Faktör donatımı (heckscher ohlin) teorisi

advertisement
ULUSLARARASI TİCARET
TEORİSİ ANALİZLERİ
3. BÖLÜM
FAKTÖR DONATIMI
(HECKSCHER-OHLİN) TEORİSİ
Klasik karşılaştırmalı üstünlükler teorisine göre, yurtiçi
üretim maliyetleri farklı olduğu sürece, ülkeler karlı dış ticaret
yapabilirler ve yurtiçi üretim maliyetlerindeki farklılıklar da
uluslararası emek verimliliğindeki farkların bir sonucudur.
Ancak bu teori uluslararası emek verimliliğinde farklılık
doğuran
etkenler
üzerinde
durmamaktadır.
Karşılaştırmalı üstünlük teorisinin bu eksikliğini
gidermek için ortaya atılan açıklama faktör donatımı teorisidir.
- Eli Heckscher, 1919, “Faktör Oranları Teorisi”
- Bertil Ohlin, 1933, “Bölgelerarası Ticaret ve
Uluslararası
Ticaret”
I. TEORİNİN TEMEL TEZİ
Teoriye göre, bir ülke hangi üretim faktörüne zengin
olarak sahip ise üretimi o faktörü yoğun biçimde gerektiren
mallarda karşılaştırmalı üstünlük elde eder, yani onları daha
ucuza üretir ve o alanda uzmanlaşır.
Heckscher-Ohlin Teorisinin dayandığı iki ana varsayım
şunlardır:
1. Ülkeler faktör donatımları bakımından birbirinden farklıdır.
İki ülkeli modelde bir ülke emek diğeri ise sermaye
bakımından zengin ülkelerdir.
2. Mallar faktör yoğunlukları ya da nisbi faktör oranları
bakımından farklılık gösterir. Bazı mallar emeğe oranla
daha çok sermaye diğerleri sermayeye göre daha emek
gerektirirler. Birinci mallara sermaye-yoğun, ikinci türdeki
mallara da emek-yoğun mal adı verilir.
Bu iki temel varsayımın dışında teorinin dayandığı diğer
varsayımlar:
3. Bir malın üretim fonksiyonu bütün ülkelerde
aynıdır. Bu özellik bir malın üretim teknolojisinin bütün
ülkelerde aynı olması anlamına gelir.
4. Üretimde ölçeğe göre sabit verim koşulları geçerlidir.
5. Ülkelerin talep koşulları birbirinin benzeridir.
A. BAZI KAVRAMLARIN İNCELENMESİ
1. Faktör donatımı
Heckscher-Ohlin modelinin temel varsayımlarından
birisi ülkelerin faktör donatımı bakımından birbirinden
farklı olmalarıdır. Faktör donatımı ise iki ayrı şekilde
tanımlanabilir:
- Fiziki tanımlama
- Ekonomik tanımlama
Fiziki faktör stoku: Bu yaklaşımda, faktör bolluğu
kavramı arz yönüyle ele alınır. Faktör donatımı üretim
faktörlerinin fiziki miktarları ya da faktör stoku ile açıklanır.
Bu yaklaşım açısından faktör donatımını belirlemek için
ülkelerin sermaye stoku/emek stoku oranlarını karşılaştırmak
gerekir.
(CT /LT)<(CA/LA)
1. Faktör Donatımı
Faktör fiyatları yaklaşımı: Ekonomik yaklaşımda ise
faktör donatımı faktör fiyatları ile tanımlanır. Bu kıstas hem
arz hem talep güçlerine dayanır. Genel bir kural olarak
ülkenin göreceli anlamda zengin biçimde sahip olduğu
faktörün fiyatı daha ucuzdur. Dolayısıyla iki ülkedeki göreceli
faktör bedelleri karşılaştırılarak bu ülkelerin faktör donatımı
özellikleri konusunda bir sonuca varılabilir.
(PCT /PLT) > (PCA/ PLA)
PC: Sermayeyi kullanmanın bedeli (faiz rant)
PL: Emeğin bedeli (ücret)
1. Faktör Donatımı
Heckscher-Ohlin Teoreminde faktör bolluğunun hangi
kıstasa göre tanımlandığının özel bir önemi vardır. Çünkü
fiziki tanımlama durumunda teoride öngörülene ters bir
sonuç ortaya çıkabilir. Örneğin eğer ülkede sermaye bol
olmasına karşın sermaye fiyatları göreceli olarak yüksekse o
taktirde sermaye-yoğun mallar pahalılaşacak ve dolayısıyla
ülke bu tür malları ithal edip emek-yoğun malları dışarıya
ihraç etmek durumunda kalabilecektir.
Faktör fiyatlarının faktör donatımına ters olması talep
koşullarının o faktörü yoğun biçimde kullanan mallara aşırı
biçimde yönelik olmasının ya da hükümet müdahalelerinin
bir sonucu olabilir.
2. Faktör Yoğunluğu
Bir malın üretiminde kullanılan girdilerle elde edilen ürün
arasındaki teknik ilişkiye üretim fonksiyonu adı verilir. Geometrik
olarak üretim fonksiyonu eş ürün eğrileriyle gösterilir.
Eş-ürün eğrisi, teknolojinin koyduğu sınırlandırmalar
altında bir maldan aynı miktarı üretmek için kullanılması gereken
emek ve sermaye bileşimlerini gösteren bir eğri biçiminde
tanımlanabilir.
Teknolojinin bir faktörün belirli ölçülerde öteki faktörün
yerine kullanılabilmesine olanak verdiği durumlarda eş ürün
eğrisi orijine göre dış bükey olur. Tüketici kayıtsızlık eğrilerine
benzerler.
Grafik 3.1. İki Mal Üretimi Durumunda Faktör Yoğunlukları
Faktör fiyatlarının FF olması durumunda
Sermaye
F1
OM’nin eğimi: motordaki sermaye/emek oranı
F2
OD’nin eğimi: tekstilde sermaye/emek oranı
F
M1
M
Motor
S
D1
D
Tekstil
F2
0
F1
F
Emek
2. Faktör Yoğunluğu
Faktör Yoğunluğunun Ters Dönmesi: Heckscher-Ohlin
Teorisinin temel sonucunun ortaya çıkabilmesi için faktör
fiyatları değiştiğinde malların faktör yoğunluklarının tersine
dönmemesi gerekir. Yani ucuzlayan faktörün pahalılaşan
faktör yerine ikame edilmesi sonucunu emek-yoğun mal
sermaye-yoğun ya da sermaye-yoğun mal emek-yoğun
duruma gelmemelidir.
Geometrik olarak faktör yoğunluğunun tersine
dönmemesi için iki malın eş ürün eğrilerinin grafik üzerinde
sadece bir noktada kesişmesi gerekir.
Grafik 3.2. Faktör Yoğunluğunun Tersine Dönmesi
Sermaye
F1
M1
K
•
Tekstil
T1
F1
F2
0
L
•
T2
Motor
M2
F2
Emek
3. Talep Koşullarında Benzerlik
Faktör donatımı teorisinin önemli varsayımlarından
birisi zevk ve tercihlerin (talep koşullarının) ticaret yapan
ülkelerde birbirine benzer olmasıdır. Eğer bu varsayım
yapılmazsa, ülkelerde ticaret öncesi mal fiyatlarını,
dolayısıyla dış ticaretin yapısını tahmin etme olanağı kalmaz.
Çünkü tercihlerin farklılığı, ülkelerin malları farklı
biçimlerde değerlendirmeleri anlamına gelir. Bunun en aşırı
örneği talebin ters dönmesidir. Bu durumda ülke halkının
tercihleri, bol faktörün yoğun olarak kullanıldığı mala o
derece yönelimlidir ki, bu mal kıt faktörün kullanıldığı
maldan daha pahalı duruma gelmiştir.
B. TEORİNİN GRAFİKLE GÖSTERİLİŞİ
-Faktör donatımı teorisinin temel önermesi üretim
olanakları ve toplumsal kayıtsızlık eğrileri kullanılarak
kanıtlanabilir.
-Teoride faktör donatımlarının ülkeler arasında farklı,
fakat üretim teknolojilerinin aynı olduğu varsayılmaktadır.
-Teorinin diğer önemli bir varsayımı da talep
koşullarının ülkeler arasında birbirine benzer oluşudur. Bu
varsayım çizilen bir kayıtsızlık eğrisinin iki ülke içinde aynı
olmasıyla temsil edilir.
Grafik 3.3.a. Heckscher-Ohlin Modelinin Teorik Kanıtlanması
Motor
A
Almanya
DA
T
Türkiye
DT
i1
i0
FA
0
A
FT
T
Tekstil
Grafik 3.3.b. Heckscher-Ohlin Modelinin Teorik Kanıtlanması
Motor
P
A
T
EA
Almanya D
A
M
C
Türkiye
DT
N
i1
i0
ET
P
0
A
T
Tekstil
Heckscher-Ohlin Modelinden Çıkartılan Teoremler
Heckscher-Ohlin modelinden dört önemli teorem veya
hipotez elde edilir. Bunlar;
-Faktör Donatımı Teoremi
-Faktör Fiyatları Eşitliği Teoremi
-Stolper-Samuelson Gelir Dağılımı Teoremi
-Rybczynski Teoremi
II. ULUSLARARASI FAKTÖR FİYATLARI EŞİTLİĞİ TEOREMİ
Heckscher-Ohlin teorisinin önemli sonuçlarında birisi mal
ticaretinin ülkeler arasında üretim faktörleri fiyatlarını birbirine
eşitlemesidir. Bunun için serbest ticaret yanında ülkeler arasında benzer
teknoloji, mal ve faktör piyasalarında tam rekabet ve sabit ölçek ekonomisi
gibi varsayımlar yapılır. Teoriye göre, serbest dış ticaret ülkeler arasında
hem göreceli hem de mutlak faktör fiyatlarını birbirine eşitler.
Heckscher-Ohlin Teorisine
göre her ülke bol olarak sahip
bulunduğu faktöre yoğun biçimde ihtiyaç gösteren mallarda
uzmanlaşmaya gider (Örneğe göre Türkiye motor üretimini kısarak
kaynaklarını tekstile aktarır). Genişleyen tekstil üretimi, işgücü talebini
hızla yükseltirken, sermaye talebi daha sınırlı artar. Üretim yapısındaki bu
değişiklik göreceli faktör fiyatlarını ücretler lehine, faiz aleyhine değiştirir;
yani ücretler yükselirken faizler düşer. Almanya’da ise bu mekanizmanın
tersi oluşur ve ülke motor üretiminde uzmanlaşır.
Heckscher-Ohlin modeline göre serbest ticaret ve onu simgeleyen
uluslararası uzmanlaşma, ülkelerin bol olarak sahip bulundukları
faktörlerin fiyatını yükseltip, kıt faktörlerin bedelini düşürerek ülkeler
arasında fiyatların eşitlenmesine neden olmaktadır.
II. ULUSLARARASI FAKTÖR FİYATLARI EŞİTLİĞİ TEOREMİ
Mutlak faktör fiyatları eşitliği: teoride öngörülen
yalnızca faktör fiyatlarının göreceli olarak eşitlenmesi
değildir. Aynı zamanda mutlak faktör fiyatlarının da
eşitleneceği ortaya konulmuştur.
“Denge durumunda iki ülkenin aynı göreceli mal
fiyatları ile karşılaşmaları sonucunda üretim teknolojisi aynı
ve ölçek ekonomileri de sabit olduğu için, üretim maliyetleri
de zorunlu biçime aynı olur”. Böyle bir sonucun ortaya
çıkmasının tek yolu faktör fiyatlarının ülkeler arasında
mutlak olarak eşitlenmesidir.
Grafik 3.4. Göreceli Uluslararası Faktör Fiyatları Eşitliği
(Pt/Pm)
N
(Pt/Pm)A
D
(Pt/Pm)D
(Pt/Pm)T
0
M
(w/r)
(w/r)T
(w/r)D
(w/r)A
II. ULUSLARARASI FAKTÖR FİYATLARI EŞİTLİĞİ TEOREMİ
Gerçek hayatta ticaret yapan ülkeler arasında homojen faktörler için
tam bir ücret ve faiz oranları eşitliğinin bulunmadığı bilinmektedir. Bu duruma
hükümetlerin dış ticaret üzerine koydukları kısıtlamalar, ülkelerin kullandıkları
üretim teknolojilerinin birbirinin aynı olmaması, taşıma giderleri, sendikaların
kısıtlayıcı etkileri, v.s. gibi nedenler sebep olabilir.
İmalat sektöründe ABD ücretlerinin yüzdesi olarak çeşitli ülkelerde ücretler
Ülkeler
1959
1970
1983
1990
2000
Japonya
11
24
51
86
96
İtalya
23
42
62
79
85
Fransa
27
41
62
102
91
İngiltere
29
35
53
85
84
Almanya
29
56
84
142
140
Kanada
42
57
75
84
90
Ağ ortalama
27
43
63
97
98
100
100
100
100
100
ABD
III. STOLPER-SAMUELSON GELİR DAĞILIMI TEOREMİ
Stolper ve Samuelson, Ricardo’dan itibaren yüzyılı
aşkın bir süre kabul gören, “Serbest ticaret, ülkedeki
herkesin yararına, korumacılık ise herkesin zararınadır”
düşüncesine karşı çıkarak dış ticaret ilintili gelir dağılımı
teorilerini değiştirmişlerdir.
Stolper-Samuelson Teoremine göre, serbest ticaret
ihracat endüstrilerinde yoğun kullanılan faktörün lehinedir,
oysa korumacılık ithalata rakip endüstrilerde yoğun
kullanılan faktörleri yararlandırır. Başka bir deyişle
korumacılık dolayısıyla ekonomi bir bütün olarak kaybetse
de ithalata rakip kesimde çalışanlar bundan yararlanırlar.
III. STOLPER-SAMUELSON GELİR DAĞILIMI TEOREMİ
Ülkenin bir gümrük tarifesi koyması kıt kaynağının reel
gelirini yükseltici etkide bulunur.
Örneğin sermaye zengini olan dolayısıyla sermaye yoğun
mallar ihraç edip emek-yoğun mallar ithal eden bir ülke emekyoğun ithal malları üzerine bir tarife uygulayınca gerek iç
tüketiciler gerekse iç üreticiler açısından emek-yoğun malların iç
fiyatları sermaye yoğun malların iç fiyatlarına oranla yükselir
(reel ücret gelirleri artar.)
Çünkü emek yoğun ithal malları üzerine tarife
konulduğunda bu malın benzerlerinin yurtiçi üretimi genişlerken,
sermaye yoğun ihraç mallarının yurtiçi üretimi daralır.
Dolayısıyla emeğin bedeli ücretler, sermaye bedeli olan faizden
daha hızlı artar. Böylece her iki endüstride ucuzlayan sermaye,
pahalılaşan emeğin yerine ikame edilir. Her emek birimi üretimde
daha fazla sermaye ile birleştirildiği için sonuçta emeğin
verimliliği yükselir, reel ücretlerde artış sağlanır.
III. STOLPER-SAMUELSON GELİR DAĞILIMI TEOREMİ
Modele
göre,
gümrük
tarifeleri
uluslararası
uzmanlaşmadan yararlanmayı engeller ve ulusal geliri düşürücü
etkide bulunur. Böylece tarife dolayısıyla ülkenin toplam geliri
azalmakta bunu içinde de ücretlerin payı artmakta ve sermayenin
payı düşmektedir. Sonuçta ülke bir bütün olarak tarifelerden
zarar görürken, kıt faktör bol faktör aleyhine bundan
yararlandırılmış olmaktadır.
Gümrük tarifesi yurtiçi üretici ve tüketiciler açısından
ithalata rakip malların fiyatını, ihraç mallarının fiyatına oranla
yükselttiği sürece Stolper-Samuelson teoremi analitik bakımdan
geçerli olacaktır. Gümrük tarifeleri bu fiyat oranını düşürürse
teorem geçerliliğini yitirir. Bu duruma Metzler Paradoksu denir.
Metzler tarafından oluşturulan bu paradoksa göre (1949)
gümrük tarifeleri ithalata rakip malların yurtiçi nisbi fiyatlarını
düşürebilir. Bu durumun gerçekleşmesi için tarife koyan ülkenin
büyük bir ülke olması gerekir.
IV. FAKTÖR HAREKETSİZLİĞİ (SPESİFİK FAKTÖR) MODELİ
Stolper-Samuelson gelir dağılımı teoreminde üretim
faktörlerinin ülke içinde sektörler veya endüstriler arasında
tam hareketli olduğu kabul edilmekteydi. Bu varsayım uzun
dönemde geçerli olsa bile kısa dönemde faktörlerin bazıları
hareketsiz olabilir veya bulunduğu endüstriye özgü bir nitelik
taşıyabilir. Bu durumda ise sermayeyi başka bir endüstriye
aktarabilmek için ekonomik ömrünün dolmasını beklemek
gerekli olabilir. Bu gibi koşullar altında Heckscher-Ohlin
modelinde uluslararası ticaretin gelir dağılımı üzerindeki
etkilerine ilişkin analizleri de yeniden düzenlemek gerekir.
Faktör hareketsizliği veya spesifik faktör modeli bu
amaçla geliştirilmiştir.
IV. FAKTÖR HAREKETSİZLİĞİ (SPESİFİK FAKTÖR) MODELİ
Örnek: bir ülkenin emek-yoğun X malı ile, sermaye yoğun Y
malı ürettiği varsayılsın. İki mal da emek ve sermaye faktörleri
kullanılarak üretilmekle birlikte, emek iki endüstri arasında hareketli,
sermaye ise bulunduğu endüstriye özgü, hareketsiz olsun.
Dış ticaretin başlaması ile birlikte emek yoğun X malının fiyatı
yükselecek ve bu endüstride üretim genişleyecektir. Y malının fiyatı
düşeceği için Y endüstrisinde ise üretim düşecektir.
Emek talebindeki artış tüm sektörlerde emeğin parasal
ücretini yükseltir. Sermayenin fiyatındaki değişme ise endüstriye göre
farklılık gösterir. X endüstrisinde sermaye talebi artar, ama sermaye
arzı belirli bir düzeyde sabittir. O nedenle ticaretin başlamasından
sonra X endüstrisinde sermayenin nominal bedeli yükselir. Y
endüstrisinde ise sermaye talebi azalır, çünkü Y malının bir kısmı
artık ülkede üretilmeyip dışarıdan ithal edilmektedir. Böylece Y
endüstrisinde sermayenin arzı sabit dururken talebin gerilemiş olması
sonucu sermayenin getirisi düşer.
IV. FAKTÖR HAREKETSİZLİĞİ (SPESİFİK FAKTÖR) MODELİ
Faktör hareketsizliği modelinde ülkenin göreceli kıt
faktörü tümüyle kapalı ekonomiden açık ekonomiye geçişe karşı
çıkmayacaktır. Y endüstrisindeki sermaye sahipleri serbest
ticarete karşı tavır alırken, X endüstrisindekiler bu politikaların
savunucusu olacaklardır.
Faktör hareketsizliği modeline göre, dış ticaret dolayısıyla
işçilerin gelirlerindeki değişmenin yönü de farklı olacaktır. Bu
yönü belirlemede işçilerin tükettikleri malların bileşimi önemli
bir yer tutmaktadır.
Ülkenin bol olarak sahip bulunduğu faktörü yoğun olarak
içeren malı daha fazla tüketenlerin refahında düşme, kıt olarak
sahip bulunduğu faktörü yoğun biçimde içeren malı tüketen
işçilerin refah düzeylerinde ise bir artış beklenir. Oysa
Heckscher-Ohlin modelinde emek zengin ülkede bir bütün olarak
işçilerin reel gelirlerinin artacağı sonucuna varılmaktaydı.
V. TEORİNİN TEST EDİLMESİ: LEONTİEF PARADOKSU
Heckscher-Ohlin Teorisinin iktisatçılara çekici
görünen bazı yönleri şöyledir:
1. Teori çok sağlam bir mantık yapısına dayanır.
2.
Matematik
ve
geometrik
yöntemlerin
uygulanmasına çok elverişlidir.
3. Dış ticareti ülkelerin faktör donatımı ve üretim
teknolojisi gibi en yalın özelliklerine bağlar.
4. Bu teori yardımıyla kalkınmanın dış ticarete etkileri
uluslararası faktör akımlarının nedenleri dış ticaretin gelir
dağılımına
etkileri
vs.
gibi
önemli
sorunları
cevaplanabilmektedir.
5. Test edilebilir hipotezlerin kurulmasına olanak
vermektedir.
V. TEORİNİN TEST EDİLMESİ: LEONTİEF PARADOKSU
Her endüstrinin üretimi o endüstride doğrudan
kullanılan emek ve sermaye faktörüyle birlikte ara mal
kullanımlarından oluşur. Ara mallar da başka endüstrilerin
çıktısı olduğundan onlarda ayrıca emek ve sermaye
bileşimlerine ayrılırlar. Bu sebeple bir malın faktör bileşimini
hesaplayabilmek için yalnızca o endüstride kullanılan emek
ve sermaye miktarlarını belirlemek yeterli değildir. Bunun
yanında onun öteki endüstrilerden aldığı ara malların faktör
kapsamını da hesaplamak gerekir.
Bu hesaplamada kullanılmak için Leontief 1930’larda
endüstriler arası bağlantıları kantitatif olarak ölçmeye
yarayan ve input-output tablosu denilen tekniği geliştirmiştir.
Bu yöntemle malları emek ve sermaye bileşimine ayırma
imkanı olmuştur.
Heckscher-Ohlin teorisinin ilk uygulamalı testi,
Leontief tarafından Amerikan ekonomisi üzerinde
yapılmıştır. Yapılan çalışmada;
İhraç malları (1)
(1 milyon $)
Sermaye (dolar 1947 yılı)
Emek (çalışma yılı)
Sermaye/emek yılı
İthalata rakip
mallar (2)
(1 milyon $)
(2/1)
2.550.780
3.091339
1,2
182.213
170.004
0,9
14010
18.180
1,3
Bu sonuçlar Amerika’nın emek-yoğun mallar ihraç edip
sermaye-yoğun mallar ithal ettiğini göstermektedir.
VI. DİĞER TESTLER
- Tatemoto ve Ichimura tarafından Japonya üzerine
1951 yılında bir çalışma yapılmıştır. Çalışma sonucunda
Japonya’nın sermaye-yoğun mallar ihraç edip emek-yoğun
mallar ithal ettiği sonucuna varılmıştır.
- Bharadwaj 1953-1954 yılı verilerini kullanarak
teoriyi Hindistan üzerinde test etmiştir. Varılan sonuçlara
göre toplam dış ticarette Hindistan'ın ihracatı emek-yoğun
ithalatı sermaye-yoğun çıkmıştır.
- Halil Seyidoğlu ise Türkiye üzerine bu teorinin
uygulamalı çalışmasını yapmıştır. Çalışmada 1967 yılının
input-output tablosu ile aynı yıla ait ihracat ve ithalata rakip
endüstrilerin verileri kullanılmıştır.
1967 yılının fiyatlarıyla Türkiye’de bir milyon TL
değerindeki örnek ihracat ve örnek ithalata rakip mal
sepetlerinin üretimi için gerekli olan emek ve sermaye
miktarları şu şekilde hesaplanmıştır.
İhraç malları (1)
İthalata rakip
mallar (2)
İthalat/ihracat
Sermaye (bin TL)
2.194.1
1.852.4
0,84
Emek (çalışma yılı)
180.480
40.363
0,22
12161
45.895
3,77
Sermaye/emek yılı (TL)
Bu sonuçlar Türkiye’de ithalata rakip kesimlerde
sermaye/emek oranının ihracat endüstrilerinden çok daha
yüksek olduğunu göstermiştir.
RİCARDO MODELİNİN TEST EDİLMESİ
Ricardo modeli bireysel endüstrideki üretim
maliyetleri içinde emeğin payının hesaplanıp ülkeler arasında
karşılaştırılması ve ülkenin ihraç ettiği mallarda emek
oranlarının düşük olup olmadığının araştırılması ile test
edilebilir.
Bu konudaki ilk çalışmalardan birisi MacDougall
tarafından yapılmış ve 1951 yılında yayımlanmıştır. Bu
çalışmada İngiltere ve ABD’nin 1937 yılına ait 25 sanayi
sektöründeki ihracat ve işgücü verimlilik oranları
kullanılarak model test edilmiştir. Araştırmada ilgili
sektörlerdeki emek verimlilikleri ile ihracat miktarları
arasında pozitif bir ilişki saptanmıştır.
RİCARDO MODELİNİN TEST EDİLMESİ
- Balassa testi MacDougall’ın çalışmasının daha geliştirilmiş bir
şekli olarak düşünülebilir. Balassa ülkelerin göreceli ihracat artışlarının
onların işgücü verimliliğindeki farklılıklardan kaynaklandığı
görüşünden hareket etmiştir. Balassa’nın çalışması İngiltere ve ABD
arasında belirli endüstrileri kapsamakta olup bu ülkelerin 1950 yılı
emek verimliliği ile 1951 yılı ihracat verilerine dayanır. Araştırmanın
sonucu klasik modeli destekleyici çıkmıştır. Yapılan hesaplamalar
verimlilikte % 1 oranındaki bir artışın ihracat değerleri oranında %
1.6’lık bir artışa yol açtığını göstermiştir.
- Stern tarafından İngiltere ve ABD’yi ele alarak 1950 ve 1959
verileri ile yapılan çalışmada da klasik modeli destekleyici sonuçlar elde
edilmiştir.
- Golub 1980-1989 verileri ile başlıca sanayileşmiş ülkeleri
kapsayan daha genel bir çalışma yapmıştır. Bu çalışmanın sonuçları da
özellikle ABD ve Japonya ticaretinin Ricardo modelini destekler
nitelikte olduğunu ortaya koymuştur.
VII. YENİ TEOREMLER
1. Nitelikli işgücü teoremi
Keesing ve Kenen gibi yazarlar sanayi ülkeleri
arasındaki dış ticaretin büyük bir bölümünün nitelikli işgücü
farklılıkları ile açıklanabileceğine işaret etmişlerdir. Bu
görüşe göre belirli türlerdeki mesleki veya nitelikli işgücü
bakımından zengin ülkeler üretimi büyük ölçüde bu
faktörlere bağlı olan mallarda uzmanlaşırlar. Öte yandan
niteliksiz emeğe bol olarak sahip bulunan ülkeler ise yoğun
biçime niteliksiz emeği içeren malların üretiminde üstünlüğe
sahip bulunmaktadırlar.
2. Teknoloji Açığı Teoremi
Teknoloji açığı hipotezi 1961’de Posner tarafından ortaya
atılmıştır. Buna göre sanayileşmiş arasındaki ticaretin büyük bir bölümü
yeni mal ve üretim süreçlerine dayalıdır. Bunlar çoğunluğu ileri
sanayileşmiş ülkelerde kurulu bulunan yenilikçi firmalar tarafından
geliştirilirler. Yenilikler, patent ve fikri mülkiyet hakları yasaları ile
korunur. Başka bir deyişle bir yeniliği ilk kez bulan firma onun
monopolcüsü olur. Başkalarının o buluşu izinsiz kullanılması değinilen
bu yasalarla önlenir.
Teknoloji açığı hipotezine göre yeni bir mal veya üretim süreci
bulan sanayileşmiş ülkeler bu malların ilk ihracatçıları olurlar. Ancak
zamanla teknoloji taklit yoluyla ya da serbest bir mal durumuna gelerek
öteki ülkelerin eline geçtikten sonra o ülkeler emeğin ucuzluğu veya
doğal kaynak üstünlükleri nedeniyle söz konusu malı ilk icat edenden
daha ucuza üretirler. Böylece adı geçen mal daha da az gelişmiş
durumdaki bu ülkeler tarafından ihraç olunmaya başlanır. Malı ilk icat
edenler bu ülkelerle rekabet edemedikleri için onu şimdi dışarıdan ithal
ederler.
3. Ürün Dönemleri Teoremi
Ürün dönemleri hipotezi teknoloji açığı hipotezinin
genelleştirilmiş ve geliştirilmiş bir şeklidir. 1966’da Raymond Vernon
tarafından ortaya atılmıştır.
Ürün dönemleri hipotezine göre yeni malın üretimi önce ufak
çapta yapılır. Üretim sürdürüldükçe üretime ilişkin sorunlar çözümlenir
ve ürün geliştirilir. İlk aşamadaki ufak ölçekli üretim ihracata değil iç
piyasa talebini karşılamaya yöneliktir. Ayrıca başlangıçta üretimin
tüketiciye yakın yerde gerçekleştirilmesi gerekir. Çünkü malın
geliştirilmesinde destek sağlayan onlardır. Burada yalnız yurtiçi
firmalar yeni teknolojiye sahip olduklarından üretim yeniliği bulan
firmanın ülkesinde yapılır.
İkinci aşamada ürün tam olarak olgunlaşmıştır. Bu aşamada
üretim hızlandırılır, satışlar önce iç piyasaya yöneliktir, sonra ihracata
başlanır. Böylece malın iç tüketimi ve üretimi artar, fakat dışarıda
gelişen bir talep de bulunduğu için üretimdeki artış hızı çok daha
yüksektir. Üretici firma halen yeni teknolojiyi tek başına elinde
tutmaktadır.
3. Ürün Dönemleri Teoremi
Üçüncü aşamada üretim yönetimi deneme yanılma veya
deneyleme konusu olmaktan çıkar, üretim teknolojisi
standartlaşır. Yenilikçi firma içte ve dışta teknoloji lisansı vermeyi
karlı bulmaya başlar. Üretim işçi ücretlerinin düşük olduğu
ülkelere kaydırılır. Çünkü icatçı ülkede yüksek derecede kalifiye
işgücü dolayısıyla üretim maliyetleri göreceli olarak yüksektir.
Malın lisansını alan düşük maliyetli yeni üreticilerin ihracat
piyasalarını ele geçirmeleri ile yenilikçi ülkenin ihracat hızı kesilir
(4. Aşama).
Yenilikçi ülkenin iç piyasası yerli üretim yerine ithalatla
karşılanmaya başlanınca beşinci aşamaya geçilmiş olunur. Artık
teknoloji dünya ülkelerine tümüyle yayılmış, lisanslar sona
ermiştir (teknoloji serbest mal olmuştur).
Yenilikçi ülke kendi iç piyasasında tamamen devre dışı
bırakılınca ürün dönemleri tamamlanmış olur.
Grafik 3.5. Ürün Dönemi Aşamaları
Miktar
Aşama I
Aşama III Aşama IV
Aşama II
Aşama V
Tüketim
İthalat
İhracat
Üretim
İhracat
Üretim
Tüketim
İthalat
0
A
B
C
D
Zaman
Taklitçi ülke
Yenilikçi ülke
4. Tercihlerde Benzerlik Teoremi
Linder’in (1961) geliştirdiği tercihlerde benzerlik
hipotezi homojen olmayan sanayi ürünleri ticaretini konu alır.
Bu
görüşe
göre
malların
ticareti
üretim
maliyetlerinden çok ülkeler arasındaki zevk ve tercihlerin
benzerliğine talep koşullarına bağlıdır. Zevk ve tercihleri
belirleyen temel etken de göreceli gelir düzeyleridir.
Linder’e göre bir ülkede firmalar halkın çoğunluğu
tarafından talep edilen ve piyasası geniş olan malları
üretirler. Üretim yapıldıkça bu malların üretiminde deneyim
ve etkinlik kazanılır, daha sonra bu mallar zevk ve tercihleri
(gelir düzeyleri) yönünden benzer olan ülkelere tercih edilir.
Diğer yandan zevkleri farklı olan düşük veya yüksek gelirli
azınlıkların talebi ise tercihleri kendilerine benzeyen
ülkelerden yapılan ithalat ile karşılanır.
5. Ölçek Ekonomileri Teoremi
Bazı mallarda ortalama üretim maliyetleri üretim
ölçeğine yada üretim hacmine bağlıdır. Eğer üretim ölçeği
büyürken, ortalama maliyetler düşüyorsa üretimde ölçeğe
göre azalan maliyetler veya artan getiri koşulları geçerlidir.
Uluslararası ticarette ölçek ekonomileri önemli bir
etkendir. Çünkü bazı endüstrilerde küçük ölçekli firmaların
büyük ölçekli firmalarla rekabetini güçleştirir. Bunun sonucu
olarak da ölçek ekonomisi özelliğine sahip mallar, çok
sayıdaki ufak üretici firma yerine az sayıdaki büyük firmalar
tarafından üretilirler. Ölçek ekonomilerinin büyük firmalara
böyle bir üstünlük sağlayıp sağlamadığı bunların içsel yada
dışsal nitelikte oluşuna bağlıdır.
5. Ölçek Ekonomileri Teoremi
Ölçek ekonomileri uluslararası ticaret yönünden bazı
sonuçlar doğurur. Önce ülkelerin bu tür endüstrilerde
uzmanlaşmaları için daha güçlü bir teşvik sağlar. Ülke, iç
piyasada tüketicilerin satın alacakları çok sayıdaki maldan az
miktarlarda üretmek yerine, ölçek ekonomisine sahip birkaç
endüstri üzerinde uzmanlaşmaya gider ve ihtiyacı olan diğer
malları dışarıdan ithal eder. Böylece ölçek ekonomileri
maliyetleri düşürerek, üretim ve zevkler yönünden birbirine
benzer ülkeler arasında bile karlı ticaret yapma olanağı
sağlar.
Ölçek ekonomileri uluslararası ticarette tüketiciye
belli bir malın değişik türlerinin sunulmasına yol açarak
refahın artırılmasına katkıda bulunur.
6. Monopolcü Rekabet Teoremi
Faktör donatımı teorisinde ya da standart uluslararası
ticaret teorilerinde ticarete giren malların homojen oldukları
kabul edilmiştir ve bu durum mal ve faktör piyasalarında
tam rekabet varsayımının bir sonucudur. Ancak gerçek
hayatta özellikle sanayi mallarının büyük çoğunluğu homojen
değildir.
Günümüzde ağırlık taşıyan aynı endüstriye ait
farklılaştırılmış malların alınıp satılmasıdır. Buna endüstri-içi
ticaret denir.
Endüstri-içi ticaret bir ülkenin aynı genel endüstri
kapsamındaki farklılaştırılmış malları hem ihraç hem de ithal
etmesi açısından iki-yönlü ticaret olarak ta bilinir.
6. Monopolcü Rekabet Teoremi
Monopolcü rekabet teoremi sanayi malları üzerindeki
iki yönlü ticaret olayını ölçek ekonomileri ile açıklar.
Bu teoriye göre ülkeler arasındaki faktör donatımları
ne derece farklı ise karşılaştırmalı üstünlüklere bağlı
endüstriler arası ticarette o derece büyük olur. Yani faktör
donatımı teorisi ya da karşılaştırmalı üstünlük teorisi
sanayileşmiş ülkelerle az gelişmiş ülkeler arasındaki ticareti
açıklamakta daha başarılı olur.
Monopolcü rekabet hipotezi ise aynı faktör
donatımına sahip sanayileşmiş ülkelerin kendi aralarında
gerçekleştirdikleri
iki-yönlü
ticareti
açıklamada
kullanılabilecek bir teoridir.
7. Endüstri-içi Ticaret ve Ölçülmesi
Endüstri-içi ticareti (T) ölçmede yaygın olarak Grubel-Lloyd indeksi
kullanılır.
T=1-(│X-M│) / (X+M)
→ bireysel endüstriler için
İndeks 0 ile 1 arasında değişir. Eğer ülke malı ithal ya da ihraç
ediyorsa indeks 0’dır. Eğer aynı malın ithal ve ihracı birbirine eşitse indeks 1
olur. Bu durumda endüstri-içi ticaret maksimumdur.
T=1-∑ (│X-M│) /(X+M)
→ ülkeler için
Endüstri-içi ticaret genellikle ölçek ekonomileri ve mal
farklılaştırmasına bağlıdır. Ancak bir kısım endüstri-içi ticaret mal
farklılaştırması ile ilgili olmayıp homojen mallar üzerinde yapılmaktadır.
Homojen mallarda endüstri-içi ticaret, özellikle uzun bir coğrafi
sınıra sahip ülkeler arasında görülür. Örneğin doğu-batı yönünde uzun bir
sınıra sahip olan ABD ile Kanada birbirlerinden hem kereste ihraç etmekte
hem de ithal etmektedirler.
VIII. YENİ DIŞ TİCARET TEORİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Faktör donatımı teorisi ham maddeler, tarım ürünleri
ve emek yoğun sanayi malları üzerindeki ticareti, ölçek
ekonomileri ve farklılaştırılmış mallara dayalı yeni teoremler ise
yoğun sermaye ve teknoloji içeren sanayi malları üzerindeki
endüstri içi ticareti açıklama yönünden daha uygundurlar.
IX. TAŞIMA GİDERLERİ VE DIŞ TİCARET TEORİSİ
Taşıma giderleri önce, ticari malların ihracatçı ya da
ithalatçı ülkelerdeki fiyatlarını değiştirerek uluslararası
ticaret hacmini dolaysız olarak etkiler. Sonra üretimin ve
endüstrilerin kuruluş yerini belirleyerek dolaylı yönden
etkide bulunur.
Taşıma giderleri malları bir yöreden başka bir yöreye
ulaştırmak için yapılması gereken masrafların tümünü
kapsar. Bunlar arasında navlun, yükleme-boşaltma giderleri
ve benzerleri yer alır.
Taşıma giderlerinin analize katılması durumunda dış
ticaretin yapılabilmesi ticaret öncesi iki ülke arasındaki fiyat
farkının malı bir ülkeden diğerine ulaştırmak için gerekli
olan masraf tutarından büyük olması koşuluna bağlıdır. Buna
uyanlar ticarete konu olan yani ticari mallar uymayanlar da
ticaret dışı mallardır.
IX. TAŞIMA GİDERLERİ VE DIŞ TİCARET TEORİSİ
Genel olarak ticaret dışı malların fiyatı yurtiçi arz ve
talebe, ticari olanlarınki ise dünya piyasalarının arz ve talep
koşullarına bağlıdır.
Taşıma giderlerinin bulunmaması durumunda aynı
mal için bütün dünya ülkelerinde tek fiyat geçerlidir. Ancak
taşıma giderleri hesaba katıldığında ithalatçı ülke ile
ihracatçı ülke arasındaki fiyatlar birbirinden farklı olur.
Taşıma giderleri uluslararası ticaret fiyatlarını
etkileyen bir faktör olarak bazı endüstrilerin kuruluş
yerlerinin seçiminde de belirleyici rol oynayabilirler. Bu
açıdan endüstriler kaynağa yönelimli, piyasaya yönelimli ve
serbest endüstriler diye üçe ayrılırlar.
IX. TAŞIMA GİDERLERİ VE DIŞ TİCARET TEORİSİ
- Kaynağa yönelimli endüstriler genellikle üretim
sürecinde hacmi küçülen veya ağırlık kaybedenlerdir. Bu
endüstrilere şeker sanayi, demir-çelik sanayi örnek
gösterilebilir. Tüketicinin doğrudan kendisine sağlanan
hizmetler de kaynağa yönelimlidir. (turizm, otel yemek
hizmetleri v.s.)
- Üretim sürecinde ağırlığı veya hacmi artan malların
üretildiği endüstriler piyasaya yönelimlidir (otomobil).
- Üretimin kaynakların olduğu yere veya piyasaya
yapılmasıyla taşıma giderlerinden önemli bir tasarruf
sağlanmıyorsa endüstri iki uçtan birinde kurulabilir. (petrol
ürünleri konfeksiyon sanayi v.b.)
IX. TAŞIMA GİDERLERİ VE DIŞ TİCARET TEORİSİ
Taşıma giderlerinin yol açtığı uluslararası ticaret
örneklerinden birisi de sınır ticaretidir. Sınırın iki tarafındaki
halkın birbirleriyle yaptıkları yoğun ticaretin nedeni,
malların iç bölgelerden getirilmesine oranla taşıma
giderlerinin göreceli düşüklüğüdür.
Download