TÜRKİYE-AZERBAYCAN-GÜRCİSTAN İLİŞKİLERİNDE ERMENİSTAN FAKTÖRÜ Doç. Dr. Haluk SELVİ* Kafkasya’da istikrarın sağlanması ve güvenli bir geleceğin oluşturulması açısından bölge ülkelerinin birbirleriyle ilişkileri oldukça önemlidir. Bu önem, özellikle Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra daha da artmış ve geçen 15 yıl boyunca da bölge ülkelerinin en önemli endişesi olmuştur. Sovyetler Birliği’nin dağılması, Kafkasya’da yeni bağımsız cumhuriyetlerin kurulmasının ve bu ülkelerin birbirleriyle ve komşu ülkelerle ilişkiler içerisine girmelerinin ortamını da oluşturmuştur. Karadeniz’den Hazar Denizine kadar uzanan ve Güney Kafkasya olarak adlandırılan bölgede üç cumhuriyet, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan yer almaktadır. Türkiye kuzeydoğu sınırını oluşturan bu cumhuriyetlerle bağımsızlıklarını ilan ettikleri günden itibaren ilişkilerini geliştirme yolunu takip ederek bölgede barış ve huzurun sağlanması için çaba harcamıştır1. Kafkasya’da Gürcistan coğrafi konumu, Azerbaycan ekonomik potansiyeli, doğal zenginlikleri ve nüfusunun büyüklüğü sebebiyle, Ermenistan ise Rusya ile sağladığı askeri işbirliği ve bölgede oynadığı çözülme rolü sebebiyle stratejik önem arz etmektedirler. Güney Kafkasya, Sovyetlerin dağılması sonrasında Doğu ile Batıyı birleştiren en önemli koridor olarak gündeme gelmiştir. Ayrıca bölge hem zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahiptir, hem de Hazar havzasında bulunan zengin kaynakların batı pazarlarına ulaştırılmasında kilit rol oynamaktadır. Bu sebeplerle uluslar arası rekabetin en yoğun yaşandığı bölgelerin başında Kafkasya gelmektedir2. Fakat bölgede hem Türkiye, hem Azerbaycan ve hem de Gürcistan için güvenliği tehdit eden ve devamlı huzursuzluk kaynağı olan bir devlet bulunmaktadır: Ermenistan. Ermenistan, bölge ülkeleri için nasıl bir tehdit oluşturmaktadır? XX. yüzyılın ilk çeyreğinde Kafkasya’da meydana gelen olayları gözden geçirmek bu sorunun cevaplanmasında bize ışık tutacaktır. Birinci Dünya Savaşı sona ererken Kafkasya’daki rekabet henüz sonuçlanmamıştı. Bu yıllarda dünyanın bilinen en önemli petrol yataklarının yer aldığı Baku’deki petrolleri ele geçirmek için süren bu mücadelede, zamanın en güçlü devletlerinden olan Britanya * Sakarya Üniversitesi Türk-Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi Müdürü, Fen-Edb. Fak. Tarih Bölümü Öğretim Üyesi 1 Türkiye’nin küreselleşme ve stratejik değişimler karşısında geleneksel dış politikaları hakkında geniş bilgi için bkz. Cercis İkiel, “Is Globalization An Uninterrupted Process”, Lo Straniero, 38 (October 2003), p. 42. 2 Sinan Oğan, Kamil Ağacan, “Güney Kafkasya’da Yeniden Başlayan veya Bitmeyen Savaş”, Stratejik Analiz, c.2, sayı: 13 (Mayıs 2004), s. 26. İmparatorluğundan başka Bolşevik yönetimi, Osmanlı Devleti ve Almanya da yer almıştı3. 1917 Bolşevik ihtilalinin Kafkasya açısından yarattığı umut Bolşeviklerin Beyaz Ordu karşısında verdikleri mücadelede başarı sağlamalarıyla yeni bir boyut kazanmıştı. Gürcistan’da Menşevikler, Ermenistan’da Taşnak Hareketi, Azerbaycan’da Musavat Partisi liderliğinde 1918 yılında bağımsızlık ilanları birbirini takip etti4. Bu devletlerin bağımsızlık dönemlerinde aralarında bazı problemler yaşandı. Ermeniler, Karabağ Bölgesinin ve Gürcistan’da Ermenilerin nüfus olarak çoğunlukta bulundukları bölgelerin kendilerine ait olduğunu iddia ettiler. Hatta Ermenistan yönetimi, 1 Haziran 1918’de yayınladığı bir bildiride Gürcistan’da Ermenilerin yaşadığı bölgelerde(özellikle Cavahatya’da) Ermenistan hükümetini en yüksek ve yegane hakim olarak ilan etti5. Ermenistan’ın ilk fırsatta Karabağ ve Cavahatya bölgelerine gireceği gözlenmekte idi. Azerbaycan’ın bağımsızlık döneminde Ermeni silahlı birlikleri Karabağ, Zengezor, Nahçıvan ve Gence’de silahlı çeteler aracılığı ile katliamlarda bulunuyordu6. Ermenistan, Osmanlı Devleti’ne karşı da uluslararası görüşmelere katılarak İngiltere ve ABD’nin desteğiyle Doğu Anadolu’da Büyük Ermenistan’ın kurulması için faaliyette bulunuyordu. Bu tarihlerde İran ve Rusya da İngiltere gibi Kafkasya ile yakından ilgilenmekte ortaya çıkan yeni durumdan en fazla payı almaya çalışmaktaydı7. Fakat Güney Kafkasya’da bağımsızlık dönemi fazla uzun sürmemiş, Kızıl Ordu’nun Beyaz Ordu’ya karşı mücadelesinden başarı ile çıkmasından sonra Bolşevikler Baku ve Tiflis’te 1920’de, Erivan’da ise 1921’de yönetimi ele geçirmişlerdir. 1922 yılı Aralık ayında bölge Sovyet Federal Sosyalist Cumhuriyetleri adı altında birleştirilmiştir. 1936 yılında ise bu federasyon yerini Sovyetler Birliği içinde cumhuriyet statüsüne sahip ayrı birimler olarak yeniden yapılandıran Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan cumhuriyetlerine bırakmıştır. Sovyet döneminde, Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki Karabağ Bölgesinin kime ait olduğu konusunda baş gösteren anlaşmazlık üzerine Haziran 1921’de Kafkasya İşleri Bürosu Karabağ’ın Ermenistan ile birleşmesi doğrultusunda görüş bildirmiş fakat bu karar daha sonra geri çevrilmiş ve 1923 yılında bu bölgenin Azerbaycan Cumhuriyeti içinde otonom bir bölge olması kararlaştırılmıştı8. 3 Bu mücadele hakkında geniş bilgi için bkz. Firuz Kazemzadeh, The Struggle for Transcausia (1917-1921) Birmingham, 1951. 4 Enis Şahin, Türkiye ve Mavera-yı Kafkasya İlişkileri İçerisinde Trabzon ve Batum Konferansları ve Antlaşmaları (1917-1918), Ankara, 2002, ss. 595-606 . 5 Hatem Cabbarlı, “Ermenistan’ın Bölge Politikasında Gürcistan: Tarihi Süreçte Karşılıklı İlişkiler”, Ermeni Araştırmaları, sayı: 6 (Yaz 2002), s. 165. 6 Azerbaycan Cumhuriyeti, Azerbaycan Respublikası Elmler Akademiyası Tarih İnstutu, Bakı, 1998, s.274-276. 7 Tadeuş Svyatoçovski, Rusya ve Azerbaycan, Tercüme eden: Lale Mirceferova, Beyler Hacıyev, Bakı, 2000, s.318. 8 Emin Gürses, “Kafkasya’da Uluslar arası Rekabet”, Avrasya Dosyası, Azerbaycan Özel Sayısı, c.7, sayı: 1 (İlkbahar 2001), s. 253. Gürcistan’da Sovyet Hükümeti kurulduktan sonra üç özerk bölge oluşturulmuştu: Abhazya, Acaristan ve Güney Osetya. Ayrıca Ahalkelek ve Cavahatya otonom bölgeleri de bu yapı içerisinde yer alıyordu. Ahalkelek ve Ahalçik’te yaşayan birçok Müslüman Bolşeviklerin baskılarına dayanamayarak Türkiye’ye göç etmeye başladı. Bu durum bölgede Ermenilerin etnik olarak çoğunluk sağlamaları sonucunu da doğurdu. Bölgedeki Ahıska Türklerinin göçürülmesi Ermeniler tarafından da desteklenmekte idi. Ahıska Türkleri 60 yıldır verdikleri mücadeleye rağmen anavatanlarına geri dönememektedirler. Gürcistan Hükümeti bu konuda Sovyet dönemindeki tutumunu devam ettirmekte ve adeta Cavahatya Bölgesinde kendi sonunu hazırlamaktadır. Bu durumda Ermenistan’ın payının olduğu da bir gerçektir. Böylece Ermeniler Cavahatya Bölgesinde en büyük nüfus oranına sahip olabilmektedirler9. Kafkasya’daki etnik çatışmaların en büyük sebebi Çarlık Rusyasının Kafkasya’da uyguladığı “böl ve yönet” politikasının Sovyetler Birliği tarafından da aynı şekilde uygulanmasıdır. 1917 Bolşevik ihtilalinden sonra Kafkas halklarını suni bir biçimde bölen ve aralarına sınırlar koyan Sovyet hükümeti Kafkas halkları arasındaki etnik çatışmaların provokatörüdür. Bu gün de Rusya Federasyonunun aynı politikayı izleme yolunda olduğu gözlenmektedir10. Rusya’ya bölgede bu politikalarını uygulamada, tarihte bir çok defalar olduğu gibi, Ermenistan yardımcı olmaktadır. Çarlık Rusyasından sonra SSCB’nin de dağılmasına rağmen, Rusya Federasyonu döneminde de Rusya’da XVII. yy.dan itibaren belirginleşen ve sıcak denizlere çıkmak şeklinde açılanan yayılmacı siyaset anlayışını benimseyen ve zamanına göre farklı şekillerde devam eden Rus dış politikasının ana amacının değişmediği görülmektedir. Rusya bugün Güney Kafkasya’da bulundurduğu askeri üslerle varlığını devam ettirmeye çalışmaktadır. Ruslar bu askeri üslerde özellikle Ermenileri istihdam etmektedirler11. Özellikle Gürcistan’daki Ermeniler bu bölgedeki askeri üslerin varlığını kendilerinin gelecekleri açısından bir emniyet olarak görmektedirler. Bu bölgeden Rus askeri üslerinin kaldırılması Ermenistan’ı komşuları ile daha gerçekçi ilişkiler kurması konusunda ikna edecektir. Ermenistan, bağımsızlığından bu yana Ermenistan dışındaki Ermenilerden gelen maddi yardımlardan yararlanmaktadır. Ermeni diasporasının göstermiş olduğu sıkı dayanışma, milli ideolojileri olan geleneksel Haydat (Ermenilerin Davası) anlayışına dayanmaktadır. Haydat’ın XIX. yy. sonlarında ve XX. yy. başlarında Ermenistan’ın dışındaki 9 Enver Börüsoy, “Ermenistan ve Gürcistan Arasındaki Sorunlar”, Stratejik Analiz, c.2, sayı: 22 (Şubat 2002), s. 97. 10 Paul Henze, “Kafkasya’da Çatışma”, Avrasya Etüdleri, (1), 1994, s.68; Ufuk Tavkul,Etnik Çatışmaların Gölgesinde Kafkasya, İstanbul, 2002, ss. 60-63. 11 Hasan Kanbolat, “Rusya Federasyonunun Güney Kafkasya’daki Askeri Varlığı ve Gürcistan Boyutu”, Stratejik Analiz, c.1, sayı: 3 (Temmuz 2000), s. 46. koşullarda oluşturulan, kesin değişmez ebedi ulusal amaçlar olarak benimsenen üç temel amacı vardır: 1- Tarihi Ermeni topraklarının geri alınması ve Birleşik Ermenistan ulusal devletinin, II. Tigran (MÖ. 95-55) zamanındaki Ermenistan’ın kurulması, 2- Dünyanın çeşitli bölgelerine dağılmış Ermeni ulusunun söz konusu topraklara geri dönmesi, 3- Sosyal devletin kurulması12. Ermenistan dışarıda diaspora ile birleşik bir politika izlerken, iç politikasında diaspora partileri ile bazı krizler ve çatışmalar yaşamaktadır. Kısa sürede Azerbaycan, Türkiye ve Gürcistan ile yeni ihtilaflar yaşayan Ermenistan Cumhuriyeti, ona ekonomik ve siyasi destek sağlayan diaspora ile de bazı sorunlar yaşamıştır. Açlık, göç ve sefaletin tırmandığı Ermenistan’da bu gelişmeler iç siyasete de yansımıştır. 1991 yılında iktidara gelen Ter Petrosyan, Taşnaklar ve Karabağ kılanı tarafından iktidardan uzaklaştırılarak yerine 20 Mart 1997 tarihinde Robert Koçaryan iktidara getirilmiştir. Koçaryan göreve gelir gelmez, Erivan yönetiminin diaspora lobileriyle bağlantısını sağlayan en önemli örgüt olan Taşnaklara konan yasakları kaldırmıştır. Bu adımla Koçaryan, Ermenistan ile Dağlık Karabağ ve dünya Ermenileri arasında zayıflamış olan ilişkilerin yanı sıra Ermeni ulusal çıkarları konusunda da uzlaşmayı güçlendirmiştir. Taşnaksutyun, altı yıl önce tekrar yasallaşmasından itibaren Koçaryan’ın en sadık destekçilerinden biri olmuştur. Günümüz Ermenistan’ında diasporanın istekleriyle çatışan bir hükümetin iktidarda kalabilmesi çok zordur. Ermeni diasporasının oluşturduğu Ermeni lobisi politik gücünü Ermenistan’ın dışında ABD’de, Rusya’da, Fransa’da, Gürcistan’da, İran’da, Suriye’de ve birçok ülkede etkin bir şekilde kullanmaktadır. Ermenistan bu rahatlık içerisinde Kafkasya’da komşularına karşı kayıtsız davranabilmektedir. Bazı ülkelerin, özellikle İran’ın, Çin’in ve Rusya’nın Ermenistan ile stratejik işbirliğini geliştirmelerinin ve ona yaptıkları yardımların arkasındaki amaçlarından biri de Avrupa ve Amerika’daki Ermeni lobilerinden faydalanabilmektir. Ermeni lobileri, Ermenistan ile iyi ilişkiler kurmuş olan ülkelerin çıkarlarını da gözetici faaliyetler göstermektedirler. Başlangıcından beri bölgedeki stratejisini Rusya ile işbirliği üzerine kuran, Kafkasya’da ve Doğu Anadolu’da Rus askerliği yapan Ermenistan, batı ile de ilişkilerini geliştirmeye gayret göstermiştir. Ermenistan, Rusya ile sağladığı askeri-stratejik işbirliği ile bölgede önemli miktarda toprak işgal etmiş ve nüfuz yarışında Rusya lehine kazançlar 12 Nazmi Gül, “Yirmibirinci Yüzyılın Başlangıcında “Haydat” (Ermenilerin Davası)”, Stratejik Analiz, c.1, sayı: 2 (Haziran 2000), s.25. sağlamıştır13. İran ile geliştirilen ekonomik ve ticari faaliyetler ile de ekonomik açılımlar sağlarken diğer yandan geleneksel Türkiye karşıtı politikalarıyla Yunanistan ve Suriye ile ilişkilerini geliştirmeye çalışmıştır. Bugün Ermenilerin siyasi düşüncesinde hakim olan görüş, Türkler için ne kötüyse Ermeniler için onun iyi olduğudur. Uluslararası ilişkilerin belirsizliklerle dolu ve değişken dünyasında iki ülkenin komşu olduğu ve komşu kalacağı bir bölgede, Ermenistan ile Türkiye’nin ortak çıkarları olmadığını veya olamayacağını düşünmek güçtür. Eğer Türkiye ile normal diplomatik ve ekonomik ilişkiler kurmak, Ermenistan için uygunsa, ki uygundur, Ermeniler ne yapacaktır? Ermenistan-Türkiye ilişkilerinin düzelmesi, Azerbaycan’ın Ermeni ekonomisini sıkıştırıp boğmaya yönelik politikasına dayanan, müzakerelerdeki katı tavrını zayıflatacak mıdır? Türkiye ile Ermenistan’ın ilişkilerinin normalleşmesi, Ermenistan’ın Hazar Denizi’ndeki hidrokarbon kaynaklarına ulaştıran bir transit ülke haline gelmesi kolaylaşacaktır. Ermenileri Türkler aleyhine hareket etmeye teşvik eden “Ermeni yanlısı” birçok ülke, boru hattına kendilerinin hâkim olmaları için rekabet halindedir. Bu ülkelerin hedefleri Azerbaycan’ın kaynaklarını geliştirmesine ve zenginleşmesine engel olmak değil, bu zenginlikten pay sahibi olmaktır. Gerek Ermenistan ile Türkiye gerekse Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki sorunlu ilişkiler, Ermenistan’ın boru hattı sisteminde yer almasını ve boru hattının genel olarak güney Kafkasya’dan geçmesini güçleştirecektir14. Ermenistan’ın bölgedeki uzlaşmaz tavırları bu ülkenin gerçeklerini tanımayan diaspora Ermenileri ve Taşnakların iktidara getirdiği, Ruslar tarafından da desteklenen Koçaryan’ın yanlış politikaları sonucunda ortaya çıkmıştır ve bu durum bütün Kafkasya’nın güvenliğini etkilediği gibi yabancı güçlerin de bölgede üstün duruma gelmelerine sebep olmaktadır. Koçaryan bu politikalarını eleştiren ülke içerisindeki muhalefete de baskı uygulamaya başlamış ve kendisine karşı Gürcistan’daki gibi bir devrim yapılacağından endişe duymuştur. Ermenistan devlet başkanı Robert Koçaryan bu endişeden dolayı, 15-17 Mayıs 2004 tarihleri arasında Rusya’ya resmi bir ziyaret düzenleyerek siyasi destek istemiştir. Ermenistan’ın bölge politikası incelendiğinde, Azerbaycan ile savaş durumunda olduğunu (her ne kadar Mayıs 1994’de ateşkes anlaşması imzalanmışsa da) ekonomide ve ulaşımda yaşadığı sorunlar nedeniyle Gürcistan ile iyi komşuluk ilişkileri kurmak istese de Cavahatya sorununu öne çıkardığını, Türkiye ile tarihi düşmanlığını sürdürdüğünü, buna karşılık İran’la çok iyi ekonomik ve siyasi ilişkileri olduğu görülmektedir. İran, Orta Asya ve Kafkasya bölgesini kendi güvenlik havzası olarak görmektedir. Bölgede meydana gelen bütün 13 14 David Mark, “Russia and the New Transcaucasus”, Foreign Policy, no: 105 (Winter 1997), p.144. Gerard J. Liberdian, Ermenilerin Devletleşme Sınavı, Çeviren: Alma Taşlıca, İstanbul, 2001, s.161. gelişmelerle yakından ilgilenmekte ve böylece nüfuz kazanmak peşindedir. TürkiyeAzerbaycan-Gürcistan ve Amerika Birleşik Devletlerinden oluşan ittifaka karşı İran, RusyaErmenistan safında yer almıştır ki bu cepheye bazen Çin ve Yunanistan da dahil olmuştur15. Rusya’nın doğrudan Ermenistan ile sınırı olmamasına rağmen bağımsızlık sonrası Ermenistan hükümetinin geleneksel Rusya politikasından vazgeçmediğini söylemek mümkündür. Türkiye’ye Yönelik Ermeni Tehditleri: Ermenistan bağımsızlığını elde ettikten sonra ilk tanıyan devletlerden biri Türkiye oldu. Buna rağmen Ermenistan bağımsızlık bildirgesinde sözde 1915 Ermeni soykırımını uluslar arası alanda tanıtmak için bütün gayretini göstereceğini belirterek, Türkiye Cumhuriyetinden toprak talebinde bulunduğu gibi, devlet armasında da Türkiye sınırlarında bulunan Ağrı Dağı’na yer vermiş ve bu niyetini pekiştirmiştir. Ermenistan, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün iyi niyet gösterilerine rağmen uluslar arası alanda Türkiye ve Türkler aleyhine her oluşumda yer alarak dünya ülkeleri parlamentolarında ve kamuoylarında soykırım bahanesiyle kampanyalar yürüttü ve yürütmektedir. Türkiye aleyhine bu teşebbüslerine rağmen Türkiye’nin kendisine karşı uyguladığı yaptırımları da kaldırmasını talep etmektedir ve bu konuda Amerika Birleşik Devletlerini ve Avrupa Birliği’ni Türkiye üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanmaktadır. Ermenistan, Taşnakların aşırı milliyetçi hareketlerinden dolayı Trabzon’dan Hazar Denizine kadar silahlı bir tehdit unsuru oluşturmaktadır16. Ermenistan’da yaşayan Kürtler politik hayatta aktif olmamalarına rağmen Ermenistan hükümeti tarafından Türkiye’ye karşı desteklenmektedir. PKK elebaşısı Abdullah Öcalan’ın yakalanması sonrasında ve yargılanma süreci boyunca Ermenistan Kürtleri Öcalan’ı destekleyen miting ve gösteriler düzenlemiştir. Ayrıca Ermenistan’ın PKK ile işbirliği içerisinde olduğu da bilinmekteydi. Ermenistan tarafından Türkiye’ye yönelik diğer bir tehdit de, Türkiye sınırına 16 km. uzaklıkta bulunan Ermenistan Metzamor Nükleer santralidir. Santral deprem fay hattı üzerine kurulmuş olup kuruluşundan sonraki on yıl içerisinde 150’ye yakın ciddi kaza geçirdiği resmen rapor edilmiştir. Raporlarda bu kazaların büyük bölümünün atmosferi ve yerel su sistemini tehdit eder nitelikte olduğu belirtilmiştir. Avrupa Birliği ve Uluslar arası Atom Enerji Ajansı bu santralin kapatılmasını Ermenistan Hükümetine çeşitli vesilelerle iletmesine 15 Svante E. Cornell, “Iran and the Caucasus”, Middle East Policy Cuncil: Journal Middle East Policy, volume: 5, (Haziran 1998). http://www.mepc.org/journal. 16 Charles Van Der Leeuw, “Armenian Terrorism and Its Role in the War Over Upper-Karabakh”,Caucasus: War and Peace, ed.Mehmet Tütüncü, Netherlands, 1998, pp. 17-20. rağmen, Ermenistan bu santrali çalıştırmaya devam etmektedir. Ermenistan bu santralin kapatılmasına karşılık olarak AB’den bir milyar EURO talep etmektedir. Bu miktarın ödenemeyeceği ortadadır ve Ermenistan bilinçli olarak miktarı yüksek tutmakta ve santralin kapatılmasını istememektedir. Çünkü, santralden elde edilen elektriğin önemli bir kısmı Gürcistan’a satılmakta ve Gürcistan bu vesile ile elde tutulmaya çalışılmaktadır17. Azerbaycan’a Yönelik Ermeni Tehditleri: Sovyetler Birliği’nin dağılmaya girdiği bir dönemde Sovyet ordularının da yardımıyla Ermenistan tarafından Azerbaycan toprağı Karabağ işgal edilmiş, ve bugüne kadar da işgal devam ettirilmiştir. İşgal bölgesinde bulunan Türkler sürülerek ve katliama tabi tutularak yok edilmek ve böylece Karabağ’da Ermeni nüfus çoğunluğu sağlanmak istenmiştir. Bu gün Baku “kaçkınlar” şehri görünümündedir, ve binlerce insan Karabağ’dan buraya gelerek sığınmıştır. Karabağ sorunun halledilmesi için harcanan çabalar, Ermenistan’ın anlaşmaz tutumu ve Fransa ve ABD’ndeki Ermeni diaspora gücünü kullanarak meseleyi kendi lehine halletmeye çalışmasından dolayı hep sonuçsuz kalmıştır. Bu yüzden iki ülke arasında ateşkesin imzalanmasının üzerinden on yıl geçmesine rağmen barışçıl bir çözüme ulaşılamamıştır. Bugüne kadar sorunun hep barışçıl metotlarla çözülmesini savunan Azerbaycan’ın giderek uluslar arası toplumun arabuluculuk girişimlerine güveni azalmaktadır. AGİT Minsk Grubuna eş başkanlık eden ABD., Rusya Federasyonu ve Fransa’nın Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne ilişkin açıklamalarına rağmen fiiliyatta Ermenistan’a daha fazla yardım eden ülkeler olması sebebiyle Ermenistan yayılmacı politikalarından geri adım atmamaktadır. Bu durum da Azerbaycan’ın meşru müdafaa hakkından doğan askeri çözümü daha fazla dile getirmesine yol açmaktadır18. Azerbaycan’ın en önemli problemi olan Dağlık Karabağ sorunun çözüm sürecinde Batıya olduğu kadar Rusya’ya da önemli roller verilmektedir. Zira sorunun çözüm sürecinde başarı sağlayacak bölgesel ve küresel güçler, Güney Kafkasya’da önemli avantajlar elde edecektir. Azerbaycan her ne kadar bölgede Rusya ve İran ile dengeli bir politika gütmeye çalışsa da tercihini Batıdan yana yapmıştır. Ermenistan Türklere karşı gerçekleştirdiği katliamlardan hiçbir yargılamaya da tabii tutulmamıştır. 26 Şubat 1992 tarihinde Ermenistan silahlı kuvvetlerinin Hankendi’nde konuşlanan 366. Rus Motorize Zırhlı alayının subay ve askerleri ile Hocalı’ya yaptıkları saldırıda 613 sivil katledilmiş, 487 kişi sakat kalmış ve 1257 kişi de rehin alınmıştır. Ermenilerin bu yaptıklarına karşı hiçbir yargılama gerçekleştirilememiştir. Ermenistan 17 Nazmi Gül, “Şeytanla Dans: Ermenistan ve Nükleer Enerji”, Stratejik Analiz, c.2, sayı: 17 (Eylül 2001), s. 3637. 18 Jan Knippers Black, “Ethnic Conflict and Pipeline Politics in the Caucasus”, USA Today (periodical), v.128, no: 2660 (May 2000) , s.23. iktidarında Karabağ kılanından Koçaryan’ın bulunması ve bu kişinin Taşnaklarla ortak çalışması bölge güvenliği açısından bir tehdit oluşturmaktadır19. Gürcistan’a Yönelik Ermeni Tehdidi: Azerbaycan ve Ermenistan’dan farklı olarak Gürcistan aynı zamanda bir Karadeniz devletidir. Bu sebeple büyük devletlerin güç mücadelelerine daha çok maruz kalmaktadır. Gürcistan Rusya’yı kendi bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne yönelik tehdit olarak görmektedir. Bu tehdidi geniş anlamda batı, özel olarak ABD. ve bölgesel güç olarak Türkiye ile dengeleyebileceğini düşünmektedir. ABD.’nin Gürcistan’a Rus baskılarına karşı her alanda hamilik yapmasının ötesinde, ekonomik olarak da ABD. ve AB. nezdinde en çok kayırılan ülke statüsüne sahiptir. XIX. yüzyılda ve XX. yüzyılın başlarında Osmanlı Devleti’nde yaşayan Ermenilerin belirli bir plan dahilinde Rusya’nın yardımıyla güneybatı Gürcistan’a yerleştirilmesi sonucu bu bölgenin nüfus yapısı değişmiş ve bölgede Ermeni nüfusunun çoğunluğu sağlanmıştır. 1944 yılında Sovyetler Birliği buradaki Türkleri sürgüne tabi tutunca Ermenilerin sayısı oran olarak daha da artmıştır. 1988’de Dağlık Karabağ Ermenilerinin Azerbaycan’dan ayrılma faaliyetlerine başlaması Gürcistan’ın Cavaheti bölgesinde yaşayan Ermenilerin de milliyetçilik duygularını uyandırmıştı. Cavahatya bölgesinde yaşayan Ermeniler ciddi bir örgütlenme sürecini başlatarak Cavah Halk Hareketini kurdular. Bu hareketin başlıca amacı, Cavahatya’ya özerklik verilmesi ve ileride bu bölgenin Ermenistan’a birleştirilmesidir. Cavah Halk Hareketi Taşnaksutyun Partisi ile sıkı bir işbirliği içerisindedir. 1991 yılında Gürcistan hükümet temsilcisi bu bölgeye sokulmamıştır ve bugüne kadar da bölgeye Gürcistan ordusu girememektedir. Bölgeyi Parvent denilen Ermeni silahlı örgütü kontrol etmektedir. Yerel ve bölgesel basında Parvent’in silahlı üyelerinin Ahalkelek’te bulunan 62. Rus Askeri üssü ile ortak askeri tatbikat yaptıkları ve Ermeni terörist grubu ASALA’nın Cavahatya’da yerleştiği konusunda haberler yayınlanmaktadır. Parvent’in silahlı grubu üyeleri ve bir çok gönüllü Karabağ Savaşına katılmıştır. Gürcistan ordusunun Ermenistan ile sınır bölgelerinin kontrolünü sağlayamaması, kavuşturamaması Ermenileri Abhazya ve Güney cesaretlendirmektedir. Osetya Gürcistan sorununu üzerindeki bir çözüme kontrolünü kaybetmek istemeyen Rusya Ermeni ayrılıkçıları desteklemektedir. Abhazya ve Osetya 19 Karabağ sorunu uluslar arası kamuoyunda sık sık gündemem getirilse de mevcut durumda bir değişme gözlenmemektedir (Stephen Kinzer, “Ethnic Conflict in Caucasus Shows Glimmer of Hope”, New York Times, 14 September 1998. sorunları Gürcistan’ın Cavahatya bölgesindeki hakimiyetini sarsmış, bu bölgenin kontrolünü kaybetmesine sebep olmuştur20. Rusya, güney Kafkasya’da siyasi ve ekonomik etkinliğini kaybetmemek için Ermeni kartını büyük bir ustalıkla kullanmaktadır. Gürcistan’da bulunan 62. Rus Askeri üssü hem Ermeniler için hem de Ruslar için güya Türk tehdidine karşı bir güvence olarak kullanılmaktadır. Aslında Cavahatya Ermenilerinin Rus askeri üssünü güvence olarak kabul etmesi Dağlık Karabağ Ermenilerinin Hankendi’nde bulunan 366. Rus Motorize Birliğini güvence olarak kabul etmesine çok benzemektedir. Nitekim daha sonra 366. Rus motorize birliği Ermeni silahlı gruplarının Hocalı’yı işgal etmesine yardım etmişlerdi. Cavahatya Sorunu Dağlık Karabağ sorununa çok benzemektedir. Dağlık Karabağ Ermenileri de ilk önce sosyal ve ekonomik sorunlarını öne çıkarmıştı. Azerbaycan hükümetinin kendilerinin hak ve özgürlüklerini ihlal ettiğini iddia ediyorlardı ve kendi silahlı birliklerini oluşturmuşlardı. Günümüzde Cavahatya Ermenileri de aynı stratejiyle hareket etmelerine rağmen Gürcistan hükümeti yakın geçmişte, sınırlarının hemen yanında cereyan eden bu olaydan gerekli sonucu çıkarmamıştır21. Ermenistan’ın Gürcistan’a yönelik politikasını Ermenistan’ın ekonomik durumu belirlemektedir. Zira Ermenistan ekonomik ilişkilerinin büyük bir bölümünü Gürcistan üzerinden düzenlemekte, petrol ve doğalgaz ihtiyacını Gürcistan üzerinden karşılamaktadır. Bu nedenle Ermenistan hükümeti Gürcistan’la olan ilişkilerine büyük önem verse de bazen Cavahatya sorunu ile ilgili olarak Gürcistan’ı rahatsız edecek açıklamalar yapmaktan çekinmemektedir. Ermenistan, Gürcistan’da yaşayan Ermenileri sosyal, kültürel ve siyasi olarak örgütlenmesini desteklemekte ve faaliyetlerini koordine etmektedir. Ayrıca Ermenistan Gürcistan’a sattığı elektriğin de avantajını kullanarak bu ülkeden alacağı 4 milyon doları sık sık gündeme getirmektedir22. Gürcistan, Güney Kafkasya’da ABD.-Rusya çekişmesinin en yoğun yaşandığı bir ülkedir. Bu sebeple, ülke içerisindeki etnik karışıklıklar ve ekonomik problemler daha uzun süre devam edecek demektir. Rusya, Gürcistan’ı kendisine muhtaç bir halde tutabilmek için bütün Güney Kafkasya’da yaptığı gibi Gürcistan’da da Ermenileri kullanmaktadır. Rusya Hazar Bölgesi ve Orta Asya’nın kapısı sayılan Güney Kafkasya’ya sahip olmadan bölge üzerinde tam bir etkinlik sağlayamayacağını düşünmekte ve bu yüzden de 20 Hasan Kanbolat, Nazmi Gül, “Kafkasya’da Cavahati (Gürcistan) ile Krasnodar (Rusya) Ermenilerinin Jeopolitiği ve Özerklik Arayışları”, Stratejik Analiz, c.1, sayı: 6 (Ekim 2000), s.11-12. 21 Asbed Kotchikian, “Georgian-Armenian Relations: Between Old and New”, Central Asia and The Caucasus, 6 (24), 2003, s.136. 22 Hatem Cabbarlı, “Ermenistan’ın Bölge Politikasında Gürcistan: Tarihî Sürecte Karşılıklı İlişkiler”, Ermeni Araştırmaları, sayı:6, (Yaz 2002) , ss.158-181. Kafkasya’nın kapısı sayılabilecek Gürcistan üzerinde bütün baskı araçlarını kullanarak bu ülkeyi yeniden kendi etki alanına almaya çalışmaktadır. Türkiye, Azerbaycan ile olduğu gibi Gürcistan ile de Kafkasya devletlerine baskı uygulayan Rusya’ya karşı bir denge unsuru olmuştur. Gürcistan’da Ermeni sorununun çözümlenebilmesi konusunda Gürcistan Halk Cephesi Başkanı Nodar Natadze şu fikri ileri sürmektedir: “Tüm Kafkasyalı halklarda ortak Kafkasya düşüncesine yönelik siyasetin güçlendirilmesi lazımdır. Kafkasya’daki tüm halkların hür ve barış içerisinde yaşamalarını tehdit edenlerle , bunun aleyhinde çalışanlarla ilişkilerin durdurulması gerekmektedir. Rusya’nın Kafkasya konusundaki geleneksel politikasını değiştirmesi lazımdır. Artık, Kafkasya’da bağımsız devletler mevcuttur. Rusya Federasyonu bölgeyle normal ilişkilere önem vermeye başlarsa bundan kendisi de fayda görecektir. Bölücü hareketleri desteklemek, çeşitli çatışma noktaları oluşturmak Rusya’ya bir çıkar sağlamayacaktır23.” SONUÇ Sovyetler Birliğinde Gorbaçov’un başlattığı Perestroyka ve Glastnost politikalarıyla Güney Kafkasya cumhuriyetlerinde başlayan milliyetçi hareketler Azerbaycan ve Gürcistan’da Ermenistan’dan farklı bir nitelik arz etmiştir. Azerbaycan ve Gürcistan’da ortaya çıkan yeni siyasal akımlar Sovyetler Birliği’nden ayrılarak bağımsız, demokratik değerlere bağlı çağdaş bir devlet kurma hedefine yönelirken, Ermenistan’da yüzyılın başında olduğu gibi komşularından toprak kazanma isteği öncelikli hedef haline gelmiştir. Rusya’nın emperyalist tutumlarıyla birleşen bu arzu, güney Kafkasya’nın bir bütün olarak ittifak oluşturmasını ve bölgede barış ve istikrarın sağlanmasını ortadan kaldırmıştır. Rusya’nın bölge devletleriyle eşit haklara dayalı ilişki geliştirmekten uzak durması, buna karşılık uyguladığı baskı politikaları hem Azerbaycan’da hem de Gürcistan’da Rusya’nın bağımsızlıklarına yönelik tehdit olarak algılanmıştır. Bu iki milletin demokrasi isteği, daha Sovyetler Birliği döneminde Moskova’da tedirginlikle karşılanmış, ortaya çıkan demokratik akımların bastırılması için Gürcistan’da Nisan 1989’da, Azerbaycan’da ise Ocak 1990’da sivil halka karşı askeri operasyon düzenlenmiştir. Ayrıca, her iki cumhuriyet arkasında Rusya’nın bulunduğunu açıkça deklare ettikleri etnik ayrılıkçı hareketlerle karşılaşmışlardır. Bu iki milletin karşılaştıkları olayların aynı paralellikte olması, tarihte bir arada yaşamış olmanın vermiş olduğu aşinalıkla birbirlerine güvenmelerine ve birbirlerini desteklemelerine yol açmıştır. Kuzeyden Rusya’nın arzu ve istekleri, Ermenistan’ın içeride 23 Enver Gürsoy, “Ermenistan ve Gürcistan Arasındaki Sorunlar”, Stratejik Analiz, c.2, sayı:22 (Şubat 2002), s.98 oynadığı rol Kafkasya’da barış ve güvenliğin sağlanmasını büyük ölçüde bu iki milletin üzerine yüklemiştir. Karşı karşıya kalınan sorunlar iki devleti ortak hareket etmeye itmektedir. Yüzyıl önce yaşanan gelişmeler bugün de aynen yaşanmaktadır. Yüzyılın başında Azerbaycan Demokratik Cumhuriyetinin ileri gelenlerinden Yusuf Vezir Çemenzeminli şöyle demekteydi: “Gürcistan ile dostluğumuz en doğal haldır. Kuzeyde Rus korkusu ve güneyde olabilecek çekişmeler Gürcüler ile Azerbaycanlıları sıkı dostluğa zorluyor”. Yüzyılın sonunda ise, Gürcistan Devlet Başkanı Eduard Şevardnadze, Azerbaycan ile Gürcistan arasındaki yakınlığı şu şekilde özetleyecektir: “ Benimle dostum Haydar Aliyev birbirimizin önünde and içmişiz ki, bağımsızlık yolundan dönen değiliz, geriye kalan ömrümüzü ve zengin deneyimimizi bu kutsal yola ve ülkelerimizin geleceğine harcayacağız. Eminim ki, biz insanlık, demokrasi ve kardeşlik yolu ile ilerleyerek yeni hür, bağımsız ve mutlu devletler kuracağız24.” İki ülke arasında oluşturulacak ittifak Kafkasya’nın barış ve istikrarı için gereklidir. Güney Kafkasya için Azerbaycan-Gürcistan işbirliği ne kadar önemli ise, AzerbaycanTürkiye ilişkileri de en az o kadar önemlidir.Azerbaycan 18 Ekim 1991 tarihinde bağımsızlık bildirisini yayınladığında halledilmesi gereken şu sorunlarla karşı karşıya idi: - milli değerlere ve demokrasiye dayanan güçlü Azerbaycan devletinin inşa edilmesi, - Moskova’nın doğrudan askeri yardımı ve katılımı ile Ermenistan tarafından işgal edilmiş Azerbaycan topraklarının işgalcilerden kurtarılması ve toprak bütünlüğünün temin edilmesi, - Ülkenin ekonomik imkanlarını geliştirerek uluslar arası topluma entegre olabilmek. Bu hayati problemlerin çözümlenebilmesi her şeyden önce Azerbaycan Devleti’nin kendisine ait olmakla birlikte, kanı bir, dili bir, tarihi bir iki ülkenin Azerbaycan ve Türkiye’nin kardeşliğine gerçek anlam kazandırmasına bağlı olacaktı. Azerbaycan bağımsızlığını kazandıktan sonra Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinin çok yönlü geliştirilebilmesi için çok elverişli fırsatlar, çok sayıda ayrıcalıklar ve her iki ülkenin halklarının arzularından kaynaklanan talepler ortaya çıkmıştır. Bu fırsatların değerlendirilebilmesi için her şeyden önce şu düşüncelerin uygulanması gerekmektedir: 24 Kamil Ağacan, “Kaderdaş Devletler: Azerbaycan-Gürcistan İlişkileri”, Avrasya Dosyası, Azerbaycan Özel Sayısı, c.7, sayı: 1 (İlkbahar 2001), s.335-336. Azerbaycan ve Türkiye bir millet, iki devlet olarak doğal müttefiktirler. Ermenistan’a karşı uygulanacak ortak hareket tarzı, ABD., AB., ve Rusya’nın baskılarından dolayı kesinlikle değiştirilmemeli ve bu konuda ortak bir hareket tarzı belirlenmelidir. Bu tür baskıların bertaraf edilmesi işinde Azerbaycan hükümeti sözle değil gerçek eylemlerle Türkiye’ye yardım etmelidir. Herhangi bir konuda Türkiye’nin zayıflamasının Azerbaycan’a doğrudan vurulan bir darbe olduğunun anlaşılması gerekir. Ayrıca sözde Ermeni soykırımı meselesi ile Dağlık Karabağ sorununun çözülmesinde, Türkiye ile Azerbaycan’ın çabalarını birleştirerek Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Kırgızistan’dan da destek almaya çalışmaları gereklidir. Türkiye Gürcistan ile ilişkilerini devamlı olumlu bir seviyede tutarak, Gürcistan içerisinde meydana gelen olaylarda tarafsızlığını koruyarak bu olayları Gürcistan’ın içişleri olarak değerlendirmiştir25. Bu durum Türkiye’nin Gürcistan ile ilişkilerine verdiği önemi de göstermektedir. Azerbaycan-Türkiye ilişkileri geliştirilerek yeni bir dönem başlatmak için her iki ülke arasında milli ve manevi değerlerle karşılıklı saygının elde edilmesine çalışılmalıdır. Bu güçlü birliğe Gürcistan da çekilerek Kafkasya’da güvenli ve düşmanların saldırmaktan çekindiği bir birlik oluşturulmalıdır. Oluşturulacak bu birliğin büyük bir devlet tarafından kurulmasına fırsat verilmeden gerçekleştirilmesi de cesur politikalara ve politikacılara bağlıdır. Ermenistan Cumhuriyeti Güney Kafkasya’nın güvenliği açısından büyük bir tehdit olmakla beraber Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan’ı bir araya getirecek olan önemli bir etkendir. 25 Mehmet Tütüncü, “The Caucasus Policy of Turkey (1990-1997): An Evaluation”, Caucasus: War and Peace, ed.Mehmet Tütüncü, Netherlands, 1998, p. 197.