ANALJEZİK İLAÇLAR Öğr. Gör. Pınar Irmak 1 – Ağrı • Hastalanmanın ve yaralanmanın en genel semptomlarından birisidir. Öğr. Gör. Pınar Irmak 2 Nosiseptif analji • Doku zedelenmesine bağlı olarak oluşan ağrı • Akut ağrılar daima nosiseptif olmakla birlikte, herhangi bir hasar olmaksızın da vücüt dokusunun şiddetli uyarılması sonucunda da oluşabilir. Öğr. Gör. Pınar Irmak 3 AĞRI • 1.Akut Ağrı • Nosiseptif nitelikte • 2.Kronik Ağrı: • a. Nosiseptif nitelikte (kanser ağrısı, romatizmal ağrılar) • b. Deaferantasyon ağrısı (Tümör vs.. Gibi nedenlerle periferik ve SSS üzerindeki ağrı yolları üzerindeki bozukluğa bağlı) • c. Psikojenik ağrı: Ağrı subjektif bir duygu olup, bireysel farklılıklar, yaşanılan çevre ve koşullara göre farklılık gösterebilir. Öğr. Gör. Pınar Irmak 4 AĞRININ DEĞİŞİK İLAÇ GRUPLARI İLE TEDAVİSİ • Narkotik Olmayan Analjezikler → Prostaglandin Sentez İnhibisyonu (Ağrı reseptörlerinin sensitizasyonunu önlemek) • •Lokal Anestezikler → Ağrı reseptörlerinde sinyal oluşumunu önleyerek • •Narkotik analjezikler → Merkezi sinir sistemi üzerinden • •Genel Anestezikler → Merkezi sinir sistemi üzerinden • •Psikoaktif İlaçlar (Trankilizanlar, Nöroleptikler, Antidepresanlar) → Ağrı algılanmasını değiştirmek Öğr. Gör. Pınar Irmak 5 NARKOTİK ANALJEZİKLER • Bu gruptaki ilaçlar, güçlü analjezik etki ile birlikte santral sinir sistemi üzerinde oldukça yaygın depresif etki yaparlar. • •Mutad olarak hepsinde az veya çok, ilaç bağımlılığı yapma potansiyeli mevcuttur. Öğr. Gör. Pınar Irmak 6 NARKOTİK ANALJEZİKLER • Küçük dozda Sedatif, Yüksek dozda Narkotik Etkileri vardır. • • Narkotik analjeziklerin ANTİPİRETİK veya ANTİİNFLAMATUVAR etkileri yoktur. • •Analjezik tesirleri tamamıyla santral sinir sistemi üzerindeki etkilerinin bir sonucudur ve periferik bir etkiye bağlı değildir. Öğr. Gör. Pınar Irmak 7 • Narkotik analjeziklerin önemli bir sakıncası; devamlı olarak kullanıldıklarında hastada ilaç bağımlılığı oluşturmalarıdır. • •İlaç uygulanırken süreye bağlı olarak tolerans gelişimi oluşur. • •Ancak, Analjezik Etkileri NSAIDs lardan daha fazladır. Öğr. Gör. Pınar Irmak 8 KULLANILIŞ YERLERİ • Genellikle inflamatuar niteliği bulunmayan ve narkotik olmayan analjeziklere yeterli cevap vermeyen orta veya fazla şiddette ağrılı durumların tedavisinde kullanılırlar. • • Akut kullanılışı halinde hastada tolerans ve bağımlılık geliştirme potansiyelleri esas olarak bir sorun oluşturmaz. Öğr. Gör. Pınar Irmak 9 MORFİN • 1817 yılında Alman kimyacı Friedrich Sertürner tarafından keşfedilmiştir İlk olarak afyon bağımlılığını tedavi etmek için kullanılmıştır • Bu yüzden morfini temin etmek çok kolaydı ve kısa süre sonra afyonun yerini morfin almaya başladı Morfin aynı zamanda, Amerika’nın iç savaşında yaralı askerlerin tedavisinde kullanılmış, savaş sona erdikten sonra yaklaşık 4.000.000 asker evlerine morfin bağımlısı olarak geri dönmüştür • Tüm bunların sonucu olarak, 1914 yılında Amerika’da morfin kullanımı sadece doktor tavsiyesi ile sınırlandırılmış, bunun dışındaki kullanımlar yasa dışı ilan edilmiştir • Afyonda bulunan 25 dolayında alkoloitten en önemli ve en yüksek oranda bulunanıdır morfin Ham afyonun kimyasal işlemlerden geçirilmesi sonucu elde edilir Öğr. Gör. Pınar Irmak 10 MORFİN • • • • Morfin doğal prototiptir. •Etkilerini SSS üzerinden gösterirler. •SSS de ikinci yararlı etkileri öksürüğü baskılamaları. •Ayrıca barsak hareketlerini yavaşlattıkları için diareyi de keserler, ancak konstipasyon yapmaları istenmeyen yan etkileri arasındadır. • •İstenmeyen etkileri tolerans geliştirilmesi (aynı etkiyi almak için sürekli doz arttırımı gerksinimi olmaktadır), bağımlılık yapmaları ve solunum sistemi depresyonu ile ölüm meydana getirmeleri. Öğr. Gör. Pınar Irmak 11 OPİOİD RESEPTÖRLERİ • Beyinde endojen morfin benzeri bileşikler saptanmıştır. Bunlara endorfinler adı verilmektedir. En önemlisi Enkefalinlerdir. • •Peptid yapısındaki endorfinlerin en basit yapılısı enkefalindir. Bunlar nörotransmitter olarak hareket ederler. • • Narkotik analjeziklerin endorfinlerin bağlandığı, serbest sinir uçları olan, opioit reseptörlerine (ağrı reseptörleri) bağlanarak etki gösterdikleri saptanmıştır. Öğr. Gör. Pınar Irmak 12 AĞRININ ORGANİZMA TARAFINDAN ENGELLENMESİ • Herhangi bir travma ya da hayati bir tehlike olduğu anlarda organizmanın savunma sistemi olarak beyinde belli bir bölgede bulunan enkefalinerjik nöronlardan enkefalin ağrıyı önlemek amacıyla ortama salıverilir. • •Enkefalin Presinaptik nöronun sonlarındaki reseptörlere bağlanarak presinaptik nöronun kısmen depolarizasyonunu engelleyerek presinaptik nörondan nörotransmitterlerin salıverilmesine engel olarak ağrı duyusunun önüne geçer. Öğr. Gör. Pınar Irmak 13 • Merkezi Etkileri: • •Opiat reseptörlerini uyararak ağrı algılanması (analjezik etki) ↓ • •Mental aktiviteyi (sedatif etki) ↓ • •Anksiyeti ortadan kaldırırlar (trankilizan etki) • • • •Öksürük merkezini inh. ederler (antitüssif etki) • •Miyozise neden olurlar (miyotik etki; pupiller konstriksiyon) • •Antidiüretik hormon açığa çıkışını harekete geçirirler (antidiüretik etki Öğr. Gör. Pınar Irmak 14 • Periferik Etkileri: • •Gastrointestinal motiliteyi, barsak hareketlerini yavaşlatır. (antidiyarik etki) • •Mesane kas tonüsünü artırırlar. • •Safra kanalı kaslarının kontraksiyonuna neden olurlar. Öğr. Gör. Pınar Irmak 15 NON-STEROİDAL ANTİİNFLAMATUVAR İLAÇLAR Öğr. Gör. Pınar Irmak 16 Steroid olamayan antiinflamatuar • Antipiretik analjezikler ya da periferik analjezikler diye de adlandırılan bu grup ilaçlar genellikle analjezik, antipiretik ve antiromatizmal etkilere sahiptir. Öğr. Gör. Pınar Irmak 17 • Narkotik-olmayan analjeziklere bu grup ilaçların farmakolojik etki profiline daha uygun düşen bir adla non-steroidal (steroidolmayan) antiinflamatuvar ilaçlar (NSAİİ'ler) veya kısaca antiinflamatuvar analjezikler denilir • Bu grup analjeziklerin antiinflamatuvar etkinliği, sentetik veya doğal en güçlü antiinflamatuvar steroid ilaçlar olan glukortikoidlerinkine göre zayıftır. • Analjezik etkinlikleri de güçlü analjezikler olan, fakat antiinflamatuvar etkisi bulunmayan narkotik analjeziklerinkine göre genellikle zayıftır. • Özellikle artrit, osteoartrit ve benzeri romatizmal hastalıklar gibi genellikle inflamasyona bağlı ve uzun süre analjezik ilaç verilmesini gerektiren durumlarda yararlıdırlar • Bu gruptaki ilaçların büyük bir kısmında analjezik etkiye ilave olarak antipiretik etki de bulunur Öğr. Gör. Pınar Irmak 18 NSAİİ GRUPLARI 1) 2) 3) 4) 5) 6) 7) 8) Salisilatlar Para-aminofenol türevleri Pirazolon türevleri Profenler Fenilasetik asid türevleri İndolasetik asid türevleri Fenamikasid türevleri Oksikamlar Öğr. Gör. Pınar Irmak 19 1. SALİSİLATLAR (Aspirin ve sodyum salisilat) • Aspirin, NSAİİler içinde en fazla kullanılanı, ve en ucuz olanıdır. • Sadece ağız yolundan alınır; parenteral pek kullanılmaz. • Bir yüzyıldan beri kullanılmakta ve analjezik antiinflamatuvar ilaç olarak değerini korumaktadır. • Toksisitesi görece düşük bir ilaçtır. • Antipiretik etkisi de vardır, • Deneysel olarak oluşturulan iltihap modellerinde aspirin ve sodyum salisilat, prostaglandin, prostasiklin ve tromboksan sentezini inhibe ederler. Öğr. Gör. Pınar Irmak 20 • Aspirin trombositlerin siklooksijenaz sistemini, bu enzimi asetillemek suretiyle irreversib olarak selektif ve güçlü bir şekilde bloke eder. • Bu antitrombositik (antiagregant) etkisi düşük dozlarda oluşur. • Tamponlu aspirin tabletleri antasid kalsiyum, magnezyum veya alüminyum bileşiği ve/veya sodyum bikarbonat içerirler. • Bu şekilde kombine tabletler halinde verildiğinde aspirin'in absorpsiyon hızı artar ve etkisi daha çabuk başlar; diğer bir avantajı, aspirin'in mide mukozası üzerindeki irritan etkisinin ve buna bağlı gastrik yan tesir insidensinin biraz azaltılmış olmasıdır. Öğr. Gör. Pınar Irmak 21 • Aspirinden'den vücutta oluşan veya sodyum salisilat şeklinde dışardan verilen salisilatın eliminasyonu doza bağımlı kinetik gösterir. • Ufak dozlarda verildiğinde karaciğerde % 80 oranında, glisin ile birleşmek suretiyle salisilürik aside dönüşür ve böbreklerden bu şekilde itrah edilir. Öğr. Gör. Pınar Irmak 22 SALİSİLATLARIN ÖZEL ve DİĞER NSAİİ’larla ORTAK YAN TESİRLERİ Gİ kanal irritasyonu, kanaması ve ülserojenik etki Kan ve hemostaz (kanamaya eğilim) Alerjik reaksiyonlar (Astımlılarda) Solunum (Stimülasyon, yüksek dozda inhibisyon) Kardiyovasküler sistem (Hipertansiyonlularda dikkat) Salisilizm (baş ağrısı ve dönmesi, işitme kaybı, bulantı) Ürik asid ve glukoz metabolizması (ürik asit ve glukoz artar) 8) Antinatriüretik etki ve böbrek zedelenmesi (su tuz retansiyonu) 9) Aspirin ve gebelik 10) Reye sendromu (hepatoensefalopati) 1) 2) 3) 4) 5) 6) 7) Öğr. Gör. Pınar Irmak 23 2) PARA-AMİNOFENOL TÜREVLERİ Asetaminofen (parasetamol) ve fenasetin • Asetaminofen aspirininkine, yaklaşık olarak eşit derecede analjezik etki yapar. • Antipiretik etkisi de onunkine yakın güçtedir; fakat aspirinden farklı olarak, antiinflamatuvar etkinliği oldukça düşüktür. • Antitrombositik etkinliği zayıftır; kanama süresini değiştirmez. antipiretik ve analjezik etkilerinin, sırasıyla, hipotalamus ve omurilik arka boynuzunda prostaglandin sentez ve salıverilmesini inhibe etmesi ile ilişkili olduğu ileri sürülmüştür. • Ağız yolundan alındığında asetaminofen, çabuk absorbe edilir ve etkisi erken başlar; Absorpsiyonu besinler tarafından azaltılır. • Asetaminofen'in büyük kısmı karaciğerde glüküronik asidle ve sülfatla konjüge edilir ve böbreklerden bu şekilde itrah edilir Öğr. Gör. Pınar Irmak 24 • Asetaminofen'in, solunum, kardiyovasküler sistem ve asid-baz dengesi üzerinde belirgin bir etkisi yoktur. • Midede iritasyon ve kanama yapmaz. • Plazma proteinlerine fazla bağlanmaz. • Aspirinin aksine oral antikoagülanlarla belirgin bir etkileşme göstermez. • Aspirinden farklı olarak ürik asid itrahını etkilemez ve ürikozürik ilaçların etkinliğini azaltmaz. Aç karna alınması tercih edilir. • Aşırı dozda alındığında, öldürücü akut karaciğer nekrozu yaptığı bilinen az sayıdaki ilaçlardan biridir. Öğr. Gör. Pınar Irmak 25 3) PİRAZOLON TÜREVİ İLAÇLAR • Bu grupta, aminopirin, propifenazon, metamizol sodyum (dipiron), fenilbutazon ve oksifenbutazon bulunmaktadır. • Dipiron, fenilbutazon ve oksifenbutazon hem ağızdan ve hem de parenteral verilebilirler; aminopirin ve propifenazon sadece ağızdan verilir. • Dipiron güçlü analjezik etki gösterir; fakat siklooksijenazı inhibe edici etkisi ve antiinflamatuvar etkisi, fenilbutazon ve oksifenbutazonunkine göre zayıftır. • Aminopirin ve propifenazon'un etki kalıbı dipironunkine benzer. Bu grup ilaçlardan halen esas olarak dipiron ve propifenazon kullanılır. • Grubun bütün üyelerinde bulunan iki ciddi yan tesirin belirtilmesi uygun olur. • i) Kemik iliği depresyona: • ii) Su ve tuz retansiyonu: Öğr. Gör. Pınar Irmak 26 METAMİZOL SODYUM (dipiron) • Suda kolay çözünür; bu nedenle injeksiyonluk preparat yapılmaya elverişlidir. • Ağızdan alındığında mide suyu içinde non-enzimatik olarak ve hızlı bir şekilde aktif metaboliti olan 4metilaminoantipirin (4-MAA)'ya dönüşür ve o şekilde mide-barsak kanalından absorbe edilir. • İntravenöz verildiğinde kanda hemen bu metabolite dönüşür. • Mide-barsak kanalından absorpsiyon oranı % 85 dolayındadır. • Analjezik etkinliği aspirininkinden yüksektir. • Antispazmodik etki potansiyeli vardır. • Siklooksijenaz inhibitörü etkinliği ve antiinflamatuvar etkinliği zayıf, fakat analjezik etkinliği oldukça güçlüdür. Öğr. Gör. Pınar Irmak 27 4) PROFENLER • Profenler; aspirin ve asetaminofenden sonra en fazla kullanılan analjezik ilaçlardır. • Bu grup içinde en fazla kullanılan ibuprofendir İbuprofen • Analjezik, antipiretik ve antiinflamatuvar etkinliği diğer fenilpropionik asid türevlerine ve indometasin'e oranla zayıftır. • Trombosit agregasyonunu aspirin ve indometasine göre daha düşük bir derecede inhibe ettiği bulunmuştur. • İbuprofenin analjezik etkisi ağızdan alınmasının ardından çabuk (l saat içinde) başlar. • Ancak genellikle 4 haftalık bir uygulamadan sonra gecikmeli olarak belirgin hale gelir. • Hastalar tarafından iyi dayanç gösterilen bir ilaçtır. Öğr. Gör. Pınar Irmak 28 • Mide-barsak kanalından yaklaşık % 80 oranında ve çabuk absorbe edilir. • Plasmada yüksek oranda proteinlere bağlanır (% 99). • Karaciğerde metabolize edilmek suretiyle inaktive edilir. • İbuprofen ağrı kesici olarak başağrısı, dişağrısı, dismenore ve hafif ve orta derecedeki postoperatif ağrıya karşı kullanılır. • Ateş düşürücü olarak da kullanılabilir. • En sık görülen yan tesirleri gastrointestinal kanalla ilgili olanlardır (bulantı, kusma, diyare veya kabızlık, bazen karın ağrısı, peptik ülserlilerde kullanılmamalıdır). • Hepatotoksik etki potansiyeli çok düşük de olsa vardır; serum transaminaz düzeyini yükseltebilir. • Varfarin ve benzeri ilaçlarla etkileşme göstermez ve onların antikoagülan etkinliğini artırmaz. • Gebe kadınlarda ve emzirenlerde kullanılması tavsiye edilmez. Öğr. Gör. Pınar Irmak 29 • • • • • • • • Naproksen Fenilpropiyonik asid türevleri içinde en uzun etkili olanıdır. Bu gruptaki diğer ilaçlar gibi analjezik, antiinflamatuvar ve antipiretik etki gösterir. Etki süresinin uzunluğu nedeniyle günde 2 kez verilmesi bu ilacın diğer bir iyi yönüdür. Aspirin gibi, fakat farklı bir mekanizmayla, trombosit agregasyonunu inhibe eder ve kanama zamanını uzatır. Mide-barsak kanalından çabuk ve tam olarak absorbe edilir. Absorpsiyonu besin tarafından yavaşlatılır, fakat azaltılmaz. Magnezyum ve alüminyum türevi antasidler bu ilacın absorpsiyonunu azaltırlar, bikarbonat ise artırır. Büyük kısmı karaciğerde glüküronik asidle konjüge edilmek suretiyle inaktive edilir. Plazma proteinlerine yüksek oranda bağlanır; oral antikoagülanlar, fenitoin ve sülfonilüre grubu ilaçları bağlanma yerinden ayırabilir. Öğr. Gör. Pınar Irmak 30 • Plasentadan kolay geçer. Emziren annelerde süt içinde de itrah edilir. • Aspirin ile birlikte verildiğinde plazma düzeyi azalır; bu, aspirin'in naprokseni plazma proteinlerinden kısmen ayırıp onun metabolizma ve itrahını artırmasına bağlıdır. • Naproksen halen çocuklarda uzun süreli kullanılış halinde güvenilirliği saptanmış tek propiyonik asid türevi ilaçtır. • Mide tahrişi ve kanama, aspirin ile olduğundan daha hafif ve seyrek meydana gelir. • Daha hafif de olsa ülserojenik etkisi vardır. • Doğum öncesi gebeye verildiğinde, fötusa geçmesinden dolayı neonatal sarılığı artırır. • Bunun nedeni plazma proteinlerine bağlı bilirubini kısmen serbest hale getirmesidir. Öğr. Gör. Pınar Irmak 31 5) FENİLASETİK ASİD TÜREVLERİ Diklofenak sodyum • Analjezik, antiinflamatuvar ve antipiretik etkili bir fenilasetik asid türevidir. • Romatoid artrite karşı aspirin ve indometasin kadar ve osteoartrite karşı da indometasin derecesinde etkili bulunmuştur. • Mide ve duodenum mukozasını bozucu etkisi diğer NSAİİ'lerin çoğuna göre daha zayıftır. • Mide-barsak kanalından tam olarak ve çabuk absorbe edilir. • Birlikte aspirin verilirse diklofenak'ın plazma düzeyini belirgin şekilde azaltır. • Karaciğerde inaktive edilir. • Rektal yoldan süpozituvar şeklinde de uygulanabilir. Yan tesirleri aspirin ve indometasin’inkilere benzer, fakat daha seyrek görülür ve genellikle daha hafif olur. Öğr. Gör. Pınar Irmak 32 6) İNDOLASETİK ASİD TÜREVLERİ İndometasin • Analjezik, antipiretik ve antiinflamatuvar etkisi olan bir ilaçtır. • Aspirininkinden daha güçlü antiinflamatuvar ve antipiretik etki gösterir. • Yan tesirlerinin fazlalığı nedeniyle sadece ankilozan spondilit, osteoartrit ve romatoid artrit gibi romatizmal hastalıklarda, akut gut artritinde ve bursit, tendinit ve travmatik sinovit gibi durumlarda kullanılması tavsiye edilir. • Vazokonstriktör etkisi de vardır yan tesir insidensi bakımından aspirine göre bir üstünlüğü yoktur • Çeşitli endojen maddelerin yaptığı kapiller permeabilite artmasını engelleyebildiği gösterilmiştir. Ayrıca sitotoksik nitelikteki aktif oksijen radikallerini bağlayarak inaktive eder. • Ağız yolundan alındığında gastrointestinal kanaldan çabuk ve tam absorbe edilir. Kısmen, dokularda toplanır. Öğr. Gör. Pınar Irmak 33 • İndometasin, günde 75 mg dozunda uzun süre alanların yaklaşık % 75'inde çeşitli yan tesirler yapar. • Gastrointestinal kanaldaki tahriş edici etkisi nedeniyle bulantı, kusma, dispepsi ve diyare yapar. • Gastrit, gizli kanama ve mide ülseri yapabilir. • Ayrıca özofagus, duodenum ve ince barsakta da ülser oluşturabilir. • Günde 100 mg'ın üstünde uygulandığında hastaların %50'sinde başağrısı oluşturur. • Başdönmesi, konfüzyon, uyuşukluk, hallüsinasyonlar ve depersonalizasyon reaksiyonları ve senkop yapabilir. • SSS'ni eksite eder, konvülsiyonlara ve epilepsililerde nöbetlere neden olabilir. • Kan basıncında yükselme oluşturabilir. • Korneada opasite ve retina bozukluğu yaptığı bildirilmiştir. Öğr. Gör. Pınar Irmak 34 • Böbrek fonksiyonunu bozabilir. • Su ve tuz retansiyonu ve bunlara bağlı ödem yapabilir. • Çocuklarda indometasin infeksiyonlara karşı reaksiyonu bozar ve ani ölüm yaptığı bildirilmiştir. • Ductus arteriosus'u kapanmayan yenidoğanda onu kapatmak için parenteral kullanılabilir. • İndometasin kemik iliğini deprese edilebilir. • İndometasin gebe kadınlarda, emziren annelerde, aktif gastrointestinal mukoza lezyonu olanlarda veya bu lezyonların rekurrent olarak meydana gelmekte olduğu hastalarda, epilepsi ve Parkinson olgularında ve afektif bozuklukları olanlarda kontrindikedir. Öğr. Gör. Pınar Irmak 35 • • • • • • • • • Ketorolak trometamol Trometamol tuzu suda yeterince çözünür. Bu nedenle injeksiyonluk (parenteral) preparatları yapılabilen az sayıdaki antiinflamatuvar ilaçlardan biridir. Antipiretik etkisi de vardır. Güçlü bir prostaglandin sentez inhibitörüdür. Trombosit fonksiyonunu inhibe eder. Farmakolojik etki profili bakımından benzediği dipirona göre epey pahalı ve daha toksik bir ilaçtır. Plazma proteinlerine % 99'dan fazla bir oranda bağlanır Büyük kısmı (yaklaşık %60'ı) değişmeden böbreklerden itrah edilerek elimine edilir. Ketorolak, çeşitli cerrahi girişimlerden sonra gelişen postoperatif ağrı gibi akut ağrılı durumlarda kullanılır. Türkiyede i.m. olarak 2 günden ve ağızdan 5 günden fazla kullanılması yasaktır. Romatizmal hastalıklarda kullanılmaz. Öğr. Gör. Pınar Irmak 36 7. FENAMİKASİD TÜREVLERİ Mefenamik asid • Mefenamik asidin, diğer gruplardaki ilaçların çoğu gibi, analjezik, antipiretik ve antiinflamatuvar etkisi vardır. • Aspirininkine eşit derecede analjezik etki yapar. • Romatoid artrit ve diğer artritlerde kullanılır. • Dispepsiye ve özellikle diyareye neden olur. • Ülserojenik etkisi ve gastrointestinal kanama yapma eğilimi, aspirinde olduğu kadar belirgin olmamakla beraber, nadiren mide ve barsak ülseri ve masif gastrointestinal kanama yaptığı bildirilmiştir. • Kanda üre düzeyini yükseltir; idrarda eritrosit, lökosit ve albümin miktarını artırır. • Kemik iliği depresyonu ve ciltte döküntülere neden olabilmektedir. Gebelerde kontrindikedir. Öğr. Gör. Pınar Irmak 37 8. OKSİKAMLAR VE DİĞER İLAÇLAR Piroksikam • Vücuttan en yavaş elimine edilen (eliminasyon yarılanma ömrü ortalama 50 saat) ve en uzun etki süreli analjeziklerden biridir. • Plazma proteinlerine yüksek oranda bağlanır: bu nedenle oral antikoagülanlar, sulfonilüreler ve fenitoin ile etkileşir. • Hızlı analjezik etki yapması istenen durumlarda özel bir preparatı halinde sublingual yoldan 20 mg verilir. • Ağızdan alamayanlara aynı doz i.m. veya i.v. injeksiyonla verilebilir. • En sık görülen yan tesirleri gastrointestinal bozukluklardır ve alanların yaklaşık %20'sinde görülür. • Periferik ödeme neden olabilir. Kan üre düzeyini yükseltebilir. Öğr. Gör. Pınar Irmak 38 Tenoksikam • Oksikam türevi diğer bir antiinflamatuvar analjezik ilaçtır. • Etki gücü piroksikaminkine eşittir. • Siklooksijenazı indometasine eşit derecede ve güçlü bir şekilde inhibe eder. • Piroksikama benzer, ancak eliminasyon yanlanma ömrü biraz daha uzundur. • Aynı indikasyonlarda kullanılır. • En sık görülen yan tesirleri gastrointestinal sistemle ilgili olanlardır Öğr. Gör. Pınar Irmak 39 Antiinflamatuvar Analjeziklerin Klinik Farmakolojisi • Non-steroidal antiinflamatuvar ilaçların en önemli kullanılış yerlerinden birini artritler oluşturur. • Antiinflamatuvar ilaçlar artritlerde radikal değil, sadece palyatif tedaviye olanak verir. • Artritlerin tedavisinde öngörülen başlıca amaçlar hastanın günlük yaşamını ve çalışmasını engelleyen, eklemlerdeki hareket kısıtlılığını düzeltmek ve eklemlerde zamanla meydana gelen dejeneratif bozuklukları geciktirmektir. • Bu amaçla ilaç tedavisinden başka, duruma göre fizyoterapi yapılması, eklemlerin istirahate alınması için ortopedik malzemelerin uygulanması, psikoterapi, beslenmenin yeterli durumda sürdürülmesi ve gerekirse cerrahi girişim yapılması gibi önlemlere de başvurulur. Öğr. Gör. Pınar Irmak 40 • • 1) 2) 3) 4) 5) 6) 7) 8) Artritler gibi belirgin bir inflamasyona bağlı durumlar dışında, genel bir analjezik olarak da kullanılırlar: bu son kullanılış şeklinde tek başlarına kullanılabildikleri gibi bağımlılık yapma potansiyeli düşük olan kodein, kodein türevleri ve dekstropropoksifen gibi narkotik analjeziklerle kombine olarak da kullanılırlar. Non-steroidal antiinflamatuvar analjezik ilaçların kullanıldığı başlıca klinik durumlar şunlardır: Romatoid artrit Ankilozan spondilit Osteoartrit Psöriyatik artrit Reiter sendromu Romatik ateş İskelet ve kas sistemi ilgili diğer lezyonlar Metastaza bağlı kemik ve eklem ağrıları Öğr. Gör. Pınar Irmak 41 ROMATOİD ARTRİTE KARŞI KULLANILAN ÖZEL ANTİİNFLAMATUVAR İLAÇLAR • Romatoid artrit tedavisinde çabuk antiinflamatuvar etkinlik gösteren aspirin ve benzeri analjezikler ve özel durumlarda glukokortikoidler kullanılır • Bunlara yeterince cevap vermeyen ağır aktif olgularda kullanılan ve hastalığı modifiye eden diğer ilaçlar azatioprin, metotreksat, siklofosfamid. sulfasalazin ve benzerleri ile siklosporin’dir. 1) Klorokin ve hidroksiklorokin 2) Altın bileşikleri 3) Penisilamin Öğr. Gör. Pınar Irmak 42 Klorokin ve hidroksiklorokin: • 4-Aminokinolin türevi antimalaryal ilaçlar olan klorokin fosfat ve hidroksiklorokin sülfat romatoid artrit ve lupus eritematozus tedavisinde kısıtlı olarak kullanılırlar. • Bu hastalıklarda ilk ilaç olarak değil, aspirin ve diğer klasik antiinflamatuvar analjezik ilaçlara yeterince cevap alınamayan hastalarda yedek ilaç olarak kullanılırlar. • Tedavi genellikle 3-6 aydan sonra ancak belirgin hale gelir. • Doza bağımlı, gözle ilgili bozukluklar ve nöropsikiyatrik bozukluklar en önemli yan tesirlerini ve sakıncalarını oluşturur. • En önemli oküler toksik etki, korneada mikrodepozitler oluşmasıdır • Retinopati daha ciddi bir yan tesirdir, çünkü görme kaybına neden olabilir; ancak total doza bağımlıdır ve nadir görülür. • Tedavinin başlangıcında ve sonra 3-6 ayda bir oftalmoskopik izleme yapılmalıdır. Öğr. Gör. Pınar Irmak 43 Penisilamin: • Wilson hastalığı ve ağır metal zehirlenmelerine karşı kullanılmak üzere çıkarılmış sülfidrilli bir şelatördür. • İnflamatuvar nitelikli hastalıklardan sadece romatoid artritin bazı tiplerine karşı etkili bulunmuştur. - Etki mekanizması T-lenfositlerini inhibe ederek immünosüpresyon yapmasına dayanır. Antikor sentezini inhibe eder ve immün komplekslerin klerensini artırır. Öğr. Gör. Pınar Irmak 44 - Toksisitesinin fazlalığı, ilacın terapötik etkisine karşı duyarlığın bireyler arasında fazla değişkenlik göstermesi ve uygun cevap veren olgularda düzelmenin birkaç aylık bir uygulamadan sonra ortaya çıkması yönlerinden penisilamin, altın bileşiklerine benzer. - En sık görülen yan tesirleri kaşıntı, cilt döküntüleri ve tat bozukluklarıdır. En ciddi olan fakat seyrek görülen kemik iliği depresyonu, nefrotik sendrom ve diğer böbrek bozuklukları ve otoimmün sendromlardır. Öğr. Gör. Pınar Irmak 45 GUT TEDAVİSİNDE KULLANILAN İLAÇLAR • Gut, ürik asid metabolizmasının bozukluğu sonucu oluşan hiperürisemi hali ve akut artrit nöbetleri ile kendini gösteren kronik bir hastalıktır. • Zamanla eklemlerde ve böbreklerde sodyum ürat birikintileri ürat taşı oluşumuna neden olabilir. Öğr. Gör. Pınar Irmak 46 • Gut tedavisinde kullanılan ilaçlar (kolşisin hariç) ya vücutta ürik asidin oluşumunu azaltarak (allopurinol) veya böbreklerden itrahını artırarak (ürikozürik ilaçlar) terapötik tesir oluştururlar. • Kolşisin ve bazı antiinflamatuvar analjezikler (piroksikam, indometasin, naproksen ve fenilbutazon gibi) ilaçlar akut gut nöbeti sırasında, kısa süre kullanılırlar. Öğr. Gör. Pınar Irmak 47 Öğr. Gör. Pınar Irmak 48