08.09.2008 BASINA VE KAMUOYUNA Yargısı Bağımsız Olmayan Bir Ülkede Adaletten Söz Edilemez … Bugün 2008-2009 Adli yılı açılıyor… Yargının siyasallaştığı, askeri vesayet altında olduğu tartışmaları arasında, “Adalet Duygusunun” ve “Adalete Olan İnancın” giderek zayıfladığı bir dönemden geçmekteyiz. Susurluk ve Şemdinli davaları ile kimi parti kapatma davalarının sonuçları ve verilen kararlar insan aklına zarar verecek boyutlara ulaşmış, kimi zaman ortaya dökülüveren ÇeteMafya-Yargı ilişkisi, siyasi kararlarla Hakim ve Savcıların görevlerinden alınmaları; Yargının “Yürütmenin” etkisi altında olduğunu gösteren gelişmelerin başında gelmektedir. Bu tür olumsuzlukların Türkiye tarihinde örnekleri oldukça çoktur. “Kutsal Devlet İstekleri” yargının üstündedir kimi zaman. Şemdinli davasında, “Yargıç Güvencesinin” olmadığına tanık olduk. Cumhurbaşkanlığı Seçimleri, Türbanla ilgili Anayasa değişikliği, Parti Kapatma Davalarında ise Yargının Siyasallaştığı tartışmaları yükseldi. Anayasa Mahkemesi Başkanının mevcut Hükümete siyaseten yakınlığı, ya da uzaklığının, kimi kararlarda belirleyici olduğu sıkça dile getirilir oldu. Bu nedenlerle; kimi Anayasa Mahkemesi ya da Yargıtay kararları kamuoyunda tartışılır hale geldi. Önümüzdeki dönemde; Ergenekon Soruşturması ve DTP Kapatma Davası; Yargının Bağımsızlığı, Hukukun Üstünlüğü ve Türkiye Demokrasisi açısından önemli birer sınav niteliğinde olacaktır. Ergenekon Soruşturması, Susurluk, Şemdinli, Gladyo ve Çete ilişkileriyle ilgili davalarda, sorumlular açığa çıkarılır, 1000 operasyon konusu aydınlatılacak bir biçimde Yargı İşlevi yerine getirilecek olursa; Türkiye’nin Demokratikleşmesine de büyük katkı sunulacaktır. Açık yüreklilikle belirtmek gerekir ki; “Yargısı Bağımsız olmayan bir ülkede Adaletten ve Gerçek bir Hukuk Devletinden söz edilemez ”. Yargı Bağımsızlığı ve Hukukun Üstünlüğü, ancak ve ancak tüm kurum ve kurallarıyla işleyen demokratik, bağımsız bir ülkede, eşitlikçi, özgürlükçü ve halkçı bir ekonomik programla mümkün olabilir. Demokratik açılım iddiaları ve Sivil Anayasa tartışmaları arasında ikinci kez Hükümet olan AKP, Türbanla sınırlı bir Anayasa Değişikliği ile kendine demokratlığını ortaya koymuştur. Ekonomide soygun ve vurgunun; toplumsal yaşamda yoksulluğun, işsizliğin, eşitsizliğin ve savaş politikalarının hakim olduğu bir sistemde “Bağımsız, Demokratik, Adil bir Yargı”dan bahsedilemez. Türkiye demokrasisinin iki temel sorunu olan, Kürt Sorununun eşit haklar, barış ve kardeşlik temelinde demokratik çözümüne ve Din ve Vicdan Özgürlüğü ile gerçek Laisizmin tesisine; İfade ve Örgütlenme hakkı başta olmak üzere, Temel İnsan Hak ve Özgürlükleri ile Emeğin Haklarının Savunulmasına dayanak olacak “Demokratik Anayasa” çalışmaları daha fazla ertelenmemelidir. Yeni Anayasa; Türkiye’deki tüm yurttaşların, kamu emekçisiyle, işçisiyle, işsiziyle, köylüsü ve emeklisiyle, tüm örgütlü toplum kesimlerinin, başından itibaren hazırlıklarına ve tartışmalarına doğrudan katıldığı bir Anayasa olmalıdır. Ülkemizde yaşanan ekonomik sorunlar, her alanı olduğu gibi Yargıyı da etkilemekte, giderek artan iş yükü ve personel yetersizliği nedeniyle, uzayan yargılama süreci yargıyı giderek işlevsizleştirmektedir. Yargıya ve Yargı Emekçilerine bütçeden ayrılan pay; Yargının ve Yargı Emekçilerinin kamusal işlevine uygun düşmemektedir. Adil ve Etkin Bir Yargı Sistemi; ancak ve ancak, Hukukun Üstün Kılınması ve Yargı Emekçilerinin sorunlarının çözülmesiyle mümkün olacaktır. Her Adli Yıl açılışında olduğu gibi bugün de, Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’a, Adalet Bakanı’ndan Yargıtay Başkanı’na kadar tüm resmi otoritelerce Adli Yılın Açılışı ile ilgili açıklamalar yapılacak. Yargı’da yaşanan sorunlar ve bunlara ilişkin muhtelif çözüm önerileri sıralanacak. Belki de, yakın geçmişte olduğu gibi: bir taraftan Hukukun Üstünlüğü ve Yargının Bağımsızlığına vurgu yapılırken, diğer taraftan “Hakim ve Savcıların Vicdanı ile Cüzdanı Arasında Sıkıştığına” dair yakınmalar dile getirilecek. Bugün Adli Yılın Açılışı ile ilgili Resmi Törenler düzenlenip, Resepsiyonlar verilir, seçkin konuklar, seçkin mekanlarda ağırlanırken; Yargı Emekçileri, Yargı İşkolunun Gerçek Emektarları yine “Görmezden Gelinecek”, mutlu ve müreffeh Türkiye’nin tüm sorunlardan azade insanlarına pembe tablolar çizilecek. Ancak görülen o dur ki; resmi otoriteler, siyasetçiler ve bürokratlar tarafından yapılacak olan hiçbir açıklamada; Açlık Sınırının altında ücret alan; Yargı İşkolunun gerçek yükünü çeken, en sağlıksız koşullarda, tüm olumsuzluklara ve tüm olanaksızlıklara, Adliyelerde yığılmış dağlar gibi dava dosyalarına rağmen hizmet üretmeye çalışan ve eksik istihdam nedeniyle gece gündüz çalışarak ülkemiz insanlarına Hukuk ve Adalet dağıtmaya uğraşan Yargı Emekçilerinin sorun ve talepleri, bu Adli Yıl açılışında da gündeme getirilmeyecek, onlar yine görmezden gelinecek. Halbuki; Anayasal bir görev olan Yargı İşlevinin sağlıklı ve nitelikli bir biçimde sürdürülebilmesi, çalışma barışında sürekliliğin sağlanabilmesi için: Hakim ve Savcılar ile aynı işkolunda kamu hizmeti üreten Yargı Emekçilerinin de kendi görev, sorumluluk ve işyoğunluklarına eşdeğer bir biçimde, merkez - taşra ayrımı yapılmaksızın “İnsanca Yaşam Ücreti” elde etme hakları vardır. Yargı Emekçilerinin de insanca yaşama ve mutlu olma hakları vardır. Bir bütün olarak tüm insanlar gibi, Yargı Emekçilerinin de ücretsiz sağlık ve eğitim hakkından yararlanma, sosyal devlet ilkesine uygun bir biçimde gelecek kaygısı taşımaksızın yaşama, ailelerine ve çocuklarına onurlu bir yaşam sürdürme olanağı sağlama hakları vardır. Bugün buradan ve Türkiye’deki tüm mücadele alanlarından Hakim ve Savcılarla diğer Yargı Emekçilerini farklı değerlendirenlere sesleniyoruz: Yargı İşkolu bir bütündür! Yargıda Adalet İstiyoruz! Herkes bilmelidir ki; Yargı Emekçilerinin Tüm Yargı Sen’le başlayan onurlu mücadelesi Büro Emekçileri Sendikasında yükselerek devam ediyor. Büro Emekçileri Sendikasının; tüm emekçiler adına ifade ettiği ve mücadelesini verdiği “Eşit İşe Eşit Ücret Mücadelesi” Yargı Emekçileri için de kararlılıkla sürüyor! Başbakan tarafından büyük bir övünçle ifade edilen “Eşit İşe Eşit Ücret” konulu 5793 sayılı yasanın hiçte söylendiği gibi olmadığı, Hükümet tarafından düzenlenen 5793 sayılı yasanın aslında Kamu Emekçileri arasında Ücret Eşitliği yaratmadığı, aksine varolan eşitsizliği daha da artırdığı ortaya çıkmıştır. Hükümet tarafından yapılan açıklamalarda Adalet Bakanlığı personelinin 5793 sayılı yasadan yararlandırıldığı ve Yargı Emekçilerinin ücretlerinde önemli oranda artış sağlandığı öne sürülmekte ise de; Adalet Bakanlığı personelinin önemli bir kısmının bu iyileştirmeden yararlanamadığı bilinmektedir. Yandaş Sendikalar tarafından Toplu Görüşme Masasında varılan mutabakatın da Kamu Emekçilerinin taleplerini karşılamaktan uzak olduğu, herkes tarafından bilinen açık bir gerçektir. Hükümet ve Adalet Bakanlığı; Yargı Hizmetlerinin yürütülmesi konusunu bir bütün olarak ele almalı, Yargı Emekçilerinin ekonomik, sosyal ve özlük sorunlarının çözümü için Yargı Emekçileri lehine yeni ve adil bir düzenleme yapmalıdır. Biz Büro Emekçileri Sendikası olarak; Her adli yıl açılışında tüm yargı emekçilerine “bir maaş tutarında ikramiye” verilmesini, 3717 sayılı yasanın “hakkaniyet” ve “adalet” ilkelerine uygun olarak “yeniden ve acilen düzenlenmesini”, Yargı Emekçilerinin ekonomik, demokratik ve özlük haklarının; “adalet” ve “eşitlik” ilkeleri çerçevesinde, yeniden ve bütünlüklü bir yasal düzenlemeyle çözüme kavuşturulmasını, Maaş ve ücretler konusunda 657 sayılı yasaya tabi kılınan Hakim ve Savcılar dışındaki Yargı Emekçilerinin, Disiplin Soruşturması ve Adli Kovuşturmalar söz konusu olduğunda 2802 sayılı yasaya tabi kılınması uygulamasından vazgeçilmesini, Adli ve İdari Yargı Adalet Komisyonlarının Komisyonlarda Sendikamızın temsil edilmesini, Eksik İstihdam sorununun yeni ve Kadrolu Personel alımı yoluyla çözülmesini, Atama ve Görevde Yükselmelerde keyfiyetten uzak davranılmasını, Yardımcı Hizmetler Sınıfına dahil olan Hizmetli, Bekçi, Dağıtıcı, Mübaşir vb. kadrolarda görev yapmakta olan Yargı Emekçilerinin Genel İdare Hizmetleri sınıfına geçişlerinin sağlanmasını, 4/B ve 4/C statüsünde görev yapan Yargı Emekçilerinin Kadroya alınmasını ve İnsanca Yaşayabilecekleri iş ortamının sağlanmasını, İşyoğunluğu nedeniyle; Yargı Emekçilerine uygulanan Senelik İzin gaspından vazgeçilmesini, Suçüstü Nöbetleri, Fazla Mesai gibi çalışmaları karşılığında Yargı Emekçilerine günün koşullarına uygun bir ücretin ödenmesini, Servis, Kreş, Ulaşım, Yiyecek ve Giyecek yardımları ile Lojman sorunlarının çözülmesini, Banka Promosyon gelirlerinin tamamının tüm Yargı Emekçilerine “eşit” olarak dağıtılmasını, Yargının ve Yargı Emekçilerinin sorunlarının sadece ve sadece yılın bir gününde çözülebilecek sorunlar olmadığının Hükümet ve Adalet Bakanlığınca kabul edilmesini, Yargı Emekçileri lehine yapılmasını talep ettiğimiz; yıllardır Hükümetlere, Adalet Bakanlığına ve Adalet Bakanlığı Kurum İdari Kuruluna ilettiğimiz sorunların çözümü konusunda artık adım atılmasını ve Adalet Bakanlığı’nda yetkili olan sendikamızın taraf olarak kabul edilerek, Sendikamızla Adalet Bakanlığının Toplu Sözleşme Masasına oturmasını talep ediyoruz. demokratikleştirilmesini, bu İnsanca Yaşam, Mücadeleyle mümkündür. Bizler; Sendikamızla Adalet Bakanlığı arasında Ekim ayında yapılacak olan Kurum İdari Kurulu Toplantıları sürecinde de Mücadeleci tavrımızın yükselerek süreceğinin bilinmesini istiyor; Tüm Yargı Emekçilerini, Yargı alanında Yetkili ve bu alanda Mücadelenin tek adresi olan BES çatısı altında birleşmeye davet ediyoruz. MERKEZ YÖNETİM KURULU