Anormal Davranışın Çalışılmasında Araştırma Yöntemleri Görgül araştırmaların tümü gözlenebilir veri toplanmasını gerektirir. Bazen araştırma sadece betimsel düzeyde kalır, ama bu düzeyde araştırmacılar sıklıkla pek çok olay gözlerler ve bunların birbirine nasıl ilişkilendirileceğini veya bağlantılanacağını tanımlamaya çalışırlar. Anormal psikolojisi alanında, belirli bir bozukluk tanısı almış kişilerin sergiledikleri belirtilerle ilgili geniş bir betimsel literatür vardır. Bu belirtiler daha sonra genetik ya da sosyal sınıf gibi başka özelliklerle ilişkilendirilebilir. Örneğin yeme bozukluğu kadınlarda daha fazladır... Fakat bilim, betimsel ilişkilerden daha fazlasını talep etmektedir. Genellikle gözlediğimiz ilişkilerin nedenini anlamak isteriz..... Neden..... Vak’a Çalışması Bilindik ve en eski yöntem. Kişilerle teker teker çalışmak ve onlar hakkındaki bilgilerin ayrıntılı kayıtlarını tutmak Kapsamlı bir vaka çalışması: aile öyküsü ve ardalanı, tıbbi öykü, eğitimsel ardalan, iş öyküsü, evlilik öyküsü, kişilik ayrıntıları vb... Vak’a çalışmasında toplanan ve bildirilen bilginin çeşitini belirlemede, klinisyenin kullandığı paradigma önemli.... Vaka çalışmaları şu amaçlarla kullanılır 1. Ayrıntılı betimleme sağlama 2. Kanıtların doğrulanmaması 3. Hipotezlerin üretilmesi Ayrıntılı Betimleme Sağlama Tek bir kişiyle ilgilendiği için, diğer araştırma yöntemlerinin içerdiğinden çok daha fazla ayrıntı içerebilir. Çoğul kişilik (disosiyatif kimlik boz.) vakası Eve White, Anna O..... Hem orijinal olgular tanıtılabiliyor, hem de böyle vakalarda izlenen görüşme süreci ve nasıl bir tedavi programı uygulandığı ile ilgili değerli ayrıntılar sağlar. Bazen bir vak’a çalışmasında elde edilen bilginin geçerliği şüphe taşıyabilir. Chris Sizemore’un “Ben Eve’im” kitabı..... Kanıtların Doğrulanmaması Vaka örnekleri, evrensel oldukları varsayılan ilişki ve yasaları reddeden örnekler sağlayabilirler. Örneğin “depresyon dönemlerinden önce her zaman yaşam içindeki stres olaylarında bir artış olmaktadır” şeklinde bir önerme.... Bunun doğru olmadığı bir tek vakanın bulunması bile bu kuramı yanlışlayabilir yada sadece bazı depresyon dönemlerinin stres tarafından tetiklendiği şeklinde değişikliğe uğramasına yol açabilir. Vaka çalışması, belirli bir kuram ya da önermenin lehinde kanıt sağlamada kısıtlı bir değere sahiptir. Örneğin depresyonda yeni bir tedavi geliştiren bir klinisyeni düşünelim.... Bir vaka çalışmasından elde edilen veriler, değişimin gerçek nedenini belirlememize izin vermez. Hipotezlerin Üretilmesi Vak’a çalışması, hipotezlerin doğrulanmasında çok fazla bir rol oynamamasına rağmen, bu hipotezlerin üretilmesinde eşsiz ve önemli bir rol oynar. Pek çok hastanın hayat hikayesine maruz kalmak, bunları anlama ve değerlendirme konusunda deneyim kazandırır. Bunlar arasındaki benzerlikleri fark ederek daha kontrollü araştırmalar için hipotezler oluşturur. Örneğin Kanner’in otizm tanısı..... Vak’a öyküsü, bireysel bağlamda çalışma için ideal bir yöntemdir. Fakat genelle ilgilenildiğinde, evrensel kanunlar olguları açıklamak istereler. Bu noktada vaka çalışmalarının yararı kısıtlıdır. Tek bir kişiden toplanan bilgi, insanların geneli için karakteristik olan ilkeleri ortaya koyamaz. Epidemiyolojik Araştırma Bir bozukluğun, belli bir nüfus içerisindeki görülme sıklığı ve dağılımıyla ilgili çalışmadır. Epidemiyolojik araştırmada, geniş bir örneklem veya nüfustaki bir bozukluk ve bu bozuklukla ilişkili olabilecek durumlara ait oranlar hakkında veri toplanır. Bu bilgi, daha sonra bu bozukluğun portresini çizmek için kullanılabilir (kaç kişiyi etkiliyor, kadınlarda mı erkeklerde mi daha çok görülüyor, sosyal faktörler vb. var mı vb...) Epidemiyolojik araştırmalar, bir bozukluğun yaygınlığını, sıklığını ve risk faktörlerini belirleme üzerine yoğunlaşırlar. 1 Yaygınlık (Prevalans): Bir bozukluğun belirli bir anda ya da zaman dilimi içerisinde belli bir nüfusta görülme oranı. Sıklık (insidans): Belirli bir zaman diliminde, genellikle de bir yıllık bir dönemde, o bozukluğun ortaya çıktığı yeni vakaların sayısı Risk faktörleri: O bozukluğu geliştirme olasılığını arttıran durum ya da değişkenler Risk faktörlerinin bilinmesi, genellikle, üzerinde çalışılan bozukluğun nedenleri hakkında ipuçları verir. Örneğin depresyon ve cinsiyet... Çeşitli ruhsal bozuklukların yaygınlık oranını bilmek, koruyucu sağlık hizmetlerinin planlanmasında ve bütçeden ödenek ayrılmasında önemlidir. Bilgi, tanı koymaya yarayan yapılandırılmış görüşmeler şeklindeki geçerli ve geniş kapsamlı tarama ölçekleri ile toplanır. Buradan,Yaşam boyu yaygınlık oranı elde edilir. Bu oran, görüşmenin yapıldığı zamana kadar belirli bir bozukluğu geçirmiş örneklemin oranıdır. Epidemiyolojik araştırmalar, bir hastalığın nedenini anlamamıza da yardımcı olur. Londra’daki kolera salgını......., şizofreni........ Korelasyonel Yöntem Psikopatoloji araştırmalarının büyük bir bölümü korelasyonel yönteme dayanmaktadır. Bu yöntem, bir ya da daha fazla değişken arasında bir ilişki olup olmadığını göstermektedir Korelasyonel araştırmada çalışılan değişkenler, doğada varoldukları şekilleri ile ölçülürler. Bu özellik, onu deneysel araştırmadan ayırır.... Günlük yaşamda sayısız korelasyon örnekleri var. Sorulan soru: X değişkeni ile Y değişkeni, birlikte değişim gösteren bir şekilde bağlantılı mıdır? Korelasyon katsayısı: Sembol r Bu istatistik +1 ile – 1 arasında bir değer alabilir. Bir ilişkinin hem büyüklüğünü hem de yönünü gösterir. +1 ya da –1 mükemmel bir ilişki anlamına gelir. .00 ise değişkenlerin ilişkisiz olduğunu gösterir r’nin işareti + ise, - ise.... Diyagramlar.... Bilim adamları, korelasyonların taşıdığı önemin daha titiz bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini söylemekte ve bu amaç için istatistiksel anlamlılık kavramını kullanmaktadırlar İstatistiksel anlamlılık; Bir araştırmanın sonuçlarının şansa bağlı olma olasılığını ifade etmektedir. İstatistik olarak anlamlı bir korelasyon, şansa bağlı olarak meydana gelme olasılığı olmayan bir ilişkidir. Psikoloji araştırmalarında .....p< ...... Genel olarak korelasyon katsayısı arttığında, sonucun anlamlı olma olasılığı artar........ Korelasyonel yöntemler, anormal psikolojisi alanında geniş bir şekilde kullanılmaktadır. Tanı almış bir grubu, tanı almamış ya da başka bir tanı almış bir grupla karşılaştırdığımızda yaptığımız şey korelasyonel bir çalışma. Örneğin, kaygı bozukluğu tanısı alanlar ile almayanların stres ölçeklerinden aldıkları puan ortalamalarını karşılaştırılması gibi bir çalışmanın mantığı korelasyoneldir. Kaygı bozukluğu olanlar ve olmayanlar şeklindeki değişkenlere sınıflayıcı değişkenler denir. Yaş, cinsiyet, sosyal sınıf, beden yapısı....... Bunlar; kendiliğinden, doğal olarak varolan örüntülerdir ve araştırmacı tarafından değiştirilemez. Korelasyonel yöntemin önemli bir sakıncası vardır. Neden sonuç ilişkisi çıkarmamıza izin vermez...... İki değişkenden hangisinin neden, hangisinin sonuç olduğunu bilemeyiz. Örneğin şizofreni ile sosyal sınıf arasındaki ilişki.... Yani ilişkinin yönü sorunu. İlişkililik nedenlilik anlamına gelmemesine rağmen, nedenlilik ilişkililik anlamına gelir. Yani; biri diğerinin nedeni ise bu ikisi ilişkilidir Sigara içmek lenf kanserine neden oluyor ise... İlişkinin yönü sorununu çözmenin bir yolu, boylamsal çalışmalar yapmak. Böylece neden olarak düşünülen durum sonuçtan önce ölçülebilir. Örneğin, şizofreninin gelişim nedenlerini ölçmek için yüksek risk yöntemini kullanarak..... Bir diğer sorun, üçüncü değişken sorunu... 2 Yani, iki değişken arasındaki ilişki, bir üçüncü değişken tarafından sağlanıyor olabilir. Örneğin şizofrenler ile normaller arasındaki biyokimyasal farklılıklar..... Deney Yöntemi Deney, olaylar arasındaki nedensel ilişkileri belirleyen en güçlü araç. Psikopatolojide deney, en sık olarak psikoterapilerin etkililiğini değerlendirmek için kullanılır. Deneysel bir hipotez ile işe başlanır. Deneysel hipotez; araştırmacının belli bir değişkeni değişimlediği zaman olacağını varsaydığı durumu tanımlayan ifade. Örneğin, “geçmiş bir olay ile ilgili duyguları ifade etmek sağlığı arttırır” İkinci olarak değişimlenebilecek bir bağımsız değişken belirlenir. Bu değişkenler, deneycinin kontrolü altında olacak olan faktörlerdir. Örneğin, lab.’da bazı öğrenciler geçmiş travmatik olaylar hakkında, bazıları da gündelik yaşantı hakkında yazı yazarlar. Üçüncü olarak, bir bağımlı değişken ölçümü almak için çeşitli düzenlemeler yapılır. Bağımlı değişken, bağımsız değişken üzerindeki değişimlemelere bağlı olarak ya da onlarla birlikte değişmesi beklenen değişkendir. Örneğin sağlık merkezini ziyaret etme sayısı. Gruplar arasındaki farkların, bağımsız değişkendeki değişimlerin bir fonksiyonu olduğu bulunduğu zaman, araştırmacı bir deneysel etki yarattığını söyler. İç Geçerlik Deneysel bir desenin önemli bir özelliği, deneysel muameleye (bağımsız değişkene) maruz kalmayan en az bir tane kontrol grubunun bulunmasıdır. Eğer bir deneydeki sonuçlar, bağımsız değişkendeki değişimlenmelere bağlanacaksa, bir kontrol grubu şarttır (Gündelik olaylar hakkında yazan grup) Bir psikoterapinin etkililiği araştırmasında....... Deneysel bir çalışmada, deneklerin yaşam durumundaki bir değişiklik ya da zaman faktörü gibi değişkenler, karıştırıcılar olarak adlandırılır... Bunların etkileri ile bağımsız değişkenin etkileri birbiri içine karışır ve değerlendirmeyi güçleştirir ya da imkansız hale getirir. Elde edilen etkinin nedeni, bağımsız değişkenin değişimlenmesine güvenli bir biçimde yüklenebiliyor ise, o araştırmanın iç geçerliği vardır. İç geçerliği arttırmanı bir yolu, seçkisiz atama..... Başka bir yol, çift körlemesine işlem.... Örneğin, iki ilacın tedavi etkisini karşılaştıran bir araştırmada, hapları veren kişi ilacın gerçek içeriği hakkında bilgisiz bırakılmış (yani kör), diğer taraftan katılımcı da kendine uygulanan tedavi hakkında bilgilendirilmemiştir. Böylece yanlılık olasılığı ortadan kaldırılıyor. Dış Geçerlik Bir araştırmanın sonuçlarının, o deneyin dışına genellenebilme derecesine dış geçerlik denir. Eğer araştırmacılar, belli bir tedavinin bir grup hastaya yardımcı olduğunu göstermişlerse, diğer hastalara, başka zamanlarda ve başka yerlerde uygulandığında da yine etkili olacağı sonucunu çıkarırlar. Psikolojik bir deneyin sonuçlarının dış geçerliğini belirlemek oldukça zordur. Örneğin, bir kişinin psikolojik bir deneye katıldığını bilmesi, sıklıkla davranışını değiştirmesine neden olur...., farelerle yapılan deneyler insanlara genellenir.... Kısacası dış geçerlik sorunlarını çözmek zor. Yapılabilecek en iyi şey, yeni düzenlemeler ve yeni katılımcılar ile birlikte benzer çalışmalar yapmak... Benzeşik Deneyler Tedavilerin psikopatolojiler üzerindeki etkileri, genellikle deneysel yönt. aracılığıyla incelenir. Fakat, bu yöntem anormal davranışın nedenlerini araştırmak için çok az kullanılır. Örneğin anneye çok fazla bağlı olmak, genellenmiş kaygı bozukluğuna neden olduğunu düşünüyor. Bu durumun deneysel olarak sınanması......... Aşılması mümkün olmayan uygulama sorunları.... Etik ilkeler....... Deneysel yöntemin gücünün sağladığı avantajları elden bırakmamak için, benzeşik deney hazırlanır. İlişkili bir olgu, yani bir benzeşiği laboratuvara taşınır. Bağlanma deneyi.... Tel anne..... 3 Lab.’da yaratılan bir durum, doğal ortamda varolanla temel olarak aynı mıdır? Sonuçları dikkatle değer. ve genellenmeli Tek Denekli Deneysel Araştırma Her araştırmada bir kişiyle çalışılır ve ve denekler, değişimlenen bir değişkene maruz bırakılırlar. Vak’a çalışmalarında olduğu gibi, tek bir deneği karşılaştırabileceğimiz bir kontrol grubu yok. Ayrıca bulgular, davranışı incelenen kişinin benzersiz bir özelliği ile ilişkili olabileceği için genelleme yapmak zor. Gözlük kullanmaktan.... Tate ve Baroff’un (1966) sam vak’a sı... Tersine çevirme deseni (ABAB) Deneysel dönemdeki davranış, temel düzey dönemindeki davranıştan farklı ise, ve deneysel dönem her verildiğinde istenmeyen davranış azalıyorsa deney başarılı demektir.... Deneyin başlangıcındaki durumlar her zaman yeniden oluşturulamadığı için, tersine çevirme deseni de her zaman kullanılamamaktadır. Örneğin terapi etkililik çalışmalarında..... Karışık Desenler Deneysel ve korelatif araştırma teknikleri bir arada kullanılabilir. Üç tip terapi çeşidinin, hastalıkların şiddetine göre etkililiği nasıl? (Şizofreni ve fobi sınıflayıcı değişken) Şizofreni Fobi (Hafif-Ağır) (Hafif-Ağır) Karışık desenlerin sonuçlarını değerlendirirken, değişkenlerden birinin (hastalığın şiddeti) değişimlenmediğini, yani sınıflayıcı bir değişken olduğunu unutmamak gerekiyor. 4