EDİTÖR’den Merhaba Diyalog Dostları! Yeni bir diyalog sayımızda sizlerle buluşmanın sevinci içerisindeyiz. 2008 yılına damgasını vuran olaylar nedir diye sorduğumuzda hemen herkesin ifade edebileceği ilk kelime “Küresel Finans Krizi” olacaktır, herhalde!... Azerbaycan ve Türkiye ekonomilerine katkıda bulunan siz değerli işadamlarımızın bu krizi de fırsata dönüştüreceğinize inancımız tamdır. Peki, “Nedir Krizi fırsata dönüştürmek?”diye düşünürsek, karşımıza şu cevaplar çıkmaktadır; -Kriz döneminde en doğal şey olan harcama sıkıntılarının yapılması fakat tamamen kabuğa çekilerek krizin daha da derinleşmesine fırsat vermeme, -Krizde kalifiye eleman bulma şansının daha yüksek olduğunu dikkate alarak şirket içi personel düzenlemesine ve eğitimine dikkat etme, -Yeni yatırımlar yapmak ve mevcut teknolojilerimizi yenilemenin bu dönemde daha ekonomik olacağını unutmamak, -Eğitime, insana ve teknolojiye yapacağınız yatırımlar inanıyoruz ki kriz sonrası sizlere çok büyük katma değer sağlayacaktır. Kısaca değinmeğe çalıştığım bu cevaplarla ilgili daha geniş bilgilere dergimizi dikkatle okuyunca ulaşacaksınız. Genel başlıklarla şöyle bir göz atarsak bu sayımıza 2008 yılı Azerbaycan ve Türkiye Ekonomileri’ne genel bakışa, Kapak konumuz olan, Azerbaycan ve Türkiye’nin aynı duygu ve düşüncelerini dünyaya ilan ettiği “Dünya Ekonomik Formuna”, 2009 Yılına yine savaşla giren “Filistin Sorununa”, Türkiyede “ÖZÜR DİLEME” kampanyası adı altında ısıtılan ve her iki vatanımızın da üzerinde baskı unsuru olarak kullanılıan “Ermeni Sorununa” bilmisel olarak yaklaşmaya çalıştık. Ayrıca 18 Mart’ta sadece Türk Milletinin değil, bütün dünyanın kaderini değiştiren ve tarihe sığmayan “Çanakkale Destanını” sizlere sözün bittiği yerde dilimizin döndüğünce aktarmayı kendimize görev addettik. Ve yine Kültür - Sanat, Eğitim, Tarih, Bilim - Teknoloji, Sağlık, Spor, Kadın - Aile, Mizah - Eğlence, Söyleşi ve Makalelerimizle dopdolu bir eser sizlere sunmaya çalıştık. Dergimizim sonunda, 14.Dönem’inde görev yaptığımız TÜSİAB faaliyetlerini sizlere kısaca aktarmaya ve paylaşmaya özen gösterdik. Sizleri Dergimizle başbaşa bırakırken, çalışma hayatınızda sağlık, huzur ve başarılar dileriz. Kazanma, yaşama ve yaşatma zevkini her gün yaşamanız dileğile... Yasin GÖRAL Genel Sekreter İÇİNDEKİLER Editör 03 Başkan’dan mesaj06 TÜSİAB 15. Dönem Genel Kurluluna Giderken Küresel Kriz Sorunu ve İki Kardeş Ülke Realitesi Azerbaycan 2008 Yılı Azerbaycan! 08 Türkiye Türkiye Ekonomisinin 2008 Yılı Nasıl Geçti 2009`dan Neler Bekleniyor? 10 Kapak Konusu DAVOS`dan Dünyaya Mesaj! 12 Söyleşi TRT - Bakü Temsilcisi Sayın Muhsin Yıldırım ile Konuştuk. 16 Söyleşi Güven M.Güven SİKA 18 Makale Dr.Reha Yılmaz Yeni Paradigma: İş Etiği ve Türk Kültüründe İş Ahlakı 21 Dünya 2008 Yılı Dünya Ekonomisi 30 4 34 Türk Dünyası Dilde, Fikirde, İşte Birlik! Biz Nene Hatun Torunuyuz!... MAKALE 36 Selçuk Düzgün 24 40 44 Filistin Dosyası Eğitim ve Ekonomi Özgüveninizi Kaybetmeyin! Yaşam Yaşamın Yüz Altın Kuralı 48 Bilim - Teknoloji 60 64 ÖZEL DOSYA 14. Dönem TÜSİAB Raporu Özet Kültür - Sanat Mehmet Akif Ersoy 46 50 Çanakkale Destanı Orta Asya ve Kafkaslar 68 52 Tarih ve Ekonomi Ekonomik ve Ticari Olarak İlkkez Geçekleştirilen Buluşlar Sağlık Ekonomik Kriz Ruh Sağlığını Tehtit Ediyor 54 Kadın ve Aile 2008 Yılının Defilesi 56 Mizah - Eğlence 58 Spor 5 BAŞKAN’DAN MESAJ TÜSİAB 15.Dönem Genel Kurluluna Giderken Küresel Kriz Sorunu ve İki Kardeş Ülke Realitesi Değerli TÜSİAB üyeleri,aziz dostlar,sevgili okurlarımız! Azerbaycan bizim sadece üzerinde ticaret yaptığımız bir ülke değil, aynı zamanda tarih, dil, din bağımız olan dost ve kardeş ülkemizdir. Bizler bu dost ve kardeşlik anlayışında 25-26 Şubat 1992 tarihinde Dağlık Karabağ’ın Hocalı kentinde, kadın çocuk demeden yapılan insanlık dışı katliamları onyedinci yıldönümünde bir kez daha derin acı ve üzüntü ile hatırlıyoruz. Sizlerinde bildiği gibi, bundan birkaç ay önce Türkiye’de (sözüm ona) bir gurup “aydın” çıkarak kendi namlarına Ermenilerden “özür” dileme kampanyası başlattı!..Bizler gençlik yıllarımızda Hocalı Katliamlarına şahit olduk. Aslında sadece bu katliamlara bizler değil, tüm dünya şahit olmuştu. Fakat, başta “medeni batı!” olmak üzere yine aynı dünya katliam Türk Milletine yapılınca çifte standartlı yaklaşmış, kılını bile kıpırdatmamıştı. O acı günlerinde Azerbaycan yanında TÜRKİYE`den başka dost bulamamıştır. Bugün halen Azerbaycan’ın topraklarının yaklaşık beşte biri Ermeni işgali altındadır. Ermenistan Uluslararası hukuku hiçe sayarak yerlerinden yurtlarından Azerbaycanlı kardeşlerimizi mahrum ederek Dağlık Karabağı işgal etmiştir. İnsanlık değerlerini ayaklar altına alan ve uluslararası hukuka meydan okuyan Ermenistan politikaları bu kadar yakın tarihte gözler önündeyken, “ÖZÜR” dileme kampanyasını başlatanlara karşı tepkisiz kalmak mümkün mü? Elbette ki değil, tepki koyup, kınayacağız. Bu bizim sadece davamızda haklı olmamızdan kaynaklanmıyor, Türk milletine mensup olma şuuruyla, ona hizmet etme gayemizle hayatımıza yön vermemizin de gereğidir. En son Dünya Ekonomi Formu görüşmelerinde Cumhurbaşkanımız Sayın İlham Aliyev “Biz sadece Ermenistan’ın uluslararası hukuka, BM Güvenlik konseyinin kararlarlarına uymasını ve ordusunu topraklarımızdan çıkarmasını talep ediyoruz” diyerek 6 tüm dünyaya davamızdaki haklılılığımızı bildirmiş, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı sayın Tayip Erdoğan`da “Dağlık Karabağ konusunda biz hiçbir zaman Azerbaycan`ı yalnız bırakmayız “ diyerek tüm dünyaya iki ülke kardeşliğini ve birlikte hareket etme kararlılığını bir kez daha vurgulamıştır. Evet bizde yineleriz ki; Türkiye ile Azerbaycan arasında sarsılmaz temellere dayanan dostluk ve kardeşlik ilişkileri ve işbirliği “bir millet, iki devlet” anlayışına uygun olarak ebediyete kadar gelişerek sürecektir ve biz bu uğurda canımızla, kanımızla ve malımızla mücadelemize devam edeceğiz. Bu mücadelemize ışık tutan, azmimizi kamçılayan yine Mart ayı içerisinde yad edeceğimiz ÇANAKKALE savaşları ve onun bize kazandırdığı ruhtur. Şair M.Akif Bu savaşı tarif ederken “Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid’i... Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi. Sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın? `Gömelim gel seni tarihe`desem, sığmazsın.” diye o şanlı savaşın azametini haykırıyor yüreyimize. Bu vesile ile Türk Milletinin şanlı tarihinde , Hocalı katliamlarında ve Ermeni işgalinde şahadet şerbetini içen şehitlerimizin aziz hatıralarını önünde eğiliyor, Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Ruhları şad, mekânları cennet olsun. Değerli TÜSİAB üyeleri, aziz dostlar, sevgili okurlarımız! Bu ay içerisinde HOCALI ve ÇANAKKALE anılacak, anlatılacak ve yad edilecek... Yerimiz, görevimiz ne olursa olsun dünyada yaşanan oyunları görmeli, tarihimizden ders alarak acılarımızı unutmamalıyız. Bilmeliyiz ki; Unutmak Yok olmaktır! Unutmayacağız! Ama aynı acıları bir daha yaşamamak için güçlü olacağız, güçlü olmak için de daha çok çalışacağız. Ve yine bilmeliyiz ki; çağımızda güçlü olmanın en önemli temel taşı Ekonomik başarı ve istikrardır. Dünya artık küresel bir sermaye tarafından yönetilen haritalarda birbirinden ayrı imiş gibi görünen ama gerçekte birisinde en ufak ekonomik dalgalanmada hepsinin etkilendiği bir bütün haline gelmiştir. Bu bütünde en ufak bir hareketlenme insanlığı tümden etkilemektedir. Ben dünyada yaşanılan şu anki savaş ve kaosları değerlendirirken bu pencereden bakılmasını daha doğru bulmaktayım. Bu pencereden bakılırsa dünyanın bu günkü kaynayan kazanına önümüze çıkacak en reel gerçek 2008 de başlayan Ekonomik krizdir ve bu krizin 2009`a taşınmış olduğu gerçeğidir. Dilerseniz 2008 EKONOMİK KRİZ`ini şöyle bir hatırlayalım ve 2009`a bakış ufkumuz genişlesin; Bu kriz ABD’de başlayan mortgage krizi ile başladı, önce gelişmiş ülkelerdeki finans piyasalarını çalkaladı, borsalarda 2006 yılına göre, 25 trilyon doları aşkın kayıplar yaşandı, Lehman Brothers başta olmak üzere dev bankalar iflas etti, ABD’de yatırım bankacılığı tarihe karıştı. Başta ABD, Almanya, İngiltere, Fransa, Japonya, İrlanda tarafından olmak üzere 6 trilyon doları aşkın ekonomik paketler açıklanmasına karşın durulmayan finansal kriz, çok sürmeden reel sektöre de yansıdı, başta otomotiv sektörü olmak üzere birçok şirket derin mali krize girdi, milyonlarca kişi işini kaybetti. Kriz gelişmekte olan ülkeleri de derinden sarsmaya başladı. Gelişmiş İzlanda’nın yanı sıra gelişmekte olan Macaristan, Ukrayna, Pakistan gibi ülkeler Uluslararası Para Fonu (IMF) desteğine muhtaç kaldı. Gelişmekte olan ülkeler ise IMF ile görüşmeye başladı. Rusya, Brezilya, Çin, Hindistan gibi dev gelişmekte olan ülkeler her ne kadar büyük döviz rezervleri nedeniyle göreli olarak krizden az etkilenseler de büyüme hızlarında keskin düşüşler oldu. Hatta Rusya, durgunluğa girdi. Sonuçta; Mortgage ABD ürünü olmasına rağmen önce Asya ve Avrupa borsa ve bankalarını salladı. Neden? Çünkü mortgage kredilerini ABD kendi vatandaşlarına bu Asya ve Avrupa bankaları eli ile verdi. Küresel sermayenin şimdilerde toplandığı bir yer daha var İngiltere. ABD ise küresel sermayenin kendi ülkesinden gitmesine ya da kendisine yeni yerler bulmasına izin vermez ve vermemek için de çabalar durur. Yani kendi çıkarına her şeyi uygular. O zaman bize düşen görev ülke çıkarımızın gerektiği şekilde çalışmak, adımlar atmaktır. Değerli TÜSİAB üyeleri, aziz dostlar, sevgili okurlarımız! Dünyada başlayan bu kriz maalesef Başta Türkiye`miz olmak üzere Azerbaycan`da da etkisini göstermeye başlamıştır. Bir çok şirketimiz işçi çıkarmalara başlamış, sıkıntılara düşmüştür. Ama şunu açıkça söylemek gerekir ki; Küresel ol- masına rağmen bu krizden en az etkilenecek olan ülke yine Azerbaycan olacaktır. Dünya bir nefrete sürüklense de, ekonomik bunalımlar baş gösterse de, Türkiye - Azerbaycan arasındaki dostluk, kardeşlik ilişkileri ekonomik, sosyal ve kültürel sahada oldukça gurur verici düzeylere gelmesi Küresel Krizin ülkemizi fazla etkilememesinin önemli nedenidir. Son bir yıla baktığımızda, Türkiye`nin Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül, Başbakanı Sayın Tayip Erdoğan birçok kez Azerbaycan’ı ziyaret etmiş ve yeniden Cumhurbaşkanı seçilen Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ilk ziyaretini Türkiye’ye yaparak bu ilişkinin ne kadar güçlü temeller üzerine inşa edildiğini tüm dünyaya göstermişlerdir. Bunun dışında Türkiye Cumhuriyetinden onlarca üst düzey yetkili ve Türk Silahlı Kuvvetleri de ülkemizi en üst düzeyde ziyaret etmiştir. Türk Dünyası Kurultayından tutun, Enerji Kongresine kadar birçok ekonomik ve sosyal önemli anlaşmaların altına imza atılmıştır. Yine iki ülke dışişleri çalışmaları “Dağlık Karabağ” sorununun halli yolunda önemli gelişmeler kat etmiştir. Biz TÜSİAB olarak bütün bu güzel gelişmelere katkıda bulunmak için elimizden geleni yapacağımızı bir kez daha yinelerken,Türkiye’den İş adamlarımızı Azerbaycan’a yatırım yapmaya davet ediyoruz. Çünkü İki ülke arasındaki bu kardeşlik ilişkisi iş dünyasına da olumlu yansımış ve dünyanın geçirdiği küresel krizden çıkış yolu olarak bize yeni ufuklar açmıştır. Değerli TÜSİAB Üyeleri, aziz dostlar! TÜSİAB 15.Dönem yeni yönetimi için 15 Mart 2009’da Genel Kurul yapacaktır. Her şeyden önce cemiyetimizin kuruşundan bu güne kadar Genel Başkanlık makamından tutun, mutfak elemanlarına kadar, TÜSİAB`in başarısı için katkıda bulunan herkesi bir kez daha sevgi saygı ve hürmetle sunar, başta 14. Dönem Yönetim Kurulu olmak üzere bütün ekip arkadaşlarıma TÜSİAB `ın başarısı için gösterdikleri qayret ve çalışmalardan dolayı teşekkür ederim. Tabi ki; TÜSİAB`ın asıl kaynağı ve varlık sebebi olan üyelerimize, cemiyetimize verdikleri maddi ve manevi desteklerinden dolayı şükranlarımı bir borç bilir, sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Seçilecek olan 15. Dönem Başkan ve Yönetim Kuruluna da sağlık, huzur ve başarılar diliyorum. Yavuz Keleş Yönetim Kurulu Başkanı 7 AZERBAYCAN 2008 YILI AZERBAYCAN! Ocak 5-7 Ocak Bakü’ye yılın en şiddetli karı yağdı. 10-12 Ocak ABD Kongresi Temsilciler Meclisi’nin Azerbaycan Dostluk Grubunun Eş Başkanı Bill Şuster başkanlığındaki heyet Azerbaycan’a ziyarette bulundu. 15-17 Ocak ABD Senatosu Uluslararası İlişkiler Komitesi üyesi Senatör Richard Lugar temaslarda bulunmak üzere Azerbaycan’a geldi. 17-18 Ocak AGİT MİNSK Grubu Eş Başkanları Azerbaycan’ı ziyarette bulundu. 22-26 Ocak Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Davos’u ziyaret etti. Şubat 4- Şubat AKPM Raporcuları Andres Herkel ve Yuliya Jivkova Azerbaycan’ı ziyaret ettiler. AB üçlüğü Piter Semnebi, AB Dönem Başkanı Dimitri Rupel ve AB Uluslararası İlişkiler Komitesi Başkanı Benita Ferrero Valdner, Azerbaycan’a geldiler. 6- Şubat ABD Devlet Bakanı’nın Eğitim Müşaviri Forsel Bakü’ye geldi. 14- Şubat ABD Dışişleri Terörle Mücadele Koordinatör Başyardımcısı Frank Urbanic Bakü’ye geldi. 19-20 Şubat Senatör Sem Braunbek Azerbaycan’ı ziyaret etti. 20- Şubat Cumhurbaşkanı İlham Aliyev MDB Devlet Başkanlarının Meksika’daki gayri- formal samitine katıldı. 25- Şubat İlham Aliyev, ABD Dışişleri Bakanlığı Avrasya Bölgesi’nden sorumlu Enerji Koordinatörü Steven Mann’la görüştü. Mart 14- Mart BM Genel Asamblesi NyuYork’ta yapılan 62. toplantısında “Azerbaycan’ın işgal olunmuş arazilerinin durumu” hakkında kararname kabul etti. ABD, Fransa, Rusya ve Hindistan kararnamenin kabul edilmesinin aleyhine oy kullandılar. Nisan 2- Nisan İlham Aliyev NATO’nun zirve törenlerine katılmak için Buhareste gitti. 16-17 Nisan Bakü’de GUAM Dışişleri Bakanlarının konferansı yapıldı. Mayıs 14-15 Mayıs Duma Başkanı Boris Grızlov, Azerbaycan’ı ziyaret etti. 19-20 Mayıs Türkmenistan Cumhurbaşkanı Kurbangulu Berdimuhammedov Azerbaycan’a geldi. 21- Mayıs Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Kiyev’de yapılan enerji kongresine katıldı. Haziran 4- Haziran T.C. Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’le Nahçıvan’da biraraya geldi. 6- Haziran Sank Petersburg’da MDB Devlet Başkanlarının zirve toplantısından sonra İlham Aliyev’le Serj Sarkisyan ikili görüşme yaptılar. 16-19 Haziran T.C. Büyük Millet Meclisi Başkanı S. Köksal Toptan, Azerbaycan’a geldi. 26- Haziran On altı yıllık bir aradan sonra Bakü’de askeri geçit gösterisi düzenlendi. 30- Haziran Ukrayna Cumhurbaşkanı Yuşçenko Bakü’ye geldi. Temmuz 4-Temmuz Rusya Cumhurbaşkanı Dimitri Medvedev Azerbaycan’a ilk resmi ziyaretini yaptı. İki ülke arasında 5 devletlerarası anlaşma, aynı zamanda “Dostluk, Strateji Ortaklık Beyannamesi” imzalandı. 24- Temmuz Azerbaycan, Türkiye ve Gürcistan Cumhurbaşkanları Kars’da Bakü- Tiflis- Kars Demir yolu Hattı’nın temel atma törenine katıldılar. 29- Temmuz ABD Kongresi’ne bağlı Helsinki 8 Komisyonu Azerbaycan’la ilgili dinlemeler yaptı. Ağustos 17- Ağustos Ebubekir Camii’sine yapılan bombalı saldırıda 3 kişi hayatını kaybetti, 11 kişi yaralandı. 20- Ağustos Türkiye’nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Bakü’ye resmi ziyaret yaptı. Eylül 3- Eylül ABD Başkan Yardımcısı Dik Çeyni Azerbaycan’ı ziyaret etti. 10- Eylül Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Bakü’ye resmi ziyarete geldi. 12- Eylül Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam Kerimov Azerbaycan’ı ziyaret etti. 15- Eylül İlham Aliyev resmi ziyaret için Moskova’ya gitti. 26- Eylül NyuYork’ta Azerbaycan, Ermenistan ve Türkiye Dışişleri Bakanları üçlü görüşme yaptılar. Azerbaycan Kadınlarının 3.Kurultay toplantısı yapıldı. Ekim 15- Ekim İlham Aliyev tekrar Cumhurbaşkanı seçildi. 29- Kasım Azerbaycan, Türkiye ve Türkmenistan, Türkmenbaşı şehrinde devlet başkanları düzeyinde bir araya geldiler. 14- Kasım Bakü’de IV. Uluslararası Enerji Zirvesi yapıldı. Aralık 1- Aralık Dışişleri Bakanı Ali Babacan Azerbaycan’a geldi. 3- Aralık Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen çeşitli sektörlerden toplam 135 kişilik işadamı heyetiyle Azerbaycan’ı ziyarette bulundu. 20- Ekim Dünyaca ünlü Azerbaycan sanatçısı Müslüm Magomayev vefat etti. Kasım 2- Kasım Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya Cumhurbaşkanları Moskova’da biraraya geldiler. Görüşün sonucu olarak Cumhurbaşkanları tarafından Moskova Beyannamesi imzalandı. 5- Kasım İlham Aliyev resmi ziyaret için Türkiye’ye gitti. 10- Kasım Millet Meclisi Azerbaycan askerlerinin Irak’tan çekilmesi kararını aldı. 28- Kasım Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Aşkabat’ı ziyaret etti. İki ülke arasında 4 devletlerarası anlaşma imzalandı. 13- Kasım Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Bakü’de düzenlenecek IV.Uluslararası Enerji Zirvesi’ne katılmak için Azerbaycan’a geldi. 17- Aralık Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Azerbaycanda azınlıkların korunmasına ait karar kabul etti. 22- Aralık Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Hasan Iğsız, Azerbaycan’ı ziyaret etti. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 2009 yılını Azerbaycan’da “Çocuk yılı” ilan etti. Kaynak: Zaman Online.TÜSİAB-Bülten 9 TÜRKİYE Türkiye Ekonomisinin 2008 Yılı Nasıl Geçti, 2009'dan Neler Bekleniyor? Bu yıl ciroda yüzde 9, metrekarede yüzde 17 civarı büyüme gösteren perakende sektörü için 2008, umut veren yatırımlarla başladı, büyümeyle devam etti, ekonomik durgunlukla sonlandı. 2008 nasıl geçirdi hep birlikte hatırlarken, sektör aktörlerinin 2009 beklentilerine birlikte bakalım Türkiye’nin son yıllarda en hızlı büyüyen sektörlerinden perakende, 2008 yılında metrekarede yüzde 17, ciroda ise yüzde 8–9 civarında büyüme gösterdi ancak bu rakamlar, hem geçen yılın hem de beklenenin altında kaldı. 2008'in gündem konularından biri de perakendeciler ve alışveriş merkezleri arasındaki “kira”sürtüşmeleri oldu. Ertelenen, iptal edilen ve bekletilen yatırımlarla birlikte perakende sektörünün 2009'u büyümesini sindirmesi ön görülüyor. Perakende Türkiye’nin son yıllarda en hızlı büyüdüğü sektörlerden biri oldu. Özellikle alışveriş merkezi yatırımlarıyla perakende sektörü kayıt altına alınırken, yerli markalar görülmemiş büyüme oranları yakaladı. Aynı rüzgâr gıdadan elektroniğe, mobilyadan hazır giyime yabancıların da Türkiye’ye gelmesini sağladı. 2007 yılı sonunda toplam 150 milyar dolarlık cirosuyla perakende; enerji, eğitim ve sağlığın ardından Türkiye’de dördüncü büyük sektör oldu. 2008 yılında ise 70 milyar’ı organize olmak üzere sektör, 165 milyar dolar büyüklüğe ulaşmış olacak. 2007’de metrekarede yüzde 27 büyüyen organ- 10 ize perakende sektörü 2008 yılında kasım ayı sonuna kadar yüzde 17 büyüme oranına ulaştı. Geçen yıl sektörün cirosu yüzde 13 civarında büyürken, bu yıl hedeflediği yüzde 10 büyüme hedefini tutturamadı. Yılın yüzde 8-9 civarında bir büyüme ile kapanması bekleniyor. Ciro artışının, metrekare artışının gerisinde kalması, sektörün en büyük problemlerinden biri olarak anılıyor. Sektör cirosunun 2010’da 199 milyar doları aşacağı tahmin ediliyor. Kira: Ciro mu? Metrekare mi? 2008 yılında sektöre perakendeciler ile alışveriş merkezleri (AVM) arasındaki kavgalar damgasını vurdu. Hem yerli hem yabancı markalar üyesi oldukları dernekler aracılığıyla kiralar başta olmak üzere pek çok maliyet kalemiyle ilgili olarak sıkı pazarlıklara girişirken, kimi zaman restleşmeler kimi zaman da kepenk kapatma eylemleri yapıldı. Kiranın bu kadar çok tartışılmasının nedenleri arasında küresel krizle daha çok hissedilen durgunluk, ani bir şekilde yükselen dolar ve Euro sayılıyor. Cirodan kira ödenmesi, reklam desteği verilmesi ve genel giderlerin içeriğine ilişkin düzenlemeler yapılması ise pek çok perakendeci tarafından dile getirilen talepler oldu. Piyasadaki durgunluk nedeniyle yapılan promosyonlar 2008’i ’indirimler yılı’ yaptı. Markalar, indirimle satışlarını koruyabildi. İngiltere, İspanya ve Fransa gibi ülkelerde de erken indirimler yapıldı. Yatırım yorgunluğu Son 4 yılda hem markalar hem de AVM’ler hız kesmeden büyürken, 2008, rekabetin zirve yaptığı yıl oldu. 2008 yılında ’yatırım yorgunluğu’ hissedildiği açıkça ifade edilirken, 2009’da perakende de bugüne kadar yapılan yatırımların sindirileceği, biraz nefes alınacağı görüşü ağırlık kazanıyor. “Tüketici, 2009'da kral olacak” Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneği (AMPD) Başkanı Nurşin Oral, şu değerlendirmeyi yaptı: 2008 inişli çıkışlı geçti, ciro artışı büyümenin arkasında kaldı. 2009’da yeni dinamikler, yeni gerçekler olacak. Son 3 yıldır yaşanan yoğun yatırımlar 2009’da sindirilecek. Taşların yerinden oynadığı dünya finans sisteminin yeniden inşasına tanıklık edeceğiz. Yeni yatırımlar için taşların yerine oturması bek- lenecek. Perakendeciler ve AVM’ler 3 noktaya (sürdürülebilirlik, optimizasyon, transformasyon) odaklanacak. Tüketici güveni dünyada da hiç olmadığı kadar düşük seviyelere indi. 2009 ’seçici satınalma yılı’ olacak. Bol seçenek ve uygun fiyatla tüketici kral olacak. 2008 Yeni açılan AVM yılı oldu 2008 yeni açılan alışveriş merkezleri yılı oldu. Türkiye toplamında 4.8 milyon metrekare AVM alana ulaşıldı. İnşaatı devam eden 2.8 milyon metrekare büyüklüğündeki AVM yatırımının ise yüzde 45’i İstanbul, kalanı Anadolu’da devam ediyor. 2008 yılının özellikle son 3 ayında, planlanan veya inşasına başlanacak AVM yatırımları Türkiye’de de hissedilen ekonomik kriz nedeniyle askıya alındı. Bazılarının açılış tarihleri ertelenirken, bazı AVM ya-tırımları başka projelere dönüştürüldü. Yatırımların geri dönüş sürelerinin uzaması da yatırımcıları etkiliyor. Rekabet sertleşiyor GFK’nın yaptığı araştırmaya göre 2007’de yüzde 14 artışla 7.3 milyar Euro’ya ulaşan Türk elektronik perakende sektörü 2008’i 6.6 milyar Euro ile (700 milyon Euro kayıpla) kapatacak. Sektör 2008’de hem fiyat hem de ciroda yüzde 12 gerileme yaşadı. Electro World Genel Müdürü Bahadır Özbek, 2009’da tüketicinin bütçesini daha dikkatli yöneteceğini, tüm zamanların en ağır rekabetinin yaşanacağını söyledi. Teknosa Genel Müdürü Mehmet Nane ise, teknoloji pazarının yüzde 90’ının klasik bayiler elinde bulunduğunu, genç ve teknolojiyi takip eden genç kitle nedeniyle organize perakendeye yatırım yapılması gerektiğini söyledi. Hızlı tüketime kriz henüz dokunmadı P&G Türkiye CEO’su Saffet Karpat, krize rağmen 2008’de hızlı tüketim sektöründe henüz büyük bir kayıp yaşanmadığını belirterek şu değerlendirmeyi yaptı: “İlk 10 ayda pazar adetsel bazda, önceki yıla oranla az da olsa büyüdü. Küresel ve yerel krizin etkisiyle tüketimde küçülme doğal bir sonuç. Ancak öncelikli ev, otomobil, beyaz ve kahverengi eşya gibi yüksek harcama kalemleri etkilerniyor. Hızlı tüketim ürünlerinde tüketici daha bilinçli alışveriş yapacak, parasının karşılığını alacağı ürünleri tercih edecektir. 2009’un ilk altı ayında pazardaki büyüme yavaşlar. 2008’de ürün grubuna göre yüzde 10-15 büyüyen sektörümüz, 2009’da tek rakamlı büyür.” Gıdanın büyüklüğü 85 milyar dolar Migros Türk Genel Müdürü Özgür Tort, gıda pera- kende sektörüne ilişkin şunları söyledi: “Türkiye’de gıda perakende sektörünün hacmi 85 milyar dolar. 2008 küresel mali sarsıntıların yaşandığı, dünyadaki ekonomik yapıların tartışıldığı bir yıl oldu. Türkiye’de de özellikle krizin çok fazla hissedildiği pazarlara ihracat yapan, ticari ilişki içinde olan şirketler bu dalganın etkisini hissetmeye başladı. Böyle bir dönemde Türkiye perspektifinde organize perakende sektörünün genel ekonomiye katkısı her zamankinden çok daha önemli olacak. Herkesin bu dönemde talebi canlı tutmaya, istihdamı arttırmaya ve diğer maliyetlerini azaltmaya ihtiyacı var.” Türkiye, Avrupa’nın en büyük 7’nci dünyanın 10’uncu perakende pazarı Cushman&Wakefield’in raporuna göre Türk perakende sektörü Avrupa’da 7’inci, dünyada ise 10’uncu büyüklükte. Deloitte’un yayınladığı Perakendenin Küresel Güçleri 2008 raporunda ise Türkiye gıda harcamalarında Avrupa’nın en büyük 5’inci, gıda dışı harcamalarda ise 8’inci büyük pazarı. 2007 yılı sonunda 179 olan AVM sayısı, Kasım 2008’de 225’e ulaştı. Türkiye’de 2010’da 350 civarında AVM olacağı öngörülüyor. Her bir AVM bin - 4 bin arasında istihdam yaratıyor. Kasım 2008’e kadar organize parakende toplam 17 milyon 500 bin metrekarelik hizmet alanına ulaştı. Organize perakende de 400 bin kişi istihdam ediliyor. Bu incelemelerimizden sonra 2009’un Türkiye’ye hayırlara vesile olmasını diler, ekonomik sorunlarda her türlü ülkemizi fedakerları olduğumuzu yineleriz. Demet Cengiz Bilgin 11 KAPAK KONUSU DAVOS’dan DÜNYAYA MESAJ! İlham Aliyev: “Biz sadece Ermenistanın uluslararası hukuka, BM Güvenlik Konseyinin kararlarına uymasını ve ordusunu topraklarımızdan çıkarmasını talep ediyoruz.” Tayip Erdoğan: “Dağlık Karabağ konusunda biz hiçbir zaman Azerbaycan'ı yalnız bırakmayız.” Cumhurbaşkanı İlham Aliyevin Davos`ta da Gündemi Karabağ idi! Davos`ta Azerbaycan tarafının önemle üzerinde durduğu konuların biri de Ermenistan-Azerbaycan, Yukarı Karabağ sorunun gündeme taşınması olmuştur. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev bu konuya hem Davosta yapılan toplantılarda, hem de dünyanın önde gelen basın-yayın kuruluşlarına verdiği demeçlerde değinmiştir. Karabağ sorunun müzakeresile bağlı ilginç gelişme ise “Büyük oyun tekrarlanıyor” konulu özel toplantıda yaşanmıştır. Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan önceden bu toplantıya katılma kararı alsa da Azerbaycan devlet başkanı İlham Aliyev ve Türkiye Başbakanı Recep Tayyib Erdoğa’nın toplantıda iştirakı onun kararını değişmesine ve yerine gec de olsa, Dışişleri Bakanı Edward Nalbatyan göndermesine sebep olmuştur. Karabağ sorunun çözümü için yapılan görüşmelerde haksız oldukları devalarca kanıtlanan ve işgalcı politikaları yüzünden ülkelerini bölgesel projeleri dışında bırakan Ermenistan Cumhurbaşkanları genelde böyle durumlarda kaçma yolunu seçmişler. Hatırlanırsa bu başarısız taktiğin temelleri 2006 yılı ocağında Fransada AGİT-in Minsk Grubu Eşbaşkanlarının katılımı ile Azerbaycan ve Ermenistan Cumhurbaşkanları görüşmesinde atılmıştı. O zaman da Ermenistan’ın eski Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan görüşmeni doğal ihtiyaç nedeniye yarıda kesmiş ve sonra o zamankı Savunma Bakanı Serj Sarkisyanın yakınını ölmesini bahane ederek Fransadan ayrılmıştı. Bu kez ise Serj Sarkisyan Azerbaycan ve Türkiye yetkilileri ile yüzleşmekten çekindiği için Edward Nalbatyanı öne sürmüştür. Fakat“Büyük oyun tekrarlanıyor” konulu özel toplantıda Cumhurbaşkanı İlham Aliyev bir daha açık şekilde Ermenistanın işğal siyasetini davam ettirdiği sürece bu ülkeyle hiçbir işbirliği yapılmayacağını belirtti. Cumhurbaşkanı İlham 12 Aliyev: “Eğer haritaya baksanız karbohidrogen kaynaklarının Azerbaycan’dan Batıya sevk edilmesinin en kısa yolu olarak Ermenistanı görürsünüz. Fakat bu, sadece haritada böyledir. Toprağın üzerinde dayandığınızda ise bunun ne kadar zorlu ve uzun bir yol olduğunu göreceksiniz. Bizim topraklarımız ermeni işğalinde olduğu sürece bu ülkelyle her hangi bir işbirliği söz konusu olamaz. Biz sadece Ermenistan’ın uluslararası hukuka, BM Güvenlik Konseyinin kararlarına uymasını ve ordusunu topraklarımızdan çıkarmasını talep ediyoruz. Bundan sonra barış sağlana bilir, ulaşım temin edilir ve ülkeler bir birilerininin imkanlarından faydalana bilir ”diye konuştu. Davos forumu çerçivesinde Türkiye`nin sorunun çözümü ile ilgili her zaman Azerbaycan’ın yanında olacağını bir kez daha üst düzey yetkililerce beyan edilmiştir. Başbakan Erdoğan, “Benim Sarkisyan ile yapacağım görüşmenin öncesinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev kardeşimle görüşmem çok çok önemli, doğal. Onunla yapacağım görüşme bir yerde Sarkisyan ile yapacağım görüşmenin çerçevesini oluşturacak. Dağlık Karabağ konusunda biz hiçbir zaman Azerbaycan'ı yalnız bırakmayız. Yani konularımız bir yerde Azerbaycan ile ilintili, bağlantılı. Burada da Ermenistan'ın gerekli anlayışı göstermesi lazım” dedi. Bütün bunlar Davos forumunun Ermenistan’dan farklı olarak Azerbaycan için yeterince verimli olduğunun göstergesi. Ayni zamanda, bu forum Azerbaycanın Batılı devletler için ne kadar önemli bir ülkeye dönşdüğünün kanıtlamakta. Azerbaycan artık sadece Güney Kafkasyada değil, büyük bir coğrafi mekanda söz sahibi oluyor. DAVOS veya Dünya Ekonomi Forumu! Davos;Dünya ekonomik forumunun düzenlendiği İsviçre`nin kenti. Dünya Ekonomi Forumu; Microsoft, Monsanto, Nike, General Motors ve yakın zamana kadar Enron gibi [şirketleri de içeren] dünyanın en büyük şirketlerinden gelen 1.000’e yakın temsilciden oluşan özel üyelere sahip bir örgüttür. Esas olarak 1971’de Avrupa Yönetim Forumu [ing. European Management Forum] olarak kurulan İsviçre merkezli grup, giderek küresel gündemi belirleyen ana [örgüt] ve şirketler küreselleşmesinin önde gelen taraftarı oldu. Bu yıla gelinceye kadar, örgüt yıllık toplantılarını İsviçre’nin dağlık dinlenme merkezi Davos’ta düzenliyor. 28 Ocak-1 Şubat 2009 arasında İsviçre’nin Davos kasabasında 33.sü yapılan ve “son 40 yılın en önemli ekonomik zirvesi” olarak nitelendirilen Forumda, Azerbaycan’ı Cumhumurbaşkanı İlham Aliyev Türkiye’yi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığındaki heyetler temsil etti. Ayrıca çok sayıda iş adamı, akademisyen ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi de Davos Zirvesi’nde yer aldı. Rekor düzeyde devlet başkanı katıldı. 96 ülkeden, 2 bin 500 katılımcının yer alacağı Davos Zirvesi’nde, ilk kez rekor düzey olarak kabul edilen 41 devlet ve hükümet başkanı katıldı. Dünya ekonomisinin en büyük ikinci ekonomik krizinin yaşandığı bu dönemde, dünyanın önde gelen ekonomist, iş adamı, medya temsilcisi ve sivil toplum kuruluşu yetkilisi, krizden çıkış ve kriz sonrası dünya konusunda ortak akıl arayışı gerçekleştirmeye çalıştılar. Mevcut küresel ekonomik krizden nasıl çıkılabileceği ve yeni ekonomik düzenin ne olması gerektiğinin ana konu olarak konuşulduğu Zirvede, küresel mali sistemin yeniden istikrara kavuşturulması ve ekonomik büyümenin yeniden canlandırılması konusu da ayrıntılı olarak tartışıldı. Zirvede, kriz sonrası dünyasının yeni değerleri ve li- derlik biçimleri ile bilim, teknoloji ve yenilikçi gelecek dalga ekonomik büyüme modelleri de ele alındı. Bu yıl 33.cüsü düzenlenen zirvede Dünya Ekonomik Forumu küresel ekonomik sistemin yeniden inşası konuşuldu ama zirveye damgasını vuran gelişme ise Türkiye Cumhuriyeti`nin Başbakanı Tayyip Erdoğan`ın İsrail Cumhurbaşkanı ve programın modöretörüne gösterdiği tepkiydi. “DAVOS BENİM İÇİN BİTMİŞTİR!” diyerek salonu terk eden Başbakan Tayip Erdoğan daha sonra basına şu açıklamaları yaptı; YUMUŞAK BAŞLIYIM AMA UYSAL KOYUN DEĞİLİM Erdoğan, oturumu terk edip, Sarkisyan ile görüştükten sonra, toplantıyı neden terk ettiğine dair bir basın toplantısı düzenledi. Erdoğan, açıklamasında şunları kaydetti: “Uluslararası alanda özgür bir tartışma ortamı sunan Davos’a her zaman olduğu gibi barışçı ve yapıcı olarak, uluslararası işbirliğine katkı sağlamak için geldim. Nitekim, Davos çerçevesinde yürütülen etkinlikler kapsamında düşüncelerimizi vurguladık. Bu kapsamda ortadoğu barış süreci, İsrail-Filistin, İsrail-Suriye, konuları hakkında açıklamalarda bu lunduk. Son bir ay zarfında yaşanan insanlık trajedisini, Gazze’de yaşanan trajediyi ve krizle ilgili gözlemlerimizi Davos ruhuna uygun bir şekilde açık yüreklilikle paylaştık. Konuşmamda özellikle altını çizerek barış mesajlarını ön plana çıkardım. Herhangi bir şekilde ne İsrail halkını, ne Cumhurbaşkanı Peres’i ne de Musevi halkını hedef almadım. Aksine bugün öğlen panelde de akşam yapılan panelde de antiseminizmin bir insanlık suçu olduğu anlattım. Tabii usul açısından bir şeyi hatırlatmak zorundayım; Bugün öğlen katıldığım panel 14:30`da başlaması gerekirken sadece ben ve Aliyev geldi. Yaklaşık 40 dakika bekledik, başka kimse gelmemişti. Panel yöneticisi de beklemeyelim dedi ve 14:55 de panele başladık. Akşamki panele gelince, Ban-Ki Mun sekiz 13 dakika konuştu. Ben 12 dakika konuştum. Sayın Amr Musa 12.dakikaya gelince konuşmasını kesti. Buna mükabil, İsrail Cumhurbaşkanı’nın 25 dakika boyunca zaman zaman toplantı usul ve adabına aksi halde zaman zaman bana direkt hitap ederek tartışma ortamının dışına taşan bir tavır sergiledi. Uluslararası kurallara göre objektif tutum sergilemesi gereken toplantı yöneticisi ise ben de dahil olarak diğer konuşmacılara söz hakkı vermeden toplantıyı bitirmek istedi. Müdahale ederek söz aldığımda da görüşlerimi ifade etmeme imkan tanımadı ve toplantı modöretörüne karşı bir tepki ortaya koydum. Bitmek üzere olan toplantıyı da terk ettim. Bunu özellikle sizlere açıklamak istedim ki, çünkü burada da hedef saptırılabilir. Yumuşak başlıyım, ama uysal koyun değilim. Çok teşekkür ederim…“ Davos’taki kriz dünya basınında Başbakan Tayip Erdoğan’ın İsrail’in Gazze saldırılarını güçlü bir şekilde eleştirmesi karşısında dünya basınından farklı yorumlar geldi. ABD’de yayımlanan New York Times gazetesi, Davos’ta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres arasında tartışma yaşanması ve Erdoğan’ın oturum yöneticisini protesto ederek paneli terk etmesiyle ilgili gelişmeyi, “İsrail ile Orta Doğu barış sürecinde anahtar rol oynayan Müslüman müttefiki arasındaki ilişkileri karıştırdığı” yorumuyla verdi. Gazete, Başbakan Erdoğan’ın İsrail’in Gazze saldırılarını güçlü bir şekilde eleştirmiş olsa da Türkiye ile İsrail’in uzun yıllardır yakın diplomatik ilişkileri olduğunu ve Hamas ile teması olan Türkiye’nin İsrail, Suriye, Lübnan ve Filistinliler arasında arabuluculukta giderek büyüyen bir rol oynadığını yazdı. Ekonomi çevrelerinin gazetesi Wall Street Journal,konuylailgilihaberinde, Türkiye’nin bölgede İsrail ile normal ticari ve siyasi ilişkileri olan birkaç Müslüman ülkeden biri olduğunu yazdı. Sivil toplum kuruluşu Uluslararası Kriz Grubunun Türkiye temsilcisi Hugh Pope’un düşüncelerine de yer veren gazete, Pope’a göre Türkiye’nin son dönemde “bölgede kendi konumunu sınırlayan eski geleneksel ilişkilerine karşı daha az bağımlılık hissettiğini, özellikle Başbakan Erdoğan’ın kişisel olarak Gazze’de olanlara endişelendiğini, Erdoğan’ın 2004’te yine Gazze’de çıkan çatışmalar ve 2006’da İsrail’in Lübnan’a girişinde de sesli olarak düşüncelerini dile getirdiğini” yazdı. Başbakan Erdoğan ile İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres arasında yaşanan gerginliğe internet sayfasında geniş yer veren Avusturya devlet televizyonu ORF, “Başbakan Erdoğan’ın Davos’taki gerginliğin ardından ülkesinde puan topladığı” yorumunda bulundu. Avusturya’da yayımlanan günlük gazeteler de Davos’taki gelişmeleri uluslararası ajansların geçtiği haberlerden yorumsuz olarak sayfalarına taşıdı. Alman özel televizyon kanalı “N24”, İstanbul ve İsrail muhabirlerine bağlanarak, son gelişmeleri aktardı. Haberde, Erdoğan’ın Türkiye’ye dönüşünde bir halk kahramanı gibi karşılandığı, konuşmasında Gazze savaşına karşı olmasına rağmen İsrail ve Yahudi karşıtı olmadığını söylediği belirtildi. Televizyon kanalının İstanbul muhabiri, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin yeniden düzelmeye başladığını belirterek, her iki liderin de birbirine saygı duyduklarını ifade ettiklerini söyledi. Diğer birçok Alman televizyon kanalı da benzer haberler yayınladı. Bu arada, El Cezire televizyonunun internet sitesinde okuyucuların Başbakan Erdoğan’a destek veren yorumları da yer aldı. Afganistan’dan Zamir Ahmed, “İnsan yüreği taşıyan herkesin, İsrail’in Gazze toprağını almak için masum çocuklarla kadınları öldürmesini telin etmesi doğaldır” dedi. Tayland’dan “Truthslinger: Hakikat Sapancısı” adıyla mektup gönderen kişi, Erdoğan’a gerekli yanıt süresini tanımayan David Ignatius’un Amerikan medyasında “etkili bir Yahudi” olduğu görüşünü dile getirdi. Kanada’dan “Mike J” adıyla mektup gönderen kişi ise şu yorumda bulundu: “Bravo Sayın Erdoğan’a. İsrail’e en sert çıkışları, Türkiye, Venezuela, Bolivya ve İran gibi Arap olmayan ülkelerin yapması ilginçtir. Arap ülkeleri ise çoğunlukla sessiz kalmışlardır. Onların yoz rejimlerine ‘şükürler olsun’. Hakikaten çok acı. Hiç şaşmamak gerek. Onun için Batı dünyası o Arap ülkelerini çiğneyip geçiyor.” dedi. Hazırlayan: Rövşen Ganiyev 14 SÖYLEŞİ TRT-BAKÜ Temsilcisi Sayın Muhsin YILDIRIM ile Konuşduk “…Azerbaycan’la Türkiye arasındaki yoğun diplomatik, ekonomik ve kültürel faaliyetler her geçen gün çoğalarak devam etmektedir. Göreve başladığım günden buyana Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül 3 defa Azerbaycan’ı ziyaret etmiştir. Yine bu süre içerisinde Başbakanımız 3 defa, değişik bakanlarımız ve üst düzey devlet adamlarımız ise yaklaşık 30 defa resmi toplantılara katılmışlardır. Bu iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerdeki önemi ortaya koyan bir tablodur.” Türkiye'nin kamu yayıncılığı yapmakla görevlendirilen tek yayın kuruluşu olan TRT açık, dinamik, üretken ve en önemlisi Cumhuriyet ilkelerine bağlı, tarafsız yayıncılığı hedef edinmiş, Türkiye Cumhuriyetinin milli bir kuruluşudur. Gerçekleştirdiği ulusal, uluslararası ve uydu yayıncılığı ile dünyanın sayılı yayın kuruluşları arasında yer alan TRT, bu güçü ile Türk Dünyası coğrafyalarında başka bir önem kazanmaktadır. İşte TRT`nin bu önemini bildiğimiz için TRT`nin Bakü Temsilcisi Sayın Muhsin Yıldırım Bey`le Diyalog Dergisi için bir söyleşi yaptık, bu söyleşiyi sizlerle de paylaşmak istedik. Diyalog: Muhsin Bey bize öncelikle kendinizden bahseder misiniz? Muhsin Yıldırım: Elbette,1959 yılında Ankara Kazan ilçesi Fethiye Köyünde doğdum. 1986 yılında TRT’nin açtığı genel sınavı kazanarak Prodüktör olarak göreve başladım. 2004 yılına kadar Müzik-Eğlence ve Magazin programları hazırladım. 2004 yılında İstanbul’da yapılan Eurovision Şarkı Yarışması Avrupa Finalinin yapımcılığını üslendim. Haziran 2004’de Ankara Televizyonu Müdür Yardımcılığı görevine, Mart 2005 tarihide de Ankara Televizyon Müdürü görevine atandım. Mayıs 2007 tarihinden itibaren Televizyon Dairesi Başkanlığı görevini vekâleten üslendim. 5 Kasım 2007 tarihinde ise TRT’nin Bakü temsilciliğine Temsilci olarak tayin edildim. Bir yılı aşkın süredir Bakü’de görev yapıyorum. Diyalog: TRT`nin Azerbaycan`daki tarihi geçmişi ve bugünki hizmet anlayışından kısaca bahseder misiniz? Muhsin Yıldırım: TRT Azerbaycan bürosu 2 Haziran 2001 tarihinde hizmete açılmıştır. Hali hazırda 5`i Türkiye’den, 4`ü Azerbaycan’dan olmak üzere 9 personelle hizmet vermektedir. Büromuz 16 hizmete başladığı tarihten itibaren Azerbaycan ile Türkiye arasında “Biz bir Millet İki Devletiz” ilkesine samimiyetle inanarak iletişim hizmeti vermektedir. Azerbaycan ve Türkiye tarih, dil, din, kültür ve soy birliğine sahip iki devlettir. Sözde değil özde kardeştir. Çalışanlarımızın tamamı bu bilinç içerisinde, Türkiye’yi ve Azerbaycan’ı temsil ettiklerinin farkında olarak görev yapmaktadır. Azerbaycan müstakilliği kazandığı günden beri Türkiye ile yoğun işbirliği içindedir. Bu işbirliği her geçen gün her alanda artarak devam etmektedir. Dolayısıyla büromuzun faaliyetleri de aynı paralellikte artmaktadır. Büromuz bir yandan Azerbaycan’daki gündemi takip ederek sıcağı sıcağına günlük haber hazırlarken, diğer yandan da Azerbaycan’ın tarihi, kültürü ve sanatına ilişkin haftalık 30 dakika süreli programlar hazırlamaktadır. Şüphesiz ki iki kardeş ülke halklarının birbirinden haberdar olması ve birlerini daha yakından tanımaları ve ülkelerimizin bu günü ve yarını için çok önemlidir. Aramızda zaten var olan kardeşliğin temellerinin sağlamlaştırılması bizim birbirimize olan yakınlığımızı daha da artıracaktır. TRT’nin Azerbaycan’daki varlığının amacı, sadece bir haber-program bürosu olmanın ötesinde işte bu kardeşliğe de katkı sağlamak, bir kültür ve iletişim köprüsü olmaktır. Göreve başladığım günden beri gördüğüm, bizim bu düşüncelerimize Azerbaycan Devleti yetkilileri ve Azerbaycanlı kardeşlerimiz de aynı duygularla ve samimiyetle karşılık vermektedir. Önce de ifade ettiğin gibi Azerbaycan’la Türkiye arasındaki yoğun diplomatik, ekonomik ve kültürel faaliyetler her geçen gün çoğalarak devam etmektedir. Göreve başladığım günden buyana Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül 3 defa Azerbaycan’ı ziyaret etmiştir. Yine bu süre içerisinde Başbakanımız 3 defa, değişik bakanlarımız ve üst düzey devlet adamlarımız ise yaklaşık 30 defa resmi toplantılara katılmışlardır. Bu iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerdeki önemi ortaya koyan bir tablodur. Bu süreçte büromuz TRT Televizyonu ve Radyolarına 950 civarında haber geçmiştir, bu büromuzun haber yoğunluğunu göstermesi açısından önemli bir rakamdır. Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı, BaküTiflis-Erzurum Doğalgaz Hattı ve Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı bölgedeki işbirliğini daha da artıracağından TRT’nin hem önemi hem de iş yoğunluğu artarak devam edecektir. Diyalog: Bizi biraz TRT `nin Türk Dünyasındaki çalışmaları ile ilgili bilgilendirir misiniz? Muhsin Yıldırım: TRT’nin; Bakü bürosu yanı sıra Türkmenistan - Aşkabat ve Özbekistan - Taşkent’te de büroları mevcuttur. Bu bürolardan ilgili ülkeler ile diğer kardeş ülkeler olan Kazakistan ve Kırgızistan’la da ilgili programlar hazırlanmaktadır. Biz Bakü Bürosu olarak geçmiş süreçte Azerbaycan’ı tarihi, kültürü, sanatı ve sosyal hayatını öncelikle Türkiye ve Türk Dünyasına ve de bütün dünyaya tanıtabilmek amacıyla; siyaset, fikir ve sanat adamlarını konu edildiği 40 adet ‘Portreler’, Azerbaycan ve Türk Dünyasının başka yerlerinin ortak kültürünü ortaya koyan bir anlayışla Azerbaycan’daki kültür sanat faaliyetlerini, sanatçılarını, önemli olayları, Türk Dünyasının bütününü ilgilendiren yayınları, yıldönümlerini, Azerbaycan’ın şehirlerini, tarihi yerlerini ve bölgeninkültürelbirikiminikonuedinen ‘Kafkaslardan Esen Yeller’ adlı programları hazırladık. Bu programların yapımları devam etmekte ve yeni bölümleri hazırlanmaktadır. Ayrıca Azerbaycan ve Türk tarihi açısında çok büyük öneme sahip olan ‘Kafkas İslam Ordusu’ ‘1918 Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’ , ’20 Yanvar Katliamı’, ‘Hocalı Katliamı’ ve ‘Karabağ’ la ilgili özel programlar hazırlanmıştır. Her yıl dönümünde de bilhassa katliamları bütün dünyanın kamuoyuna duyurabilmek amacıyla yeniden bu tür programlar hazırlanacaktır. Bunlar bir yayın kuruluşunun görevi olduğu kadar kardeşliğin de gereğidir. Mart 2009 tarihinden itibaren TRT-İnt ve TRT -Türk yayın içeriklerini yeniden düzenleyerek Türk Dünyasına ilişkin haber ve programlara daha fazla yer verecektir. Bu durum bizim daha çok haber ve program üretmemizi sağlayacaktır. Bu çalışmalara ek olarak önemli günlerde Az Tv ve İçtimai Televizyon kanallarıyla da ortak yayınlar gerçekleştirmeyiz. Göreve başladığım günden bu yana İçtimai Televizyon ile 2 defa 31 Aralık Dünya Azerbaycanlılar Hemreylik Günü ve 1 defa 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle ortak yayın, Az Tv ile 21 Mart Nevruz Bayramı ve Bakü’de yapılan Türk Kurultayını ortak yayınladık. Bu ortak yayınlar gerek kurumlarımız gerekse devletlerimiz arasında yayıncılık alanında işbirliği heyecanını ve daha fazla ortak yayın hatta ortak yapım arzusunu teşvik etmektedir. İnşallah gelecekte ortak yayın ve yapımlarımızı daha sık gerçekleştireceğiz. Diyalog: Azerbaycan`daki basın hakkında düşünceleriniz nedir? Azerbaycan basınının uluslararası basındaki yeri nedir? Muhsin Yıldırım: Azerbaycan’da çok zengin ve çok canlı bir yayın hayatı var. Günlük gazetelerin yanı sıra çok sayıda haftalık ve aylık gazete - dergi yayını mevcut. Gerek ulusal gerek bölgesel radyo ve televizyon kanalları yayın yapmaktadır. Azerbaycan radyo ve televizyon yayıncılığında Asya Yayın Birliği ABU ve Avrupa Yayın Birliği EBU üyesidir. Diyalog: Son olarak TÜSİAB Cemiyetine bakışınızı bizlere samimiyetle değerlendir misiniz? Muhsin Yıldırım: Gönlüm her zaman başka ülkelerde yaşayan, görev yapan veya çalışan her Türk vatandaşının hem ülkemizi layıkıyla temsil etmesini hem de başarılı olmasını arzu ediyor. İnanın her başarılı vatandaşımız beni gururlandırıyor, göğsüm kabarıyor. Bu bağlamda ben başta TÜSİAB olmak üzere Azerbaycan’da faaliyet gösteren bütün iş adamalarımızı ve TÜSİAB Başkanı Sayın Yavuz Keleş’i kutluyorum. TÜSİAB sadece Azerbaycan ve Türkiye ekonomilerine katkı sağlamakla kalmıyor, gerek üyeleri arasındaki dayanışma ve işbirliği gerekse sosyal faaliyetleri, kültür-sanat etkinlikleri ile de örnek bir sivil toplum kuruşu görevini yerine getiriyor. İnşallah TRT İnt ve TRT Türk kanalları yeni yapılarıyla yayına geçtiğinde biz de bütün iş adamlarımızın faaliyetlerini ve kültür sanat etkinliklerini hem Azerbaycan’a hem Türkiye’ye daha fazla duyuracağız. Diyalog: Muhsin Bey sizi ve TRT Bakü Temsilciliğini hizmetlerinizden dolayı tebrik ederken, bize bu sohbet imkanını verdiğiniz için teşekkürlerimizi sunar, çalışma hayatınızda başarılar dileriz Muhsin Yıldırım: Bu sohbeti benimle paylaştığınız için şahsım ve kurumum adına bende size teşekkür ediyorum. Başta TÜSİAB ailesi olmak üzere bütün vatandaşlarımıza ve Azerbaycanlı kardeşlerimize saygılar sunuyorum. Hazırlayan: Pervin Muradova 17 SÖYLEŞİ Güven M. Güven-SİKA “...bu ülke her şeyden önce Haydar Aliyev gibi değişen dünya şartlarını iyi okuyan ve bu şartlara göre ülke sorunlarını çıkış yönlerini iyi etüt eden, eşine az rastlanır bir lidere borçludur. Yine aynı lide-rin pınarından ruhunu alan şimdiki Cumhurbaşkanı-mıza çok şey borçludur.” “Öğretme yerine öğrenmeyi teşvik edici bir bilgi çağı.” “...Azerbaycan ekonomide, bilimde, sanatta en kısa zamanda dünya ülkeleriyle yarışır hale gelecektir.” “Bir rüzgârdır işte beni bu coğrafyalara atan” diyerek başlıyor Güven Bey bizle sohbetine… Biraz kendisinden bahsetmesini rica ediyoruz, babacan, dostane ve bir o kadar da alçak görüşlü tavrı ile “geldik gidiyoruz işte” der gibi özetliyor hayatını. __2 Haziran 1950 ile başlayan hayat serüvenim, eğitim sürecini Kadıköy Maarif kolejinden, İşletme fakültesine taşıyarak tamamlandı. Derken iş hayatı ve ilk iş deneyimim uzun yıllarca yaptığım reklâmcılık alanında geçti. Kaderin bir vesilesi ile de geldim işte Azerbaycan’a, inşaat sektöründe yapı kimyasallıları alanında çalışıp gidiyoruz… __Çalışıp gidiyoruz demesine bakmayın! Bir Avrupa şirketi olan İsviçre’nin dünya çapında bir kuruluşu olan SİKA firmasının Azerbaycan genel müdürlüğünü yapıyor. İsterseniz kısaca tanıyalım SİKA`yı. Sika, 1910 yılında İsviçre’de kurulmuş, dünya çapın- 18 daki üretim ve satış ağıyla yapı ve endüstri kollarında, özel kimyasallar konusunda faaliyet gösteren büyük bir gruptur. 70 ülkedeki 10000 civarında çalışanı vardır. SİKA, müşterileriyle yakın temas kurabilen yapısı, kalite politikaları, çevre ve iş güvenliği konularındaki hassasiyetiyle, faaliyette bulunduğu tüm pazarlarda lider konumunda büyük bir kuruluştur. Kalite Politikasını müşteri memnuniyetini en üst düzeyde gerçekleştirmek ve sürekliliğini sağlamak maksadıyla toplam kalite'yi hedefleyen SIKA ve bu amaca ulaşmak için: •Gücünün kaynağının insan olduğu bilinciyle çalışanlarını değişim ve yenilik için araştırmacı ve katılımcı olmaları yönünde motivasyon ; •Müşterinin ihtiyaçlarına ve isteklerine cevap verecek ürünleri araştırır, mevcut olanları geliştirir ve verimi arttırmak için bireysel başarının katkılarını da kullanarak takım çalışmasını ön plana çıkaran bir anlayış; •İnsan hayatının, çevrenin ve doğal kaynakların korunması ve güvenliği için azami özeni gösteren bir yapı üzerine oturtturmuştur. Merkezi İsviçre’ye bağlı bir kuruluş olan SİKA aynı zamanda Azerbaycanda TÜSİAB’ın bir üyesidir. Avrupa’dan ülkemize bilgi, bilim taşıdığına inandığımız bu firmanın genel müdürü ile sohbeti de biz arşivlerimizde yer tutacak bir kaynak olarak görüyoruz. ___Ve soruyoruz Güven Bey`e! 1999`da başlayan Azerbaycan iş hayatından bu güne Ülkemizin gelişim süreci hakkında ki gözlemlerini? Gözlerinde bir çocuğun delikanlılığa geçiş serüvenini özetleyen bir tebessüm var, o tebessümle anlatıyor: ___ Benim için en çarpıcı gelişme nedir çocuklar biliyor musunuz! Bugün Fantan civarlarında yürüyüş yaptığınızda göreceksiniz ki artık eskisi kadar RUSÇA konuşan yok. Bu millet gelişimini öz diliyle birlikte sürüklemiş durumda. Artık herkes genellikle Azerice konuşuyor. Artık o zamanki trafik rahatlığı yok, hızla gelişmişte olan bir ekonomi gözler önünde. Artık eskisi kadar gaz, su kesilmiyor, iletişim sorunu çok azaldıhatta yok, hangi sektörde ne arıyorsanız çok rahat bulabiliyorsunuz…Bu gelişmeler herkesçe biliniyor, izleniyor diyebilirsiniz ama ben size şunu derim ben bu gelişimi görmedim, yaşadım.. Bu çilelerle kurulmuş devletin çocukluktan delikanlılığa geçişine bir anlamda tarihe tanıklık ettim… Elbette bunun sebepleri, sonuçları vardır. Bugün dünya ülkelerinin en şaşırtıcı büyümesini sağlayan bu ülke her şeyden önce Haydar Aliyev gibi değişen dünya şartlarını iyi okuyan ve bu şartlara göre ülke sorunlarını çıkış yönlerini iyi etüt eden, eşine az rastlanır bir lidere borçludur. Yine aynı liderin pınarından ruhunu alan şimdiki Cumhurbaşkanımıza çok şey borçludur. Bakın çocuklar Tarih ancak ve ancak asırlar sonra doğru anlaşılan bir olgudur, tarihi yakın geçmiş ile değerlendirmek ise sosyolojik bir bakış açısıdır. Geçmiş, bugün ve gelecek arasında köprüleri iyi kurarak çağı okumak lazım. Azerbaycan kendisi ile aynı kaderi paylaşmış bölgesindeki diğer ülkeler gibi “ACEMİLİKLER” yapmamış. Lideri, hükümeti ve Türkiye ile anlamlı ilişkilerinden dolayı bölgesinde kimliğini ortaya koymuş gücünü kanıtlamış istikrarlı bir ülke konumundadır. Ve bu çok kısa zamanda imkânsız denilecek şartlarda başarılmıştır. Azerbaycan, Türkiye ve bu coğrafyadaki gerçekleri daha iyi anlamamız için evvela Haydar Aliyev`i ve onun izleyicisi olarak da İlham Aliyev`in siyasetini iyi analiz etmeli, ve doğru değerlendirmeliyiz. __Kesiyoruz sözü balla ve soruyoruz, öyle güzel tablo çizdiniz ki! Hiç mi sorun yok? Var elbet diyor! __ Elbette var! Hiç sorunu olmayan (özellikle bugün- lerde) tek bir ülke gösterebilir misiniz? Örneğin bizim karşılaştığımız en büyük sorun tüm kaynaklarımızın verimli kullanamamaktır. En başta “İnsan Kaynakları.” Peki nedir bu İnsan Kaynağı dediğimiz şey? Siz eğer bir kurum kuruluş, şirketseniz İNSAN MERKEZLİ iş yapıyorsunuz demektir! Öyle ise kurumsal bir şirket olarak hedeflerinize uygun, donanımlı ve doğru elamanları seçmeniz lazım. Bakınız rekabet öyle bir aşamada ki artık her türlü teknik araç gereç, para ile alınabiliyor, önemli olan bu rekabette size üstünlük sağlayabilecek kaliteli insan kaynaklarını bulup yönlendirebilmektir. Şimdi Azerbaycan’da rekabetçi piyasanın gerektirdiği yetişmiş insan kaynağında sorun var. İşte bunu düşünmek bu konu üzerinde çözüm üretmek lazımdır. Azerbaycan’ın bir petrol ülkesi olması ve yetenekli liderlerin olması bu tablonun hep güzel gideceği anlamına gelmez. Petrol bir gün bitecek, asıl olan şey ÇAĞI OKUMAKTIR. Ben bu nedenle çağa BİLGİ ÇAĞI adını koydum. Özetle ise bilgiler paylaşılmalı, yeni kuşaklara aktarılmalı, kaliteli kuşaklar yetiştirilerek uygarlık denilen olguya hızla ulaşılmalı. __Nasıl bir BİLGİ ÇAĞI ve yeni kuşakları nasıl eğitmeli? __Öğretme yerine öğrenmeyi teşvik edici bir bilgi çağı. Bakınız; EINSTEIN’ın bilgi yüklemeye dayanan ezberci eğitim yüzünden okul ve eğitimle arası hiç iyi olmamıştı. Öğretmenleri nazarında derslere ilgisiz ve tembel bir öğrenciydi. Daha sonra kendisi bu durumu “öğrenmemi engelleyen tek şey aldığım eğitim olmuştur.” sözleri ile dile getirecektir. `Öğretme’ insan fıtratına güvensizliğin neticesidir. “Onu öyle değil böyle yap!” anlayışına dayanan bu yapı, yeteneği körelten bir davranıştır. Evet biz bu güne kadar öğretelim diye bakmışız olaya, bilgiyi paylaşma yolunu seçmemişiz. İşte yanlışta buradan başlıyor. ‘Öğretmek’ söylemek ve bilgi aktarmaktır. ‘Öğrenmek’ davranış değişikliği ve 19 performans iyileşmesidir. Öğretiriz, öğretelim derken, kendi ayakları üzerinde durmayı öğre-nemeyen kendisini değerli hissetmeyen ve özgüveni olmayan bir kişilik gurubu ortaya çıkmıştır…İşte insan kaynaklı sıkıntı dediğimiz temel sonunda bu. Biz bir şeyi öğreteceksek bence iş başında ve davranış biçimlerini değiştirecek güçte vermeliyiz. Bilgi saklanacak bir mal değildir, biz bu malı aktardıkça, paylaştıkça anlam kazanır ve paylaştıkça zenginleşir. __ Bu çizdiğiniz tabloyu yakalamış veya bu tabloya en yakın model sizce var mı, varsa neresi? __ Hemen söyleyeyim Avrupa Birliği. AB kim ne derse desin şu an dünya oluşumları içinde bir uygarlık, hizmet, bilim çağını yakalamış en güzel örnektir. Benim AB`ye bakış açım bu. Adamlar İnsan Kaynaklı bakıyorlar olaya. Hak ve hürriyetler insana göre, hizmet anlayışı insana göre en önemlisi ciddi bir eğitim ve kültürleşme süreci var. AB kriterleri dediğimiz kriterler aslında çağdaşlık kriterleri olarak algılamak gerekir. Azerbaycan`ın bu açıdan şanslı olduğunu düşünebiliriz; bilgiyi kısa zamanda alma ve hayata uygulamada çok başarılıdırlar. Size en başta beni en çok sevindiren olayın Azerbaycan’da en olumlu bulduğum şeyin artık herkesin sokakta Azerbaycan’ca konuşuyor olmasıdır dedim, ama hemen her Azerbaycanlı en az iki dil bildiği için yeni bir dili yeni bir medeniyeti öğrenmekte zorluk çekmiyorlar. Ben bunu görüyorum ve gördüklerimle inaçla söylüyorum ki; Azerbaycan ekonomide, bilimde, sanatta en kısa zamanda dünya ülkeleriyle yarışır hale gelecektir. 20 __ Bu derin bilgilendirici sohbetten dolayı teşekkür ediyor ve son olarak soruyoruz; Peki, siz aynı zamanda TÜSİAB `da yönetim kurulundasınız, TÜSİAB şu anda yukarda çizdiğiniz bilgi ve eğitim kalitesinin neresindedir? TÜSİAB`da görev yapmak nasıl bir gerçek? TÜSİAB, iş başı eğitim bağlamında, yani şirket çalışanlarına yönelik, bilgi ve yetenekleri artırıcı kurs veya seminerlere öncelik ve ağırlık vererek, güdümlü ekonomiden rekabetçi ekonomiye geçiş sürecinde gerekli insan kaynaklarının yaratılmasında son derece kilit bir rol üstlenmiştir. TÜSİAB gerek bizim görev yaptığımız dönemde gerek gelecek dönemlerde bu konuya verdiği üstünlük derecesinde ekonomiye ve üyelerine son derece yararlı bir hizmet görmüş olacaktır. Üniversiteler ve şirket yöneticileriyle işbirliği halinde oluşacak bu eğitim programları gerek şirket ekonomileriningerekülke ekonomisinin hedeflere ulaşmasında tartışmasız çok önemli rol oynayacaktır. TÜSİAB’ın bu yöndeki çalışmalarını yürekten desteklemekteyim, ancak itiraf etmeliyim ki bu çalışmalar yeterli değildir, yoğunluğu ve kapsamı hızla artmalı ve genişlemelidir. Ben de siz değerli Diyalog çalışanlarını çalışmalarınızdan dolayı tebrik ediyorum, güzel bir yayın anlayışınız var, başarılar diliyorum. Hazırlayan: Selcuk Düzgün MAKALE YENİ PARADİGMA: İŞ ETİĞİ VE TÜRK KÜLTÜRÜNDE İŞ AHLAKI Dr. Reha Yılmaz İş Etiği İş etiği, iş dünyasındaki mal ve hizmet üretim ve tüketim sürecindeki doğrular ve yanlışları ifade eder. Neyin doğru, neyin yanlış olduğu konusu ahlaki bir konudur. İş dünyasında doğru davranışlar ve eylemler olacağı gibi, yanlış davranışlar ve eylemler de bulunmaktadır. İş etiği bugün üç önemli kültürün omuzlarında yükselmiştir. Japon, Protestan ve Ahilik iş ahlakı kuralları bugün iş dünyasında ortaya çıkan ahlak ve etik sorunların önlenmesinde de önemli roller üstlenebilirler. Özellikle yüzlerce yıl ticaret hayatını düzenleyen Türk çalışma ahlak kuralları bu açıdan önemli vazifeler üstlenebilecek güce sahiptir. İş etiği genellikle özel teşebbüslerin mal ve hizmet üretiminde ve satışında ahlaki davranmalarının önemi üzerinde durmaktadır. İş etiği aynı zamanda “şirket etiği”, “firma etiği” “işletme etiği”, “ticaret etiği” ve saire adlar ile de tanımlanmaktadır. Şüphesiz, “esnaf etiği”, “üretici etiği”, “işveren etiği” ve benzeri tanımlamaları da iş etiği içerisinde değerlendirmek mümkündür. İşletmelerde etik sorunlar özellikle insan kaynakları yönetimi ile ilgili konularda sıkça ortaya çıkmaktadır. Seminerlerde karşılaştığım sorular arasında; “Bir grup içindeki bir birime ikramiye vererek diğer birimleri göz ardı etmek etik midir? Terfi ve ödüllendirme sistemlerinin tek bir yetkilinin tekelinde bırakılması doğru bir uygulama mıdır? Yöneticinin söyledikleri ile yaptıklarının birbirini tutmaması ne kadar etikdir? Geniş imkanlar vermeme rağmen işçimin beni düşünmememsi doğru mudur? Soruları çok sayıda. Bu da gerek işçiler gerekse patronlar tarafından iş etiği konusunda ciddi sıkıntıların olduğunu gösteriyor. Yıllardır yapılan işçi anketlerinden elde edilen bilgiler gösteriyor ki, işçilerin büyük çoğunluğu işyerlerinde etik olmayan kurallarla karşı karşıya kalıyor. Bu da işçinin işyerine olan katkısını düşürüyor. Bu nedenle kurumlar daha fazla verimlilik için, çalışanların güvenini ve istikrarını garanti altına alabilecek bazı tedbirlere yöneltiyor. Ancak yüksek harcamalara rağmen bunda istenilen neticelere de ulaşmak mümkün olmuyor. Aslında hemen kapımızın önünde bulunan, pek de dikkat etmediğimiz iş etiği bu sorunların çözülmesinde en etkili ve kalıcı çözümü verebilecektir. Özellikle insan kaynakları yönetimi açısından etik değerler üzerine eğilme ve bu alanla ilgili çalışmalar yapmak kurumun geleceği için kalıcı yatırım olacaktır. Peki bunu nasıl yapabiliriz? Çok derinliğine girmeden bunlardan bazılarını burada sıralamak mümkündür: - Öncelikle eleman seçme ve yerleştirme sürecinde adayların etik değerlere bağlılığını değerlendirmelidir. - Kariyer planlamasında belirli basamaklara ulaşmanın ön koşulu olarak etik değerlere bağlılık ve kanıtlanmış etik davranışlar görülmelidir. - Eğitim ve geliştirme etkinliklerinde etik değerler sürekli vurgulanmalıdır. - Organizasyon içinde her türlü iletişim araçları ile çalışanlara etik kurallara uygun davranmanın, açıklık ve dürüstlüğün yararlarını vurgulayan mesajlar verilmelidir. - İnsan Kaynakları Yönetimi de işe alma, terfi, ödüllendirme, ücretlendirme, performans ölçme, eğitim gibi kararlarında ve uygulamalarında etik kurallara uygun davranmalıdır. - Tüm yöneticilerin ve çalışanların özel hayatlarına, kişisel haklarına, özgürlüklerine, kişiliklerine saygılı davranmalıdır. Bu anlayışı tüm organizasyon çapında yerleştirmelidir. - Organizasyonda etik olmayan davranışların belirlenmesi, nedenlerinin ortaya çıkarılması, sorumlularının bulunması ve neden olduğu sorunlarla ilgilenilmesi konusunda sorumluluk üstlenilmelidir. - Performans yönetimi sürecinde, hedeflerin, performans standartlarının, yetkinliklerin ve değerleme 21 kriterlerinin etik değerler içermesini sağlamalıdır. İş Etiğine Özen Kârlılığı Artırıyor İngiliz İş Etiği Enstitüsü tarafından yayınlanan bir araştırma iş etiği ilkelerine göre iş yapan şirketlerin kazançlı çıktığını kanıtlıyor. Etik kodları olan ve olmayan şirketler kıyaslanarak, etik değerleri ilke edinen kurumların diğerlerinden çok daha iyi yönetildiği ve daha kârlı olduğu gösteriliyor. 1997-2001 arasında, etik ilkelere bağlılığını ilan eden ve böyle bir taahhüdü olmayan yaklaşık 100 şirket izlendi ve yukarıdaki göstergeler doğrultusunda karşılaştırıldı. Etik politikalara sahip şirketlerin dört göstergeden en az üçü üzerinden üstün bir başarı gösterdiği saptandı. “En Beğenilen Şirketler” sıralamasında da etik kurallara sahip şirketlerin en ön sıralarda yer aldığı görüldü. Aslında iş etiğinin şirketlere daha fazla kazandırdığını görebilmek için bu kadar uzun süreyi kapsayan geniş çaplı bir araştırmaya gerek yoktur. Çünkü günümüzde eski paradigma kazanç için her yol mübahtır anlayışından, müşteri memnuniyeti velinimetimizdir anlayışının yoğurduğu yeni paradigmaya geçilmiştir. Müşteri memnun eden en önemli husus ise “güvenilirlik”tir. “İş etiği” semineri verdiğim bir şirketin pazarlama sorumlusuna: “Sence şirketin adına müşterilerine neyi teklif edebilirsin?” diye sorduğumda aldığım cevap çok manidardı. O hiç düşünmeden güvenilirlilik diyerek, iş dünyasında ortaya çıkan yeni durumu kısaca özetlemişti. Etik kurallara uygun iş yapan şirketlerin risk yönetimi, yönetim kalitesi, ürün ve hizmet kalitesi, finansal yapı açısından başarılı oldukları görülmektedir. Bu şirketlerin hisse senetlerinin dört yıllık sürede daha istikrarlı olduğu gözlenmiş, 19972001 yılları arasında, etik değerlere bağlı şirketler, diğerlerinden yüzde 18 daha fazla kâr elde etmişlerdir. Kârlılık, sadece iyi yönetimin değil, aynı zamanda iş paydaşları, tüketiciler ve piyasadaki nitelikli iş gücü tarafından tercih edilmenin de bir sonucudur. Türk Kültüründe İş Ahlakı Geleneği Ahilik, 13. ile 19. yüzyıllar arasında, Anadolu başta olmak üzere Balkanlardan Kırım'a uzanan bir coğrafyada egemen olmuş ekonomik, sosyal ve kültürel bir kurumdur. Divan-ı Lûgatit Türk’e göre, “eli açık, cömert, yiğit” anlamına gelen “akı” kelimesinden türemiştir. Azerbaycan’dan Anadolu'ya gelmiş bir halk bilgini olan Ahi Evran bu teşkilatın kurucusudur. Ahilik, işi kutsal, çalışmayı ibadet sayan, karşılıklı işbirliği ve sosyal dayanışmaya dayalı, kaliteyi ve müşteri hizmetini ilke edinmiş, mesleki gelişmeyi sürekli eğitimle pekiştiren bir ahlâk anlayışını temsil eder. Ahilik kurallarının dercedildiği bir dükkan lavhasında: “Doğru olsan ok gibi, elden atarlar seni Eğri olsan yay gibi, elde tutarlar seni Menzil alır doğru ok, elde kalır eğri yay” şeklinde ifade edilen kurallar işyerlerinde ahlak kurallarına uymanın aynı zamanda işçilerinde hayrına olacağını ifade etmektedir. Her işyerinin duvarına asılan, yukarıdakine benzer levhalar, 124 maddelik Altın Kuralda ifadesini bulan Ahilik ahlakını yansıtır. Ahi birlikleri, zaman zaman üretim sınırlamaları getirerek emeğin değerini bulmasını ve narh sistemi (satış fiyatının idarece saptanması) ve standartlaşmayla tüketicinin korunmasını sağlamıştır. Meslek ahlâkına uygun tutum ve davranışlar denetlenir, kurallara uymayanlara yaptırımlar uygulanırdı. Esnafta her şeyden önce doğruluk aranırdı. Hileli, çürük iş yapmak, belirlenen fiyatın üstünde mal satmak, başkasının malını taklit etmek büyük suç sayılırdı. Kalitesiz mal üreten, tüketiciyi aldatan, yüksek fiyatla mal satan esnaf ve sanatkar birlikten ihraç Ahiliğin 124 Altın Kuralı’ndan örnekler * İyi karakterli ve güzel ahlâklı olmak * Komşularıyla dayanışma içinde olmak * İşinde ve hayatında doğru, güvenilir olmak * İçten, gönülden ve güler yüzlü hizmet vermek * Ahdinde, sözünde vefalı olmak * Başkasının malına hıyanet etmemek * Sözünü bilmek, söylediğini tartmak * Sabır ehli olmak * Hizmette ayrım yapmamak * Cömert, ikram ve kerem sahibi olmak 22 * Güler yüzlü, tatlı dilli olmak * Öfkesine hakim olmak * Hataları yüze vurmamak * Sır saklamak * Tevazu sahibi olmak * İçi, dışı, özü, sözü bir olmak * Hiç kimseyi azarlamamak * Kötü söz ve hareketlerden sakınmak * Dedikoduyu terk etmek * Hizmetindekileri korumak ve gözetmek edilir, iş yeri kapatılırdı. Böylelerine “yolsuz” denir, piyasadan hammadde alamaz, kimse ona mal satmaz, o malını kimseye satamazdı. Kahvelere kabul edilmez, cemiyet toplantılarına giremezdi. Denizli Babadağ Çarşısı’nda yer alan bir başka levhada ifade edilen: “İnsanları ayırma ha! Hepsine adil ver hakkın Hayırlıdan ayrılma ha! Her şeyin gerçeğini söyle. Etrafına dostluk saç ha! Eser kalır, sen gidersin. İyi belle unutma ha! Önce hizmet sonra sensin.” Esaslar müşteriye hizmetin her şeyden önemli olduğunu ortaya koyarak bir bakıma yeni paradigmanın esaslarını belirlemiştir. Ahiliğin piri Ahi Evran, ayakkabıcılar çarşısından geçerken ayakkabıları inceler, hileli gördüklerini kesip dama atar, dükkân kapatılarak ustanın peştamalı kapının kilidine bağlanırdı. Böyle bir olayda haber esnaf arasında hızla yayılır, “filanca ustanın pabucu dama atıldı” denirdi. Usta utancından insan içine çıkamaz, kimsenin yüzüne bakamaz, bazen de terk-i diyar etmek zorunda kalırdı. Sattığı süte su katan sütçünün kuyuya basıldığı, bozuk kantar kullananın ibret-i alem için çarşı-pazar dolaştırıldığı, ekşi pekmez satanın pekmezinin başına geçirildiği bilinmektedir. Ahi teşkilatında kalite anlayışı, müşteriyi merkez alan üretim ve her kademede eğitim anlayışından geçmektedir. Ustaların yapacağı üretim belirli kurallara bağlandığı gibi, ürünün kalite ve standardının düşeceği, kontrolün güçleşeceği kaygısıyla, çırak sayısı da sınırlanmıştı. Ahlak, usul ve erkana ait bilgiler kitap haline getirilmesine rağmen, üretime veya sanata ait teknik bilgiler yazılı hale getirilmemişti. Usta, sanatın inceliklerini ve sırlarını aşama aşama çırak ve kalfalarına öğretirken onların ahlaken de yetişmesi için gayret gösterirdi. Ahlâken yetersiz olanlara mesleğin tüm sırları öğretilmezdi. Bu sebeple Ahi teşkilatında keseri eline alan marangoz, malayı iyi tutan sıvacı, makası alan terzi olamazdı. Ürünlerin üzerine kazınan çentikler, ustanın “alamet-i farikası” yani amblemi, o ürünün kalite belgesi, aynı zamanda onu yapan ustanın, çalışanların ve işyerinin şerefiydi. 18. yüzyıldan itibaren Ahi birlikleri önce loncalara dönüşen, daha sonra da Batıdan esen sanayileşme rüzgarına dayanamayarak çöken Ahilik teşkilatı evrensel iş prensipleriyle yeniden çalışma hayatına kan verebilir ve temiz bir çalışma ortamı sağlayabilir. Türk Medeniyetinin dünyaya en büyük hediyelerinden biri olan bu altın kurallar sistemi böylelikle yeniden çalışma hayatına ilişkin problemlere derman olabilir. KAYNAKÇA 1. Arıkan, S. 1993. “Personel yönetiminde İş Etiği”, H.Ü. İ.İ.B.F. Dergisi, Cilt: 13, Ankara. 2. Baltaş, Acar, Değişimin İçinden Geleceğe Doğru Ekip Çalışması ve Liderlik, Remzi Kitabevi, 2.Basım, 2001, s.9. 3. Barutçugil, İ. 2004. Stratejik İnsan Kaynakları Yönetimi, Kariyer Yayınları, 1. Baskı, İstanbul. 4. Bingöl, D. 2004. İnsan Kaynakları Yönetimi, Beta Yayınları, 5. Baskı, İstanbul. 5. Bradburn, R. 2001. “ Understanding Business Ethics, Second Edition, London and New York. 6. Bratton, J. Jeffrey, G. 2000. Human Resource Management, Theory and Practice, 7. Çekiç, E. 2005. İnsan Kaynaklarında Etik Değerler, www.insankaynakları.com, 8. Ferrell, O. Friedrich J. Ferrell L. 2005 Business Ethics, Sixh Edition, Hougton Miffin Company, Boston, New York. 9. Öner, A. “İş Etiği”, www.insankaynakları.com, 24.07.2005 10. Siebens, Herman, Care for Ouality, Business Ethics, (Temmuz 98), Vol. 7, No.3, s.150-162. 11. Tierney, Elizabeth P İş Ahlakı, Rota., Yayınları, İstanbul, 1997. 12. Türkdoğan, Orhan, İşçi kültürünün yükselişi: İş ahlakı, Timaş yayınları, İstanbul, 1998. 13. Velasquez, Manuel, G. Business Ethics, Concepts and Cases, 4. Ed., PrenticeHall, 1998, s. 35. 14. Verschoor, C. C. 1998 “A study of the link between a corporation's financial performance and its commitment to ethics”, Journal of Business Ethics 17(13): 15091516. 15. Weiss, W., Business Ethics, A Stakeholder and Issues Management Approach, 2. Ed., The Dryden Press, 1998, s. 7. 16. Yüksel, Ö. 2003. İnsan Kaynakları Yönetimi, Gazi Kitapevi, 3. Baskı, Ankara. 23 MAKALE Biz Nene Hatun Torunuyuz, Sorarız ve Sorgularız! Türkiye’de şu an 390 bin Ermeni var! Peki, Ermenistan’da kaç Türk var ? Mustafa Kemal Atatürk; “Binlerce çaresiz ve suçsuz ana ve çocukları işkenceyle öldürmüşlerdi. Tarihte benzeri görülmemiş olan bu vahşeti yapan Ermenilerdi” s.260-261, Nutuk. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in 31 Mart soykırımıyla ilgili: “Ne kadar ağır olsa da, biz soykırım faktörlerinden faydalanarak başka halklara düşmanlık ve nefret aşılamak niyetinde değiliz” Abdülhamit Han “Hiçbir namuslu Ermeni, padişahına kasteden eli bombalı ırktaşına ‘şanlı avcı’ diyecek kadar hayâsız olmamıştır.” Selçuk DÜZGÜN Önce bir dip not verelim ‘NENE HATUN’ Kimdir? diye. Erzurum’da doğdu. 98 yıl Erzurum’da yaşadıktan sonra yine Erzurum’da, zatürre hastalığından hayata vedâ etti. Ölümünden üç ay önce Türk Kadınlar Birliği tarafından yılın annesi seçilmişti. Tarihimizde 93 Harbi olarak anılan 1877 – 1878 Osmanlı - Rus Savaşı sırasında, Erzurum’daki Aziziye Tabyası’nın savunulmasında kahramanca çalıştı. Adını bu şekilde tarihe yazdırdı. Mücadeleye, küçük yaştaki oğlunu ve kızını evde bırakarak katılmıştı. O sıralarda 20 yaşlarında genç bir gelindi! Gelelim konumuza! Türkiye’de bir kısım `aydın` çıktı ve “1915’te Osmanlı Ermelileri’nin maruz kaldığı ‘Büyük Felaket’e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum” dedi. Kedisine bu “aydın” sıfatı takanların aslında kim olduklarını anlayabilmemiz için aşağıdaki hikâyemizi okuyup iyice anlamamız gerekir!... “Olay Çanakkale Savaşı sırasında gerçekleşiyor. Savaştan sonra seyyar çadır hastanesinde ölen şehitleri toplu mezara taşıyan sıhhiye erleri, akşam olduğu zaman yorgunluktan bitkin halde getiriyorlarmış. O hastanedeki subay rütbeli bir doktor, sık sık sıhhiye erlerine “ Alın bunu da gömün. Buda ölmüş “ diye emir veriyormuş. Sıhhiye erleri sedye içinde gömmeye götürdükleri, doktorun ölü dediği bir yaralının kımıldadığını görünce, biri diğerine “hemşerim, bu ölü değil, vallah yaşıyor, geri götürelim, ömrü varsa iyi olur yaşar” der. Diğeri çekingen bir tavırla cevap verir:”Sen dok- 24 tor kadar mı bileceksin? Geçen gün de bir yaralıyı böyle geri götürdük de doktor bizi azarlayarak, ‘siz benim kadar mı bileceksiniz’ demişti, unuttun mu?” Sedyedeki yaralı asker fısıltı halinde zorla konuşarak “Ben yaşıyorum kardeşler. Beni çukura atmayın. Çoluğum çocuğum var, günahtır” diyordu. Toplu mezarın başında bu konuşmaları duyan alaya yeni gelmiş genç bir subay doktor suretle duruma müdahale eder ve derhal yaralı askeri çadır hastanesine götürerek müdahaleyi yapar. Asker zaman içinde iyi olur. Tekrar cepheye dönmek istese bile hava değişimi verirler, Memleketine gönderirler. Fakat işin asıl feci yönü bu olaydan sonra meydana çıkar. Birliğe yeni gelen o genç doktorun içine bir şüphe düşer. Çeşitli yönlerden süratle araştırma yapar. Anlar ki, pek çok iyi olacak yaralı veya baygın askerlerin gömülmesini emreden doktor iyi niyetli değildir. Genç subay bu olayı delilleriyle üst subayına aktarır. Olaya derhal el koyan birlik komutanı, o doktoru tutuklatır. Soruşturma sırasında ifadesine başvurulan sıhhiye erlerinden biri şöyle der: —Komutanım, biz birçok yaralı baygın askerin yaşadığını söylediğimiz zaman doktor bizi azarlıyor, tehdit ediyor, şöyle diyordu:” Siz bir doktor kadar mı bilirsiniz?” Yapılan son araştırmalarda ise o doktorun Rum kökenli dönme olduğu anlaşılır. Yüzlerce askerimizin ölümünü gerçekleştiren bu doktor, idam edilmeden önce şunları söyler: “ Doktor Vasili olarak görevimi yaptım, çok mutluyum.” Sözleri yarıda kalır. Daha fazla konuşturulmadan infaz edilmiştir.” Yıl 1840!... Henüz ortada hiçbir sebep yokken Maraş’ta, bir dağın tepesine kurulmuş bir Türk karakoluna yörede gizlice örgütlenmiş olan beşbin dolayında silahlı Ermeni bir gece ansızın gizlice bastı. Dörtyüz dolayında Türk askeri ile subayının kulaklarını, burnunu keserek !... Sonra yavaş yavaş işkencelerle öldürdüler!... Yıl 1870!.... Kafkasya ile Gürcistan’da silahlandırılan Ermeniler Türk Kökenli köylere saldırdılar. Buradaki sayıca Türk nüfusunun azalması o dönem başlamaktadır. 1878-1879 Yılları!.. “93 Harbi” diye nitelendirilen bu savaşlarda bölgeyi çok iyi tanıdıkları için Ruslara kılavuzluk edenler yine cephe gerisindeki Ermenilerdi ve köyleri basıp katliamları yapan yine onlardı... 1905 Küçük Ergeş Beğ`in savunduğu Andican`ı tutuşturarak yirmibin Özbek Türk`ünü öldürenler yine Ermenilerdi... 1913,1915 ve sonrası Anadolu Türkü için en kanlı yıllar! Van-Erciş-Cavuşoğlu Katliamı, Kars-Subatan Toplu Mezar Kazısı, Van-Zeve Toplu Mezar Kazısı, Erzurum-Dumlu Katliamı, Iğdır Oba Köyü Katliamı gibi bir çok kanlı olay... Bu katliamların hepsini tek tek anlatmaktan ziyadeNene Hatun torunu olduğum için bir tarihi kazı kanıtı ile örnek vereyim Erzurum-Dumlu katliamından. Bölgedeincelemelerde bulunmuş olan Arkeolog Prof. Dr. Cevat Başaran, olayla ilgili olarak şunları yazmaktadır: “Yabancı basının da katıldığı, ErzurumYeşilyayla Köyü’ndekitoplu mezar kazısı 7 Ekim 1988tarihinde gerçekleştirilmiştir. 1918Mart’ında meydana geldiğini KâzımKarabekir Paşa’nın hatıralarından öğrendiğimiz Yeşilyayla katliâmında, çevreden toplanan yaşlı erkek, kadın ve çocuklar bir mereğe (samanlık) doldurularak üzerlerine ateş açılmıştır. Kazı alanında ay-yıldız süslü tütün tabakası, Kur’an-ı Kerim sayfaları, mermi kovanları, yarıyanık ahşap direk parçaları, uzun saç örgüleri, ipekli elbise parçaları ve küçük giysi düğmeleri bulunmuştur. Toplu mezardan 100’e yakın iskelet çıkarılmıştır. Kazıda ortaya çıkan malzemeler Erzurum Müzesi’nde sergilenmektedir.” Ve bir yaşanmış hakikat, VanZeve katliamından bir canlı tanık AYŞE SEVİMLİ Baba Adı: Derviş Anne Adı: Hayriye Doğum Yeri: Van-Zeve (Zaviye) Doğum Tarihi: 1897 Köylüler Ermenilerin geleceğini duyunca, ellerinden geldiği kadar tedbir aldılar. Tepelere hep mevziler kazdılar. Hükümet de silah verdi. Yedi köyün ahalisi bizim köye doldu. Köyde insandan, arabadan adım atacak yer kalmamıştı. Bir sabah Ermenilerin gelmekte olduklarını haber verdiler. Erkekler mevzilere koştu. Savaşmaya başladılar. Bizimkilere ne cephane ne silah yardımı yok. Nihayet Ermeniler köye girdiler. Mevzilerde şehit olanlar oldu. Diğerlerini evlere doldurup gazyağı döküp ateşe verdiler. Aşağılarda bir samanlık vardı. Biz oraya saklandık. Ben bir sepetin altına girdim. Ermeniler buldukları herkesi öldürdüler. Samanlığa da ateş ettiler, annemin leçeğine geldi, yaktı, kendisine bir şey olmadı. Pek kurtulan olmadı. İki kadın daha kurtuldu. Bizden önce Bardakçı’ya gitmişler. Biz gece yarısı dışarıya çıktık, ya Rabbi kimseye gösterme, kan, ateş, inlemeler, feryatlar göğe yükseliyordu. Birisinin yanlarında butlarına cepler açıp nişanlar çizdiklerini söyleyip eziyet ettiklerini gördüm. Bu Seyyad Onbaşı idi. Bardakçı’ya yaklaştığımızda, derenin öbür tarafında Mehmet`gilin evinin orada yeşilliğin üzerinde beş erkeği kollarından birbirlerine bağlamış, kurşun sıkıyorlardı. Onlar yere yıkılınca defalarca süngüleyerek öldürdüler. (Allah`ım sen gösterme bir daha). Annem para, ziynet eşyası nesi var, nesi yoksa onlara verdi. Bize bir şey yapmamaları için. Sonra bizi Van’a getirdiler. O arada ellerindeki esirlere akla gelmeyen işkenceler ettiler. Dört ay bir kışlada kaldık. Sonra muhacir olduk. 1918 Nisan’ına kadar muhacir kaldık. 25 Yakın tarihimizde Türkiye Cumhuriyeti Diplomatları Ermeni Terör Örgütü ASALA tarafından hunharca katledildi İşte Şehit Diplomatlarımız! binlerce Türkü katletti, yüz binlercesini de zorunlu göçe tabi tuttu. “Taşnaklar” 19. yüzyılın ‘sonlarında Ermenistan’da yaratılmış “Taşnaksütyun” partisi üyeleriydi. Katillerden ve cellâtlardan oluşan Ermeni çetesi Taşnaksütyun’un amacı Azerbaycan’da, Gürcistan’ın Tiflis, Borcalı, Ahilkelek kentlerinde yaşayan Türkleri katlederek, yalnız Ermenilerin yaşayacağı Büyük Ermenistan Devletini kurmaktı. 31 Mart’ta başlayarak, 3 gün boyunca devam eden katliamda 15 bin Azeri öldürüldü. “İslamiye”, “Açık söz”, “Kaspi” gazetelerinin matbaaları, camiler, milli tiyatro binaları, okullar, hastaneler yakıldı. Ölen insanların birbirinin üzerine yığıldığını ve köpeklerin, ölülerin üzerine saldırarak parçaladıklarını gösteren fotoğraflar, arşiv belgeleri katliamı bütün çıplaklığıyla günümüze yansıtmaktaydı. Hep saldırıya uğrayan, kesilen, öldürülen Azerbaycanlı Türkler olmuşlardı. Ama bütün bunlara rağmen Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in 31 Mart soykırımıyla ilgili: “Ne kadar ağır olsa da, biz soykırım faktörlerinden faydalanarak başka halklara düşmanlık ve nefret aşılamak niyetinde değiliz” açıklaması yapmıştı. Evet, işte Türk’e yakışan da bu, Türk’ü büyük kılan da bu: affetmek, bağışlayabilmek... Bunun için Türk’ten korkuluyor. Korkansa saldırır. Korkan kurnaz, hilekâr ve kişiliksiz olur. Tarih yeniden tekerrür etti 1992 HOCALI KATLİAMLARIYLA… Karabağ’da 26 Şubat Hocalı soykırımında 613 Ruhları Şad, Mekânları Cennet olsun! Azerbaycan Katliamları! 31 Mart 1918, Azerbaycan tarihine siyah harflerle yazıldı. Bu tarihte Bakü, Gence, Küba, Şamahı, Lenkaran, İran’da Azerbaycan Türklerinin yaşadığı Hoy, Urmiye, Salas şehirlerine giren “Taşnaklar” yüz kişiye vahşice kıyıldı. 1000 kişi aldıkları gülle yaralarından sakatlandı. 106 kadın, 63 çocuk, 70 yaşlı insan öldürüldü. 8 aile tamamen mahvedildi, 25 çocuk her iki ebeveynini, 130 çocuk ise ebeveynlerinden birini kaybetti. Facia baş verdiği gece 1275 kişi esir alındı. 150’sinin talihi hâlâ belli değil. Ve bütün bunlar bir gecede yapılmıştı. Ermenistan-Rus askeri kuvvetlerinin Azerbaycan 26 Cumhuriyeti’ne tecavüzü sonucunda 10 il, toprak larımızın yüzde 20’si, 700 kadar kasaba işgal edildi. 24 bin Azeri öldürüldü, 4 bin esir götürüldü. Esirlerin çoğu çocuklar, yaşlılar ve kadınlardı. Kayıp insan sayısı 4965. Bugüne kadar 1325 kişi azad edilmiş, onlardan 312’si kadın 125’i çocuktu. 1994 senesinde Ermenistan’da Azerbaycanlı esirlerin bulunduğu 6 esir kampının olduğu açıklandı. - Vardenis çocuk kampı 250 kişi - Razdan çocuk kampı 180 kişi - Hankendi çocuk kampı 180 kişi - Geçaşen kadın kampı 320 kişi - Cermuk kadın kampı 250 kişi - Kelbecer kadın kampı 150 kişi. İşgal altındaki topraklarımız: 1991 Kasım-Aralık Hocavent ili (nüfus 9874 kişi) 26 Şubat 1992 Hocalı ili (nüfus 11356 kişi) 8 Mayıs 1992 Şuşa (nüfus 23156 kişi) 18 Mayıs 1992 Laçın (nüfus 60698 kişi) 23 Temmuz 1993 Ağdam (nüfus 158000 kişi) 18 Ağustos 1993 Cebrayıl (nüfus 57125 kişi) 23 Ağustos 1993 Fuzuli (nüfus 98600 kişi) 31 Ağustos 1993 Kubatlı (nüfus 30678 kişi) 25 Ekim 1993 Zengilan (nüfus 34924 kişi) Bunlar yeter mi? Elbette yetmez! Diyelim ki; Bu kadar olay tarihi şartlardan savaş,tecrit vs.. lerle olan olaylar olsun, peki ya Ermeni Terör Örgütü ASALA tarafından şehit edilen onlarca Türk Diplomatlarına nasıl bir açıklama getirmek gerekir? İŞTE BİZİM GERÇEĞİMİZ BU! İŞTE EN YAKIN TARİHİN HAKİKATİ! Şimdi gelelim şu bizim meşhur `ÖZÜR DİLEME` kampanyasına! Yukarıda kısaca belgelerle ve tanıklarla anlatmaya çalıştığım hakikatler doğrultusunda, çoğunluğunu gazeteci ve sanatçıların oluşturduğu 300 kadar Ermeni’nin Sn. Cumhurbaşkanı Gül’e mektup yazarak “Ermeni soykırımı yalanı” adına Türk mil- letinden özür dilemesini istemeleri tarih ve hukuk adına bir cinayettir. Anayasalarında, “ Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tanımayan” Ermeni Devleti’nin 300 kadar vatandaşının Sn. Cumhurbaşkanımızın şahsında Türk milletinden istedikleri “ ÖZÜR DİLEME” cinnetliğine bizim bazı yazar –çizerlerimizin “ihanetten beter” bir şekilde “şanlı avcı” mukallitleri olarak alkış tutmalarını ben şaşırtıcı bulmamaktayım. Çünkü bu tipler tarihte hep vardı ve bu millet var olduğu sürece de hep var olacaklar. Bakınız Tarihten bir gerçek olay anlatayım size; Doğu Anadolu’da bağımsız bir Ermenistan devleti kurmaya çalışan Ermeni komitacıları, karşılarında en büyük engel olarak gördükleri Sultan 2. Abdülhamit’i ortadan kaldırmak için planlar yapıyorlardı. Hedefe ulaşmak için, Avrupa ve Rusya’daki uluslararası anarşistlerle ilişki kurmuşlar, onlardan gerekli yardım ve desteği sağlamışlardı. Bu iş için özel olarak İstanbul’a gelenlerden biri de Belçikalı ünlü anarşist Edvard Jorris’ti. Hazırlanan plana göre, Yıldız Camisi önünde bomba patlatılıp Abdülhamit öldürüldükten sonra, Galata Köprüsü, Tünel, yabancı banka ve kurumlar havaya uçurulacak, yabancı devletlerin işe karışmaları sağlanacaktı. Gerçek adı Kristofor Mikaelyan olan, fakat Samuel Fayn takma adıyle dolaşan bir Ermeni, Viyana’da özel bir fayton yaptırmış ve bunu parçalar halinde İstanbul’a sokmuştu. Ve beklenen gün gelmişti... 21 Temmuz 1905 Cuma günü, üzerine 80 kilodan fazla patlayıcı madde yerleştirilmiş olan fayton, namaz kılmak için Yıldız Camisi’ne gelen Abdülhamit’in arabasının yanına bırakıldı. Abdülhamit, caminin kapısından çıkıp dört at koşulu arabasına doğru yönelince Kristofor Mikaelyan ve kızı olarak tanıttığı Robina, aralarında ‘cehennemmakinesi’ diye adlandırdıkları bombadüzeneğini harekete geçirdiler. Ancak, yolu üzerindeŞeyhülislâm Cemalettin Efendi ile konuşmaya dalan Abdülhamit, iki dakika gecikince ölümden kurtuldu. Saldırıda 26 kişi Abdulhamit Han’aöldü, 58 kişi yarala suikast 27 Abdulhamit Han, Cuma selamlığında Abdülhamit’in Ermeniler tarafından öldürülememesi, bazılarını oldukça fazla üzmüştü. Tevfik Fikret, üzüntüsünü “Bir Lâhza-i Ta’ahhur” adlı şiirinde şöyle dışa vuruyordu: “Ey şanlı avcı, damını bihûde kurmadın. Attın fakat yazık ki, yazıklar ki, vurmadın.” Abdülhamit ise bu mısraların sahibine, şu cümleyle karşılık veriyordu: -“Hiçbir namuslu Ermeni, padişahına kasteden eli bombalı ırktaşına ‘şanlı avcı’ diyecek kadar hayâsız olmamıştır.” Şimdi bir kez daha düşünün kim kimden özür dilemeli? Yıllarca gölgesinde yaşadıkları imparatorluğun savaşa girmesini fırsat bilip Rus ordusuna ‘gönüllü asker’ olarak yazılan, bir gün önce ekmeğini yiyip, suyunu içtikleri komşularını bir gün sonra, erkekkadın, yaşlı-çocuk demeden hunharca katleden, ‘hamile’ kadınların karınlarını deşen, ‘bebekleri’ diri diri tandırlarda kızartanlar mı? Yoksa, Doğu ve Güneydoğu’da gerçekleşen katliamların ardından, taşkınlıkları önlemek için ‘tedbir’ ve ‘koruma’ amaçlı ‘tehcir’ kararı alanlar mı? Arkalarına aldıkları Amerikan, İngiliz ve Fransız emperyalizminin desteğiyle Osmanlı hükümetine baskı yapıp Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey, Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey, Diyarbakır Valisi Reşit Bey hakkında idam kararı çıkarıp, Talat ve Cemal Paşa’yı arkadan kurşunlayanlar mı? ‘ASALA’ adından bir ‘terör örgütü’ kurup, hiçbir suçu ve günahı olmayan Türk hariciyesine mensup diplomatları kalleşçe şehit edenler mi? Yoksa, ‘öksüz’ ve ‘yetim’ kalan Ermeni çocuklarını himayelerine alıp, ‘devletin en itibarlı’ eğitim kurumlarına yerleştirenler mi? 28 Karabağ’da, Hocalı’da düzenledikleri baskınlar ile ‘binlerce’ insanın ölmesine, ‘bir milyondan fazla’ insanın ‘kaçkın’ kalmasına sebep olanlar mı? Yoksa, ‘açlık’ tehlikesi ile karşı karşıya kaldıklarında, kendilerine ‘ilk yardım elini’ uzatanlar mı? ‘Ev sahibini’ bastıran ‘hırsız’ misali, dünyanın dört bir yanında ‘para ile satın aldıkları’ işbirlikçiler vasıtasıyla ‘soykırımı tanıma’ kararı aldıranlar mı? Yoksa, “Gelin tarihçilerden oluşan bir komisyon kuralım, arşivleri açalım” çağrısı yapanlar mı? Türk devletinin ‘sınırlarını’ tanımayıp, tarihte kalan bir meseleyi ‘kan davası’ haline getirenler mi? Yoksa, ‘yeni bir sayfa’ açmak isteyenler mi? Şimdi dönün en baştaki hikâyemize ve ÖZÜR DİLEYEN sözde `aydın` ların aslında “ Doktor Vasili “ nin Ermeni versiyonları olduklarını anlayın artık. Yedi düvele karşı savaşırken yüz binlerce şehit vermiş ceddim, savaşacak kimse kalmayınca kadını, çoluk çocuğu ile vermiştir istiklal mücadelesini. İşte bu mcadelenin en önemlisi mimarlarında olan Nene Hatun`dur ve ben bir Nene Hatun torunu olarak sorarım şimdi; Türkiye’de şu an 390 bin Ermeni var Peki, Ermenistan’da kaç Türk var? KAYNAKÇA: -Nutuk s.260-261 -Kırzıoğlu, Prof. Dr. M. Fahrettin, Kars İli ve Çevresinde Ermeni Mezalimi (1918-1920), KÖKSAV Yayınları, Ankara 1999. -Dr.Mürtaza Hasanoğlu -Aslan, Doç. Dr. Yasin, Ermenistan Tarihi Yol Ayrımında, Ankara 1997. -Ermeni Alimleri ve Feryat Koparan Taşlar (Rusça) 1902, s 80-123 -Azerbaycan Sovyet Ansiklopedisi IV, sayfa 81-82, Azerbaycan Gazetesi, 11 Mart 1994. -Turan Ajansi, 4 Aralık 1993. -İsrafil Kumbasar Yeniçağ-Aralık 2008 -Osmanlıdan Günümüze Ermeni Sorunu, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2000 -Şimşir, Bilal, Şehit Diplomatlarımız, Bilgi Yayınevi, Ankara 2000, 2 Cilt. -Arkeolog Prof. Dr. Cevat Başaran -Ayşe Kerimova Günen / 6 nisan 2008 Milli Çözüm Dergisi -www.ermenisorunu.gen.tr -www.devletarsivleri.gov.tr -www.kultur.gov.tr -www.canakkalesehitleri.org DÜNYA 2008 YILI DÜNYA EKONOMİSİ ABD'de mortgage piyasasından başlayan ve dünyayı saran küresel kriz 2008 yılına damga vurdu. Birçok banka tarihe karıştı, büyük ekonomiler durgunluğa girdi. İşte Önemli saydığımız Ekonomide yılın gelişmeleri: 2 OCAK: - ABD’de hafif türü ham petrol fiyatları tarihinde ilk kez 100 doları gördü. 11 OCAK: - Yunan Eurobank EFG Grubu tarafından Mart 2007’de yüzde 70’i satın alınan Tekfenbank’ın adı Eurobank Tekfen olarak değiştirildi. 18 OCAK: - ABD Başkanı George W. Bush, ülke ekonomisini tehdit eden durgunluk tehdidiyle mücadele için halka 145 milyar dolar aktarılmasını öngören yeni bir paket açıkladı. Bush, ABD’nın yıllık gayri safi yurtiçi hasılasının (GSYH), yaklaşık yüzde 1’i anlamına gelen bu projenin işe yaraması için, acilen harekete geçirilmesi gerektiğini söyledi. 21 OCAK: - Uluslararası piyasalarda petrol fiyatları, dünyanın en büyük petrol tüketicisi konumunda olan ABD’de durgunluk endişelerinin artması nedeniyle 90 doların altında indi. 5 ŞUBAT: - Nabucco Uluslararası Gaz Boru Hattı Şirketine 6. ortak olarak Alman RWE Şirketi katıldı. 13 ŞUBAT: - ABD’de mortgage kredisi başvuruları, önemli düzeyde düşüş gösterdi. 25 ŞUBAT: - Şekerbank, 243 milyon 793 bin 215,60 YTL’lik tahsili gecikmiş alacak portföyünü, açık artırmada en yüksek teklifi veren Lehman Brothers’a 61 milyon YTL’ye satılmasına karar verildiğini bildirdi. 3 MART: - Uluslararası piyasalarda ham petrol fiyatı yeni bir rekor kırdı. ABD hafif ham petrolünün varili 103,77 dolara çıktı. 13 MART: - ABD altın vadeli işlemlerinde, altının ons fiyatı 1000 dolara çıktı. Altının ons fiyatının 1000 dolara çıkmasında, ABD ekonomisiyle ilgili kaygılar, doların düşmeye devam etmesi ve ham petrol fiyatlarının yükselmesi etkili oldu. 5 NİSAN: - Dünyanın en büyük yazılım firması Microsoft, iki patent hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle Alcatel-Lucent firmasına 367 milyon dolar tazminat ödemeye mahkum edildi. 7 NİSAN: - İngiltere’nin bankacılık devi HSBC, 370 bin müşterisinin bilgilerini içeren bilgisayar disketini kaybetti. 30 11 NİSAN: - Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütüne (FAO) göre dünya piyasalarında son 1 yılda yüzde 68 oranında artan kaliteli pirincin fiyatı, üç ayda yüzde 130’a varan oranlarda artış gösterdi. 14 NİSAN: - Son 3 yılda ikiye katlanan gıda fiyatlarının yarattığı kriz Mısır, Filipinler gibi ülkelerde peş peşe ayaklanmalara yol açtı. - BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon, dünyadaki gıda krizinin acil boyutlara ulaştığını ve dünya genelinde yoksullukla mücadelede son dönemde kat edilen mesafeyi tehdit ettiğini belirtti. 16 NİSAN: - Uluslararası piyasalarda, ABD’de enflasyonun beklentilerin altında olması ve yeni konut inşaatlarındaki düşüşün ABD Merkez Bankasının faizleri düşüreceği beklentisini desteklemesi nedeniyle euro, dolar karşısında yeni bir rekor kırdı. 22 NİSAN: - Euro, dolar karşısında yeni bir rekor kırarak, 1,60 dolar bariyerini aştı. 29 NİSAN: - Deutsche Bank, küresel finans krizinin bankaya maliyetinin artmasıyla 5 yıldan bu yana ilk kez çeyrek dönem zararı açıkladı ve vergi öncesi 254 milyon euro zarar ettiğini bildirdi. 5 MAYIS: - Avrupa Birliği, Türkiye, Irak ve Maşrık Arap ülkeleri (Mısır, Ürdün, Lübnan ve Suriye) Arap doğalgaz boru hattının hızla Türkiye, Irak ve (Nabucco ve diğer boru hatlarıyla) AB’ye bağlanması konusunda uzlaştı. 21 MAYIS: - Uluslararası Borsalar Örgütüne üye 51 borsa içinde İMKB, yüzde 72 ile dolar bazında Brezilya’dan sonra en yüksek getiriyi sağlayan ikinci borsa oldu. 4 HAZİRAN: - ABD’de mortgage kredisi başvuruları son 6 yılın en düşük seviyesine indi. 14 HAZİRAN: - G-8 ülkelerinin maliye bakanları, yüksek petrol ve gıda fiyatlarının istikrara kavuşmasına yardımcı olmak için petrol üreticisi ülkelere üretimi artırmaları çağrısında bulundu. 16 HAZİRAN: - Avrupa Birliği’nde ortak para kullanan 15 ülkenin dahil olduğu Euro Bölgesi’nde ortalama enflasyon, mayıs ayında yüzde 3,7 ile 16 yıllık tarihinin en yüksek düzeyine çıktı. 4 TEMMUZ: - G-8 Zirvesi öncesi Dünya Bankası bir rapor yayımlayarak, yükselen gıda ve petrol fiyatları nedeniyle dünyanın tehlikeli bir döneme girdiğini duyurdu. 14 TEMMUZ: - Mortgage krizi sonrasında büyük yara alan ABD’nin en büyük konut finansman şirketleri Fannie Mae ve Freddie Mac için büyük bir kurtarma operasyonu başlatıldı. 15 TEMMUZ: - Euro, ABD Doları karşısında rekor düzeyde yükseldi. Avrupa para piyasasında euro, 1,6038 dolar düzeyinden işlem görerek, tüm zamanların en yüksek düzeyine ulaştı. 24 TEMMUZ: - ABD’de mortgage mağduru 400 bin ev sahibini icraya düşmekten ve 2 mortgage devini (Fannie Mae ve Freddie Mac) çöküşten kurtarmayı amaçlayan tasarı, ABD Temsilciler Meclisi’nden geçti. 26 TEMMUZ: - ABD’de kredi krizi nedeniyle 2 bankaya daha el konuldu. First National Bank of Nevada ve First Heritage Bank of Newport Beach’in de eklenmesiyle bu yıl el konulan banka sayısı 7’ye çıktı. 28 TEMMUZ: - Rusya’nın petrol şirketi OAO Lukoil, Aytemiz Petrol bünyesindeki petrol dağıtım şirketi AKPET’in tamamını 500 milyon doların üzerinde bir fiyatla satın aldı. 1 AĞUSTOS: - ABD’de işsizlik son dört yılın en yüksek düzeyine ulaştı. Temmuz ayı itibarıyla istihdamda 51 bin kişilik azalma oldu ve Temmuzda yıllık işsizlik yüzde 5,7 oranında gerçekleşti. 27 AĞUSTOS: - TC Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, 1 Ocak 2009 tarihinden itibaren paradan "yeni" ibaresinin kaldırılacağını ve yeniden "Türk Lirası"na geçileceğini bildirdi. 5 EYLÜL: - ABD’de işsizlik oranı, son 5 yılın en yüksek düzeyine ulaştı. 7 EYLÜL: - ABD yönetimi, geçen yıl patlak veren mortgage krizinden çok kötü etkilenen, 5 trilyon doları aşkın kredi büyüklüğüne sahip dev mortgage şirketleri Fannie Mae ve Freddie Mac’in denetimine, daha büyük bir krizin çıkmaması amacıyla el konulduğunu duyurdu. Şirketlerin denetimi Federal İskan Dairesine geçti. 8 EYLÜL: - ABD’de mortgage devleri Fannie Mae ve Freddie Mac’a el konmasının ülkedeki konut piyasasını istikrara kavuşturacağı ve dünya mali piyasalarını teşvik 15 EYLÜL: - ABD’nin dördüncü büyük yatırım bankası durumundaki Lehman Brothers, kredi krizi nedeniyle girdiği zor durumdan kurtulamayarak iflas başvurusunda bulundu. 16 EYLÜL: - Moskova borsası, ABD piyasalarından gelen olumsuz haberler yüzünden yüzde 16’dan fazla değer kaybedince işlemler bir saatliğine durduruldu. 17 EYLÜL: - Amerikan Merkez Bankası, ABD’nin ünlü sigorta şirketi AIG’ye 85 milyar dolar para aktardı ve şirketin hisselerinin yüzde 80’ini denetim altına aldı. 18 EYLÜL: - ABD, Avrupa, İngiltere, İsviçre, Japonya ve Kanada merkez bankaları kısa vadede piyasaları 250 milyar dolar fonlayacaklarını açıkladı. 19 EYLÜL: - ABD Sermaye Piyasası Kurulu (SEC) mali kuruluşların açığa satışını 2 Ekim tarihine kadar yasakladı. Gerekirse yasak 10 gün daha uzatılacak. Karar borsalarında büyük artışlar sağladı. 21 EYLÜL: - ABD Başkanı Bush, mali sistemi düzeltmek için gerekli 700 milyar dolarlık kurtarma paketini Kongreye gönderdi. 23 EYLÜL: - Irak, dünyanın en büyük petrol şirketlerinden biri olan Royal Dutch/Shell petrol şirketiyle 4 milyar dolarlık doğal gaz anlaşması imzaladı. 26 EYLÜL: - Amerikan Merkez Bankası piyasalara 30 milyar dolar verdi. Avrupa Merkez Bankası 35, İngiltere Merkez Bankası 30, İsviçre Merkez Bankası 9 milyar dolar vereceğini açıkladı. 27 EYLÜL: - Washington Mutual, JPMorgan’ın satın almadığı bölümler için iflas başvurusunda bulundu. 29 EYLÜL: - ABD’de Temsilciler Meclisi, 700 milyar dolarlık finans sektörünü kurtarma paketini 205’e karşı 228 oyla reddetti. 30 EYLÜL: - Sermaye sıkıntısı çeken Dexia’ya Belçika ve Fransa 3’er milyar Euro aktarma konusunda anlaşırken, Lüksemburg da 376 milyon Euro katkıda bulunma kararı aldı. 1 EKİM: - İngiltere’de üretim son 17 yılın en düşük düzeyine geriledi. 2 EKİM: - ABD’de Senato 700 milyar dolarlık kurtarma paketini 25’e karşı 74 oyla kabul etti, paketi 150 milyar dolarlık artışla 850 milyar dolara çıkardı. 150 milyar dolar vergi indirimleri içeriyor. 3 EKİM: - ABD Temsilciler Meclisinde daha önce reddedilen 700 milyar dolar tutarındaki kurtarma paketi ikinci denemede 171’e karşı 263 oyla kabul edildi. Bush, paketi hemen onayladı. 6 EKİM: - Almanya’da bir araya gelen hükümet, Merkez Bankası ve banka yöneticileri, 50 milyar Euro’luk yeni bir destek paketi üzerinde anlaşmaya vardı. 31 - Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick, artık işe yaramayan G-7’nin 7 gelişmekte olan ülkeyle (Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya, Meksika, Suudi Arabistan ve Güney Afrika Cumhuriyeti) genişletilerek yeni bir grubun oluşturulması düşüncesini ortaya attı. 7 EKİM: - Arap ülkelerindeki borsalar rekor oranlarda düştü. 9 EKİM: - TC Merkez Bankası, Döviz ve Efektif Piyasaları döviz depo piyasasındaki aracılık faaliyetlerine yeniden başlanmasına karar verdi. 10 EKİM: - IMF-Dünya Bankası toplantıları Washington’da başladı. 11 EKİM - G-7 liderleri finans krizine karşı 5 maddelik acil ve olağanüstü eylemler öngören planı benimsedi. Planın G-20 liderlerine de sunulması kararlaştırıldı. 12 EKİM: - G-20 toplantısı ABD Başkanı George W. Bush başkanlığında Washington’da yapıldı. 13 EKİM: - 2008 Nobel Ekonomi Ödülünü ABD’li Paul Krugman aldı. 14 EKİM: - ABD, küresel finans krizi nedeniyle bankacılık sisteminde yaşanan güven bunalımını aşmak için 250 milyar dolarlık yeni bir plan açıkladı. 7 büyük bankaya hisse karşılığı kullandırılacak. 16 EKİM: - Global piyasalar hedge fonların (serbest fonlar) batacağı söylentisiyle sarsıldı. Dolar 1,50 YTL’nin üzerine çıktı, Euro 2 YTL’yi aştı. Faizler yüzde 21’lerin üzerinde işlem gördü. Hedge fon korkusuyla Asya ve Avrupa borsalarında da sert düşüşler yaşandı. İMKB yüzde 6,26 değer kaybetti. 19 EKİM: - Güney Kore, bankalara sermaye desteği ve devlet garantisi olarak 130 milyar dolar vermeyi kararlaştırdı. 20 EKİM: - Hollanda, ING Bank’a 10 milyar Euro karşılığında bankaya yüzde 8,5 oranında ortak olacak. 21 EKİM: - Amerikan Merkez Bankası, para piyasasındaki yatırım fonlarının elindeki senetlerden alarak, bu fonlara likidite sağlamaya karar verdi. 22 EKİM: - ABD Merkez Bankası, finans piyasalarındaki yangını söndürmek için 540 milyar dolarlık bir paket daha açıklandı. 23 EKİM: - Çin, ASEAN’a üye 10 ülke ile Çin, Japonya ve Güney Kore’den oluşan mekanizma çerçevesinde ortak döviz rezervi oluşturulmasına destek verdi. 24 EKİM: - OPEC, Viyana’da yaptığı olağanüstü toplantıda, 1 Kasım’dan geçerli olmak üzere üretim kotasını 28,8 milyon varilden 27,3 milyon varile in- 32 dirdi 25 EKİM: - Dünya borsalarında son 24 günde 10 trilyon dolar eridi. 26 EKİM: - Dünya Bankası, yoksul ülkelere verdiği kredi miktarını 2 kat artırma kararı aldı. 27 EKİM: - Belçika, KBC Bankasını 3,5 milyar Euro aktararak kurtarma kararı aldı. 28 EKİM: - General Motors (GM) ve Chrysler şirketinin sahibi yatırım şirketi Cerberus, GM ve Chrysler’ın birleşmesi için hükümetten 10 milyar Euro yardım istedi. 29 EKİM: - Çin Merkez Bankası, 6 hafta içinde 3. kez faiz oranlarını 27 baz puan indirdi. Böylece, yıllık borçlanma maliyeti yüzde 6,93’den yüzde 6,66’ya, yıllık mevduat faiz oranı da yüzde 3,87’den yüzde 3,60’a çekildi. 30 EKİM: - Fed, küresel kredi krizini dindirmeye yardımcı olmak için Brezilya, Meksika, Güney Kore ve Singapur ile de swap hattı (döviz takası) açtı. 31 EKİM: - Japonya Merkez Bankası, yüzde 0,5 olan gösterge faiz oranını yüzde 0,3’e indirdi. Böylece Merkez Bankası 2001 yılından bu yana ilk kez faizleri indirmiş oldu. 3 KASIM: - Güney Kore’de hükümetin ekonomik durgunluğa karşı 11 milyar dolar tutarında yeni bir plan açıklaması, bu ülkede endeksin yüzde 2,5 oranında artmasına neden oldu. 4 KASIM: - ABD sandığa gidip yeni başkan olarak Barack Obama’yı belirlerken, uluslararası borsalar da yükselişe geçti. İMKB de yüzde 4,84 yükseldi. 7 KASIM: - Küresel finansal sistemin tamirinde AB ortak pozisyonunu belirlemek için Dönem Başkanı Fransa’nın önerisiyle toplanan AB liderleri, 5 maddelik önlem paketi üzerinde anlaştı. 9 KASIM: - Sao Paulo’da yapılan Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkeler (G-20) toplantısında, mali krizle mücadelede koordinasyon içinde hareket edilmesi gerektiği konusunda fikir birliğine varıldı. 10 KASIM: - Alman Posta İdaresi, ABD’deki ekspres postacılık hizmetinde (DHL) çalışan yaklaşık 14 bin 900 kişinin işine son verileceğini açıkladı. 12 KASIM: - Kanada Maliye Bakanı Jim Flaherty, ülke bankalarından 41 milyar dolarlık mortgage kredisi satın alınacağını bildirdi. 15 KASIM: - İran’ın döviz rezervlerinin önemli bir kısmını altına çevirdiği bildirildi. 120 milyar dolarlık uluslararası rezervlerin ne kadarlık kısmının altına çevrildiği konusunda ise ayrıntı verilmedi. 17 KASIM: - Japonya ekonomisi Temmuz-Eylül döneminde yüzde 0,1 daralarak 2001 yılından bu yana ilk kez “teknik durgunluğa” girdi. 18 KASIM: - Belçikalı bira üreticisi InBev’in, ABD’li rakibi Anheuser-Busch’u 52 milyar dolara satın almasıyla ilgili anlaşma tamamlandı. 19 KASIM: - Rusya Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev, küresel ekonomik krizin başladığı gibi aniden sona erebileceğini belirterek, Rusya’nın ekonomik krizle mücadele için 200 milyar dolarlık bir kaynak ayırdığını söyledi. 24 KASIM: - ABD hükümeti, Citigroup’u kurtarma planını açıkladı. Citigroup, ABD Hazinesi, Fed ve Federal Mevduat Sigorta Fonu (FDIC) ile yaptığı anlaşma sonucu 40 milyar dolar değerinde sermaye desteği alacak 25 KASIM: - Dünya Bankası’na göre, Çin’in büyümesi küresel finansal krizin etkisiyle gelecek yıl yüzde 7,5’e düşecek. 28 KASIM: - İngiliz Hükümeti, RBS Bankasının (The Royal Bank of Scotland) çoğunluk hissesini satın alacağını açıkladı. 1 ARALIK: - Küresel finans krizi nedeniyle 35 ülke ve AB’nin açıkladığı önlem paketlerinin büyüklüğünün 6,2 trilyon doları bulduğu belirtildi. 3 ARALIK: - ABD’de otomobil satışları Kasım ayında yüzde 37 azalarak, son 26 yılın en düşük seviyesine kadar geriledi. 4 ARALIK: - Euro Bölgesi ve AB, yılın üçüncü çeyreğinde binde 2 küçülerek ekonominin durgunluğa girdiğini doğruladı. 5 ARALIK: - Uluslararası piyasalarda ham petrol fiyatları 40,5 dolarla son 4 yılın en düşük seviyesine indi. 9 ARALIK: - Japon ekonomisi derin durgunluğa girdi. Japonya’nın, Temmuz-Eylül döneminde, yıllık bazda yüzde 1,8 oranında küçüldüğü bildirildi. 10 ARALIK: - Çin’in ihracatı küresel ekonomik krizin talebi zayıflatması üzerine son 7 yılda ilk kez düştü. Dünyanın dördüncü büyük ekonomisi Çin’in gümrükler kurumu, ihracatın kasım ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 2,2 ve ithalatın yüzde 17,9 düştüğünü açıkladı. 11 ARALIK: - New York Savcılığı ve Amerikan Federal Soruşturma Bürosu (FBI), Nasdaq eski patronu, Wall Street’in yatırım danışmanı olan Bernard Madoff’un 50 milyar doları bulan yolsuzluk nedeniyle tutuklandığını açıkladı. 15 ARALIK: - İrlanda, bankalara 10 milyar Euro’ya kadar sermaye desteği sağlayacağını duyurdu. 16 ARALIK: - ABD Merkez Bankası (Fed) yüzde 1 olan gösterge faiz oranını yüzde 0,25’e indirdi. 19 ARALIK: - Küresel kriz nedeniyle zor durumdaki ABD’li otomotiv şirketleri General Motors ve Chrysler’e 17.4 milyar dolarlık kredi desteği verilecek. 20 ARALIK: - Belçika’da, küresel mali krizde iflas sınırına gelen bankacılık devi Fortis’in kurtarılma sürecini başarısız yönetmek ve yargıya müdahale etmekle suçlanan başbakan Yves Leterme, istifa kararı aldı. 21 ARALIK: - Kanada Başbakanı Stephen Harper, Kanada’nın Ontario eyaletinde üretim yapan Amerikan otomobil şirketlerine 3,3 milyar dolar kredi yardımı yapılacağını açıkladı. 22 ARALIK: - Çin Merkez Bankası, beşinci faiz indirimini gerçekleştirdi ve bir yıllık kredi ve mevduat faizlerini 27 baz puan indirdi. 26 ARALIK: - Japonya bakanlar kurulu resesyonu hafifletmek için 54 milyar dolarlık bir ekonomik paketi daha onayladı. Bu, hükümetin hazırladığı bütçe dışı ikinci ekonomi teşvik paketi oldu. 30 ARALIK: - Rus hükümetinin küresel ekonomik krize karşı, gelecek yıl için aldığı önlem paketleri çerçevesinde, şu ana kadar 5 trilyon 323 milyar ruble (177 milyar dolar) ayırdığı, krizin artması halinde gelecek yıl da 10 trilyon ruble (340 milyar dolar) daha ayırmaya hazır olduğu bildirildi. Kaynak: Dünya Bülteni 33 TÜRK DÜNYASI DİLDE, FİKİRDE, İŞDE BİRLİK! Türk Dil Kurumu, yeni yılı 24 Türk Lehçesiyle kutladı. TDK, resmi internet sitesi aracılığı ile yeni yılı, Türkiye Türkçesi de dahil, Doğu Avrupa’dan Sibirya ve Çin’in batısına dek geniş bir alanda ana dil olarak kullanılan tüm Türk lehçeleri ile kutladı. TDK, 24 lehçede “Yeni yılınız kutlu olsun!” ifadesini şöyle yazıya döktü: Türkiye Türkçesi: Yeni yılınız kutlu olsun! Azerbaycan Türkçesi: Yeni iliniz mübarek olsun! Altay Türkçesi: Slerdi cangı cılla utkup turum! Başkırt Türkçesi: Hizzi yangı yıl menen kotlayım! Çuvaş Türkçesi: Sene sul yaçepe salamlatap! Füyu Kırgızcası: Naa cılıngar guttug bolsun! Gagauz Türkçesi: Yeni yılınızı kutlerim! Hakas Türkçesi: Naa çılnang alğıstapçam sirerni! Karaçay-Malkar Türkçesi: Cangı cılığıznı alğışlayma! Karakalpak Türkçesi: Canga cılıngız kuttı bolsın! Karay/Karaim Türkçesi: Sizni yanhı yıl bıla kutleymın! Kazak Türkçesi: Janga jılıngız kuttı bolsın! veya Janga jılıngız ben! Kırım Türkçesi: Yangı ılıngız kaırlı (veya mubarek) olsun! Kırgız Türkçesi: Cangı cılıngız kuttu bolsun! Kumuk Türkçesi: Yangı yılıgız kutlu bolsun! Nogay Türkçesi: Yanga yılıngız men! Özbek Türkçesi: Yengi yılıngız mübarek bolsun! Sarı Uygurca Türkçesi: Ak éy yahşi mo! Şor Türkçesi: Naa çıl çakşı polzun! Tatar Türkçesi: Sezne yanga yıl belen tebrik item! Tuva Türkçesi: Caa çıl-bile bayır çedirip or men! Türkmen Türkçesi: Teze yılınızı gutlayaarın! (Irak Türkmenleri) Yengi iliyiz (iliwiz) mubarak olsun! Uygur Türkçesi: Yengi yılıngızğa mübarek bolsun! Yakut Türkçesi: Ehigini şanga sılınan eğerdeliibin! 34 Türk Birliği için ilk adım ‘Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi Parlamento Başkanları Konferansı’ Dolma Bahçe Sarayı’nda yapıldı. Konferasta, imzalanan anlaşma ile Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenterler Asamblesi kurulması kararlaştırıldı. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Azerbaycan Milli Meclis Başkanı Oktay Esedov, Kırgızistan Meclis Başkanı Aytıbay Tagaev ve Kazakistan Parlamentosu Senato Başkan Yardımcısı Mukhammed Kopeyev ile bir araya geldi. İSTİHBARAT SERVİSİ Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türk dili konuşan ülkelerin içinde bulunduğu bölgenin büyük bir ekonomik zenginlik potansiyeline sahip olmanın yanı sıra bazı tehditlerle de karşı karşıya olduğunu belirterek, “Bu tehditlere karşı beraber dayanışma içinde mücadele etmemiz gerektiğine inanıyoruz” dedi. Gül, Dolmabahçe Sarayı’nda gerçekleştirilen “Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi Parlamento Başkanları Konferansı”nın açılışında yaptığı konuşmada, bugün tarihi bir anın yaşandığını ve hissettiği sevinç, heyecan ve gururu katılımcıların da paylaştığından şüphe duymadığını kaydetti. ASAMBLE KARARI Cumhurbaşkanı Gül, bugün imzalanacak anlaşma ile hayata geçirilecek Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenterler Asamblesinin kuruluş çalışmasında yer alan herkese teşekkür ve takdirlerini iletiğini ifade ederek, “Bu, belki gecikmiş bir adımdır. Bu halklarımızı bir- birine daha da yakınlaştıracak bir projedir” diye konuştu. DAİMİ SEKRETERYA Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirveleri ile ilgili olarak gündemde bulunan diğer bir projenin “Daimi Sekreterya” tesisine ilişkin olduğunu da dile getirerek, bu kararı hayata geçirmek üzere Türkiye’de önemli adımlar attıklarını söyledi. AKSAKALLAR KURULU Nursultan Nazarbayev ayrıca tecrübeleri ile yol gösterecek bir “Aksakallar Kurulu” oluşturulmasını önerdiğini anımsatan Gül, önce Nazarbayev’in, ardından da Türkiye’nin bu kurulda yer alacak temsilcilerini belirlediklerini, diğer kardeş ülkelerin de temsilcilerini belirlemelerinin ardından çalışmalara başlanacağını kaydetti. Dünya barışına katkı sağlayacak TBMM Başkanı Köksal Toptan, Türk dili konuşan ülkeler arasındaki ilişkilerin daha da geliştirilmesinin hem bölge, hem de dünya barışına katkı sağlayacağını bildirdi. Köksal Toptan, amaçlarının, “bundan sonraki süreçte bu toplantıları daha da genişleterek, başka kardeş ülkelerde de yapmak ve böylece daha çok bir araya gelerek daha çok kaynaşmak olduğunu” belirtti. Toptan, misafirleri, Türk tarihinde önemli yere sahip Dolmabahçe Sarayı’nda ağırlamaktan mutluluk duyduğunu söyledi. Avrupada Türkler! Britanya’daki Türki toplum sivil toplum kuruluş temsilcilerinin oluşturduğu Britanya Türk Dünyası Kültürel Forumu (Turkic Forum) ilk toplantısında Nevruz Kutlama Komitesi seçildi... Britanya Türk Dünyası Kültürel Forumu (Turkic Forum) ilk toplantısında Türkiye ve KKTC kökenli Türkleri Türkleri İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu, Kıbrıslı Türk Dernekleri Konseyi, Genç Türkler, Anadolu Kültür Merkezi ve Ambargod! temsil etti. Ayrıca toplantıda Azerbaycan, İran (Azerbaycan ve TÜrkmenler), Bulgaristan, Batı Trakya, Türkmenisten, Kırgızistan, Irak Türkmen sivil toplum örgütü temsilcileri yer aldı. Türk Dünyası Mekke’de Buluştu Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu Mekke’de Kosova’dan Kabardin-Balkar ve Kırgızistan’a kadar Türk coğrafyasından gelen temsilcilerle bir araya geldiler Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, bu tür toplantılarda, hac ve dini hizmetlerin daha iyi nasıl yapılacağı konusunda karşılıklı bilgi alışverişinde bulunduklarını belirtti. Ali Bardakoğlu, toplantılarda, problemlerin ortaya konduğunu ve çözüm yollarının arandığını söyledi. Bardakoğlu Mekke’de Türk Dünyası temsilcilerini bir araya getirdi Daha önce İstanbul’da yapılan 6’ncı Avrasya İslam Şurası’nda, dini konularda kitap eksikliğinden söz edildiğini belirten Bardakoğlu, bu toplulukların anlayacağı dillerde hac ilmihali bastırdıklarını kaydetti. Bardakoğlu, bunların ve çocuklar için hazırlanan dini içerikli kitapların ücretsiz olarak dağıtılacağını belirtti. Toplantıda söz alan diğer konuşmacılar da Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, özellikle hac konusundaki tecrübelerinden faydalanmak istediklerini dile getirdi. İskeçe Müftüsü Ahmet Mete ise, Yunanistan hükümetinin, müftü seçiminde ve hac konusunda sürekli zorluklar çıkardığını anlattı. Mekke’de bulunan Diyanet İşleri Ataşeliği’ndeki toplantıya, Batı Trakya, Türkmenistan, Tataristan, Kırgızistan, Kazakistan, Kosova, Dağıstan, KabardinBalkar, Rusya Federasyonu, Tataristan, Bosna-Hersek, Bulgaristan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden temsilciler katıldı Kaynak: Türk Dünyası-Ay gazete 35 ORTA ASYA VE KAFKASLAR ORTA ASYA VE KAFKASLAR RUSYA-UKRAYNA KRİZİ AB`yi SARSTI! Gazprom Ukrayna’dan gazın metreküpü için istediği fiyatı 450 dolara çıkardı. Rusya Ukrayna’ya verdiği doğalgazı kesti. Moskova ve Kiev arasında bu yıl da patlak veren gaz krizi Avrupa’ya sıçradı. Ukrayna üzerinden Avrupa’ya taşınan gaz hacminde düşüş yaşanıyor. Rusya’dan ithal ettiği gazın bir kısmını Ukrayna üzerinden alan Türkiye’nin gaz miktarında az da olsa düşüş var. Türkiye Enerji Bakanlığı yetkilileri, Batı hattından gelen gaz azalınca Mavi akımdan gelen gaz miktarının 35 milyon metreküpten 41 milyon metreküpe çıkarıldığını söyledi. Şu ana kadar kesintiden Romanya, Bulgaristan, Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Yunanistan da etkilendi. Krize taraf ülkeler birbirini suçluyor. Rusya Ukrayna’yı Avrupa’ya gönderilen doğalgazı çalmakla itham ediyor. Ukrayna ise Rusya’nın Avrupa’ya doğalgaz akışını kasten kestiğini öne sürüyor. Kriz kısa zamanda çözülecek gibi de görünmüyor. Taraflar ne geri adım atıyor ne de müzakere masasına yanaşıyor. Gazprom Kiev’i masaya oturtmanın peşinde. Bunun için Ukrayna’dan metreküp başına istediği gaz fiyatını 418 dolardan 450 dolara çıkardı. Bu Kiev’in istediği rakamın neredeyse iki katı. İki ülkenin krizi Stokholm’deki uluslararası ticari anlaşmazlıklara bakan Tahkim Mahkemesi’ne götürmesi olası. 36 Rusya ve Ukrayna arasındaki gaz krizi ilk değil. Rusya Ocak 2006’da da Ukrayna’ya doğalgazı kesmiş, Ukrayna Avrupa’ya giden Rus doğalgazına el koymuştu. 2007’de de Ukrayna’nın gazı kesmesi gündeme gelmiş, son anda Rusya ile anlaşma sağlanmıştı. Son krizden muaf olamayan Avrupa endişeli. Avrupa Birliği (AB), doğalgaz tüketiminin yüzde 40’ını Rusya’dan sağlıyor. Bunun yüzde 80’i Ukrayna üzerinden geçen boru hatlarıyla taşınıyor. Rusya ve Ukrayna arasında bitmeyen krizlerin AB’nin enerji seçeneklerini çeşitlendirme kararını hızlandırması olası. Hazar doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşımayı hedefleyen Nabucco projesi de bu kapsamda öne çıkıyor. Nabucco nedir? Nabucco, Türkiye’den AB ülkelerine doğalgaz taşımak amacıyla yapılması düşünülen uzun geçişli bir boru hattı taşımacılığı projesi. Bu proje, Avrupa’nın en büyük doğalgaz tedarikçisi konumundaki Rusya’dan yapılan sevkiyata alternatif olması amacıyla daha çok ABD ve AB tarafından destekleniyor. 2007 yılının ortalarında Rusya’nın, Orta Asya’daki, hattın büyük doğalgaz tedarikçileri olan ülkelerle (Kazakistan, Türkmenistan) büyük miktarlarda doğalgaz alım sözleşmeleri imzalayacağını duyurması ile zayıflayan Nabucco projesi, Alman RWE firmasının Şubat 2008’de Nabucco Şirketi’ne eşit ortak olmasıyla yeniden güç kazandı. Toplam uzunluğunun 3 bin 300 kilometre olması öngörülen proje 2002 yılında BOTAŞ tarafından başlatıldı. Türkiye’den çıktıktan sonra terminal ülke Avusturya’ya kadar sırasıyla Bulgaristan, Romanya ve Macaristan’dan geçecek boru hattına bu ülkelerin enerji şirketleri de eşit oranda ortak oldu. Nabucco Projesi, 2010’da başlanması durumunda 2013 yılında tamamlanacak. İlk yıllarında 4.5 - 13 milyar arasında taşınması düşünülen doğalgazın hatta yeterli gaz sağlanması durumunda 2020 yıllarında tam kapasitesine ulaşarak 25.5 - 31 milyar metreküpe ulaşacağı öngörülüyor. Nabucco Projesi’nin önemi giderek artıyor. Bu dönemde doğalgaz taşımayı hedefleyen Nabucco Projesi önem kazandı. Hazar doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşımayı hedefleyen Nabucco projesi de bu karmaşada öne çıkıyor. Nabucco, Türkiye’den AB ülkelerine doğalgaz taşımak amacıyla yapılması düşünülen uzun geçişli bir boru hattı taşımacılığı projesi. Bu proje, Avrupa’nın en büyük doğalgaz tedarikçisi konumundaki Rusya’dan yapılan sevkıyata alternatif olması amacıyla daha çok ABD ve AB tarafından destekleniyor. 2007 yılının ortalarında Rusya’nın, Orta Asya’daki, hattın büyük doğalgaz tedarikçileri olan ülkelerle (Kazakistan, Türkmenistan) büyük miktarlarda doğalgaz alım sözleşmeleri imzalayacağını duyurması ile zayıflayan Nabucco projesi, Alman RWE firmasının Şubat 2008’de Nabucco Şirketi’ne eşit ortak olmasıyla yeniden güç kazandı. Toplam uzunluğunun 3 bin 300 kilometre olması öngörülen proje 2002 yılında BOTAŞ tarafından başlatıldı. AB’nin enerji seçeneklerini çeşitlendirme kararını hızlandırması olası görünüyor. Kullandıkları doğalgazın beşte birini Ukrayna üzerinden temin eden Avrupalı enerji şirketleri kuruluşları, doğalgaz kesintisine karşı birkaç günlük rezervleri bulunduğunu belirtmişlerdi. Rusya, Ukrayna’yı Avrupa ülkelerine aktarması gereken gazdan, kendi ihtiyacı için yüzde 6 oranında kısıntı yapmakla suçluyor. ORTA ASYA ÜLKELERİNİN KRİZİ AŞMA ÇABALARI Küresel finans krizinin yayılmasıyla birlikte, Orta Asya ülkeleri de giderek ciddileşen sıkıntılarla karşılaşıyor. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra kendi koşullarına göre farklı gelişme modelleri benimseyen Orta Asya ülkeleri, finans krizine karşı tek başlarına çözüm aramanın yanı sıra, birlik içinde hareket etme-ye de önem vermeye başladı. Orta Asya bölgesinin en büyük ekonomisine sahip olan Kazakistan, son yıllarda hızlı bir büyüme gösterdi. 2004’ten bu yana uluslararası finans piyasalarından yüklü miktarda kredi alan Kazakistan bankaları, finans kriziyle birlikte uluslararası sermayenin hızla çekilmesi nedeniyle ödeme güçlerini yitirdi, ülkedeki tüketim piyasası da durgunluğa girdi. Buna karşı Kazakistan hükümeti bir dizi önlem aldı. Önce yıllık mali bütçeden bankalara 4 milyar dolar para desteği sağlayan Kazakistan hükümeti, 20 Ekim günü de ülke ekonomisini canlandırmak için bu yılın sonuna kadar 15 milyar dolar harcamayı kararlaştırdı. 25 Kasım günü ise önümüzdeki üç yılı kapsayan ve toplam tutarı 18 milyar doları aşan krizle mücadele paketi açıklandı. Avrupa endişeli Putin’den ses yok! Nabucco Projesi’ne karşı çıkan ve doğalgazın OPEC’i toplantıların ‘Ucuz doğalgaz dönemi bitti’ diye herkesi şoke eden Rusya Başbaşkanı Vladimir Putin dünyayı karıştıran bu karmaşaya ilişkin sessiz kalıyor. Son krizden muaf olamayan Avrupa ise endişeli. Rusya ve Ukrayna arasında bitmeyen krizlerin 37 Bunun yanı sıra Kazakistan hükümeti, finans krizinin ülke ekonomisi üzerindeki etkilerini hafifletmek için dış sermaye arayışlarına da girdi. Kazakis-tan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev, bu ayın başlarında düzenlenen Yabancı Yatırımcılar Konseyi toplantısında, zengin petrol, doğal gaz ve renkli metal kaynaklarına sahip olduklarına işaret ederek, daha fazla yabancı yatırım beklediklerini kaydetti. Kazakistan’ın güney komşusu Özbekistan ise, ekonomik gelişmeyi hızlandırmak için serbest bölge kurma yoluna girdi. Özbekistan Devlet Başkanı İslam Kerimov tarafından kısa süre önce imzalanan kararnamede, ülkenin ilk serbest bölgesinin kuzeydeki Navoi ilinde kurulması öngörüldü. Finans krizine karşı alınan önlemlerin önemli bir parçasını oluşturan bu uygulama, reel ekonomiye destek vererek ihracatı artırmayı; yabancı sermaye çekmeyi; yüksek ve yeni teknolojiyi geliştirmeyi; sanayi, ulaştırma ve altyapı inşasını hızlandırmayı ve uluslararası piyasanın ihtiyaçlarına göre üretim yapmayı amaçlıyor. Sanayi üretimi bu yılın Ocak-Eylül ayları arasındaki dönemde yüzde 8.6 oranında büyüyen Kırgızistan, gerek finans krizinin derinleşmesi, gerekse kış aylarında enerji talebindeki artışlar nedeniyle ciddi sıkıntılarla karşı karşıya. Kırgızistan hükümeti, elektrik tedarikine yönelik kısıtlamaları Şubat ayına kadar sürdürme kararı aldı. Özbekistan’dan doğal gaz alma konusunda sürdürülen görüşmelerde de henüz ilerleme kaydedilemedi. Ancak bütün bu sıkıntılara karşı Kırgızistan Başbakanı İgor Çudinov, ülke ekonomisinin geleceğine halen güven besliyor. Çudinov, kısa süre önce yaptığı konuşmada, ülke ekonomisinin tamamen hükümetin kontrolünde olduğunu belirterek, finans krizinin ülkesine ciddi bir zarar vermediğini ifade etti. Tacikistan ise, dış müteahhitliğe bağımlı bir Orta Asya ülkesi. Yapılan istatistikler, Rusya’da işçi olarak çalışan Taciklerin sayısının 1 milyon dolayında olduğunu gösteriyor. Dış müteahhitlik hizmetlerinden elde edilen gelir geçen yıl 1 milyar 800 milyon doları bularak Tacikistan’ın mali bütçesinin iki katını buldu. Yurtdışında çalışan işçilerin gönderdikleri paralar, milli gelirin yaklaşık üçte ikisini oluşturdu. Uzmanlar, küresel finans krizi nedeniyle yurtdışında çalışan Tacik işçilerin geri döneceğini ve dış müteahhitlik hizmetlerinden elde edilen gelirin hızla düşeceğini tahmin ediyor. Yurtdışındaki işçilerin Kasım ayında Tacikistan’a gönderdiği para miktarında görülen yüzde 15 ile 25’lik düşüş, bu tahmini doğruladı. Buna karşın Tacikistan hükümeti, yurda dönen işçilere iş bulmak için çözüm arayışında. Orta Asya ülkeleri finans krizine karşı tek 38 başlarına mücadeleyi sürdürmenin yanı sıra, Bağımsız Devletler Topluluğu çatısı altındaki işbirliğini de yoğunlaştırıyor. Rusya, Kazakistan, Ermenistan, Kırgızistan ve Tacikistan devlet başkanlarının katılımıyla 19-21 Aralık günleri arasında Kazakistan’da yapılan gayri resmi zirve toplantısında, bölgesel işbirliği ve finans krizine karşı sıkıntıların ortaklaşa aşılması konuları geniş kapsamlı bir biçimde ele alınarak, toplam tutarı 10 milyar doları bulacak bir Krizle Mücadele Fonu oluşturulmasına karar verildi. RUSYA-MOLDOVA DOĞALGAZ GÖRÜŞMELERİ Doğalgaz ihtiyacının tamamını Rusya’dan karşılayan Moldova doğalgaz bağımlılığından kurtulmaya çalışıyor. Ülkede oluşan doğalgaz krizine alternatif arayan Moldova Ekonomi ve Ticaret Bakanı Fyodr Kopaç, Nabucco projesinde yer almayı düşündüklerini açıkladı. Nabucco projesi ile Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Avusturya’ya doğalgaz götürülmesi öngörülüyor. Diğer Avrupa ülkeleri de Azerbaycan ve Orta Asya doğalgazını taşıyacak projeye katılmak için çalışmalar yapıyor. Boru hattının inşasına 2009’da başlanılacak olan Nabucco projesinin toplam değerinin 5 milyar doları bulacağı düşünülüyor. Moldova da Romanya ile komşu olduğu için projeye katılma şansı yüksek. Bu konuda Bükreş’ten destek almayı planlayan Moldova Dışişleri Bakanı Andrey Stratan 22 Ocak`ta resmi bir ziyaret yapacağı Romanya`da konuyu görüşecek. Kaynak: Orta Doğu ve Kafkasya internet haberleri KÜLTÜR SANAT MEHMET AKİF ERSOY Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem, Gelenin keyfi için geçmişe asla sövemem. Biri ecdadıma saldırdı mı hatta boğarım, Boğamazsam hiç olmazsa yanımdan kovarım. Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam Hele hak namına ölsem haksızlığa tapamam. Yumuşak başlı isem kim demiş uysal koyunum? Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum. Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim, Adam aldırma da git, diyemem aldırırım Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım. Mehmet Akif ERSOY Mehmet Akif Ersoy Dosyası Mehmet Akif denince aklımıza İstiklal Marşı gelir hemen! Oysa ondaki denizin derinine indikçe engin dehlizleri keşfederiz. Doğumu ve Ailesi Mehmet Âkif Ersoy 1873 yılının Aralık ayında, İstanbul’un Fatih ilçesinin Sarıgüzel semtinde doğmuştur. Mehmet Âkif’in babası Mehmet Tâhir Efendi’dir (doğ.1826/öl.1888). Bir medrese hocası olan babası ona doğum tarihini ebced yöntemiyle hesaplayarak ulaştığı Ragıf adını verdi. Annesi Emine Şerife Hanım’dır (doğ.1836/öl.1926). Âkif’in Nuriye adında bir kız kardeşi olmuştur. Öğretmenliği Öğretmenlik hayatına 1906’da Halkalı Baytar Mektebi’ne “kitâbet-i resmiye” (resmî yazışma usûlü) dersi muallimliği ile başladı. 1908’den sonra ise Edebiyat Fakültesi ile Dârü’l-Hilâfe Medresesi’nde “Osmanlı Edebiyatı” müderrisliğinde bulundu. Darü’l-Hikmetü’l İslâmiyye Âzâlığı Mütareke devrinde, Darü’l-Hikmetü’l İslâmiyye’de üye ve başkâtip (genel sekreter) olarak çalıştı (Ağustos 1918 – Nisan 1920) ve bu kuruluşun yayın organı olan Cerîde-i İlmiyye’yi idare etti.Mehmet Âkif’in Burdur’dan mebus seçilmesine, Mustafa Kemal Paşa’nın Âkif Bey’i istemesi sebep olmuştur. Ankara’ya 24 Nisan’da gelmiş olan Âkif Bey’in seçilmesi, Paşa’nın 29 Nisan 1920 tarihli bir telgrafı ile Burdur’un bağlı bulunduğu Konya vilâyetinin vali vekili ve kolordu kumandanı olan Albay Fahreddin (Altay) Bey’e bildirilmiştir. Burada yapılan seçim sonucunda en fazla oyu Âkif Bey almıştır. Bu sırada Sebîlü’r-reşad’ın üç sayısı da Kastamonu’da yayınlanmış ve kendisinin çok önemli olan konuşmalarının bulunduğu bu dergi sayıları, binlerce nüsha bastırılarak Anadolu’ya ve cephelere dağıtılmış; camilerde, derneklerde ve askerî birliklerde okutulmuş- 40 tur. Mehmet Âkif’in bu konuşmaları, İstiklal Savaşı’mızın niçin, nasıl ve hangi amaçlarla yapıldığını, ilk defa ve içinde yaşayarak anlatan en önemli ve çok kıymetli, tarihî belgelerdir. İstiklâl Savaşı kazanıldıktan sonra İstanbul’a döndü. Mehmet Âkif, 1923 ve 1924 yıllarının kış aylarını Kahire’de geçirdikten sonra, Türkiye’deki siyasî gelişmeler yüzünden, 1925 yılı sonundan itibaren temelli olarak Mısır’a gitti ve 17 Haziran 1936 tarihine kadar, on buçuk sene orada kaldı ve Mısır’da Kahire Üniversitesi’nde Türkçe öğretmenliği görevi yaptı. (1929-1936). Evliliği Yirmi beş yaşında iken İsmet Hanım’la evlenen Mehmet Âkif’in üç kızı (Cemile, Feride, Suad) ve iki oğlu (Emin, Tahir) toplamda beş çocuğu dünyaya gelmiştir. Hastalığı, Ölümü ve Mezarı Âkif Bey, son üç yılında Kahire Üniversitesi’nde Türkçe öğretmenliği yapmıştır. Ancak Mısır’da “siroz” hastalığına tutulmuş ve durumu ağırlaşınca, 17 Haziran 1936’da İstanbul’a dönmüştür. İstanbul’da tedavi olmuşsa da iyileşememiş 27 Aralık 1936 tarihinde saat 19.45’te Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’nda ebediyete intikal etmiştir. Yayınlamış eserleri Şairin Safahat adı altında toplanan şiirleri şu 8 kitaptan oluşmuştur: 1.Kitap: Safahat (1911) 2.Kitap: Süleymaniye Kürsüsünde (1912) 3. Kitap: Hakkın Sesleri (1913) 4. Kitap: Fatih Kürsüsünde (1914) 5. Kitap: Hatıralar (1917) 6. Kitap: Asım (1924) 7. Kitap: Gölgeler (1943) 8. “Son Safahat” 9. Safahat (Toplu Basım) Akif`in öğütleri, beklentiler, vasiyeti; Akif’in İdeal Gençliği Akif’in bir gençlik ideali vardır ve bu ideal Sahafat’ın altıncı kitabı olan “Asım” da dirilmiştir. Şaire göre Türk gençliği Asım’ın neslinden gelir. Akif, Asım’da Türk gençliğinin vasıflarını, beden ve ruh yapısı, ilim, tahsil ve terbiyesi, çalışkanlık, ümit ve azim, dindarlık, vatan sevgisi ve ahlak ile çizmiştir. Âkif’e göre, bilgisiz ahlak, miskinlik ve zayıflığa; ahlaksız bilgi ise, milletlerin ruhunun zehirlenmesine sebep olur. Akif’te Milliyetçilik Vatanın ve Milletin birliğini korumak ( Milliyetçilik ) Müslümanlık, fertler arasında ırk, dil, renk... farkı gözetmediğinden; Âkif’in “gençliği”, her türlü tefrikadan arınmış olacaktır. Ona gore bir milletin, farklı ırklardan meydana gelmesi, ideal birliği sağlanması halinde, tehlike teşkil etmez. Sen! Ben! Desin efrad, aradan vahdeti kaldır, Milletler için işte kıyâmet o zamandır. Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez; Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez! Akif’te Medeniyet Bilinci “Akif e göre, medeniyetin gerçek kaynağı Müslüman Doğu’dur. Ona medenî üstünlüğünü kaybettiren sebepler, asırlardır süren “dinî taassub, cehalet, sebatsızlık, tembellik ve kendine güvensizlik”tir. Yoksa, İslâm dini ilerlemeğe asla engel değildir. Bu bakımdan, bir an önce bu kötü vasıflardan kurtulmak ve Batı’yı örnek tutarak aradaki medeniyet mesafesini kapatmak gerekir. Bunun için de İslâm dinini asırların üzerine yığdığı tozlardan sıyırmak, onu kuruluşu devrindeki gerçek esaslarına ve yapıcı gücüne yeniden kavuşturmak şarttır. İslâm Birliği, ancak bu yoldan gidilmek suretiyle gerçekleşebilir. Şiirlerinde, İstiklâl Savaşı’nın sonuna kadar, aralıksız olarak, hep bu tema üzerinde durur.” “Türkiye’deki milliyetçilik hareketi de, I. Dünya Savaşı yıllarında zaman zaman İslâm Birliği’ni desteklemekle beraber, genellikle, ona muhalif kaldı. Birinci Dünya Savaşı’nın başlarında imparatorluğun diğer Müslüman unsurları arasında da başlayan milliyetçilik hareketleri, bu savaşın sonunda gerçekleşerek, Âkif’i hayâl kırıklığına uğrattılar. Onun için en öldürücü darbe ise, Türkiye Cumhuriyeti’nin tamamıyle lâik bir şekilde kurulması oldu. Halbuki, “İslâm dünyasının son dayanağı” olan Türkiye, idealist Akif`in de son ümidi idi. Bundan sonra şair, günden güne korkunç bir şekilde büyüyen bir psikolojik çöküntüye düşer ve bu ruh hali içinde, edebî hayatının dördüncü ve sonuncu dönemine girer. Çok verimsiz olan bu dönemde şair, kendisini zaman zaman sarsan psikolojik krizler arasında, bazen mizahî şiirler bile yazar.” “Siyasî bakımdan “ümmetçi” olmasına karşılık, duygu- ları bakımından “halkçı” ve “milliyetçi” olan Akif, bu şahsiyeti ile, edebî hayatının ikinci ve üçüncü dönemlerinde, Mehmet Emin Yurdakul gibi, karşımıza tam anlamıyla “sosyal hizmet yanlısı” bir şair olarak çıkar. Onun sanatını sosyal hizmete vermesinde, elbette ki edebiyat anlayışının da hissesi büyüktür. Gerçekten, ona göre edebiyat, “halkın manevî ve ahlâkî eğitiminde en çok tesiri olabilen müessese”dir. Bu bakımdan, “sanat için sanat” yapmak yersizdir. Yine Akif e göre, “her edebiyatın vatanı vardır, her edebiyat mahallîdir” ve “her memleketin büyük halk kütlesine” hitab eder. İslâm dünyasının geri kalış sebeplerinden biri de, İslâm ülkelerindeki edebiyatların halka değil, sadece aydınlara hitab etmesidir. Halk için ve halkın hayatını veren bir edebiyat yaratmak, Akif’in edebî eserinin en kalın çizgisidir.” İstiklal Marşı 1913’te İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girdi. 1’inci Dünya Savaşı sırasında bu cemiyete bağlı bir örgüt olan Teşkilat-ı Mahsusa aracılığıyla Almanya’daki Müslüman tutsakların durumunu incelemek üzere Berlin’e gönderildi. Daha sonra Arabistan ve Lübnan’a gitti. Batı uygarlığının koşullarına ve Doğu-Batı çelişkisine tanık oldu. İstanbul’a dönüşünde Dâr-ül-Hikmet-i İslâmiye adlı kuruluşun başkâtipliğine atandı. İzmir’in işgalinden sonra Anadolu’da başlayan kurtuluş hareketine destek verdi. Balıkesir’de yaptığı konuşma, İstanbul hükümetini endişelendirdi, görevinden alındı. Ama o mücadalesini sürdürdü. Camilerde yaptığı konuşmaların metinleri çoğaltılarak bütün yurda dağıtıldı. Ankara hükümetinin kurulması üzerine Burdur mebusu olarak Büyük Millet Meclisi’ne girdi. O sırada İstiklal Marşı için açılan yarışmaya katılan 724 eserin hiçbiri beğenilmemişti. Maarif vekilinin isteği üzerine 1921’de “İstiklal Marşı”nı yazdı. Metin, 12 Mart 1921’de Büyük Millet Meclis’inde kabul edildi. Mehmet Akif, ödül olarak kendisine verilen 500 lirayı Necati Doğru’nun da dediği üzre, “İstiklal Marşı’nın dizelerini yazdığında kendisine ödül olarak verilen ve o dönemde İstanbul Boğazı’nda dört yalı alacak kadar çok yüksek bir para olan beş yüz lirayı çocuk esirgeme kurumu’na bağışladı. Bütün serveti... Yelek cebinde öldü... Yelek cebindeki parası ancak kefen almaya” yetti. Akif’in Vasiyeti Yabancı sesleri geldikçe reh-güzârımdan, Hep inkisâr-ı emel taştı, rûh-i zârımdan. Vatan-cüda olayım sînesinde İslâm’ın! Bu âkıbet, ne elîm intikamı eyyâmın! Benim ki yaşlıyım artık düşük kolum, kanadım; Bu intikamı çalışsın da alsın evladım. Hazırlayan: Aytekin Novruzova 41 Türkiye ve Azerbaycan Milli Marşları Akif`ten bahs etmişken,Türkiye Cumhuriyetinin MİLLİ MARŞI ve Azerbaycan Cumhuriyetinin MİLLİ MARŞINI O`nun anısına sizlerle paylaşmaktan onur duyarız. Istiklal Marşı Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak. Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!' Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl... Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl! Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım. Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. Garbın âfakını sarmışsa çelik zırhlı duvar, Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar, 'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar? Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın. Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana va'dettiği günler Hak'kın... Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Azerbaycan Marşı Azərbaycan! Azərbaycan! Ey qəhrəman övladın şanlı Vətəni! Səndən ötrü can verməyə cümlə hazırız! Səndən ötrü qan tökməyə cümlə qadiriz! Üç rəngli bayrağınla məsud yaşa! Minlərlə can qurban oldu, Sinən hərbə meydan oldu! Hüququndan keçən əsgər! Hərə bir qəhrəman oldu! Sən olasan gülüstan, Sənə hər an can qurban! Sənə min bir məhəbbət Sinəmdə tutmuş məkan! Namusunu hifz etməyə, Bayrağını yüksəltməyə, Cümlə gənclər müştaqdır! Şanlı Vətən! Şanlı Vətən! Azərbaycan! Azərbaycan! Ahmed CAVAD “BİZ BİR MİLLET İKİ DEVLETİZ!” Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı: Düşün altında binlerce kefensiz yatanı. Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı: Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı. Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ? Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ! Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hüdâ, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda. Ruhumun senden, ilâhi, şudur ancak emeli: Değmesin mâbedimin göğsüne nâmahrem eli. Bu ezanlar-ki şahâdetleri dinin temeli, Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli. O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım, Her cerihamdan, ilâhi, boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden nâ'şım; O zaman yükselerek arşa değer belki başım. Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl. Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl: Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet; Hakkıdır, Hak'ka tapan, milletimin istiklâl! Mehmet Akif ERSOY 42 EĞİTİM VE EKONOMİ EKO - EĞİTİM ÖZGÜVENİNİZİ KAYBETMEYİN! Önemli bir savaş sırasında Japon bir komutan askerlerinin sayısının düşmanlarınkine kıyasla çok daha az olmasına rağmensaldırıya geçmeyekarar verir. Ordusunun kazanacağına olan güveni tamdır. Ancak, askerleri zafer konusunda oldukça kaygılıdır. Savaş alanına doğru ilerlerken, yol kenarındaki bir tapınakta durup hep birlikte dua ederler. Daha sonra komutan cebinden bozuk para çıkararak “Şimdi yazı-tura atacağız. Eğer tura gelirse, biz kazanacağız, ama eğer yazı gelirse kaybedeceğiz, kaderimiz böylece ortaya çıkacak” der. Bozuk parayı havaya atar ve herkes sabırsızca paranın yere düşmesini bekler. Tura gelmiştir. Askerler çok sevinirler; kendilerine olan güvenlerini toplamışlardır. Bu coşkuyla düşmana saldırır ve savaşı kazanırlar. Bir süre sonra yüzbaşı komutanının yanına gelerek onun kehanetini takdir edercesine, “Kimse kaderi değiştiremez” der. Bunun üzerine “Haklısın” der komutan, iki tarafı da “tura” olan parayı göstererek...!! Hepimiz hikayede yazdığı gibi zor durumlarla karşı karşıya kalmışızdır. Çoğu zaman karar vermek ve harekete geçmek için bazı yönlendirilmelere ihtiyaç duymuş ve sanki içimizde bizi biz yapan ve harekete geçmemize yardımcı olacak o gücü hissetmekte zorlanmışızdır. Şu bir gerçek ki hayatta elde ettiğimiz başarıların hiçbiri tesadüfler sonucu kazanılmamıştır. Yani burada önemli olan nokta bizim başarılı olmak ve kazanmak için kadercilik oyunu oynamayıp bu kaderi oluşturabilmemiz için bir ön hazırlık yapmamız, çabalamamız, başarma içgüdüsüyle harekete geçmemizdir. Bazen, sanki bir şeyler sesimizi keser; beğenilmemek korkusu, dışlanma kaygısı, süregelen 44 düzene boyun eğmişlik ya da yoğun bir yetersizlik hissi, vs. gibi olumsuz öngörüler duygu ve düşüncelerimizi pek az açmamıza ya da hiç açmamamıza neden olur. Bütün bunların yanı sıra kendi olumsuz varsayımlarımızla beslediğimiz “yıkıcı” düşünce yapılarımızı yenmek için bazı “onarıcı” teknikler de var: Güçlü yönlerimizi belirlemek ve onların üstünde daha çok durmak: Denediğimiz her yeni şey için kendinize şans tanımalıyız. Önemli olan elde edilen sonuç değil, bu yolda harcanan çabalardır. Bu yüzden kendimizi takdir etmeyi bilmeliyiz. Risk almak: Her yeni deneyime yeni bir öğrenme fırsatı olarak bakabilmek. Asıl olan kazanmak yahut kaybetmek değil! Ancak bu şekilde yeni fırsatlarla karşılaşabiliriz ve kendimizi olduğumuz gibi kabul edebiliriz. Aksi taktirde, her fırsat açılmamış bir kutu olarak içimizde kalacak; dolayısıyla doğrudan başarısızlıkla sonuçlanıp, kişisel gelişimi-mizi engelleyecektir. İç konuşma yapmak: İç konuşma yaparak olumsuz varsayımlarımızla başa çıkabiliriz. Kendimize haksızlık ettiğimiz bu durumlarda, “dur bakalım, o kadar da değil” diyerek daha olumlu varsayımlarüretmeliyiz. Örneğin, herhangi bir şeyin mükemmel olmasını beklediğimiz bir durumda, herşeyi mükemmel yapamayacağımızı, önemli olanın elimizden geldiği kadarını en iyi şekilde yapmaya çalışmak olduğunu kendimize hatırlamak harika bir fikirdir. Kişisel değerlendirme yapmak: Kendimizi her şeyden ve herkesten bağımsız olarak değerlendirebilmek... İçsel olarak kendimiz kendi davranışımız hakkında ne düşünüyoruz? Bu tarz bir bakış açısı içsel olarak daha güçlü hissetmemizi sağlayacak ve kişisel gücümüzü başkalarının ellerine teslim et memizi engelleyecektir. Kendini sevmek: İnsanlar kendilerini sevdiklerinde hem duygusal hem de fiziksel olarak kendilerini güvende hissederler ve kendileriyle barışık yaşarlar. Sonuç olarak ; Özgüven için başınızı kaldırıp biraz dik durmanız ve geleceğe güvenle pozitif bir şekilde bakmanız hayatınıza yeni bir ufuk kazandıracaktır. ÖZGÜVEN TESTİ Cevaplarınızı bir kâğıda not ediniz. Testi bitirdikten sonra sonucu kontrol ediniz 1. İş ya da üniversite için yaptığınız üç başvurunuz reddedilirse kendi yeteneğinizden şüphe eder misiniz? a) Evet b) Hayır 2. Büyük kalabalıklar kafanızı karıştırıyor ya da sizi korkutuyor mu? a) Evet b) Hayır 3. Şu anda dolabınız eski püskü kıyafetlerle mi dolu? a) Evet b) Hayır 4. Kendinize sürekli aynada bakar mısınız? a) Evet b) Hayır 5. Yürürken ya da birini beklerken vücudunuzun duruşu dik mi? a) Evet b) Hayır 6. Çoğu zaman insanların sizin hakkınızda dedikodu yaptığını düşünür müsünüz? a) Evet b) Hayır 7. Güvenlik kuvvetlerinden biri size yaklaştığında kalbiniz daha hızlı atmaya başlar mı? a) Evet b) Hayır 8. Lokanta otobüs ya da caddedeki yabancılar arasında size birinin dikkatle baktığını ya da size kahkaha attığını hissediyor musunuz? a) Evet b) Hayır 9. Tanımadığınız bir ülkeye bilet kazansanız ya da size böyle bir bilet verilse, yalnız gitmekten korkar mısınız? a) Evet b) Hayır 10. Sevdiğiniz kişiye aşkınızı ilan edebileceğinizi düşünüyor musunuz? a) Evet b) Hayır 11. Çoğu zaman kötü rüyalar görür müsünüz? a) Evet b) Hayır 12. Bir sorun gözüktüğünde çoğu zaman onu kendi kendinize çözer misiniz? a) Evet b) Hayır 13. Acil durumlar o “kara gün” için biriktirmiş olduğunuz paranız var mı? a) Evet b) Hayır 14. Ebeveynlerinizin sizi sevdiğini hissediyormusunuz? a) Evet b) Hayır 15. Her gün yeni bir şey öğrenmeniz gerektiğine inanıyor musunuz? a) Evet b) Hayır 16. Satın aldığınız ucuz bir şeyi geri vermektense zarara katlanarak kullanmayı mı tercih edersiniz? a) Evet b) Hayır 17. Çabalarınızın çoğu zaman başarısızlıkla sonuçlandığını hissediyor musunuz? a) Evet b) Hayır 18. İnsanlar çoğu zaman sizden öğüt istiyor mu?a) Evet b) Hayır Özgüven Testi Cevaplar Eğer verdiğiniz cevap aşağıdaki cevaplarla aynıysa her bir cevap için 2 puan verin 1. Hayır10. Evet 2. Hayır11. Hayır 3. Hayır12. Evet 4. Hayır13. Evet 5. Evet14. Evet 6. Hayır15. Evet 7. Hayır16. Hayır 8. Hayır17. Hayır 9. Hayır18. Evet Özgüven Testi Puanlaması 35 - 44 : Bu aralıkta kendine güven konusunda sorun yok. İnsanlar önderlik ve ilham için size güveniyorlar. Muhtemelen, yine de, bazı kesim sizin kendini beğenmiş ve ezici olduğunu düşünüyor. Doğru söylemek gerekirse enaniyetiniz (egonuz) epey fazla. Siz de şahsi olarak sizi öldürmeyen şeyin sizi güçlendireceğini düşünüyorsunuz. Ancak ünlü mütefekkir Goethe’nin ifadeleriyle “İstenilen herşeyi yapmak için insan kendini olduğundan daha iyi görmelidir” 20 - 36 : Bu ortalama bir aralık ve özgüven konusunda güçlü ve zayıf yönleri olan bir insanı işaret ediyor. Bu test yoluyla korkularınızı saptayabilir, onların geçerliliğini değerlendirebilir ve isterseniz onları düzeltebilirsiniz. Hayır, cevaplarınıza tekrar bakıp üzerinde düşünün lütfen. 6 - 18 : Korkak ve kendine güvenmeyen, etrafındakilerin önderlik ve rehberliğine ihtiyaç duyan birisiniz. Hayatı güzel yaşamak için biraz desteğe ihtiyacınız olduğu muhakkak. Bilmemek sizi bıktırmasın. Öğrenmenin sihirli kapıları her zaman ardına kadar açık. 0 - 4 : Bu oldukça nadir alınan bir puandır ancak bu aralığa düşerseniz, bu bilgili bir kişiden belki bir psikiyatr, doktor yada bir din görevlisinden yardım almanız gerektiği anlamına gelir. Hayat sizin için korku ve endişe dolu olmalı. Alıntı ,Psik. Dan. Selçuk Arıcı 45 YAŞAM Yaşamın Yüz Altın Kuralı 01. Ufak şeyleri dert etmeyin. 02. Kusursuz olamayacağınızı kabullenin. 03. Rahat ve ılımlı insanların çok başarılı olamayacakları düşüncesini bir yana bırakın. 04. Olumlu ve olumsuz düşünce kartopunun çığ gibi büyüme etkisini göz önüne alın. 05. Sevgi kapasitenizi geliştirin. 06. Unutmayın: Öldüğünüz zaman yapılacak işler listeniz hâlâ dolu olacaktır. 07. Kimsenin sözünü kesmeyin, cümlesini siz bitirmeyin. 08. Birisine bir iyilik yapın ve kimseye bundan bahsetmeyin. 09. Bırakın ilgiyi başkaları toplasın. 10. İçinde bulunduğunuz ânı yaşamayı öğrenin. 11. Sizden başka herkesin bilgili olduğunu düşünün. 12. Sabır geliştirme egzersizleri yapın. 13. Sevgi elini önce siz uzatın. 14. Kendinize sorun: Bir yıl sonra bunun bir önemi olacak mı? 15. Gerçeği kabul edin: Hayat âdil değildir. 16. Arada sırada canınızın sıkılması yararlıdır: Bırakın canınız sıkılsın. 17. Strese dayanma gücünüzü azaltın. 18. Haftada bir kez yürekten gelen bir mektup yazın. 19. Sık tekrar edin: Hayat acil bir durum değildir. 20. Zihninizde özel bir bölüm açın. 21. Her gün bir dakikanızı, minnettar olduğunuz birini düşünmek için harcayın. 22. Tanımadığınız insanların gözlerine bakın ve gülümseyerek merhaba deyin. 23. Her gün kendinize biraz sessiz zaman ayırın. 24. Yaşamınızdaki insanları minik çocuklar ve yüz 46 yaşında ihtiyarlar olarak düşünün. 25. Önce karşınızdaki kişiyi anlamayı hedefleyin. 26. Daha iyi bir dinleyici olun. 27. Savaşlarınızı akıllıca seçin. 28. Çöpü çıkarma sırasının kimde olduğunu hatırlamıyorsanız gidip siz çıkarın. 29. Eleştirme isteğinizi bastırın. 30. Daha ılımlı bir sürücü olun. 31. Unutmayın: İnsanı edindiği huylar oluşturur. 32. Bilmemenin verdiği rahatlığı duyun. 33. İpin ucunu biraz bırakın. 34. Bir bitki yetiştirin. 35. Yoga (ya da jimnastiğe) başlayın. 36. Erken kalkmaya alışın. 37. En inatla savunduğunuz beş iddianızı sıralayın ve bu konularda yumuşamaya çalışın. 38. Planlarınızda esnek olun. 39. Konuşmadan önce derin bir soluk alın. 40. Suçluluğu değil masumiyeti görmeye çalışın. 41. Sırf gırgır olsun diye, size yöneltilen eleştiriyi kabul edin. Göreceksiniz canınız yanmayacak. 42. Kendi görüşlerinizden tamamen farklı makale ve kitaplar okuyun ve bir şeyler öğrenmeye çalışın. 43. Zihninizi sessizleştirin. 44. Birisi size topu atarsa, bunu tutmak zorunda değilsiniz. 45. Olumsuz düşüncelerinize yüz vermemeye çalışın. 46. Öfkeniz kabarmaya başladığı zaman ona kadar sayın. 47. Sorunlarınızı öğretmeniniz olarak görün. 48. Biraz yüzünüz gülsün. 49. Bu da geçer. 50. Gevşeyin! 51. Bugününüzü son gününüzmüş gibi yaşayın. Öyle olabilir. 52. İç dünyanız için zaman ayırın. 53. Olağan şeylerdeki olağanüstülüğü arayın. 54. Kendi işinize bakın, kendinizi başkasının yerine koymayın. 55. Hayatı olduğu gibi kabul edin. 56. Yüreğinizin sezgisine güvenin. 57. Bırakın çoğu zaman başkaları haklı olsun. 58. Daha sabırlı olun. 59. Kendi cenazenize katıldığınızı farz edin. 60. Önce karşınızdaki kişiyi anlamayı hedefleyin. 61. Ruh durumunuzu dikkate alın: Moralinizin bozuk olduğu zamanlar sizi yanıltmasın. 62. Hayat bir sınavdır. Altı üstü bir sınav. 63. Herkesin onayını alamayacağınızı unutmayın. Övgü ve yergi aynı şeydir. 64. Rasgele iyilikler yapın. 65. Bir davranışın ardındakini görmeye çalışın. 66. Gönlü bol olmayı haklı olmaya yeğleyin. 67. Bugün üç kişiye onları ne çok sevdiğinizi söyleyin. 68. Alçak gönüllü olmaya çalışın. 69. Kışa hazırlık (eksikleri gedikleri kapatma) telaşından kaçının. 70. Her gün birkaç dakikanızı sevecek birini düşünmeye ayırın. 71. Antropolog olun: Ön yargınızdan uzak, başka insanların yaşam ve davranış tercihlerini inceleyin. 72. Herkesin farklı olabileceği gerçeğini anlayın ve saygı gösterin. 73. Kendinize bir kamusal yardım konusu seçin. 74. Her gün en az bir kişiye beğendiğiniz bir özelliğini söyleyin. 75. Sınırlarınızı öne sürmeyin, yoksa sınırlı olursunuz. 76. Gördüğünüz her şeyde tanrının parmak izi vardır. 77. Başkalarının fikirlerinde biraz olsun doğruluk payı arayın. 78. Bardağın (ve başka her şeyin de) kırılmış olduğunu varsayın: Her şeyin bir başlangıcı ve bir sonu vardır. 79. Bu ifadeyi iyi anlayın: Nereye giderseniz siz oradasınız. 80. Kendinizi iyi hissettiğiniz zaman şükredin, kötü hissettiğiniz zaman ılımlı olun. 81. Postayla evlat edinin. Bir vakıf yoluyla bir çocuğa yardım edin 82. Yaşamı melodram olarak görmeyin. 83. Aynı anda birkaç şey yapmaya kalkmayın. 84. Fırtınanın Gözü nde (karmaşanın ortasındaki sükûnet noktasında) bulunmaya çalışın. 85. Sahip olmak istediğiniz şeyleri değil, elde etmiş olduklarınızı düşünün. 86. Dostlarınızdan ve ailenizden bir şeyler öğrenmeye açık olun. 87. Bulunduğunuz konumdan mutlu olmaya bakın. 88. Hizmet vermeyi yaşamınızın değişmez bir parçası haline getirin. 89. Bir iyilik yapın ve karşılığını ne isteyin, ne de bekleyin. 90. Varlığınızı bir bütün olarak kabullenin. 91. Başkalarını suçlamayı bırakın. 92. Yardım etmeye çalışırken önceliğinizi küçük şeylere verin. 93. Unutmayın: Bundan yüz yıl sonra dünyada bambaşka insanlar olacak. 94. Sorunlarınıza olan bakışınızı değiştirin. 95. Bir tartışmaya girecek olursanız, kendi görüşünüzü savunmadan önce karşı tarafın savını anlamaya çalışın. 96. “Anlamlı başarı”nın tanımını bir kez daha yapın. 97. Duygularınıza kulak verin; size bir şey söylemeye çalışıyorlar. 98. Yaşamınızı sevgiyle doldurun. 99. Kendi düşüncelerinizin gücünü bilin. 100. “Daha fazlası daha iyidir” diye düşünmekten vazgeçin. Hazırlayan: Pervin Muradova 47 BİLİM - TEKNOLOJİ BİLİM - TEKNOLOJİ 2008 Yılı Bilimsel Gelişmeleri 2008 yılında çevre, tıp, teknoloji, uzay, biyoloji ve diğer alanlarda ne tür gelişmeler yaşandığına bir göz atalım. İklim değişikliği ve Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’ndan genomlara,fosillereve doğurganlığakadar, keşiflerle dolu bir yılı daha geride bıraktık. Ocak ayında, Londra Jeolojik Derneği üyeleri, dünya üzerindeki insanın etkisini yansıtmak için dünyanın “Antropocene” adı verilen yeni bir çağa girdiğini öne sürüyorlar. (Resim: iStockphoto) Küresel ısınmaya karşı savaşta biri gümüş kurşun gibi yetişen biofuel üretimi vardı. Gıda fiyatlarının artışında ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinde biofuele dönülmesinin gıda fiyatlarında büyük bir artışa neden olacağı konusunda kaygılar bulunuyor. (Resim: İStockphoto) 2008 kanguruların, mağara adamlarının ve yünlü mamutların genom dizisinin ortaya çıkarıldığı yıl oldu. Gagalı memelilerin genomları Mayıs ayında ortaya çıkarıldı, memelilerdeki cins belirlemesinin 160 milyon yıldan daha önce değiştiği düşünülüyor. (Resim: Ian Elton/Healesville Sanctuary) Mayıs ayında Avustralyalı araştırmacılar, tüm canlı türleri arasında en yaşlı anneye ait fosili keşfettiler. 380 milyon yıllık fosilde, bir em- 48 briyoya göbek bağıyla bağlı anne balığın 25 cm uzunluğundaki kalıntısı var. (Resim: Museum Victoria) Bazı uzmanlar genetik ve epigenetik defektlerin riski konusunda endişeleniyor. Doğumda belirlenemeyen otizm ve kısırlık gibi koşullar IVF prosedürlerindeki kusurlu sperm kullanımı artışıyla yükselebilir. (Resim: İStockphoto) ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) yetkilileri, Mars’ın Kuzey Kutbu’nda donmuş su bulduklarını söylediler. Mars’taki suya Phoenix uzay aracının robot eliyle ilk kez dokunuldu ve tahlil edildi. (Resim:NASA/JPL/Univeristy of Arizona/Texas A&M University) Birçokarkeolog geçmiş dönemlere ait harikaları bulmak için dünya etrafında seyahat ederken,Avustralyalı araştırma grubu Afganistan’daki hisarı bulmak için Google Earth’ü kullandı. (Resim: Google Earth) Eylül ayında ilk ışının yayılmasıyla Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nın dünyanın sonunu getireceği korkuları sona erdi. Çarpıştırıcının elektrik bağlantılarından kaynaklanan arıza nedeniyle deney durduruldu. Yeni deneyin 2009 yılı ortalarında yapılabileceği umuluyor. (Resim: Christian Hartmann/Reuters) Çok fazla güneş ışığının cilt kanserine yol açtığı biliniyordu, fakat eksikliği de erkeklerde kısırlığa yol açıyor. Avustralyalı araştırmacılar, D vitamini eksikliğini önlemek için sabah 10-15 dk güneşlenmenin faydalı olacağını belirtiyorlar. (Resim: İStockphoto) Kaliforniyalı araştırmacılar, saniyede 3 santimetre hızla soyulan selobantın röntgen ışını olarak bilinen X-ray (Xışını) üretebildiğini ortaya çıkardı. Bilim insanları, X ışınlarını ortaya çıkaran etkenin ne olduğunun anlaşılması durumunda, günümüzde röntgen çekimi için kullanılan ve tıp görevlilerini büyük tehlike altına sokan nükleer teknolojiler ile gerçekleştirilen işlemlerin daha tehlikesiz şekilde yapılması amacıyla tek-niğin geliştirilebileceğini açıkladılar. (Resim: Carlos Camara, Juan Escobar and Seth Putterman) Mehmetçik Artık Siperden Vuracak Askeri operasyonlarda yaşanan sorunları incelemeye alan ASELSAN, hedef olmadan ateş etmeyi sağlayan sistemi üretti. Cihaz sayesinde asker, dürbünden bakar gibi cihazın gördüğünü görüyor ama karşı tarafa görülmüyor. Modern periskop görevi gören cihaz, ASELSAN üretimi Piton gece görüş cihazına takılıyor. Pitonun elde ettiği görüntü bir kablo ile askerin başındaki ekrana aktarılıyor. Ekran basit bir sistem ile kafaya oturtuluyor. Asker bu sayede hem yürüyüş sırasında gece görüş cihazı kullanmıyor hem de çok daha kolay ateşe hazır hale geliyor. Çatışma olduğu zaman ise asker sipere yatarak önce kendini korumaya alıyor, sonra tüfeğinin üzerindeki gece görüş cihazı ile etrafını kontrol ediyor. Cihaz sayesinde hedefi gören ama kendi hedef olmayan asker, vurulma riski yaşamadan çatışmaya giriyor. Bazıları denizlerde başka canlı kalmadığını tartışırken, Kasım ayındaki Deniz Canlıları Sayımı’nın sonverilerinegöre, düşündüğümüzden çok daha fazla türün olduğu belirtiliyor. Listede dev istiridyeler, Antarktika ahtapotları ve behemot bakterisi bulunuyor. (Resim: M. Rauschert) 2008 yılının başında, Amerikalı araştırmacılar bir bakterinin ilk sentetik genomunu (bir organizmanın kromozomlarında bulunan genetik şifrelerin tamamını simgeleyen terim) yarattı. Bu, araştırmacılara kromozomlarındaki hasarı onarmak için doğal biçimde hücrelerden faydalanılan bir süreç olan ve “benzeşik yeniden bağdaştırma” denilen süreci kullanarak sentetik genom yaratma olanağı verdi. (Resim: iStockphoto Hedefi tanıyan ‘ateş’ diyecek Gece görüş cihazından elde edilen görüntünün başka yere aktarılması pek çok yeni uygulamanın da önünü açacak. Cihaz keskin nişancı tüfeğine takılırsa hedefi tanıyan bir kişi tetiği sıkmadan vurulacak kişiyi gösterebilecek. Cihazdan elde edilen görüntü, gelişen teknolojiyle ilerde kayıt edilebilecek. Görüntü, operasyon merkezinden harekat merkezine aktarılırsa geleceğin pek çok bilim kurgu filmleri gerçek olacak. Çatışmayı askerin gözünden anında izlemek dahi mümkün olacak Kaynak: Zaman Online 49 TARİH VE EKONOMİ EKONOMİK VE TİCARİ OLARAK İLK KEZ GERÇEKLEŞTİRİLEN BULUŞLAR İLK EHLİYET 14 Ağustos 1893 tarihinde Paris Emniyet Müdürlüğü, bir kararname yayınladı: “Hiçbir motorlu araç, sahibinin başvurusu üzerine tarafımızdan verilecek sürücü belgesi olmadan kullanılamaz. Sürücülerin hataları nedeniyle, söz konusu belgeleri iptal etme hakkına her zaman sahibiz” bu duyuru üzerine, araba sahipleri, Paris Emniyet Müdürlüğü’ne başvurdular. 1 Kasım 1899’a kadar Paris bölgesinde 1795 kişiye sürücü belgesi verilmişti. İLK KAHVE VE NESCAFE Kahveyi ve yararlarını ilk belirleyen kişi, Ünlü Türk bilgini İbni Sina’dır. İbni Sina, M.S. 1000 yılında kahveyi keşfetti ve ona Bunc adını verdi. Buisim Etopya’da hala kullanılır. Bugün Avrupa ve Amerika’da yaygın bir biçimde kullanılan Nescafe sekiz yıllık bir araştırmadan sonra ilk kez 1938 yılında isviçre’de Vevey kentinde Nestle tesislerinde hazırlandı. İLK BLUCİNLER (BLUE JEANS) 1850 yılında Bavyera’dan ABD’ye göçeden Levi Strauss tarafından yapıldı. Altına hücumdöneminde SanFrancisco’ya geldiğindeyanında çadır ve branda bezi yapmak üzere getirdiği bir miktar kumaş vardı. O sırada karşısına çıkan bir madenci, normal pantolonların, madenlerde çabuk eskiyip yırtıldığını söyleyince, Strauss’ın 50 kafasında şimşik çaktı ve elindeki kalın kumaştan dayanıklı pantolon yapmaya karar verdi. Bu ilk blucinler, düzinesi 13.5dolardan satışa çıkarıldı. İLK HAYAT SİGORTASI ŞİRKETİ Londra’daSir Thomas Allen tarafından 1706 yılında, “Amicable Society for a Perpetual Assurance Office” adı altında faaliyetegeçi-rildi. Sigortalanacak kişinin 15 yaşından küçük 45 yaşından büyük olmaması gerekiyordu. İLK MARGARİN Pantenti, 15 Temmuz1869günü Paris’teHippolyte Mege-Mouriesadlı Fransıztarafından alındı. Aynı yıl, III. Napolyon,donanmada tereyağı yerine kullanılmak üzere bir başka madde geliştirilmesi için yarışma açmıştı. MegeMouries, bu yarışmaya katılan tek kişi oldu ve kralın koyduğu ödülü de aldı. İLK DOLMUŞ SEFERİ Şehirlerarasıilk dolmuş seferi, 1898 yılının Ağustos ayında, London Motor Van and Wagon Co. Şirketi tarafından ClactonileLondra arasında başladı. Şirket, her Cuma Clacton’dan Londra‘ya 4 araç kaldırıyordu. 70 millik mesafe 5.5 saatte katediliyordu. ABD’de ilk dolmuş seferleri ise, 1899 yılında Nassau County Motor Coach Co. tarafından başladı. Seferler, Long İsland’ın banliyöleri arasında yapılıyordu. İLK PLAKA Paris şehri Emniyet Müdürlüğü’nün 14 Ağustos 1893 günü yayınladığı talimatnamede şu satırlar vardı:”Her motorlu aracın üzerinde, görünebilir büyüklükte bir metal plaka olacaktır. Bu plaka üzerinde, araç sahibinin adı, adresi ve ruhsat numarası yazacaktır. Aracın sol tarafına takılacak olan bu plaka hiçbir biçimde gizlenmeyecektir”. 30 Eylül 1901 tarihinden itibaren bu kural tüm Fransada geçerli oldu. Saatte 30 km yapabilen her aracın bu plakayı takması istendi. İLK ÇEK Hamiline yazılmış ilk çek, 22 Nisan 1659 günü, Londra’da Nicholas Vanacker’a ödendi. 10 pound değerindeki bu çeki ödeyen banka, Clayton and Morris’ti. El yazısıyla yazılmış olan çekin aslı, 1976 yılı Aralık ayında Londra’da Sotheby’s müzayede salonunda yapılan açık arttırmada1300 pounda satıldı. İLK NAYLON Amerikan kimya şirketi E.İ. Du Pont De Neumors’da, Dr. Wallace Carothers başkanlığındabir araştırma ekibi tarafından uzun çalışmalar sonunda ilk naylon üretildi ve 16 Şubat 1937’de patenti alındı. Ticari olarak üretilen ilk naylon ürün ise, diş fırçası kılıdır. İlk naylon iplik de, aynı şirketin Seaford fabrikasında 15 Aralık 1939’da üretilmiş ve çorap yapımında kullanılmıştır. Naylon bu gün hayatımızın her alanında etkilemektedir. İLK PLASTİK Parkesin adıyla, nitroselüloz, kafur ve alkolün karışımıyla Birmingham kentinde Alexander Parkes tarafından yapıldı. Üretimine ise Londra’da, 1866 yılında Parkes tarafından başlandı. Bulucusuna göre, bu ilk plastik, gerçekten harika bir maddeydi. İLK CİPS PATATES 1853 yılında, New York’taki Moon Lake HouseOteli’nin Kızıldereli aşçısı George Crum tarafından hazırlandı. Bir akşam, otelin restorantına yemeğe gelen müşterilerden biri, Crum’dan Fransızların ünlü patates tavasından daha ince bir patates yemeği istedi. İLK TELEFON Konuşmaları açıkça aktaran ilk telefon aleti, Charles Sumner Tainter ve Alexander Graham Bell tarafından geliştirilen Radyofon adlı aygıttır. İki bilim adamı, bu aygıtla ilk başarılı denemeyi 15 Şubat 1880 günü gerçekleştirdi. Verici, Washington’da 13. Cadde’deki Franklin School’un tepesine konmuştu. Tainter, ahizeyi eline alarak konuşmaya başladı çok heyecanlıydı, titrek bir sesle: ”Bay Bell... Bay Bell... Bay Bell...Beni duyabiliyorsanız, Lütfen pencerenin önüne gelip şapkanızı sallayın”. Az sonra Bell, 14. Cadde’de bulunan laboratuarının penceresine geldi. Elinde şapka vardı. Bir an durdu, sonra sallamaya başladı. Kaynak: www.buluslar.com 51 SAĞLIK EKONOMİK KRİZ RUH SAĞLIĞINI TEHDİT EDİYOR Türkiye Psikiyatri Derneği Dış İlişkiler Sekreteri Uzman Dr. Halis Ulaş, dünya genelinde yaşanan ekonomik krizin, ruh sağlığını tehdit ettiğini belirterek, “İşini kaybedenlerde, çalışan bireylere göre 2 kat daha fazla depresyon gözlenmektedir” dedi. Türkiye Psikiyatri Derneği Dış İlişkiler Sekreteri Uzman Dr. Halis Ulaş, ekonomik krizin, hem işverenlerde hem çalışanlarda hem de işsizlerde ruhsal problemlere yol açabileceğini söyledi. 1980 sonrasında dünya genelinde birçok ülkede ekonomik krizler yaşandığını anımsatan Ulaş, 1992-1993’de Avrupa Para krizi, 1994-1995’te Latin Amerika krizi, 1997-1998’de Güney Doğu Asya krizi, 1998’de Rusya krizi, 1999’da Brezilya ve 2002’de Arjantin krizleri olduğunu, Türkiye’de de özellikle 1980, 1994, 2001 ve 2004 ekonomik krizlerinin ülke ekonomisini ve özellikle sosyo-ekonomik düzeyi düşük kesimleri olumsuz etkilediğini bildirdi. Ulaş, Güney Doğu Asya krizinin ardından Kore, Tayvan ve Endonezya’da, Türkiye’de de 2001 krizi sonrasında işsizlik ve yoksulluk oranlarında artış saptandığını dile getirerek, şunları kaydetti: “Dünya Bankasının 2003 yılı raporlarına göre Türkiye’de 2000’in 3. çeyreğinde işsizlik oranı yüzde 5.63 iken, 2002’nin 1. çeyreğinde bu oran yüzde 11.76’ya yükselmiştir. İşsizliğin artışına paralel olarak 2001 krizi sonrasında kişi başına düşen gelir de önemli ölçüde azalmıştır. 2000’de kişi başına düşen Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) 3 bin 95 ABD doları iken, 2001’de 2 bin 261 ABD dolarına gerilemiştir.” KRİZİN TOPLUM SAĞLIĞINA ETKİSİ Bugüne kadar gerçekleştirilen bazı araştırmaların, işsizlik ve yoksulluğun fiziksel hastalıklar, bedensel yakınmalar, stres bozuklukları, depresyon, umutsuzluk, içe kapanma, öz saygı yitimi, bunaltı bozuklukları ve davranış bozuklukları gibi ruh sağlığı sorunlarına yol açtığını anlatan Halis Ulaş, 1987-1996 yılları arasında işsizlik ve ruh sağlığı arasındaki ilişkiyi araştıran 16 çalışmanın 14’ünde, 52 işsizliğin psikolojik iyilik halini olumsuz etkilediğinin saptandığını söyledi. Ulaş, şunları söyledi: “İşini kaybedenlerde, çalışan bireylere göre 2 kat daha fazla depresyon gözlenmektedir. Kayıt dışı çalışmanın, ruh sağlığı üzerine etkisi ile ilişkili ye-terli çalışma bulunmamaktadır. Oysa işsizlik artışı kayıt dışı çalışma oranlarını artırmaktadır. Kayıt dışı çalışmanın ruh sağlığı üzerine etkisini inceleyen bir araştırmada, güvenceli çalışanlar, kayıt dışı çalı-şanlar ve işsizler sık ruhsal bozukluklar açısından değerlendirilmişler. Hem kayıt dışı çalışan işçilerde hem de işsizlerde sık ruhsal bozukluk oranı güven-celi çalışan işçilere göre 2 kat daha fazla saptanmıştır. Yani ruh sağlığı sorunlarına sadece işsizlik değil güvencesiz çalışma da neden olabilmektdir.” İŞSİZLİK VE İNTİHAR Türkiye Psikiyatri Derneği Dış İlişkiler Sekreteri Uzman Dr. Halis Ulaş, intiharlarla ilişkili sosyal faktörler arasında işsizlik ve sosyo-ekonomik düzeyin önemli bir yer tuttuğunu bildirdi. İşsizlik ve intihar arasındaki nedensel ilişkiyi araştıran bir çalışmada, “İşsiz olan bireylerin çalışanlara göre intihara bağlı ölümlerinin 2-3 kat arttığının” tespit edildiğini ifade eden Ulaş, şöyle devam etti: “İntiharın ekonomik krizle ilişkisinin ele alındığı bir araştırmaya göre, 1997 Güney Doğu Asya krizi sonrasında Kore’de intihar oranları yüzde 63 ora-nında artmıştır. Aynı çalışmada, intihar oranlarının sosyoekonomik düzeyi düşük insanlarda daha fazla görüldüğü belirtilmektedir. Benzer şekilde kriz sonrası intihar oranları 1999’da Tayvan tarihindeki en yüksek orana ulaşmıştır. Ülkemizde yapılan ça-lışmada da diğer ülkelerdeki araştırma sonuçlarına uygunluk gösteren, düşük sosyo-ekonomik düzeyli kesimlerde intiharların daha sık görüldüğünü destekleyen ger-- SANMA Kİ DERT SADECE SENDE VAR.. SENDEKİ DERDİ NİMET SAYANLAR DA VAR.. çek bulgular elde edilmiştir. Farklı bir çalışmada ise hastaların sağlık güvencelerinin olmaması ile intihar arasında bir ilişki saptanmıştır.” YOKSULLUK VE ŞİZOFRENİ Ulaş, ruhsal sorunlara sahip olmanın, işsizlik ve yoksullukla ilişkili olduğunu vurgulayarak, “Dünya Sağlık Örgütü 2001 verilerine göre Etiyopya, Finlandiya, Almanya, Hollanda, ABD ve Zimbabwe’de gelir düzeyi düşük olan bireylerde yüksek gelir düzeyine sahip olanlara göre 1.5-2 kat daha fazla depresyon gözlenmektedir” diye konuştu. Yapılan çalışmalara göre, ABD’de 16-54 yaş arasındaki 6 milyon işçinin ruh sağlığı sorunlarına bağlı olarak ya işini kaybettiğini ya iş arayamayacak durumda olduğunu bildiren Halis Ulaş, “İngiltere’de son 20 yıl içinde şizofreni hastalarında istihdam oranları yüzde 10-20 arasında değişmektedir” dedi. ÖNEMLİ ÖNERİLER * Depresyon geçiren kişi çoğu zaman işlerini doğru planlayamaz. Bundan dolayı işlerinizi bir gün önceden planlayarak stresinizi azaltabilirsiniz. Yapmanız gereken işlerin listesini hazırlayın. Bütün günü planlamak mümkün değilse, günü sabah, öğle, ak-şam şeklinde parçalar halinde planlayın. * Sabah saatlerinde az efor gerektiren işler yapmaya çalışın. * Genel bir isteksizliğiniz varsa bile, zevk alarak yaptığınız işleri tespit edin ve bunlara öncelik verin. * Sizi zorlayan veya rahatsız eden işlerden bir süre uzak durmaya çalışın. * Hobilerinize yönelin. Yeni hobiler edinmeye çalışın. * Olumsuz düşüncelerinizi tarafsız değerlendirmeye çalışın ve gerçeğe ne kadar uyduklarını sınayın. Hazırlayan: Şahin Tağıyev demek ki neymiş : derdimi dinledim, derdimden iğrendim... Onun derdini gördüm, derdime imrendim... Bardağın her zaman dolu tarafını görün lütfen… 53 KADIN VE AİLE 2008 Yılınının Defilesi Yaşamı Zevkli Kılan Sihirli Bir Aynada Moda! Moda denilince öncelikle akla New York, Paris gelir dünyada. Türkiye’de ise modanın merkezi İstanbul. Fakat Ankara’da moda üretiyor, uyguluyor, sergiliyor. Başkentin moda üretim odaklarından biri, 1970’den beri atölyesini geliştirerek sürdüren kreatör Ahmet Özceyhan Azerbaycanda “Modern Çizgilerde Anadolu Motifleri” defilesi gerçekleştirdi. Moda Dünyasında kendine has çizgileriyle tanınan Ankaralı Kreatör Ahmet Özceyhan’ın geleneksel Türk motiflerini ön planda tuttuğu Anatolia adlı koleksiyonu, iki ayrı defile ile tanıtıldı. TÜSİAB Kadın Kolu Komisyonu ve T.C. Bakü Büyükelçisi Hulusi Kılıç’ın eşi Günay Kılıç’ın beraber gerçekleştirtiği “Modern Çizgilerde Anadolu Motifleri” adlıdefilede60 parçadan oluşan koleksiyon sergilendi. T.C. Bakü Büyükelçiliği Kültür Merkezi’nde ve Bakü Eğlence Merkezi’nin “Eliza” salonunda gerçekleşen defileye, çok sayıda yabancı büyükelçi, milletvekilleri, devlet sanatçıları, işadamları ve eşlerinin de aralarında bulunduğu seçkin davetliler katıldı. Programın açılış konuşmasını yapan Sayın Günay Kılıç, misafirlere hoşgeldiniz deyerek, Kretaör Ahmet Özceyhan’ı katılımcılara tanıttı. 189 sayılı orta okulun “Tebessüm” çocuk tiyatrosunun çocuk folklor ekibi sahne alarak oyunlarıyla misafirleri selamladılar. Daha sonra Bakü’de yapılan en kapsamlı ve görkemli defile gerçekleşti. 14 Azerbaycanlı mankenin sergilediyi geleneksel Türk motiflerinden oluşan kolleksiyon, misafirlerin büyük beğenisi ile 54 karşılandı. Bu kolleksiyonun hazırlanmasında Ahmet Bey’in eşi İnci Özceyhan ve oğlu Davuthan Özceyhan’ın katkıları büyüktür. Program, 149 sayılı Ağdam göçkünleri ortaokuluna yardım amaçlı piyango çekilişi ile devam etti. Defileye davetli olarak katılan Azerbaycan Opera Sanatçısı Fidan Hacıyeva, bir kaç şarkıyla davetlilerin gönlünü okşadı. Program sonunda davetliler, TRT ses sanatçılarının seslendirdiği Türk Halk ve Türk Sanat musikisine eşlik ederek eğlendiler. Programın gerçekleşmesinde katkıda bulunan ana sponsorlar;Tekfen, TIKA, TRT,THY, Park İnn, Bakü Eğlence Merkezi yetkilileri ve Beyhan Müdüroğlu’na, sponsorlar;DHT Holding, CocaColaBottlers Ltd.,Simsel Reklam ve Azersun Holding yetkililerine; piyango çekilişinde hediye olrak katkıda bulunanAh-met Özceyhan’a, THY, Vakko, Omsan Lojistik, Journey, Pierre CardınMonica Ricci, Fomara Electric, Ela Photo, Aselsan, Jumbo, Sultan’s Restoran, Sun Rise Otel, Yapı Kredi Bank-Azerbaycan, Cafe Mozart, Santa Monica, Bakü Eğlence Merkezi ve Nil Kırtasiye yetkililerine sonsuz teşekkürlerimizi sunar, işlerinde başarılar dileriz. Defilenin gerçekleşmesinde büyük emek sarf eden T.C. Bakü Büyükelçisi Hulusi Kılıç’ın eşi Günay Kılıç’a, Kadın Kolu Komisyonu Başkanl Aysel Avcuoğlu ve TÜSİAB Kadın Kolu Komisyonu üyeleri Meltem Özoral, Safiye Bakır, Fatma Babürşah, Gülmahis Civelek, Tülay Sezmener, Havva B. Arıtman hanımefendilere sonsuz teşekkürlerimizi sunar, faaliyetlerinde başarılar dileriz. Hazırlayan: Mesheti Halilova 55 MİZAH-EĞLENCE Hazırlayan: Samed Hacıyev Dünyanın en zor mesleği; Ev Hanımlığı! Krizin fıkrası Adam “patronun odasına”girmiş: Maaşıma zam istiyorum... Peşimde 3 büyük şirket var. Patron “hangi firmalar”diye sormuş. Adam: Elektrik idaresi... Su idaresi... Doğalgaz idaresi MUHASEBECİ Bir matematikçi, bir muhasebeci ve bir ekonomist aynı işe başvururlar. Görüşmeci matematikçiye sorar: “iki kere iki kaç eder?”. Matematikçi cevap verir: “Dört!”. Görüşmeci sorar:”Kesin dört mü? Matematikçi kendinden emin cevaplar: “Evet, kesin dört!”Matematikçi çıkar ve ekonomist odaya girer. Bu sefer görüşmeci aynı soruyu ekonomiste yöneltir. Ekonomist yanıtlar: “Ortalama dört eder, yüzde 10 aşağıya veya yukarı oynayabilir, ama ortalama dört eder!”.Ekonomistte de çıkar, muhasebeci odaya girer, aynı soru ona da sorulur. 56 Muhasebeci ayağa kalkar, kapıyı kilitler, panjurları indirir ve görüşmeciye yaklaşarak sorar: “Kaç etsin istersiniz? PARASI OLAN KADINLA EVLEN! Adam basit bir hastalık olduğunu düşündüğü bir rahatsızlık için doktora gitmiş ve birden çok ağır hasta olduğunu, hastalığının tedavisi olmadığını ve sadece altı ay ömrü kaldığını öğrenivermiş. Üzüntü içinde doktora ‘Yapabileceğim bir şey var mı?’ diye sormuş, doktor da ‘Tabii demiş, ekonomist genç bir bayan bul, onunla evlen ve bir Brezilya gezisine çık!’ Adam heyecanla bu benim ömrümü uzatır mı?’ diye sormuş ama doktorun cevabı da şaşırtıcı olmuş. ‘Hayır, uzatmaz ama iktisatçı o kadar can sıkıcı olur ki, sanki daha uzun zaman geçmiş gibi hisseder, kendini daha çok yaşamış gibi sanırsın!’ Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç? Kavak Ağacı ile Kabak Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa: Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç? On yılda, demiş kavak.On yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!Doğru, demiş kavak.Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa: Neler oluyor bana ağaç? Ölüyorsun, demiş kavak. Niçin? Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için. EN AKILLI ADAM Bir keşiş dünyanın en akilli adamını bulmak için diyar diyar geziyormuş sıra nasreddin hocanın köyüne gelmiş ve köylülere sormuş. Sizin köyün en akilli adamı kim? demiş. Köylülerde: nasreddin hoca demiş. ERZURUMLU KADIN LAFIYLA İŞ YAPMAZ! Erzurum havaalanında yolcular uçağa binmişler. Kapılar kapanmış ve hostes “Sayın yolcular”demiş: — Lütfen kemerlerinizi bağlayınız. Kimse bağlamamış. Hostes “durumu”pilota anlatmış. Pilot, mikrofonu eline almış: — Hele dadaşlar, kemerlerinizi bağlayın da havalanah. Herkes bir anda kemerlerini bağlamış. Hostesin şaşkınlığını gören pilot şöyle demiş: — Erzurumlu,kadın lafiyla iş yapmaz. Sigaraya, içkiye HAYIR! Bunun üzerine keşiş köy meydanında hoca ile görüşmeye başlamış ve eline bir çomak almış yere bir daire çizmiş nasreddin hoca da çomakla daireyi ortadan ikiye bölmüş keşiş bir doğru daha çizerek daireyi dörde bölmüş hocada dörde bölünmüş dairenin üç dilimine çarpı işareti koymuş keşiş elleriyle aşağıdan yukarıya doğru hareket yapmış hocada yukarıdan aşağıya yapmış ve kesiş büyük bir hayranlıkla hocayı tebrik etmiş. Olup bitenden bir şey anlamayan halk keşişe ne olduğunu sormuş kesisde : Bu adam gerçekten dünyanın en akilli adamı yere dünya çizdim o ortadan ekvator geçer dedi ben dünyayı dörde böldüm o da dört de üçü sudur dedi ben yerden buharlaşma sonucunda ne olur dedim o da yağmur yağar dedi. Bu sefer hocaya neler olduğunu sorar halk hoca da: Bu adam oburun biri yere bir tepsi baklava çizdi ben de yarısı benim dedim daha sonra tepsiyi dörde böldü o zaman dört de üçü benim dedim o da tepsi altından ateşi hafif hafif almalı dedi ben de üstüne fındık fıstık eklersek daha iyi olur dedim. 57 SPOR SPOR EKONOMİK KRİZ SPORU NASIL ETKİLER? Amerika’dan başlayan ve dalga dalga yayılan küresel krizin dörtbir yanımızı sardığı bu günlerde spor endüstrisi de krizin etkilerini yakınında hissetmeye başladı. İngiltere Premier Liginden, NBA’ye, golften NFL’e pek çok sporun ve takımın sponsorluğunu yapan firmalar küresel kriz nedeniyle yıllardır sürdürdükleri sponsorlukları bitirmek üzereler. Özellikle finans kuruluşlarının sponsor olduğu takımları ki buna İngiltere Premier Ligi’ndeki pek çok takım dahil önümüzdeki yıl büyük sıkıntılar bekliyor. Aynı durum oyuncular için de geçerli. İflasın eşiğindeki Amerikan otomotiv devi Genaral Motors Tiger Woods ile gerçekleştirdiği 5 senelik sponsorluk anlaşmasına son verdi. Atp tenis liginin sponsoru Mercedes ve Davis Cup’ın sponsoru AIG’de kriz nedeniyle sponsorluktan çekilen diğer büyük firmalar. Tenisin iki büyük organizasyonun şu an için sponsorsuz olması her sene ödül miktarı artılan turnuvaları nasıl etkileyecek göreceğiz. Uzmanlar krizin derinleşmesiyle spor endüstirisinin 5 yıl içinde bambaşka bir görünüm edenibileceğini tahmin ediyor. Aslında spor endüstrisi eğlence sektörüyle birlikte durgunluğa ve ekonomik dalgalanmaya en dayanıklı iki sektörden biriydi. Ama bu seferki kriz hem büyük sponsor firmaların çöküşüne hem de alım gücünün azalmasına yol açtıtığı için spor endüstrisi de zarardan payını alıyor. Spor endüstrisinde krizle birlikte ibresi eksiye dönecek pek çok kalem var. Bunlar sporcu ücretlerindeki abartılı rakamlar, lisanslı ürün gelirleri, maç günü hasılatları ve geliri az olan sporların (voleybol, atletizim ve pek çok spor dalındaki bayan ligleri) gelirleri. Özellikle yeni yeni çıkışa geçen bayan liglerinin ve diğer sporların tekrar darboğaza girecek olması çok üzücü. Bununla beraber kriz bazı alanlardaki uçurumu kapatabilir. Özellikle yıldız oyuncu ücretleri ve golf gibi gereğinden fazla gelir elde eden sporlara harcanan paralar gibi. Görünen o ki; kriz sporu bir süre sıkıntıya sokacak ve herkesin dudağını uçuklatan paralar bir süreliğine normal seviyelerine dönecek. Ama sporun psikolojik etkisini düşünürsek sıkıntılı zamanlarda yaratacağı fayda ile yinede spor gözden hiç düşmeyecek. AZERBAYCAN’DA FUTBOL ATEŞİ Türkiye Futbol Milli Takımı Teknik Direktörü Fatih Terim, “Birgün Azerbaycan Milli Takımı veya bir Azeri kulübünün başına geçer misiniz?” sorusuna, “Eger kısmetse, Azerbaycanda çalışırım” dedi! Galatasaray’da uzun süre birlikte çalıştığı altyapı hocası Ali Yavaş’ın şu anda Azerbaycan’da görev yaptığını hatırlatan Terim, “Demek ki Azerbaycanlı kardeşlerimiz de bizim tecrübelerimizden faydalanmaya karar verdiler. Son 15 yılda Türk futbolu çok büyük gelişme gösterdi. Bunda futbola yapılan yatırımın büyük payı oldu. Artık gençlerimize geniş imkanlar sağlıyoruz” dedi. Alt yapının önemini anlatan Terim, Azerbaycan futbolunun gelişmesi için 58 zamana ihtiyacı olduğunu dile getirdi. Azarbaycan ile oynadığımız milli maçlar sonrasında edindiği izlenimleri de aktaran Fatih Terim, “Futbolcularınız güçlü ve mücadeleci. Ancak teknikleri Avrupa seviyesinde değil. Bunun da nedeni liginizin seviyesi. Eğer o artarsa futbolcuların da teknik kalitesi artar. Bu da Milli Takıma yansır. Bunun için de güzel sahalara sahip olmanız gerekiyor.” diye konuştu. Azerbaycan’a gittiğinde gezmeye fazla fırsat bulamadığını ama Azerbaycan halkının hem kendisine hem de futbolculara gösterdiği yoğun ilgiyi unutmadığını söyleyen Terim, Avrupa Şampiyonası finallerinde sadece Türkiye değil Türki cumhuriyetler adına da mücadele ettiklerini belirtti. Türk coğrafyasından pek çok tebrik mesajı aldıklarını ifade eden tecrübeli hoca, tüm Müslüman kardeşlerimizin kalbi bizimleydi, hatta Romanya, Bulgaristan, Yunanistan gibi komşularımız da bizi desteklediler” diye konuştu. Yoğun maç programından bulunan ilk fırsatta Azerbaycan’ı İstanbul’da ağırlamak istediklerini de sözlerine ekleyen Terim, Türk kulüplerinin Azerbaycanlı futbolculara fazla ilgi göstermemesinin nedeni konusunda açıklama yapmaktan kaçındı ve “Bunu kulüp yöneticilerine sormanız gerekir” dedi. Terim “Bir gün Azerbaycan Milli Takımı veya bir Azeri kulübünün başına geçer misiniz?” sorusuna ise “Futbol sürprizlerle doludur, kısmetse olur” yanıtını verdi. SPOR VE EKSERSİZ En uygun tercihler ise yürüyüş, koşu ve bisiklete binmek... Egzersiz yapmadan istediğim form düzeyine ulaşırım derseniz büyük bir yanılgıya düşebilir ve sağlık sorunları yaşabilirsiniz. Ekonomik kriz ortamının da yaşandığı şu günlerde ‘stres’ aşırı yeme ihtiyacı neden oluyor. Bir de üstüne düzensiz beslenme ve hareketsizlik eklenince aşırı kilolar sorun teşkil ediyor. Ayrıca kış döneminde hastalıklarından korunmak için vücudumuzun direncini artırmalı ve günlük sıvı alımına dikkat etmelisiniz. Kış aylarında terleme daha az oluyor. Bu nedenle susama hissimiz azalıyor. Bu yüzden metabolizmanız yavaşlayabiliyor. Böyle bir sorunla karşılaşmamak için günde 2 litre su tüketin. Egzersiz öncesi ve sonrası da içerisinde çeşitli B2, B3, B6 vitaminleri ile kalsiyum, potasyum, magnezyum ve polifenol olan sıvılar almaya özen gösterin. Sağlıklı serinlik için Ülker AR-GE ekibi ve yurt dışından AR-GE danışmanları ile birlikte 1,5 yıl sonucunda geliştirilen Maltana piyasaya sunuldu. Türkiye’de üretilen tek meyve aromalı malt içeceği olma özelliğini taşıyan Maltana egzersiz yapanlara da tavsiye ediliyor. B2, B3, B6 vitaminleri ile kalsiyum, potasyum, magnezyum ve polifenol içeren Maltana Türk tüketicilerinin de damak tadına uygun. Ananas, armut ve şeftali aromalı çeşitleri bulunan içecek uzmanlar tarafından gençler, kadınlar ve emziren annelere de öneriliyor. Ağrıları azaltmak için Bu hafta uygulayacağımız egzersiz hareketi üst vücut bölgesine yönelik olacak. Gün içinde üst vücut bölgesinde yaşayabileceğiniz ağrıları bu egzersizle en aza indirgeyebilirsiniz. İlk olarak kollarınız başınızın üstünde olsun. Avuç içlerinizle birbirine bakacak biçimde yukarı doğru germe yapmaya başlayın. Kolay bir şekilde germe yaparken nefes alıp vermeyi ihmal etmeyin. Bu hareketi 10 saniye uygulayın. Kolarınız, omuzlarınız ve göğüs kafesinizde germeyi hissedeceksiniz. Rahatlamak ve üstünüzdeki gerilimi atmak için her zaman uygulayabileceğiniz kolay bir egzersiz hareketi... Hazırlayan: Samir Esedov 59 FİLİSTİN DOSYASI FİLİSTİN YİNE KAN AĞLIYOR! İttihatçılar, Arazi-i Mukaddese ve Filistin’de Yahudiler için bir vatan-ı kavmî kabul ve tasdik etmediğim için ısrar ve tehdit ettiler. Kat’iyen kabul etmedim. Bilâhare 150 milyon altun İngiliz lirası vereceklerini vaad ettiler. ‘Değil 150 milyon İngiliz lirası, dünya dolusu altun verseniz bu tekliflerinizi kat’iyen kabul etmem!’ diyerek reddettim. Sonra hal’imde ittifak ettiler ve beni Selânik’e göndereceklerini bildirdiler. Bu son tekliflerini kabul ve Allah Teâlâya hamd ettim ki; Devlet-i Osmaniyye ve âlem-i İslâma ebedî bir leke olacak olan tekliflerini, yani Arazi-i Mukaddese ve Filistin’de Yahudi devleti kurulmasını kabul etmedim. İşte bundan sonra olan oldu…“ Dünya 2009`a KANLI bir savaşla girdi. İsrail Filistin’e yine vurmaya başladı ve 22 gün boyunca ölüm yağdırdığı Gazze’de ateşkes ilan edildikten sonra vahşetin boyutları kısaca şuydu; İsrail Gazze’de adeta taş taş üstünde bırakmadı. Hamas’ın Başbakanı İsmail Haniye, Filistinlilerin, Gazze’de “büyük bir zafer kazandığını” söyledi. Haniye, İsrail’in tek taraflı ateşkes ilan etmesinden sonra televizyondan yaptığı ilk açıklamasında, “Allah, bir fraksiyon ya da bir partiye değil, bizlere, halkın tamamına büyük bir zafer bahşetti” ifadesini kullandı. Haniye, “İsrail ordusunun saldırılarını durdurduk ve düşman hiçbir hedefine ulaşamadı” dedi. Ama! İsrail’in Gazze Şeridi’ne havadan ve karadan 22 gün süren saldırılarında en az bin 300 kişi öldü, binlerce insan yaralandı. Öte yandan Hamas’a bağlı trafik polisleri ateşkesin ardından bugün yeniden Gazze şehrinde göreve başladı. Bununla Hamas’ın mevcudiyeti, İsrail’in 3 hafta süren tahrip edici saldırılarından sonra ilk kez sokaklarda görüldü. Tüm bunlar olduktan sonra,İsrail ordusu, Gazze Şeridi’ne üç hafta süren saldırılarını sona erdirmesinin ardından askerlerini Gazze’den çekmeye başladığını bildirdi. Ne güzel bir özet değil mi? Aslında bu özet ne ilk kez yapılıyor, nede son olacak! Dilerseniz İsrail tarafından, insanlık dışı bir saldırıya maruz kalan Filistin’in tarihini merak edenler için kısa bir bilgi vermek istedik sayın okurlar... Filistin topraklarının en önemli cazibesi tarihteki rolü ve statüsünden ileri gelmektedir. Filistin’in vahye dayanan bütün dinlerde özel bir 60 önemi ve yeri vardır. Bu da birçok peygamberin orada yaşamış veya hayatının bir bölümünü orada geçirmiş ve Yüce Allah’ın bu toprakları kutsal kıldığını bildirmiş olmasından ileri gelmektedir. Hz. Ömer döneminde fethedilen Kudüs`ün ve çevresi 1099’a kadar sürekli Müslümanların hâkimiyetinde kaldı. O tarihte haçlı ordularının kırk gün süren şiddetli kuşatmaları sonunda bu kutsal belde onların eline geçti. Haçlılar Kudüs’ü işgal ettikten sonra bir hafta süreyle şehirde katliam gerçekleştirdiler. Bu katliamda Müslümanlardan yetmiş bin kişi öldürüldü. Katliam sonucu meydana gelen kan gölünde haçlıların atlarının topuklarına kadar gömüldüğü bu katliama şahit olmuş kumandanların hatıralarında geçmektedir. Haçlı işgali seksen sekiz yıl sürdü. Bu işgale 1187 yılında Salahuddini Eyyubi son verdi. Yavuz Sultan Selim’in 1516’da gerçekleştirdiği Mısır seferi sonrasında Kudüs ve Filistin Osmanlı devletine bağlandı. 1918 İngiliz işgaline kadar da Osmanlı yönetiminde kaldı. Yahudilerin belli bir toprak parçası üzerinde bir araya getirilmeleri ve bir devlete kavuşturulmaları amacıyla Avrupa’da 1897’de örgütlü Siyonizm hareketi ortaya çıktı. Bu hareket Yahudi halkının bir araya getirileceği toprak olarak da Filistin’i seçti. Siyonist örgüt mensupları Filistin’den bir miktar toprak elde edebilmek için ilk önce Osmanlı Devleti nezdinde girişimlerde bulundular. Bu amaçla Osmanlıların bütün dış borçlarını ödemeyi taahhüt ettiler. Ancak zamanın Osmanlı padişahı Sultan II. Abdülhamit onların isteklerini reddederek Filistin’den bir karış toprak dahi veremeyeceğini bildirdi. Bu olayı Sultan II. Abdülhamit şöyle anlatmaktadır “…İttihatçılar, Arazi-i Mukaddese ve Filistin’de Yahudiler için bir vatan-ı kavmî kabul ve tasdik etmediğim için ısrar ve tehdit ettiler. Kat’iyen kabul etmedim. Bilâhare 150 milyon altun İngiliz lirası vereceklerini vaad ettiler. ‘Değil 150 milyon İngiliz lirası, dünya dolusu altun verseniz bu tekliflerinizi kat’iyen kabul etmem!’ diyerek reddettim. Sonra hal’imde ittifak ettiler ve beni Selânik’e göndereceklerini bildirdiler. Bu son tekliflerini kabul ve Allah Teâlâya hamd ettim ki; Devlet-i Osmaniyye ve âlem-i İslâma ebedî bir leke olacak olan tekliflerini, yani Arazi-i Mukaddese ve Filistin’de Yahudi devleti kurulmasını kabul etmedim. İşte bundan sonra olan oldu…” Osmanlı Devleti’nden bir şey koparamayan Siyonistler bu kez, İngilizlerle ve diğer Batı ülkeleriyle işbirliğine gitmeyi kararlaştırdılar. Osmanlı Devleti’ni yıkmak veya zayıflatmak için her fırsatı değerlendiren bu ülkeler Siyonistlerin kendilerine yanaşmalarını da iyi bir fırsat olarak görüp değerlendirdiler. Bu işbirliğinden sonra 1916 yılında İngiltere, Fransa ve Rusya arasında Sykes-Picot Anlaşması imzalandı. 1922’de Milletler Cemiyeti’nin kararıyla Filistin, İn- giltere’nin himayesine verildi.. İsrail’in kuruluşunun hemen ardından 1948’de ilk Arap- İsrail Savaşı olarak nitelendirilen savaş çıktı. Ne yazık ki bu savaşta komşu Arap ülkelerinin olaylara müdahalesi Filistinliler açısından hiçbir yarar getirmemiş, aksine birtakım siyasi oyunlarla İsrail işgalinin genişlemesine sebep olmuştur. İsrail işgaline karşı Filistin’de örgütsel mücadele de verilmiştir. Bu amaçla muhtelif örgütler ortaya çıktı. Bunların başında geleni de Yasir Arafat’ın liderliğindeki Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi (el-Fetih) idi.FKÖ çatısı altında toplanan örgütlerin mücadeleleri genellikle Filistin’in dışından olmuştur. Bu mücadelede önce Ürdün merkez alındı. Ancak Kara Eylül Hareketi olarak tarihe geçen ve Ürdün askeri birlikleriyle Filistinli gerillalar arasında gerçekleşen çatışmalardan sonra söz konusu örgütler Lübnan’a taşınmak zorunda bırakıldı. 1982’de Lübnan’ın İsrail tarafından işgal edilmesinden sonra da bu örgütler Tunus’a taşındı. FKÖ’nün Tunus’a taşınmaya zorlanması sonucunda Filistinli örgütlerin mücadelesinden kurtulduğunu düşünen İsrail, 1987’de bizzat Filistin’in içinde baş gösteren intifada hareketiyle karşı karşıya geldi. Bu hareket çok kısa zamanda Filistin’in her tarafına yayıldı. Ayrıca bu harekette HAMAS (Filistin İslâmi Direniş Hareketi) öne çıktı. Bunun neticesinde 1991’de Madrid süreci veya “Ortadoğu barışı” adı verilen bir süreç başlatıldı. Yapılan görüşmeler neticesinde 1993’te FKÖ tarafından desteklenen bir grupla İsrail arasında Oslo İlkeler Anlaşması adı verilen bir temel anlaşma imzalandı. 1994’te Kahire Anlaşması veya Gazze-Eriha Anlaşması adı verilen ilk uygulama anlaşması imzalandı. 61 Israilli çocuk: Babam dediki; Siz araplar şeytansınız, teroristsiniz, hayvansınız!! Filistinli çocuk: Babam bana hiç birşey demedi, sizinkiler öldürmüş!! Bu anlaşmaya bağlı olarak Gazze ile Batı Yaka’nın Eriha kasabasında bir özerk yönetim oluşturuldu. Sonradan imzalanan anlaşmalarla Batı Yaka’da özerk yönetimin kontrolüne verilen şehir merkezlerinin sayısı sekize çıkarıldı. Ancak bu anlaşmalar Filistin meselesinin gerçek bir çözüme kavuşturulmasını sağlayamadı. 28 Eylül 2000’de, o zaman muhalefette olan Likud Partisi’nin lideri Ariel Şaron’un Mescidi Aksa’ya girmeye kalkışması Filistin halkının geniş çaplı bir tepkisine yol açtı. İşte bu olaydan sonra da Aksa İntifadası adı verilen yeni bir halk hareketi başladı. Bu hareketle başlayan olaylar henüz durulmuş değildir. Bu olayların durulması için başta Yol Haritası planı olmak üzere muhtelif anlaşma planları gündeme getirildi. Ancak uygulamaya konması konusunda herhangi bir başarı elde edilmiş değildir. 2006 yılında özerk yönetim bölgesinde gerçekleştirilen genel seçimlerde Filistin halkının büyük çoğunluğu Hamas adaylarını destekledi. Bunun üzerine özerk yönetim hükümetini oluşturma görevi bu harekete verildi. Fakat İsrail ve ABD bu duruma tepki göstererek Filistin halkına uluslar arası ekonomik ambargo uygulanmasını istediler. ABD’nin baskılarıyla uygulanan bu ambargo hâlen devam etmekte ve Filistin halkının ekonomik yönden ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalmasına sebep olmaktadır. Filistin topraklarında bir asra yakın zamandır devam eden büyük bir dram yaşanıyor. Bu dramdan birinci derecede ve en ağır şekilde etkilenenler tabii ki Filistinlilerdir. Bunca zamandır, tüm ümmetin birlikte sahip çıkması gereken topraklardaki Müslüman varlığının sürmesi, Müslümanların oralardaki haklarının 62 korunması için her türlü fedakârlığa katlanan bu insanlar çeşitli iftiralara da maruz kaldılar. Bu iftiraların başında ise o insanların topraklarını kendi elleriyle sattıkları ve maruz kaldıkları belaların başlarına bu yüzden geldiği iddiası yer almaktadır. Oysa bu iddiayı kullanarak o insanların mağduriyetlerine sessiz kalınmasını teşvik edenler çok ciddi bir hatanın yanı sıra büyük bir çelişkiye düştüklerinin farkında değillerdi. Yahudilerin toprak sahibi olmalarına birinci derecede İngiliz işgalciler sebep olmuşlardır ki onların da bu konuda başvurdukları en yaygın metot ağır vergi uygulamasıydı. İngiliz işgalciler Filistinlilerin mülklerine oldukça ağır vergiler koyuyor, bu vergileri ödeyemeyenlerin de mülklerine el koyuyor, sonra buraları ya Yahudilere bağışlıyor ya da sembolik fiyatlarla satıyorlardı. Fakat ne yazık ki göçmen Yahudiler buraları bizzat Filistinlilerden satın aldıklarını ileri sürerek dünya kamuoyunu özellikle de Müslüman kamuoyunu yanıltmış, Müslüman kamuoyu da bu tarihi yalana inanarak Filistin halkını suçlu çıkarma kolaycılığına sapmıştır. Yahudilerin toprak sahibi olmalarına ikinci derecede yardımcı olanlar da Filistin vatanına ve halkına haksızlık eden emlakçilerdir. O zamanki göç işini organize eden örgütler kendilerine aracılık etmeleri için ihanet içindeki emlakçilerle işbirliği yapıyor, onlar da satılık arazilere hemen talip oluyorlardı. Arazi sahipleri çoğu zaman herhangi bir Yahudi’ye satılmaması şartıyla verdikleri halde bazen bu anlaşmayı bozarak bazen ikinci bir aracı devreye sokup önce ona naylon satış yapmak sonra da asıl talip olan Yahudi’ye satmak suretiyle işi yürütüyorlardı. Bu şekilde Yahudilerin mülk sahibi olmalarına sebep olan emlakçilerden bazıları Filistinliler tarafından cezalandırılmış, bazıları da Filistin topraklarından kaçmak zorunda kalmışlardır. Osmanlı devletinde ilk Yahudi lobisini oluşturan Yusuf Nassi’nin Kanuni’yle iyi ilişkilerinden dolayı Kanuni ona Taberiye gölü civarında bazı arazileri bağışlamıştı. İşte bu olayla başlayan mülk edinme çabalarıyla 1918’de Filistin’in işgaline kadar geçen süre içinde toplam 650 bin dönüm arazi edinmişlerdir. Bu arazinin önemli bir kısmının Yahudiler tarafından mülk edinilmesinde de İttihat ve Terakki yönetiminin sağladığı kolaylıkların ve bazı arazilerin o dönemde Yahudilere devlet eliyle bağışlanmasının önemli rolü vardır. 300 bin dönümünü İngiliz işgal yönetimi onlara bağışlamıştır.200bin dönümünü yine bu yönetim, Yahudilere göstermelik bir şekilde parayla satmıştır. Gerek bağışlanan ve gerekse satılan arazilere de zikrettiğimiz vergi oyunuyla el konulmuştu ve satış işlemi de sembolik paralarla gerçekleşti. 600 bin dönümünü de kendileri Filistin dışından olan, Lübnan ve Suriye’de ikamet edip Filistin’de mülk edinmiş bazı Arapkökenlilerdensatın almışlardır. Buraya kadarki kısımda Filistinlilerin herhangi bir müdahalesinin olmadığını görüyoruz. Yani Yahudilerin 1948’e kadar edindikleri arazilerin 8’de 7’sinde Filistinlilerin müdahalesi söz konusu değildir. 250 bin dönüm araziyi de Filistinlilerden satın almışlardır. Yani Filistinlilerden satın aldıkları toplam arazi miktarı Yahudilerin 1948’e kadar tedarik ettikleri tüm arazi miktarının sekizde birine, tüm Filistin topraklarının ise % 0,9’una (binde 9’una) tekabül ediyordu. Bu satış işleminde de yukarıda sözünü ettiğimiz emlakçilerin önemli rolü olmuştur. Arazilerini satanlar da halktan çok şiddetli tepkilerle karşı karşıya kaldıklarından Filistin’i terk etmek zorunda kalmışlardı. Şimdi satılan arazilerin tüm topraklara oranıyla onları satanların genel nüfusa oranlarını denk kabul ederek düşünelim: Bir halk hakkında hüküm verirken % 0,9’un tavrına göre mi yoksa % 99,1’in tavrına göre mi hüküm verilir? Filistin halkının en az % 99’u göçmen Yahudilere arazi satmama konusundaki kararlılıklarını korumuşlardır. Eğer Yahudi göçmenlerin, Yahudi göçünü teşvik eden örgütlerin bütün teşviklerine, cazibeli fiyat tekliflerine rağmen 30 yıl içinde satılan toplam arazi miktarı binde dokuzda kalmışsa bu, Filistin halkının bu konudaki dayanışmasını, kararlılığını ve üstün mücadele azmini gösterir. Ama ne yazık ki Filistin halkı bütün bu kararlılığına rağmen iftiraya uğramıştır. Bu, tıpkı iffetini koruma konusunda oldukça dikkatli bir insana fuhuş iftirasında bulunulması gibidir.İsrail’in 1948’den sonra Filistinlilerden gayrimenkul edinme işi ise tamamen işgal, gasp ve göçe zorlama yoluyla olmuştur. İşte şu anda hergün birçok kadın, çocuk ve masum insanının, hunharca öldürüldüğü Filistin halkının tarihi... Tarih tekerrürden ibaret derler ama, Filistin’in tarihi tekerrür kavramıyla anlatılmayacak kadar çok tekerrür eden katliam ve gözyaşlarıyla dolu... Daha ne kadar tekrar edecek ve sonu nereye varacak bilemiyoruz. Dileğimiz bir an önce barışın gelmesi ve masum insanların artık ölmemesi. Hazırlayan: Reşad Caferov 63 Çanakkale Destanı 91. Yılında Çanakkale Şehitlerini Rahmetle ve Minnetle Anıyoruz "Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler gelir, başka komutanlar hakim olabilir." Mustafa Kemal, 25 Nisan 1915, Conkbayırı "Benimle beraber burada muharebe eden bütün askerler kesin olarak bilmelidir ki, bize verilen namus görevini eksiksiz yapmak için bir adım geri gitmek yoktur. Uyku, dinlenme aramanın, bu dinlenmeden yalnız bizim değil, bütün milletimizinsonsuzakadarmahrum kalmasına sebep olacağını hepinize hatırlatırım. Mustafa Kemal, 3 Mayıs 1915, Arıburnu M.K.Atatürk anlatıyor: 10 Ağustos 1915. Conkbayırı'nı almak ve bütün boğaza hakim olmak için İngilizler 20.000 kişilik bir kuvvetle günlerce kazdıkları siperlere yerleşmişler, hücum anını bekliyorlardı. Gecenin karanlığı tamamen kalkmış, tan ağarmak üzereydi. 8. Tümen komutanı ve diğer subaylarımı çağırdım. Mutlaka düşmanı mağlup edeceğimize inanıyorum. Ancak siz acele etmeyin, evvela ben ileri gideyim, size ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birlikte atılırsınız. Bu durumdan askerlerini de haberdar etmelerini istedim. Hücum baskın tarzında olacaktı. Sakin adımlarla ve süzülerek düşmana 20 ? 30 metre yaklaştım. Binlerce askerin bulunduğu Conkbayırı'nda çıt çıkmıyordu. Dudaklar sessizce bu sıcak gecede dua ediyordu. Kontrol ettim. Kırbacımı başımın üstünde kaldırıp çevirdim ve birden aşağı indirdim. Saat 04.30'da kıyametler kopmuştu. İngilizler neye uğradıklarını şaşırmıştı. Allah Allah sesleri bütün cephelerde, karanlıkta gökleri yırtıyordu. Her taraf duman içinde ve heyecan her yere hakim olmuştu. Düşmanın topçu ateşi gülleleri büyük çukurlar açıyor, her tarafa şarapnel ve kurşun yağıyordu. Büyük bir şarapnel parçası tam kalbimin üzerine çarptı, sarsıldım, elimi göğsüme götürdüm, kan akmıyordu. Olayı Yarbay Servet Bey'den başka kimse görmemişti. Ona parmağımla susmasını emrettim. Çünkü vurulduğumun duyulması cephelerde panik yaratabilirdi. Kalbimin üzerinde cebimde bulunan saat paramparça olmuştu. O gün akşama kadar birliklerin başında daha hırslı olarak çarpıştım. Yalnız bu şarapnel vücudumda, kalbimin üzerinde aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi bırakmıştı. Aynı gün gece, yani 10 Ağustos günü, beni mutlak ölümden kurtaran ve parçalanan saatimi Ordu Komutanı Liman von Sanders Paşaya hatıra olarak verdim. Çok şaşırmış, heyecanlanmıştı. Kendileri de altın cep saatini bana hediye ettiler. Bu hücumlarda İngilizler binlerce ölü bırakarak tamamen geri çekildi ve Çanakkale'nin geçilemeyeceğini iyice anlamış oldular. Mustafa Kemal 64 65 Dönmeyi Düşünmediler... BU YAZIYI OKURKEN LÜTFEN OTURUN VE DERİN BİR NEFES ALIN!... İlhan Bardakçı Mevki: Kudüs.Mekan: Mescid ül Aksa Tarih: 21 Mayıs 1972 Cuma Ben ve gazeteci arkadaşım rahmetli Said Terzioğlu, İsrail dışişleri rehberlerinin yardımı ile bu mübarek makamı dolaşıyoruz. Kudüs Kapalı Çarşısında rüzgar gibi dolanan entarili kahvecilerin elindeki askılara çarpmadan biraz yürüdünüz mü, önünüze çıkan kapı sizi Mescid ül Aksanın önüne kavuşturur. Mirac mucizesinin soluklanıldığı ilk kıblemize yani... hemen oracıkta, ilk avlu vardır ki, hala bizim lakabımızla anılır:”12 bin şamdanlı avlu" derler oraya. Yavuz Selim 30 Aralık 1517 Salı günü Kudüs'ü devlete katmıştır da ortalık kararmıştır. Yatsı namazını o avluda kılar. Kendisi ve bütün orda beraber. Şamdanları yakarlar. Tam 12 bin şamdan.. O isim oradan kalmadır. Sekiz on basamaklı geniş merdiveni adımladınız mı, o mukaddes Mescidin bağdaş kurduğu ikinci avluya ulaşırsınız. Onu merdivenin başında gördüm. İki metreye yakın bir boy. İskeletleşmiş vücudu üzerinde bir garip giysi. Palto? Hayır, kaput, pardösü veya kaftan? Değil. Öyle bir şey işte. Başındaki kalpak mı, takkemi, fes mi? Hiçbirisi değil. Oraya dimdik, dikilmiş. Yüzüne baktım da, ürktüm. Hasadı yeni kaldırılmış kıraç toprak gibi. Yüz binlerce çizgi, karışık ve kavruk bir deri kalıntısı. Yanımda bizim eski vatandaşımız İstanbullu Yusuf'a sordum: "Kim bu adam?" dedim. Lakaydi ile omuz silkti.” Bilmem, diye cevap verdi. Bir meczub işte. Ben bildim bileli, yıllardır burada dururmuş. Çakılı gibi hala duruyor ya.... Kimseye bir şey sormaz. kimseye bakmaz, kimseyi görmez". Nasıl, neden, niçin hala bilmiyorum. Yanına vardım. Türkçe” Selamunalekkum baba". dedim. Torbalanmış gözkapaklarının ardın sürtülenmiş gibi jiletle çizilmişçesine donuk gözlerini araladı. Yüzü gerildi. Bana, bizim o canım Anadolu Türkçe’mizle cevap verdi: -"Aleykumüsselam oğul.... Donakaldım. Ellerine sarıldım, öptüm öptüm... -Kimsin sen, Baba? dedim..Anlattı ki, bende size anlatacağım. Ama evvela biliniz. O canım Devlet çökerken, biz Kudüs'ü 401 yıl 3 ay 6 günlük bir hakimiyetten sonra bırakırız. Günlerden 9 Aralık 1917 Pazar günüdür. tutmaya imkan yok. Ordu bozulmuş, çekiliyor. Devlet, zevalin kapısında. İngiliz girinceye kadar geçen zaman içinde yağmalanmasın diye oraya bir ardçı bölük bırakırız. Adet odur ki kendi zapteden galip, asayiş görevi yapan yenik ordu askerlerine esir muamelesi yapmaz. Anlattı, dedim ya. Gerisini tamamlayayım. -Ben, dedi. Kudüs'ü kaybettiğimiz gün buraya bırakılan ardçı bölüğünden... Sustu. Sonra, elindeki silahın namlusuna sürdüğü fişekleri ateşler gibi zımbaladı. -Ben, O gün buraya bırakılmış 20. Kolordu 36. tabur 8.Bölük 11. Ağır Makineli Tüfek Takım Komutanı Onbaşı Hasan'ım. Yarabbi!... Baktım, bir minare şerefesi gibi gergin omuzları üzerindeki başı, öpülesi sancak gibiydi. Ellerine bir kere daha uzandım. Gürler gibi mırıldandı: -Sana, bir emanetim var oğul. nice yıldır saklarım. Emaneti yerine teslim eden mi? -Elbette dedim, buyur hele... Konuştu: Memlekete avdetinde yolun Tokat Sancağına düşerse... Git, burayı bana emanet eden kumandanım Kolağası (Önyüzbaşı) Musa Efendiyi bul. Ellerinden benim içi öp. Ona de ki... Sonra, kumandanı olduğu takımın makinelisi gibi gürledi: "O'na de ki, gönül komasın. ”11. MAKİNALI TAKIM KOMUTANI IĞDIRLI ONBAŞI HASAN. O GÜNDEN BU YANA, BIRAKTIĞIN YERDE NÖBETİNİN BAŞINDADIR. TEKMİLİM TAMAMDIR KUMANDANIM!” dedi dersin. Öyle yazdım. Sonra yine dineldi. Taş kesildi. Bir kez daha baktım. Kapalı gözleri ardından, dört bin yıllık Peygamber Ocağı ordumuzun serhat nöbetçisi gibiydi. Ufukları gözlüyordu. Nöbetinin başında idi. 57 yıl kendisini unutuşumuzdaki nadanlığımıza rağmen devletine küsmemişti. Şimdi diyeceksiniz ki”bu yazının Çanakkale Savaşları ile ne ilgisi var?” Düşünün bulacaksınız!... Bütün Şehitlerimizin Ruhları Şad, Mekanları Cennet Olsun! 66 ÇANAKKALE!... SÖZÜN BİTTİĞİ YER Yıl: 1917, Yer: Çanakkale 43-ncü Alay, 1-nci P.TB 1-nci Bölük Yemek Listesi! GÜNSABAH 15 Haziran üzüm hoşafı 26 Haziranyok 18 Temmuz üzüm hoşafı 8 ağustos Yarım ekmek ÖĞLEN yok yok yok yok AKŞAM yağlı buğday çorbası üzüm hoşafı yok şekersiz üzüm hoşafı Not: 21 temmuz 1917'den itibaren başlayarak ordu emriyle ekmek istihkakı 500 grama indirilmiştir çünkü un ve ekmek kalmamıştır.... EKMEK tam tam yarım yok TÜSİAB ÖZET KISACA 14. DÖNEM TÜSİAB FAALİYET RAPORU 2008 MART TÜSİAB`ın 14. Yönetim Kurulu ilk toplantısını 06.03.2008 – Perşembe günü yaparak göreve başladı. 14.Yönetim Kurlu ilk resmi ziyaretini Yavuz Keleş başkanlığında T.C. Bakü Büyükelçisi Sn. Hulusi Kılıç’ı makamında ziyaret ederek yaptılar. Bir hafta sonra T.C. Bakü Büyükelçisi Sn. Hulusi Kılıç TÜSİAB’a iadei ziyarette bulundu ve TÜSİAB Yönetim Kurlu sayın elçinin ziyareti anısına bir plaket verdi. Mart ayı içerisinde TÜSİAB`ı T.C. Eğitim Müşaviri Selahattin Dikmen, Bakü Türk Anadolu Lisesi müdürü Cahit Altınçiçek, Bakü Türk İlk Öğretim müdürü Atilla Mutlu, Tömer Kurs müdürü Mustafa Çelik, Kafkas Üniversitesi rektörü Ahmet Saniç ve Heyeti, İstanbul`dan işadamları ve ATİB gibi kurum kuruluşlar TÜSİAB`ı ziyaret ettiler. TÜSİAB Başkanı Yavuz Keleş İktisadi İnkişaf Bakanlığı’nın düzenlediği “Tüketici Haklarının korunması” adlı konferansa konuşmacı olarak katıldı. TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Kelleş HAZAR TV `nin DOST MECLİSİ programına katıldı. TÜSİAB Hizmet, Sanayi, İnşaat ve Hizmet sektörleri 14.dönem ilk toplantılarını yaparak yeni sektör başkalarını seçti. Kadın Kolu Komisyonları toplantısını yapıldı ve ilk ziyaretlerini . T.C. Bakü Büyükelçisi Sn. Hulusi Kılıç Beyin eşleri Günay Kılıç hanımefendiye yaptılar. Bu ay içerisinde mali müşavirlik, hukuk ve halkla ilişkiler servislerimiz yeni üyelerimize ulaşarak sorunları ve beklentileri konusunda çalışmalar yaptılar. TÜSİAB web sayfamızla ilgili yeni çalışmalar yapılarak, günlük güncellenmesi devam ettirildi. Kurumlara ve iş dünyasına, elektronik posta aracılığı ile 8 konuda 2400 adet e-mail gönderilerek bilgi transferleri yapıldı ve çalışma izinleri konusunda TÜSİAB Üyelerine hizmet verilmeye başlandı. 237 sayılı Bülten basımı ve dağıtımı yapıldı.TÜSİAB Vize – Oturum servisinde 135 işadamının pasaport ve vize işlemlerine yardımcı olundu. Mart ayı içerisinde 995 adet resmi yazı gönderildi, 24 adet resmi yazı alındı ve üyelerimize 29 değişik konularda 183 faks çekildi. 2008 NİSAN Nisan ayı Yönetim Kurlu toplantısı için iki kez bir araya gelen TÜSİAB` sosyal ve kültürel hizmetlere 19 MAYİS Etkinliklerine öncülük etme ve BÜLTEN adlı yayın organının 15 günde bir DİYALOG dergicinin de faliyete gecmesi kararı aldı. İnşaşat sektörü ve Kadın Kolu Komisyonlarının sektörel çalışmaları yanı sıra şirket kurma ve vize-oturum işlemlerımiz hiz kazanmış, halkla ilişkiler servisimiz sürekli üyelerimizi gezerek sorunları yerinde dinleme imkanıyle merkezimize aktarmıştır. TÜSİAB Üyelerine daha iyi hizmet verebilmek için yeni binasına taşındı. T.C Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı sayın Faruk Çelik ile üyelerimizin sorunları hakkında görüşüldü. Türk Dünyasının unutulmaz fikir adamı CENGİZ AYTMATOV ile görüşüldü. Bu ay içerisinde Vize – Oturum servisimiz 210 işadamının pasaport ve vize işlemlerine yardımcı olmuş, içerisinde 770 adet resmi yazı gönderilmiş ve 7 adet resmi yazı alınmış ve üyelerimize 38 değişik konuda 461 faks çekilerek bilgilendirme yapılmıştır. Ayni zamanda yeni personelin kaynaşması ve yapılan hizmetleri değerlendirip, planlama yapa bilmesi için haftalık toplantılar yapılmasına karar verilmiştir 68 MAYIS-2008 TÜSİAB Yönetim Kurulu, Mayıs ayında da iki kez toplandı. Yönetim Kurlu Başkanı Yavuz Keleş Azerbaycan Cumhuriyetinin kuruluş günü münasebeti ile Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından verilen yemekli toplantıya katıldı. T.C Büyükelçisi sayın Hulusi Kılıç TÜSİAB Yönetim Kurlu üyelerini makamından kabul ederek fikir telakisinde bulundu.19 Mayıs Etkinliklerine tüm TÜSİAB üyeleri katıldı. Bu ay içerisinde T.C. Bakü Büyükelçisi Hulusi Kılıç Bey`le üye ziyaretleri yapılmaya başlandı. Bu çerçevede bir ay içerisinde 17 üyemize iş yerleri ziyareti yapılmış üyelerimizin edilmiş sorunları masaya büyükelçimizle birlikte yatırılmıştır. Daha sonra Yönetim Kurulu üyelerimiz tarafından 13 üyemiz ziyaret edilerek sorunlar paylaşılmıştır. Ahiska Türklerine 3 adet fotokopi makinesi yardımı yapıldı. Çeşitli sosyal ve kültürel etkinliklerde yer alan TÜSİAB, çeşitli kurum kuruluş ve şahıslara bu ay çeşitli yardımlarda bulunmuştur.Yine bu ay içerisinde Türkiye’den kurumumuzu ziyaret eden Türk İş adamlarına ve Almanya, Fransa’dan gelen iş adamlarımıza Azerbaycan ekonomisi hakkında brifinkler verildi. Çeşitli sosyal kurum ve kuruluşların organizasyonlarına iştirak edilerek TÜSİAB`ın katkıları bildirildi. Üyelerimizin çalışma –vıze-oturum konularındaki sıkıntılarını önlemek için Azerbaycan devlet yetkilileri ile ikili görüşmeler yapıldı. Yine bu ay içerisinde Mali müşavirlik servisince 35 üyemizin çalışma izniyle ilgili evrakları hazırlanmış ve ilgili devlet kurumuna sunulmuş, hazır olan 21 çalışma izni üyelerimize iletilmiş, Üyelik ve Halkla ilişkiler servisince 281 iş yeri ziyareti gerçekleştirilmiş ve üyelerimizin problemleri dinlenilerek yardımcı olununmuş, Vize – Oturum servisinde 314 işadamının pasaport ve vize işlemlerine yardım edilmiştir. Ayrı yeten 699 adet resmi yazı gönderildi, 7 adet resmi yazı alındı ve üyelerimize 30 değişik konuda 422 faks çekildi. HAZİRAN -2008 Haziran ayı içerisinde Türkiye Cumhuriyetinin Azerbaycan’a bakan düzeyindeki temaslarına bizzat bakanların kendileri ile görüşülerek sorunlarımızı aktarma ve çözüm arama imkanını bulduk. İlk önce TBMM Başkanı Sn. Köksal Toptan`la , Azerbaycan’a resmi ziyareti esnasında T.C. Bakü Büyükelçiliğinde TÜSİAB üyeleri olarak görüştük sorunlarımızı aktardık. Daha sonra T.C. Bayındırlık ve İskan Bakanı Sn. Faruk Nafiz Özak ve Van Milletvekili Sn. İkram Dinçer, TÜSİAB’ı ziyaret ettiler. Ziyaret sonunda Sn. Faruk N. Özak’a plaket takdim edildi ve Sayın Bakan, TÜSİAB Şeref defterini imzaladı. Askeri Ateşimiz de TÜSİAB`ı ziyaret edenler arasındaydı. Azerbaycan Türk Silahlı Kuvvetler Ataşesi ve Askeri İşbirliği Koordinasyon Kurulu Başkanı Tuğgeneral Fahri Kır Paşa, TÜSİAB’ı ziyaret etti. Ziyaret sonunda Sn. Tuğgeneral Fahri Kır’a plaket takdim edildi ve Sayın Paşa, TÜSİAB Şeref Defterini imzaladı. T.C. Bakü Büyükelçisi Sayın Hulusi Kılıç, TÜSİAB inşaat ve dayanıklı tüketim malzemeleri sektörü üyeleri ile sektörel problemler ve öneriler konusunda Büyükelçilik Konferans salonunda toplantı yaptı. TÜSİAB Kadın Kolu Komisyonu organizesi ve Sayın Ülkü Akyüz’ün (US Group) sponsorluğu ile Merdekan Atçılık Kulübünde “1. Uçurtma Şenliyi ” düzenledi. Sektörel bazdada ziyaretler TÜSİAB`a yoğundu; MÜSİAD Erzurum Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Yılmaz başkanlığındaki 12 kişilik heyet, Türkiye’nin Bursa, İnegöl, 69 Samsun, Kütahya ve İstanbul, Florya şehirlerinden toplam 64 işadamı, Doğusan A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Munir Cizreli, Rusya Federasyonu ile Türkiye İş ve Dostluk Derneği Yönetim Kurulu üyesi ve İş Konseyi Koordinatörü İsmail Kangül, İMAGO MMC Genel Müdürü Cumali Çek bunlardan bir kaçıydı. Yine sektörel bazda farklı zamanlarda gelen yaklaşık 40 iş adamımıza Azerbaycan`da ticaret hakkında brifinklar verildi. Çocuk günü dolayısı ile 3 cocuk yurduna çeşitli yardımlar yapıldı. Kurumsal alandan ise başta TİKA olmak üzere, birçok sivil toplum örgütü, üniversite yetkilileri TÜSİAB`i ziyaretlerini artırarak fikir alış verişinde bulundular. Aylık yönetim kurlu ve haftalık personel toplantıları devam ederken, üyelerimize yönelik hizmette ; 20 üyemizin çalışma izniyle ilgili evrakları hazırlanmış ve ilgili devlet kurumuna sunulmuş, hazır olan 30 çalışma izni üyelerimize iletilmiş, Üyelik ve Halkla İlişkiler servisince 255 iş yeri ziyareti gerçekleştirildi ve üyelerimizin problemleri dinlenilerek yardımcı olunulmuş, Vize – Oturum servisinde 210 işadamının pasaport ve vize işlemlerine yardım edilmiştir. 50 adet resmi yazının gönderildiği, 2 adet resmi yazı alındığı ve üyelerimize 17 değişik konuda 1254 faks çekildiği nisan ayında iki üniversite öğrencisine de eğitim bursu verilmiştir. TEMMUZ-2008 Bu ayda Yönetim kurlulu toplantılarının ana gündemini Bakü-Ceyhan-Tiflis Demiryolu hattı açılışı ile ilgiliydi. Bu bağlamda TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş, Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı açılışı ile ilgili TRT Bakü Temsilciliğine röportaj verdi ve açılış merasimi günü canlı telefon bağlantısıyla TRT İnt,’de yayımlanan programa katılarak “Hafte İçi” gazetesine bir röportaj verdi. Yine yönetim kurlu başkanı Yavuz Keleş Azerbaycan’a yeni atanmış Pakistan Bakü Büyükelçisi Sayın Abdül Hamit Bey’i makamında ziyarette bulunarak hayırlı olsun dileklerini iletti. Üye ziyaretlerimiz devam ederken T.C. Bakü Büyükelçisi Sayın Hulusi Kılıç, TÜSİAB üyesi ACAR Group’un Azerbaycan Distribütörlüğünü aldığı Kayalar Çelik Mutfak Malzemeleri mağazasının açılışını yaptılar. TÜSİAB`a ziyaretlerin yine bolca olduğu bu ayda Türkiye’den Azerbaycan’a yatırım için gelen yaklaşık 25 işadamına Azerbaycan’da iş hayatı konusunda bilgilendirme toplantıları yapıldı. TÜSİAB ve Azerbaycan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Baş Meşgullük İdaresi’nin TÜSİAB üye şirketleri için düzenlediği “Devlet Meşgullük Hizmeti teşkilatlarının faaliyetinde sosyal tarafların rolü” konusundaki yuvarlak masa toplantısı gerçekleştirerek üyelerimize hizmet konusunda yeni bir adım atmış oldu. “Bülten” yayın organımızın 241.sayısının basıma verildiği bu ayda; TÜSİAB Hukuk Müşavirliği’nin yardımı ile 2 adet şirket kuruluşuna yardımcı olundu. Hukuk Müşavirliği servisince üye şirketlerin çalışmalarına müşavirlik konusunda yardımlarda bulunuldu, Mali müşavirlik servisince 27 üyemizin çalışma izniyle ilgili evrakları hazırlanmış ve ilgili devlet kurumuna sunulmuş, hazır olan 7 çalışma izni üyelerimize iletilmiştir. ı. Ayrıca şirketlerin vergi organları ile ilgili işlemlerine yardım edildi, Üyelik ve Halkla ilişkiler servisince 165 iş yeri ziyareti gerçekleştirildi ve üyelerimizin problemleri dinlenilerek yardımcı olundu. Üye aidatlarının tahsili için çalışmalar yapıldı, Vize – Oturum servisinde 171 işadamının pasaport ve vize işlemlerine yardım edildi.Sosyal yardımlarımızın da yapıldığı bu ayda, 14 adet resmi yazı gönderildi, 2 adet resmi yazı alındı ve üyelerimize 10 değişik konuda 621 faks çekilmiştir. 70 AĞUSTOS –2008 Bu ayın gündemini “TÜSİAB İş Merkezi” oluşturdu bu çerçevede T.C. Bakü Büyükelçisi Hulusi Kılıç, Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş ve “TÜSİAB İş Merkezi” İnşaat Komisyonu üyeleri tarafından makamında ziyaret edildi .Daha sonra Bakü Şehir İcra Hakimiyeti Başçısı Hacıbala Abutalıbov, “TÜSİAB İş Merkezi” inşaatı çerçevesinde T.C. Bakü Büyükelçisi Hulusi Kılıç, Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş, İstişare Kurulu üyesi N.Kemal Yazıcıoğlu ve Genel Sekreter Yasin Göral tarafından makamında ziyaret edildi. 30 Ağusatos Zafer bayramı törenlerine TÜSİAB olarak tam kadro kaşınıldı. Çeşitli sosyal etkinliklere iştirak eden TÜSİAB başkanı Yavuz Keleş İktisadi İnkişaf Bakanlığı’nın “Sahibkarlık” dergisinden röportaj verdi ve makamında başta, T.C. Bakü Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri Muzaffer Şahin, T.C. Bakü Büyükelçiliği Kültür ve Turizm Müşaviri Melda Araz ve yardımcısı Nizami Zöhrabi olmak üzere bir çok konuğu kabul etti. Azerbaycan İktisadi İnkişaf Nazırlığı yanında Tüketim Pazarına Nezaret üzere Devlet Hizmeti’nin gerçekleştirdiği “Biyogüvenlik-Günün Zarureti” konusundaki ilmi pratik seminere, TÜSİAB Yönetim Kurulu üyelerinden Murat Ş.Bakır, Muhammed Güven, Genel Sekreter Yasin Göral, TÜSİAB üye şirketlerinden Oğuz Aldemir (Coca-Cola Bottlers Ltr.), Fahreddin Can (Can Pa MMC), Alper Yaycılı (Veyseloğlu Yaycılı Qardaşlar MMC), Fikret İbrahimov (Ramse MMC- Dimes) ve Ahmet Yiğit (MalİK Ltd.) iştirak ettiler. TÜSİAB ve Azerbaycan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Baş Meşgullük İdaresi’nin TÜSİAB üye şirketleri için düzenlediği “Devlet Meşgullük Hizmeti teşkilatlarının faaliyetinde sosyal tarafların rolü” konusundaki yuvarlak masa toplantısı gerçekleştirildi. Yine bu ayda, 242 ve 243 sayılı Bültenimiz basımı yapılarak Azerbaycan ve Türkiye Protokolüne, üyelerimize ve işadamlarına gönderildi. Türkiye’den farklı zamanlara da gelen İş damlarına birfinklare devam edilerek üyelerimize yönelik hizmette ; 27 üyemizin çalışma izniyle ilgili evrakları hazırlanmış ve ilgili devlet kurumuna sunulmuş, hazır olan 7 çalışma izni üyelerimize iletilmiş,2 adet şirket kuruluşuna yardımcı olunmuş, Üyelik ve Halkla ilişkiler servisince 165 iş yeri ziyareti gerçekleştirildi ve üyelerimizin problemleri dinlenilerek, Vize – Oturum servisinde 171 işadamının pasaport ve vize işlemleri yerine getirilmiştir. 13 adet resmi yazı gönderildi, 9 adet resmi yazı alındı ve üyelerimize 9 değişik konuda 164 faks çekildiği bu ayda TÜSİAB web sayfası için yeniliklere karar verilmiştir. EYLÜL-2008 Eylül ayı içerisinde de Türkiye Cumhuriyetinden bakan düzeyinde Azerbaycan’a ziyaretler oldu. Bu ziyaretler çerçevesinden T.C. Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, T.C. Bakü Büyükelçiliğinde TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş başkanlığında Yönetim Kurulu üyeleri ve Türk işadamları ile görüştü. T.C.Bakü Büyükelçisi Sayın Hulusi Kılıç’ın T.C. Enerji Bakanı Sayın Hilmi Güler’in onuruna verdiği yemeğe, TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkan vekili Tarık Atamer başkanlığında Yönetim Kurulu üyeleri katıldı. TÜSİAB`a ziyaretler yoğundu bunlardan öne çıkanlar ise KKTC Azerbaycan Temsilcisi Sayın Zeki Gazioğlu, T.C. Başbakanlık Gümrükler Muhafaza Genel Müdürü Neşet Akkaç ve T.C. Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu Başkanı Sezai Uçarmak, Azerbaycan Ekoloji ve Doğal Kaynaklar Bakanı Hüseyn Bağırov’u, 71 Türkiye Maden Teknik Enstitüsü’nden gelen heyetle beraber TİKA Bakü Koordinatörü Ebubekir Çelik beyler oldu. Ramazan ayı münasebeti ile iftar yemekleri verildi ve verilen yemeklere TÜSİAB olarak iştirak edildi.Bir çok açılış ve organizasyona katınıldı.TÜSİAB`da bayramlaşma yapıldı. TÜSİAB, Ramazan Bayramı dolayısıyla, Karabağ Muharebesi Alilleri, Veteranları ve Şehit Aileleri İçtimai Birliyi Hatai rayon Şubesi, Hatai Rayon Ahalinin Sosyal Müdafaası Merkezi, Azerbaycan Respublikası Şehit Ailelerine “Kaygı Cemiyeti”, Azerbaycan Respublikası Alil Kadınlar Cemiyeti ve Azerbaycan Aliller Cemiyeti Hatai Şubesi’nden yazılı oalarak ve TÜSİAB’a ferdi olarak yardım için müracaat eden 600’ün üzerinde ihtiyaç sahibi ailelere yardım paketi dağıttı. Polat Yol İnşaat Limited’in sahibi Sayın Aydın Polat TÜSİAB’a Renault markalı bir araba hediye etmiştir. Türkiye’den Azerbaycan yatırım için gelen İş adamlarımıza birifinklere devam edildi. Eylül ayı içerisinde üye ziyaretlerimize devam edilerek; 5 adet şirket kuruluşuna yardımcı olunmuş ve 11 üyemizin çalışma izniyle ilgili evrakları hazırlanmış ve ilgili devlet kurumuna sunulmuş, hazır olan 7 çalışma izni üyelerimize iletilmiştir, Üyelik ve Halkla ilişkiler servisince 273 iş yeri ziyareti gerçekleştirildi ve üyelerimizin problemleri dinlenilerek yardımcı olundu, Vize – Oturum servisinde 125 işadamının pasaport ve vize işlemlerine yardım edildi. 10 konuda 2251 adet e-mail gönderilerek bilgi transferleri yapıldı. 107 adet resmi yazı gönderildi, 9 adet resmi yazı alındı ve üyelerimize 22 değişik konuda 598 faks çekildi. 244 ve 245 sayılı Bültenimiz basımı yapılarak Azerbaycan ve Türkiye Protokolüne, üyelerimize ve işadamlarına gönderildi. EKİM2008 Cumhurbaşkanı Sn. İlham Aliyev’in yeniden Azerbaycan Cumhurbaşkanı seçilmesi sebebiyle Haydar Aliyev Sarayı’nda yapılan yemin törenine, TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş katıldı. TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş, Hazar Tv’de düzenlenen Seçim Değerlendirme konulu canlı yayın programına konuşmacı olarak katıldı Türkiye Cumhuriyetinin 85.yıl dönümü törenlerine her TÜSİAB olarak safhada iştirak edildi Aktütün Jandarma Sınır Bölüğüne yapılan saldırı dolayısıyla üzüntülerini sert bir dille bildiren TÜSİAB TSK Ataşesi, Askeri İşb. ve Koor. Krl Bşk. Tuğgeneral Fahri Kır’a, taziye mektubu gönderildi. T.C. Bakü Büyükelçisi Sayın Hulusi Kılıç’la beraber TÜSİAB Yönetim Kurulu Üyeleri ziyaretlerine devam edildi. THY Azerbaycan Temsilcisi İbrahim Aslan, THY Azerbaycan Temsilcisi Nejdet Şark, TRT Bakü Temsilcisi Muhsin Yıldırım, T.C. Bakü Büyükelçiliği Eğitim Müşaviri Selahattin Dikmen ve bu göreve yeni atanan Halis Mutlu, Türk Dünyası İşletmeler Fakültesi Dekanı İsmail Tatlıoğlu ve Türkiye pop sanatçısı Sinan Özen, gibi bir çok konuk TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş’i makamında ziyaret etti. T.C. Bakü Büyükelçisi Sayın Hulusi Kılıç’la beraber TÜSİAB Yönetim Kurulu başkanı Azerbaycan Nakliyat Bakanı Ziya Memmedov beyi ziyarete bulundular. Yine Türkiye’den Azerbaycan`a yatırım için gelen Türk- İş adamlarına brigfingler verildi. Bu ay içerisinde 246 sayılı Bültenimiz basımı yapılarak Azerbaycan ve Türkiye Protokolüne, üyelerimize ve işadamlarına gönderildi. TÜSİAB Hukuk Müşavirliği şirket kuruluşlarına devam etti. Üyelik ve Halkla ilişkiler servisince 72 279 iş yeri ziyareti gerçekleştirildi ve üyelerimizin problemleri dinlenilerek yardımcı olundu. Vize – Oturum servisinde 82 işadamının pasaport ve vize işlemlerine yardım edildi. Kurumlara ve iş dünyasına, elektronik posta aracılığı ile 2 konuda 280 adet e-mail gönderilerek bilgi transferleri yapıldı. 52 adet resmi yazı gönderildi, 7 adet resmi yazı alındı ve üyelerimize 8 değişik konuda 355 faks çekildi. KASIM –2008 Yönetim Kurlu aylık olağan toplantılarını yaptı ve yeni kararlar aldı. Secimler sonucu göreve atana bakanlara tebrik yazıları yazıldı. 10 Kasım Atatürk`ü anma törenler TC Bakü Büyükelçiliğinde yapıldı ve TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş ve Yönetim Kurulu üyeleri, düzenlenen 10 Kasım Atatürk’ü Anma Törenine iştirak etti. KKTC nin 25. yılı törenlerine TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş ve Yönetim Kurulu üyeleri, 15 Kasım 2008 tarihinde Bakü Eğlence Merkezi’nde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 25. yıldönümü münasebetiyle düzenlenen resepsiyona katıldı. TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş ve Genel Sekreter Yasin Göral, Hazar Üniversitesi’nin düzenlediği “İlim ve Sanat Meclisi“ adlı konferansa katıldılar. TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş ve Genel Sekreter Yasin Göral, Azerbaycan Cumhurbaşkanı yanında Sivil Toplum Kuruluşlarına Devlet Desteği Komitesi ve Azerbaycanlıların ve diğer Türk Dilli Halklarının İşbirliği Merkezi(ATXEM)‘nin desteği ile düzenlenen Azerbaycan Türkiye Uluslararası Akademik Tıp Toplantısına iştirak etti. TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş ve Yönetim Kurulu üyeleri, T.C.Bakü Büyükelçisi Sayın Hulusi Kılıç’ın açılışını yaptığı “Millenium Mebel” mağazasının açılış törenine katıldı. TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş ve Yönetim Kurulu üyeleri, T.C.Bakü Büyükelçisi Sayın Hulusi Kılıç’ın açılışını yaptığı Norm Elektromekanik şirketinin yeni Show Room’unun açılış törenine katıldı. TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş ve Yönetim Kurulu üyeleri, TÜSİAB üyesi AKABE İnşaat şirketinin “Euro Ceramic” mağazasının açılış törenine katıldı. TÜSİAB Kadın Kolu Komisyonu üyeleri ve TC. Bakü Büyükelçisi Sayın Hulusi Kılıç’ın eşi Günay Kılıç’ın beraber düzenlediği “Modern Çizgilerde Anadolu Motifleri” adlı defile, 27 Kasım 2008 tarihinde TC. Bakü Büyükelçiliği Konferans Salonu’nda, 28 Kasım 2008 tarihinde ise Bakü Eğlence Merkezi’nin Eliza Salonu’nda gerçekleştirildi. Bu ayda yine; 6 adet şirket kuruluşuna yardımcı olunmuş ve 13 üyemizin çalışma izniyle ilgili evrakları hazırlanmış ve ilgili devlet kurumuna sunulmuş, hazır olan 7 çalışma izni üyelerimize iletilmiş, Üyelik ve Halkla ilişkiler servisince 287 iş yeri ziyareti gerçekleştirildi ve üyelerimizin problemleri dinlenilerek yardımcı olunmuş, Vize – Oturum servisince işadamlarından 123’nün vize ve 100’nün oturum işlemlerine yardım edilmiştir. Ayrıca ,elektronik posta aracılığı ile 8 konuda 2010 adet e-mail gönderilerek bilgi transferleri yapıldı. 40 adet resmi yazı gönderildi, 13 adet resmi yazı alındı ve üyelerimize 10 değişik konuda 117 faks çekilmiştir. 73 ARALIK-2008 TÜSİAB Yönetim Kurulunca alınan karara göre Azerbaycan basınında “Asıl özür dilemesi ve hesab vermesi gereken Ermenilerdir” başlıklı Basın Bildirisi yayımlandı ve TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş bu Basın Bildirisi ile ilgili Hazar TV’ye ve Yeni Azerbaycan Gazetesine röportaj verdi. TÜSİAB Genel Sekreteri Yasin Göral, ekonomik krizle ilgili İTV’ye repörtaj verdi TÜSİAB Yönetim Kurulu üyeleri, Fahri Hıyaban’da düzenlenen 12 Aralık Umummilli lider Haydar Aliyev’i anma törenine iştirak ettiler. TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş ve Yönetim Kurulu üyeleri, 04 Aralık 2008 tarihinde Mert Petrol sahibi Ercan Turan’ın Umummilli lider Haydar Aliyev’in rahmete intikalinin 5. yıldönümü anısına düzenlediği yemekli toplantıya iştirak ettiler. TÜSİAB Başkan Yardımcısı Murat Ş.Bakır ve Genel Sekreter Yasin Göral, 29 Aralık 2008, Pazartesi günü TÜSİAB üye şirketlerinden Özkaya Group’un umummilli lider Haydar Aliyev’in vefatının 5. yıldönümü dolayısıyla düzenlemiş olduğu “Haydar Aliyev ve Azerbaycan” adlı resim yarışmasının Atatürk Merkezi’nde yapılan ödül törenine katıldılar. Ülkemizde “Azerbaycan Türkiye İş Forumu” düzenlendi ve TÜSİAB bu formun her aşamasında bulunarak sorunları dile getirdi.Bu süreçte Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, TÜSİAB üyeleri ile T.C. Bakü Büyükelçiliği’nde görüştü. TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş görüşte, Türk işadamlarının karşılaştıkları problemlerle ilgili konuşma yaptı. Problemler ve çözüm yolları konusunda fikir alış verişinde bulunuldu. TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş ve Yönetim Kurulu üyeleri, 05 Aralık 2008 tarihinde T.C. Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen’in açılışını yaptığı “Alfemo” mağazasının açılış törenine katıldılar. TÜSİAB Yönetim Kurulu üyeleri, 09 Aralık 2008 tarihinde T.C. Bakü Büyükelçiliğinde düzenlenen Kurban Bayramı bayramlaşma törenine iştirak ettiler. T.C. Bakü Büyükelçisi Sayın Hulusi Kılıç ve TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş, Emilio Guido mağazasının açılışını yaptılar. TÜSİAB Başkan Yardımcısı Murat Ş.Bakır ve Genel Sekreter Yasin Göral, 29 Aralık 2008, Pazartesi günü TÜSİAB üye şirketlerinden Özkaya Group’un umummilli lider Haydar Aliyev’in vefatının 5. yıldönümü dolayısıyla düzenlemiş olduğu “Haydar Aliyev ve Azerbaycan” adlı resim yarışmasının Atatürk Merkezi’nde yapılan ödül törenine katıldılar. Üye ziyaretlerimizi bolca olduğu bu ayda ; 25 sayılı “Diyalog” dergimizin ve 249 sayılı Bülten’in dağıtımı yapıldı. TÜSİAB Hukuk Müşavirliği’nin yardımı ile 5 adet şirket kuruluşuna yardımcı olunmuş ve 7 üyemizin çalışma izniyle ilgili evrakları hazırlanmış ve ilgili devlet kurumuna sunulmuş, hazır olan 7çalışma izni üyelerimize iletilmiştir. 3 askerlik ve 5 VÖEN işlemi tamamlanmıştır. Bilgi almak isteyen üyelerimize bilgi transferleri yapılmıştır. Üyelik ve Halkla İlişkiler servisince 270 iş yeri ziyareti gerçekleştirildi ve üyelerimizin problemleri dinlenilerek yardımcı olunmuştur. Vize – Oturum servisince işadamlarından 111’nin vize ve 102’sinin oturum işlemlerine yardım edilmiştir. OCAK-2009 Yeni yıla TÜSİAB Eğitim Seminerleri ile başladı bu bağlamda , Kafkas Üniversitesi Daimi İnkişaf ve Karyera Planlama Merkezinin birlikte düzenlediği “Satışda mükemmel müşteri memnuniyeti” konusunda, üye şirketlerimizin personeline TÜSİAB toplantı salonunda seminer verildi. 74 T.C. Bakü Büyükelçisi Sayın Hulusi Kılıç ve TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş başkanlığında Yönetim Kurulu üyeleri , üye ziyaretlerimize devam ettiler. TÜSİAB Yönetim Kurulu üyeleri, Azersun Holding Başkanı Abdolbari Goozal’a kardeşi Muhammed Goozal’ın vefatından dolayı taziye ziyaretinde bulundular. TÜSİAB Genel Sekreteri Yasin Göral, www.abc.az internet haber sitesinden Arzu Yagubova’ya röportaj verdi TÜSİAB Genel Sekreteri Yasin Göral, Üniversite öğrencilerinin vize sorunları ile ilgili bilgi alış verişinde bulunmak üzere Eğitim Müşaviri Halis Koyuncuoğlu Bey’i makamında ziyaret etti ve sorunları dile getirdi. Birkaç üniversite örencisi ve halka sosyal durumları incelendirten sonra yardım yapıldı. Ofis personeline yemek,anadolu lisesi fotokopi makinesi yardımı yapıldı. Yine ocak ayında 8 adet şirket kuruluşuna yardımcı olunmuş ve 12 üyemizin çalışma izniyle ilgili evrakları hazırlanmış ve ilgili devlet kurumuna sunulmuş, hazır olan 12 çalışma izni üyelerimize iletilmiştir. 3 askerlik ve 2 VÖEN işlemi tamamlanmıştır. Üyelik ve Halkla İlişkiler servisince 277 iş yeri ziyareti gerçekleştirildi ve üyelerimizin problemleri dinlenilerek yardımcı olunmuştur. Vize – Oturum servisince işadamlarından 78’nin vize ve 130’nun oturum işlemlerine yardım edilmiştir. Elektronik posta aracılığı ile 10 konuda 2162 adet e-mail gönderilerek bilgi transferleri yapılmış 8 adet resmi yazı gönderildi, 2 adet resmi yazı alındı ve üyelerimize 5 değişik konuda 339 faks çekilmiştir. SONUÇ: 2008`in Mart ayında Yavuz Keleş başkanlığında göreve başlayan 14. TÜSİAB dönem yönetim kurlu Başta büyükelçimiz sayın Hulusu Kılıç bey olmak üzere T.C. Bakü Büyükelçiliği ile büyük bir koordinasyon içerisinde çalışmalarını yürütmüş, üyelerimizin sorunlarını T.C. devletinin üst düzey yetkilileri ile paylaşa bilme , çözüm arama imkanları bulmuştur. Bu çalışmalar sonucunda TBMM Başkanı sayın Köksal Toptan, T.C. Ekonomi Bakanı sayın Kürşad Tüzmen, T.C. Bayındırlık ve İskan bakanı Sayın Faruk Nafiz Ozak, T.C. Adalet Bakanı sayın Mehmet Alı Şahin, T.C. Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanı sayın Faruk Çelik`ile bire bir görüşülmüş üyelerimizin sıkıntıları masaya yatırılmıştır. TÜSİAB Binası Projesi hayata geçirilmiş, başta Azerbaycan Valisi Hacıbala Abutalıbov olmak üzere Azerbaycan devlet yetkilileri, T.C. Büyükelçiliği ile resmi görüşmeler oturumlar yapılmıştır. 14 Yönetim Kurlu toplantısı, 7 Sektörel toplantı, 45 personel toplantısı yapan TÜSİAB`ın çalışma istatlklerı kısaca şöyledir; Resmi makamlara ziyaretlerimiz 15, sosyal olarak 11 ziyaretimiz olmuştur. TÜSİAB`a resmi olarak 27, sosyal olarak 56 ziyaret yapılmıştır. Üyelerimizin sorunlarını kendi işyerlerinde öğrenmek amacı ile düzenlediğimiz `Üye Ziyareti Programı` çerçevesinde T.C. Bakü Büyükelçisi Hulusi Kılıç Bey`le 20 üyemizi ziyaret etmişiz, Yönetim Kurulu üyelerimizle 19 üyemizi. Büyükelçimizle 5 yeni üyemizin açılışını yapmışız. Yine Üyelerle İlişkiler bazında Üye özlük masamız bu süre sarfında 2252 kez olmakla üyemizi ziyaret etmiştir. Üye sorunlarımızın başta vize-oturum, şirket kurma olmak üzere giderilmesi için Azerbaycan devlet makamları ile 10’nu aşkın Resmi görüşme yapılmış, 2767 adet Resmi yazı gönderilmiş, 97 resmi yazı alınmış, üyelerimize 185 değişik konuda 4661 faks çekilmiş ve 111 değişik konuda 21735 e-mail gönderilmiştir. Bu bağlamda üyemizle ilgili 1928 vize, 332 oturum , 106 çalışma izni,6 askerlik ve 7 VÖEN işlemleri halledilmiş, 40 Şirket kurulumu yapılmıştır.Bu dönem çerçevesinde TÜSİAB 8 kez görsel ve yazılı basında çıkmıştır. Dönem içerisinde TÜSİAB olarak 26 sosyal ve kültürel hizmetinde bulunmuş, başta resmi oranizasyonlar ve resepsiyonlar olmak üzere 50 değişik oraganizasyonda iştirak edilmiştir. Kadın Kollarımız dönem içerisinde 19 faliyyette bulunmuştur.14. dönem içerisinde TÜSİAB olarak 603 ihtiyaç sahibine yardım etmişiz 4 öğrencimize eğitim bursu sağlamışız ve 3 eğitim semineri düzenlemişiz. 15 günde bir Üyelerimize yönelik çıkardığımız “BÜLTEN“ ve 3 ayda bir Azerbaycan İş Dünyasına yönelik çıkardığımız `DİYALOG` dergileri yayımlanmış şimdiye kadar yaklaşık 9750 Adet basılarak, her çıkan sayımız 500-ü aşkın devlet yetkilisi, kurum-kuruluş ve üyelerimize ücretsiz ulaştırılmıştır. İnternet sitemiz yenilenmiştir. TÜSİAB çalışmalarına katkıda bulunan üyelerimize, bizden desteğini esirgemeyen T.C. Bakü Büyükelçiliği ve Azerbaycan devletimize sonsuz teşekkürlerimizi bildiririz. 75 Düzeltme: Diyalog dergisinin 25. Sayısında, sayfa 22’de Azer Türk Bank Yönetim Kurulu Başkanı olarak tanıttığımız Mehmet Sami Acarözmen Yönetim Kurulu Başkanı değil, Azer Türk Bank Genel Müdürüdür. Özür diler, Azer Türk Bank ve Sayın Mehmet Sami Acarözmen’e çalışma hayatlarında başarılar dileriz.