3. ÜNİTE DİĞER TÜRK DEVLETLERİ TARİH 5 NELER ÖĞRENECEĞİZ? Bu ünitenin sonunda; 1. Türklerin tarihte ve tarihin akışında oynadıkları büyük rolü kavrayacaksınız. 2. Türklerin çeşitli zamanlarda ve yerlerde ayrı ayrı devletler kurduklarını öğreneceksiniz. 3. Türk kavimlerinin ve Türkler tarafından kurulan devletlerin bulundukları yerlerde; sosyal, ekonomik ve siyasi olayları nasıl etkilediklerini açıklayacaksınız. 4. Türk kavimlerinin ve devletlerinin yaşadıkları dönemlerde meydana gelen olayların günümüzle kıyaslamasını yapabileceksiniz. ANAHTAR KAVRAMLAR AVAR ŞEHİRLİLEŞME HAZAR KAFKASYA OĞUZ MANAS DEŞT-İ KIPÇAK 76 HAZAR BARIŞ ÇAĞI TARİH 5 GİRİŞ Sevgili Öğrenciler! Bugün Türk denilince sadece Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan insanlar akla gelmemelidir. Yeryüzünde ana dili Türkçe olup ta bizim sınırlarımızın dışında yaşayan milyonlarca insan vardır. Buradan anlaşılmaktadır ki Türklerin bugünkü Türkiye’ye gelmeden önce de bir tarihleri vardı. Türkler tarih boyunca çok çeşitli ülkelere yayılmışlar ve gittikleri yerlerde yeni devletler kurmuşlardır. Orta Asya’da yaşayan Türkler zamanla nerelere gitmişler? Türk Dünyası denilince hangi ülkeleri, hangi toplulukları anlamalıyız? Bu ünitemizde çeşitli Türk toplulukları ve kurdukları devletler hakkındaki bilgileri sizlerle paylaşacağız. Harita 03.01: Karadenizin Kuzeyinde Kurulmuş Olan Türk Devletleri Roma ordusunda onlu sistem uygulandı. IV. yüzyıl sonlarında bu orduda yay kullanılan en önemli silah oldu. Avrupa’da üzengi kullanımı Avarlarla yaygınlaştı.” Turan “taktiğinin uygulanmaya başlandığı Bizans Ordusunda Türk giyim tarzı ve saç biçimi de tercih edildi. IX. yüzyıl ortalarında Ruslar, Hazar, Peçenek ve Kuman; Balkan Slavları ise Tuna Bulgarları aracılığı ile hem eğitim hem teçhizat(silah, tuğ) yönlerinden Türkleri örnek alan askerî güçler oluşturdu. Çinliler ve Avrupalı kavimler et konservesi yapmayı da Türklerden öğrendi. Laszlo RASONYI, Tarihte Türklük, s.68-74 ten hazırlanmıştır. 77 TARİH 5 ? 1. Sayfa 79’da verilen haritaya göre; Türklerin Dünya üzerinde yayılışları hakkında nasıl bir fikir edinilebilir? 2. Metinde verilen bilgilere göre Dünyanın çeşitli yerlerine yayılan Türklerin başka uygarlıklara katkıları hakkında neler söylenebilir? 1. KIRGIZLAR E OKUYALIM KIRGIZ ADI, İLK KIRGIZLAR VE KIRGIZ TÜRKÇESİ Çin kaynaklarında adları Kien-kun, K’i-ku, Kie-kou, şeklinde geçen Kırgız adı, Kök Türkçe yazılı metinlerde Kırkız, Tibetçe kaynaklarda Gir-kis şeklinde geçmektedir. Kırgız isminin kaynağı konusunda çeşitli görüşler mevcuttur. Bu adın “Kır” ile “Giz” kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiş, kır gezer anlamında bir kelime olduğu yanında, “kırk” ve “yüz” sayı adlarının kaynaşmasından oluştuğu da ileri sürülmüştür. Kırgız adının “kırku”dan, yani kırmızı ve “yüz” kelimelerinden ibaret olduğu da söylenir. Hatta Kırgız kelimesinin “Kırk Oguz”dan geldiği, Kırgızların Oğuz Han’ın yirmi dört komutanından türediği ve kırk Çinli kızın Oğuz bölgesine gelip, onlarla evlenerek, doğan çocuklarının Kırk Oğuz adıyla anıldığı yolunda efsaneler mevcuttur. Çin yıllıklarında Kırgızları MÖ 2-1. asırlarda Hunlar zamanındaki hadiseler anlatılırken görmekteyiz ve bu sıralarda nüfuslarının 100-150 bin civarında olduğu sanılmaktadır. Kırgızlar, M.Ö. 2 ve 1. yüzyıllarda Baykal Gölü’nün batısı, Balkaş Gölü’nün doğusu, Bar Göl’ün kuzey tarafları, Yenisey’in orta kısımlarında, kısaca Tanrı Dağlarının doğusu ile Tannu-Ola arasında bulunmuşlardır. Büyük ihtimalle 13. asırdan sonraki Moğol istilasının ardından da bugünkü yurtlarına kalabalık bir grup olarak geldiler. Kırgız Türkçesi Türk dilinin tasnifinde Kazak, Nogay, Tatar, Başkurt, Kara Kalpak, Karaçay-Balkar gibi kuzey-batı (Kıpçak) Türk şiveleri grubunda yer alır. Bugün Issık Köl havalisinde, Tekes, Talas ve Çu Irmaklarının yukarı taraflarında, Altay, Pamir ve Tanrı Dağlarında yaşayan Kırgızlar, milattan önceki adlarını günümüze kadar koruyabilen ender Türk boylarındandır. Sadettin GÖMEÇ, Kırgızlar, s.11-12 den özetlenmiştir. 78 TARİH 5 ? Metinde verilen bilgilerde; 1. Kırgızların hangi özelliğine dikkat çekilmektedir? 2. Kırgızlar bugünkü yurtlarına hangi olaydan sonra gelmişlerdir? Asya Hunlarından sonra 4.yüzyılın ikinci yarısında Kuzey Çin’de kurulan Tabgaç Hanedanlığının hakimiyetini kabul eden Kırgızlar Mukan Kağan döneminde de Kök Türklere bağlandılar.630 yılında Kök Türklerin Çinliler tarafından mağlup edilmesiyle birlikte Kırgızlar bağımsızlıklarını kazandılar. II.Kök Türk Devleti Kağanlarından Kapgan Kağan (691-716)Kırgızlara, Çin imparatorluğuna karşı birlikte mücadele teklifinde bulundu. Ancak Kırgızlar ret cevabı verdiler. 709 yılında Kırgızlar bir Türk boyu olan Çiklerle işbirliği yaparak Kök Türklere başkaldırdılarsa da, 710 yılında tekrar itaat altına alındılar. Resim 03.01: Kırgızlara Ait Çadır Örnekleri Kırgızlar, II. Kök Türk Devleti’nin yıkılmasından sonra da Uygur egemenliğini kabul etmek zorunda kaldılar.840 yılında Orhun bölgesine girerek Uygur Devleti’ni yıktılar. Kırgızlar, merkezi Ötüken olan bir devlet kurdular. Böylece Türk Devleti’nin başına Kırgızlar geçmiş oldular. Ancak, Kitanlar bu devleti yıkarak Kırgızları Baykal gölünün batısına sürdüler. 1207 yılında, Moğol hükümdarı Cengiz Han, Kırgızları hâkimiyeti altına aldı. Kırgızlar, Moğol hâkimiyetine giren ilk Türk kavmi oldu. Böylece Türklerin en eski yurdu olan Ötüken Moğolların eline geçti. “Tarih araştırmacılarını şaşırtan husus, Kırgızların Moğolistan’a veyahut da Ötüken diye bildiğimiz kutlu Türk topraklarına neden önem vermedikleridir. Çünkü Orhun Vadisi sadece hayvancılık yapmaya müsait bir yer değil, aynı zamanda Çin ile iktisadi münasebetler kurma noktasındaydı. Tabii ki bütün bunların zamanın şartları 79 TARİH 5 içinde düşünülmesi lazımdır. Çünkü Çin kaynakları da bize bu durumu izah edecek çok açık bilgiler sunmuyorlar.” Kırgızlar, Altay dağlarının kuzeyinde küçük beylikler hâlinde yaşamaya devam ettiler. XIX. yüzyılın ilk yarısında Rus egemenliğini tanımak zorunda kaldılar. E OKUYALIM KIRGIZLARIN RUSYA’YA İSYANLARI I. Dünya Savaşı içerisinde Rus idaresine karşı 1916’da, 11 milyon Türkistanlının katıldığı büyük bir ayaklanma oldu. 6 Ağustos 1916’da Kırgızlar da Bişkek’te isyan hareketini başlattılar. Başkaldırmanın sebepleri olarak Rusların Türkistan’ı ağır askeri tedbirlerle yönetmeleri, Rus memurların rüşvet almaları, halkı soymaları, hakir görmeleri, Ruslara karşı olan milli düşmanlık, dini hisler, topraklarının gasp edilerek hayat haklarının kısıtlanması, en önemli ürünlerinin harp yıllarında son derece düşük ücretlerle alınması ve halkın açlık çekmesi, yüksek vergiler ile mal müsaderesi olarak gösterilmektedir. Mesela, Rus askerleri Türklerin kuru ot, yağ, koyun ve iyi atlarını zorla kamulaştırıyorlardı. Şikâyette bulunanlar veya karşı gelenler ölünceye kadar işkencelere tabi tutuluyordu. İsyanın çıkmasında en etkin faktör, çarın emriyle Rus genelkurmayının cephe gerisinde çalıştırmak için Türkleri kullanmak istemesi olmuştur. Bunun yanı sıra Türkistan’da kalanlar da Rus çiftçilerinin ailelerine bedava çalışmak mecburiyetindeydiler. Toprağı ekmek, sulamak, biçmek, hasatı kaldırmak hep onların işiydi. Kırgız isyanının teşkilatlanmamış olduğu da göze çarpmaktadır. Hareketin başında son Kırgız manapı yer almıştır. Diğer beyler de onun hareketini desteklediler. Rus generaller emirleri altındaki askerlere “kurşunlara acımayın” talimatını verdiler. Türkistan’a yerleştirilen bütün Rus göçmenler silahlandırılarak Kırgızlar üzerine saldırıldı. Bizzat Rus general Kuropatkin tarafından 347 kişinin kurşuna dizildiği söylenmektedir. Kırgız Türklerinin bu isyanda 673.000 şehit verdiği bilinmektedir. 200.000’e yakın Türk de Sibirya’ya sürüldü. Ayaklanmadan sonra Çin’e 300.000 Kırgız-Kazak Türkü’nün kaçtığı resmi kayıtlarda mevcuttur. İsyan sırasında ele geçirilen ihtiyar Kırgız liderlerinden Kanat, Rusları “kendisine ve halkına yaşayacak bir yer bile bırakmamakla” suçlamış ve kendisi de başını hücresinin duvarlarına vura vura intihar etmiştir. Sadettin GÖMEÇ, Kırgızlar, s,106, 107. 80 TARİH 5 1926 yılında Kırgızların yaşadığı topraklar özerk bir cumhuriyet dönüştürüldü. 1936 yılında da Kırgızistan, Sovyet Birliği’ne (SSCB) bağlı 15 cumhuriyetten biri oldu. Sovyetler Birliği’nin 1991 yılında dağılmasından sonra da başkenti Bişkek olan Kırgızistan Cumhuriyeti kuruldu. İç Asya’nın yüzölçümü en küçük ülkelerinden biri olan Kırgızistan’ın doğusunda Çin işgalindeki Doğu Türkistan, batısında Özbekistan, kuzeyinde Kazakistan ve güneyinde de TacikisResim 03.02: Manasın Han Olması ile İlgili tan bulunmaktadır. Bugün diğer Türk Temsili Resim cumhuriyetlerinde, Doğu Türkistan’da, Afganistan’da ve Türkiye’de iki milyonu aşkın Kırgız Türkü yaşamaktadır. Kırgızistan’ın önemli şehirleri Bişkek, Oş ve Celalabat’tır. Dünyanın en uzun destanı olarak bilinen Manas Destan’ı Kırgızlara aittir. Manas Destanından kısa bir bölüm aşağıda verilmiştir. MANAS’IN HAN OLMASI Yaşlısı genci gürler. Hanımız Manas olsun der. Halkın tümü uğuldar, Hizmetine dururlar. KIRGIZLARIN ALTAY’DAN ALA TAG’A GÖÇÜ Ermiş, yetmiş er Manas, Gönlünde geniş Talas. Göçüp, geldi Kırgızlar, Ala Tag Manas yurduna. Sadettin GÖMEÇ, Kırgızlar s,149 ? 1. Kırgızların Türk tarihindeki olumsuz etkisi hangi olaydan kaynaklanmaktadır? 2. Kırgızların Ruslara isyanı göz önüne alındığında bağımsız yaşamanın bir millet açısından önemi hakkında neler söylenebilir? 3. Manas Destanına ait bilgilerden Kırgızlarla ilgili hangi çıkarımlarda bulunulabilir? 81 TARİH 5 2. SABARLAR (SİBİRLER) Asya Hun Devleti yönetimi altındaki topluluklardan biri olan Sabarların ana yurtları Tanrı Dağları’nın doğusu ile İli Nehri arasındaki bölgelerdi. V. yüzyılda Avarların baskısı nedeniyle batıya yönelen Sabarlar Ural ve Altay Dağları arasında yaşayan Ogur Türklerini yurtlarından çıkararak buraya yerleştiler. 6.yüzyıl başlarında İtil ve Don nehirleri arasında kalan bölgeye gelen Avarlar hükümdarları Balak döneminde Sasaniler ve Bizans’la ilişkiler kurdular.516 yılında Kafkasları aşarak Anadolu’ya gelen Sabarlar Kayseri, Ankara ve Konya’ya kadar ilerlediler. Sabarlar, Avrupa Hunlarından sonra Anadolu’ya akın yapan ikinci Türk kavmidir. Balak’dan sonra karısı Boğarık Hatun Sabarların hükümdarı oldu. Boğarık Hatun güzelliği yanında, idareciliği ve askerliği ile de şöhret yapmıştı. Bu dönemde Bizans güçlü bir orduya sahip olan Sabarlar ile anlaşma yoluna gitti. Bizans ile anlaştıktan sonra Sasanilerle mücadeleye giren Sabarlar bu mücadelede sonunda oldukça zayıf duruma düştüler. 557 yılında Sabarlar, Avarlara yenildiler. Bu olaydan sonra dağılan Sabarlar sınırları Karadeniz’e kadar ulaşmış bulunan Kök Türklerin hâkimiyetini kabul ettiler. Güney Kafkaslardaki Sabar hâkimiyetine ise 576 yılında Bizans son verdi. Dağınık bir halde yaşamaya başlayan Sabarlar daha sonraları da Hazar Hakanlığına tabi oldular. En son Peçenek akınları sonucunda diğer kavimlerle karışarak büsbütün ortadan kalktılar. Sibirya bölgesinin ismi bu Türk boyundan gelmektedir. Sabarların Tarihi Rolleri Sabarlar V. Yüzyılda Macarları Doğu Avrupa’ya yönlendirerek, Macar tarihinde önemli bir rol oynadılar. VII. yüzyıl ortalarına kadar dağınık bir halde yaşayan Sabarlar, Hazar Hakanlığının da temelini oluşturdular. Sabarlar ileri bir medeniyete, özellikle de çok gelişmiş savaş araç ve gereçlerine sahiptiler. Bizanslı tarihçi Priskos onlar hakkında şu bilgileri vermektedir: “Sabarlar, insan hafızasının hatırlayabildiği zamandan beri ne İranlılardan, ne Romalılardan hiç kimsenin düşünemediği makinelere sahiptirler. Öyle ki, her iki imparatorlukta mühendis eksik olmamış ve her devirde surları dövmek için makineler yapılmıştır, fakat şimdiye kadar böyle bir buluş ne ortaya konmuş ne de onlar gibi kullanılabilmiştir. Bu şüphesiz insan dehasının bir eseridir.” 82 TARİH 5 3. AVARLAR Batı kaynaklarında Avar, Çin kaynaklarında Juan-Juan adıyla anılan Avarlara, Köktürkler Apar demişlerdir. Asya Hun Devleti’nin yıkılmasından sonra ortaya çıkan Avarlar, IV. yüzyılın sonlarında bugünkü Moğolistan’da bir devlet kurmuşlardır. 535 lerden sonra, Aşina sülâlesinden gelen Bumin ve karResim 03.03: Avar Devleti Bayrağı deşi İstemi’nin idaresinde ayaklanan Türk boyları, 552’lerde Juan-Juan (Avarlar)’ların hâkimiyeti altından çıkarak, Kök Türk Devletini kurdular ve Avarları batı istikametine çekilmeğe zorladılar. Batı istikametine doğru göç eden Avarlar Kafkasya’ya geldiler ve burada bulunan Sabar(Sibir) Türklerini egemenliklerine alarak Sabar devletine son verdiler(558). E OKUYALIM AVARLARIN KUZEY KAFKASYA’DA BİZANSLA İLK TEMASLARI Orta Asya’da Kök Türk Devleti’nin kurulması gibi büyük olaylar vuku bulurken, Akdeniz havzasında da, Bizans İmparatoru Jüstinyen (Justinian) zamanında başlanan büyük savaşlar sona ermişti. Justinian’ın, Roma İmparatorluğu’nu canlandırmak amacı ile açtığı seferleri mühim başarılarla sonuçlanmıştı: 534 te Kuzey Afrika’daki Vandallar Devleti Bizans tarafından zapt edilmiş, 534-552 yıllarında yapılan çetin savaşlar sonunda da İtalya’daki Ostrogot Devleti ortadan kaldırılmıştı. Ancak Bizans’ın doğu komşusu olan kudretli Sasanî’ler Devletine karşı herhangi bir üstünlük elde edilememişti. Yirmi yıldan fazla devam etmiş olan bu savaşlar neticesinde Bizans İmparatorluğu çok yorgun düşmüştü; bundan ötürü barışa şiddetle ihtiyacı vardı. Hâlbuki Karadeniz’in kuzeyinde bulunan Kutrigur Bulgar’ları, Bizans’ın Balkan ülkelerini durmadan rahatsız etmekte idiler. Tam bu sıralarda Kafkasların kuzey kısımlarına yeni bir kavim olan , “Avar”ların gelişi, Bizanslılar için yeni bir umut oldu. Avarlar Kuzey Kafkaslar’da ilk önce Alan’larla temasa geldiler. Bu sırada Bizans kumandanlarından Justin adlı bir zat, Laz ilinde asker toplamakla meşguldü; Avar’ların reisi Zaros işte bu Justin’e adamlar göndererek, Avar’ların Bizans imparatorluğu ile dostça münasebetlere girişmek istediğini belirtti. Bunun üzerine, 558 yılında Kandik adlı bir Avar elçisi İstanbul’a geldi. Varılan anlaşmaya göre Bizans, Avar’lara 83 TARİH 5 her yıl bir miktar hediye (yani “vergi”) gönderecek ve bunun karşılığında da Avarlar, Bizans’ın düşmanlarına karşı savaşacaklardı. Bu suretle 558 yılında Avarlar ile Bizans arasında anlaşma olmuş ve dostça münasebetler kurulmuştu. Akdes Nimet Kurat, Türk Kavimleri ve Devletleri, s,26 ? Bizans hangi gerekçelerle Avarlarla antlaşma yapma gereği duymuştur? Kafkasya’dan sonra Avarlar batıya doğru ilerlemeye devam etti. Bugünkü Romanya toprakları üzerinden Balkanlara giren Avarlar Bayan Han yönetiminde Macaristan’a yerleşerek büyük bir devlet kurdular. Bayan Han idaresinde Avarlar, Orta Avrupa ve Balkanlar’da geniş fetih hareketlerine giriştiler. Bayan Han, 562 de İmparator Justinian’a bir elçi göndererek, Avar’ların Bizans arazisinde yerleşmelerini istemişti. Bizans İmparatoru, Avar kağanının bu isteğini kabul etmedi. 565 de İmparator Justinian’ın ölümü üzerine, Avarlar harekete geçerek, Pannonya istikametinde ilerlediler. 568 de Pannonya ve çevresi tamamıyla Avar’larm hâkimiyeti altına girdi ve Bayan Kağan Orta Avrupa’da en kudretli hükümdar haline geldi. 570 yılında da Avarlar Don Nehri boyuna kadar tekrar harekete geçtiler. Avarları bu faaliyetine karşı Kök Türk’ler taarruza geçerek Don nehrinin batısında, Azak Denizi çevresi ve kuzey Kafkaslardan ilerleyerek Kök Türk Kağanlığının sınırlarını Kırım’a kadar uzatmışlardır. Bu suretle Karadeniz’in kuzey sahasının doğu kısımları Kök Türkler ve Batı kısımları da Avarların hâkimiyeti altına girmiştir. Avar’lar daha sonra Bizans İmparatorluğu üzerine yönelmiş ve Trakya’ya kadar olan Bizans toprakları Avar’ların istilâsına uğramıştır. VII. yüzyıl başlarında Bizans imparatorluğu oldukça kötü durumdaydı. Bu şartlar içinde Bizans’ın Afrika Ekzarh’ı (umumî valisi) Heraklius 610 da Bizans tahtına geçmiş ve Bizans imparatorluğunda birçok askerî ve idarî reformlar yaparmış ayrıca ve Kök Türk’ler den de yardım alarak suretiyle imparatorluğu mutlak bir çöküntüden kurtarmıştır. Bu sırada Bizans için İki büyük tehlike aynı zamanda ortaya çıktı. Bunlardan birincisi Sasanî ordularının Anadolu’yu tamamen ele geçirerek Üsküdar’a kadar gelmeleri, ikincisi ise Avarlarında Trakya’dan ilerleyerek İstanbul’u kuşatmaları. Ancak Avarların, Sasaniler ile birlikte 619 ve 626 yıllarında iki kez gerçekleştirdikleri İstanbul kuşatmaları başarısızlıkla sonuçlandı. 84 TARİH 5 Tarihte İstanbul’u ilk defa kuşatan Türk kavmi, Avarlardır. İstanbul kuşatmalarından sonra Bizans üzerinde Avarların baskısı azaldı. VII. Yüzyılın ortalarına doğru Karadeniz’in kuzeyindeki Kutrigur Bulgarlarının gittikçe kuvvetlenmeleri ve bir devlet olarak faaliyete geçmeleri üzerine, Avarlar Karadeniz’in çevresinden Batı’ya doğru itildiler. Avarlar bir müddet Franklara karşı savaştılar ama başarılı olamadılar. Frank Karalı Büyük Karl tarafından Avarların devleti yıkıldı(805). Balkanlarda ve Orta Avrupa’daki hakimiyet kuran Avarların Macar, Romen, Arnavut, Bulgar, Hırvat, Rus vb. Germen ve Slav toplulukları üzerinde devlet yönetimi ve askerlik konusunda önemli etkileri olmuştur. Örneğin Bizans’ta Avarların ordusu örnek alınarak yeni ordular kurulmuştur. Suriyeli Piskopos Yohannes’in de bu konuda değerlendirmesi şu şekildedir: “Eskiden ormanlarından dışarı Resim 03.04: Avarlara Ait Süs ve Takılar çıkmayan Slavlar, Avarlar sayesinde savaşa alışmış, altın, gümüş ve at sürüsü sahibi olmuşlardır.” Üzengiyi Avrupalılara tanıtan Avarlar olmuştur. Avarlar sınır boylarını korumak için büyük duvarlar inşa etmişlerdir. Avarların yaşadıkları yerlerde yapılan arkeolojik kazılarda at koşum takımları, silahlar, takılar ve çeşitli süs eşyaları bulunmuştur. Avarlar, ölümden sonra yaşayışa inanmışlardır. Ölüleri için yaptıkları mezarlara hayatta kullandıkları silahlar, mutfak araç ve gereçleri gibi çeşitli eşyalarını da koymuşlardır. Hristiyanlığı kabul eden Avarlar bir süre sonra millî benliklerini de kaybederek Slavlaşmışlardır. 4. HAZARLAR (630-968) Tarihte Hazar adı Hazar Denizi ile Kafkaslar arasında yaşayan Sabar, Ogur ve Onogur Türklerinin birleşmesiyle oluşan birliğe verilen isimdir. Bu kavim Bizans ve Çin kaynaklarında Türk veya Türk-Hazar olarak da anılmıştır. Hazarların esas kitlesini Sabarlar oluşturduğundan Hazarlar Sabarların devamı olarak kabul edilmiştir. Örneğin X. yüzyıl İslam tarihçisi Mes’ûdî, İranlıların Hazar adını verdikleri kavme Türklerin Sabar (Sabir) dediklerini belirtmektedir. Kafkaslara egemen olan Hazarlar, Karadeniz’in kuzeyi ile Kafkaslar arasında Kök Türklere bağlı olarak yaşıyorlardı. Birinci Kök Türk Devleti’nin yıkılmasından sonra Karadeniz’in kuzeyi ile Kafkaslar bölgesinde bağımsız Hazar Hakanlığı kuruldu (630). Avrupa’da kurulan ilk Türk devletleri içinde en kuvvetli ve en uzun ömürlü olanı Hazar Devleti ‘dir. 85 TARİH 5 Harita 03.02: Hazar Devleti Hazarlar, Bizans, Sasani ve Araplarla ilişkide bulundular. Bizans - Sasani mücadelesinde Bizans’ın yanında yer alarak Sasanilerin zayıflamasında etkili oldular. Sasanilerin Hz Ömer döneminde yıkılmasından sonra İslam Devletiyle Hazarlar sınır oldular. Hz Osman döneminde(644-656) Hazarlarla Müslümanlar araResim 03.05: Hazar Kağanı Temsili sında ilk savaşlar başladı. Hazarlar, Kafkasya’ya Resmi ve Hazar Devleti Bayrağı giren Müslüman Arap ordularını durdurmayı başardılar. Ancak Emevîler döneminde daha şiddetli çarpışmalar yaşandı. Müslüman Arapların Hazarlara karşı en büyük zaferleri Emevi Halifesi Hişam zamanında Ermenistan ve Azerbaycan valisi Mervan’ın kumandasındaki kuvvetlerin 737 yılında yaptıkları saldırılarla sağlanmıştır. Bu mücadeleler sonunda Hazar Kağanı barış istemek zorunda kalmıştır. Emevîler zamanında devam eden bu savaşlar, Abbasîler zamanında yavaşladı. Hazarlar, 665 yılında Büyük Bulgarya Devleti’nin yıkılmasında büyük rol oynadılar ve bu devletin yıkılması ile birlikte sınırlarını Dinyeper nehrine kadar genişlet- 86 TARİH 5 tiler. Müslüman Araplar ve Bulgarlar ile olan mücadelelerini sona erdiren Hazarlar, güçlü orduları ile bölgenin huzurunu ve ulaşım güvenliğini sağladılar. Bu döneme Hazar barış çağı denilmiştir. VIII. ve IX. yüzyıllarda Doğu Avrupa’nın en büyük devleti haline gelen Hazarlar X. yüzyıldan itibaren Peçenek saldırıları sonunda zayıfladılar. Ticaret yolları üzerindeki hâkimiyeti zayıflayan Hazarlar, Rusların saldırılarına karşı koyamadılar ve bir süre sonra Ruslar tarafından yıkıldılar (968). Hazar Denizi adını bu devletten almıştır. Hazarlarda yönetici zümre Museviliği kabul etmiş ve böylece Türk tarihinde Museviliği kabul eden ilk ve tek Türk devleti hazarlar olmuştur. Halk arasında Museviliğin yanında Hristiyanlık ve İslâmiyet de yayılmıştır. Farklı dini inanışlara rağmen Hazarlarda tam anlamıyla bir dini tolerans yani hoşgörü hüküm sürmüştür. Ruslar ve Slavları devlet ve ordu teşkilatlanmasında etkileyen Hazarlar, Macarların oluşmasında da etkili olmuşlardır. Diğer Türk devletlerinden farklı olarak Hazarlarda Kağan sadece devlet hâkimiyetinin sembolü olmuş fakat devletin askeri ve idari açıdan yönetimi başka bir bey tarafından yapılmıştır. Böylece Hazarlarda “çift hâkimiyet” sistemi uygulanmıştır. Hazar Devleti’nin siyasî gücünü artıran nedenlerin başında, canlı ticaret bölgesinin merkezinde yer almaları geliyordu. Hazarlar’ın ülkesinde İdil nehri, Yayık, Don ve Kuban gibi dört büyük nehir bulunuyordu. Bu bölgeler devrin en büyük ticaret yollarının kavşağında bulunuyordu. Bu yollardan en önemlisi İdil Resim 03.06: Cufut Kalesi Kırım (Volga) nehriydi. İdil nehri İslâm Dünyası (Suriye, Irak, İran, Türkistan) ve Çin ile İskandinavya arasındaki büyük ticaret faaliyetine imkân sağlamıştı. Aynı şekilde Harezim’den aşağı İdil boyuna ve oradan da Karadeniz sahillerine giden büyük kervan yolu da aşağı İdil’den geçiyordu. Hazar ülkesine Orta idil ve Kama boylarından bilhassa kıymetli kürkler olmak üzere birçok ticaret malzemesi gelirdi; Çin ve Türkistan’dan ise bilhassa ipek ve diğer kıymetli kumaşlar; Iran ve Bizans’tan türlü sanat ve ziynet eşyası gelirdi. Bu suretle Hazar yurdu ve bilhassa Hazar başkenti, VIII. yüzyıldan itibaren Doğu Avrupa’nın ekonomik faaliyet ve gelişme bakımından en elverişli bir yeri olmuştu. İşte bu müsait coğrafî durum Hazar Devleti’nin gelişmesinde büyük bir rol oynamıştır. 87 TARİH 5 ? 1. Hazarlar hangi yönleriyle diğer Türk devletlerinden farklılık göstermektedir? 2. Hazarların Sasanilere karşı Bizansı desteklemesinin İslam tarihi açısından olumlu etkisi nasıl açıklanabilir? 3. Hazarlar hangi devletlerle siyasi münasebetlerde bulunmuşlardır? 4. Hazarlar dönemiyle ilgili, Hazar Barış Çağı ve Hazar Altın Çağı deyimleri niçin kullanılmıştır? 5. BULGARLAR(583-665) Avrupa Hun İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra İrnek Kağan yönetiminde Karadeniz’in kuzeyine gelen Hunlar, buradaki değişik Türk boylarından meydana gelen Ogurlarla birleştiler. Ogurlar başlıca Onogur, Utigur ve Kutrigur kabilelerine ayrılmışlardı. Bu Türk kavimleri, birleşmeden sonra Bulgarlar olarak anıldılar. Bulgar adı, Türkçedeki bulga ‘karıştırmak’ fiilinden türemiş olup anlamı ‘karışık’tır. Tarihî bakımdan bu şöyle açıklanabilir: Hun İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından dağılan Hunların bir kısmı Karadeniz’in kuzeyindeki bozkır alanlara geri çekilerek 463 dolaylarında oraya gelmiş olan Onogur, Ogur ve Kutrigur halkları ile karıştılar. Adları da bu karışımdan türedi. Bulgarların aslı Oğuzlardır. Kafkasların ve Karadeniz’in kuzeyinde yaşayan Bulgarlar, V. yüzyılda Avrupa Hun Devleti’ne, VI. yüzyılda Avarlar’a bağlı olarak yaşadılar. Kök Türklerin Avarları mağlup etmeleri üzerine VI. yüzyıl sonlarında Dinyeper’den İran’a kadar uzanan bölgede bağımsız bir devlet kurdular. Fakat bu devletin kurucusu Kubrat’ın ölümüyle Bulgar birliği parçalandı(642). Bu parçalanmanın sonucunda, bir kısmı Kafkasya’da kalıp Hazarların arasında eridiler. Hazar hâkimiyetini kabul etmek istemeyenler ise kuzeye ve batıya gittiler. Kuzeye çekilenler Volga (İtil) nehri boylarında İtil Bulgar Devleti’ni, batıya gidenler ise Tuna nehrini aşıp Balkanlarda Tuna Bulgar Devleti’ni kurdular. BÜYÜK BULGAR DEVLETİ TUNA BULGAR DEVLETİ 88 İTİL(VOLGA) BULGAR DEVLETİ TARİH 5 Tuna Bulgar Devleti(679-864): Büyük Bulgar Devleti Hazarlar tarafından yıkılınca bir kısım Bulgarlar, Kubrat’ın küçük oğlu Asparuh yönetiminde Tuna boylarına gelip burada Tuna Bulgar Devleti’ni kurdular. Asparuh, kendisine karşı gönderilen Bizans ordusunu yendi ve Tuna Nehri’ni geçerek güneydeki bölgeleri ele geçirdi. Tuna Bulgarları, Bizans ile siyasî ve ekonomik alanda da sıkı ilişkiler kurdular. 718 yılında Müslümanların İstanbul’u kuşatmaları sırasında Bizans’ın yanında yer aldılar. Bulgarlar daha sonra Slavları yönetimlerine aldılar. Tuna Bulgarı en parlak dönemlerini Kurum Han (804-814) zamanında yaşadılar. Onun zamanında İstanbul kuşatılmış ve Bizans İmparatoru Nikepheros(Nikeferos) öldürülmüştür. Avarlara karşı başarılı mücadeleler verilmiştir. Kurum Hanın ölümünden sonra oğlu Omurtag başa geçmiştir (814).Bu dönemde Bizans’la barış yapıldı. Barışa razı olmayan Frank Krallığı ise Omurtag Han tarafından mağlup edildi. Bu başarı sonunda Tuna havzasını ele geçiren Omurtag Han, Maroş Nehri vadisindeki, Orta Avrupa’nın en büyük tuzlalarını işletmeye açarak, devletini ekonomik açıdan zenginleştirme imkanını elde etti. Omurtag Han döneminde Slavlara devlet yönetiminde görevler verilmeye ve onlarla evlilik yapılmaya başlandı. Bu durum daha sonraki hükümdarlar zamanında devam etti. Bu bölgedeki halkın çoğunluğu Salav olduğu için Türklerde zamanla Slavlaşmaya başladılar. Boris Han zamanında (814-832) ise Hristiyanlığı kabul ettiler. Böylece Tuna Bulgarları yavaş yavaş Türklük özelliklerini yitirdiler. 1018 yılında Bizans İmparatoru II. Basileyos ( II. Basileios) (976-1025) Tuna Bulgarlarının topraklarını işgal edip bir Bizans eyaleti haline getirerek, devletin siyasi varlığına son verdi. Bundan sonra Bizans hâkimiyetinde yaşayan Bulgarlar, XIV. yüzyılın sonlarına doğru Osmanlı hâkimiyetine girdiler. Bugünkü Bulgaristan’da yaşayan Türkler, Osmanlıların Anadolu’dan Rumeli’ye yerleştirdiği Türkmenlerin soyundandır. Harita 03.03: Bulgarlar 89 TARİH 5 İtil (Volga) Bulgar Devleti (7. yüzyılın sonları-1237): Büyük Bulgar Devleti’ nin yıkılmasından sonra İtil boylarına göç eden Bulgarlar, İtil Bulgar Devleti’ni kurdular. Bu devlete, Kama ırmağının İtil ile birleştiği bölgede kurulduğu için Kama Bulgarları adı da verilir. Başlangıçta Hazar Hakanlığı’na bağlı olaResim 03.07: Bulgar Şehir Harabelerinde Camide Bulunmuş rak yaşayan İtil Bulgarları, bu Bir Mozaik Yazısı devletin yıkılmasından sonra bağımsız oldular. Yaşadıkları toprakların verimliliği ve ticaretin gelişmesi güçlü bir devlet haline gelmelerini sağladı. Devletin başkenti olan Bulgar şehri, IX. ve XII. Yüzyıllar arasında Avrupa’nın en önemli ticaret merkezlerinden biriydi. Bulgar tüccarlarının, Hazar ülkesindeki Müslüman tüccarlarla etkileşim içinde olmaları, İtil Bulgarlarının X. yüzyıl başlarında İslam dinini benimsemelerinde etkili oldu. Almuş Han döneminde İslamiyet kabul edildi. Böylece İtil Bulgarları Doğu Avrupa’da Türk-İslam kültürünün temsilcileri oldular. E OKUYALIM İSLAM KAYNAKLARINDA İDİL BULGARLARI İslam kaynaklarında idil Bulgarlarından, İslam dünyası ile Doğu Avrupa arasında ticaretin rayına oturduğu ve, Maveraünnehir’den başlayıp Kazak bozkırlarından geçen ana ticaret yolunun doğrudan Idil-Kama bölgesine gittiği 10. yüzyılın başından itibaren söz ediliyor. Hazar Devleti’nin zayıflaması ve yeni ticarî olanakların belirmesi, adını Almış olarak bildiğimiz ikinci Bulgar hükümdarını İslamiyet’i kabul etmeye teşvik eder. Bunun üzerine Abbasi Halifesi, 922’de kendisine bir elçilik heyeti gönderir. Bu heyetin bir üyesi de, heyetin raporunu tutan İbn Fadlan’dır. İslamiyet’in kabulü hiç kuşkusuz, Musevî olan Hazar hanına karşı atılmış bir adımdı. Öte yandan bu durum, Bulgar ve Suwar şehirlerinin güçlenmesine ve idil Bulgarlarının para basmasına önemli ölçüde katkıda bulunmuştu. Kiyev Knezi Svyatoslav’ın 965’te idil Bulgarlarına ve Hazarlara karşı saldırıya geçmesi sonucunda Hazar Devleti çökerse de bu ağır yenilgi idil Bulgarlarını etkilemez. Aksine, kendi devletleri bu dönemden başlamak üzere Doğu Avrupa ve Halife arasındaki ticaretin merkezi durumuna ge- 90 TARİH 5 lir.10. yüzyılın sonundan itibaren yaklaşık iki yüz yıl kadar para basımı yapılmasa da, Arap seyyah Abu Hamid al-Garnati’nin 12. yüzyılda idil Bulgarlarını ziyaret etmesi, ticaretin devam ettiğini açıkça gösteriyor. Genel Türk Tarihi. Ansiklopedisi, Cilt 2 S,216 ? Metinde verilen bilgilerde İdil Bulgarlarının hangi yönleri vurgulanmaktadır? İtil Bulgar Devleti’ne 1237 tarihinde Moğol hükümdarı Batu Han son verdi. Moğollar diğer yerlerde yaptıkları gibi burada da Bulgar şehrini yakıp yıktılar. Dağılan İtil Bulgarları Altın Orda Devleti bünyesinde varlıklarını sürdürmeye başladılar. Ancak 1399 yılında Bulgar şehirleri Rus işgaline uğrayınca, Kazan Nehri civarına göç ettiler. Günümüzdeki Kazan Türkleri, İtil (Volga) Bulgarları soyundan gelmektedirler. İtil (Kama) Bulgarları benliklerini bugün de koruyarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. Ancak Tuna Bulgarları Slavlar arasında yok olup gitmişlerdir. Bunda İtil Bulgarlarının İslamiyet’i, Tuna Bulgarlarının da Hristiyanlığı kabul etmesinin etkisi büyüktür. Ayrıca bu durum İslamiyet’in farklı kültürler karşısında toplumların kendi benliklerini ve kendi değerlerini muhafaza etmedeki katkısını da açıkça göstermektedir. Resim 03.08: 1000 Yıl Camii (İslamiyet’in Bulgar Devleti Tarafından Resmen Kabulünün 1000. Yılı Münasebetiyle 1922’ de İnşa Edilen Camii) Bulgar Türkleri; kuyumculuk sanatı yanında mimarîde de oldukça ileri bir durumda idiler. Bulgar Türkleri şehirlerini, dört köşe yontma taştan yapılan kaleler, aslan heykelleri, saraylar, suyolları, Avar ve Macar sanatı ile benzerlik gösteren kuyumculuk eserleri ve süslemeli seramiklerle süslerlerdi. 91 TARİH 5 6. TÜRGİŞLER Çin kaynaklarında Tuki-şi olarak adlandırılan Türgişler, İslam kaynaklarında Türkeş ve Türkiş şeklinde yazılmış, Kök Türk ve Uygur metinlerinde ise Türgiş olarak yazılmıştır. Türgişler Altay dağlarının batısından Seyhun Irmağı’na kadar uzanan geniş düzlüklerde yaşamışlardır. Batı Batı Kök Türk Devleti’ne bağımlı olarak yaşayan Türgişler bu devletin yıkılmasınHarita 03.04: Türgişler dan sonra bağımsız oldular. Bilinen ilk hükümdarları Bağa Tarkan’dır. Merkezleri Balasagun olan Türgişler bu dönemde bütün On-Okları kendilerine bağladılar. Türk tarihinde kendi adına para bastıran ilk hükümdar Bağa Tarkan’dır. Türgişler, İkinci Kök Türk Devleti’nin kurulmasıyla birlikte yeniden Kök Türklere bağlandılar. Türgişler 717 yılında başlarına geçen Sulu Kağan yönetiminde tekrar bağımsızlıklarını kazandılar. Sulu Kağan zamanında Maveraünnehir’de mahalli şehir devletleri vardı ve bunlar Emevilerin istilasına karşı Su-lu Kağan’dan yardım istiyorlardı. Bu sıralarda Emevi Devleti İslamiyet’i doğu Maveraünnehir ve Seyhun’un doğusuna yayma politikası izlemekte idi. Türgişler hem Maveraünnehir bölgesinin hem de Orta Asya halkının ekonomik çıkarlarını korumak için Arap ordularına karşı çıktılar. Çünkü kuzeye doğru giden Kuzey İpek Yolu Türk illerinden geçiyordu. Türgiş-Emevi mücadelesi uzun müddet devam etti. Bu sırada Emeviler Türgişlere karşı başarılı olabilmek için sık sık Horasan valilerini değiştirdiler. Ama Türgişlere karşı başarılı olamadılar.721 yılından sonra Semerkant ve Seyhun çevresi Türgişler tarafından geri alındı. Emevi Devleti’nin son zamanlarında ülkede Şii ve Abbasi muhalefeti oldukça artmıştı. Bu durumdan yararlana Sulu Kağan Emevi muhalifleriyle işbirliği yaptı. Bu sayede Sulu Kağan 728 yılında Buhara’yı kolayca ele geçirdi. Kendi döneminde Arapların Türk illerine karşı ilerlemesini durdurmayı başaran Sulu kağan Çinliler tarafından kışkırtılan kendi komutanı Kül-Çor tarafından öldürüldü. Bu olaydan sonra Türgişler, Sarı ve Kara Türgişler diye ikiye ayrıldılar. Fakat bun- 92 TARİH 5 dan sonra da aralarında iç mücadele başladı. Türgişlerin kendi arlarındaki mücadelesinden yararlanan Karluklar,766 yılında Türgişlerin devletine son verdiler. Türgişler, Maveraünnehirin Türk kalmasında ve Türklerin şehir hayatını benimsemelerinde rol oynadılar. Bunların yanı sıra Oğuzların batıya doğru ilerlemelerine de yardımcı oldular. E OKUYALIM Resim 03.09: Türgiş’ler Dönemine Ait Devlet Damgasına Benzeyen Tunç Levha SULU KAĞAN 22 yıl saltanat süren Sulu Kağan temiz ve ılımlı bir mizaca sahipti. O, tebaasını çok seviyor ve onları güzel bir şekilde idare ediyordu. Savaşlardan elde ettiği ganimeti eşit bir şekilde maiyetine dağıtıyordu. Bu sebeple kumandanları ondan hoşlanıyor ve maiyetleri ile beraber kendilerini onun hizmetine adıyorlardı. İslam kaynaklarına göre Araplar ona “Ebu Müzahim” (zahmet, sıkıntı veren, tazyik eden manasındadır) diyorlardı. Emevilere çok zahmet verdiği ve sıkıntı çektirdiği için ona bu lakabı takmışlardı. Sulu Kağan’ın ölümü Türgiş tarihi kadar dünya tarihini de etkilemiştir. Onun ölümü ile Türgişlerde bir dağılma görülürken Emevi devleti ile Çin dış politikalarını değiştirdiler. Su-lu Kağan Maveraünnehir’i Emevilere dar etmiş, onlar Ceyhun ötesine geçmeye adeta korkar olmuşlardı. Onun ölümü üzerine Emeviler askıya aldıkları taarruz politikalarını tekrar canlandırdılar. Bu amaçla Nasr bin Seyyar kumandasındaki (738-748) İslam orduları Seyhun’u geçmeye başladı. Aynı şekilde Çin İmparatorluğu da İpek Yolu’nun öneminden dolayı batı seferlerine tekrar başladı. Kısa bir süre sonra 751 yılında Talas Savaşı Müslüman Arap orduları ile Çin İmparatorluğu’nu karşı karşıya getirdi. Hüseyin Salman, Türkler Ansiklopedisi, C II,s.417-418 ? Sulu Kağan’ın ölümü ile birlikte Emevi ve Çin politikalarında nasıl bir değişiklik yaşanmıştır? 93 TARİH 5 7. KARLUKLAR Altay Dağları’nın batısında Kök Türklere bağlı olarak yaşayan Karluklar, Uygu ve Basmillerle birlikte II. Kök-Türk Devleti’nin yıkılmasında önemli bir rol oynadılar. Kök Türklerin yerine kurulan Ötüken’deki Uygur Devleti’nin yönetiminde önemli görevlerde bulundular. Orta Asya hâkimiyeti için Araplarla Çinliler arasında yapılan Talas Savaşı sırasında, Müslüman Arapların yanında yer alarak, Çinlilerin yenilmesini sağladılar(751). Bu savaşla birlikte Çin’in orta Asya’ya egemen olması engellendiği gibi, Orta Asya’daki Türk hakimiyetinin de devamı sağlanmıştır. Bu başarı da Karlukların önemli katkıları olmuştur. 766 yılında Türgişler Devleti’ni yıkan Karluklar, Türgişlerin merkezi olan Balasagun ve Talas çevresine yerleştiler. 840 yılında Uygur Devleti yıkılınca, Karluk yabgusu bağımsızlığını ilan edip Kara Han unvanını aldı. Devletin merkezi Balasagun şehriydi. İslamiyet’i kabul eden ilk Türk topluluğu olan Karluklar, ilk Müslüman Türk devleti olan Karahanlılar Devleti’nin kurulmasında da etkili oldular. Karluklar; özellikle çanak, çömlek yapımı ve süslemesinde kendilerini göstermişlerdir. İslamiyet’in etkisi ile süslemede insan figürlerinin yerini, bitki motifleri ve geometrik şekilli desenler almıştır. Karluk dönemi kapların en önemli özelliği, motiflerin kabın üstüne yapıştırılması idi. Karluklar bu yapıştırma tekniğini, testiler ve ağızlı maşrapalarda başarıyla kullanmışlardır. XII. yüzyılda önce Karahıtaylara bağlanan Karluklar, Moğol istilası sonrasında ise Moğollara bağlanmışlardır. Karlukların Türk tarihindeki özelliklerini şöyle özetleyebiliriz; 1. 751 yılında yapılan Talas Savaşı’nda Abbasilerin yanında yer alarak Çinlilerin yenilmesine katkıda bulunmuşlardır. 2. İslamiyet’i kabul eden ilk Türk topluluğudur. 3. Orta Asya’da kurulan İlk Türk İslam devleti olan Karahanlıların kurulmasında rol oynamışlardır. 4. Moğolların hâkimiyetine giren ilk Müslüman Türk topluluğu Karluklardır. 5. Uygurlar ve Türgişler döneminde Türklerin yaşayışına giren şehirleşme Karluklar tarafından geliştirilerek devam ettirilmiştir. 94 TARİH 5 8. MACARLAR(896-11.yüzyıl sonları) Macarlar, Volga nehri ile Ural dağları arasında yaşayan Fin-Ugor kavimleri ile On-Ogur Türklerinin karışımından meydana gelen bir kavimdir. Diğer bir adları da Hungar dır. Macarlar, V. yüzyıl sonlarında, Avar ve Sabirlerin baskısıyla, Kuban nehri kıyılarına göç ettiler. IX. yüzyılda Peçenek saldırıları yüzünden tekrar göç etmek zorunda kaldılar. Liderleri Arpad yönetiminde Karpat dağlarını aşarak bu günkü Macaristan’a geldiler (896). Macarlar Avrupa içlerine akınlar yaptılar. Almanlarla savaşarak onların doğuya yayılmalarını engellediler. Böylece Balkan kavimlerinin Almanlaşmasını (Germenleşme) engellediler. Macarlar, Almanları savaş teknikleri ve askeri açıdan da etkileyerek onların savaş taktiklerinin değişmesine sebep olmuşlardır. Macarların yaşadığı topraklara o dönem için Türkiye denilmekteydi. 1000 yılında Hıristiyanlığı kabul eden Macarlar, aynı zamanda büyük bir kültürel değişikliğe uğradılar ve Türklük özelliklerini kaybettiler. Buna rağmen Macarlar Türkçe kelimelerin çoğunu kullanmaya devam etmişlerdir. Macarlar ileriki dönemlerde de Türk Türklüğe ilgilerini sürdürmüşlerdir. Bu amaçla 1870 yılında ilk Türkoloji Enstitüsü Budapeşte de açılmıştır. 9. PEÇENEKLER Peçenekler, I. Kök Türk Devleti’ne bağlı olarak yaşıyorlardı. Talas Savaşı’ndan (751) sonra Karluk’ların kuvvetlenmeleri ile Peçenekler batıya doğru göç ederek Volga Nehri boylarına yerleştiler. Diğer yandan Oğuz boylarından birçoğunun batı istikametinde ilerlemeleri, bu defa Peçeneklerin yeniden yer değiştirmelerine sebep oldu ve Peçenekler Hazarların ve Uzların baskıları sonucunda, Karadeniz’in kuzeyine geldiler. Peçenekler, burada yaşayan Macarları göçe zorladılar ve Macarları yerlerinden atarak Don ve Dinyester nehirleri arasındaki toprakları işgal ettiler. (10. yüzyılın sonları). Bu bölgede, Ruslarla yüz yıldan fazla mücadele ederek onların Karadeniz’e inmesini engellediler. E OKUYALIM PEÇENEKLER ve RUSLAR Peçenekler, Karadeniz’in kuzeyine geldiklerinde burada en mühim devlet, merkezi Kiyef olan Rusya (Kiyef Rusyası) idi. Peçenekler, göçebe olmaları dolayısıyla, yerleşik Rus arazisine akın yapacaklar, Rus köyleri ve şehirlerini yağma edecekler, ahaliyi esir sıfatıyla alıp götüreceklerdi. Peçeneklerle Ruslar, yaklaşık olarak 900 ta- 95 TARİH 5 rihlerinden 1036 ya kadar 130 yıl yan yana yaşamışlardı. Rus vakayinamelerinde Peçenek akınları ve savaşlarından çokça bahsedilmiştir. Yaklaşık olarak 121 yıl içinde 11 Peçenek akınından bahsediliyor. Peçenek akınlarının haklı sebepleri de vardı. Onlar ya tahrik edilmişler veya birbirleriyle mücadele den Rus Knezleri tarafından yardım için davet edilmişlerdir. Zaman zaman da Peçenekler Rus Knezlerinin hizmetine girmişlerdir. Örneğin Knez Igor, 944 yılında Kırım’daki Khersones şehrine, yâni Bizans’a karşı bir sefer açtığında, ücretli asker olarak Peçenekleri de yanına almıştı. “Rus İskenderi” diye tanınan ve Kiyef Rusyası’nın en kahraman simalarından biri olan Knez Svyatoslav zamanında, Peçeneklerle Ruslar arasında daimî bir düşmanlık hüküm sürdü. Peçenekler 968 yılında Kiyef şehrini kuşattılar fakat alamadılar. Peçeneklerle Ruslar arasındaki savaşların en şiddetlisi 1036 yılında oldu.1036 yılındaki yenilgiden dolayı Peçenekler bir daha Rusya’yı tehdit edemediler. Peçeneklerden boşalan bozkırlara bir müddet sonra Uz’lar geleceklerdir. Bu suretle Peçeneklerin Ruslarla temasları 1036’dan sonra tamamen kesilmiş ve Kiyef Rusyası için “Peçenek meselesi” diye bir problem kalmamıştı. Akdes Nimet Kurat, Türk Kavimleri ve Devletleri, s,42,43 ve 54 ten özetlenmiştir. ? Metinde verilen bilgilere göre Peçenek-Rus ilişkileri hakkında neler söylenebilir? Peçenek-Bizans ilişkileri ve Peçeneklerin Sonları Bizans İmparatorluğunu yöneten Karadeniz’in kuzeyindeki kavimlerle her zaman yakından ilgilenmişlerdir. Çünkü bu kavimlerin hepsi Karadeniz’in kuzeyinden Balkanlara gelmişler ve Bizans için büyük tehlikeler oluşturmuştu. İzansın bu kavimlere karşı siyaseti de bir kavmi diğer bir kavimle imha ettirmekti. Bizans- Peçenek mücadelesini şöyle özetleyebiliriz: Peçenekler Bizans ordusunda paralı askerlik yaptılar. 1071 yılında Bizans ile Büyük Selçuklu Devleti arasında yapılan Malazgirt Savaşı’nda taraf değiştirerek bu savaşın Büyük Selçuklu Devleti’nce kazanılmasında etkili oldular. İstanbul’u kuşatmak isteyen İzmir Beyi Çaka Bey ile Türkiye Selçuklularının yaptıkları ittifak da Peçenekler de yer aldı. Kendisine karşı oluşturulan bu üçlü ittifakı dağıtmak için harekete geçen Bizans, Peçenek baskısından kurtulmak için Kumanlarla anlaşarak Peçeneklere saldırmalarını sağladı. Kumanların Peçeneklere saldırısı, Peçenekler için öldürücü bir darbe oldu ve Kumanlar, Peçeneklerin siyasi varlıklarına son verdiler. (1091). Bu tarihten sonra bir daha toparlanamayan Peçenekler; Macarlar, Uzlar ve Kumanlar arasında eridiler. 96 TARİH 5 150 yıldan fazla Karadeniz’in kuzeyinde, kudretli bir kavim olarak bulunan Peçenekler, kuvvetli bir boy teşkilâtına sahip olmalarına rağmen kendi başlarına bir “Devlet” kuramamışlardır. Yâni Devlet müesseselerini yürütecek bir teşkilât, belli bir vergi sistemi, “Han”ın hâkimiyetini koruyacak bir kuvvet meydana getirememişlerdir Peçenekler, maden işlemeciliği ile sürahi, çanak, maşrapa gibi araç-gereç yapımında usta idiler. Peçeneklere ait sanat eserlerine en güzel örnekler, 1799 yılında Macaristan’ın Torantal ilindeki Nagy Szentmiklos Köyü’nde bulunan hazinedir. 23 parça üründen oluşan Peçenek hazinesinde sürahi, çanak, maşrapa, vazo, irili-ufaklı taslar yer almaktadır. Altın kaplar ve üzerlerindeki süslemeleri, Orta Asya figürlerini çağrıştırmaktadır. Günümüzde Viyana’da sergilenmektedir. Peçenek hazineleri Nagy Szent Miklos adı Resim 03.10: Peçeneklere Ait Altın Kaplar ile bütün dünyada meşhur olmuştur. Bu hazine içinde yer alan sürahiler,içki kâseleri gibi malzemeler tamamıyla altından yapılmıştır. ? 1. Bizans Türk kavimlere karşı hangi siyaseti uygulayarak başarılı olmuştur? 2. Peçenekler hangi olay sonunda yıkılmışlardır? 3. Peçenek hazinesi hangi açıdan önem taşımaktadır? 10. UZLAR (OĞUZLAR) Oğuz adı , “Ok” “uz”dan gelmektedir. Ok; boy, oymak, “z” de “biz, siz” de olduğu gibi çokluk ekidir. Böylece Oğuz adı, kabileler, boylar demektir. Oğuzlara, Müslümanlığı kabule ettikten sonra(X. yüzyıl),Müslüman Türk anlamına gelen Türkmen adı verilmiştir. Prof.Dr. Faruk Sümer Oğuzları kısaca şöyle açıklar; “Oğuzlar Türkiye Türklerinin atalarıdır. Anadolu’yu bir Türk yurdu yapan Türk ağacının bu büyük dalı, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorlukları olmak üzere pek çok devletler kurmuştur”. Oğuzların Orhun ve Selenga nehirleri bölgesinde yaşadıkları Kök Türk Yazıtlarındaki bilgilerden anlaşılmaktadır. Oğuzlar Kök Türkler’e çok yakın bir topluluk olup, hem Doğu Kök Türkleri, hem de Batı Gök Türk toplulukları arasında yer almışlardır. Doğu Kök Türkleri topluluğu arasında bulunanlara Dokuz Oğuz adı verilmiştir. Bu, onların Dokuz boydan meydana geldiklerini ifade eder. Dokuz Oğuzların VII. yüz yılın ikinci yarısında eski Türk yurdu olan Moğolistan’da bir devletleri vardı. Bu esnada Kök Türkler’de Çin’ de tutsaklık içinde bir hayat geçiriyorlardı. Kök Türkler bağımsızlıklarını kazandıktan sonra, İI Teriş Kağan’ın idaresinde harekete geçerek Dokuz Oğuzları yendiler; hükümdarları Baz Kağan öldürüldü ve onlar Kök Türk kağanlığına bağlandılar. Fakat Dokuz Oğuzlar bağımsız bir hayat geçirmek istiyorlardı. Bu yüz- 97 TARİH 5 den buhranlı zamanlarda daima Kök Türkler’e isyan ediyorlardı. Hatta 740 yılından sonra Uygurlar ile anlaşarak Kök Türk devletinin yıkılmasında (744 yılı) etkili oldular. Fakat Dokuz Oğuzlar, Uygurlara karşı da ayaklandılar ise de, bu ayaklanmalar bastırıldı. Dokuz Oğuzların sonu üzerinde kesin bilgi yoktur. Batı Kök Türk topluluğu arasındaki Oğuzlar, Isık Göl’ün batısındaki Çu ve Talas ırmakları boylarında yaşıyorlardı. Batı Kök Türkler’i devleti yıkıldıktan sonra Oğuzlar aşağı Seyhun boylarına geldiler, burayı ve ırmağın kuzeyi ile kuzey batısındaki geniş bozkır bölgesini yurt edindiler. Oğuzlar kışın bu ırmağın kıyılarında oturuyor, yazın kuzey ve kuzey batıdaki bozkırlara yaylağa çıkıyorlardı. Bu bölgede yaşayan Oğuzların bir kısmı, Kıpçakların ve Karlukların baskıları sonucunda Peçenekleri batıya iterek, Karadeniz’in kuzeyindeki Peçenek yurduna yerleştiler. Seyhun bölgesinde kalan Oğuzlar bu bölgede merkezi Yenikent olan Oğuz Yabgu Devleti’ni kurdular. 10. yüzyılın sonlarına doğru İslâmiyeti kabul eden Oğuzlar, 11. yüzyılda Büyük Selçuklu Devleti’ni kurarak i Türklerin Anadolu’yu yurt edinmelerine öncülük ettiler. Anadolu’da önce Türkiye Selçukluları Devleti’ni, sonra Osmanlı İmparatorluğu’nu kuran Oğuzlardır. Karadeniz’in kuzeyine yerleşen Oğuzlara Bizanslılar Uz adını vermişlerdir. Oğuzlar, burada Ruslarla savaştılar. Fakat Kıpçakların ve Rusların baskıları yüzünden 11. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yerleştikleri yerlerden ayrılıp Tuna’yı geçerek Balkanlara geldiler. Daha sonra Trakya ve Makedonya’yı yağmalayarak Selanik’e ulaştılar. Ancak, Oğuzların bu İstila hareketi kalıcı olmadı. Salgın hastalıklar ve şiddetli soğuklar nedeniyle Oğuzlar ağır kayıplar verdiler. 1068 yılında Macaristan’a düzenledikleri akında başarılı olamayınca, önemli bir güç olmaktan çıktılar. Resim 03.11: Temsili Oğuz Askeri Balkanlara gelen Oğuzların bir kısmı, Bizans ordusunda görev aldı. Malazgirt Savaşı sırasında Peçeneklerin yaptığı gibi Bizans ordusundan ayrılarak Selçukluların safına geçtiler. Oğuzlar Bizans Devleti, Oğuzların bir kısmını Romanya’nın Dobruca bölgesine yerleştirdi. Günümüzdeki Gökoğuzlar (Gagavuzlar), buraya yerleşmiş olan Oğuzların torunlarıdır. E OKUYALIM OĞUZLARIN BAZI ÖZELLİKLERİ Oğuzlar, diğer Türk toplulukları gibi, at eti yemekte ve kımız içmekte idiler. Ancak İslâm dinine girdikten sonra bu geleneği bırakmışlardır. Zira mensup bulundukları Hanefî mezhebi at eti yenmesini “mekruh” saymıştır. 98 TARİH 5 Oğuzların fazilet telâkkilerine gelince: Bunlar; cesur insan olmak ve yoksullara yardım etmekti. Beyler’den cömert olanlar sevilir ve sayılırdı. Malını esirgeyen, cimri bir Bey’e, bir Kağan’a katiyen itaat edilmezdi. Oğuzlar ‘da hırsızlık pek ayıp bir hareket sayıldığı gibi, ağır bir şekilde de cezalandırılırdı. Yalan söyleyene asla itibar edilmezdi. Bu gibi insanların bazen yüzüne tükürülmek suretiyle tahkir(hakaret) edildikleri de haber verilmektedir. Onlar “dürüst” insanlardı. Başkasının hakkına göz dikmezler kendi haklarını da korumasını bilirlerdi. Konuk severlikleri oldukça meşhurdu. Türk kadınları pek iffetli idiler ve İslâm âleminde de böyle tanınmışlardı. Oğuzlar ahirete “ol acun”, hesap gününe “sağış”, cennete “uçmak”, cehenneme “tamu” demekte idiler. Bu kelimeler Orta Asya’da kalmayarak Türkiye’ye gelmiş ve eski eserlerimizde kullanılmıştır. Tanrı manasını ifade etmek üzere bir de Çalap adı vardır ki XIV - XV. yüz yıllarda Türkiye’de kullanılmıştır. Meselâ Hacı Bayram-ı Velînin: “Çalabım bir şar yaratmış; İki cihan arasında Bakıcak didâr görünür;Ol şehrin kenâresinde” dörtlüğü ile başlayan şiiri meşhurdur. Oğuzların din adamlarına “kam” denirdi. Şaman sözü Tunguzca’dır ve pek tabiî olarak eski Türkler’ce meçhul bir sözdür. Diğer Türk toplulukları gibi, Oğuzlar “kamlar”ın manevî güce sahip olduklarına inanıyorlar ve onlara karşı korku ile karışık büyük bir saygı duyuyorlar, onların her türlü isteklerini yerine getiriyorlardı. Faruk SÜMER, Oğuzlar II, Tarih Dergisi,Nisan,1987, Sayı 4,s,6,7 ? Verilen metinden; 1. Oğuz kültürü ile ilgili hangi çıkarımlarda bulunulabilir? 2. Oğuz Türkleri hangi dini terimlere hangi isimleri vermişlerdir? 3. Oğuzların devlet kurmadaki özellikleri hakkında neler söylenebilir? Oğuzların kurdukları devletlerden bazılarını araştırarak öğreniniz. 11. KIPÇAKLAR (KUMANLAR) Kuman’ların adı doğu kaynaklarında en çok Kıpçak (Kıfçak) olarak geçer. Bundan başka “îmek” ve “Kimek” adları da sık sık görülür.Bu kavme Araplar Kıpçak, Bizanslılar Kuman, Macarlar Kun, Ruslar Polovtsı, Almanlar ise Falon ve Falb adını vermişlerdir. Bu kavme verilen adın manası “açık sarı” ve saman renginde olan sarı saçı ifade eder. Yani Kumanlara takılan farklı isimler bir kavim adı değil bu kavmin sarışın olduğunu ifade içindir. Kumanlara birçok ad verilmesi bu sebeptendir. Kuzeybatı 99 TARİH 5 Sibirya’da İrtiş Nehri ile Ural Nehri arasında yaşayan Türk halkına genel olarak Kıpçak adı verilmiştir. Hazar Denizi ile Ukrayna arsındaki bölgeye de Kıpçak Bozkırı(Deşt-i Kıpçak) denmiştir. Kök Türk Devleti’ne bağımlı olarak varlıklarını sürdüren Kıpçaklar, Balkaş gölü ile İrtiş ırmağı arasındaki alanda yaşıyorlardı. 10.Yüzyıl sonlarında Kıpçaklar, bir Moğol kavmi olan Karahitayların baskısı sonucu batıya göç ederek Karadeniz’in Kuzeyindeki bozkırlara yerleştiler. Orta Asya’dan Avrupa’ya yapılan Türk göçleri Kumanlarla tamamlanmıştır. Kumanlar, XI. yüzyılda Oğuzların Balkanlara çekilmesiyle Güney Rusya’ya girdiler.1061 yılında ilk defa karşılaştıkları Rusları mağlup ettiler. Balkanlara, Macaristan’a ve Bizans’a akınlarda bulundular. Rus prenslikleriyle birçok defa savaşan Kıpçaklar, Rusların Karadeniz’e inmelerini önlediler. Ayrıca Balkanların Slavlaşmasını da geciktirdiler. Peçenekler, Türk denizcisi Çaka Bey ile İstanbul’un kuşatılması için ittifak yapmışlardı. Bizans imparatoru bu tehlikeyi ortadan kaldırabilmek için Kıpçakların Peçenekler üzerine saldırmalarını sağladı.1091 yılında yapılan Peçenek-Kuman Savaşında Peçenekler ağır bir darbe yediler. Bu savaş Peçeneklerin siyasî varlıklarını sona erdirirken, Bizans’ın da Türkler karşısında rahatlamasına sebep oldu. Karadeniz’in kuzeyinde yaşayan Kıpçaklar, ülkelerini işgal eden Altın-Orda hükümdarı Batu Hana karşı başarılı olamadılar (1239- Kalka Savaşı). Bu yenilgiden sonra dağılarak Macaristan’a ve Balkanlara göç ettiler. Macaristan’a giden Kıpçaklar Romen Devleti’nin kuruluşunda etkili oldular (1330).yurtlarında kalan Kıpçaklar ise Moğolların Türkleşmesinde etkili oldular. Kıpçakların X. yüzyılda sürekli savaştıkları Türk kavimlerinden biri de Oğuzlardır. Kıpçak-Oğuz mücadeleleri Dede Korkut Hikâyelerini ortaya çıkarmıştır. Kıpçakların çoğu, daha sonraki yıllarda Eyyûbî ve Memlûk ordusunun kaynağını oluşturmak amacıyla gulam (köle) olarak Mısır’a götürüldü. Eyyûbî ve Memlûk ordusunda görev yapan Kıpçakların bir kısmı da bu devletlerin yönetim kadrolarında görev aldı. Bunların içerisinde önemli mevkilere ve sultanlığa yükselenler oldu. Örneğin Mısır’daki Kölemen beylerinden Aybek(Aybey), 1250 yılında Mısır’da Memluk Devleti’ni kurmuştur. Kumanların bir kısmı Harzemşahlar Devleti’nin hizmetinde de bulunmuşlardır. Hristiyanlığı kabul eden Güney Rusya’daki Kumanlar ise zamanla Slavlaşarak kaybolmuşlardır. 100 TARİH 5 E OKUYALIM CODEKS CUMANİCUS (Kodeks Kumanikus) Kuman-Kıpçaklar Moğol istilâsından çok evvel, bilhassa Kırım’da Cenova’lı ve Venedik’li Katolik misyonerler ve Fransız rahiplerinin gayretleriyle Hıristiyanlık propagandalarına maruz kalmışlardı. İtalyan misyonerler Kumanlar arasında dinî propagandayı kolaylaştırmak ve aynı zamanda ticaret ve pratik hayatta da kullanmak üzere 2500 Kumanca söz içeren büyükçe bir “Sözlük” oluşturmuşlardı. Codex Cumanicus ta Kuman diline ait bazı gramer kaideleri, İncil’den tercümeler, bazı Katolik ilahilerinin Türkçe tercümeleri ve bazı atasözleri bulunmaktadır. Bu sözlüğün o zamanki Kuman-Kıpçak hayatını aydınlatmak bakımından da önemi büyüktür. Codex Cumanicus’’ta, “Kuman-Kıpçak dilinde şehir hayatına, inşaata, mimariye, şehir hayatındaki ev eşyasına, çeşitli yemeklere, demircilik ve madenciliğe, mektep ve yazı işlerine, musiki, san’at ve eğlencelere, devlet idaresine, elbiselere, mücevherlere, tıbbi, ilâçlara, tatlılara, kokulu şeylere, nihayet pek çeşitli olan ticaret eşyalarına, hesap işlerine, hatta ambalaj, hamallık ve taşıt işleri ile ilgili kelimelere rastlanmaktadır” Bu kelimeler Kıpçak Türkçesinde kullanıldığına göre, Kırım ve Kafkas sahillerinde yaşayan Kıpçakların medenî seviyeleri çok yüksekti. Bu Kumanca “Sözlük”, Moğol istilâsından 60 yıl sonra düzenlenmiştir. Akdes Nimet Kurat, Türk Kavimleri s,100,101 ? Codeks Cumanicus adlı sözlük Kuman tarihi açısından niçin önemlidir? Harita 03.05: İlk Türk Devletlerinin Toprakları Üzerinde Bugün Bulunan Devletler 101 TARİH 5 ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME Aşağıda verilen çoktan seçmeli sorularını cevaplayınız. 1. Aşağıdakiler hangisi Türk kavimleri arasında yer almaz? A. Karluklar B. Vandallar C. Kıpçaklar D. Türgişler 2. Moğol hâkimiyetine giren ilk Türk kavmi aşağıdakilerden hangisidir? A. Kırgızlar B. Sabarlar C. Avarlar D. Kıpçaklar 3. Aşağıdakilerden hangisi Macaristan’da Avar Devleti’nin kurucusudur? A. Boğarık Hatun B. Kubrat C. Arpad D.Bayan Han 4. İbn-i Havkal” Hazarların İdil şehrinde Müslümanlara, Yahudilere ve Hristiyanlara ait ikişer kadı, Şamanistlere ait bir kadı olmak üzere yedi kadı görev yapmaktadır” demektedir. Hazarlarla ilgili aşağıda verilen bilgilerden hangisi İbn-i Havkal’ın sözünü ettiği durumun açıklamasıdır? A. Ticaretin gelişmiş olması B. Ekonomik hayatın canlı olması C. Farklı dinlere inanılması D.Çift hakimiyet sistemi uygulanması 5. Kumanların bazıları, Bulgarlar, Avarlar, Macarlar gibi Avrupa’da devlet kuran Türklerin bazıları millî benliklerini koruyamamış ve bir süre sonra Türklük özelliklerini kaybetmişlerdir. Bu durum aşağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir? A. Bizans tarafından baskıya uğramaları B. Birbirleriyle savaşmaları C. İslam ülkelerine uzak yaşamaları D.Hristiyanlığı kabul etmeleri 102 TARİH 5 6. İslamiyet’i kabul ederek Doğu Avrupa’da Türk İslam kültürünün temsilcisi olan Türk kavmi aşağıdakilerden hangisidir? A. İtil Bulgarları B. Tuna Bulgarları C. Peçenekler D.Oğuzlar 7. Maveraünnehir’de Müslüman Arap ordularına karşı başarılı Mücadeleler verip onların saldırılarını durduran Türk hükümdarı aşağıdakilerden hangisidir? A. Almış Han B. Sulu Kağan C. Mukan kağan D.Bögü Kağan 8. Moğolların hâkimiyetine giren ilk Müslüman Türk topluluğu aşağıdakilerden hangisidir? A. Oğuzlar B. Kumanlar C. Karluklar D. Bulgarlar 9. Peçenekler aşağıda verilen Türk kavimlerinden hangisinin saldırıları sonunda bir daha toparlanamayarak dağılmışlardır? A. Macarlar B. Karluklar C. Türgişler D.Kumanlar 10.Aşağıda Oğuzlar tarafından kurulan bazı devletler verilmiştir. Bunlardan hangisi Oğuzların Anadolu’da kurdukları devletlerden biridir? A. Türkiye Selçuklu Devleti B. Büyük Selçuklu Devleti C. Akkoyunlu Devleti D.Safevi Devleti 103