The Journal of Academic Social Science Studies International Journal of Social Science Doi number:http://dx.doi.org/10.9761/JASSS3553 Number: 49 , p. 391-401, Autumn I 2016 Yayın Süreci Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date - Yayınlanma Tarihi / The Published Date 30.05.2016 30.09.2016 İKİ DÜNYA SAVAŞI ARASI DÖNEMDE SİLAHSIZLANMA YOLUNDA ÖNEMLİ BİR ADIM: WASHİNGTON DENİZ KONFERANSI 1921-1922 THE IMPORTANCE STEP FOR IN DISARMENT THE PERIOD OF THE SECOND WORLD WAR: WASHINGTON NAVAL CONFERENCE 1921-1922 Arş. Gör. Dr. Mustafa ÖZYÜREK Iğdır Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öz Washington Deniz Konferansı, I. Dünya Savaşı devam ederken ve savaş sona erdikten sonra Uzak Doğu ve Pasifik’te ortaya çıkan birtakım gelişmelerin sonucudur. Japonya, I. Dünya Savaşı devam ederken büyük devletlerin savaşla meşgul olmasından yararlanarak Uzak Doğu’daki bir kısım toprakları ele geçirmiş, özellikle Çin üzerinde siyasi ve ekonomik nüfuz elde etmişti. Bunu yaparken İngiltere ile 1902 yılında imzaladığı bir ittifak anlaşmasından güç almaktaydı. Japonya’nın bu yayılmacı siyaseti, ABD’nin 1917’de savaşa dâhil olmasıyla birlikte Pasifik’te ABD ile Japonya arasında hızla büyüyen silahlanma yarışına neden olmuş ve bu da iki ülkenin ekonomisine önemli bir külfet getirmiştir. ABD’nin önerisi ile Washington’da büyük devletlerin katılacağı bir konferans düzenlenerek hem silahlanma yarışına bir son vermek, hem de Uzak Doğu’daki problemlere çözüm bulmak amaçlanmıştır. 12 Kasım 1921-6 Şubat 1922 tarihleri arasında toplanan Washington Konferansı’nda “Deniz Silahlarının Sınırlanması” ve “Çin’le ilgili Uzak Doğu meselesi” olmak üzere iki ayrı konu müzakere edilmiştir. Bu konular farklı oturumlarda iç içe olmak üzere gündeme gelmiştir. Deniz silahlarının tespiti görüşmelerine ABD, İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya; Uzak Doğu sorununu ele alacak olan görüşmelere ise ABD, İngiltere, Çin, Fransa, Belçika, İtalya, Japonya, Portekiz ve Hollanda katılmıştır. Böylelikle 1902’den itibaren süregelen İngiliz- Japon İttifakı, “Dört Devlet Anlaşmasıyla” sonuca bağlanmış, tarihe “9 Devlet Antlaşması” olarak geçen pakt ile de Çin’in toprak ve idari bütünlüğü diğer devletlerce tanınarak Asya’da çıkarı bulunan her yabancı devlete de eşit ekonomik ve ticari hak ve hukuka sahip olacağı taahhüdü verilmiştir. 6 Şubat 1922’de “Washington Deniz Antlaşması”nın imzalanmasıyla da savaş gemileri ile uçak gemilerinin sayı ve oranları tespit edilmiştir. Bu çalışmanın amacı, Washington Deniz Konferansı ile beklentilerin uzun vadede gerçekleşmediğini ortaya koymaktır. Özellikle büyük savaş gemilerinin tonaj ve sayısındaki sınırlamalar devletleri kruvazör ve destroyer gibi küçük zırhlıların yapımına sevkedecek ve bu da dünya barışını yeni bir silahlanma yarışıyla karşı karşıya 392 Mustafa ÖZYÜREK getirecektir. Ayrıca 1927’de Japonya’da militarist bir hükümetin iş başına gelmesiyle Japon-Çin ilişkilerinde de yeni bir çatışmalar dönemi başlayacaktır. Böylece Washington Deniz Konferansı’nın Pasifik’teki silahlanma yarışı ile Uzak Doğu’daki nüfuz mücadelesini ortadan kaldıramadığı görülecektir. Tüm bu olaylar, başta basın malzemeleri olmak üzere, ABD ve diğer batılı kaynaklar göz önünde bulundurularak ortaya konulmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Uzak Doğu, Pasifik, Silahsızlanma, Rekabet, Washington Deniz Konferansı Abstract The Washington Naval Conference was the result of various developments emerged in Far East and Pacific while the First World War was going on and after the end of it. While the First World War was continuing, by benefiting from the fact that great powers engaged with the war, Japan captured the certain parts of the Far East and it attained political and economic influence particularly on China. On exerting this influence, Japan was taking heart from a treaty of alliance signed with England in 1902. Japan’s this expansionist policy led to the fast growing armament rivalry between USA and Japan in Pacific after USA involved into the war in 1917 and this brought considerable burden to the economies of the both parties. Through the suggestion of USA, by holding a conference in Washington that major countries would attend, it was aimed at both putting an end to armament rivalry and clearing up the problems in Far East. At the Washington Naval Conference held between 12 November 1921 and 6 February 1922, two distinct issues; namely “the Restriction of Naval Weapons” and “the Matter of Far East Concerning China” were debated. These issues brought up in different sessions in the manner of one inside the other. While USA, England, France, Italy and Japan participated to the negotiations of the naval weapon detections; USA, England, China, France, Belgium, Italy, Japan, Portuguese and the Netherland attended to the negotiations dealing with the matter of Far East. Thus, Anglo-Japanese Alliance lasting for four years since 1902 was concluded by “Four- Power Treaty” and by the treaty gone down in history as “Nine-Power Treaty” territorial and administrative integrity of China were recognized by other countries and it was given as a commitment that every foreign country which had interest in Asia would have equal economic and commercial right. By the signing of “the Washington Naval Conference” on 6 February 1922, the number and the ratio of the navy vessels and aircraft carriers were determined. The main aim of this study is to unveil the reality that the expectations on the Washington Naval Conference could not be reached. Specifically the limitations on the tonnage and quantity of the big warships directed the parties to built smaller ships like cruisers and destroyers and this tendency would caused a new arms race that endangers the world peace. Additionally, in Japan after forming a militarist government, SinoJapan relations entered a new conflict-laden period. Hence it became clear that Washington Naval Conference could not eradicate both the arms race in Pasific and struggle for influence in the Far East. In this study all those developments are analysed by taking into consideration initially with the press in USA and other western sources. Keywords: Far Eastern, Pasific, Disarmament, Rivalry, Washington Naval Conference GİRİŞ Washington Deniz Konferansı, Uzak Doğu’daki birtakım nüfuz meseleleri ve Japonya ile Amerika arasındaki rekabetle ilgilidir. İtilaf Devletleri arasında yalnızca Amerika ve Japonya I. Dünya Savaşı’ndan güçlen- miş olarak çıkmıştı. İngiltere, Fransa ve İtalya’nın siyasî, askerî ve ekonomik olarak son derece zayıflamasına karşılık Amerika, gün geçtikçe büyüyen ekonomisi ve askeri alandaki gücüyle savaş sonunda dünyanın en güçlü ülkesi durumuna gelmişti. İki Dünya Savaşı Arası Dönemde Silahsızlanma Yolunda Önemli Bir Adım: Washington Deniz Konferansı ... Uzak Doğu’da topraklarını genişletmek isteyen Japonya soya fasülyesi, orman, kereste ve maden kömürü gibi doğal kaynaklar açısından zengin olan Mançurya ve Çin’e hâkim olup, Asya içlerine kadar yayılmak istemekteydi. 1905’teki savaşla Rusya’yı buradan çıkardıktan sonra Mançurya’da geniş ekonomik faaliyetlere girişmişti. I. Dünya Savaşı’na sonradan dâhil olmasına rağmen büyük yararlar elde eden ve savaş sonucunda Uzak Doğu’nun en güçlü durumuna gelen Japonya, Uzak Doğu’daki eski Alman sömürgeleri olan Marshall, Mariana ve Karoline gibi adalar ile Çin’deki Shantung eyaletini ele geçirmişti. Özellikle I. Dünya Savaşı devam ederken, Avrupalı devletlerin savaşla meşgul olmalarından yararlanarak Çin üzerindeki faaliyetlerine hız vermiş, 1915 Mayısı’nda Amerika’nın bütün itirazlarına rağmen Çin’e zorla kabul ettirdiği bir anlaşma ile bu ülke üzerinde birçok siyasi ve ekonomik ayrıcalık kazanmıştı. Rusya’nın devrimden dolayı kendi iç sorunlarıyla uğraşması, Çin’de Mançu hanedanının sona ermesinden sonra otorite boşluğunun ortaya çıkması ve Kanton, Tibet ve Doğu Türkistan’daki yöneticilerin ayrı hareket etmeleri Japonya’nın bölgede daha rahat hareket etmesini sağlamıştı. Ancak ABD bu durumdan hoşnut olmamış, 1916’da başladığı ancak savaştan dolayı durdurduğu büyük zırhlı gemiler inşâ programını 1917’de savaşa girerek Japonya ile olan ilişkileri daha da gerginleşince 1918’de yeniden uygulamaya koymuş, özellikle 1920’de Cumhuriyetçi Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte Japonya’ya karşı güç gösterisinde bulunmak amacıyla bu programın uygulanmasına hız vermişti. Japonya da benzer bir program uygulamaya koymuş ve bu rekabete daha sonra Pasifikteki menfaatlerini düşünen İngiltere de katılmıştır. (Levent, 2009, s. 199; Gürün, 1997, s. 99) Japonya’nın hem Pasifik’teki silahlanma yarışında büyük yol kat etmesi, hem de Uzak Doğu’da Çin ve Mançur’yadaki hâkimiyet ve nüfuz alanını genişletmesi, ABD ve Uzak 393 Doğu’da çıkarları olan Avrupalı devletleri birtakım önlemler almaya yöneltmiştir. Japonya, XX. yüzyılın başından itibaren Uzak Doğu’da giriştiği bütün faaliyetlerinde 1902 tarihli Japon-İngiliz ittifakından destek almakta idi. XIX. Yüzyıl boyunca deniz kuvvetleri konusunda sürekli olarak diğer herhangi iki devletin müşterek donanmasından daha kuvvetli olması anlamına gelen “iki devlet standardı” prensibini benimseyen İngiltere, XX. Yüzyıla gelindiğinde bu politikayı devam ettirmekte zorlanmıştı. Bu nedenle kendi donanmasını Avrupa denizlerinde kullanabilmek için 1902 yılında Japonya ile bir ittifak anlaşması imzalamış ve Pasifik’teki İngiliz menfaatlerinin korunabilmesi konusunda onunla işbirliği yapmıştı. Ancak I.Dünya Savaşı’na İtilaf Devletleri arasında katılan Japonya, Çin ve Pasifik’te bulunan Alman sömürgelerini devralarak hâkimiyet alanını genişletmişse de, Orta Doğu ve Akdeniz’deki İngiliz donanmasına yardım etmek için küçük bir kuvvet göndermek dışında herhangi bir rol oynamamıştır. (Esenbel, 2002, s. 277-278). ABD Başkanı Wilson 8 Ocak 1918’de açıkladığı prensiplerle denizlerin serbestliği, açık diplomasi, ticari engellerin ortadan kaldırılması, sömürgecilikle ilgili taleplerin tarafsız bir şekilde çözümlenmesi ve silahsızlanmaya vurgu yapmıştı. Bu nedenle Almanya 28 Haziran 1919’da imzalamak zorunda kaldığı Versay Antlaşması ile I. Dünya Savaşı’nın çıkmasından sorumlu tutularak tüm denizaşırı sömürgelerini, dış yatırımlarını ve ticaret filosunun önemli bir kısmını kaybetmiştir. Ayrıca zorunlu askerliğin yerine gönüllü askerlik uygulaması getirilerek asker sayısı yüz bin kişiyle sınırlandırılmış ve ordunun hava gücü ile ağır silahlar bulundurulması da yasaklanmış, donanma kapasitesi üzerine de kısıtlamalar getirilmişti. Almanya daha sonraki yıllarda silahsızlanma hususunda kendisine haksızlık edildiğini ileri sürerek ya tekrar silahlanmasına izin verilmesini veya diğer devletlerin de silah bakımından kendi 394 Mustafa ÖZYÜREK düzeyine indirilmesini talep edecek, bu da her silahsızlanma konferansında gündeme gelecektir. (Lee, 2014, s. 204; Kissiner, 2000, s. 251, 273; Şahin-Müezzinoğlu, 2016, s. 645). I. Dünya Savaşı’ndan sonra Uzak Doğu’da ABD-Japon ihtilafı ortaya çıkınca, yani Japonya ABD’ye karşı rakip olunca sanki İngiltere de ABD’ye karşı cephe alıyormuş gibi bir durum ortaya çıkmıştı. Bu durum ABD’yi memnun etmediği gibi olası bir İngiliz-ABD çatışması durumunda ABD ile karşı karşıya gelmek istemeyen Kanada ile Avustralya’nın da tepkisini çekmişti. Ancak 1902 tarihli İngiliz-Japon anlaşması 1921’de sona erecek olup ABD bu anlaşmanın yenilenmemesini istememekteydi. Bu durum karşısında İngiltere, ABD’den yana tavır takınmış ve Japonya ile olan anlaşmayı yenilememiştir. (Armaoğlu, 2015, s. 199; Gürün, 1997, s. 99) Böylelikle İngilizler deniz politikalarında köklü bir değişime giderek “İki Devlet Standardı”nı “Tek Güç Standardı” lehine terk etmiştir. (McKercher, 2006, s. 38) Donanmalar ulusal bütçelerin büyük bir kısmını oluşturmaktaydı. ABD denizlerdeki silahlanma yarışını sürdürebilirdi ama Japonya ve İngiltere hükümeti savaştan sonra ki büyük harcamalarıyla bunu yapamazdı. (Fanning, 1995, s. 4) ABD, Japonya ve İngiltere’nin başladığı silahlanma yarışının meydana getirdiği ekonomik külfet dünya kamuoyunu rahatsız etmiş, özellikle yeni bir savaş çıkması ihtimalinden endişe eden Amerika’daki sivil toplum kuruluşları tarafından eleştirilmeye başlanmıştı. (Levent, 2009, s. 25-27). Bunun üzerine ABD Cumhurbaşkanı Harding, Uzak Doğu meselesini ele almak ve deniz kuvvetlerini tespit etmek amacıyla bölge üzerindeki söz sahibi devletleri 12 Kasım 1921’de Washington’da yapılacak olan konferansa davet etmiştir. Bu davet ABD’nin istediği gibi sonuçlanmış ve Japonya ile olan anlaşmayı yenilemeyen İngiltere de Washington Konferansı’na katılma kararı almıştır. (Armaoğlu, 1997, s. 199; Gürün, 1997, s. 99) 12 Kasım 1921-6 Şubat 1922 tarihleri arasında toplanacak olan Washington Konfe- ransı’nda “Deniz Silahlarının Sınırlanması” ve “Çin’le ilgili Uzak Doğu meselesi” olmak üzere iki ayrı konu müzakere edilecektir. Bu konular farklı oturumlarda iç içe olmak üzere gündeme gelecektir. Deniz silahlarının tespiti görüşmelerine ABD, İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya; Uzak Doğu sorununu ele alacak olan görüşmelere ise ABD, İngiltere, Çin, Fransa, Belçika, İtalya, Japonya, Portekiz ve Hollanda katılacaktır. (Page, 2003, s. 625) I. Konferans Öncesi Gelişmeler İngiltere Başbakanı Lloyd George Avam Kamarası’nda yaptığı bir konuşmada, Mr. Balfour ile Bahriye I. Lordu Lord Lee’nin Washington Konferansı’nda İngiltere’yi temsil edeceklerini ve kendisinin de memleketin siyasi işleri müsaade eder etmez Washington’a gitmeyi arzu ettiğini söylemiştir. Lloyd George’nin verdiği bilgilere göre; Avustralya, Yeni Zellanda, Hindistan ve Güney Afrika’yı temsil görevi de İngiliz delegelerine bırakılmıştır. Bunlardan başka, İngiltere Kara Kuvvetleri, Donanma ve Hava Kuvvetleri komutanları da konferansta hazır bulunacaklardır. Lord Curzon ise Dışişleri Bakanı sıfatıyla Washington’a gitme arzusunda bulunduğu halde işlerin yoğunluğu ve dışişleri bakanının uzun süre memleketten uzak kalmasına uygun olmadığını ve zaten konferansın kısa sürmeyeceğinin de muhtemel olduğunu beyan etmiştir. (Vakit, 21 Ekim 1921) İtalya kamuoyuna bakıldığında ise, Roma’da 20 Ekimde 1921’de basında çıkan haberlere göre; Mösyö Banomi ile Marki Tellatorata’nın mevcut uluslararası durumu dikkate alarak, diğer ülkelerin hükümet başkanları yâda dışişleri bakanları katıldıkları takdirde konferansa gidecekleri belirtilmiştir. Dışişleri bakanı ile Washington’a gidecek heyet arasında sürekli görüşmeler yapılmaktaydı. İtalyan basını, İtalya’nın diğer ülkelerle sadece temas kurmakla kalmayıp uluslararası vaziyetin kendisine sunduğu fırsattan istifade etmesi gerektiğini yazmış ve şöyle demiştir: “Uzak Doğu hâkimiyeti hakkında İngiltere, Japonya ve ABD arasındaki menfaat çatışması durumu tasfiye edilmezse silahsızlanma meselesi ciddi İki Dünya Savaşı Arası Dönemde Silahsızlanma Yolunda Önemli Bir Adım: Washington Deniz Konferansı ... surette zarar görecektir. Ayrıca böyle büyük gayeler amaçlayan bir konferansa sadece “bazı başarı ihtimalleri” ile girilmez”. (Vakit, 23 Ekim 1921) Paris’ten İstanbul’a gelen 14 Ekim 1921 tarihli telgrafa göre; olağanüstü bir gelişme yaşanmadığı takdirde Mösyö Bryan’ın Washington Konferansı’nda Fransa’yı temsil etmesi kararlaştırılmıştır. Bryan, Washington’da bulunmaktan istifade ederek Fransa ile Amerika halkı arasındaki ilişkileri ilgilendiren bütün meseleleri görüşecektir. Fransa’nın Washington heyeti 29 Ekim 1921’de Haver Limanından yola çıkarak 7 Kasım’da New York’a varacak, oradan da derhal Washington’a hareket edecektir. Aynı gün İngiliz Daily Chronic Gazetesi de verdiği bir haberde Lloyd George’nin Washington’a gitmesine kesin gözüyle bakıldığını bildirmiştir. (Vakit, 16 Ekim 1921) The Times Gazetesi’nin Washington muhabiri, heyetlerin Washington’a geliş tarihleri hakkında bilgi vermiştir. Bu tarihler muhtemelen şu şekilde olacaktır: 95 kişiden oluşan Çin heyeti 31 Ekim 1921 akşamı beklenmekteydi. 1 Kasım günü İtalyan heyetinin önemli bir bölümü ile İngiltere heyetinin bir kısmı Washington’a varacaktır. 7 Kasımda Hollandalılar, 8 Kasımda ise Fransızlar Washington limanına demir atacaklardı. Son olarak Bay Lloyd George’un 11 Kasım’da Washington’a varması beklenmekteydi. (Journal Des Dêbats, 1 Kasım 1921) 1 Kasım 1921 akşamı Washington’da bulunan Balfour ve diğer İngiliz delegeler şerefine bir yemek verilmiştir. Yemeğin henüz başında Lloyd George’nin Avam Kamarası’ndaki yoğun görevleri nedeniyle konferansa katılamamasından duyduğu üzüntüleri dile getirdiği telgrafı okunmuştur. Bu telgrafta Lloyd George, tüm dünyanın bir gün ABD Cumhurbaşkanı Harding’e minnet duyacağını ve konferansta başarı sağlanması için İngiltere devleti olarak ellerinden geleni yapacaklarını bildirmiştir. Ardından ABD’nin Londra Büyükelçisi Albay Harvey söz alarak, konferan- 395 sın düzenlemesi hususunda ABD’nin görüşlerini açıklamıştır. Harvey’e göre; ABD olası bir savaştan asla korkmamaktadır. Çünkü 17-45 yaş aralığında eli silah tutan 24 milyon askere sahiptir. Ancak ABD savaştan nefret etmektedir. Yeni topraklar ele geçirmeye kalkışmak şöyle dursun, kendisine teklif edileni de daima reddedecektir. Diğer devletlerin donanmalarıyla eşit duruma gelebilmek için 1916’da yeni bir program benimsenmiş, fakat Washington Konferansı’ndan dolayı 46 milyon dolarlık bu programı 22 milyon dolara düşürme fedakârlığında bulunulmuştur. Yani ABD, Washington Konferansı’nın ilan edildiği günden itibaren donanma masraflarını %40 oranında azaltmıştır. Japon Büyükelçisi Hayashi de bu sözlere katılmış, daha sonra söz alan Balfour da bütün dünyanın Washington Konferansı’na umut bağladığını ifade etmiştir. The Times ve Daily Chronicle Gazeteleri Albay Harvey’in sözlerini samimi bulmuş ve Pasifik konusunda anlaşılırsa gerisinin çorap söküğü gibi geleceğini belirtmiştir. Fransa, İtalya ve Çinli delegeler de Albay Harvey’in sözlerini memnuniyetle karşılamışlardır. (Journal Des Dêbats, 1 Kasım 1921; La Croix, 3 Kasım 1921) ABD Başkanı Harding 4 Kasım 1921 günü Beyaz Saray’da yapılan resmi törenle İtalyan, Belçikalı, Japon ve Çinli delegeleri kabul etmiştir. O günlerde neredeyse bütün dünya Washington Konferansı’ndan çıkacak sonuçları merakla beklemekteydi. Daily Mail Gazetesi’nin haberine göre; konferans oturumlarını oldukça kalabalık bir gazeteci topluluğu takip edecek olup, Washington’da 1000’ e yakın gazete muhabirinin bulunduğu ya da bulunması beklendiği bildirilmekteydi. (La Croix, 5 Kasım 1921) 8 Kasım 1921’de ise Fransız heyeti Washington’a varmış ve ABD Hükümet binası olan Capital’de askeri bandonun çaldığı Fransız milli marşı “Marsaillaise” ile karşılanmıştır. Burada yapılan törenin ardından ABD Başkanı Harding, Beyaz Saray’da Fransız heyet başkanı Briand’ı resmen 396 Mustafa ÖZYÜREK kabul etmiştir. (Le Gaulois, 9 Kasım 1921) 12 Kasım 1921’de açılacak olan Washington Konferansı’nın bir ay süreceği düşünülmekte idi. Konferansta ilk olarak silahsızlanma meselesi görüşülecek, ardından Uzak Doğu sorunu ele alınacaktı. Silahsızlanma konusunda dünya barışının sağlanabilmesi için neredeyse tüm devletler hem fikir görüntüsü vermekte idi, ancak asıl ihtilafın Uzak Doğu konusunda çıkacağı tahmin edilmekteydi. ABD’nin Uzak Doğu meselesi ile ilgili şu görüşleri ileri süreceği beklenilmekte idi: 1Japonya tarafından engellenen Sibirya ticaret yolları tekrar serbest olmalıdır. 2- Batı Çin demir yolu uluslararası nitelik kazandırılarak tarafsızlaştırılmalıdır. 3- Bir finans konsorsiyumu uluslararası faaliyetlerde bulunmanın en etkili aracı olarak kullanılmalı; Mançurya ve Moğolistan bu konsorsiyumun mülkiyeti altına girmelidir. 4- Japonya, Güney Mançurya demir yolu üzerinde ki haklarını koruyacak ve Liaotung yarımadasının kira sözleşmesi 1923’te yenilenecektir. 5- Çin’in tüm kamusal, uluslararası ve bölgesel borçlanmaları bir şirketler birliği tarafından bildirilmelidir.6Serbest bölge tüm özel şirketlere eşit şekilde pay edilmelidir. 7-Tek bir gücün menfaatine bir tür tekel oluşturacak her ayrıcalık ve üstünlük talebi hesaplardan çıkarılmalıdır. (Le Gaulois, 12 Kasım 1921) Washington Konferansı bu düşünce ve beklentiler içerisinde faaliyetlerine başlamaktaydı. II. Konferans Görüşmeleri Washington Konferansı 14 Kasım 1921’de çalışmaya başlamış ve öncelikle silahsızlanma meselesi ele alınmıştır. Konferanstaki ilk sözü ABD Dışişleri Bakanı Charles E. Hughes alarak silahsızlanma meselesini gündeme getirmiştir. ABD Heyeti Başkanı sıfatıyla konuşan Hughes, artık silahsızlanma ile ilgili anket, rapor ve temennilerle yetinilmeyip, aksine silahlanma yarışına son vermek için harekete geçilmesi gerektiğini vurgulayarak ABD, İngiltere ve Japonya’nın donanma güçlerini sınırlandırabilmek için önemli bir küçülme önermiştir. Bu öneri, tüm gemi inşa programlarının 10 yıllığına iptal edilmesi, kullanılacak savaş gemilerinin sayı ve tonajları konusunda da birtakım sınırlamalardan meydana gelmekteydi. Henüz konferansın başında ABD tarafından böylesine cüretkâr bir teklif sunulması diğer ülke temsilcileri üzerinde ve özellikle İngiltere’de önemli bir tesir uyandırmıştır. Hughes’in önerdiği plana göre üç büyük ülkenin büyük savaş gemilerinin sayı ve tonajları belirli bir oranda küçültülecektir. Buna göre; ABD 18 büyük gemi sahibi olmakla birlikte bu gemilerin tonajı 500, 650 oranında olacaktır. Buna karşın İngiltere 22 büyük savaş gemisi ve 604, 450 ton, Japonya ise 10 büyük savaş gemisi sahibi olup bunlar 299, 700 tonla sınırlandırılacaktır. (Vakit 16 Kasım 1921; Le Gaulois, 13 Kasım 1921) Söz konusu planda ayrıca, konferanstaki beş ayrı ülke, henüz inşa edilmekte olan veya yapımı tamamlanmış bütün savaş gemilerinden vazgeçecek ve tüm bu eski savaş gemileri hurdaya ayrılacaktır. Ayrıca ABD, silahlanmaya yönelik olarak 1916 yılında uygulamaya koyduğu programa da tamamen son vereceğini taahhüt etmiş, ABD’nin bu taahhüt ve önerileri özellikle İngiltere ve bazı itirazları olmasına karşılık Japonya tarafından kabul edilmiştir. (The Washington Times, 12 Kasım 1921; The Washington Times, 15 Kasım 1921; The Washington Herald, 13 Kasım 1921) ABD hükümetini temsil eden Bay Hughes’in denizde silahsızlanma hususundaki bu önerisinde takındığı açık yürekli ve girişken tavır, tüm dünya devletleri nazarında olumlu bir gelişme olarak değerlendirilse de Fransa’da kuşkuyla karşılanmıştır. Fransız basınına göre; diplomasinin alışık olmadığı bu açık yürekli davranış, dolayısıyla gerçek bir siyasi kurnazlıktan ileri geliyor olabilir. Japonya ise savaş gemilerinin azami tonajları konusunda en az kârlı çıkacak taraf olmasına rağmen Hughes’in önerilerini ana hatları bakımından kabul etmiştir. Pasifik’teki silahsızlanma konusunda ABD’nin ortaya attığı çözüm önerilerinde Fransa ile İtalya bu meselenin dışında kaldığından karar vermesi gereken tek taraf İngiltere olacaktır. , (L’intransigeant 14 Kasım 1921; La Croix, 14 İki Dünya Savaşı Arası Dönemde Silahsızlanma Yolunda Önemli Bir Adım: Washington Deniz Konferansı ... Kasım 1921) Aynı gün yayınlanan büyük Japon gazetelerinin hepsi, 1902 tarihli Japon-İngiliz anlaşmasını gündeme taşımışlardı. Japon gazeteleri, dış politika konusunda sürekli yaptıkları gibi hükümetlerinden aldıkları direktif doğrultusunda yazı yazarak, artık İngiliz-Japon ittifakından vazgeçmenin mümkün olduğunu belirterek, bunun yerine JaponAmerikan-İngiliz ittifakının kurulması gerektiğini istemekte, bunun yanında Japonya’nın silahsızlanmaya da hemen hazır olduğunu bildirmekteydiler. (Vakit, 14 Kasım 1921) Böylelikle 1902’den itibaren süregelen İngilizJapon İttifakı konusu konferans görüşmelerinin de gündemini meşgul etmeye başlamıştı. Amerika ve Çin, (İngiliz Dominyonu olarak Kanada’nın da katılımıyla) Japonya’nın özellikle I. Dünya Savaşı sırasında, Asya Pasifik’te bu kadar rahat ve cesur hareket etmesinin ardında İngiltere ile kurduğu ittifakın olduğunu iddia etmiş ve bunu sonlandırmak için İngiltere nezdinde diplomatik baskı uygulamaktaydı. Bu konu, “Dört Devlet Anlaşmasıyla” sonuca bağlanmıştır. Söz konusu anlaşma, zahiren İngiliz-Japon İttifakının halefi gibi yansıtılmaya çalışıldıysa da, alınan karar ve işlevi açısından askerî müttefiklikten uzak olduğu için bu rolü tam gerçekleştirememiştir. Zaten Washington Konferansının fikir babası ve ev sahibi ABD’nin amacı, kurulacak yeni ittifakın verimli bir şekilde işletilmesinden daha çok, kendisine Pasifikte en büyük engel teşkil eden Japonya’yı İngiliz desteğinden mahrum bırakmaktı. (Levent, 2009, s. 3031) Konferans görüşmeleri devam ederken, oturumda bulunan ABD Harbiye Nazırı da silahsızlanma adına bir proje açıklamıştır. Buna göre ABD, silahsızlanma hususunda anlaşmaya varıldığı takdirde yapımı tamamlanarak denize indirilmeyi bekleyen 6 savaş kruvazörü ile 7 zırhlı gemi ve denize indirilmiş 2 zırhlı gemiden oluşan ve 320 milyon dolara mal olan 15 büyük zırhlıyı da hurdaya 397 çıkaracaktır. Japonya’nın Londra Elçisi Hayashi, ABD Harbiye Nazırı’nın açıkladığı bu programın bütün büyük devletler tarafından kabul edilmesi gerektiği kanaatinde olup, projeyi İngiliz kamuoyu da son derece samimi olarak karşılamıştır. (İleri, 16 Kasım 1921) Ancak Japonlar, silahsızlanma hususundaki ABD önerilerini kabul etmekle beraber, iki hususta itirazlarını ileri sürmüştür. Bunların ilki, gemilerin tonaj ve filo sınırlamalarına ilişkin olarak hafif gemilerin de bu kategoriye alınması gerektiğidir. Ancak bu öneri Amerika’da şiddetli tepkilere neden olmuştur. Çünkü ABD’ye göre, ülkelerin karasularında güvenliği sağlayabilmeleri için büyük destroyerlere değil küçük kruvazörlere ihtiyaç vardır. Bu nedenle hafif savaş gemilerinde herhangi bir sınırlandırmaya gerek yoktur. Bu sırada İngiltere de 4 geminin inşasını durdurmuş ve bu durum memnuniyetle karşılanmıştır. Amerika da inşa edilmekte olan 5 zırhlı gemisinin imha edilerek ABD donanmasının 500 bin tondan oluşan 18 savaş zırhlısından meydana gelmesi kararlaştırılmıştır. İngiltere yapılmakta olan 4 geminin inşasını durdurduğu gibi 1.ve 2.sınıf harp gemilerini de donanmasından çıkarmıştır. Japon donanması ise 10 gemi ve 300 bin tondan oluşacaktır. (İleri, 24 Kasım 1921) Japonya’nın itiraz ettiği diğer husus ise kendi deniz gücünün ABD’nin deniz gücü ile aynı oranda sınırlandırılmak istenmesidir. Konferansın 7 Aralıktaki oturumunda Japonya’nın Londra Elçisi Hayashi, Japonya’nın 1921 yılında donanması için sadece 7 milyon dolar harcadığını söyleyerek, Japon donanmasının ABD donanması ile kıyaslanmasının tıpkı 1914’teki İngiliz donanması ile Alman donanmasının mukayese edilmesine benzeyeceğini belirtmiştir. (Alemdar, 9 Ocak 1922) Japonya’nın bu itirazı çok sürmemiş ve konu üzerinde karşılıklı anlaşmaya varılmıştır. Konferansın bir diğer toplanma amacı ise, Çin’in bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünü teminat altına alarak yabancı devletlerin 398 Mustafa ÖZYÜREK Çin’de eşit şartlarda ticari ve endüstriyel haklara sahip olmasını sağlamak, yani batılı kaynaklara göre “Açık Kapı” politikasının güvenliğini temin etmekti. Konferansın 18 Kasım 1921 tarihli oturumunda ise bu konu gündeme gelmişti. Konunun ele alınmasını Çinli temsilciler sağlamış olup Çin’in bağımsızlığının tanınması ve toprak bütünlüğü konusunda diğer devletlerin teminatını istemişlerdir. Çin’in bu talebi konferansta bulunan İngiliz ve Japon delegeler tarafından olumlu karşılanmış, ancak ABD’li temsilciler bazı şartlar ileri sürmüşlerdir. Buna göre; 1- Japonya ablukasındaki Sibirya’nın serbest kalması. 2Strin-Çin demiryolunun uluslararası ve tarafsız olması. 3-Uluslararası bir harekette bulunabilmek için mali bir konsorsiyum kurulması. Mançurya ve Moğolistan’ın bu konsorsiyumun nüfuzunda olması. 4-Japonya’nın Sovyet-Mançurya demiryolu üzerindeki hukukunu muhafaza etmesi. 5-Çin’in ekonomik kredileri bir şirket tarafından ihraç edilmesi. 6- Özel şirketlere eşitlik hakkı verilmesi. (The Monett Times, 18 Kasım 1921; Vakit, 13 Kasım 1921) ABD temsilci heyeti, Çin’in bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünün teminatına dair Uzak Doğu meselesinin çözümü için, 23 Kasım tarihli oturumda, daha önce ileri sürdükleri şartlarına iki yenisini daha eklemiştir. Bunlar: Japonya’nın Shantung’u boşaltması, Japonya ve İngiltere’nin Çin’deki nüfuz sahalarını terk etmeleridir. (İleri, 23 Kasım 1921) Böylece ABD delegeleri Japonya’nın Mançurya’daki nüfuz sahibi olduğu imtiyazlardan vazgeçmelerini istemekteydi. Bu konuda da anlaşma sağlanmış, diğer yandan aynı oturumda silahsızlanma hususunda da görüş birliğine varılmasıyla ABD Cumhurbaşkanı Harding anlaşma gereğince, inşa edilmekte olan bütün savaş gemilerinin durdurulmasını emretmiştir. (Tevhid-i Efkâr, 7 Şubat 1922) III. Dört Güç Antlaşması ve Dokuz Güç Antlaşması Konferansa katılan tüm ülkelerin de iştirakıyla gerçekleştirilen müzakereler sonucu muvaffakiyet sağlanmış, “Dört Güç Antlaş- ması” ve “Dokuz Güç Antlaşması” olmak üzere iki ayrı antlaşma imzalanmıştır. 13 Aralık 1921’de imzalanan Dört Güç Antlaşması, 1902’de İngiltere ve Japonya arasında yapılan ve 1921’de hükmünü yitirmesine rağmen İngiltere tarafından yenilenmeyen ittifak anlaşmasının yerini almıştır. ABD, İngiltere, Fransa ve Japonya arasında imzalanan bu antlaşma ile Pasifik’teki mevcut statükonun sürdürülmesi ve herhangi bir dış tehdit veya kendi aralarındaki olası problemlere karşı birbirlerine danışmaları prensibini kabul etmişlerdir. (Şeyşane, 2013, s. 27) 6 Şubat 1922 tarihli ismini de katılımcı sayısından alan ve tarihe “Dokuz Güç Antlaşması” olarak geçen pakt ile Çin’in toprak ve idari bütünlüğü diğer devletlerce tanınmış, Asya karasında toprak veya çıkarı bulunan her yabancı devlete de eşit ekonomik ve ticari hak ve hukuka sahip olacağı taahhüdü verilmiştir. Yine Çin ile ilgili olarak, konferansta ayrı olarak ele alınan bir diğer konu da “Shantung Meselesi” idi. Bu konuda İngiliz ve Amerikalı delegelerin gözlemci olarak katıldığı, Japon ve Çinli delegeler arasında yapılan ikili müzakereler sonucu anlaşma sağlanmıştır. Böylece Japonya, Çin ile yaptığı anlaşma sonucunda, Orta Pasifik‟teki adalar haricinde I. Dünya Savaşı öncesi sınırlarına çekilmeyi kabul etmiştir. (Levent, 2009, s. 29-30) ancak sonraki yıllarda bu durum değişecek ve Japonya’da meydana gelecek olan iktidar değişikliği sonucu Japonya Çin’i istila planını yeniden uygulamaya koyacaktır. 1931’de de bütün Mançurya Japonlar tarafından işgal edilecektir. IV. Washington Deniz Antlaşması Washington Konferans 3 ay süren ve katılımcı heyetler arasında yapılan müzakereler ile uzun pazarlıklar sonucunda, 6 Şubat 1922’de, “Washington Deniz Antlaşması” adlı paktın imzalanmasıyla sona ermiştir. Bu antlaşma ile harp gemileri ile uçak gemilerinin anlaşmaya katılan devletler arasındaki oranları 5-5-3-1, 67-1, 67 olarak tespit edilmiştir. ABD ve İngiltere 5, Japonya 3, Fransa ve İtalya 1, 67 nispetini kabul etmişlerdir. Bu antlaşma ile 35.000 tonu geçmeyecek olan ve İki Dünya Savaşı Arası Dönemde Silahsızlanma Yolunda Önemli Bir Adım: Washington Deniz Konferansı ... “capital ships” denilen büyük gemiler bakımından her devletin sahip olabileceği deniz gücü belirlenmişti. Böylelikle ABD ve İngiltere 525.000, Japonya 315.000, Fransa ve İtalya 175.000 tonajında büyük gemilere sahip olabileceklerdi. (Armaoğlu, 2015, s. 200) Ayrıca ABD Havai dışındaki Pasifik adalarında, İngiltere ve Japonya ise kendi kontrollerindeki adalarda tahkimat yapmamayı kabul etmişlerdir. (Gürün, 1997, s. 200) Bu paktın süresi 1931’e kadardı ve yaklaşık 10 yıllık hukuki geçerliliğe sahipti. Anlaşmanın 2 amacı vardı. Bunlar; Amerika, İngiltere, Japonya, Fransa ve İtalya gibi büyük donanma güçleri arasındaki silahlanma yarışına son vermek ve devletlere sadece ulusal güvenliklerini sağlayacak, ancak diğer ülke topraklarına saldıramayacak büyüklükte donanmalara sahip olma hakkı tanımaktı. Bu anlaşma ile hem Japonya hem de Amerika, kendi sularında güvenliği sağlamış ve birbirine tehdit olmaktan çıkmıştı. Pakt, Amerika’nın Japonya’ya ve Japonya’nın da Amerika’ya saldırmasını mümkün kılacak donanma gücüne izin vermiyordu.(Levent, 2009, s. 27-29) Ulusların daha çok silah sahibi olurlarsa kendilerini daha güvende hissedecekleri fikri I. Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkmıştı. Ancak Washington Deniz Antlaşması büyük harp gemileri yapma yarışını yavaşlatmış ve Uzak Doğu’da yeni uluslararası pozisyonları belirlemiştir. Washington Deniz Antlaşması’nın imzalanmasıyla I.Dünya Savaşı’ndan sonraki dönemde İngiltere’nin deniz politikası temel bir değişikliğe uğramıştır. Yani 1920-21 deki hükümet harcamalarındaki kısıtlama nedeniyle iki güç standardı politikasını uygulamaya koyan İngiltere, bu anlaşma ile büyük harp gemileri ve uçak gemileri sayısı bakımından ABD ile eşit konuma gelmiştir. ABD, Japonya ve İngiltere’nin Batı Pasifik’teki büyük deniz güçleri inşâsından vazgeçmesi bölgede bir güvenlik atmosferi yaratmıştır. Ancak deniz gücünü tamamen kısıtlayamamıştır. Çünkü tonaj bakımından küçük harp 399 gemilerinde herhangi bir sınırlandırmaya gidilmemiştir. (Fanning, 1995, s. 3; McKercher, 2006, s. 35-39; Keam Jr, 2015, s. 50) SONUÇ Washington Konferansı’nın Pasifik’te ABD, Japonya ve İngiltere arasındaki silahlanma yarışından kaynaklanan ekonomik sıkıntılar nedeniyle toplandığı, bunun dışında 1902 tarihli İngiliz-Japon ittifakının yenilenmemesi sonucu ortaya çıkan belirsiz durum ve Çin’deki birtakım nüfuz problemlerini de çözüme kavuşturmaya çalıştığı görülmektedir. Türk basını konferanstan beklenen neticelerin çıkmayacağını ileri sürmüş, fakat konferans, katılımcı delegeler ve basın tarafından büyük beklentilerle toplanmıştır. 12 Kasım 1921’de resmen açılan Washington Konferansı 6 Şubat 1922’de sona ermiş, Uzak Doğu Asya ve Pasifik’teki uluslararası birtakım siyasi problemler katılımcı devletler tarafından halledilmiştir. Konferans sonucunda imzalanan Dokuz Güç Antlaşması ile Çin’in bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü taahhüt altına alınmış ve Açık Kapı politikası kabul edilmiştir. Yani imzacı devletler Çin’de sanayi ve ticaret alanında eşit haklara sahip oldukları hususunda anlaşmaya varmışlardır. Washington Konferansı sonucunda alınan kararlar, I. Dünya Savaşı sonrası dönemde Uzak Doğu Asya ve Pasifik’teki uluslararası ilişkilerin genel hatlarını meydana getirmiştir. Böylelikle Uzak Doğu’daki Japon emperyalizmi bir süre için sınırlanmıştır. Washington Deniz Konferansı, Japonya’nın özellikle Mançurya’daki emellerini kısıtlayıcı nitelikte olmuş ve Japonya’da iktidarda bulunan Liberal Parti bu tarihten sonra Çin’e karşı yumuşak bir siyaset izlemeye, yani Çin’in bağımsızlığı ve toprak bütünlüğüne saygı duymaya başlamıştır. Antlaşmanın en az bu yönü kadar önemli bir diğer tarafı da İngiltere’nin elinde bulundurduğu rakipsiz deniz üstünlüğünü ilk defa ABD ile paylaşmak zorunda kalmasıdır. Bu durum ABD açısından büyük bir zafer 400 Mustafa ÖZYÜREK olarak kabul edilmiştir. Bu antlaşmalarla İngiltere, Japonya ile olan ittifakını sona erdirdikten sonra Uzak Doğu’da ABD’ye dayanmaya başlayacaktır. Uzak Doğu’daki Rus tehlikesi İngiltere’yi nasıl Japonya’ya yakınlaştırmışsa şimdi Japon tehlikesi de kendisini ABD’ye dayanmaya itmeye başlamıştır. Washington Deniz Antlaşması, deniz silahlanmasına da birtakım kısıtlamalar getirse de bu konudaki beklentiler tamamen karşılanamamıştır. Çünkü en büyük tipteki gemiler için tonaj ve oranları bakımından birtakım sınırlamalar kabul etmiş, ancak daha küçük gemiler için herhangi bir kısıtlamada bulunmamıştır. Bunun sonucu olarak her devlet istediği miktarda küçük gemi inşâ edebilecekti. Bu da küçük gemi sayısında oldukça yüksek bir artışa neden olacaktır. Küçük gemilerde herhangi bir kısıtlamaya gidilmemesi deniz silahsızlanmasının eksikliği anlamına gelmekteydi. Özellikle İngiltere ve Japonya kruvazör, destroyer ve denizaltı gibi küçük zırhlılarının sayısını artırmaya başlayacaklardır. Japonya, büyük savaş gemilerinin kısıtlanmasından doğan zararını küçük zırhlılarla telafi etmek istemiş ve “Washington Paktı Kruvazörü” yapımına hız verecektir. ABD ve İngiltere’nin ardından Japonya en büyük 3.deniz gücü haline gelmiştir. Yeni başlayan bu yeni silahlanma yarışı dünya barışına darbe vuracak ve uzun vadede Washington Deniz Konferansı kararlarının ortadan kalkma riskini ortaya çıkaracaktır. Washington Konferansı yaklaşık iki buçuk ay boyunca neredeyse bütün dünya gündemini meşgul etmiştir. Bu yönüyle konferansın bir diğer sonucu da Anadolu’da meydana gelen Türk-Yunan savaşının, dolayısıyla şark meselesinin bu süre zarfında adeta rafa kaldırılmasıdır. Bu mesele, daha sonra toplanacak Cenova Konferansı’nı müteakiben gündeme gelecek ve büyük devletlerin dikkatini yeniden Anadolu’ya çevirmelerini sağlayacaktır. 1927’de askerlerin baskısı sonucu Japonya’da liberal partinin yerine militarist bir hükümet kurulacak ve yayınlanacak olan Tanaka Memorandumu ile Mançurya ve bü- tün Çin’in ele geçirilmesinin zorunluluğu belirtilecektir. Böylece Japon-Çin ilişkilerinde yeniden askeri kuvvete dayalı çatışmalar dönemi başlayacaktır. Yeni başlayacak olan silahlanma rekabeti ve Japon yayılmacılığı da Washington Deniz Konferansı’nın başarısızlığını ortaya koyacak ve bu durumun bir sonucu olarak ABD Başkanı Calvin Coolidge 10 Şubat 1927’de İngiltere, Fransa, Japonya ve İtalya’dan oluşan beş büyük devleti Cenevre’de toplanacak yeni bir konferansa davet edecektir. KAYNAKÇA Süreli Yayınlar Alemdar İleri Journal Des Dêbats La Croix Le Gaulois Tevhid-i Efkâr The Monett Times The Washington Herald The Washington Times Vakit Diğer Kaynaklar Armaoğlu, F. (2015). 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi 1914-1995, İstanbul: Timaş Yayınları. Esenbel, S. (2002). Türk-Japon İlişkilerinin Tarihi, Türkler Ansiklopedisi, 13, Ankara. (s. 264-285). Fanning R. W. (1995). Peace and Disarmamnet Naval Rivalry and Arms Control 1922-1933, Kentucky: 1 Gürün K. (1997). Savaşan Dünya ve Türkiye, İstanbul: İnkılâp Kitabevi. Kearn D. W. Jr. (2015). Great Power Secyrity Cooperation, London: 1 Kissinger, H. (2000). Diplomasi, İstanbul: İş Bankası Yayınları. Lee, Stephan J. (2004). Avrupa Tarihinden Kesitler 1789-1980, Ankara: Dost Kitabevi. Levent, S. (2009). Cumhuriyet Gazetesine Göre II. Dünya Savaşı Öncesi Türk Basınında Japonya (1933-1939), Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İki Dünya Savaşı Arası Dönemde Silahsızlanma Yolunda Önemli Bir Adım: Washington Deniz Konferansı ... Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü McKercher, B.J.C. (2006). The Politics of Naval Arms Limitation in Britain in the 1920s, The Washington Conference , 1921-1922 Naval Rivalry, East Asian Stability and the road to Pearl Harbor, (s. 35-59). (Edited by Erık Goldstein, John Maurer), Digital Printing. Melvin, E. Page. (2003). Washington and London Conference, Colonialism, An İnternational Social, Cultural, and Poli- 401 tical Encyclopedia, California. (s. 625629 ). Şahin, İ.-Müezzinoğlu, E. (2016). Lokarno ve Musul Kıskacında Türk Dış Politikası, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, V/6. (s. 641-676). Şeyşane, V. (2013). İki Savaş Arası Dönemde Uluslararası Toplum ve Çatışma: İngiliz Okulu Perspektifinden Mançurya Krizini Anlamak, Barış Araştırmaları ve Çatışma Çözümleri Dergisi, I/1. (s. 16-31). 402 Mustafa ÖZYÜREK