Orman Ekosistemlerinde Habitat Parçalanmaları ve Biyolojik

advertisement
I.
Ulusal Akdeniz Orman ve Çevre Sempozyumu, 26-28 Ekim 2011, Kahramanmaraş
KSÜ DoğaBil. Der., Özel Sayı, 2012
136
KSU J. Nat. Sci., Special Issue,2012
Orman Ekosistemlerinde Habitat Parçalanmaları ve Biyolojik Çeşitlilik Üzerine Etkileri
Seyran PALABAŞ UZUN1, Alper UZUN2, Salih TERZİOĞLU3
1
KSÜ, Orman Fakültesi, Orman Botaniği Anabilim Dalı, 46100, Kahramanaraş
Artvin Çoruh Üniversitesi, Orman Fakültesi, Orman Botaniği Anabilim Dalı, 08000, Artvin
3
Karadeniz Teknik Üniversitesi, Orman Fakültesi, Orman Botaniği Anabilim Dalı, 61080, Trabzon
2
ÖZET: Orman ekosistemleri; içinde barındırdığı ağaçlar, çalılar, otsu bitkiler ve diğer canlı grupları ile birlikte
çeşitli olumsuzluklarla karşı karşıyadır. Ekosistem üzerindeki geri dönülmesi mümkün olmayan yanlış
uygulamalar neticesinde ormanların yapısı giderek bozulmakta, doğal orman alanları doğrudan insan etkisi ile ya
da dolaylı olarak insanın neden olduğu olumsuz çevre koşulları nedeni ile gün geçtikçe azalmakta veya tahrip
olmaktadır. Ülkemizin de içinde bulunduğu ılıman zondaki ormanların büyük bir bölümü ilk ormanların
kesilmesi veya tarım alanlarının terk edilmesi ile gelişen sekonder ormanlardır. Bu verimli bölgede insanların
yerleşimi çok eski dönemlere uzanır ve geçmişten günümüze değin süregelen insan faaliyetleri bölgenin
biyolojik çeşitliliği üzerinde önemli etkiler yapmıştır. Var olan pek çok doğal ekosistem yok edilmiş ve geriye
kalan habitatların büyük bir kısmı da parçalanmıştır. Ilıman zon ormanlarının yanı sıra dünya biyolojik
çeşitliliğinin yaklaşık %70’ini ihtiva eden tropik bölge ormanları da aynı tehlike ile karşı karşıyadır. Bu nedenle
günümüzde habitat parçalanmaları biyolojik çeşitliliğin en büyük tehdidi olarak kabul edilmektedir. Orman
ekosistemlerinde parçalanma ya habitatların tamamen kaybı, ya parça boyutlarının küçülmesi ya da parçaların
konumsal izolasyonlarının iyice artması şeklinde seyredebilir. Orman ekosistemlerindeki bu parçalanma; yeterli
suyun sağlanamaması ve kalitesinin bozulması, zengin ve sağlıklı orman habitatlarının yok olması, rekreasyon,
kereste ve diğer orman ürünlerinden sağlanan ekonomik gelirin azalması ve sellerin artması gibi ekosistemin
imkanlarının bozulmasına neden olmaktadır. Ayrıca biyolojik çeşitliliği azaltmakta ve istilacı egzotik türlerin
girişini artırmaktadır. Bu bildiri ile orman ekosistemlerinde habitat parçalanmaları ve kenar etkisi, parça
şekillerinin nasıl değerlendirileceği, bunların biyolojik çeşitlik üzerine nasıl etkide bulunduğu ve parçalanmanın
engellenmesi için ne gibi önlemler alınabileceği üzerinde durulmuştur.
Anahtar Sözcükler: Habitat parçalanmaları, kenar etkisi, parça şekli, biyolojik çeşitlilik
Habitat Fragmentations and Its Effects on Biological Diversity in Forest Ecosystems
ABSTRACT: Forest ecosystems include trees, shrubs, herbaceous plants and other living groups are faced with
a variety of negativity. As a result of the irreversible wrong practices on ecosystems, forest structures becoming
more disturbed and natural forest areas have been destroyed or decreased gradually due to direct or indirect
human impact. Most of the forests in the temperate zone in which contains our country are secondary forests that
developed after logging of primeval forests or abandonment of agricultural lands. Settlement of people in these
productive and hospitable regions has a long history and has had dramatic impacts on biological diversity. Many
ecosystems and organisms have been entirely eliminated, and most remaining examples of natural ecosystems
are fragmented and highly modified. In addition to temperate forest, tropical forests which contain 70 % of
global biodiversity are also faced with this danger. Therefore, habitat fragmentation today is considered the
biggest threat to biodiversity. This fragmentation in forest ecosystem can have negative and irreversible effects
on local environments like loss of rare critical habitats, changes in hydrology and microclimate, reduced water
quality, loss of economic benefits which obtained from timber and other forest products and increased flooding.
Moreover, fragmentations reduce biodiversity and increase exotic invasive species in habitat. In this study,
habitat fragmentations, patch creation, patch shapes and edge effect in forest ecosystems were examined. Also
patch shape impacts on biodiversity were evaluated and made some recommendations on what precautions can
be focused on in order to prevent fragmentation.
Keywords: Habitat fragmentations, edge effect, patch shape, biological diversity
GİRİŞ
Biyolojik çeşitlilik insan yaşamı için temel olan
ürün ve hizmetleri sağlamakta ve ekosistemlerin
sürekliliğinin sağlanmasında önemli bir rol
oynamaktadır. Bununla birlikte faydaları hakkında
bilinçlenmenin artmasına rağmen biyolojik çeşitlilik,
insan kaynaklı değişikliklerin neden olduğu baskıdan
__________________________________________
Sor Yazar: Palabaş U. S., seyran@ksu.edu.tr
dolayı şüphe götürmez bir şekilde tehdit altındadır. Bu
tehdidin öncelikli olarak ele alınmasını gerektiren üç
temel olumsuz koşul vardır. İlk olarak insan
nüfusunun aşırı derecede artışı çevreyi her geçen gün
artan bir oranla tahrip etmektedir. İkinci olarak bilim
biyolojik çeşitliliğin, insanların karşı karşıya olduğu
olumsuzlukların ve çevre zararlarının etkisini
azaltacak yeni kullanım alanlarını tespit etmektedir.
Son olarak da doğal habitatların tahrip edilmesinden
I.
Ulusal Akdeniz Orman ve Çevre Sempozyumu, 26-28 Ekim 2011, Kahramanmaraş
KSÜ DoğaBil. Der., Özel Sayı, 2012
137
dolayı biyolojik çeşitliğin büyük bir bölümü geri
dönülemez bir biçimde kaybolmaktadır (Wilson 1988,
Hester ve Harrison 2007).
1992 yılında Brezilya’nın Rio de Janerio kentinde
gerçekleştirilen Dünya Sürdürülebilir Kalkınma
Zirvesi'nde biyolojik çeşitliliğin azalmasının önemli
bir sorun olduğu ve bu azalmanın uluslararası çaba
sarf edilmeden önlenemeyeceği kabul edilmiştir.
Zirve, Türkiye’nin de taraf olduğu Biyolojik Çeşitlilik
Sözleşmesi’nin de aralarında bulunduğu önemli
küresel sözleşmelerin imzalanmasıyla sonuçlanmıştır.
Bu sözleşmenin hedefi, biyolojik çeşitliliğin
korunmasını, sürdürülebilir kullanımını ve uygun
teknoloji transferi yolu ile genetik kaynaklardan elde
dilen faydaların dengeli bir şekilde kullanımını
sağlamaktır (Uzun ve ark. 2003, URL-1).
“Biyolojik Çeşitlilik” karasal, deniz ve diğer sulak
ekosistemler gibi tüm kaynakların içerdiği yaşayan
organizmalar arasındaki çeşitliliği ve bunların parçası
oldukları ekolojik kompleksi (bileşimi) ifade eder. Bu,
türler içindeki, türler arasındaki ve türler ile
ekosistemler arasındaki çeşitliliği içerir (Maguran,
2004). Buna göre biyolojik çeşitlilik; genetik çeşitlilik,
tür çeşitliliği ve ekosistem çeşitliliği olmak üzere üç
grupta incelenebilir. Ayrıca bunlara ek olarak ekolojik
süreçler çeşitliğinden bahsetmek gerekir ki bu işlevsel
bir öğedir ve biyolojik çeşitliliğin yapısal parçaları
arasındaki çok karmaşık nitelikli ekolojik bağlantıları
oluşturmakla birlikte canlıların yaşadığı ortamların bir
bütünlük içerisinde görev yapmasını da sağlamaktadır
(Işık ve ark. 1997).
Biyolojik çeşitlilikten bahsedildiğinde akla ilk
gelen tür çeşitliliğidir. Tür çeşitliliği kısaca, orman
veya sulak alan gibi belirli bir ekosistemdeki türlerin
sayısını ifade eder. Ancak bir ekosistemin sayıca çok
tür içermesi çeşitlilik açısından zengin olduğunu
göstermez. Türlerin sayısı kadar, doğadaki bollukları,
endemik veya nadir olma durumları da tür çeşitliliğini
değerlendirirken büyük önem arz eder.
Her bir tür coğrafik olarak sürekli olmayan,
dağınık alanlarda yayılış gösterir. Bir türün yayılışı ne
kadar kesintili olursa o türün yok olma riski de o
derece yüksektir. Bir türün yayılış alanının dağınıklığı
o türün konumsal dağılımı ve ekolojik gereksinimleri
ile ilgilidir. Bu durumun sonucu olarak türün yok
olma riski yayılış alanındaki parçalanmanın
derecesiyle ve bu yolla ekolojisi ile ilgilidir. Türler
nadir veya çok yaygın yayılma kaynaklarına sahipse
veya iklim ve besin kaynakları ciddi şekilde kısıtlıysa
daha parçalanmış bir yayılış alanına sahip olurlar.
Türlerin yayılış alanındaki parçalanmanın artması
izole olmuş popülasyonların artmasına bu da lokal
popülasyonların yok olma riskinin artmasına
dolayısıyla da türlerin küresel olarak yok olmasına
neden olabilmektedir. Aynı cinse ait iki farklı türü ele
alacak olursak bu türlerden yayılış alanı coğrafik
olarak daha fazla parçalanmış olanın yok olma riski de
daha yüksektir (McKinney ve Drake 1998).
KSU J. Nat. Sci., Special Issue,2012
20. yüzyılın ikinci yarısında, türlerin yok olma
oranın dünya tarihinde görülmemiş bir seviyeye
ulaştığı ve bazı yazarlar tarafından da dünyanın altıncı
önemli yok oluş (nesil tükenmesi) olayının yaşandığı
öne sürülmüştür. Günümüzdeki biyolojik çeşitlilik
krizinin sorumlusu,
dört önemli insan etmenli
süreçtir: 1) avlanma ile türlerin aşırı istismarı; 2)
habitatların kalitesinin düşmesine neden olan çevresel
bozulma; 3) egzotik türlerin girişi ve 4) habitatların
parçalanması. Bu her bir sürecin biyolojik çeşitliliğin
kaybına neden olan nispi katkısı kesin değildir ancak
habitat parçalanmalarının tür çeşitliliğinin en önemli
tehditlerinden bir tanesi olabileceği öne sürülmektedir
(Honnay ve ark. 2004).
Habitat parçalanması geniş alanlar kaplayan,
sürekli bir habitatın, ekosistemin veya arazi kullanım
şeklinin daha küçük parçalara ayrılmasıdır ki bu arazi
değişimindeki pek çok konumsal süreçten biri olarak
düşünülmektedir. Habitat parçalanması başlıca ağaç
kesimi,
orman
alanlarının
tarım
alanlarına
dönüştürülmesi ve yerleşim yeri açma gibi insan
faaliyetlerinden kaynaklanabileceği gibi yangın, sel
şeklindeki doğal süreçlerden dolayı da meydana
gelebilmektedir (URL-2).
Habitat Parçalanmaları ve Kenar Etkisi
Habitatların parçalanma süreci başlıca üç bileşeni
kapsamaktadır; 1. Habitatların tamamen kaybı, 2.
Parça boyutunun azalması ve 3. Kalıntı habitatlar
arasındaki konumsal izolasyonun artması (Honnay ve
ark. 2004). Ayrıca habitatların parçalanmasının
neticesinde birbiriyle ilişkili üç sonuç oluşmaktadır:
Doğal vejetasyonun miktarında azalma; kalan
vejetasyonun parça kalıntılarına veya yamalara
ayrılması ve kaybolan vejetasyonun yerine yeni arazi
kullanım şekillerinin oluşması.Bu üç süreç birbiriyle
yakından ilişkilidir ve türler ya da topluluklar
üzerindeki etkilerini ayrı ayrı değerlendirmek oldukça
güçtür (Bennett ve Saunders 2010).
Parçalanma sürecinin ilk sonucu olan habitatların
tamamı ile kaybı doğrudan türlerin yok olmasına
nenden olmaktadır. Bununla birlikte habitat
parçalarının alanının azalmasının ve izolasyonun
artmasının tür çeşitliliği üzerindeki rolü, çok daha
karmaşıktır ve ekolojik araştırmaların ana konusu
olmuştur. Küçük habitat parçaları yalnızca küçük
popülasyonlar içerebilir, buna karşılık izole olmuş
habitat yamaları (parçaları) diğer parçalardan göç
alamaz veya veremezler. Parçanın habitat kalitesi
optimumda kalsa bile eğer popülasyon belirli bir
boyutun altında kalırsa türler yok olma tehdidine çok
daha fazla maruz kalırlar. Eğer bu küçük
popülâsyonlar kendi aralarında izole olurlarsa yok
olma ihtimalinin artacağı sanılmaktadır. Yok, olma
sonucu boşalan bir parçanın tekrar kolonize olması
mümkün olmadığından bu parçaların kurtarılmasını
sağlamak için bireylerin diğer parçalarla birleşerek
tekrar koloni haline gelmesi gerekmektedir. Bu
yüzden, popülasyonların, yama boyutu ve izolasyonu
I.
Ulusal Akdeniz Orman ve Çevre Sempozyumu, 26-28 Ekim 2011, Kahramanmaraş
KSÜ DoğaBil. Der., Özel Sayı, 2012
138
belirli bir eşik değerine ulaştığında, yok olması
beklenir (Honnay ve ark. 2004).
Parça alanının azalmasının ikinci önemli sonucu
var olan türlerin popülasyon boyutuyla ilişkili
değildir; habitat parçasının kenar uzunluğunun nispi
artışı ile ilişkilidir ki bu olumsuz kenar etkisinin
KSU J. Nat. Sci., Special Issue,2012
parçanın içine ilerlemesine izin verir ve var olan
türlerin hayatiyetini etkiler. Kenar oluşumunun
sonuçları birincil (ana) ve ikincil (tali) sonuçlar olarak
değerlendirilebilir (Şekil 1).
Şekil 1. Kenar oluşumunu takiben sonuçları ve süreçleri içeren diyagram (a) yeni oluşmuş bir kenar ve (b) daha
eski bir kenar. Kutuların içerisindeki yukarı ve aşağı oklar sırasıyla azalışı ve artışı simgeler. Abiyotik
ve Biyotik değişimler (Üçgenlerin yüksekliği kenar etkisinin büyüklüğünü [KEB], üçgenlerin genişliği
kenar etkisinin mesafesini [KEM] simgeler) yeni oluşmuş bir kenarda güçlüdür (a) ve daha eski
kenarlarda daha keskin, daha zayıf veya daha uzun olabilirler, şekilde “keskin, yumuşak ve genişlemiş”
ifadeleriyle belirtilmiştir (b). Keskin kenar süregelen kenarlarda yoğun bir vejetasyon örtüsünün
gelişimini, kenar yumuşaklığı yeni oluşan kenarlarda kenar etkisinin azlığını ve genişlemiş kenar
zamanla kenar etkisinin artışını temsil etmektedir (Harper ve ark, 2005).
Ana sonuçlar kenar oluşumu etkilerinden anında
ve doğrudan meydan gelmektedir. Ormanlarda, ana
sonuçlar; ağaçların ve vejetasyon örtüsünün zararını,
toprağın ve orman örtüsünün kesilmesini, polen ve
tohumların
yayılmasının
artmasını
ve
evapotranspirasyonun, besin zincirinin ve ayrışmanın
değişimini kapsar. Bu ekolojik süreçler orman
yapısındaki değişimler (tepe çatısının örtüşü, ağaç
yoğunluğu, devrik ağaçlar, yaprak alanı, ve bitkisel
biyokütleyi içerir) gibi ana yapısal sonuçların
işleyişinden sorumludur (Honnay ve ark. 2004).
Taliyani ikincil sonuçlar (veya kenar oluşumunun
dolaylı etkileri), ana sonuçların doğal biyotik ve
abiyotik etmenleri değiştirmesinden
meydana
gelmektedir. Tali süreçlerin kenar oluşumu üzerine
etkileri (örneğin; yeni nesillerin oluşumu, büyüme,
üreme, ölüm) hem kenara bağlı etmenler hem de ana
süreçlerle birlikte meydana gelir. Bu değişimler orman
yapısında (örneğin; fidan yoğunluğu, alt tabakanın
örtüşü, çalı yüksekliği) ve tür kompozisyonunda (tür
değişimleri olarak açıkça cevaplar) tali sonuçlara yol
açar. Zaman içerisinde kenar oluşumunun tali -ikincilsonuçları (kenar gelişiminin devam eden süreçleri
neticesinde oluşan sonuçlar) orman çevresi ve ekolojik
süreçler üzerinde artan bir etki sağlamaktadır(Harper
ve ark. 2005).
Yapılan araştırmalar kenar oluşumunun genel sonucu
olan ağaç zararlarının, tepe çatısının azalmasına ve
kenarlardaki kırık dalların ve ağaç kütüklerinin
bolluğunun artmasına neden olduğunu göstermektedir
I.
Ulusal Akdeniz Orman ve Çevre Sempozyumu, 26-28 Ekim 2011, Kahramanmaraş
KSÜ DoğaBil. Der., Özel Sayı, 2012
139
(Şekil 2). Ana süreçlere ilişkin sonuçlardan olan ağaç
ölümleri ana yapısal sonuçlara oranla kenar etkisinin
büyüklüğünde ve mesafesinde daha fazla bir etkiye
sahiptir. Kenar etkisinin ana sonuçlarından biriolan
kenarlara yakın bölgelerdeki abiotik değişimler (tepe
çatısı örtüşü gibi) yeni bireylerin oluşumu, büyüme ve
ölüm gibi tali süreçlerin sonuçları için olası
işleyişlerdir.
Tali süreçlerin bu sonuçları ana sonuçlara kıyasla
kenar etkisinin büyüklüğü ve mesafesi üzerinde
benzer veya daha fazla etki göstermektedir. Tali
süreçlerin sonuçları sırasıyla kenar etkisinden dolayı
orman alt tabakasının yapısının değişimi ve kenarlarda
çeşitliğin artışını ve fidan, otsu bitki ve çalıların
bolluğunun artışını içeren tür kompozisyonun
KSU J. Nat. Sci., Special Issue,2012
değişimidir. Kenar etkisinin büyüklüğü ve mesafesi alt
tabakanın yapısal değişimi için nispeten daha azdır.
Bunun aksine yeni bireylerin oluşumu, büyüme ve
ölüm üzerine olan kenar etkisindeki küçük tür
farklılıkları muhtemelen yapıdan nazaran tür
kompozisyonunda gözlemlenen kenar etkisinin
mesafesindeki artışın asıl nedenidir. Yani ikincil (tali)
sonuçlar için kenar etkisinin büyüklüğü tür
kompozisyonunda diğer kenar sonuçlarına nazaran
tatminkâr derecede yüksektir Bu kompozisyon
değişimi genel olarak ışık isteği yüksek olan ve
egzotik türlerin bolluğunun artışını içermektedir. Buna
karşılık gölgeye dayanıklı türlerin varlığı ise
azalmaktadır (Şekil 2).
Şekil 2. Farklı kategorilerin sonuçları için (a) Kenar etkisinin büyüklüğü ve (b) mesafesi. Çubuklar her bir
kategorideki sonuçlar için hesaplanmış ortalama mutlak değeri göstermektedir. Çizgiler bireyler için (bir
çalışmanın ortalama değeri değildir) en yüksek değeri göstermektedir. Kenar etkisinin büyüklüğü çeşitli
araştırmalardan elde edilen kenar ve iç habitat değerlerinin ortalaması alınarak hesaplanmıştır (Harper ve ark,
2005).
Zaman içerisinde abiyotik ve biyotik değişimler ve
süreçlerin sonuçları azalmasına rağmen kompozisyon
ve yapısal sonuçların kalıcı olması beklenmektedir.
Zamanla kenar etkisi tür kompozisyonundaki
değişimden dolayı azalabilmektedir. Bazı kenarlarda
dış kaynaklı müdahalelerden (örneğin yangın gibi)
veya kalıcı rüzgar etkisi gibi faktörlerden dolayı
zaman içerisinde kenar etkisinin büyüklüğü
azalmasına rağmen mesafesi artmaktadır (Harper ve
ark, 2005).
Parça Şekillerinin Değerlendirilmesi
Genel olarak aynı habitatta yer alan büyük parçalar
küçük parçalara oranla daha fazla tür ve çok daha
fazla sayıda birey içermektedirler. Bitkilerle alan
arasındaki ilişkiler incelendiğinde bu şaşırtıcı bir
sonuç
değildir
ve
pek
çok
nedenden
kaynaklanmaktadır. İlk olarak, büyük parçalar
içlerinde; daha fazla mikroklima, bitkilerdeki yapısal
değişiklikler ve topoğrafik yapının çeşitliliği gibi lokal
çevresel çeşitlilik içerirler. Bu çeşitlilik farklı
gereksinimleri olan organizmalar için parça içerisinde
kendilerine uygun bir alan bulabilmelerine daha fazla
fırsat sağlar. Ek olarak kenarlar ve parçanın çekirdek
(iç) alanı bazı türlerin hoşuna giden bazılarının ise
gitmeyen farklı ortam şartlarına sahip olabilirler.
Küçük parçalarda çevre uzunluğunun parça alanına
oranı büyük parçalara nazaran daha fazladır. Bunun
I.
Ulusal Akdeniz Orman ve Çevre Sempozyumu, 26-28 Ekim 2011, Kahramanmaraş
KSÜ DoğaBil. Der., Özel Sayı, 2012
140
KSU J. Nat. Sci., Special Issue,2012
anlamı büyük parçalar daha büyük oranda iç habitata
(çekirdek alana) sahiptirler. Bir orman parçasının
kenar alanı genellikle daha ışıklı, daha ılık ve kuru bir
mikroklimaya sahiptir ve açık habitatlarda bulunan
organizmaların oranı daha fazladır. Bunun aksine
parçanın iç kısımları daha gölgeli, daha soğuk ve
nemlidir;
genellikle
de
açık
habitatlardaki
organizmalara rastlanmaz. Bir parça fazlasıyla küçük
ve uzun bir şekle sahipse bütün iç habitatı kaybolur ve
buda çekirdek alan türlerinin yok olmasına ve kenar
habitat türlerinin baskın hale gelmesine yol açar.
Büyük parçalar ise hem iç alan hem de kenar alan
türlerini birlikte içermektedir. (Turner ve ark. 2001).
Bitkileri barındıran bir alanda parça şekillerinin
anlaşılması ve değerlendirilebilmesini yorumlarken
temel olabilecek bir takım geometrik şekiller
geliştirilmiştir (Şekil 3). Buna göre genellikle büyük
alanlar daha zengindir çünkü büyük alanlar küçük
alanlara oranla daha fazla çeşitliliğe sahiptir
(Diamond, 1975, McGarigal ve Marks 1994,
Terzioğlu ve ark. 2009). Eğer bir alan büyük bir
parçaya sahip değilse bu durumda küçük parçalar
mümkün olduğunca geniş olmalı ve tohumun
yayılmasını kolaylaştırmak için birbirlerine yakın
olmalıdır. Aynı şekilde parçaların bir hat üzerinde yer
almasındansa birbirlerine eşit uzaklıkta bulunmaları
daha iyidir. Şeritler halindeki parçalardan birbirlerine
habitat koridorları ile bağlanmış olanlar tamamıyla
izole olmuş parçalara tercih edilirler. Aynı büyüklüğe
sahip iki alandan ise daire şeklinde olan daha fazla iç
habitat sahip olacağından uzun bir şekle sahip
parçadan daha iyidir.
habitatlardan daha iyidir. E; hat üzerinde yerleşmiş
habitatlardan koridorlar ile birbirlerine bağlanmış
olanlar daha iyidir. F; aynı boyuttaki habitatlardan
daire şeklinde olan habitat hat şeklinde olandan daha
iyidir. G; aynı büyüklükte fakat dağınık yerleşmiş
habitatlar yine dağınık yerleşmiş fakat farklı
büyüklükte olan habitatlardan daha iyidir.) (Diamond
1975, Terzioğlu ve ark. 2009).
Şekil 3. Doğal alanlar için parça şekillerinin
yorumlanmasında temel olacak geometrik şekiller
ilkeleri*
*(İlke A; aynı şekildeki büyük habitatlar küçük
habitatlardan daha iyidir. B; aynı büyüklüğe sahip
habitatlardan devamlı olan dağınık olana göre daha
iyidir. C; aynı büyüklüğe sahip parçalı habitatlardan
birbirine yakın bulunanlar dağınık bulunanlardan
daha iyidir. D; birbirine yakın bulunan habitatlar,
koridor şeklinde bir hat üzerinde yer alan
Habitat
Parçalanmalarının
Olumsuz
Etkilerinin Önlenmesi
Parçalanma sürecinde yaşanan habitat kayıpları
nadir türlerin popülasyon boyutunun ani bir şekilde
azalmasına neden olmaktadır. Geriye kalan ve birkaç
parça ile sınırlanmış olan popülâsyonlar ise olgun
bireylerin ölüm oranının artması (örneğin kenar
etkisi), kesimler, egzotik ve doğal türler arasındaki
rekabet, orman yangınları nedenleriyle, aynı azalma
ile yüz yüze gelmektedir. Bunlara ek olarak habitat
Habitat Parçalanmalarının Biyolojik Çeşitlilik
Üzerine Etkileri
Biyolojik
çeşitliğin
korunması
biyolojik
toplulukların
yapısının
ve
kompozisyonunun
belirlenmesinde anahtar rol oynayan ekolojik
süreçlerin devamlılığının sağlanmasına bağlıdır (Şekil
4). İnsan kullanımına konu olan alanlarda biyolojik
çeşitlilikkoruma
eylemlerinin
kapsamının
belirlenmesinde ana faktör bu süreçlerin arazi
kullanım şekillerini hangi ölçüde etkilediğidir
(Newton 2007).
Ekolojik bilimler bizlere tür-alan ilişkisi ile ilgili
çok sayıda örnek sunmaktadır. Esas olarak daha büyük
habitat alanları daha fazla türün barınmasına olanak
tanır. Bir habitatın alanının %90 azalması durumunda
orada yaşayan türlerin %50’sinin kaybolacağı genel
bir kabuldür. Bu yok oluşların ana nedenlerinden biri
habitat kayıplarıdır. Tür-alan ilişkisi bilinen bir alanda
habitat kayıplarının oranı ölçülebilirse türlerin yok
olma oranı da tahmin edilebilir. Yağmur
ormanlarındaki türler için habitat kayıplarına dayanan
hesaplamalar;
orman
kayıp
oranlarının
hesaplanmasında kullanılan hipotezlere göre (alan
oranına dayalı tür çeşitliği, orijinal veriler kullanılarak
orman tipleri arasındaki değişimler ve tür-alan ilişkisi
modellerinin kullanımı neticesinde elde edilen oranlar)
çeşitlilik göstermektedir. Tropik yağmur ormanları
sahip oldukları yüksek tür zenginlikleri ile dünyanın
limanları konumunda olduklarından bu alanlarda
detaylı çalışmalar sürdürülmüştür ve küresel
ekosistem kayıp oranının hesaplanmasında güvenilir
bir kriterdir. Bu bölgeler için türlere dayalı yapılan
hesaplamalar, kayıp oranlarının 2020 yılına kadar %
2-25 arasında gerçekleşeceğini göstermektedir. Orman
kayıplarının hesaplanması 2020 yılına kadar tüm
dünyadaki türlerin %1-10’unun yok olacağı gibi genel
bir tahmin yapmamıza olanak tanımaktadır ki bu da
arka planda yok olma oranının bin misli veya onbin
misli artacağı anlamına gelmektedir (Jeffries 2006).
I.
Ulusal Akdeniz Orman ve Çevre Sempozyumu, 26-28 Ekim 2011, Kahramanmaraş
KSÜ DoğaBil. Der., Özel Sayı, 2012
141
KSU J. Nat. Sci., Special Issue,2012
Şekil 4. Parçalanmış orman alanlarında insan faaliyetlerinin biyolojik çeşitlilik üzerine olası etkilerini
gösteren diyagram. İnsan faaliyetleri orman habitatlarının özelliklerini farklı derecelerde etkiler.
Bunun neticesinde de biyolojik çeşitliliğin bileşenlerini etkileyen ekolojik süreçler etkilenmektedir
(Newton 2007).
kayıplarından ve avlanmadan dolayı tohumların
yayılmasını sağlayan omurgalı hayvanların yok
olmasıda
tohumların
yayılmasını
sekteye
uğrattığından popülasyonların yok olmasına neden
olmaktadır.
Bunların
neticesinde
habitat
parçalanmalarına karşı hassas olan yerel ve bölgesel
türlerin yok olması hızlanmaktadır. Buna karşılık
müdahalelere uyum sağlayan-genellikle öncü ağaç ve
çalı türleri- parçalarda baskın hale gelmektedir. Doğal
vejetasyonun kaybolması ve müdahalelere dayanıklı
türlerin yerleşmesi sonucu küçük orman parçaları daha
fazla kenar etkisine maruz kalmakta ve doğal alanlara
kıyasla daha az sayıda tür içermektedirler. Bunun
neticesinde bilim adamları biyolojik çeşitliğin kaybına
karşı
habitat
parçalanmalarının
etkilerini
değerlendirme çabasına girmişlerdir. Aşağıda insan
etkisine maruz kalan parçalar üzerinde bu etkileri
azaltmaya veya yok etmeye yönelik olarak türlerin
devamlılığını sağlama yönünde önlemlerin neler
olabileceği tartışılmıştır(Tabarelli ve Gascon, 2005).
Koruma önlemleri
Geçmişten günümüze değin alınan pek çok
koruma önlemi bir olayın neticesi olarak
gerçekleşmiştir. Ancak artık günümüzde koruma
önlemleri önceden alınmalıdır. Örneğin geniş habitat
parçaları yok olmadan ekolojik önemlerine göre
biyolojik rezerv öncelikleri belirlenmelidir. Halen
korunan alanlar orman alanların büyük ölçüde yok
edildiği
alanlardan
arta
kalan
kısımlarda
oluşturulmaktadır. Eğer gelecekte ormansızlaşma
sürecinin odak noktası olacak alanlar ve bununla ilgili
faktörler önceden tahmin edilebilirse korumada
yüksek önceliğe sahip alanlar vaktinden önce
belirlenebilecektir (Tabarelli ve Gascon 2005).
Geniş Alanları Korumak ve Büyük Orman
Alanlarının Parçalanmasını Önlemek
Pek çok canlı için (kuşlar, kelebekler, kemirgenler,
sürüngenler, iletim demetli bitkiler ve daha fazlası)
habitat parçasındaki tür zenginliği parça boyutuyla
doğrudan ilişkilidir. Ayrıca bir parçadaki tür
zenginliği aynı boyuttaki devamlı bir habitatla
kıyaslandığında daha azdır. Bu da parçalanma
sürecinin türlerin yok oluşuna neden olduğunun
kanıtıdır (Bennett ve Saunders 2010).
Geniş orman alanları daha büyük popülasyonları
barındırmalarından
dolayı
koruma
altına
alınmalıdırlar. Bu geniş alanlar aynı zamanda küçük
parça ve habitatların oluşumunda göçmen türlerin
kaynağını oluşturacakları için de ayrı bir öneme
sahiptirler. Ciddi şekilde orman tahriplerinin olduğu
ve dünyadaki endemik türlerin büyük bir bölümünü
barındıran biyolojik çeşitlilik sıcak noktaları gibi
alanlarda, kalan büyük orman alanlarının muhakkak
korunması gerekmektedir. Özelliklede >105ha’dan
I.
Ulusal Akdeniz Orman ve Çevre Sempozyumu, 26-28 Ekim 2011, Kahramanmaraş
KSÜ DoğaBil. Der., Özel Sayı, 2012
142
büyük olan alanlar koruma birimi olarak ayrılmaya
ihtiyaç duymaktadırlar. Bu kalıntı alanlar bölgelerinde
kaybolan çeşitliliğin yeniden inşa edilmesinde koruma
blokları olarak görev yapacaklardır (Tabarelli ve
Gascon 2005).
Orman parçalarında orman kenarlarının
yönetimi
Yapılan araştırmalar rüzgâr zararının artmasından
toprak neminin azalmasına kadar fiziksel ve
biyotikpek çok şartın değişiminden dolayı türler için
en büyük tehdidin kenar etkisi olduğunu göstermiştir.
Orman parçalanmaları ve bundan kaynaklanan kenar
etkisi tohum dökülmelerinin kesilmesi; habitatların
verimsizleşmesi; sarılıcı, tırmanıcı ve ruderal bitkilerle
olan rekabet sonucu fidan ölümlerinin artması, orman
kenarlarında ağaç kırılmalarının ve kökleme
işlemlerinin artmasından dolayı yetişkin ağaçlarda
ölümlerin artması gibi nedenler ağaçların ihtiyaç
duyduğu bitki gereksinimlerini azaltmaktadır. Tüm bu
süreçler yerel ve bölgesel ağaç kayıplarını artırmakta
ve orman kenarları boyunca ve küçük parçalarda
fakirleşmiş bitki toplumlarının yerleşmesine neden
olmaktadır. Orman kenarlarının oluşumundan
kaynaklanan pek çok çevresel değişim kenar
oluşumundan 5 yıl sonra -kenarların büyüme etkisi ile
dolmasından dolayı- azalmaktadır. Pek çok
araştırmacı
orman
kenarlarının
bozulmasını
dengelemek
için
basit
önlemler
alınmasını
önermektedir. Örneğin tampon zonların oluşturulması
kenar alanlarının koruma amaçlı birleştirilmesi için en
kolay yollardan birisidir. Hâlihazırda parçalanmış
alanlarda kenar etkisinden kaynaklanan ağaç
ölümlerinden dolayı ormanın gelişimi oldukça
azalmıştır. Ayrıca orman parçalarının yakınında tesis
edilen alanlar (örneğin tarımsal ormancılık
plantasyonları) orman parçalarına destek görevi gören
tampon alanlar olarak görev yaparlar. Belirli
durumlarda bu alanlar ticari faydalar için de
kullanılabilir (Tabarelli ve Gascon 2005).
İzole olmuş orman parçalarını bağlamak için
suyolları
boyunca
galeri
ormanlarının
korunması
Orman parçalarının tamamı ile izolasyonundan
kaçınılmalıdır. Kalıntı orman alanlarının çevresinin
vejetasyon örtüsünden yoksun kalması özellikle
ormanların iç bölgelerinde hayatiyetini devam
ettirebilen türler gibi pek çok canlı için önemli bir
engel oluşturur. Çok sayıda küçük memeli, kuşlar ve
arılar parçalar arasındaki dar (100m) ormansız alanları
geçemezler. Nehir kanalları boyunca uzanan galeri
ormanları küçük memeli hayvanlar ve kurbağalar için
uygun habitatlar sağlar. Bu dar alanlar (ortalama 160
m genişliğinde) komşusu olan asıl ormandan tür sayısı
ve kompozisyonu bakımından çok zor ayırt edilirler.
Üstelik pek çok kurbağa ve küçük memeli bu
alanlarda ürerler ve bazı memeliler bu alanlar arasında
göç ederler. Bu tür suyolları gibi alanlar vasıtasıyla
KSU J. Nat. Sci., Special Issue,2012
parçalar arasında ormanın devamlılığının sağlanması
fonksiyonel bütünlüğün korunmasında ve bölgesel
yok oluşların önlenmesinde oldukça etkilidir. İdeal
olarak bu koridorların genişliğinin 300-1000 m
arasında olması önerilmektedir (Tabarelli ve Gascon
2005).
Orman parçaları yakınındaki Yangınlar,
egzotik türlerin girişi ve zehirli kimyasalların
kullanım sınırı
Yoğun kullanılan alanlarda yangınların ve zehirli
kimyasalların kullanımı yüzyıllardır arazi yönetiminin
bir parçası olmuştur. İnsan sağılığı açısından zararlı
olmasına rağmen kimyasalların kullanımı ve yakma
işlemi tarımsal ürünlerin verimliliğinin ve üretimin
atması için kullanılmaktadır. Bunun gibi tarım
alanlarında alanlarda egzotik türler pek çok doğal
türün yerini almıştır. Genellikle bu egzotik türler
yangınlara karşı dirençlidirler ve tekrarlanan yakma
işlemleri sayesinde kalıntı haldeki orman parçalarının
kenarlarına kadar sokulabilirler. Uzun vadede
uygulanan bu yakma, kimyasal kullanımı ve egzotik
türler orman parçalarının yok olmasında çok şiddetli
bir etkiye sahiptirler. Bu uygulamalar yalnızca
parçalardaki hassas türleri değil tüm vejetasyon
yapısını tehdit etmektedir. Geniş alanlarda yakma
işleminin
uygulanmasına
yasalarla
sırlamalar
getirilmelidir. Özellikle tarımsal amaçlarla egzotik
türlerin girişi kontrol altına alınmalıdır. Son olarak
orman parçalarının yakınlarında kimyasalların
kullanımı yasaklanmalıdır (Tabarelli ve Gascon 2005).
SONUÇ ve ÖNERİLER
Biyolojik çeşitliliğin korunması için en önemli
yaklaşımlardan birinin korunan alanlar olduğu kabul
edilirken; çalışmalar açıkça insan kullanımına açık
orman alanlarına yoğunlaşmıştır. Eğer koruma
önlemleri etkili bir şekilde uygulanırsa korunan
alanlar izolasyon süreci ile karşı karşıya
kalmayacaktır. Bu nedenle müdahale altındaki
ormanlarla biyolojik çeşitliğin korunmasını bir araya
getirecek metotların geliştirilmesine ihtiyaç vardır
(Newton 2007).
Şunu belirtmek gerekir ki, aslında tüm alanlar ve
habitatlar kuşkusuz belirli seviyede parçalanmıştır.
Örneğin bir ormandaki rüzgâr kırmaları veya sulak
alandaki taşkın doğal bir biçimde parçalanmış bir
habitat yaratabilir. Bununla birlikte habitatlarda doğal
yollarla meydana gelen parçalanmalar genel olarak
insan etmenli parçalanmalardan; daha küçük, geçici ve
parçalar arasındaki bağın yüksek olmasıyla, konumsal
açıdan farklıdır. Bu yüzden, pek çok türün belirli
seviyedeki doğal habitat parçalanmalarına az çok
uyum sağlaması beklenmektedir (Honnay ve ark.
2004).
Habitatların
kaybı
biyolojik
çeşitliğin
korunmasıyla ilgilenen uygulamacılar için en önemli
konudur. Habitat kayıpları hem biyolojik çeşitlilik
kaybının ölçülmesi açısından hem de türlerin yok
I.
Ulusal Akdeniz Orman ve Çevre Sempozyumu, 26-28 Ekim 2011, Kahramanmaraş
KSÜ DoğaBil. Der., Özel Sayı, 2012
143
olmasının ana nedeni olması açısından büyük bir
önemi hak etmektedir. Bununla birlikte ekosistemleri
tanımlamak zordur ve boyutları, sınırları, zaman
içerisindeki değişimleri gibi dinamikleri kesin
değildir. Habitatlar da birbirleri içerisinde farklılık
gösterirler, bir tür kaybolurken bir diğeri yerleşebilir.
Küresel ölçekte habitat kayıp oranları 1976-80
arasında %0.6, 1981-85 arasında % 0.62, 1990-2000
arasında % 0.8 olarak hesaplanmıştır (Jeffries 2006).
Arazi değişimlerinin hızlanması doğal kaynakların ve
müdahale görmemiş ekosistemlerin de hızla
bozulmasına neden olmaktadır. Arazi kullanım
değişimlerinin ve bunların doğurduğu kaçınılmaz
ekolojik sonuçların anlaşılması ekologlara bir
mücadele şansı sunmaktadır. Tüm dünyada doğal
alanlar tarım, ormanların kesimi, yerleşme, inşaat,
madencilik gibi doğrudan insan faaliyetleri nedeniyle
değişmektedir. Özellikle de ormanlar ve mera alanları
değişime uğramaktadır. 1700 ile 1980 yılları arasında
tüm dünyadaki orman alanlarının % 19, çayır ve
meraların % 8 oranında azaldığı buna karşılık tarım
alanlarının ise % 466 arttığı hesaplanmıştır. Üstelik bu
değişim giderek hızlanmıştır, bu orman ve çayır
alanlarının azalışının büyük bir bölümü 1950 ile 1980
arasındaki 30 yılda gerçekleşmiştir.
Arazi kullanım faaliyetleri doğal habitatların
bolluğunu değiştirmek ve yeni arazi örtüş tipleri
yaratmak yoluyla arazilerin yapısını değiştirmektedir.
Yeni bir arazi örtüş şeklinin oluşturulması yeni
habitatlar sağlama yoluyla biyolojik çeşitliliği
artırabilir ancak bu durum doğal habitatları ve
dolayısıyla da doğal türleri azaltmaktadır. Arazi
kullanım şekilleri habitatların konumsal dağılımını da
değiştirir. Bu da genellikle sürekli bir habitatın
parçalanmasına ve doğal türlerin biyolojik çeşitliğinin
azalmasına neden olmaktadır. Amerikan ekoloji birliği
komitesi arazi kullanım şekillerinin ekolojik
sonuçlarını açıklayan yeni bir rapor hazırlamıştır.
Arazi kullanımlarının sonuçlarını altı temel ilke ile
tanımlamıştır. Bu ekolojik ilkeler zaman, tür, yer,
verimlilik, müdahale ve arazileri ele almaktadır.
Ekolojik süreçlerin belirli bir zaman ve mekânda
meydana
geldiği
bilinmektedir.
Yani
arazi
kullanımlarının etkilerinin zaman içindeki değişimi
analiz edilmelidir. Ayrıca tek bir tür ve bunun
etkileşim içinde bulunduğu diğer türler ekolojik
süreçler üzerinde oldukça güçlü etkilere sahiptir.
Üstelik her bir alan veya bölgeekolojik süreçleri
etkileyen ve sınırlayan eşsiz bir organizma grubuna ve
abiyotik koşullara sahiptir. Verimlilik iklim, mevcut
yenilenebilir kaynaklar ve bir alanda bulunan türlerin
bütünüdür. Müdahaleler, toplumları ve ekosistem
dinamiklerini güçlü bir şekilde etkileyen önemli ve
her yerde karşılaşılan ekolojik süreçlerdir. Son olarak,
bir alandaki parçaların boyutu, şekli ve konumsal
ilişkileri ekosistemin fonksiyonlarını ve yapısını
etkiler.
Arazi kullanımlarının ve müdahale şekillerinin
karşılıklı etkileşiminin daha fazla araştırılmasına
KSU J. Nat. Sci., Special Issue,2012
ihtiyaç vardır. Eğer arazi kullanım şekilleri doğal
habitatların sıklığını, boyutunu ve bolluğunu
değiştirirse, vejetasyon gelişimlerinin düzeni de
değişir. Bu da tamamıyla farklı bitki toplumlarının
oluşmasına neden olabilir. Ciddi müdahalelere konu
olan yerlerdeki arazi değişimleri, insan ihtiyaçları,
istekleri ve doğal süreçler arasında çelişkili sonuçlar
doğurabilir.
Arazi seviyesinde habitat koruma önlemlerini
maddeler halinde şu şekilde sıralayabiliriz:
1. Habitat koruma önlemlerinin biyolojik ilkeleri
 Doğal vejetasyonun parçalanmasının önlenerek
bunların büyük ve birbiri ile etkileşim halindeki
parçalar olarak devamlılığı sağlanmalı
 Öncelikli türlerin ve bunların yayıldığı habitatların
korunması sağlanmalı
 Nadir arazi unsurlarının korunması sağlanmalı
 Yaban hayatı habitatları arasında canlıların
hareketini sağlayacak koridorlar oluşturarak bağlantı
sağlanmalı
 Nadir türlerin lokal habitatları korunarak bölgedeki
varlığına katkıda bulunulmalı

2.Yaban hayatının bölgesel bazda korunması ilkeleri
 İnsan faaliyetlerinin yoğun olduğu alanlarda yaban
hayatı habitatlarının çekirdek alanları arasında
tampon zonlar oluşturulmalı
 İnsan baskısının yoğun olduğu alanlarda yabani
hayvanların hareketi kolaylaştırılmalı
 Büyük doğal yırtıcı hayvanlar ile insanlar arasındaki
temaslar en aza indirilmeli
 Değişen alanlarda doğal arazi şekilleri taklit edilmeli
3. Uygulama ilkeleri
 Öncelikle bilimsel bulgulara dayanan kuralları
uygulamada gönüllü olunmalı
 Açıkça belirlenmiş, özel hedefleri olan koruma
planları oluşturulmalı
 Koruma önceliklerinin oluşturulması için kullanılan
çözümlerin bundan etkilenecek herkes tarafından
anlaşılması sağlanmalı
 Faaliyetlerin sonuçlarını değerlendirenler tarafından
uygulanabilecek planlar yapılmalı
 Yaban hayatı habitatlarının geliştirilmesi için
fırsatlar yaratılmalı
Tüm bunların yanı sıra orman amenajmanı
faaliyetleri de arazilerin konumsal dağılımları
üzerinde etki yapmaktadırlar. Doğal müdahale
şekilleri farklı boyutta, şekilde ve değişik lokasyonlar
da açıklık alanlar oluşturmaktadır. Üretim faaliyetleri
tamamen boşaltılmış farklı boyutta ve düzende
yamalar oluşturmakta ve farklı üretim metotları farklı
arazi modellerinin oluşumuna neden olmaktadır. Bu
nedenle orman amenajmanında arazi ekolojisi
çalışmaları şu konulara yoğunlaşmalıdır: (1) üretim
stratejileri ile bunun sonucunda oluşan arazideki
I.
Ulusal Akdeniz Orman ve Çevre Sempozyumu, 26-28 Ekim 2011, Kahramanmaraş
KSÜ DoğaBil. Der., Özel Sayı, 2012
144
konumsal dağılım arasında bağlantılar sağlanmalı ve
(2) yaşlı ormanların kaybı ve habitat kayıpları gibi
olumsuz etkilerin nasıl en aza indirilebileceğinin
yolları araştırılmalıdır (Turner ve ark. 2001).
KAYNAKLAR
Bennett, A.F., Saunders D.A. 2010. Habitat
fragmentation and landscape change and Edge –
In:Sodhi, S.N. ve Ehrlich, P.R., (eds.),
Conservation Biology for All, Oxford University
Press, New York, pp. 88-106
Diamond, J.M. 1975. The Island Dilemma: Lessons of
modern biogeographic studies for the design of
natural reserves, Biological Conservation, 7, 2,
129-146.
Harper, K.A., Macdonald, S.E., Burton, P.J., Chen, J.,
Brosofske, K.D., Saunders, S.C., Euskırchen,
E.S., Roberts, D., Jaiteh, M.S., Esseen, P. 2005.
Edge influence on forest structure and composition
in fragmented landscape, Conservation Biology,
19: 768-782.
Hester, R.E., Harrison, R.M. 2007. Biodiversity Under
Threat, The Royal Society of Chemistry, UK.
Honnay, O.,Jacquemyn, H., Bossuyt, B., Hermy, M.
2004. Forest fragmentation effects on patch
occupancy and population viability of herbaceous
plant species, New Phytologist, 166: 723-736.
Işık, K.,Yaltırık, F., Akesen, A. 1997. Ormanlar,
biyolojik çeşitlilik ve doğal mirasın korunması, XI.
Dünya Orm. Kong. Bildiriler Kitabı, Antalya, 2, 327.
Jeffries, M.J. 2006. Biodiversity and Conservation,
Second Edition, Rourledge, London and New
York.
Maguran, A.E.
2004.
Measuring Biological
Diversity. Blackwell Publishing, Malden, MA.
McGarigal, K., Marks, B.J. 1994. Spatial Pattern
Analysis Program for Quantifying Landscape
Structure, FRAGSTATS version 2.0. Forest
Science Dept. Oregon State Univ. Corvallis, OR,
USA.
McKinney, M.L., Drake, J.A. 1998. Biodiversity
dynamics : Turnover of populations, taxa, and
communities, Colombia University Press, New
York.
Newton, A.C. 2007. Biodiversity loss and
Conservation in Fragmented Forest Landscapes,
CAB International, UK.
Tabarelli, M., Gascon, C. 2005. Lessons from
fragmentation research: Improving management
and
policy
guidelines
for
biodiversity
conservation, Conservation Biology, 19, 3, 734739.
Terzioğlu, S., Başkent, E.Z., Sivrikaya, F., Çakır, G.,
Kadıoğulları, A.İ., Başkaya, Ş., Keleş, S. veKöse,
S. 2010. Monitoring forest plant biodiversity
changes and developing conservation strategies: A
study from Camilibiosphere reserve area in NE
Turkey, Biologia, 65(5): 843-852.
KSU J. Nat. Sci., Special Issue,2012
Turner, M.G.,Gardner, R.H., O’Neill, R.V. 2001.
Landscape Ecology in Theory and Practice, Pattern
and Process, Springer – Verlag, New York.
URL-1.
http://www.milliparklar.gov.tr/dkmp/oldversion/bo
lumler/dkoruma/UBSEP.pdf(Erişim
tarihi:
30.09.2011)
URL-2.
http://www.fao.org/gtos/tems/variable_show.jsp?V
ARIABLE_ID=130 (Erişim tarihi: 15.10.2008)
Uzun, A.,Palabaş, S., Terzioğlu, S., Anşin, R. 2003.
International regulations in conservation of plant
species diversity. XXXI. International Forestry
Students Symposium. 1-15 September, İstanbul,
Turkey, 417-423.
Wilson, E.O. 1988. Biodiversity, National Academy
Press, Washington.
Download