Gen Mutasyonu, DNA Onarımı ve Yer Değiştirebilen Elementler Doç. Dr. Ercan ARICAN Mutasyon DNA molekülünün 4 önemli özelliği vardır: replikasyon, depolama, ekspresyon (ifade etme) ve mutasyon. Mutasyon, genetik bilginin bozulmaksızın depolanmasındaki başarısızlıktır. Eğer depolanmış bilgide bir değişiklik olursa, bu değişiklik o bilginin ekspresyonunda görülebilir ve replikasyon yoluyla aktarılabilir. Mutasyon olmazsa evolusyon olmaz… Çok fazla mutasyon hücre ölümü, organizma ölümü, dahası… Kararlılık ve mutasyona uğrayabilirlik arasındaki denge korunmalıdır Mutasyon Gen mutasyonları Değişiklik bir nukleotitin kazanılması veya kaybedilmesi, substitüsyon (değiştirme) kadar basit olabileceği gibi, normal DNA dizisi içinde bir çok nukleotitin eklenme ve çıkarılması gibi karmaşık da olabilir. Yeni allellerin ve bu nedenle de populasyondaki genetik varyasyonun çoğunun kaynağıdır. Yeni alleller oluştukça ortaya çıkan materyalin zararlı mı, nötral mi ya da yararlı mı olduğuna dair karar verilmek üzere doğal seçilimin evrimsel sürecinde test edilir. Mutasyon Tipleri Spontan mutasyonlar Sadece doğada olan mutasyonlardır. Oluşumları ile ilgili hiçbir özgün etken yoktur ve genellikle genlerin nukleotit dizilerinde rasgele olan değişikliklerdir Bunlar hücrede normal olarak bulunan kimyasalların (oksijen, asitler vs.) sebep olduğu baz modifikasyonları veya replikasyon hataları olduğu düşünülmektedir. Uyarılmış mutasyonlar Herhangi bir yapay faktörün etkisi sonucu oluşan mutasyonlardır. X-ışınları, UV ışığı, hücresel kökenli olmayan kimyasallar Adaptif Mutasyon Bakteri gibi organizmaların çevresel baskının bir sonucu olarak özel bir mutasyon takımını “seçme” kabiliyetine sahip olabilecekleri fikri genetikçileri uzun süre düşündürmüştür. Luria-Delbruck fluctuation (Oynama) Deneyi: Adaptasyon ve spontan mutasyon hipotezleri arasında bir ayırım yapmak amacıyla E.coli/T1 sistemleri ile deneyler gerçekleştirilmiştir. Adaptasyon hipotezi: Eğer her kültür için sabit sayıda bakteri ve faj kullanılır ve inkübasyon süresi sabit tutulursa, dirençli bakteri sayısındaki oynamalar (farklar) petri kutusundan petri kutusuna ve deneyden deneye çok az olmalıdır. Spontan mutasyon hipotezi: Dirençli hücre sayısının sıvı kültür içinde spontan mutasyonların çoğunluğunun değişik zamanlarda oluşumunu yansıtacak şekilde deneyden deneye oynayacağını öngörür. Tabloda da görüldüğü gibi bu deneyde kültürler arasında çok büyük oynamalar görülmüş ve bakterilerdeki kalıtsal varyasyonların spontan mutasyonlar nedeniyle olduğu hipotezi desteklenmiştir. Adaptif mutasyona dair bir kanıt bulunamamıştır Luria-Delbruck Deneyi Faj-Dirençli Bakterilerin Kaynağının Spontan Mutasyonlar Olduğunu Gösteren Luria-Delbrück Deneyi Mutasyon Lokasyonuna Dayalı Sınıflandırma Somatik ve Gametik Mutasyonlar: Bu tür mutasyonların çoğunun ifadesi genellikle dominant allel tarafından maskelenmektedir. Otozomal ve X-bağlı Otozomal resesif İlk jenerasyonda genellikle fenotipik olarak görülmezler Otozomal dominant İlk jenerasyonda fenotipik olarak görülürler Xe bağlı resesif mutasyonlar, etkilenmiş X kromozomunu alan hemizigot erkeklerde ifade olabilir. Erkek veya dişilerin herhangibirinin gametlerinde oluşan bir otozomal resesif mutasyon heterozigotluk nedeniyle, o allel populasyonda yayılana kadar nesiller boyunca dikkat çekmeden aktarılabilir. Yeni allelin görülmesi, iki kopyasının bir kötü şans evliliği sonucu homozigot durumda biraraya gelmesiyle olur. Moleküler Değişim Tiplerine dayalı Sınıflandırma Nokta mutasyonları (baz yer değiştirmeleri) Tek bir nukleotit/baz değişimini içerir Substitüsyon (yer değiştirme), delesyon (eksilmesi) veya katılma (insersiyon) Yanlış anlamlı mutasyonları içerir, sessiz ve sessiz olmayan mutasyonlar Genetik kod ile translasyon sonrası yapılan protein üzerindeki etkilere bağlıdır Transisyon (geçiş)(purin-purin) ya da transversiyon (değişim)(purin-pirimidin) Çerçeve kayması mutasyonları Diziyi kodlayan proteindeki okuma çerçevesi değişmiştir. Nokta Mutasyonların Etkileri Bir harfin değişmesi Bir harfin kaybı Bir harfin katılması Kedi köpeği gördü Yarasa köpeği gördü Kedi domuzu gördü Nokta ve çerçeve kayması mutasyonlarına analoji olarak üç-harfli kelimelerden oluşan bir cümlede, bir harfin insersiyonu (katılması), delesyonu (eksilmesi) ve yer değiştirmesinin (substitüsyonunun) etkisi. Fenotipik Etkilere Dayalı Sınıflandırma Fonksiyon kaybı (ileri) mutasyonları Gen ürününün fonksiyonunu elimine ederler Null mutasyonları yada nakavt (knockout) genler olarak da isimlendirilirler Fonksiyon kazancı (geri) mutasyonları Gen ürününe yeni bir fonksiyon verirler Genellikle dominant bir alleldir Bir proteine ya yeni bir fonksiyon verirler ya da eski proteine yeni koşullar altında yeni bir zamanda düzenleyici bir etkiye sebep olurlar Fenotipik Etkilere Dayalı Sınıflandırma Besinsel veya biyokimyasal varyasyonları gösterenler Mikrobiyal okzotroflar Orak hücre anemisi veya hemofili Gruplar bunlardan ibaret değildir Bazı mutasyonlar birden fazla gruba dahil olabilirler Davranışsal mutasyonlar Hayvanların günlük ritimleri veya eşleşme davranışları (meyve sineği-kanat çırpma-eşleşme) Düzenleyici mutasyonlar (genlerin regülasyonunu) E. coli lac operon operator/promotor bölgeleri Fenotipik Etkilere Dayalı Sınıflandırma Letal mutasyon Temel fonksiyonun kaybı (Tay-Sachs ve Huntington) Koşullu mutasyonlar Isıya duyarlı mutasyonlar Mutant gen ürünü normal olarak çalışır, kısıtlayıcı sıcaklıklarda fonksiyonunu kaybeder (Özellikle deneysel genetikte, organizmanın yaşamı için mutlak gerekli olan genlerin fonksiyonunu anlamada…) Nötral mutasyonlar Çoğu mutasyon genomun gen kodlamayan kısımlarında veya genler içinde bulunan intron bölgelerinde meydana gelir, bir genin ürün/fonksiyonuna etkisi yoktur Spontan Mutasyon Oranları Çalışılan tüm organizmalar için “çok düşük” Organizmalar arasında çok önemli ölçüde değişir Değerlendirmeler Viral ve bakteriyel genler yaklaşık 100 milyon hücre bölünmesinde 1 (10-8) spontan mutasyon, (Neurospora genleri de benzer bir sıklık) Drosophila, mısır, insanlarda çalışılan genler her gamet başına yaklaşık 10 –5 ve 10 -6 arasında mutasyon geçirirler Fare genlerinin spontan mutasyon sıklığı 10 -4 ve 10 –5 gibi daha sıktır Aynı tür içinde bile, spontan mutasyon sıklığı genden gene değişir İnsan Mutasyon Oranları Zararlı mutasyonların oluşum sıklığını yıllar boyu ölçmek mümkün olamamıştı. Moleküler tekniklerin gelişmesi ile beraber yapılan tahmine göre; bu sıklık, her nesil başına her birey için en azından 1.6 zararlı genetik değişiklik gibi beklentinin aksine çok yüksek bulunmuştur. (Dr. James Crow, mutasyon araştırmaları, Nature, Ocak’ 1999) Tautomerik Değişimler Watson ve Crick 1953’ te, DNA’nın moleküler yapısını tanıttıktan sonra, DNA’daki purin ve pirimidinlerin tautomerik formlarda, yani azotlu bir bazın her birinin, molekülde sadece tek bir protonun kayması ile farklılık gösteren, yapısal izomerler olarak adlandırılan alternatif kimyasal formları halinde bulunabileceğini ileri sürdüler. Biyolojik öneme sahip olan tautomerler, sitozin ve adeninin amino-imino formları ile timin ve guaninin keto-enol formlarını içerir (nadir) Bu tür bir kayma molekülün bağ özelliğini değiştireceğinden, tautomerik kaymaların baz çifti değişimlerine veya mutasyonlara yol açacağı ileri sürülmüştür. Tautomerik Değişimler Azotlu bazların en kararlı tautomerleri, DNA’nın çift-sarmal modelinin temelini oluşturan standart baz eşleşmeleridir. Şekil 1, normal baz-eşleşmeleri ilişkilerini nadir ve sıra dışı eşleşmelerle karşılaştırmaktadır. Mutasyona yol açan bir etki, DNA replikasyonu sırasında kalıp DNA zinciri üzerindeki nadir bir tautomerin komplementer olmayan bir baz ile eşleşmesi durumunda oluşur. Sonraki replikasyon esnasında, baz çiftinin “mismatched (yanlış-eşleşmiş) üyeleri ayrılır ve her biri kendisinin normal komplementer (eşlenik) bazını belirler. Sonuç bir nokta mutasyonudur (Şekil 2). Tautomerler ve Baz Eşleşmesi Şekil 1. Tautomerik kaymaların bir sonucu olarak oluşan iki anormal düzenleme ile standart baz eşleşme ilişkilerinin karşılaştırılması. Koyu boyanmış ok ucu pentoz şekerine bağlanma noktasını gösterir. Depurinasyon ve Depirimidinasyon Sağlıklı bir çift-sarmal DNA molekülündeki azotlu bazlardan birinin (sıklıkla adenin ya da guanin) spontan olarak kaybedilmesi bir diğer mutasyon tipidir. Purin halkasındaki N-glikozidik bağın kırılmasıyla oluşan bölgelere apurinik bölgeler (AP bölgeleri) denir. Apirimidik bölgeler, bir pirimidinin kaybedildiği bölgelerde oluşur ve bunlar da AP bölgeleri olarak tanımlanır. Bir AP bölgede bir azotlu bazın yokluğu, eğer ilgili zincir transkripsiyon ve translasyona uğramaktaysa genetik kodu değiştirecektir. Eğer replikasyon olursa, AP bölge kalıp olarak uygun olmayacak ve replikasyonun durmasına nedenolabilecektir. Eğer yapıya bir nukleotit girmişse, bu nukleotit genellikle yanlıştır ve diğer bir mutasyonun oluşmasına yol açar (Neyseki, onarım var…) Düşük pH da oranlar artar. Deaminasyon Deaminasyon sırasında adenin ve sitozindeki bir amino grubu keto grubuna dönüştürülmektedir. Söz konusu mutajen, DNA’daki bazların deaminasyonunu uyarabildiği bilinen nitröz asittir (Şekil 3). Sitozin, Adenin ve Guanin Sitozin Urasil Adenin Hipoksantin Guanin Santin 5-metil sitozin Timin Deamine Bazların Eşleşmesi Şekil 3. Nitröz asitin (HNO2) neden olduğu yeni baz-eşleşmeleri ve mutasyonların oluşumuna yol açan deaminasyonlar. Sitozin, adenin ile eşleşen urasile dönüştürülebilir. Adenin, sitozin ile eşleşen (bazeşleşmesi yapan) hipoksantine dönüştürülebilir. Oksidatif Hasar Hidrojen peroksit (H202) ve superoksit (02-) gibi oksijen radikallerinin (reaktif moleküller) aktif formları DNA bazlarına zarar verebilir ve replikasyon sırasında yanlış eşleşmelere neden olurlar. Yer değiştirebilen (Transposable) Elementler Hem prokaryotlarda hem de ökaryotlarda pek çok spontan mutasyon ajanları; İnsersiyon (katılım) mutasyonları Delesyonlar Yeniden düzenlenmeler İndükleyen Mutasyon Kaynakları Mantar toksinleri Aflotoksin (fındık) Kozmik ışınlar UV ışını Kimyasal kirleticiler X ışını Kimyasallar Endüstriyel Sigara dumanı İndüklenmiş Mutasyonlar: Kimyasal Hasar Baz Analogları Nukleik asit biyosentezi sırasında, purin ve pirimidinler yerine geçebilen moleküllerdir ve genellikle mutajenik kimyasallardır 5-bromourasil (veya 5-bromodeoksiuridin) Timin analoğu gibi davranır (metil grubu yerine brom atomu) Tautomerik bir kaymanın gerçekleşme olasılığını arttırır Enol tautomer çiftleri guanin ve adenin ile eşleşir (Şekil 4). 2-amino purin, adenin analoğu olarak hizmet verebilir (6-amino purin). Timin ile eşleşmeye yatkındır, replikasyonu takiben sitozin ile de eşleşerek olası transisyonlara yol açar. 2-AP gibi mutasyonları uyarmaları nedeniyle baz analogları, yabanıl nukleotit dizilerine geri dönüşümü (reversiyon) uyarmada kullanılabilirler. Bu değişiklik tersinir mutasyon olarak adlandırılır. Baz Analogları Şekil 4. 5-bromourasil (5-BU) yapısının timin yapısına benzerliği. Yaygın keto formunda, 5-BU bir analog gibi davranarak normal olarak adeninle eşleşir. Nadir olan enol formunda ise hatalı olarak guanin ile eşleşir. Alkilleyici Ajanlar (Hardal gazları) Nukleotitlerdeki amino veya keto gruplarına alkil grubu ekler (örn; metil veya etil) Etilmetan sülfonat (EMS), guaninin 6 numaralı ve timinin 4 numaralı pozisyonundaki keto gruplarını alkiller (Şekil 5). Baz analoglarında olduğu gibi, baz-eşleşme yatkınlıkları değiştirilmiştir ve sonuçta transisyon mutasyonları oluşur. Alkilleyici Ajanlar Mutajenik olduğu bilinen ve sık kullanılan birkaç alkilleyici etken Alkilleyicili Bazların Yanlış-Eşleşmesi Şekil 5. Etilmetan sülfonat (EMS) tarafından guaninin 6etilguanine dönüştürülmesi. 6-etilguanin timin ile baz-çifti kurar. Halkasal Yapılar ile İlişkili Moleküller Akridin boyaları adını alan kimyasal mutajenler çerçeve kayması mutasyonlarına neden olur. Bu mutasyonlar, bir genin polinukleotit dizisinde bir ya da daha çok bazın eklenmesi ya da çıkarılması sonucu oluşur Örnek: proflavin, akridine oranj ve benzer materyaller Yaklaşık olarak bir azotlu baz çifti boyutlarındadır ve normal DNA’nın purin ve pirimidinleri arasına sıkışarak girme veya “interkale” yapmaları ile bilinirler. DNA sarmalında genişlemeler oluşturarak delesyon ve eklemelere neden olurlar (Şekil 6). İnterkale Ajanlar Şekil 6. DNA’da çerçeve kayması mutasyonlarına neden olan proflavin ve akridin sarısının kimyasal yapıları Radyasyon Hasarı Dünyadaki tüm enerjiler değişen dalga boylarında elektromagnetik serilerden oluşmuştur. Elektromagnetik spektrum içinde enerji, dalga boyu ile ters orantılı olarak değişir. UV ışını bir iyonize radyasyon şeklidir ve DNA hasarına neden olabilir. Elektromagnetik Spektrum UV ışığı ile DNA Hasarı DNA ışığı maksimum 260 nm dalga boyunda absorblar. Purinler ve pirimidinler UV radyasyonun zararlı etkisi, özellikle iki timin bazı arasında dimerlerin oluştuğu pirimidinler üzerinedir (Şekil 7). Pirimidinler tarafından ışığın absorbsiyonu onları reaktif yapar Dimerler DNA konformasyonunu bozar ve normal replikasyonu durdurur. T çok reaktiftir En yaygın TT, daha az TC, en az CC Pirimidin Dimerleri Şekil 7. UV radyasyonu tarafından DNA’nın bozulması sonucunu doğuran bir timin dimerinin uyarılması. Pirimidin halkasının atomları çapraz-bağlantıların oluşumunu vurgulamak için gösterilmiştir. İyonize Radyasyon Hasarı X-ışınları, gamma ışınları ve kozmik ışınlar Yüksek enerjili bir ışın hücreye girdiğinde, yolu üzerinde, arkasında bıraktığı iyonlar çeşitli kimyasal reaksiyonları başlatabilir. Bu reaksiyonlar doğrudan ve dolaylı olarak genetik materyali etkiler ve purin ve pirimidinleri değiştirerek nokta mutasyonları oluşturur. İyonize radyasyon fosfodiester bağlarını da kırarak kromozomların bütünlüğünü bozar ve çeşitli bozukluklar oluşturur (Şekil 8). X-ışınları kromozomları parçalayabilir, terminal konumda ve kromozom içinde yer alan delesyonlara, translokasyonlara ve genel kromozom kırıklarına neden olur. Hasar, mitozda daha yoğundur. X-ışını Mutagenezi Şekil 8. Artan X-ışınları dozlarıyla uyarılan X’e bağlı çekinik mutasyonların yüzdelerinin eğrisi. Eğer bir çıkarım yapılırsa, grafik sıfır aksisle çakışır. Yani çok düşük radyasyon dozları bile mutajeniktir. İnsanlarda Mutasyonlar ABO Kan Grupları Genelde yaygın olan O tip alleli glikoziltransferaz geninde çerçeve-kayması mutasyonu ile sonuçlanmaktadır. mRNA transkripsiyonu tam yapılır ancak fonksiyonel protein yapılamaz. Duchenne (DMD) ve Becker (BMD) müsküler distrofileri DMD allelik formu olan BMD den daha yaygın ve daha ağırdır. Distrofin geni, 2 milyon baz çiftinden uzundur ve 14000 bazlık (14kb) bir elçi RNA oluşturur. Bu protein BMD vakalarının çoğunda saptanabilir, fakat DMD de nadiren bulunur. Üçlü nukleotit-Tekrarı hastalıkları Mutant genler, normal insanlarda genellikle 15 kopyadan daha az, etkilenmiş bireylerde ise çok daha fazla sayıda bulunan, basit bir üçlünukleotit tekrar dizisinin bulunuşu ile karakterizedir. Tekrarlayan diziler her genin mutant olmayan (normal) allelinde de bulunurken, mutasyonlar trinukleotit tekrar sayısındaki artışın önemli ölçüde değişmesiyle karakterize edilir. Örnekler Kırılgan-X (Frajil-X) Miyotonik distrofi Huntington hastalığı Kırılgan-X (Frajil-X) Sendromu Sorumlu olan gen FMR-1 CGG üçlü nukleotit dizisinin birkaç yüzden birkaç bine kadar kopyasına sahip olabilir <54 sayıdaki kopyaya sahip bireyler normaldir 54-230 kopya sayısı taşıyan bireyler taşıyıcı kabul edilir Bu kişiler normal olmalarına karşın çocukları daha da fazla sayıda kopya taşıyabilir ve hastalığın belirtilerini gösterebilirler. >230 olan bireyler frajil-X fenotipi gösterirler Miyotonik Distrofi MDPK geni (serin-treonin protein kinaz) CTG dizisinin bir çok kopyasını içerir. 5-37tekrarı normal fenotipi verir >37 etkiler hafif miyopati ve kataraktan, ağır distrofi, gelişim bozukluğu, erken çocukluk döneminde ölüm Hastalığın hem ilk görülme zamanı hem de ağırlığı, tekrarlanan dizinin büyüklüğü ile doğrudan ilişkilidir Huntington Hastalığı Fetal nörodejeneratif hastalık 4. kromozomdaki HD geni CAG üçlü nukleotit tekrarı 10-35 kez olanlar normal fenotiplidir >35 semptomları verir (bilinen en fazla 120) İlk belirtiler çok erken dönemlerde gerçekleşir Diğer bir hastalık olan spinobulbar müsküler atrofi (Kennedy hastalığı) geni de CAG tripletinin tekrarlayan kopyalarını içerir. (Hastalıklı bireyde 30-60 kopya) İnsanda Üçlü nukleotit-Tekrarı Bozuklukları