Osmanlıda 14,15 ve 16. yy.da matematik bilimi İslam uygarlığının etkilerini yansıtmaktadır. Osmanlının ilk matematikçisi olarak Kadızade-i Rumi kabul edilmektedir. Medreselerdeki matematik müfredatında, dört işlemin ve temel geometri bilgilerinin ve problemlerinin ötesinde, sayıların üssünün ve köklerinin alınmasına ve çok bilinmeyenli denklemlerin cebirsel çözüm yollarının gösterilmesine seyrek de olsa rastlanabiliyordu. Yapıtlarında Yaşadığı çağda Moda olan Astrolojiye (yıldız falcılığına) ait bir satır dahi bulunmayan Kadızâde Rûmi, Gözlem ev’de gökcisimlerin hareketlerini inceleyip, çağın en yetkin astronomi cetvellerinin bitirilmesine ehemmiyetli katkılarda bulundu. Bu çalışmaları sırasında matematik ve astronomi biliminin en son kaidelerini geliştirip uyguladığı gibi, astronomi için gerekli olan fizik kaidelerini astronomiye ilk uygulayan da odur. Muhtasar-ı Fi’l-Hisab: Matematik üzerinedir. Risale Fi-istihracı’l-Ceyb Derece-i Vahide: Bu Eserde 1 derecelik yayın Sinüs değerini elde etmek üzerine bir yöntem geliştirilmiştir. Câmi-il-Mahmûd: Çağmini’nin el-Mülahhas Fi’l-Hey’e adlı astronomi eseri üzerine bir yorumdur. Eşkâl-i Te’sis Şerhi: Euclides’in Elementler adlı eseri üzerine bir yorumdur. Kadızade-i Rumi’nin öğrencisi olan Ali Kuşçu astronom matematikçi ve dilbilimcidir. Babası, Uluğ Bey’in kuşçusu olduğu için ‘Kuşçu’ lakabıyla anılmaktadır. Küçük yaşta matematik ve astronomiye karşı aşırı bir ilgi duymaktadır. Devrinin en büyük alimleri olan Uluğ Bey, Bursalı Kadızade Rumi, Gıyaseddin Cemşid ve Muinüddin Kaşi’den astronomi ve matematik dersleri almıştır. Risale-i fi’l Hey’e (astronomi) Şerh-i Tici Uluğ Bey (astronomi) Risale-i fi’l Fethiye (astronomi) Risale fi'l Muhammediye Unkud-üz-Zevahir fi Man-ül-Cevahir Et-Tezkire fî Âlâti'r-Ruhâniyye Osmanlı’nın en önemli astronomlarından olan Takiyüddin döneminin en büyük bilginidir. Matematik ve astronomi başta olmak üzere birçok alanda araştırmaları vardır. Sinüs/tanjant kavramlarını bilime kazandırıp bunların hesaplarını tablolar halinde kullanıma sunmuştur. Takiyüddin aynı zamanda yetenekli bir teknisyendir. Güneş saatleri ve mekanik saatler yapmıştır. Cep, duvar, masa saatlerinin yanında astronomik saatlerle gözlem saatlerini anlattığı Mekanik Saat Yapımı adlı kitabı, Batı Dünyası da dahil olmak üzere, bu yüzyılda bu konuda kaleme alınmış en kapsamlı kitaptır. Takiyüddin, ayrıca göllerden, ırmaklardan ve kuyulardan suları yukarı çıkarmak için çeşitli araçlar tasarlamış ve bunları bir eserinde ayrıntılarıyla tasvir etmiştir. Et-Turuk-us-Seniyye Risaletü Rub’-ul-Ceyb Gurubu Şems Sebebühu ve Teahhuru PİRİ REİS Denizci ve kartograftır. Amerika'yı gösteren Dünya haritaları ve Kitab-ı Bahriye adlı denizcilik kitabıyla tanınmıştır. Piri Reis Haritası günümüze kalan, Amerika kıtasını gösteren en eski haritalardan biridir. Osmanlı amirali Piri Reis tarafından 1513'te çizilmiş olup, Avrupa ve Afrika'nın batı kıyılarını ve Güney Amerika'nın doğu kıyılarını gösterir. Aralarında Kristof Kolomb'a ait bir haritanın da bulunduğu yirmi kaynağı bütünleştirerek hazırlanmış, 16. yüzyıl Avrupa ve Müslüman denizcilerinin coğrafya bilgilerini içeren değerli bir tarihi belgedir. Piri Reis 1528'de Amerika'yı gösteren ikinci bir harita yapmıştır. Kitab-ı Bahriye Piri Reis'in Haritası (İlk Dünya Haritası) Hadikat'ül Bahriye Bilad-ül Aminat Eşkalname Matbaacı, yayımcı, yazar ve çevirmendir. Osmanlı devletinde basımevi kurup Türkçe kitap yayımlayan ilk kişidir. 1719-1720 yılları arasında matbaayı “Darü’ttıba’ati’l-ma’mure” adıyla kurmuştur. Bu matbaada basılan ilk önemli eser Vankulu Lugati'dir. Bundan başka 16 önemli eser ve bazı haritalar da basılmış. İbrahim Müteferrika'nın matbaası tarihteki ilk Müslüman Türk matbaasıdır. Fakat Türkiye'de gayrimüslimlerin daha önce açmış bulundukları matbaalar vardır. Kendi geliştirdiği takma kanatlarla uçmayı başaran ilk insanlardan olmuştur. Hazarfen Ahmet Çelebi'den önce havacılık tarihinde ilk olarak ünlü bir Türk bilgini olan İsmail Cevheri; kollarına kanat takarak ilk uçma denemesini yapmışsa da bu deneme ölümle sonuçlanmıştı. İlk uçan Hazarfen Ahmet Çelebi, bu Türk bilgininin hayatını ve neden başarısızlığa uğradığını iyice inceledikten sonra aynı düşünceyi gerçekleştirmek için harekete geçmiştir. Nihayet tarihi uçuşunu yapmak üzere Okmeydanı'na gelen Ahmet Çelebi Galata Kulesi’nin en yüksek noktasına çıkmış ve kendini boşluğa bırakıvermiştir. Sonuç olarak Ahmet Çelebi Galata Kulesi’nin zirvesinden lodos rüzgarlarıyla uçarak Üsküdar'da Doğancılar Meydanı'na inmiştir. Bu başarısına rağmen dördüncü Murat Han ‘elinden her iş gelebilen ve uçabilen bu adamın korkulacak bir kişi olduğu’ yargısına vararak onu Cezayir’e sürmüş. Hezarfen Ahmet Çelebi yaşamının geri kalan bölümünü burada geçirmiş.