yanlış bölümde misiniz

advertisement
Uzm.Psikolog Duygu Kandemirci
YANLIŞ BÖLÜMDE MİSİNİZ?
Hayallerime n’oldu? İstediğim bu değildi!
Üniversite eğitimi, bireyin belli bir alana yönelip bu alanda kendini hem akademik
hem de mesleki açıdan geliştirmeyi amaçladığı bir aşamadır. Resmi olarak 2-6 yıllık bu
süreçte öğrenci, ağırlıklı olarak kayıtlı olduğu bölümün derslerini içeren yoğun bir eğitimden
geçmektedir. Birçok açıdan büyük sorumlulukları da beraberinde getiren bu eğitim sürecinin
en
büyük
ödüllerinden
biri,
öğrenciye
istediği
mesleğin
gerektirdiği
yetkinliği
kazandırmasıdır.
İdealindeki bölüme kayıtlanarak eğitime başlayan öğrenciler için üniversite eğitimi,
hedefe giden yolda bazı engellerin aşılması yoluyla kendini geliştirmeyi ifade etmektedir.
Ancak öğrenci herhangi bir nedenle kayıtlı olduğu bölümün hedefleriyle uyuşmadığını
düşünüyorsa, üniversite hayatı O’nun için tatmin edici olmaktan uzaklaşmakta, hatta bu süre
bir işkence haline gelebilmektedir. İstatistiksel veriler bu konuda çarpıcı bir gerçeği
yansıtmaktadır. Yapılan araştırmalar, üniversite mezunlarının sadece %54’ünün bilinçli
bir
tercih sonucu üniversitelere geldiğini ve şu andaki işlerini bilinçli bir plan sonucu elde
ettiklerini göstermektedir (Hoyt ve Lester, 1995). Çalışma hayatı açısından oldukça acı bir
tablo çizen bu durum, hem meslek seçimini hem de üniversite eğitimi sürecini oldukça önemli
hale getirmektedir.
Gizir (2005), ülkemizde üniversite son sınıf öğrencilerinin en büyük kaygılarının iş
bulamamak olduğu sonucuna ulaşmıştır. İş bulamamak kadar önemli diğer kaygılar ise
bulunan işin maddi açıdan tatmin edici olmaması ve mesleğe yönelik olmamasıdır. Bu
kaygıların son sınıf öğrencilerinde oluşturduğu diğer bir kaygı, mezuniyet sonrası ne
yapacağını bilememek olarak ifade edilmektedir.
Öğrencilerin istemediği bölümlere kayıtlanmasının nedenlerine bakıldığında, öncelikle
yanlış ya da yetersiz yönlendirme sorunu göze çarpmaktadır. Mesleki ilgi ve yeteneklerin
doğru biçimde saptanamayışı nedeniyle, birçok yetenek ne yazık ki keşfedilememekte ya da
körelmektedir. Bu konuda en büyük sorumluluk öğrencilere, ailelere ve okul rehberlik
servislerine düşmektedir. Mesleki yönlendirme yapılırken öğrencinin puanı ya da işin olası
maddi getirilerinin baz alınması nedeniyle, öğrencilerin alana ilgisi ya da o işi yapmaktan
alacağı keyif göz ardı edilebilmektedir. Ayrıca seçim yaparken bölüm yerine üniversite ve
şehir tercihi yapılması da yanlış seçimlere götürebilmektedir. Kimi zaman öğrencilerin
aileden uzaklaşma/uzaklaşmama ihtiyacı gibi nedenlerle şehir tercihini bölüm tercihinin
önünde görmesi, ilerleyen süreçte pişmanlıklar yaşanmasına neden olabilmektedir.
Diğer yandan, yeterince araştırılmadan belirlenen hedefler de bölüme başladıktan sonra
ortaya çıkan sorunların nedeni haline gelebilmektedir. Seçilen bölümde alınması gereken
derslerin içeriği, zorluk düzeyi gibi kriterlerin yanı sıra, seçilen bölümün öğrencilere sağladığı
imkanlar (laboratuar, uygulama imkanı, yeterli kaynaklar vb.) ve özellikle de öğretim
kadrosu, tercih sürecinde öncelikle dikkat edilmesi gereken özelliklerdir. Öğrencinin öğrenim
görmeyi hedeflediği bölümle yapmak istediği meslek arasında paralellik olması ise bir
önkoşuldur.
Peki doğru meslek konusunda süreç ne zaman başlamaktadır? Super’in Gelişimsel
Kariyer Kuramı’na göre 15-25 yaş arasını kapsayan Araştırma dönemi süresince bireyler
kendilerini ve meslekleri tanıma çabasına girmektedir. Araştırma dönemi üç alt döneme
ayrılmaktadır: Kristalleşme döneminde ilgiler, beceriler gözden geçirilerek eğilimler
belirlenmekte; belirginleşme döneminde meslek seçimi yapılmakta ve uygulama döneminde
ise seçilen mesleğin gerektirdikleri hayata geçirilmektedir. Kariyer gelişimi konusunda
düşünmek ve bu konuda yardım almak birçok açıdan yarar sağlamaktadır. Bu yolla kariyer
planları belirginleşecek, istenen bölümde alınan eğitimle birlikte alanda yetkinlik beklentisi
artacak, ders takibi daha keyifli olacağı için devamsızlık riski azalacak ve akademik başarı
düzeyi ile mezun olabilme oranı artacak, böylece iş yaşamına geçiş daha kolay ve sağlıklı
olacaktır (Işık, 2010).
Yazının bu kısmına kadar sabırla okuyan öğrencilerden bazılarının “ee, artık bölümü
seçtik, bu saatten sonra bütün bunları konuşmanın ne anlamı var?” dediğini duyar gibiyim.
Öğrencilerimizin bir kısmı bu noktada, “bu bölüme başladık, artık ya istemeye istemeye
sadece diploma için mezun olacağız ya da okulu bırakıp yaşamımızı lise mezunu olarak
sürdüreceğiz” şeklinde düşünmektedir. Kariyer kuramcıları ise bu noktada yeni fikirler
sunmaktadır.
Klasik “Özellik-Etmen Kuramları” ilgilerin yaş ilerledikçe sabit hale geldiğini
savunurken, “Sosyal Bilişsel Kariyer Kuramı (SBKT)”na göre zaman içinde yeni
karşılaşmalar ve öğrenmelerle birlikte ilgiler ve yetkinlik beklentileri değişebilmektedir.
Hansen (1984), çevre ve yaşamdaki (teknoloji, iş tanımları vb.) değişikliklere paralel olarak
yaşamın herhangi bir bölümünde mesleki ilgilerde ve beklentilerde değişimler olabileceği
görüşünü ortaya atmıştır.
Krumboltz (1996)’a göre, insanların mevcut özelliklerine göre karar vermeye değil,
yetenek ve ilgilerini nasıl geliştireceklerini öğrenmeye ihtiyaçları vardır. Meslekler sabit
kalmamakta, iş koşulları zaman içinde değişiklikler gösterebilmektedir ve bu değişikliklere
hazır olmak gerekmektedir. Diğer yandan, mevcut işinden tatmin olmayan kişilerin iş
değişikliği yapabilmeye de ihtiyacı vardır (Işık, 2010).
SBKT’nin ilgi modeline göre, belli konularda yeteneğiniz var ama ilginiz yoksa,
yetkinlik beklentiniz (“Ben başaramam”) ya da sonuç beklentiniz (“Başarsam da bir işe
yaramaz”) düşük olabilir. Yetkinlik beklentisi ve sonuç beklentisi yardımıyla ilgiler
geliştikçe, kişinin belli aktivitelere katılımını arttıran hedefleri de gelişecektir. Oluşturulan bu
hedeflere bağlı olarak da kişinin bu aktiviteye ayırdığı zaman artacak, kişi bu aktiviteyle ilgili
daha fazla etkinliğe katılacak ve bunlara bağlı olarak kişinin bu konudaki başarılı yaşantıları
ve beceri gelişimi artacaktır. Örneğin, müzikal konuda kendini yetkin gören, bu alandaki
performansı ile çevresinden saygınlık görebileceği, para kazanabileceği gibi olumlu sonuç
beklentilerine sahip bir birey müziğe daha fazla zaman ayıracak, olanakları daha fazla
araştıracak ve belki de müzikle ilgili bir kariyer belirleyecektir. Bu hedeflere ulaştıkça (ya da
ulaşamadıkça), bu konudaki yetkinlik beklentisi ve sonuç beklentisi de artacak ya da
azalacaktır.
Kişinin kariyeriyle ilgili seçimler yapması bir kerede gerçekleşen statik bir süreç
değildir. Yapılan öncelikli kariyer seçimleri, kişiler ve çevreleri değişiyor olduğundan
(örneğin, ilgi ve değerlerde bazı değişimlerin yaşanması, kişinin hayatında yeni alternatifler
çıkması ya da kişinin işini kaybetmesi) yeniden gözden geçirilerek zaman içerisinde
değişebilir.
Peki tüm bunlarla birlikte, “yanlış” bölümde olduğunu fark etmek dünyanın sonu
mudur? Bu tür bir durumda atılabilecek en mantıklı adım nedir? Bu noktada okulu bırakmak
bir seçenektir. Yeter ki öncesinde üzerinde yeterince düşünülüp araştırılsın. Bölümünü
bırakmayı düşünen bir öğrencinin kendine sorması gereken öncelikli sorular şunlardır:
–
Bölümünüzde ilginizi çeken zorunlu/seçmeli dersler var mı?: Bu tür dersler
büyük olasılıkla seçmeyi düşündüğünüz diğer bölümde de alacağınız dersler
olduğu için önemlidir.
–
Şu anki bölümünüzün seçmek istediğiniz bölümle bağlantıları var mı ya da bağ
kurulabilir mi?: Özellikle çok disiplinli (multidisipliner) alanların şu an
öğrenim gördüğünüz alanla belli noktalarda kesişimleri olabilir
–
Seçmek istediğiniz bölümde ilginizi çeken nedir? (statü?/uygulama?/maddi
nedenler?...)
–
En başından başlamaya hazır mısınız?: Bugüne kadar verdiğiniz emekleri ve
geçen zamanınızı göz ardı etmemeniz sizin için uzun vadede önemlidir, ancak
istemediğiniz bir alanda yaklaşık 30 yıl geçireceğiniz düşünüldüğünde 2-3 yıl
büyük bir kayıp sayılmayabilir.
Bir bölümü bırakmak, o bölümün vaat ettiği tüm olanaklardan vazgeçmek demektir. Bu
nedenle, sonradan pişman olmamak için bırakma kararı almadan önce nelerden
vazgeçeceğinizi net olarak görmeniz yararlı olacaktır. Bu bölümde tüm öğretim süresi
boyunca verilecek dersler; bölümün iş/kariyer olanakları nelerdir? İstediğiniz bölüme yakın
bir yüksek lisans şansı var mıdır? Hangi alanlarla ortak çalışmalar yapılabilir? Bölümden
mezun olanlar nerelerde çalışıyor? Tüm bu soruların yanıtları, bölümünüzle ve asıl
beklentilerinizle
yeniden
tanışmanız
için
bir
fırsat
olabilir.
Bu
yanıtları
kendi
araştırmalarınızla bulabileceğiniz gibi, alanda uzman kişilerin bilgi ve görüşlerine de
başvurabilirsiniz.
Diğer yandan, kayıtlı olduğunuz alanı biraz daha iyi tanıyabilmek amacıyla alanınıza
ilişkin seminer/konferans vb. bilimsel etkinliklere katılabilir; bölümünüze yakın üniversite
topluluklarına üye olarak etkinliklerini takip edebilir; kurslar, gönüllü çalışmalar, yurt içi/yurt
dışı stajlar gibi olanakları kullanarak alanda yapılan çalışmaları içeriden takip etme şansı
bulabilirsiniz. Bu tür çalışmaları içinde bulunduğunuz ya da olmak istediğiniz alan için
gerçekleştirmeyi seçebilirsiniz.
Tüm bu önerileri şimdi göz önünde bulundurmanız, yıllar sonra dönüp koca bir
geçmişi sorgulamanızı engelleyebilir, böylece gerçek anlamda kendi seçimlerinizi yaşamanın
tadını şimdiden çıkarabilirsiniz. Unutmayın, seçtikleriniz ve seçmedikleriniz yaşam
yolunuzun belirleyicisidir.
Not: Bu yazı hazırlanırken Işık (2010) Sosyal Bilişsel Kariyer Teorisi Temelli bir Grup
Müdahalesinin Üniversite Öğrencilerinin Kariyer Kararı Yetkinlik ve Mesleki Sonuç Beklenti
Düzeylerine Etkisi başlıklı çalışmasından önemli ölçüde yararlanılmıştır.
Download