DİL NEDİR? İletişim aracı olan dilin bir geniş, bir de dar anlamı vardır. Geniş anlamyla dil insanlar arasında anlaşlmayı sağlayan bir takım işaretleri (flama, bayrak, amblemden jest mimik, beden dili, müzik dili, raks dili ile trafik dili vb.) kapsayan bir sistemdir. Dar anlamda ise dil, insanların duygu, düşünce ve isteklerini karşısındakine aktarmak için kullandığı bir iletişim aracıdır.Bu bakımdan iletişim araçları içerisinde en etkili ve güçlü olan dildir. Geniş anlamlı dilin görülen, koklanan, işitilen bir dış yönü; bir de o nesnenin anlamı olan iç yönü vardır. Geniş anlamlı dilde dış yön ile iç yön birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Dar anlamıyla kullanılan ve iletişim aracı olan dilin de bir ses ya da seslerin görülen İşaretleri; bir de o ses ve sesleri oluşturan işaretlerden çıkan anlam yönü vardır. Ağaç sözcüğünde, a-ğ-a-ç seslerinin oluşturduğu bir dış yön; bir de, bir nesnenin karşılığı olan, bir varlığı› tanımlayan (ağacı tanımlayan) anlam yönü bulunmaktadır. Ağaç denildiği zaman gözümüzün önüne elma, armut, çam, kavak vb. ağaçlardan biri gelir. Bu bakımdan dilin görme, koklama, tat alma organlarıyla sıkı bir bağlantısı bulunmaktadır. Dil insanlara özgü bir iletişim aracıdır.Çevremizde gördüğümüz canlı varlıklar birtakım sesler çıkartırlar. Örneğin köpekler havlayarak, koklayarak, kediler miyavlayarak, atlar kişneyerek kendi aralarında anlaşırlar. İnsanlar ise kendi aralarında konuşarak, yazarak iletişim kurarlar. İnsan beyni, duyu organları yoluyla çevresinden edindiği izlenimleri kendi içerisinde yoğurarak sese ve birtakım kavramlara dönüştürecek yapıya sahiptir. Gerektiğinde çevreden edindiği izlenimleri ses ya da yazı ile çevresine aktarabilir. Örneğin çiçek dediğimiz zaman ilk önce gözümüzün önüne birtakım çiçek türleri gelir. Gül, papatya, karanfil, leylak vb. Beyin bunlar arasında bir ayırma ve çözümleme yapar. Bu ayırma ve çözümlemeden sonra duygu, düşünce ve isteğini karşısındakine konuşarak ya da yazarak anlatır. Duygu, düşünce ve isteklerin anlaşılması için yazı, konuşma, görsel ve işitsel araçlarla iletilmesine iletişim denir. İletişimin kurulmasında dört temel öge kullanılır. Sözü söyleyen kişi kaynak, söylenen söz (mesaj, ileti), sözü alan bir alıcı ve iletişimin kurulduğu ortam vardır. İletişimin en güçlü olanı dille yapılan iletişimdir. Dil; duygu, düşünce ve istekleri karşımızdaki kişiye aktarmak için kullandığımız bir iletişim aracıdır.Dil insanlara özgü bir iletişim aracıdır.Doğadaki canlılar birtakım sesler çıkartarak anlaşırlar. İnsanlar da kendi aralarında konuşarak, yazarak iletişim kurarlar. Dilin kültürle güçlü bir ilişkisi vardır. Bir toplumun maddî ve manevî alanda ortaya koyduğu eserlerin tümüne kültür denir. Kültürel varlıklar dil sayesinde aktarılır. Bir ülke sınırları içerisinde dil farklı biçimlerde kullanılabilir. Bu farklılık konuşma dili ile yazı dilinde görülür. Konuşma dili de lehçe, şive ve ağız gibi bölümlere ayrılır. DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI Bugün yeryüzünde kaç dil konuşulduğu kesin olarak belli değildir. Bu belirsizlik bazı lehçelerin dil durumuna gelmemesi, yani lehçelerin ayrı bir dil olarak sayılıp sayılamayacağı konusunda bir görüş birliğine varılmamasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca yeryüzünün bazı bölgelerinde daha işlenmemiş, incelenmemiş, yazı dili durumuna gelmemiş diller bulunmaktadır. Bununla birlikte yeryüzünde konuşulan dil sayısı ortalama 3000-3500 arasında olduğu tahmin edilmektedir. Yeryüzündeki diller, ses sistemi, biçim yapısı ve söz dizimi bakımından bazı yakınlıklar ve benzerlikler gösterir. Diller arasındaki bu yakınlık ve benzerliğe dil aileleleri (dil akrabalığı) ad› verilir. Dil akrabalığı olan diller, ulusların aynı soydan geldiklerini göstermez. Aynı soydan gelen ve dilleri akraba olan uluslar bulunmakla birlikte, farklı soydan gelen ve aralarında kültürel bağları görülen ve dil akrabalığı olan uluslar da vardır. Yeryüzündeki diller (dil aileleri) bazı yakınlık ve benzerliklerine göre yapı ve köken olmak üzere iki bakımdan incelenir. A. Yapı Bakımından Dünya Dilleri 1. Tek heceli diller: Bu dillerdeki sözcüklerde çekim eki yoktur. Sözcükler ek almadan, büküme (çekime), değişime uğramadan kalmaktadır. Sözcükte vurgu hakimdir. Cümle içerisinde sözcükler, bulundukları yere ve başka sözcüklerle yan yana gelme durumuna göre anlam kazanır, bir sözcük yerine göre 10-15 anlam kazanabilir.Yeryüzünde Çince ile Vietnam dili ve bazı Himalaya ve Afrika dilleri ve Avrupa’da Bask dili bu gruba girer. 2. Eklemeli (Bitişken) Diller: Bu dillerde bir veya daha çok heceli köklere yapım ve çekim ekleri eklenir. Getirilen ekler kökle kaynaşmışlardır. Köke getirilen yapım ekleri ile yeni sözcükler, yeni kavramlar türetilir. Yeni ekler ulandığında kökte bir değişiklik olmaz. Türkçeye yabancı dillerden giren bazı sözcük köklerine de ekler getirilerek yeni sözcükler türetilir. Bu dile en güzel örnek Türkçedir. Ayrıca Altay dilleri, (Moğolca, Mancu- Tunguz) küçük ayrımlarla Japonca; Ural dilleri (Fince, Macarca, Samoyetçe) ile bazı Asya ve Afrika dilleri bu gruba girer. Örnekler göz- cü “gözcü” göz - lük - çü - lük “gözlükçülük” göz - le - mek “gözlemek” göz - cü - lük “gözcülük” okul- laş - ma (oranı) karar- laş- tır- ıl- mak baş- la-t- mak “başlatmak” vb. 3. Çekimli (Bükümlü) Diller: Büküm, sözcüğün çekimi sırasında kökün özellikle kökteki ünlünün değişmesidir. Değişikliğe uğrayan sözcüğün kök durumudur. Çekim sırasında görülen değişikliklerle yeni sözcükler ve kavramlar ortaya çıkar. Arapçada kal “dedi” (geçmiş zaman) yekulü “der, söyler” (geniş zaman) kul “de, söyle” (emir) Yukarıdaki örnekte eylem çekiminde sözcükte ünlüler değişmektedir. Eylem kökünde “a” olan ünlü, geniş zamanda uzun “û”, emir kipinde kısa “u” ya dönüşür. fiiir- eflar “fliirler” alim- ulema “bilginler” vb. Hint- Avrupa dilleri (Almanca, Farsca, Frans›zca, Hintçe) ile Arapça çekimli dil grubuna girer. D‹L VE ANLATIM 1 19 B. Köken Bakımından Dünya Dilleri Köken bakımından birbirine benzer diller, aynı kaynaktan çıkmış akraba dillerdir, dil aileleridir. Yeryüzündeki bafll›ca dil aileleri flunlard›r: 1. Hint - Avrupa Dilleri Ailesi a. Asya Kolu: Hintçe, Farsça, Ermenice b. Avrupa kolu: 1. Germen (Cermen) Dilleri: Almanca, İngilizce, Felemenkçe (Hollanda’da ve Belçika’nın bir kısmında kullanılan dil). 2. Romen Dilleri: Latince, Fransızca, İspanyolca, Portekizce, İtalyanca 3. Slav Dilleri: Rusça, Sırpça, Lehçe (Lehistan bölgesinde kullanılan dil). 2. Hami-Sami Dilleri Ailesi: Akatça, Arapça, İbranice 3. Bantu Dilleri Ailesi: Orta ve Güney Afrika’da yaşayan Bantuların dilleri bu gruba girer. 4. Çin Dilleri Ailesi: Çince ve Tibetçe bu ailedendir. 5. Ural- Altay Dilleri Ailesi: a. Ural Kolu: Fince, Macarca, Samoyetçe b. Altay Kolu: Türkçe, Mo¤olca, Mançuca Türkçe dünya dilleri arasında yapı bakımından sondan eklemeli dil grubuna girer. Köken bakım›ndan ise Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna bağlıdır. Ural – Altay dil birliğini ispat etmek için yapılan çalışmaların sağlam sonuçlar vermediği görüldü. Bu diller arasında daha çok kelime benzerlikleri öne çıkarılmış, akrabalık için temel ölçüt olan ses denklikleri tarihi ve karşılaştırmalı metotlarla incelenmemişti. Dil ailesi için gerekli olan “Anayurt” birliği de Ural – Altay dil birliği kuramı için tartışılması gereken bir sorun olarak algılanıyordu. Hint – Avrupa Dilleri Ailesi ; Avrupa' da ve Asya'da olmak üzere iki kola ayrılır. Afrika'daki en büyük dil ailesini orta ve güney Afrika'da konuşulan Bantu dilleri teşkil eder. Asya'nın büyük dil ailesine Çin – Tibet dilleri girer. YAPI BAKIMINDAN DİLLER 1) TEK HECELİ DİLLER Bu gruptaki dillerde kelimeler, bir heceden oluşur. Cümleyi meydana getiren kelimeler ek almazlar ve şekil değişikliğine uğramazlar. Bu dillerde kelimenin görevi cümle içindeki sırasından ve vurgusundan belli olduğu için çok zengin bir vurgu ve tonlama sistemi vardır. 2) EKLEMELİ DİLLER Bu gruptaki dillerde tek veya çok heceli kelime kökleriyle ekler vardır. Bu dillerde, kelime köklerinden yeni kelimeler türetilirken veya kelimelerin geçici durumları yapılırken kelime köklerine ekler getirilir. Türkçe, sondan eklemeli bir dildir.Bu yönüyle eklerde zenginlik ve çeşitlilik vardır. 3)ÇEKİMLİ DİLLER Çekimli dillerde de kelime kökleriyle ekler vardır. Fakat yeni kelimeler türetilirken veya kelime çekim yapılırken kelime kökünde değişiklik olur. Hint- Avrupa dillerinde kelime kökünde görülen değişiklik, kökü tanınmayacak bir şekle sokar. Ortaya çıkan yeni kelimede kökü hatırlatacak bir ses ya da işaret bulunmaz. TÜRK DİLİ’ NİN TARİHİ GELİŞİMİ Türk dilinin ortaya çıkış tarihi kesin olarak bilinememektedir. Türkçenin. bilinen yazılı metinlerinden önceki dönemleri "karanlık dönem" olarak kabul edilmektedir. Türkçenin yazılı ürünlerle takip edilebilen VII. yüzyıldan XIII. yüzyıla kadar olan dönemine "Eski Türkçe' denir. Türkçe yaklaşık altı asır boyunca; ses, biçim ve söz varlığı bakımından son derece durudur, dönem Türkcesinin özellikleri Göktürk, Uygur ve Karahanlı metinlerinde görülmektedir (Göktürk Metinle Bilge Kağan Yazıtı, Kültigin Yazıtı. Tonyukuk Yazıtı; Uygur Metinleri: Altun Yaruk. Sekiz Yükmek. Irk Bitig; Karahanlı Metinleri: Kutadgu Bilig, Divanü Lûgat-it-Türk, Atebetü'l Hakayık, Divan-ı Hikmet). Türkler, XI. yüzyılın başlarından itibaren Anadolu'ya göç etmeye başlamışlardır. Bu göçler sonucunda Türkler XIII. yüzyılda batıda Anadolu'ya, kuzeyde Karadeniz kuzeyi ve batısına kadar yayılmışlardır. Yerleştikleri bölge halkının ağzı ile eserler yazmalar, sonucu Türkçe çeşitlenmiştir. Türkçe, yayıldığı bölgelere göre, Kuzey-Doğu Türkçesi ve Batı Türkçesi olmak üzere iki kola ayrılmıştır. Kuzey-Doğu Türkçesi, Eski Türkçenin bir devamı olarak XIII ve XIV. yüzyıllarda Orta Asya ile Hazar Denizi'nin kuzeyindeki Türkler arasında kullanılmıştır. Kuzey-Doğu Türkçesi XV. yüzyılda Kuzey Türkçesi ve Doğu Türkçesi olmak üzere iki kol hâlinde gelişmesini sürdürmüştür. Farklı kollarda gelişen Türkçenin özelliklerini o dönemlerde yazılan Kıpçak Türkçesi Metinleri (Husrev ü Şirin, Gülistan Tercümesi, Kodeks Kumenikus) ve Çağatay Türkçesi metinlerinden (Muhâkemetü'l-Lügateyn, Şecere-i Türki, Şecere-i Terâkime) takip etmek mümkündür. Batı Türkçesi, XII. yüzyılın sonları ile XIII. yüzyılın başlarından günümüze kadar devam eden Eski Türkçeden Sonra Türkçenin iki büyük kolundan biridir. Batı Türkçesi, tarihî gelişimi içinde üç ana döneme ayrılır. Türkçenin XIII ve XV. yüzyıllar arasındaki dönemi "Eski Anadolu Türkçesi" adını alır. Bu dönemin özellikleri Yunus Emre Divanı, Mantıku't-Tayr, Garipname vb. eserlerde görülmektedir. Batı Türkçesinin XV. yüzyılın sonları ve XX. yüzyılın başları arasındaki dönemine "Osmanlı Türkçesi" denir Bu dönemde, Türkçeye çok sayıda Arapça, Farsça kelime girmiştir. XVII. yüzyıldan itibaren Osmanlı Türkçesinde "mahallîleşme" hareketi başlar. Bu hareket Tanzimata kadar devam eder. Türkçe, yabancı kelimelerle yüklü ağır bir dil olarak varlığını "Türkiye Türkçesi" ne kadar sürdürür. Şikâyetname,Sihâm-ı Kaza Hüsn ü Aşk gibi eserler bu dönem Türkçesinin özelliklerini taşır. Batı Türkçesinin III. dönemini "Türkiye Türkçesi" oluşturur. Ömer Seyfettin ve arkadaşlarının konuşma dilinden (İstanbul ağzı.) yeni bir yazı dili oluşturmak amacıyla Genç Kalemler dergisinde başlattıkları Yeni Lisan Hareketi bu dönemin başlangıcı kabul edilir. Bu hareketim temsilcileri "Milli bir edebiyat meydana getirmek için önce millî bir dile ihtiyaç vardır." görüşünden hareketle şu ilkeleri benimsemişlerdir: Arapça ve Farsçadan Türkçeye giren dil bilgisi kuralları ve bu kurallarla yapılan bütün tamlamalar kaldırılmalıdır. Dilimize Arapça ve Farsçadan girmiş kelimelerle yapılacak isim ve sıfat tamlamaları, Türkçenin kurallarına göre düzenlenmelidir. Yazı dili ile konuşma dili arasındaki büyük farklılıkları kaldırmak için yazı dili konuşma diline yaklaştırılmalı, İstanbul konuşması yazı dili olmalıdır. Bu ilkelerden yola çıkarak taklit değil, yeni ve millî bir edebiyat meydana getirilmelidir. Türkiye Türkçesinin gelişimi içinde bu hareketten sonra en kapsamlı çalışma Dil Devrimi'dir. 1928'de Harf Devrimi'nin yapılması ve 1932'de Türk Dil Kurumu'nun kurulmasıyla Türkçe, çok yönlü ve sistemli bir şekilde ele alınarak sadeleştirilmiş ve olgunlaştırılmıştır. Kuzey-Doğu Türkçesi ve Batı Türkçesinin çağdaş kollan günümüzde yazı dili olarak kullanılmaktadır. Kuzey-Doğu Türkçesinin çağdaş kollan; Özbek, Kazak, Kırgız, Uygur, Tatar, Başkurt Türkçeleri; Batı Türkçesinin çağdaş kolları ise Azerbaycan, Türkmen, Gagauz ve Türkiye Türkçeleridir. Türkçe günümüzde; Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti; Doğu Türkistan, Tataristan, Başkurdistan, Çuvaşistan, Altay, Tuva, Hakas, Yakut (Saha), Dağıstan, KabartayBalkar, Karaçay-Çerkez, Kırım Özerk Cumhuriyetleri gibi nüfusunun çoğu Türk olan devletlerin yanında; Bulgaristan, Romanya, Makedonya, Moldova, Almanya, Afganistan, Hollanda gibi ülkelerde ve Batı Trakya, Kuzey Irak, Kuzey İran ve Moğolistan'ın batısında da konuşulmaktadır. ETKİNLİKLER A) Aşağıda verilen cümlelerdeki boşlukları uygun şekilde doldurunuz. 1.Diller köken ve YAPI bakımından olmak üzere iki şekilde sınıflandırılabilir. 2 Arapça, İngilizce, Almanca ve Fransızca ÇEKİMLİ dillerdendir. 3 İslamiyet'le birlikte Arapça ve Farsçadan da yeni kelimeler alınması sonucunda 11. ve 12. yüzyıllarda birbirinden ayrı iki kol belirmiştir. Bunlar Kuzeydoğu Türkçesi ve BATI Türkçesi'dir. 4Almanca, Flemenkçe, İngilizce ve İskandinav dilleri Avrupa dillerinin CERMEN kolundandır. 5Yüzyıllar boyunca az çok değişiklik gösteren Çağataycaya bugün ÖZBEKÇE deniyor. 6Macarca, Moğolca, Mançurca, Tunguzca, Fince, Samoyetçe, Japonca EKLEMELİ dillerdir. 7"Gerçeklerin eşiği" yazılmıştır. anlamına gelen ATABET-ÜL HAKAYIK 12. Yüzyılda Çeşitli öğütler içeren bir din ve ahlak kitabıdır. Eserde Allah'ın,Peygamberin ve dört halifenin övgüleri de yapılmıştır. 8Tarih boyunca medeniyetler yok olduğu gibi diller de yok olabilir. Böyle dillere ÖLÜ DİL denir. 9Türkçe, SONDAN EKLEMELİ bir dildir. 1014. yüzyılda altın çağını yaşayan Çağatayca'nın en büyük edibi şüphesiz ALİ ŞİR NEVAİ'dir. Edebiyatımıza Muhakemetü'l- Lügateyn, Mecalisü'n Nefais adlı eserleri kazandırmıştır. 11Orhun Yazıtları ve Yenisey Anıtları GÖKTÜRK devleti döneminde dikilmiştir. 12Orta ve Güney Afrika'da konuşulan Afrika dilleri BANTU dilleridir. 13Çince, Tibetçe, Annamca, Vietnam dili, Endonezya dilleri TEK HECELİ dillerdendir. 14Altun Yaruk, Irk Bitig, Sekiz Yükmek; UYGUR dönemine ait dini eserlerdir. 1511. ve 12. yüzyıldaki KARAHANLI dilinde görülen ana özellik, İslamiyet’le birlikte Arapça ve Farsça kelimelerin dilimize girmeye başlamış olmasıdır. Eserlerde İslamiyet, ahlak ve erdem gibi konular işlenmiştir. B. Aşağıdaki boşlukları (D / Y ) şeklinde doldurunuz. 1. ( D) Diller köken bakımından, Hint-Avrupa dilleri, Hami-Sami dilleri, Çin-Tibet dilleri, Ural-Altay dilleri, Bantu dilleri gibi gruplara ayrılır. 2. ( Y) Tek heceli dillerde yeni kelimeler türetilirken bu köklerdeki ünlü harfler değiştirilerek anlam farklılıkları oluşturulur. Ünsüz harfler ise korunur. 3. ( Y) Türk sözü ilk defa 12. yüzyılda Divan ü Lügati'tTürk adlı eserde kullanılmıştır. 4. ( D) 15. yüzyıldan itibaren Arapça ve Farsçanın etkisiyle Anadolu'da farklılaşmaya başlayan dil Osmanlı Türkçesidir. 5. ( Y) Moğolca, Japonca, Korece, Mançuca, Tunguzca dilleri Türkçe ile farklı dil ailesindedir. 6. ( D) Batı Türkçesinde şiveler gelişmiş ve bu şiveler günümüze Azeri Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Gagavuz Türkçesi, Türkiye Türkçesi şeklinde gelmiştir. 7. ( Y) Bakî, Fuzulî, Nefi, Nedim, Nabi, Naili, Şeyh Galib; Eski Anadolu Türkçesi devrinin şairleridir. 8. ( D) Yapı bakımından diller; tek heceli diller, eklemeli (bitişken) diller, çekimli (bükümlü) diller olarak üçe ayrılır. 9. ( D) Türk dilinin geniş bir aile olan Altay dillerinden henüz kopmadığı; Çuvaş, Moğol ve Tunguz dilleriyle bütün olduğu döneme ilk Türkçe denir. 10. ( Y) Fince, Macarca, Samoyetçe, Estonca dilleri Ural-Altay dil ailesinin Altay kolunu oluşturur. 11. ( Y) Divan-ı Hikmet, "Mutluluk veren bilgi" anlamına gelir. 12. ( D) Avrupa'da konuşulan diller genelde Hint- Avrupa dilleridir. 13. ( D) Tek heceli dillerde kelimeler ek almaz ve çekime girmezler. Cümleler tek heceli kelimeler dizinidir. Farklı anlamlar kazandırmak için cümle içinde kelimelerin yerleri değiştirilir, bu kelimeler başka kelimelerle bir araya getirilir veyahut vurgu ve tonlamalarla başka anlamlara sokulabilir. 14. ( Y) Ana Türkçe, Göktürk devleti dönemi ile başlayıp İslamiyet’in kabulü dönemine kadar süren evredir. Göktürkçe, Uygurca ve Hakaniye (Karahanlıca) lehçeleri Ana Türkçenin bölümleridir. 15. ( D) Kutadgu Bilig, didaktik ve alegorik bir eserdir. KAYNAKÇALAR Türk Dili Tarihi Ahmet Bican ercilasun akçağ yay.4. baskı ankara 2007 Muharrem Ergin Türk Dil Bilgisi Bayrak Yayın ist.1998 http://egitek.meb.gov.tr/aok/Aok_Kitaplar/AolKitaplar/Dilanlatim_1/1son.pdf http://egitek.meb.gov.tr/Aok/Aok_Kitaplar/AolKitaplar/Dilanlatim_1/2son.pdf Türk Dili Tarihi Ali Akar Ötüken Yayınları İstanbul 2005 Filolojinin Oluşumu – Süheyla Bayrav