ANKARA ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM YÖNETİMİ TEFTİŞİ PLANLAMASI VE EKONOMİSİ ANABİLİM DALI (EĞİTİM YÖNETİMİ VE PLANLAMASI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI) DÜNYADA KADIN KONFERASLARI VE YANSIMALARI EĞİTİMDE REFORM Yrd. Doç. Dr. Hasan Hüseyin AKSOY Filiz Şahin ANKARA OCAK, 2003 İÇİNDEKİLER Sayfa İçindekiler................................................................................................... i Giriş ............................................................................................................ iv Dünya Kadınlarının Eşit Haklar ve Olanaklar Elde Etme Mücadelesinin Tarihsel Oluşumu ....................................................................................... 6 Birleşmiş Milletler Birinci Kadın Konferansı......................................... 6 Birleşmiş Milletler İkinci Kadın Konferansı Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi ve İhtiyari Protokol ..................................... 6 Birleşmiş Milletler Üçüncü Kadın Konferansı......................................... 9 Birleşmiş Milletler Dördüncü Kadın Konferansı..................................... 10 Pekin Deklarasyonu ....................................................................... 11 Pekin Eylem Platformu ................................................................... 15 Pekin+5 Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Özel Oturumu....................... 26 Siyasi Deklarasyon ........................................................................ 26 Sonuç Belgesi ................................................................................ 27 Sonuç Belgesinin İkinci Bölümü (12 Kritik Soru Alanı) .................. 27 Kadın ve Eğitim ................................................................... 27 Kadın ve Yoksulluk ............................................................... 28 Kadın ve Sağlık ................................................................... 29 Kadın ve Şiddet ................................................................... 29 Kadın ve Silahlı Çatışmalar ................................................ 30 2 Kadın ve Ekonomi ............................................................... 30 Karar alma mekanizmalarında kadın ................................... 31 Ulusal mekanizmalar ............................................................ 31 Kadının insan hakları ........................................................... 31 Kadın ve medya ................................................................... 32 Kadın ve çevre ..................................................................... 33 Kız çocukları ........................................................................ 33 Sonuç Belgesinin Üçüncü Bölümü ............................................... 34 Sonuç Belgesinin Dördüncü Bölümü ........................................... 35 Sonuç Belgesinde Pekin Eylem Platformunun İlerisinde Bulunan Düzenlemeler ............................................................................... 37 Şiddet .................................................................................. 37 Siyasi katılım ve güçlenme ................................................. 37 Sağlık .................................................................................. 37 Küreselleşme ...................................................................... 38 Ekonomi .............................................................................. 38 İnsan hakları ........................................................................ 38 Pekin+5 Oturum Hazırlık Çalışmaları ve Özel Oturuma Türkiye’nin Katılımı ....................................................................... 38 Türkiye Tarafından Teklif Edilip Kabul Edilerek Sonuç Belgesinde Yer Alan Öneriler .......................................................................... 40 Pekin Eylem Platformu’nun Dünyadaki Yansımaları ................................ 42 Pekin Eylem Platformu’nun Türkiye’deki Yansımaları ................................ 51 Pekin Eylem Platformu Gereğince Türkiyede Yapılan Düzenlemeler Anayasa ................................................................................................ 61 Medeni Kanun ....................................................................................... 62 3 Kimlik Belgelerindeki Değişiklik ............................................................. 64 Ailenin Korunması Hakkında Kanun ..................................................... 64 Ceza Kanunu ......................................................................................... 65 Vergi Kanunları ...................................................................................... 66 İş ve Sosyal Güvenlik Kanunları ............................................................ 66 Sonuç ....................................................................................................... 67 Kaynakça ................................................................................................... 68 4 GİRİŞ Dünya, tüm canlıların yaşanası bir ortamı kullanımları için vardır. İnsanlar, hayvanlar ve bitkiler bu ortamı, kendi yaşam özelliklerinin gerektirdiği biçimde kullanım hakkına sahiptir. Canlılar içinde insanlar olarak, evrensel değerlerimizin önemsendiği, korunduğu ve geliştirildiği kavramları ele alındığında insan olarak haklarımızın olduğu ve bu haklarımızın zaman zaman sekteye uğrayabildiği gerçeği ile karşılaşıyoruz. Bu sebeple tarih boyunca bu tür hakların bazı etkinliklerle uygulanabilir hale gelmesi için çalışıldığını görüyoruz. İnsan hakları konusunda. kilometretaşı sayılabilecek etkinliklerin listesi Ek-1’de verilmiştir. Dünyanın varoluşu ile birlikte kadın ve erkeğin yaşamsal aktiviteleri de başlamıştır. Ancak; kadının hep mağdur olduğu, doğal haklarını kullanamadığı gerçeği ile hep yüzyüze kalmaktayız. Tüm bu sebeplerle; yaşadığımız yüzyıl, tüm dünyada kadınların yasal, siyasal, ekonomik ve kültürel hak ve özgürlüklerini elde etme ve kullanma çabasında oldukları bir dönemdir. Kadınların, insan haklarının da gerektirdiği çerçeve içinde, kültür, din, gelenek ve göreneklerden kaynaklanan farklılıklar sebebi ile bazı haklarından yararlanmaları konusunda engeller oluşmaktadır. Dünyada ve ülkemizde bu engellerin ortadan kaldırılabilmesi adına başta eğitim ve sağlık olmak üzere reform niteliğini taşıyan organizasyonlar geliştirilmektedir. Bu organizasyonlar; başlangıçtaki yapılış amaçları gereğince, sonuçlarının uygulanması safhasında uluslararası düzeyde ve ülkemizde birçok gelişme ve değişme ortamlarının yaratılmasına neden olmaktadır. Demokratik, laik bir hukuk düzeninde yaşıyor olmanın verdiği güven duygusu ile kadınların insanlar arasındaki hakların eşitliği mücadelesinde daha bilinçli bireyler olarak hareket etmelerini sağlamaktadır. İşte bu mücadele gücü, uluslararası birçok konferans ve sonuç bildirgelerinden ve imza koyan ülkelerin yaptırımları uygulama gereğinden elde edilmektedir. Birleşmiş Milletler, örgüt çatısı altında oluşturulan ve dünyada kadın hakları konusunda birçok olumlu gelişmeye yol açan bu çalışmalar, ülkemizde de özellikle eğitim, sağlık, istihdam ve siyasal yaşama katılım gibi temel göstergelerde istenilen konuma gelinebilmesi konusunda etkili olmaktadır. 5 Bu araştırma ödevinde, asıl olarak Birleşmiş Milletler Dördüncü Dünya Kadın Konferansı (Pekin, 1995) alınmakla birlikte, öncesindeki çalışmalar (Birinci, İkinci, Üçüncü Kadın Konferansları), destek veren çalışma olarak nitelendirebileceğimiz Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW, 1985) ve İhtiyari Protokol sonrasında da Birleşmiş Milletler Genel Kurul 23’üncü Özel Oturumu Pekin+5 (Kadın 2000: 21. Yüzyıl İçin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Kalkınma ve Barış) (New York, 2000) incelenmeye çalışılmış ve sonuçlarının dünyada ve Türkiye’de yansımaları ele alınmıştır. 6 Dünya Kadınlarının Eşit Haklar Ve Olanaklar Elde Etme Mücadelesinin Tarihsel Oluşumu Kadınların statüsünü yükseltmek üzere sürdürülen mücadeleler, Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konsey çatısı altında 1946 yılında oluşturulan Kadının Statüsü Komisyonu’nun öncülüğünde farklı bir önem ve resmiyet kazanmıştır. Kadının Statüsü Komisyonu, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 1948 yılında ülkelerin onayına sunulan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin cinsiyet ayrımı gözetmeksizin kaleme alınmasına da önemli katkıda bulunmuştur. Kadının yaşamda yeri, önemi ve kadın adına oluşturulabilecek yenileşme ve değişme uygulamaları tarihsel sırası dikkate alınarak verilmiştir. Birleşmiş Milletler Birinci Dünya Kadın Konferansı Birleşmiş Milletler tarafından 1975 yılında, Mexico City’de Birinci Dünya Kadın Konferansı düzenlenmiş, bunu takiben Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1975-1985 yılları arasındaki dönem Kadın On Yılı olarak ilan edilmiştir. “Eşitlik, Kalkınma ve Barış” hedeflerine ulaşmayı amaçlayan Kadın On Yılının ana teması “İstihdam, Sağlık ve Eğitim” olarak belirlenmiştir. Meksika Konferansı ve Kadın On Yılı bağlamında yapılan uluslararası ve ulusal çalışmalar sonucunda 127 ülkede eşitlik mekanizmaları kurulmuş Birleşmiş Milletler bünyesinde de Kadının İlerlemesi İçin Araştırma ve Eğitim Enstitüsü (INSTRAW) BM Kadın İçin Kalkınma Fonu (UNIFEM) oluşturulmuştur. Kadın konusunda da yaklaşım değişikliği yine bu çalışmalar sonucunda gerçekleşmiş, kadın artık destek ve yardımın nesnesi değil, kalkınmanın temel ve eşit öznesi olarak algılanmaya başlamıştır. Birleşmiş Milletler İkinci Dünya Kadın Konferansı Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi Ve İhtiyari Protokol On yıllık dönemin ilk yarısındaki gelişmeleri gözden geçirmek için 1980 yılında Kopenhag’da İkinci Dünya Kadın Konferansı düzenlenmiştir. Burada kadınların durumunun iyileştirilmesi için alınacak önlemleri belirleyen “Hareket Planı” kabul edilmiştir. 7 İkinci Dünya Kadın Konferansının ardından 1979 yılında Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (Convention on the Elimination of all Forms of Discrimination against Women - CEDAW) Genel Kurul tarafından kabul edilmiş ve 1980 yılında üye ülkelerin imzasına açılmıştır. CEDAW Sözleşmesi, BM sisteminde Çocuk Hakları Sözleşmesinden sonra en geniş katılımlı sözleşme olma özelliğini taşımaktadır ve aralarında Türkiye’nin de bulunduğu yaklaşık 165 ülke tarafından imzalanmıştır. Birleşmiş Milletler sisteminin özünü “İnsan hakları ve temel özgürlüklere cinsiyet temelli ayrımcılık dahil hiçbir ayrımcılığa yer vermeksizin saygı gösterilmesi, temel haklar ve özgürlüklerin korunup, güçlendirilmesi için uluslararası işbirliğinin sağlanması” prensibi oluşturmaktadır. Birleşmiş Milletler Sözleşme ve Bildirgileri kadının insan haklarının da korunup, geliştirilmesini öngörüyorsa da sözkonusu düzenlemelerin kadının insan haklarının tam olarak hayata geçirilmesine yetmediği görülmektedir. Birleşmiş Milletler bünyesinde, 1946 yılında kurulan Kadının Statüsü Komisyonu’ndan sonra, Birleşmiş Milletler belgelerindeki genel “ayrımcılık yapmama ve ayrımcılığa uğramama ilkelerini” yeniden tanımlama ve geliştirmeyi temel görevlerinden biri olarak belirlemiş ve kadının insan haklarının korunması ve geliştirilmesi doğrultusunda çalışmalar yapmıştır. Kadının Statüsü Komisyonu 1949-1959 yılları arasında Kadınların Siyasi Hakları Sözleşmesi, Evli Kadınların Vatandaşlığı Sözleşmesi konularında çalışmalar yapmıştır. 1962 yılında Evlilikte Rıza ve Asgari Evlilik Yaşı ve Evliliklerin Kayıt Altına Alınması konusundaki sözleşme komisyonun çabaları ile kabul edilmiştir. 1963-1974 yılları arasında Birleşmiş Milletler’ce sürdürülen kadının insan hakları konusundaki çalışmaların yanısıra, Kadının Statüsü Komisyonu çalışmalarını kadınlara karşı her türlü ayrımcılığı önleyecek yasal ve bağlayıcı bir dokümanın hazırlıkları üzerinde yoğunlaşmıştır. 1976 yılında çalışmalar tamamlanmış ve 1979 yılında Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi Genel Kurul tarafından kabul edilmiştir. Sözleşme 1980 yılında imzaya açılmış ve 1981 yılında 20 ülkenin Sözleşmeyi onaylamasından sonra 3 Eylül 1981’de yürürlüğe girmiştir. Kadın erkek eşitliği alanında uluslar arası planda tek yasal bağlayıcı doküman olan bu sözleşmeye Mart 2001 tarihi itibariyle 167 ülke taraf olmuştur. 8 Türkiye 1985 yılında taraf olmuş ve Sözleşme 1986 yılında yürürlüğe girmiştir. Bu sözleşmeyi bir de İhtiyari Protokol izlemiştir. İhtiyari protokoller genelde ya sözleşmelerin nasıl uygulanacağını, ya da sözleşmelerin içeriğini açıklarlar. Bu protokollerin imzalanması ve taraf olunması sözleşmelerde izlenen yol ile aynıdır. CEDAW İhtiyari Protokol’un hazırlanması ilk kez 1991 yılında “Kadınlara Karşı Şiddet” başlıklı toplantıda gündeme gelmiş, Birleşmiş Milletler CEDAW komitesi tarafından 1992 yılında ele alınmış ve 1993 yılında yapılacak Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konferansı’nda ele alınması ve diğer insan hakları sözleşmeleri gibi CEDAW’ın da bir protokolle güçlendirilmesine karar verilmiştir. Protokol 1999 yılında Komite toplantısında kabul edilmiştir. 10 aralık 1999 tarihinde imzaya açılmış ve 23 ülke tarafından imzalanmıştır. 10 Nisan 2001 tarihi itibariyle 66 ülke Protokolü imzalamış, 19 ülke taraf olmuştur. Türkiye, 8 Eylül 2000’de Protokolü imzalamıştır. Protokol, TBMM Genel Kurulu’nda 30 Temmuz 2002 tarihinde onaylanmıştır. Protokol, Birleşmiş Milletler Andlaşması, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmelerinde yer alan “eşitlik” ve “ayrımcılık yapmama” ilkelerine atıfta bulunarak Protokole taraf devletlerin bu hedeflerin gerçekleştirilmesine ilişkin yükümlülüğünü teyit etmektedir. Protokol ayrıca, CEDAW Sözleşmesinin ihlal edildiği iddiasıyla yapılacak başvurulara ilişkin olarak CEDAW komitesini taraf devletler nezninde yetkili kılmaktadır. Bu konuda, birey ya da bireylerden oluşan gruplara başvuru hakkı tanınmaktadır. CEDAW Komitesi Taraf Devletleri, Sözleşme hükümlerinin ihlali konusunda aydınlatıcı bilgi sunmaya, açıklama yapmaya ve aldığı düzeltici önlemleri Komiteye bildirmeye davet edebilir. Ciddi bir ihlal durumunda CEDAW komitesinin ilgili ülkede inceleme yapmayı isteme yetkisi vardır. İhtiyari Protokul’ün yaptırımları bu şekilde özetlenebilir. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ‘nin orjinal metni Ek-2’de, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ‘nin İhtiyari Protokol’unun orjinal metni ise Ek-3’de verilmiştir. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nde Bölüm 1 ve madde 1’de “kadınlara karşı ayrım” deyimi kadınların, medeni durumlarına bakılmaksızın ve kadın ile erkek eşitliğine dayalı olarak politik, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ve diğer sahalardaki insan hakları ve temel özgürlüklerinin 9 tanınmasını, kullanılmasını ve bunlardan yararlanılmasını engelleyen veya ortadan kaldıran veya bunu amaçlayan ve cinsiyete bağlı olarak yapılan herhangi bir ayrım, mahrumiyet veya kısıtlama anlamında kullanılacağı belirtilmektedir. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ‘nin üçüncü bölümünde, kadın erkek eşitliği gereğinden yola çıkılarak, eğitimde kadınların eşit haklara ulaşabilmelerini kolaylaştıcı önlemler düzenlenmiştir. Kırsal ve kentsel alanlarda ki eğitimde eşitlik , Eğitim kurumlarına girişte ve diploma almada eşitlik, Okul öncesi, teknik, mesleki ve yüksek teknik eğitimde eşitlik ele alınmakta ve Kadın erkek aynı ders programlarından, Aynı sınav hakkından, Aynı düzeyde niteliklere sahip eğitim görevlilerine sahip olma hakkından, Okul, bina, araç ve gereçlerin eşit kullanım hakkından söz edilmektedir. Erkek ve kadın arasında oluşan eğitim açığının bir an önce kapatılmasının ve okuldan ayrılma oranlarının azaltılmasına, ayrılması engellenemeyenler için de eğitim programları hazırlanması gereği vurgulanarak burs ve eğitim yardımlarından eşit kullanımın sağlanması yolunda tedbirler alınması üzerinde durulmaktadır. Kadın için özel bilgilendirici süreçlerin oluşturulması kavramı üzerinde durulmaktadır. Kadın ve erkeğin kalıplaşmış rollerinin eğitimi hiçbir şekilde etkilememesi yolunda çalışmalar yapılması vurgulanmaktadır. Eğitim dışındaki alanlar olarak bu sözleşmede kadının ekonomik yapı içindeki yeri, istihdam olanakları, kırsal ve kent ayrımı içindeki yerleri konuları da ele alınmaktadır. Medeni haklar ve evlilik de irdelenen konular arasında yer almaktadır. Bu sözleşmeye imza koyan devletlerin yerine getirmesi gereken yükümlülükler anlatılmaktadır. Yaptırımların nasıl uygulanacağı konusunda bilgi verilmektedir. Birleşmiş Milletler Üçüncü Dünya Kadın Konferansı 15-26 Temmuz 1985 tarihlerinde Nairobi’de Kadın İçin Eşitlik, Kalkınma ve Barış konularında Birleşmiş Milletler Kadın On Yılının Başarılarının Gözden Geçirilmesi ve Değerlendirilmesi konusunda Üçüncü Dünya Konferansı gerçekleştirilmiş ve 157 ülkenin resmen temsil edildiği, pek çok hükümetlerarası 10 organizasyon ve kuruluşun katıldığı Konferansta “Kadının İlerlemesi İçin Nairobi İleriye Yönelik Stratejileri” kabul edilmiştir. Üçüncü Dünya Kadın Konferansı kararları bağlamında alınacak önlemler üç kategoride toplanmıştır; kurucu ve yasal adımlar, sosyal katılımda eşitlik, siyasi katılım ve kara almada eşitlik. 1993 yılında ise Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konferansında benimsenen, kadın haklarının; evrensel insan haklarının ayrılamaz, bölünemez, devredilemez bir parçası olduğunun resmi kabulü Nairobi sonrasındaki dönemin en önemli gelişmelerinden biri olmuştur. Birleşmiş Milletler Dördüncü Dünya Kadın Konferansı Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konsey’in kararıyla 4-15 Eylül 1995 tarihlerinde Pekin’de bir ‘taahhütler konferansı’ olarak planlanan Dördüncü Dünya Kadın Konferansı gerçekleştirilmiştir. 189 ülke temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen Konferansın sonucunda Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu isimli iki belge kabul edilmiştir. Türkiye, her iki belgeyi de hiçbir çekince koymadan kabul etmiştir. Pekin Deklarasyonu, hükümetleri kadının güçlenmesi ve ilerlemesi, kadınerkek eşitliğinin geliştirilmesi ve toplumsal cinsiyet perspektifinin ana politika ve programlara yerleştirilmesi konularında yükümlü kılmakta ve Eylem Platformunun hayata geçirilmesini öngörmektedir. Eylem Platformu ise, kadının güçlendirilmesinin gündemi olarak tanımlanmaktadır. Eylem Platformu kadının özel ve kamusal alana tam ve eşit katılımı önündeki engellerin kadınların ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi karar alma pozisyonlarında ve mekanizmalarında yer almaları yoluyla ortadan kaldırılabileceğini ifade etmektedir. Eylem Platformunun uygulanması ve izlenmesinde temel görev hükümetlere verilmiştir ve Platform uyarınca bu görev Birleşmiş Milletler kuruluşları, bölgesel ve uluslararası kuruluşlar, gönüllü kuruluşlar ile sivil toplumun tüm katılımcılarının işbirliği ile yerine getirileceği kararlaştırılmıştır. Dördüncü Dünya Kadın Konferansında, Türkiye’nin 2000 yılına kadar çözüm bulmayı taahhüt ettiği dört temel sorun alanı; CEDAW Sözleşmesine konulan temel çekincelerin kaldırılması, Zorunlu eğitimin 8 yıla çıkarılması, 2000 yılına kadar kadın okumaz yazmazlığının ortadan kaldırılması, 11 Anne ve çocuk ölüm oranının %50 oranında azaltılması olarak belirlenmiştir. 4-5 Eylül 1995 tarihinde Pekin’ de yapılan konferans ana hatları İle özetlenmiştir. Pekin Deklarasyonu Pekin Deklarasyonu 38 madde olarak 15 Eylül 1995 yılında yayımlanmıştır (2001, KSSGM) . 1.Biz, Dördüncü Dünya Kadın Konferansına katılan Hükümetler, 2.Birleşmiş Milletlerin kuruluşunun 50. yıldönümü olan Eylül 1995 tarihinde Pekin’de toplanarak, 3.Bütün insanlığın yararı için her yerdeki bütün kadınlar adına eşitlik, kalkınma ve barış hedeflerini ileri götürmeye kararlı olarak, 4.Her yerdeki bütün kadınların sesine kulak veren ve kadınların, rollerinin ve koşullarının farklılığını dikkate alan, dünya gençliğinde varolan umuttan güç alan ve bu yolu açan kadınları saygıyla anarak, 5.Son on yılda kadınların statüsünde bazı önemli konularda ilerleme kaydedildiğini ama gelişmenin eşit olmadığını, kadınla erkek arasındaki eşitsizliğin devam ettiğini ve bütün insanların iyiliği için ciddi sonuçlar doğurabilecek başlıca engellerin varlığını sürdürdüğünü kabul ederek, 6.Dünyadaki insanların çoğunluğunun özellikle de kadın ve çocukların hayatını etkileyen, kökeni hem ulusal hem de uluslararası alanlarda bulunan, artan yoksulluğun bu durumu şiddetlendirdiğini de kabul ederek, 7.Kendimizi koşulsuz olarak bu sınırlama ve engelleri kaldırmaya ve böylece bütün dünyadaki kadınların ilerlemesini ve güçlendirilmesini artırmaya adadık ve bunun, şimdi ve bizi gelecek yüzyıla taşıması için, kararlılık, ümit, işbirliği ve dayanışma ruhuyla acil eylem gerektirdiğini kabul ederek, Aşağıdaki taahhütlerimizi yineliyoruz : 8.Kadın ve erkeklerin eşit haklarına ve doğuştan değerli olduklarına ve Birleşmiş Milletler Kuruluş Yasası’nda kabul edilen diğer karar ve ilkelere, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne ve diğer uluslararası İnsan Hakları Belgeleri’ne, özellikle Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ne ve Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne, Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması Deklarasyonu ve Kalkınma Hakkı Bildirgesi’ne bağlılığımızı; 12 9.Bütün insan haklarının ve temel özgürlüklerin vazgeçilemez, ayrılamaz ve bölünemez bir parçası olarak kadınların ve kız çocuklarının insan haklarının tam uygulanmasını güvence altına almayı; 10.Eşitlik, kalkınma ve barışa ulaşmak amacıyla düzenlenen daha önceki Birleşmiş Milletler konferans ve zirvelerinde –1985’de Nairobi’de kadın konusunda, 1990’da New York’ta çocuklar konusunda, 1992’de Rio de Janeiro’da çevre ve kalkınma konusunda, 1993’de Viyana’da insan hakları konusunda, 1994’te Kahire’de nüfus ve kalkınma konusunda ve 1995’te Kopenhag’da sosyal kalkınma konusunda– elde edilen görüş birliği ve ilerlemeyi temel almayı; 11.Kadının İlerlemesi için Nairobi İleriye Yönelik Stratejilerinin tam ve etkili bir şekilde uygulanmasını başarmayı; 12.Düşünce, vicdan, din ve inanç özgürlüğü dahil kadınların güçlendirilmesi ve ilerlemesini ve böylece bireysel olarak ya da toplumda diğerleriyle birlikte kadın ve erkeklerin manevi, ahlaki, ruhsal ve zihinsel ihtiyaçlarına katkıda bulunmayı ve bu yolla onlara toplumdaki tüm potansiyellerinin farkına varmaları ve kendi hayatlarını, kendi arzularına göre biçimlendirmeleri fırsatını garanti etmeyi taahhüt ediyoruz. İnanıyoruz ki : 13.Kadınların güçlendirilmesi ve karar vermeyle yetkiye ulaşma sürecine katılmaları dahil, eşitlik anlayışıyla toplumun bütün alanlarına tam katılmaları eşitlik, kalkınma ve barışın sağlanması için temel koşuldur; 14.Kadın hakları, insan haklarıdır; 15.Eşit haklar, fırsatlar ve kaynaklara eşit ulaşım, aile sorumluluklarının kadın ve erkek tarafından eşit paylaşılması ve aralarında uyumlu bir ortaklık bulunması, kendilerinin ve ailelerinin iyiliği kadar demokrasinin sağlamlaşması için de çok önemlidir. 16.Sürekli ekonomik büyüme, sosyal kalkınma, çevresel koruma ve sosyal adalete dayalı olarak yoksulluğun yok edilmesi, kadınların ekonomik ve sosyal kalkınmaya dahil edilmesini, eşit fırsatları, insan merkezli sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştiricileri ve yararlanıcıları olarak kadınların ve erkeklerin tam ve eşit katılımını gerektirmektedir; 17.Kadınların, sağlıklarının bütün yönlerini, özellikle doğurganlıklarını kontrol etme haklarının açıkça tanınması ve onaylanması kadınların güçlendirilmesinin temelidir; 13 18.Yerel, ulusal, bölgesel ve küresel barış, ulaşılabilir bir durumdur, ve liderlikte, anlaşmazlıkların çözümünde ve bütün düzeylerde uzun ömürlü barışın yaygınlaşmasında temel güç olan kadınların ilerleyişiyle ayrılmaz bir biçimde bağlantılıdır; 19.Kadınların güçlenmesini ve ilerlemesini her düzeyde sağlayacak kalkınma politika ve programlarının dahil olduğu, etkili, verimli ve karşılıklı takviye edici, toplumsal cinsiyete duyarlı politika ve programları kadınların tam katılımıyla düzenlemek, uygulamak ve izlemek çok önemlidir; 20.Sivil toplumun bütün üyelerinin, özellikle kadın gruplarının, ağlarının ve diğer hükümet dışı kuruluşların ve toplumsal aktörlerin özerkliklerini koruyarak ve Hükümetlerle işbirliği yaparak katılım ve katkıda bulunmaları, Eylem Platformu’nun etkili uygulanması ve takibi için önem taşımaktadır; 21.Eylem Platformu’nun uygulanması, Hükümetlerin ve uluslararası topluluğun kesin kararlılığını gerektirmektedir. Hükümetler ve uluslararası topluluk Eylem için Konferansta karar verilenler dahil ulusal ve uluslararası taahhütlerde bulunarak, kadınların güçlendirilmesi ve ilerlemesi için bir an önce harekete geçmek gerektiğini kabul etmişlerdir. Şu konularda kararlıyız : 22.Kadının ilerlemesi için Nairobi İleriye Yönelik Stratejilerinin hedeflerini, bu yüzyılın sonuna kadar gerçekleştirmek için çaba ve eylemleri yoğunlaştırmaya; 23.Kadınların ve kız çocuklarının bütün insan haklarını temel özgürlükleri tam olarak kullanmalarını sağlamaya ve bu hak ve özgürlüklerin ihlaline karşı etkili önlemler almaya; 24.Kadınlara ve kız çocuklarına karşı her tür ayrımcılığı ortadan kaldırmak için bütün gerekli önlemleri almaya ve toplumsal cinsiyet eşitliğiyle kadınların ilerlemesi ve güçlendirilmesi önündeki bütün engelleri ortadan kaldırmaya; 25.Erkekleri, eşitliğe yönelik bütün faaliyetlere tam katılımda bulunmaya teşvik etmeye; 26.İstihdam dahil kadınların ekonomik bağımsızlığını yaygınlaştırmaya ve ekonomik yapıda değişiklikler yapma ve kalkınmanın vazgeçilmez elemanı olan kırsal bölgedekiler dahil bütün kadınların üretim kaynaklarına, fırsatlara ve toplumsal hizmetlere eşit ulaşmasını sağlama yoluyla yoksulluğun yapısal nedenlerine inerek kadınların üzerindeki devamlı ve artan yoksulluk yükünü yok etmeye; 14 27.Temel eğitimin, ömür boyu eğitimin, okur yazarlığın ve öğretimin ve kızlarla kadınlar için birinci basamak sağlık hizmetlerinin sağlanması yoluyla sürekli ekonomik büyümenin dahil olduğu, insanı merkez alan sürdürülebilir kalkınmayı yaygınlaştırmaya; 28.Kadınların ilerlemesi için barışı güvence altına alacak olumlu adımlar atmaya ve kadınların barış hareketinde oynadığı öncü rolü bilerek, kesin ve etkili uluslararası kontrolü kullanarak genel ve tam bir silahsızlanma için etkin bir şekilde çalışmaya ve gecikmeden, nükleer silahsızlanma ile bütün nükleer silahların çoğalmasını önlemeye katkıda bulunacak, evrensel, çok taraflı, etkin bir şekilde gerçekleştirilecek ve kapsamlı bir nükleer denemeleri yasaklama antlaşmasıyla sonuçlanacak görüşmeleri desteklemeye; 29.Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik her türden şiddeti önlemeye ve ortadan kaldırmaya; 30.Eğitimde ve sağlık hizmetlerinde kadınlarla erkeklere eşit davranılmasını ve bunlara eşit ulaşmalarını güvence altına almaya ve eğitim kadar kadının cinsel sağlığını ve üreme sağlığını artırmaya; 31.Kadınların ve kız çocuklarının insan haklarını yaygınlaştırmaya ve korumaya; 32.Irk, yaş, dil, etnik köken, kültür, din veya özürlü olmak gibi nedenlerle veya yerli halktan oldukları için güçlenme ve ilerlemede çeşitli engellerle karşılaşan bütün kadınların ve kız çocuklarının bütün insan haklarını ve temel özgürlükleri eşit kullanmalarını sağlayacak çabaları artırmaya; 33.Özellikle kadınları ve kız çocuklarını korumak için insani hukukun dahil olduğu, uluslararası hukuka saygıyı temin etmeye; 34.Her yaştaki kadınların ve kız çocuklarının tam potansiyelini geliştirmeye ve herkes için daha iyi bir dünya oluşturmaya tam ve eşit katılımlarını sağlamaya ve kalkınma sürecindeki rollerini zenginleştirmeye; 35.Kadınların ve kız çocuklarının ilerlemesini ve güçlendirilmesini artıracak bir araç olarak, kadınların, toprak, kredi, bilim ve teknoloji, mesleki eğitim, bilgi, iletişim ve pazarlar dahil ekonomik kaynaklara eşit ulaşmalarını sağlayacak ve uluslararası işbirliği yoluyla bu kaynaklara eşit ulaşmanın yararlarını kullanacak şekilde kapasitelerini geliştirmeye kararlıyız. 36.Hükümetlerin, uluslararası örgütlerin ve her düzeyden kurumların kesin kararlığını gerektirecek olan Eylem Platformu’nun başarıya ulaşmasını sağlayacağız. 15 Ekonomik kalkınma, sosyal kalkınma ve çevrenin korunmasının, bütün insanların hayat standardını yükseltme çabalarımızın çerçevesini oluşturan sürdürülebilir kalkınma kavramının birbirine bağlı ve karşılıklı olarak birbirini destekleyen unsurları olduğuna derinden inanıyoruz. Çevresel kaynakların sürdürülebilir kullanımı için yoksulların, özellikle yoksullukla içiçe yaşayan kadınların güçlendirilmesine yönelik hakkaniyetli bir sosyal kalkınma, sürdürülebilir kalkınma için gerekli bir dayanaktır. Ayrıca sürdürülebilir kalkınma bağlamındaki geniş tabanlı ve sürekli ekonomik büyümenin, sosyal kalkınma ve sosyal adaleti sürekli kılmak için gerekli olduğunu kabul ediyoruz. Eylem Platformu’nun başarısı, bütün bunlara ek olarak bütün uygun mali mekanizmalardan gelişmekte olan ülkelere kadınların ilerlemesine yönelik çok taraflı, iki taraflı ve özel kaynaklar dahil, yeni ve ek kaynakların sağlanması kadar, ulusal ve uluslararası düzeylerde kaynakların yeterli ölçüde harekete geçirilmesini; ulusal, alt bölgesel, bölgesel ve uluslararası kuruluşların kapasitesini güçlendirmek için mali kaynakları; eşit haklara, eşit sorumluluklara, eşit fırsatlara bağlılığı ve bütün ulusal, bölgesel ve uluslararası oluşumlara ve politika oluşturma süreçlerine kadınların ve erkeklerin eşit katılımını taahhüt etmeyi; her düzeydeki mekanizmaları dünya kadınlarının da sorumluluğunu üstlenecek şekilde oluşturmayı veya güçlendirmeyi gerektirecektir. 37.Eylem Platformu’nun ekonomileri geçiş sürecinde olan ülkelerde de başarılı olması için uluslararası işbirliği ve yardımın sürekli olması sağlanmalıdır. 38.Biz, Hükümetler olarak cinsiyete dayalı bir bakış açısının bütün politika ve programlarımızda yansıtılacağını garanti ederek bu Eylem Platformunu uygulamayı kabul ve taahhüt ediyoruz. Birleşmiş Milletler sistemini, bölgesel ve uluslararası mali kuruluşları, diğer ilgili bölgesel ve uluslararası kuruluşları ve bütün kadınları ve erkekleri, hükümet dışı kuruluşları, özerkliklerine tamamıyla saygı duyarak, ve sivil toplumun bütün sektörlerini, Hükümetlerle işbirliği yaparak kendilerini tamamen bu Eylem Platformu’nun uygulanmasına adamaya ve katkıda bulunmaya davet ediyoruz. Pekin Eylem Platformu Uluslararası düzeyde kadın sorunlarına dikkat çekilen, çözüm önerileri getirilen bölüm, 361 maddeden oluşan Pekin Eylem Platformu’dur. Bu bölüm: 1. Görevin Tanımlanması (Madde1-5) 2. Küresel Çerçeve (Madde 6-40) 16 3. Kritik Alanlar (Madde 41-44) 4. Stratejik Hedefler ve Eylemler (Madde 45-46) A. Kadın ve Yoksulluk (Madde47-57) Burada A1, A2, A3 ve A4 olarak dört ana stratejik hedef ve yapılacak eylemler belirlenmiştir. (Bu hedef ve eylemler Madde 58-68 arasındadır) B. Kadınların Eğitimi Ve Öğrenimi (Madde 69-79) Burada B1-B6 olarak altı ana stratejik hedef ve yapılacak eylemler belirlenmiştir. (Bu hedef ve eylemler Madde 80-88 arasındadır) C. Kadın ve Sağlık (Madde 89-105) Burada C1-C5 olarak beş ana stratejik hedef ve yapılacak eylemler belirlenmiştir. (Bu hedef ve eylemler Madde 106-111 arasındadır) D. Kadına Yönelik Şiddet (Madde 112-123) Burada D1-D3 olarak üç ana stratejik hedef ve yapılacak eylemler belirlenmiştir. (Bu hedef ve eylemler Madde 124-130 arasındadır) E. Kadın ve Silahlı Çatışma (Madde 131-141) Burada E1-E6 olarak altı ana stratejik hedef ve yapılacak eylemler belirlenmiştir. (Bu hedef ve eylemler Madde 142-149 arasındadır) F. Kadın ve Ekonomi (Madde 150-164) Burada F1-F6 olarak altı ana stratejik hedef ve yapılacak eylemler belirlenmiştir. (Bu hedef ve eylemler Madde 165-180 arasındadır) G. Yetki ve Karar Alma Sürecinde Kadın (Madde 181-189) Burada G1-G2 olarak iki ana stratejik hedef ve yapılacak eylemler belirlenmiştir. (Bu hedef ve eylemler Madde 190-195 arasındadır) H. Kadının İlerlemesinde Kurumsal Mekanizmalar (Madde 196-202) Burada H1-H3 olarak üç ana stratejik hedef ve yapılacak eylemler belirlenmiştir. (Bu hedef ve eylemler Madde 203-209 arasındadır) I. Kadının İnsan Hakları (Madde 210-229) Burada I1-I3 olarak üç ana stratejik hedef ve yapılacak eylemler belirlenmiştir. (Bu hedef ve eylemler Madde 230-233 arasındadır) J. Kadın ve Medya (Madde 234-238) Burada J1—J2 olarak iki ana stratejik hedef ve yapılacak eylemler belirlenmiştir. (Bu hedef ve eylemler Madde 239-245 arasındadır) K. Kadın ve Çevre (Madde 246-252) 17 Burada K1-K3 olarak üç ana stratejik hedef ve yapılacak eylemler belirlenmiştir. (Bu hedef ve eylemler Madde 253-258 arasındadır) L. Kız Çocuk (Madde 259-273) Burada L1-L9 olarak dokuz ana stratejik hedef ve yapılacak eylemler belirlenmiştir. (Bu hedef ve eylemler Madde 274-285 arasındadır) 5. Kurumsal Düzenlemeler (Madde 286-292) A. Ulusal Düzey (Madde 293-300) B. Altbölgesel / Bölgesel Düzey ( Madde 301-305) C. Uluslararası Düzey 1. Birleşmiş Milletler (Madde 306-311) *Genel Kurul (Madde 312) *Ekonomik ve Sosyal Konsey (Madde 313-316) *Kadının Statüsü Komisyonu (Madde 317-320) *Diğer İşlevsel Komisyonlar (Madde321) *Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi ve Diğer Antlaşma Organları (Madde 322-325) *Birleşmiş Milletler Sekretaryası Genel Sekreterlik (Madde 326) *Kadının İlerlemesi Bölümü (Madde 327-328) *Birleşmiş Milletler Sekreteryasının Diğer Birimleri (Madde 329-333) *Kadının İlerlemesi İçin Uluslar arası Araştırma ve Eğitim Enstitüsü (Madde 334) *Birleşmiş Milletler Kadınlar İçin Kalkınma Fonu (Madde 335) *Birleşmiş Milletler Sisteminin Uzman Örgütleri ve Diğer Örgütleri (Madde 336-341) 2. Diğer Uluslararası Kurumlar ve Örgütler (Madde 342-344) 6. Mali Düzenlemeler (Madde 345) A. Ulusal Düzey (Madde 346-350) B. Bölgesel Düzey ( Madde 351-352) C. Uluslararası Düzey ( Madde 353-361) başlıklarından oluşmaktadır. 18 Bu çerçevedeki başlıklar tamamiyle birbirini destekler durumda olduğu açıktır. Ancak Eğitim Reformu olarak değerlendirmelere öncülük eden Kadınların Eğitimi ve Öğrenimi bölümü aşağıda özetlenmiştir: Bu bölümde eğitimin bir hak olduğu ifadesi anlatılmakta ve bu hakkın cinsler arasında kullanımında eşitlik sağlanır ise eşit ilişkileri de beraberinde getireceği beklentisi vurgulanmaktadır. Kadının okur yazar olması, aile içinde sağlık, beslenme ve eğitimi geliştirmenin, ve kadınları, toplumdaki karar alma süreçlerine katılmaları için güçlendirmenin en önemli anahtarıdır. Sürdürülebilir kalkınmanın en önemli yolu eğitimdir. Kız çocukların ve kadınların, yüksek öğrenim dahil eğitimin bütün düzeylerine ve bütün akademik alanlara ulaşabilmesi ve tutunabilmesi, mesleki faaliyetlerde sürekli gelişmelerini sağlamanın koşullarından biridir. Kadınlar, hala sınırlı sayıdaki çalışma alanında yoğunlaşmıştır. Kız Çocuklar ve kadınlar için eğitime ayrılan kaynaklar hayli kıttır. Eğitim fırsatlarının yetersizliğini ve eşit olmayan ulaşılabilirliğini ele alırken, Hükümetler ve diğer aktörler, bütün politika ve programlara cinsiyete dayalı bakış açısını ana görüş olarak yerleştirmek amacıyla faal ve görünür bir politika izlemelidirler. Böylece kararlar alınmadan önce, bu kararların kadınları ve erkekleri nasıl etkileyeceğine ilişkin bir inceleme yapabilme imkanı doğacaktır. Bu bölümde başlıca stratejik hedefler ve yapılacak eylemler olarak : 1. Eğitime Eşit Ulaşılabilirlik Sağlamak . Bu hedefe ulaşmak için yapılacak eylemler: Eğitimin bütün düzeylerinde, cinsiyet, ırk, dil, din, ulusal köken, yaş veya özürlü olmaya dayanan ayrımcılığı veya ayrımcılığın herhangi bir başka biçimini ortadan kaldıracak önlemler alarak eğitime eşit ulaşılabilirlik hedefini gerçekleştirmek ve uygun durumlarda, şikayete neden olan durumları ele alacak işlemleri başlatmayı düşünmek; 2000 yılına kadar, temel eğitime evrensel düzeyde ulaşılabilirliği sağlamak ve ilkokul çağındaki çocukların en az % 80'inin ilköğretimi tamamlamasını güvence altına almak; 2005 yılına kadar ilk ve orta öğretimdeki cinsler arası farkı kapatmak; 2015 yılından önce evrensel ilköğretimi bütün ülkelerde gerçekleştirmek; 19 Kadınların kariyer geliştirme, mesleki eğitim, burslar ve araştırma fonlarına eşit ulaşabilirliğini sağlayarak ve gerektiğinde olumlu ayrımcılığı benimseyerek, üçüncü basamak eğitimin bütün alanlarına ulaşabilirlikte toplumsal cinsiyet farklılıklarını ortadan kaldırmak; Eşit eğitim ve öğrenim fırsatlarını sağlamak ve kadınların eğitime ilişkin idare, politika ve karar alma süreçlerine tam ve eşit katılımını güvence altına almak amacıyla toplumsal cinsiyete duyarlı bir eğitim sistemi oluşturmak; Ebeveynler, gençlik örgütleri dahil hükümet dışı kuruluşlar, topluluklar ve özel sektörle işbirliği yaparak genç kadınlara, onları topluma tam olarak katılmaya hazırlayacak akademik ve teknik eğitim, kariyer planlama, liderlik, sosyal beceriler ve çalışma tecrübesi kazandırmak; Uygun bütçe kaynaklarını tahsis ederek, ebeveynlerin ve toplumun desteğini alarak, kampanyalar, esnek okul programları, teşvik düzenlemeleri, burslar ve kız çocukların eğitiminin aileye maliyetini en aza indirecek ve ailenin kız çocuk için eğitim seçmesini kolaylaştıracak diğer araçları kullanarak ve din, ırk veya kültüre dayalı ayrımcı yasa ve tüzükleri iptal etme yoluyla eğitim kurumlarında kadın ve kız çocukların vicdan ve din özgürlüğü hakkına saygı gösterilmesini sağlayarak, kızların okula kayıt ve okulu bitirme oranlarını artırmak; Hamile ergenlerin ve genç annelerin okula gitmesini önleyen bütün engelleri ortadan kaldıran bir eğitim ortamı oluşturmak, ve uygun durumlarda, okul yılları boyunca çocuklarının ya da bebeklerinin bakımından sorumlu olanların okula dönmesini, veya devam etmesini ve okulu tamamlamasını teşvik etmek için uygun maliyetli ve kolaylıkla ulaşılabilen çocuk bakım merkezleri kurmak ve ebeveyn eğitimi vermek; Her yaştan kadının sosyal, ekonomik ve politik kalkınma sürecini gerçekleştirmek ve bu sürece eşit koşullar altında tam olarak katılmak için gereken bilgi, kapasite, yetenek, beceri ve ahlaki değerleri kazanabilmesi amacıyla eğitimin kalitesini artırmak ve kadınlarla erkekler için ulaşılabilirlik açısından eşit fırsatlar geliştirmek; Gelecekteki kariyer fırsatlarını genişletecek akademik ve teknik müfredatı izlemeleri için kız çocukları teşvik edecek ayrımcı olmayan 20 ve toplumsal cinsiyete duyarlı okul danışmanlığını ve mesleki eğitim programlarını kullanışlı hale getirmek; Henüz onaylanmamış yerlerde Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nin onaylanmasını teşvik etmek olarak belirlenmiştir. 2. Kadınlar Arasında Cehaleti Yok Etmek. Bu hedefe ulaşmak için yapılacak eylemler: Kırsal kesim kadınlarına, göçmen, mülteci ve ülke içinde yerinden edilmiş kadınlara ve özürlü kadınlara özel bir önem vererek kadınların okuma yazma bilmeme oranını 1990 yılındaki düzeyin en az yarısına indirmek; 2000 yılına kadar kız çocuklar için ilköğretime evrensel ulaşabilirliği sağlamak ve ilköğretimin tamamlanmasında cinsiyet eşitliğini sağlamaya çalışmak; Herkes İçin Eğitim Dünya Deklarasyonunda (Jomtien) tavsiye edildiği gibi, temel ve fonksiyonel okur yazarlıkta toplumsal cinsiyet farkını kapatmak; Gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arasındaki farklılıkları azaltmak; Herkes için okur yazarlığın yaygınlaştırılmasına yetişkinlerin ve ailelerin katılımını teşvik etmek; Okur yazarlıkla birlikte yaşam için gerekli becerileri, bilimsel ve teknolojik bilgiyi yaygınlaştırmak ve günümüze ait hedeflerle referans noktalarını dikkate alarak okur yazarlık tanımının genişletilmesine yönelik çalışmalar yapmak olarak belirlenmiştir. 3. Kadının mesleki eğitime, bilim ve teknolojiye ulaşabilirliğini ve eğitim sürdürmesini geliştirmek. Bu hedefe ulaşmak için yapılacak eylemler: İstihdam imkanlarını geliştirmek ve değişen sosyo-ekonomik ortamın taleplerini karşılayacak becerileri kazanmalarını sağlamak için, başta genç kadınlar ve çalışma hayatına yeni giren kadınlar olmak üzere, kadınlara yönelik eğitim, öğretim ve yeniden öğretim politikaları geliştirmek ve uygulamak; Kız çocuklar ve kadınlara yönelik resmi olmayan eğitim imkanlarının, eğitim sistemi tarafından tanınmasını sağlamak; 21 Kız çocuklar ve kadınlara, mesleki eğitimin, bilim ve teknolojiyle ilgili eğitim programlarının ve eğitimi sürdürme programlarının mevcudiyeti ve yararlarına ilişkin bilgi vermek; İşsiz kadınlara, serbest çalışma ve girişime yönelik becerilerinin geliştirilmesi dahil, istihdam imkanlarını geliştirecek ve zenginleştirecek yeni bilgi ve becerileri kazandırmak için, eğitim ve mesleki eğitim programları düzenlemek; Mesleki ve teknik eğitimin çeşitlerini artırmak, kız çocukların ve kadınların, bilim, matematik, mühendislik, çevre bilimleri ve teknolojisi, bilgi teknolojisi ve yüksek teknoloji ve iş idaresi gibi alanlarda eğitim ve mesleki eğitime ulaşabilirliğini ve eğitimi tamamlamasını sağlamak; Gıda ve tarım araştırmalarında, genişleme ve eğitim programlarında kadının merkezi rolünü yaygınlaştırmak; Müfredat ve eğitim malzemelerinin uygunluğunu ve destekleyici bir eğitim ortamını teşvik etmek ve fen bilimleriyle matematik öğretmenlerini, bilim ve teknolojinin kadınların yaşamıyla yakından ilişkisine duyarlı kılmak amacıyla, birkaç bilim dalına birden yer veren kurslar açmak dahil, kadınlar ve erkekler için geleneksel olmayan çeşitli meslek seçimlerine de olanak tanıyan eğitim programlarının yaygınlaştırılması için olumlu adımlar atmak; Kadınların teknik ve bilimsel alanlara, özellikle temsil edilmedikleri veya yeterince temsil edilmedikleri alanlara daha iyi ulaşabilirliğini ve katılımını sağlayacak olumlu önlemler almak ve uygulamak, müfredat ve eğitim malzemeleri geliştirmek; Kadınların bütün çıraklık programlarına katılmasını teşvik etmek için politikalar ve programlar geliştirmek; Gelir getiren imkanları artırmak amacıyla tarım, balıkçılık, endüstri ve ticaret, el işleri gibi alanlarda çalışan kadınlar için teknik, idari, tarımsal genişlemeye yönelik eğitimi ve pazarlama alanlarını artırmak, özellikle taban örgütleri düzeyindeki kadın örgütleri aracılığıyla ve kadınların üretim, pazarlama, ticaret, bilim ve teknolojiye yaptıkları katkılar yoluyla ekonomik karar verme sürecine katılımlarını artırmak; Çok az veya hiç eğitim görmemiş yetişkin kadınların, özürlü kadınların, belgeli göçmen, mülteci ve yerinden edilmiş kadınların, istihdam imkanlarını geliştirecek bütün uygun düzeylerdeki ulaşabilirliklerini sağlamak 22 kaliteli eğitim ve öğrenime olarak belirlenmiştir. 4. Ayrımcı olmayan eğitim ve öğrenimi geliştirmek. Bu hedefe ulaşmak için yapılacak eylemler : Bütün ilgili derneklerle (yayıncılar, öğretmenler, kamu yetkilileri ve aile birlikleri) birlikte çalışarak, öğretmenlerin eğitimi dahil, eğitimin bütün düzeyleri için cinsiyete dayalı klişelerden bağımsız öğretim malzemeleri, ders kitapları ve müfredat geliştirmek ve ayrıntılı öneriler hazırlamak; Öğretmenler ve eğitimciler için, kadınla erkeğin, ailedeki ve toplumdaki yukarıdaki paragraf 29’da tanımlanan statüsünü, rolünü ve katkısını daha iyi anlamalarını sağlayacak eğitim programları ve malzemeleri geliştirmek; bu bağlamda kız çocuklarla erkek çocuklar arasında eşitlik, işbirliği, karşılıklı saygı ve sorumlulukların paylaşılmasını okul öncesi düzeyden başlayarak yerleştirmek ve özellikle erkek çocukların kendi ev içi ihtiyaçlarını karşılamak ve hane halkıyla bakıma muhtaç aile üyelerinin sorumluluğunu paylaşmak için gereken becerilere sahip olduklarını vurgulayacak eğitim modelleri geliştirmek; Öğretmenler ve eğitimciler için, eğitim sürecindeki rollerinin daha iyi farkına varmalarını sağlamak ve onları cinsiyete duyarlı öğretme yöntemleri konusunda etkili stratejilerle donatmak amacıyla eğitim programları ve malzemeleri geliştirmek; Her düzeyde kadın öğretmenler bulunmasının kız çocuklarını okula çekmek ve okulda tutabilmek açısından önemini bilerek, kadın öğretmen ve öğretim görevlilerinin, erkek öğretmen ve öğretim görevlileriyle aynı imkanlara ve eşit statüye sahip olmasını sağlayacak faaliyetlerde bulunmak; Çatışmaları barışçı yolla çözme eğitimini tanıtmak ve yaygınlaştırmak; Eğitime yönelik politikalara ve karar alma süreçlerine ulaşabilmiş kadınların, eğitimin her düzeyindeki, özellikle bilimsel ve teknolojik alanlar gibi geleneksel olarak erkeklerin çoğunlukta olduğu akademik disiplinlerdeki kadın öğretmenlerin oranını artıracak olumlu önlemler almak; Eğitimin her düzeyinde, özellikle akademik kurumların lisansüstü düzeyinde cinsiyete ilişkin araştırma ve çalışmaları geliştirmek ve desteklemek, ve üniversite müfredatı dahil, müfredatın, ders kitaplarının, eğitim malzemelerinin ve öğretmen eğitiminin geliştirilmesinde bunlardan yararlanmak; 23 Bütün kadınların, hem yetişkin hem de öğrenci olarak, sivil toplumda liderlik rolünü üstlenmelerini teşvik etmek için, liderlik eğitimini ve imkanlarını geliştirmek; Kamuoyunu, özellikle ebeveynleri, çocuklar için ayrımcı olmayan eğitimin önemi ve aile sorumluluklarının kız ve erkek çocuklar tarafından eşit paylaşımı konusunda aydınlatan kitle iletişim araçlarıyla birlikte, birden fazla dil kullanımını da göz önüne alarak, uygun eğitim ve bilgilendirme programları hazırlamak; Özellikle lisans ve lisansüstü hukuk, sosyal ve politik bilimler müfredatının, kadınların insan haklarını Birleşmiş Milletler anlaşmalarındaki şekliyle kapsaması için başta yüksek öğrenim kurumlarını teşvik ederek, eğitimin her düzeyinde toplumsal cinsiyet boyutunu da içine alacak, insan hakları konulu eğitim programları geliştirmek; Uygun olan yerlerde, cinsel sağlık ve üreme sağlığı eğitiminin, kadınların sağlık konularını dikkate alan resmi eğitim programı içinde yer almasını önleyen yasal, idari ve sosyal engelleri kaldırmak; Ebeveynlerin rehberliği ve desteğiyle, ayrıca eğitim personeli ve kurumlarıyla işbirliği yaparak, kız ve erkek çocukların sorumluluklarının farkına varmalarını sağlayacak ve bu sorumlulukları benimsemelerine yardımcı olacak eğitim programlarıyla, bütünleyici hizmetleri oluşturmayı teşvik etmek ve böyle bir eğitimin yanı sıra kişisel gelişimle öz saygının gelişmesine yönelik hizmetlerin önemini, istenmeyen gebeliklerden, cinsel yolla geçen hastalıkların yayılmasından özellikle HIV/AIDS'ten, cinsel taciz ve şiddet gibi olaylardan kaçınmaya yönelik acil ihtiyacı göz önüne almak; Ulaşılabilir eğlenme-dinlenme ve spor tesisleri kurmak, kız çocuklar ve her yaştan kadınlar için eğitimde cinsiyete duyarlı programlar ve kamu kuruluşları oluşturmak ve güçlendirmek, antrenörlük, eğitmenlik ve yöneticilik dahil atletizm ve fiziksel aktivitelerin her alanında ve ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeylerde katılımcılar olarak, kadınların ilerlemesini desteklemek; Yerli halktan kadınların ve kız çocukların eğitim hakkını kabul etmek ve desteklemek, yerli halkın kullandığı dillerin imkan tanıdığı kadar, uygun eğitim programları, müfredat ve ders araçları geliştirmek ve yerli kadınların bu süreçlere katılımını sağlamak dahil, onların ihtiyaçlarına, isteklerine ve 24 kültürlerine duyarlı, birkaç kültürü birden içeren eğitim yaklaşımını yaygınlaştırmak; Yerli kadınların sanatsal, ruhsal ve kültürel faaliyetlerini bilmek ve saygı göstermek; Toplumsal cinsiyet eşitliğinin ve kültürel, dini ve diğer farklılıkların eğitim kurumlarında saygıyla karşılanmasını sağlamak; Uygun maliyetli ve elverişli teknolojileri ve kitle iletişim araçlarını, örneğin radyo programlarını, kasetler ve gezici birimleri kullanarak kırsal kesimde yaşayan ve çiftçilikle uğraşan kadınlar için uygun eğitim, mesleki eğitim ve bilgilendirme programlarını yaygınlaştırmak; Özellikle kırsal kesim kadınları için, sağlık, küçük girişimcilik, tarım ve yasal haklarıyla ilgili olarak potansiyellerinin farkına varmalarını sağlayacak resmi olmayan eğitim imkanları oluşturmak; Hamile ergenler ve genç annelerin resmi eğitime ulaşabilirliğindeki bütün engelleri kaldırmak ve gerekli yerlerde çocuk bakımı ve diğer destek hizmetlerinin kurulmasını desteklemek olarak belirlenmiştir. 5. Eğitime yönelik reformların uygulanmasını izlemek ve bunlar için yeterli kaynak tahsis etmek . Bu hedefe ulaşmak için yapılacak eylemler : Eğitim sektörü için gereken bütçe kaynaklarını sağlamak ve eğitim sektörü içinde, temel eğitim fonlarının uygun şekilde artmasını sağlayacak düzenlemeler yapmak; Eğitime yönelik reformların ve ilgili bakanlıklardaki önlemlerin uygulanmasını, uygun düzeylerde izlemek için bir mekanizma kurmak, ve izleme çalışmalarının gündeme getirdiği konuları ele almak için, uygun yerlerde teknik yardım programları oluşturmak; Kalkınma yardımı programlarında bir öncelik olarak kız çocuk ve kadınların eğitim ve öğrenim ihtiyaçları için fonları artırmayı düşünmek; Kadınlar için eğitim fonunun, yapısal uyum ve borç verme ile istikrar dahil ekonomik iyileşme programlarının kapsamına alınmasını ya da artırılmasını güvence altına almak için alıcı hükümetlerle birlikte çalışmayı düşünmek; 25 Ulusal, bölgesel ve uluslararası organlar tarafından oluşturulmuş eğitime yönelik göstergeleri kullanarak, şimdiye dek elde edilmiş başarının değerlendirilmesine katkıda bulunmak ve hükümetleri, eğitim ve öğrenimdeki imkanlar ve bütün alanlarda, özellikle ilköğretim ve okuma yazma öğrenme programlarında başarılan düzey açısından, kadınlarla erkekler, kız çocuklarla erkek çocuklar arasındaki farklılıkları ortadan kaldıracak tedbirler uygulamaya zorlamak; Gelişmekte olan ülkelere, isteğe bağlı olarak, eğitim, öğrenim ve araştırma imkanları açısından ve bütün alanlardaki, özellikle temel eğitim ve okuma yazma bilmemenin yok edilmesindeki başarı düzeyi açısından kadınlarla erkekler arasındaki farkın kapatılmasına ilişkin gelişmeleri izleme kapasitesini güçlendirecek teknik yardım sağlamak; Kız çocukların ve kadınların eğitim hakkını yaygınlaştıracak uluslararası bir kampanya yürütmek; Kaynaklarının önemli bir oranını kadın ve kız çocukların temel eğitimine tahsis etmek; Gerekli olduğunda, kız çocukların ve kadınların olduğu kadar eşitlik temeline göre erkek çocukların ve erkeklerin de eğitimlerini tamamlamaları için, hizmetlerden yeterince yararlanamayan gruplara özel bir önem vererek, özel kuruluşlar, kamu kurum ve kuruluşları, araştırma enstitüleri ve hükümet dışı kuruluşlardan sağlanacak ek kaynakları harekete geçirmek; Bütün kız çocuklar ve kadınlar için imkanları genişletmek amacıyla matematik, bilim ve bilgisayar teknolojisi gibi alanları içeren özel programlara fon sağlamak olarak belirlenmiştir. 6. Kız çocuklar ve kadınlar için hayat boyu eğitim ve öğrenim sağlamak. Bu hedefe ulaşmak için yapılacak eylemler : Kız çocukların ve kadınların, kendi toplumları ve ulusları içinde yaşayabilmek, onlara katkıda bulunabilmek ve onlardan yararlanabilmek için gereken bilgi ve becerileri sürekli kazanmalarını sağlayacak çok çeşitli eğitim ve öğretim programlarının hazır bulunmasını güvence altına almak; Annelerin okula devam edebilmesi için çocuk bakımı ve diğer hizmetlere destek vermek; 26 Kadınların bütün faaliyetlerinin, hayatlarındaki aşamalara göre değişmesini kolaylaştıran hayat boyu öğrenme için esnek eğitim, öğrenim ve yeniden eğitim programları oluşturmak olarak belirlenmiştir. Pekin+5 Birleşmiş Milletler Genel Kurul Özel Oturumu Dördüncü Dünya Kadın Konferansından bu yana meydana gelen gelişmeleri değerlendirmek ve yeni eylem ve girişimleri belirlemek amacıyla Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından bir Özel Oturum yapılması kararlaştırılmıştır. Bu çerçevede, 5-9 Haziran 2000 tarihleri arasında NewYork’ta “Kadın 2000: 21.Yüzyıl İçin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Kalkınma ve Barış” konulu Birleşmiş Milletler Genel Kurul Özel Oturumu gerçekleştirilmiştir. Özel Oturum sonucunda Siyasi Deklarasyon ve Sonuç Belgesi kabul edilmiştir. Siyasi deklarasyonda, hükümetler 1976-1985 yıllarının bir özeti niteliğinde olan Nairobi İleriye Dönüt Stratejiler ile 1995 Pekin Deklarasyonu ve Pekin Eylem Planına konulan hedefler ve bu hedeflere bağlılıklarını, ayrıca Pekin Eylem Platformunda yer alan 12 kritik alanda verdikleri taahhütleri teyit etmişlerdir. Sonuç belgesinde ise Pekin Deklarasyonu ve Eylem Planı’nın tam olarak ve hızlı bir biçimde hayata geçirilmesini sağlayacak eylem ve girişimler yer almaktadır. Siyasi Deklarasyon Hükümetler, 10 maddeden oluşan Siyasi Deklarasyonla, 1976-1985 yıllarının bir özeti niteliğinde olan Nairobi İleriye Dönük Stratejiler ile 1995 Pekin Deklarasyonu ve Pekin Eylem Planına konulan hedefler ve bu hedeflere bağlılıklarını, ayrıca Pekin Eylem Platformunda yer alan 12 kritik alanda verdikleri taahhütleri teyit etmişlerdir. Siyasi Deklarasyonla: Gelişmiş ülkelerin gayri safi milli hasılalarının % 0.7’sini resmi kalkınma yardımlarına (ODA) ayırmaları konusunda daha önce uluslararası platformalarda kabul edilmiş karar yinelenmiş, Toplumsal cinsiyet eşitliği, kalkınma ve barış hedeflerine ulaşılmasında Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi’nin tartışılmaz önemi, Toplumsal cinsiyet eşitliği, kalkınma ve barış hedeflerine ulaşılmasında sivil toplum kuruluşlarının vazgeçilemez rolü, 27 Toplumsal cinsiyet eşitliği, kalkınma ve barış hedeflerine ulaşılmasında erkeğin rolü ve katkısının gerekliliği, Toplumsal cinsiyet bakış açısının temel politika plan ve programlarına yerleştirilmesinin önemi, vurgulanmıştır. Ayrıca, kadının insan haklarının tanınması, korunması, geliştirilmesi için uygun ulusal ve uluslararası planda ortamın oluşturulması gereği vurgulanarak; toplumsal cinsiyet eşitliğinin ancak, toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinin ana plan, politikalara yerleştirilmesi ile mümkün kılınacağı hususlarının altı çizilmiş; 2005 yılında yeniden bir değerlendirilmenin yapılması, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için kalkınma ve barış temel hedefinin önümüzde durduğu ifade edilmiştir. Sonuç Belgesinde ise; Pekin Deklarasyonu ve Eylem Planının tam olarak ve hızlı bir biçimde hayata geçirilmesini sağlayacak eylem ve girişimler yer almaktadır. NewYork’ta kabul edilen bu belgeler Pekin Deklarasyonu ve Eylem Planının yerini alacak yeni belgeler olmayıp, Pekin Deklarasyonu ve Eylem Planının hızla hayata geçirilmesini sağlayacak rehber belgeler niteliğindedir. Sonuç Belgesi Sonuç Belgesi dört ana bölümden oluşmaktadır; Birinci bölümde temel kavramlar, İkinci bölümde 1995 den bu yana 12 kritik sorun alanında elde edilen kazanım ve karşılaşılan engeller, Üçüncü bölümde 1995 yılından bu yana dünyada meydana gelen değişimlerin kadının yaşamına etkileri, Dördüncü bölümde geleceğe yönelik eylem ve girişimler yer almaktadır. Ana hatları ile belge, özel alan, kamusal alan ile ulusal ve uluslararası düzeyde kadının hayatını etkileyen siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmelerin değerlendirilip, karşılaşılan sorunları ortadan kaldıracak eylem ve girişimlerin tespiti ve çözüm önerilerini kapsamaktadır. Sonuç Belgesinin İkinci Bölümü (12 Kritik Sorun Alanı) Sonuç Belgesinde 12 kritik alana ilişkin değerlendirmeler, kazanımlar ve karşılaşılan engeller bazında özetle şöyledir; Kadın ve eğitim. Kadın erkek eşitliğinin sağlanması için kadının eğitilmesi gerekliliği konusundaki artan bilinçlenme ve buna bağlı kazanımlar, özel olarak korunmaya 28 muhtaç kadın gruplarına yönelik alternatif eğitim ve formasyon programlarındaki artışa rağmen, eğitim ve formasyon alanında güçlü bir siyasi iradenin var olmaması ve/veya eksikliği, kaynak yetersizliği, altyapı sorunları gibi nedenlerle hedeflere ulaşılması henüz başarılamamıştır. Diğer taraftan ders kitaplarındaki ayrımcı kalıplar, olumsuz kadın klişeleri, çocuk bakımının erkekler ve devletle bölüşülememesi ve bazı geleneksel tutum ve davranışlar hala kadının eğitimi ve formasyon kazanımı önünde engel teşkil etmektedir. Bazı ülkelerde yapısal uyum politikalarının doğru formule edilememesi ve/veya uygulamasındaki aksaklıklar eğitim sektörü üzerine olumsuz sonuçlar yaratmıştır. Ayrıca, kadının yüksek öğrenim kurumlarına devam edebilmesi ile istihdam piyasası dinamikleri arasındaki yakın ilişkinin yeterince iyi anlaşılamaması da konuya daha çok önem verilmesi önünde engel oluşturmaya devam etmektedir. Kadın ve yoksulluk. Bu sorun alanında, yoksulluğun toplumsal cinsiyet boyutu olduğu gerçeğinin yetkili makamlarca giderek artan bir şekilde kabulü, yoksulluğun ortadan kaldırılmasının temel şartlarından birinin kadın erkek eşitliğinin sağlanması olduğuna ilişkin görüşün giderek daha çok taraftar toplaması, küçük girişimcilik projelerinin yaygınlaştırılması, politika tasarımlarında reisi kadın olan hanelerin özel ihtiyaçlarının göz önüne alınmaya başlanması gibi kazanımlar sağlanmıştır. Dahası, yoksulluğun ortadan kaldırılmasında, ikili bir yaklaşım giderek artan bir şekilde benimsenmiştir. Bu yaklaşım istihdam artırıcı ve gelir getirici faaliyetlerin geliştirilmesi yanında kadına eğitim ve sağlık gibi temel sosyal hizmetlere erişim olanağının daha fazla tanınmasına ilişkin önlemleri öngörmektedir. Buna rağmen yoksulluk, ülkeler arasında ve ülkeler içinde gelir uçurumlarının artması, gelişmekte olan ülkelerin yüksek dış borçları ve yüksek askeri harcamaları, gelişmiş ülkelerin gayri-safi milli hasılalarından ayırmayı taahhüt ettikleri (yüzde 0.7) bölümleri resmi kalkınma yardımlarına tahsis etme konusundaki isteksizlikleri, ekonomik kararların alınmasında kadın ve erkekler arasındaki yetki paylaşımında eşitsizlik, ücretlendirilmeyen çalışma biçimlerinin cinsler arasında eşitsiz dağılımı, kadın girişimcilere yeterli teknolojik ve mali destekler verilememesi, toprak, kredi ve istihdam başta gelmek üzere sermayeye ulaşımı ve onun üzerindeki kontrol konusunda kadınlar ile erkekler arasında eşitsizliğin sürüyor oluşu, bazı zararlı gelenek ve görenekler yüzünden kadının ekonomik kapasitesini gerçekleştirememesi 29 gibi sorunlar yoksulluğun ortadan kaldırılamamasına ve hatta derinleşmesine neden olmaya devam etmektedir. Kadın ve sağlık. Bu sorun alanında, kadın sağlığına tüm boyutları ile ve kadının hayatının tüm safhaları kapsamak üzere özel önem verilmesi gerektiğine ilişkin görüş politika yapıcılar ve planlamacılar tarafından giderek daha çok kabul görmeye başlamıştır. Kadının yaşam süresi bir çok ülkede artmış, aile planlaması ve korunma araçlarının kullanımı konusunda erkeğin sorumluğunun da bulunduğu kabul eden bakış açısı giderek daha çok taraftar toplamış, cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusundaki bilinçlenme artmış olmasına rağmen, istenmeyen gebeliklerden kurtulma kürtajın sağlıklı ve ulaşılabilir olmasını yasaklayan yasal düzenlemelerin ayıklanması, kadının farklı ihtiyaçlarına cevap verecek bir sağlık sisteminin oluşturulması, bazı zararlı gelenek ve göreneklerin (kadın sünneti ve benzeri uygulamalar) ortadan kaldırılması temel sorun alanları olarak kalmıştır. Sağlığın kadının yaşamının tüm evrelerini kapsayacak şekilde geliştirilmesinin gerekliliği, cinsel sağlık ve üreme sağlığı dahil olmak üzere fiziksel ve zihinsel sağlığın, yetersiz kaynak, yasal olmayan kürtaj, kürtaj sonrası sağlık hizmetlerinin yokluğu, cinsel sağlık ve üreme sağlığının sadece kadının sorumluluğu olduğunun düşünülmesinin önüne geçilmesi gibi konularda gerekli önlemlerin alınması, koruyucu sağlık hizmetinin ihmal edilmemesi ve bu kapsamda üreme haklarının tam olarak gerçekleştirilmesi, sağlıklı şartlarda kürtaj için gerekli önlemlerin alınması metinde yer alan konulardır. Kadın ve şiddet. Kadınlara ve kız çocuklarına karşı şiddet ister kamusal alanda ister özel alanda gerçekleşsin kadının insan hakları ihlali olarak kabul görmektedir. Kadınlara ve kız çocuklarına karşı şiddetin devlet tarafından veya herhangi bir resmi kurum ve kuruluşu tarafından uygulanması durumu da kadınların ve kız çocuklarının insan hakları ihlali olarak kabul görmektedir. Dolayısıyla, şiddet ister özel alanda ister kamusal alanda gerçekleşsin bunu ortadan kaldırmaya yönelik pek çok yasal ve idari önlem alınmaktadır. Bu sorunu çözmek üzere, bazı ülkeler koruyucu yasal düzenlemeler geliştirmişlerdir. Şiddeti ortadan kaldırmak üzere çok disiplinli, kapsamlı programlar da geliştirilmiş bulunmaktadır. Tüm bunlara rağmen, kadın ve kız çocukları şiddete kurbanı olmaya devam etmektedirler. Şiddet uygulayanlara yönelik rehabilite programlarının eksikliği ve 30 şiddet konusunda veri eksikliği, sosyo-kültürel değerler nedeniyle aile içindeki her tür şiddetin görünmez halde kalmaya devam etmesi, kadının fiziksel, psikolojik, cinsel şiddete maruz bırakmaktadır. Evlilik içi tecavüz, kız çocuklarının cinsel istismarı, başlık parasına bağlı ölümler, kız çocuklarının sünneti bu şiddet türü içinde sayılabilir. Ayrıca, küreselleşme ve yeni teknolojiler kadın ve kız çocuğu ticaretini artırmıştır. Kadın ve silahlı çatışmalar. Son zamanlarda, silahlı çatışmaların kadın ve çocuklar üzerindeki yıkıcı etkisi konusunda uluslararası planda anlayış birliği sağlanmıştır. Silahlı çatışmalar ve diğer çatışmaların, işgallerin, terörizmin kadının ilerlemesi önündeki ana engellerden birisi olduğu kabul görmektedir. Silahlı çatışmalar reisi kadın olan hane halkı sayısını ve genelde yoksulluğu özelde kadın yoksulluğunu artırmaktadır. Buna karşın, tecavüz, cinsel kölelik, zorla fahişelik yaptırma, zorla hamileliği sürdürme ve kısırlaştırma artık savaş suçu diğer bir deyişle insanlığa karşı suç sayılmaktadır. Ayrıca, silahlı çatışmaların çözümünde kadınların tam ve eşit olarak yer almasının önemi vurgulanmakta, ayrıca göçmen kadın sorunu yeni bir sorun alanı olarak kabul edilmekte ve insani yardımlarda kadının durumunun farklılığının göz önüne alınarak kadına özel insani yardımların öneminin altı çizilmektedir. Kadın ve ekonomi. Son zamanlarda özellikle bazı ülkelerde kadın istihdamında önemli artışlar kaydedilmiş, kadınlara aile ve iş yaşamını uyumlaştırabilmeleri için çeşitli olanaklar sunulmuş, çocuk bakımı olanakları artırılmış olmasına rağmen, makro-ekonomik politikalarda toplumsal cinsiyet bakış açısı eksikliği giderilememiş, eşit değerdeki işe eşit ücret hedefine ulaşılamamış, işe alma ve yükselmede kadının hamileliği vb. faktörler ayrımcı uygulamalara dayanak teşkil etmeye devam etmiş, kadınların işyerinde cinsel taciz nesnesi olarak görülmesi sıklıkla karşılaşılan bir durum olmaktan çıkarılamamıştır. Kadınların, miras ve mülkiyet hakkı bir çok ülkede ulusal yasalarda yer almamaktadır. Kadınların makro-ekonomik politikaların belirlenmesinde söz sahibi olamamaları bir sorun alanı olarak kalmış, sosyal güvenlikten yoksun kadınların sosyal güvenlik kapsamına alınması ve aile sorumluluklarının devlet ve erkeklerle paylaşımında önemli bir gelişme kaydedilememiştir. Kadının sosyal rolleri sonucunda ürettiği ücretsiz emeğinin ücretlendirilmesi de henüz başarılamamış hedefler arasında yer almaktadır. 31 Karar alma mekanizmalarında kadın. Ulusal ve uluslararası düzeylerde kadının temsil oranının düşük olması, yasalarla uygulamaların farklılığı, geleneksel roller nedeniyle kadınların karar alma mekanizmalarında eşit bir şekilde yer alamaması sorun alanları olmaya devam etmekte buna karşın, bir çok ülkede kurulan ulusal mekanizmalar ve karar alıcı pozisyonlardaki kadınların arasında gelişen işbirlikleri sürdürülmektedir. Kota uygulamaları ve diğer araçlarla olumlu ayrımcılık politikalarının geliştirilmesi ve gerçekleştirilmesi sonucunda bu alanda önemli aşamalar kaydedildiği belirtilmektedir. Karar alma mekanizmalarında yer alan kadınların sayısını artırmaya yönelik uluslararası, ulusal işbirlikleri ve sivil toplum örgütlerinin yadsınamaz katkıları ile kadınların karar alma mekanizmalarına tam ve eşit katılımı konusunda oldukça önemli bir mesafe kaydedilmiş olmasına rağmen, kadınların özellikle aile içindeki geleneksel rolleri, mali açıdan güçsüzlükleri karar alma mekanizmalarında yer almalarını engellemektedir. Ulusal mekanizmalar. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamanın bir aracı olarak kurulan ulusal mekanizmalar son zamanlarda giderek artan bir şekilde devlet örgütlenmesi içinde meşruiyet kazanmaktadır. Ayrıca, toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinin tüm plan ve politikalara yerleştirilmesi giderek daha çok kabul görmekte ve daha geniş uygulama alanı bulmaktadır. Bu mekanizmaların mali açıdan güçsüzlüklerine rağmen insan kaynaklarının geliştirilmesine ve cinsiyet ayrımlı veri toplanmasına katkıları yadsınamaz. Buna karşın, pek çok ülkede siyasi iradenin tam olarak tecelli edememesi ve insangücü ve mali kaynakların yetersizliği ulusal mekanizmaların güçlenmesi önünde temel engelleri oluşturmaya devam etmektedir. Bunun yanı sıra, bir çok ülkede, ulusal öncelikler arasında toplumsal cinsiyet eşitliğinin ilk sıraları alamaması, devlet yapılanmasında eşitlik konusunun hala marjinal bir konu olarak algılanması, otorite zafiyeti, ve sivil toplum örgütleri ile güçlü bağların kurulamaması ulusal mekanizmaların güçlenmesini engelleyen faktörler olarak varlığını sürdürmektedir. Kadının insan hakları. Son yıllarda evlilik, aile ilişkileri, her türlü şiddet, mülkiyet ve miras hakları, siyasi haklar ve çalışma haklarını düzenleyen yasalar başta gelmek üzere; medeni yasalarda, ceza yasalarında, ve diğer yasalarda ayrımcılık içeren maddelerin ayıklanması doğrultusunda pek çok ülkede yasal reformların yapılması, 32 ayrımcılık içeren yasa çıkarma yasağı, kadının insan haklarının tam olarak gerçekleştirmesini sağlayacak uygun ortamın yaratılması amacıyla oluşturulan politikalar, yine kadının insan haklarının tam olarak gerçekleştirmesini sağlayacak uygulama ve izleme mekanizmalarının kurulması veya varolanların güçlendirilmesi, yasal okuryazarlık kampanyaları ve bilinç yükseltme çalışmaları, CEDAW Sözleşmesine taraf olan ülkelerin sayısının 165’e ulaşması ve bu sözleşmeye ek İhtiyari Protokol’un ülkelerin imza ve onayına açılması, Gönüllü Kadın Kuruluşları’nın kadınların insan haklarının tanınması korunması ve geliştirilmesi doğrultusunda gösterdikleri çabalar, Uluslararası Ceza Mahkemesine temel teşkil eden Roma Anlaşmasının toplumsal cinsiyet perspektifi ile hazırlanması ve Birleşmiş Milletler bünyesinde İnsan Hakları Komitesi ve İnsan Hakları Yüksek Komiserliğinin yaptığı çalışmalar kadın ve kız çocuklarının insan hakları konusunda elde edilen kazanımların başlıcalarını oluşturmaktadır. Buna karşın ırkçılık , ırk ayrımcılığı, ve benzeri faktörler başta gelmek üzere her tür ayrımcılık kadının insan haklarını tam olarak kullanması önünde engel teşkil etmeye devam etmektedir. CEDAW Sözleşmesinin tüm ülkeler tarafından onaylanması hedefine ulaşılamamıştır. CEDAW Sözleşmesine ek Protokol’un tüm ülkeler tarafından kabulü ve onaylanmasının sağlanması gerekmektedir. Yasalar ve uygulamalar arasındaki farklılık hala eşitlik önündeki temel engellerden biridir. Yasal okur yazarlık oranı pek çok ülkede son derece düşüktür. Kadın ve kız çocuklarının üreme hakları hala tam olarak tanınmamaktadır. Çok sayıda kadın, ırk, dil, din, etnik köken, kültür, cinsel tercih, özürlülük, sosyo-ekonomik sınıf, göçmenlik, yerinden edilmiş ve sığınmacı statüleri nedeniyle ayrımcılığa uğramaktadır. Kadın ve medya. Yerel, ulusal ve uluslararası düzeyde kadın iletişim ağlarının kurulmuş olması, iletişim ve bilişim teknolojilerinin gelişiminin kadınların bilişim ve iletişim olanaklarını artırması, kadınlar tarafından çok sayıda medya organı kurulmuş ve işletilmekte olması ve bu kuruluşların medyada pozitif kadın imajı yaratılmasına katkıda bulunmaları, bu çerçevede rehberlerin ve gönüllü moral kodlarının benimsenmesine rağmen, kadının medyada negatif ve onur kırıcı tanıtımı tam olarak engellenememektedir. Kadını aşağılayan ve şiddet unsurları içeren pornografik materyal hala sıkça kullanılmaktadır. 33 Yoksulluk, olanaksızlık, bilgisayar eğitiminden yoksunluk ve diğer nedenlerle kadınların internete ulaşımları sınırlı kalmaktadır. Kadın ve çevre. Bazı ulusal çevre politikaları ve programlarına toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısının yerleştirilebilmiş olması, toplumsal cinsiyet eşitliği, yoksulluğun ortadan kaldırılması, sürdürülebilir kalkınma ve çevrenin korunması arasındaki yakın bağlantının resmi düzeyde kabul görmesi, ve çevre konusunda kadınların geleneksel olarak sahip oldukları bilgilerin bir çok çevre koruma ve geliştirme projesine entegre edilmesine rağmen, kadınların karşılaştıkları çevresel riskler, konusunda hala belli bir bilinç düzeyine ulaşılabilmiş değildir. Çevre konusundaki kararlara kadınlar hala tam ve eşit bir şekilde katılamamaktadır, çevre sorunlarının kadın ve erkek üzerindeki farklı etkilerini saptayacak sınırlı sayıda araştırma vardır ve çevre politikaları hala toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinden uzak hazırlanmaktadır. Kız çocukları. Toplumsal cinsiyet duyarlı okul ortamının yaratılmasında bir ölçüye kadar başarılı çalışmalar yapılmıştır. Altyapının güçlendirilmesi, okullaşma oranlarının artışı ve eğitim sisteminde kalma sürelerinin uzaması, ergen hamileliği ve ergen yaşta anne olanlara destek hizmetlerinin sağlanması, yaygın eğitim olanaklarının artırılması kız çocuklarının eğitimi alanındaki temel kazanımlardan bazılarıdır. Kız çocuklarının genel sağlığına ve cinsel ve üreme sağlığına daha çok önem verilmeye başlanmıştır. Son yıllarda, kız çocuklarının cinsel hakları ve üreme hakları daha çok ülke tarafından tanınmaya başlamıştır. Kız çocuklarının sünneti ile kadın ve kız çocuk ticaretinin yasaklanmasına doğru bir yönelim vardır. Bu konudaki son gelişme, silahlı çatışmalar katılan çocuklar, çocuk satışı,çocuk fahişeliği ve çocuk pornografisi konularındaki Çocuk Hakları Sözleşmesine ek Protokollerin kabulüdür. Yoksulluk ve kalıp değer yargıları nedeniyle kız çocuklarının daha özensiz beslenmesi, sağlık hizmetlerine ulaşamamaları, onlara ağır ev sorumlukları verilmesi, okula göndermede tercihin erkek çocuklar lehine kullanılması gibi nedenler kız çocuklarının, bağımsız kendine yeterli bireyler olarak yetişmelerini engellemektedir. Kız çocuklarının eğitimine, sağlığına yeterli kaynağın ayrılamaması da bir diğer sorun alanıdır. Yine, yoksulluk, aileden destek görememek, cinsel istismara ve şiddete maruz kalmak, kız çocuklarının çoğu kez istenmeyen hamileliği, HIV/AIDS’e 34 gibi bulaşıcı hastalıklarla sonuçlanmaktadır. Kız çocuklarının cinsel sağlık ve üreme sağlığı konusunda bilgilendirilmelerinde hala büyük eksiklikler vardır. Ayrıca, kız çocuklarının ticaretinin artmaya devam etmesi tespit edilen sorunlardandır. Sonuç Belgesinin Üçüncü Bölümü Bu bölümde son beş yılda dünyada meydana gelen değişiklerin kadın yaşamı üzerindeki etkileri değerlendirilmiştir. Bu bölümde özetle: Küreselleşmenin kadınlar için yeni iş ve bilgi kaynaklarına erişimde kolaylık gibi olanaklar sağlaması yanında yeni sorunlar yarattığı; serbest ticaret, mali fonların akışkanlığının artması ve özelleştirme politikalarının benimsenmesinin kamu harcamalarında kısıtlamalara neden olduğu, bunların da kadınların hayatını olumsuz yönde etkilediği ve gelir eşitsizliklerini artırdığı; küreselleşmenin bir sonucu olan kayıt dışı ekonominin kadınların az ücretle ve sosyal güvenceden yoksun işlerde yığılmalarına neden olduğu, Uluslararası bağımlılığın artması ile dışsal faktörlerden, örneğin yaşanan mali krizlerden tüm ülkelerin ekonomik istikrarının ve kalkınma beklentilerinin etkilendiği, dolayısıyla kadınların yüklerinin son derece arttığı, bu durumun ayrıca sosyal güvenlik ve diğer sosyal refah harcamalarının devletlerden hane halklarına kaymasına neden olduğu, öte yandan anılan durumun mevcut kaynakların etkin ve verimli kullanılması yönünde yaratıcılığı da geliştirdiği, Küreselleşme ve yapısal uyum politikalarının yoksulluğun kadınlaşması olgusunu beraberinde getirdiği, Artan dış borç yükünün insan merkezli kalkınmanın başarılması ve yoksulluğun ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmaları sekteye uğrattığı, Ekonomileri geçiş sürecinde olan ülkelerde kadın işsizliğinin arttığı, Küreselleşmenin bilgi temelli toplumların yapılanmasını hızlandırdığı, bilgi toplumunda yer alabilen kadınlar için yeni olanaklar yarattığı, ancak bir çok kadının bilgiye ve yeni teknolojilere erişiminde sorunların olduğu, Küreselleşme sonucunda işgücünün dolaşımının değiştiği ve bunun kadınların ve kız çocuklarının ekonomik istismara açık hale getirdiği, 35 eğlence sektöründe kadın ve kız çocuklarının cinsel istismarını arttırdığı, Sivil toplum örgütlerinin güçlendiği ve söz konusu örgütlerin toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında oynadıkları rolün öneminin kavrandığı, Kadınların yaşam sürelerindeki artış nedeniyle dul kadınların sayısının arttığı ve onların ihtiyaçlarına cevap verecek mekanizmaların yokluğu, Özellikle gelişmekte olan ülkelerde HIV/AIDS’in hızla yayılmasının kadınların hayatını mahvettiği, Kadınlar arasında madde bağımlılığının arttığı, tütün kullanımında önemli artışlar gözlendiği, Doğal felaketlerden kadınların ve çocukların daha da olumsuz etkilendiği ve bunları gidermek için duyarlı programların geliştirilmesi gerektiği, Kadın emeğinin ekonomik açıdan görünür hale getirilmesi gerektiği tespitleri yapılmıştır. Sonuç Belgesinin Dördüncü Bölümü Sonuç Belgesinin son bölümünde, yukarıdaki bölümlerde yapılan saptamalar doğrultusunda ulusal ve uluslar arası düzeyde yapılacak eylem ve girişimler sıralanmaktadır. Bu bölümde hemen hemen tüm konulara ve sorun alanlarına değinilmiştir. Sonuç Belgesinin Dördüncü bölümünün ilk kısmı 42-55 maddelerden oluşmaktadır. Bu paragraflarda özetle; Hükümetlerin geleceğe yönelik eylem ve girişimler konusundaki taahhütleri, Pekin Eylem Platformunu tam ve hızlı bir şekilde hayata geçirmek için, tüm insan haklarının–kalkınma, medeni, kültürel, ekonomik, siyasi ve sosyal haklar dahil- tam olarak tanınması, korunması ve geliştirilmesinin gereği, bunun toplumsal cinsiyet eşitliği, kalkınma ve barış hedeflerine ulaşmada temel unsur olması, ve bu hakların evrensel bölünemez bir bütün olarak anlaşılması, Pekin Eylem Platformunu tam olarak ve hızlı bir şekilde hayata geçirmek için hükümetler tarafından gösterilen çabalara, BM kuruluşları, ulusal, uluslararası kurum ve kuruluşlar –sivil toplum örgütleri dahil36 tarafından destek verilmesi ve uygun durumlarda sözü edilen kuruluşlar tarafından tamamlayıcı programlar hazırlanması için çağrıda bulunulması, Hükümetler ve hükümetlerarası kuruluşlar tarafından, sivil toplum örgütlerinin Pekin Eylem Platformunun tam olarak ve hızlı bir şekilde hayata geçirilmesindeki katkıları ve tamamlayıcı rollerinin tanınması ve bunlar arasında işbirliğinin güçlendirilmesi, Toplumsal cinsiyet eşitliğinin tüm tarafların ilişkilerini yeniden gözden geçirmesi ve kurgulamasına bağlı olduğu, bunun da ancak kadının eşitlik temelinde sosyal hayatın tüm alanlarında yer alması ile mümkün olabileceği, Kadınların ve erkeklerin, kız çocuklarının ve erkek çocuklarının eşit haklar, sorumluklar, fırsat ve olanaklarla donatılması gereği, Ortak kalkınma gündeminin kurucu unsurunun toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının güçlenmesi olmasının gerekliliği, Kadınların ve kız çocuklarının eğitim hakkını ve mümkün olan en üst seviyede fiziksel ve zihinsel sağlık standartlarına ulaşabilmelerini garanti altına almak için eğitime, sağlık ve sosyal hizmetlere eşit erişimi sağlayacak çabaların artırılması gereği, Çevrenin korunmasında temel gıdaların üreticisi ve doğal kaynakların kullanıcısı olarak kadının geleneksel bilgi birikiminin tanınması ve önceliklerine yer verilmesi, Medeniyetler arasında ve içinde farklılıklara ve diyaloglara saygı temelini güçlendirecek önlemlerin alınması, Tüm düzeylerde siyasi iradenin tecellisi ve kararlılığın, eylem yönelimli politikalara toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısını yerleştirmek bakımından ön koşul olması, Toplumsal cinsiyet eşitliği, kalkınma ve barış hedeflerine ulaşmanın önündeki en önemli engelin -dayak ve diğer ev içi şiddet türleri,cinsel istismar, cinsel kölelik, kadın ve çocuk ticareti, zorla fahişelik yaptırma, cinsel taciz; ırkçılık, ırk ayrımcılığı, etnik temizlik, silahlı çatışmalar, işgal,dini ve din karşıtı aşırılıklar ve terörizm gibi kültürel önyargılardan kaynaklanan şiddet türleri dahil olmak üzere-kadınlara karşı şiddet olduğu, 37 Kadının ailedeki rolünün önemi, farklı sistemlerde farklı aile yapılarının olabileceği, bu ailelerin üyelerinin hak, ödev ve sorumluklarına saygı duyulması gereği, Ulusal mekanizmaların kurulabilmesi ve var olanların güçlendirilebilmesi için siyasi iradenin, insan ve mali kaynakların var olması gereği, Kadının kapasitesini tam olarak gerçekleştirmesini sağlayacak destek programların geleneksel eşitlik politikaları unsurları yanında, toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifini ana alanlara yerleştirmeye yönelik unsurları da barındıracak şekilde tasarımı, Özürlü kadın ve kız çocuklarının ihtiyaçlarına cevap verecek çözümlerin aranması gereği, Toplumsal cinsiyet ayırımlı verilerin toplanması, araştırmaların sayısının artırılması, Toplumsal cinsiyet eşitliği, kalkınma ve barış hedeflerine ulaşmak amacıyla eşitlik alanına yeterli beşeri ve mali kaynak ayrılması, bütçelerin tasarımı, uygulaması ve denetiminde bu konuya özel önem ve öncelik verilmesi, Yoksulluğun kadın üzerinde artarak devam eden olumsuz etkilerini gidermek amacıyla bütünlüklü makro-ekonomik ve sosyal programların hazırlanması için var olan programların toplumsal cinsiyet bakış açısı ile gözden geçirilmesi, yeni programların tasarımına toplumsal cinsiyet bakış açısının yerleştirilmesi gibi hususlar yer almaktadır. Sonuç Belgesinde Pekin Eylem Platformunun İlerisinde Bulunan Düzenlemeler Şiddet. Erken ve zorla evlendirme ile namus cinayetleri, başlık parasının ödeyememekten kaynaklanan şiddet ve evlilik içi tecavüzün kadınlara karşı şiddet kapsamında yer alması ve bunları ortadan kaldıracak kapsamlı önlemler paketinin belgede yer alması. Siyasi katılım ve güçlenme. Kota uygulamaları ve diğer araçlarla olumlu ayrımcılık politikalarının tasarımı, geliştirilmesi ve gerçekleştirilmesine yönelik irade beyanın belgede yer alması. 38 Sağlık. Ana ölümlerinin sağlık sektörünü öncelikleri arasına konulması, erkeklerin güvenli cinsellik yaşayabilmelerine yönelik eğitim programlarının gerekliliği, sıtma ve benzeri hastalıkların toplumsal cinsiyet boyutunun tanınması, kadının sağlık hizmetine ulaşımı üzerindeki etkileri de ölçebilecek bir sağlık reformu gereği gibi hususların sonuç belgesinde yer alması. Küreselleşme. Küreselleşmenin kadın üzerindeki olumsuz etkilerinin tanınması ve sosyal güvenlik sistemine kadının eşit girişinin sağlanmasına yönelik önlemlerin sonuç belgesinde yer alması ve kadınların makro-ekonomik karar mekanizmalarında yer almasının öngörülmesi. Ekonomi. Miras edinme hakkı, mülkiyet hakkı, sağlıklı ve güvenli konut sistemine tam ve eşit erişimi, toplumsal cinsiyet duyarlı bütçeleme, istihdam alanında İLO Sözleşmelerini imzalanıp hayata geçirilmesine yönelik önlemlerin sonuç belgesinde yer alması. İnsan hakları. İhtiyari Protokol’un imzalanıp onaylanmasına yönelik tavsiyelerin, sığınmacılara yönelik tutumlarda cinsiyet bazında ayrımcılık yapılmaması ve kadın ve çocuk sığınmacıların özel ihtiyaçlarına cevap verecek programların geliştirilmesi gereği, göçmen kadınlar ve erkekler arasında ayrım yapmama prensibi, yerli kadınların özel ihtiyaçları olabileceğinin tanınması gibi hususların sonuç belgesinde yer alması kararlarına varılmıştır. Pekin+5 Oturum Hazırlık Çalışmaları Ve Özel OturumaTürkiye’nin Katılımı Türkiye Özel Oturum hazırlık çalışmalarının tüm aşamalarında aktif bir biçimde yer almış, Özel Oturuma da geniş bir heyetle katılarak, toplumsal cinsiyet eşitliği, kalkınma ve barış konularındaki görüşlerini ve tezlerini başarılı bir şekilde sunmuş ve savunmuştur. Pekin+ 5’in, ülkemizdeki yansımalarını sağlayacak olan bu çalışmalar şöyle özetlenebilir: Özel Oturum hazırlık çalışmaları, 1998 yılında başlatılmıştır. 1998 yılı sonlarında, tüm ülkelerden Sonuç Belgesine temel teşkil edecek görüşlerini Birleşmiş Milletler Kadının İlerlemesi Bölümü tarafından hazırlanan soru formu formatına uygun olarak hazırlayıp göndermeleri istenmiş ve Mayıs 1999’a kadar ülkelere süre verilmiştir. Türkiye bu kapsamda soru formuna yanıtını Mayıs 1999’da BM Kadının İlerlemesi Bölümüne göndermiş, BM ilgilerinden alınan bilgiye göre gönderilen metin örnek metin olarak seçilmiştir. Türkiye, yine Özel Oturum hazırlıkları kapsamında BM Kadının Statüsü Komisyonu 43. Dönem çalışmalarına Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdür 39 Vekili Şenay Eser, Bakan Danışmanı Dr. Selma Acuner, Genel Müdür Yardımcısı Vekili Nevin Şenol, Prof. Dr. Ayşe Akın’dan oluşan bir heyetle katılmış, bu çalışmaların Özel Oturum hazırlıklarına ayrılan üçüncü haftasında da görüşmelere aktif bir şekilde yer almış, 1995 yılından sonra kurulan NGO’ların (Sivil Toplum Örgütleri) Özel Oturuma katılabilmesinin teminini ısrarla talep etmiştir. O tarihte kabul görmeyen bu önerimiz daha sonra kabul görmüş ve bilindiği üzere, örnek teşkil etmemek kaydıyla, Pekin Konferansı sonrasında kurulan tüm NGO lara Özel oturuma katılabilme olanağı verilmiştir. Bu anlamda, Türkiye yeni bir uygulamanın başlatılmasına da vesile olmuştur. 19-21 Ocak tarihleri arasında Sonuç Belgesine bölgesel girdi sağlamayı amaçlayan BM Avrupa Ekonomik Komisyonu Bölgesel Hazırlık toplantısına Türkiye’den geniş bir heyet katılmıştır. Ayrıca, NGO’ların aktif katılımın sağlamak üzere NGO temsilcisine mali destek sağlanmıştır. Şubat 2000 tarihinde BM Kadının Statüsü Komisyonu tüm üye ülkelere Sonuç Belgesinin ilk taslağını göndermiş ve görüş ve önerilerin talep etmiştir. Bu çerçevede hazırlanan öneriler BM ilgili birimine gönderilmiştir. Son iki haftasının Özel Oturumun hazırlıklarına ayıran BM Kadının Statüsü Komisyonunun 44. Dönem toplantılarına da Türkiye Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdür Vekili Şenay Eser, Genel Müdür Yardımcısı Vekili Nevin Şenol, Dr. Pınar İlkkaracan, Dr. Nalan Hodoğlugil katılmıştır. Toplantı süresinde Türkiye daha önce gönderdiği ve bir bölümü metne alınan önerilerini ve Sonuç Belgesinin DAW tarafından yeniden yazılan 4. bölümüne ilişkin önerilerini orada hazırlayıp sunmuş ve savunmuştur. Daha sonra hazırlık çalışmalarının 8-11 Mayıs 2000 tarihleri arasındaki bölümüne Genel Müdür Yardımcısı Vekili Nevin Şenol katılmış çalışma takviminin dağınıklığı nedeniyle- ki bu bir çok ülkenin şiddetli karşı çıkışlarına neden olmuştur, hazırlık çalışmalarının geri kalan bölümleri BM Nezdindeki Daimim Temsilciliğimiz Müsteşarlarında Levent Bilman tarafından takip edilmiştir. 5-9 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilen Özel Oturuma ise daha geniş bir heyetle katılınmıştır. Resmi heyette, NGO’ların kendi aralarından seçtikleri 4 temsilci de bulunmaktadır. Ayrıca, yine üniversite kadın araştırmaları merkezlerinin ve NGO’ların katılımını desteklemek amacıyla, Ankara Üniversitesi Kadın Araştırmaları ve Uygulama Merkezi, Mor Çatı, KA-DER, Anakültür, Marmara Grubu, Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği ve İstanbul Soroptimistler, Kadın dayanışma Vakfı, 40 Uçan Süpürge Kongre, Turizm ve Org. Ltd.Şirk. temsilcilerinin toplantıya katılımları için mali destek sağlanmıştır. Türkiye Tarafından Teklif Edilip Kabul Edilerek Sonuç Belgesinde Yer Alan Öneriler Türkiye, Özel Oturum hazırlıkları süresince ve Özel Oturum sırasında kendi tezlerini savunmuştur. Türkiye’nin belgeye ilişkin önerilerini ve katkıları hazırlar ve savunurken temel aldığı kriterler, belgenin Pekin Eylem Platformunun gerisinde bir metin olmamasını sağlamak ve mümkün olduğu ölçüde belgeyi Pekin Eylem Platformunun ilerisine taşımak olmuştur. Bu konuda başarılı olunduğunun göstergesi, NGO’lar tarafından hazırlanan Pekin’in ilerisindeki düzenlemelere ilişkin listede yer alan konulardan en az üçünün Türkiye’nin önerisi olmasıdır. Türkiye tüm çalışmalarda ulusal ve uluslararası düzlemde sivil toplum örgütlerinin katkı ve katılımlarına açık bir tutum sergilemiş ve son olarak da NGO’ların kendi aralarından seçtikleri dört temsilcinin Resmi Heyette yer almaları ve Türkiye adına görüşmelerde başarılı ve aktif bir tutum sergilemeleri ile devlet sivil toplum işbirliğinin güzel bir örneğini sergilemiştir. Sonuç belgesinde yer alan önerilerimiz ; Toplumsal cinsiyet eşitliğini gerçekleştirmek üzere kısa ve uzun vadeli, zaman sınırlı hedeflerin konulması. Siyasi iradenin tam olarak gerçekleştirilebilmesinin sağlanması, toplumsal cinsiyet eşitliği konularına yeterli insangücü ve mali kaynağın tahsisi . Ulusal mekanizmalardaki sorunların çözümüne ilişkin önlemlerin alınması, bu mekanizmalar yeterli ödenek ve insan kaynağı tahsisi, ulusal mekanizmaların gerçekleştirilmesinde toplumsal katalizör rolü, cinsiyet toplumsal eşitliğinin cinsiyet eşitliği konusunda kurumsal kapasitenin oluşturulması . Kadın erkek eşitliği bakış açısının tüm ana plan, program ve politikalar yerleştirilmesi . Kadınların karar alma mekanizmalarında eşit bir şekilde yer alamamasının önündeki engellerin kaldırılması, devletin sorumlu olması kadınların mikro ve makro-ekonomik kararlara tam ve eşit katılımı ve bu politikaların toplumsal cinsiyet bakış açısı ile tasarımı gözden geçirilmesi . 41 Kota uygulamaları ve diğer araçlarla olumlu ayrımcılık politikalarının geliştirilmesi ve gerçekleştirilmesi girişimleri . Kadınların tam ve eşit olarak kaynaklara erişimi ve kaynakları kontrol edebilmeleri için gerekli önlemlerin alınması . Kadının sosyal rolleri sonucunda yarattığı ücretsiz emeğinin ücretlendirilmesi konusunda gerekli önlemlerin alınması . Kayıt dışı ekonomide ve tarımda çalışan kadınların iş koşullarının düzeltilmesi ve sosyal güvenceye kavuşturulması, yoksulluğun önlenmesi yönünde gerekli önlemlerin alınması . Kadın eğitimi ve yetişkin kadın eğitimi (yasal okur yazarlık dahil) . Erken ve zorla evlendirme ile namus cinayetlerinin kadına karşı şiddet kapsamında yer alması. Evlilik içi tecavüzün kadınlara yönelik şiddet türleri arasında yer alması, kadınlara karşı şiddetin önlenmesi konusuna yeterli kaynak ayrılmaması, kadınlara karşı şiddeti engellemek amacıyla eğitim programları dahil gerekli önlemlerin alınması, şiddet uygulayanların yasal kovuşturmaya uğramasına yönelik koruyucu önlemlerin geliştirilmesi, kadına yönelik şiddet konusunda eğitim . Kapsamlı bir sağlık sınırlandırılmaksızın reformu, koruyucu sağlık sisteminin hizmetleri de tedavi bakımla kapsaması, sağlık çalışanlarının eğitimi istenmeyen gebeliklerin uygun şartlarda sağlıklı koşullarda sonlandırılması (kürtaj) ve sağlıksız kürtajın önlenmesine dair gerekli önlemlerin alınması . Sivil Toplum Örgütlerinin (gönüllü kadın kuruluşlarının) kadının insan haklarının tanınması korunması ve geliştirilmesi ve diğer alanlarındaki önemli rolleri ve bunların sayısal ve mali açıdan güçlendirilmeleri gereği Bazı zararlı gelenek ve göreneklerin toplumsal cinsiyet eşitliğini gerçekleştirme doğrultusunda yapılan çalışmalarda olumsuz bir unsur olması nedeniyle etkinliğinin kırılması. Türkiye Özel Oturuma; Kadın, Aile ve Sosyal Hizmetlerden Sorumlu Devlet Bakanı Hasan GEMİCİ’nin başkanlığında, Parlamento’da grubu bulunan siyasi partilerden 5 kadın parlamenter, Parlamentolararası Birlik (PAB) toplantılarına katılmak üzere New York’ta bulunan 5 parlamenter, bürokratlar, akademisyenler, gönüllü kadın kuruluşlarının kendi aralarından seçtikleri 4 temsilci, Birleşmiş Milletler 42 Nezninde Türkiye Daimi Temsilcisi ve Daimi Temsilcilik yetkililerinden oluşan 23 kişilik bir Resmi Heyetle katılmıştır. Resmi Heyetin yanı sıra, Özel Oturum kapsamında gerçekleştirilen sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarına gönüllü kadın kuruluşlarından 16 temsilci katılmıştır. 6 Haziran 2000 tarihli oturumda Devlet Bakanı Hasan GEMİCİ heyet başkanı olarak Türkiye adına bir konuşma yapmıştır. İlk verilere göre, Birleşmiş Milletler Genel Kurul Özel Oturumu’na 188 ülke ve bu ülkelerden toplam 1500 sivil toplum kuruluşundan 3000 temsilcinin katıldığı bildirilmiştir. Özel Oturuma resmi delegasyonlar ve sivil toplum örgütlerinden toplam 10000 kişi katılmıştır. Birleşmiş Milletler Özel Oturumu süresince, BM kuruluşları ve bazı sivil toplum örgütleri BM binasında 70 adet panel, seminer, sempozyum ve benzeri ve BM binası dışında ise çok sayıda etkinlik düzenlemişlerdir. Pekin Eylem Platformu'nun Dünyadaki Yansımaları Günümüzde, kadınlara ilişkin her tartışmada doğrudan veya dolaylı biçimde, onların dünya üzerindeki kaynaklardan ne kadar az yararlandığı gündeme getirilmiş olsa da, yoksulluğun kadının konumunu derinden etkileyen bir sorun olduğu vurgusu 90'lı yıllarda yapılmaya başlanmıştır. Yoksulluk hem 1995 de Kopenhag'da yapılan Dünya Kalkınma Zirvesi'nin, hem de yine aynı sene Pekin'de toplanan 4. Dünya Kadın Konferansı'nın ana teması olmuştur. Birleşmiş Milletlerin bu iki büyük zirvesinde de kadınlar, yoksulluğun yapısal sorunlarına dikkat çekmişlerdir. Özellikle, uluslararası finans kuruluşlarının politikalarını ve piyasa temelli ekonomilerin barındırdıkları sorunları da içeren bir makro ekonomik çerçeve bu sayede sorgulanmıştır. Kopenhag'da zirvenin üç temel konusundan biri olan yoksulluk, mutlaka giderilmesi gereken ve bu yönde hükümetlerin katılımlarını gerektiren bir sorun olarak belirlenmiştir. Zirvenin sonuç bildirgesinde kadınların yoksullukla erkeklerden daha çok karşılaştıklarına işaret edilse de, yoksulluğu toplumsal cinsiyet bağlamında ölçme ve hesaplama gereğine vurgu yapılmadığı dikkat çekmektedir. Pekin toplantısı, kadın ve erkeklere fırsat eşitliği tanınmasının kilometre taşlarından biridir. Dünyada kadın hakları ve bu hakların hayata geçirilmesi konusunda büyük bir reform niteliği taşımaktadır. 43 1995 yılında Dördüncü Dünya Kadın Konferansı'nda benimsenen bu küresel eylem platformu, kararlar alınmadan önce bu kararların sırasıyla kadınlar ve erkekler üzerindeki etkilerinin tahlil edilmesini sağlamak amacıyla, hükümetlerden ve diğer aktörlerden tüm politika ve programlarda cinsiyet perspektifini dikkate almalarını talep etmektedir. Konferans'ta ayrıca, eğitim, istihdam ve karar alma alanlarındaki önlemlerin vurgulandığı, ortak bir AB (Avrupa Birliği) eşitlik gündeminin ortaya çıktığı da teyid edilmiştir. 1997 yılında imzalanan Amsterdam Antlaşması, kadın ve erkek eşitliğini Topluluğun temel görevlerinden biri olarak belirlemiştir. 119 uncu madde (yeniden 141 olarak numaralanan madde), sonuçta Topluluğa kadın ve erkek eşitliği alanında eylem için kendi hukuki dayanağını verecek şekilde değiştirilmiştir. Bu husus, istihdam dışındaki alanlarda cinsiyete dayalı ayrımcılıkla mücadele için önlem alınmasını sağlayan 13 üncü madde ile de desteklenmiştir. O tarihten itibaren, tüm AB kurumları cinsiyet eşitliği sorununun istihdam, eğitim, öğretim, gençlik, vb. gibi tüm politika alanlarında ve ister Avrupa düzeyinde isterse ulusal veya yerel düzeyde olsun, her faaliyet düzeyinde dikkate alınmasını sağlamayı amaçlamaktadırlar. Bu yaklaşım cinsiyette anayol yaklaşımı olarak bilinmektedir. Bu yaklaşımla fırsat eşitliği herkesin önceliği haline gelmektedir. Antlaşma uygulanırken, fırsat eşitliği, AB emek piyasaları reform sürecinin odak noktası olmuştur. Aralık 1998'de düzenlenen Viyana Zirvesi'nde, "kadın ve erkeklere fırsat eşitliği sağlamanın bir bütün olarak istihdam stratejisinin yaşamsal unsuru olduğu" belirtilmiştir. Bu taahhütle, genellikle "Lüksemburg Süreci" olarak anılan Avrupa İstihdam Stratejisi, kadınlara emek piyasasında rekabetçi olabilmeleri için yeni olanaklar sağlamaktadır. Gerçekten herkese açık bir emek piyasasını, gerçek erişim eşitliğini yaratmak, Avrupa Birliği'nde istihdam ve sosyal politika alanında çalışanların ortak iradesidir. Avrupa Birliği fırsat eşitliğini ve istihdamı birbirine bağlamıştır. Kadınlara, yeterince iş olanağı yaratmayan bir Avrupa'da iş bulmaları zor olabilir. İstihdam oranının %75'e yakın olduğu ABD ve Japonya ile karşılaştırıldığında, AB'de istihdam oranı %61'dir (1998). Kadınlar dikkate alındığında bu fark daha abartılıdır: 1998 yılında %51'le, aynı oranın %67 olduğu ABD'den hemen hemen dörtte bir daha düşüktür. İstihdamı teşvik etmek için, Ekonomik ve Parasal Birlik yakında ekonomi 44 politikalarda eşgüdümü sağlayacak somut bir çerçeve oluşturacaktır; Üye Devletlerin Avrupa'da rekabetçi bir emek piyasası oluşturmalarını desteklemek için bir Avrupa İstihdam Stratejisi belirlenmiştir. İstihdam bugünlerde, kadın ve erkekler için fırsat eşitliğinin teşvik edildiği ve cinsiyette anayol yaklaşımının uygulandığı bir çekirdektir. Amsterdam Antlaşması ile, AB'de işsizliğin üstesinden gelmeyi amaçlayan, yeniden tanımlanmış Avrupa İstihdam Stratejisi için yeni bir çerçeve oluşturulmuştur. Antlaşma ile, yeni bir İstihdam Başlığı belirlenmiş ve 15 Üye Devlet istihdamı "ortak kaygı konusu" olarak dikkate almayı taahhüt etmişlerdir. Üye Devletler, istihdam büyümesini artırmak amacıyla, istihdam politikalarında Topluluk düzeyinde eşgüdümü sağlamayı taahhüt etmişlerdir. Bu fikrin derhal uygulanması için Avrupa Konseyi tarafından Kasım 1997'de birinci AB İş Zirvesi düzenlenmiştir. Bu Zirve sonucunda, fırsat eşitliğinin güçlendirilmesi esasına dayanan Avrupa İstihdam Stratejisi'nin başlangıcı olarak, Üye Devletler için birinci İstihdam Politikası Kuralları benimsenmiştir. Benimsenen İstihdam Kuralları ile, AB Üyesi Devletler, Avrupa ekonomisinin ve Avrupa işyerlerinin, kadınların yaratıcılık, kabiliyet ve becerilerinden tam olarak yararlanmalarını ve kadınlarla erkeklerin iş ve aile yaşamlarını daha iyi dengelemelerine olanak tanımalarını sağlayacak koşulları yaratmak için çabalarını birleştirmişlerdir. 2000 yılı İstihdam Kuralları, Avrupa Konseyi tarafından Aralık 1999'da Helsinki Zirvesi'nde kabul edilmiştir. Devletler, kadın ve erkekler arasında fırsat eşitliğini özellikle dikkate alma iradelerini bir kez daha açıkça belirtmişlerdir. Sınırlı sayıda ayarlama yapılmıştır: İnternete erişimin ve okullarda bilişim teknolojileri becerileri kazanılmasının teşvik edilmesi, Sosyal ortakların iş organizasyonu modernizasyonuna katılması gereğinin vurgulanması, Kamu istihdam servislerinin yerel düzeyde iş olanağı yaratmaktaki rolünün vurgulanması. Bu ayarlamalara göre: 45 Cinsiyetler arasındaki farkla mücadele adına, Devletler kadınlarla erkeklerin istihdam oranları arasındaki farkı azaltmaya çalışacaklar ve kadınların belirli ekonomik sektörlerde yeterince temsil edilmemesini ve diğer bazı sektörlerde gereğinden fazla temsil edilmelerini tersine çevirmek için girişimde bulunacaklardır. Devletler, eşit değerdeki işler için eşit ücret ödenmesini teşvik eden ve kadınların ilerlemesini sağlayacak önlemleri dikkate alan olumlu adımlar atacaklardır. Çalışma ve aile yaşamının uzlaştırılması adına, kariyer izni, annelik izni ve yarım gün çalışma ile ilgili politikalar kadın ve erkekler için özel bir önem taşımaktadır. Üye Devletler, kadın ve erkeklerin işgücü piyasasına girmesini ve katılımlarını sürdürmelerini desteklemek için, çocuklar ve çalışanların bakmakla yükümlü oldukları diğer kişiler için yeterli ve kaliteli bakım hizmeti sağlamalıdırlar. Bakım hizmetlerine erişim, kadınların işgücü piyasasıyla bütünleşmesinde anahtar sorundur. İşgücü piyasası ile yeniden bütünleşmenin kolaylaştırılması adına da, üye Devletler, kadın ve erkeklerin ücretli işgücüne geri dönebilmeleri için engellerin kaldırılmasına özel önem vereceklerdir. 1998 yılında İspanya, kadın girişimcilere özel bir finansal yardım yapılmasını ve iş kurma konusunda kadınlara bilgi temin edilmesini önermiştir. Bu öneri, kadınların yeterince temsil edilmedikleri alanlarda, kadınları istihdam eden şirketlere vergi indirimi yapılmasını sağlayan önlemleri de içermiştir. İspanya'da kadınların işsizlik oranı yaklaşık yüzde 28.4 olduğu için, İspanya, kadınlara eğitim verilmesi için 8.7 milyon Euro tutarında bir bütçe taahhüdünde bulunmuştur. Viyana Zirvesi'nde, fırsat eşitliği politikasının güçlendirilmesinin artık "soyutlanmış" bir yaklaşım olarak düşünülmemesi gerektiği kabul edilmiştir. Cinsiyet boyutu, yeni istihdam stratejisinin dört boyutu ile bütünleştirilmelidir. Bu ise, istihdam edilebilirliği, girişimciliği ve ticari işletmelerle çalışanlarının uyum yeteneklerini teşvik etmek amacıyla alınan tüm önlemlerde cinsiyet yaklaşımının dikkate alınacağı anlamına gelmektedir. Amsterdam Antlaşması'nın amacı, fırsat eşitliğinin tüm politikalara dahil edilmesini sağlamaktır. Topluluğun eğitim, öğretim veya gençlikle ilgili tüm 46 girişimlerinde kadın ve erkekler arasında fırsat eşitliğinin teşvik edilmesi vurgulanmaktadır. Özellikle, Socrates, Leonardo da Vinci ve Avrupa Gençliği (Youth for Europe) gibi yeni kuşak Topluluk programları, uygulamada cinsiyet yaklaşımını içereceklerdir. Mart 2000 yılındaki Lizbon Zirvesi de AB’nin 2000 yılında yeni bir Sosyal Politika Gündemi’ni kabul etme fikrini desteklemektedir. Eşit imkanlar ve ayrımcılığa karşı olma gibi konuları da içeren bu çerçeve kararı, Sosyal Eylem Raporu’nun yerini alacaktır. Kadınların yeterince temsil edilmedikleri araştırmalar özellikle dikkate alınmaktadır. Araştırma ve Geliştirmeye ilişkin Beşinci Çerçeve Program'a bir cinsiyet perspektifi aktarılmıştır. Kadınlara yönelik şiddetle mücadele, kadın mültecilerin güvenliği ve toplumla bütünleşmesi, insan kaçakçılığı ile mücadele ve bu kaçakçılığın kurbanı olanların toplumla yeniden bütünleştirilmeleri konularında da gelişme sağlanabilir. Leonardo Programı'nda Kadınlar için bir El Kitabı düzenlenmektedir. Artemis; eğitim, öğretim ve istihdam alanlarında fırsat eşitliğini teşvik etmek amacıyla, Leonardo Da Vinci programı çerçevesinde geliştirilen bir el kitabıdır. El kitabı Atina, İngiltere ve Almanya'da değişik üniversitelerden ortakların katıldığı transnasyonal bir proje sonucunda düzenlenmiştir. El kitabı ile, kadınları, kadınların yeterince temsil edilmediği meslekleri seçmeye teşvik etmek amaçlanmaktadır. Kadınların sorumluluk gerektiren görevlerde ve siyasi organlarda karar alma düzeyinde temsil edilmeleri, fırsat eşitliği konusunda önemli bir sorundur. Kadın ve erkeklerin karar alma sürecine dengeli katılımı sağlanmadan Avrupa demokrasisi ve sosyal adalet ilkesi tam olarak gerçekleşmiş sayılamaz. Bununla birlikte, siyasi karar alma sürecindeki denge son yıllarda kademeli biçimde iyileşmekte olup, Sivil Toplum Kuruluşları, hükümetler, siyasi partiler ve AB kurumları durumu değiştirmenin gerekliliğini kabul etmektedirler. Örneğin, 1999 yılı Avrupa Parlamentosu seçimlerinin hazırlık sürecinde, Avrupa Kadın Lobisi ve EUDIF gibi ağlar, tüm Üye Devletlerdeki siyasi partileri kadın/erkek değişimi sisteminin 47 kullanıldığı aday listeleri hazırlamanın gerekliliğine ikna edecek kampanyalar düzenlemişlerdir. AB içinde kadınların parlamento ve hükümete katılımı incelenirse, kadınların karar alma sürecine en yüksek düzeyde katılımı bölgesel düzeyde gerçekleşmektedir (1998 yılında bölgesel hükümetlerde %24.5 ve bölgesel parlamentolarda %27.8). Kadınların ulusal parlamentolara katılım oranı 1998 yılında ortalama olarak yüzde 17.5 düzeyindedir. Hükümet düzeyinde, devlet görevlerinde çalışan kadınların oranında bir artış gözlenmekte olup, bu oran yüzde 21.9 düzeyindedir. Tüm bu rakamlar kadınların katılımının düşük olduğunu göstermektedir. Avrupa Birliği, toplumsal gelişme ve adaleti sağlamak için, tüm vatandaşların demokratik temsili esası üzerine inşa edilmiştir. Hükümet Dışı Örgütler, Avrupa Kurumları ile AB vatandaşları arasındaki sivil diyalogda anahtar rol oynarlar. Bu Örgütlerden birisi de Avrupa Kadın Lobisi'dir (AKL). 1990 yılında kurulmuş olan Lobi, AB'de 2700'ün üzerinde üye örgütü temsil etmektedir. Avrupa Topluluğu tarafından da desteklenen AKL Avrupa'daki kadın örgütleriyle fırsat eşitliği ile ilgili AB kurumları arasında temas noktası olarak hizmet vermektedir. Amacı, Avrupa düzeyinde kadın görüş açısını temsil etmek ve üye devletlerdeki kadınları Avrupa sorunları konusunda bilgilendirmek ve bilinçlendirmektir. AB, vatandaşlarına eşit haklar tanıyan mevzuatların yürürlüğe girmesi için çabalarını yoğunlaştırmıştır. İstihdam açısından, tüm AB vatandaşlarına tanınan ilk haklardan biri, AB'de herhangi bir ülkede çalışma özgürlüğü hakkıdır. Ayrıca, bireyler hangi ülkede çalışmaya karar verirlerse versinler, Topluluk mevzuatı, işyerinde cinsiyete dayalı ayrımcılık yapılmamasını hükme bağlamıştır. Bu ise, cinsiyeti ne olursa olsun, AB vatandaşlarının eşit muameleye tabi tutulacağı ve kendilerine aynı hak ve olanakların tanınacağı anlamına gelmektedir. Topluluk hukuku, kadın ve erkeklere eşit fırsatlar tanınmasını ve eşit muameleye tabi tutulmalarını sağlamayı amaçlamaktadır. Her ikisinin de aynı işveren için çalışması koşuluyla, kadının, aynı işi yapan erkekle aynı ücreti alması gerekmektedir. Eşit İşe Eşit Ücret, Topluluk mevzuatında fırsat eşitliği çerçevesinde korunan haklardan biridir. Örneğin, aynı şirkette çalışan 48 bayan hostesle, erkek kabin görevlisi aynı niteliklere sahip olup, aynı işi yaparlar. Her ikisine de eşit ücret ödenmesi gerekir. Ancak, kadın ve erkek aynı işveren için farklı işler yaptıklarında ayrımcılık söz konusu olabilmektedir. Topluluk hukuku bu durumda, Eşit değerde iş için Eşit ücret alma hakkını tanımaktadır. Bu ise, bir kadın (veya erkek) diğer cinsle aynı zorlukta bir iş yaptığında, işleri farklı olsa bile, kadına (veya erkeğe) aynı ücret ve ek yardımların verilmesi gerektiği anlamına gelmektedir. Örneğin, bayan sekreterin yaptığı iş, aynı şirkette çalışan erkek üretim hattı işçisi ile karşılaştırıldığında, eksik değerlendirilebilir. Çalışanlarca yapılan işin eşit değerde olup olmadığını belirlemek için bazı Üye Devletlerde, yapılan işi beceri, gayret, sorumluluk, vb. açısından karşılaştıran bir merci bulunmaktadır. İşveren ücret farkını yalnızca, cinsiyete dayalı ayrımcılık dışındaki gerekçelere dayandırarak haklı gösterebilir. Avrupa Komisyonu, cinsiyetleri farklı olan çalışanların eşit değerdeki işler için eşit ücret alıp almadıklarının değerlendirilmesine yardımcı olmak için, "kadın ve erkeklere eşit değerdeki iş için eşit ücret uygulanmasına ilişkin uygulama kuralları"nı düzenlemiştir. Bağlayıcı olmayan bu kurallarda, işverenler ve toplu pazarlık ortakları için öneriler sunulmaktadır. Hamilelik ve lohusalık kadınların sağlık açısından özellikle duyarlı oldukları bir dönemdir. Bu durumun işyerinde ayrımcılık gerekçesi olarak kullanılmasını engellemek amacıyla, AB mevzuatında kadınlara doğum öncesinde ve sonrasında bazı haklar tanınmaktadır. İşyerinde belli bir sağlık ve emniyet düzeyi, gebelik, lohusalık veya emzirme dönemlerinde, tüm çalışan kadınların hakkıdır. Kadınların emniyet veya sağlıkları için tehlike oluşturabilecek herhangi bir risk söz konusu olduğunda, işverenin kadınların çalışma saatlerinde veya çalışma koşullarında ayarlama yapması veya kadınları riski engelleyecek bir başka işte görevlendirmesi gerekmektedir. Bir başka işte görevlendirilmek uygun olmadığında, kadınlar sağlık ve emniyetlerinin korunması için gerekli tüm süre boyunca izin alma hakkına sahiptirler. Kadınlar gebelik veya lohusalık dönemlerinde gece saatlerinde çalıştırılamazlar. Kadınlar bu haklarını kullanmak istediklerinde, gündüz saatlerinde 49 çalışılan işlerde görevlendirilmelidirler. Böyle bir görevlendirme mümkün olmadığında, kendilerine izin verilmeli veya doğum izinleri uzatılmalıdır. AB'de bebek bekleyen çalışan kadınlar en az 14 hafta kesintisiz doğum izni kullanma hakkına sahiptirler. Bu süre, doğum öncesinde ve sonrasındaki ikişer haftayı kapsamalıdır. Doğum iznine ayrılan kadınlar, bu izinden önce veya izin sırasında verilen ücret artışlarından yararlanma hakkına sahip olmakla birlikte, bu izin sırasında kendilerine tam ücretlerinin ödenmesi şart değildir. Doğum öncesi muayenelerin yalnızca çalışma saatleri içinde yapılması durumunda, gebe kadınlar bu muayeneler için ücretli izin alma hakkına sahiptirler. Kadınlar hamilelik gerekçesiyle işten çıkartılamazlar. AB'de çalışan anne babalar yeni doğan veya evlat edinilen bebeğe bakmak için anne babalık izni alma hakkına sahiptirler. İster anne isterse baba olsun, kendilerine izin hakkı tanınmakta olup, iznin hangisine verileceği konusunda ayrım yapılmaması gerekmektedir. Anne ve baba üçer ay izin hakkına sahip olmakla birlikte, biri izin hakkını diğerine devredememektedir. Aile bireylerinden birinin hastalanması veya kaza geçirmesi nedeniyle anne veya babanın derhal hazır bulunması gerektiğinde de işten izin alınmasına olanak tanınmaktadır. Anne babalık izni ve ailevi nedenlerle acil izin gibi önlemler, kadın ve erkeğin çalışma ve aile yaşamlarından doğan yükümlülükleri uzlaştırmalarına yardımcı olduğu için önem taşımaktadır. Topluluk mevzuatı bu konuda, sosyal ortaklar olan UNICE (Avrupa Sanayi ve İşveren Konfederasyonları Birliği), CEEP (Avrupa Kamu Teşebbüsleri Merkezi) ve ETUC (Avrupa Sendikalar Birliği Konfederasyonu) arasında imzalanan "Sosyal Politika Anlaşması"nı uygulamaktadır. Anlaşma, genellikle kadınlardan oluşan yarım gün çalışanlara karşı her türlü ayrımcılığı engellemektedir. Her AB vatandaşı, eşit ücret, eşit muamele görme, eşit sosyal güvenlik yardımı haklarının veya çalışan anne baba olarak sahip olduğu hakların işveren tarafından ihlal edildiğini iddia edebilir. Ulusal, bölgesel veya yerel makamlar, Topluluk hukuku kapsamındaki hakları yanlış yorumlamış olabilirler veya kendileri cinsiyete dayalı ayrımcılık yapmış olabilir. Bu durumlarda çalışan kişi haklarını savunabilir. 50 Bazı durumlarda meslek birliklerinden veya sendikalardan yardım ve hukuki görüş alınabilir. Karşılıklı bir mutabakata varılamaması veya ilgili idarenin hakların ihlal edildiğini teyid etmemesi durumunda, kadın ve erkek için eşit hak ve fırsatların uygulanmasını sağlayacak başka yollar mevcuttur. Her Üye Devlette bu sorunların ele alındığı özel adli organlar ve mahkemeler vardır. Ulusal usuller kapsamında, hak ihlali nedeniyle tazminat ödenmesini öngören çeşitli olanaklar mevcuttur. Ulusal mahkemelerin Topluluk hukukuna dayanan haklara uyulmasını sağlamaları ve gerektiğinde, Topluluk hukukunu ihlal eden ulusal önlemleri iptal etmeleri gerekmektedir. Ulusal mahkeme emin olmadığı durumlarda, karar vermeden önce, davayı Lüksemburg'da bulunan Avrupa Adalet Divanı'na havale edebilir. Ulusal hukuk çerçevesinde haksızlık yeterli düzeyde telafi edilemediğinde, doğrudan Topluluk hukukunun uygulanması mümkün olabilir. Ayrıca, konuyu Topluluk düzeyinde gündeme getirme imkanları da bulunmaktadır. Eşit hakları ulusal makamlarca ihlal edilmiş olan kişi, Avrupa Komisyonu'na şikayette bulunabilir. Avrupa Komisyonu da ulusal makamlarla temasa geçerek bir açıklama isteyebilir. Komisyon, ulusal makamlardan aldığı yanıtı tatmin edici bulmadığı taktirde konuyu Lüksemburg'daki Avrupa Adalet Divanı'na havale edebilir. Adalet Divanı, kadınlar ve erkekler arasında eşit muamele yapılması konusunda çok fazla sayıda önemli kararlar vermiştir. Bu kadar çok sayıda mahkeme kararı olması kuşkusuz ücret, iş bulma, çalışma şartları veya sosyal güvenlik hakları açısından kendilerine karşı ayrımcılık uygulandığını düşünen kadın işçilerin hakları konusundaki bilinç düzeylerinin yükseldiğini göstermektedir. Eşit hakların ihlali konusunda şikayette bulunmak için kullanılabilecek öteki yollar arasında Avrupa Parlamentosu'na bir dilekçe verilmesi, şikayetin Komisyon'da veya Konsey'de soru önergesi verebilecek Avrupa Parlamentosu'nun bir Üyesine götürülmesi veya şikayetin topluluk kuruluşlarından birinin (örneğin Avrupa Parlamentosu, Avrupa Komisyonu Konseyi) veya Topluluğun herhangi bir ademi merkeziyetçi organının (örneğin Avrupa Eğitim Vakfı) kötü idaresine ilişkin olması halinde Avrupa Ombudsmanına sunulması bulunmaktadır. 51 AB, bir dizi karar ve tavsiyenin kabul edilmesi yoluyla eşit fırsatların teşvik edilmesi arzusunu teyid etmiştir. Bunların en sonuncularından biri eşit fırsatların Yapısal Fonlarla bütünleştirilmesine ilişkindir. Yapısal Fonlar, Topluluğun AB'deki farklı bölgeler arasında toplumsal uyum ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması amacıyla kullandığı temel araçtır. Yapısal Fonların yeni yönetmelikleri , birleştirme ilkesinin pratik olarak uygulanmasına yönelik önemli bir adım oluşturmaktadır. Kadınlar ve erkekler arasında eşitliğin teşvik edilmesi, Fonların genel amaçlarından biridir. Bu, genel Yapısal Fonları oluşturan fonlardan her birinin, eşitliğin teşvik edilmesi konusunda belirli önlemleri içereceği anlamını taşımaktadır. Örneğin, Avrupa Sosyal Fonu (ESF), işgücü piyasasına daha fazla kadının yönlendirilmesi üzerinde odaklaşacak, Avrupa Bölgesel Kalkınma Fonu (ERDF) kadınların işyeri açması gibi önlemleri destekleyecek, Avrupa Tarımsal Yönlendirme ve Garanti Fonu (EAGGF) ise kırsal bölgelerdeki kadınların gelişimini teşvik edecektir. Bu fonların amacı ve kullanımını özetlemek adına Yapısal Fonlar Yönetmeliği madde1 aşağıda verilmiştir. “Topluluk, Fonlar aracılığı ile eşitsizliklerin ortadan kaldırılması ve kadınlar ve erkekler arasında eşitliğin teşvik edilmesi amacını güdecektir.” Yapısal fonlar arasındaki en önemli mali araç, NOW (Kadınlar İçin Yeni Fırsatlar) adlı Topluluk girişimi kapsamında 1990'dan bu yana özellikle kadınların mesleki eğitimine ilişkin çok sayıdaki spesifik projeyi finanse eden Avrupa Sosyal Fonu'dur. NOW, kadınların işgücü piyasasındaki konumlarını güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Fonun toplam bütçesi 900 milyon Euro'nun üzerinde olmuştur (496 milyon Euro'su AB'den). Bu, uygulamada yerel makamlar, resmi istihdam kuruluşları, kadınların kurduğu sivil toplum kuruluşları ve toplumsal ortaklar arasında gelişen ortaklıklara yolaçmıştır. NOW, ülkeler arasında uygulanan 1700 yenilikçi projeyi finanse edecektir. Bu nedenle, kadınlara ilişkin en büyük AB programıdır. DAPHNE programı, sivil toplum kuruluşlarını bir araya getirmektedir ve kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetle mücadele edilmesini amaçlamaktadır. Ayrıca, EQUAL INITIATIVE, Avrupa istihdam stratejisi ve Ulusal Eylem Planlarının 52 uygulanması çerçevesinde işgücü piyasasındaki her türlü mahrum bırakma, ayrımcılık ve eşitsizlikle mücadelede yeni yöntemlerin teşvik edilmesi amacıyla Üye Devletler ve Komisyon arasında işbirliğini amaçlayan yeni Topluluk Girişimidir. Bu girişim, 2000-2006 dönemi için geliştirilecektir ve "gelişme ortaklığı" kavramı üzerinde inşa edilmiştir. Kamu ve özel organlar ve kuruluşlardan ortakları bir araya getiren bu ortaklık, Üye Devletlerin sözkonusu istihdam stratejisi için gerçek bir araç işlevi görecektir. Girişimin bütçesi 2.847 milyon Euro'dur. Avrupa Birliği, yasalara dayanan bir birliktir. Bütün Üye Devletler için geçerli olan ortak haklar ve yükümlülüklere "topluluk müktesebatı" adı verilmektedir. AB'ye üyeliğin ilk koşulu, aday ülkelerin sözkonusu müktesebatı kabul etmeleri, kendi mevzuatlarını buna uyarlamaları ve daha sonra da benimsenmiş olan yasaları uygulamalarıdır. Onüç AB adayı ülke arasında bulunan Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan, Polonya, Romanya, Slovenya, Litvanya, Estonya, Latvia, Kıbrıs, Malta ve Türkiye'nin AB'ye girmek için bir koşul olarak eşit fırsatlar alanındaki müktesebatı benimsemeleri gerekmektedir. Bu, eşit ücret, eşit iş ve terfi imkanı, sosyal güvenlik ve serbest meslek alanında eşit muamele, serbest meslek mensuplarının korunması, çalışan annelerin korunması, doğum izni ve cinsiyete dayalı ayrımcılık davalarında kanıtlama yükümlülüğü alanındaki mevzuatı içermektedir. Pekin Eylem Platformu'nun Türkiye’deki Yansımaları Türkiye'de kadınlar ve erkekler için eşit fırsatların kabul edilmesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin 1923'te kurulmasından sonra gerçekleşen genel sosyal değişime kadar uzanmaktadır. Atatürk'ün liderliği altında kadınların vatandaş olarak haklarının kabul edilmesi Türk toplumunun köklü bir şekilde yeniden yapılandırılması anlamını taşımaktaydı. Atatürk tarafından gerçekleştirilen reformlar arasında kadınlar ve erkekler arasında eğitim alanında eşitlik de bulunmaktaydı. Bunun yanısıra, 1926 yılında kabul edilen Türk Medeni Kanunu, kadınların toplumsal statüsünü değiştirdi ve onlara, aile içinde ve toplumun bireyleri olarak erkeklerin haklarına eşit haklar verdi. Avrupa, henüz kadınlar ve erkeklere eşit politik haklar tanımazken Türkiye'de kadınlar, 1934 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne seçme ve seçilme hakkına 53 sahip oldular. Kılık Kıyafet Kanunu kabul edildiğinde de Türk kadınları modern giysileri de giyme fırsatını elde ettiler. Türkiye'de kadınlar ve erkekler arasında eşit fırsatlar konusunda genel bir yasa bulunmamasına karşın günümüzde Türk mevzuatında büyük iyileşmeler gerçekleştirilmiştir. Türk anayasası, kadın veya erkek herkesin çalışma hayatında eşit fırsatlara sahip olmasını ve hiç bir ayrım yapılmamasını öngörmektedir. Ayrıca, kadınlara ve erkeklere ödenen ücretlerde eşitlik olmasını şart koşmaktadır. Bunlar, Türk mevzuatının kadınların yaşam koşullarının daha iyi hale getirilmesini amaçlayan hükümlerinden sadece bir kaçıdır. Türkiye, uluslararası alanda da kadınlar ve erkekler için eşit fırsatlar ve hakların gerçekleştirilmesi arzusunu ortaya koymuştur. Örneğin, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesine (1986) ve Her Türlü Irksal Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması ve Çocuk Hakları Sözleşmesi gibi kadınlarla dolaylı olarak ilgili öteki sözleşmelere taraf olmuştur. Türk mevzuatı, kadınlar ve erkekler için eşit fırsatlar konusunda temel hükümleri içermektedir. Ancak, bunların etkin bir şekilde uygulanmasının önündeki en önemli engel, kadınları çalışma yaşamına katılmaktan alıkoyan kültürel ve eğitime ilişkin geleneklerdir. Eşit hakların etkin bir şekilde kullanılması, büyük ölçüde kadınların ev işleri ile ilgilenmeleri konusundaki israrın devam etmesine Türk mevzuatı, kadınlar ve erkekler için eşit fırsatlar konusunda temel hükümleri içermektedir. Ancak, bunların etkin bir şekilde uygulanmasının önündeki en önemli engel, kadınları çalışma yaşamına katılmaktan alıkoyan kültürel ve eğitime ilişkin geleneklerdir. Eşit hakların etkin bir şekilde kullanılması, büyük ölçüde kadınların ev işleri ile ilgilenmeleri konusundaki israrın devam etmesine bağlıdır. Türkiye'de, Pekin Konferansı'ndan bu yana kadınların güçlenmesine yönelik atılan en önemli adımlardan birisi, 1997 tarihli 8 yıllık Zorunlu Temel Eğitim Kanunu'nun yürürlüğe girmesidir. Ülkede, kadınların eğitimi söz konusu olduğunda, kız çocukların orta öğretime devam oranlarındaki düşüklük hep sorun olmuştur. Bu durum, zorunlu temel eğitimin ardından, kız çocukların okula devam etmelerini 54 engelleyen ekonomik ve kültürel etkenlere bağlanmıştır. Zorunlu temel eğitimin 5 yıldan 8 yıla çıkmasının kız çocukların okula devam oranında bir artışa yol açması beklenmektedir. Bu yeni kanun sayesinde, kız çocukların eğitim sistemi içerisinde geçirecekleri süre uzayacak, bu da çocuğa kendi bireyselliğinin farkına varma olanağı verecektir. 5 yılın ardından, tutucu anababa ve çevreler tarafından dini eğitim de dahil olmak üzere, farklı mesleki eğitim alanlarına yönlendirilen kız çocuklar, böylece orta, lise ve mesleki eğitim alanlarında kendi seçimlerini yapma olanağına ve özgürlüğüne sahip olacaklardır. 8 yıllık zorunlu temel eğitimin, kız çocukların eğitim sisteminin içerisinde daha uzun süre kalmalarını sağlayarak, evlilik ve annelik yaşlarında da bir yükselmeye neden olması beklenmektedir. Kadın sağlığının iyileştirilmesine yönelik Ulusal Strateji ve Eylem Planı, Kahire ve Pekin Konferanslarının ardından oluşturulmuştur. Sektörler arası işbirliğinin artması, aile planlaması ile ilgili yasalar ve fiziksel altyapı ve insan kaynaklarının eğitimine verilen önem, 1998 Türk Demografi ve Sağlık Araştırması sonuçlarına yansımıştır. Bu Araştırma'nın ilk sonuçları, 1980-85 döneminde yüzde 4.1 olan doğurganlık oranının 1995-98 döneminde yüzde 2.6'ya düştüğünü göstermiştir. Son yirmi-otuz yılda, bebek ölüm oranlarında da hızlı bir düşüş kaydedilmiştir. 1994'te her bin canlı doğumda 53 olduğu tahmin edilen bu oran, şu anda 43'tür. Anne ölüm oranlarında da bir azalma gözlenmiştir. Bir diğer önemli gelişme, 17 Ocak 1998 tarihinde Aile'nin Korunması Yasa'sının kabulu olmuştur. Bu yasa sayesinde, aile içi şiddet Türkiye'de ilk kez gündeme gelmiştir. Bu yasa, üçüncü kişilere, aile içi şiddet konusunda ihbarda bulunma hakkı vermekte ve hakimlerin, ailede şiddet kullanan kişiyi aileden uzakta tutacak önlemler almasına imkan tanımaktadır. Böylece suçlu, kurbanlara yaklaşamamaktadır. Mayıs 1997'de, Türk Medeni Kanunu'nun 153. Maddesi'ne bir ek yapılmış ve kadınların evlendikten sonra, arzu ettikleri takdirde kızlık soyadlarını da kullanabilmeleri sağlanmıştır. 1998 yılında, Gelir Vergisi Kanunu'na eklenen bir madde ile, evli kadınların eşlerinden bağımsız olarak gelir beyan etmeleri ve vergi ödemeleri mümkün hale gelmiştir. 1996'da, Anayasa Mahkemesi, Türk Ceza Kanunu'nun Zina (erkek eş) ile ilgili 441. Maddesini, yasalar karşısında eşitlik ilkesini bozduğu gerekçesi ile iptal etmiştir. Çünkü, aynı Kanun'un 440. maddesi kadının zinasına farklı yaklaşmaktaydı. 441. ve 55 440. maddelerin kadının ve erkeğin zinasını farklı şekilde ele alması, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi hükümlerine de aykırıydı. Bunun ardından, 1998'de, Anayasa Mahkemesi, aynı gerekçelerle 440. maddeyi de iptal etti. Bu durumda, Ceza Kanunu'na göre, zina suç sayılmamakta, sadece her iki eşe de, boşanma talebinde bulunmak için yasal dayanak teşkil etmektedir. Nüfus cüzdanlarında, evli/bekar/dul/boşanmış ibarelerinin yazıldığı medeni hal hanesi de 1997'den itibaren sadece evli ya da bekar yazılacak şekilde değiştirilmiştir. Bunun, özellikle bekar kadınları, dul ya da boşanmış olmak nedeni ile küçümsenmekten ya da dışlanmaktan koruyacağı düşünülmüştür. 1998'de, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kuruluşundan bu yana ilk kez, cinsiyet ayrımcılığını araştırmak üzere özel bir meclis komisyonu oluşturulmuştur. Bu komisyon, Temmuz 1998'de yayımladığı ilk raporunda, Türkiye'nin CEDAW'a koyduğu çekinceleri kaldırmasını, kadın-erkek eşitliği yaklaşımının bütün politikalara yansıtılmasını ve eşitliği sağlamak için eğitim, iş ve siyaset alanlarında geçici özel önlemler alınmasını tavsiye etmiştir. Aynı komisyon, Cinsiyet Eşitliği ile ilgili sürekli görev yapacak bir meclis komisyonu kurulmasını da önermiştir. Pekin Eylem Planı'nda tanımlanan on iki önemli konunun sekizi, hem ulusal şartlar ve önceliklerle, hem de Türkiye'nin 4. Dünya Kadın Konferansı'nda kabul ettiği hükümlerle uyumlu olarak, Ulusal Eylem Planı'nda öncelikli konu olarak yer almıştır. Bu sekiz konu şunlardır: Kadının Eğitimi Kız Çocuklar Kadın ve Sağlık Kadına karşı şiddet Kadın ve Ekonomi Karar Verme Sürecinde Kadın Kadının İlerlemesi için Kurumsal Mekanizma Kadın ve Kitle iletişim araçları 56 Daha hala yapılacak çok şey olmasına rağmen, tüm politika, plan ve programlarda kadın-erkek eşitliği yaklaşımı Türkiye'de uzun bir süredir uygulanmaktadır. Kurumları bu konuda daha duyarlı ve katılımcı hale getirmek için, ulusal yaklaşıma da duyarlı, evrensel bir anlayış ile yaklaşım ve stratejiler belirlenmesine çalışılmaktadır. Kadının Statüsü, Aile ve Çocukların Korunmasından Sorumlu Devlet Bakanlığı, ilgili tüm bakanlıklarla diyalog başlatmıştır ve benimsenen yaklaşımları somut politikalara dönüştürmeye çalışmaktadır. Bu konuda yapılan çalışmalardan elde edilen önemli bir sonuç, daha az merkeziyetçi bir yapı oluşturulması bağlamında, valilikler bünyesinde eşitlik odaklı bürolar kurularak çabaları olmuştur. Bakanlığın yerel örgütlenmesinin bulunmadığı 12 ilde bu bürolar kurulmuş ve bilgilendirme ve hizmet sunma çalışmalarına başlanmıştır. Kadın-Erkek Eşitliği konusunda Sürekli Meclis Komisyonu kurma çabaları da, yasal kanallar aracılığı ile cinsiyet eşitliği sağlamaya yönelik olduğu için, kadın-erkek eşitliğini sağlama stratejisinin bir parçası sayılabilir. Devlet Planlama Teşkilatı da, beş yıllık kalkınma planları ve yıllık programları ile bu amaca hizmet etmektedir. Toplumun cinsiyet eşitliği nosyonunun içeriğini ve önemini algılayışı 1980'lerden günümüze değin sistemli ve hızlı bir şekilde değişimini sürdürmektedir. 1990'larda, siyasi partilerin ve medyanın konuya ve kadının sosyal statüsüne daha eşitlikçi ve daha az ayrımcı bir açıdan yaklaştığı gözlenmektedir. 1980'li yılların aktif kadın hareketlerini izleyen siyasi partiler, cinsiyet eşitliği politikalarını parti programlarına dahil etmenin toplumun ilgi ve desteğini sağlamak için etkili olabileceğini anladılar. Çoğu parti programı, cinsiyet eşitliği konusunu sadece sözel olarak irdelese de, partiler bu konunun söylemlerinin önemli bir parçası olması gerektiğinin ayırdına vardılar. Bu bağlamda, önde gelen partiler de dahil olmak üzere, birçok siyasi parti 1990'larda kadınlara kontenjan ayırmışlardır. Bu kontenjanların çoğu parti içi politikalarla sınırlı olsa ve meclisteki kadın temsilci sayılarına yansımasa da, bu yönde atılmış öncü ve olumlu adımlardır. Son zamanlarda, kadınların mecliste giderek artan temsili konusu özellikle bazı köşe yazarları aracılığı ile, ulusal basın tarafından gündemde tutulmaktadır. Bu, 57 kadının hem mecliste hem de diğer devlet kuruluşlarında daha fazla yer almasını amaçlayan bir sivil örgüt olan Kadın Adaylara Destek ve Eğitim Derneği (KADER)'nin kurulması ve faaliyete geçmesi sayesinde olmuştur. Kadına karşı şiddet de, ulusal kuruluşlar ve sivil örgütler sayesinde, medyanın duyarlı olduğu konular arasına girmiştir. Ülkemizde, 1990'ların ortalarından itibaren, akademik kurumlardaki Kadın Araştırmaları Programları ve Araştırma Merkezleri'nin sayısı artmaya başlamıştır. Ulusal kuruluşlar, bu faaliyetlere maddi destek sağlayarak kilit rol oynamaktadırlar. Bu araştırma merkezleri, cinsiyet eşitliği konusunda gerekli insan kaynaklarını geliştirmekte ve yasa uygulayıcıları ve sendikalar gibi kamu görevlilerinin kısa eğitim programları ile duyarlılıklarını artırmakta başarılı olmuşlardır. Akademik kurumlar arasındaki yakın işbirliği ve kadınlarla ilgili ulusal kuruluşlar sayesinde, ulusal gündeme feminist bir bakış açısı yerleştirilmiştir. Türkiye, benzer durumdaki çoğu ülke gibi, küreselleşmenin siyasi, sosyal ve ekonomik sonuçlarından etkilenmektedir. 1970'lerin ikinci yarısından itibaren, Türkiye, borç krizini, bütçe açığını ve yüksek enflasyon oranlarını aşmak için ithalatı azaltma amaçlı sanayi politikalarını terk ederek, ihracata yönelik büyüme politikalarını benimsemiştir. 1980'de, ilk Yapısal Uyum Politikaları (YUP) uygulamaya konulmuştur. Benzeri tüm programlarda olduğu gibi, Türkiye'deki uyum programları da iki önemli unsurdan oluşuyordu: istikrar sağlama ve yapısal uyum. Yapısal uyum, para politikaları ve para piyasasında düzenlemelerle başladı ve kamu sektörü, zirai sektör ve kamu iktisadi teşebbüslerine ilişkin düzenlemelerle sürdü. Para, iş, mal ve hizmet piyasalarında ve ücretlerdeki serbesti, dolaylı olarak kadının ekonomik ve sosyal hayata eşit katılımı ile sonuçlandı. Güney Asya ve Güney Afrika'daki YUP deneyimlerinde görülen, serbest ticaret kadın işgücünün bölgelerindeki çok uluslu şirketlerde kadın iş gücü yoğunlaşması Türkiye'de gerçekleşmedi. Bunun yerine, kayıt dışı ekonomide yoğunlaştığı görüldü. Bu, kadın iş gücünde saptanan önemli ve düzenli düşüşle de doğrulanmaktadır. 1990'da kadınların iş gücüne katılım oranı yüzde 34 iken, 1998'de yüzde 27.9'a düşmüştür. 58 Öte yandan, hizmet sektöründeki, özellikle finans sektöründeki kalifiye iş gücü talebi, erkekleri 1980'lerin başından itibaren, ücretlerin geleneksel olarak özel sektöre oranla düşük olduğu kamu sektöründen ayrılmaya itmiştir. Boşalan bu işleri ise kadınlar devir almıştır. Kadın iş gücü, kamuda, hemşirelik ve öğretmenlik gibi geleneksel iş alanlarında yoğunlaşmıştır. Gene de, orta ve üst orta düzey yönetici kadrolarının yüzde 27.5'uğu kadınların elindedir. Kamu sektörü giderek küçülse de, kadınlar için bazı olanaklar sağlamaya devam etmektedir. Son yirmi yılda, genel olarak işsizlik ve özellikle, özelde de kadınlar arasında işsizlik önemli ölçüde artmıştır. Kadınlar arasındaki işsizlik erkeklerden her zaman fazla olmuştur. Resmi istatistiklere göre, şehirlerde yaşayan kadınların yüzde 19'u işsizdir. Yakın zamanlarda yapılan araştırmalar dört önemli şehirde ( İstanbul, Ankara, Adana, İzmir) bu oranın yüzde 35 civarında olduğunu göstermiştir. İşsizlik oranı en çok orta okul düzeyinde eğitim almış genç kadınlar arasında görülmektedir. İşsizliği tamamen YUP'lara bağlamak mümkün olmasa bile, hükümet programlarının enflasyonu düşürmeye öncelik tanımasının işssizliğin nedeni olduğu bir gerçektir. İhracata yönelik büyüme, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerde (KOBİ) bir artışa yol açmıştır. Bunların YUP'ların olumsuz sosyal etkilerini giderdiğine inanılmaktadır. Ayrıca, kadın müteşebbislerin sayısında da bir artışa yol açmışlardır. Kadın müteşebbislere krediler açılmış ve onların finansal bilgi düzeylerini artırmak için eğitim programları düzenlenmeye başlanmıştır. Bu açıdan, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü ile Halk Bankası (KOBİ kredisi veren ulusal banka) arasındaki işbirliği, kadınlar için bir kazanç sayılabilir. Söz konusu Genel Müdürlük, bu işbirliği çerçevesini kurumsallaştırmaya çalışmaktadır. 1998'den itibaren, kendi işini kuran kadınların oranı yüzde 8.8 olmuştur. Yakın zamanlarda yapılan çalışmalar, hala bir ölçüde devam eden YUP'ların, gelir dağılımına da olumsuz etkileri olduğunu göstermiştir. Devlet İstatistik Enstitüsü'nün 1994'te yaptığı gelir dağılımı araştırmasına göre, gelir dağılımında uçurumlar oluşmaktadır. En büyük gelir dağılım farkı, kadın ve erkek aile reisleri arasında görülmektedir. En düşük yüzde 20'lik grupta, kadınların reis olduğu ailelerde, gelir ortalaması 1.484 ABD dolarıdır. En üst yüzde 20'lik grupta ise, ortalama gelir kadın 59 reisler için 11.198 dolar, erkek reisler için ise 27.720 dolardır. Farklar, şehirlerde daha çarpıcı olmaktadır. Buralarda, kadın reislerin aileleri için ortalama gelir 4.854 dolar, erkek reislerin aileleri için ise 10,472 dolardır. Gelir dağılımındaki fark en çok kadın ve çocukları etkilemektedir. Gelir düzeyindeki ve hayat standardındaki düşüş, kadını ek işler yapmaya zorlamaktadır. Bu kadınlar aynı zamanda birçok ihtiyacını evde kendisi üretmekte ve hesaplı alışveriş yapabilmek için çarşıda çok zaman harcamaktadır. Çeşitli çalışmalar, ev içi üretim ile gelir düzeyi arasında negatif bir bağın varlığına işaret etmektedir. Yüksek enflasyona bağlı gelir düzeyi düşüklüğü, fakir kadının evdeki iş yükünü artırmaktadır. Özel bir araştırma konusu olmamış olsa bile, alım gücü düşük kadınların, diğer aile bireylerinin, özellikle çocuklarının daha iyi beslenmesi için kendi gıdalarından fedakarlık ettikleri söylenmektedir. Tarihsel olarak, kadın-erkek eşitliği ve kadının ilerlemesinin ulusal bütçede yeterli ölçüde yer alan konular olduğu söylenemez. Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü bütçeden ödenek alan eşitlik sağlama ile ilgili tek kuruluştur. Bununla birlikte, Sağlık ve Eğitim Bakanlıkları ödeneklerinin bazı kısımları cinsiyet eşitliğine yönelik amaçlar için kullanılmaktadır ( kız meslek okulları ve Sağlık Bakanlığı Ana ve Çocuk Sağlığı Departmanına sağlanan ödenekler gibi). Bütçede yeri olmadığı için, cinsiyetle ilgili konulara verilen ödeneklerle ilgili yaklaşık rakamlar verilmesi dahi mümkün değildir. Ayrıca, sivil kadın örgütleri ve kadın bürokratlar bütçe konusunda çok bilgi sahibi olmadıkları için, hükümetlere konuya duyarlı hale gelmeleri yönünde baskı yapıldığını söyleyemeyiz. Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürü, bütçe politikalarının cinsiyet konusuna duyarlı hale gelmesini sağlama amacı ile bazı bilgilendirme programları yapılmasını planlamaktadır. Yapısal Uyum Politikaları, bütçe açıklarını kapatmak için kemerleri sıkma politikaları önermişlerdir. Yapılan kesintiler, kadınlarla ilgili kuruluşları da (Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü) etkilemiştir. Bu kuruluşa ayrılan ödenek, konsolide bütçenin yüzde 0.0001'inin altına inmiştir. Bu kuruluş ayrıca personel sıkıntısı da çekmektedir. Ayrıca, Türkiye, uluslararası teknik işbirliği programlarına hem katkıda bulunan hem de onlardan katkı alan bir ülke olması nedeni ile, bu programlardan sürekli 60 olarak pay alamamaktadır. Bu durum, Türkiye'nin cinsiyet eşitliği projeleri için uluslararası fonlardan destek alınmasını güçleştirmektedir. Gene de, 1997-98 arasında, UNDP, Büyük Japonya Fonu ve Dünya Bankası gibi uluslararası teknik işbirliği kuruluşlarından, 2,750,000 ABD doları tutarında kaynak kullanılmıştır. Özellikle UNDP, Müdürlüğün yürüttüğü çeşitli programlara 1990'ların başından itibaren kaynak sağlamaktadır. Kadını Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü (KSSGM), kadın ve kadın sorunlarını giderme çalışmalarında koordine edicilik görevini sürdürmüş ve yine tüm değişim ve gelişim çalışmalarının hayata geçirilmesi konusunda büyük bir rol üstlenmiştir. Kadın Konferansı’nın yansımaları düşünüldüğünde KSSGM’nin katkılarının büyük olduğu görülebilmektedir. KSSGM, 4. Dünya Kadın Konferansı hazırlıklarını da koordine etmiştir. Konferansın hemen ardından bir beyin fırtınası toplantısı düzenleyerek, konferansla ilgili uygulamaları gerçekleştirmek için yapılması gerekenleri belirlemiştir. İlk aşamada, tüm ilgili kişileri kapsayan bir Üst Düzey Danışma Komitesi kurulması uygun görülmüştür. Bu komitenin yapılacak işleri hem koordine etmesi hem de denetlemesi düşünülmüştür. Kadın-erkek eşitliği kavramını yerleştirmeyi kolaylaştırmak amacı ile bu komiteye sivil örgütlerden ve devlet kuruluşlarından üst düzey temsilcilerin katılması planlanmıştır. Ancak, hükümetlerin çok sık değişmesi nedeni ile, bu Komite bir türlü toplanamamıştır. KSSGM de, Eylem Platformu'nda sözü geçen 12 önemli konuya ilişkin gelişmeleri takip etmek amacı ile küçük ölçekli birkaç toplantı düzenlemiştir. Kadın ve Aile'den Sorumlu Devlet Bakanlığı'nın faaliyetlerini, sivil kadın örgütleri ile sıkı işbirliği içerisinde gerçekleştirilmiş izleme çalışmaları olarak düşünebiliriz. 1996'da, Genel Müdürlük, akademisyenleri, sivil toplum örgütlerini ve ilgili devlet kuruluşlarının temsilcilerini bir araya getiren büyük ölçekli bir toplantı düzenlemiştir. Bu toplantının amacı, Eylem Planı'nın uygulanması için bir ulusal program oluşturulması idi. Genel Müdürlük, bu toplantının ardından, Eylem Planı'nı tanıtma ve yaygınlaştırma işini üstlenmiştir. Üniversiteler bünyesinde kurulan Kadın Araştırmaları Programları ve Araştırma Merkezleri (şu anda 13 program ve merkez bulunmaktadır) de, Pekin Konferansı'na 61 ilişkin seminerler ve faaliyetler düzenlemenin yanısıra ve makale ve belgeler yayımlayarak bu işe katkıda bulunmaktadır. KSSGM'nün koordinasyonu ile 1997 yılında, sağlık, eğitim, İş ve hukuk konularında özel komisyonlar kurulmuştur. Bu komisyonlar ilgili sivil örgütleri bir araya getirmiş ve ulusal programın uygulanması için danışma hizmeti vermişlerdir. Hükümetlerin cinsiyet konusundaki icraatlarını değerlendirmek amacı ile cinsiyete ilişkin veriler derlenmiş ve ilgili kişi ve kuruluşlara iletilmiştir. Konferans kararlarının uygulanmasını, görev alanı söz konusu konferansla ilgili konuları kapsayan devlet kuruluşları koordine eder. Kurumlararası eşgüdüm mekanizmaları sayesinde, sayıca çok olmalarına rağmen, farklı konferans kararlarının uygulanmasından sorumlu kuruluşlar görevlerini sorunsuzca yerine getirebilmişlerdir. Koordinasyon komiteleri, ilgili bakanlıkların, kamu kuruluşlarının ve sivil örgütlerin görüşlerini olduğu kadar isteklerini de dile getirmelerini mümkün kılmıştır. Bu bağlamda, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü (KSSGM) ilgili kuruluşlarla işbirliği ve koordinasyon yapmak için özel bir çaba göstermiştir. KSSGM koordinasyon toplantıları düzenleyerek, tarafların uluslararası konferanslarla ilgili görüş alışverişi yapmalarını ve ortak politika ve stratejiler belirlemelerini sağlamıştır. Bu toplantıların ve çalışmaların ana hedefi, kadın-erkek eşitliğini sağlamak amacı ile ortaklıklar ve ittifaklar kurmak olmuştur. Burada, özellikle Viyana İnsan Hakları Konferans kararlarının uygulanmasına yönelik çalışmalardan söz etmek istiyoruz. İlk çalışmalar, İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanlığı bünyesinde oluşturulan Denetleme Kurulu tarafından yapılmıştır. Bu Kurul,ilgili hükümet gruplarının ve sivil örgütlerin temsilcilerini ve uzmanları bir araya getirmiştir. Bu kurulun görevini daha sonra oluşturulan İnsan Hakları Yüksek Koordinasyon Kurulu Sekreterliği devir almıştır. Bu Sekreterliğin görevi, insan haklarına ilişkin konuların hükümet plan ve politikaları kapsamına alınmasını sağlamaktır. Kurulmasından hemen sonra, Sekreterlik Uluslararası İnsan Hakları Eğitimi Onaylı'nın başlayışını açıklamıştır. Bu bağlamda sağlanan en önemli gelişme, insan ve kadın haklarının ilk ve orta okul müfredatlarına 1995 yılında dahil edilmesi olmuştur. 62 Kahire'de gerçekleşen BM Nüfüs ve Gelişme Konferansı'na ilişkin çalışmalar Devlet Planlama Teşkilatı'nın denetiminde sürmektedir. İlgili devlet kuruluşlarının temsilcilerinin katılımı ile bir koordinasyon heyeti oluşturulmuştur. Sağlık Bakanlığı ICDP ve FWCW kararlarının uygulanmasının sağlanması görevini üstlenmiştir. Bu bağlamda elde edilen sonuçlar şöyle özetlenebilir: Geleneksel anne ve çocuk sağlığı ve aile planlaması (AÇS/AP) yaklaşımının yerini kadın sağlığı ve kapsamlı bir doğurganlık sağlığı (DS) almıştır. Böylece, gençlerin ve doğurganlık çağında, menopoz döneminde ve daha ileri yaşlarda olan kadınların RH sorunları gündeme gelmiştir. Nüfus ve RH hedef ve stratejileri 7. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda yer almıştır. ICPD'nin ardından, "Nüfus Planlama Danışma Kurulu", " Kadın Sağlığı ve Aile Planlama Danışma Kurulu" olarak yeniden düzenlenmiştir. Bu Kurul, devlet kuruluşları ve sivil örgüt temsilcilerinden oluşmaktadır. Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması Stratejik Planı ilgili tüm taraflarla koordineli bir biçimde çalışılarak oluşturulmuştur. Plan, hizmet sunumu, kadının güçlendirilmesi, kamu sağlığı eğitimi ve sağlık personelinin kadın-erkek eşitliğine hassas hale getirilmesi eğitimi gibi alanları kapsamaktadır 1997'de, 17 sivil toplum örgütü ilk kez bir araya gelerek, KASAKOM adında bir kadın sağlığı komisyonu oluşturmuştur. KASAKOM, az gelişmiş bölgelerde yaşayan kadınların DS düzeylerini artırmak amacı ile bir proje geliştirmiş ve uygulamaya başlamıştır. KASAKOM Projesi, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün yönetiminde yürümekte ve UNDP tarafından desteklenmektedir. Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü, sivil toplum örgütlerinin katılımının sağlanması ile hükümetin bölgesel, ulusal ve uluslararası yükümlülüklerini yerine getirirken desteklenmesi konularına özel bir önem vermektedir. KSSGM, sivil toplumu önemli bir destek kaynağı ve yasal dayanağın temeli olarak görmekte ve düzenli görüş alışverişi yolu ile sivil toplumla kurulan ilişkileri güçlendirmeye devam etmektedir. KSSGM, uluslararası teknik işbirliği programlar, özellikle UNDP ile birlikte yürüttüğü proje ve programlarda sivil toplum örgütleri ile ortak çalışmalar 63 yapmaktadır. Pekin Konferansı'nın ardından kurulan; KSSGM'nin çalışmalarına ortak olmaktadır. Sivil toplum örgütleri, kadın-erkek eşitliği konularının gündeme getirilmesini desteklemekte ve kadınların çıkarlarını savunmaktadır. Adı geçen komisyonlar, Eylem Platformu kararlarının uygulanmasını sağlamasının yanısıra, bu kararların denetlenmesini amaçlamaktadır. Pekin Eylem Platformu Gereğince Türkiye’de Yapılan Hukuki Düzenlemeler Anayasa Halen yürürlükte bulunan 1982 Anayasası kadın ve erkek arasında tam bir eşitlik içermektedir. Özel bir kaç madde dışında "herkes, herkim, hiç kimse" gibi ayrımcılık içermeyen kavramlar kullanılmıştır. Anayasanın genelindeki bu eşitlikçi yaklaşıma ek olarak eşitlik ilkesi 10. maddeyle ayrıca güvence altına alınmıştır. Bu madde; "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir" şeklindedir. Son yıllarda Medeni Kanun ve Ceza Kanununun bazı maddeleri hakkında kadınlara karşı ayrımcılık içerdiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine çeşitli başvurular yapılmıştır. Mahkeme bu başvurulardan bir kısmını Anayasanın eşitliği düzenleyen 10. maddesine aykırı bularak iptal etmiştir. Anayasanın 10. maddesindeki eşitlik ilkesinde yer alan cinsiyet kriteri bazı maddelerde tekrar edilerek vurgulanmakta, bazı maddelerde de kadınları koruyucu hükümler yer almaktadır. Örneğin 41. madde "Aile Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar" şeklindedir. 64 Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevini düzenleyen 42. maddede ilköğretimin kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunlu olduğu belirtilerek cinsiyet eşitliği kriteri tekrarlanmaktadır. Çalışma ile ilgili hükümler içerisinde bulunan ve çalışma şartları ve dinlenme hakkını düzenleyen 50. maddede kimsenin yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamayacağı belirtilerek cinsiyet eşitliği vurgulanmakla birlikte aynı maddede küçükler ve kadınların çalışma şartları bakımından özel olarak korunacakları ifadesi yer almaktadır. Anayasa değişiklikleri çerçevesinde kadın-erkek eşitliği açısından atılan önemli adımlar söz konusudur. Bunlardan ilki 41. maddeye "aile toplumun temelidir"ibaresinden dayanır"ibaresinin sonra eklenmiş gelmek üzere olmasıdır. Diğer "ve eşler değişiklik ise arasında esitliğe Anayasanın 66. maddesinin ikinci fıkrasının"yabancı babadan ve Türk anadan olan çocuğun vatandaşlığı kanunla düzenlenir."şeklindeki ikinci cümlesinin madde metninden çıkarılmasıdır. Bu değişiklikler 17.Ekim 2001 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinde (CEDAW) ve Pekin'de yapılan IV. Dünya Kadın Konferansında da "pozitif ayrımcılık" veya "geçici özel önlemler" olarak adlandırılan yeni bir eşitlik anlayışı gündeme gelmiştir. Anayasada kadın erkek eşitliği teminat altında olmasına rağmen, kadınların erkeklerle normatif hukuk karşısında eşit olmasının her zaman reel olarak eşitlik getirmediği şeklinde görüşler mevcuttur. Bu yaklaşım doğrultusunda Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü Anayasanın 10. Maddesinde değişiklik yapacak bir kanun taslağı üzerinde çalışmalarını sürdürmektedir. Bu değişiklikle Anayasa' da "geçici özel önlemler" ifadesine yer verilerek buna uygun olarak yapılacak müteakip Yasal değişikliklere anayasal dayanak sağlanmış olacaktır.10. maddenin olumlu ayrımcılığı öngören bir ifadeyi kapsaması ile özellikle siyasete katılımda kota ygulaması için gerekli yasal değişikliklerin gerçekleşmesi kolaylaşacaktır. Medeni Kanun Cumhuriyetin kurulmasından sonra yürütülen devrimler yasal alanda köklü değişiklikler getirmiştir. Bunlardan biri bilhassa kadınlar açısından önemli haklar getiren "Türk Medeni Kanunudur". 17 Şubat 1926 tarihinde İsviçre Medeni 65 Kanunundan örnek alınarak bir medeni kanun çıkarılmıştır. Bu kanun, kadın erkek eşitliği hususunda radikal değişiklikler getirmiş ve kadınların önünü açarak modern standartlara yaklaşmalarına hizmet etmiştir. Ancak, zaman içinde yeni gelişmeler doğrultusunda ciddi bir reformasyon görmeyen Medeni Kanun bugün bazı hususlarda yetersiz kalmış ve l935 lerden beri süren reform çalışmaları 1.Ocak 2002 de yürürlüğe giren Yeni Türk Medeni Kanununu şekillendirmiştir. Yeni Medeni Yasa ile; Eski kanunda aile reisliği kurumu vardı ve aile reisi kocadır. Yeni Medeni Yasada aile reisliği kaldırılmış ve eşlerin evlilik birliğini beraberce yönetecekleri düzenlenmiştir. Eski kanunda evlilik birliğini temsil yetkisi (bazı hususlarda karının da temsil yetkisi vardır) kocaya aittir. Yeni Yasada temsil yetkisi eşlerin her ikisine birlikte verilmiştir. Evin seçimini kocanın yapacağı hükmü değiştirilerek, eşlerin oturacakları evi birlikte seçecekleri hükmü getirilmiştir. Kadına, "önceki" soyadını kocasının soyadından önce gelmek üzere kullanabilme hakkı veren ve daha önceden yapılmış olan (1997 yılında) değişiklik yeni yasada aynen benimsenmiştir. Eski Medeni Kanuna göre eşlerin velayeti birlikte kullanacağı, anlaşmazlık halinde ise babanın reyinin üstün olacağı hükmü değiştirilerek eşlerin velayeti birlikte kullanacakları düzenlenmiştir. Anlaşmazlık halinde ise hakim karar verecektir. Yeni Medeni Yasada eşlerden birinin meslek ve iş seçiminde diğerinin iznini almak zorunda olmadığı hükmü getirilmiştir. Bu düzenlemeyle eşler mesleklerini diğer eşten izin almadan sürdürebilecektir. (Zaten , Eski Medeni Kanunun 159. maddesinde yer alan kadının meslek ve iş yapabilmesi için kocasının iznini alacağı şeklindeki hüküm 1990 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.) Eski Medeni Kanuna göre diğer rejimlerden biri seçilmemişse geçerli olan kanuni mal rejimi "mal ayrılığı" iken Yeni Yasada "edinilmiş mallara katılma" rejimi getirilmiştir. Her eşin kendi adına kayıtlı olan mallara sahip olmaya devam etmesi denilen mal ayrılığı yerine, yeni rejime göre yine eşler evlenirken başka bir rejim seçmemişlerse evlilik birliğinin kurulmasından sonra her eşin karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleri (edinilmiş mallar) 66 evliliğin sona ermesiyle eşit olarak paylaşılır. Kişisel mallar ise sahiplerinde kalır. Eski Medeni Kanuna göre evin ve çocukların geçimi kocaya ait iken Yeni Medeni Yasada, eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıklarıyla katılırlar şeklinde düzenleme yapılmıştır. Yeni Yasa ile evlenme yaşı kadın ve erkek için eşitlenerek yükseltilmiştir. Aile izni ile evlenme halinde 17 yaşını doldurmak, mahkeme kararıyla evlenme durumunda 16 yaşını doldurmak şartı getirilmiştir. (Eski Kanuna göre; aile izniyle evlenmede erkek 17, kadın ise 15 yaşını doldurmuş olmalı, mahkeme kararıyla evlenmede erkek 15, kadın ise 14 yaşını doldurmuş olmalıdır.) Daha önce evlenmek için müracat yeri, erkeğin oturduğu yer evlendirme memurluğu iken Yeni Yasada kadın veya erkeğin oturduğu yer evlendirme memurluğu olarak düzenlenmiştir. Genel hükümlere göre boşanmadan sonra nafaka davalarının açılma yeri davalının ikametgahı yer mahkemesidir. Yeni Yasada ise davacının ikametgahı yer mahkemesi yetkili kılınmıştır. Yeni Medeni Kanunda evlat edinme konularında da önemli yenilikler getirilmiştir. 30 yaşını dolduranlar evlat edinebilirler, evlat edineceklerin çocuğunun olmaması şartı kaldırılmıştır. Yeni Medeni Yasanın yürürlüğe girmesi ile birlikte Aile Mahkemeleri Kurulması konusu kaçınılmaz hale gelmiş ve bu konuda hazırlanan yeni yasa tasarısı TBMM"ye sunulmuştur. Kimlik Belgelerindeki Değişiklik Kimlik belgelerinde yer alan "boşanmış, dul, evliliği fes edildi" gibi ifadelerin toplumsal önyargılar sebebiyle kadınlar açısından rahatsızlıklar yarattığı görülmüştür. Bunun üzerine yapılan çalışmalar sonucunda kimlik belgelerindeki "medeni hal" bölümüne sadece "evli" veya "bekâr" ifadesinin yazılması sağlanmıştır. Bu değişiklik ile "boşanmış, dul, evliliği feshedildi" gibi ibarelerin kadınlar açısından yarattığı rahatsızlığa son verilmiştir. Resmî kurumlar tarafından verilen her türlü kimlik belgelerinin (ehliyet, kurum kimliği, diploma düzenlenmesi çalışmaları tamamlanmıştır. 67 gibi) aynı ilke doğrultusunda Ailenin Korunması Hakkında Kanun Kadınlara yönelik şiddet tüm dünyada yüksek oranlardadır. Türkiye'de de kadınlara yönelik şiddetin neredeyse tamamına yakını aile içinde uygulanmaktadır. Bu konuda özel bir kanun çıkarılmadan önce aile içinde uygulanan şiddet ceza kanunlarındaki genel hükümler doğrultusunda değerlendirilmekteydi. Bu durum ise birçok sıkıntıya sebep olmaktaydı. Aile yaşamı özel bir alan kabul edildiği için bu alanda uygulanan şiddetin gereken kısa sürede tespiti ve cezalandırılmasında güçlükler yaşanmaktaydı. Genel şiddet hükümlerinin aile içi şiddet olaylarına da aynen uygulanmaya çalışılması bu şiddetin geriletilmesi ve ortadan kaldırılması konusunda yetersiz kalmaktaydı. Bu konuya has bir düzenleme yapılması ihtiyacı üzerine 17 Ocak 1998 yılında Ailenin Korunması Hakkında Kanun çıkarılmıştır. Söz konusu kanun, aile üyelerine ailenin diğer bir üyesi tarafından şiddet uygulanması halinde bir takım özel tedbirler alınmasını içermektedir. Bunlar arasında; şiddet uygulayan aile üyesini birlikte oturulan mekandan uzaklaştırma, şiddeti uygulayan kişinin şiddet ve tehdit aracı olarak kullanabileceği düşüncesiyle sahip olduğu silahları yetkililere teslim etmesi, şiddet uygulayan kişinin ailenin diğer bireylerinin geçimi için "tedbir nafakası" vermesi, aile üyelerini iletişim vasıtalarıyla rahatsız etmemesi, aile üyelerinin eşyalarına zarar vermemesi gibi tedbirler mevcuttur. Bu tedbirlere uyulmaması halinde 3 aydan 6 aya kadar hapis cezası öngörülmüştür. Şiddet mağdurları bizzat şikayette bulunabilecekleri gibi, bu şiddete tanık olan veya şiddetten haberi olan kişilerin başvuruları üzerine veya polisin doğrudan harekete geçmesi üzerine de bu kanun uygulanabilmektedir. Bu kanuna göre verilecek tedbirler 6 ayı geçemez. Ceza Kanunu Ceza Kanunu 1926 yılında yürürlüğe girmiştir. Ceza Kanununun tamamında bir değişiklik yapılmasına ilişkin kanun taslağı üzerinde çalışmalar devam etmektedir. Ceza Kanunu genel olarak bir ayrımcılık taşımamakla birlikte kadınları ilgilendiren ve kadınlara yönelik cinsel suçlara ilişkin hükümler konusunda kamuoyu tarafından eleştirilmektedir. Ceza Kanununda bu tür suçları içeren bölüm "Adab-ı Umumîye ve Nizam-ı Aile Aleyhine Cürümler" (genel ahlâk ve aile düzenine karşı suçlar) başlığını 68 taşımaktadır. Söz konusu başlığın, kadına yönelik şiddet suçlarına kadınların en temel insan hakları ihlallerinin engellenmesi değil genel ahlâk ve aile düzeninin korunması yaklaşımının bir ifadesi olduğu iddia edilmektedir. Başlıkta kendini gösteren anlayış maddelerin içeriğine de hakimdir. Maddelerin lafzı ve esası kadınların haklarını korumak yerine genel ahlâk ve kadınların yakınlarının namusunu korumak amacına dayanmaktadır. Bu eleştirilerin Ceza Kanunu Taslağında dikkate alınması hedeflenmektedir. Türk Ceza Kanununda zinaya ilişkin maddelerde kadın ve erkek açısından suçun unsurları, aranan şartlar ve öngörülen cezada farklılıklar mevcuttu. Kamuoyunda rahatsızlık yaratan bu durum üzerine yürümekte olan bir dava nedeniyle yapılan başvuruyu değerlendiren Anayasa Mahkemesi kadın ve erkeğin zina suçunu düzenleyen maddeleri iptal etmiştir. Bu iptaller neticesinde zina ceza kanununa göre suç teşkil etmemekte ve sadece boşanma sebebi olarak kabul edilmektedir. Zinanın yasada yeniden suç olarak düzenlenmesi doğrultusunda yaygın bir görüş mevcut değildir. Kamuoyunun gündeminde bulunan bir diğer önemli konu ise "töre cinayetleri”dir. Bilhassa kadınların kocaları, babaları, erkek kardeşleri veya diğer yakın akrabaları tarafından namus sebebiyle öldürülmeleri töre cinayetleri olarak adlandırılmaktadır. Ceza Kanunundaki bir madde, bu tür cinayetler ve şahsa yönelik diğer şiddet suçları için verilen genel cezalarda büyük boyutlarda indirime imkân tanımaktadır. Bu tür fıillerde namus kavramının zedelenmiş olması genel hafıfletici sebeplere ilaveten daha ağır bir tahrik olarak kabul edilerek suçun normalde karşılığı olan cezadan çok daha düşük bir cezanın verilebilmesi mümkün kılınmıştır. Yoğun eleştiri alan bu maddenin kaldırılması için Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü Adalet Bakanlığı nezdinde gerekli girişimlerde bulunmuştur. Nitekim, Ceza Kanunu Taslağında bu madde kaldırılmıştır. Ayrıca Ceza yasasında tanımlanan Evlenme vaadiyle kızlık bozma suçuda Ceza Yasa Tasarısından çıkarılmış ve işkence suç olarak tanımlanarak,ebeveyn ve eş tarafından yapılan işkence ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenmiştir. Vergi Kanunları 69 Vergi kanunlarında kadın ve erkekler açısından bir ayrımcılık mevcut değildir. Evli kadınlar açısından ayrımcılık yaratan bir uygulama 1998 yılında kaldırılmıştır. Gelir Vergisi Kanununda "aile beyannamesi" düzenlemesi mevcuttu ve bu beyanname aile reisliği kavramına dayanarak koca tarafından verilmekte idi. Bu hüküm 29.07.1998 tarihinde yürürlüğe giren bir kanun ile değiştirilmiştir. Evli kadınların da kocalarından ayrı olarak beyanname düzenleyip gelir vergisi ödemesi yöntemi getirilmiştir. İş ve Sosyal Güvenlik Kanunları Türkiye'de kadın istihdamı arzu edilen düzeyde değildir. Erkeklerin % 69.5'i işgücüne katılırken, kadınların % 27.9'u işgücüne katılmaktadır. Kadın istihdamının yasal bir engel olmamasına rağmen düşük olmasının çeşitli sosyo-kültürel nedenleri vardır. Devlet Memurları Kanununa göre istihdam edilen kadın memurların, doğum öncesi 3 hafta, doğum sonrası 6 hafta ücretli izin ve 1 yıl ücretsiz izin hakları vardır. 1475 sayılı İş Kanununa göre çalışan kadınların ise, doğum öncesi 6 hafta doğum sonrası 6 hafta ücretli ve 6 ay ücretsiz izin hakları vardır. Her iki Kanuna göre (Özel sektörde çalışanların tabi olduğu Sosyal Sigortalar Kanunu ve kamu sektöründe çalışanların tabi olduğu Emekli sandığı Kanunu) çalışan kadınlar arasında doğum izinleri hususunda var olan farklılığın giderilmesi amacıyla çalışmalar sürdürülmektedir. Ayrıca ücretli doğum izinlerinin ebeveyn iznine dönüştürülerek çocukların bakımı ve yetiştirilmesinde babaların da aktif olarak rol almalarının sağlanması için mevcut sosyal güvenlik sistemine ilişkin yasal düzenleme çalışmalarında gerekli değişikliklerin yapılması Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü tarafından İş Yasası ve Devlet memurları yasasının aynı statü hukuku çerçevesinde (Uluslararası normlara uygun olarak)değiştirilmesi talep edilmiş ancak henüz çalışmalar devam etmektedir. Hamile ve doğum yapan kadınlar "analık sigortası" kapsamında sağlık yardımı almaktadır. Ancak, iki ayrı sigorta kanununa göre çalışan kadınlar arasında bu yardımdan yararlanma konusunda farklılıklar mevcuttur. Bu farkların giderilmesi ve verilen hizmetlerin kalitesinin artırılması amacıyla çalışmalar devam etmektedir. 70 Sonuç Kadın Konferansları, birincisinden itibaren kadın hakları ve bu hakların kullanılması ile ilgili gelişmeleri yaratmak adına düzenlenmiştir. Amaç, kadın-erkek arasındaki farklı uygulamaları ve bunların nedenlerini ortadan kaldırmak olmuştur. Ancak, kadın haklarının henüz tam belirlenemediği bir ortamda kadın-erkek arasında eşitliği sağlayıcı ilişkileri geliştirmek çok zor olmaktadır. Türkiye’de Kadın Konferansları yaptırımları gerçekleştirilirken, kadının güçlenmesi için vazgeçilmez olan destek alanlarını üzerinde durulmuştur. Bunlar eğitim, sağlık, ekonomi ve kız çocukları olarak belirlenmiştir. Kadının ilerlemesi için, Türkiye'nin tarihsel deneyimine de uygun olarak, devletin etkin ve öncü desteğinin alınmasını şart olmuştur. Kadınlara karşı ayrımcılığı ve cinsiyet eşitsizliğini besleyen din, gelenek ve görenekle, değişime yol açacak uygulama alanlarının başlıcaları olarak belirlenmiştir . Tüm bu alanlardaki çalışmalar, toplum içinde yenileşme sürecini başlatarak, bu sürecin gelişimine katkıda bulunmaktadır. Ülkemizde, bu sürece direnç gösteren alanlar; gelenek ve göreneklerimizin yoğun, değişmez ve geliştirilemez kabul edildiği ortamlar olarak belirlenebilir. Ayrıca, ülkemizde kır-kent ayrımının yoğun yaşandığı, bölgesel farklılıkların düzeyinin çok yüksek olduğu yerlerde bu yenileşme çabaları çok zor gerçekleşebilmektedir. 1990 Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre kadınların % 72.0’si, erkeklerin ise % 88.8’i okuma-yazma bilmektedir (Ozgen ve Ufuk, 2002). 12 ve daha yukarı yaştaki nüfusun öğrenim durumları 1998 yılı itibariyle Türkiye geneli dikkate alınarak Çizelge 1’de verilmiştir. 1998 verileri incelendiğinde ise, okuma-yazma bilen kadınların toplam nüfus içindeki oranının % 77.7’ye, erkeklerin oranının ise % 94.0’e yükseldiği, ancak kadınların %22.3’ünün, erkeklerin ise % 6.0’sının halen okur-yazar olmadığı görülmektedir. Diplomasız okur-yazar kadınların oranı % 4.8’dir. Kadınların % 50.4’ünün ilkokul, % 19.4’ünün orta dereceli okul ve yalnızca % 3.1’inin yüksekokul veya fakülte mezunu olduğu belirlenmiştir (Ozgen ve Ufuk, 2002). 71 Çizelge 1. Cinsiyete Göre 12 ve Daha Yukarı Yaştaki Nüfusun Öğrenim Durumu KADIN Sayı Okuryazar olmayan Okuryazar İlkokul Ortaokul Ortadengi meslek Lise Lisedengi meslek Yüksekokul TOPLAM ERKEK % Sayı TOPLAM % Sayı (Bin) (Satır) (Sütun) (Bin) (Satır) (Sütun) 5.428 1.163 12.245 2.080 79.0 47.9 49.1 37.5 22.3 4.8 50.4 8.6 1.443 1.264 12.675 3.462 21.0 52.1 50.9 62.5 6.0 5.3 53.0 14.5 % (Bin) (Sütun) 6.871 2.427 24.920 5.542 14.2 5.1 51.7 11.6 110 51.2 0.5 106 48.8 0.4 215 0.4 2.019 42.9 8.3 2.692 57.1 11.2 4.711 9.7 488 35.4 2.0 892 64.6 3.7 1.380 2.8 767 24.300 35.4 50.4 3.1 100.0 1.400 23.933 64.6 49.6 5.9 100.0 2.167 4.5 48.232 100.0 Türkiye’de “eğitimde fırsat ve olanak eşitsizliği” sorunu sadece erkek ve kadın nüfus arasındaki eşitsizlik ve okullaşma oranlarının düşük olmasından kaynaklanmamakta, erkek ve kadın nüfus gruplarının var olan fırsat ve olanak-lardan yararlanmada kendi içlerinde de belirgin farklar bulunmakta; bu farklar özellikle kırkent ayrımında kendini göstermektedir (Bülbül, 1992). 12 ve daha yukarı yaştaki nüfusun yerleşim yerlerine göre öğrenim durumları 1998 yılı itibariyle Çizelge 2’de verilmiştir. 1998 verilerine göre kırsal kesimde yaşayan kadınların % 28.6’sının okur-yazar olmadığı belirlenmiştir. Kırsal kesimdeki diplomasız okur-yazar kadınların oranı % 4.8, ilkokul mezunu kadınların oranı % 55.9, orta dereceli okul mezunu kadınların oranı % 10.1’dir. Bu kesimde yüksekokul veya fakülte mezunu kadın ise yok denecek kadar (% 0.6) azdır (Ozgen ve Ufuk, 2002). Çizelge 2. Cinsiyet ve Yerleşim Yerine Göre 12 ve Daha Yukarı Yaştaki Nüfusun Öğrenim Durumu (%) KADIN Okuryazar olmayan Okuryazar İlkokul Ortaokul ERKEK TOPLAM Kır Kent Kır Kent Kır Kent 28.6 17.5 8.9 3.9 18.9 10.7 4.8 55.9 5.6 4.8 46.1 10.8 7.1 60.8 11.4 3.9 47.1 16.8 5.9 58.3 8.4 4.4 46.6 13.8 72 Ortadengi meslek Lise Lisedengi meslek Yüksek okul TOPLAM 0.3 0.6 0.3 0.6 0.3 0.6 3.5 12.1 7.3 14.1 5.4 13.1 0.7 3.0 2.2 4.9 1.5 3.9 0.6 5.1 2.0 8.7 1.3 6.9 100.0 100.0 100.0 100.0 100.0 100.0 Kız çocukların başlıca okula gitmeme nedenleri; okula ilgi duymama (% 24.7), okul masraflarının yüksek olması (%17.2), ailenin izin vermemesi (%14.0), ev işlerinde aileye yardım etmek zorunda olma (%11.3), hanehalkının ekonomik faaliyetlerine yardım etmek zorunda olma (% 7.5), uygun okulun olmaması (% 4.0), sakatlanma veya hastalanma (% 3.5), ücretli çalışmak zorunda olma (% 2.0), öğretmenler ile iyi geçinmeme (% 0.1) olarak sıralanmaktadır. Özellikle kırsal kesimde kız çocukların işgücünden daha fazla yararlanılması, erken evlilikler, okula geç başlama, kızların eğitimine ilişkin güdülenme eksikliği, eğitim maliyetinin yüksekliği, ataerkil değer yargıları ve bunlara bağlı olarak eğitimin geleceğe yönelik bir katkısının olmayacağı düşüncesi kız çocukların eğitimini olumsuz yönde etkilemeye devam etmektedir (Ozgen ve Ufuk, 2002). Türkiye’de kırsal kesimde yaşayan kadınlara götürülecek eğitim hizmetleri öncelikle ele alınmak durumundadır.Kadınların verimliliklerinin artırılması,sosyoekonomik konumlarının iyileştirilmesi ve kararlara daha üst düzeyde katılmalarını öngören eğitim politikalarının etkinleştirilmesi ile değişime uyum sağlanması mümkün olabilir. Eğitim düzeyinin yetersiz, sağlık hizmetlerinin sınırlı olduğu kırsal yörelerdeki küçük yerleşim birimlerinde yaşayan kadınların beceri geliştirme projeleri kapsamına alınarak, beceri ve gelirlerinin artırılması, yöresel kalkınma ve işsizlik sorunlarının çözümüne de katkıda bulunacaktır (Bircan, 1992). Hala kızlık soyadını kullanmakta zorluk çeken kadınlarımız, hala “kaç çocuğun var?” sorusuna kız çocuklarının sayısını ilave etmeden cevap veren babalarımız, hala şahit olduğunda kadını kabullenmekte zorlanan hakimlerimiz ve de hala kadını ikinci sınıf vatandaş olarak değerlendirmeye yatkın zihniyetteki erkeklerimiz hiç de değildir. 73 az Tüm bunların yanısıra, Cumhuriyet’imizin kurulması ile birlikte başlayan sonrasında da Kadın Konferansları’na imza koyarak yaptırımlarının ülkemizde uygulanır olmasını kapsayan çalışmalar toplumumuzda kadının yeri ve hakları konusunda önemli reform uygulamaları olarak görülebilmektedir. Ülkemizde kadının işgücüne katılım oranı % 27.9 olarak tespit edilmiştir. Aynı oran erkekler için, % 69.5’tur. İşgücüne dahil edilmeyen ev hanımı oranı % 51’dir. Bu oranın % 69’u kentlerde yaşamaktadır. Tarım sektöründe çalışan kadınaların % 88’i ücretsiz aile işçisidir. Tüm bu veriler, kadınların ülkemizde sadece işgücü olarak ne kadar çok istismara uğradığının bir göstergesidir. Siyasi istikrarın bir türlü sağlanamadığı, iktidarların çok sık değiştiği ülkemizde, sıkça değişen ve ait olduğu siyasi görüşün özelliklerine göre şekillenebilen politikalar zaman kaybını getirmekte ve evrensel olsa da bir çok alanda objektif olunamamaktadır. Cinsiyet eşitliğinin ve kadının ilerlemesinin Türkiye'de, kamu politikalarında öncelikli amaçlar olarak yer aldıkları söylenemez. Bu konudaki en büyük engel, bürokrasinin, kendi yapısal örgüsünü tehdit eden konuları gündem maddesi yapmama eğilimidir. Bu husus Türkiye bakımından da geçerlidir. Gene de, Türkiye'de, kadınla ilgili ulusal kuruluşlar, kadınlarla ilgili kurumların oluşturulması ve değişim sağlanması için çok yönlü ittifaklar kurulmasına yönelik stratejiler geliştirmekte ve kadınların desteğini almaya çalışmaktadır Birçok olumsuzluğun yaşanıyor olmasına karşın, demokratik ve laik bir devlet olmanın kadın hakları ve bu hakların uygulanması konusunda avantajlar sağlamaktadır. Türkiye’de Kadın Hakları’nın gelişimi konusunda bir kronoloji Ek-4’de verilmiştir. Avrupa Birliği’ne girişi hedeflediğimiz şu günlerde Türkiye, öteki aday ülkeler gibi her alandaki mevzuatını AB'ye uyumlu hale getirmek için gerekli reformları desteklemek için bir üyelik öncesi stratejiden yararlanacaktır. Bu amaçla, Avrupa Birliği'nin kendi müktesebatını açıkladığı ve Türkiye'nin kanunlarını incelediği bir değerlendirme süreci gerçekleştirilecektir. Topluluk müktesebatının benimsenmesi konusundaki öncelikler belirlendiğinde Türkiye ve Avrupa Birliği arasında bir Üyelik 74 Ortaklığı hazırlanacak ve Türkiye, Müktesebatın Benimsenmesi için bir Ulusal Program (NPAA) hazırlayacaktır. Türkiye, ayrıca üyelik öncesi Topluluk programlarına, kuruluşlarına ve mali yardıma hak kazanacaktır. Örneğin, 20012006 dönemi için ayrımcılıkla mücadeleye yönelik Topluluk Eylem Planına ilişkin Komisyon önerisi, Türkiye'yi bir katılımcı ülke olarak içermektedir. Bu program, ayrımcılığın uygulandığı her alanda eşit muamele ve eşit fırsatların artırılmasını amaçlamaktadır. Kadın Hakları konusunda, yüzyıllarboyu adeta kemikleşerek günümüze gelen anlayış, tutum, davranış kalıplarının ve rollerin sorgulanarak değiştirilmesi kapsamlı ve etkin eylem programlarının geliştirilip uygulanmalarına, tarafların da konuya sahip çıkmalarına bağlıdır. İşte bu noktada, eğitim kadın erkek tüm bireyler için öğretici, güdüleyici ve gelişmeyi sağlayıcı rol üstlenecektir. Kadın Konferansları ve yaptırımları da eğitim reformu niteliğinde çalışmalar olarak değerlendirilerek uluslar arası düzeyde ve ülkemizde itici bir güç olacaktır. Eğitim; kalkınmanın, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmanın tek yolu olacağı gerçeği kabul edildiğinde ve politikalarda ilk öncelikli madde olarak ele alındığında toplum olarak birçok sorunumuzda ortadan kalkabilecektir. Kadın hakları ve uygulanabilirliği konusu; ancak toplumumuzun nitelikli bir eğitim almış bireylerden oluşması ile gerçek hayatta uygulanabilir olacaktır. Zaten, kadın konferanslarında da önemle irdelenen konu eğitim başlığı ile verilmektedir. Her zaman eğitim, toplumdaki değişme ve yenileşme hareketlerinin odak noktası olacaktır. Eğitim sürecine, nitelik olarak artırıcı etkisi olan reformlar sayesinde bu konuda gelişme sürecini kabullenebilen bireyler yetişecektir. Eğitim sayesinde kadın evin içindeki geleneksel rollerinin dışına çıkabilecek çeşitli alanlarda yeteneklerini sergileyebilecektir. Tüm bu gelişmeler, sadece kadının statüsünü artırmakla kalmayıp toplum içi dinamiği de artırabilecektir. Toplum içinde önemli olan, yaptırım gücü kabul edilmiş çeşitli örgütlenmeleri kurabilmektir. Siyasi partiler bağlamında bir örgütlenme dışında, toplumun önemli sorunlarında sesini duyurmasını bilen, ilkelerin yoldan saptırılması halinde bilinçle başkaldıran, bilimsel gerçeklerle hareket eden, barışçı, bilinçli, özverili örgütlenmeler ile tüm bu sorunların üstesinden gelinebilir. 75 İfade edebildikleri gerçek kimliklerini sergileyebilen, özgür düşünen, yaratıcılıklarını ve bilgilerini kullanabilen kadın, ülkemizin çağdaş uygarlık düzeyini yakalamasında etkili rol oynayabilecektir. Toplumda anne olma rolleri sürdüğü müddetçe, kadın haklarına saygılı, cinsiyetler arası eşitlikten yana, eşit ilişkiler kurmayı becerebilen, evrensel değerlere saygılı çağdaş erkek çocuklarını yetiştirecek olan kadınlarımız değilmidir ? Özgürlükçü, katılımcı, demokratik ve insan haklarına dayalı toplum düzenine erişmenin kadınları dışlamadan gerçekleşebileceği gerçeği, bir an önce kabul edilmelidir. KAYNAKÇA Bircan, İ. (1992). Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Kadınların Beceri ve Gelir Düzeylerinin Yükseltilmesi. Unicef, Türkiye. Bursalıoğlu Z., (2000). Eğitimde Yönetimi Anlamak Sistemi Çözümlemek. Ankara: Pegem Yayınları. Bülbül, A.S. (1992). Türkiye’de Kadın Nüfusunun Eğitim Durumu. T.C. Milli Eğitim Bakanlığı Türkiye’de Kadın Eğitimi Birinci Uluslararası Konseyi Bildiriler, 23-26 Haziran 1992, İmece Yayıncılık Ltd., Ankara. Süral N., (2002). Avrupa Topluluğunun Çalışma Yaşamında Kadın-Erkek Eşitliğine Dair Düzenlemeleri ve Türkiye . Ankara: KSSGM Yayınları. T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü (KSSGM), (1998). Ulusal Eylem Planı. Ankara: KSSGM Yayınları. 76 T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü (KSSGM), (2001). Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ve İhtiyari Protokol. Ankara: KSSGM Yayınları. T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü (KSSGM) , (2001). Pekin+5 Siyasi Deklarasyonu ve Sonuç Belgesi Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu. Ankara: KSSGM Yayınları. T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü(KSSGM), (2000). Kadın İstihdamı İçin Yeni Perspektifler ve Kadın İşgücüne Muhtemel Talep. Ankara: KSSGM Yayınları. Özgen Ö., Ufuk H. ;(2002). Kırsal Kesimde Kadın Eğitimi. http://www.tmmobzmo.org.tr/docs/46.doc Web: http://www.toplumsalbellek.org/pekin_deklarasyonu.1995.htm Web: http://www.geocities.com/hablemitoglu/21yy_da_turkiye.htm Web: http://www.die.gov.tr/tkba/pekin+5.doc Web: http://www.kssgm.gov.tr/pekin-5.html Web: http://www.un.org.tr/who/EU/6bultenavbir%20kadin.HTM Web: http://www.basbakanlik.gov.tr/yayinlar/insanhak3.htm Web: http://www.ucansupurge.org/newhtml/kazan/kota.php Web: http://www.thb.hacettepe.edu.tr/2000/20004.shtml Web: http://www.die.gov.tr/CIN/CIN-tr/beijing.html 77 Ek-1 20. YÜZYILDA YAYINLANAN BAŞLICA İNSAN HAKLARI BİLDİRGELERİ (Kronolojik Sırayla) Cebri Çalıştırma Hakkında 29 Sayılı ILO Sözleşmesi, (28 Haziran 1930) Uluslararası Çalışma Örgütü’nün Amaçları Hakkında Bildirge, (Başlangıç Bölümü), (1944) 78 Uluslararası Çalışma Deklarasyon), (1944) Örgütü’nün Amaçları Hakkında Bildirge (Ek Birleşmiş Milletler Anlaşması (Başlangıç Bölümü), (26 Haziran 1945) Amerikan İnsan Hakları ve Ödevleri Bildirisi, (2 Mayıs 1948) <![endif]> Uluslararası Çalışma Örgütü, Sendika Özgürlüğüne ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına İlişkin 87 Sayılı Sözleşme, (9 Temmuz 1948) Birleşmiş Milletler, Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi ( 9 Aralık 1948) Birleşmiş Milletler, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, (10 Aralık 1948) Uluslararası Çalışma Örgütü, Teşkilatlanma ve Kollektif Müzakere Hakkı Prensiplerinin Uygulanmasına Müteallik 98 Sayılı Sözleşme, (1 Temmuz 1949) İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşme (= İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi), (4 Kasım 1950) İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine Ek Protokol ( İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin I Bölümü İçerisinde Yer Almayan Bazı Hak Ve Özgülüklerin Uygulanmasına İlişkin 1 No’lu Protokol) (20 Mart 1952) İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine Ek Protokol ( İnsan Hakları Divanına İstişari Mütalaa Vermek Yetkisi Tanıyan 2 No’lu Protokol) (6 Mayıs 1963) İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine Ek Protokol ( Ek 1’nolu Protokolde Yeralan Haklardan Başka, Bazı Hakları Ve Özgürlükleri Güvence Altına Alan 4 No’lu Protokol) (16 Eylül 1963) İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine Ek Protokol (Ölüm Cezasının Kaldırılmasına İlişkin 6 No’lu Protokol) (1 Mart 1985) İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine Ek Protokol ( Çeşitli Konulara İlişkin 7 No’lu Protokol (1 Kasım 1988) Uluslararası Çalışma Örgütü, Eşit Değerde İş İçin Erkek ve Kadın İşçiler Arasında Ücret Eşitliği Hakkında 100 Sayılı Sözleşme, (29 Haziran 1951) Birleşmiş Milletler, Sığınanların Statüsüne İlişkin Sözleşme (28 Temmuz 1951) 79 Birleşmiş Milletler, Kadınların Siyasal Haklarına İlişkin Sözleşme (20 Aralık 1952) Birleşmiş Milletler,Mahpusların Islahı İçin Asgari Standart Kurallar (30 Ağustos 1955) Uluslararası Çalışma Örgütü, Cebri Çalıştırmanın İlgasına Dair 105 Sayılı Sözleşme (25 Haziran 1957) Uluslararası Çalışma Örgütü, İş ve Meslek Yönünden Ayrım Hakkında 111 Sayılı Sözleşme, (25 Haziran 1958) Birleşmiş Milletler, Çocuk Hakları Bildirgesi, (20 Kasım 1959) Birleşmiş Milletler, Eğitimde Ayrımcılığa Karşı Uluslararası Sözleşme (14 Aralık 1960) Avrupa Sosyal Şartı (=Avrupa Sosyal Haklar Sözleşmesi) (18 Ekim 1961) Birleşmiş Milletler, Her Çeşit Irk Ayrımcılığının Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme, (21 Aralık 1965) Birleşmiş Milletler, Ekonomik, Toplumsal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi (16 Aralık 1966) Birleşmiş Milletler, Kişisel ve Siyasal Haklar İlişkin Uluslararası Sözleşme, (16 Aralık 1966) Birleşmiş Milletler, Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesine Seçmeli Protokol (16 Aralık 1966) Birleşmiş Milletler, Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesine, Ölüm Cezasının Kaldırılmasını Amaçlayan İkinci Seçmeli Protokol (15 Aralık 1989) Birleşmiş Milletler, Toplumsal Gelişme ve Kalkınma Bildirgesi (11 Aralık 1969) Uluslararası Çalışma Örgütü, İşletmelerde İşçi Temsilcilerinin Korunması ve Onlara Sağlanacak Kolaylıklar Hakkında 135 Sayılı ILO Sözleşmesi (2 Haziran 1971) Birleşmiş Milletler, İnsan Çevresi Konferansı (Stockholm Deklarasyonu) (1972) Uluslararası Çalışma Örgütü, İstihdama Kabulde Asgari Yaşa İlişkin 138 Sayılı Sözleşme, (6 Haziran 1973 80 Birleşmiş Milletler, Olağanüstü ve Silahlı Çatışma Hallerinde Kadınların ve Çocukların Korunmasına Dair Bildiri (14 Aralık 1974) Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı, Sonuç Bildirgesi (Helsinki Belgesi) (1 Ağustos 1975) Birleşmiş Milletler, Özürlü Kişilerin Haklarına Dair Bildiri (9 Aralık 1975) Uluslararası Çalışma Örgütü, Kamu Hizmetlerinde Örgütlenme Hakkının Korunmasına ve İstihdam Koşullarının Belirlenmesi Yöntemlerine İlişkin 151 Sayılı Sözleşme, (7 Haziran 1978) Birleşmiş Milletler, Kitle İletişim Araçlarının Barışın ve Uluslararası Anlayışın Güçlendirilmesine, İnsan Haklarının Geliştirilmesine ve Irkçılık, Apartheid ve Savaş Kışkırtıcılığı ile Mücadele Edilmesine Katkıda Bulunması ile İlgili Temel Prensipler Bildirgesi (22 Kasım 1978) Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Çeşit Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi, (18 Aralık 1979) Afrika İnsan ve Halklarının Hakları Şartı,(26 Haziran 1981) Birleşmiş Milletler, Din ve İnanca Dayalı Her Türlü Hoşgörüsüzlük ve Ayrımcılığın Kaldırılması Bildirisi (25 Kasım 1981) Uluslararası Çalışma Örgütü, Hizmet İlişkisine İşveren Tarafından Son Verilmesi Hakkında 158 Sayılı Sözleşme (2 Haziran 1982) Birleşmiş Milletler, Ölüm Cezası İle Karşılaşanların Haklarının Korunmasını Güvence Altına AlacakTedbirler Bildirgesi (25 Mayıs 1984) Birleşmiş Milletler, İşkence ve Diğer Zalimce, İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Davranış veya Cezalandırmalara Karşı Sözleşme, (10 Aralık 1984) Birleşmiş Milletler,Yargı Bağımsızlığına Dair Temel Prensipler(29 Kasım 1985) Birleşmiş Milletler, Suçtan ve Yetki İstismarından Mağdur Olanlara Adalet Sağlanmasına Dair Temel Prensipler Bildirisi(29 Kasım 1985) İşkencenin ve İnsanlık Dışı ya da Küçültücü Ceza veya Muamelenin Önlenmesine İlişkin Avrupa Sözleşmesi (26 Haziran 1987) Birleşmiş Milletler, Herhangi Bir Biçimde Tutuklanan veya Hapsedilen Kişilerin Korunmasına İlişkin Prensipler Bütünü (9 Aralık 1988) Birleşmiş Milletler Hukuk Dışı ve Keyfi İnfazların Etkin Biçimde Önlenmesi ve Soruşturulmasına İlişkin Prensipler(24 Mayıs 1989) 81 Birleşmiş Milletler, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, (20 Kasım 1989) Birleşmiş Milletler, Avukatların Rolüne İlişkin Temel İlkeler Bildirgesi (7 Eylül 1990) Birleşmiş Milletler, Savcıların Rolüne Dair Yönerge, (7 Eylül 1990) Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı, Yeni Bir Avrupa İçin Paris Şartı (21 Kasım 1990) Birleşmiş Milletler, Mahpuslara Karşı Davranışlara Dair Temel Prensipler (14 Aralık 1990) Birleşmiş Milletler, Özgürlüğünden Yoksun Bırakılmış Küçüklerin Korunması İçin Kurallar (14 Aralık 1990) Birleşmiş Milletler, Çevre ve Kalkınma Rio Deklarasyonu, (1992) Birleşmiş Milletler, Ulusal veya Etnik, Dinsel veya Dilsel Azınlıklara Mensup Olan Kişilerin Haklarına Dair Bildiri (20 Aralık 1993) Birleşmiş Milletler, Kadınlara Karşı Şiddetin Tasfiye Edilmesine Dair Bildiri, (20 Aralık 1993)<![endif]> Birleşmiş Milletler, Nüfus ve Kalkınma Konferansı Eylem Planı, (5-13 Eylül 1994) Avrupa Konseyi, Ulusal Azınlıkların Korunması İçin Çerçeve Sözleşme, (1 Şubat 1995) Birleşmiş Milletler, Kopenhag Toplumsal Kalkınma Deklarasyonu, (6-12 Mart 1995) Birleşmiş Milletler, Pekin Deklarasyonu, (15 Eylül 1995) Birleşmiş Milletler, İnsan Yerleşimleri Konferansı Habitat II, İstanbul Deklarasyonu, (3-14 Haziran 1996) Avrupa Konseyi, İnsan Hakları Ve Biyotıp Sözleşmesi (Kasım1996) Uluslararası Çalışma Örgütü, Çalışmaya İlişkin Temel Hak ve İlkeler Deklarasyonu,(19 Haziran 1998) Uluslararası Çalışma Örgütü, Çok Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin 182 Sayılı Acil Eylem Sözleşmesi, (17 Haziran 1999) 82 Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, Avrupa Güvenlik Şartı, (19 Kasım 1999) Ek-2 KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ SÖZLEŞMESİ (CONVENTİON on the Elimination of all Forms of Discrimination against Women) (CEDAW) Bu sözleşmeye taraf olan Devletler, Birleşmiş Milletler Yasasının temel insan haklarına, insan itibar ve kıymetine ve erkeklerle kadınların eşit haklara sahip olmaları gerektiğine inancı tekrar teyid ettiğini kaydederek, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin, insanlara karşı ayrımcılığın kabul edilemezliği prensibini teyid ettiğini ve tüm insanların özgür doğduğunu ve eşit itibar ve haklara sahip olduklarını ve bu Beyannamede böylece öne sürülen tüm haklar ve hürriyetlerin cinsiyete dayalı olanlar dahil hiçbir ayırıma tabi kılınmaksızın herkes tarafından kullanılabileceğini beyan ettiğini kaydederek, İnsan Hakları Sözleşmelerine Taraf Devletlerin, kadınlar ile erkeklerin tüm ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ve siyasi haklardan eşit olarak yararlanmalarını temin mükellefiyeti bulunduğunu kaydederek, 83 Birleşmiş Milletler ve ona bağlı ihtisas kuruluşları nezaretinde kabul edilmiş ve erkeklerle kadınların eşitliğini sağlamaya çalışan uluslararası sözleşmeleri göz önünde tutarak; Ayrıca Birleşmiş Milletler ve ona bağlı ihtisas teşekküllerinin kabul ettiği erkek ve kadınların haklarının eşitliğini sağlamayı amaçlayan kararları, beyanları ve tavsiyeleri de dikkate alarak; Ancak, bu çeşitli belgelere rağmen kadınlara karşı ayrımcılığın hala devam etmekte oluşundan endişe duyarak, Kadınlara karşı ayrımcılığın, hak eşitliği ve insan şeref ve haysiyetine saygı ilkelerini ihlal ettiğini, kadınların erkeklerle eşit olarak ülkelerin siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel hayatlarına katılmalarını engellediğini, toplumun ve ailenin refahının artmasına engel teşkil ettiğini ve kadınların ülkeleri ve insanlık hizmetinde kullanabilecekleri olanaklarını geliştirmelerini zorlaştıracağını kaydederek, Yoksulluk hallerinde kadınların yiyecek, sağlık, eğitim, öğretim ve iş bulma ve sair ihtiyaçlarının karşılanması bakımından en az imkana sahip olduklarından endişe duyarak; Hakkaniyet ve adalete dayalı yeni uluslararası ekonomik düzenin kurulmasının, kadınlarla erkekler arasındaki eşitliği sağlamak için önemli bir aşama teşkil edeceğine inanarak; Apartheid’in, ırkçılığın her şeklinin, ırk ayırımının, sömürgeciliğin, yeni sömürgeciliğin, saldırganlığın, yabancı devlet işgal ve hakimiyetinin ve ülkelerin iç işlerine müdahale etmenin ortadan kaldırılmasının, erkekler ile kadınların eşit haklardan yararlanmaları için gerekli olduğunu önemle belirterek; Uluslararası barış ve güvenliğin güçlendirilmesinin, uluslararası gerilimin azaltılmasının, sosyal ve ekonomik sistemlerine bakılmaksızın bütün ülkeler arasında karşılıklı işbirliğinin, genel ve tam silahsızlanmanın ve özellikle sıkı ve etkili bir uluslararası denetim altında nükleer silahsızlanmanın, ülkeler arasındaki ilişkilerde, adalet, eşitlik ve karşılıklı menfaat ilkelerinin teyidinin ve yabancı ve sömürge yönetimi veya yabancı işgali altında bulunan yerlerdeki halkların kendi kaderlerini tayin ve bağımsızlık elde etme hakları kadar ulusal hükümranlık ve toprak bütünlüklerine saygının gerçekleşmesinin, sosyal gelişme ve kalkınmaya ve bunun bir sonucu olarak da, erkeklerle kadınlar arasında tam bir eşitliğin elde edilmesini katkıda bulunacağını teyid ederek, Bir ülkenin tam ve eksiksiz kalkınmasının, dünyada refahın ve barışın elde edilmesinin, kadınların erkeklerle eşit şartlarda her alanda azami katkılarının gerektirdiğine inanarak, Kadınların ailenin refahına ve toplumun kalkınmasına yaptıkları büyük katkının henüz tam olarak algılanmadığını, analığın sosyal önemi ve ana ve babanın aile içinde ve çocukların büyütülmesindeki rollerini göz önünde bulundurarak ve kadınların nesillerin üremesindeki önemli rolünün aile içinde ayırıma neden olmaması gerektiğini, nitekim çocukların yetiştirilmelerinin kadın ve erkek ile toplumun tamamının sorumluluk paylaşmalarını gerektirdiğini vakıf olarak, Erkeklerle kadınlar arasında tam bir eşitliğin gerçekleşmesi için kadınlar ile erkeklerin toplumdaki geleneksel rollerinde bir değişiklik ihtiyacı bulunduğunu vakıf olarak, Kadınlara Karşı Ayırımcılığın Ortadan Kaldırılması Beyannamesinde yer alan ilkeleri uygulamaya ve bu maksatla bu nevi ayırımcılığın her şekli ve tezahürünün ortadan kaldırılması için gerekli tedbirleri almaya kararlı olarak, Aşağıdaki hususlarda anlaşmışlardır: 84 BÖLÜM I Madde 1İşbu Sözleşmeye göre, “kadınlara karşı ayırım” deyimi kadınların, medeni durumlarına bakılmaksızın ve kadın ile erkek eşitliğine dayalı olarak politik, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ve diğer sahalardaki insan hakları ve temel özgürlüklerinin tanınmasını, kullanılmasını ve bunlardan yararlanılmasını engelleyen veya ortadan kaldıran veya bunu amaçlayan ve cinsiyete bağlı olarak yapılan herhangi bir ayırım, mahrumiyet veya kısıtlama anlamına gelecektir. Madde 2Taraf Devletler, kadınlara karşı her türlü ayrımı kınar, tüm uygun yollardan yararlanarak ve gecikmeksizin kadınlara karşı ayırımı ortadan kaldırıcı bir politika izlemeyi kabul eder ve bu amaçla aşağıdaki hususları taahhüt ederler: a) Kadın ile erkek eşitliği ilkesini kendi ulusal anayasalarına ve diğer ilgili yasalara, henüz girmemişse dahil etmeyi ve yasalar ile ve diğer uygun yollarla bu ilkenin uygulanmasını sağlamayı, b) Kadınlara karşı her türlü ayırımı yasaklayan ve gerekli yerlerde müeyyideler de ihtiva eden yasal ve diğer uygun önlemleri kabul etmeyi, c) Kadın haklarının erkeklerle eşit olarak yasal himayesini tesis etmeyi ve yetkili ulusal mahkemeler ve diğer kamu kuruluşları aracılığıyla kadınların her türlü ayırıma karşı etkin himayesini sağlamayı, d) Kadınlara karşı herhangi bir ayırımcı hareket yapılmasından veya uygulanmasından kaçınmayı ve kamu yetkilileri ile kuruluşlarının bu yükümlülüğe uyumlu olarak hareket etmelerini sağlamayı, e) Herhangi bir kişi, kuruluş veya teşebbüsün kadınlara karşı ayırım yapmasını önlemek için bütün uygun önlemleri almayı, f) Kadınlara karşı ayırımcılık teşkil eden mevcut yasa, yönetmelik, adet ve uygulamaları, tadil veya feshetmek için yasal düzenlemeler de dahil gerekli bütün uygun önlemleri almayı, g) Kadınlara karşı ayırımcılık teşkil eden bütün ulusal cezai hükümleri ilga etmeyi. Madde 3Taraf Devletler özellikle politik, sosyal, ekonomik ve kültürel sahalarda olmak üzere bütün alanlarda, erkeklerle eşit olarak insan hakları ve temel özgürlüklerinden yararlanmalarını ve bu hakları kullanmalarını garanti etmek amacıyla, kadının tam gelişmesini ve ilerlemesini sağlamak için yasal düzenleme dahil bütün uygun önlemleri alacaklardır. Madde 41. Kadın ve erkek eşitliğini fiilen sağlamak için taraf devletlerce alınacak geçici ve özel önlemler, iş bu sözleşmede belirtilen cinsten bir ayırım olarak mütalâa edilmeyecek ve hiçbir şekilde eşitsizlik veya farklı standartların muhafazası sonucunu doğurmayacaktır. Fırsat ve uygulama eşitliği hedeflerine ulaşıldığı zaman bu tedbirlere son verilecektir. 2. Anneliğin himayesi maksadıyla işbu Sözleşmede belirtilenler dahil, Taraf Devletlerce alınacak özel önlemler, ayırımcı olarak nitelendirilmeyecektir. Madde 5- 85 Taraf Devletler aşağıdaki bütün uygun önlemleri alacaklardır: a- Her iki cinsten birinin aşağılığı veya üstünlüğü fikrine veya kadın ile erkeğin kalıplaşmış rollerine dayalı önyargıların, geleneksel ve diğer bütün uygulamaların ortadan kaldırılmasını sağlamak amacıyla kadın ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarını değiştirmek, b- Anneliğin sosyal bir görev olarak anlaşılmasını ve çocukların yetiştirilmesi ve gelişiminde kadın ve erkeğin ortak sorumluluğunun tanınmasını öngören ve her halükarda çocukların menfaatlerini her şeyden önce gözeten anlayışa dayanan bir aile eğitimini sağlamak, Madde 6Taraf Devletler, kadın ticareti ve fahişeliğin istismarının her şekliyle önlenmesi için yasama dahil gerekli bütün önlemleri alacaklardır. BÖLÜM II Madde 7Taraf Devletler, ülkenin politika ve kamu hayatında, kadınlara karşı ayırımı önlemek için tüm tedbirleri alacaklar ve özellikle kadınlara erkeklerle eşit şartlarla aşağıdaki hakları sağlayacaklardır: a- Bütün seçimlerde ve halka oylamalarında oy kullanmak ve halka tarafından seçilen organlara seçilebilmek, b- Hükümet politikasının hazırlanmasına ve uygulanmasına katılmak, kamu görevinde bulunabilmek ve hükümetin her kademesinde kamu görevleri ifa etmek, c- Ülkenin kamu ve politik hayatı ile ilgili hükümet dışı kuruluşlara ve derneklere iştirak etmek. Madde 8Taraf Devletler, kadınlara, erkeklerle eşit şartlarda ve hiçbir ayırım gözetmeksizin, hükümetlerini uluslararası düzeyde temsil etmek ve uluslararası kuruluşların faaliyetlerine katılmak fırsatını sağlamak için gerekli bütün tedbirleri alacaklardır. Madde 91. Taraf Devletler, tabiiyetin kazanılmasında, değiştirilmesinde veya muhafazasında kadınlara erkekler ile eşit haklar tanıyacaklar ve özellikle bir yabancıyla evlenmenin veya evlilik sırasında kocanın tabiiyetini değiştirmesinin, kadının da otomatik olarak tabiiyet değiştirmesine, tabiiyetsiz kalmasına veya kocanın tabiiyetini zorla almasına yol açmasını temin edeceklerdir. 2. Taraf Devletler, çocukların tabiiyeti konusunda kadınlara erkeklerle eşit haklar sağlayacaklardır. BÖLÜM III Madde 10Taraf Devletler, özellikle aşağıdaki konularda kadın erkek eşitliği esasına dayanarak eğitimde erkeklerle eşit hakka sahip olmalarını sağlamak için kadınlara karşı ayırımı önleyen bütün uygun tedbirleri alacaklardır: a- Meslek ve sanat yönlendirilmesinde kırsal ve kentsel alanlarda bütün dallardaki eğitim kurumlarına girişte ve diploma almada okul öncesi, genel, teknik, 86 mesleki ve yüksek teknik eğitimde ve her çeşit mesleki eğitimde eşit şartların sağlanması, b- Kadınların erkeklerle aynı ders programlarından yararlanmaları, aynı sınavlara katılmaları, aynı seviyedeki niteliklere sahip eğitim görevlilerine, okul bina ve malzemesine sahip olmaları, c- Kadın ve erkeğin rolleriyle ile ilgili kalıplaşmış kavramların eğitimin her şeklinde ve kademesinden kaldırılması ve bu amaca ulaşılması için eğitim birliğinin ve diğer eğitim şekillerinin teşvik edilmesi, özellikle ders kitaplarının ve okul programlarının yeniden gözden geçirilmesi ve eğitim ve metotlarının bu amaca göre düzenlenmesi, d- Burs ve diğer eğitimin yardımlarından faydalanmaları için kadınlara erkeklerle eşit fırsatların tanınması, e- Özellikle kadın ve erkekler arasında mevcut eğitim açığını en kısa zamanda kapatmaya yönelik yetişkin ve görevsel okuma-yazma öğretim programları dahil, sürekli eğitim programlarına katılabilmeleri için erkeklerle eşit fırsatların verilmesi, f- Kız öğrencilerin okuldan ayrılma oranlarının düşürülmesi ve okuldan erken ayrılan kız ve kadınlar için eğitim programları düzenlenmesi, g- Spor ve beden eğitimi faaliyetlerine faal olarak katılmaları için erkeklerle eşit fırsatlar tanınması, h- Kadınların ailelerin sağlık ve refahını sağlamaya yardım edecek, aile planlaması bilgisi dahil özel eğitici bilgiyi temin etmeleri. Madde 111. Taraf Devletler, istihdam alanında kadınlara karşı ayırımı önlemek ve kadın erkek eşitliği esasına dayanarak eşit haklar sağlamak için özellikle aşağıda belirtilen konularda bütün uygun önlemleri alacaklardır: a- Bütün insanların vazgeçilmez hakkı olan çalışma hakkı, b- İstihdam konularında eşit seçim kıstasları uygulanması da dahil, erkeklerle eşit istihdam imkanlarına sahip olma hakkı, c- Serbest olarak meslek ve iş seçme hakkı, terfi, iş güvenliği, hizmetin tüm şartları ve avantajlarından faydalanma hakkı, çıraklık, ileri mesleki eğitim ve bilgi yenileme eğitimi dahil mesleki eğitim ve mükerrer eğitim görme hakkı, d- Sosyal yardımlar dahil eşit ücret hakkı, eşdeğerdeki işte eşit muamele ve işin cinsinin değerlendirilmesinde eşit muamele görme hakkı, e- Ücretli izinle birlikte, özellikle emeklilik, işsizlik, hastalık, sakatlık ve yaşlılık ve diğer çalışamama hallerinde sosyal güvenlik hakkı, f- Emniyetli şartlar içinde çalışma hakkı ve sağlığın ve bu meyanda doğurganlığın korunması hakkı. 2. Evlilik ve analık sebebiyle kadınlara karşı ayırımı önlemek ve etkin çalışma hakkını sağlamak amacıyla, taraf devletler uygun önlemleri alacaklardır. a- Hamilelik ve analık izni sebebiyle veya evliliğe bağlı olarak işten çıkarma ayırımını yasaklamak, bu ayırımı yapanları cezalandırmak, b- Önceki iş, kıdem ve sosyal haklar kaybedilmeksizin, ücretli olarak analık izni veya benzeri sosyal içerikli tazminatlar vermek, c- Özellikle çocuk bakımevleri ağının tesisi ve geliştirilmesi yoluyla anne ve babanın aile yükümlülüklerini, görev sorumlulukları ve kamu hayatına katılma ile birleştirmeyi mümkün kılan destekleyici sosyal hizmetlerin sağlanmasını teşvik etmek, 87 d- Hamilelik süresince zararlı olduğu kanıtlanan işlerde kadınlara özel koruma sağlamak, 3. Bu maddede yer alan konulara ilişkin koruyucu yasalar bilimsel ve teknik bilgi ışığı altında devrevi olarak yeniden gözden geçirilecek ve gerekirse tadil, ilga veya temdid edilecektir. Madde 121. Taraf Devletler, aile planlaması dahil sağlık bakım hizmetlerinden kadın ve erkeğin eşit olarak yararlanması için, sağlık bakımında kadınlara karşı ayırımı ortadan kaldıran bütün önlemleri alacaklardır. 2. Bu maddenin 1. paragrafında öngörülen hükümler saklı kalmak kaydıyla taraf devletler kadına hamilelik, lohusalık ve doğum sonrası dönemde gerekli hizmetleri sağlayacaklar, hamilelik ve emzirme sırasında yeterli beslenme ile birlikte, gerektiğinde bedava hizmet vereceklerdir. Madde 13Taraf Devletler, kadınlara karşı ekonomik ve sosyal hayatın diğer dallarında erkeklerle kadınların eşit olarak haklardan yararlanabilmelerini sağlayarak kadınlara karşı ayırımcılığın önlenmesi için gerekli tedbirleri ve özellikle aşağıdaki tedbirleri alacaklardır: a- Aile zammı hakkı, b- Banka kredisi, ipotek ve diğer mali krediler elde etme hakları, c- Eğlence, spor ve kültürel hayatın tüm yönlerine katılma hakları. Madde 141. Taraf Devletler, kırsal kesim kadınlarının, karşılaştıkları özel sorunları ve ekonominin parasal olmayan sektöründeki çalışmaları dahil ailelerinin ekonomik bakımdan ayakta kalması için oynadıkları belirgin rolü göz önünde tutacak ve işbu Sözleşme hükümlerinin kırsal kesimdeki kadınlara uygulanmasını sağlamak için gerekli bütün tedbirleri alacaklardır. 2. Taraf Devletler, kadın ve erkeklerin eşitliği prensibine dayanarak, kırsal kalkınmaya katılmalarını ve bundan yararlanmalarını sağlamak için kırsal kesimdeki kadınlara karşı ayırımı ortadan kaldıran tüm uygun tedbirleri alacaklar ve özellikle kırsal kesim kadınlarına aşağıdaki hakları sağlayacaklardır: a- Her seviyedeki kalkınma planlarının müzakere ve uygulanmasına katılmak, b- Aile planlaması konusunda bilgi, danışma ve hizmetler de dahil olmak üzere yeterli sağlık hizmetlerinden faydalanmak, c- Sosyal güvenlik programlarından doğrudan yararlanmak, d- Teknik kabiliyetlerini geliştirmek amacıyla tüm toplumsal ve yaygın hizmetler ile birlikte görevsel okuryazarlık dahil resmi ve gayri resmi eğitim ve öğretimin her türünden yararlanmak, e- Ekonomik fırsatlardan kendi işinde çalışma veya tam istihdam yoluyla eşit olarak yararlanmak amacıyla kendi kendine yardım grupları ve kooperatifler oluşturmak, f- Bütün toplumsal faaliyetlere katılmak, g- Toprak ve tarım reformunda ve bunun yanısıra yeniden iskân projelerinde eşit muamele ve tarımsal kredi ve borçlanma, pazarlama kolaylıkları ile uygun teknolojiden yararlanmak, h- Özellikle konut sağlık, elektrik ve su temini, ulaştırma ve haberleşme konularında yeterli yaşam standartlarından yararlanma haklarını sağlamak. 88 BÖLÜM IV Madde 151. Taraf Devletler, kadınlara, kanun önünde erkeklerle eşit haklar tanıyacaklardır. 2. Taraf Devletler, medeni haklar bakımından kadınlara erkeklerinkine benzer hukuki ehliyet ve bu ehliyeti kullanmak için eşit fırsatlar tanıyacaklardır. Özellikle, kadınlara akit yapmada ve mülk idaresinde eşit haklar verecekler ve mahkemelerde davaların her safhasında eşit muamele edeceklerdir. 3. Taraf Devletler, kadınların hukuki ehliyetlerini kısıtlamaya yönelik hukuki sonuç doğuran her çeşit sözleşmenin vs. özel muamelelerin tamamının geçersiz olduğunu kabul ederler. 4. Taraf Devletler, kadın ve erkeğe hukuki olarak ikametgâh seçme ve nakletmede eşit yasal hak tanıyacaklardır. Madde 161. Taraf Devletler, kadınlara karşı evlilik ve aile ilişkileri konusunda ayırımı önlemek için gerekli bütün önlemleri alacaklar ve özellikle kadın erkek eşitliği ilkesine dayanarak kadınlara aşağıdaki hakları sağlayacaklardır: a- Evlenmede erkeklerle eşit hak, b- Özgür olarak eş seçme ve serbest ve tam rıza ile evlenme hakkı, c- Evlilik süresince ve evliliğin son bulmasında aynı hak ve sorumluluklar, d- Medeni durumlarına bakılmaksızın, çocuklarla ilgili konularda ana ve babanın eşit hak ve sorumlulukları tanınacak, ancak her durumda çocukların menfaatleri en ön planda gözetilecektir. e- Çocuk sayısına ve çocukların ne zaman dünyaya geleceklerine serbestçe ve sorumlulukla karar vermede ve bu hakları kullanabilmeleri için bilgi, eğitim ve diğer vasıtalardan yararlanmada eşit haklar, f- Her durumda çocukların çıkarı en üst düzeyde tutularak ulusal yasalarda mevcut veli, vasi, kayyum olma ve evlat edinme veya benzeri müesseselerde eşit hak ve sorumluluklar, g- Aile adı, meslek ve iş seçimi dahil karı ve koca için eşit kişisel haklar, h- Ücret karşılığı olmaksızın veya bir bedel mukabilinde malın mülkiyeti, iktisabı, işletmesi, idaresi, yararlanılması ve elden çıkarılmasında eşlere de eşit haklar, 2. Çocuğun erken yaşta nişanlanması veya evlenmesinin hiçbir kanuni etkisi olmayacak ve evlenme asgari yaşının belirlenmesi ve evlenmelerin resmi sicile kaydının mecburi olması için yasama dahil gerekli tüm önlemler alınacaktır. BÖLÜM V Madde 171. İşbu Sözleşmenin uygulanmasındaki gelişmeleri gözden geçirmek amacıyla, Sözleşme yürürlüğe girdiği zaman 18, Sözleşmeye taraf 35 devletin onayı veya katılmasını müteakip, işbu Sözleşmenin kapsadığı konularda yüksek itibar ve 89 ehliyete sahip 23 uzmandan oluşan, Kadınlara Karşı Ayrımın Ortadan Kaldırılması Komitesi(bundan böyle komite diye anılacaktır) kurulacaktır. Uzmanlar, Taraf Devletlerce kendi vatandaşları arasından seçilecek ve kendi şahısları namına hareket edecekler, seçimlerde dengeli coğrafi dağılım ve belli başlı hukuki sistemlerle birlikte farklı uygarlıkların temsili de gözönüne alınacaktır. 2. Komite üyeleri Taraf Devletlerin aday listesinden gizli oy ile seçilecektir. Her Taraf Devlet kendi vatandaşlarından bir kişiyi aday gösterebilecektir. 3. İlk seçim işbu Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden altı ay sonra yapılacaktır. BM Genel Sekreteri seçimlerden en az üç ay önce Taraf Devletlere adayların iki ay içinde bildirmelerini isteyen bir mektup gönderecektir. Genel Sekreter, aday gösteren Taraf Devletleri de belirtmek suretiyle, adayların listesini alfabetik sıraya göre hazırlayacak ve Taraf Devletlere gönderecektir. 4. Komite üyelerinin seçimi, BM Genel Merkezinde, Genel Sekreter tarafından çağırılmış Taraf Devletler toplantısında yapılacaktır. Taraf Devletlerin üçte ikisinin (nisab)yetersayı oluşturacağı toplantıda, en fazla oy alanlar ile toplantıda hazır bulunan ve oy veren Taraf Devletler temsilcilerinin salt çoğunluğunun oylarını alan adaylar Komiteye seçileceklerdir. 5. Komite üyeleri 4 yıllık bir dönem için seçileceklerdir. Bununla beraber, ilk seçimde seçilen dokuz üyenin süresi ikinci senenin sonunda bitecek, dokuz üyenin isimleri ilk seçimden hemen sonra Komite Başkanı tarafından kura ile tesbit edilecektir. 6. Komitenin 5 ilave üyesinin seçimi, 35. onay veya katılmayı müteakip bu maddenin 2, 3 ve 4. paragrafları hükümlerine göre yapılacaktır. Bu şekilde seçilen iki yedek üyenin görev süresi iki sene sonunda sona erecek ve bu iki üyenin ismi Komite Başkanı tarafından kura ile tesbit edilecektir. 7. Çeşitli nedenlerle boşalan yerlerin doldurulması için, uzmanın Komite’deki görev süresi sona eren Taraf Devlet kendi vatandaşları arasından, Komitenin onayına bağlı olmak üzere, başka bir uzmanı atar. 8. Komite üyeleri, BM Genel Kurulunun onayı ile ve Genel Kurulun, Komitenin sorumluluğunun önemini gözönünde tutarak kararlaştıracağı şartlar ve hükümlerle, Birleşmiş Milletlerden ücret alacaklardır. 9. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, işbu Sözleşme uyarınca Komitenin görevlerini etken bir şekilde yerine getirebilmesi için, gerekli personel ve kolaylıkları sağlayacaktır. Madde 181. Taraf Devletler işbu Sözleşme hükümlerine etkinlik kazandırmak ve kaydedilen ilerlemeleri belirtmek amacıyla aldıkları yasal, adli, idari ve diğer önlemler hakkındaki bir raporu, a- Sözleşmenin, ilgili devlet bakımından yürürlüğe girmesini takiben bir yıl içinde, b- Bilahare, her dört yılda bir ve ileride de Komitenin talep ettiği zamanlarda, Komite tarafından incelenmek üzere, BM Genel Sekreterine sunmayı taahhüt ederler. 2. Raporlarda, işbu Sözleşme yükümlülüklerinin gerçekleştirilmesini etkileyen unsurlar ve güçlükler belirtilebilir. Madde 191. Komite kendi usul kurallarını saptayacaktır. 2. Komite, görevlilerini iki yıllık bir süre için seçecektir. 90 Madde 201. Komite işbu Sözleşmenin 18. maddesi uyarınca sunulan raporları incelemek üzere normal olarak senede bir kere ve azami iki hafta süre için toplanacaktır. 2. Komite toplantıları Birleşmiş Milletler Merkezinde veya Komite tarafından uygun bulunan herhangi bir yerde yapılacaktır. Madde 211. Komite, Ekonomik ve Sosyal Konsey aracılığıyla faaliyetleri hakkında BM Genel Kuruluna yıllık raporlar sunacak ve Taraf Devletlerden sağlanan bilgiler ve raporların incelenmesine dayanarak tekliflerde ve genel tavsiyelerde bulunabilecektir. Bu teklif ve genel tavsiyeler, Taraf Devletlerin olabilecek yorumlarıyla birlikte Komite raporuna dahil edilecektir. 2. Genel Sekreter Komite raporlarını Kadınların Statüsü Komisyonunun bilgisine sunacaktır. Madde 22İhtisas kuruluşları, faaliyet alanlarına giren işbu Sözleşme hükümlerinin uygulanmasının görüşülmesi sırasında temsil edilme hakkına sahip olacaklardır. Komite, ihtisas kuruluşlarını, Sözleşmenin uygulanması hususunda, faaliyet alanlarına giren konularda raporlar sunmaya davet edebilir. BÖLÜM VI Madde 23İşbu Sözleşmedeki hiçbir husus kadın ve erkek eşitliğinin gerçekleşmesinde daha etkin olan a- Taraf Devlerin yasasındaki; veya b- O devlet için yürürlükte olan herhangi bir Uluslararası Sözleşme, antlaşma veya anlaşmadaki hükümleri etkilemeyecektir. Madde 24Taraf Devletler işbu Sözleşme ile tanınan hakların tam olarak gerçekleştirilmesi için ulusal seviyede gerekli bütün önlemleri almayı taahhüt ederler. Madde 251. İşbu Sözleşme bütün Devletlerin imzasına açık olacaktır. 2. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri işbu Sözleşmenin depozitörü olarak tayin edilmiştir. 3. İşbu Sözleşme onaya bağlıdır. Onay belgeleri BM Genel Sekreterine tevdi edilecektir. 4. İşbu Sözleşme bütün Devletlerin katılmasına açıktır. Katılma belgesinin BM Genel Sekreterine tevdi edilmesiyle katılma gerçekleşecektir. Madde 261. İşbu Sözleşmenin tadili teklifi Taraf Devletlerin biri tarafından herhangi bir zamanda Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine hitaben yazılı bir başvuru ile yapılabilir. 2. BM Genel Kurulu gerekli gördüğü takdirde böyle bir teklifle ilgili olarak yapılacak işlem hakkında karar verecektir. 91 Madde 271. İşbu Sözleşme 20. onaylama veya katılma belgesinin Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine tevdi edilmesini takip eden 30. gün yürürlüğe girecektir. 2. 20. onay veya katılma belgesinin tevdiinden sonra, işbu Sözleşmeyi onaylayan veya katılan her devlet için Sözleşme, kendi onay veya katılma belgesinin tevdiinden sonraki 30. gün yürürlüğe girecektir. Madde 281. BM Genel Sekreteri, onaylama veya katılma sırasında yapılan çekincelerin metinlerini alacak ve bütün Taraf Devletlere dağıtacaktır. 2. İşbu Sözleşmenin hedef ve amacına uymayan hiçbir çekinceye müsaade edilmeyecektir. 3. Çekinceler, BM Genel Sekreterine hitaben herhangi bir zamanda yapılacak ihbar ile geri alınabilir. Genel Sekreter bu ihbardan bütün Devletleri haberdar edecektir. Böyle bir ihbar, alındığı tarihte geçerli olacaktır. Madde 291. İki veya daha fazla Taraf Devlet arasında işbu Sözleşmenin yorum veya uygulamasından doğan ve müzakere ile çözümlenemeyen herhangi bir uyuşmazlık, birinin talebi ile hakem kuruluna götürülecektir. Taraflar tahkimname talebinden itibaren 6 ay içinde hakem kurulunun teşekkül tarzında anlaşmazlarsa, taraflardan herhangi biri uyuşmazlığı Uluslararası Adalet Divanına, Divan Statüsü uyarınca götürebilir. 2. Taraf Devletlerden her biri işbu Sözleşmenin imzalanması veya onayı sırasında veya katılma sırasında, kendisini bu maddenin birinci paragrafı ile bağlı saymadığını beyan edebilir. Diğer Taraf Devletler, böyle bir çekince koymuş olan Taraf Devlet karşısında aynı paragrafla bağlı olmayacaktır. 3. Bu maddenin 2. paragrafına göre çekince koyan her Taraf Devlet, BM Genel Sekreterine ihbarda bulunarak her zaman çekincesini geri alabilir. Madde 30Arapça, Çince, İngilizce, Fransızca, Rusça ve İspanyolca metinlerinin eşit derecede geçerli olduğu işbu sözleşme Birleşmiş Milletler Genel Sekreterince muhafaza edilecektir. Yukarıdaki hususları tasdiken, imzaları aşağıda bulunan yetkili temsilciler işbu sözleşmeyi imzalamışlardır. 92 Ek-3 KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ SÖZLEŞMESİNE DAİR İHTİYARİ PROTOKOL İş bu Protokol’e taraf Devletler, Birleşmiş Milletler Şartı Andlaşması'nın temel insan haklarına, insanlık onuru ve insan değeri ile erkeklerin ve kadınların haklar bakımından eşitliğine olan inancını yeniden teyit ettiğini kaydederek, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin bütün insanların onur ve hakları bakımından özgür ve eşit doğduklarını ve herkesin bu Bildirge'de yer alan tüm hak ve özgürlüklere, cinsiyete dayalı ayrım dahil olmak üzere, hiçbir ayrıma tabi tutulmaksızın sahip olduğunu ilan ettiğini kayederek, Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmeleri ve insan haklarına ilişkin diğer uluslararası belgelerin cinsiyete dayalı ayrımcılığı yasakladığını hatırlayarak, Taraf Devletlerin kadınlara karşı ayrımcılığın her biçimini kınadıkları ve uygun olan tüm yollarla ve gecikmeksizin kadınlara karşı ayrımcılığın önlenmesi politikası izlemeyi kabul ettikleri Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ni de anımsayarak, Kadınların tüm insan haklarından ve temel özgürlüklerden tam ve eşit olarak yararlanmaları ve bu hak ve özgürlüklerin ihlalini önlemek için etkili önlemler alınması yolundaki kararlılıklarını yeniden teyit ederek, aşağıdaki hususlar üzerinde mutabık kalmışlardır. 93 Madde.1 İşbu Protokol'e Taraf bir Devlet ("Taraf Devlet") Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi'nin ("Komite") 2. maddeye göre yapılacak başvuruları kabul ve inceleme yetkisini tanır. Madde.2 Başvurular, Taraf Devletin yargılama yetkisi altında bulunan bireyler veya bireylerden oluşan gruplar tarafından ya da onlar adına, Sözleşme'de yer alan haklardan herhangi birinin Taraf Devlet tarafından ihlali sonucu mağdur kalındığı iddiası ile yapılabilir. Bireyler veya bireylerden oluşan gruplar adına başvuru yapılan hallerde başvuruyu yapan, onların rızası olmadan harekete geçmesinin haklı nedenlerini ortaya koymadıkça, başvuru, ilgililerin rızasıyla yapılacaktır. Madde.3 Başvurular yazılı olarak ve başvuranın kimliği meçhul kalmayacak biçimde yapılacaktır. Başvuru Sözleşme'ye taraf olup da işbu Protokol'e taraf olmayan bir devleti ilgilendirdiği takdirde, Komite tarafından kabul edilmeyecektir. Madde.4 1) Komite, iç hukuk yollarının işletilmesinin makul olmayan şekilde uzadığı veya etkili sonuç verme ihtimalinin zayıf olduğu durumlar dışında, mevcut tüm iç hukuk yollarının tüketildiği hususunu açıklığa kavuşturmadıkça, yapılan bir başvuruyu değerlendirmeyecektir. 2) Komite aşağıdaki bildirecektir: hallerde başvurunun kabul edilemez olduğunu a.Aynı başvurunun, daha önce Komite tarafından veya başka bir uluslararası soruşturma veya çözüm çerçevesinde incelenmiş veya incelenmekte olması; b.Başvurunun Sözleşme hükümlerine aykırı olması; c.Başvurunun açıkça temelsiz veya yeterli dayanaktan yoksun olması; d.Başvuruda bulunma hakkının kötüye kullanılması; e.Bu Protokol'ün ilgili Taraf Devlet açısından ' yürürlüğe giriş tarihinden sonra da devam eden olgular hariç, başvuru konusu olan olguların Protokol'ün ilgili Taraf Devlet açısından yürürlüğe girmesinden önce gerçekleştirilmiş olması; Madde.5 1) Başvurunun alınmasından sonraki herhangi bir zamanda ve esasa ilişkin bir karar verilmeden önce Komite, iddiaya konu olan ihlalin mağdur ya da mağdurlarını görmesi muhtemel telafisi imkansız zararları önlemek için gerekli olabilecek geçici önlemleri almayı acilen değerlendirmesini Taraf Devletten talep edebilecektir. 2) Bu maddenin 1. fıkrasındaki takdir yetkisinin Komite tarafından kullanılması başvurunun kabul edilebilirliğine ya da esasına ilişkin karar verildiği anlamına gelmeyecektir. Madde.6 1) Başvurunun ilgili Taraf Devlete atıf yapılmaksızın Komite tarafından kabul edilemez bulunması hali dışında ve birey ya da bireylerin kimliklerinin söz konusu 94 Taraf Devlete açıklanmasına rıza göstermeleri koşuluyla, Komite işbu Protokol çerçevesinde kendisine yapılmış her başvuruyu ilgili Taraf Devletin dikkatine gizli olarak sunacaktır. 2) Taraf Devlet kendisine tebliğ edilen başvuru hakkında aydınlatıcı açıklamaları veya beyanları ve varsa, almış olduğu düzeltici önlemleri altı ay içinde yazılı olarak Komite’ye bildirecektir. Madde.7 1) Komite, işbu Protokol çerçevesinde yapılan ' başvuruları, konuya ilişkin bilgilerin ilgili taraflara ulaştırılması koşuluyla, ilgili Taraf Devlet tarafından ve bireyler veya bireylerden oluşan gruplar tarafından veya onlar adına kendisine sunulan tüm bilgiler ışığında inceleyecektir. 2) Komite işbu Protokol uyarınca yapılan , başvuruları incelerken kapalı oturumlar düzenleyecektir. 3) Başvurunun incelenmesinden sonra, Komite başvuruya ilişkin görüşlerini, varsa tavsiyeleri ile birlikte, ilgili taraflara iletecektir. 4) Taraf Devlet Komite'nin görüşlerini ve varsa tavsiyelerini gereği gibi değerlendirecek ve Komite'nin görüş ve tavsiyeleri ışığında yapmış olduğu işlemlerle ilgili bilgiler dahil olmak üzere, Komite'ye altı ay içinde yazılı bir cevap sunacaktır. 5) Komite uygun görürse Taraf Devleti, görüş ve varsa tavsiyeleri üzerine almış olabileceği önlemler hakkında, Sözleşme'nin 18. maddesi uyarınca Taraf Devletçe hazırlanan müteakip raporlardaki bilgiler de dahil olmak üzere, ilave bilgi sunmaya davet edebilir. Madde.8 1) Komite Taraf Devletin Sözleşme'de yer alan hakları ciddi ve sistematik biçimde ihlal ettiği yönünde güvenilir bir bilgi aldığı takdirde, Taraf Devleti bu bilgiye ilişkin incelemede işbirliği yapmaya ve bu amaçla bu bilgi ile ilgili gözlemlerini sunmaya davet edecektir. 2) Komite, ilgili Taraf Devletçe sunulabilecek her türlü gözlemi ve ekinde bulunan diğer güvenilir bilgileri göz önüne alarak, üyelerinden birini ya da birden fazlasını araştırma yapmakla ve sonuçlarını kendisine acilen bildirmekle görevlendirebilir. Araştırma, gerekli ise ve Taraf Devletin rızası varsa, Taraf Devletin ülkesine bir ziyareti de içerebilir. 3) Bu tür bir araştırmanın bulgularının incelendikten sonra Komite, bu bulguları her türlü görüş ve tavsiyeleri ile birlikte ilgili Taraf Devlete iletecektir. 4) İlgili Taraf Devlet, Komite tarafından iletilen bulguların, yorumların ve tavsiyelerin alınmasından itibaren altı ay içinde kendi gözlemlerini Komite'ye sunacaktır. 5) Bu tür bir araştırma gizlilik içinde yürütülecek ve işlemlerin her aşamasında Taraf Devletin İşbirliği aranacaktır. Madde.9 1) Komite, ilgili Taraf Devleti işbu Protokol'ün 8. maddesi uyarınca yürütülen araştırma üzerine almış olduğu önlemlerin ayrıntılarını Sözleşme'nin18. maddesi çerçevesinde hazırladığı rapora eklemeye davet edebilir. 2) Komite gerektiğinde, 8. maddenin 4. fıkrasında bahsedilen altı aylık sürenin bitiminde, ilgili Taraf Devleti böyle bir araştırma üzerine aldığı önlemler hakkında bilgi vermeye davet edebilir. Madde.10 1) Her Taraf Devlet işbu Protokol'ün imzalanması veya onaylanması ya da Protokol'e katılma aşamalarında Komite'nin 8. ve 9. maddelerde düzenlenen yetkisini 95 tanımadığını beyan edebilir. 2) İşbu maddenin 1. fıkrası uyarınca beyanda bulunmuş olan herhangi bir Taraf Devlet bu beyanını Genel Sekreter'e bildirimde bulunmak suretiyle her zaman geri çekebilir. Madde.11 Bir Taraf Devlet, yetkisi altında bulunan bireylerin işbu Protokol uyarınca yaptıkları 'başvurulardan ötürü kötü muameleye veya yıldırmaya maruz kalmamalarını sağlamak için uygun olan tüm önlemleri alacaktır. Madde.12 Komite, işbu Protokol uyarınca gerçekleştirdiği faaliyetlerin bir özetini Sözleşme'nin 21. maddesi çerçevesinde hazırlayacağı yıllık rapora ekleyecektir. Madde.13 Her Taraf Devlet Sözleşme'nin ve işbu Protokol'ün geniş biçimde bilinmesini ve tanınmasını sağlamayı ve Komite'nin özellikle o Taraf Devleti ilgilendiren konularda oluşturduğu görüş ve tavsiyeleri hakkındaki bilgilere erişimi kolaylaştırmayı taahhüt eder. Madde.14 Komite, işbu Protokol ile kendisine verilen işlevleri yerine getirirken izleyeceği usul Kurallarını kendisi geliştirecektir. Madde.15 1) İşbu Protokol Sözleşme'yi imzalamış, onaylamış veya Sözleşme'ye katılmış bulunan herhangi bir Devletin imzasına açıktır. 2) İşbu Protokol Sözleşme'yi onaylamış veya Sözleşme'ye katılmış bulunan herhangi bir Devletin onayına tabidir. Onay belgeleri Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nce saklanacaktır. 3) İşbu Protokol Sözleşme'yi onaylamış veya Sözleşme'ye katılmış herhangi bir Devletin katılımına açıktır. 4) Katılım, katılma belgesinin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'ne verilmesiyle yürürlüğe girecektir. Madde.16 1) İşbu Protokol onaylama veya katılıma ilişkin onuncu belgenin Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine verildiği tarihten üç ay sonra yürürlüğe girecektir. 2) Yürürlüğe girmesinden sonra işbu Protokol'ü onaylayan veya katılan her bir Devlet için, işbu Protokol, söz konusu Devletin onay veya katılım belgesinin veriliş tarihinden üç ay sonra yürürlüğe girecektir. Madde.17 İşbu Protokol'e çekince konulamayacaktır. Madde.18 1) Herhangi bir Taraf Devlet işbu Protokol'e değişiklik ve bunu Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'ne iletebilir. Bunun üzerine Genel Sekreter, değişiklik önerilerini bu Protokole taraf diğer Devletlere ileterek bu önerilerin incelenmesini ve oylanması 96 amacıyla bir konferans düzenlenmesini destekleyip desteklemediklerini bildirmelerini talep eder. Taraf Devletlerden en az üçte birinin böyle bir konferansı uygun görmeleri halinde, Genel Sekreter Birleşmiş Milletler himayesinde bir konferans toplayacaktır. Konferansa katılan ve oylamada hazır bulunan Taraf Devletlerin oy çokluğuyla kabul edilen herhangi bir değişiklik, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun onayına sunulacaktır. 2) Değişiklikler, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından onaylandıktan ve işbu Protokol'e Taraf Devletlerin üçte ikisi tarafından kendi anayasal usullerine uygun olarak kabul edildikten sonra yürürlüğe girer. 3) Protokol'de yapılan değişiklikler yürür girdiğinde, onları kabul eden Taraf Devle bağlar, diğer Taraf Devletler işbu Protokol değişiklikten önceki hükümleriyle ve daha iyi kabul ettikleri değişikliklerle bağlı kalmaya de ederler. Madde.19 1) Herhangi bir Taraf Devlet Birleşmiş Milli Genel Sekreteri'ne yapacağı yazılı bir bildiri işbu Protokol'den her zaman çekilebilir. Çekil bildirimin Genel Sekreter tarafından alınması altı ay sonra yürürlüğe girecektir. 2) Çekilme, yürürlüğe girmesinden önce madde çerçevesinde yapılmış başvurulara vı madde uyarınca başlatılmış herhangi araştırmaya işbu Protokolün hükümler uygulanmasının devamına halel getirmeyecektir. Madde.20 Birleşmiş Milletler bilgilendirecektir. a.Protokol Genel uyarınca Sekreteri aşağıdaki gerçekleştirilen hususlarda imzalar, onaylar tüm ve devletleri katılmalar, b.İşbu Protokol'ün ve 18. madde uyarınca yapılan herhangi bir değişikliğin yürürlüğe girme tarihi, c. 19. madde uyarınca yapılan herhangi bir çekilme işlemi, Madde.21 1) İşbu Protokol'ün eşit derece geçerli olan Arapça, Çince, İngilizce, Fransızca, Rusça ve İspanyolca metinleri Birleşmiş Milletler arşivlerinde saklanacaktır. 2) Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri işbu Protokol'ün onaylı örneklerini Sözleşme'nin 25. maddesinde bahsedilen tüm Devletlere iletecektir. 97 Ek-4 TÜRKİYE'DE KADIN HAKLARI 1843 Tıbbiye mektebi bünyesinde kadınlar ebelik eğitimi almaya başladı. 1847 Kız ve erkek çocuklara eşit miras hakkı tanıyan İrade-i Seniye yayımlandı. 1856 Köle ve cariye alınıp satılması yasaklandı. 1858 Arazi Kanunnamesinde mirasın kız ve erkekler arasında eşit olarak paylaştırılacağı hükmü yer aldı. Böylece kadınlar ilk kez miras yoluyla mülkiyet hakkını kazandı. 1858 Kız Rüştiyeleri açıldı. 1869 Kadınlar için ilk sürekli yayın olarak nitelenen (haftalık) Terakk-i Muhadderat dergisi yayımlandı. 1869 Kızların eğitimine ilk kez yasal zorunluluk getiren Maarif-i Umumiye Nizamnamesi yayımlandı. 1870 Kız öğretmen okulu Dar-ül Muallimat açıldı. 1871 Mecelle'nin (Osmanlı Medeni Kanunu) uygulanması için çıkarılan Hukuk-ı Aile Kararnamesi ile; 98 evlilik sözleşmesinin resmi memur önünde yapılması, evlenme yaşının erkeklerde 18, kadınlarda 17 olması, zorla evlendirmelerin geçersiz sayılması düzenlendi. 1876 Kanun-i Esasi (ilk Anayasa) kabul edilerek temel haklar düzenlendi. Kız ve erkekler için ilköğretim zorunlu hale getirildi. 1897 Kadınlar ücretli işçi olarak çalışmaya başladı. 1913 Kadınlar ilk kez devlet memuru olarak çalışmaya başladı. 1914 Kadınlar tüccarlık ve esnaflığa başladı. 1914 İnas Darülfünunu adı altında kızlar için bir yüksek öğretim kurumu açıldı. 1921 Darülfünunda karma öğretime geçildi. 1922 Yedi kız öğrenci Tıp Fakültesine kayıt yaptırarak eğitime başladı. Haziran 1923 Nezihe Muhittin'in başkanlığında ilk kadın partisi olan Kadınlar Halk Fırkası'nın kurulması girişiminde bulunuldu, kadınlara oy hakkı tanımayan 1909 tarihli Seçim Kanunu gereğince valilikçe partinin kuruluşuna onay verilmediğinden dernekleşmeye gidildi. 29 Ekim 1923 Cumhuriyet ilan edildi. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte kadınların kamusal alana girmesini sağlayan yasal ve yapısal reformlar hızlandı. 3 Mart 1924 Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğrenim Birliği) çıkarıldı. Böylece eğitim laikleştirilerek tüm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlandı. Kız ve erkekler eşit haklarla eğitim görmeye başladı. 17 Şubat 1926 Türk Medeni Kanunu'nu kabul edildi. Kanun ile erkeğin çok eşliliği ve tek taraflı boşanmasına ilişkin düzenlemeler kaldırıldı, kadınlara boşanma hakkı, velayet hakkı ve malları üzerinde tasarruf hakkı tanındı. 4 Nisan 1926 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan kanun 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girdi. 1930 Belediye yasası çıkarıldı. Yasa ile kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanındı. 1930 Kadın ve çocukların korunmasına ilişkin ilk düzenleme Umumi Hıfzısıhha Kanunu ile yapıldı. 1930 Doğum izni düzenlendi. 10 Haziran 1933 Kız çocuklarına mesleki eğitim vermek amacıyla Kız Teknik Öğretim Müdürlüğü kuruldu. 26 Ekim 1933 Köy Kanunu'nda değişiklik yapılarak 99 kadınlara köylerde muhtar olma ve ihtiyar meclisine seçilme hakları verildi. 5 Aralık 1934 Anayasa değişikliği ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı. 8 Şubat 1935 Türkiye Büyük Millet Meclisi 5. Dönem seçimleri sonucunda 17 kadın milletvekili ilk kez meclise girdi, ara seçimlerde bu sayı 18'e ulaştı. 8 Haziran 1936 İş Kanunu yürürlüğe girdi. Kadınların çalışma hayatına düzenleme getirildi. 1937 Kadınların yeraltında ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması 1935 tarihli 45 sayılı ILO sözleşmesi ile yasaklandı. 1945 Analık sigortası (doğum yardımı) 4772 sayılı yasa ile düzenlendi. 1949 Yaşlılık sigortasının kadın ve erkekler için eşit esaslara göre düzenlenmesi 5417 sayılı yasa ile sağlandı. 1950 İlk kadın belediye başkanı (Müfide İlhan) Mersin'den seçildi. 1952 Sağlık Bakanlığı bünyesinde ana çocuk sağlığı hizmetleri verilmeye başladı. 1965 Gebeliği önleyici araçların satış ve dağıtımının serbest bırakılmasını ve tıbbi zorunluluk halinde kürtaj hakkı tanınmasını düzenleyen Nüfus Planlaması Hakkında Kanun çıkarıldı. 22 Aralık 1966 Eşit değerde iş için kadın ve erkek işçiler arasında ücret eşitliğini sağlayan 1951 tarihli 100 sayılı ILO sözleşmesi onaylandı. 26.03.1971 İlk kadın bakan (Türkan Akyol) atandı. 1975 Birleşmiş Milletler tarafından Mexico City'de Birinci Dünya Kadın Konferansı düzenlendi ve bunu takiben 1975-85 yılları arasındaki dönem "Kadın On Yılı" olarak ilan edildi. 27 Mayıs 1983 10 haftaya kadar olan gebeliklerin kürtajla sona erdirilmesi ve gönüllü cerrahi sterilizasyon yöntemlerine izin verilmesi Nüfus Planlaması Hakkında Kanun'da yapılan değişiklikle sağlandı. Kürtaj için evli kadınlara kocadan izin alma koşulu getirildi. 1985 Türkiye, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesini (CEDAW) imzaladı ve sözleşme 1986 yılında yürürlüğe girdi. 1985 5. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda kadın konusu ilk 100 kez bir sektör olarak yer aldı ve bu konuda politikalar belirlendi. 1987 Devlet Planlama Teşkilatı'nda Kadına Yönelik Politikalar Danışma Kurulu kuruldu. 1989 İstanbul Üniversitesi'nde ilk Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi kuruldu. Bugün üniversiteler bünyesinde kurulan bu merkezlerin sayısı yurt çapında 13'e ulaştı. 24 Ocak 1989 İçişleri Bakanlığı kaymakamlık sınavlarına kadınların da alınacağını açıkladı. 29 Kasım 1990 Kadının çalışmasını kocanın iznine bağlayan Medeni Kanun'un 159. maddesi Anayasa Mahkemesi'nce iptal edildi. İptal kararı 2 Temmuz 1992 tarih ve 21272 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı. 1990 Tecavüz mağdurunun hayat kadını olması halinde cezanın indirilmesini öngören Türk Ceza Kanunu'nun 438. maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yürürlükten kaldırıldı. 14 Nisan 1990 Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı, ilk kadın kütüphanesi ve bilgi merkezini açtı. 1990 Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü bünyesinde, şiddete uğrayan kadınlara ve çocuklara destek hizmeti vermek üzere ilk kadın konukevleri açılmaya başlandı. 2000 yılı itibariyle bu sayı yediye yükselirken kapasiteleri 170'e ulaştı. 1990 422 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Kadının statüsü ve Sorunları Başkanlığı kuruldu. 25.10.1990 tarihinde kadın sorunları konusunda ulusal mekanizma olarak Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü (KSSGM) 3670 sayılı kanunla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı olarak kuruldu ve 24.06.1991 tarihinde de Başbakanlığa bağlandı. Eylül 1990 Yerel yönetimler kadın konusunda özellikle şiddete uğrayan kadınlara yönelik hizmet vermeye başladı. Türkiye'deki ilk kadın sığınma evi Bakırköy Belediyesi tarafından açıldı. 1991 48. Hükümet döneminde ilk kadın vali (Lale Aytaman) Muğla iline atandı. 17-20 Şubat 1992 Birleşmiş Milletler Uluslararası Kadının İlerlemesi İçin Araştırma ve Eğitim Merkezinin (INSTRAW) toplantısında, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü Türkiye'de kadın konusunda odak 101 noktası olarak kabul edildi. 1993 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı işbirliği ile "Kadının kalkınmaya Katılımını Güçlendirme Ulusal programı Projesi" uygulamaya başlandı. Kadının Statüsü ve Sorunları genel Müdürlüğü'nün yürüttüğü proje kapsamında; eğitim programları, araştırma projeleri, pilot projeler ve istatistik/yayın faaliyetleri yürütüldü. 16 araştırma projesinin yanı sıra pek çok eğitim programı ve pilot proje desteklendi, araştırma projelerinin bir kısmı ve toplumsal cinsiyet temelinde farklı konularda oluşturulan özet göstergeler kitap haline getirildi. Ayrıca cinsiyete dayalı veri tabanı oluşturulması amacıyla Devlet İstatistik Enstitüsü'nde Toplumsal Yapı ve Kadın İstatistikleri Şubesi kuruldu. 1993 İstanbul Üniversitesi'nde ilk Kadın Araştırmaları Ana Bilim Dalı açıldı ve yüksek lisans programı vermeye başladı. Bugün Kadın Çalışmaları Ana Bilim Dalı açarak Yüksek Lisans Programı veren üniversite sayısı dörde ulaştı. 1993 Kadın Dayanışma Vakfı, Altındağ Belediyesinin desteğiyle kadın danışma merkezi ve kadın sığınma evini açtı. 25 Haziran 1993 Türkiye'nin ilk kadın başbakanı (Tansu Çiller) hükümeti kurdu. 5-8 Aralık 1993 Kadın ve Sosyal Hizmetler Müsteşarlığı ve Ankara Üniversitesi. Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi işbirliği ile "Kadın Kimliği Kongresi" düzenlendi. Kongre gündemini; kadın emeğinin biçimleri, siyasette kadın kimlikleri, kadın bedeninin tanınması, kadın imgesinin üretimi ve dolaşımı, sanatın içinden kadın ve kadın örgütlenme biçimleri başlıklı konular oluşturdu. 1993 Halk Bankası'nca kadınları girişimciliğe özendirmek amacıyla kadınlara özel, düşük faizli kredi uygulaması başlatıldı. 1994 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü bünyesinde, şiddete uğrayan kadınlara hukuki ve psikolojik danışmanlık, girişimcilik ve el emeğinin değerlendirilmesi konularında hizmet vermek amacıyla Bilgi Başvuru Bankası (3B) kuruldu. 5 Nisan 1994 Dünya Bankası ve Türkiye Cumhuriyeti .Hükümeti arasında imzalanan İkraz Anlaşması gereğince başlayan İstihdam ve Eğitim Projesi'nin alt bileşenlerinden Kadın İstihdamının Geliştirilmesi Projesi (KİG) Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce 102 yürütülmeye başlandı. Proje kapsamında on altı araştırma projesi gerçekleştirildi, on üç tanesi kitap haline getirildi. Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nde kitap, makale, tez, seminer, konferans dokümanları ve gazete kesiklerinin derlendiği ve Ankara'nın tek kadın kütüphanesi olarak da nitelendirilebilecek bir Dokümantasyon Merkezi kuruldu. 1000 saydamdan ve web sayfasından oluşan "Kadınlara Görsel Tanıklık" adlı kadın fotoğrafları arşivi oluşturuldu. Kadınların çalışma yaşamlarına dair "Kadın Çalıştıkça" adlı bir belgesel/tanıtım filmi yaptırıldı. Toplumsal cinsiyet yaklaşımını ana plan ve programlara yerleştirmek için resmi, özel ve sivil toplum kuruluşları çalışanlarına yönelik olarak kullanılması planlanan ve modüler bir eğitim materyali olan Toplumsal Cinsiyet Eğitim paketi hazırlandı ve pilot uygulamaları yapıldı. Haziran 2000 tarihinde proje sonuçlandı. 1994 Türkiye Kahire'de yapılan Birleşmiş Milletler Nüfus ve Kalkınma Konferansına katıldı. Konferans'da kadının statüsü ve sağlık ilişkisini vurgulayan "üreme sağlığı" kavramı üzerinde duruldu ve kadın sağlığında "bütüncül" bir yaklaşım benimsendi. Bu yaklaşım doğrultusunda Sağlık Bakanlığı koordinatörlüğünde ilgili kesimlerden sağlanan katılımla "Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması Ulusal Eylem Planı" hazırlandı. 1998 yılında kamuoyuna sunulan Eylem Planı 6 ana çalışma grubu tarafından oluşturuldu. Kadının Statüsü grubunun koordinasyonunu Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü üstlendi. 1995 Kurulduğundan bu yana, açtığı kadın danışma merkezi ile şiddete uğrayan kadınlara danışmanlık hizmeti veren Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, kadın sığınağını açtı. 1995 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce Dünya Bankası Japon Hibe Fonundan 1993 yılında elde edilen finansman ile ülkemizde kadın girişimcilere sağlanan finans ve finans dışı hizmetlerin neler olduğunu ve kadın girişimcilerin bu hizmetlere ulaşımlarını ortaya koymak üzere bir araştırma projesi olan Küçük Girişimcilik Projesi gerçekleştirildi. Proje kapsamında belli illerde alan çalışmaları yapıldı ve elde edilen bilgiler kitap haline getirildi. Şubat 1995 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce gönüllü kadın kuruluşları arasındaki iletişim ve dayanışmayı güçlendirmek, bilgiyi yaygınlaştırmak için aylık "Kadın Bülteni" çıkarılmaya başlandı. 11 sayı yayımlandı. 08-11Haziran 1995 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce Sinop'ta sivil toplum kuruluşları ve kamu kurumları temsilcileri, parlamenterler, gazeteciler ve akademisyenlerin katıldığı, "Türkiye'de Kadına Yönelik 103 Politikaların Oluşturulması" konulu dört gün süren bir toplantı düzenlendi. 4. Dünya Kadın konferansı öncesi yapılan bu toplantıda, kurumsallaşma, siyasal alan, çalışma yaşamı, kadın sağlığı ve eğitim konularında kadına yönelik politikalar belirlendi. 17-19 Temmuz 1995 Avrasya ülkeleri kadınları arasındaki işbirliğini geliştirmek, Pekin Konferansında Türkiye ile birlikte hareket edebilmelerine yardımcı olmak amacıyla KSSGM ve Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı Başkanlığı (TİKA) işbirliği ile "Pekin'e Giderken; Avrasya Ülkeleri Kadınları İşbirliği Kongresi" başlıklı bir toplantı gerçekleştirildi. Kongrenin sonuç bildirgesinde bir işbirliği grubu oluşturulması tavsiye edildi. Bu doğrultuda 27-29 Mart 1996 tarihleri arasında Ankara'da "Avrasya Ülkeleri Kadınları işbirliği Grubu Birinci Toplantısı" gerçekleştirildi. Toplantıda bu işbirliğinin kurumsallaşması için bir protokol hazırlandı, protokolün yürürlüğe girmesi için yedi katılımcı ülkenin imzasının tamamlanması gerekmektedir. 30 Ağustos 8 Eylül 1995 Türkiye Pekin'de yapılan ve 189 ülkenin katıldığı 4. Dünya Kadın Konferansı'na katılarak taahhütleri çekincesiz olarak kabul etti. Kasım 1995 Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı tarafından bölgedeki kadınların durumunun iyileştirilmesi ve kalkınma sürecine entegre edilmesi amacıyla planlanan Çok Amaçlı Toplum Merkezlerinin (ÇATOM) ilki Urfa'da açıldı. 2000 yılı itibariyle bölgedeki sayısı 21'e ulaştı. 1996 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce, 4. Dünya Kadın Konferansı'nda kabul edilen eylem planı ve taahhütler çerçevesinde kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, gönüllü kadın kuruluşları, siyasal partiler, sendikalar, meslek örgütleri ve basının katılımı sağlanarak ulusal eylem planı hazırlandı. 1996 Kadın Çalışmaları alanında ilk yüksek lisans diploması İstanbul Üniversitesi Kadın Çalışmaları Ana Bilim Dalı tarafından verildi. 1996 4. Dünya Kadın Konferansında verilen taahhütler gereğince Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü koordinasyonunda gönüllü kadın kuruluşlarının katılımıyla kadın sorunlarının yoğunlaştığı dört alanda; eğitim, sağlık, hukuk ve istihdam komisyonları oluşturuldu. 29 Haziran 1996 Anayasa Mahkemesi Türk Ceza Kanunu'nun erkeğin zinasını suç olarak düzenleyen 441. maddesini anayasanın eşitlik ilkesine aykırılığı gerekçesiyle iptal etti. 27.12.1996 tarih ve 228600 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan kararda verilen bir yıllık 104 süre içinde yasal düzenleme yapılmaması nedeniyle erkeğin zinası 27.12.1997 tarihinden itibaren suç olmaktan çıktı. 1996 Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesinde "Kırsal Kalkınmada Kadın Daire Başkanlığı" kuruldu. 1997 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü koordinasyonunda 13 il valiliği bünyesinde "Kadının Statüsü Birimleri" kuruldu. 22 Mayıs 1997 Kadının evlendikten sonra kocasının soyadını almakla birlikte, kendi soyadını da kullanabilmesi Medeni Kanun'un 153. maddesinde yapılan değişiklikle sağlandı. 19.11.1997 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün önerisi üzerine İçişleri Bakanlığı'nca nüfus cüzdanlarında medeni hal kısmında "evli/ bekar/ dul/ boşanmış" gibi ifadelerin yerine sadece "evli" veya "bekar" ifadelerinin kullanılmasını düzenleyen genelge yayımlandı. 18 Ağustos 1997 Zorunlu temel eğitimi beş yıldan sekiz yıla çıkaran 4306 sayılı kanun yürürlüğe girdi. 13-14 Kasım 1997 Türkiye Cumhuriyeti, amacı uzman bakanların çalışma alanları ile ilgili konularda Avrupa Konseyi faaliyetlerine etkin bir şekilde katılmalarını teşvik etmek olan Kadın-Erkek Eşitliğinden Sorumlu Avrupa Bakanlar Konferansı'nın dördüncüsüne ev sahipliği yaptı. Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce İstanbul'da gerçekleştirilen konferansa Avrupa Konseyine üye 40 ülkeden 38'i katıldı. 176 kişinin katıldığı konferans sonucunda üye ülkelerin eşitlik politikalarına yön verecek bir deklarasyon hazırlandı. 23 Haziran 1998 Anayasa Mahkemesi kadının zinasını suç olarak düzenleyen Türk Ceza Kanunu'nun 440. maddesini anayasanın eşitlik ilkesine aykırılığı gerekçesiyle iptal etti. Gerekçeli karar 13.03.1999 tarih ve 23638 sayılı Resmi Gazetede yayımlandı. 17 Şubat 1998 743 sayılı Türk Medeni Kanun'un yerini almak üzere Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan Türk Medeni Kanunu Tasarısı Adalet Bakanlığı ve Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün ortaklaşa yaptığı bir toplantı ile kamuoyunun bilgisine sunuldu. 21 Ekim 1998 Adalet Bakanlığı, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü, ve kadın kuruluşlarının oluşturduğu gündem sonucunda bekaret kontrolünün, ancak takibi şikayete bağlı suçlarda, mağdurun rızası alınarak, ırza geçme gibi re'sen takip edilen suçlarda ancak hakim kararı ile gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ise Cumhuriyet savcısının yazılı izni ile 105 yapılabileceğini düzenleyen bir genelge yayınladı. 1998 İçişleri Bakanlığı'nca nüfus cüzdanlarında yapılan düzenlemeye paralel olarak Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü'nce verilen dul ve yetim tanıtım kartlarındaki "Emekliye Yakınlığı" bölümünde yer alan "dul kadın vb." ifadelerin yerine sadece "eşi, kızı, oğlu, annesi, babası" gibi ifadelerin kullanılması sağlandı. 1998 Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'nin ana hedefleri çerçevesinde Türkiye'de kadının durumunu değerlendirmek amacıyla bir Araştırma Komisyonu kuruldu ve hazırlanan rapor kitap olarak Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce yayımlandı. 17 Ocak 1998 Aile içi şiddete uğrayan kişilerin korunması için gerekli tedbirlerin alınmasını düzenleyen 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun yürürlüğe girdi. 1998 Gelir Vergisi Kanunu'nda yapılan bir değişiklikle aile reisinin beyanname vermesi esası kaldırılarak kadınların kocalarından ayrı olarak beyanname vermesi sağlandı. 1998 Ankara Barosu Kadın Hukuku Komisyonu tarafından Ankara Adliyesi içinde şiddete uğrayan kadınlara hukuki danışmanlık ve psikolojik destek hizmetleri vermek üzere Kadın Danışma Merkezi kuruldu. 1999 İstanbul Barosu Kadın Hukuku Komisyonu Kadın Hakları Uygulama Merkezi'ni kurdu. 20 Mart 1999 Barolar bünyesindeki Kadın Hakları/Hukuku Komisyonları arasında koordinasyonu sağlamak amacıyla "Türkiye Barolar Birliği Kadın Hakları Komisyonları Ağı (TÜBAKKOM)" kuruldu. Giderek artan komisyonların sayısı 2001 yılı itibariyle kırk civarındadır.. TÜBAKKOM bünyesindeki Kadın Danışma Merkezlerinin kurumsallaşmış olarak sayısı iki olmakla birlikte pek çok komisyon danışma hizmetleri de vermektedir. Eylül 1999 Türkiye, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığı Önleme Sözleşmesi'ni onaylarken koyduğu aile hukukunu ilgilendiren 15 ve 16. maddelerine ilişkin çekinceleri kaldırdı. 1999 Kadın erkek eşitliği açısından önemli değişiklikler içeren Medeni Kanun Tasarısı hazırlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunuldu. 16 Aralık 1999 Kadınların yaşadığı ayrımcı uygulamaların giderilmesine yönelik kurumsal mekanizmaların oluşturulması çalışmaları çerçevesinde Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü ve Norveç Büyükelçiliği işbirliği ile "Eşitlik Ombudu Ne 106 Kadar İşlevsel? Norveç Deneyimi" konulu bir konferans düzenlendi. 14 Mayıs - 14 Haziran 2000 Kadın sorunlarını gündeme getirmek, tartışmalara her yöredeki kadınların katılımını sağlamak amacıyla Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü, valilikler, barolar, üniversiteler ve gönüllü kadın kuruluşlarının işbirliği ile ülke genelinde "2000 Yılı Kadın Toplantıları" adı altında panel, konferans, şenlik, sergi vb. yaklaşık 200 etkinlik gerçekleştirildi. 01 Mart 2000 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce yapılan çalışma çerçevesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde "Kadın Erkek Eşitliği Daimi Komisyonu" kurulmasına dair hazırlanan teklif, Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa Komisyonunda görüşülerek, anılan Komisyon yerine "Kadın Erkek Eşitliğini İzleme Kurulu" kurulması yönünde karara varıldı. Kurulun oluşturulması TBMM içtüzüğünde değişiklik yapılmasına dair çalışmaların tamamlanmasını beklemektedir. 16 Mayıs 2000 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü ve İstanbul Barosu Kadın Hakları Komisyonu işbirliği ile Avrupa Birliğine uyum sürecinde toplumsal cinsiyet eşitliği açısından Anayasanın değerlendirildiği "Avrupa Birliğine Giriş sürecinde Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Kadın Erkek Eşitliği Politikaları" konulu panel düzenlendi. 5-9 Haziran 2000 Türkiye, Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformunun sonuçlarının değerlendirilmesi, tam olarak uygulanmasının sağlanması, yeni eylem ve girişimlerin belirlenmesi amacıyla New York'ta yapılan "Kadın 2000:21.Yüzyıl İçin toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Kalkınma ve Barış" konulu Birleşmiş Milletler Genel Kurul Özel Oturumuna katıldı. Türkiye tarafından teklif edilen, kadın erkek eşitliği bakış açısının ana plan ve politikalara yerleştirilmesi, kota uygulamaları ve diğer araçlarla olumlu ayrımcılık politikalarının geliştirilmesi, erken ve zorla evlendirme ile namus cinayetlerinin kadınlara yönelik şiddet türleri arasında yer almasının yanısıra diğer temel konulardaki önerilerin Sonuç Belgesinde yer alması sağlandı. 8 Eylül 2000 Ek İhtiyari Protokol Türkiye tarafından imzalandı. Onay aşaması için Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alındı. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinin daha etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak amacıyla Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan Ek İhtiyari Protokol ile 107 Sözleşmenin taraf devletler tarafından ihlali durumunda kişilere ve kişilerden oluşan gruplara başvuru hakkı tanınmakta ayrıca uygulamaları denetlemek üzere Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi (CEDAW) Komitesine yapılacak şikayetleri kabul etme ve inceleme yetkisi tanınmaktadır. 26 Ekim 2000 Kadına yönelik uluslararası sözleşme ve konferanslarda, eşitlikçi bir toplumsal yaşamın gereği olarak vurgulanan ders kitapları ve müfredatın eğitimin ilk basamağından başlayarak cinsiyetçi öğelerden ayıklanması hedefi doğrultusunda Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce "Eğitim Materyallerinde Cinsiyetçi Ögeler" konulu panel ile "Ders Kitaplarında Cinsiyetçilik 1928'den Günümüze" konulu fotoğraf sergisi düzenlendi. Toplantıya ilişkin dokümanların derlendiği "Eğitim Materyallerinde Cinsiyetçi Öğeler" adlı kitap ile ayrıca "Ders Kitaplarında Cinsiyetçilik" adlı bir araştırma kitap olarak yayımlandı. 24 Kasım 2000 Ülkemizde giderek artmakta olan töre cinayetlerine karşı kamuoyu oluşturmak üzere "25 Kasım Kadınlara Karşı Şiddete Hayır Günü" nedeniyle Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü ve Şanlıurfa Valiliği işbirliği ile "Kadına Yönelik Şiddet" konulu bir panel düzenlendi. Panel resmi düzeyde töre cinayetlerine karşı duruşun zeminini oluşturdu. 17 Şubat 2001 Türk Medeni Kanunu'nun yıldönümü nedeniyle TBMM Adalet Komisyonunda görüşülmekte olan Medeni Kanun Tasarısının eşitlikçi özünün korunarak yasalaşması için Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü ve kadın kuruluşları tarafından kamuoyu oluşturma faaliyetlerinde bulunuldu. Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce "Türk Medeni Kanunun'un Kabulünün 75. Yıldönümü 2001 Gündemimiz: Tasarının Yasalaşması" konulu, tasarı ile öngörülen değişikliklerin değerlendirildiği bir panel gerçekleştirildi. Kadın dernekleri ve diğer sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla "Medeni Yasa Tasarısı İçin Hep Birlikte" yürüyüşü gerçekleştirildi. Nisan 2001 Kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanlığı ve Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün katkılarıyla Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Raporu'nda, eşitlik politikaları için bir alt yapı oluşturulması, hazırlanan tüm plan ve politikaların bu madde ile uyumlu olması gerekliliğinin sağlanması, aynı zamanda devletin eşitliği sağlamak için olumlu ayrımcılık dahil her türlü tedbiri almasının yolunu açmak üzere Anayasanın eşitlik ilkesini düzenleyen 10. 108 maddesine bir fıkra eklenmesi önerisi; ulusal mekanizma olan Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü teşkilat yasasının çıkarılması; farklı statü hukukuna bağlı olarak çalışanların doğum izinlerine ilişkin farklı düzenlemelere son verecek ve ebeveyn izni müessesesini tesis edecek kanun tasarısının yasalaşmasının yanısıra ilgili her konuda işbirliğine gidilmesini öngören kısa ve uzun vadeli hedeflerin yer alması sağlandı. 16 Mayıs 2001 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce, Kadın-Erkek Eşitliğini Ana Plan ve Politikalara Yerleştirme Stratejisini benimseyen ülke örnekleri konusunda bilgilenmeyi sağlamak üzere Hollanda Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı Devlet Sekreteri'nin deneyimlerini aktardığı "Kadın-Erkek Eşitliğini Ana Plan ve Politikalara Yerleştirme: Hollanda Deneyimi" başlıklı bir konferans düzenlendi. 21 Haziran 2001 TBMM Adalet Komisyonunca kabul edilen Türk Medeni Kanunu Tasarısı Genel Kurula sevk edildi. 27-29 Haziran 2001 Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nce, Norveç Büyükelçiliğinin katkılarıyla Ankara'da "Türkiye'de Kadın Politikaları ve Kurumsallaşma" konulu bir toplantı gerçekleştirildi. Toplantıya ilgili kamu kuruluşları, üniversitelerin Kadın Araştırma ve Uygulama Merkezleri ile gönüllü kadın kuruluşları temsilcileri katıldı. Toplantıda, hukuk, eğitim, çalışma yaşamı ve şiddet başlıkları altında çalışma grupları oluşturularak önümüzdeki dönem için hedefler belirlendi. 22 Kasım 2001 Yeni Türk Medeni Kanununun TBMM tarafından kabulü 1 Ocak 2002 Yeni Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesi 30 Temmuz 2002 CEDAW Ek İhtiyari Protokolünün onaylanması 109 110