloyd George, tüm dünyanın bir gün ABD
Cumhurbaşkanı Harding’e minnet duyacağını
ve konferansta başarı sağlanması için İngiltere
devleti olarak ellerinden geleni yapacaklarını
bildirmiştir. Ardından ABD’nin Londra Büyükelçisi Albay Harvey söz alarak, konferan-
395
sın düzenlemesi hususunda ABD’nin görüşlerini açıklamıştır. Harvey’e göre; ABD olası bir
savaştan asla korkmamaktadır. Çünkü 17-45
yaş aralığında eli silah tutan 24 milyon askere
sahiptir. Ancak ABD savaştan nefret etmektedir. Yeni topraklar ele geçirmeye kalkışmak
şöyle dursun, kendisine teklif edileni de daima reddedecektir. Diğer devletlerin donanmalarıyla eşit duruma gelebilmek için 1916’da
yeni bir program benimsenmiş, fakat Washington Konferansı’ndan dolayı 46 milyon
dolarlık bu programı 22 milyon dolara düşürme fedakârlığında bulunulmuştur. Yani
ABD, Washington Konferansı’nın ilan edildiği
günden itibaren donanma masraflarını %40
oranında azaltmıştır. Japon Büyükelçisi Hayashi de bu sözlere katılmış, daha sonra söz
alan Balfour da bütün dünyanın Washington
Konferansı’na umut bağladığını ifade etmiştir.
The Times ve Daily Chronicle Gazeteleri Albay Harvey’in sözlerini samimi bulmuş ve
Pasifik konusunda anlaşılırsa gerisinin çorap
söküğü gibi geleceğini belirtmiştir. Fransa,
İtalya ve Çinli delegeler de Albay Harvey’in
sözlerini memnuniyetle karşılamışlardır. (Journal Des Dêbats, 1 Kasım 1921; La Croix, 3
Kasım 1921)
ABD Başkanı Harding 4 Kasım 1921
günü Beyaz Saray’da yapılan resmi törenle
İtalyan, Belçikalı, Japon ve Çinli delegeleri
kabul etmiştir. O günlerde neredeyse bütün
dünya Washington Konferansı’ndan çıkacak
sonuçları merakla beklemekteydi. Daily Mail
Gazetesi’nin haberine göre; konferans oturumlarını oldukça kalabalık bir gazeteci topluluğu takip edecek olup, Washington’da
1000’ e yakın gazete muhabirinin bulunduğu
ya da bulunması beklendiği bildirilmekteydi.
(La Croix, 5 Kasım 1921) 8 Kasım 1921’de ise
Fransız heyeti Washington’a varmış ve ABD
Hükümet binası olan Capital’de askeri bandonun çaldığı Fransız milli marşı “Marsaillaise” ile karşılanmıştır. Burada yapılan törenin
ardından ABD Başkanı Harding, Beyaz Saray’da Fransız heyet başkanı Briand’ı resmen
396
Mustafa ÖZYÜREK
kabul etmiştir. (Le Gaulois, 9 Kasım 1921)
12 Kasım 1921’de açılacak olan Washington Konferansı’nın bir ay süreceği düşünülmekte idi. Konferansta ilk olarak silahsızlanma meselesi görüşülecek, ardından Uzak
Doğu sorunu ele alınacaktı. Silahsızlanma
konusunda dünya barışının sağlanabilmesi
için neredeyse tüm devletler hem fikir görüntüsü vermekte idi, ancak asıl ihtilafın Uzak
Doğu konusunda çıkacağı tahmin edilmekteydi. ABD’nin Uzak Doğu meselesi ile ilgili
şu görüşleri ileri süreceği beklenilmekte idi: 1Japonya tarafından engellenen Sibirya ticaret
yolları tekrar serbest olmalıdır. 2- Batı Çin
demir yolu uluslararası nitelik kazandırılarak
tarafsızlaştırılmalıdır. 3- Bir finans konsorsiyumu uluslararası faaliyetlerde bulunmanın
en etkili aracı olarak kullanılmalı; Mançurya
ve Moğolistan bu konsorsiyumun mülkiyeti
altına girmelidir. 4- Japonya, Güney Mançurya demir yolu üzerinde ki haklarını koruyacak ve Liaotung yarımadasının kira sözleşmesi 1923’te yenilenecektir. 5- Çin’in tüm kamusal, uluslararası ve bölgesel borçlanmaları bir
şirketler birliği tarafından bildirilmelidir.6Serbest bölge tüm özel şirketlere eşit şekilde
pay edilmelidir. 7-Tek bir gücün menfaatine
bir tür tekel oluşturacak her ayrıcalık ve üstünlük talebi hesaplardan çıkarılmalıdır. (Le
Gaulois, 12 Kasım 1921) Washington Konferansı bu düşünce ve beklentiler içerisinde
faaliyetlerine başlamaktaydı.
II. Konferans Görüşmeleri
Washington Konferansı 14 Kasım
1921’de çalışmaya başlamış ve öncelikle silahsızlanma meselesi ele alınmıştır. Konferanstaki ilk sözü ABD Dışişleri Bakanı Charles E.
Hughes alarak silahsızlanma meselesini gündeme getirmiştir. ABD Heyeti Başkanı sıfatıyla konuşan Hughes, artık silahsızlanma ile
ilgili anket, rapor ve temennilerle yetinilmeyip, aksine silahlanma yarışına son vermek
için harekete geçilmesi gerektiğini vurgulayarak ABD, İngiltere ve Japonya’nın donanma
güçlerini sınırlandırabilmek için önemli bir
küçülme önermiştir. Bu öneri, tüm gemi inşa
programlarının 10 yıllığına iptal edilmesi,
kullanılacak savaş gemilerinin sayı ve tonajları konusunda da birtakım sınırlamalardan
meydana gelmekteydi. Henüz konferansın
başında ABD tarafından böylesine cüretkâr
bir teklif sunulması diğer ülke temsilcileri
üzerinde ve özellikle İngiltere’de önemli bir
tesir uyandırmıştır. Hughes’in önerdiği plana
göre üç büyük ülkenin büyük savaş gemilerinin sayı ve tonajları belirli bir oranda küçültülecektir. Buna göre; ABD 18 büyük gemi sahibi olmakla birlikte bu gemilerin tonajı 500, 650
oranında olacaktır. Buna karşın İngiltere 22
büyük savaş gemisi ve 604, 450 ton, Japonya
ise 10 büyük savaş gemisi sahibi olup bunlar
299, 700 tonla sınırlandırılacaktır. (Vakit 16
Kasım 1921; Le Gaulois, 13 Kasım 1921) Söz
konusu planda ayrıca, konferanstaki beş ayrı
ülke, henüz inşa edilmekte olan veya yapımı
tamamlanmış bütün savaş gemilerinden vazgeçecek ve tüm bu eski savaş gemileri hurdaya ayrılacaktır. Ayrıca ABD, silahlanmaya
yönelik olarak 1916 yılında uygulamaya koyduğu programa da tamamen son vereceğini
taahhüt etmiş, ABD’nin bu taahhüt ve önerileri özellikle İngiltere ve bazı itirazları olmasına
karşılık Japonya tarafından kabul edilmiştir.
(The Washington Times, 12 Kasım 1921; The
Washington Times, 15 Kasım 1921; The Washington Herald, 13 Kasım 1921)
ABD hükümetini temsil eden Bay
Hughes’in denizde silahsızlanma hususundaki bu önerisinde takındığı açık yürekli ve
girişken tavır, tüm dünya devletleri nazarında
olumlu bir gelişme olarak değerlendirilse de
Fransa’da kuşkuyla karşılanmıştır. Fransız
basınına göre; diplomasinin alışık olmadığı
bu açık yürekli davranış, dolayısıyla gerçek
bir siyasi kurnazlıktan ileri geliyor olabilir.
Japonya ise savaş gemilerinin azami tonajları
konusunda en az kârlı çıkacak taraf olmasına
rağmen Hughes’in önerilerini ana hatları bakımından kabul etmiştir. Pasifik’teki silahsızlanma konusunda ABD’nin ortaya attığı çözüm önerilerinde Fransa ile İtalya bu meselenin dışında kaldığından karar vermesi gereken
tek
taraf
İngiltere
olacaktır.
,
(L’intransigeant 14 Kasım 1921; La Croix, 14
İki Dünya Savaşı Arası Dönemde Silahsızlanma Yolunda Önemli Bir Adım: Washington Deniz Konferansı ...
Kasım 1921)
Aynı gün yayınlanan büyük Japon
gazetelerinin hepsi, 1902 tarihli Japon-İngiliz
anlaşmasını gündeme taşımışlardı. Japon
gazeteleri, dış politika konusunda sürekli
yaptıkları gibi hükümetlerinden aldıkları
direktif doğrultusunda yazı yazarak, artık
İngiliz-Japon ittifakından vazgeçmenin mümkün olduğunu belirterek, bunun yerine JaponAmerikan-İngiliz ittifakının kurulması gerektiğini istemekte, bunun yanında Japonya’nın
silahsızlanmaya da hemen hazır olduğunu
bildirmekteydiler. (Vakit, 14 Kasım 1921) Böylelikle 1902’den itibaren süregelen İngilizJapon İttifakı konusu konferans görüşmelerinin de gündemini meşgul etmeye başlamıştı.
Amerika ve Çin, (İngiliz Dominyonu olarak
Kanada’nın da katılımıyla) Japonya’nın özellikle I. Dünya Savaşı sırasında, Asya Pasifik’te
bu kadar rahat ve cesur hareket etmesinin
ardında İngiltere ile kurduğu ittifakın olduğunu iddia etmiş ve bunu sonlandırmak için
İngiltere nezdinde diplomatik baskı uygulamaktaydı. Bu konu, “Dört Devlet Anlaşmasıyla” sonuca bağlanmıştır. Söz konusu anlaşma,
zahiren İngiliz-Japon İttifakının halefi gibi
yansıtılmaya çalışıldıysa da, alınan karar ve
işlevi açısından askerî müttefiklikten uzak
olduğu için bu rolü tam gerçekleştirememiştir. Zaten Washington Konferansının fikir
babası ve ev sahibi ABD’nin amacı, kurulacak
yeni ittifakın verimli bir şekilde işletilmesinden daha çok, kendisine Pasifikte en büyük
engel teşkil eden Japonya’yı İngiliz desteğinden mahrum bırakmaktı. (Levent, 2009, s. 3031)
Konferans görüşmeleri devam ederken, oturumda bulunan ABD Harbiye Nazırı
da silahsızlanma adına bir proje açıklamıştır.
Buna göre ABD, silahsızlanma hususunda
anlaşmaya varıldığı takdirde yapımı tamamlanarak denize indirilmeyi bekleyen 6 savaş
kruvazörü ile 7 zırhlı gemi ve denize indirilmiş 2 zırhlı gemiden oluşan ve 320 milyon
dolara mal olan 15 büyük zırhlıyı da hurdaya
397
çıkaracaktır. Japonya’nın Londra Elçisi Hayashi, ABD Harbiye Nazırı’nın açıkladığı bu
programın bütün büyük devletler tarafından
kabul edilmesi gerektiği kanaatinde olup,
projeyi İngiliz kamuoyu da son derece samimi
olarak karşılamıştır. (İleri, 16 Kasım 1921)
Ancak Japonlar, silahsızlanma hususundaki ABD önerilerini kabul etmekle beraber, iki hususta itirazlarını ileri sürmüştür.
Bunların ilki, gemilerin tonaj ve filo sınırlamalarına ilişkin olarak hafif gemilerin de bu kategoriye alınması gerektiğidir. Ancak bu öneri
Amerika’da şiddetli tepkilere neden olmuştur.
Çünkü ABD’ye göre, ülkelerin karasularında
güvenliği sağlayabilmeleri için büyük destroyerlere değil küçük kruvazörlere ihtiyaç vardır. Bu nedenle hafif savaş gemilerinde herhangi bir sınırlandırmaya gerek yoktur. Bu
sırada İngiltere de 4 geminin inşasını durdurmuş ve bu durum memnuniyetle karşılanmıştır. Amerika da inşa edilmekte olan 5
zırhlı gemisinin imha edilerek ABD donanmasının 500 bin tondan oluşan 18 savaş zırhlısından meydana gelmesi kararlaştırılmıştır.
İngiltere yapılmakta olan 4 geminin inşasını
durdurduğu gibi 1.ve 2.sınıf harp gemilerini
de donanmasından çıkarmıştır. Japon donanması ise 10 gemi ve 300 bin tondan oluşacaktır. (İleri, 24 Kasım 1921)
Japonya’nın itiraz ettiği diğer husus
ise kendi deniz gücünün ABD’nin deniz gücü
ile aynı oranda sınırlandırılmak istenmesidir.
Konferansın 7 Aralıktaki oturumunda Japonya’nın Londra Elçisi Hayashi, Japonya’nın
1921 yılında donanması için sadece 7 milyon
dolar harcadığını söyleyerek, Japon donanmasının ABD donanması ile kıyaslanmasının
tıpkı 1914’teki İngiliz donanması ile Alman
donanmasının mukayese edilmesine benzeyeceğini belirtmiştir. (Alemdar, 9 Ocak 1922)
Japonya’nın bu itirazı çok sürmemiş ve konu
üzerinde karşılıklı anlaşmaya varılmıştır.
Konferansın bir diğer toplanma amacı
ise, Çin’in bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünü teminat altına alarak yabancı devletlerin
398
Mustafa ÖZYÜREK
Çin’de eşit şartlarda ticari ve endüstriyel haklara sahip olmasını sağlamak, yani batılı kaynaklara göre “Açık Kapı” politikasının güvenliğini temin etmekti. Konferansın 18 Kasım
1921 tarihli oturumunda ise bu konu gündeme gelmişti. Konunun ele alınmasını Çinli
temsilciler sağlamış olup Çin’in bağımsızlığının tanınması ve toprak bütünlüğü konusunda diğer devletlerin teminatını istemişlerdir.
Çin’in bu talebi konferansta bulunan İngiliz
ve Japon delegeler tarafından olumlu karşılanmış, ancak ABD’li temsilciler bazı şartlar
ileri sürmüşlerdir. Buna göre; 1- Japonya ablukasındaki Sibirya’nın serbest kalması. 2Strin-Çin demiryolunun uluslararası ve tarafsız olması. 3-Uluslararası bir harekette bulunabilmek için mali bir konsorsiyum kurulması. Mançurya ve Moğolistan’ın bu konsorsiyumun nüfuzunda olması. 4-Japonya’nın
Sovyet-Mançurya demiryolu üzerindeki hukukunu muhafaza etmesi. 5-Çin’in ekonomik
kredileri bir şirket tarafından ihraç edilmesi.
6- Özel şirketlere eşitlik hakkı verilmesi. (The
Monett Times, 18 Kasım 1921; Vakit, 13 Kasım
1921)
ABD temsilci heyeti, Çin’in bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünün teminatına dair
Uzak Doğu meselesinin çözümü için, 23 Kasım tarihli oturumda, daha önce ileri sürdükleri şartlarına iki yenisini daha eklemiştir.
Bunlar: Japonya’nın Shantung’u boşaltması,
Japonya ve İngiltere’nin Çin’deki nüfuz sahalarını terk etmeleridir. (İleri, 23 Kasım 1921)
Böylece ABD delegeleri Japonya’nın Mançurya’daki nüfuz sahibi olduğu imtiyazlardan
vazgeçmelerini istemekteydi. Bu konuda da
anlaşma sağlanmış, diğer yandan aynı oturumda silahsızlanma hususunda da görüş
birliğine varılmasıyla ABD Cumhurbaşkanı
Harding anlaşma gereğince, inşa edilmekte
olan bütün savaş gemilerinin durdurulmasını
emretmiştir. (Tevhid-i Efkâr, 7 Şubat 1922)
III. Dört Güç Antlaşması ve Dokuz
Güç Antlaşması
Konferansa katılan tüm ülkelerin de
iştirakıyla gerçekleştirilen müzakereler sonucu muvaffakiyet sağlanmış, “Dört Güç Antlaş-
ması” ve “Dokuz Güç Antlaşması” olmak üzere
iki ayrı antlaşma imzalanmıştır. 13 Aralık
1921’de imzalanan Dört Güç Antlaşması,
1902’de İngiltere ve Japonya arasında yapılan
ve 1921’de hükmünü yitirmesine rağmen
İngiltere tarafından yenilenmeyen ittifak anlaşmasının yerini almıştır. ABD, İngiltere,
Fransa ve Japonya arasında imzalanan bu
antlaşma ile Pasifik’teki mevcut statükonun
sürdürülmesi ve herhangi bir dış tehdit veya
kendi aralarındaki olası problemlere karşı
birbirlerine danışmaları prensibini kabul etmişlerdir. (Şeyşane, 2013, s. 27) 6 Şubat 1922
tarihli ismini de katılımcı sayısından alan ve
tarihe “Dokuz Güç Antlaşması” olarak geçen
pakt ile Çin’in toprak ve idari bütünlüğü diğer devletlerce tanınmış, Asya karasında toprak veya çıkarı bulunan her yabancı devlete
de eşit ekonomik ve ticari hak ve hukuka sahip olacağı taahhüdü verilmiştir. Yine Çin ile
ilgili olarak, konferansta ayrı olarak ele alınan
bir diğer konu da “Shantung Meselesi” idi. Bu
konuda İngiliz ve Amerikalı delegelerin gözlemci olarak katıldığı, Japon ve Çinli delegeler
arasında yapılan ikili müzakereler sonucu
anlaşma sağlanmıştır. Böylece Japonya, Çin
ile yaptığı anlaşma sonucunda, Orta Pasifik‟teki adalar haricinde I. Dünya Savaşı öncesi sınırlarına çekilmeyi kabul etmiştir. (Levent, 2009, s. 29-30) ancak sonraki yıllarda bu
durum değişecek ve Japonya’da meydana
gelecek olan iktidar değişikliği sonucu Japonya Çin’i istila planını yeniden uygulamaya
koyacaktır. 1931’de de bütün Mançurya Japonlar tarafından işgal edilecektir.
IV. Washington Deniz Antlaşması
Washington Konferans 3 ay süren ve
katılımcı heyetler arasında yapılan müzakereler ile uzun pazarlıklar sonucunda, 6 Şubat
1922’de, “Washington Deniz Antlaşması” adlı
paktın imzalanmasıyla sona ermiştir. Bu antlaşma ile harp gemileri ile uçak gemilerinin
anlaşmaya katılan devletler arasındaki oranları 5-5-3-1, 67-1, 67 olarak tespit edilmiştir.
ABD ve İngiltere 5, Japonya 3, Fransa ve İtalya 1, 67 nispetini kabul etmişlerdir. Bu antlaşma ile 35.000 tonu geçmeyecek olan ve
İki Dünya Savaşı Arası Dönemde Silahsızlanma Yolunda Önemli Bir Adım: Washington Deniz Konferansı ...
“capital ships” denilen büyük gemiler bakımından her devletin sahip olabileceği deniz
gücü belirlenmişti. Böylelikle ABD ve İngiltere 525.000, Japonya 315.000, Fransa ve İtalya
175.000 tonajında büyük gemilere sahip olabileceklerdi. (Armaoğlu, 2015, s. 200) Ayrıca
ABD Havai dışındaki Pasifik adalarında, İngiltere ve Japonya ise kendi kontrollerindeki
adalarda tahkimat yapmamayı kabul etmişlerdir. (Gürün, 1997, s. 200) Bu paktın süresi
1931’e kadardı ve yaklaşık 10 yıllık hukuki
geçerliliğe sahipti. Anlaşmanın 2 amacı vardı.
Bunlar; Amerika, İngiltere, Japonya, Fransa ve
İtalya gibi büyük donanma güçleri arasındaki
silahlanma yarışına son vermek ve devletlere
sadece ulusal güvenliklerini sağlayacak, ancak diğer ülke topraklarına saldıramayacak
büyüklükte donanmalara sahip olma hakkı
tanımaktı. Bu anlaşma ile hem Japonya hem
de Amerika, kendi sularında güvenliği sağlamış ve birbirine tehdit olmaktan çıkmıştı.
Pakt, Amerika’nın Japonya’ya ve Japonya’nın
da Amerika’ya saldırmasını mümkün kılacak
donanma gücüne izin vermiyordu.(Levent,
2009, s. 27-29)
Ulusların daha çok silah sahibi olurlarsa kendilerini daha güvende hissedecekleri
fikri I. Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkmıştı. Ancak Washington Deniz Antlaşması
büyük harp gemileri yapma yarışını yavaşlatmış ve Uzak Doğu’da yeni uluslararası
pozisyonları belirlemiştir. Washington Deniz
Antlaşması’nın imzalanmasıyla I.Dünya Savaşı’ndan sonraki dönemde İngiltere’nin deniz politikası temel bir değişikliğe uğramıştır.
Yani 1920-21 deki hükümet harcamalarındaki
kısıtlama nedeniyle iki güç standardı politikasını uygulamaya koyan İngiltere, bu anlaşma
ile büyük harp gemileri ve uçak gemileri sayısı bakımından ABD ile eşit konuma gelmiştir.
ABD, Japonya ve İngiltere’nin Batı Pasifik’teki
büyük deniz güçleri inşâsından vazgeçmesi
bölgede bir güvenlik atmosferi yaratmıştır.
Ancak deniz gücünü tamamen kısıtlayamamıştır. Çünkü tonaj bakımından küçük harp
399
gemilerinde herhangi bir sınırlandırmaya
gidilmemiştir. (Fanning, 1995, s. 3; McKercher, 2006, s. 35-39; Keam Jr, 2015, s. 50)
SONUÇ
Washington Konferansı’nın Pasifik’te
ABD, Japonya ve İngiltere arasındaki silahlanma yarışından kaynaklanan ekonomik
sıkıntılar nedeniyle toplandığı, bunun dışında
1902 tarihli İngiliz-Japon ittifakının yenilenmemesi sonucu ortaya çıkan belirsiz durum
ve Çin’deki birtakım nüfuz problemlerini de
çözüme kavuşturmaya çalıştığı görülmektedir. Türk basını konferanstan beklenen neticelerin çıkmayacağını ileri sürmüş, fakat konferans, katılımcı delegeler ve basın tarafından
büyük beklentilerle toplanmıştır. 12 Kasım
1921’de resmen açılan Washington Konferansı
6 Şubat 1922’de sona ermiş, Uzak Doğu Asya
ve Pasifik’teki uluslararası birtakım siyasi
problemler katılımcı devletler tarafından halledilmiştir. Konferans sonucunda imzalanan
Dokuz Güç Antlaşması ile Çin’in bağımsızlığı
ve toprak bütünlüğü taahhüt altına alınmış ve
Açık Kapı politikası kabul edilmiştir. Yani
imzacı devletler Çin’de sanayi ve ticaret alanında eşit haklara sahip oldukları hususunda
anlaşmaya varmışlardır. Washington Konferansı sonucunda alınan kararlar, I. Dünya
Savaşı sonrası dönemde Uzak Doğu Asya ve
Pasifik’teki uluslararası ilişkilerin genel hatlarını meydana getirmiştir. Böylelikle Uzak
Doğu’daki Japon emperyalizmi bir süre için
sınırlanmıştır. Washington Deniz Konferansı,
Japonya’nın özellikle Mançurya’daki emellerini kısıtlayıcı nitelikte olmuş ve Japonya’da
iktidarda bulunan Liberal Parti bu tarihten
sonra Çin’e karşı yumuşak bir siyaset izlemeye, yani Çin’in bağımsızlığı ve toprak bütünlüğüne saygı duymaya başlamıştır.
Antlaşmanın en az bu yönü kadar
önemli bir diğer tarafı da İngiltere’nin elinde
bulundurduğu rakipsiz deniz üstünlüğünü ilk
defa ABD ile paylaşmak zorunda kalmasıdır.
Bu durum ABD açısından büyük bir zafer
400
Mustafa ÖZYÜREK
olarak kabul edilmiştir. Bu antlaşmalarla İngiltere, Japonya ile olan ittifakını sona erdirdikten sonra Uzak Doğu’da ABD’ye dayanmaya başlayacaktır. Uzak Doğu’daki Rus
tehlikesi İngiltere’yi nasıl Japonya’ya yakınlaştırmışsa şimdi Japon tehlikesi de kendisini
ABD’ye dayanmaya itmeye başlamıştır. Washington Deniz Antlaşması, deniz silahlanmasına da birtakım kısıtlamalar getirse de bu
konudaki beklentiler tamamen karşılanamamıştır. Çünkü en büyük tipteki gemiler için
tonaj ve oranları bakımından birtakım sınırlamalar kabul etmiş, ancak daha küçük gemiler için herhangi bir kısıtlamada bulunmamıştır. Bunun sonucu olarak her devlet istediği
miktarda küçük gemi inşâ edebilecekti. Bu da
küçük gemi sayısında oldukça yüksek bir
artışa neden olacaktır. Küçük gemilerde herhangi bir kısıtlamaya gidilmemesi deniz silahsızlanmasının eksikliği anlamına gelmekteydi. Özellikle İngiltere ve Japonya kruvazör,
destroyer ve denizaltı gibi küçük zırhlılarının
sayısını artırmaya başlayacaklardır. Japonya,
büyük savaş gemilerinin kısıtlanmasından
doğan zararını küçük zırhlılarla telafi etmek
istemiş ve “Washington Paktı Kruvazörü”
yapımına hız verecektir. ABD ve İngiltere’nin
ardından Japonya en büyük 3.deniz gücü
haline gelmiştir. Yeni başlayan bu yeni silahlanma yarışı dünya barışına darbe vuracak ve
uzun vadede Washington Deniz Konferansı
kararlarının ortadan kalkma riskini ortaya
çıkaracaktır. Washington Konferansı yaklaşık
iki buçuk ay boyunca neredeyse bütün dünya
gündemini meşgul etmiştir. Bu yönüyle konferansın bir diğer sonucu da Anadolu’da
meydana gelen Türk-Yunan savaşının, dolayısıyla şark meselesinin bu süre zarfında adeta rafa kaldırılmasıdır. Bu mesele, daha sonra
toplanacak Cenova Konferansı’nı müteakiben
gündeme gelecek ve büyük devletlerin dikkatini yeniden Anadolu’ya çevirmelerini sağlayacaktır.
1927’de askerlerin baskısı sonucu Japonya’da liberal partinin yerine militarist bir
hükümet kurulacak ve yayınlanacak olan
Tanaka Memorandumu ile Mançurya ve bü-
tün Çin’in ele geçirilmesinin zorunluluğu
belirtilecektir. Böylece Japon-Çin ilişkilerinde
yeniden askeri kuvvete dayalı çatışmalar dönemi başlayacaktır. Yeni başlayacak olan silahlanma rekabeti ve Japon yayılmacılığı da
Washington Deniz Konferansı’nın başarısızlığını ortaya koyacak ve bu durumun bir sonucu olarak ABD Başkanı Calvin Coolidge 10
Şubat 1927’de İngiltere, Fransa, Japonya ve
İtalya’dan oluşan beş büyük devleti Cenevre’de toplanacak yeni bir konferansa davet
edecektir.
KAYNAKÇA
Süreli Yayınlar
Alemdar
İleri
Journal Des Dêbats
La Croix
Le Gaulois
Tevhid-i Efkâr
The Monett Times
The Washington Herald
The Washington Times
Vakit
Diğer Kaynaklar
Armaoğlu, F. (2015). 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
1914-1995, İstanbul: Timaş Yayınları.
Esenbel, S. (2002). Türk-Japon İlişkilerinin
Tarihi, Türkler Ansiklopedisi, 13, Ankara. (s. 264-285).
Fanning R. W. (1995). Peace and Disarmamnet
Naval Rivalry and Arms Control
1922-1933, Kentucky: 1
Gürün K. (1997). Savaşan Dünya ve Türkiye,
İstanbul: İnkılâp Kitabevi.
Kearn D. W. Jr. (2015). Great Power Secyrity
Cooperation, London: 1
Kissinger, H. (2000). Diplomasi, İstanbul: İş
Bankası Yayınları.
Lee, Stephan J. (2004). Avrupa Tarihinden
Kesitler 1789-1980, Ankara: Dost Kitabevi.
Levent, S. (2009). Cumhuriyet Gazetesine
Göre II. Dünya Savaşı Öncesi Türk
Basınında Japonya (1933-1939), Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
İki Dünya Savaşı Arası Dönemde Silahsızlanma Yolunda Önemli Bir Adım: Washington Deniz Konferansı ...
Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü
McKercher, B.J.C. (2006). The Politics of Naval
Arms Limitation in Britain in the
1920s, The Washington Conference ,
1921-1922 Naval Rivalry, East Asian
Stability and the road to Pearl Harbor, (s. 35-59). (Edited by Erık Goldstein, John Maurer), Digital Printing.
Melvin, E. Page. (2003). Washington and London Conference, Colonialism, An İnternational Social, Cultural, and Poli-
401
tical Encyclopedia, California. (s. 625629 ).
Şahin, İ.-Müezzinoğlu, E. (2016). Lokarno ve
Musul Kıskacında Türk Dış Politikası,
İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, V/6. (s. 641-676).
Şeyşane, V. (2013). İki Savaş Arası Dönemde
Uluslararası Toplum ve Çatışma: İngiliz Okulu Perspektifinden Mançurya
Krizini Anlamak, Barış Araştırmaları
ve Çatışma Çözümleri Dergisi, I/1. (s.
16-31).
402
Mustafa ÖZYÜREK
Download