Sakarya Üniversitesi İKTİSADİ DÜŞÜNCE TARİHİ ON İKİNCİ HAFTA KAMU TERCİHİ TEORİSİ VE ANAYASAL İKTİSAT Doç. Dr. Ömer Karaoğlu 2013 2 Sakarya Üniversitesi On ikinci Hafta Kamu Tercihi Teorisi ve Anayasal İktisat Hedefler Bu bölümü çalıştıktan sonra. Kamu Tercihi Teorisini öğrenecek Anayasal İktisat akımı ve önerileri hakkında bilgi edineceksiniz. Temel Kavramlar Kamu tercihi (toplumsal seçim) Bireysel ve toplumsal refah İmkansızlık teoremi (seçim paradoksu) Anayasal iktisat Yöntemsel bireycilik Homo-economicus Catallaxy Politik yozlaşma Kamu Tercihi Teorisi ve Anayasal İktisat 3 İçindekiler Hedefler ................................................................................................................. 2 Temel Kavramlar................................................................................................... 2 İçindekiler .............................................................................................................. 3 1.KAMU TERCİHİ TEORİSİ..................................Error! Bookmark not defined. 2.ANAYASAL İKTİSAT .......................................................................................... 7 Ne Öğrendik? Özetleyecek Olursak… ................................................................ 12 Değerlendirme Soruları ........................................................................................ 13 Yararlanılan Kaynaklar ....................................................................................... 14 Sakarya Üniversitesi 1.KAMU TERCİHİ TEORİSİ Kamu sektörünün hızlı bir büyüme sürecine girdiği II. Dünya savaşı sonrası devre, devletin ekonomik hayat içindeki payının arttığı dönemdir. ABD ve batı ülkelerinde 1946-1974 arası dönemde gerek harcamalar ve gerekse gelirler anlamında devletin GSMH içindeki payı yükselmiştir. İktisat düşünürleri arasında iki ana eğilimden sözedilebilir: 1- Piyasa ve fiyat mekanizmasının kendiliğinden işleyen bir düzeni olduğu ve ekonomik işleyişi piyasaya bırakmak gerektiği 2- Konjonktürel krizler, toplumsal yarar, piyasanın etkinsizliği gibi nedenlerle ekonomiye müdahele etmek gerektiği görüşü ortaya çıkmıştır. Ekonomiye müdahelenin niteliği, boyutları hakkında farklı düşünceler ortaya konmuştur. Devlet, birey, toplum üzerinden farklı anlayış ve yaklaşımlar ileri sürülmüştür. Faşizm; bireyi ikinci plana iterek devleti kutsamakta iken, Sosyalizm; toplumu öne çıkarır ve devlet ile bireyi farklı yorumlarla bu çerçeveden tanımlar. Anarşistler; tüm otorite biçimlerini reddeder, sınıfsal yapı ve sömürünün kaynağı görür. 1960’lardan itibaren “Kamu Tercihi Teorisi” (Toplumsal Seçim) adını alan yaklaşım, devlet anlayışı farklı bir akım olarak ortaya çıkmıştır. Ancak kökleri daha eski tarihlere dayanan bu akımı açıklamadan önce Refah Teorisi’ni ele almak uygun olacaktır. Refah Teorisi ve bu teorinin “sosyal refah fonksiyonu nasıl belirlenmeli?” sorusuna değinmek gerekecektir. Adam Smith, Ricardo ve Mill gibi klasikler, fiziksel üretimi artırmanın ekonomik refah olduğunu belirterek devletin müdahelesini olumsuzlarlar. Zenginlik ve refah yaklaşımları üretim (arz) yönlü objektif bir bakışa dayalıydı. Sonraki dönem liberalleri olan marjinalistler, yine liberal yaklaşımla ancak bu kez refahı, subjektif bir yaklaşımla bireysel faydaların maksimizasyonunun toplumsal (optimum) refaha ulaştıracağını ileri sürdüler (marjinal fayda analizi). Eski Refah iktisadı öncüleri olan ahlak felsefecisi Henry Sidgwick (1838-1900) ve Pigou ise refah için devlet müdahelesini gerekli gören bir yorum alanı açarlar. Kamu Tercihi Teorisi ve Anayasal İktisat 5 Refah iktisadı’nın yeni dönemini Walras’ın kaynakları optimum dağılımı için genel denge analizi ve bu analizi refah teorisine uygulayan Pareto’nun ise optimum için gerekli koşulları (Pareto optimumu) temsil etmiştir. Yeni dönemin refah teorileri, matematiksel denge modelleri ve üretici için farksızlık, tüketici için eş fayda eğrileri gibi analizlerle ortaya konmakta, toplam refahı artıracak koşullar tartışma konusu edilmektedir. Daha sonraları toplam refahı artırmak için kullanılan politik araçlar ve bunların maliyeti gündeme gelmiştir. Refah teorileri yeni görüş ve yaklaşımlarla gelişmiş ve devletin ekonomiye müdahelesi ile piyasa etkinliği arasında tartışmalar günümüze kadar süregelmiştir. Diğer yandan II. Dünya savaşı sonrası dönemde devletin gelir ve giderlerindeki hızlı artışla birlikte ekonomik, politik ve etik sorunların varlığı dikkat çekmştir. 1938’de Bergson, refah iktisadına yeni bir yön vererek pozitif ve normatif yaklaşım ayrımının doğru olmadığını, toplumsal bir refah fonksiyonu oluşturmak için normatif sorunları da teoriye dahil etmek gereğini belirtti. Bu fonksiyonla toplumun tercihlerini yansıtmalıydı. Ardından Samuelson bu görüşü destekledi. Bergson ve Samuelson’a göre bireysel tercihler toplanarak toplumsal tercih sıralaması yapılabilirdi. Samuelson toplumsal refah fonksiyonu için formülü; etik normları analize katmak amacındaydı. Onun formülü : W = W (Z1, Z 2…..) şeklindedir ve ; Z1: 1. numaralı bireyin bireysel fayda fonksiyonu Z2: 2. numaralı bireyin bireysel fayda fonksiyonu olarak gösterilmektedir. Yukarıda belirtilen yaklaşım siyasi karar alıcılar (karar mekanizması) ile ekonomik yapı arasındaki ilişkiyi açıklamıyordu. 6 Sakarya Üniversitesi İngiliz iktisatçı Duncan Black ve sonra Kenneth Arrow bu ilişkiyi ele alan yaklaşımlar ortaya koydular. Toplumsal refah fonksiyonu, bir iyiliksever despot ya da merkezi plan iradesi tarafından belirlenebilirdi. Ancak çağdaş toplumlar olarak demokratik toplumlarda bu hangi yöntemle ve nasıl belirlenecekti? Duncan, toplumsal refah fonksiyonu ile demokratik kurumlar arasındaki ilişkiyi ele almıştır. Bu çağdaş toplumda üyeler farklı düşüncelerde ise kararlar çoğunluk ilkesi ile alındığı için, çeşitli alternatifler için yapılan tek tek oylamada, bir alternatif, diğerlerini eleyecek çoğunluğu sağlayamaz. Öyleyse, her seçmen için sadece bir alternatifin en çok tercih ediliyor olması esas alınarak karar alınabilir. Yani herhangi bir seçim, orta seçmenin sivrilen (tepe) oylarıyla kabul edilmiş olacaktır. 1951’de yaptığı çıkışla Arrow’a göre ise bireysel tercihlerden toplumsal tercihlere ulaşmak ve ahlaki yönden bunun makbul bir yöntem olması imkansızdır. Arrow’un yaklaşımı şu örnekle açıklanabilir: Üç kişilik bir toplum varsayalım. Alternatif seçim konuları A,B ve C olsun. Tercih sıralamaları şu şekilde olsun. 1.kişinin tercihler sıralaması: A, B, C (Yani A, B’ye ve B, C’ ye tercih ediliyor) 2.kişi: B, C, A ( B, C’ ye ve C, A’ ya tercih ediliyor) 3.Kişi: C, A, B ( C, A’ ya ve A, B’ ye tercih ediliyor) Buna göre A, B’ye tercih edildi. Üç kişiden ikisi A’yı B’ye tercih etmiştir (1 ve 3). Oy çokluğu ile A seçilmiştir. B ile C arasında ise B seçilmiştir (1 ve 2) A, B’ye ve B de C’ye karşı seçilmiş olduğu için A, C’ye karşı seçilmiş demektir. Oysa durum böyle değildir. Çünkü A ile C arasında bir seçimde 2. ve 3. kişiler C’yi seçmiş görünüyor. Arrow bu çelişkili seçim sonucuna seçim paradoksu adını verir ve “imkansızlık teoremi” adı verilen yaklaşımla; demokratik seçim mekanizmalarıyla bireysel tercihlerden toplumsal tercihlere varmanın imkansız olduğunu göstermektedir. O halde bireysel refahtan toplumsala varmak mümkün değildir Kamu Tercihi Teorisi ve Anayasal İktisat 7 Arrow ile dikkatler ekonomide toplumsal karar alma ve bunun nedenleri-sonuçları üzerine çekilmiştir. 1957’de ve 1963’de araştırma merkezleri oluşturarak Virginia Üniversitesi’nde iktisatçı James Buchanan ve Tullock gibi arkadaşları bu konuyu ele alacaklardır. Kamu tercihi teorisinin temel ilkeleri ve tanımlanması en çok da bu iktisatçılar tarafından ortaya konacak ve Anayasal İktisat önerisi ile tanınacaktır. • Kamu Tercihi yaklaşımı genel anlamıyla, politika bilimini iktisadi yönden analiz olarak tanımlanabilir. Buchanan’a göre, Kamu Tercihi teorisi; ekonomi teorisi analizi için geliştirilmiş araç ve metodları politika ve kamu sektörüne uygulamaktır. Kamu ekonomisini, kendisine terketmeye karşıdırlar ve liberal bir görüş sahibidirler. 2. ANAYASAL İKTİSAT Kamu sektöründe yer alan seçmenlerin, milletvekillerinin, lider ve bürokratların davranışlarını, politik sistemdeki kurumların etkileşimlerini inceleyen “politik iktisat” alanıdır.Buchanan’a göre Anayasal iktisat; “Ekonomide yer alan politik aktörlerin ekonomiye ait tercihleri ve uygulamalarını sınırlayan anayasal kurallar bütününün işleyişini açıklamaktır”. Anayasal İktisat, böylece disiplinler arası bir alandır. İktisat, maliye, anayasa hukuku, siyaset bilimi ve idari bilimlerin bir ortak alanıdır. Buchanan çalışmalarında matematiksel analizlere fazla yer vermez ve matematiğin yoğun kullanımını eleştirir. Analiz, bunun yerine sosyal süreç ve dinamiklerin işleyişine ağırlık vermelidir. Buchanan, temelde liberal görüşe sahiptir ve diğer kamu tercihi teorisyenleri gibi yöntemsel bireyciliği savunur. Toplumdaki iktisadi ve sosyal kararlar, bireylerin tercihlerine göre belirlenir. 8 Sakarya Üniversitesi Ekonomide nasıl bireylerin seçimlerinden yola çıkarak analiz yapılıyorsa, kamu ekonomisinde de bireylerin seçimlerinden yola çıkarak karar almak mümkün olmaktadır. Karar alma mekanizmasını partiler, kurum ve kurallardan bireylere indirgemek yoluyla analiz etmek gerekir (Arrow’a karşı bir yaklaşım) Teori, politikanın bireysel teorisi anlamındadır. Anayasal İktisadın temel varsayımları: • Metodolojik bireycilik • Ekonomik insan ve bireysel rasyonellik • Politika bir çeşit mübadeledir (Catallaxy) Ekonomi ve politik analizin birlikte uygulanması olan Kamu (toplumsal) Tercih teorisinden yola çıkan Anayasal İktisat, politik davranışlar sınırlayan anayasal hükünlerin nasıl olması gerektiğini inceleme alanı olarak seçer. 1-Metodolojik bireycilik: Bireycilik bir analiz yöntemi olarak kullanılır. İnsan faliyetleri toplumsal ya da özel olarak ayrılmaz.Toplumsal bir davranış, herhengi bir özel davranış gibi bireysel tercihlere ve amaçlara dayanır.Özel veya toplumsal tüm davranışların temeli bireylere dayanır. Bir partiye çıkan toplam oy, bireylerin bireylerin kendi başlarına ve özel hesaplarına dayalı oylarının toplamıdır. Kurumsal yapıların etkileri de vardır ve bireyin faydasını maksimize etme çabası ile Adam Smith’in ekonomide varsaydığı görünmez elden farklıdır; kurumsal ve yasal yapılar, politikada, karar veren bireyin faydasını maksimize etmesini engelleyebilir. Yine de bu bireysel davranış ilkesi politikaya uygulanabilir, seçim sonuçlarının tahmini ve politik mübadele ortamının analizi için kullanılabilir. 2- Ekonomik insan/ Bireysel rasyonellik Birey kişisel çıkarına öncelik vermekte ve seçimi ya da kararı sonrası sağlayacağı yararın maliyetinden fazla olması ilkesiyle davranır. Bireyin tercih etme olasılığı elde edeceği yararla doğru yönlüdür.Kişisel çıkar ile oy verme ilişkisi bu bağlamdadır. Kamu Tercihi Teorisi ve Anayasal İktisat 9 Seçmenler, politikacılar ve bürokratlar maksimizasyon ilkesiyle hareket ederler. Seçmenler faydayı, partiler oyu ve bürokratlar bütçelerini maksimize etmek peşindedir.Seçmenler, politikacı ya da bürokratlar kamu yararını değil çıkarlarını öne alırlar. Zaman zaman kamu yararı gözetseler de genel davranış eğilimleri bu değildir (Tullock’un görüşü) Ancak seçmen kendi görüşünü belirleyip oyunu kararlaştırırsa da “toplu tercih”e dönüşmeden bir sonuç yaratamaz. İktisadi hayatta (piyasada) olduğu gibi politikada, farklı adayların vaadlerini seçip birleştirerek bir “siyasi tercih paketi” de oluşturamaz. Tercih serbestisi sınırlıdır. 3- Catallaxy (Politik mübadele) Politika karmaşık bir alışveriştir. Kişisel çıkar-oy verme ticareti, çağdaş demokrasilerde açıkça görülmektedir. Buchanan’a göre iktisat bilimi Smith zamanındaki gibi bir mübadele bilimi olmalıdır. Ekonomiye devlet müdaheleleri mali, siyasi çıkar çatışmalarının artmasıyla sorumlu devletten aşırı devlete doğru büyüyen kontrolsüz ve kayırmacılık eğilimi güçlü (nepotizm) bir devlet oluşur. Mübadeleyi kolaylaştırmak için devleti küçültmek nasıl bir gereklilikse, politikada da seçmen, politikacı ve bürokratın uyması gereken kuralları bir anayasal çerçeveye bağlayarak devletin belirleyiciliğini minimize etmek gerekir. Önerileri yasal, kurumsal ve anayasal çerçeveyle politikanın ve politikacının ekonomik hayattaki hareket serbestisini ve keyfiliğini sınırlamak şeklindedir. Kamu Tercihi teorisinde ve Anayasal iktisatta klasik iktisatta yer alan devletin minimalize edilmesi yerine kurallar ve düzenlilikler geçmektedir. Liberal bakış açısı hukuk destekli bir öneriyle geçerli kılınmak istenmektedir. Devletin böylesine büyümesi Keynesyen müdaheleci devlet anlayışının kötü mirasıdır. Açık bütçe uygulamasıyla ortaya çıkan borçlanma ve karşılıksız emisyonların normalleşmesi, devletin bu tekelci ve kontrolsüz davranışlarını yaygınlaştırmıştır. Buchanan, devletin başarısız ve etkinsiz olduğunu ortaya koymakta, bireyi, 10 Sakarya Üniversitesi özgürlükleri, hakları ve sözleşmeleri koruyan bir devlet yerine politik ve ekonomik yozlaşmaların kaynağına dönüşen bir devlet olgusuyla karşı karşıya kalındığını söylemektedir. Nepotizm (kayırmacılık), rüşvet, partizanlık, gruplaşma, rant kollama vb. yozlaşmalar oluşmuştur. Anayasal iktisadın amacı, siyasi karar alıcıların daha ahlaklı veya dürüst olanlarını seçmek değildir. Hangi birey ya da parti iktidar olursa olsun yasal ve kurumsal çerçeve oluşturarak onların davranışlarını kontrol altına almaktır. Buchanan’a göre anayasal iktisat teorisi iki ana başlıkta toplanabilir; • Anayasaların ekonomi teorisi • Politik kurumlar teorisi Bu her başlık altında devletin ve bireylerin olmak üzere hakları, yetkileri, görev ve sorumlulukları biçimlendirilmelidir. Sonra ekonomik anayasa belirlenerek devletin faaliyet sınırları ortaya konmalıdır.Bütçe yapma, vergileme, para basma ve borçlanma gibi temel konularda hak ve yetkileri belirlenmeli, kamusal malların arzı, kalkınma ve büyüme, rekabetin düzenlenmesi, adil gelir dağılımı vb. sorumlulukları oluşturulmalıdır.Bireysel hak ve özgürlükler anayasada güvence altına alınarak yer almalıdır. Devlet ve bireylerin hak ve sorumlulukları için anayasada bölümler olmalıdır. Parasal anayasa,, mali anayasa, dış ticaret anayasası, gelir dağılımı, rekabet vb. anaysa bölümleri olmalıdır. Devletin ya da Merkez bankasının para piyasasına müdahelede bulunmasını sınırlamak üzere bir çok öneri yanında, bütçe açıklarının sınırları, para arzı artışını sınırlayıcı farklı mekanizma ve kriterler koymak, devletin para basma yetkisini kaldırmak ya da bankalara da bu yetkiyi tanımak gibi çeşitli öneriler yapılmıştır. Devletin harcamaları, vergi yasaları ve bütçe ile ilgili sınırlamalar koymak, ilkeleri parlamento dışında uzmanlara hazırlatmak vb. farklı yöntemler önerilmiştir. Vergileme gücü ile devletin zor yetkisi, harcama alanı, azınlıkların zorlanması vb. konularda sınırlanmalıdır görüşü öne çıkar. Kamu Tercihi Teorisi ve Anayasal İktisat 11 Anayasal iktisadın bir desteği ünlü düşünür-iktisatçılardan Fritz A. Hayek’ten gelmiştir. Çağımız demokrasilerinin “oy çokluğu” ilkesine yaslanarak devletin aşırı büyümesi ve bireysel özgürlüklerin daralması gibi bir tehlikeli eğilim içinde olduğunu ileri sürmüştür. Hayek’e göre siyasal iktidarların demokratik yöntemlerin belirlenmesi dışında sınırlanması sözkonusu olmayınca, parlamento çoğunluğunu sürdürebilmek ve bazı çıkar çevrelerinin desteğini almak için keyfilik ve tarafgirliklerle ekonomik ve politik davranışlarında ölçüsüzce uygulamalar mümkün olmaktadır. Düşünsel anlamda bir diğer destek Monetarist Friedman’dan gelir. Enflasyonu önlemek ve devletlerin keyfi para basmasını engellemek için anayasaya bir hüküm konarak para arzının %3 -%5 arasında bir oranda artırılabilmesini önermiştir. Devletin parasal genişleme konusunda keyfi uygulamasının sınırlanması düşüncesi Anayasal İktisat yaklaşımının da önerisi olmuştur. Kamu tercihi teorisi ve Anayasal iktisat yaklaşımı bazı eleştirilere konu olmuştur. Sosyalistler, bu önerilerin temelinde yer alan metodolojik bireyciliği eleştirerek toplum yerine bireyi öne almalarını doğru bulmazlar. Diğer yandan siyasetin bir mübadele (ticaret) olarak tanımlanmasını doğru bulmayan ve bu faaliyetin bir kamu yararı ve hizmet amacına dönük çalışma olduğunu ileri sürenler olmuştur. Siyaset uğraşı, bireysel çıkar yaklaşımıyla açıklanamayacak boyutlar taşımaktadır. Eleştirenler arasında çok farklı kesimlerden insanlar vardır. Bazı demokrasi savunucuları yanında statüko yanlısı iktidar seçkinleri de bu yaklaşımı eleştirmişlerdir. 12 Sakarya Üniversitesi Ne Öğrendik? Özetleyecek Olursak… Bu derste öğrendiklerimiz aşağıdaki şekilde özetlenebilir; 1. 1960’larda literütüre giren Kamu Tercihi yaklaşımları, devletin ekonomik hayatta payının giderek artması politika ve ekonomi alanında sorunların kaynağı olarak görülmesinden hareketle doğan akımdır. 2. Kamu Tercihi yaklaşımı genel anlamıyla, politika bilimini iktisadi yönden analiz olarak tanımlanabilir. Buchanan’a göre, Kamu Tercihi teorisi; ekonomi teorisi analizi için geliştirilmiş araç ve metodları politika ve kamu sektörüne uygulamaktır. Kamu ekonomisini, sınırlandıran liberal bir görüş sahibidirler. 3. Anayasal İktisat, Kamu Tercihi Teorisinin hukuksal çerçeve öneren bir yorumu olarak belirginleşmiş ve Buchanan tarafından ekonomi ve maliye alanlarında anayasalar oluşturarak politika ve bürokrasiyi denetim altına almak gerektiğini ileri sürmüştür. Kamu Tercihi Teorisi ve Anayasal İktisat Değerlendirme Soruları 1. Kamu Tercihi Teorisi nasıl tanımlanabilir? 2. Arrow’un imkansızlık teoremi neyi açıklamaktadır? 3. Anayasal İktisadın ünlü temsilcisi kimdir? Yaklaşımının temel ilkeleri ve önerisi nasıl özetlenebilir? 13 14 Sakarya Üniversitesi Yararlanılan Kaynaklar Vural Fuat Savaş-İktisadın Tarihi, Liberal Düşünce Topluluğu, İstanbul 1997 Abdullah M. Küçükkalay, İktisadi Düşünce Tarihi, Beta yayınları, İstanbul 2011 Vural F. Savaş; Anayasal İktisat, Avcıol Basım-Yayın, 3. Basım,İstanbul 1997