Tansu Aç›k • Nefle Yeflilkaya • Serdar Öztürk Ayhan Aktar • Damla Demirözü Konstantinos Svolopoulos • Jak den Exter Zafer Önler • Mustafa Y›lmaz Yasemin Do¤aner • M. Bülent Varl›k Meral Demiryürek • Bülent Dan›flo¤lu Mehmet AKAN 22 Say› 22 • 2006 ISSN 1300-2864 SAH‹B‹ VE SORUMLU YAZI ‹fi fiL LER‹ MÜDÜRÜ Ahmet Yüksel YAYIN YÖNETMEN‹ Kudret Emiro¤lu YAYIN ve HAKEM KURULU Suavi Ayd›n (Hacettepe Üniversitesi), Etem Coflkun, Mehmet Ölmez (Y›ld›z Teknik Üniversitesi), Oktay Özel (Bilkent Üniversitesi), Ezgi Deniz Özsoy (Hacettepe Üniversitesi), Andreas Schachner (Ludwig-MaximilionsUniversitat Munchen), Ömer Türko¤lu, Horst Unbehaun (Georg-Simon-OhmFachhochschule Nürnberg), Süha Ünsal, M. Bülent Varl›k DANIfi fiM MA KURULU Jak den Exter, A. Sami Güneyçal, Selim ‹lkin, Uygur Kocabaflo¤lu, Sami Önal, ‹lhan Tekeli, Metin Turan Eskiflfleehir Temsilcisi Kemal Yakut (222) 335 05 80/6026-6027 kyakut@aanadolu.edu.tr ‹zmir Temsilcisi Onur K›nl› (232) 388 40 00/2268 onurknl@yahoo.com BASKI Baflkent Klifle Matbaac›l›k Bay›nd›r Sok. No: 30/E Tel: 0(312) 431 54 90 YAZIfi fiM MA ADRES‹ Karanfil Sokak Birlik ‹fl Merkezi 5/60 06650 K›z›lay / ANKARA Tel: (312) 418 62 03 Fax: (312) 425 93 77 ‹nternet: www.sanatkitabevi.com.tr E-mail: kebikec@ada.net.tr Kebikeç hakemli bir dergidir Kebikeç Türkologischer Anzeiger/ Viyana taraf›ndan taranmaktad›r. Alt› ayda bir yay›mlan›r Kebikeç’in bu say›s› kay›t alt›nda sadece 600 adet bas›lm›fl ve numaraland›r›lm›flt›r. YEREL SÜREL‹ YAYIN ABONE KOfi fiU ULLARI ‹ki say› için: Yurt içi: 55.00.-YTL Yurt d›fl›: 50 EURO, 50 $ Abone bedeli için: Yurt içi: T. ‹fl Bankas›, Sanat Kitabevi 4218-3432220 (TL) Yurt d›fl›: T. ‹fl Bankas›, Ahmet Yüksel 4218-6177022 (EURO) T. ‹fl Bankas›, A. Yüksel 4218-5880622 ($) Fiyat›: 27.00.-YTL (KDV dahil) kebikeç / 22 • 2006 ‹Ç‹NDEK‹LER Sunufl / Kudret EM‹RO⁄LU . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 4 Klasik Nedir ya da Yaz›l› Kültürün Savunusu / Tansu AÇIK . . . 5-24 Askerî Talimlerden Gezintiye Beyaz›t Meydan›’nda Kamusal Yaflfla am›n Dönüflflü ümü / Nefle YEfi‹LKAYA . . . . . . . . . . 25-50 Türkiye’nin Düzeni’ni ‹letiflfliim Aç›s›ndan Okumak Serdar ÖZTÜRK . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 51-83 Yunan Tarihyaz›m›nda Mübadele ve Göç Ayhan AKTAR - Damla DEM‹RÖZÜ. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 85-98 Türk-Yunan Nüfus Mübadelesine Giden Siyasal Süreç Konstantinos SVOLOPOULOS . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 99-119 Türkiye’nin Rengarenk Orman›nda Soya¤açlar›n›n Peflfliinde Jak den EXTER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 121-134 Divânü Lügâti’t-Türk ve Kutadgu Bilig’de T›p Terimleri Zafer ÖNLER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 135-150 Yay›n Tarihi Demokrat Parti Döneminde Bakanlar Kurulu Karar› ile Yasaklanan Yay›nlar / Mustafa YILMAZ-Yasemin DO⁄ANER . 151-204 2 kebikeç / 22 • 2006 Osmanl› Devleti’nde Farsça Süreli Yay›nlar (1832-1923) M. Bülent VARLIK . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 205-210 Hatay Halkevleri Dergisi / M. Bülent Varl›k. . . . . . . . . . . . . . 211-216 Biyografi Paflfla azade Bir Muharrir: Sermet Muhtar Alus Hayat› ve Eserleri Hakk›nda Bir Bibliyografya Denemesi Meral DEM‹RYÜREK . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 217-283 Polonyal› Azeri Gelini Vanda Resulzade / Bülent DANIfiO⁄LU . 285-296 fieehrengiz fi Posta Malzemelerinin Anlatt›¤›: Birinci Dünya Savaflfl›› Y›llar›nda Ankara Esir Kamp› / Mehmet AKAN. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 297-306 3 kebikeç / 22 • 2006 SUNUfi Kebikeç’in on y›l›n› idrak ettikten sonra, ikinci bir dosyas›z say› daha ç›kar›yoruz; birçok de¤erli ve ba¤›ms›z yaz›y›, böylelikle yazarlar›n› ve okuyucular›n› daha fazla bekletmeden gün ›fl›¤›na ç›karm›fl oluyoruz. Böylece ‘klasik’ tan›m›ndan yaz›l› kültüre, Beyaz›t Meydan›’n›n kavramsal de¤ifliminden Sermet Muhtar Alus’un biyografi ve bibliyografyas›na, ilk Azerbaycan cumhurbaflkan› Mehmet Emin Resulzade’nin Polonyal› efli Vanda’dan DP döneminde bakanlar kurulu karar› ile yasaklanan yay›nlara ve ilk kez derli toplu biçimde posta malzemesi, kartpostal ve damgalardan tarihini ö¤rendi¤imiz Birinci Dünya Savafl›’ndaki Ankara esir kamp›na uzanan, çok farkl› alan ve disiplinlerde taze ve merakl› bilgilerle donat›lm›fl, yeni sorular ve sonuçlara giden bir say› haz›rlam›fl olduk. Bu say›m›zla bafllayarak, ilk say›lar›m›zda düzenli biçimde yer verebildi¤imiz, sonralar› dosyalar›m›z kabard›kça ve say›lar›m›z kal›nlaflt›kça özel bir çaba sarf edemedi¤imiz “köfle”lere dönme gayreti içindeyiz. Bu say›da ‘Yay›n Tarihi’, ‘Biyografi’, ‘fiehrengiz’ adlar›yla gördü¤ünüz köfleler, ilerdeki say›lar›m›zda da ‘Evrak-› Metruke’, ‘‹leti’, ‘De¤ini’ köfleleriyle zenginlefltirilip gelifltirilirse, özellikle makale konusu olmak için k›sa ve fakat okuyucularla paylaflmaya de¤er belge, an›msatma, not ve görüflleri iletme ifllevini yerine getirebilirler diye düflünüyoruz. Gelecek say›m›z›n dosya konusu ise, ürünü ve üreticisi yani co¤rafya, biyoloji, sosyoloji ve ekonomisiyle ‘Tar›m Tarihi’dir, ilgililere duyurulur. Gelecek say›da buluflmak üzere, sayg›lar›m›zla. Kudret Emiro¤lu 4 kebikeç / 22 • 2006 KLAS‹K NED‹R YA DA YAZILI KÜLTÜRÜN SAVUNUSU* Tansu AÇIK1 D emokrasi, toplumsal s›n›f, kitle, ulusal bilinç, uygarl›k, kültür, ilerleme, standart, sanat, edebiyat, e¤itim, hümanizma. Bu kavramlar› kimi zaman bir fleyleri aç›klamakta, kimi zaman betimlemekte kullan›rken tümünün de bugünkü anlamlar›n›, Avrupa dillerinde 19. yüzy›lda edindi¤ini bilmeyiz. Raymond Williams böylesi yüz on kadar kavram›n geçirdi¤i anlam de¤iflikliklerini irdeler2. Asl›nda bu gün insan bilimlerinde tart›fl›lan sorular›n, sorunlar›n ço¤unun kayna¤›, ilgili bilgi dallar›n›n kendileri gibi 19. yüzy›la ç›kar. * Bu makale Bilim ve Sanat Vakf›’n›n 8-10 Ekim 2004 tarihinde ‹stanbul’da düzenledi¤i “Klasi¤i Yeniden Düflünmek” adl› uluslaras› sempozyuma sunulan bildirinin geniflletilmifl biçimidir. 1 AÜ DTCF Eskiça¤ Dilleri ve Kültürleri Bölümü. e-mail: acik@humanity.ankara.edu.tr 2 R. Williams, Keywords, A Vocabulary of Culture and Society, Fontana, 1976; Anahtar Sözcükler Kültür ve Toplumun Sözvarl›¤›, çev. S. K›l›ç, ‹letiflim, 2005. Kitaptaki tarihsel irdeleme ‹ngilizcenin verilerine göre yürütülürse de, pek arada bir, yer yer baflka dillerin tan›kl›klar›na yer verilir. Kitab›n önsözünde araflt›rman›n öyküsü anlat›l›r: 1950’li y›llarda yazar The Oxford English Dictionary’nin arac›l›¤›yla “anahtar” kavramlar›n 19. yüzy›l kaynaklar›n› ad›m ad›m bulgulam›fl, böylece bu tarihsel araflt›rmaya yönelmifltir. Araflt›rmalar›n›n ilk verimini Culture and Society 1780/1950 (Columbia University Press, 1958) kitab›nda yay›mlanm›flt›r. Burada Büyük Britanya’n›n belli bafll›, düflün, yaz›n kiflilerinin metinlerini, yaln›zca belli birkaç kavram aç›s›ndan enine boyuna ele al›r; ulaflt›¤› sonuçlardan birisi, daha önceki yüzy›llarda do¤al geliflim, e¤ilim anlam›na gelen kültür kavram›yla, insan›n belli yetileri anlam›na gelen sanat kavram›n›n bu yüzy›lda “kendinde bir fley olarak” bugünkü anlam›na kavufltu¤u yolundad›r. “Anahtar Sözcükler” bafllang›çta bu kitaba bir ek olarak tasarlanm›flken sonunda ba¤›ms›z bir kitap haline gelmifltir. R. Williams 1980’li y›llarda edebiyat fakültelerinde ayr› bir bölüm olarak aç›lan “kültür araflt›rmalar›”n›n bafllat›c›s›d›r. 5 kebikeç / 22 • 2006 Baflta s›ralad›¤›m›z kavramlar, bir biçimde “klasik” kavram›yla az ya da çok ilintili olmas› bak›m›ndan seçilmiflti. Biz de burada R. Williams’›n irdeledi¤i kavramlara klasik ile klasikçilik gibi türevleri ekleyece¤iz; bunu yaparken önce sözlükleri, baflvuru kaynaklar›n› kullanarak kavram›n anlam alan›n›, tarihsel olarak kuflbak›fl› tarayal›m, ard›ndan 19. yüzy›l e¤itim ülküsü üzerinde dural›m. Sonra da ‹ngilizce fliirin tarihinde, elefltiri ak›mlar›nda kurucu bir rol oynam›fl olan Thomas Stearns Eliot’un konu hakk›ndaki görüfllerini aktaral›m; onunla ayn› s›ralarda, bizde klasikler tart›flmalar›n› kuflbak›fl› gözden geçirelim. Kavramlar›n hangi anlamlara geldi¤ini a盤a ç›kartman›n en kestirme yolu, onlar›n hangi kavramlarla karfl›tl›k içerisinde kullan›ld›¤›na bakmakt›r; kavramlar› daha belirme anlar›ndan itibaren, içine yerlefltikleri soyut, somut ba¤lamlar› da göz önünde bulundurarak anlam de¤iflimlerini yakalayan incelemeler, örne¤in R. Williams’›nkiler, tarihsel, elefltirel görüfl aç›lar› gelifltirebilmenin yollar›n› açar. Sözlüklerle baflvuru kitaplar›n›n verilerini3 kabataslak bölümleyecek olursak, “klasik” sözcü¤ünün üç asal anlam› seçilir gibidir: ilki belli bir büyüklük, kal›c›l›k, belli bir anlamda önemli metin, belli bak›mlardan ölçün yani standart metin –al›fl›lagelen, basmakal›p anlam› da bu anlamlar›n tersine çevrilmesiyle türemifltir-, ikincisi Yunan-Latin edebiyat› ürünleri, örne¤in ‹ngilizcede sözcü¤ün ço¤ulu, tek bafl›na bu anlama gelir; son olarak da yaz›nda romantik ak›m›n karfl›t› anlam›nda klasik ki tarihsel olarak kavram›n edindi¤i yük asl›nda edebiyatç›lar›n romantiklik tart›flmalar› s›ras›nda ortaya ç›km›flt›r. Sözcü¤ün Latincedeki kökeni classicus, vergi yükümlüleri aras›nda birinci s›n›f› gösterir, de¤iflmeceli (mecazi) kullan›m›na Cicero’dan sonra rastlan›r, ancak bu s›fat› yazarlar› niteleme yolunda Aulus Gellius (‹S 2. yüzy›l) kullanm›flt›r. Gellius scriptor classicus non proletarius derken (Noctes Atticae, 19, 8,15) deyimi scriptores antiqui ya da veteres yani eski yazarlar tamlamas› yerine kullanmaktad›r. Gelgelelim bu de¤iflmeceli (mecazi) kullan›m nadirdir, sözcük ortaça¤ Latincesinde bütünüyle kullan›mdan düflmüfltür, dolay›s›yla Avrupa dillerindeki türevleriyle Latince kullan›m› aras›nda kesintisiz bir süreklilik söz konusu de¤ildir. Vergi s›n›f› ile derslik anlam›n3 Dünyan›n en genifl kapsaml› tarihsel sözlü¤ü olan The Oxford English Dictionary baflta olmak üzere, Frans›z akademisinin sözlü¤ünün çeflitli bas›mlar› Dictionnaire de L’Académie Française, Le Petit Robert sözlükleri; ‹talyancan›n kökenbilgisi sözlü¤ü, C. Zolli, Dizionario Etimologico della Lingua ‹taliana, Bologna, 1979; Dictionary of the History of Ideas, yay. haz. P.P. Wiener, New York, 1968. Bu kitap içerisindeki René Wellek’in “Classicism in Literature” makalesi konu hakk›nda tek bir dilin tarihi gözetilmeden yaz›lm›fl son derece özlü, yetkin bir incelemedir; kitaba genel a¤ üzerinden eriflmek olana¤› vard›r. Historisches Wörterbuch der Philosophie, yay. J. Ritter, K. Gründer, Stuttgart, 1976; Reallexicon der Deutschen Literatur Wissenshaft, yay. H. Fricke, Walter de Gruyter, 2000, bu kitaplardaki ilgili maddeler son derece ayr›nt›l›, son derece kapsaml› de¤erlendirmelerdir. Son olarak genifl, derinlemesine okumalar›yla benzersiz bir baflvuru kitab›: Ernst Robert Curtius, European Literature and The Latin Middle Ages, çev. W. R. Trask, The Bollingen Library, 1953, [1948]. 6 AÇIK Klasik Nedir ya da Yaz›l› Kültürün Savunusu daki s›n›f, sözcü¤ün Avrupa dillerindeki ilk kullan›mlar›na damgas›n› vurmufltur. ‹rdelememize geçmeden önce de¤inilmesi gereken bir baflka kavram daha var. Klasik ile onun ba¤l›lafl›¤› (correlative) kanon kavramlar›n›n, yaln›zca içinde belirdikleri ba¤lamlar bak›m›ndan anlam tafl›mad›¤›n›, son y›llarda özellikle Jan Assmann ile Adeila Assmann’›n çal›flmalar› sayesinde, kimi do¤al dillerin verisi olan bu sözcüklerin ayn› zamanda çözümleyici güç tafl›yan birer bilim kavram› haline gelifline de¤inelim. Son otuz k›rk y›lda aç›lan bir araflt›rma yolu, yaz›yla aktar›lan kültür ile sözlü aktar›lan kültür aras›nda düflünce yap›lar› bak›m›ndan kökten farkl›l›klar bulgulad›4. Asl›nda bu tür çal›flmalar›n dolayl› kayna¤›, sözlü edebiyat ile yaz›l› edebiyat araflt›rmalar› alan›nda dönüm noktas› say›lan, 1930’lu y›llarda Milmann Parry’nin Homeros sorununun bir bölümünü ayd›nlatmak üzere S›rp-H›rvat destanlar›yla yapt›¤› karfl›laflt›rmal› çal›flmalard›r. Ancak burada sözünü etti¤imiz kuramsal ç›k›fll› çal›flmalar belli bir kültür bütününü ayd›nlatmak üzere gelifltirilen kavramlarla ifl görür. Klasik filoloji yetiflimli m›s›rbilimci J. Assman’›n, klasik ile kanon kavramlar›n›n eskiça¤daki biçimsel yap›s›n›, kural koyucu yap›s›n› bilince ç›kartt›¤› incelemesi, konumuz aç›s›ndan da önemli ipuçlar› içerir5. J. Assmann kanon kavram›n› klasik kavram›yla karfl›tl›k içerisinde, eskiça¤›n yüksek yaz›l› kültürlerinde irdeler. Assmann’›n çözümlemesine göre cetvel, ölçek, metre anlam›na gelen “kanon” sözcü¤ünün, somut ölçek anlam›ndan türeyen örnek (b) ile tablo, liste (d) anlamlar›; soyut ölçek anlam›ndan türeyen ölçüt (a), ilke, norm, kural (c) anlamlar›na do¤ru evrim geçirmifltir. Metin kanonu, (c, d) anlamlar›na dayan›r; metin kanonu ya da yayg›n deyiflle kanon, en yüksek düzeyde ba¤lay›c›l›k, en ileri düzeyde resmilik içerir. Kanon oluflumunun Tevrat ile Budizm’in dinsel metinlerinde birbirinden ba¤›ms›z olarak bafllad›¤›n› saptay›p, geri kalanlar›n aksine dind›fl› nitelik tafl›yan Yunan klasiklerinin, ‹skenderiye’de kanonlaflt›r›lmas› ile H›ris4 Kültürlerin yap›s›n› ayd›nlatmada verimli bir araflt›rma alan› açan bu yol, ilk kez 1960’l› y›llarda E. A. Havelock’un Preface to Plato kitab›yla aç›ld›; bu yolda oluflturulan buldurucu, çözümleyici kavramlar yaln›zca yüksek kültür ürünlerine uygulanmad›, ayn› zamanda kitle iletiflim araçlar›n›n, bas›n›n, yaz›s›z kültürlerin incelenmesinde de kullan›ld›; sözgelifli “metinsellik” bu tür kavramlardand›r. Bu tür kuramsal temelli araflt›rman›n geçmiflini, ana do¤rultular›, bulgular›n› Walter J. Ong flu kitab›nda çok özlü biçimde serimler, Sözlü ve Yaz›l› Kültür, Sözün Teknolojileflmesi, çev. S. P. Banon, Metis Yay›nlar›, 1993, [1982]; söz, düflünce, yaz› aras›ndaki ba¤›nt›lar› yap›salc› yöntemle irdeleyen araflt›rmac›lardan flu anda en önde geleni, antropolog Jack Goody’i de, bu meyanda konuya iliflkin denemelerini içeren bir kitab›yla anabiliriz; Yaban Akl›n Evcillefltirilmesi, çev. K. De¤irmenci, Dost Yay›nlar›, 2001. 5 J. Assmann, Kültürel Bellek, Eski Yüksek Kültürlerde Yaz›, Hat›rlama ve Politik Kimlik, çev. A. Tekin, Ayr›nt› yay›nlar›, 2001, [1997], s. 89-129. Kimi yanlar›n› özetleyece¤imiz bu bölümün sonunda tarihselcili¤e karfl› “dipsiz relativizm”e karfl› ç›kan üç muhalif görüfl an›l›r: ilki klasik filolog Werner Jaeger’inki, Rüstow ile bir baflka klasik filolog olan Wilamowitz’in içinde oldu¤u tarihselci pozitivizme karfl› Jaeger’in “üçüncü hümanizm”i; ötekisi ilerde anaca¤›m›z Gadamer’in yorumsaman›n (hermeneutik) karfl› ç›k›fl›, son olarak da belli bir tarihçilikte kendini gösteren M. Weber’in “de¤er yarg›s›ndan ba¤›ms›z” bilim yapma düflüncesine karfl› son on y›llar›n karfl› ç›k›fl›d›r. 7 kebikeç / 22 • 2006 tiyan, Konfüçyüsçü, Taocu metinlerin kanonlaflt›r›lmas›n› hep bu ilk örneklere baflvurarak aç›klar; eskiça¤da birbirine yak›n tarihlerde tekrara dayal› kuttörensel (ritüel) ba¤dafl›kl›ktan yoruma dayal› metinsel ba¤dafl›kl›¤a geçifl diye bir fleyin gerçekleflti¤ini, bunun da yaz› arac› sayesinde de¤il, gelene¤in kanonlaflmas› arac›l›¤›yla, gelene¤in yenilefltirici bir tarzda kesintiye u¤rat›lmas› yoluyla gerçeklefltirildi¤ini öne sürer. Assman’›n tür-çeflit ölçütlerine göre s›n›fland›rmas›ndaki dallanmalar›n hepsini kapsayan kültürel bellek üst kavramd›r, onun alt›na gelenekle kanonu, kanon dal›na da klasik ile kanonu yerlefltirir. Gelenek ile kanon aras›ndaki belirleyici, ay›rt edici ayr›m, kanonda belirleyici ölçütün seçeneklerin d›fllanmas›na, seçilenin s›n›rlar›n›n belirlenmesine dayan›r; klasik ile kanon aras›ndaki ayr›m ise klasik kavram›nda d›fllanan›n de¤ersiz say›lmamas›na. Klasik seçimler kesin ba¤lay›c› de¤ildir; öte yandan klasik olup olmama ayr›m› ayn› zamanda yetke, ba¤lan›labilirlik, ölçülebilirlik aras›ndaki ayr›mlara da dayal›d›r. Assman kanonlaflmay› gelene¤in güçlenmesi, varolan kültürün kutsallaflmas› olarak de¤il, yeni ö¤retilerin ortaya ç›kmas› olarak belirler. Türkçede s›fat ile ad aras›nda biçimbilgisel aç›dan bir ayr›m gözetilmez; dolay›s›yla kaynak dillerde de bu iki biçim aras›ndaki ayr›mlar› genellikle gözard› ederek, klasik sözcü¤üyle ilintili sözlük verilerini gözden geçirmeye bafllayal›m. ‹ngilizcede birinci s›n›f anlam›na gelen s›fata 16. yüzy›lda rastlan›r, 17. yüzy›lda önemli, örnekçe (model), ölçüt anlamlar› eklenir; s›fat 19. yüzy›lda belli bir dilin, kültürün belirli bir evresi için kullan›lacakt›r; 17. yüzy›lda ad hem birinci s›n›f fley , hem de Yunan Latin edebiyatlar›n›n toplam› anlam›na gelmeye bafllar, buradan türeme ‹ngiliz klasikleri kavram›naysa ilk kez 18. yüzy›lda rastlan›r; ayr›ca sözcük 18. yüzy›lda 19.yüzy›lda Yunan-Roma biçemine uygun anlam›na gelir. ‹talyancada da 17. yüzy›lda sözcük, s›fat olarak birinci s›n›f anlam›na gelirken 19. yüzy›l›n bafl›nda sanat yap›tlar› için bir ölçüt anlam›na gelir. Frans›zcada ise ilk 16. yüzy›lda rastlanan sözcük, 17. yüzy›lda öykünülecek örnekçe, yetke, s›n›fta okutulan ö¤retilenler anlam›na gelir6. Diderot ile arkadafllar›n›n 18. yüzy›l›n ortalar›nda yay›mlanan ünlü Ansiklopedi’sinde de 17. yüzy›ldaki bu anlam sürdürülür; kavram›n kaplam›, Augustus’un ça¤dafl› yazarlardan, birkaç tane de ‹.S. 2. yüzy›ldan Romal› yazar ad›ndan, XIV. Louis döneminin Racine, Moliére Corneille, La Fontaine gibi yazarlar›ndan oluflur; kavram›n içlemine ba6 ‹ngiliz ortaö¤retimi ile üniversitelerinde okutulan Latince yap›tlar›n yüzy›l yüzy›l dökümü, bize bunlar›n pek ço¤unun hiç de “klasik” yap›tlar olmad›¤›n›, dini metinleri bir yana b›rak›rsak bir bölümünün Roma ‹mparatorlu¤u sonras›nda okullar için yaz›lm›fl kitaplar oldu¤unu gösteriyor: bkz. M.L. Clarke, Classical Education Britain 1500-1900, Cambridge University Press, 1959. 8 AÇIK Klasik Nedir ya da Yaz›l› Kültürün Savunusu kacak olursak, tan›mlamada zarif, düzgün yaz› ölçü olarak al›n›r, ayr›ca bir ölçütten söz edilmez. Hiçbir Yunanl› yazar›n an›lmad›¤› listede, yap›tlar de¤il yazarlar s›ralanmaktad›r; bunlar aras›nda örne¤in Valerius Maximus, Frontinus gibi yaln›zca tarih araflt›rmas›na malzeme veren ikincil, üçüncül yazarlar da vard›r. ‹mdi Avrupa yaz›n›nda, yaflayan bir dilin ürünlerini klasik diye nitelemek, Frans›zlar›n 18. yüzy›l ortalar›nda, kendi yaz› geleneklerine geri dönüp bakt›klar› zaman ortaya ç›km›flt›r7. Yaflayan dillerin yüzy›llara da¤›lm›fl kimi yazarlar›, kesintisiz olmasa bile ayr› ayr› “büyük” nitelemesiyle an›la gelmifllerdir, ancak 19. yüzy›la de¤in tümünü niteleyecek ortak bir kavramdan söz edilemez; bu anlamda s›fat ilk kez Frans›z edebiyat›n›n belli bir döneminin de¤erlendirilmesinde kullan›l›r. 18. yüzy›ldan bafllayarak di¤er dillerde de onlar›nkine benzer klasik yap›tlar›n var olup olmad›¤› sorgulanacakt›r; örne¤in 18. yüzy›l›n ikinci çeyre¤inde Thoulier d’Olivet ‹talya’n›n klasik yazarlar› var, bizim ise hiç olmam›flt›r demektedir; Nietzsche de Gezgin ve Gölgesi’nde ayn› soruyu Almanca için sorup olumsuz yan›t verir; tek tek Dante’nin, Shakespeare’in, Goethe’nin Avrupa’n›n klasik yazarlar› say›lmas› 19. yüzy›lda gerçekleflir8. Klasik, klasikçilik kavramlar›n› ilk kez Goethe ile onun çevresindeki yazarlar bugünküne yak›n bir anlamda kullan›r. Schlegel kardefller klasi¤i, klasikçili¤i sürmekte olan romantizm tart›flmalar›nda ifle katarlar -burada Almanca classik, klassik, klassizmus, klassische biçimleri aras›ndaki dalgalanmalar, gidip gelmeler üzerinde durmuyoruz. Böylece sözcü¤ün anlam› bir de¤er terimi olmaktan ç›k›p bir biçem (üslup) ak›m›, modas› ya da içinde baflka baflka niteliklerin yan yana var olmas›na elveren bir dönem adland›rmas›na dönüflme yoluna girmifltir. J. J. Winckelman’›n 18. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda kurucusu oldu¤u sanat tarihi araflt›rmalar›nda dönemlendirme terimi olarak klasi¤i, klasikçili¤i ortaya 7 Hans Ulrich Gumbert, “Phoenix to Ashes or: From Canon to Classic”, çev. R. Norton, New Literary History, cilt 20, no 1, 1988, s. 141-163. Yazar burada, ayr›ca Voltaire’in konu üzerine can al›c› k›sa bir metnini tart›fl›yor; a¤›rl›kl› olarak tiyatro oyunlar›ndan oluflan Frans›z klasiklerinin, Fransa’da düzenli olarak sahnelenmesinin 19. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda bafllad›¤›n› belirtiyor, ça¤dafl anlam›na yak›n klasik kavram›n›, Alman romantiklerinin dolay›m›yla Madame De Stael’in 19. yüzy›l bafl›nda Almanya üzerine yazd›¤› bir kitapta bulguluyor. Öne sürüp temellendirdi¤i savlar aras›nda can al›c› önemde bir tanesi var ki o da, 18. yüzy›lda hâlâ genifl, çeflitli, derin bilgi, mütebahhirlik erudition anlam›na gelen edebiyat›n, klasik kavram› arac›l›¤›yla aflk›nlaflt›¤›, özerk bir toplumsal alt-dizge haline geldi¤i yolundad›r; ayr›ca Gumbert, 18. yüzy›ldaki edebiyat›n, yaz› arac›l›¤›yla toplumsallaflt›rma ifllevinin 19. yüzy›lda yitip vurgunun e¤itsel bir ton kazanmakla yazmaktan okumaya, yorumlamaya do¤ru kayd›¤›n› da savlar. 8 E. R. Curtius ayr›ca, ‹talya’da Dante’nin uzun süre unutulmufl oldu¤unu da yaz›yor; Alfieri’nin 18. yüzy›lda ‹talya’da Commedia’y› okumufl otuz kifli bulunmad›¤› sav›n› aktar›yor, Stendal’›n demesine göre flairin 1800’de ‹talya’da küçük görüldü¤ünü aktar›yor, European Literature and The Latin Middle Ages, çev. W. R. Trask, The Bollingen Library, 1953, s. 348-350. 9 kebikeç / 22 • 2006 at›fl›n› bir yana b›rak›p salt edebiyat aç›s›ndan ele al›rsak, deyim yaz›n tart›flmalar› dolay›s›yla ortaya ç›kt›¤› 19. yüzy›l›n ‹ngilizcesinde, Frans›zcas›nda nadiren kullan›l›r; Almancaya gelince terim, ilk kez 19. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda Almanca edebiyat tarihini de¤erlendirenlerce yayg›nlaflt›r›lacakt›r. 20. yüzy›l bafl›nda ise ortak yanlar› romantikçilik karfl›tl›¤› olan çeflitli kesimlerden edebiyat adamlar›nca bu nitelemeye çok s›k baflvurulur. Toparlarsak klasik kavram›yla türevleri, 17. - 18. yüzy›llarda özellikle Roma eskiça¤›n›n yazarlar›na yüklenen bir üstünlük, yetkinlik terimiyken, romantik ard›ndan da tarihselci düflünüflün devrimleriyle birlikte, romantik kavray›fla koflut ya da karfl›t biçemlere meydan okuyan bir biçemi nitelemeye bafllam›flt›r. Böylece kavramda tarihsel-betimleyici yanlarla kural koyucu yanlar biribirine kar›flm›flt›r. Zaman›n›n en önde gelen elefltirmeni Sainte-Beuve 1850 y›l›nda “Klasik Nedir?” ad›nda ünlü denemesini yazar9. Sainte-Beuve, Yunan-Roma gelene¤i üzerinde durmakla birlikte kavram›n uygulanma alan›n› geniflletir. Bu nitelemenin yavafl yavafl oluflup bir bütün halinde kuflaktan kufla¤a aktar›lan istikrarl›, sürekli bir kaynak gerektirdi¤ini öne sürerek XIV. Louis dönemini örnek olarak tart›fl›r. Ölçüt olarak “elefltiri dünyas›n›n kral›” Goethe’nin görüfllerine baflvurup tart›fl›rsa da onu klasik olarak nitelendirmez. Oysa, Homeros, Dante, Shakespeare, tek klasik ça¤ olan XIV. Louis dönemi ölçütlerine uymasa bile klasik say›l›r. Ölçüt dedik ama tutarl› olarak tart›fl›lan ölçütlerden daha çok, biçeme iliflkin kimi niteliklerden söz etmeli; çünkü esinini yönetenlerle, kendini ona b›rakanlar gibi tastamam romantiklerin ortaya att›¤› karfl›tl›klar arac›l›¤›yla düflünür; bu arada elbette 17. yüzy›l Fransa’s›n›n ünlü eskiler yeniler tart›flmas›na (Querelle des anciens et des modernes) de¤inir10. Asl›nda denemesinin büyücek kesimi klasikler Pantheon’una girmeye lay›k eski, yeni yazarlar› belagatle küme küme saymaktan ibarettir; genel olarak yap›tlar de¤il yazar adlar› sözkonusu edilmektedir. Hintlilerin Valmikisi, Vyasa’s›, Eyüp, Süleyman (son ikisi için yalvaç nitelemesini kullanmaz), ‹ranl›lar›n Firdevsî’si, Konfüçyüs de say›lanlar aras›ndad›r. Homeros üzerine baflkalar›ndan aktard›¤› yarg›lar›, Sofokles ile Aiskhylos’a iliflkin eksik, sa9 Sainte-Beuve, Pazartesi Konuflmalar›, Seçmeler I, çev. F. Baldafl, MEB, 1952, 1990, s. 270-290. Bu metin yaln›zca konu üzerine yaz›lm›fl en eski, ayr›nt›l› yaz› olmakla kalmay›p yazarlar›n tart›flmalar›nda hep baflvurdu¤u bir metin olagelmifltir. T. S. Eliot ayn› konudaki denemesinin en bafl›nda bu ünlü denemeyi otuz y›ld›r okumad›¤›n›, konuflmas›n› haz›rlarken metne eriflmedi¤ini belirtir. 10 Eskiler ile yeniler, modernler tart›flmas›n›n bafllang›çlar›yla, çeflitli yank›lar›n› Avrupa’n›n yüzlerce y›ll›k kültür tarihi üzerinde enine boyuna irdeleyen François Hartog’un “Eskiler ve Biz” makalesine baflvurulabilir: F. Hartog, Tarih, Baflkal›k, Zamansall›k, çev . M. E. Özcan ,vd., Dost Yay›nlar›, 2000, s. 53-89. 10 AÇIK Klasik Nedir ya da Yaz›l› Kültürün Savunusu kat, enkaz olma yarg›s›n› bir yana b›rakal›m; o zamanlar elde henüz eksiksiz bir metni bulunmayan komedya yazar› Menandros da say›lanlar aras›nda kat›lm›flt›r. Klasik kavram›n›n bugünkü anlam›n› kazanmas›nda birbirini izleyen kuflaklar boyunca Alman düflünürleri, yazarlar› belirleyici olmufltur; öte yandan Berlin’de gerçeklefltirilen yeni bir ö¤retim ülküsü de bütün Avrupa’y› kökten etkileyecektir. Burada birer tümceyle bile olsa genifl bir araflt›rmada mutlaka u¤ranmas› gereken duraklar›n kimisinden söz edelim. Sanat tarihinin kurucusu J. J. Winckelmann sanat alan›nda ilk kez klasi¤in tan›m›n› yapar; Yunan heykellerini kendi ortaya att›¤› ölçütlere göre klasik, arkaik diye s›n›fland›r›rken, Yunan heykel baflyap›tlar›n›n en genel, ay›rt edici özelli¤ini durufl, anlat›m bak›m›ndan “soylu bir yal›nl›k, dingin bir görkem” olarak niteler; bu niteleme klasik sanat alan›nda çok uzun süre tek ölçüt olarak kalm›flt›r11. F. A. Wolf’un bafllatt›¤› yeni usullerle filoloji yapan bilginlerin, Winckelman’›n dostu Goethe’nin çevresindeki yazarlar›n, düflünürlerin eski Yunan› yeni bir gözle ilk defa de¤erlendirip sahiplenmelerine, 19. yüzy›l bafl›ndaki engin Alman felsefesini, tarih felsefesini ekleyip bir de Goethe’nin dostu Wilhelm von Humbolt’un ilk kez Prusya’da yeni örgün, seküler, merkezi ortaö¤retim ile yüksekö¤retim tasar›n› gerçeklefltirmesini de göz önüne al›rsak kabataslak bir resim çizmifl oluruz. Goethe Yunanca bilmese bile, Latincesi de ‹talya Seyahati kitab›n›n bafllar›nda söyledi¤i gibi Spinoza okumakla s›n›rl› olsa da Yunan, Roma metinlerine dayal› bir yüksek e¤itim önermifltir, çünkü bu metinler ayn› zamanda hem etik hem de estetik e¤itim sa¤larlar. W. Humbolt ayd›nlanma yazarlar›n›n, düflünürlerinin ortaya att›klar› Bildung, öz-biçimlenmesi, kavram›n› iflleyip özgün dilden Yunan-Roma metinlerini incelemeye, matemati¤e, tarih derslerine dayal› ortaö¤retimi yani “gimnazyum”u, 1810’da da Berlin Üniversitesini, yani ça¤c›l (modern) üniversitenin ilk örne¤ini yarat›r, dü- 11 J. J. Winckelman’›n 1765 y›l›nda yay›mlanan kitab›n›n ünlü sayfalar›n›n Türkçe çevirisi için bkz. “Resim ve Heykelde Yunan Eserlerinin Taklidi Üzerine Düflünceler’den”, çev.‹. Eser, Sanat Dünyam›z, say› 92, Yaz 2004, s. 157-163. Burada Winckelmann, Yunan baflyap›t› ölçütüne örnek olarak bugün Yunanl›laflma (Hellenistik) ça¤›n›n ürünü diye bildi¤imiz Laokoon heykelini tart›fl›r; and›¤› özelliklerin Sokrates ça¤› düzyaz›s›nda da bulundu¤unu kesinledikten sonra ayn› özellikleri Rafaello’nun yap›tlar›nda da saptar. Bu ba¤lamda Werner Jaeger’in klasik anlay›fl›n› eskiça¤la iliflkili olarak ele ald›¤› ama eriflemedi¤imiz kitab›n› da burada anal›m: Das Problem des Klassischen und Die Antikite, Stuttgart, 1933. François Hartog “Model ve Kaynak: Johann Joachim Winckelmann” adl› makalesinde düflünce tarihi aç›s›ndan, Fransa’daki al›mlanmas› bak›m›ndan Wincklemann’› ele al›r: Tarih, Baflkal›k, Zamansall›k, çev. M. Emin Özcan, Dost Yay›nlar›, 2000, s. 91-118. Hartog’un ayn› kitaptaki “Frans›z Devrimi ve Antikça¤” makalesinde, Norbert Elias’›n Uygarl›k Süreci kitab›nda (1. cilt, çev. E. Ateflman, ‹letiflim, 2002) görüldü¤ü gibi, Yunan imgesinin oluflturulmas›, bir anlamda keflfi süreci, bu imgenin günlük siyasaya, düflünüfle girifli asl›nda Alman düflüncesinin 18. yüzy›l sonunda Frans›zlar›n civilisation’u karfl›s›na baflka bir toplumsal s›n›f temeline dayal› kultur kavram›n› ç›kartmas›yla eflzamanl›d›r. 11 kebikeç / 22 • 2006 flünceleri, kurumlar› dalga dalga Avrupa’ya yay›lacakt›r12. Çeflitlendirdi¤i ortaö¤retim kurumlar›nda, üniversitede teknik e¤itime de yer vererek bütün Avrupa’n›n elli y›l içerisinde izlemeye bafllayaca¤› bir örnek yarat›r. Üniversite özerkli¤i, aktarmaya de¤il özgün araflt›rmaya, incelemeye dayal› doktora çal›flmas› ilk kez Berlin’de gerçeklefltirilmifltir, yine burada ilk kez bilinenlerin aktar›lmas› de¤il araflt›rma ile ö¤retimin birbirini pekifltirilmesi gözetilmifltir. Orta ya da yüksek ö¤retim, hem bir amaç hem de kesintisiz bir aray›fl olan yüksek e¤itimin, kiflinin kendini biçimlemesi u¤rafl›n›n okumufllar için ortak taban›n›, ilk basamaklar›n› oluflturur yaln›zca. Ö¤retim ise çeflitli düzeylerde klasiklerin okunmas›na dayan›r13. Bu yeni, e¤itilmifl insan ülküsü, yaln›zca örgün ö¤retim tasar›m› çerçevesinde, gerçeklefltirilebilecek bir ifl olarak da görülmez; Platon Politeia’n›n VII. bölümünde, kimileri için bir ömür sürecek ayr›nt›l› e¤itim ütopyas›nda belli kuramsal çal›flmalara, ancak otuz beflinden sonra bafllanmas› gerekti¤ini söylüyordu. 12 David Sorkin, “Wilhelm von Humboldt: The Theory and Practice of Self-Formation (Bildung), 1791-1810”, Jo- urnal of the History of Ideas, c. 44, No.1, 1983, s. 55-73; S. Rothblatt, B. Wittrock (yay. haz.), The European and American University since 1800, Historical and Sociological Essays, Cambridge University Press, 1993, içinde B. Wittrock “The Modern University: The Three Transformations”, s. 303-362. Ayr›ca eriflme olana¤› bulamad›¤›m›z: A History of The University in Europe, 3. cilt: Universities in the Nineteenth and Early Twentieth Centuries (1800-1945), (yay. haz.) W. Ruegg, Cambridge University Press, 2005. Matthew Arnold’un 1869 y›l›nda yay›mlanan Culture and Anarchy kitab› yüksek kültürün, yüksek hümanizmin en ünlü ça¤c›l savunusudur. Arnold’dan bir kuflak önce, flair yazar Coleridge, Alman düflüncesini ‹ngilizceye tafl›rken Almancan›n bildung kavram›n› ilk kez cultivation “iflleme” biçimiyle kullanm›flt›r, onun kurdu¤u tümcelerle kavram do¤al bir geliflim e¤ilimi olmaktan ç›k›p genel maddi ilerleme anlam›ndaki uygarl›k kavram›yla da karfl›tl›k içerisinde belli bir genel bilinç durumu anlam›na gelir: R. Williams, Culture and Society 1780/1950, Columbia University Press, 1958, s. 49-70. “Kültür”ün anlam genifllemesi sürecek, bir yüzy›l içerisinde kiflinin yetkinleflmesinden, toplumun genel geliflimine, sonra sanatlar bütününe, en sonunda gerek tinsel gerek maddi gerek düflünsel bütün bir hayat tarz› anlam›na do¤ru yay›lacakt›r (R. Williams, a.g.y.). Arnold’un kitab›n›n as›l tart›flma konusu e¤itim reformudur; liberallerin, aristokratlar›n, orta s›n›f›n yani burjuvazinin, hemen hemen her kesimin e¤itim karfl›s›ndaki tutumunu, güncel siyasal olaylar çerçevesinde tart›fl›r, elefltirir. Her kesimi de e¤itim anlay›fl› bak›m›ndan yetersiz bulur. Büyük Britanya’da ancak 1902 y›l›nda sa¤lanacak olan “ö¤retim birli¤ini” “tevhid-i tedrisat”›, dar uzmanl›k karfl›s›nda insan›n her yönünün uyumlu yetkinleflme çabas› olan kültürün –ve elefltirininüstünlü¤ünü savunur. ‹ngiliz düflünce dünyas›n›n iki asal bilefleni sayd›¤› “Hellenizma ile Hebraizmay›” tart›fl›r. Güncel olaylarda ad› geçen siyasa, din kiflilerinin bollu¤u aras›nda, öte yandan eski yeni örnek hiçbir yazar ad›n›n an›lmay›fl› aras›nda göze çarpan tek özel ad, bir yerde övgüyle and›¤› Humboldt’unkidir. Humboldt’un ortaya att›¤›, Arnold’un benzerlerinin sürdürdü¤ü e¤itim ülküsünün, Almanya’da aksini savunan görüfllere karfl›n içeri¤iyle, amaçlar›yla ulusal de¤il, uluslarüstü bir yan› vard›r (yukarda an›lan David Sorkin’in makalesine bkz.). Burada bu e¤itim tasar›n›n yeni bir yurttafl ülküsüyle, kamu görevlisi yetifltirmeyle ba¤lar› üzerinde duramay›z; ancak bu e¤itimin uzman yetifltirmeye yönelmedi¤ini, genel bir e¤itim yürütüldü¤ünü anmakla yetinelim. Arnold’un e¤itilmifllerinin ortaklafla sahip olmas› gereken “tatl› ›fl›k”, “dünyada en iyi biçimde düflülmüfl, en iyi biçimde yaz›lm›fl en iyi fleyle tan›fl›kl›k kurmaya” dayan›r. Öte yandan Ziya Gökalp’›n 1924 tarihli Türkçülü¤ün Esaslar› kitab›nda Frans›zca culture sözcü¤ünü ulusçu amaçlar› bak›m›ndan tuhaf biçimde ikiye ay›r›l›r; ulusal olan›na hars, Arnold’un “tatl›l›k ve ›fl›k mezhebi” diye niteledi¤ine ise tehzip karfl›l›klar›n› önerir (Baflbakanl›k Kültür Müsteflarl›¤› Yay›nlar›, 1972, s. 104-105); hars düflünce dünyam›zda hep yinelenmiflse de tehzip dile, düflünceye yerleflmemifltir, sözlüklere de düflünce dünyam›za da girmemifltir; Gökalp’›n bu terimi “süs” kökünden türetmesi kavram› nas›l anlad›¤›na iliflkin bir ipucu say›labilir. 13 Yaz›ya dayal› 19. yüzy›l›n örgün ö¤retim anlay›fl›, klasiklere iliflkin yayg›n toplumsal bellek oluflmas›nda belirleyici etken say›labilir. Öyleyse, 19. yüzy›l Avrupa’s›n›n belli bafll› devletlerinin ö¤retim usullerine geçerken de¤inmek gerek. Ülkeden ülkeye beliren siyasal baflkal›klar› hat›rda tutarak Büyük Britanya’dan temsil edici örnekler, tutamaklar s›ralayal›m. Fransa’da da devrimin etkisiyle Prusya’dakine benzer bir ö¤retim birli¤i 19. 12 AÇIK Klasik Nedir ya da Yaz›l› Kültürün Savunusu fiair, elefltirmen Thomas Stearns Eliot (1888-1965), 20. yüzy›l›n ilk yar›s›nda klasik üzerinde düflünen öncü yazarlar kümesine aittir, konu üzerinde en genifl kapsaml› olarak durmufl yazar odur14. E. Pound’la birlikte ça¤c›l ‹ngiliz fliirinin kurucusudur, o k›sac›k Hamlet (1919) denemesinde ortaya att›¤›, flairin belli bir duyguyu dile getirmedi¤ini, flairin belli bir duygunun nesnel ba¤l›lafl›¤›n› (objective correlative) bulmakla yani bir nesneler kümesi, bir durum, bir olaylar dizisi bulmakla fliirini yapt›¤›n› öne sürmesi, poetikada ender yeniliklerden say›lmal›d›r. ‹ki dünya savafl› aras›nda ç›kartt›¤› Criterion dergisiyle genifl bir Avrupa kültürünün savunuculu¤unu yapar. Edebiyat ürünlerine ahlaki, tarihsel, filoloji yönünden yaklaflmak yerine “fliiri fliir olarak” alan meyüzy›l bafl›nda oluflabilmifltir ama Alman örne¤ini benimsemeleri yüzy›l›n son çeyre¤indedir; Büyük Britanya’da ise yüzy›l sonunda. Göndermeler, Classics Transformed, Schools, Universities and Society in England 1830-1960 adl› kitaptan (yay. haz. C. Stray, Oxford, 1998). Büyük Britanya’da 19. yüzy›l sonuna kadar, yani köklü e¤itim reformlar›ndan önce, Fransa ile Almanya’n›n aksine ilk ö¤retimde, ortaö¤retimde birden çok ders izlencesi (müfredat) bulunmaz (s. 30-32); okullar›n dörtte birinde Yunanca Latince, dörtte birinde Latince, gerisinde yaln›zca temel okuma yazma, hesap dersleri görülür; public school denen seçkin yat›l› okullarda ise ö¤retim yaln›zca Yunan, Latin klasiklerine dayan›r. Ücretsiz devlet ilkö¤retimi, 1891 y›l›nda, ücretsiz ortaö¤retim ise 1902 y›l›nda gerçeklefltirilir, oysa bunlar Almanya ile Fransa’da 19. yüzy›l bafl›ndan beri vard›r. 20. yüzy›l bafl› ‹ngiltere’sinde tipik bir ortaö¤retim ders izlencesi flöyledir: haftal›k 25 saatin 10’u klasik diller –oysa 19. yüzy›l ortas›nda bu diller derslerin en az yar›s›n› oluflturuyordu (s. 185-186) – 8’i matematik, 3’ü Frans›zca, 2’si bilim, 1’i dolgu dersleri (s. 167; 255). Bugün bildi¤imiz araflt›rmac› Oxford ile Cambridge üniversiteleri 19. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda reform hareketlerinin zorlamas›yla ortaya ç›km›flt›r, araflt›rmay› öne almas› ise yüzy›l›n son çeyre¤ine rastlar. Cambridge’de Matematik ö¤retiminin Klasikler bölümünden (tripos) 1854 y›l›nda ayr›lmas› uzmanlaflman›n bafllang›c› anlam›na gelir; s›ras›yla Latince kürsüsü (1869), Almanlar› örnek alan Eskiça¤ Tarihi (1899), Antik Felsefe ile Karfl›laflt›rmal› Filoloji (1931) kürsüleri birbirini izleyecektir. Üniversitenin sekülerleflmesinde önemli bir ad›m 1870’de Oxford Cambridge gibi üniversitelere giriflte, üniversitenin ba¤l› oldu¤u kiliseye, mezhebe biçimsel olarak ba¤l›l›k gösterme, din bilgisi s›nav›ndan geçme koflullar›n›n kald›r›lmas› olmufltur. Fransa’da bütünüyle seküler ö¤retime 20. yüzy›l bafl›nda geçilmifltir. Alman araflt›rma üniversitesini, doktoras›n› örnek alan ilk Amerikan üniversitesi 1876 y›l›nda kurulan John Hopkins’tir. Öte yandan ‹ngilizce bir edebiyat kanonu 19. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda oluflmaya bafllam›fl, Yunan Roma klasikleri ö¤retimi kerte kerte ‹ngilizce klasikler ö¤retimine dönüflmüfltür. ‹ngiliz dili bölümü Cambridge’de ancak 1917’de kurulacakt›r (s. 16, 282). Avrupa ülkelerinde de ortaö¤retimde, yüksekö¤retimde durum farkl› de¤ildir, ortaö¤retimde kendi dillerinin dilbilgisi, klasikleri 19. yüzy›l sonunda dersler aras›na kat›l›r: bkz. A Cyclopedia of Education, (yay. haz.) P. Monroe, [New York, 1912], 1968, “vernacular”, “literature”, “modern languages” maddeleri. 14 ‹nsan bilimlerinin, sosyal bilimlerin en seçkin dergilerinin tamam›ma bütün say›lar›yla birlikte eriflme olana¤› tan›yan Periodicals Archive Online ile Periodicals Index Online (bir önceki sürümlerinin adlar›yla PCI (Periodical Content Index) ile PCI Full Text) gibi bir veri taban›nda konu üzerine yap›lm›fl akademik araflt›rmalar›n azl›¤›, - bunlar›n hemen hemen hepsine bu yaz›da gönderme yap›l›yor- konuya bafltan beri yaz› zanaatkarlar›n›n, flairlerin, yazarlar›n e¤ildi¤ini de gösteriyor. Hepsi de ça¤c›l (modern) klasik say›lan bu yazarlar›n bafl›nda günlüklerinde, gazete yaz›lar›nda, makalelerinde klasikçili¤e sayg›lar›n› gösteren P. Valery, A. Gide gelir. Anaca¤›m›z yazarlar dillerinin en ileri, öncü ürünlerini vermifl, yuvarlak bir deyimle fliiri, yap›nt› düzyaz›y› 20. yüzy›l bafl›nda kökten de¤ifltirmifl, edebiyat tarihçilerinin deyimiyle yüksek ça¤c›ll›k (modernizm) ak›m›n›n oluflturucular›ndand›r. Bir fikir vermesi bak›m›ndan kimi tümcelerini Encyclopaedia Universalis (Paris, 1985) “classicisme” madde bafl›ndan al›nt›layal›m. E. Pound, “bütün elefltiri klasi¤i tan›mlama çabas›d›r” diyor. A. Gide 1921’de kendisini klasikçili¤in en iyi temsilcisi sayar, dönemin edebiyatta en etkili olmufl dergisini yay›mlar, dergi de deruni bir klasikçili¤i savunur; klasi¤i överken onun s›radan görünme çabas›n›, “çekingenlik, alçakgönüllük sanat›” çabas›na büyük de¤er biçer; klasik yap›t özgünlü¤ünü öne ç›karmaz, biçemde ye¤nilefltirmeyi, ar›ksay›fl› (litotes) kullan›r. A. Camus klasi¤in “tutkulu tekdüzeli¤i”ini, uygun düflen biçimde yinelemeyi bilmesini, alçakgönüllü¤ünü, çekingenli¤ini över, “sanatta tek bir aç›nsama tan›yorum: biçimin, temelde dilin, maddeye titizlikle uygun düflürülmesi. Bu bak›fl aç›s›na göre Frans›z klasik edebiyat›ndan baflkas›n› bütün gönlümle sevemem” diye yazar. Bu gün klasik biçemi düflünürken edebiyat araflt›rmac›lar›n›n ifle katt›¤› kavram da¤ar›ndan kimisini s›ralayacak olursak bunlar, nesneye yönelme anlam›ndaki nesnellik, ussal denetim, olabildi¤ince az yerel renk, kiflisizlik ülküsü, kapal› biçim, kat›l›kla da¤›l›p gitme aras›nda bir orta konum, orant›lar›n uyumu, denge ile yetkinlik aray›fl›, do¤a sezifli, insanc›l içeriktir. 13 kebikeç / 22 • 2006 tin odakl› yeni elefltirisinin bafllat›c›s›d›r; zaman›n›n en önde gelen elefltirmenidir de15. ‹ngilizce’nin 16. yüzy›ldan bu yana gelmifl geçmifl bütün büyük flairleri, yazarlar› üzerine yazm›flt›r. ‹ngiliz edebiyatç›lar› aras›nda T. E. Hulme’la birlikte edebiyatta klasikçili¤in savunmas›n› yapm›flt›r. Örne¤in klasik düzyaz›dan ne anlad›¤›n› 17. yüzy›l bafl›nda ölmüfl bir piskopos üzerine yazd›klar›nda bulabiliriz: Lancelot Andrews (1926), For Lancelot Andrews (1928). fiimdi Eliot’un Vergilius Derne¤i’nde 1944 y›l›nda yapt›¤› “Klasik Nedir?” bafll›kl› konuflmas›n› ele alabiliriz. Konuflmas›n›n ana sav›, yerleflik yarg›lar›n aksine Vergilius’un Avrupa’n›n tek klasi¤i oldu¤u yolundad›r; gelifltirdi¤i ölçütlerini tek tek klasik say›lan Avrupal› yazarlar, flairler üzerinde s›nar; ‹ngiliz edebiyat› üzerine genifl de¤erlendirmeler yapar, bizi burada gelifltirdi¤i ölçütleri ilgilendiriyor. Klasi¤i tart›flmak için ilk ölçütü olgunluktur: öne sürdü¤ü dil olgunlu¤u edebiyat içi bir ölçütken bununla yetinmez, dil olgunlu¤unu belirli bir toplum, uygarl›k bütününün olgunlu¤una ba¤lar. Dilin belli bir olgunlu¤a eriflmifl oluflu, düzyaz›da fliirden daha kolay saptanabilir, klasik biçemin bir belirtisi de tümce, yan tümcecik yap›s›n›n daha karmafl›klaflmaya do¤ru gidiflidir. Dilin dile getirdi¤i dünya ham, kaba olmamak gerekti¤inden toplumun adap, görgü olgunlu¤unu da ifle katar. Dil olgunlu¤unun bulundu¤u yerde yaln›zca gazete dili gibi ortak bir yaz›fl biçemi de¤il bir be¤eni toplulu¤u da oluflmufl olmal›d›r. Yine dil olgunlu¤unu geçmiflin elefltirel duyuflu, flimdiye güven, gelecekten kuflku duymamak gibi zaman› kavray›flla ba¤›nt›l› özelliklerle birlikte düflünür. Latin edebiyat›n›n ard›ndaki Yunan edebiyat› örne¤i uyar›nca –Elizabeth ça¤› bu bak›mdan Shakespeare’iyle büyük olsa da klasik de¤ildir- en az›ndan bir yüksek uygarl›¤›n, bizimkiyle bir “h›s›ml›¤›” olan, bizim tarihimize kat›lm›fl bir uygarl›¤›n tarih bilinci, bilgisi gerekir. ‹ngilizce edebiyatta klasik ça¤ diye adland›r›lagelen 18. yüzy›l› da, A. Pope’u da klasik olarak nitelendirmez. Büyük yap›tlarla klasik yap›tlar aras›nda de¤erlilik bak›m›ndan ayr›l›k araman›n yersizli¤ini de ayr›ca belirtir. Milton, Shakespeare gibi büyük flairler ilk ve son kez dilin olanaklar›n›n bir bölümünü gerçeklefltirir; klasik fliir ise bir biçimi de¤il zaman›n dilinin tümünü tüketir, bütünüyle 15 Louis Menand onun edebiyat elefltirmenli¤ini ondan önce gelen akademik olmayan elefltirmenler katar›yla ondan sonra gelen üniversiteli Yeni Elefltiri ak›m›n›n aras›na yerlefltirir: “T. S. Eliot and Modernity” New England Quarterly, cilt 69, no. 4, 1996, 555-579. Ronald Schuchard ise Eliot’un düflünsel oluflumunun ilk evresini inceliyor: “Eliot and Hulme: Toward a Revaluation of Eliot’s Critical and Spiritual Development”, Proceedings of Modern Language Association, cilt 8, no.5, 1973, 1083-194. T. S. Eliot’un anaca¤›m›z metinleri flu kitaplar›nda bulunuyor: What Is A Classic, Londra, 1945; kimi denemelerinin, elefltirilerinin yan›s›ra “Klasik Nedir?” konuflmas›n›n çevirisi: Edebiyat Üzerine Düflünceler, çev. S. Kantarc›o¤lu, Kültür Bakanl›¤› Yay›nlar›, 1990. Selected Prose, Penguin, 1953; Selected Essays, Londra, 1951, bu kitaplarda bulunan denemelerine göndermeleri, bafll›klar›n› yaz›l›fl y›l›yla belirterek yap›yoruz. 14 AÇIK Klasik Nedir ya da Yaz›l› Kültürün Savunusu klasik bir flair söz konusu oldu¤unda onun dili, yetkinli¤i içerisinde zaman›n›n dili haline gelmifl demektir. Bu noktada ek bir ay›rt edici özelli¤i ifle katar; olabildi¤ince çok duyuflun dile getirilmesiyle eriflilen kapsay›c›l›k sayesinde yap›ta evrensel denebilir. Vergilius’un biricikli¤ini, benzersizli¤ini onun Avrupa edebiyat›n›n merkezindeki yerine ba¤lar, o en büyük ya da en çok borçlu oldu¤umuz yazar de¤ildir gerçi, oysa klasi¤e iliflkin ölçütlerinin bir ço¤unu Avrupa ona borçludur. Bu uslamlamas›ndaki son sav› döngüsel sava, kan›tlanmas› gereken fleyin kan›t olarak kullan›lmas›na yani petitio principii’ye bir örnek olarak görebilir. Zaten gelifltirdi¤i ölçütler sanki Vergilius’un özelliklerinden türetilmifltir. Klasi¤i ikiye ay›r›r: bir dilin kendi ürünleriyle, belli bir evresiyle iliflkili olan görece türü, bir de Vergilius gibi evrensel, salt›k klasik. Oysa örne¤in Goethe bütün bir Avrupa gelene¤ini temsil etmez, 19. yüzy›l›n ‹ngiliz yazarlar› gibi bir parça yereldir (provincial). Her Avrupal›n›n onu tan›mas› gerekir anlam›nda evrensel bir yazard›r da. Eliot evrensele bu yarg›da yükledi¤i yeni anlam› ilerde ayd›nlatmaz oysa. Klasik, çeflitli dillerin edebiyatlar› aras›nda ortak üstünlük, yetkinlik (excellence) ölçüsü oluflturur. Vergilius’u yaln›zca yaz›nsal özelliklerinden dolay› böyle görmedi¤i konuflmas›n›n sonunda, iki yerde kendini a盤a vurur; Roma imparatorlu¤u, Latin dili, herhangi bir imparatorluk, herhangi bir dil de¤ildir, çünkü bunlar Avrupa’n›n yazg›s›n› belirlemifllerdir. Son tümcesindeki Dante al›nt›s›yla, Vergilius’u üstü örtük biçimde, H›ristiyanl›¤›n bir tür bilinçsiz öncüsü haline getirir16. Eliot’un ölçütleri, kimi zaman ayk›r› da olabilen karfl›laflt›rmal› edebiyat yarg›lar› son derece verimli ipuçlar› sunuyor bize, üstelik o zamanlar edebiyat için pek kullan›lmayan kanon kavram›n› ifle katmasa da, ilginç biçimde J. Assman’›n klasikle, kanon aras›nda saptad›¤› ayr›mlar yaz›da kendini duyuruyor. Ne var ki serimlemesinin mant›ksal denebilecek bir açmaz› var: tan›m› gere¤i bir küme olmas› gereken bir genel ad›n tek bir üyesi bulundu¤u kesinleniyor. Co¤rafya örneksemesiyle olanakl› bir dünyada tek bir “doruk” düflünelim, co¤rafya bilgisinde bunun genel de¤il özel bir ad› olur, dolay›s›yla bir co¤rafya terimi olarak doruktan söz edemeyiz. Bu düflünüflünün ard›nda elbette tarihsel süreklilik aç›s›ndan bir hakl›l›k pay› var; kesintisiz aktar›m, yoruma konu olma bak›m›n16 Bugün pekala ba¤nazca görülebilecek koyu Katolik görüflleri, ilginçtir, has bir yazar olarak ne fliirlerinde, ne de do¤rudan H›ristiyanl›¤a, dine de¤indi¤i denemeleri d›fl›ndaki yaz›lar›nda kendini asla duyurmaz. Vergilius ve Yazg› (1951) adl› yaz›s›nda da Roma ‹mparatorlu¤u’nu, Vergilius’u salt H›ristiyanl›k bak›m›ndan yüceltir. “Modern E¤itim ile Klasikler”de (1932) nihai olarak yaflam hakk›nda iki, yaln›zca iki savunulabilir varsay›m›n bulundu¤unu, bunlar›n H›ristiyanl›k ile materyalizm oldu¤unu öne sürer; ayn› yaz›da H›ristiyanl›k söz konusu olmasa Yunan, Latin metinlerinin yoklu¤una yerinmezdim diyebilmifltir. Öte yandan Yunan-Roma dünyas›yla her düzeyden ilgililerin oluflturdu¤u en büyük dernek olan Klasikçiler Derne¤i’nin (Classical Association) “Yunan Roma Klasikleri ile Yaz›n Kiflisi”, “The Classics and the Man of Letters” bafll›kl› 1942 y›l› baflkanl›k aç›fl konuflmas›nda, Yunanca ile Latinceyi ‹ngilizce edebiyat›n geçmiflindeki gereklili¤i aç›s›ndan de¤erlendirir; ‹ngilizce edebiyat›n süreklili¤i aç›s›ndan bu dillerin ö¤retimi gere¤ini savunur. 15 kebikeç / 22 • 2006 dan dind›fl› tek eskiça¤ metni Vergilius’unkidir, ancak bu özelli¤i kendi bafl›na ele almay›p H›ristiyanca bir zaman kavray›fl›n› ifle katar, gerçi düflünüflünün bu yan› deyim yerindeyse bütün yarg›lar verildikten sonra en son tümcede onu ard›llar›na ba¤lamak üzere bir an›flt›rmayla a盤a vurulmufltur. Ama metnin yaz›nsal özelliklerinden de¤il metnin d›fl›ndan söz ederek, sonraki etkilerine, hatta metni sonraki bir uygarl›k tasar›m›na ba¤l› olarak ele almas›na, öncüsü oldu¤u elefltiri anlay›fl› bak›m›ndan bir kusur gözüyle bakabiliriz. Geçen yüzy›l›n ikinci yar›s›nda özellikle Alman düflünce gelene¤inde, baflta Gadamer’in yorumsamas›nda nas›l olup da klasiklerin içinden ç›kt›klar› tarihsel koflullar›n d›fl›nda baflka baflka zamanlar› yaflayan kiflilerin flimdisinde, sanki onlara özel bir fley söylermiflçesine etkide bulundu¤u tart›fl›lm›flt›r. Bir kavrama hangi nesnelerin girdi¤ini, kaplam›n› tart›flmak olanakl›, bunu ya kümenin üyesi oldu¤u söylenen tek tek örneklerin ortak özelliklerini ayd›nlatmaya çal›flarak yapabiliriz ya da saptanm›fl ay›rt edici özelliklerin varsay›lan üyelerdeki da¤›l›m›n› araflt›rabiliriz. Ya da böyle bir kavram çözümlemesi yapmaktansa, 1981 y›l›nda “Ne ‹çin Klasikleri Okumak?” adl› enfes denemesinde Italo Calvino’nun giriflti¤i gibi, okuyucular›n klasik karfl›s›ndaki tutumlar› temelinde bir de¤erlendirmeye yönelebiliriz17. Calvino geniflleye geniflleye ilerleyen yaz›s›nda, hepsi de bir öncekinden ç›kart›lan on dört klasik tan›mlamas› yapar. Bu konuda düflünenlerin a¤›rl›kl› olarak yazarlar oldu¤u flimdiden a盤a ç›kt›. Peki bizde bu konuda kimler ne ölçüde düflündü? Avrupa klasikleri üzerine ilk yaz›l› tart›fl›, 1897 y›l›nda gazete sütunlar›nda bafl tart›flmac›s› Ahmet Mithat Efendi olmak üzere, alt› yazar›n kat›l›m›yla, üç ay kadar süren tart›flmad›r18. Asl›nda bafll›ca tart›flma konular›, Avrupa klasiklerinin çevirilip çevirilmemesi gerekti¤i, çevirilecekse çeviride tutulacak yollar, çevirilecek yap›tlar›n neler olaca¤› üzerinedir; yan sorular ise bizde klasik var m› yok mu, klasikler nelerdir gibi sorulard›r. Ahmet Mithat Efendi’nin yaz›lar›nda ad›n› and›¤› tek kayna¤› yukar›da sözünü etti¤imiz Sainte-Beuve’ün 17 Italo Calvino (1923-1985), 1963 y›l›nda Umberto Eco, Giorgio Manganelli gibi yazarlar›n oluflturdu¤u öncü “Gruppo 1963” yazarlar›ndan, herhalde geçen yüzy›l Avrupa’s›n›n en önemli yazarlar›ndand›r. Kitapla ayn› ad› tafl›yan denemesi, eski yeni klasikler üzerine yazd›¤› denemeler toplam› içerisindedir: Why Read the Classics, çev. M. McLaughlin, Random House, 1999 [1991]. Bu deneme, 1960’l› y›llarda U. Eco’nun bafl›n› çekti¤i okuyucu odakl› edebiyat kuram›n›n verilerini bir baflka düzlemde tart›flmaktad›r. Harvard Üniversitesi’ndeki ünlü Charles Eliot Norton (üniversitesinde ilk kez seçmeli ders gibi köklü yenilikler gerçeklefltiren bu bilimci, T. S. Eliot’un kuzenidir) fiiir seminerlerinde (ayn› semineri vermifl olanlar aras›nda, T. S. Eliot, N. Frye, J. L. Borges, U. Eco say›labilir) sunmak üzere yazd›¤›, sunmaya ömrü vefa etmedi¤i yaz›lar›nda deyim yerindeyse salt poetika önerileri üzerinde durmufltur: Amerika Dersleri, Gelecek Biny›l ‹çin Alt› Öneri, çev. K. Atakay, Can Yay›nlar›, 1994. Italo Calvino’nun kufla¤›ndan klasik üzerinde duran edebiyatç›lar aras›nda san›r›m, flair F. Ponge’u, elefltirmen, deneme yazar› R. Barthes’› da anabiliriz. 18 Tart›flma metinlerinin tamam›, bir incelemeyle birlikte yeni yaz›ya çevrilmifltir: K. Kaplan, Klâsikler Tart›flmas›: Bafllang›ç Dönemi, Atatürk Kültür Merkezi Yay›nlar›, 1998. 16 AÇIK Klasik Nedir ya da Yaz›l› Kültürün Savunusu denemesidir, o denemeden sözcük kökenini uzun boylu aktar›r, sözcü¤ün anlamlar› üzerinde pek durmaz. “Sid’in Hulâsas›na” yazd›¤› önsözde klasik yap›tta bafll›ca iki “meziyet” bulmufltur, “hayâl, belâgat”. Klasik yap›tlar›n örnek olma özelli¤i üzerinde duran tart›flmac›lar da vard›r: say›lan adlar aras›nda Balzac da vard›r, Shakespeare de, Yunanl›lar Romal›lar üzerinde pek durulmaz. Ruflen Eflref Ünayd›n’›n dönemin on sekiz kalburüstü edebiyatç›s›yla 1914-1926 y›llar›nda yapt›¤› söylefliler dizisi önemli bir belgedir, ne var ki Ziya Gökalp ile Fuat Köprülü d›fl›nda konuya de¤inen yoktur19. Ziya Gökalp Tanzimat’la birlikte Frans›z klasik edebiyat›n› kendimize örnek alsayd›k, “dolayl› olarak Rönesans’a nail olup” Yunan Roma edebiyat›n›n üstünlüklerini kendimize uydurmufl olsayd›k, klasik bir edebiyata ulaflabilirdik görüflündedir; ona göre örnek tuttu¤umuz Acem edebiyat› klasik de¤ildir yani aç›kl›ktan, sa¤laml›ktan yoksundur. Öte yandan Fuat Köprülü ona örtülü yan›t›nda Acem edebiyat›n› klasik sayar. Ziya Gökalp Türkçülerin romantik bir sanat ile klasik bir edebiyat yanl›s› oldu¤unu söyler; bu iki ak›m› nas›l olup da ba¤daflt›rabildi¤ini, herhalde, kendi ulusçu bak›fl aç›s›ndan Romantiklerin ana kaynak olarak gördükleri halk edebiyat›n› yüceltmeleri olgusundan yola ç›karak anlayabiliriz. Türkçülü¤ün Esaslar›’›nda gelecekteki ulusal edebiyat›n kaynaklar› aras›nda Yunus Emre’yi, Dede Korkut’u, Homeros ile Vergilius’tan bafllayarak Avrupa klasiklerinin bulunmas› gerekti¤ini öne sürer (s. 143). Cumhuriyet döneminde konu üzerine neler söylenmifltir?20 Burada ayr›nt›lar›na girmeyece¤imiz, 1938-1948 y›llar›n›n canl› tart›flma ortam›nda, konu ulusal bir edebiyat yaratmak, uygarl›k de¤ifltirmek ba¤lamlar›nda gündeme gelir. Tart›flmalarda kendini gösteren bir yan da sözcü¤ün birden çok anlam tafl›mas›n›n yaratt›¤› belirsizlikler, anlam kaymalar›d›r; bir yandan Frans›z edebiyat›n›n klasik dönemi öte yanda Yunan Roma ürünleri, beri yanda di¤er Avrupa klasikleri vard›r, bunlar›n aras›nda kolayca birinden ötekine geçilebilmektedir. Dönem ayn› zamanda Milli E¤itim klasiklerinin yay›mlanmaya bafllad›¤›, bafllang›ç olarak üç lisede haftada befl saat Latincenin okutuldu¤u “klasik flube”nin aç›ld›¤› bir dönemdir -tasarlanan›n aksi19 Ruflen Eflref Ünayd›n, Diyorlar ki, yay. haz. fi. Kutlu, Kültür Bakanl›¤› Yay›nlar›, 2000, [1918]. 20 Cumhuriyet döneminde düflünce ortam›n›n oluflturucusu, tan›¤› belli bafll› dergilerin 1928 sonras› say›lar› hümanizm, klasik kavramlar› bak›m›ndan birer birer taranm›flt›r. Burada, daha önce hümanizm tart›flmalar› ba¤lam›nda de¤inmifl oldu¤umuz klasikler tart›flmalar›n› yinelemeden, daha önce üzerinde durmad›¤›m›z yaz›lar›n kimi yönleri üzerinde duraca¤›z: Tansu Aç›k, “Türkiye’de Hümanizm Tart›flmalar›na Bir Bak›fl”, Toplum ve Bilim, Ulus ve Felsefe say›s› , no 98, Güz 2003, s.111-151. Nüvis – Milli Kütüphane iflbirli¤inde haz›rlanan eksiksiz olmaktan çok uzak Türkiye Makaleler Bibliyografyas› -Milli Kütüphane, Tarih Kurumu gibi kütüphanelerin genel a¤ sayfalar›nda taramas› yap›labilir- bize “klasik” teriminin en çok, asl›nda Bizans musikisi olan Osmanl› musikisini “klasik Türk Musikisi” olarak nitelemekte kullan›ld›¤›n› gösteriyor. 17 kebikeç / 22 • 2006 ne Yunanca dersleri bafllamad›¤› gibi 1949 y›l›nda bir oldubittiyle liselerden bu flube kald›r›lacakt›r21. Dönemin evrenselci yönsemesinin en bütünlüklü belgeleri, Hasan Âli Yücel’in yazd›klar›nda bulunabilir: klasikler için yazd›¤› 1941 tarihli önsözünde baflka dillerin edebiyatlar›n›n çevrilmesindeki ere¤i, kiflinin “kendi dilinde, daha do¤rusu kendi idrakinde tekrar etmesi; zekâ ve anlama kudretini o eserler nispetinde art›rmas›, canland›rmas› ve yeniden yaratmas›d›r” diye saptarken, Tarih Vesikalar› dergisinin ilk say›s›n›n önsözünde hümanizmi, insanl›¤›n “en derin mazisinden bugüne kadar geçirdi¤i hayat›n mana ve tecrübesini tan›mak, bilmek ve onu k›sa ömrümüzde tekrar yaflay›p yaflatmakt›r” diye tan›mlarken ya da Devlet Konservatuvar›’n›n ilk mezuniyet töreninde verdi¤i söylevde canland›racaklar›, seslendirecekleri eserlerin yarat›c›s› baflka milletten olsa da “bizimdir, Türktür, millî”dir derken dar ulusalc› s›n›rlamalar›n d›fl›na ç›kmaktad›r. Hümanizm tart›flmalar›nda oldu¤u gibi klasik konusunda da tutarl›, özgün düflüncelere 21 Bu at›l›m döneminde anmaya de¤er yaz›lar yarat›lmakta olan yeni yaz› dili üzerinde odaklan›r. TDK kolbaflkan› Ahmet Cevat Emre “Klasik Türkçeye Do¤ru” adl› yaz›s›nda (Varl›k, say› 214, 1942, s.506-511) Türkçenin geliflmifl kullan›m› için bugün zengin malzemesini “kaynaflt›rma¤a haz›rlanan iyice haz›rlanm›fl bir dildir; baflar›ya engel olan: dildeki kullan›lma¤a an›k (müheyya) zenginliklerin hepsini birden benimsemifl olanlar›n azl›¤›d›r” saptamas›n› yap›p Ahmet Vefik Pafla’n›n uyarlamalar›n›n klasik Türkçe bak›m›ndan de¤erlendirmesine giriflir. “Klasik Tercümeler ‹çin Tenkit Ölçüleri” adl› yaz›s›nda da (Varl›k, say› 220, 1942, s.81-86) Sofokles’in bir tragedyas›ndan tümce örneklerini çeflitli Avrupa dillerine yap›lm›fl çevirilerini, sözdizim ilkeleri saptamak aç›s›ndan tart›fl›r. Bu yaz›lar›n›, ayr›ca Suat Sinano¤lu ile Yunan tragedyas› çevirileri üzerine yürüttü¤ü tart›fl›y› Homeros çevirisinin sonuna eklemifltir (Odüsseia, cilt II, TDK, 1942). A. C. Emre’nin bafl sav› yeni yay›mlanan Türkçenin eski metinlerinden, Dede Korkut gibi metinlerden, bir de konuflma dilinden yararlanarak yeni bir Türkçe yaz› dili kurulaca¤› yolundad›r. Tek tek metin çevirilerini tart›flan yaz›lar› d›flarda tutacak olursak, Maarif Vekâleti’nin yay›mlad›¤› klasikler üzerine bulabildi¤im tek bir genel de¤erlendirme var: Orhan Burian “Milli E¤itim Bakanl›¤› Klâsikleri Üzerine” adl› yaz›s›nda (Yücel, say› 124, 1947, s.140-142) dizide, çeflitli dillerin dengesiz temsil edildi¤ini, örnekleriyle gösterir; örne¤in Macarca yap›tlara, Rönesans’› besleyen ‹spanyol edebiyat› kadar yer ayr›lm›flt›r. Ayr›ca yay›mlanan befl yüz cildin on befl kiflilik kurulca hakk›yla denetlenebilmesine olanak yoktur; üstelik flimdilik böyle ç›ks›n ileride yeniden ele al›n›r demek de olanakl› de¤ildir; çünkü düflünce tarihimizin en toplu iflini gördü¤ümüz böyle bir külliyat kolay kolay tekrar gerçeklefltirilemez. O. Burian bu öngörüsünde hakl› ç›km›flt›r. Baflta haz›rlanan listeye yap›lan ekleme, ç›karmalara de¤inir, yeni bir liste haz›rlanmas›n›, Bacon, Newton, Russel’›n listede yer almas›n› önerir. Bu arada Descartes’›n, Leibniz’in hâlâ Türkçedeki tek çevirisinin, o zamanlar yap›lm›fl lise felsefe yard›mc› kitaplar› dizisinden ç›km›fl çeviriler oldu¤unu, Hint-‹ran söylencelerinin bafl kayna¤› say›lan Osmanl› edebiyatç›lar›n›n pek iyi bildi¤i Firdevsi’nin destan›n hâlâ bu dizideki tamamlanmam›fl çevirisi d›fl›nda çevirisi bulunmad›¤›n› hat›rlamakta yarar var. Dönemin bir baflka sorunu da kendi geçmiflimizi yeni, insan bilimleri çerçevesinde de¤erlendirme talebidir. Bu tür görüfllere iki örnek verelim. Ahmet Hamdi Tanp›nar “As›l Kaynak” adl› yaz›s›nda (Ülkü, say› 38, 1943; bu yaz› Ahmet Oktay’›n 75 Y›l›n ‹çinden, Cumhuriyet Kitaplar›, 1999 derlemesinde de yay›mlanm›flt›r) bizdeki büyük de¤iflimi tarih görüngesinden (perspektif) de¤erlendirir; fiark ile Garp iki ayr› kayna¤›m›zd›r ya as›l miras›m›z “önümüzde çözülmemifl bir yumak gibi duran hayat›m›zdad›r”; Sabahattin Eyübo¤lu ise “Yaflayan Mazi” yaz›s›nda (‹nsan, say› 5, 1938; bu yaz› S. Eyübo¤lu’nun Sanat Üzerine Denemeler, 1974 kitab›ndan bafllayarak yaz›lar›n›n sonraki derlemelerinde de bas›lm›flt›r) tarih bilincinin gere¤i üzerinde çeflitli yorumlama örnekleri üzerinde durarak ›srar eder; Fuzuli’yi, Yunus Emre’yi bugünün de¤erleri aç›s›ndan de¤erlendirmek gere¤inden söz eder. Do¤al olarak bu ortamda Türkçe bir “kanon” belirlemekle ilintili sorular ortaya at›l›r. Yücel dergisi 1940 y›l›nda dünya klasikleri ile birlikte yürütmek üzere Türk klasiklerinin neler olabilece¤i, yeni harflere hangi yap›tlar›n çevrilmesi gerekti¤i “umumi kültür” için Türkçe yaz›lm›fl hangi kitaplar› okumak gerekir sorular›n› yirmi befl kifliye gönderir; yan›t veren yaln›zca N. Ataç, H. Ziya Uflakl›gil, Mükrimin Halil Y›nanç olmufltur, yan›tlar 1945 y›l›nda bas›l›r (say› 103, 1945). Son on y›llarda Amerika’daki güncellik kazanan edebiyat kanonu tart›flmalar›n›n bir uzant›s› Kitapl›k dergisinde (say› 68, 2004) edebiyatç›lar›m›z›n konuya iliflkin yaz›lar›n› içeren bir dosyada bulunabilir. 18 AÇIK Klasik Nedir ya da Yaz›l› Kültürün Savunusu Hilmi Ziya Ülken’de rastlar›z. Gününün en göz doldurucu dergisi olan ‹n- san’da “Yeni Klasik” adl› iki sayfal›k yaz›s›nda (say› 13, 1941) kendi edebiyat›m›zda Fuzuli, Baki gibi flairlerin klasik diye adland›r›lmas›n› iki bak›mdan yanl›fl bulur. ‹lkin yeni edebiyat›n temelini oluflturabilecek bir ölçüt sa¤lamazlar, hem dil hem de zevk yönünden apayr›d›rlar. Dar anlam›yla bizde klasik diye adland›r›lan fliir gelene¤inin, m›sraya dayal› olup kendine özgü mimarisiyle bütüne yükselmeyiflini, düzyaz›n›n c›l›z kal›fl›yla birlikte ele al›r. Ona göre klasik adland›rmas› basit bir örneksemeden (analogie) baflka bir fley de¤ildir; biz bugün yeniden klasiklerimizi olufltururken bir yandan Yunan-Latin köküne inmek, öte yandan tamam›yla modern, ileri olmak zorunday›zd›r. Modern aç›dan eski fliirimizin her türünden ö¤eler al›nabilir ama bunlar klasi¤in kökleri olamaz. Sonuçta A. C. Emre’nin yeni yaz› dili konusundaki görüflleri, H. Z. Ülken’in yeni klasikler konusundaki görüflleri bir sonraki kufla¤›n yazarlar›n›n yap›tlar›nda do¤rulamas›n› bulmufl görünmektedir. Bizde klasik kavram›n› tarihsel olarak anlamland›rmaya çal›flan tek bir çal›flma sayabiliriz. DTCF felsefe bölümünden Mübahat Küyel “Klâsik, Skolâstik, Modern” adl› bildirisinde üç kavram› birbiriyle ba¤lant›l› olarak ele al›r22. Klasi¤i Yunan Roma örnekleriyle, e¤itim tasar›s› bak›m›ndan artes liberales, paideia kavramlar›n› ifle katarak modern ça¤›n bafllang›c›na 15. yüzy›la kadar irdeler. Yunan-Roma dünyas›n›n oluflturdu¤u bu e¤itim ülküsü, ilk basama¤›nda dilbilgisi, retorik, diyalektik ikinci basama¤›nda aritmetik, geometri, gökbilim, müzik e¤itimi içerir. Söylemesi bile gereksiz bu tür e¤itimin meslek edinme, geçimlik kazanma, pratik yarar gibi amaçlar› yoktur. M. Küyel geri kalan iki kavramdan daha çok, baflka baflka hümanizm çeflitlerini s›ralar. Bildirisi belli izleklerin zaman içerisinde izlenmesinden çok, çeflitli sözlük maddelerinin, terimlerin baflka baflka kullan›mlar›n›n arka arkaya getirildi¤i bir serimlemedir. Bildiri üzerine söz alanlar aras›nda yaln›zca Suat Sinano¤lu’nun saptamas› konumuzla do¤rudan ilintilidir; Tercüme Bürosu’nda vard›klar› sonuca göre evrensel, dünya klasi¤i ile ulusal klasik aras›ndaki ayr›mlar üzerinde durur. 22 I. Simpozyum, Klâsik Ça¤ Düflüncesi ve Ça¤dafl Kültür, bas. Haz. S. Sinano¤lu, F. Öktem, C. Türkkan, Ankara, 1977, s. 29-43. Burada söz aras›nda “modern” kavram›n›n Türkçedeki yayg›n kullan›m›na dikkat çekebiliriz; asl›nda Osmanl›can›n “muass›r” ile “asrî” aras›ndaki ayr›m› Frans›zcan›n contemporain, moderne çifti aras›ndaki ayr›m› aktar›rken, günümüzde her ikisi için de yayg›n olarak “ça¤dafl” sözcü¤ü kullan›lmaktad›r, “ça¤c›l” kavram› gündelik kullan›ma girmemifltir. Bunlara bir de 19. yüzy›l sonunun belli sanat ak›mlar› modernité, modernisme ifle kat›l›nca anlam alan› daha da bulan›klaflmaktad›r. 19 kebikeç / 22 • 2006 Melih Cevdet Anday k›rk y›l sonra 1988 y›l›nda üst üste iki yaz›yla konuyu yeniden, son kez gündeme getirir23; “Herkesin Kendi Klasi¤i” adl› ilk yaz›s›nda, 1930’larda divan fliiri için klasik s›fat›n› kullananlar olsa da “klasik sözcü¤ünün anlam›n› bilen neredeyse yoktu” saptamas›nda bulunur. Hasan Âli Yücel “Garip” flairlerine, divan fliirinin öyle say›l›p say›lamayaca¤›n› sormufltur. Anday bu tutumun kayna¤›nda Yahya Kemal’i görür. Sözü Yunus Emre’ye getirip ona Divan, Tanzimat dönemlerinde hiç de¤er verilmedi¤ini Cumhuriyet’ten sonra Burhan Toprak’›n onu tan›tt›¤›n› belirtir, yine Cumhuriyet döneminde tan›t›lan baflka halk ozanlar›n›n, Yunus’un tekni¤i ile biçeminin flimdi bir yaz›ya örneklik edemeyece¤ini ileri sürer24. “Bizim klasi¤imiz yok” demekte bir sak›nca görmez, yeni Türk fliirinin modern olarak do¤du¤u yolundaki önemli saptamay› yapar. Naz›m, Garip, ‹kinci Yeni için geçerli olan düzyaz› için de geçerli de¤il midir diye sorabiliriz bugün? Bir ay sonraki yaz›s› “Gene Klasik Üstüne”nin neredeyse tamam›, biraz olsun konuyu ayd›nlat›r diye umdu¤u Sainte-Beuve’ün “Klasik Nedir” yaz›s›ndan uzun al›nt›lara ayr›lm›flt›r. En baflta flafl›rt›c› tepkiler ald›¤›n›, iflin Mevlana Türk mü, de¤il mi gibi konulara s›çrat›ld›¤›n› söyler. 23 M. C. Anday, ‹mge Ormanlar›, Adam Yay›nlar›, 1994, s. 276-279; 297-300. 24 Örnek bir durum olarak, Yunus Emre’ye elefltirel yaklafl›mlar›n geçmiflini ele almak, kendi bafl›na ö¤retici olurdu. Yaln›z Yunus Emre’nin fliirlerine hayran olmay›p onun üzerine söylenenleri de merak eden bir okur olarak kuflbak›fl› gözlemlerimizi aktaral›m. Türk edebiyat› tarihi söz konusu oldu¤unda ilk bilimsel yaklafl›mlar hep Fuat Köprülü’den gelir; Yunus’u da 1913’de ilk ele alan odur. Yunus Emre’nin fliirlerinden derlemelerin ilk kez 20. yüzy›l bafl›nda taflbask›yla yap›ld›¤›n› ama bunlar›n herhangi bir incelemeye temel oluflturamayacak gelifligüzellikte oldu¤unu uzmanlar belirtiyor. Cumhuriyetin ilk on y›llar›nda henüz, Afl›k Pafla’yla ayn› kifli mi, Batinî mi, nereli gibi konular tart›fl›l›rken halk edebiyat› çerçevesinde ele al›nmaktad›r. Yunus’un ilk yay›m›n› Güzel Sanatlar Akademisi müdürü Burhan Toprak 1933 y›l›nda yapar; ilk bas›mda 350 fliir bulunmas›na karfl›l›k, özgün olmad›¤›n› düflündüklerini ç›kara ç›kara 1966 y›l›ndaki üçüncü bas›mda yaln›zca 115 fliir kalm›flt›r. O y›llarda Yunus Emre’yi merak eden bir kifli, P. N. Boratav ile H. V. F›ratl›’n›n 1943 y›l›nda yay›mlanan “‹zahl› Halk fiiiri Antolojisi”deki on befl fliire de ulaflabilir, bu kitab›n türünün ilk örne¤i oldu¤unu da belirtmek gerekir. B. Flemming’in, H. Maz›o¤lu’nun makalelerinden ö¤rendi¤imize göre yazmalar›n nüsha farklar›n› gözeten Abdülbaki Gölp›narl›’n›n, 1940 y›llar›ndaki Yunus Emre divan›n›n elefltirel yay›m› yedi yazmaya dayan›rken, 1990’lardaki M. Tatç›’n›n yay›m› onbir yazma ile bir deftere dayan›yormufl, oysa Yunus Emre’nin toplam 28 yazmas› bulunuyormufl. Dolay›s›yla henüz sa¤lam bir metin saptamas› gerçeklefltirilmemifl durumda. 1950’lerden bafllayarak fliirlerdeki halkbilgisi ö¤eleri üzerinde durulmaya bafllan›r. Yunus Emre üzerine en çok araflt›rma 1960’l› y›llarda yap›l›r; baflta S. Eyübo¤lu olmak üzere N. Araz, S. Karakoç gibi yazarlar Yunus Emre’nin yayg›nca tan›nmas›nda etken olurlar. Akbank’›n katk›s›yla 1971 y›l›nda düzenlenen “Uluslararas› Yunus Emre Semineri” bir ilk toplu çal›flmad›r; burada öyle bir bildiri vard›r ki Yunus Emre yorumumuzu kökten geniflletir; Andreas Tietze onu Avrupal› ça¤dafllar›yla inceden inceye karfl›laflt›rarak benzersizli¤ini teslim eder, Tietze’nin gimnazyum mezunu oldu¤unu da burada belirtelim. Ancak benzeri bir çal›flma Arapça, Farsça, Türkçe fliir gelene¤i aç›s›ndan halâ yap›lamam›flt›r. 1991 y›l›nda Yunus Emre’nin 750. do¤um y›l›nda toplanan Uluslararas› toplant›da Talat Sait Halman “onu evrensel anlamda klasik hümanizman›n en büyük düflünürü, flairi” diye nitelendiriyordu. Klasik yap›t demek ayn› zamanda o yap›t üzerine çok uzun sürelerde birikmifl devasa bir elefltirel metinler toplam› da demektir. Yunus üzerine elefltirel üretimin enikonu c›l›z kald›¤›n› görülüyor. Son y›llarda Yunus Emre’nin kimi yönlerini dinsel, düflünsel ba¤lam› içerisinde ayd›nlatan Ahmet Yaflar Ocak’a göre Yunus Emre’ye yaklafl›mlar üç öbekte toplanabilir. A. Y. Ocak bunlar›n üçünü de yetersiz, savunulamaz bulur: Köprülü’nün, M. Kaplan’›n ulusçu yorumlar›, Yunus’u Yesevilikle ba¤lant›land›ran F. Timurtafl’›n Türk sufili¤i dedi¤i dinsel yorumlar, salt insanc›ll›k temelli yorumlar (“Türkiye’de Yunus Emre Araflt›rmalar› Üzerinde Genel Bir De¤erlendirme ve Yunus Emre Problemi”, Türk Vak›f Medeniyeti Çerçevesinde Yunus Emre Dönemi Semineri, VIII. Vak›f Haftas›, Ankara, 1991, s. 29-33; bu inceleme yazar›n bir kitab›nda da yay›mlanm›flt›r: Türk Sufili¤ine Bak›fllar, ‹letiflim, 1996). 20 AÇIK Klasik Nedir ya da Yaz›l› Kültürün Savunusu fiimdi de klasikler bak›m›ndan ö¤retim usulleri geçen yüzy›lda genel çizgileriyle nas›ld› sorusunu sorabiliriz. Ortaö¤retimle, yüksekö¤retimde 19. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda daha önce sözünü etti¤imiz de¤iflikliklerin teknik ö¤retim yarar›na sürüp gitmesi, herhangi bir düflünsel birlik tafl›mayan, bir ders y›¤›nt›s› izlencesiyle sonuçlanm›flt›r, ayr›ca ek bir etmen olarak an›lmas› gereken, ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra orta ö¤retimle yüksek ö¤retimin artan ölçüde kitleselleflmesi bu gün de h›z›n› kesmemifltir. Üstelik 20. yüzy›lda bilimin çeflitli dallar›nda görülen kökten dönüflümleri de hesaba katacak olursak; fen bilimleriyle insan ya da toplum bilimlerinin aras›nda birbirilerine ilgisizlik, kapal›l›k neredeyse kural haline gelmifltir. Eskiden bilgi dallar› aras›ndaki birli¤i ortak ö¤retim taban›, felsefece bir bak›fl sa¤layabiliyordu; bugün komflu insan bilimleri dallar›nda bile “uzmanl›k” ad› alt›nda salt tekniklere indirgenmifl bilim yapma usulleri sonucunda karfl›l›kl› olarak bilgi alanlar›n›n birbirlerini ço¤u kez hakl› olarak teknisyenlik olarak görmeleri en s›k rastlanan durumlardand›r25. Ülkemizde en iyi olanaklara eriflti¤i düflünülen bir kifliyi ele alal›m, yüksek lisans çal›flmas› yapmak için yurtd›fl›na gitmifl olsun, resmi ö¤retiminin d›fl›nda özel ilgisi onu yönlendirmediyse, ne gitti¤i ülkenin ne de daha genifl dünyan›n “en iyi kafalar›n›n, en iyi biçimde dile getirdi¤i” ölmez yap›tlarla iliflkiye girmemifl birisi olarak dönecektir. Dolay›s›yla kiflisel de¤erler yaln›zca yaz›l›, görsel bas›ndan günübirlik esen rüzgarlara göre bölük pörçük bir y›¤›nt› halinde biçimlenecektir. Yüzy›llar›n birikimine dayal› olarak olgunlaflan yaz›ya, okumaya, yazmaya dayal› e¤itim ülküsünün Birinci Dünya Savafl› sonunda geniflleyip baflkalaflmak yerine teknik, pragmatik ö¤retim yarar›na çöküflüne karfl› yeni ö¤retim seçenekleri ortaya at›lmam›fl de¤ildir. Bunlar aras›nda etkisi bugün de duyulan önemli ç›k›fl, ABD’de geçen yüzy›l›n 25 Do¤a bilimleri ile insan bilimlerinin aras›nda aç›lan uçurumun açmazlar›n› ilk kez C. P. Snow’un 1959 y›l›nda saptam›flt›; gözlemleri bugün de geçerlili¤ini koruyor: bkz. C.P. Snow, ‹ki Kültür, çev. T. Birkan, Tübitak, 2001. A¤›rl›kl› olarak Amerika’n›n en önde gelen do¤a bilimcilerini buluflturan sanal bir forumda Snow’un ayr›mlar›na dayanan bir tart›flma birkaç y›l önce yeniden canland›: www.edge.org içerisindeki “The New Humanist” tart›flmas›na bak›n›z. Beri yandan geçen on y›llarda insan bilimcilerin bir bölü¤ü, do¤a bilimlerinin verilerini temellerini gözönüne almadan, salt e¤retilmeli olarak belli bir “retorik” etki yaratmak, savlar›na fizik dünyas›ndan destek bulma amac›yla kullanma¤a bafllam›flt›r. Bilgi alan›nda “hakikat ölçüt”lerinin afl›nmas›na, “ne söylesen gider” “anything goes” anlay›fl›na en somut örnek, tarihe “Sokal Hoax” “Sokal Sahtecili¤i” diye geçen olayd›r . Fizikçi A. Sokal birkaç y›l önce ABD’nin önde gelen bir kültür araflt›rmalar› dergisinde moda jargonla onlarca sosyal bilim, fizik, matematik kuramlar›na göndermelerle dolu bir makale yay›mlatmay› baflar›r. Ard›ndan tümcelerinin hepsinin saçmal›ktan ibaret oldu¤unu birer birer gösterir, sonra da bir meslekdafl›yla bu olay üzerine bir kitap yazar: bkz. A. Sokal, J. Bricmont, Son Moda Saçmalar: Postmodern Ayd›nlar›n Bilim Kötüye Kullanmalar›, çev. M. Baydur, O. Onaran, ‹letiflim Yay›nlar›, 2002. Geçen yüzy›l›n son y›llar›nda do¤a bilimleriyle sosyal bilimlerin, insan bilimlerinin yeniden söyleflime girmeleri konusunda, ayr›ca sosyal bilimlerin yeniden yap›land›r›lmas›yla ilgili bir giriflim oldu; bafl› çekenlar aras›nda Nobel kimya ödüllü ‹. Prigogine, ünlü tarihçi I. Wallerstein da vard›; bkz. Sosyal Bilimleri Aç›n, Gülbenkyan Komitesi, çev. fi. Tekeli, Metis, 1996. Giriflim her ülkede benzer bir tart›flma aç›lmas›n› öngörüyordu; tart›flman›n Türkiye aya¤›nda kuramsal sorunlar üzerinde durulurken, bütün olarak lisans, yüksek lisans ders izlencelerinin yeniden tasarlanmas›na hiç de¤inilmedi: bkz. Defter, say› 31, Sonbahar 1997; Defter, say› 33, Bahar 1997. 21 kebikeç / 22 • 2006 ikinci çeyre¤inden bafllayarak Columbia, Chicago, Wisconsin gibi seçkin üniversitelerde oluflturulmufl izlencelerdir26. Bunlar aras›nda da Chicago Üniversitesi’ndeki baflkanl›¤› s›ras›nda (1929-1951) Robert Maynard Hutchins’in, meslekdafl› Mortimer Adler’in yard›m›yla bir bütün olarak haz›rlad›¤› ö¤retim izlencesi geçen yüzy›ldaki en önemli e¤itim reformu giriflimi say›labilir. Bu giriflim Humboldtçu çizgide ça¤dafl bir “artes liberales”, “liberal arts” ö¤retimidir; yaflam boyu e¤itim öngörülmektedir. Orta ö¤retimin son iki y›l›yla bütünleflik olarak tasarlanan yüksek ö¤retim, yaln›zca klasiklerin do¤rudan gerçekten okunmas›na, bunlar›n Sokratesçi usulle gerçekten tart›fl›lmas›na, son olarak bunlar üzerine gerçekten yazmaya dayan›r; iki yüz y›ld›r bilim, felsefe, edebiyat diye ay›rd›¤›m›z temel metinlerin incelenmesi bütün ö¤rencilerin ortak zorunlu ders izlencesini oluflturur.27 Sa¤duyu, büyük metinlerin, büyük gelene¤in tan›nmas›n› apaç›k bir gerçek olarak gösterse de, tuhaf biçimde hangi fakültenin hangi bölümü olursa olsun ö¤retim, büyük yap›tlar›n incelenmesine de¤il, ikinci üçüncü elden malumatlar›n aktar›lmas›na dayan›r. Çünkü ö¤retici de büyük gelenekle bütünlüklü, dolays›z temas kuramam›flt›r; o yüzden metinlerin kendileri de¤il ony›llarda bir yana at›lan el kitaplar›, modalar ö¤retimi belirler. Günümüzde Hutchins’in olgunlaflt›rd›¤› bu ö¤retim iz26 Edward Said’e göre Columbia Üniversitesi’nde 1937 y›l›ndan beri uygulanan bir izlence yani “üniversiteye yeni gelen birinci ve ikinci s›n›f ö¤rencilerinin haftada dört saatlik bu zorlu dersi almas› gerekti¤i fikri, üniversite e¤itimine –akla gelebilecek her türlü olumlu aç›dan- mutlak, hatta belki de asla vazgeçilmez bir statü kazand›rm›flt›r. Bunun bir sebebi, yap›lmas› gereken okumalar›n (Homeros, Herodotos, Aiskhylos, Euripides, Platon, Aristoteles, Kitab-› Mukaddes, Vergilius, Dante, Augustinus, Shakespeare, Cervantes, Dostoyevski)….” niteli¤idir: E. Said, Hümanizm ve Demokratik Elefltiri, çev. O. Ak›nbay, Agora Kitapl›¤›, 2005 [2004], s. 3-4. Columbia Üniversitesi’nde en üst düzeye kadar yöneticilik yapm›fl olan J. Barzun’un çok özlü biçimde teknik, mesleki e¤itimle hiçbir iliflkisi bulunmayan yüksek ö¤retim ülküsünü, yani “liberal arts”› tarihsel olarak serimledikten sonra, ABD’de halihaz›rda anlams›zlaflm›fl insan bilimleri ö¤retiminde neler yap›l›p yap›lamayaca¤› konusundaki düflüncelerini tek bir sayfada özlü biçimde ortaya koyar: “Trim The College?—A Utopia”, The Chronical of Higher Education, 22 Haziran, 2001. Hary Levin “Core, Canon, Curriculum” makalesinde ise ( College English, c. 43, no. 4, 1981, s. 352-362) yüksek ö¤retimin ortak taban› konusunu, bu kez Harvard Üniversitesi ba¤lam›nda ayr›nt›lar›yla tart›fl›r; burada bizi özellikle ilgilendiren T. S. Eliot’un Harvard’ta gördü¤ü e¤itim ile kuzeni Charles Norton Eliot’un 20. yüzy›l bafl›nda herkes için dar kapsaml› klasikler külliyat› yay›nlamas›d›r. fiu ana kadar ad› geçen ABD üniversiteleri ülkenin 3500 kadar yüksek ö¤retim kurumunun en seçkin on tanesi aras›ndad›r, flu ya da bu biçimde bütün bölümlere ortak bir ö¤retimi verebilmelerinin de çeflitli s›ralamalarda önde gelmelerinin bir sonucu de¤il aksine nedeni oldu¤unu da belirtmek gerekir. 27 Yine bu hukuk kökenli felsefeci ikili Britannica flirketi arac›l›¤›yla 1952 y›l›nda eski Yunan’dan bu yana dört yüz kadar eski yeni, bilim, felsefe, edebiyat klasi¤ini içeren “Great Books of Western World” ciltlerini yay›mlarlar. 1941 y›l›nda Chicago Üniversitesi’yle ansiklopedi aras›nda bir ba¤ kurulur; Hutchins 1974 y›l›na kadar Adler de ondan sonra Britannica ansiklopedisinin editörler kurulunun baflkanl›¤›n› yürütecektir. Bu külliyat on y›ll›k bir düzenli okuma öngörmektedirler: ayr›nt›lar için bkz. http://en.wikipedia.org’dan “Great Books of Western World” maddesi. ‹lk cilt Hutchins’in büyük metinlere dayal›, bunlar›n birbiriyle yapt›¤› büyük “söyleflime” dayal› e¤itim ülküsünü, ça¤dafl ö¤retimin e¤itim aç›s›ndan anlams›zl›¤› üzerine elefltirilerini içerir. ‹kinci, üçüncü ciltler 100 kadar bafll›k alt›nda toplanm›fl bini aflk›n konuyu dizinler, böylece seçilen izlekleri yüzlerce yap›tta, iki bin befl yüz y›l boyunca izleyebilmek, böylece belli kavramlar›n içten ba¤lant›lar›n› kavrama olana¤› sunar. Chicago Üniversitesi’nin Hutchins döneminde, lisans ö¤renimi görenler aras›nda Nobel ödülü alacak befl bilim adam› da vard›r; A. N. Whitehead onun üniversitesini ça¤dafl dünyada eski Atina’ya en çok benzeyen yer olarak nitelendirir; B. Russel da G. Murray’a yazd›¤› bir mektupta dünyada felsefe e¤itiminin en iyi verildi¤i yer olarak; orada e¤itim görmüfl ünlü bilimcilerin benzeri tan›kl›klar› için bkz: http://www.bayarea.net/%7Ekins/AboutMe/HutchinsStartFrame.html 22 AÇIK Klasik Nedir ya da Yaz›l› Kültürün Savunusu lencesini sürdüren sanal okuma gruplar›, vak›flar oldu¤u gibi, ABD’de on kadar yüksekö¤retim kurumu da vard›r. Bunlardan kimisinin dört y›ll›k ö¤retim izlencesi bütünüyle klasik yap›tlara dayan›r; kimisinde ek olarak her dönem belli bir çoksesli musiki yap›t›n›n incelenmesi de yer al›r. Bu kurumlarda bir örnekten ötekine de¤iflmeden kalan özellik, çekirdek ders izlencesi, core curriculum denilen, yani yüksek ö¤retim kurumundaki bütün lisans ö¤rencileri için klasikleri içeren zorunlu derslerden oluflan ö¤retimdir. Chicago Üniversitesi’nde 1990’l› y›llar›n sonunda, lisans ö¤retiminde çekirdek izlencesinin toplam dersler içindeki pay›n›n yüzde k›rka düflürülmesi, Nobel Edebiyat Ödülü sahibi S. Below’un da aralar›nda bulundu¤u eski mezunlar›n sonuçsuz kalan protestosuyla karfl›laflm›flt›r. Bizim üniversitelerde, eskiden “devrim tarihi”, YÖK sonras› buna eklenen birkaç ders d›fl›nda, belli bir ere¤e göre tasarlanm›fl ortak bir ders izlencesi yoktur; yasal düzenlemeler özel ortaö¤retim kurumlar›nda da de¤iflik ders izlencesine izin vermemektedir; yüksekö¤retimde ancak bir iki vak›f üniversitesi ola¤an bölümlemeler d›fl›nda bir ö¤retim izlencesi gelifltirebilmifltir. Son y›llarda kimi vak›f üniversitelerinde, ço¤unlukla yaln›zca insan bilimleri, toplum bilimleri ya da edebiyat fakültelerinde “uygarl›k tarihi” ad› alt›nda temel metinlerin tart›fl›lmas›na dayal› bir y›ll›k zorunlu dersler, - ABD’de sözünü etti¤imiz reformlar›n bir yan ürünü olarak üniversitelere girmifl olsa da- herhalde bafltan beri do¤rudan dolayl› olarak tart›flt›¤›m›z belli bir yaz›, düflünce e¤itimini amaçlamamaktad›r; üstelik bu derslerin Türkçe d›fl›nda bir dilde verilmesi kendi bafl›na bir sorundur. Öte yandan Milli E¤itim Bakanl›¤›’n›n 3126 say›l›, 29 A¤ustos 2004 tarihli genelgesiyle bütün orta ö¤retim ö¤rencilerine zorunlu tutulan “100 Temel Eser” giriflimi ilkece do¤ru, bir ilk giriflimdir28. 28 Gerçi burada ö¤retim izlencelerinde seçilen yap›tlar›n niteli¤i üzerinde durmasak da, bu listeye k›saca de¤inebiliriz. Geçen yüzy›lda insan bilimleri alan›nda yürütülen karfl›laflt›rmal› çal›flmalar, özellikle Bat› d›fl› geleneklerde git gide daha çok klasik nitelemesine yak›flan yap›tlar bulgulay›p ö¤retime katmaktad›r. Bakanl›¤›n 100 Temel Eseri hiçbir bilim klasi¤ini içermemektedir; çünkü fen dersleri aras›nda içerden ba¤ kurma, bilimsel, düflünsel bir bak›fl kazand›rma gibi bir amaç zaten söz konusu de¤ildir. Türkçenin do¤ru, düzgün kullan›lmas›, okuma al›flkanl›¤›, zevki edindirmek amac›n› (bu son amac›n ilkö¤retimin ifli oldu¤u aç›kt›r) gerçeklefltirmek üzere bu kitaplar›n “bofl zamanlar› olumlu u¤rafllarla de¤erlendirmek” için tavsiyesine, metinlerin nas›l okunaca¤›n›n belirsiz b›rak›lmas›na de¤inmeden yaln›zca seçilen yap›tlar üzerinde dural›m. Yüz yap›t›n dörtte üçü Türkçenin yap›tlar›d›r; Türkçe yap›tlar›n kimisi o yafllarda bir tarih bilincine eriflilemeyece¤i için kavranamaz görünmektedir; A. F. Baflgil, B. Özkifli gibi geçmifl kuflaklar›n biçimlendirilmesinde pay› olmayan yazarlar da seçilmifltir. Oysa “Great Books of Western World” dizisi üçte biri ‹ngilizce yaz›lm›fl yap›tlardan olufltu¤u için elefltirilmifltir; oysa bir iki bilim klasi¤ini saymazsak gerisi dünya ölçüsünde gerçekten de doruk noktalar›, s›çrama noktalar›d›r. Listede “dünya edebiyat›” diye adland›r›lanlar›n ço¤unlu¤u ise 19. yüzy›l Bat› romanlar›d›r, üstelik Müslüman ya da Türk as›ll› olduklar›ndan seçilmifl üç dört yazar vard›r. 19. yüzy›l öncesinden listeye al›nan befl alt› yap›t aras›nda Homeros yoktur. Yine de gerçekten okunursa bu kitaplar›n hiç de¤ilse ortaö¤retim mezunlar›nda ortak bir dil be¤enisi yaratmakta bir katk›s› bulunabilir, bunu da az›msamamak gerekir, ama bu kitaplar›n nas›l okunaca¤›, okumalar›n nas›l de¤erlendirilece¤i konular› aç›k b›rak›lm›flt›r. Ö¤retim konusunda 1940’l› y›llar›n at›l›m› d›fl›nda, belli ereklere göre ders izlencesinin bütünlüklü olarak tasarlanmas› söz konu olmam›flt›r; bu durum flimdi vak›f üniversiteleri için de geçerlidir. Düflünce düzeyinde de bir tasar›mlamaya rastlanmaz. Tek örne¤imiz Suat Sinano¤lu’nun deyim yerindeyse evrenselci ulusal ütopyas›n›n eklentisinde 23 kebikeç / 22 • 2006 Klasik denen fleyin ne oldu¤u konusunda birkaç noktay› daha iyi anlayabilmek için iç içe de¤irmiler çizdikten sonra art›k dönüp kendi kendimize flunlar› içtenlikle sorabiliriz. Calvino’nun yukar›da and›¤›m›z denemesinin ölçütlerinden yard›m alal›m. Calvino en sa¤l›kl› okuman›n eskilerle, yenileri harmanlayarak okumak oldu¤unu, klasikleri okuman›n onlar› okumam›fl olsak bile hep bir tekrar okuma oldu¤unu söylüyordu. Klasiklerin okunmas›na dayal› yaz› e¤itimi, gönül, kafa e¤itiminin bir kesimi, eninde sonunda kiflisel be¤eninin, yatk›nl›klar›n belirleyece¤i kiflisel listelerde özetlenir. fiimdi, burada bizim belli do¤a gerçeklerini, insana özgü gerçekleri en iyi biçimde dile getirdi¤i için, çeflitli “görevler” sayesinde de¤il, salt kendileri için döne döne okudu¤umuz eski, yeni, uzak, yak›n klasiklerimiz neler, okuduklar›m›zdan, okuyacaklar›m›zdan ne kadar› klasik yap›t? Özet: Avrupa dillerinde ‘klasik’ teriminin kavram alan› incelendikten sonra, 19. yüzy›l yüksek e¤itimine yans›mas› ve T. S. Eliot üstünden klasik ölçütlerinin incelendi¤i yaz›, Türkiye’deki klasik tart›flmalar›n› da de¤erlendirmektedir. Anahtar Sözcükler: Klasik, kanon, kültür, e¤itim, edebiyat, T. S. Eliot, yaz›l› kültür, 19. yüzy›l, çekirdek ders izlencesi, cumhuriyet Türkiyesi. What is ‘Classical’ or in Defence of Written Culture Abstract: This article examines the semantic field of term “classic” in European languages and the formation of modern higher education in the 19th century. It also scrutinizes the notion and criteria of classic in T. S. Eliot, while evaluating the discussions of classic in Turkey. Keywords: Classic, canon, culture, education, literature, T. S. Eliot, written culture, 19th century, core curriculum, republican Turkey. bulunur; DTCF yay›nlar› aras›nda Frans›zcas› 1960 y›l›nda (L’Humanisme à Venir), Türkçesi 1980 y›l›nda TTK yay›nlar› aras›nda ç›kan (Türk Humanizmi) kitab›n›n “Ek: e¤itim sorunu” bölümünde Bat›l› olmayan bir ülkede klasik ortaö¤retim üzerine bir sayfal›k tasar› ortaya koyulurken (sayfa say›lar› Türkçe bask›dand›r, s. 200) yüksekö¤retim konusu geçmez, oysa bütün kitap asl›nda klasik okulun gere¤ini, Türk devrimini Bat›’ya göre konumland›rarak temellendirme giriflimidir. Kitab›n tarih felsefesi aç›s›ndan genifl bir de¤erlendirmesi için bkz.: Tansu Aç›k, “Türkiye’de Hümanizm Tart›flmalar›na Bir Bak›fl”, Toplum ve Bilim, Ulus ve Felsefe say›s›, no 98, Güz 2003, s. 132-148. ‹nsanl›¤›n manevi geliflimine katk›da bulunman›n tek yolunun Bat› uygarl›klar›n›n bir bütün olarak tan›nmas› incelenmesi (s. 150) oldu¤u kesinlenirken, Bat› e¤itiminin temelinin filolojik e¤itim oldu¤u öne sürülür (s. 183); ortaö¤retimde Yunanca, Latince, bir yaflayan Bat› dili temel bilgi dallar›n› oluflturur; ulusal dil, tarih kiflinin Bat› evrenince biçimlendirilmesinden sonra verilir (s. 200-201). 24 kebikeç / 22 • 2006 ASKERÎ TAL‹MLERDEN, GEZ‹NT‹YE BEYAZIT MEYDANI’NDA KAMUSAL YAfi fiA AMIN DÖNÜfi fiÜ ÜMÜ1 Neflfle e YEfi fi‹‹LKAYA T arihi Yar›maday› gezen ve Süleymaniye, Fatih, Sultan Ahmet camilerini gören ‹stanbul’a yabanc› bir göz bile, Beyaz›t Camisi’nin kent içindeki duruflunda, onu di¤er camilerden ay›ran bir farkl›l›k oldu¤unu kolayl›kla hissedebilir. Beyaz›t Camisi’nde bir gariplik ya da bir eksiklik vard›r. Bu gariplik Beyaz›t Camisi’nin bir d›fl avlusu, eskilerin deyimi ile harîmi olmamas›ndan kaynaklan›r. Beyaz›t’ta Meydan’dan caminin direk iç avlusuna geçmek, bu camiyi, Süleymaniye, Fatih ya da Sultan Ahmet camilerinde oldu¤u gibi, pefl pefle s›ralanan avlular›n ard›ndan caminin iç mekân›na geçmek ayr›cal›¤›ndan mahrum b›rakm›flt›r. Böylelikle caminin en kutsal alan›, yani kapal› iç mekân›, kentin kalabal›¤›na, meydandaki günlük ve kentsel kamusal yaflama daha yak›n hale gelmifltir. Ayn› zamanda caminin ana kütlesi, onu kentten koparan, çevresinde adeta koruyucu bir tampon bölge oluflturan d›fl harîminden, ad›nda da anlafl›laca¤› üzere mahrem/özel alan›ndan mahrumdur ve meydan›n ortas›nda, kentsel kamusal mekânda yer al›r. 1 Bu yaz›, TÜB‹TAK (SBB - 5003) ve ODTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü (AFP- 2001-07-02-00-05) taraf›ndan desteklenen ve ODTÜ Mimarl›k Bölümü’nde 28 Nisan 2003 tarihinde kabul edilen Transformation of A Public Space In the Nineteenth Century ‹stanbul: Beyaz›t Meydan› bafll›kl› doktora tezimin bir bölümüne dayanarak haz›rlanm›flt›r. 25 kebikeç / 22 • 2006 Beyaz›t Camisi d›fl avlusu hakk›nda çeliflkili bilgi ve yorumlar vard›r. Kimi araflt›rmalarda konuya de¤inilmezken (Örne¤in Kuban ve Kahya 1987), kimi araflt›rmac›lar belirsizli¤inden ötürü tart›flmaktan kaç›nd›klar›n› ifade etmifl (Öz, 1987: 34), kimi araflt›rmac›larsa Beyaz›t Camisi’nin bir d›fl avlusu yani bir d›fl harîminin hiçbir zaman olmad›¤›n› ileri sürmüfltür (Cezar, 2002: 97). Ancak Eyice (1997:47), Beyaz›t Camisi’nin di¤er Sultan Camileri gibi bir d›fl avluya sahip olmas› gerekti¤ini belirtmifl ve ileri araflt›rmalarla tart›fl›lmas› gereken konunun önemini vurgulam›flt›r2. Gerçekte de Beyaz›t Camisi’nin di¤er Selâtin Camileri gibi bir d›fl harîme sahip oldu¤una ve bu harîmin 19. yüzy›la kadar varl›¤›n› korudu¤una inan›yoruz.3 Ancak erken 19. yüzy›lda yaflanan, Yeniçerili¤in kald›r›ld›¤› 1826 Vak’a-i Hayriyye ile bafllad›¤›n› ileri sürdü¤ümüz dönüflümler, caminin harîminin, cami ve caminin vakf› için özel olan alan›n parçalanmas›na, harîmin meydanla birleflmesine, yani kamusallaflmas›na ve modern kentsel kamusal eylemlerin bu alanda flekillenmesine neden olmufltur. Mekân› yaln›zca fiziksel nitelikleri ile ele alan klasik mimarl›k ve kent tarihi yaz›m› bugün elefltirilmekte ve mekân›n çok daha derin ve genifl bir perspektiften ele al›nmas›n›n önemi vurgulanmaktad›r. Mekân›n geçirdi¤i fiziksel ve sosyal dönüflümlerin karfl›l›kl› iliflkiler içerisinde ele al›nmas›, incelenen konunun daha kapsaml› bir flekilde anlamland›r›lmas›n› sa¤lamaktad›r. Dolay›s›yla Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun modernleflme sürecinde kamusal mekânlar›n geçirdi¤i dönüflümü, yaln›zca mimari/kentsel nitelikleri ile de¤il, yer ald›¤› sosyal ba¤lamlar› içerisinde incelemek gereklidir. Beyaz›t Meydan›, Beyaz›t Camisi harîminin aflama aflama y›k›m› ile geniflleyen alanda modern anlamda yeni bir kentsel kamusal mekâna dönüflümü, bu mekân› donatan sosyal/kamusal eylemlerin geliflimi ve dönüflümü ile birlikte yaflam›flt›r. Bu yaz›da amaç geliflen modern kamu hayat›n›n tarihi yar›madan›n kalbi olan Beyaz›t Meydan›’nda 19. yüzy›l boyunca nas›l yeflerdi¤ini ve gelenekselden farkl› bir sosyal/kamusal yaflam biçiminin nas›l yer almaya bafllad›¤›n› incelemektir. Bu dönüflüm fiziksel dönüflüme paralel geliflmektedir. Fiziksel mekân›n dönüflümü ile sosyal mekân›n dönüflümü bir arada ve karfl›l›kl› iliflkilerle flekillenmektedir. Bu yaz›n›n konusu fiziksel olarak yeniden tariflenen ve devlet iradesi ile yeniden tan›mlanan bu mekân›n sosyal kullan›mlar›nda görülen de¤iflimleri incelemektir. 1826 Vak’a-i Hayriyye ile bafllad›¤›n› ileri sürdü¤ümüz ve k›saca özetledi¤imiz fiziksel dönüflümlerle birlikte geliflen sosyal kullan›mlardaki çeflitlilik ve zenginli¤e dikkat çekmek hedeflenmifltir. Tart›flma konumuz olan Beyaz›t örne¤inde, devlet iradesi ile bafllat›lan bir fiziksel dönüflümün, devletin kontrol alt›nda tutmakta zorland›¤› zengin ve çeflitli eylemleri bar›nd›ran yeni bir sosyal mekân›n geliflimine sebep oldu¤unu izlemek mümkündür. 2 Daha detayl› bir literatür taramas› için bak›n›z Yeflilkaya, 2003: 43. 3 Konu ile ilgili ayr›nt›l› araflt›rma ve elde edilebilinen dokümanlar için bak›n›z Yeflilkaya, 2003: 93-161 26 YEfi‹LKAYA Beyaz›t Meydan›’nda Kamusal Yaflam›n Dönüflümü Kamusal mekân içinde yer alan sosyal eylemleri, politik aktiviteler ve günlük yaflam pratikleri olarak ay›rt edebiliriz. Politik aktiviteler ‹mparatorlu¤a ve orduya ait resmi törenlerle (Habermas’›n [1992] kavramsallaflt›rd›¤› flekli ile temsili kamusall›kla) birlikte, mitingler, gösteriler gibi siyasi eylemleri de kapsar. Yani hem devletin, siyasi erkin, hem de y›¤›nlar›n kamusal mekânda görünümü söz konusudur. Di¤er taraftan günlük yaflam pratikleri aras›nda kentte gezinti, tiyatroya gitmek, k›raathanede kitap okumak, al›flverifl, vs. s›ralanabilir. Bu aç›l›mlardan anlafl›labilece¤i üzere bu araflt›rmada “kamusall›k” kavram› Arendt’in de (1958) tan›mlad›¤› flekliyle herkes taraf›ndan görülebilir ve duyulabilir oland›r. Kamusal mekân ise evin özel alan› d›fl›nda olan ve herkes için eriflebilir (accessible) olan (sokaklar, meydanlar, cami avlular›) ve aleniyet (publicity) ve görünme (appearance) mekânlar›d›r. ‘Geleneksel Osmanl› kentinde kamusal mekân yoktur’ fleklinde özetlenebilecek yayg›n görüflün aksine kamusall›¤›n farkl› durumlar›n›n bulundu¤u ve kentin modernleflmesi ile modern bir kamusal mekân ve yaflam›n flekillendi¤i kanaatindeyiz. Beyaz›t Meydan›’nda görülen bu modern kamusal eylemleri incelemeye bafllamadan önce alanda gerçekleflen fiziksel dönüflümün önemini tarihi aç›dan belirlememiz gerekir. 1. KENT‹N DÖNÜfi fiÜ ÜMÜ VE BEYAZIT MEYDANI’NDA F‹Z‹KSEL DE⁄‹fi‹‹MLER fi Bu güne kadar ‹stanbul kent tarihi yaz›m›, kentsel dönüflümleri özellikle 19. yüzy›l›n ikinci yar›s› üzerinde odaklanarak aç›klam›flt›r (Örne¤in Çelik, 1993 ve Kuban, 1996). 1856 y›l›nda projelendirilen Aksaray Meydan›, modern kentsel mekân anlam›nda bir ilk düzenleme olarak de¤erlendirilmifltir (Çelik, 1993:54). fiüphesiz 19. yüzy›l›n ikinci yar›s› ‹stanbul kent tarihi için önemli bir dönemdir. Ancak 19. yüzy›l›n ilk yar›s›, özellikle II. Mahmud’un Yeniçerilere karfl› verdi¤i mücadele de, kent üzerinde önemli izler b›rakm›flt›r. Ne var ki, Osman Nuri Ergin (1995) ve ‹lhan Tekeli’nin (1994) katk›lar› d›fl›nda Yeniçerili¤in kald›r›l›fl›n›n kentsel mekân üzerinde oynad›¤› dönüfltürücü rolü ele alan çal›flmalara rastlanmamaktad›r. Oysa Vak’a-i Hayriyye (1826) ile Yeniçerili¤in kald›r›l›fl›n› takiben Beyaz›t Meydan›’n›n kuzeyinde yer alan Eski Saray’›n (bugün ‹stanbul Üniversitesi kampusu) Seraskerlik, Beyaz›t Meydan›’n›n ise Seraskeriye Meydan› olmas›, meydan›n dönüflümünde önemli bir k›r›lma noktas› olmufltur (Yeflilkaya, 2003). 1826 y›l›ndan itibaren Beyaz›t Meydan›’nda yaflanan dönüflümler Çelik’in (1993) örneklendirdi¤i Aksaray Meydan› projesinden (1856) daha erken bir kentsel dönüflüm olarak ortaya ç›kmak- 27 kebikeç / 22 • 2006 tad›r. Böylelikle Beyaz›t Meydan›’n›n dönüflümü, ‹stanbul kenti modernleflme tarihinde erken bir örnek olarak önem kazanmaktad›r. Burada modernleflme ve kent tarihinin yaln›zca modern kent idari sistemlerinin, imar ve flehirleflme örgütlerinin kurulmas›, geliflmesi, kurallar›n›n belirlenmesi ve bu kurallar›n uygulanmalar› ile aç›klanamayaca¤› ortaya ç›kmaktad›r. Modern kentsel örgütlerin gelifliminden ve uygulamalar›n›n ortaya konmas›ndan önce, II. Mahmud’un Yeniçerilere karfl› verdi¤i mücadele kent mekân›na yans›m›fl ve özellikle Tarihi Yar›mada’n›n erken 19. yüzy›lda önemli ölçüde de¤iflmesine neden olmufltur. Kentsel dönüflümleri yaln›zca infla edilenler ya da planlama dâhilinde yap›lan y›k›mlar belirlememektedir. Kentteki iktidar mücadelesinin yaratt›¤› y›k›mlar› ve kurulan yeni düzeni ‹stanbul’un kent tarihinde önemli bir bafllang›ç olarak incelemek gerekir. Çamuro¤lu’na (2002) göre, Yeniçerili¤in kald›r›lmas› modern geliflmelere karfl› direnen gerici bir gücün tasfiyesinden çok, iktidara talip yeni bir güç oda¤›n›n tasfiyesidir. ‹ster modern karfl›t› güçlere karfl› bir mücadele, ister iktidar mücadelesi olsun, sonuç olarak bu tasfiye oldukça kanl› ve y›k›c› olmufltur. II. Mahmud’un Yeniçerilere ait alanlar› tümüyle y›kmas› önemli bir mekânsal stratejidir. Bu y›k›mlarla yeniçerilerin kentteki tüm izleri, II. Mahmud’un da özellikle ifade etti¤i flekliyle ‘hat›ralar›’ silinmifl ve y›k›m›n ard›ndan Tarihi Yar›mada içinde önemli mekânsal dönüflümler gerçekleflmifltir (Yeflilkaya, 2004). Yeniçerili¤in kald›r›lmas›n›n ard›ndan yeni bir düzen kurulmas›, kent mekân›n›n da bir dizi de¤ifliklik ile yeniden konfigüre edilmesini gerektirdi. Bunlarla birlikte, kentin kalbi Beyaz›t Meydan› al›flverifl gibi geleneksel eylemlerin d›fl›nda askeri törensel bir meydan niteli¤i kazand›. Yeni ad› ile Seraskerlik Meydan› ‹mparatorlu¤a ve yeni orduya ait törenler için bir temsil alan› oldu. Böylelikle II. Mahmud (Lefebvre’in de [1993] bir rejimin süreklili¤i için gere¤ini ifade etti¤i gibi) kendi rejiminin mekân›n› üretmifl ve kente damgas›n› vurmufltur. Seraskerlik Kap›s› (‹stanbul Üniversitesi Kap›s› - Eski Saray’dan sonra burada infla edilen ikinci kap›d›r) ve Seraskerlik Kulesi (Beyaz›t Kulesi) ‹mparatorlu¤u ve yeni orduyu temsil eden simgeler olarak kentsel mekâna yerlefltirilmifl önemli yap›lard›r. Beyaz›t Camii d›fl avlusunun y›k›m› ile geniflleyen meydan Seraskerlik Kap›s› ile taçland›r›lm›fl, yeni oluflturulan bu kentsel sahnenin arka zemini, dekoru tamamlanm›flt›r. Yarat›lan bu yeni kentsel mekânda ‹mparatorlu¤a ve yeni orduya ait törenlerin gerçeklefltirildi¤ini izleyece¤iz. Seraskerlik Kap›s› önünde Seraskerlik 28 YEfi‹LKAYA Beyaz›t Meydan›’nda Kamusal Yaflam›n Dönüflümü Meydan› (Beyaz›t Meydan›) olarak yarat›lan kentsel aç›k alan, yaln›zca törenlerde kullan›lan, dokunulamayan, görsel bir sahne halinde kalmam›flt›r. Yani bu mekân, yaln›zca iktidara ait sembollerle kurulu, kent hayat›ndan kopuk bir mekân olmam›flt›r. Beyaz›t Meydan› modern kentsel/kamusal eylemlerin popüler bir mekân› olmufltur. Araba ile gezmek, yürüyüfl yapmak, k›raathanelerde gazete dergi okumak, tiyatroya gitmek için Beyaz›t ilk akla gelen merkezlerden biridir. Geliflen bu sosyal yaflama paralel olarak, 1860’l› y›llarda fiziksel dönüflüm devam etmifl, alan›n s›n›rlar› yeniden tariflenmifltir. Modern kamusal hayat›n d›fla, kent yaflam›na dönük kalabal›klar›na uygun hale getirmek üzere sokaklar ve meydanlar geniflletilmeye, yeniden biçimlendirilmeye bafllanm›flt›r. Tramvay geçiflinin de etken oldu¤u yeni yol düzenleme çal›flmalar› 1826’dan itibaren bafllayan dönüflümlerin 1860’larda yeniden h›z kazanmas›na sebep olmufltur. fiimdi bu alandaki politik ve günlük yaflama ait eylemleri izleyebiliriz. fieekil 1: Beyaz›t Meydan›, Ayverdi Haritas› (1880’ler) fi KAYNAK: Ekrem Hakk› Ayverdi (ed.), 1978, 19. As›rda ‹stanbul Haritas›, (‹stanbul: ‹stanbul Fetih Cemiyeti ‹stanbul Enstitüsü Yay›nlar›). 29 folklor/edebiyat 2. TÖRENLER VE TEMS‹LLER ‹mparatorlu¤a ait törenler ve askeri talimlerin sergilenmesi Eski Saray nedeniyle Beyaz›t her zaman resmi törenlere sahne olmufltur. Ancak Eski Saray’›n Seraskerli¤e dönüflümü ile yeni orduya (Asakir-i Mansure-i Muhammediyye ) ait askeri törenlerde rol al›r. Vak’a-i Hayriyye’den sonra II. Mahmud’un kent içinde s›k s›k seyahat ederek görünmeye ve varl›k göstermeye özen gösterdi¤ini vakanüvislerin anlat›lar›ndan takip edebiliriz. Yüzy›l›n sonlar›na do¤ru Abdülhamit’in tercih etti¤i gibi bir görünmezlik (Deringil,1994) halindense, varl›¤›n›n birebir görünürlü¤ü II. Mahmud için önemlidir. Vak’a-i Hayriyye’nin hemen ard›ndan Sadrazam›, ulemay› ve fieyhülislam’›, Vak’a-i Hayriyye s›ras›nda gösterdikleri gayretten ötürü hediyelerle kutlad›¤› debdebeli törenler Beyaz›t Meydan›’nda ve Seraskerlik’de gerçekleflmifltir. Son Yeniçeri A¤as›, ilk Serasker A¤a Hüseyin Pafla’y› da Seraskerlik de ziyaret etmifl, üzerinde M›s›r kostümü ile askerler eflli¤inde bir törenle Seraskerli¤e gelmifltir (Lûtfî Tarihi:109). Asakir-i Mansure-i Muhammediyye askerleri Sultan’›n önünde askeri talimlerini sergilerler. Padiflaha törenlerde efllik eden Solak askerlerinin yan›s›ra, askeri talimlere düzen vermek, uyum ve ritim sa¤lamak için Müzika-i Hümayun da bu dönemde kurulmufltur. II. Mahmud’un François Dubois’e, tören ve temsillerin baflaktörü, yeni ordusunun resimlerini yapt›r›fl› da bu konudaki gururunu yans›t›yor olmal›d›r. Yeniçerilerin askeri talimleri reddetmelerinden dolay› bu talimlerin kamuoyu gözü önünde yap›lmas›n›n önem tafl›d›¤› yine vakanüvislerin metinlerinden anlafl›labilmektedir. Es’ad Efendi Beyaz›t Meydan›’nda gerçekleflen böyle bir askeri törenin örne¤ini verir. Gülhane Meydan›’nda bafllayan tören “vâcibül-i’tinây› flehir halk›na tefhîm ü tergib” amac›yla Seraskerlik’e gelir. Seraskerlik önünde “ta’allüm ü azmayifllerin temâ- flâ”s› yap›l›r. Tam bu s›rada Bektafli k›l›kl› bir flah›s fark edilerek “derhâl idam” olunur. Seraskerlik’ten Saray’a do¤ru alay “debdebe-i sâb›ka-i cihangirane” devam eder. Alay boyunca ‹stanbul halk›, askerleri dualar ve alk›fllarla selamlar (Es’ad Efendi Tarihi: 671). Beyaz›t Meydan›’na ait daha geç tarihli resimlerde de (II. Mahmud dönemine ait görsel kaynaklar oldukça s›n›rl›d›r) kentsel mekân›n düzeninin askeri birliklerin düzenine yans›d›¤› görülebilir (fiekil 2, 3). Seraskerlik Kap›s›ndan geçen simetri ekseni askerin s›ralan›fl› için belirlenen düzene de yans›m›flt›r. 30 YEfi‹LKAYA Beyaz›t Meydan›’nda Kamusal Yaflam›n Dönüflümü fiekil 2: Sultan II. Abdülhamit, tahta ç›kt›ktan sonra Beyaz›t Meydan›’nda fie tören KAYNAK: October, 1876, Illustrazione Italiana, Yay›nlayan, Pars Tu¤lac›, 1990, The Role of the Balian Family in Ottoman Architecture, (Istanbul: YCK). fieekil 3: Harbiye Nezareti Önünde Askeri Tören fi KAYNAK: 1912, Resimli Kitap, No: 44, Yay›nlayan, Mustafa Cezar, 2002, Osmanl› Baflkenti ‹stanbul, (‹stanbul: Erol Kerim Aksoy Vakf› Yay›n›). 31 kebikeç / 22 • 2006 Vak’a-i Hayriyye’yi izleyen günlerde çok say›da insan›n idam edildi¤i görülür. 1827-1837 y›llar› aras›nda Serasker Hüsrev Pafla’n›n yönetimi kenti bask› alt›na alm›flt›r. Yukar›daki Bektafli örne¤inde de görüldü¤ü gibi, “Serasker Kapusu piflgâh›” (Es'ad Efendi Tarihi: 645) ve Beyaz›t Parmakkap› idamlarda kullan›lan alanlard›r (Lûtfî Efendi Tarihi: 893 ve Cevdet Tarihi: 2784) . ‹dam sahneleri, iktidar›n varl›¤›n› kente duyuran askeri törenler kadar önemli törenlerdir. Sultan’›n Beyaz›t Ziyaretleri Daha önce de ifade etti¤imiz gibi, II. Mahmud için kent içinde görünme, varl›k gösterme önemli bir mesele olmufltur. Askeri törenlerin yan›s›ra Cuma Selaml›klar› da bu çerçevede görülmelidir. Bunlar›n yan›s›ra Ramazan ay›nda cami ziyaretleri de önemlidir. Bu ziyaretler detayl› bir protokol ile gerçekleflir. Bu ziyaretler için Serasker, kad›y› halk› kurallar konusunda uyarmakla görevlendirir. Örne¤in 1834 tarihli bir tezkire, Serasker Hüsrev Pafla’n›n ilan etti¤i, törende uyulmas› gereken kurallar bak›m›ndan ilginç bir örnektir (Bal›khane Naz›r› Ali R›za Bey: 195-8). Ziyaret s›ras›nda halk›n yollar›n› de¤ifltirmemesi, elleri önünde yere bakarak Sultan’›n geçmesini beklemeleri konusunda uyar›lar yap›l›r. Sultan› takip etmek ya da alay önünde kalabal›k oluflturmak yasakt›r. Dilekçe sunmak isteyenler görevlilerin dilekçelerini toplamas›n› beklemek zorundad›r. Kurallara uymayan kifliler oturduklar› mahallelerin muhtarlar› ve imamlar› ile birlikte cezaland›r›lacakt›r. Takvîmi Vekayi’de yay›nlanan bu tür uyar›larda, kalabal›klar›n yo¤un olarak görüldü¤ü Beyaz›t ve fiehzadebafl› semtleri için özel kurallar›n önemle ifade edildi¤i görülür. Alay s›ras›nda Beyaz›t ve fiehzadebafl›’nda insanlar›n kahvehane önlerinde oturmas›, arabalar›nsa durmas› yasakt›r (Bal›khane Naz›r› Ali R›za Bey: 198-9). II. Mahmud’un Bâb-› Seraskerîyi özel ziyaretleri de vakanüvislerin kay›tlar› aras›nda bulunur (Örne¤in Lûtfî Tarihi: 1271). Vüsera ve kübera’n›n Ramazanda Beyaz›t’taki ka¤›tç› dükkanlar›n› ziyaretleri oldukça yayg›n bir gelenektir (Abdülaziz Bey, 2000: 256-7). II. Mahmud da Beyaz›t’taki bu dükkânlarda oturup gelip geçenleri izleyerek vakit geçirir (Bal›khane Naz›r› Ali R›za Bey: 219). Görüldü¤ü gibi II. Mahmud’un bu bölgeyi ziyaretleri ve kent içindeki görünür varl›¤›, resmi törenlerle s›n›rl› de¤ildir. Bu alana özel bir önem verdi¤i Beyaz›t’ta infla ettirdi¤i ahflap köflkünden de (fiekil 4, y›k›lm›flt›r) anlafl›labilir. Ölüm döfle¤inde iken son bir defa Beyaz›t Camii’ne getirilmeyi isteyecek (Moltke, 1969: 234) kadar buraya özel bir önem verir. 32 YEfi‹LKAYA Beyaz›t Meydan›’nda Kamusal Yaflam›n Dönüflümü fieekil 4: Beyaz›t Camii yan›nda II. Mahmud’un Hünkar Köflflk fi kü KAYNAK: Sedad Hakk› Eldem, 1987, Türk Evi Osmanl› Dönemi: Turkish Houses Ottoman Period, (‹stanbul: Türkiye- An›t –Çevre- Turizm De¤erlerini Koruma Vakf›), c. II, s. 230. Sûr-› Hümayun’lar II. Mahmud ‹mparatorlu¤a ait törenleri yaln›zca velâdet, h›tan, nikâh gibi geleneksel törenlerle s›n›rl› b›rakmam›fl, tahta geçifl y›ldönümleri, resminin as›laca¤› dairelere resimlerin alayla tafl›nmas› gibi yeni törenler gelifltirmifltir. Bir anlamda Hobsbawn’’›n (2005) tan›mlad›¤› gibi modern “gelenekler icat” etmifltir. Ancak biz icat edilen bu yeni törenlere de¤il, nikâh törenlerine de¤inece¤iz. Çünkü Eski Saray’›n bu alandan kald›r›lm›fl olmas›na ra¤men bölgede hâlâ nikâh törenlerine rastlan›yor olmas› flafl›rt›c›d›r. Bunun sebebi II. Mahmud’un k›zlar›n›n Serasker Hüsrev Pafla’n›n yetifltirdi¤i kölelerle evlenmeleri, dolay›s›yla damada ait niflan alay›n›n Seraskerlik’ten Saray’a do¤ru alay eflli¤inde götürülmesindendir. Saliha Sultan ve Hüsrev Pafla’n›n yetifltirdi¤i kölesi Halil R›f’at Pafla ile nikâh törenleri 24 May›s 1834 tarihinde Seraskerlikteki niflan alay› ile bafllar ve 13 gün sürer (Saliha Sultan’›n Dü¤ününü Anlatan Surnâmeler: 9). Tö- 33 kebikeç / 22 • 2006 ren için Takvîm-i Vekayi’de halk›n uymas› gereken kurallar duyurulur. Yüzlerce asker ve muzika tak›m›n›n efllik etti¤i niflan, Serasker Pafla ve Halil R›fat Pafla’n›n ard›ndan büyük bir debdebe ile Seraskerlik’ten ç›kar, meydan›n güney ucundaki Bu¤dayc›lar kap›s›ndan geçerek Saray’a do¤ru gider. Beyaz›t Meydan›’nda ve yol boyunca halk niflan alay›n› izleyerek alk›fllar (Lûtfi Tarihi: 806). Bu tören iki y›l sonra, 7 Nisan 1836 tarihinde, Mihrimah Sultan ve yine Hüsrev Pafla’n›n yetifltirdi¤i kölesi Sait Mehmet Pafla’n›n nikâh›nda tekrarlan›r. “Mükellef ve müzeyyen” alay Seraskerlik’ten Divan Yolu’na geçer (Lûtfi Tarihi: 869). ‹ngiliz seyyah Miss Pardoe “niflan” alay›n›n Seraskerlik’ten ç›k›fl›na genifl alan› geçifline ve dar sokaktan devam edifline tan›kl›k etmektedir (Pardoe, 1997: 72). Pardoe meydan›, Seraskerli¤i, Seraskerlik kulesinin etkileyici azametini ve meydan› dolduran büyük kalabal›¤› heyecanla anlat›r. Lûtfî Efendi ise böyle bir kalabal›¤›n daha evvel görülmedi¤ini ifade eder (Lûtfi Tarihi: 870). Aleniyet Mekân› Olarak Beyaz›t Seraskerlik protokolde Sadrazamdan sonra gelen hatta kimi zaman sadrazam›n serasker olmas› nedeniyle sadrazaml›k seviyesinde itibar gören önemli bir mevki idi. Ancak Seraskerli¤in itibar› kimi olaylarda Saray’›n bile önemini geride b›rakacak kadar artm›flt›r. Sultan Reflad’›n (V. Mehmed) tahta ç›k›fl› buna bir örnektir. ‹ttihat ve Terakki taraf›ndan 1909’da tahta ç›kar›lan bu padiflah›n cülus töreni hanedanl›¤›n gelene¤inde oldu¤u gibi Topkap›’da de¤il Seraskerlik’te gerçekleflir. Padiflah›n Sirkeci’den Beyaz›t’a var›fl› halk taraf›ndan alk›fllarla izlenen bir törenle gerçekleflir (Sakao¤lu, 1994, 344-9). ‹lber Ortayl›’n›n (2002) ifadesi ile Sultan Reflad’›n Harbiye Nezareti’nde tahta ç›k›fl› bir “skandal”d›r. Seraskerli¤in bu “skandal”a sahne oluflu bir ilk de¤ildir. Sultan V. Murad’›n biat töreni de 1876 y›l›nda burada gerçekleflmifltir. Bu da askeri bir devrim olarak Seraskerli¤in önemini yans›t›r (Cezar, 2002: 512). Bir baflka s›ra d›fl› olay Enver Pafla zaman›nda Birinci Dünya Savafl› s›ras›nda yaflan›r. Kamuoyunun ilgisini manipüle etmek isteyen Enver Pafla, halk› birkaç gün oyalayacak bir sansasyon yaratabilmek için Seraskerli¤in genifl aç›k alan›n› kullan›r. 14 Nisan 1914 tarihinde bir uçak bu alana inifl yapar (Özgürel, 2002). 34 YEfi‹LKAYA Beyaz›t Meydan›’nda Kamusal Yaflam›n Dönüflümü fieekil 5: Sultan V. Mehmed Reflfla fi ad, Harbiye Nezareti Balkonunda KAYNAK: Yay›nlayan, Pars Tu¤lac›, 1990, The Role of the Balian Family in Ottoman Architecture, (Istanbul: YCK). Seraskerli¤in bu gün farkl› idareler alt›na al›nm›fl çok say›da görevi vard›. Kentte güvenli¤in sa¤lanmas›, yang›nlar›n söndürülmesi, vergi toplanmas› gibi kamu hizmetlerini yerine getirmekte idi. Bu nedenle Seraskerlik yaln›zca bir askeri alan de¤il halkla yönetimin bulufltu¤u önemli bir idari merkezdi. Örne¤in 1826 nüfus say›m›nda “esame” ad› verilen belgeler için gereken ifllem Bâb-› Seraskerî’de görülüyordu (Es’ad Efendi Tarihi: 775). Askerlerin kay›t ifllemleri de “esame ve künye”ler arac›¤› ile Bâb-› Seraskerî’de gerçeklefliyordu (Lûtfî Tarihi: 186). Resimde görüldü¤ü üzere (fiekil 6), bugün ö¤renci eylemlerinde oldu¤u gibi bir miting alan› idi. Kent güvenli¤inden sorumlu olan Seraskerlik içinde, tutuklular›n korkulu rüyas› meflhur Bekira¤a Bölü¤ü yer almaktayd›. Halk›n çeflitli konularda bilgilendirilmesi için de Seraskerlik kullan›l›yordu. Sözgelimi veba salg›n›nda ölen insanlar›n listelerinin buradan duyuruldu¤unu Moltke’nin (1969: 90) mektuplar› arac›l›¤› ile ö¤renebiliyoruz. 35 kebikeç / 22 • 2006 fieekil 6: Medrese Ö¤rencilerinin Mitingi fi KAYNAK: 23 Aral›k 1876, Le Monde Illustré, Yay›nlayan Pars Tu¤lac›, 1990, The Role of the Balian Family in Ottoman Architecture, (Istanbul: YCK). fieekil 7: Harbiye Nezareti önünde, savafl için askere al›m fi KAYNAK: Yay›nlayan Pars Tu¤lac›, 1990, The Role of the Balian Family in Ottoman Architecture, (Istanbul: YCK). 36 YEfi‹LKAYA Beyaz›t Meydan›’nda Kamusal Yaflam›n Dönüflümü Seraskerlik ayn› zamanda toplumsal birlik ve dayan›flma gereken zor zamanlarda bir merkez görevini yürütüyordu. 10 Aral›k 1875 tarihli Basîret gazetesinde savafltaki askerler için Bâb-› Seraskerî’de yard›m topland›¤›n› izleyebiliriz. ‹ki y›l sonra ayn› gazete Kurban Bayramlar›nda kurban derilerinin askerlere yard›m için Bâb-› Seraskerî’de toplanmas›n› önerir (Basîretçi Ali Efendi: 646). Seraskerlik Ramazan ay›nda top at›fllar›nda da kullan›lmaktayd› (Alus,1994: 133). Seraskerlik önü ve Beyaz›t Meydan› çok say›da insan›n kat›ld›¤› büyük cenaze törenlerinde de kullan›lan bir aland› (fiekil 8). Beyaz›t Camii’nin öneminin yan›s›ra, Beyaz›t Meydan›’n›n genifl bir alan oluflu da önemli cenaze törenlerinin burada gerçekleflmesinde rol alm›fl olmal›. Büyük bir kalabal›¤›n kat›ld›¤›, sevilen dersiam Laz Hasan Efendi’nin 1833 y›l›nda cenaze töreni burada gerçekleflir (Lûtfî Tarihi: 810). 1913 y›l›nda öldürülen fievket Mahmud Pafla’n›n cenaze töreninde oldu¤u gibi, bazen cenaze törenleri kitlesel gösterilere dönüflür. fieekil 8: Mahmud fi fi fieevket Paflfla a’n›n Cenaze Töreni, Beyaz›t Meydan›, 1913 KAYNAK: Süheyl Ünver Arflivi, Süleymaniye Kütüphanesi, Dosya No:489. 37 kebikeç / 22 • 2006 3. ENTELEKTÜEL YAfi fiA AM II. Mahmud’un k⤛tç› dükkânlar›n› ziyaretinde de¤indi¤imiz gibi bu bölge kentin ileri gelenlerinin ve okuryazarlar›n›n s›kl›kla ziyaret etti¤i bir aland›. Modern kamu araçlar›n›n geliflmesi, gazete ve dergilerin yay›nlanmas› ve okur s›n›f›n artmas› ile Beyaz›t Meydan› k›raathanelerin merkezi olmufltur. Meflhur Küllük kahvehanesi yan› s›ra, ilk k›raathane olarak bilinen, 1857 y›l›nda aç›lan Sarafim K›raathanesi burada yer al›r. Takvim-i Vekâyi ve Ceride-i Havadis’in yan› s›ra Tercüman-i Ahval, Tasvir-i Efkar, Mecmuai Fünun, Mir’at gazetelerinin okundu¤u Sarafim, ileri gelen entelektüellerin buluflma mekân› ve adeta bir kütüphanedir (Ünver, 1962). Ahmet Hamdi Tanp›nar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü adl› roman›nda bu bölgedeki k›raathanelerden birinin atmosferini flöyle aktar›r: Bu kahvehanede neler konuflulmazd›? Tarih, Bergson felsefesi, Aristo mant›¤›, Yunan fliiri, psikanaliz, ispritizma, alelâde dedikodu, ç›plak hikâye, korkunç veya merakl› macera, günlük siyasi hadise, birbiriyle sarmafl dolafl, biri öbürünü yar›da b›rakarak, çok yüklü, beraberinde her rast geldi¤ini tafl›yan bir bahar seli gibi kabar›k bu konuflmada beyhude ve flafl›rt›c›, akar giderdi. (Tanp›nar, 1998: 108). Salâh Birsel’in (1975) s›ralad›¤› bu bölgedeki meflhur kahvehanelerin bir k›sm› flunlard›r: Hac› Reflit, Mehmet A¤a, Yakup, Mersin Efendi, Hac› Mustafa, Ali Baba, fiule vd. Bu bölgede kahvehaneler tiyatrolarla yan yana yer al›r. Direkleraras›, fiehzadebafl› ve Beyaz›t bu canl› ve yeni flekillenen modern kamu hayat›n›n merkezidir. Beyaz›t Camii iç avlusunda her Ramazan ay›nda kurulan sergiler de yo¤unlukla ziyaret edilen mekânlardand›r. fieekil 9: Beyaz›t’ta Ka¤›tç› Dükkanlar› fi KAYNAK: Süheyl Ünver Arflivi, Süleymaniye Kütüphanesi, Dosya No:489. 38 YEfi‹LKAYA Beyaz›t Meydan›’nda Kamusal Yaflam›n Dönüflümü 4. BOfi ZAMAN ve E⁄LENCE François Georgeon’un (2000) ifade etti¤i gibi Ramazan ay›n›n geliflen kamu hayat›nda özel bir yeri vard›r. Bu yeni hayat kente ait aç›k alanlarda, sokaklar ve meydanlarda kendini gösterir (Georgeon, 2000:131). Beyaz›t bu alanlar içinde önemli bir yere sahiptir. Direkleraras› ‹stanbul’un “Broadway”idir (And, 1964: 77) ve Beyaz›t’taki yaya hareketlerinin devam›nda yer al›r. Modern tiyatronun yan› s›ra tulûat, meddah, karagöz ve kukla bu bölgede sahnelenir. Bölgedeki en önemli tiyatrolardan biri Beyaz›t Meydan›’n›n güneyinde, yak›n bir bölgede yer alan Gedik Pafla Tiyatrosu’dur. 1864 y›l›nda kurulan Gedik Pafla Tiyatrosu ilk Türk Tiyatrosudur (And, 1964: 68). Nam›k Kemal’in Vatan Yahut Silistre adl› eseri burada gösterilmifl ve büyük ilgi görmüfltür. Seyircilerin “çok yafla Kemal” diye tezahürat etti¤i oyun yasaklanm›fl ve Nam›k Kemal sürgüne gönderilmifltir (And, 1964: 69). Özellikle Ramazan’da kentsel aç›k alanlarda gezinti, “piyasa” ya da araba ile dolaflma popüler bir hal al›r. Az önce belirtti¤imiz gibi Direkleraras› Beyaz›t Meydan›’n›n devam›nda yer alan önemli bir “promenade” olur. Koçu denilen arabalarla kent içinde dolaflma II. Mahmud zaman›nda bafllar (Lûtfî Tarihi: 891-2). Abdülmecîd döneminde de yayg›nlaflm›fl oldu¤u bilinir (Bal›khane Naz›r› Ali R›za Bey: 334). Beyaz›t Meydan›’n›n meflhur kalabal›klar› resimlere de yans›m›flt›r (fiekil 10, 11). Bal›khane Naz›r› Ali R›za Ramazan aylar›nda bölgedeki büyük kalabal›klar› flöyle anlat›r: Aksaray, fiehzadebafl›, Tophane gibi caddelerde Ramazan geceleri insan bir cereyana kap›l›r âdeta hendese ile ad›m atmak zarurî görünür. Ol vakitler caddeler daha dar ve e¤ri bü¤rü olmas›ndan dolay› omuz kalkmas›nda, dirsek çarpmas›ndan, ayak çi¤nemesinden azade kalabilmek mümkün olamaz, hele dalg›n bulunmaya hiç gelmez, alabildi¤ine gidenlerden birinin çarpmas›yla insan sendeleyip flerbetçi tablas›na çarpar, manav dükkânlar›n›n önüne at›lan karpuz kabuklar›n›n üzerine basarak aya¤› kayar düfler. Yaya kald›r›mlar›na ç›kmak da mümkün olamaz, çünkü kahveciler, çayc›lar, iskemleler, sandalyelerle iflgal etmifllerdir. (Bal›khane Naz›r› Ali R›za Bey: 223). 39 kebikeç / 22 • 2006 fieekil 10: Beyaz›t Meydan›’nda günlük yaflfla fi am ve kalabal›klar KAYNAK: Nuri Akbayar, 2000, ‹stanbul: bir albüm = Constantinople: an album, (‹stanbul: O¤lak Yay›nc›l›k). fieekil 11: Beyaz›t Meydan›’nda günlük yaflfla fi am ve at arabalar› KAYNAK: Yay›nlayan, Perihan Sar›öz, 1996, Bir Zamanlar ‹stanbul, (‹stanbul: ‹DEA), s.53. 40 YEfi‹LKAYA Beyaz›t Meydan›’nda Kamusal Yaflam›n Dönüflümü 5. KADINININ KAMUSAL MEKÂNDA GÖRÜNÜMÜ Geleneksel ile modern yaflam aras›ndaki fark özellikle kad›n›n kamusal mekânda varl›k göstermesi ile aç›kl›k kazanmaktad›r. Asl›nda kuruluflu itibari ile askeri bir mekân olan “Seraskeriye Meydan›” k›sa zamanda kad›n›n serbestçe varl›k gösterebildi¤i bir sosyal mekâna dönüflür. Mac Farlane, Vak’a-i Hayriyye’den önce soka¤a ç›kamayan kad›nlar›n 1828 y›l›nda soka¤a ç›kabildi¤ine tan›kl›k etmektedir (aktaran Georgeon, 2000: 92). Yeniçerilerin yarat›¤› terör ve güvensizli¤in sona ermesiyle, kad›n›n kent hayat›ndaki varl›¤›n›n kolaylaflt›¤› anlafl›lmaktad›r. 1830’lar›n sonlar›nda, Vak’a-i Hayriyye’den yaln›zca 14 y›l sonra, yabanc› bir seyyah Beyaz›t’ta kad›nlar›n serbest hareketlerini gözlemler. Eugène, “Seraskeriye Meydan›”n› Paris’in ünlü Longchamp’›na benzetir (aktaran Georgeon, 2000: 94). Bu anekdotta dikkati çeken nokta Beyaz›t Meydan›’n›n ya da Seraskerlik Meydan›’n›n burada gerçekleflen sosyal yaflamdan ötürü Paris’te ki bir mekâna benzetiliyor olmas›d›r. Bu anekdot da dönüflümün son derece erken bir zamanda görüldü¤ünü teyit eder. 1867 tarihinde Nam›k Kemal de Osmanl› kad›nlar›n›n yirmi ya da otuz y›ld›r rahatl›kla soka¤a ç›kabildi¤ini kaydetmektedir (aktaran Georgeon, 2000: 92). Daha önce özetledi¤imiz gibi, Beyaz›t Meydan› Beyaz›t Camii d›fl harîminin y›k›lmas› ve aç›lan genifl alan›n Seraskerlik kap›s› ile taçland›r›lmas› ile yeni bir kamusal mekâna dönüflmüfltür. Geliflen modern kamu hayat›n›n bu mekânda yeflerdi¤ini ve kad›n erkek iliflkinin gelenekselden farkl› biçimde yeniden tan›mland›¤›n› görüyoruz. Kad›n›n kamu mekân›nda görünümü tart›flmalar› da beraberinde getirir. 1834 y›l›nda Seraker Hüsrev Pafla’n›n duyurular›n› yapt›¤›n› izledi¤imiz kurallara benzer flekilde 1870’li y›llarda da Bab›âli’nin Beyaz›t’ta dolaflmay› kurallara ba¤layarak denetim alt›na almaya çal›flt›¤› görülmektedir (Örne¤in, Basîretçi Ali Efendi: 87 ve 205). Bu önlemlerin Beyaz›t’taki canl› sosyal yaflam›n önüne geçemedi¤i, Basiret gazetesinin bu konuyu s›k s›k ele almas›ndan anlafl›l›r. Bu tür uyar›lar›n 1830’lardan itibaren yayg›nlaflt›¤› görülmektedir. Kamuya aç›k alanlarda kad›nlara sayg› gösterilmesi, kad›nlar›n da kendilerine ayr›lan camiler d›fl›nda baflka camileri ziyaret etmemesi gerekti¤i duyurulur (Bal›khane Naz›r› Ali R›za Bey: 198–200). Bütün bu uyar› ve kurallara ra¤men, kad›n ve erke¤in bir arada oldu¤u kentsel aç›k alanlar› denetim alt›na almakta zorluk çekildi¤i izlenir. Bu durum karikatürlere de s›kça konu olacakt›r (fiekil 12). 41 kebikeç / 22 • 2006 fieekil 12: Salih Direkleraras›nda “Piyasa”, Karikatür. fi KAYNAK: 1941, Tarihten Çizgiler Mecmuas›, Yay›nlayan, Necdet Sakao¤lu ve Nuri Akbayar, 1999, Binbir Gün Binbir Gece Osmanl›’dan Günümüze E¤lence Yaflam›, (‹stanbul: DenizBank). 5. KAMU MEKÂNINA KARfi fiII DUYARLILIK Kamu mekân›n›n artan kullan›m› ile bu mekân›n niteli¤ine karfl› ilgi ve duyarl›l›¤›n da artt›¤› gözlemlenebilir. Bu ilgi hem sosyal kullan›m hem de mekân›n fiziksel kalitesi ile ilgilidir. Yukar›da de¤indi¤imiz gibi kad›n›n kamu mekân›ndaki varl›¤› günlük gazetelerde tart›fl›lan bir konu olmufltur. Kamu mekânlar›n›n fiziksel niteli¤i ile de ilgili pek çok yaz›ya rastlamak mümkündür. Beyaz›t Meydan› bu konular›n bafl›nda gelenler aras›ndad›r. Özellikle Basiret gazetesinde Beyo¤lu’nun Tarihi Yar›mda ve Beyaz›t ile k›yasland›¤› izlenebilir. Bu iki bölge aras›ndaki k›yaslamalarda Beyo¤lu’nun ayd›nlatma ve kald›r›m aç›s›ndan üstünlü¤üne karfl›, Beyaz›t’tan flikâyet edilir (örne¤in, Basîretçi Ali Efendi: 90 ve 333). Beyaz›t’tan Simkeflhane’ye yol geniflletme çal›flmalar›n›n tamamlad›¤› halde yollar› iflgal eden sat›c›lar yüzünden hâlâ geçiflin zor oldu¤u belirtilir (Basîretçi Ali Efendi: 237). Beyaz›t Meydan›’nda kal- 42 YEfi‹LKAYA Beyaz›t Meydan›’nda Kamusal Yaflam›n Dönüflümü d›r›mlar›n yetersiz oldu¤u ve ya¤murlu günlerde çamurdan geçilemedi¤i anlat›l›r (Basîretçi Ali Efendi: 333). Pahal› olmas›na ra¤men Direkleraras›’nda kullan›lan kald›r›m türünün, kalitesinden ötürü Beyaz›t’a da uygulanmas› istenir (Basîretçi Ali Efendi:477). 1826 y›l›nda bafllayan fiziksel dönüflümlerin ard›ndan 1860’l› y›llarda büyük çapl› yeni dönüflümler gerçekleflir. Kent yaflam›n›n popüler bir mekân› haline gelen Beyaz›t Meydan› bu sosyal yaflant›n›n gereklerine cevap verebilecek hale getirilmeye çal›fl›l›r. Yollar geniflletilir, kald›r›mlar düzenlenir, sokak ayd›nlatmalar› yap›l›r. Tramvay›n da Beyaz›t’tan geçifli bu dönüflümlerde önemli etkenlerden biridir. Beyaz›t Meydan› 1870’lerden beri belediye taraf›ndan temizlenmektedir (Basîretçi Ali Efendi: 175). Çöp arabalar› da çöpleri toplamak için dolaflmaktad›r. Ancak bu yeni kamu hizmetleri yetersiz görüldü¤ünden halka kendi eski yöntemleri ile temizlik meselesini çözmelerinin tavsiye edildi¤ini görebiliriz (Basîretçi Ali Efendi: 487). Beyaz›t Meydan›’nda hayvan kesiminin yasak olmas›na ra¤men bu kurala uyulmamakta ve kirlili¤e yol aç›lmaktad›r (Basîretçi Ali Efendi: 620). Resimlerde de görülebilece¤i gibi (fiekil 14, 15) Beyaz›t Meydan› Kurban Bayramlar›nda hayvan sat›fl alan› olarak kullan›l›r. fieekil 13: Beyaz›t Meydan› fi KAYNAK: Yay›nlayan, Engin Özendes, 1999, Osmanl›’n›n Son Baflkenti ‹stanbul Geçmiflten Foto¤raflar, (‹stanbul: Yap›-Endüstri Merkezi Yay›nlar›). 43 kebikeç / 22 • 2006 fieekil 14: Beyaz›t Meydan›, Kurbanl›k Koyunlar fi KAYNAK: Ahmet Eken, 1992, Kartpostallarla ‹stanbul (‹stanbul: ‹stanbul Büyük fiehir Belediyesi Yay›nlar›), fig. no: 71. fieekil 15: Beyaz›t Meydan›, Kurbanl›k Koyunlar fi KAYNAK: Yay›nlayan, Perihan Sar›öz, 1996, Bir Zamanlar ‹stanbul (‹stanbul: ‹DEA), s. 46. 44 YEfi‹LKAYA Beyaz›t Meydan›’nda Kamusal Yaflam›n Dönüflümü Beyaz›t Meydan›’na gösterilen ilgili yaln›zca flikayet fleklinde yans›t›lmam›flt›r. Beyaz›t’›n fiziksel güzelli¤ine karfl› bir duyarl›l›k da görülebilir. Beyaz›t Meydan›, Seraskerlik Kap›s› ve Kule pek çok resme, foto¤rafa ve kartpostala konu olmufltur. Beyaz›t Meydan› ve kent peyzaj›na duyulan ilgi ve sevgi bu kartpostallardan okunabilir. (fiekil 16, 17). fieekil 16: Deniz Kabu¤u ‹çerisinde Beyaz›t Meydan› fi KAYNAK: Yay›nlayan, Engin Özendes, 1999, Osmanl›’n›n Son Baflkenti ‹stanbul Geçmiflten Foto¤raflar, (‹stanbul: Yap›-Endüstri Merkezi Yay›nlar›). fieekil17: Beyaz›t Kulesi ve Galata Kulesi fi KAYNAK: Max Fruchtermann Kartpostallar›, 2000, (‹stanbul: Koç Bank). 45 kebikeç / 22 • 2006 SONUÇ: ‹ÇE DÖNÜK AVLU’DAN KENTSEL MEYDANA Bafllang›çta ifade etti¤imiz gibi mekân› yaln›zca fiziksel nitelikleri ile ele alan klasik mimarl›k ve kent tarihi yaz›m› yerine mekân›n geçirdi¤i fiziksel ve sosyal dönüflümlerin karfl›l›kl› iliflkileri içerisinde ele al›nmas› gereklidir. Bu yaz›da da Beyaz›t Meydan›’n›n geçirdi¤i fiziksel dönüflümlere paralel olarak bar›nd›rd›¤› sosyal eylemlerle birlikte tart›fl›lmas›na çal›fl›lm›flt›r. Beyaz›t örne¤inde fiziksel mekânda devlet iradesi ve gücü ile bafllat›lan bir dönüflüm, yaln›zca devlet törenleri ve askeri törenlerle s›n›rl› soyut bir mekân olarak kalmam›fl, kent yaflam› içerisinde canl› bir sosyal merkez olarak benimsenmifltir. Bu da mekân›n dönüflümde rol alan, kolayl›kla bask› alt›na al›namaz sosyal etkenlerin gücünden kaynaklan›r. Mekân›n yeni ve modern anlamda bir kentsel/kamusal mekâna, yeni bir törensel alana dönüflümü, devletin irade alan› d›fl›nda geliflen yeni bir sosyal yaflam› gelifltirmifl ve desteklemifltir. Bu yeni kamusal mekân, cenaze törenlerinden, entelektüellerin buluflma mekân› olan k›raathanelere, Ramazan gezintilerinden, kurbanl›k koyun sat›fl›na, devletin kontrol alt›na almakta güçlük çekti¤i genifl çeflitlilikte ve zenginlikte eylemler bar›nd›r›r. Bu yaz›da Beyaz›t Meydan›’nda görülen bu zengin sosyal ortam aktar›lmaya çal›fl›lm›flt›r. Tüm bu dönüflümlerin bafllang›c› ise 1826 y›l›na dayan›r. 1826 y›l›nda Seraskerlik Meydan› (yeni ordunun idari merkezi) olan Beyaz›t Meydan›, II. Mahmud’un Yeniçerilere karfl› verdi¤i mücadelenin hem tan›¤›, hem de sonucudur. Beyaz›t Meydan›’n›n dönüflümü, kentin fiziksel ve sosyal dönüflümünde Yeniçerili¤in ortadan kald›r›l›fl›n›n ve II. Mahmud’un rolünün önemini ortaya ç›karmaktad›r. Bu dönüflüm, Beyaz›t Camii d›fl avlusu yani caminin d›fl harîmi (özel/mahrem alan›) pahas›na biçimlenmifltir. Geleneksel kent dokusunda, cami harîmleri, vak›f arazisi olarak vakfa ait özel mülkiyeti kamu hizmetine sunarken, harîminin parçalanmas›, bu yap›lanmaya bir müdahale olarak anlaml›d›r. Özel mülkiyete ait bir alan, ad› konmufl olmasa da kamu mal›na, modern kamusal bir mekâna dönüfltürülmüfl olmaktad›r. Caminin ve vakf›n›n kamu yarar›na aç›k fakat kentten ayr›lm›fl bir parça gibi içe dönük özel alan› olan avlusu yerine, kente ait, kente ve kent yaflam›na dönük yeni bir kamusal mekân tarif edilmifltir. Bu mekân k›sa zamanda yukar›da aktar›lmaya çal›fl›lan yeni kamusal eylemlerle donat›l›r. II. Mahmud’un bafllatt›¤› geliflmeler sonucu, Beyaz›t Meydan›, hem ‹mparatorlu¤a ve yeni orduya ait temsiller için bir sahne, hem de geliflmekte olan modern kamu yaflam›n›n canl› bir merkezi olmufltur. 19. yüzy›l Osmanl› modernleflmesinin bu yeni kamusal alan›, itinal› ve debdebeli askeri törenlerle 46 YEfi‹LKAYA Beyaz›t Meydan›’nda Kamusal Yaflam›n Dönüflümü iktidara ait temsillerin sahnesi olmakla birlikte, halkla yönetim aras›nda iliflkinin kuruldu¤u, duyurular›n ve ça¤r›lar›n yap›ld›¤› bir aleniyet mekân›d›r. Yeniçerili¤in kald›r›lmas› ile kent hayat›ndaki terör havas› kalkm›fl, kent yaflam›n›n canlanabilece¤i güvenli bir ortam do¤mufltur. Modern kamusal yaflam›n günlük pratikleri olan kent içinde gezinti, yürüyüfl, kahvehanelerde buluflma ve kitap okuma, kad›n›n kamusal mekânda görünümü, kamusall›¤› yeniden tariflenen Beyaz›t’ta izlenebilmektedir. Tüm bu tart›flmalara paralel olarak, kentsel dönüflümlerin geleneksel yap› ile çeliflkisi ve geleneksel sistem üzerindeki etkilerini izleyebilmek için cami d›fl avlular›n›n geçirdi¤i dönüflümlere bakman›n faydal› oldu¤unu düflünebiliriz. Beyaz›t örne¤i, geleneksel avludan, modern kent meydan›na dönüflümü ve meydan› donatan sosyal yaflam› okumam›z› sa¤lam›flt›r. Kanaatimizce benzer durumlar›n incelenmesi her durumun kendi ba¤lam› içerisinde yeni anlamlar›n› keflfetmemizi sa¤layacakt›r. Sözgelimi Eminönü Yeni Camii d›fl avlusunun y›k›m›n›n 20. yüzy›l bafllar›na ve farkl› bir ba¤lama iflaret etti¤ini tahmin etmek mümkündür. Bu konular araflt›r›lmas› gereken önemli sorular tafl›maktad›r. KAYNAKÇA Abdülaziz Bey (2000), Osmanl› Âdet, Merasim ve Tabirleri, trankripsiyon Kâz›m Ar›san, Duygu Ar›san Günay, ‹stanbul: Tarih Vakf› Yurt Yay›nlar›. Akbayar, Nuri (2000), ‹stanbu : bir albüm = Constantinople : an album, ‹stanbul: O¤lak Yay›nc›l›k. Alus, Sermet. Muhtar (1994), ‹stanbul Yaz›lar›, ‹stanbul: ‹stanbul Büyükflehir Belediyesi Kültür ‹flleri Daire Baflkanl›¤› Yay›nlar›. And, Metin (1964), A history of Theater and Popular Entertainment In Turkey, Ankara: Forum Yay›nlar›. And, Metin (1972), Tanzimat ve ‹stibdat Döneminde Türk Tiyatrosu (18391908), Ankara: ‹fl Bankas› Kültür Yay›nlar›. Arendt, Hannah (1958), The Human Condition, fiikago: University of Chicago Press. Ayverdi, Ekrem Hakk› (1978) (ed.), 19. As›rda ‹stanbul Haritas›, ‹stanbul: ‹stanbul Fetih Cemiyeti ‹stanbul Enstitüsü Yay›nlar›. Bal›khane Naz›r› Ali R›za Bey (2001), Eski Zamanlarda ‹stanbul Hayat›, trankripsiyon Ali fiükrü Çolak, ‹stanbul: Kitabevi. 47 kebikeç / 22 • 2006 Basiretçi Ali Efendi, Istanbul Mektuplar›, haz›rlayan Nuri Sa¤lam, ‹stanbul: Kitabevi. Birsel, Salah (1975), Kahveler Kitab›, ‹stanbul: Koza Yay›nlar›. Cevdet Pafla, A. (1983), Tarihi Cevdet, ‹stanbul: Üçdal Neflriyat. Cezar, Mustafa (2002), Osmanl› Baflkenti ‹stanbul, ‹stanbul: Erol Kerim Aksoy Vakf› Yay›n›. Çamuro¤lu, Reha (2002), “Yeniçeriler, Bektafliler ve Modernleflme Süreci”, Röpörtaj, Mete Tunçay ve Bülent Can, Toplumsal Tarih, Ocak, No: 97, s. 7-16. Çelik, Zeynep (1993), The Remaking of Istanbul: Portrait of an Ottoman City In the Nineteenth Century, Seattle ve Londra: University of Washington Press. Deringil, Selim (1994), “Abdülhamit Dönemi Osmanl› ‹mparatorlu¤unda Törensel ve Simgesel Doku: Görünmeden Görünmek”, Toplum ve Bilim, no: 62, ss. 34-56. Eken, Ahmet (1992), Kartpostallarla ‹stanbul, ‹stanbul: ‹stanbul Büyük fiehir Belediyesi Yay›nlar›. Eldem, Sedat, Hakk› (1987), Türk Evi Osmanl› Dönemi: Turkish Houses Ottoman Period, ‹stanbul: Türkiye- An›t –Çevre- Turizm De¤erlerini Koruma Vakf›. C. I-II-III. Ergin, Osman Nuri (1995), Mecelle-i Umur-› Belediye, ‹stanbul: ‹stanbul Büyük fiehir Belediyesi Kültür ‹flleri Daire Baflkanl›¤› Yay›nlar›. 9 cilt. Es’ad Efendi, Sahhâflar fieyhi-Zâde Seyyid Mehmed (2000), Vak’a-nüvîs Es’ad Efendi Tarihi (Bâhir Efendi’nin Zeyl ve ‹lâveleriyle) 1237-1241/1821-1826, transkripsiyon Ziya Y›lmazer, ‹stanbul: Osmanl› Araflt›rmalar› Vakf›. Eyice, Semavi (1997), “Beyaz›t II Camii ve Külliyesi”, ‹slam Ansiklopedisi, ‹stanbul: Diyanet Vakf›. Fruechtermann, Max (ed.) (tarihsiz), Vues De Constantinople. Constantinople. Les vues sont réproductions d’apres des photographies de la Maison Sébah & Joaillier Constantinople. Georgeon, François (2000), “‹mparatorluktan Cumhuriyete ‹stanbul’da Ramazan”, François Georgeon ve Paul Dumont (ed.). Osmanl› ‹mparatorlu¤unda Yaflamak. ‹stanbul: ‹letiflim, ss. 41-137. Habermas, Jürgen (1992), The Structural Transformation of the Public Sphere, An Inquiry into a Category of Bourgeois Society, çev. Thomas Burger, Cambridge, Mass.: The MIT Press. Hobsbawn, Erich (2005), “Introduction: Inventing Traditions”, ed. Eric Hobsbawm, Terence Ranger, The Invention of Tradition, Cambridge: Cambridge University Press. 48 YEfi‹LKAYA Beyaz›t Meydan›’nda Kamusal Yaflam›n Dönüflümü Kuban, Do¤an (1996), ‹stanbul an Urban History, Byzantion, Constantinopolis, Istanbul, ‹stanbul: The Economic and Social History Foundation of Turkey. Kuban, Do¤an ve Kahya, Yegan (1987), “Beyaz›t Meydan› Tarihi Geliflimi”, Beyaz›t Meydan› Kentsel Tasar›m Proje Yar›flmas›, ‹stanbul: ‹BfiB. Lefebvre, Henry (1993), The Production of Space, Oxford, Cambridge: Blackwell. Lûtfî Efendi (1999), Vak’anüvîs Ahmed Lûtfî Efendi Tarihi, trankripsiyon Ahmet Hezarfen, ‹stanbul: YKY. Max Fruchtermann Kartpostallar› (2000), ‹stanbul: Koç Bank. Moltke, Heltmuh Karl Bernard Graf. von. (1969), Moltke’nin Türkiye Mektuplar›, çev. Hayrullah Örs, ‹stanbul: Remzi. Ortayl›, ‹lber, 29 Eylül 2002, “Sultan V. Mehmed Reflad”, Milliyet. Öz, Tahsin (1987), ‹stanbul Camileri, c. 1, Ankara: Türk Tarih Kurumu Bas›m Evi, s. 34. Özendes, Engin (1999), Osmanl›’n›n Son Baflkenti ‹stanbul Geçmiflten Foto¤raflar, ‹stanbul: Yap›-Endüstri Merkezi Yay›nlar›. Özgürel, Avni, 1 Aral›k 2002. “Beyaz›t ‘Havaalan›’ Oldu”, Radikal. Pardoe, Miss.Julia.(1855), The Beauties of The Bosphorus Illustrated In a Series of Views Constantinople and Its Environs, From Original Drawings By W. H. Bartlett. 3. ed., Londra: Virtue and Co. Pardoe, Miss. Julia (1997), 18. yy’da ‹stanbul, çev. Bedriye fianda, ‹stanbul: ‹nk›lap Kitabevi. Sakao¤lu, Necdet (1994), “Sultan Mehmed V”, Dünden Bugüne ‹stanbul Ansiklopedisi, ‹stanbul: Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakf›, c. 5, ss.344-49. Sakao¤lu, Necdet ve Akbayar, Nuri (1999), Binbir Gün Binbir Gece Osmanl›’dan Günümüze E¤lence Yaflam›, ‹stanbul: DenizBank. Saliha Sultan’›n Dü¤ününü Anlatan Surnâmeler-1834 (1995), transkripsiyon: Hatice Aynur, Harvard University. Sar›öz, Perihan (1996), Bir Zamanlar ‹stanbul, ‹stanbul: IDEA. Tanp›nar, Ahmet Hamdi (1998), Saatleri Ayarlama Enstitüsü, ‹stanbul: Dergah Yay›nlar›. Tekeli, ‹lhan (1994), The Development of the Istanbul Metropolitan Area: Urban Administration Planning, Istanbul: IULA-EMME, s. 5. Tu¤lac›, Pars (1990), The Role of the Balian Family In Ottoman Architecture, Istanbul: YCK. 49 kebikeç / 22 • 2006 Ünver, Süheyl (1962), “Türkiye’de Kahve ve Kahvehaneler”, Türk Etnografya Dergisi, no: 5, s. 53. Walsh, Robert (1838), Constantinople and the Scenery of the Seven Churches of Asia Minor, Londra. Yeflilkaya, Nefle (2003), Transformation of A Public Space In the Nineteenth Century ‹stanbul: Beyaz›t Meydan›, Yay›nlanmam›fl Doktora Tezi, ODTÜ, Ankara. Yeflilkaya, Nefle (2004), “Transformation of Istanbul in the Early Nineteenth Century”, International Gazimagusa Symposium 2004 Medi-Triology: Momentum, Metamorphosis, Manifesto. 12-16 April 2004, Eastern Mediterranean University, Gazimagusa, North Cyprus, s: 396-402. Özet: Bu yaz›da amaçlanan, Beyaz›t Meydan›nda gerçekleflen dönüflümün Osmanl› ‹mparatorlu¤unda kamu alan›n›n modernleflmesiyle iliflkili, kapsaml› bir tarihsel çözümlemesidir. Söz konusu araflt›rma, mekân› yaln›zca mimari ya da kentsel bir nesne olarak de¤il tüm sosyal ve politik ba¤lamlar› ile bir arada ele almay› öngörür. Araflt›rma, 19. yüzy›l›n ikinci yar›s›na a¤›rl›k veren yayg›n görüflün aksine, ‹stanbul kent mekan›n›n 19. yüzy›l›n bafllang›c›ndan itibaren dönüflüme u¤rad›¤›n› vurgulamaktad›r. Anahtar Sözcükler: Kamu Alan›, Kamu Mekân›, Osmanl› Modernleflmesi, II. Mahmud, Yeniçeriler, Seraskerlik, Meydan, Avlu, Harem, Harîm. Tranformation of the Public Realm in the Beyaz›t Meydan from Military Exercise to Recreation Abstract: The present article aims to analyse the history of the transformation of the Beyaz›t Square, ‹stanbul, during the modernisation of the public realm in the late Ottoman Empire. It proposes, from a wider perspective, to understand space not only as an architectural or urban product, but also as a social and political issue. Contrary to the mainstream interpretation that the reshaping of urban spaces in ‹stanbul dates to the second half of the 19th century, the present article argues that the transformation process in ‹stanbul began in the early 19th century. Keywords: Public Realm, Public Space, Modernisation of the Ottoman Empire, Sultan Mahmud II, Janissaries, Square, Courtyard, Harem. 50 kebikeç / 22 • 2006 TÜRK‹YE’N‹N DÜZEN‹’N‹ ‹LET‹fi fi‹‹M AÇISINDAN OKUMAK Serdar ÖZTÜRK* G ‹R‹fi Türkiye’nin geri kalm›fll›k sorununu, geçmifli, bugünü ve gelece¤i kapsayacak flekilde tek bir eserde inceleyen araflt›rmac› say›s› azd›r.1 Hikmet Özdemir’in “tek kiflilik araflt›rma merkezi” (Özdemir, t.y., 37) olarak niteledi¤i Do¤an Avc›o¤lu, bir akademisyen olmamas›na karfl›n, 1969’da ilk bask›s› yap›lan Türkiye’nin Düzeni isimli eseriyle bu tür bir çabaya giriflen ender araflt›rmac›lardan birisidir. Avc›o¤lu’nun bu yap›t›, yay›mland›¤› y›llarda (Türkdo¤an, 1970; Cengiz, 1969; Alpay, 1969) ve sonras›nda hem akademisyenlerden, hem de akademisyen olmayanlardan genellikle olumlu elefltiriler alm›flt›r. Ör- * G.Ü. ‹letiflim Fak. Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü. 1 Türkiye’nin uzun soluklu maceras›n› tek bir eserde iflleyen akademisyenler aras›nda Türkiye’nin Ça¤dafllaflmas› (2002) adl› yap›t›yla Niyazi Berkes baflta gelir. Berkes, makalelerini toplad›¤› Türk Düflününde Bat› Sorunu (1975) isimli eserinde de yine uzun dönemli sorunlar› ele al›r. ‹dris Küçükömer’in Düzenin Yabanc›laflmas› (1994), aynen Avc›o¤lu gibi Türkiye’nin niçin kapitalistleflemedi¤inin yan›t› arar, ancak Avc›o¤lu’ndan farkl› bir sonuca ulafl›r: Küçükömer’e göre bunun nedeni Asyatik Despotizm’in özelli¤inden kaynaklan›r. fierif Mardin (1994) ise, bir makalesinde Türkiye’nin geri kalm›fll›k maceras›n›n nedenlerini Osmanl›’dan bafllatarak Cumhuriyet’in çok partili rejimini kapsayacak flekilde sorgular. Avc›o¤lu gibi akademik hayat›n d›fl›nda yer alan ‹smail Cem de Türkiye’de Geri Kalm›fll›¤›n Tarihi (1977) isimli eserinde benzeri sorunlar› ifller. Cem, bu eserinde flu sorular›n yan›tlar›n› arar: “Türkiye’nin dengesi, temel nitelikleri, gerçek kimli¤i nedir, nas›l bozulmufltur? Dengenin yüksek bir düzeyde yeniden kurulabilmesi için tarih ve ça¤›m›z›n gerçekleri ne gibi yollara ›fl›k tutuyor? Kökümüz ve dünya görüflümüzle kalk›nma yöntemleri aras›nda yeni bir uyum sa¤lanabilir mi?”, (s. 43). 51 kebikeç / 22 • 2006 ne¤in, Gülten Kazgan, eser hakk›nda “盤›r açt›” diyecek kadar olumlu nitelemelerde bulunur.2 Tevfik Çavdar, Türkiye’nin Düzeni hakk›nda “ayd›nlar›n baflucu kitab›, bilim adamlar›n›n s›k s›k göndermede bulundu¤u bir araflt›rma kayna¤› halini ald›. Kerelerce bas›ld›. Ödüller ald›.” der (Aktaran Özdemir, t.y.: 265). Akademik hayat d›fl›ndan Ali Sirmen (1983) Türkiye’nin Düzeni’ne kadar hiçbir kitab›n Türkiye’nin tarihi, toplumsal ve ekonomik yap›s› ve sorunlar› hakk›nda ilgi ve yank› uyand›rmad›¤›n› ileri sürer. Fikret Otyam (1983) ise, kitab›n sadece yurt içinde de¤il, yurt d›fl›nda bile ilgi uyand›rd›¤›n› yazar. Buna karfl›n Avc›o¤lu’nun kitab›na olumsuz elefltiriler yönelten ayd›nlar yok de¤ildir. Örne¤in Mete Tunçay’›n gerek Türkiye’nin Düzeni’nin içeri¤i, gerekse bu kitapla ilgili olumlu görüfl yazanlar hakk›ndaki nitelemeleri olumsuzdur: 895 dipnotuyla bu kitap, ak›ll› bir gazetecinin, genifl okuyucu kitlesine ulaflmayan bilimsel araflt›rmalar›n, kendi çözümlemesine ve strateji anlay›fl›na uygun düflen yanlar›n› ay›r›p çarp›c› bir dille sunmas›ndan ibaretti. Nitekim gazetelerde, dergilerde ona övgü düzenler, hep aktard›¤› malzeme parçalar›n› al›nt›yorlar, bunlar›n gerisindeki teorik çerçeveyi, as›l Avc›o¤lu’na özgü fikirleri tart›flm›yorlard›. Kitab› okuyan asker-sivil yar› ayd›n bürokratlar –Avc›o¤lu’nun istedi¤i- pek çok fleyi bir ç›rp›da ö¤renmifl oluyorlar ve yine onun çizdi¤i stratejide kendilerine düflen görevden pek hofllan›yorlard›. (akt. Özdemir, t.y.: 316). Sonuçta Türkiye’nin Düzeni, Hikmet Özdemir’in de belirtti¤i gibi büyük yank›lar uyand›rm›fl, yap›t›n yöntemi ve yap›tta ileri sürülen görüfller pek çok çevrede tart›fl›lm›flt›r (Özdemir, t.y.: 37). Do¤an Avc›o¤lu’nun, Türkiye’nin Dü2 “Türkiye’nin Düzeni 1969’da ilk yay›mland›¤›nda, toplumsal bilimlerin bir toplumun dünü ve bugünü yoluyla yar›n›na da ›fl›k tutmakta ne denli yararl› olabilece¤i ortaya ç›kt›. Nas›l Y.K. Karaosmano¤lu’nun “Yaban”›, Mahmut Makal’›n “Bizim Köy”ü, ‹.H. Tökin’in “Türkiye’de Köy ‹ktisadiyat›” ya da fi. R. Hatipo¤lu’nun “Türkiye’de Zirai Buhran”› 1930’lar ve 1940’lar Türkiye’sinde köy gerçe¤inin ne oldu¤unun anlafl›lmas›na katk› yapt›ysa, “Türkiye’nin Düzeni” bunu çok daha genifl boyutlar içinde gerçeklefltirdi. Zaman boyutu daha kapsaml› idi. Osmanl› toplum yap›s›ndan bafllay›p, bugüne geliyor ve bunlar›n ›fl›¤›nda yar›na bak›yordu. Kapsam› daha geniflti: Bütün Türkiye’yi ekonomisiyle, politikas›yla, insan›yla, kurumlar›yla birlikte ele al›yordu. K›sacas›, dünden bugüne bizi bize tan›t›yor, bir toplumun dününden soyutlanm›fl bugünü olmad›¤›n› gösteriyordu. Yenilik yaratan her öncü gibi, bu kitap da bir 盤›r açt›: Çok say›da toplumbilimci, araflt›rmac›, kimisi daha gerilere gidip zaman boyutunu uzatarak, ayn› yöntemle Türkiye gerçeklerini araflt›rmaya koyuldu. Bu bak›mdan ‘Türkiye’nin Düzeni’ sadece kendi içinde de¤il, ayn› zamanda getirdi¤i bu yeni yöntemle de önem tafl›yor.” (Aktaran Özdemir, t.y.: 274). 52 ÖZTÜRK Türkiye’nin Düzeni’ni ‹letiflim Aç›s›ndan Okumak zeni d›fl›nda 5 kitab›, 3 çevirisi ve Yön ile Devrim dergilerinde yay›mlanm›fl toplam 286 makalesi bulunmas›na karfl›n (Özdemir, t.y.: 47-62) hiçbirisi bu eser kadar yank› yaratmam›flt›r. Üstelik yap›t, Avc›o¤lu’nun ilk eseridir. Eserin yay›mlanma zaman›, Avc›o¤lu’nun ilk dergicilik deneyimi olan Yön’ün 1967’de yay›n hayat›n›n bitmesinden sonras›na ve 1969’da bafllayan ikinci dergicilik deneyimi olan Devrim’in öncesine rastlar. Ama Türkiye’nin Düzeni, sadece zaman olarak bu iki dergi aras›nda bir yerde de¤il, ayn› zamanda Avc›o¤lu’nun çizgisinin Yön ile Devrim aras›nda bir yerde konumlan›fl›n› temsil etmesi aç›s›ndan da önemlidir. Daha aç›k deyiflle belirtilirse, Türkiye’nin Düzeni Avc›o¤lu’nun Yön’de bafllayan ve Devrim’le en uç s›n›r›na varan radikallik çizgisinin orta noktas›ndad›r. Bu makale, Türkiye’nin Düzeni üzerine yaz›lanlardan farkl› olarak, yap›t›, Türk iletiflim araflt›rmalar›na yapabilece¤i katk›lar aç›s›ndan okumufl ve de¤erlendirmifltir. Asl›nda iletiflim, bizatihi toplumsal iliflkiler ve yap›dan soyutlanamayaca¤›na göre sadece Türk toplumsal yap›s› ve iliflkileri üzerine yap›lan çözümlemelerin dahi Türk iletiflim araflt›rmalar› aç›s›ndan bir anlam ve önem tafl›d›¤› ileri sürülebilir. Buna karfl›n, bu makalede, Avc›o¤lu’nun eserinde sundu¤u verilerin ve yapt›¤› tarihsel ve sosyolojik analizlerin Türk iletiflim çal›flmalar› aç›s›ndan do¤rudan ilgili olanlar› ç›kar›lm›flt›r. Çal›flma için Avc›o¤lu’nun 1995 y›l› bas›ml› toplam 1257 sayfa olan iki ciltlik eseri ve Avc›o¤lu ile ilgili yaz›lanlar okunmufltur. Bunun d›fl›nda, yeri geldi¤inde, Avc›o¤lu’nun fikirlerinin di¤er sosyal bilimcilerimizin görüflleriyle ba¤lant›l› olan yönleri vurgulanm›flt›r. Avc›o¤lu, eserinde Türkiye’nin geri kalm›fll›k sorununun nedenlerini bulmay› ve bu sorunu aflmada çözümler üretmeyi amaç edinmifltir. Bu noktada “iletiflim” eksenli bir okuma faaliyetinin Avc›o¤lu’nun yan›t›n› bulmay› amaçlad›¤› bu “nedenler” ve önerdi¤i “çözümler” aras›nda iletiflimin yerini bulmay› amaç edinmesi do¤ald›r. Böylece bu makalenin ana sorusu, “Avc›o¤lu’nun Türkiye’nin geri kalm›fll›k sorununun nedenlerine ve çözümlerine dair aç›klamalar› aras›nda iletiflime dair neler bulunmaktad›r” üzerine yo¤unlaflm›flt›r. Ancak böyle bir sorunun yan›t›n›n Türkiye’nin Düzeni’nde “iletiflim” sözcü¤ünün geçti¤i yerlerin aranmas›yla verilemeyece¤ini bafltan belirtmek gerekir; çünkü böyle bir kavram eserde bulunmaz. Bulunmamas› do¤ald›r, çünkü Avc›o¤lu’nun eserini yazd›¤› 1969 y›l›ndan bafllayarak 1980’lere kadar “iletiflim”, bu alanda çal›flanlar›n bile hemen hemen hiç kullanmad›¤› bir kavramd›r. Bunun yerine daha çok “haberleflme”, “bas›n yay›n”, “komünikasyon” gibi terimler kullan›lm›flt›r. ‹letiflim sözcü¤ünün as›l yayg›nlaflmas› 1980’ler son- 53 kebikeç / 22 • 2006 ras›d›r. Türkiye’de iletiflim kavram› kullan›lmadan ve yayg›nlaflmadan önce özellikle 1960’l› ve 70’li y›llarda iletiflimin yerine kullan›lan terim, as›l olarak, “haberleflmedir”.3 Avc›o¤lu da ilk defa 1969’da bas›lan Türkiye’nin Düzeni’nde, birkaç yerde “haberleflme” (bkz. Avc›o¤lu, 1995a: 177-8; 180; 1995b: 661; 997) ve “komünikasyon” (bkz. Avc›o¤lu, 1995. 1163) kavramlar›na yer vermesine ra¤men, “iletiflim” kavram›n› kullanmaz. Ama Avc›o¤lu’nun eserinde iletiflim, hatta haberleflme terimlerine yer vermese bile betimledi¤i ve analiz etti¤i baz› olgular, bizzat iletiflimin inceleme alan›na girmektedir. Bu çal›flma, bu olgular› iletiflim bilimi çerçevesinde yap›lan bir okumayla ortaya ç›karmay› ve Türk iletiflim araflt›rmalar›na katmay› amaç edinmektedir. TÜRK‹YE’N‹N DÜZEN‹’NDE GER‹ KALMIfi fiL LI⁄IN NEDENLER‹ Türkiye’nin Düzeni’nin temel çat›s›n› oluflturan Türkiye’nin geri kalm›fll›¤›n›n nedenlerini bulmaya yönelik böyle bir okuma faaliyeti, geri kalm›fll›¤›n nedenlerinin kabaca iki bafll›k alt›nda toplanmas›na olanak vermektedir. Afla¤›da görüldü¤ü gibi bu nedenlerin tümü iletiflimin konusuna girer: A- D›flflssal Nedenler - Ulafl›m yollar›n›n de¤iflmesi - Ulafl›m ve haberleflme alan›ndaki politikalarda d›flar›ya olan ba¤›ml›l›k B- ‹çsel Nedenler - Devlet-toplum iletiflimini engelleyen “arac›” unsurlar - Rasyonel yat›r›mlar yerine lüks tüketim ve reklâmc›l›k gibi üretken olmayan sektörlere yönelme. A- DIfi fiS SAL NEDEN 1: ULAfi fiIIM YOLLARININ DE⁄‹fi fiM MES‹ ‹letiflim, bir ileti paylafl›m›, al›flverifli olarak tan›mland›¤›nda asl›nda ulafl›m›n da iletiflimin bir parças› oldu¤u ortaya ç›kar. Nitekim Briggs ve Burke bu gerekçeyle ulafl›m› “fiziksel iletiflim” olarak nitelendirirler: 3 Nermin Abadan, 1960’da yay›mlad›¤› bir makalesinde iletiflimi kullanmaz, onun yerine “haberleflme” sözcü¤ünü kullan›r. Abadan’›n bu çal›flmas›, “Kütle Haberleflme Vas›talar›” bafll›¤›n› tafl›r (1960: 132-156). ‹letiflim terimini en erken kullananlardan birisinin Ünsal Oskay oldu¤u görülmektedir. Oskay 1969’daki bir eserinde Türkiye’de çok yak›n zamanlara kadar iletiflim yerine Bat› dillerindeki communication karfl›l›¤› olarak “haberleflme” sözcü¤ünün kullan›ld›¤›n› belirtir (Oskay, 1969). 1980’lerle birlikte iletiflim kavram› giderek yayg›nlafl›r. Korkmaz Alemdar’›n 1982’deki bir makalesinin bafll›¤› “Tarih ve ‹letiflim”dir. Alemdar, bu çal›flmas›nda, k›sa süre öncesine kadar tek bafl›na kullan›lan “haberleflme” kavram›yla birlikte “iletiflim” kavram›n›n kullan›ld›¤›n› vurgular (1982: 1-9). 54 ÖZTÜRK Türkiye’nin Düzeni’ni ‹letiflim Aç›s›ndan Okumak Bir medya sisteminin terimleriyle düflünmek belli bir yer ve belli bir zaman içinde uygun olan farkl› iletiflim araçlar› aras›nda ifl bölümü yap›lmas›n› vurgular. Bu yap›l›rken bu eski ve yeni medyan›n birlikte var olabilece¤ini ve varoldu¤unu ve farkl› medyan›n birlikte var olabilece¤ini ve varoldu¤unu ve bu farkl› medyan›n birbirini tamamlayabilece¤i unutulmamal›d›r. Medya sistemindeki de¤ifliklikler ayn› zamanda ulafl›m sistemindeki de¤ifliklikler ile ilintilidir. Mallar›n hareketleri ve insanlar›n bulunduklar› yerler sistemi etkilemektedir. Mesajlar›n iletiflimi, fiziksel iletiflim sisteminin bir parças›d›r (Briggs ve Burke, 2004: 24). Bir iletiflim sistemi olarak “fiziksel iletiflim” veya “eski medya” terimleriyle belirtilen ulafl›m yollar›n›n Türkiye ve Bat› tarihinde nas›l maddi sonuçlar üretti¤i Avc›o¤lu’nun eserine damgas›n› vurmufltur. Avc›o¤lu’na göre, Türkiye’nin Bat›’ya göre az geliflmiflli¤inin temel nedeni, ulafl›m sisteminin Akdeniz’den ve ‹pek Yolu’ndan Bat› lehine olacak flekilde aç›k denizlere kaymas›d›r. Kendi deyifliyle “Co¤rafi keflifleri izleyen denizafl›r› seferler ve sömürgecilik ile h›zlanan bu süreç, Bat›’n›n üstünlü¤ünü” sa¤lam›flt›r. (1995a: 47). Avc›o¤lu’na göre Toynbee’nin Türklerin geri kalmas›n›n nedenini göçebeli¤e ba¤lama tezi, onbefl ve onalt›nc› yüzy›llarda Türklerin art›k göçebelikle ilintisi olmad›¤› göz önüne al›nd›¤›nda geçerli de¤ildir (1995a: 48-49). Bat›l› insan›n ›rk üstünlü¤ü, H›ristiyan uygarl›¤›, Müslümanl›¤›n ilerlemeye engel oldu¤u yönündeki görüfller de yanl›flt›r. Onalt›nc› yüzy›la kadar Müslümanlar, bankac›l›k, ticaret, bilimsel ve teknik alanlardaki geliflmelerden geri kalmam›flt›r (1995a: 49). Avc›o¤lu, Osmanl›’n›n onalt›nc› yüzy›la kadar içten geliflmeye olanak verecek bir potansiyel birikime sahipken, ulafl›m sistemi temelli de¤ifliklikler gibi d›flsal nedenlerin ‹mparatorlu¤u geri b›rakt›¤›n› çal›flmas›n›n ana tezi yapar, tezini desteklemek üzere çok say›da tarihsel veriden yararlan›r. Ona göre onalt›nc› yüzy›la kadar ayn› prekapitalist iliflkileri yaflayan Bat› ve Osmanl› ‹mparatorlu¤u, bu yüzy›ldan sonra farkl› geliflim süreçlerine girmifllerdir. Ticaret yollar›n›n Bat› lehine de¤ifliminin de etkisiyle Bat›, kapitalist bir geliflim mecras›na kaym›flt›r. Bir zaman sonra öne geçen Bat›, Türkiye’nin normal gelifliminin, içten evriminin önüne set çekmifltir 55 kebikeç / 22 • 2006 (1995a: 50). “Türkiye, geri kalm›fl de¤il, emperyalizmin geri b›rakt›¤› bir ülkedir.” (1995a: 224).4 Avc›o¤lu, Ömer Lütfi Barkan’a yapt›¤› at›fla, denizcili¤in ve ticaret yollar›n›n Bat› lehine olan geliflimini iki nedene ba¤lar. ‹lki Bat›’n›n aç›k denizlere aç›k co¤rafi konumudur. Bat›’n›n aç›k denize aç›lmaya uygun olan co¤rafik mevkisi, Bat›’da denizcili¤i ve deniz ticaretini teflvik etmifltir5 (1995a: 50). Ancak Bat›’da denizcili¤i ve deniz ticaretini teflvik eden as›l unsur, Bat›’n›n hammadde ve do¤al kaynaklar aç›s›ndan Do¤u’ya ba¤›ml› olmas›d›r. Bat›, kendi ihtiyaç duydu¤u baharata, çaya, fildifline, indigoya, yüksek kaliteli Do¤u kumafllar›na, ziynet eflyas›na ve de¤erli madenlere sahip de¤ildir. Bat›’n›n bunlar› uzak ülkelerden sa¤lama durumunda kal›fl›, buradaki denizcili¤i ve deniz ticaretini teflvik etmifltir.6 Büyük co¤rafi keflifler, bu koflullar alt›nda olmufltur. Amerika’n›n keflfi, Afrika’dan dolafl›larak Asya’ya ulafl›lmas›, Atlantik ve Pasifik’in ba¤lanmas›, öteki k›talar›n Avrupa ülkeleri taraf›ndan “barbarca” ya¤ma edilmesine yol açm›flt›r. ‹lk sömürgecilik döneminde Bat›l›lar, Amerika ve Asya’n›n zenginliklerini, alt›n ve gümüflünü ya¤malam›fllar, ‹nka ve Aztek uygarl›klar›n› yok etmifller ve 900 bin Afrikal› köleyi onalt›nc› yüzy›lda Amerika’ya götürmüfllerdir. Bu d›fl talan sayesinde Bat›’da ilk sermaye birikimi öteki ülkelere nazaran çok güçlü olmufltur (1995a: 50). Tüccar›n bu sayede biriktirdi¤i “ticari sermaye Bat›’da kapitalizmin zaferini sa¤layan belirleyici unsur olmufltur.” (1995a: 51). Ticari sermayeyi sanayi sermayesi izlemifl ve Bat› toplumlar› böylece “yeni bir düzene geçmifllerdir.” (1995a: 223). Bat›’n›n üstünlü¤ünün as›l bafllat›c› gücü okyanuslard›r. Do¤u-Bat› ticaret yolunun Akdeniz’den okyanuslara kaymas›, Do¤u’daki buhran›n bafllat›c›s› ol4 Benzer tezleri ‹smail Cem (1977) de savunur. Cem’e göre ticaret yollar›n›n yön de¤ifltirmesi, “Osmanl› dengesini sarsan ilk darbe”dir (s. 138). Bundan sonra, Osmanl› ülkesinde ticaret yollar› boyunca oluflan zanaatler ölmüfl, hanlar ve kervansaraylar kapanm›fl, iflsizlik artm›fl ve Osmanl›, kervan ticareti sayesinde elde etti¤i gelirlerinden yoksun kalm›flt›r (s. 137). Avc›o¤lu ve Cem’in tersine Niyazi Berkes, fierif Mardin ve ‹dris Küçükömer Osmanl›’n›n kendi iç evrimiyle kapitalizme geçece¤ine inanmazlar. Avc›o¤lu ve Cem, ‹mparatorlu¤un böyle bir prekapitalist birikime sahip oldu¤unu, geliflmemesinin as›l nedenini d›flsal geliflmelere ba¤lamak gerekti¤ini savunurlarken, Berkes, Mardin ve Küçükömer Osmanl› toplum yap›s›n›n merkeze dayal› statikli¤inin bizatihi kapitalist geliflmeye engel oldu¤unu düflünürler. 5 ‹ktisatç› Sabri Ülgener’in de vurgulad›¤› gibi, Bat›’n›n aç›k denizlere uygun konumu, Bat›’y› Do¤u’dan gelen göçebe ak›nlar›na ve seferlere karfl› korumufltur. Böyle bir co¤rafik mevkii, ayn› zamanda Bat›’daki denizcili¤i ve deniz ticaretini de kamç›lam›flt›r. Do¤u’nun aç›k denizlere uzak olmas› ise buras›n›n karayollar›na ba¤›ml› kalmas›nda etkili olmufltur. Ancak karayollar›na ba¤›ml›l›¤›n tek nedeni bu de¤ildir. Ülgener’e göre bir di¤er sebep, Do¤u’da aç›k denize aç›lman›n tehlike içerdi¤ine yönelik toplum kat›ndaki inançt›r. Do¤u’daki birçok ö¤üt ve telkin yaz›s›nda aç›k denize aç›lman›n tehlikelerine dair uyar›lar s›ralanm›flt›r (2006: 178). 6 Ülgener’in ticaret yollar›n›n de¤iflimiyle ilgili aç›klamalar› Avc›o¤lu’ndan bir miktar farkl›d›r. Ülgener, Bat›’n›n yeni ticaret yollar›n› keflfetmesini, macera arzusuna, kâr, ticaret, alt›n ve baharat h›rs›na ba¤lar. Bat›, 16. ve 17. yüzy›llarda macera ve kâr heveslerini deniz yoluna yöneltirken ve geleceklerini bu ulafl›m yolunda ararlarken, Do¤u ticareti kervan yollar›na dayal› kalm›flt›r (Ülgener, 2006: 177). Benzer görüflü ‹smail Cem de dile getirir. Yazara göre co¤rafi keflifleri “alt›n h›rs›” “kamç›”lam›flt›r (1977: 136). 56 ÖZTÜRK Türkiye’nin Düzeni’ni ‹letiflim Aç›s›ndan Okumak mufltur. Ticaret yolunun de¤iflmesi, o ticaretten yararlanan flehir ve köyler ile devlet hazinesi üzerinde sars›nt› yaratm›flt›r (1995a: 53). Avc›o¤lu, t›pk› Ülgener’in vurgulad›¤› gibi (2006: 18-19), baz› Osmanl› düflünürlerinin okyanuslarda yatan tehlikeyi fark ettiklerini Bernard Lewis’e atfen belirtir7 (1995a: 55). Osmanl› düflünürlerinin uyar›lar› sonucunda ulafl›m yollar›ndaki eski üstünlüklerini kurmak için harekete geçen Osmanl› yöneticilerinin, örne¤in Avrupal›larla savafla giriflmeleri, Don ve Volga nehirlerini bir kanalla birlefltirme ve Süveyfl Kanal› açma gibi denemeleri baflar›s›z kalm›flt›r (1995a: 55). DIfi fiS SAL NEDEN 2: ULAfi fiIIM VE HABERLEfi fiM ME ALANINDAK‹ POL‹T‹KALARDA DIfi fiA ARIYA OLAN BA⁄IMLILIK DEM‹RYOLLARI ÖRNE⁄‹ Avc›o¤lu’na göre demiryolu gibi bir ulafl›m sisteminin, bir ülkenin kapal› ve durgun tar›msal ekonomisini canland›rmak, ticari faaliyetlerini gelifltirmek ve asayifli sa¤lamak gibi önemli ifllevleri bulunmaktad›r (1995a: 141). Ancak yar› sömürge olan Türkiye’de, demiryolu inflaat›n› yabanc› flirketlerin üstlenmesi tehlikeli sonuçlar do¤urmufltur (1995a: 141). Demiryollar›, kilometre bafl›na kâr garantisi verilerek yabanc› flirketlere ihale edilmifl, onlar da “azami kâr›” elde etmek için k›vr›ml› uzun hatlar infla etmifllerdir (1995a: 142). Devlet, yabanc› demiryollar› flirketlerine çok çeflitli imtiyazlar vermifltir (1995a: 143-5). Asl›nda demiryollar› ayr›cal›klar›, flirketlerden daha fazla, Osmanl› üzerinde egemenlik kurmak ve bu egemenli¤i pekifltirmek isteyen devletleri ilgilendiren bir konudur. Çünkü demiryollar› imtiyazlar›n› elde etmek, Türkiye topraklar›nda nüfuz bölgeleri kurma ve daha sonra bu bölgeleri kendi imparatorluklar›na katma yolunda önemli bir aflama say›lmaktad›r. Avusturya’n›n Balkanlar’da, Rusya’n›n Do¤u’da, Fransa’n›n Suriye ve civar›nda demiryolu infla tekelini elde etmeye çal›flmalar›ndaki amaçlar›, bu topraklar› önce ekonomik, sonra siyasi bak›mdan ele geçirmektedir (1995a: 145). Almanlar›n demiryolu yapma amaçlar› aras›nda, sadece, Osmanl›’daki hammaddeleri Almanya’ya tafl›mak ve Almanya’da üretilen sanayi ürünlerini Osmanl›’ya satmak bulunmaz. Almanya, ayn› zamanda, h›zla artan Alman nüfusunu Do¤u’ya aktarmak, Do¤u’da mal ve servet sahibi k›lmak için demiryolundan yararlanmak ister (1995a: 147). Almanlar Ba¤dat hatt› sözleflmesinde hatt›n iki 7 Avc›o¤lu’nun at›f yapt›¤› eser, Bernard Lewis’in The Emergence of Modern Turkey ad›n› tafl›r. Bilindi¤i gibi Lewis’in bu yap›t›, Türk Tarihi Kurumu taraf›ndan Modern Türkiye’nin Do¤uflu bafll›¤›yla dilimize çevrilmifl ve ilk defa 1970 y›l›nda bas›lm›flt›r. Avc›o¤lu, Lewis’in bu yap›t›ndan yararlanarak kendi sav›na destek niteli¤inde çok say›da tarihsel kan›t getirir (1995a: 55). 57 kebikeç / 22 • 2006 yan›na göçmenleri koymaya çal›flm›fl, II. Abdülhamit bu giriflimi ancak güçlükle önleyebilmifltir (1995a: 147-8). Avc›o¤lu’na göre, Osmanl› ‹mparatorlu¤u’ndaki demiryollar›, asl›nda “Türk paras›yla, fakat emperyalist ç›karlar› gerçeklefltirmek için kurulmufltur” (1995a: 150). ‹ttihat ve Terakki iktidar› bu nedenle, Birinci Dünya Savafl› s›ras›nda demiryollar›n› yabanc›lar›n elinden kurtarmaya çal›flm›flt›r. Türk demiryollar›n› kuracak ve gelifltirecek kiflileri yetifltirmek için okul açmak ve demiryollar› inflas›n› yabanc›lardan ba¤›ms›z gerçeklefltirmek çabalar aras›nda yer al›r (1995a: 264). Ancak bu giriflimlere ra¤men, demiryollar›n›n kapasitesi, Türk ordusunun savafl boyunca ihtiyaç duydu¤u cephane ve g›da maddelerinin tafl›nmas›na bile yetmemifltir (1995a: 273). CHESTER PROJES‹ ÖRNE⁄‹ Avc›o¤lu, Chester Projesi’ne yönelik aç›klama ve yorumlar›n›, demiryollar›n›n emperyalizm sürecindeki yeri ba¤lam›nda yapar. Buna göre projenin geçmifli 1910 y›l›nda ABD D›fliflleri Bakan› Knox taraf›ndan Washington’daki Osmanl› Maslahatgüzar›na verilen mektuba kadar gider. Mektupta, Osmanl› hükümetinden Chester ayr›cal›¤› istenir. Osmanl› ile iliflkileri geliflmeye bafllam›fl olan Almanya, böyle bir imtiyaza karfl› ç›kt›¤› için Amerika’n›n bu giriflimi baflar›s›z kal›r. Amerika’n›n projeyi, sonraki y›llarda yeniden gündeme getirmesi üzerine 1922’de Ankara hükümeti, projede öngörülen demiryolu ayr›cal›¤›n› Osmanl›-Amerikan Kalk›nma fiirketi ad›na hareket eden Chester ve Kennedy’ye verir. Doksan dokuz y›ll›k bu imtiyaz, Musul’u da içermek üzere, flirketin demiryolu inflaat› ve hatt›n iki yan›nda kalan yirmifler kilometrelik alandaki bütün madenleri iflletme konusundad›r. Avc›o¤lu’na göre bu, sömürge tipi bir ayr›cal›kt›r (1995a: 151). Projenin niçin baflar›s›zl›kla sonuçland›¤› konusunda Avc›o¤lu, Berkes’in ‹kiyüz Y›ld›r Neden Bocal›yoruz adl› kitab›ndaki fikirlerine baflvurur. Buna göre, Lozan Antlaflmas›’yla birlikte Musul dahil Arap topraklar›n›n Türkiye’den ç›k›fl›, Chester Projesi üzerine Amerikal›lar›n besledikleri umutlar› suya düflürmüfltür. Amerikal›lar›n as›l ilgilendikleri konu demiryolu de¤il, petroldür. Petrol üretiminin merkezi olan topraklar Türkiye s›n›rlar› d›fl›nda kald›¤›na göre, proje, Amerikal›lar gözünde art›k cazip olmaktan ç›km›flt›r (1995a: 152-153). KARAYOLLARI ÖRNE⁄‹ Chester Projesi’nde demiryolu yapmay› hedefleyen, ancak ç›karlar›n›n de¤iflmesi üzerine bu iste¤inden vazgeçen Amerika, So¤uk Savafl döneminde bu defa karayolu yap›m›na ilgi gösterir. Türkiye, Amerika’n›n bu ilgisine kay›ts›z kalmaz, 1948’de US Public Road Administration uzmanlar›n›n yard›mlar›yla 58 ÖZTÜRK Türkiye’nin Düzeni’ni ‹letiflim Aç›s›ndan Okumak Karayollar› ‹daresi’ni kurar. Ne var ki demiryolu ile karayolu politikalar›n› eflgüdümsüzlü¤ü, demiryolu idaresinin kriz içine düflmesine yol açar (1005b: 571). Ancak bu dönemde karayollar›n›n ›slah› alan›ndaki geliflmeler iç ulafl›m olanaklar›n› gelifltirir. Bu geliflme, köylülerin flehirlerdeki pazarlara “ak›n etme”lerine, köy ve flehirlerde yaflayan halk›n tüketim mallar›na yönelik taleplerinin art›fl›na ve sonuçta ticaret merkezlerinin büyümesine etki yapar (1995b: 575). DP döneminde karayollar› a¤›n›n ve kamyonla tafl›mac›l›¤›n geliflmesi tar›mda üretim art›fl›n› kolaylaflt›r›r (1995b: 620). Ancak Avc›o¤lu, ulafl›m›n demiryollar› ve denizyollar›ndan karayollar›na kayd›r›lmas›n› olumlu bir geliflme olarak görmez. Avc›o¤lu’na göre geliflmifl kapitalist ülkeler uzun mesafe tafl›mas›n› deniz ve demiryolu tafl›mac›l›¤›na kayd›r›rken, Türkiye’de tersine bir geliflim gözlenmekte, karayolu tafl›mac›l›¤› h›zla büyümektedir. Bu durum, deniz ve demiryollar› tafl›mac›l›¤›nda “ât›l kapasite” yaratmaktad›r. Karayollar› tafl›mac›l›¤›, “milyarlarca lira yat›r›m yap›lan” demiryollar› ve denizyollar› ulafl›m› aleyhine bir geliflim sergilemektedir (1995b: 868). Yine kamuoyunun baflar›l› zannetti¤i Karayollar› Genel Müdürlü¤ü, asl›nda masrafl› bir kurumdur. Kurumun ödene¤i çok fazla olmas›na karfl›n, Türkiye’nin art›k bellibafll› yol ihtiyac› bulunmamaktad›r (1995b: 1002). Karayolu flebekesinden ancak yüzde 14 oran›nda yararlan›lmaktad›r, geri kalan at›l kapasitedir. Bu durumda bu kurumu, “yol bak›m›na önem veren” küçük bir teflkilat haline getirmek gereklidir (1995b: 1003). Demiryollar› idaresi, büyük paralar yat›rarak kendi yolunu kendi yapma ve bunun bak›m›n› gerçeklefltirme durumundad›r. Yan›s›ra nakliye vergisi vermektedir. Oysa karayolu tafl›mac›l›¤›nda nakliye vergisi yoktur. Yolu infla eden ve bak›m›n› sa¤layan devlettir. Bu haks›z rekabet flartlar›nda karayolu tafl›mac›l›¤› özel sektör için cazip hale gelmifl, deniz ve demiryollar› kapasiteleri ise kullan›lamaz duruma düflmüfltür. Son zamanlarda tafl›ma hizmetlerini eflgüdümlü k›lma çal›flmalar›na karfl›n, güçlü bask› gruplar› haline gelen karayolu tafl›mac›lar›n›n direnmesi karfl›s›nda bu giriflimler sonuçsuz kalm›flt›r (1995b: 868-869). B. DEVLET-TOPLUM ‹LET‹fi fi‹‹M‹N‹ ENGELLEYEN “GÜRÜLTÜ” UNSURLARI ‹letiflim alan›ndaki ilk kuramlardan birisi olan Shannon ve Weaver’in 1949 y›l›ndaki Matematiksel ‹letiflim Kuram›’na göre, belirli bir enformasyon kayna¤›ndan gönderilen iletilerin, hedef taraf›ndan kayna¤›n niyetleri do¤rultusunda al›mlanmas›, iletiflimin baflar›ya ulaflmas›n›n ön koflulu say›l›r. Düz çizgisel olan ve geri beslemeye yer vermeyen bu kuramda böylece, gönderilen ile- 59 kebikeç / 22 • 2006 tilerin herhangi bir gürültü kayna¤›ndan kaynaklanacak bozulmalara u¤ramamas›, iletiflimin baflar›s› aç›s›ndan önem tafl›r. Örne¤in bir telefon konuflmas›nda sinyalleri zay›flatan unsurlar veya kiflileraras› bir iletiflimde içinde bulunulan mekân›n çok gürültülü olmas›, al›c›n›n, göndericinin iletmek istedi¤i anlam› yanl›fl veya eksik alg›lamas›na yol açabilir. Zamanla baflkalar› taraf›ndan gelifltirilen kurama geri besleme ö¤esi eklenmesine karfl›n, modelin özü olan do¤rusall›k ve hedefi istenilen yönde etkilemek unsurlar› de¤iflmemifltir (Erdo¤an ve Alemdar, 2002: 76-83; Mcquail ve Windahl, 2005: 30-33). Avc›o¤lu’nun, Türkiye’de devlet ve toplum aras›ndaki kopuklu¤un çözümüne iliflkin analizindeki vurgular›, Shannon ve Weaver’in iletiflimin baflar›ya ulaflmas› için ileri sürdükleri koflulu hat›rlat›r: Siyasal iktidar›n topluma iletmek istedi¤i iletiler, hiçbir arac› unsurun müdahalesine u¤ramadan do¤rudan topluma ulaflmal›d›r. Bu, yöneten-yönetilen kopuklu¤unun giderilmesi ve böylece Türkiye’nin geri kalm›fll›k probleminin afl›labilmesi için oldukça önemlidir. Avc›o¤lu’nun Türkiye’nin Düzeni’nin ço¤u yerinde tekrar tekrar vurgulad›¤› temel sav› fludur: Merkezi yönetimin toplumun genifl kesimleriyle do¤rudan iliflki kurmas›, mesajlar›n›, afla¤›da ayr›nt›lar›yla incelenecek olan a¤a, bey, fleyh, ayan, derebeyi gibi arac› unsurlar arac›l›¤›yla de¤il, kendisinin do¤rudan halka iletmesi hem “yönetim” hem de “halk” yarar›nad›r. Türkiye’nin geri kalmas›n›n, kalk›namamas›n›n, kendi deyimiyle prekapitalist iliflkiler yafl›yor olmas›n›n en önemli nedenlerinden birisi, devlet ve toplum aras›na giren bu arac› unsurlard›r. Avc›o¤lu’n›n, onalt›nc› yüzy›lda Osmanl›’n›n çöküflüyle birlikte bafllad›¤›n› ve Cumhuriyet’in kurulmas›ndan itibaren halen etkisini devam ettirdi¤ini belirtti¤i bu arac› unsurlar problemini afla¤›daki flekilde modellefltirmek mümkündür: Toplum Devlet Bozulmufl ‹leti As›l ‹leti Gürültü Unsurlar› (Arac›lar: bey, a¤a, ayan, derebeyi, flfleeyh, eflflrraf...) Gürültü unsurlar›ndan kaynakl› ileti fiekil 1- Avc›o¤lu’nun aç›klamalar›na göre Türkiye’deki devlet-toplum iliflfl-fie kilerinin durumu 60 ÖZTÜRK Türkiye’nin Düzeni’ni ‹letiflim Aç›s›ndan Okumak fiekilde görüldü¤ü gibi Shannon-Weaver modelindeki enformasyon kayna¤› unsurunu burada devlet oluflturur. Avc›o¤lu, afla¤›da daha ayr›nt›l› görülece¤i gibi, merkezi iktidar›n toplumla do¤rudan iliflkisine önem vermifl, merkezileflmeyi Osmanl›’dan bafllayarak Türk toplumsal yap›s› içindeki cemaat türü iliflkileri ortadan kald›rma ve Türkiye’nin kalk›nma çabalar› aç›s›ndan birincil s›raya koymufltur. Devlet, merkezileflmeli, topluma yön vermeli, mesajlar›n› topluma do¤rudan aktarmal›d›r. Merkezileflme, topluma ulaflma ve arac› nüfuzlar›n etkilerine karfl› ç›kma ba¤lam›nda devlet ile ayn› düflünceleri paylaflan ayd›nlar da Avc›o¤lu’nun düflüncesinde “tepede” (enformasyon kayna¤› konumunda) yer alabilirler. Böyle bir düflüncenin mant›ksal sonucu, devletin, topluma ilerici anlamda yön vermeyi kapsayan giriflimlerine engel olan/karfl› ç›kan her unsurun, e¤itimli olsun veya olmas›n birer ayd›n de¤il, “gürültü” olarak nitelenebilece¤idir. Avc›o¤lu’na göre, bu enformasyon kaynaklar›n›n ürettikleri bir iliflkinin, bir icraat›n, k›saca bir iletinin toplum katmanlar›na bozulmadan aktar›lmas› hayati derecede önemlidir. Avc›o¤lu, bu iletimi engelleyen bafll›ca gücün, onalt›nc› yüzy›ldan sonra Osmanl›’n›n çöküflüyle birlikte ortaya ç›kan beyler, a¤alar, ayanlar, tüccarlar ve derebeyleri gibi arac›lardan olufltu¤unu savunur. Dolay›s›yla Avc›o¤lu’nun aç›klamalar›na dayanarak oluflturdu¤umuz modeldeki gürültü unsuru, temelde “insan” ö¤esine dayan›r. Oysa matematiksel model, gürültüyü, esas olarak, sinyalleri zay›flatan teknik bir olay görmüfltür. T›pk› matematiksel modelde oldu¤u gibi, Avc›o¤lu için de en önemli konu, enformasyon kaynaklar›ndan üretilen ve yay›lan iletilerin hiçbir arac› ö¤eye tak›lmadan (Shannon ve Weaver’in diliyle “gürültü”, Avc›o¤lu’nun diliyle “arac›”, bizim Avc›o¤lu için kurgulad›¤›m›z modeldeki dille “gürültü unsuru” engeline u¤ramadan) toplum katmanlar›na “en etkili” flekilde ulaflmas›d›r. Böylece matematiksel iletiflim modeli ile Avc›o¤lu’nun görüflleri aras›nda, iletinin “do¤rusall›¤›” ve “etkilili¤i” ba¤lam›nda bir benzerlik bulunur. Kaynaktan hedefe yönelik “en etkili” mesaj aktar›m›, gerek matematiksel modelde gerekse Avc›o¤lu’nun anlay›fl›nda temel amaç olur. Yan›s›ra, her ikisinde de geri beslemeye yer yoktur. Avc›o¤lu, Türkiye’nin Düzeni’nde toplumdan devlete olan mesaj iletimi faaliyetinin özellikleri ve önemi üzerinde durmaz. Bu nedenle, Avc›o¤lu’nun görüfllerini de¤erlendirmek amac›yla ortaya koydu¤um, bu bafll›kta geçen “devlet-toplum etkileflimi/iletiflimi” ibaresini, bir “anlam paylafl›m›” olarak iletiflim de¤il, Shannon ve Weaver’in üzerinde durdu¤u, bir “aktar›m” olarak iletiflim biçiminde alg›lamak gerekir. 61 kebikeç / 22 • 2006 Enformasyon kayna¤› ile gürültü aras›ndaki iliflki, böylece, enformasyon kayna¤›ndan gönderilen iletinin (as›l ileti) gürültü taraf›ndan bozulup bozulmamas›na temellenir. Bu noktada ortaya ç›kan soru, matematiksel modelde ve Avc›o¤lu’nun alg›lamas›nda, gürültü ile hedef kitle/toplum aras›ndaki ilintinin ne durumda oldu¤udur. Buna göre Shannon ve Weaver modelinde iletiyi sadece enformasyon kayna¤› üretir ve hedefe gönderir. Teknik bir konu olarak alg›lanan gürültünün, kayna¤›n yapt›¤›na benzer mesaj üretme ve yayma ifllevi yoktur. Gürültünün as›l ifllevi, ileti üretmek ve yaymak de¤il, kaynak taraf›ndan üretilmifl iletiyi bozmakt›r. Oysa Avc›o¤lu’nun analizinde sözünü etti¤i arac›lar, yukar›da belirtildi¤i gibi, insanlardan meydana gelir. ‹nsanlardan oluflan arac›lar/gürültü unsurlar›, siyasi otoriteden kaynaklanan iletileri bozman›n ötesinde, bizatihi toplumu etkilemek üzere kendileri iletiler üretirler ve bunlar› topluma yayarlar. Bu unsurlar›n toplum üzerindeki nüfuzlar›, bu üretim ve yayma faaliyetinin etkinli¤ine katk› yapar. Böylece Avc›o¤lu’nun anlay›fl›n›n modellefltirilmifl biçiminde gürültü unsurlar›, merkezi iktidardan gelen iletileri -kesikli okta gösterildi¤i gibi- topluma bozulmufl biçimde aktaracaklard›r. Ama di¤er yandan bu unsurlar, bizzat kendilerinin ürettikleri iletileri de topluma yayacaklard›r. K›saca gürültü unsurlar›, hem kaynaktan gönderilen mesajlar›n bozucusu olarak bir aktar›c›, hem de kendisinin ileti üretti¤i bir kaynak gibi ikili bir iflleve sahiptir. ‹letiflim alan›ndaki kuramsal birikim aç›s›ndan düflünüldü¤ünde bu arac›lar›/ gürültü unsurlar›n›, Lazarfeld’in “‹ki Aflamal› Ak›fl” modelinde kavramsallaflt›rd›¤› “kanaat önderleri” ile de karfl›laflt›rmak mümkündür. Kanaat önderleri de t›pk› gürültü unsurlar› gibi insanlardan oluflur, t›pk› gürültü unsurlar› gibi ileti kayna¤›ndan yay›lan mesajlar›n toplumun genifl kesimlerine iletilmesinde arac› rol üstlenirler. Buna karfl›n, kanaat önderlerinin ifllevlerini ele alan “‹ki Aflamal› Ak›fl” modeli ile Avc›o¤lu’nun analizi aras›nda birkaç fark vard›r. ‹lki, iletinin kayna¤› konusundad›r. Buna göre Bat›’da gelifltirilen iki aflamal› –ve sonra çok aflamal›- model, iletinin kayna¤› olarak kitle iletiflim araçlar›na odaklanm›flt›r. Buna karfl›n, yukar›da görüldü¤ü gibi, Avc›o¤lu, siyasal iktidar› ve elitleri topluma iletilecek mesajlar›n kayna¤› olarak görmüfltür. Yani, iki aflamal› modelde iletinin üretim merkezi olarak düflünülen kitle iletiflim araçlar›n›n Avc›o¤lu’nun düflüncelerinden ç›kard›¤›m›z modeldeki karfl›l›¤›, bizzat siyasal iktidard›r. Di¤er yandan Bat›’daki araflt›rmalarda, toplumla yüz yüze iletiflim içerisinde bulunmalar›, e¤itimli ve bilgili olmalar› ve kitle iletiflim araçlar›n›n etkile- 62 ÖZTÜRK Türkiye’nin Düzeni’ni ‹letiflim Aç›s›ndan Okumak rini s›n›rland›rmalar› dolay›s›yla kanaat önderlerine “olumlu” rol atfedilmifltir. Bu çal›flmalarda kanaat önderleri as›l olarak kitle iletiflim araçlar›ndan gelen iletilerin “bozulmas›ndaki” ifllevleriyle de¤il, “yorumlanmas›ndaki” ifllevleriyle an›l›rlar. Kanaat önderleri, kitle iletiflim araçlar›ndan gelen iletileri topluma iletmede bir tür “yorumcu” konumunda alg›lan›rlar. Oysa Avc›o¤lu, Türkiye’deki arac› unsurlara böyle olumlu rol atfetmez; tam tersine, bunlar›, devletin ortadan kald›rmas› gereken “olumsuz” unsurlar olarak görür. Matematiksel modeldeki gürültü kavram›, iflte tam bu noktada Avc›o¤lu’nun arac›lara yönelik olumsuz betimlemelerine uygun düfler. Çünkü, belirtildi¤i gibi matematiksel modele göre gürültü, enformasyon kayna¤› aç›s›ndan etkili bir iletiflimi engelleyen olumsuz bir elemand›r. Bu nedenle t›pk› Avc›o¤lu’nun düflüncesinde oldu¤u gibi gürültünün ortadan kald›r›lmas› ya da en az›ndan etkisinin en asgariye indirilmesi gerekir. Dolay›s›yla matematiksel modelde oldu¤u gibi, Avc›o¤lu için de gürültü, iletiflimin etkilili¤inin sa¤lanmas› ve sürdürülmesi için ortadan kald›r›lmas› gereken bir unsurdur. Ancak Avc›o¤lu’nun alg›lamas›nda gürültü unsurlar›n›n Türkiye aç›s›ndan -daha önce k›saca de¤inilen ve afla¤›da daha ayr›nt›l› incelenecek olan- daha önemli say›labilecek bir baflka olumsuz etkisi daha vard›r: Gürültü unsurlar›/arac›lar, devlet ile toplum aras›ndaki iletiflimi engelledikleri için Türkiye’nin geri kalmas›na yol açan etmenler aras›ndad›rlar. Avc›o¤lu’na göre çözüm, merkezde (enformasyon kayna¤›nda) ordu ve ayd›nlardan oluflan “ilericiler koalisyonu”nun yer almas›, arada arac›lar›n (gürültü unsurlar›n›n) kald›r›lmas› ve merkez ile çevrenin do¤rudan iliflkiye geçebilmesidir. Avc›o¤lu’nun idealindeki mesaj iletim düzenin modellefltirilmifl hali flöyle çizilebilir: Afla¤›da bu konuya yönelik aç›klamalar, Avc›o¤lu’nun getirdi¤i kan›tlar eflli¤inde anlat›lmaktad›r. YÖNETEN-YÖNET‹LEN ETK‹LEfi‹M‹ Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda kurulan baz› oluflumlar›n en büyük sorunlar›ndan birisi halka do¤rudan ulaflamamakt›r. Örne¤in, Nam›k Kemal, Ziya Pafla gibi Yeni Osmanl›lar, mesajlar›n› toplumun genifl kesimlerine ulaflt›ramam›fllar, sadece T›bbiye, Mülkiye gibi okullarda, say›s› giderek artan genç ayd›nlar toplulu¤una iletebilmifllerdir (1995a. 239). Oysa mesajlar›n ayd›nlardan halka iletilmesi, giriflilen reform, devrim ve kalk›nma çabalar›nda hayati önem tafl›r. Buna karfl›n ayd›n-halk iletiflimi Türkiye toplumunda geliflkin de¤ildir, hatta ‹TC’nin ideologlar›ndan Ziya Gökalp ve grubu “halk” ile “ay- 63 kebikeç / 22 • 2006 d›n”n›n birbirinden kopuk iki ayr› kategori gibi iflledi¤ini ileri sürmüfltür (1995a: 262). “Dil”, bu ayr›l›¤›n ortaya ç›k›fl›nda ve sürmesinde en önemli araçsal ifllevlerden birisini üstlenir. Ayd›n›n ve genifl toplumlar›n dili, neredeyse birbirinden tamamen ayr›lm›flt›r (1995a: 262). ‹ki ayr› kategori gibi konumlanm›fl olan ayd›n ve halk› birbirine yaklaflt›rmak, birbiriyle bütünlefltirmek için neler yap›lm›flt›r, daha baflka neler yap›labilir? Türkiye’nin Düzeni’nin de¤iflik yerlerine serpifltirilmifl aç›klamalardan, bu sorunun yan›t›n› dört bafll›k alt›nda s›n›flamak olanakl›d›r: 1) ayd›n›n halka gitmesi, 2) dilin sadelefltirilmesi, 3) e¤itici kurumlar›n kurularak halk›n ayd›nlat›lmas› ve 4) toplum ile devlet ve ayd›nlar aras›ndaki iletiflimi engelleyen gürültü unsuru arac›lar›n merkezi iktidar taraf›ndan ortadan kald›r›lmas›. Avc›o¤lu’nun yöneten-yönetilen kopuklu¤unun giderilmesi için ayd›na görevler yükleyen anlay›fl›nda Ziya Gökalp’in görüfllerinden yararland›¤› anlafl›lmaktad›r. Avc›o¤lu’na göre, ayd›n-halk kopuklu¤unu gidermek için, t›pk› Gökalp’in belirtti¤i gibi, ayd›n, halka giderek onun kültürünü (hars›) ö¤renecek ve halktan ald›¤› kültürün karfl›l›¤› olarak ona “medeniyet” aktaracakt›r (1995a: 262). Kopuklu¤u gidermenin bir di¤er yolu, dilde sadeleflme çabalar›na giriflmektir (1995a: 262). Avc›o¤lu’na göre, giriflece¤i icraat ve reform programlar›na kamuoyu deste¤i arayan bir siyasal iktidar için dil, araçsal bir merkezi konuma sahiptir. Yöneticiler topluma ulaflmak, iletiler yaymak için halk›n düzeyine hitap edecek ifade yollar›n› gelifltirmeye çal›flmal›d›r. Asl›nda Türkiye tarihinde bu tür çabalar görülmemifl de¤ildir. Örne¤in, topluma ulaflmak için dilin öneminin fark›nda olan ‹TC, Birinci Dünya Savafl› s›ras›nda gazetelerde tar›m bilgisi sütunlar›na yer vererek halka pratik bilgiler iletmeye çal›flm›flt›r (1995a: 265). Yine ayn› y›llarda, kapitülasyonlar›n kald›r›lmas›n› takiben yabanc› firmalar›n tabelalar›n› yabanc› dil yerine Türkçe yazmalar›, bütün defterlerini ve yaz›flmalar›n› Türkçe yazmalar› kural› getirilmifltir (1995a: 264). Konu, Birinci Dünya Savafl›’nda yay›nlanan gazetelerde kullan›lan eski yaz›n›n halk taraf›ndan daha anlafl›labilir hale getirilmesi için de¤iflik yöntemler denenmesine kadar varm›flt›r. Tanin, bir sütununu, Enver Pafla’n›n eski yaz›n›n çeflitli biçimlerde yaz›lmas›n› önlemek amac›yla uygulad›¤› yöntemine ay›rm›flt›r (1995a: 278). ‹smet Pafla an›lar›nda, savaflta kar›fl›kl›k yarat›r düflüncesiyle bu “harf ink›lab›n›” durdurdu¤unu anlat›r (1995a: 278-279). Kopuklu¤u gidermenin üçüncü bir yolu, yukar›dan e¤itici, bilgilendirici, k›saca halk› ayd›nlat›c› kurumsallaflt›rmalara gitmektir. Nitekim Birinci Dün- 64 ÖZTÜRK Türkiye’nin Düzeni’ni ‹letiflim Aç›s›ndan Okumak ya Savafl›’ndan bafllayarak gerçeklefltirilen çeflitli kurumsal at›l›mlar bu konunun yöneticiler ve yöneticilerle ayn› ideolojik anlay›fl› paylaflan ayd›nlar taraf›ndan dikkate al›nd›¤›n› kan›tlar. Halka ulaflma çabalar›, özellikle özel dernekler, Milli Talim ve Terbiye, Türk Ocaklar› gibi yeni kurulan kurumlar arac›l›¤›yla gerçeklefltirilmeye çal›fl›lm›flt›r. Bu kurumlar›n öncülü¤ünde konferanslar ve akflam dersleri düzenlenmifl ve köylünün e¤itimi için broflürler ç›kar›lm›flt›r (1995a: 277). Köylünün düzeyine hitap eden iletiflim araçlar›na baflvurulmufltur. Ama bu düzeyi tuttural›m diye her yay›na göz yumulmam›fl, özellikle gerici yay›nlar susturularak, laiklik yönünde temeller oluflturulmufltur (1995a: 278). Bu temele gidifl do¤rultusunda kad›nl› erkekli toplant›lar teflvik edilmifltir. Böyle ilk toplant› Robert Kolej’de düzenlenmifltir (1995a: 278). Dolay›s›yla Avc›o¤lu’na göre Atatürk devrimlerinin kökeni birdenbire do¤mam›fl, “uzun süre gazetelerde, kitaplarda yaz›lm›fl, tart›fl›lm›fl, milliyetçilerce benimsenmifl ve hatta k›smen uygulama alan›na konmufl bir birikimin sonucu” olarak ortaya ç›km›flt›r (1995a: 279). Bu çabalara karfl›n devlet-toplum kopuklu¤u bir türlü giderilememifltir. Bunun temel nedeni, yüzy›llard›r devlet ve toplum aras›nda yerlerini kal›c›laflt›rm›fl olan arac› unsurlard›r. Bu nedenle, yöneten-yönetilen kopuklu¤unu gidermede daha esasl› bir yol, afla¤›da ayr›nt›l› incelenecek olan gürültü unsurlar›n›n tümünü ortadan kald›rmak veya en az›ndan toplum üzerindeki nüfuzlar›n› azaltmakt›r. DEVLET VE AYDINLAR ‹LE TOPLUM ARASINDA B‹R GÜRÜLTÜ UNSURU OLARAK ARACILAR Avc›o¤lu’na göre, Osmanl›’n›n toplum düzeninin bozulmas› ve merkezi devletin çöküflünün bir ürünü olarak derebeylik, “zorba vali tipi” ve “ulema-asker ikilisi” gibi halk üzerinde nüfuz sahibi yeni iktidar odaklar› ortaya ç›karm›flt›r (1995a: 67-8). Avc›o¤lu, Mustafa Akda¤’a atfen, ‹stanbul’da ulema-asker ikilisine ve “Anadolu’da sekban ve sar›calara dayanan zorba-âyân valilerin devlet idaresini kendi kiflisel ç›karlar›na göre etkilemeleri biçiminde ifadelendiren durum, art›k kurulu düzen gibi bir fleydir” (1995a: 69) der. Yine ayn› esere dayanarak bu derebeylik düzeninin en az Tanzimat’a kadar devam etti¤ini belirtir. Avc›o¤lu, bu arac› unsurlar›, merkezi hükümet taraf›ndan giriflilen yenilikleri ve devlet-halk etkileflimini engelledikleri için elefltirir. Her fleyden önce bu unsurlar›n ortaya ç›k›fl›ndan en fazla zarar› halk çekmifltir: 65 kebikeç / 22 • 2006 Hüküm ve nüfuzlar›n› geniflletmek için âyânlar, birbirleriyle çarp›flt›klar›nda, halk›n çekmedi¤i kalmam›fl ve bir k›s›m halk, yerinden yurdundan ayr›lm›flt›r. Halk›n devlet merkezine yapt›¤› flikayetler bir sonuç vermemifl, hükümetin çaresizli¤ini gören halk, yerinden yurdundan ayr›lm›flt›r (1995a: 68). Bu noktada, flu sorular› sormak gereklidir: Avc›o¤lu’nun görüflüne göre devlet-halk iletiflimini engelleyen bu arac› unsurlardan kurtulmak için neler yap›lm›fl, bu çabalar nas›l sonuçlanm›flt›r? Bu konuda siyasal iktidar›n gösterdi¤i gayretler yeterli olmam›flsa baflka neler yap›labilir? Bu sorular›n yan›tlar›n› Türkiye’nin Düzeni’nde kategorik ve sistemli olarak görmek mümkün de¤ildir, ancak kitab› dikkatli bir okuma bu konularda baz› ipuçlar› verir. Buna göre Avc›o¤lu, merkezi iktidar›n zor yoluyla da olsa, arac› unsurlar› ortadan kald›rmas›n› destekler ve merkezileflmeye halk ad›na olumlu rol biçer. Örne¤in, II. Mahmut’un merkezileflmeyi sa¤lama ad›na yeniçerili¤i kald›rmas› ve derebeylerini kontrol alt›na alma çabalar›, Avc›o¤lu’na göre, olumlu geliflmelerdir (1995a: 78, vurgu bana ait). ‹kinci olarak merkezi hükümetin ulafl›m ve haberleflme sistemindeki at›l›mlar›n› arac› unsurlar›n ortadan kalkmas›na yard›mc› olacak bir geliflme olarak düflünür. Örne¤in Tanzimat’tan sonra Osmanl›’ya giren demiryolu ve telgraf sayesinde asayifl az çok sa¤lanm›fl, köylü, arac› unsurlar›n egemenli¤inden bir ölçüde kurtulmaya bafllam›flt›r (1995a: 177-178, vurgu bana ait). Ulafl›m ve haberleflme, ayr›ca, derebeylik gibi tamamen sömürü, bask› ve tefecilik üzerine kurulu bir iliflkiler a¤›ndan, derebeyli¤e göre bu yollara daha az baflvuran a¤al›k gibi bir yap›lanmaya dönüflümü h›zland›rm›flt›r8 (1995a: 180). 19. yüzy›ldan bafllayarak hükümete karfl› ç›kan “derebeylerini temizleme” ve daha düzenli bir idare kurma çabalar›, ulafl›m ve haberleflmede sa¤lanan kolayl›klarla daha baflar›l› sonuçlar vermeye bafllam›flt›r (1995a: 180). Ancak iletiflim araçlar› –Avc›o¤lu haberleflme araçlar› der- ve ulafl›m›n da katk›da bulundu¤u bu merkezileflme çabalar›na ra¤men, devlet ile toplum aras›ndaki etkileflimi engelleyen arac›lar tamamen kaybolmam›fl, Avc›o¤lu’nun deyimiyle “köylü, derebeylerin ve mültezimlerin elinden kurtulamam›flt›r.” (1995a: 177-178). 8 Avc›o¤lu, köylü üzerindeki nüfuzlar› ba¤lam›nda bu arac› unsurlar aras›nda ayr›m yapar. Her fleyden önce derebeyi, a¤adan farkl›d›r. A¤a, köylü üzerindeki nüfuzunu angarya, cizye gibi ekonomi d›fl› faktörlere de¤il, ekonomik faktörlere dayand›r›r, topraks›z veya az toprakl› köylüyü ortakç› ve yar›c› olarak topra¤›nda çal›flt›r›r, ayr›ca borçland›rma yöntemiyle kendisine ba¤›ml› yapar. Derebeyi ise köylü üzerindeki nüfuzunu tesis etmek için angarya dahil ekonomi d›fl› araçlara baflvurabilir (1995a: 179). 66 ÖZTÜRK Türkiye’nin Düzeni’ni ‹letiflim Aç›s›ndan Okumak Avc›o¤lu, arac› unsurlar›n tamamen ortadan kald›r›lamamas›n›n nedenlerini, bu unsurlar›n toplum üzerinde yerleflmifl ve art›k neredeyse kat›laflm›fl egemenliklerine ve devletin/ayd›nlar›n b›rakm›fl olduklar› boflluklar› doldurmalar›na ba¤lar. Bir baflka neden, arac› unsurlar›n yüzy›llardan beri merkezi iktidar›n bofllu¤u doldurmalar› sebebiyle halk›n merkezi iktidar yerine bu odaklara daha fazla güvenmeleridir. Yönetenlerin ve yönetenlerle ayn› anlay›fl› paylaflan baz› ayd›nlar›n halka ulaflma yönündeki çeflitli çabalar›na ra¤men, yüzy›llar›n getirdi¤i birikim ve toplumsal yap›daki arac› unsurlar›n rolleri, bu giriflimleri tam baflar›ya ulaflt›ramam›flt›r. Bunun sanc›lar› Kurtulufl Savafl›’nda dahi yaflanm›flt›r. Avc›o¤lu’na göre, uzun y›llar›n getirdi¤i güvensizlik ortam›nda yaflam mücadelesi veren köylüler, orduya, devlete, hükümete güvenden ziyade tefeciye, eflrafa ve derebeyine güvenmifl, onlar›n peflinden gidebilmifl, sözlerine inanabilmifltir. Hatta “‹ttihatç› gâvur” diye yürütülen yo¤un propagandalar›n etkisi alt›nda, birçok köylü, milliyetçi subay ve ayd›na karfl› düflmanl›k beslemifltir (1995a: 281, vurgular bana ait). Yakup Kadri’nin Yaban’› bu ayd›n-halk kopuklu¤unu anlat›r (1995a: 282). Kurtulufl Savafl› s›ras›nda iflgalci güçler, ayd›n-halk kopuklu¤undan kendi adlar›na yararlanmas›n› bilmifllerdir. Örne¤in, ‹talyanlar iflgal ettikleri yerlerde özellikle eflrafla iyi iletiflim kurma yöntemlerine giriflmifltir. Avc›o¤lu, Tayip Gökbilgin’in Milli Mücadele Bafllarken isimli eserine dayanarak, ‹talyanlar›n propaganda sayesinde Burdur, Isparta ve civar yerlerde dahi “havay› lehlerine çevirme”yi büyük oranda baflard›klar›n› belirtir. ‹talyanlar, “zay›f noktalar› idari ve sosyal durumumuzu iyi bilmektedir” ve “Halk üzerinde nüfuzlu olanlar› birer suretle celbetmektedirler.” (1995a: 287). Bu tür “propagandalar” halk ile devlet aras›ndaki arac› unsurlar üzerinde etkili olabilmifltir. Öyle ki, Avc›o¤lu’nun, Erol Ulubelen’in ‹ngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye bafll›kl› çal›flmas›na yapt›¤› at›fa göre, eflraf, zaman zaman ulusal mücadele yanl›lar›n› iflgalci güçlere flikayet etmifltir. Örne¤in büyük bir Orta Anadolu ilinin 27 köyündeki eflraf, 28 Ekim 1919 tarihinde ‹ngiliz Yüksek Komiserine Kuvay-i Milliye’yi flöyle flikayet eder: “Milli Kuvvetler ad› alt›nda bir grup, Müslüman ve H›ristiyanlar› öldürmektedir. Hayvanlar›m›z› elimizden al›yorlar, telgraf hatlar›m›z› kesip bizim sizlere haber vermemizi önlüyorlar.” (1995a: 287). ‹zmir’in iflgali s›ras›nda yaflanan olaylar›n Türklerin Yunanl›lara karfl› giriflti¤i “mukavemet” yüzünden bafllad›¤› fleklindeki Rum propagandas›na, özellikle eflraf›n inanmas› bir baflka örnektir. Bu tür propagandalar arac›lar üzerinde öylesine etkili olmufltur ki, örne¤in Tire’nin yafll› müftüsü Hac› Mehmet Efendi Yunanl›lara karfl› koyulmamas› yönünde bildiriler yay›nlam›flt›r (1995a: 297-298). 67 kebikeç / 22 • 2006 Mustafa Kemal ise eflraf üzerinde kaymakam, vali gibi idarecilerin etkisini bildi¤inden, Anadolu’ya ayak basar basmaz “telgraf bafl›nda giriflti¤i psikolojik bir savaflla mücadele aleyhtar› idare adamlar›n›n tasfiyesine büyük önem vermifltir.” (1995a: 299). Mustafa Kemal, Kurtulufl Savafl›’n›, kaymakam ve valiler d›fl›nda, halk üzerinde nüfuzunu bildi¤i afliret reislerine, eflrafa ve din adamlar›na dayanarak yürütebilmifltir (1995a: 311-312). Avc›o¤lu, ayd›nlar›n halka do¤rudan ulaflma güçlüklerini, halk üzerinde nüfuz sahibi kimseler üzerinde niçin ›srarla durduklar›n›, fievket Süreyya Aydemir’in Tek Adam yap›t›na dayanarak anlat›r: O devrin Anadolu’sunda eflraf, yani mahalli ileri gelenler, halk›n sözcüleri durumundayd›lar. Gerçi bu sözcülük, hemen her yerde bir tahakküm vas›tas› oluyordu. Ama Osmanl› Anadolusunda ayd›nlar henüz ön planda görünecek kadar güçlü de¤illerdir. Eflraf›n önünde daima mahallin ulemas›, yani baflta müftü olmak üzere sar›kl› hocalar, fleyhler görünürdü. Bunlar da eflraf›n sözcüleri durumundayd›. Di¤er ayd›nlar ister istemez eflraflarla iyi geçinmek durumundayd›lar. Zaten bu ayd›nlar, nihayet flehir ve kasaba okuryazarlar›ndan ibarettir. Mustafa Kemal de, gerek ilk defa Havza ve Amasya’da, gerekse daha sonra ve bütün milli hareket boyunca di¤er flehir ve bölgelerde halk›n öncüleri olarak elbette ki eflrafla karfl›laflt›. Mahalli ayd›nlar bu eflraf-ulema tabakas›n›n içinde, nadir olarak önünde, halk hareketinin aktif unsurlar› oldular (1995a: 314, vurgu bana ait). Avc›o¤lu’na göre, Kurtulufl Savafl›’n›n bu arac› unsurlara dayal› olarak yürütülmesi, sonraki y›llarda sa¤lam temellere dayal› “devrimci potansiyelin” hayata geçirilmesine engel olmufltur (1995a: 504). Devlet-halk etkilefliminde araya giren bu unsurlar, Türkiye’de Cumhuriyetin ilk y›llar›ndaki pek çok devrimci at›l›mlar› önlemifltir. Toprak reformu ve Köy Enstitüleri gibi hareketler “tefeci tüccar›, a¤as›, fleyhi, kompradoru ve tutucu bürokrat› ile, kurulu düzenin kudretli güçlerinin, demokrasinin gerçekten iflleyiflini engellemeleri, az›nl›ktaki milliyetçi-devrimci kadronun ülkücü ç›rp›n›fllar›n› sonuçsuz b›rakm›flt›r” (1995a: 502). Celali isyanlar›ndan itibaren “can güvenli¤i” endiflesiyle da¤›n›k ve uzak yerleflme noktalar›na çekilen köylü ise hareketsizdir ve geleneksel düzenin egemen s›n›flar›na s›¤›nm›flt›r. Köylüler, kapal› ve da¤›n›k yer- 68 ÖZTÜRK Türkiye’nin Düzeni’ni ‹letiflim Aç›s›ndan Okumak leflim birimlerinde yöneticilerin eylemlerine karfl› “pasif” ve “güvensiz”dirler. Bu nedenle yöneticiler, geleneksel düzenin egemen s›n›flar›na dayanarak halka ulaflmaya ve devrimleri gerçeklefltirmeye çal›flm›flt›r (1995a: 505). Ancak eflrafa dayan›larak gerçeklefltirilen devrimler sadece “üst-yap›” devrimleri olarak kalmaya mahkumdur ki, Genç Cumhuriyet’teki geliflmeler buna iflaret eder. “Ortaça¤dan kalma eflraf “demirperdesi” k›r›larak köylü kitlesine ulafl›lamam›flt›r. Bunun da bafll›ca nedeni, “bugün” a¤›rl›klar›n› gittikçe hissettirmeye çal›flan iflçi ve köylü kitlesinin, o günlerde –tarihsel flartlar yüzündenhareketsiz ve tepkisiz olufludur. Tutucu eflraf deste¤i ile devrimcilik olumsuz sonuç yaratm›flt›r (1995a: 507). Avc›o¤lu’na göre çok partili rejim, devlet ile toplum aras›nda arac› olan fleyh, a¤a, bey ve tefeci tüccarlar›n yükseliflleriyle sonuçlanm›flt›r. Bunlar sadece DP içinde de¤il, CHP içinde de sivrilmifllerdir. Hatta onlar›n bu güçleri, örne¤in Hasan Ali Yücel’in Ulus’ta yaz› yazmas›n› yasaklatacak boyuta kadar varm›flt›r (1995b: 523). Avc›o¤lu, arac› güçlerin her iki partide güçlerini art›rmalar›n›n nedenleri konusunda, o tarihlerde Do¤u Anadolu üzerine çal›flmaya yeni bafllam›fl olan ‹smail Beflikçi’ye at›f yapar ve onun görüfllerini benimser: Atatürk Üniversitesi’nde Do¤u bölgesinin toplumsal yap›s› ile ilgili araflt›rmalar yapan genç bir bilim adam›n›n [‹smail Beflikçi’nin] sözleriyle, “1945 tarihinde, yani çok partili siyasal rejime geçiflle birlikte, a¤alar ve fleyhler iki yandan birden kuvvet alm›fllard›r. Birincisi, oy mekanizmas›n›n kitlelere verilmesiyle birlikte halk›n de¤er kazanmas›, a¤a ve fleyhin halk üzerindeki genifl nüfuzlar›n› kullanarak siyasi partiler için rey kayna¤› haline gelmeleri, dolay›s›yla siyasi iktidar için k›ymetli bir kifli olmaya bafllamalar›, ikincisi de siyasal iktidar›n lütuflar›na da mahzar olmaya bafllayan a¤a ve fleyhlerin halk önünde büsbütün kudretli kifliler haline gelmeleri.” (Avc›o¤lu, 1995b: 529). Ancak Avc›o¤lu, çok partili rejimin devlet-toplum etkileflimine katk›lar da yapt›¤›na inan›r. Ona göre çok partili hayat›n genel oy ve partiler aras› rekabet ilkesi, iktidar›n iflçi ve köylülere karfl› daha popülist politikalar izlemesine yol açm›flt›r. Avc›o¤lu’nun deyifliyle, “jandarma bask›s› azalm›fl, idare adamla- 69 kebikeç / 22 • 2006 r› ve fabrika müdürleri iflçi ve köylüye daha yumuflak davranmak zorunda kalm›flt›r. Politikac›lar, köyleri ziyaret eder olmufllard›r. ‹flçi ve köylüye baz› tavizler verme yoluna gidilmifltir. “Kitle” bu sayede, “vatandafl olma” duygusunu az çok duyabilmifllerdir.” Bu anlamda çok partili hayat, ileri bir hareket olarak gözükür; ancak prekapitalist düzenin kal›nt›lar›n› tafl›yan bir toplumsal yap›da genel oy, bey, a¤a, fleyh (1995b: 531) tefeci, tüccar gibi egemen s›n›flar› tasfiye edecek yerde, onlar› güçlendirmifltir (1995b: 532). Avc›o¤lu, Türkiye’nin Düzeni’nin ilk cildinde, daha önce belirtildi¤i gibi, arac›lardan kurtulmak için Türk tarihinde merkezileflme ve ulafl›m/haberleflme alan›ndaki geliflmeleri tespit eder. Yap›t›n›n ikinci cildinde merkezileflmenin hayata geçirilmesinin alt›n› tekrar çizer. Halk ile devlet aras›ndaki iletiflimi engelleyen arac› unsurlar› ortadan kald›rman›n yolu olarak, ordu ve ayd›nlardan oluflan ve kendisinin “zinde güçler” veya “milliyetçi-devrimci” olarak niteledi¤i kesimlerin iktidar olmas›n› gerekli görür. Bunlar, toprak reformu gibi radikal veya halk›n ç›karlar›n› halka ö¤retecek yollar› seferber etmek gibi görece daha evrimci yöntemlerle arac› unsurlar› ortadan kald›racakt›r. Ancak Avc›o¤lu, e¤itim ve ö¤retime, yap›sal de¤ifliklikler kadar belirleyici rol biçmez; siyasal iktidar›n, öncelikle, halk›n e¤itim ve ö¤retimi bir ihtiyaç olarak hissetmesine olanak verecek alt yap›sal koflullar› haz›rlamas›n›n gereklili¤ini savunur (1995b: 678 vd.; 1003). Buna karfl›n, Yön’de, 1962’de yay›mlanan bir makalesinde “halk ile devlet aras›na giren arac›lar nas›l ortadan kald›r›labilir” sorusunu flöyle yan›tlar: “Anayasan›n tan›d›¤› haklardan faydalanarak teflkilatlanmakla ve halk efkâr›n› ayd›nlatmakla.” O’na göre bu unsurlar›n güçleri, oyunlar›n› kapal› ve rejim içinde gizlilikle yürütebilmelerinden kaynaklanmaktad›r. Onlar›n bu oyunlar› kamuoyuna duyuruldu¤unda, güçlerinin büyük bir k›sm›n› kaybedeceklerdir (Aktaran Özdemir, t.y.: 81). Görüldü¤ü gibi Avc›o¤lu’nun bu konudaki çizgisi Türkiye’nin Düzeni’nde daha radikal bir niteli¤e geçmifltir. Asl›nda bu, son noktada da de¤ildir. Türkiye’nin Düzeni’nin bas›lmas›n›n ard›ndan 1969’da bafllad›¤› ikinci dergicilik deneyimi olan Devrim, yazar›n giderek radikalleflen çizgisinin son halkas›n› oluflturur. Avc›o¤lu, Devrim ile birlikte çizgisini Türkiye’nin Düzeni’nin ötesine tafl›m›flt›r (Özdemir, t.y.: 37). KÖYDE ‹KT‹DAR VE ‹LET‹fi‹M Avc›o¤lu, Türkiye’de yap›lan çeflitli monografilerden yararlanarak Türk köylerindeki iktidar ve iletiflim yap›s›n›n o günkü durumunu, “gürültü unsur- 70 ÖZTÜRK Türkiye’nin Düzeni’ni ‹letiflim Aç›s›ndan Okumak lar›”n›n kaybolmayan ifllevleriyle birlikte ele al›r. Mübeccel K›ray’›n teksir halinde bas›lm›fl bir saha araflt›rmas› bu monografiler aras›ndad›r.9 Avc›o¤lu, K›ray’›n bu çal›flmas›na, kendi yorumlar›n› da katarak Türkiye köylerindeki iktidar ve haberleflme iliflkisini, Türkiye’nin geri kalm›fll›k sorunu ve geliflmesi çerçevesinde ele al›r. Buna göre kapal› bir köy yap›s›nda afliret reisi, imam ve onlar›n birinci dereceden akrabalar› köylü üzerinde en fazla otoriteye sahiptir. Örne¤in, Çukurova’n›n Oruçlu köyünde afliret reisinin muhtar olan genç o¤lu, köy ifllerinde sözü fazla geçmemesine karfl›n, köyün d›fl dünya ile ba¤lant›s›nda öne ç›kar. Avc›o¤lu’nun belirtti¤ine göre muhtar, köyün geliflme aflamas›nda ilçedeki yetkililerle “temas kurmak yollar›n›” bildi¤i için köylü üzerinde nüfuz kurmada önemli bir avantaja sahiptir (1995b: 634). ‹letiflim, böylece, nüfuz sahibi olman›n bir arac› olarak önemli iflleve sahiptir. Ama iletiflim, ayn› zamanda köydeki nüfuzlu kimselerin etkilerini azaltmaktad›r. fiöyle ki “kasabada ifl görmesini, kredi istemesini, tar›m memuru ile temas kurmas›n› ve hatta e¤lenmesini bilen genç nesil, eski liderlerin otoritesinden kurtulmaktad›r. Böylece eski liderler, köylülerin d›flar›yla iletiflim kurma –Avc›o¤lu, “ba¤lant›” ve “temas” kurma ifadelerini kullan›r- tekellerini yitirirler. Gelgelelim bu tip köylerde önemli yap›sal de¤ifliklikler olmad›¤› için, köylüler üzerinde etkili olabilecek yeni kifliler henüz ortaya ç›kmam›flt›r (1995b: 634-635). ‹kinci tip köy “geçifl halinde” olan Karacaören’dir. Oruçlu’da oldu¤u gibi afliret reisi burada da köylülerin yaflamlar› ve iliflkileri üzerine egemendir (1995b: 636). fiehre yerleflen yeni zenginleflmifl bir köylü, köylülere kredi verme, köyde ortakç›l›¤a girme, iflgücünü kiralama ve köyün d›flar› ile temas›n›, denetimini elinde bulundurma gibi yollarla, köydeki eski iktidar sahiplerinin köylüler üzerindeki nüfuzlar›n› k›rmaya bafllam›flt›r (1995b: 637). Ancak köydeki eski nüfuz sahiplerinin köylüler üzerindeki egemenlikleri tamamen kaybolmam›flt›r. Köylüler üzerinde nüfuz kurmak ba¤lam›nda eski ve yeni iktidar sahipleri aras›nda bir karfl›tl›k iliflkisi yaflanmaktad›r (1995b: 637). Üçüncü köy tipi, pazar için üretim yapan Yunuso¤lu ve Sak›z köyleri örne¤inde aç›klan›r. Buralarda makinel› tar›m bafllam›flt›r, toprak sahibi ve iflçi aras›ndaki s›n›rlar belirginleflmifltir. Köylerdeki iflçiler üzerinde büyük toprak sahipleri egemendir (1995b: 639). Ço¤u toprak sahibinin iflçilerle “do¤rudan do¤ruya temas› yoktur.” Bu ifllevi, toprak sahiplerini temsilen arac›lar yerine getirirler (1995b: 639). Ücretli iflgücünün geliflmesi, iflçileri arazi sahipleriyle 9 ‹lk olarak 1971 y›l›nda bas›lan bu monografi, Mübeccel K›ray’›n Toplumbilimi Yaz›lar› (1982) eserinde yay›mlanm›flt›r. 71 kebikeç / 22 • 2006 “temasa” geçiren yeni bir mevkinin, “elçi” ad› verilen arac›lar›n oluflmas›n› sa¤lam›flt›r. Elçiler köylülere ifl temin eder, “sözlü hizmet mukaveleleri yapar” ve bunlara uyulmas›n› izler. Bu arac›lar, arazi sahiplerinden daha çok köylülerle iliflki içindedirler (1995b: 640). Bu tip köylerdeki büyük arazi sahipleri, 1960’a kadar köylülerin bütün yaflamlar›na müdahale edebilirlerken, 1960 sonras›nda özel hayatlar›na daha az kar›flmaya bafllam›fllard›r (1995b: 639). Ancak köylüler, büyük arazi sahiplerinin kendi yaflamlar›na müdahale edilmesine karfl› “örgütlenmifl bir köy içi direnme” sergileyebilmektedirler. Bu direniflin liderleri aras›nda ö¤retmen baflta gelir. Ö¤retmen, köylüleri, köy iflleri konusunda bilgilendirir, onlara örgütlenme konular›nda yard›mc› olur (1995b: 640). Türkiye’nin do¤usunda yer alan köylerdeki iktidar ve bununla ba¤lant›l› iletiflim biçimi, bat›s›nda yer alan köylerdeki iktidar ve iletiflim biçiminden farkl›d›r. Do¤u ve Güneydo¤u Anadolu’daki köylerde beyler ve a¤alar, köylüyü çepeçevre kuflatm›fllard›r. Köylünün gündelik iletiflimini –Avc›o¤lu, “haberleflme” der- yürütebilece¤i iletiflim mekânlar› dahi onlar›n elindedir. Di¤er yandan, iletiflimin daha özgür yeflerebilece¤i, örne¤in kahvehanenin dahi ortaya ç›kabilmesine olanak verecek bir toplumsal yap›, Türkiye’nin do¤usunda mevcut de¤ildir: [Do¤u’daki] Köylerde “kahve” yoktur, yaln›z “a¤an›n odas›” vard›r. Köylü burada toplanmaktad›r. Büyük afliretler flehirlerde oteller yapm›fllard›r, afliret mensubu köylü, flehre inince bu otellerde kalmak zorundad›r. (…) fiehirde avukat, parti baflkan› ve milletvekili, bey, a¤a ve fleyh ailelerinden kiflilerdir. (…) Bunlar devlet memurlar› ve köylü aras›nda bir “demirperde” kurmufllard›r. Yüksek memurlar onlar›n politik bask›s› alt›ndad›r (1995b: 661). Avc›o¤lu, Samet A¤ao¤lu’nun “Do¤u ‹lleri” bafll›kl› Son Havadis’te yay›mlanm›fl 19 Ekim 1967 tarihli bir yaz›s›na atfen, a¤alar›n, beylerin ve di¤er arac›lar›n halk üzerindeki nüfuzunun, devletin ifllevlerini tam yapamamas›ndan kaynakland›¤›n› belirtir. Bu bofllu¤u arac›lar doldurmaktad›r. Avc›o¤lu’nun ayn› yaz›dan al›nt›lad›¤›, Do¤u’da genel valilik ve komutanl›k yapm›fl Abdullah Pafla’n›n sözleri, bu gerçe¤i çarp›c› biçimde özetlemektedir: Bir hakikati bir türlü kavrayamad›k. Bir adam iki efendiye birden hizmet edemez. Ya devlet, ya fleyh 72 ÖZTÜRK Türkiye’nin Düzeni’ni ‹letiflim Aç›s›ndan Okumak ve beyler! Devlet, fleyh ve beylerin bu halka yapt›¤› hizmetleri ayn› surette, ayn› kolayl›kla yerine getirmezse, elbette fleyhine ve beyine ba¤l› kal›r. fieyh ve bey mahallindeki haks›zl›klar› ve meseleleri kendi geleneklerine, inançlar›na göre hemen hallediyor. Bize gelince, bir nüfus ka¤›d› ç›karmak için adamlar› on gün da¤lardan, tafllardan yaya yürüterek flehre getiriyoruz. fieyh bir koyun h›rs›z›n› kendi ölçülerine göre hemen cezaland›r›yor. Biz ayn› h›rs›z›, koyunu çal›nan adam›, flahitleri günlerce yürüterek flehre indirip aylarca süründürüyoruz. Bu halk, flu flartlar içinde elbette fleyhine ve beyine ba¤l› kal›r ve kalacakt›r (1995b: 684). Avc›o¤lu’na göre, Cumhuriyet’ten beri fleyh ve beylerin devlet içindeki konumlar› hayli azalmas›na ra¤men, yine de köylülerin hükümet kap›s›ndaki ifllerinin çözümlenmesindeki ifllevleri sürmektedir (1995a: 684). Do¤u’da fleyhler, a¤alar halk üzerinde halen etkilidir. Bu etkilili¤i kurmada ve yaymada medreselerin de rolleri bulunmaktad›r. Do¤u’daki fleyhlerin halen birçok medresesi vard›r (1995b: 1167). Avc›o¤lu, Do¤u Anadolu’daki düzeni anlat›rken, Yi¤it Gülöksüz’ün bir seminerdeki ifadesine atfen “komünikasyon” terimini kullan›r. Buna göre Do¤u’da iki fley a¤an›n denetimi alt›ndad›r: makinel› tar›m ve “komünikasyon kontrolü”. Köylülerin di¤er toplum kesimleriyle ve devletle olan iliflkileri bu s›n›f taraf›ndan denetlenir. Bu sistem, toplulu¤un, a¤alar›n ve fleyhlerin denetiminden kopmalar›n› engellemektedir (1995b: 1163). Dolay›s›yla Avc›o¤lu, iletiflime bir sistemin varl›¤›n› sürdürmesine yard›mc› olacak kadar güçlü bir maddi ifllev yüklemektedir. C. LÜKS TÜKET‹M VE ‹RRASYONEL YATIRIMLAR Avc›o¤lu’na göre Türkiye’nin geri kalmas›n›n nedenlerinin üçüncü aya¤›n›, Türkiye’deki birikimin yüksek s›n›flar›n gösteriflçi ve verimsiz tüketimlerine gitmesi ve bu tür bir tüketim al›flkanl›¤›n›n medyayla toplumun genifl kesimlerine yayg›nlaflt›r›lmas› yatar. Türkiye’nin hali haz›rda geliflmemifl bir ülke konumunu sürdürüyor olmas›n›n nedeni, sermaye yetersizli¤inden kaynaklanmaz. Tersine, çok partili rejim sonras› yeterli ve h›zl› bir kapitalist birikim görülmeye bafllam›flt›r. As›l sorun, bu birikimi üretken yat›r›ma dönüfltürememedir. Yüksek s›n›flar, sahip olduklar› sermaye birikimlerini rasyonel bir 73 kebikeç / 22 • 2006 planlaman›n d›fl›nda ve genellikle kendi statülerini birbirlerine ve genifl toplum kesimlerine göstermek amac›yla harcamaktad›rlar. Bu tür harcamalar, Türkiye gibi geliflmeye çal›flan bir ülke için “lüks tüketim” anlam›na gelmektedir. Ama Avc›o¤lu, afla¤›da görülece¤i üzere, televizyon gibi bir medyan›n bizzat kendisini de, Türkiye gibi geliflmekte olan bir ülke için lüks tüketim sayar. LÜKS TÜKET‹M‹N AYNASI VE YAYGINLAfiTIRICISI OLARAK MEDYA Avc›o¤lu, Türkiye’deki toplumsal kesimlerin “gösteriflçi tüketim” al›flkanl›klar›n› analiz edebilmek için bas›ndan yararlan›r. Bas›ndaki haber ve yorumlar, ifladamlar›n›n ve di¤er zengin kesimlerin ulusal gelirden ald›klar› pay›n ço¤unu, verimsiz yat›r›mlara ve yurt içinde ve d›fl›ndaki lüks tüketime harcad›klar›n› göstermektedir: Türkiye’de, hayat›n›n büyük k›sm›n› yurt d›fl›nda geçiren, ikematgah› Avrupa flehirleri olan birçok ifladam› türemifltir. Ayr›ca, gazetelerin sosyete sütunlar›na bir göz atmak dahi, yüksek gelirli ailelerin Türk Paras›n› Koruma Mevzuat›’n› hiçe sayarak y›l›n 3-5 ay›n› yurt d›fl›nda, Avrupa burjuvazi ile yar›fl›r bir tempoda geçirdiklerini ve Paris modaevlerinin en son “kreasyon”lar›yla Türkiye’ye döndüklerini göstermeye yeterlidir. ‹sviçre emlak firmalar›, Türk gazetelerine villa sat›fl ilanlar› vermeye bafllam›fllard›r. Bu ilanlar, Türk zenginlerinin d›fl ülkelerdeki villa taleplerinin önemli bir düzeye ulaflt›¤›n›n belirtisidir (1995b: 991). Böylece Avc›o¤lu, medyan›n magazin sütunlar›n›, yüksek s›n›flar›n lüks yaflant›lar›n› yans›tacak bir “ayna” gibi kullan›r. Ama Avc›o¤lu’nun aç›klamalar›ndan, Türkiye’de medyan›n ifllevinin, sadece var olan› “yans›tmak” olmad›¤› anlafl›l›r. Medyan›n bizatihi kendisi, ayn› zamanda gösteriflçi tüketimin sembollerinden biridir. Avc›o¤lu’nun deyimiyle, Türkiye’nin burjuvazisi Bat›’n›n burjuvazisi ile tüketim yar›fl›na girmifltir. Pahal› eflyalara ve köflklere, villalara ve apartmanlara büyük kaynak ayr›lmaktad›r. “Yüzme havuzlu, sinema salonlu, Avrupa döflemeli milyonluk 50 bin villa, s›f›r verimli 50 milyar lira yat›r›m demektir.” (1995b: 994). Ayn› flekilde televizyon al›c›lar›na yönelik talep sürekli artmaktad›r (1995b: 834). 74 ÖZTÜRK Türkiye’nin Düzeni’ni ‹letiflim Aç›s›ndan Okumak Türkiye gibi geliflmekte olan bir ülkede sinema salonlu evlere veya televizyon al›c›lar›na yönelik talep, toplumsal bir ihtiyaçtan m› kaynaklanmaktad›r; yoksa bunlar belirli kesimlerin statü sembolü müdürler? Avc›o¤lu’nun yan›t› ikincisidir. Televizyon ac›l›lar› ve sinema salonlu evlere yönelik harcama biçimi, yüksek gelir gruplar›n›n “statüleri gere¤i” yapt›klar› israfl› harcama olarak nitelenebilir (1995b: 994). Ama medya, sadece yüksek gelir gruplar›n›n statülerinin sembolleri olarak ifllevsellefltirilmez; Avc›o¤lu’na göre medya, ayn› zamanda, o gösteriflin temsiline ve yay›lmas›na etki eder: “Gazetelerin sosyete sütunlar›n› dolduran yüzbinlik partiler, milyonluk niflan ve dü¤ünler, pahal› dünya gezileri, Dior elbiseler, yüksek gelir gruplar›n›n israf” görüntüleri aras›nda yer al›r (1995b: 994-5). Avc›o¤lu, eserinin birkaç yerinde televizyon al›c›lar›n› Türkiye gibi bir ülke için lüks tüketim mal› olarak görür, bu nedenle televizyona yönelik talebin artmas›n› olumlu de¤erlendirmez, s›n›rland›r›lmas›n› ima eder (1995b: 834). Türkiye’de haz›rlanan bir Kalk›nma Plan›’nda “lüks” ve “israf” yönelimli harcamalardan yak›n›lm›fl; ancak konu “televizyon”, “otomobil” gibi lüks tüketim ürünlerine geldi¤inde bu araçlar›n Türkiye’ye girifllerine izin verilmifltir. Avc›o¤lu’na göre, bu çeliflki de¤erlendirildi¤inde, plandaki flikayetler “bofl”tur (1995b: 996). Avc›o¤lu’nun televizyon al›c›lar›n›n Türkiye’ye girifline karfl› olmas›, bu arac›n sadece bir statü sembolü gibi kullan›lmak istenilmesinden de¤ildir. Televizyon, ayn› zamanda gazetelerin sosyete sütunlar›n› süsleyen gösteriflçi tüketim al›flkanlar›n›n toplum katmanlar› aras›na nüfuz etmesine, yayg›nlaflmas›na katk› sa¤layacakt›r. Böylece televizyon, verimsiz, üretimsiz bir üst s›n›f›n yaflam›n› toplumun her kesimine ulaflt›ran bir araç konumuna gelecektir. Nitekim televizyon al›c›lar›n›n Türkiye’ye giriflinden sonra “yüksek gelir gruplar›n›n Bat›l› zenginleri taklit eden yaflant›s› orta gelir gruplar›na do¤ru” yay›lmaya bafllam›flt›r (1995b: 997). Kamu ve özel kesimdeki ücretli çal›flanlar, orta ve ortan›n üstündeki serbest meslek sahipleri, Anadolu’da küçük sanat ve ticaretle u¤raflanlar, orta çiftçiler, pahal› otomobillere ve dayan›kl› lüks tüketim mallar›na karfl› artan bir talep gösterebilmektedirler. Bu geliflmede iletiflim araçlar›n›n rolü vard›r. Avc›o¤lu, Kalk›nma Plan› raporundan konuyla ilgili flu al›nt›y› yapar: fiehirlerde, say› ve çeflit bak›m›ndan ço¤alan ve h›z› artan modern haberleflme araçlar›yla d›fl alemle s›klaflan ve yak›nlaflan iliflkilerin sonucu yeni tüketim kal›plar› benimsenmekte ve buna ba¤l› olarak refah 75 kebikeç / 22 • 2006 kavram› ve seviyesi için eriflilen kiflinin çok üstünde bir istek do¤maktad›r. Türk toplumu, gün geçtikçe daha çok ve daha yukar› nitelikteki unsurlar› kendisinin tabii ihtiyac› olarak görmektedir. (1995b: 997). Ancak Avc›o¤lu, sinema gibi bir medyan›n Türkiye gibi geliflmekte olan bir ülkenin kalk›nmas› aç›s›ndan olumlu rol üstlenebilece¤ini eserinin ikinci cildinde vurgular. Avc›o¤lu’nun çizdi¤i kalk›nma tablosuna göre, köylerde küçük iflletme yap›s›yla kalk›nmaya gitmek zordur. Ufak iflletme “bireyci, dar ve tutucu bir psikolojik yap›ya sahiptir. Din sömürücülü¤üne ve her türlü gerici e¤ilimlere aç›kt›r.” Bu nedenle küçük iflletme yap›s› yerine, modern at›l›mlar› gerçeklefltirecek büyük iflletme yap›s›na gitmek gerekir. Büyük iflletme, Avc›o¤lu’nun deyimiyle “köylünün zihni yap›s›n› modernlefltirmek” aç›s›ndan gereklidir. Bu modernlefltirme çabas›nda sineman›n, elektri¤in, ma¤azan›n katk›s› olacakt›r (1995b: 112). Dolay›s›yla Avc›o¤lu, medyan›n belirli koflullarda da olsa kalk›nma çabalar›na yard›mc› olabilece¤i ihtimalini göz ard› etmez. “Telekomünikasyon endüstrisi” sektörünü, belirli sektörlerin önünde görür. Günayd›n’da 10 Aral›k 1974’te yay›mlanan Ertu¤rul Soysal’›n flu yorumunu aynen al›nt›lar: “[A]z›nl›¤›n kiflisel lüks giyim, süs ve tuvalet malzemesi ve mobilyalar, çeflitli tip ve markada otomobiller, acaba tar›m gübresi, traktör ve motorü, çelik üretimi, telekomünikasyon gibi endüstrilerin önünde mi gelmektedir.[?]” (1995b: 835). BÜYÜK fi‹RKETLER‹N HALKLA ‹L‹fiK‹LER VE REKLÂMCILIK FAAL‹YETLER‹ Avc›o¤lu’nun eserinden dört y›l sonra bas›lan Herbert Schiller’in Zihin Yönlendirenler bafll›kl› yap›t›nda belirtti¤i ayr›mdan gidilecek olunursa, halkla iliflkiler ile reklâmc›l›k birbirinden farkl›d›r. Halkla iliflkilerde amaç, flirketin bizzat kendisini satmas›yken; reklâmc›l›kta amaç, flirketin “ürünlerini” satmas›d›r. Schiller, ayn› eserinde bu iki faaliyete yönelik a¤›r elefltiriler getirir, her ikisinin de amac›n› flu cümleyle özetler: “[‹]çinde bulundu¤u toplum için faydal›, kârl›, verimli” olduklar›na “insanlar› inand›rmakt›r.” (Schiller, 2005: 205). Avc›o¤lu, Schiller’in as›l olarak Amerika ba¤lam›nda elefltirdi¤i bu iki faaliyeti Türkiye koflullar›nda elefltirir; bunlar›, afla¤›da görülece¤i gibi, Türkiye için verimsiz ve irrasyonel etkinlikler olarak görür. Ancak, vurgulamak ge- 76 ÖZTÜRK Türkiye’nin Düzeni’ni ‹letiflim Aç›s›ndan Okumak rekir ki, Avc›o¤lu çal›flmas›nda reklâmc›l›k üzerinde özellikle durmas›na ve bu sözcü¤ü analizinde kullanmas›na karfl›n, halkla iliflkileri ayr›nt›l› ele almad›¤› gibi, bu sözcü¤ü de kullanmaz. Buna ra¤men, halkla iliflkiler faaliyetleri içerisine giren baz› olgular›, reklâmc›l›ktan ay›r›r ve bunlar› verimsizlik ve lüks tüketim ba¤lam›nda elefltirir. Örne¤in Avc›o¤lu’na göre Türkiye’de bugün devlet ve Amerikan deste¤i ve yöntemleri sayesinde oluflan ve büyük kazançlar elde eden “sanayici” etiketli bir kapitalist s›n›f, kendisini ve görüfllerini yaymak için seminerler ve konferanslar gibi etkinlikler düzenlemektedir. Bu s›n›f, burslar veren baz› kurulufllarla da ortaklafla çal›flmalara giriflmektedir (1995b: 821). Avc›o¤lu, kitab›n›n ikinci cildinde dünyada ve as›l olarak da Türkiye’deki özel flirketlerin reklâmc›l›k faaliyetlerini ele al›r. Buna göre yirminci yüzy›lda reklâmc›l›k, reklâm firmalar›n›n, içlerinde psikolog, sosyolog, psikiyatrist gibi bilim insanlar›n› tüketicilerin “bilinçalt›n› etkileme[k]” üzere çal›flt›rd›klar› bir sektör olmufltur (1995b: 980). Oscar Lange’in “Economie Politique” bafll›kl› eserinden nakletti¤ine göre, fiikago’da bir reklâm ajans› belli g›da maddelerinin sat›n al›nmas›n› sa¤layacak en etkili ikna yöntemini bulmak umuduyla, ev kad›nlar›n›n “adet devresini” ve bunun psikolojik sonuçlar›n› bile incelemifltir (1995b: 960). Avc›o¤lu’na göre, bu flekilde bir etkileme faaliyeti içerisinde çal›flt›r›lan bilim insanlar›n›n ve “ihtiyaçlar›n üstünde bir sat›c›lar ordusunun verimli say›lmas›na” olanak yoktur (1995b: 960). Oysa “en iyi beyinler, [bu gibi] verimli olmayan alanlarda harcanmaktad›r.” (1995b: 930-931). “Verimli olmayan bu tip insan gücü, toplumun ekonomik fazlas›n›n bir k›sm›n› yutmakta, fakat gerekli (essential) üretime do¤rudan do¤ruya bir katk›da bulunmamaktad›rlar.” (1995b: 931). Bilim insanlar›, ayd›nlar ve sanatç›lar bu gibi üretken olmayan faaliyetlerle u¤raflmak/u¤raflt›r›lmak yerine üretimin artmas› ve toplumun geliflmesi için çal›flmal›/çal›flt›r›lmal›d›rlar (1995b: 981-2). Avc›o¤lu, Türkiye’deki reklâmc›l›k alanlar›ndaki geliflmelerin son y›llarda Bat›’daki geliflmelere benzer bir yörüngeye girdi¤ini tespit eder. Gerek reklâmc›l›k alan›nda faaliyet gösteren firma say›lar›, gerekse kitle iletiflim araçlar›na verilen reklâmlar artm›flt›r. 1962 y›l›na kadar s›n›rl› say›da firma “milyonun üstünde” bas›n reklâm kampanyas› düzenlerken, günümüzde say›s› yüzü geçen firma büyük boyutlu ve maliyetli reklâm faaliyetine girmekte, bu yolda bas›n› denetim alt›na almaya gayret etmektedirler (1995b: 821). Avc›o¤lu’nun deyimiyle, örne¤in, çok az personel çal›flt›ran ve bir otobüsü 400-500 bin liraya satan “montaj sanayii”, gazeteleri ve radyolar› milyonlarca liral›k reklâmla doldurmaktad›r (1995b: 827). Çünkü sanayiciler reklâm faaliyetleri- 77 kebikeç / 22 • 2006 ni, gelecekteki kârlar›n› azamiye ç›karmalar›n›n ön flart› gibi görmeye bafllam›fllard›r. Reklâm›n maliyete yans›yaca¤› bilinmesine ra¤men, gelecekteki kârlar›n› düflünen sanayiciler, bugünün sat›fl s›k›nt›s›n› çok fazla göz önüne almamaktad›rlar (1995b: 871). Sanayiciler, fiyat rekabeti yerine bol reklâma baflvurmaktad›rlar (1995b: 872). Sadece sanayiciler de¤il bankalar da ayn› yola gitmektedir. OECD’nin 1967 Raporu’na göre Türkiye’de bankalar aras›ndaki rekabetin yeni flubeler açmak ve bol reklâm yapmakla sürdürüldü¤ü yaz›l›d›r (Avc›o¤lu, 1995b: 872). Avc›o¤lu’na göre reklâmc›l›k, ekonomik aç›dan verimsiz bir faaliyettir. Buna karfl›n reklâmc›l›k faaliyetleri sürekli artmaktad›r. 1970 bafllar›nda 150’den fazla firma, reklâmc›l›k sektöründe çal›flmaktayd›. Bu alanda, Bas›n ‹lân Kurumu kanal›yla yürütülen devlet giriflimleri d›fl›nda, özel reklâm hizmeti yapan büyük kurulufllar ortaya ç›km›flt›r. ‹lanc›l›k Reklâm fiirketi’nin 1969’daki cirosu 28 milyon, Yeni Ajans’›n 22 milyon, Reklâmc›l›k ve Manajans’›n ise 14’er milyon lirad›r. 1968 y›l›nda özel reklâm gelirleri 245 milyon lirad›r. Hürriyet’in özel reklâmlar› 1968 y›l›nda 40 milyon lira iken, 1969’da 55 milyon liraya ç›km›flt›r. Vita ve Sana üreticisi Unilever, tek bafl›na 10 milyon liran›n üstünde reklâm harcamas› yapm›flt›r (1995b: 873). Avc›o¤lu, reklâmc›l›¤›n üretken olmayan bir hizmet sektörü olmas› dolay›s›yla yayg›nlaflmas›na elefltiriler getirir. Reklâmc›l›k ve yüksek s›n›flar›n e¤lencelerini lüks tüketim olarak niteler. Yazara göre bu tür verimsiz alanlar milli geliri görünüflte art›r›r; ancak gece kulüplerinde, lüks e¤lence yerlerinde yüksek s›n›flar›n yapt›klar› harcamalar ve reklâmc›lara ödenen yüksek ücretler gerçekte milli geliri azalt›r (1005b: 964). Sonuçta, Avc›o¤lu’na göre reklâmc›l›k ve e¤lence sektörleri Türkiye’nin kalk›nmas›na engeldir. Avc›o¤lu, birçok iktisatç›n›n Türkiye’nin kalk›namamas›n› sermaye yetersizli¤ine ba¤lad›¤›n›, oysa günümüzde koflullar›n art›k de¤ifltini Türkiye’de yeterli sermaye birikimi oldu¤unu, as›l nedenin mevcut fazlan›n verimli yat›r›mlara gitmemesinden kaynakland›¤›n› yazar (1995b: 972973). Türkiye gibi az geliflmifl ülkelerde maddi birikim, verimli yat›r›mlar yerine “afl›r› lüks” yaflant›n›n sembollerine harcan›r. Lüks tüketimle ve sefalet yan yana bulunur (1995: 976). Bu ülkeler kalk›nmak istiyorlarsa mutlaka lüks tüketime akan gideri verimli alanlara kanalize etmenin yöntemlerini bulmal›d›rlar. Avc›o¤lu, lüks tüketime ve verimsiz alanlara akan birikimleri verimli alanlara aktarman›n yöntemini flöyle aç›klar: “Memleketin siyasi-ekonomik sistemine göre, oranlar› ve rolleri de¤iflmek üzere, ikna ve teflvik ve nihayet 78 ÖZTÜRK Türkiye’nin Düzeni’ni ‹letiflim Aç›s›ndan Okumak zorlama yollar› ile varl›kl› zümreler, gelirlerinin önemli bir k›sm›n› yat›r›mlara yöneltmeye itilebilirler.” (1995b: 977). SONUÇ Avc›o¤lu’nun Türkiye’nin geri kalm›fll›¤›n›n nedenlerine ve çözümüne dair ortaya koydu¤u görüfller, büyük oranda iletiflimin inceleme alan›na girmektedir. Ulafl›m yollar›ndan arac› unsurlara, reklâmc›l›k gibi irrasyonel faaliyetlere kadar Avc›o¤lu’nun vurgulad›¤› hususlar, Türkiye’nin geri kalm›fll›¤›nda iletiflimin yerini anlamaya katk› yapar. Avc›o¤lu’nun ulafl›m sisteminin maddi sonuçlara yol açt›¤›na iliflkin aç›klamalar›n›, d›flsal ve içsel boyut aç›s›ndan ay›rmak gereklidir. D›flsal ba¤lamda ele al›nd›¤›nda Avc›o¤lu, ulafl›m sisteminde Bat› lehine olan dönüflümün Osmanl›’n›n çöküflünün niteliksel belirleyicisi oldu¤una inan›r. Ancak, ulafl›m sisteminin dönüflümü kendili¤inden olmaz, ihtiyaçlar ve somut maddi koflullar böyle bir de¤iflime neden olur. Bat› aç›s›ndan ulafl›m yollar›n›n de¤iflimini zorunlu k›lan ihtiyaç, aç›k denizlere aç›lmaya uygun co¤rafik konuma sahip olman›n da getirdi¤i avantajla Bat›’n›n, ticaret yollar›na sahip olan Do¤u’ya ba¤›ml› olmaktan kurtulmak istemesidir. Bat›, Do¤u’daki ticaret yollar›n›n egemenli¤ini, yeni ticaret yollar› aray›fl›yla k›rmak istemifltir. Böyle bir aray›fl, ulafl›m yollar›n›n dönüflümü biçiminde meyvesini vermifl, aç›k denizler sayesinde ticaret yollar› Bat› lehine de¤iflmifltir. Bat› lehine bafllayan ticaret ve onun sonucunda oluflan birikim ise, Osmanl›’n›n çöküflünün niteliksel anlamda belirleyicisi olurken, Bat›’n›n da niteliksel anlamda geliflmesinin “as›l itici kuvveti” olmufltur. Tarihsel ba¤lamda d›flsal aç›dan ulafl›m sistemine böyle hayati bir rol veren Avc›o¤lu, köylerde yap›lan çeflitli monografilerden yola ç›karak günümüze geldi¤inde ise, ayn› merkezi rolü iç ulafl›m yollar›na iliflkin vermez. Do¤u Anadolu’ya iliflkin aç›klamalar›nda bile ulafl›m –ve haberleflme- sisteminin geliflmemiflli¤inin bu bölgedeki prekapitalist iliflkilerin halen yaflan›yor olmas›nda bir “pay›” oldu¤unu belirtir, tüm nedeni ulafl›m ve haberleflme sistemine ba¤lamaz. Ulafl›m ve haberleflme sistemi, bu bölgenin geri kalm›fll›¤›n›n görüngüsüdür ve k›smen nedenidir. Do¤u Anadolu d›fl›ndaki köy monografilerinden yararland›¤› aç›klamalar›nda da Avc›o¤lu, köylerdeki ulafl›m ve haberleflme sisteminin s›n›rl›l›¤›n›n köylerin gelifliminde niteliksel de¤il, sadece geliflimin h›z› bak›m›ndan etki yapt›¤›n› belirtir. Avc›o¤lu’nun Türkiye’nin geri kalmas› ve kalk›namamas›ndaki sorunu d›flsal ve içsel boyutta gördü¤ü anlafl›l›r. Ancak as›l bafllat›c› güç d›flsal olmufltur, 79 kebikeç / 22 • 2006 içsel boyut bunun tarihsel süreç içindeki yans›malar›d›r. D›flsal nedenler yukar›da belirtildi¤i gibi ulafl›m yollar›n›n de¤iflmesiyle bafllayan, sömürgecilikle süren ve sanayi devrimiyle pekiflen Bat› lehine birikim ve ayn› nedenle Do¤u’nun çöküflü biçiminde özetlenebilir. ‹çsel nedenler ikiye ayr›labilir. ‹lki, devlet-toplum aras›ndaki iletiflimi engelleyen ve toplum üzerinde nüfuz sahibi olan arac› veya bu makalede Shannon ve Weaver’in matematiksel iletiflim modelinden esinlenerek “gürültü unsurlar›” ad›n› verdi¤im toplum kesimleridir. Avc›o¤lu, bazen bunlara, “tutucular koalisyonu” der. Geliflme için bu arac› güçlerin mutlaka kald›r›lmalar› gerekti¤inin alt›n› çizer. Avc›o¤lu’na göre, arac›lar› ortadan kald›rmada, gerek “ulafl›m›n” (fiziksel iletiflimin) gerekse “haberleflmenin” (kitle iletiflimi, sözlü ve yaz›l› iletiflim gibi iletiflim türleri) belirli oranda etkisi olabilir. Örne¤in, Tanzimat sonras› merkezileflme sürecinde telgraf ve demiryolu, arac› güçlerin toplum üzerindeki nüfuzlar›n›n azalmas›nda etkili olmufl teknolojilerdir. Cumhuriyet döneminde Türk köylerinde yap›lan sosyolojik araflt›rmalar›na kan›tlad›¤› üzere, köylerin ulafl›m yollar› arac›l›¤›yla d›flar›ya ba¤lanmas› buralardaki yerel güçlerin köylüler üzerindeki nüfuzlar›n› azaltmaktad›r. Di¤er yandan Türkiye’nin do¤usundaki arac›lar, sahipleri olduklar› köy odalar› gibi iletiflim mekânlar› arac›l›¤›yla köylüler üzerindeki iletiflimsel denetimi büyük oranda sa¤larlarken, ayn› denetimi kahvehane gibi ticari ve görece özerk mekânlarda temin edememektedirler. Kahvehaneler, a¤alar›n ve beylerin bu denetimlerini k›rmada etkin ifllevler görmektedirler. Kudret Emiro¤lu’nun da belirtti¤i gibi (2000: 193) Avc›o¤lu, “Kahvehanenin varl›¤›n› toplumsal geliflmiflli¤in ölçütü olarak kullanan, köy, a¤al›k, afliret ba¤lam›nda de¤erlendiren” birkaç yazardan birisidir.10 Türkiye’nin geri kalmas›ndaki ve geliflememesindeki ikinci içsel neden, bu “tutucular koalisyonunun” bir parças› olarak da nitelendirilebilecek olan yüksek gelirli ve lüks tüketime merakl› s›n›flar›n verimsiz ve rasyonel olmayan harcamalar›d›r. Belirtilen bu noktada Avc›o¤lu ile Ülgener’in ayn› çizgiyi paylaflt›¤› görülür. Ülgener de, t›pk› Avc›o¤lu gibi, Bat› ile Do¤u aras›ndaki as›l ayr›m›, üretici enerjiyi rasyonel bir flekilde de¤erlendiren Bat›’ya karfl›l›k, ayn› enerjiyi verimsiz, savruk bir flekilde ve gösterifl amaçl› harcayan Do¤u olarak koyar. Avc›o¤lu, bu ba¤lamda reklâmc›l›k ve halkla iliflkiler gibi faaliyetleri Türkiye için irrasyonel görür. Bat›’da kapitalizmin varl›¤›n› sürdürmesinin neredeyse rasyonel bir koflulu haline gelmifl olan reklâmc›l›k ve halkla iliflkiler, böylece, Avc›o¤lu’nun alg›lamas›nda Türkiye için verimsiz, tüketimi teflvik eden, geliflme ve kalk›nmay› engelleyen irrasyonel faaliyetler olarak yerlerini al›r. 10 Kahvehane-köy odas› ayr›m› ve köylerdeki iletiflim mekânlar›n›n toplumsal geliflmifllikle ilintilerini göstermek aç›s›ndan kapsaml› bir çal›flma için bkz. Öztürk, 2006. 80 ÖZTÜRK Türkiye’nin Düzeni’ni ‹letiflim Aç›s›ndan Okumak Avc›o¤lu, Türkiye’nin kalk›nmas› için siyasiler taraf›ndan medyan›n verimli ve yararl› kullan›lmas› faaliyetlerine birincil rol vermez, çünkü “ilericiler koalisyonu” ad›n› verdi¤i devrimci yap›lanman›n toplumun geri kalm›fl nesnel koflullar›n› de¤ifltirmedikçe, toplumu e¤itme ve bilgilendirme etkinliklerinin çok etkin olaca¤›na inanmaz. ‹kisinin buluflmas› gerekmektedir. Öncelik s›ralamas›na bak›ld›¤›nda televizyon gibi pahal› bir teknolojinin girmesi yerine, daha üretken yat›r›mlara yer verilmelidir. Buna karfl›n, geri kalm›fl yerlerde kurulacak modern iflletmelerde, sinema ve bas›n gibi kitle iletiflim araçlar› e¤itim, ö¤retim ve kalk›nma projelerine yard›mc› olmak amac›yla kullan›labilir. Bu araçlar, bir statü sembolü olarak veya gösteriflçi tüketimi yayg›nlaflt›rmak amac›yla de¤il, ülkenin özgün ihtiyaçlar›na ve kalk›nmas›na hizmet etmek amac›yla kullan›lmal›d›rlar. KAYNAKLAR Abadan, Nermin (1960), “Kütle Haberleflme Vas›talar›”, SBFD, 15 (1), ss. 132156. Alemdar, Korkmaz (1982), “Tarih ve ‹letiflim”, ‹letiflim, S. 2, ss. 1-9. Alpay, fiahin (1969), “Türkiye’nin Düzeni Üzerine”, Ayd›nl›k, S. 12, Ekim 1969, ss. 448-477. Avc›o¤lu, Do¤an (1995a), Türkiye’nin Düzeni: Dün-Bugün-Yar›n, C.1, ‹stanbul: Tekin Yay›nevi. Avc›o¤lu, Do¤an (1995b), Türkiye’nin Düzeni: Dün-Bugün-Yar›n, C.2, ‹stanbul: Tekin Yay›nevi. Berkes, Niyazi (1977), Türk Düflününde Bat› Sorunu, ‹stanbul: Bilgi Yay. Berkes, Niyazi (2002), Türkiye’de Ça¤dafllaflma, ‹stanbul: Yap› Kredi Yay.. Boran, Behice (1942), “Köyde Sosyal Tabakalanma”, Yurt ve Dünya, May›s 1942, C. 3, S. 17, ss. 123-128. Briggs, Asa ve Burke, Peter (2004), Medyan›n Toplumsal Tarihi, Çev. ‹brahim fienel, ‹stanbul: ‹zdüflüm Y. Cem, ‹smail (1977), Türkiye’de Geri Kalm›fll›¤›n Tarihi, ‹stanbul: Cem Y. Cengiz, Ertan (1969), “Teorisiz Bir Devrimci”, Emek, S. 8, 11 A¤ustos, ss. 8-11. 81 kebikeç / 22 • 2006 Emiro¤lu, Kudret (2000), “Trabzon’da XIX. Yüzy›ldan XX. Yüzy›la Kahvehane ve Kitabevi Ba¤lam›nda Toplumsal Tabakalanma, Kültür ve Siyaset”, Kebikeç, S. 10, ss. 187-222. Erdo¤an, ‹rfan ve Alemdar, Korkmaz (2002), Öteki Kuram, Ankara: Erk Y. K›ray, Mübeccel (1982), "Sosyo-Ekonomik Hayat›n De¤iflen Düzeni: Kendili¤inden: Dört Köyün Monografik Karfl›laflt›r›lmas›“ [Sosyo-Ekonomik Hayat›n›n Kendili¤inden De¤iflen Düzeni: Dört Köyün Monografik Karfl›laflt›r›lmas›, S.Ö.], Toplumbilim Yaz›lar› içinde, Ankara: G.Ü.‹.‹.B.F. Yay., ss. 133157. Küçükömer, ‹dris (1994), Düzenin Yabanc›laflmas›, ‹stanbul: Ba¤lam Yay. Lewis, Bernard (1993), Modern Türkiye’nin Do¤uflu, 5. bask›, çev. Metin K›ratl›, Ankara: Türk Tarih Kurumu. Mardin, fierif (1994), “Türk Siyasas›n› Aç›klayabilecek Bir Anahtar: MerkezÇevre iliflkileri”, Türkiye’de Toplum ve Siyaset içinde, (Ed.) Mümtaz’er Türköne, Tuncay Önder, 4. Bask›, ‹stanbul: ‹letiflim Y. Mcquail, Denis ve Windahl, Sven (2005), ‹letiflim Modelleri, 2. bask›, çev. Konca Yumlu, Ankara: ‹mge Y. Migdal, Joel S. (2001), State in Society: Studying New States and Societies Transform and Constitute One Another¸ Cambridge: Cambridge University Press. Oskay, Ünsal (1969), Kitle Haberleflme Teorilerine Girifl, Ankara: SBF Y. Otyam, Fikret (1983), “Do¤an Avc›o¤lu ile Bir Konuflma”, Cumhuriyet, 5 Kas›m. Özdemir, Hikmet (t.y.), Do¤an Avc›o¤lu: Bir Jön Türk’ün Ard›ndan..., Ankara: Bilgi Y. Öztürk, Serdar (2006), Cumhuriyet Türkiyesinde Kahvehane ve ‹ktidar (19301945), ‹stanbul: K›rm›z› Y. Schiller, Herbert (2005), Zihin Yönlendirenler, 2.Bask›, ‹stanbul: P›nar Y. Sirmen, Ali (1983) "Bir Yurtsever“, Cumhuriyet 8 Kas›m. Thornburg, Max Veston (1950), Türkiye’nin Bugünkü Ekonomik Durumunun Tenkidi, Ankara. Türkdo¤an, Orhan (1970), Sosyo-Ekonomik Sistem Tart›flmalar›, Erzurum: Atatürk Üniversitesi ‹flletme Fak. Araflt›rma Enstitüsü Yay›n›. Ülgener, Sabri F. (2006), ‹ktisadi Çözülmenin Ahlâk ve Zihniyet Dünyas›, ‹stanbul: Der’in Yay›nlar›. 82 ÖZTÜRK Türkiye’nin Düzeni’ni ‹letiflim Aç›s›ndan Okumak Özet: Bu çal›flma tarihsel ve sosyolojik aç›dan Türkiye’nin geri kalm›fll›¤›n›n nedenlerini sorgulam›fl olan Do¤an Avc›o¤lu’nun Türkiye’nin Düzeni isimli eserini iletiflime verdi¤i anlam aç›s›ndan irdelemekte, üretim ve ulafl›m›n yeri ile devletle toplum aras›ndaki mesaj trafi¤ini ajanlar› ve arac›lar› aç›s›ndan incelemektedir. Anahtar Sözcükler: Do¤an Avc›o¤lu, Türkiye’nin Düzeni, iletiflim, ulafl›m, arac›lar, gürültü unsurlar›, gösteriflçi tüketim. Reading Türkiye’nin Düzeni from the Perspective of Communication Abstract: Inquiring the historical and sociological factors behind the underdevelopment in Turkey, Türkiye’nin Düzeni, the book by Do¤an Avc›o¤lu, has been very influential in Turkish intellectual history of the recent times. This study aims at understanding the place given to communication, both as the site of production and medium of transportation and as the traffic of messages between the state and the society, its agents and mediators. Keywords: Do¤an Avc›o¤lu, Türkiye’nin Düzeni, communication, transportation, noisy agents, conspicuous consumption 83 kebikeç / 22 • 2006 YUNAN TAR‹HYAZIMINDA MÜBADELE ve GÖÇ Ayhan AKTAR1 ve Damla DEM‹RÖZÜ2 3 0 Ocak 1923 günü Lozan’da imzalanan ‘Yunan ve Türk Halklar›n›n Mübadelesine iliflkin Sözleflme ve Protokol’ ve bunun toplumsal sonuçlar› üzerine son y›llarda ülkemizde bir yay›n patlamas› yaflanm›flt›r. Yak›n zamana kadar üzerinde hiç konuflulmayan ve yak›n tarihimizin ‘üzeri ütülenmifl’ konular›ndan biri olan nüfus mübadelesi, Ermeni tehciri gibi tam anlam›yla ‘tabu’ konu olmasa bile genellikle ‘suskunlukla geçifltirilen bir konu’ özelli¤ini tafl›yordu. Ça¤lar Keyder’in çok iyi ifade etti¤i gibi, toplam olarak iki taraftan 1,600,000 insan›n hayat›n› belirlemifl olan 1923-24 Türk-Yunan nüfus mübadelesi, resmi tarih içinde pek dile getirilmeyen bir mesele olarak Türkiye insan›n›n ‘yaflad›¤› tarih’ ile ‘resmi tarih’ aras›ndaki kopuklu¤u artt›ran konulardan biri haline gelmifltir.3 Son y›llarda bu konunun üzerinde konuflulur bir konu olmas›ndan sonra, Müfide Pekin ve Çimen Turan taraf›ndan haz›rlanm›fl olan Mübadele Bibli- 1 Siyaset Bilimi ve Uluslararas› ‹liflkiler Bölümü, Marmara Üniversitesi, Göztepe, Kad›köy, ‹stanbul 2 Ça¤dafl Yunan Dili ve Edebiyat› Anabilim Dal›, Ankara DTCF, S›hhiye, Ankara. 3 Bk. Ça¤lar Keyder, “Nüfus mübadelesinin Türkiye aç›s›ndan sonuçlar›,” Memâlik-i Osmaniye’den Avrupa Bir- li¤i’ne, ‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›, 2004. s. 118 85 kebikeç / 22 • 2006 yografyas› yay›n patlamas›n›n 2002 y›l›na kadar olan k›sm›n› kapsamaktad›r.4 Fakat bu tarihten sonra da ülkemizde konu ile ilgili tez, bilimsel makale, an› ve di¤er çal›flmalar›n yay›mlanmaya devam etti¤ini görüyoruz. Türkiye’de son on y›lda ortaya ç›kan mübadele ile ilgili yaz›n›n baz› ilginç özellikleri vard›r. Bunlardan birincisi, ülkemizde yay›mlanan çal›flmalar Türk-Yunan Savafl›, mübadeleye giden yol, mübadele ile ilgili diplomatik temaslar ve Lozan Antlaflmas›, mübadelenin bilfiil gerçekleflmesi, Rumeli Müslümanlar›n›n Türkiye’ye tafl›nmas› ve son olarak mübadelenin toplumsal sonuçlar› gibi alt süreçleri eflit a¤›rl›kta inceliyor olmas›d›r. ‹kinci özellik ise, 1,200,000 Anadolu Rumunu ve 400,000 Rumeli Müslüman›n› kapsayan ve tarihin ilk uluslararas› antlaflma ile gerçekleflen nüfus hareketinin insan dram›n› yans›tma konusunda cesur ve elefltirel yaklafl›mlar›n ço¤unlukta olmas›d›r.5 K›saca 1995 y›l›nda Kemal Ar›’n›n doktora tezinin yay›nlanmas› ve Lozan Mübadilleri Vakf›’n›n kurulmas› ile bafllayan süreç Türkiye’de bu konuda dengeli, elefltirel ve Ege’nin iki k›y›s›nda yaflanan savrulmalar› çok boyutlu olarak ele almaktad›r.6 Yunanistan’da ise mübadele ile ilgili yaz›n›n baz› ortak özellikleri vard›r. Her fleyden önce, Anadolu’daki yaklafl›k 1,200,000 Rumun yurtlar›ndan kopar›larak Yunanistan’a gönderilmesi hadisesi bir ‘milli trajedi’ olarak ele al›nmaktad›r. Yunan tarihyaz›m›nda mübadele ile ilgili siyasal geliflmeler özetlenirken, esas olarak 9 Eylül 1922 günü ‹zmir’in düflmesi ile bafllanmaktad›r. Böylece, Anadolu Rumlar›n›n veya Yunan tarihyaz›m›ndaki ifadesi ile ‘Küçük Asya Helenizm’inin do¤al mekan›ndan kopar›l›p at›lmas›’ sanki durup dururken gerçekleflmifl gibi bir izlenim ortaya ç›kmaktad›r. Konstantinos Svolopoulos’un “Türk-Yunan Mübadelesine Giden Siyasal Süreç” bafll›kl› makalesinde de benzer yaklafl›m› görmek mümkündür. Yazar, mübadeleye giden süreci tetikleyen olaylar›n bafllang›c› olarak tüm Avrupa ve Balkanlar’da geliflen milliyetçilik hareketlerini ya da Yunanistan’›n 1919’da Megali ‹dea yaklafl›m› do¤rultusunda Anadolu’ya asker ç›karmas›n› de¤il de ‘Osmanl› ‹mparatolu¤u’nun 1910’larda kendi H›ristiyan nüfusu ile çat›flmaya girmesine’ at›fta bulunuyor. Bazen tarihçilerin neleri unuttuklar›, neleri hat›rlad›klar›ndan daha ilginç olabiliyor. Yunanistan’da mübadeleyi konu alan 4 Müfide Pekin ve Çimen Turan (haz.), Mübadele Bibliyografyas›: Lozan Nüfus Mübadelesi ile ilgili Yay›nlar ve Yay›nlanmam›fl Çal›flmalar, ‹stanbul: Lozan Mübadilleri Vakf›, 2002. 5 Bu konuda en iyi örnek için bkz. Kemal Yalç›n, Emanet Çeyiz, ‹stanbul: Birzamanlar yay›nlar›, 2006. 6 Bu konuda Lozan Mübadilleri Vakf›’n›n 2003 y›l›nda düzenledi¤i ve Türkiye ve Yunanistan'dan birçok araflt›rmac›n›n kat›ld›¤› sempozyumun bildirileri kitap haline gelmifltir. Bkz. Müfide Pekin (Der.), Yeniden Kurulan Yaflamlar: 1923 Türk - Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi, ‹stanbul: Bilgi Üniversitesi yay›nlar›, 2005. Ayr›ca bkz. Kemal Ar›, Büyük Mübadele: Türkiye’ye Zorunlu Göç (1923 - 1925), ‹stanbul: Tarih Vakf›, 1995. 86 AKTAR ve DEM‹RÖZÜ Yunan Tarihyaz›m›nda Mübadele ve Göç yaz›larda nadiren de olsa Yunan irredentizminin ideolojik ifadesi olan ‘Megali ‹dea’ gündeme gelmekte, fakat bu ideolojinin rüzgar› ile Yunan ordusunun 15 May›s 1919 tarihinde ‹zmir’e ç›k›fl› çok az tarihçi taraf›ndan elefltirel bir gözle ele al›nmaktad›r. Yunan tarihyaz›m›nda ‘Megali ‹dea’ gündeme geldi¤inde ise, genellikle ‘Küçük Asya Felaketi’ olarak bilinen 1919-1922 Türk-Yunan Savafl›’n›n hangi nedenlerle kaybedildi¤i ve o dönemin Yunan iç politikas›ndaki çekiflmeler ba¤lam›nda bu konu ele al›nmaktad›r. Bu yaz›n hakk›nda Athanasia Anagnostopulu’nun de¤erlendirmesi hayli ilginçtir: “Yunan Megali ‹deas› ve zorunlu göç sonras› gelen milli homojenlefltirme de bu modernleflme hareketinin bir parças›yd›. Oysa yaflanan bu göçe sürekli milli bir trajedi olarak; Küçük Asya Felaketi olarak bak›ld›. Konu ile ilgili yap›lan araflt›rmalar›n neredeyse tümü hep bu bak›fl aç›s› ile yap›ld›. Küçük Asyal› göçmenler, milli bir anlat› ve edebiyat içinde, büyük bir milli trajedinin kahramanlar› oldu. Göçmenler, varl›klar› ile Küçük Asya’n›n da içinde bulundu¤u büyük bir co¤rafyada yaflanan zor ve karmafl›k tarihsel altüst oluflu basitlefltirerek ulusal dile aktard›lar. Onlar sayesinde Küçük Asya’n›n Yunanl› oldu¤u resmi olarak belgeleniyor, Yunan Megali ‹dea’c›l›¤› hakl› ç›kar›l›yor ve yasall›k kazan›yordu.” 7 Ayn› flekilde Lambros Baltsiotis de “Yunan tarihyaz›m›nda Yunanistan’daki göçmenlik ve mübadele olgusunun, Türkler karfl›s›nda savaflta maruz kal›nm›fl olan ulusal yenilginin sonucu olarak” ele al›nd›¤›n› belirtmektedir.8 Dolay›s›yla, Yunan tarihyaz›m›nda mübadillik olgusu tamamen Anadolu Rumlar›n›n makus talihi çerçevesinde ele al›nmakta, Yunanistan’dan Türkiye’ye göç etmifl olan Rumeli Müslümanlar›n›n pek ad› an›lmamaktad›r. Mübadele ile ilgili olarak Yunan tarihyaz›m›nda gözlemlenen bu milliyetçi anlat› sonucunda, Anadolu Rumlar› sanki bir milli görevi üstlenmifl insanlar muamelesi görmekte ve onlar›n geldikleri yerlerdeki bireysel, yöresel ve kültürel farkl›l›klar› yok say›larak Anadolu’da tarih öncesinden beri varolan Helenizm’i anavatana tafl›yan kifliler olarak alg›lanmaktad›r. Böylece, Küçük Asya’da yaflanm›fl olan askeri ve siyasal ‘felaket’ anavatanda Yunan kimli¤inin oluflturulmas›nda bir tutkal ve Yunan ulusal kimli¤inin tarihten önce de varoldu¤una dair bir kan›t olarak sunulmaktad›r. Benzer bir flekilde, milliyetçi/muhafazakâr ekolden bir tarihçi olarak niteleyece¤imiz Svolopoulos’un 7 Athanasia Anagnostopulu, “Göçmen Yerlefliminin Toplumsal ve Kültürel Etkileri”, Müfide Pekin (Der.), Ibid. s. 76 8 Lambros Baltsiotis, “Yunanistan ve Türkiye’de Muhacirlik ve Nüfus Mübadeleleri: ‹ki farkl› anlat›m ve yorumun oluflma flartlar› ve sonuçlar›”, Müfide Pekin (Der.), Ibid. s. 403 87 kebikeç / 22 • 2006 makalesinde de mübadele ile yerinden yurdundan sökülüp at›lan insanlardan çok, ‘Helenizmin Yak›n Do¤u’daki ç›karlar›na zarar verici bir görüntü’ veya ‘üç bin y›ll›k Helen tarihinin bitmesinden duydu¤u üzüntü’ dile getirilmektedir. Yunan tarihyaz›m›nda ve sosyal bilim literatüründe mübadelenin ele al›nma biçimi, ‘Küçük Asya Helenizm’ini anavatana tafl›yan kiflilerin’ Yunanistan’da nas›l iskân edildiklerini ve Anadolu’daki cemaat yap›s›n›n Yunan topraklar›nda yeniden nas›l filizlendi¤inin anlat›m›nda yo¤unlaflt›¤›n› söyleyebiliriz. Mübadele ile ilgili yaz›nda ‘iskân hikayeleri’ önemli yer tutmaktad›r. Bu ba¤lamda, ‘nea’ ile bafllayan ve Anadolu’daki kentlerin isimleri ile bütünleflen ‘yeni’ yerleflimlerin (Nea Smyrni/Yeni ‹zmir, Nea Karvali/Yeni Gelveri, Nea Prokopi/Yeni Ürgüp vb.) ortaya ç›k›fl› ile ilgili çal›flmalar mübadele literatürünün merkezinde bulunmaktad›r. Ayr›ca, bu yeni yerleflimlerde kurulan hemflehri derneklerinin yay›nlar› da ilginçtir. Bu tip yay›nlar›n ortak özelli¤i, binlerce y›ld›r Anadolu’da mutlu müreffeh yaflan Küçük Asya Helenleri’nin Anadolu’da yaflad›klar› yerlerin birer ‘kay›p cennet’ gibi betimlenmesi ve birdenbire bu mutlu ortam›n bozularak onlar›n sersefil halde yollara düflmesinin hikayesi olarak anlat›lmaktad›r. Fakat bu ac›kl› hikaye yine ‘mutlu son’ ile sonuçlanmakta ve Yunan topraklar›nda kurulan ve ismi ‘nea’ ile bafllayan yeni yerleflimlerde Helenizm’in ve Ortodokslu¤un yeniden infla edilifl süreci anlat›lmaktad›r. Özellikle, dinsel kal›nt›lar›n yani Anadolu’dan gelirken mübadillerin yanlar›nda getirdikleri bir azizin kemiklerinin yeniden bir türbeye konulmas› ve bunun yeni kimli¤i oluflturma sürecindeki önemi vurgulanmaktad›r.9 Bunlara ilaveten, mübadele hakk›nda yap›lm›fl olan yabanc› dillerdeki baz› önemli akademik çal›flmalar nedense Yunan diline tercüme edilmemifltir. Stephen Ladas ve Dimitri Pentzopoulos gibi mübadele konusunda ilk önemli çal›flmalar› yapm›fl olan Yunanl›lar›n eserleri bile Yunanca’ya çevrilmemifltir.10 ‹lginçtir, ayn› durum Lozan Antlaflmas› ve resmi zab›tlar› için de geçerlidir. Yunanl› araflt›rmac›lar yapt›klar› çal›flmalarda Lozan Antlaflmas›’n›n Frans›zca veya ‹ngilizce metinlerine referans vermekte ve halen Lozan Antlaflmas›’n›n Yunanca tercümesi ortada gözükmemektedir. Çok canl› bir tercü9 Vasso Stelaku, “Alan, Mekân ve Kimlik: Kapadokyal› ‹ki Rum Grubunun Yerlefliminde Bellek ve Din”, Ege’yi Geçerken: 1923 Türk - Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi, Der. Renée Hirschon, ‹stanbul: Bilgi Üniversitesi yay›nlar›, 2005. s. 270-290. Benzer bir biçimde fieyh Bedrettin’in kemikleri de Rumeli Müslümanlar› taraf›ndan ‹stanbul’a getirilmifl ve Divanyolu’nda Sultan II Mahmut Türbesinin bahçesine gömülmüfltür. 10 Örne¤in, bkz. Stephen P. Ladas, The Exchange of Minorities - Bulgaria, Greece and Turkey, New York: Macmillan Company, 1932 ve Princeton Üniversitesinde Doktora Tezi olarak haz›rlanan, Dimitri Pentzopoulos, The Balkan Exchange of Minorities and its Impact upon Greece, Paris: Mouton, 1962. 88 AKTAR ve DEM‹RÖZÜ Yunan Tarihyaz›m›nda Mübadele ve Göç me ve yay›n faaliyetinin oldu¤unu bildi¤imiz Yunanistan’da bu ihmalin sebepleri üzerinde düflünmek gerekmektedir.11 *** Konstantinos Svolopoulos’un ‘Türk-Yunan Nüfus Mübadelesine giden Siyasal Süreç’ bafll›kl› yaz›s› en az›ndan kulland›¤› kaynaklar bak›m›ndan yukar›da özetlemeye çal›flt›¤›m›z geleneksel bak›fl›n d›fl›nda bulunmas› aç›s›ndan dikkat çekicidir. Öncelikle, Svolopoulos genifl bir arfliv taramas› yaparak bu çal›flmay› kaleme alm›flt›r. ‹lk olarak, Yunanistan ad›na Lozan görüflmelerine kat›lm›fl olan Eleftherios Venizelos’un Atina-benaki Müzesi’nde bulunan özel arflivi ve yaz›flmalar› bu çal›flmada kullan›lm›flt›r. ‹kinci olarak, Milletler Cemiyeti Arflivi’nde Dr. Nansen’in yaz›flmalar› incelenmifltir. Son olarak da, Yunan D›fliflleri Bakanl›¤› Arflivi taranm›flt›r. Bu kaynaklar Svolopoulos’un çal›flmas›n› son derece de¤erli k›lmakta ve kendisini Yunan tarihyaz›m› içinde ayr› bir konuma yerlefltirmemizi sa¤lamaktad›r. Ancak Svolopoulos, ilginçtir, kulland›¤› kaynaklarda net olarak gözüken baz› konulara bile yaz›s›nda flüphe ile yaklaflmaktad›r. Örne¤in, ‘mübadele karar› kim taraf›ndan ve nas›l al›nm›flt›r?’ sorusunun cevab› son derece dolambaçl› ifadelerle verilmekte ve mübadele karar›n›n hayata geçirilmesinde sanki Yunan taraf›n›n hiçbir sorumlulu¤u yok gibi gözükmektedir: “Tarihçiler, sosyologlar ve di¤er sosyal bilimciler nüfus mübadelesinin nedenlerini ve sonuçlar›n› anlamaya ve yorumlamaya çal›flt›lar. Söz konusu toplumsal olgunun hukuki ve sosyal boyutlar›n›n incelenmesi bizi baz› sonuçlara götürdü ise de, bu karar›n [tarihsel] sorumlulu¤unun kimler taraf›ndan üstlenilmesi gerekti¤i konusunda [Yunanistan’da] bu güne kadar hâlâ nihai bir cevaba ulaflm›fl de¤iliz: Yani Türk-Yunan nüfus mübadelesi konusunda ilk resmi giriflim hangi taraftan gelmifltir? Ve ne gibi tepkiler alm›flt›r? Al›nan tepkiler olumlu muydu, yoksa olumsuz muydu? ‹lgili taraflar›n bu karar›n oluflumu s›ras›nda ve mübadele karar›n›n kabul aflamas›na kadar tutumlar› neydi?” Svolopoulos yaz›s›n›n bafl›nda bu sorular›, sanki cevab› bilinmeyen sorular olarak sormakta ve yaz›n›n geliflmesinde bu sorulara asl›nda cevap vermektedir. Kulland›¤› arfliv malzemesinden vermifl oldu¤u al›nt›larda bu cevap gizlidir, fakat her fleye ra¤men mübadele konusunda Yunan tarihyaz›m›n›n çizmifl oldu¤u ideolojik s›n›rlar içinde kalan yazar maalesef bu kan›tlar›n› aç›k bir bi11 Türkiye’de ise, Lozan Antlaflmas› zab›tlar› önce eski yaz› ve resmi yay›n olarak bas›lm›fl, daha sonra da 1973 y›l›nda merhum Prof. Seha Meray taraf›ndan Frans›zca’dan Türkçeye çevrilmifl ve Ankara Üniversitesi, SBF Yay›nlar› taraf›ndan sekiz cilt halinde yay›nlanm›flt›r. 89 kebikeç / 22 • 2006 çimde ortaya koymaktan kaç›nmaktad›r. Ayr›ca, ‘Bugün, nüfus mübadelesinin yap›lmas›na giden siyasal süreçte bu karar›n›n nas›l al›nd›¤›na iliflkin tarihi tan›kl›klar›n yetersizli¤i anlafl›l›r de¤ildir’ türünde cümlelerle sanki yazar kendi elindeki kan›tlar› gölgelemeye çal›flmaktad›r. Svolopoulos’un yaz›s›nda ortaya koydu¤u arfliv malzemesini kronolojik bir biçimde s›ralad›¤›m›z zaman ortaya ç›kan durum flöyledir: 9 Eylül 1922 Türk süvarilerinin ‹zmir’e girifli 19 Eylül 1922 Dr. Nansen Milletler Cemiyeti taraf›ndan mülteci sorunu ile ilgilenmesi amac›yla görevlendirilir.12 27 Eylül 1922 Milletler Cemiyeti yetkilisi [Dr. Nansen] 27 Eylül 1922 tarihinde Mustafa Kemal’e çekmifl oldu¤u bir telgrafta kendisi ile görüflmek arzusunda oldu¤unu ve kendisinin [Ankara Hükümeti ile temas kurmak hususunda] Milletler Cemiyeti bünyesindeki ‹ran diplomatik misyonunun arabuluculuk deste¤ini de alm›fl oldu¤unu ifade etti. (Société des Nations. Archives [Milletler Cemiyeti Arflivi - Cenevre] SDN/A, 48/24318/24318, F. Nansen’den Ankara TBMM Hükümetine. 10 Ekim 1922 Dr. Nansen’den Venizelos’a: “[Anadolu Rumlar›] baflka bir yere yerlefltirilmek durumundalar – diyordu Dr. Nansen - Ben fluna kanaat getirdim ki Yunan hükümeti, ya Türk hükümeti ile bir nüfus mübadelesi gerçeklefltirecek; ya da bir antlaflma bile yap›lmaks›z›n bu insanlar› [yâni Anadolu Rumlar›n›] Makedonya’daki ve Bat› Trakya’daki bofl topraklara yerlefltirecek. Göçmenlerin iskân›n›n hem uzun soluklu hem de zor bir ifl olaca¤›n›n fark›nday›m. Her flekilde göçmenlerin büyük bir ço¤unlu¤u [Makedonya’daki ve Bat› Trakya’daki] flu an kullan›lmayan ve ekilip biçilmeyen topraklara yerlefltirilmek zorundalar.” ([Benaki Müzesi, Venizelos Arflivi, Atina] A. B., 318, ‹stanbul’daki F. Nansen’den Londra’da E. Venizelos’a) 11 Ekim 1922 Mudanya Mütarekesi imzalan›r. 12 Roland Huntford, “Fridtjof Nansen and the Unmixing of Greeks and Turks in 1924”, Nansen Memorial Lecture, 12 October 1998. Oslo: The Norwegian Academy of Science and Letters, 1999. s. 7. 90 AKTAR ve DEM‹RÖZÜ 13 Ekim 1922 Yunan Tarihyaz›m›nda Mübadele ve Göç Venizelos’tan Dr. Nansen’e cevap: “15 gün önce Ankara hükümetinin ‹çiflleri Bakan› Türklerin art›k Osmanl› topraklar›nda H›ristiyan Rum varl›¤› görmek istemedi¤i yönünde bir aç›klama yapt›. Bir sonraki bar›fl müzakerelerinde [Ankara Hükümeti] Türkler ve Yunanl›lar aras›nda zorunlu nüfus mübadelesini yap›lmas›n› önerecek. K›fl›n yaklafl›yor olmas› nedeniyle göçmenlerin konut sorununun çözümü, erzak sorununun çözümünden bile daha da zor bir mesele haline gelecek. Sizden [yâni Dr. Nansen’den] daha bar›fl antlaflmas› yap›lmadan önce nüfus mübadelesinin gerçeklefltirilmesi için giriflimde bulunman›z› istemek cüretinde bulunuyorum ve rica ediyorum. Yunanistan’da flu anda yaklafl›k 350.000 civar›nda Türk nüfusun bulundu¤u ve bu insanlara ait ev ve çiftliklerin Anadolu H›ristiyanlar›na da¤›t›lmas›n›n mümkün oldu¤u veya Trakya’y› terk etmifl olan H›ristiyanlar›n bu ev ve çiftliklere yerleflmesinin mümkün olabilece¤i göz önüne al›nd›¤›nda, bu flekilde Yunanistan’dan ayr›lacak Türk nüfusa denk say›da [Rum nüfusa] göçmenlere de ev sa¤lamak olas›....” (SDN/A, 48/24318/24818, Londra’daki E. Venizelos’dan ‹stanbul’daki F. Nansen’e) 15 Ekim 1922 Dr. Nansen’den Venizelos’a Ankara Hükümeti’nin tem silcisi Hamid Bey ile yap›lan görüflflm me hakk›nda: “Öncelikle Mustafa Kemal ile görüflmemin daha yararl› olaca¤›n› düflündü¤üm için ona [yâni Ankara Hükümetinin temsilcisi Hâmid Bey’e] sizin [mübadele hususundaki] resmi müracaat›n›zdan bahsetmedim. Gayri ihtiyari bir biçimde, kendisi bana hükümetinin böyle bir öneriye olumlu bakt›¤›n› söyledi. Görüflmemizden sonra, ‘bu konunun [Ankara Hükümeti taraf›ndan] bar›fl görüflmelerinden ayr› olarak müzakere edilmek istenece¤inden hemen hemen eminim’ dedi.” (A. B.,30, ‹stanbul’daki [Yunan Yüksek Komiseri] Simopoulos’tan Londra’daki Yunan Elçili¤ine, No 4914) 91 kebikeç / 22 • 2006 15 Ekim 1922 Venizelos’tan D›flfliiflfllleri Bakan› Kanellopoulos’a: “[Yunan hükümeti] göç etmek isteyen Do¤u Trakya’n›n Rum nüfusuna izin vermedi¤i takdirde suç ifllemifl say›l›r diye düflünüyorum. Tabii ki bar›fl antlaflmas› imzalanana kadar bunlar›n can ve mal güvenli¤inin teminat alt›na al›n›rsa, konferansta nüfus mübadelesini müzakere ederken daha avantajl› bir konumda oluruz. Ama flu kuflkusuzdur ki; 30 gün sonra Do¤u Trakya’da müttefik kontrolü ortadan kalkt›ktan sonra ve bölge Türk yönetimi alt›na girdi¤i zaman Türkler soydafllar›m›z›n mallar›n› ele geçirmeye çal›flacaklar ve onlar›n sersefil olmas›na yol açarak onlar› kovacaklard›r. I. Dünya Savafl›’n›n arifesinde neler oldu¤unu bir hat›rlay›n›z! Bugün ayn› fleyler daha büyük vahfletle tekrarlanabilir, özellikle Türklerin büyük devletleri ne kadar küçümsedi¤i göz önünde tutuldu¤unda bu nedenle, [Yunan] ordusu ç›kmadan önce soydafllar›m›z›n tafl›nabilir mal varl›klar›n› da yanlar›na alarak göç etmeleri konusunda yard›mc› olmak zorunday›z... Kendinizi kand›rmay›n›z! Do¤u Trakya Hellenizm için sonsuza dek kaybolmufltur. Türkler, payitahta giden yolda yo¤un bir yabanc› nüfusun varl›¤›na tahammül etmeyeceklerdir.’ (A. B. Londra’da E. Venizelos’tan D›fliflleri Bakanl›¤›’na, No 3417.) 17 Ekim 1922 Venizelos’tan Yunan D›flfliiflfllleri Bakanl›¤›’na: “Yunanistan’›n gelece¤i, mübala¤a etmeden söylüyorum, bu meselenin iyi ya da kötü flekilde çözülmesine ba¤l›d›r. ‹yi bir çözümde baflar›s›z olunmas›, düflünülmesi bile insan› dehflete düflürecek felaketlere sebep olacakt›r. Öte yandan bu meselenin baflar›l› bir biçimde çözümlenmesi, birkaç y›l içinde bu talihsiz savafl›n sonucunun bize yükledi¤i a¤›r yüklerden kurtulmam›z› ve rahatlamam›z› sa¤layacakt›r. Böylece ‘Daha Büyük Yunanistan’ [idealinin] paramparça olmas› ile art›k biz ‘Büyük Yunanistan’› infla edece¤iz. [Dolay›s›yla], bu ‘Büyük Yunanistan’›n s›n›rlar›n› oluflturan Bat› Trakya ve Makedonya sadece siyaseten de¤il ayn› za- 92 AKTAR ve DEM‹RÖZÜ Yunan Tarihyaz›m›nda Mübadele ve Göç manda da etnik bak›mdan [gerçek] Yunan köyleri olmaz ise ‘Büyük Yunanistan’ hiçbir zaman güvenli bir yer olmayacakt›r.” “[Rumeli] Türklerinin Yunanistan’dan ayr›lmadan [önce] göçmenlerin k›sa vadede bar›nak ve uzun vadede de iskân sorununun çözümsüz kalaca¤› aç›kt›r. E¤er Dr. Nansen Ankara hükümetinin bu yönde bir çözüm karar› almas›nda baflar› sa¤layamaz ise hükümet Do¤u Trakya boflalt›ld›ktan dört ya da befl hafta sonra Türklerin Yunan topraklar›ndan ayr›lmas›n› zorlamaya haz›r olmal›d›r. Bu ayr›l›fl›n, uygar bir çerçeve içinde yap›ld›¤›n›n tespiti için bu iflin Dr. Nansen’in gözetimi alt›nda olmas› istenmelidir. Gidecek olanlara tafl›n›r mallar›n› yanlar›na almalar› için yaln›zca izin verilmemeli, hatta bu konuda kolayl›k da gösterilmelidir. Bu ifl, komisyon baflkan›n›n bilgisi dahilinde ona güvenilerek gerçekleflmelidir. Baflkanl›k Bat› Trakya’n›n hangi tarihte boflalt›lmas› gerekti¤ine karar vermeli ve daha sonra bunu Do¤u Makedonya, Bat› Makedonya ve adalar takip etmelidir” (A. B., 30, Londra’daki Venizelos’tan Yunan D›fliflleri Bakanl›¤›’na, No 3435) 23 Ekim 1922 Ankara’da Mustafa Kemal Paflfla a’dan Dr. Nansen’e: “‹lke olarak, Dr. Nansen taraf›ndan önerilen nüfus mübadelesi kabul edilebilir. Ancak, bu konunun hükümet düzeyinde görüflülmesi de gereklidir. Halihaz›rdaki flartlar göz önüne al›nd›¤› takdirde, bir kentte durup beklemem, bir görüflme yeri tespit etmem benim aç›mdan mümkün de¤ildir…” (SDN/A, 48/24318/24318, TBMM Hükümetinden F. Nansen’e) 31 Ekim 1922 TBMM Hükümetinden Dr. Nansen’e: “Türk hükümeti mübadele prensibini kabul eder, ama bu mübadeleden Trakya Müslümanlar›n› hariç tutar. Dr. Nansen’in yolculuk yapmas›na ve Ankara’y› ziyaret etmesine lüzum yoktur, plan›n detaylar› hakk›nda Hâmit Bey’le de görüflebilir.” (SDN/A, 48/24318/24318, E. Colban’dan E. Drummond’a) 93 kebikeç / 22 • 2006 2 Kas›m 1922 Dr. Nansen’den TBMM Hükümeti’ne: “Bir kez daha Ankara Hükümeti’ni temsil eden biri ile müzakere yapma imkans›zl›¤› yafl›yorum. Bu temsilcinin ne zaman ortaya ç›kaca¤›n› bilmiyorum. Bu durum, Ankara Hükümeti ile befl hafta boyunca devam eden müzakere diyalo¤u kurma çabalar›m›n sonunda ortaya ç›km›fl olan durumdur.” (SDN/A, 48/24318/24318, F. Nansen’den TBMM Hükümetine) Bu yaz›flmalardan sonra Türk ve Yunan taraflar› Lozan’a do¤ru hareket etmifltir.13 Bütün bu temaslardan sonra, Londra’da bulunan Venizelos’un daha 13 Ekim 1922 tarihinde mübadele fikrine s›cak bakt›¤›n› ve 17 Ekim’de dönemin Yunan D›fliflleri Bakan›’na yazd›¤› mektupta, “E¤er Dr. Nansen Ankara Hükümeti’nin bu yönde bir çözüm karar› almas›nda baflar› sa¤layamaz ise hükümet Do¤u Trakya boflalt›ld›ktan dört ya da befl hafta sonra Türklerin Yunan topraklar›ndan ayr›lmas›n› zorlamaya haz›r olmal›d›r” fleklinde Rumeli Türklerinin s›n›rd›fl› edilmesine yönelik haz›rl›klar için tavsiyede bulundu¤unu görüyoruz. Ayr›ca, ayn› mektubun ilk k›sm›n› yazd›¤› makalenin dipnotlar›na (bkz. Svolopoulos’un metni, dipnot 27) yerlefltiren Prof. Svolopoulos’un mektubun geri kalan k›sm›ndan bizleri haberdar etmemesi çok anlaml›d›r. ‹rlandal› araflt›rmac› Bruce Clark yeni kitab›nda Venizelos’un 17 Ekim 1922 tarihli mektubunun tamam›n› yay›mlanm›flt›r. Meselenin önemine binaen mektubun kalan k›sm›n› dikkatinize sunuyoruz: “Bu görevin hayata geçirilmesi bafl›nda tecrübeli bir [devlet] memurunun bulundu¤u bir heyete gizlice emanet edilmelidir ki - Bat› Trakya’dan bafllay›p, Bat› Makedonya ve Adalardan devam ederek - hangi bölgenin hangi süre içinde boflalt›laca¤›na karar verilebilsinler ... E¤er benim hesab›ma göre, Yunanistan’da - Bat› Trakya dahil - 350,000 Türk varsa bunlar›n geride b›rakm›fl oldu¤u evlere 500,000 veya belki de 700,000 [civar›nda Anadolu Rumu] göçmen yerlefltirilebilir. Anadolu’dan gelen [H›r›stiyan] göçmenlerin âcilen ve nihai olarak iskân› sorununun, göçmenlerin giden Türklerin yaratt›¤› bofllu¤u doldurmas› ile ne kadar kolay çözümlenece¤i aflikard›r. [Fakat iflin] bafl›ndan itibaren, esas olarak [Anadolu’daki] k›rsal yerleflimlerden gelen topluluklar›n yi13 ‹smet Pafla ve yan›ndaki heyetin 5 Kas›m günü Lozan’a hareket etti¤ini 11 Kas›m 1922 günü Lozan’a ulaflt›¤›n› biliyoruz. Fakat Lozan görüflmeleri resmi olarak 21 Kas›m 1922 günü bafllar. Bkz. Ayhan Aktar, ‘Türk Yunan Nüfus Mübadelesinin ‹lk Y›l›: Eylül 1922 - Eylül 1923,’Müfide Pekin, ibid. s. 49. 94 AKTAR ve DEM‹RÖZÜ Yunan Tarihyaz›m›nda Mübadele ve Göç ne köylere; flehirlerden gelen göçmenlerin ise flehirlere yerlefltirilmesine dikkat edilmelidir.” “ ... [Yunan] hükümeti flunun fark›nda olmal›d›r ki medeni milletler toplulu¤u içindeki ahlâki itibar›m›z Yunan ordusunun Anadolu’da yap›lmas›na izin vermifl oldu¤u kundaklama ve di¤er fliddet eylemleri yüzünden müthifl bir flekilde azalm›flt›r. Bu eylemler, Türkiye’nin mükemmel ve iyi örgütlenmifl propaganda mekanizmas› taraf›ndan çok iyi bir biçimde kullan›lm›flt›r. Bu nedenle, âcilen dünyada ahlâki itibar›m›z› yeniden kazanmal›y›z. Ve [Türk] nüfusun mecburi olarak transferi ifli öyle dikkatli bir flekilde hayata geçirilmelidir ki - özünde bu muhakkak barbarca olan - bu tedbirin al›nm›fl olmas›, mecburen yerinden edilecek nüfusun karfl› karfl›ya kalaca¤› kötü duruma ra¤men medeni âlemin sempatisini kazanacak ve onlar›n gözünde [bizim taraf›m›zdan] baflvurulmufl son çare olarak kabul görecektir. [Alaca¤›m›z] bu tedbirin yabanc› ülkelerde yarataca¤› muhakkak olan protestolar karfl›s›nda, ben bu iflin ‘fikir babal›¤›n›’ üstlenmeye ve ortaya ç›k›p bunu savunmaya haz›r›m. [Bugüne kadar] uluslararas› düzeyde sahip oldu¤um itibardan geriye ne kald› ise, [ortaya ç›kacak] öfkenin yumuflamas›na katk›da bulunacakt›r.” 14 Londra’dan Yunan D›fliflleri Bakan› Kanellopoulos’a yollanm›fl olan bu telegraf Venizelos’un mübadeleye “nüfus mühendisli¤i” aç›s›ndan yaklaflt›¤›n› göstermektedir. O günlerde nüfusu yaklafl›k 4,500,000 olan Yunanistan’› k›sa zamanda 1,000,000 kiflilik bir göç dalgas› vurmufltu. Venizelos, bu göç dalgas›n›n yaratt›¤› flokun etkisini Bat› Trakya, Makedonya ve Ege adalar›ndaki Müslüman nüfusu s›n›r d›fl› ederek azaltmaya çal›fl›yordu.15 Bu ifli yapmak için de Do¤u Trakya Rumlar›n›n bölgeyi terk etmelerinin tamamlanmas›n› bekliyordu. Yunan D›fliflleri Bakan› Kanellopoulos’a yollanm›fl olan telegraf›n son paragraf›nda, Yunan ordusunun Büyük Taaruz ile bozguna u¤ramas›ndan sonra çekilirken Anadolu’da yapm›fl oldu¤u zulümlere ve ç›kar›lan yang›nlara dikkat çeken Venizelos dünya kamuoyunda Yunanistan’›n azalan sayg›nl›¤›n› artt›rmak için elinden geleni yapaca¤›n› ve Makedonya’da yerleflik Müslü14 Benaki Müzesi, Venizelos Arflivi, Atina, A. B., 30, Londra’daki Venizelos’tan Yunan D›fliflleri Bakanl›¤›’na, No 3435, 17 Ekim 1922. Yukar›daki telegraf› Atina’da Yunan D›fliflleri Bakanl›¤› Arflivi’nde 1922 y›l› yaz›flmalar› içinde 173 numaral› dosyada bulmak mümkündür. Bkz. Bruce Clark, Twice a Stranger: How Mass Expulsion Forged Modern Greece and Turkey, Londra: Granta Books, 2006. s. 54 – 55. 15 Yunanistan’da 1920 y›l› Aral›k ay›nda tarihinde yap›lan nüfus say›m›n›n verilerine göre, ülkede 450.683 Rumeli Müslüman› yafl›yordu. Bunlar›n 317.136’s› Makedonya’da, 105.513’ü Trakya’da, 8.853’ü Ege (Sisam, Sak›z ve Midilli) adalar›nda ve 19.181 kifli de Girit’te yafl›yordu. 95 kebikeç / 22 • 2006 manlar› s›n›r d›fl› etmek gibi “özünde muhakkak barbarca olan” bu uygulaman›n fikir babal›¤›n› üstlenmekten kaç›nmayaca¤›n› ifade ediyordu.16 Tabii ki Venizelos’un bu yazd›klar›n› Yunan D›fliflleri Bakanl›¤› bünyesinde gerçekleflmifl bir ‘iç yaz›flma’ olarak yorumlamak gerekiyor. Daha sonraki siyasal hayat›nda Venizelos’un kendisi de bu uygulaman›n fikir babal›¤›n› kamusal alanda üstlenmeyi hiçbir zaman göze alamad›. Ayn› flekilde, olaydan altm›fl y›l sonra bu konular üzerine kalem oynatan milliyetçi/muhafazakar Yunanl› tarihçiler de “özünde muhakkak barbarca olan” bu uygulamay› geleneksel milliyetçi anlat›n›n d›fl›na ç›karak yorumlamay› veya bir iç yaz›flmada bu iflin fikir babal›¤›n› üstlenmeye haz›r oldu¤unu beyan eden Venizelos’un yazd›klar›n› has›r alt› etmemeyi göze alamad›lar. Svolopoulos’un yaz›s› mübadele konusunda bugüne kadar çok fazla bilinmeyen Yunan diplomatik kaynaklar›n› ortaya koymufl olmas› bak›m›ndan son derece önemli ve yararl› bir çal›flmad›r. Fakat yorum aç›s›ndan mübadele konusunda Yunanistan’da kemikleflmifl olan milliyetçi anlat›n›n d›fl›nda bir noktada durdu¤unu söylemek hayli zor. KAYNAKÇA Anagnostopulu, Athanasia (2005), “Göçmen Yerlefliminin Toplumsal ve Kültürel Etkileri,” Müfide Pekin (Der.), Yeniden Kurulan Yaflamlar: 1923 Türk Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi. ‹stanbul: Bilgi Üniversitesi yay›nlar›. Ar›, Kemal (1995), Büyük Mübadele: Türkiye’ye Zorunlu Göç (1923-1925, ‹stanbul: Tarih Vakf›. Baltsiotis, Lambros (2005), “Yunanistan ve Türkiye’de Muhacirlik ve Nüfus Mübadeleleri: ‹ki farkl› anlat›m ve yorumun oluflma flartlar› ve sonuçlar›”, Müfide Pekin (Der.), Yeniden Kurulan Yaflamlar: 1923 Türk - Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi, ‹stanbul: Bilgi Üniversitesi yay›nlar›. 16 Svolopulos’un Türklerin, H›ristiyanlar›n veya Helenler’in yurtlar›ndan at›lmas›n› anlat›rken seçti¤i kelimeler bile farkl›lafl›yor. Svolopulos, Anadolu’daki H›ristiyan nüfusun mübadelesi konusunda bile “kaba kuvvet kullan›larak kovulma” (______ ________) terimini kullan›yor. Örnek: ‘Anadolu Rumlar›n›n ata topraklardan kaba kuvvet kullan›larak kovulmas› s. 7). Oysa ayn› eylem Yunan hükümetinin tek tarafl› olarak almay› düflündü¤ü bir kararla Bat› Trakya’daki Türklerin Anadolu’ya yollanmalar›na gelince, kelime seçiminde bir incelik meydana geliyor. Eylem Yunan taraf›ndan gelince kullan›lan kelime ‘uzaklaflt›rma’(_π_________) oluveriyor. (Türkleri tüm tafl›nabilir mal varl›klar›n› yanlar›na alarak Yunanistan’dan uzaklaflt›rmakla görevli özel bir komisyon kurabilir” s. 12). Dikkatli bir okuyucu aç›s›ndan Svolopulos’un bu makalesi Yunanistandaki milliyetçi/muhafazakar tarihyaz›c›l›¤›n›n ‘Öteki’ sözkonusu oldu¤unda kendi dilini nas›l e¤ip büktü¤ü konusunda zengin örnekler bar›nd›rmaktad›r. 96 AKTAR ve DEM‹RÖZÜ Yunan Tarihyaz›m›nda Mübadele ve Göç Clark, Bruce (2006), Twice a Stranger: How Mass Expulsion Forged Modern Greece and Turkey, Londra: Granta Books. Huntford, Roland (1999), “Fridtjof Nansen and the Unmixing of Greeks and Turks in 1924”, Nansen Memorial Lecture, 12 October 1998, Oslo: The Norwegian Academy of Science and Letters. Ladas, Stephen P. (1932), The Exchange of Minorities - Bulgaria, Greece and Turkey, New York: Macmillan Company. Pekin Müfide ve Çimen Turan (Haz.) (2002), Mübadele Bibliyografyas›: Lozan Nüfus Mübadelesi ile ilgili Yay›nlar ve Yay›nlanmam›fl Çal›flmalar, ‹stanbul: Lozan Mübadilleri Vakf›. Pekin, Müfide (Der.) (2005), Yeniden Kurulan Yaflamlar: 1923 Türk - Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi, ‹stanbul: Bilgi Üniversitesi yay›nlar›. Pentzopoulos, Dimitri (1962), The Balkan Exchange of Minorities and its Impact upon Greece, Paris: Mouton. Stelaku, Vasso (2005), “Alan, Mekân ve Kimlik: Kapadokyal› ‹ki Rum Grubunun Yerlefliminde Bellek ve Din”, Ege’yi Geçerken: 1923 Türk - Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi, Der. Renée Hirschon. ‹stanbul: Bilgi Üniversitesi yay›nlar›. Yalç›n, Kemal (2006), Emanet Çeyiz, ‹stanbul: Birzamanlar yay›nlar›. Özet: Mübadele konusunda Türkiye tarihyaz›m›nda son y›llarda yaflanan geliflmelere karfl›l›k, Yunan tarihyaz›c›l›¤› halen tutucu, milliyetçi niteli¤ini sürdürmektedir. Yay›nlad›¤› önemli belgelerle özel dikkati hak etmesine karfl›n, Konstantinos Svolopoulos’un makalesi de ayn› tutumu devam ettirmektedir. Anahtar Sözcükler: Mübadele, tarihyaz›c›l›¤›, Türkiye, Yunanistan, Konstantinos Svolopoulos. ‘Exchange of Population’ and Immigration in the Greek historiography Abstract: Recent studies in Turkey on the exchange of population that took place between Turkey and Greece in the early twentieth century reveal a marked progress both in number and content. The works on the same matter in Greece, however, are still far from scholarly standards and constitute yet another subject matter of nationalistic and conservative 97 kebikeç / 22 • 2006 historiography. The present article takes up the issue and evaluates the work by Konstantinos Svolopoulos, which falls under the same category despite the rich documentation it provides for the reader. 98 kebikeç / 22 • 2006 TÜRK - YUNAN NÜFUS MÜBADELES‹NE G‹DEN S‹YASAL SÜREÇ1 Konstantinos SVOLOPOULOS2 3 0 Ocak 1923 tarihinde, Lozan Bar›fl Konferans›’n›n bafllamas›ndan iki ay sonra “Türk - Yunan Nüfus Mübadelesi” sözleflmesi imzaland›. Sözleflme metnine göre, Türkiye topraklar›nda yaflayan Türk uyruklu Rum Ortodoks H›ristiyanlar ile, Yunanistan topraklar›nda yaflayan Yunan uyruklu Müslümanlar›n mübadelesini öngörülüyordu. Mübadeleye tâbi tutulanlar, Türk ve Yunan hükümetlerinin izni olmadan do¤duklar› yerlere geri dönme hakk›ndan da mahrum edilmifllerdi. ‹stanbul, ‹mroz [Gökçeada] ve Tenedos [Bozcaada]’da yaflayan Rum Ortodoks H›ristiyanlar ile Bat› Trakya’da yaflayan Müslümanlar bu genel uygulaman›n d›fl›nda tutulmufllard›.3 1 Türkçeye çeviren Dr. Damla Demirözü. Bu makale ilk olarak 1981 y›l›nda Makedonya Çal›flmalar› Enstitüsü taraf›ndan yay›nlanm›flt›r: Konstantinos Svolopoulos, ‹ Apofasi gia tin Upohreotiki Antallagi Plithismon Metaksi Ellados ke Turkias [Yunanistan-Türkiye Aras›nda Yap›lacak Zorunlu Nüfus Mübadelesi Karar›]. Selanik: Dimosievmata tis Eterias Makedonikon Spudon [Makedonya Çal›flmalar› Derne¤i Yay›nlar›], 1981. Ayn› yaz› sonra, yazar›n Venizelos dönemi üzerine yapm›fl oldu¤u çal›flmalar›n› derledi¤i bir kitapta yer alm›flt›r. Bkz. [Eleftherios Venizelos: 12 Deneme, Atina: Ellenika Grammata, 1999]. Bu çeviri makalenin ilk bas›m›na sad›k kal›narak yap›lm›fl ve son versiyonu ile mukayese edilerek kontrol edilmifltir. 2 Modern Yunan Tarihi Profesörü, Atina Üniversitesi, Tarih ve Arkeoloji Bölümü ö¤retim üyesi. Prof. Svolopoulos 1990’dan bu yana Konstantin Karamanlis Vakf›’n›n da yönetimindedir. 3 Sözleflme metni için bkz. League of Nations, Treaty Series, XXXII, s. 76-86. Ayn› flekilde Lausanne Conference on Near Eastern Affairs 1922 - 1923. Records of Proceedings and Draft Terms of Peace, (Command Paper 1814). London: HM’s Stationery Office, 1923. s. 817-827. Fransa için bkz. Ministére des Affaires Etrangéres, Documents, Diplomatiques, Conférence de Lausanne, Paris, 1923, II. s. 116-122 [Türkçe metin için, bkz. Lozan Bar›fl Konferans› - Tutanaklar - Belgeler... Çeviren ve yay›na haz›rlayan, Seha L. Meray. Tak›m II, Cilt 2. Ankara SBF yay›n›, 1973. s. 89-95]. 99 kebikeç / 22 • 2006 ‘Yunan ve Türk Halklar›n›n Mübadelesine ‹liflkin Sözleflme ve Protokol’ün hayata geçirilmesi Hellenizm’in Yak›n Do¤u’daki hayati ç›karlar›na zarar verici bir görüntü arz ediyordu. Ayr›ca, bu sözleflme uluslararas› hukuk ve o güne kadar varolan milletler aras› etik kurallar› ile de çelifliyordu. Böylece, Anadolu ve Do¤u Trakya’da üç bin y›ld›r yarat›c› bir flekilde atan nab›z duruyor ve Hellenizm varl›¤›n› sürdürdü¤ü topraklar› nihai olarak terk ediyordu. Bunun yan›s›ra, yeni bir bar›fl ortam›n› oluflturmak amac›yla ve bar›fl içinde birlikte yaflama, iflbirli¤i ideallerini gerçeklefltirmek ad›na, bu sözleflme ile en temel insan haklar› hem uluslararas› düzeyde hem de ulus devletlerin iç hukuku aç›s›ndan ayaklar alt›na al›n›yordu. Tek bir ülkenin sürekli bask›lar› ve ›srarlar›, sadece Milletler Cemiyeti’nin di¤er üyelerinin tepkilerini çekmekle kalm›yor, ayn› zamanda da - Seferiadis’in de gözlemlemifl oldu¤u gibi - insanl›k tarihinde ilk defa iki ulus devlet kendi s›n›rlar› içindeki nüfusu mecburi mübadeleye tâbi tutmak zorunda kal›yordu.4 1920’lere kadar, “nüfus mübadelesi” teriminin hem uluslararas› hukuk terminolojisi içinde yeri yoktu; hem de daha önce böyle bir uygulamaya rastlanmam›flt›. Asl›nda, Güney Do¤u Avrupa bölgesinde ve [özellikle Balkanlar’da] egemenlik alanlar›n›n ve buna ba¤l› olarak s›n›rlar›n de¤iflmesi ile birlikte baz› nüfus gruplar› yer de¤ifltirmek [ve göç etmek] zorunda kalm›fllard›. Yaln›z bu nüfus hareketleri, göç eden kitleler aç›s›ndan ‘ihtiyari’ olarak (clause di option) gerçeklefliyordu. Bu tip göçlerde, göç eden nüfus hiçbir zaman ülkenin tümüne yay›lmam›flt›; genel olarak tart›flmal› [s›n›rlara yak›n] bölgelerde yafl›yorlard›. Tart›flmal› bölgelerde yaflayan bu nüfus, o bölgenin yeni hakimi olan siyasi gücün tebaas› olmay› kabul etti¤i takdirde do¤duklar› yerlerde yaflamaya devam edebiliyordu. Ya da bu bölgeye yeni egemen olan siyasi gücün egemenlik sahas›n› terk edip, bir önceki uyruklar›n› muhafaza etme hakk›na sahip oluyordu. Ama hiçbir koflulda mülkiyet haklar›na dokunulmuyor, menkul ve gayrimenkul mallar› güvence alt›na al›n›yordu. Göçün ‘iste¤e ba¤l› olmas›’ ilkesi, en tipik biçimi ile 29 Eylül 1913 tarihinde imzalanan ‹stanbul Antlaflmas›’nda ve ayn› y›l›n 14 Kas›m’›nda imzalanan Atina Antlaflmas›’nda hayata geçmiflti. Bu antlaflmalarla, 1911-12 Balkan Savafllar› sonras›nda Türkiye’nin Bulgaristan ve Yunanistan ile yaflad›¤› uyuflmazl›klar çözüme kavuflturulmufltu. Araya [Birinci Dünya Savafl› gibi] büyük meselelerin girmesi nedeniyle ‹stanbul ve Atina antlaflmalar›n›n ilgili maddeleri uygulanamad›. Daha sonra, [Lozan’da] yeni müzakereler yap›ld› ve böylece ilk kez bütün ülke co¤4 S. Séferiadès, “L’ échange des populations”, Académie Internationale de la Haye. Recueil des Cours, 24 (1928) s. 371. 100 SVOLOPOULOS Türk - Yunan Nüfus Mübadelesine Giden Siyasal Süreç rafyas›n› kapsayacak biçimde genifl tutulmufl bir zorunlu nüfus mübadelesi ile anlaflmazl›klar›n çözümlenmesi amaçland›. Birinci Dünya Savafl› sonras›nda, az›nl›k meselesinin çözümlenmesi amac›yla nüfus mübadelesinin yap›lmas› ve bunun [uluslararas› hukukta] bir norm haline gelmesi ne istenen, ne de tercih edilen bir fley de¤ildi. Ancak 30 Ocak 1923 tarihinde ‘Yunan ve Türk Halklar›n›n Mübadelesine ‹liflkin Sözleflme ve Protokol’ün imzalanmas›ndan sonra bu genel kanaat [maalesef] y›k›ld› gitti. Yunanistan-Bulgaristan aras›nda 27 Ocak 19195 tarihinde imzalanan [Neuilly Antlaflmas›’ndaki] “karfl›l›kl› olarak etnik az›nl›klar›n iste¤e ba¤l› göçü” ile ilgili madde her ne kadar daha önceleri yap›lm›fl olan bar›fl antlaflmalar›nda yer alan maddelere göre daha radikal bir içeri¤e sahip ise de, bu durum “mecburi nüfus mübadelesi” terimine gönderme yapm›yordu. [Neuilly Antlaflmas›’na] göre göç mecburi tutulmuyordu, [bu antlaflman›n maddeleri] daha çok göçmenlerin mal varl›klar› ile ilgili sorunlar›n aç›kl›¤a kavuflturulmas›na yönelikti. 6 Bir önceki kufla¤›n belli bafll› uluslararas› iliflkiler uzmanlar› -Yorgos Streit, Stilianos Seferiadis8 Kiriakos Tenekidis9 - 30 Ocak 1923 mübadele sözleflmesinin maddelerini ve yasal sonuçlar›n› büyük bir titizlikle incelediler. Daha genç bir uzman olan Dimitrios Konstantopulos ise Nüfus Mübadelesi Sözleflmesi sonras› Güney Do¤u Avrupa’daki az›nl›klar› konu edinen bir doktora tezi haz›rlad›.10 Tarihçiler, sosyologlar ve di¤er sosyal bilimciler nüfus mübadelesinin nedenlerini ve sonuçlar›n› anlamaya ve yorumlamaya çal›flt›lar.11 Söz konusu toplumsal olgunun hukuki ve sosyal boyutlar›n›n incelenmesi bizi ba7 5 27 Kas›m olmal› (Ç. N.) 6 S. Séferiadès, Ibid.. s. 366-70. Ayn› flekilde S. Ladas, The Exchange of Minorities. Bulgaria, Greece and Turkey. New York, 1932, s. 17. Daha ayr›nt›l› bilgi için bk. _. _______, _ __ _____ ________ ___ _________________ ______________ ___ 14__/27__ _________ 1919 ___ _ ________ _____, ___________, 1962. [P. Milioti, Neuilly: 14/27 Kas›m 1919 tarihinde Yunanistan ile Bulgaristan imzalanan Göç Antlaflmas› ve Uygulan›fl›. Selanik, 1962] 7 G. Streit, Der Lausanner Vertrag und der griechisch-turkische Bevölkerungsaustausch. Berlin, 1929. 8 S. Séferiadès, “L’ échange des populations …” s. 307-439. 9 C. – G. Ténékidès, “Le statut des minorités et I’ échange des populations grecques et turques”, Revue Générale du Droit ‹nternational Public, 31 (1924), s. 7. 10 D. Constantopoulos, Zur Nationalitätenfrange Südosteuropas, Würzburg-Anmuhle, 1940. 11 A. A. _____, _ _________ ___ _________ _π_ ___ ______ ___ ________ ___ _ _______ ___ ___ ___ ______ ____ ___ _______, _____, 1932 (Alexander A. Pallis, Yasal ve Tarihi Aç›dan Nüfus Mübadelesi’nin Önemi ve Yunanistan’›n Uluslararas› Konumu, Atina, 1932). Stephen Ladas, Exchange of Minorities, Bulgaria, Greece and Turkey, _ew York, 1932. _. _____________, __ ___________ π_______ _π_ _________, _______ ___ π________ _π_____, _____, 1929 (A. Protonotariu, Tarihi, Yasal ve Pratik Aç›dan Göçmen Sorunu, Atina, 1929). _. Devedgi, L’ échange obligatorie des minorités grecques et turques en vertu de la Convertion de Lausanne du 30 Janvier 1923, ______, 1929. _. _________, _ _π_________ ___ ____________, _____, 1927 [E. Tsuderou, Göçmenlerin Tazminat›, Atina, 1927]. T. Kiosseoglou, L’ échange forcé des minoritiés d’ aprés le Traité de Lausanne, _____, 1926. Daha güncel yay›nlar için bk.: D. Pentzopoulos, The Balkan Exchange of Minorities and its impact on Greece. Paris ve The Hague: Mouton, 1962. _. ___π___, __ __ ______ _____ ______________ π________, _____, 1969. (___________ ________ ___ ___/___ ______) (Ks. Zambathas, Küçük Asyal› Rum-Ortodoks Göçmenler, Atina, 1969 (Atina Üniversitesine verilmifl doktora tezi)). J. A. Petropoulos, “The Compulsury Exchange of Populations: Greek-Turkish Peace making, 1922-1930”, Byzantine and Modern Greek Studies 2 (1976), s. 135-160. 101 kebikeç / 22 • 2006 z› sonuçlara götürdü ise de, bu karar›n [tarihsel] sorumlulu¤unun kimler taraf›ndan üstlenilmesi gerekti¤i konusunda [Yunanistan’da] bu güne kadar hâlâ nihai bir cevaba ulaflm›fl de¤iliz: Yani Türk-Yunan nüfus mübadelesi konusunda ilk resmi giriflim hangi taraftan gelmifltir? Ve ne gibi tepkiler alm›flt›r? Al›nan tepkiler olumlu muydu, yoksa olumsuz muydu? ‹lgili taraflar›n bu karar›n oluflumu s›ras›nda ve mübadele karar›n›n kabul aflamas›na kadar tutumlar› neydi? Bugüne kadar elimizde olan tarihsel veriler bizi kolayca sorgulanalabilecek baz› genellemelere ve hipotezlere götürmekte. Lozan Bar›fl Konferans› s›ras›nda ilgili taraflar›n resmi temsilcileri ve Milletler Cemiyeti’nin tayin etti¤i arabulucular mübadele fikrinin ilk olarak kimin taraf›ndan önerildi¤i konusunda sorumluluk almaktan kaç›nd›. Lozan’daki Türk heyetinin baflkan› ‹smet Pafla ilgili oturumda yapt›¤› konuflmada nüfus mübadelesi fikrinin ilk olarak Yunan heyeti taraf›ndan öne sürüldü¤ü izlenimini yaratacak sözler söyledi. Yunan heyeti baflkan› Eleftherios Venizelos ise, yapt›¤› konuflmada mübadele fikrinin babas› olarak, Milletler Cemiyeti’nin temsilcisi [Dr. Nansen’i] iflaret etti: “Bask› alt›nda kalmad›kça r›za göstermedim (diye vurguluyordu Venizelos) … Türk Hükümeti Türkiye’den s›n›r d›fl› edilmifl Rumlar›n geri dönmelerine izin verdi¤i takdirde Yunan Hükümeti, bu mecburi mübadele fikrinden vazgeçmeye haz›rd›r.”12 [Milletler Cemiyeti, Mülteciler Yüksek Komiseri Dr.] Nansen de, [Lozan’da yapt›¤› konuflmada] göreve gelir gelmez ‹stanbul’da bulunan dört büyük devletin Yüksek Komiserleri ile yapm›fl oldu¤u görüflmelerde, yetkililerin kendisini nüfus mübadelesi antlaflmas›n›n metnini haz›rlamak ve nüfus mübadelesi yap›lmas› konusunda diplomatik giriflimlerde bulunmak üzere büyük devletlerin teflvik ettiklerini aç›klam›flt›. Bu arada, [Dr. Nansen] Ankara Hükümeti ile mübadele konusunda yap›c› bir diyalog gelifltirilmesi ve bu çabalar›n Lozan Bar›fl müzakereleri s›ras›nda sonuçland›r›lmas› için Atina Hükümeti’nden yetki alm›flt›. [Dr. Nansen’in] ileri sürdü¤ü bu görüfllere Büyük Britanya heyetinin üyesi Sir Horace Rumbold karfl› ç›kt›. Di¤er dört büyük devletin temsilcileri ad›na yap›lan bu aç›klaman›n do¤ru olmad›¤›n› dolambaçl› yollara sapmadan belirtti. [Sir Rumbold’a göre] nüfus mübadelesi fikri ilk olarak [‹stanbul’da] dört büyük devletin Yüksek Temsilcilerinin yapt›klar› toplant›ya kat›lm›fl olan Dr. Nansen taraf›ndan dile getirilmiflti. 13 Birbiri ile çeliflen bü12 [Çevirenin notu: Türkçe metin için, bkz. Lozan Bar›fl Konferans› - Tutanaklar – Belgeler... Çeviren ve yay›na haz›rlayan, Seha L. Meray. Tak›m I, Cilt 1, Kitap 1. Ankara SBF yay›n›, 1973, s. 212] 13 Documents Diplomatiques. Conférence de Lausanne…, I. s.168, 174, 185-187. Bk. bir öncekinde oldu¤u gibi Seferiadis, s. 372-379. [Çevirenin notu: Türkçe metin için, bkz. Lozan Bar›fl Konferans› - Tutanaklar – Belgeler... Çeviren ve yay›na haz›rlayan, Seha L. Meray. Tak›m I, Cilt 1, Kitap 1. Ankara SBF yay›n›, 1973. s. 229] 102 SVOLOPOULOS Türk - Yunan Nüfus Mübadelesine Giden Siyasal Süreç tün bu ifadelerin ard›nda, gerçe¤in bir k›sm›n› saklamak üzere kas›tl› bir belirsizlik havas› yarat›lmak istendi¤ini tespit etmek hiç de zor de¤ildir. Nüfus mübadelesi karar›n›n al›nmas›nda birlikte hareket eden Büyük Devletler ve Yunanistan’›n ve hatta Türkiye’nin bu karar› [daha sonradan] mahkum etmesi bu konuda yaflanan kar›fl›kl›k ve belirsizlik havas›n› daha da artt›rd›! Bugün, nüfus mübadelesinin gerçekleflmesine giden siyasal süreçte bu karar›n nas›l al›nd›¤›na iliflkin tarihi tan›kl›klar›n yetersizli¤ini anlafl›l›r de¤ildir. Son on y›l içinde gün yüzüne ç›kar›lmam›fl birincil kaynaklar›n ve arflivlerin incelenmesi, [bu konuda çal›flan] araflt›rmac›lar›n bu iflte taraf olan devletlerin arflivlerinden yararlanma imkan› bulmas› ve hatta sa¤da solda da¤›n›k halde bulunan baz› özel kolleksiyonlara ulafl›lmas› araflt›rmac›lar›n önüne yeni ufuklar açm›flt›r. Özellikle, Milletler Cemiyeti Arflivi’nin bu konunun ayr›nt›l› olarak incelenmesi için en uygun yer oldu¤unu söyleyebiliriz. Ne de olsa, [Türk-Yunan nüfus mübadelesinin] gerçeklefltirilmesi ile görevlendirilmifl olan [Milletler Cemiyeti, Mülteciler Yüksek Komiseri Dr. Nansen] müzakere sürecinin bafl›ndan mübadelenin son aflamas›na kadar etkin bir rol üstlenmiflti. Bu çal›flmada, [Milletler Cemiyeti Arflivi’ndeki] birincil kaynaklar›n de¤erlendirilmesi, Yunan [Hariciyesine ait] diplomatik yaz›flmalar›n incelenmesi ve en son olarak Venizelos’un bu konudaki özel mektuplar›n›n tetkik edilmesi sonucunda ulaflt›¤›m kanaatlerimi, delillere dayanan tespitlerimi ve yorumlar›m› aktarmaya gayret edece¤im. [19. Yüzy›lda] Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun genifl co¤rafyas› içinde yaflayan [farkl›] etnik az›nl›klar›n kaderi, esas olarak fiark Meselesi’nin nas›l çözülece¤ine ba¤l›yd›. 1910’larda [Osmanl›] merkezi otoritesinin Osmanl› s›n›rlar› içinde yaflayanlar›n Türklefltirilmesi için gösterdi¤i çabalar ve Balkan yar›madas›n›n güneyinde - ve Yak›n Do¤u’da - toprak üzerindeki egemenlik alanlar›nda meydana gelen de¤ifliklikler [sonucunda oluflan yeni s›n›rlar] zaten var olan nüfus sorununa baflka boyutlar da katt›.14 Bu çerçeve içinde zorunlu nüfus mübadelesinin 30 Ocak 1923 tarihinde oybirli¤i ile kabul edilmifl olmas›, [Bat› Anadolu’da] Yunan cephesinin çökmesinden ve yüz binlerce Anadolu H›ristiyan›’n›n Türk milliyetçilerinin insaf›na b›rak›lm›fl olmas›ndan kaynakland›. Ortaya ç›kan bu ola¤anüstü duruma derhal müdahale edilmesi mecburiyeti ve o günlerde büyük bir trajedinin kurban› olan göçmenlerin yaralar›n›n sa14 A. _____, __________ ______ π___ _________ ______________ __________ ___ ______ ____ ___ π_______ 19121924, _____, 1925 (A. Pallis, 1912-1924 Sürecinde Makedonya ve Trakya’ya Göç Edenlerin Irklar› Hakk›nda ‹statistik Bir Çal›flma, Atina, 1925). ___ _____ (Ayn› kiflinin bir baflka çal›flmas›) Greece’s Anatolian Venture –and after. A survey of the Diplomatic and Political Aspects of the Greek Expedition to Asia Minor (1915-1922) London, 1937 [Türkçesi için bkz. A. A. Pallis, Yunanl›lar›n Anadolu Maceras›: 1915-1922. ‹stanbul: YKY, 1995]. 103 kebikeç / 22 • 2006 r›lmas› amac›yla u¤raflmak üzere Milletler Cemiyeti, Dr. Fridtjof Nansen’i Mülteciler Yüksek Komiseri olarak tayin etti. Norveçli bu seçkin ve hay›rsever insana verilen tam yetki ve buna ba¤l› olarak giriflimde bulunma hakk›, sadece göçmenlerin iafle ve ibatesinin sa¤lanmas›na de¤il; ama ayn› zamanda bu nüfusun yaflad›¤› ac›mas›z göç dalgas› sonras›nda ortaya ç›kan büyük sorunlar›n gö¤üslenmesinde de büyük katk› sa¤lad›.15 Bütün bunlara ra¤men, daha yeni kurulmufl olan Milletler Cemiyeti’nin iflleyifl biçimi olaya müdahil olan devletler aras›ndaki mücadeleyi dengelemeye yeterli de¤ildi. Özellikle, Türk Hükümeti’nin önceden koymufl oldu¤u hedeflerin gerçeklefltirilmesinde hiç taviz vermeyen tavr› ve ›srar›, bu uluslararas› örgütün temsilcilerinin olay› düzenlemek amac›yla müdahalesini engellemekle kalm›yor, fakat ayn› zamanda da arabuluculuk görevini aksat›yor ve göç eden kitlelerin temel ihtiyaçlar›n›n sa¤lanmas›n› geciktiriyordu. Dr. Nansen, 1922 y›l›n›n Ekim ay›n›n ilk günlerinde Ankara yönetimi ile do¤rudan bir diyalog kurmak umudu ile ‹stanbul’a geldi. Müteaddit çabalar›na ra¤men, sadece Ankara Hükümeti’nin ‹stanbul’daki temsilcisi, [ve ayn› zamanda Hilâl-i Ahmer Teflkilat› Baflkan›] Hâmid [Hasancan] Bey ile görüflebildi.16 Üst düzey Türk yönetiminin meseleyi a¤›rdan alma taktiklerine meselenin do¤as›ndan kaynaklanan zorluklar›n da eklenmesi sonucunda [Dr. Nansen’in] çal›flmalar› olumsuz etkilendi. Dr. Nansen, 10 Ekim 1922 tarihinde Yunan hükümetinin bar›fl flartlar›n› müzakere etmek üzere tayin etti¤i bafl müzakereci Eleftherios Venizelos’a uzun bir mektup yazarak ilk düflüncelerini ve önerilerini aç›klad›: Nansen’e göre, Milletler Cemiyeti [k›sa vadede] yüz binlerce H›ristiyan göçmenin ihtiyaçlar›n›n karfl›lanabilmesi için Yunan hükümetine iktisadi yard›m sa¤layabilir, bu konuda uluslararas› yard›m örgütlerini devreye sokabilirdi. Ancak as›l mesele, bu insanlar›n [uzun vadede] durumlar›n›n ne olaca¤› idi: “[Anadolu Rumlar›] baflka bir yere yerlefltirilmek durumundalar – diyordu Dr. Nansen - Ben fluna kanaat getirdim ki Yunan hükümeti, ya Türk 15 Milletler Cemiyeti çerçevesinde gerçekleflen göçmenlere yard›m organizasyonlar› için bk.: SDN, Dix ans de cooperation internationale, Préface par E. Drumond, ______ (Cenevre), 1930, s. 378 v.b. F. P. Walters, A History of League of Nations, Oxford University Press, 1969, s. 116-187-189. Milletler Cemiyeti’nin Göçmenlerin Yerleflimine Katk›s› için bk.: SDN L’ établissement des réfug›és en Gréce, Cenevre, 1926. Dr. Nansen’in hayat› hakk›nda genel bilgi için bkz. T. Greve, Fridtjof Nansen, Oslo, 1974. L. N. Hoyer, Nansen og verden, Oslo, 1955. E. E. Reynolds, Nansen, Harmondsworth: Penguin Books, 1949. J. Sorensen, Fridtjof Nansens Saga, Oslo, 1931. 16 Milletler Cemiyeti yetkilisi [Dr. Nansen] 27 Eylül 1922 tarihinde Mustafa Kemal’e çekmifl oldu¤u bir telgrafta kendisi ile görüflmek arzusunda oldu¤unu ve kendisinin [Ankara Hükümeti ile temas kurmak hususunda] Milletler Cemiyeti bünyesindeki ‹ran diplomatik misyonunun arabuluculuk deste¤ini de alm›fl oldu¤unu ifade etti. Société des Nations. Archives [Milletler Cemiyeti Arflivi - Cenevre] SDN/A, 48/24318/24318, F. Nansen’den Ankara TBMM Hükümeti’ne, 3 Kas›m 1922. 104 SVOLOPOULOS Türk - Yunan Nüfus Mübadelesine Giden Siyasal Süreç hükümeti ile bir nüfus mübadelesi gerçeklefltirecek; ya da bir antlaflma bile yap›lmaks›z›n bu insanlar› [yâni Anadolu Rumlar›n›] Makedonya’daki ve Bat› Trakya’daki bofl topraklara yerlefltirecek. Göçmenlerin iskân›n›n hem uzun soluklu hem de zor bir ifl olaca¤›n›n fark›nday›m. Her flekilde göçmenlerin büyük bir ço¤unlu¤u [Makedonya’daki ve Bat› Trakya’daki] flu an kullan›lmayan ve ekilip biçilmeyen topraklara yerlefltirilmek zorundalar.”17 Fridtjof Nansen’in dile getirdi¤i bu düflüncelerin Yunanistan ile Türkiye aras›nda yap›lacak bir nüfus mübadelesi önerisi olarak nitelendirilmesi pek mümkün de¤ildir. Bu noktada, Norveçli hümanistin Türk taraf›n›n öncelikle askeri ve daha sonra diplomatik alandaki geliflmeleri etkileme konusundaki üstünlü¤ünü kavrayamam›fl oldu¤unu düflünmek makul bir yaklafl›m olur. [Nansen’e göre] Yunanistan ile Türkiye aras›nda yap›lmas› muhtemel ve daha sonra da yap›lacak olan nüfus mübadelesi, göçmenlerin yaflam kaderlerini iyilefltirmekten baflka bir ifle yaramayacakt›: “Yak›n Do¤u’daki göçmenlerin sorunlar› – [Nansen] bu cümlenin alt›n› önemle çiziyordu - kanaatimce bölge halk›n›n ekonomik ve sosyal sorunlar›n›n ayr›lmaz bir parças›yd›. Ve dünya bar›fl› aç›s›ndan çok önemliydi …”18 Anadolu Rumlar›n›n ata topraklardan zorla ç›kar›lmas› ve bu durumun Yak›n Do¤u co¤rafyas›nda yaln›z etnik aç›dan de¤il, ayn› zamanda nüfus dengesi aç›s›ndan da farkl›l›klar yaratm›fl oldu¤u ve hatta Yunanistan’›n do¤al ekonomik geliflmesine de ipotek kondu¤u bir dönemde, ekonomik, sosyal refah›n sa¤lanmas› ve bar›fl›n korunmas› nas›l mümkün olacakt›? Milletler Cemiyeti temsilcisinin nüfus mübadelesi ve [Makedonya’daki] Müslümanlar›n ev ve topraklar›n›n H›ristiyan göçmenlere verilmesi yönündeki bu mu¤lak temennisi Anadolu Rumlar›n›n toplu olarak Türkiye topraklar›ndan ç›kar›lmas›ndan sonra m› gerçekleflecekti? Venizelos’un 13 Ekim 1922 tarihinde Nansen’e hitaben kaleme ald›¤› mektup bu tür sorular›n Venizelos’un da zihnini meflgul etti¤ini gösteriyor ve göçmen sorununa yeni bir boyut kat›yordu. [Venizelos] on y›ll›k savafltan ç›km›fl ve gücünü tüketmifl olan Yunanistan’a yap›lacak uluslararas› yard›m›n gereklili¤ini vurguluyor, Yunanistan’›n bir milyonu aflk›n göçmenin bak›m›n› üstlenmekte yetersiz kald›¤›n› söylüyor ve flu sonuca var›yordu: 17 [Benaki Müzesi, Venizelos Arflivi, Atina] A. B. 318, ‹stanbul’daki F. Nansen’den Londra’da E. Venizelos’a, 10 Ekim 1922. 18 SDN/A, 48/24318/24318, F. Nansen’den Ankara TBMM Hükümeti’ne, 3 Kas›m 1922. 105 kebikeç / 22 • 2006 “15 gün önce Ankara Hükümeti’nin ‹çiflleri Bakan› Türklerin art›k Osmanl› topraklar›nda H›ristiyan Rum varl›¤› görmek istemedi¤i yönünde bir aç›klama yapt›. Bir sonraki bar›fl müzakerelerinde [Ankara Hükümeti] Türkler ve Yunanl›lar aras›nda zorunlu nüfus mübadelesini yap›lmas›n› önerecek. K›fl›n yaklafl›yor olmas› nedeniyle göçmenlerin konut sorununun çözümü, erzak sorununun çözümünden bile daha da zor bir mesele haline gelecek. Sizden [yâni Dr. Nansen’den] daha bar›fl antlaflmas› yap›lmadan önce nüfus mübadelesinin gerçeklefltirilmesi için giriflimde bulunman›z› istemek cüretinde bulunuyorum ve rica ediyorum. Yunanistan’da flu anda yaklafl›k 350.000 civar›nda Türk nüfusun bulundu¤u ve bu insanlara ait ev ve çiftliklerin Anadolu H›ristiyanlar›na da¤›t›lmas›n›n mümkün oldu¤u veya Trakya’y› terk etmifl olan H›ristiyanlar›n bu ev ve çiftliklere yerleflmesinin mümkün olabilece¤i göz önüne al›nd›¤›nda, bu flekilde Yunanistan’dan ayr›lacak Türk nüfusa denk say›da [Rum] göçmenlere de ev sa¤lamak olas›... ” 19 Venizelos’un Milletler Cemiyeti temsilcisine yapt›¤› ça¤r›n›n anlam› aç›kt›: Henüz tam anlam› ile gerçekleflmemifl olsa da Anadolu, Pontus ve Trakya’daki Rum nüfusunun zorla göç ettirilmesinin geri dönüflü yoktur. Bu nüfus Türkiye’den Yunanistan’a göç etti¤i s›rada binlerce H›ristiyan göçmenin iafle ve ibatelerinin sa¤lanmas› ve topra¤a yerlefltirilmeleri, e¤er Yunan topraklar›ndan da bu miktarda bir Müslüman göçü ile birlikte düflünülmüfl olsayd› ifl daha kolaylaflacakt›. Eleftherios Venizelos’un [karfl› tarafa] nüfus mübadelesi önermesinin ard›nda bir dizi genel ve özel unsur vard›. Yunanistan, Anadolu cephesinde ald›¤› yenilgiden sonra diplomatik olarak çok zay›f bir konumda idi, Ankara’n›n giderek artan taleplerini karfl›layacak gerekli dayanaklardan yoksundu. Mânen ve maddeten yorgun ve kan a¤layan Yunanistan, ayr›ca büyük devletlerin deste¤ini almak konusunda da baflar›s›zd›.20 Yeni Türkiye’nin jeopolitik konumu, yâni [‹stanbul ve Çanakkale] Bo¤azlar›na hakim olmas›, Orta Do¤u ve Sovyet Rusya’s›na geçifl yolu üzerinde bulunmas›, [Yunanistan’›n] eski müttefiklerinin Ankara Hükümeti’nin bask›lar› karfl›s›nda giderek daha zay›flama19 SDN/A, 48/24318/24818, Londra’daki E. Venizelos’dan ‹stanbul’daki F. Nansen’e, 13 Ekim 1922. 20 Bu aç›dan bak›ld›¤›nda Venizelos’un yak›n bir arkadafl›na yazm›fl oldu¤u mektupta yer alan gözlemleri bir hayli ilginçtir: “Yunan hükümetine yard›m etmeyi kabul ettim çünkü insanlar›n bu memlekette yaflanan felaketin boyutlar›n› ne kadar az idrak edebildiklerini görmekteydim. Özgürlükçü bas›n Anadolu’daki felaketten sonra tahta Konstantinos’un ç›kmas›n› bekliyordu, daha sonra da bir önceki dönemdeki müttefiklerimizin kuca¤›na düflmemiz için hiçbir engel kalmayacakt›… Bana önerilen görevi kabul etmem gerekti¤i karar›na vard›m, böylece Devrim’e ve Yunan halk›na Do¤u Trakya’n›n çoktan kaybedilmifl oldu¤unu ve daha büyük bir felaket yaflamamak için geriye kalanlar› kurtarmaktan baflka çaremiz kalmad›¤›n› söyleyebilirdim.” A.B., 29, E. Londra’da E. Venizelos’tan I. Mourello’ya 12/25 Ekim 1922. 106 SVOLOPOULOS Türk - Yunan Nüfus Mübadelesine Giden Siyasal Süreç lar›na yol aç›yordu.21 Nitekim, bu bask›lar sonucunda Ankara Hükümeti’nin Do¤u Trakya’n›n kendi yönetimine verilmesi yönündeki talepleri 11 Ekim 1922 tarihli Mudanya Mütarekesi ile hükme ba¤lanm›flt›. Mütareke, Venizelos’un Nansen’e ça¤r›s›ndan iki gün önce Mudanya’da imzalanm›flt›. Mütareke metni tek bafl›na ele al›nd›¤›nda, [Trakya’daki] göçmen sorununa çok daha dramatik bir boyut kazand›r›yordu. Mudanya Mütarekesi’ne göre, Yunan yönetiminin Do¤u Trakya’y› terk etmesi ve bölgenin Türk yönetimine geçmesi, af konusunda bir karar al›nmam›fl olmas› ve Kemalist ordunun bölgeye girifl zaman›n belirlenmemifl olmas› Hellenizmin bir baflka parças›n› daha düzensiz bir göçe zorluyordu.22 Yoksa, Yunan hükümetinin eski Osmanl› topraklar›ndan H›ristiyanlar›n bu toplu göçünü ertelemesi mümkün ve arzu edilen bir fley miydi: “[hükümet] bu nüfusu yüzy›llard›r yaflad›¤› baba oca¤›ndan ayr›lmaya teflvik etmeli mi yoksa etmemeli mi?” 23 Dönemin D›fliflleri Bakan› Efthimios Kanellopulos’un 15 Ekim’de konu ile ilgili sordu¤u bu kritik soruya Venizelos karfl›s›ndakini itham ederek fliddetle flu karfl›l›¤› veriyordu: “[Yunan hükümeti] göç etmek isteyen Do¤u Trakya’n›n Rum nüfusuna izin vermedi¤i takdirde suç ifllemifl say›l›r diye düflünüyorum. Tabii ki bar›fl antlaflmas› imzalanana kadar bunlar›n can ve mal güvenli¤inin teminat alt›na al›n›rsa, konferansta nüfus mübadelesini müzakere ederken daha avantajl› bir konumda oluruz. Ama flu kuflkusuzdur ki; 30 gün sonra Do¤u Trakya’da müttefik kontrolü ortadan kalkt›ktan sonra ve bölge Türk yönetimi alt›na girdi¤i zaman Türkler soydafllar›m›z›n malla21 R. Davison, “Turkish Diplomacy from Mudros to Lausanne”, The Diplomats 1919-1939. (Yay›na haz. G. Graig and F. Gilbert) New York, 1974, s. 200. Ayr›ca, H. Nicolson, Curzon: The Last Phase. Boston, 1934. 22 A.B., 29, Londra’da E. Venizelos’tan Lord Curzon’a 13 Ekim 1922. Atina’da E. Kanellopoulos’tan E. Venizelos’a, 29/12 Ekim 1922. A. B. 30, Atina’da N. Politis’den Venizelos’a, 6/19 Ekim 1922. Cenevre’de Th. Agnides’den E. Drummond’a, 16 Ekim 1922. Milletler Cemiyeti Genel Sekreteri’nin Agnides’nin sorusuna verdi¤i cevap, Türk yönetiminin Trakya’ya ne zaman yerleflece¤i konusundaki belirsizli¤in en tipik örne¤ini veriyor: “Mudanya Mütarekesi’nin 10. maddesini dikkatlice incelemifl oldu¤unuzu varsay›yorum. Bu maddenin müttefiklerin ve görevli birimlerinin Yunan ordusu bölgeyi boflaltt›ktan sonra otuz gün [daha] kalabilmelerine olanak tan›d›¤› kanaatindeyim. Tabii, Gayrimüslim nüfus Türk yönetiminden memnun ise ve müttefiklerin kendileri bölgeden ayr›ld›ktan sonra H›ristiyan nüfusun tehlikede olmayaca¤›na inan›yorlarsa durum de¤iflir.” Agnidis kendi elyaz›s› ile kendi gözlemini ekliyor: “Müttefik görevlilerin ayr›l›fl›ndan sonra Türk jandarma kuvvetinin H›ristiyanlar konusundaki tutumunun de¤iflece¤ini sözlü olarak ifade ettim.” (A.B., 30. E. Drummond to Th. Agnides, Ekim 17, 1922). 23 Ve telgraf flöyle devam ediyordu: “Rum nüfusunun bu zorunlu göçünün sonuçlar› aflikard›r. Yaflanacak etnografik de¤iflime ilaveten göçmen nüfusun içinde bulundu¤u yoksulluklar›n ortadan kald›r›lmas› devlete büyük bir yük olacakt›r. Öte yandan, Rum nüfusun Türk yönetimi alt›ndaki Do¤u Trakya’da kalmaya devam etmesi, bu nüfusun korunmas› için bir tak›m ciddi garantiler verilmedikçe ve yapt›r›mlar uygulanmad›kça, bu nüfusu yak›n veya orta vadede s›n›r d›fl› edilmesine ve baz› yapt›r›mlara maruz b›rakabilir. E¤er bu nüfusun korunmas› için bir tak›m ciddi garantiler verilmesi ve baz› yapt›r›mlar›n uygulanmas› gibi bir umut var ise, o zaman bu nüfusun göç karar›n› ertelemeleri söylenebilir ya da göç daha fazla ma¤dur olanlar›n toplu göçü ile s›n›rland›r›labilirdi. Bu durum, baflka konular›n yan› s›ra bizim nüfus mübadelesi müzakerlerinde daha avantajl› olmam›z› sa¤lard›.” A. B. 30, Atina’da E. Kanellopoulos’dan Venizelos’a, No 3415, 15 15 Ekim 1922. 107 kebikeç / 22 • 2006 r›n› ele geçirmeye çal›flacaklar ve onlar›n sersefil olmas›na yol açarak onlar› kovacaklard›r. Birinci Dünya Savafl›’n›n arifesinde neler oldu¤unu bir hat›rlay›n›z! Bugün ayn› fleyler daha fazlas›yla tekrarlanabilir, özellikle Türklerin büyük devletleri ne kadar küçümsedi¤i göz önünde tutuldu¤unda bu nedenle, [Yunan] ordusu ç›kmadan önce soydafllar›m›z›n tafl›nabilir mal varl›klar›n› da yanlar›na alarak göç etmeleri konusunda yard›mc› olmak zorunday›z... Kendinizi kand›rmay›n›z! Do¤u Trakya Hellenizm için sonsuza dek kaybolmufltur. Türkler payitahta giden yolda yo¤un bir yabanc› nüfusun varl›¤›na tahammül etmeyeceklerdir.”24 Do¤u Trakya’n›n kaybedilmesi ve Yunanl›lar›n bölgeyi toplu olarak terk etmesi Venizelos’un göç sorununa daha do¤ru ve kökten bir çözüm aramas›nda etkili olmufltu. Venizelos 13 Ekim 1922 tarihinde Nansen’e yapm›fl oldu¤u ça¤r›da mübadelenin yap›lmas› ile göçmen nüfusun iskân edilmesi meselelerini birbiri ile irtibatland›r›rken samimiydi. Geçim vas›talar›ndan mahrum olan ve hiçbir mal varl›¤›na sahip olmayan yaklafl›k bir buçuk milyona yak›n insan›n iskân edilmesi ve bak›m›n›n sa¤lanmas› ekonomik olarak s›f›r› tüketmifl Yunanistan’›n olanaklar›n› fersah fersah afl›yordu. [Mübadelenin] bir tercih konusu olarak ele al›nmas› veya akl›n gere¤i olarak görülmemesi durumunda, [Yunanistan’›n] kaç›n›lmaz olarak korkutucu, derin ve belki de ölümcül bir ekonomik, sosyal ve siyasal krizin içine girmesi muhtemeldi. Anadolu ve Trakya’dan gelen göçmenlerin en az›ndan bir k›sm›n›n Yunan topraklar›nda yaflayan Müslümanlar›n arazilerine ve evlerine yerlefltirilmesi ise hem k›sa hem de uzun vadede sorunun keskinli¤ini yitirmesini sa¤layabilirdi. Peki, gerçekten de göçmenlerin iskân sorununu halletmek için bulunan formül Venizelos’un nüfus mübadelesi istemek gibi bir trajik karar›n ard›ndaki as›l neden miydi? Yunanl› politikac› 17 Ekim 1922 tarihinde Yunan D›fliflleri Bakanl›¤›’na yollam›fl oldu¤u ilk uzun notada göçmen meselesinin genel önemini afla¤›daki flu sözlerle aç›kl›yordu: “Yunanistan’›n gelece¤i, mübala¤a etmeden söyüyorum, bu meselenin iyi ya da kötü flekilde çözülmesine ba¤l›d›r. ‹yi bir çözümde baflar›s›z olunmas›, düflünülmesi bile insan› dehflete düflürecek felaketlere sebep olacakt›r. Öte yandan bu meselenin baflar›l› bir biçimde çözümlenmesi, birkaç y›l içinde bu talihsiz savafl›n sonucunun bize yükledi¤i a¤›r yükler24 A. B. Londra’da E. Venizelos’tan D›fliflleri Bakanl›¤›’na, No 3417, 3/16 Ekim 1922. Do¤u Trakya elden ç›kt›ktan sonra Venizelos’un önceli¤i bölgedeki Rum nüfusun göç etmesi idi: “Bütün çabam –Trakya’da bulunan yetkililere çekti¤i telgrafta flöyle diyordu -Trakya’y› kaybederken elimizden geldi¤ince çok Trakyal› [Rum’u] kurtarmakt›r. Biliyorsunuz ki bar›fl antlaflmas›n›n verdi¤i ve Türkiye’nin de kabul etti¤i bütün garantiler H›ristiyanlar için gerçek anlamda hiçbir güvence oluflturmaz. Sizin de bu konuda benim ile hemfikir olman›zdan ötürü mutluyum.” A. B, 29, Paris’teki Venizelos’tan D›fliflleri Bakanl›¤›’na, No:2768, 24/7 Ekim 1922. 108 SVOLOPOULOS Türk - Yunan Nüfus Mübadelesine Giden Siyasal Süreç den kurtulmam›z› ve rahatlamam›z› sa¤layacakt›r. Böylece ‘Daha Büyük Yunanistan’ [idealinin] paramparça olmas› ile art›k biz ‘Büyük Yunanistan’› infla edece¤iz. [Dolay›s›yla], bu ‘Büyük Yunanistan’›n s›n›rlar›n› oluflturan Bat› Trakya ve Makedonya sadece siyaseten de¤il ayn› zamanda da etnik bak›mdan [gerçek] Yunan köyleri olmaz ise ‘Büyük Yunanistan’ hiçbir zaman güvenli bir yer olmayacakt›r.”25 Gerçekten de 1920 y›l› Aral›k ay›nda yap›lan nüfus say›m›na göre, Yunanistan’da 450.683 Türk yafl›yordu. Bunlar›n 317.136’s› Makedonya’da, 105.513’ü Trakya’da, 8.853’ü Ege (Sisam, Sak›z ve Midilli) adalar›nda ve 19.181 kifli de Girit’te yafl›yordu.26 Daha önceden iki taraf›n üzerinde anlaflt›¤› bir anlaflma olmadan Yunanistan’›n taflras›n›n [jeopolitik bak›mdan] en hassas bölgesindeki Müslüman nüfusun yerinden kald›r›lmas› mümkün olabilir miydi? Yunan taraf›, Müslüman nüfusun Ankara’n›n onay› olmaks›z›n Yunanistan’dan s›n›r d›fl› edilmesi ihtimalini göz ard› etmeyecekti. Venizelos’a göre, Atina hükümeti [Yunanistan’da yerleflik] Türkleri tüm tafl›nabilir mal varl›klar›n› yanlar›na alarak Yunanistan’dan uzaklaflt›rmakla görevli özel bir komisyon kurabilir ve Dr. Nansen’den de bu komisyonun faaliyetlerini izlemesini ve denetlemesini isteyebilirdi.27 Gerçekten, afla¤›da ele alaca¤›m›z baz› karmafl›k sorunlar›n üstesinden gelinmesi olanakl› m›yd›? Ankara hükümeti yerlerinden edilen Müslümanlar›n Türk topraklar›na girmesine izin vermedi¤i takdirde ne olacakt›? O zaman Müslümanlar nereye gidecekti? Ya da bunlar›n askeri aç›dan korunmayan baz› limanlara ya da ›ss›z k›y›lara b›rak›lmalar› mümkün müydü? 28 Bu boyutta bir operasyonun gerçeklefltirilmesi, Türk taraf›n›n faaaliyetleri ve propogandas›n›n etkili oldu¤u ve Venizelos’un ifadesi ile “mânen inan›lmaz derecede küçülmüfl” 29 bir Yunanistan için yaln›zca zor de25 A.B., 30, Londra’daki E. Venizelos’tan Yunan D›fliflleri Bakanl›¤›’na, No: 3435, 17 Ekim 1922. 26 A.B., 30, Atina’da N. Politis’den E. Venizelos’a, No 3535, 8/21 Ekim 1922. Ayn› bilgiler, Milletler Cemiyeti özel bölümünde de bulunmaktad›r: SDN/A, 48/24318/24318, Chiffres d’habitants d’origine turque des differentes provinces de la Grèce, fournis par le service de statistique du gt. Royal Hellénique. 27 Venizelos’un önerisi flu temel düflüncelere dayan›yordu: “[Rumeli] Türklerinin Yunanistan’dan ayr›lmadan [önce] göçmenlerin k›sa vadede bar›nak ve uzun vadede de iskân sorununun çözümsüz kalaca¤› aç›kt›r. E¤er Dr. Nansen Ankara Hükümeti’nin bu yönde bir çözüm karar› almas›nda baflar› sa¤layamaz ise hükümet Do¤u Trakya boflalt›ld›ktan dört ya da befl hafta sonra Türklerin Yunan topraklar›ndan ayr›lmas›n› zorlamaya haz›r olmal›d›r. Bu ayr›l›fl›n, uygar bir çerçeve içinde yap›ld›¤›n›n tespiti için bu iflin Dr. Nansen’in gözetimi alt›nda olmas› istenmelidir. Gidecek olanlara tafl›n›r mallar›n› yanlar›na almalar› için yaln›zca izin verilmemeli, hatta bu konuda kolayl›k da gösterilmelidir. Bu ifl, komisyon baflkan›n›n bilgisi dahilinde ona güvenilerek gerçekleflmelidir. Baflkanl›k Bat› Trakya’n›n hangi tarihte boflalt›lmas› gerekti¤ine karar vermeli ve daha sonra bunu Do¤u Makedonya, Bat› Makedonya ve adalar takip etmelidir. A.B., 30, Londra’daki Venizelos’tan Yunan D›fliflleri Bakanl›¤›’na, No 3435, 17 Ekim 1922. Bu fikir ilke defa Venizelos taraf›ndan bir önce çekilen telgrafta dile getirilmiflti. A.B., 30. E. Venizelos D›fliflleri Bakanl›¤›’na 3/16 Ekim 1922.” 28 N. Politis’in gözlemleri uyar›nca A. B., 318, N. Politis’den E. Venizelos’a, 3 Kas›m 1922. 29 A.B., 30, E. Venizelos’tan D›fliflleri Bakanl›¤›’na, No 3435, 17 Ekim 1922. 109 kebikeç / 22 • 2006 ¤il ama ayn› zamanda da tehlikeli idi. Peki, ya d›fl bask›lara hiç taviz vermeyen ve kendilerinden baflka herfleye kay›ts›z kalan Türk yöneticilerin kontrolsüz tepkileri karfl›s›nda ne yap›lacakt›? Dr. Nansen’in Anadolu Rumlar›n›n tâbi tutuldu¤u ac›mas›z göçün Yunan hükümetinin Müslümanlar› Yunanistan’dan kovmas›na yol açabilece¤ine dair tahmini üzerine, karfl› taraftan çok sert ve tehditkâr baz› aç›klamalar geldi¤ini belirtiyordu.30 Söz konusu [Müslüman] nüfusun Yunan topraklar›ndan iki taraf›n anlaflt›¤› bir nüfus mübadelesi ile göç ettirilmesi düflüncesi Yunan hükümetinin Müslümanlar› zor kullanarak s›n›r d›fl› edilmesi fikrini ihtimal d›fl› b›rakmas›nda etkili oldu. Böyle bir amac›n baflar› ile gerçekleflmesinin tek yolu iki taraf›n anlaflmas›ndan geçiyordu. Yunanistan’›n Ankara hükümetine karfl› yapt›¤› bask›lar›n sonuç getirme ihtimali günlerin, haftalar›n geçmesi ile daha da azal›yordu. Anadolu Rumlar›n›n büyük bir k›sm› - güvenilir bir kayna¤›n yapt›¤› tespite göre, onda dokuzu 31 - daha Mudanya Mütarekesi imzalanmadan önce yerlerini terk etmifllerdi. Buna ilaveten, 11 Ekim 1922 tarihinden sonra Trakya taraf›ndan yeni ve önlenemez bir göç dalgas›n›n gelmesi bekleniyordu. Buna göre, Kas›m ay› ortalar›na kadar32 yaklafl›k iki yüz elli bin kiflinin daha göç edece¤i tahmin ediliyordu. Anadolu’daki H›ristiyan ailesinin son kal›nt›lar› da art›k Yunanistan’a geliyordu. Kas›m ay› bafllar›nda M. Kemal’in Anadolu’yu geride kalan H›ristiyanlardan – iki yüz bin Rum ve yüz bin Ermeni 33 ar›nd›rmak üzere bir ayl›k bir süre tan›d›¤› haberini ilk veren de Dr. Nansen’di. Göçe zorlama politikas› ve buna ilintili olarak bu insanlar›n Anadolu’nun içlerinde eritilmeleri politikas› sessizce uygulanm›yordu. Tam tersine, bir ayl›k süre tan›nmas› Anadolu ve Karadeniz k›y›lar›nda kalan son H›ristiyanlar›n göç sürecini h›zland›r›c› bir unsur olarak kullan›l›yordu. Milletler Cemiyeti yetkilisine göre, Marmara k›y›lar›nda bulunan kad›n ve çocuklar›n da göç etmedikleri takdirde onlar› da Anadolu’nun iç bölgelerine göç ettirilecekle30 A. B., 31, Atina’da N. Politis’ten E. Venizelos’a, 27/9 Kas›m 1922. (Bu paragrafta Türkiye’de geçerli olan baz› yasalar çerçevesinde Türkçeye çevrilmesi çeviren aç›s›ndan sak›ncal› olabilecek baz› cümleler vard›. Bu nedenle bu cümleler Türkçeye çevrilmemifltir. Ç. N.) 31 A. A Pallis, ibid. s. 12. 32 Seferiadis, ibid. s. 380. Bunlara ilaveten N. Politis’in gözlemlerine göre Rumlar›n Do¤u Trakya’y› boflaltmas› Ekim ay› sonuna kadar tamamlanm›flt›. Göçmenlerin toplam say›s› 175-180 bin civar›nda idi – bu say›ya “kendi araçlar›” ile bölgeden ayr›lanlar ve Gelibolu yar›madas›nda yaflayan 35 bin kifli dahil de¤ildi. A. B., 318, N. Politis’den E. Venizelos’a, 3 Kas›m 1922. Dr. Nansen ise 20 Ekim tarihinde flu tespiti yapm›flt›: “Bu ifl - yani nüfus mübadelesi için bir anlaflma metni haz›rlanmas› ifli - Anadolu ve Do¤u Trakya Rumlar› flimdiden yerlerini terk etmifl olduklar› için bir hayli kar›fl›k.” SDN/A, 48/24318/24318, Note on the Exchange of Greek and Turkish Populations in Macedonia, Thrace and Asia Minor, by F. Nansen, 20 Ekim 1922. 33 A.B., 30, Beyo¤lu’nda Simopoulos’dan Londra’daki Yunan Büyükelçili¤i’ne, No 5390, 22/4 Kas›m 1922. Bu haber birkaç gün sonra ‹stanbul’daki Yunan diplomatik yetkilileri taraf›ndan da do¤rulan›yordu. Anadolu’da kalan H›ristiyanlar›n say›s› Patrikhane’nin tespitlerine göre belirleniyordu A. B., 31 Beyo¤lu’nda Siatis’den Londra’daki Yunan Büyükleçili¤i’ne. No 5641, 26/8 Kas›m 1922. 110 SVOLOPOULOS Türk - Yunan Nüfus Mübadelesine Giden Siyasal Süreç rine dair haberler gelmiflti! 34 10 Kas›m 1922 itibar› ile yüz binlerce göçmen250.000 Yunanl› ve 100.000 Ermeni - Marmara sahillerinden kalkarak Yunan k›y›lar›na geldi. Nansen flunlar› söylüyordu: “E¤er bu göç gerçekleflirse çok ciddi sonuçlar ortaya ç›kar. ‹stanbul’da yaflayan Rumlar›n ve Ermenilerin de göç hareketine kat›lmas›na kesin gözü ile bakabiliriz.”35 Bu bask›n›n etkisi alt›nda Anadolu ve Trakya’daki Hellenizmin son kal›nt›lar› da bulunduklar› yerleri terk ettikleri zaman, Atina hükümeti Türk yetkililerini kendi soydafllar›n› Yunan topraklar›ndan çekmeye nas›l mecbur edebileceklerdi? Venizelos’un nüfus mübadelesi fikrini kabul etmesi ve mümkün olan en k›sa zaman içinde bu mübadelenin uygulanmas›n› talep etmesi, yukar›da özetledi¤imiz flartlar›n so¤ukkanl›l›kla de¤erlendirilmifl olmas›ndan kaynaklanmaktad›r. Acaba bu karar›n al›nmas›nda karamsarl›¤›n›n ya da Yunan iç politikas›nda yaflanan geliflmelerin etkili oldu¤u hipotezini kabul etmek mümkün müdür?36 Buna benzer görüfllerin kabul görmesi, ancak H›ristiyan göçmenlerin Anadolu’da kalmalar› ya da do¤duklar› yerlere geri dönmelerinin mümkün olmas› varsay›m›na dayand›r›labilirdi. Venizelos kendisine sunulan iki tercihten birini seçmek durumunda oldu¤unu düflünüyordu: Venizelos’a göre, H›ristiyan Rum nüfusun Kemalist Türkiye’nin s›n›rlar› içinde kalmas› art›k gerçekçi bir politika de¤ildi. E¤er 1910’larda, Osmanl› devleti kendi H›ristiyan nüfusu ile bir çat›flmaya girmemifl olsayd›; Anadolu Savafl›’n›n zaferle bitmifl olmas› neticesinde hem yenilgiye u¤ram›fl Yunanistan karfl›s›nda, hem de büyük devletler karfl›s›nda avantajl› olan ve Türk milli devletini kurma fikrine kendilerini adam›fl olan Kemalist kadronun [kendi ülkelerinde] H›ristiyanlar›n varl›¤›na hoflgörü ile bakacaklar›n› düflünmek bir varsay›m olarak öne sürülebilir mi? 37 34 A. B., 31, N. Politis’ten Atina’daki Yunan D›fl ‹flleri Bakanl›¤›’na, 10 Kas›m 1922. Amerikan [Yard›m] Derne¤i’nin temsilcisi de Karadeniz sahilinde bulunan yerel yöneticilerin Rum nüfusa hemen Karadeniz k›y›lar›n› terk etmeleri ihtar etti¤ini bildirmiflti! Zaten Mudanya Mütarekesi imzalanmadan önce de Anadolu’n›n iç bölgelerine yaklafl›k yüz bin kifli gönderilmiflti. A. B., 29, E. Kanellopoulos’tan Londra’daki Yunan Büyükelçili¤i’ne, No 10112, 25/8 Ekim 1922. 35 A. B., 31, “Les Refugiés en Gréce et en Asie Mineure.” Dr. Nansen’in raporu, 18 Kas›m 1922. 36 Konu hakk›nda var olan ve bilinen elefltirilerden baflka J. A. Petropulos flu görüflü dile getirdi: Venizelos’un zorunlu nüfus mübadelesini kabul ederken, Ankara’n›n bask›n yaklafl›m› karfl›s›nda geri ad›m att›¤› izlenimini vermiflti. Yunanl› politikac›n›n bu karar› kabul etmesinde –yazar›n tamamlay›c› hipotezine göre – öncelikle Yunan devletine ve ancak daha sonra göçmenlere yard›m etme niyeti etkili olmufl olabilir. Bkz. J. A. Petropoulos, “The Compulsory Exchange of Populations…” s. 142. 37 Les persécutions anti-helléniques en Turquie, d’après les rapports officiels des agents diplomatiques et consularies, Paris, 1918. Les persécutions antigrecques en Turquie de 1908 à 1921. Devant la IIIe Assemblée Nationale à Athénes (séances, des 5,6 et Avril 1921) Atina, 1921. Ayr›ca, Ténekidés, Les pérsecution de l’hellénisme en Turquie, ‹stanbul 1914-1918. Lord Curzon’un Lozan Konferans› gözlemleri de incelenmeye de¤er: Lausanne Conference on Near Eastern Affairs 1922-1923. Records of Proceedings… s. 121-122. 111 kebikeç / 22 • 2006 Anadolu’daki Yunan cephesinin çökmesinin hemen ard›ndan Türk taraf›n›n niyetlerini ortaya koyan bir tak›m olaylardan sonra, Ankara Hükümeti’nin ‹çiflleri Bakan› aç›kça Türk hükümetinin bundan sonra Türk topraklar›nda Yunanl›lar›n varl›¤›na tahammül etmeyece¤ini aç›kl›yordu.38 Bu yaklafl›m resmi olarak Lozan’da39 tekrarlanmadan önce, Ankara yönetiminin ileri gelenleri - öncelikle Mustafa Kemal Pafla ve ‹smet Pafla - konuflmalar› ve eylemleri ile H›ristiyan nüfusun Türkiye s›n›rlar›n›n d›fl›na ç›kmas› konusundaki ›srarl› ve uzlaflmaz tav›rlar›n› aç›klamaktan çekinmediler.40 Yunan hükümetinin elinde hangi koz vard› ki Ankara yönetiminin bu konuda geri ad›m atmas›n› sa¤layabilsin ? Lozan’da hem Türklerin tezleri hem de buna karfl›l›k Yunanl›lar›n gelifltirmifl olduklar› karfl› tezlerin yo¤unlaflt›¤› konular ve bu noktada iki taraf›n tercihleri nüfus mübadelesinin kapsam›n› belirliyordu: Nüfus mübadelesi iste¤e mi ba¤l› m› olacakt›; yoksa mecburi mi olacakt›? Her fleye ra¤men, Venizelos, 13 Ekim tarihinde Nansen’e yapt›¤› ça¤r›da mübadele için “mecburi” terimini kullanmaktan kaç›nm›flt›. Venizelos’un teklifinin can al›c› noktas› [asl›nda] uygulaman›n içeri¤i ile ilgiliydi. Anadolu Rumlar›n›n Türkiye’den topluca göçü ile [Rumeli] Türklerinin Yunanistan’dan hemen uzaklaflt›r›lmalar› niyeti iste¤e ba¤l› mübadele ilkesi ile çelifliyordu. Ne de olsa, Müslüman nüfusun Yunan topraklar›ndan ayr›lmas› konusunda Ankara yönetimi pek istekli de¤ildi ve Yunanistan da bunun gerçekleflmesi için bask› yapmak konusunda yetersiz kalmakta idi.41 Yunan taraf›n›n zorunlu nüfus mübadelesi fikrine giderek s›cak bakmas› N. Politis’in Dr. Nansen’e iletti¤i flu aç›klay›c› gözlemden de belli: “Hiçbir zaman, Anadolu ve Trakya’daki Rumlar›n yurtlar›n› terk etmelerini ve mecburi mübadeleye tabi tutulmalar›n› önermeyi düflünmedik (fussent obligées) …” 42 Fakat, Milletler Cemiyeti’nin Mülteciler Yüksek Komiseri [Dr. Nansen], Venizelos’tan 13 Ekim 1922 tarihli telgraf› ald›ktan sonra Venize38 SDN/A, 48/24318/24318, E. Venizelos’tan Nansen’e, 13 Ekim 1922. 39 Türkiye’nin Lozan’daki ikinci temsilcisi R›za Nur Bey’in aç›klamalar›na göre “Türk hükümeti mübadelenin olmas›nda ›srarl›d›r, çünkü Yunan Devletinin sonsuza dek Hellen kökenlilerin Türk boyundurlu¤undan kurtarma politikas›ndan kurtulmak istemektedir.” (Bk. A. A. Pallis, s. 14). 40 K. Katehaki’nin Dedea¤aç’tan gönderdi¤i telgrafa göre, “‹smet Pafla’n›n Lozan’a gidiflinden sonra ‹stanbul’dan gelen ve Karaa¤aç’a kadar yolculuk eden Frans›z Büyükelçisi, H›ristiyanlar›n Türkler ile birlikte yaflamas›n›n imkans›z oldu¤unu, ilk grubun ortadan kald›rmas› niyetinin hissedildi¤ini belirtiyordu. A.B., 31, Atina’da N. Politis’den E. Venizelos’a, No 12299, 4/17Kas›m 1922. 41 Ankara hükümeti, Yunanistan’daki Müslüman nüfusun Türkiye’ye göç etmesini kabul etmeyecek izlenimini veriyordu. ‹stanbul’daki Yunan [Yüksek Komiserli¤inden] gelen telgrafa göre, “[‹stanbul’da Mustafa Kemal’in resmi temsilcisinin] Dr. Nansen’e söyledi¤ine göre, Makedonyal› Türklerin temsilcilerinden oluflan komisyon üyeleri mübadeleye tabi olmak istemediklerini, [aksine] Yunanistan’da kalmak istediklerini, genel ve zorunlu bir göç olmad›¤› takdirde [Müslüman] Türk nüfusun Yunanistan’› terk etmeyece¤ini belirtmiflti.” A.B., ‹stanbul’da Simopoulos’tan E. Venizelos’a, No: 5390, 22/4 Kas›m 1922. 42 SDN/A, 48/24318/24318, ‹stanbul’da Yunan Yüksek Komiserli¤i’nden F. Nansen’e, No 5390, 3 Kas›m 1922. Ayr›ca, A.B., 30, Atina’da N. Politis’den ‹stanbul’daki Yunan Yüksek Komiserli¤i’ne, 3 Kas›m 1922. 112 SVOLOPOULOS Türk - Yunan Nüfus Mübadelesine Giden Siyasal Süreç los’un zorunlu mübadele fikrini kabul edece¤ine kesin gözü ile bak›yordu. Öte yandan, Venizelos’un Milletler Cemiyeti temsilcisine gönderdi¤i uzun notada mübadele fikrinin ilham kayna¤›n› flöyle aç›kl›yordu: “[16 Ekim tarihinde yazd›¤› mektupta Venizelos] bu müracaat› ile [asl›nda] Ankara Hükümeti’nin bir süre önce yapt›¤› bir teklifi hat›rlat›yordu … Bu teklife göre, Ankara hükümeti pek yak›n tarihte gerçekleflecek [Lozan] Bar›fl Konferans›’nda zorunlu nüfus mübadelesini önerecekti… Venizelos benden bar›fl müzakerelerinden ba¤›ms›z olarak, mübadelenin ve mübadele konusunda yap›lacak görüflmelerin mümkün olan en k›sa zamanda bafllat›lmas› için benim [acilen] harekete geçmemi istiyordu.” 43 Venizelos’un mübadelenin hemen bafllamas›na yönelik talebi Dr. Nansen’in bu konudaki niyetleri ile de örtüflüyordu. Milletler Cemiyeti Mülteciler Yüksek Komiseri azim ve kararl›l›k ile Yunanistan ile Türkiye aras›nda nüfus mübadelesi antlaflmas›n›n imzalanmas›n› istiyordu.44 Dr. Nansen, Venizelos’a verdi¤i cevapta flöyle diyordu: “‹nan›yorum ki Milletler Cemiyeti’nin gücünü de¤erlendirerek, büyük bir iflin üstesinden gelecek, Do¤u Trakya’daki felaketlerin önüne geçecek ve böylece Yak›n Do¤u’ya bar›fl getirme iflini gerçeklefltirece¤im.” 45 Dr. Nansen, Milletler Cemiyeti üst yönetiminin onay›n› dahi beklemeden arabulucu olarak sahip oldu¤u yetki ve sorumluluklar›n›n artt›r›lmas›n›n iflin daha mükemmel bir biçimde yap›lmas›n› sa¤layaca¤›na dair olan inanc›n› dile getirerek acilen harekete geçecekti.46 Örgütün Cenevre’deki Genel Sekreterine yazd›¤› mektupta, Milletler Cemiyeti’nin konuya do¤rudan taraf olan bir üyesinin [bu konuda yapm›fl oldu¤u] ça¤r›y› reddetmesinin mümkün olmad›¤›n› ve Büyük Devletlerin temsilcilerinin bu konudaki samimi deste¤i karfl›s›nda cesaretlendi¤ini belirtiyordu. [Dr. Nansen’in] bu görevi üstlenmesi, Büyük Devletlerin bölgeye iliflkin olarak aralar›nda varolan görüfl farkl›l›klar›n çözümlenmesi ve [Büyük Devletlerin] Yak›n Do¤u’daki bu hassas bölgeye bar›fl›n gelmesi gibi konulardaki beklentilerine cevap veriyordu. ‹stanbul’da ‹tilaf Devletlerinin Yüksek Komiserleri (‹ngiltere, Fransa, ‹talya ve Japonya) Venizelos’tan gelen teklifi acilen ve 43 Dr. Nansen’in bu konudaki tespiti ‹ngilizce orijinaline göre flöyleydi: “From the letter I have received from Mr. Venizelos and from your acceptance of my memorandum, no 173, given to you on October 22nd, I understand that the Greek Government agrees to principle of compulsion even for Constantinople …” SDN/A, 48/24318/24318, F. Nansen to N. Politis, October 31, 1922. Ayn› içerik: A.B.,30, ‹stanbul’daki [Yunan Yüksek Komiseri] Simopoulos’dan Londra’daki Yunan Elçili¤i’ne, No 5390, 19/1 Kas›m 1922. 44 SDN/A, 48/24318/24318, ‹stanbul’daki F. Nansen’den Cenevre’de Milletler Cemiyeti Genel Sekreteri E. Drummond’a: 16 Ekim 1922. 45 SDN/A, 48/24318/24318, F. Nansen’den E. Venizelos’a, 15Ekim 1922. 46 SDN/A, 48/24318/24318, F. Nansen’den E. Drummond’a, 16 Ekim 1922. 113 kebikeç / 22 • 2006 herhangi bir flart öne sürmeksizin kabul ettiler. Bu teklif ortaya at›ld›ktan iki gün sonra, [‹tilaf Devletlerinin temsilcisi olan diplomatlar] hükümetlerinin de ayn› görüflte oldu¤u konusunda Milletler Cemiyeti temsilcisi [Dr. Nansen’i] haberdar ettiler. Onlara göre göçmen sorunu, asl›nda daha büyük bir mesele olan nüfus mübadelesinin ayr›lmaz bir parças›yd›. Mübadele konusunda Türkiye ve Yunanistan aras›ndaki arabulucuk ifline [‹tilaf Devletlerinin temsilcisi olan diplomatlar›n] çok yönlü ve olumlu katk›lar›n›n olaca¤›na kesin gözü ile bak›lmal›yd›.47 ‹ngiliz Yüksek Komiseri, bu önerinin kendi hükümeti taraf›ndan geldi¤i takdirde, ‹tilaf Devletleri d›fl›nda bir örgütün bu teklifin içeri¤i48 ni tart›flmaya açaca¤›n› ›srarla vurguluyordu. Yunanistan’›n, ‹tilaf Devletleri hükümetlerinin ve bu konu ile ilgilenmek üzere özel yetkili olan Milletler Cemiyeti Mülteciler Yüksek Komiseri [olan Dr. Nansen’in] görüfllerinin ayn› do¤rultuda olmas› nedeniyle, nüfus mübadelesinin gerçekleflmesi için geriye bir tek Türk taraf›n›n onay› gerekiyordu. Fakat Ankara yönetimi, daha önceden de de¤inilmifl oldu¤u gibi - zorunlu nüfus mübadelesi konusundaki görüfllerini daha önce üstü kapal› bir biçimde ortaya koymam›fl m›yd›? Bu soruya verilecek olumlu cevap flu afla¤›daki gözlem çerçevesinde de¤erlendirilmeli: [Mustafa] Kemal hükümeti mübadele konusundaki görüflmelerin bafllamas›n› ve tamamlanmas›n› daha sonraki bir zamana b›rak›yor ve bu konuyu bar›fl antlaflmas›n›n imzalanmas›ndan ba¤›ms›z olarak de¤erlendiriyordu. [Ankara Hükümeti’nin] bu yaklafl›m›, H›ristiyan nüfusun [tamam›n›n] Türkiye s›n›rlar›ndan ç›k›fl› gerçekleflmeden [bu konudaki] her türlü ba¤lay›c› karar› geciktirme çabas› ile giderek daha netlefliyordu. Gerçekten de Anadolu’daki Helen varl›¤› ortadan kalkt›ktan sonra, ileride yap›lacak Bar›fl Konferans›’nda Ankara [Hükümeti’nin] temsilcileri diplomatik aç›dan daha avantajl› bir konumda olacaklard›. [Ankara Hükümeti], mübadelenin uygulama ilkeleri, ‹stanbul Rumlar›n›n d›flar› at›lmas› ve de Yunanistan’da yaflayan Türklerin Yunanistan’da [uluslararas›] güvence alt›na al›nm›fl az›nl›k haklar›na sahip olarak kalmalar› gibi konularda yap›lacak müzakerelerde daha avantajl› bir konumda olacakt›. Dr. Fridtjof Nansen arabuluculuk görevini üstlenir üstlenmez, Yunanistan ve ‹tilaf Devletlerinin olumlu görüfllerini ifade etmesinden sonra Türk taraf›n›n da49 onay›n› almak amac›yla Mustafa Kemal ile görüflmek istedi¤ini ifade 47 SDN/A, 48/24318/24318, F. Nansen’den E. Venizelos’a, 15 Ekim 1922. F. Nansen’den E. Drummond’a, 16 Octobre 1922. Ve ayr›ca F. Nansen’den TBMM Hükümeti’ne [3 Novembre 1922], Société des Nations, C. 736. M. 447, Echange réciproque des Minor›tés éthniques entre la Gréce et la Turquie, Rapport de Dr. Nansen, Genève, 15 Kas›m 1922. 48 SDN/A, 48/24318/24318, F. Nansen’den E. Venizelos’a, 15 Ekim 1922. 49 Ibid. 114 SVOLOPOULOS Türk - Yunan Nüfus Mübadelesine Giden Siyasal Süreç etmiflti. 15 Ekim 1922 tarihinde [Ankara Hükümeti’nin ‹stanbul’daki temsilcisi] Hâmid [Hasancan] Bey ile ‹stanbul’da yapt›¤› ilk görüflmede [Hâmid Bey’in] mübadeleden bahsetmesi Dr. Nansen’in iyimserli¤ini daha da art›rm›flt›. [Dr. Nansen] ayn› gün Venizelos’a yazd›¤› [‹stanbul’daki Yunan Yüksek Komiseri Simopoulos taraf›ndan Londra’ya yollanan] telgrafta söyle diyordu: “Öncelikle Mustafa Kemal ile görüflmemin daha yararl› olaca¤›n› düflündü¤üm için ona [yâni Ankara Hükümeti’nin temsilcisine] sizin [mübadele hususundaki] resmi müracaat›n›zdan bahsetmedim. Gayri ihtiyari bir biçimde, kendisi bana hükümetinin böyle bir öneriye olumlu bakt›¤›n› söyledi. Görüflmemizden sonra, ‘bu konunun [Ankara Hükümeti taraf›ndan] bar›fl görüflmelerinden ayr› olarak müzakere edilmek istenece¤inden hemen hemen eminim’ dedi.” 50 Kendisi ile flahsen görüflme talebinde bulundu¤u Mustafa Kemal Pafla’dan günlerce gecikmeli olarak, 23 Ekim 1922 tarihinde gelen cevap, Milletler Cemiyeti’nin temsilcisi Dr. Nansen’in yaflad›¤› ilk tats›z sürpriz olacakt›: “‹lke olarak, Dr. Nansen taraf›ndan önerilen nüfus mübadelesi kabul edilebilir. Ancak, bu konunun hükümet düzeyinde görüflülmesi de gereklidir. Halihaz›rdaki flartlar göz önüne al›nd›¤› takdirde, bir kentte durup beklemem, bir görüflme yeri tespit etmem benim aç›mdan mümkün de¤ildir…” 51 Dr. Nansen, Mustafa Kemal ile mübadele konusunu flahsen görüflememifl olmaktan ötürü hayal k›r›kl›¤›na u¤ram›flt›. Buna ra¤men, Atina hükümetinden mübadele konusunu müzakere etmek üzere ald›¤› yetki sahibi olan ve o günlerde atanm›fl olan Trakya Valisi Refet [Bele] Pafla ile görüflen Dr. Nansen onun tavsiyesi üzerine yine de Ankara’ya gitmek istedi¤ini belirtti.52 Dr. Nansen, 30 Ekim 1922 tarihinde Türk taraf›ndan gecikmeli bir cevap daha ald›: Türk hükümeti mübadele prensibini kabul eder, ama bu mübadeleden Trakya Müslümanlar›’n› hariç tutar. Dr. Nansen’in yolculuk yapmas›na ve Ankara’y› ziyaret etmesine lüzum yoktur, plan›n detaylar› hakk›nda Hâmit Bey’le de görüflebilir. 53 Norveç’li arabulucu Dr. Nansen “gayet gayr› memnun” ve çaresiz 54 bir durumda olmas›na ra¤men, Türk taraf› ile müzakareleri sürdürmekten vazgeç50 A. B., 30, ‹stanbul’daki [Yunan Yüksek Komiseri] Simopoulos’tan Londra’daki Yunan Elçili¤i’ne, No 4914, 15 Ekim 1922. 51 Bkz. SDN/A, 48/24318/24318, TBMM Hükümeti’nden F. Nansen’e 3 Kas›m 1922. Asl›nda Mustafa Kemal’in mektubu 22 Ekim 1922 tarihinde yaz›lm›flt›. 52 Bk. SDN/A, 48/24318/24318, E. Colban’dan E. Drummond’a, 31 Ekim 1922. 53 Ibid. 54 SDN/A, 48/24318/24318, E. Colban’dan E. Drummond’a, 31 Ekim 1922. Ayr›ca bkz. F. Nansen’den ‹stanbul’daki Frans›z Yüksek Komiseri General Pellé’e, 2 Kas›m 1922. 115 kebikeç / 22 • 2006 medi. 13 Ekim 1922 günü Ankara’n›n önerisi do¤rultusunda Hamit Bey ile görüfltü ama sonuç gene olumlu de¤ildi. Türk diplomat konuflmaya bafllamadan önce yaln›zca bir önflart dahilinde [mübadele meselesini] müzakere edebilece¤ini aç›kl›yordu: ‹stanbul Rumlar›n›n da mübadele kapsam›na al›nmas› ve mecburi olarak mübadele edilmesini flart kofluyordu. Dr. Nansen müzakerelerin bu flekilde s›n›rland›r›lmas›n›n do¤ru olmad›¤›n› dile getiriyor, bu konuda Yunan hükümetinin de görüflünü almak zorunda oldu¤unu belirtiyordu. Bu arada, zorunlu nüfus mübadelesinden ba¤›ms›z olarak iki taraf aras›nda baflka konularda diyalo¤un devam etmesi mümkündü. Fakat Hâmid Bey Atina ve Ankara’n›n mübadele konusu hakk›ndaki temel pozisyonlar› belli olmadan konuflmay› reddediyordu.55 1 Kas›m 1922 tarihinde gerçekleflen bir sonraki görüflmede, Dr. Nansen’in yetkili yard›mc›lar› Hâmid Bey’i ziyaret etti¤inde, Hâmid Bey onlara bu konu ile daha fazla ilgilenmesinin mümkün olmad›¤›n›, zaten üç gün sonra Lozan’a gitmek üzere yola ç›kaca¤›n› belirtti. Herfleye ra¤men, Ankara’dan kendisinin yerine birini temsilci olarak atamas›n› istedi¤ini, bu baflvurusuna üç - dört gün içinde cevap almay› umut etti¤ini ifade etti. Bunun yan›s›ra, Türk hükümetinin “[mübadele] konusunu acil bir konu olarak mütalaa etmedi¤ini, [Lozan] Bar›fl Antlaflmas› imzaland›ktan sonra da bu konunun müzakere edilebilece¤ine inand›¤›n› söyledi...” Hâmid Bey konuflmas›n›n devam›nda flunlar› da söylemekten geri kalm›yordu: “Yunan hükümeti ile anlaflma ihtimali olup olmad›¤›n› iflte o zaman anlar›z.” Hâmid Bey’e göre flimdilik, mübadele konusunda müzakerelerin aceleye getirilmesinin gere¤i yoktu. Bu kanaatimizi de yeterince aç›k olarak gösterdik” diye tahrik edercesine rahat bir ifade ile aç›klamas›n› tamamlam›flt›.56 Ankara Hükümeti’nin olumsuz yaklafl›m› en iyimser müzakerecinin bile cesaretini k›rmaya yeterliydi. Hakl› olarak hayal k›r›kl›¤›na u¤rayan Nansen ‹stanbul’dan ayr›lmaya karar verdi. Ama ayr›lmadan önce, 2 Kas›m 1922 tarihinde, Türk yönetimine bir ça¤r›da daha bulundu: “Bir kez daha Ankara Hükümeti’ni temsil eden biri ile müzakere yapma imkans›zl›¤› yafl›yorum. Bu temsilcinin ne zaman ortaya ç›kaca¤›n› bilmiyorum. Bu durum, Ankara Hükümeti ile befl hafta boyunca devam eden müzakere diyalo¤u kurma çabalar›m›n sonunda ortaya ç›km›fl olan durumdur.” Türk yönetimi, mecburi nüfus mübadelesinin flart koflulmad›¤› bir antlaflmaya r›za gösterdi¤i ve kendi [yâni Dr. 55 SDN/A, 48/24318/24318, F. Nansen’den N. Politis’e, 31 Ekim 1922. A.B., ‹stanbul’daki [Yunan Yüksek Komiseri] Simopoulos’tan Londra’daki Yunan Elçili¤ine, No 5309, 19/1 Kas›m 1922. SDN, C 736. M. 447, Echange réciproque des Minoritiés…, 15 Nov. 1922. Daha detayl› bilgi için bk. SDN/A, 48/24318/24318. Philip Noel-Baker taraf›ndan haz›rlanan rapor, No 284, 1 Kas›m 1922. E. Colban’dan E. Drummond’a, 31 Ekim 1922. 56 SDN/A, 48/24318/24318, Philip Noel-Baker taraf›ndan haz›rlanan rapor, No 284, 1 Kas›m 1922. 116 SVOLOPOULOS Türk - Yunan Nüfus Mübadelesine Giden Siyasal Süreç Nansen’in] gözetimi alt›nda Yunanl› meslektafllar› ile antlaflma imzalamak üzere özel temsilcilerine yetki verdi¤i takdirde bir müddet daha ‹stanbul’da kalabilece¤ini belirtti.57 Günler süren bir bekleyiflten sonra tekrar cevap alamay›nca, Milletler Cemiyeti temsilcisi Dr. Nansen 9 Kas›m 1922 tarihinde Lozan’a gitmek üzere ‹stanbul’dan hareket etti.58 Dr. Nansen’in müzakere giriflimlerinin neticesiz kalmas›, onun nüfus mübadelesinin bir an önce imzalanmas› için gösterdi¤i çabalardan vaz geçmesi anlam›na gelmiyordu. Hatta Türk taraf›n›n uzlaflmaz tutumunu bu kadar provokatif bir biçimde ortaya koymufl olmas›, Dr. Nansen’in bu iflin acilen ve kararl› bir biçimde halledilmesi gerekti¤inin bilincine varmas›na sebep olmufltu. N. Politis’in yazd›klar›na göre, Milletler Cemiyeti Mülteciler Yüksek Komiseri Dr. Nansen, mübadele konusunda müzakere giriflimlerini ertelemek zorunda kalmadan önce vard›¤› durumu flöyle özetliyordu: “Mevcut flartlar alt›nda, [Dr. Nansen flu anda] Türkiye’ye karfl› hiçbir fleyin bask› arac› olarak kullan›lamayaca¤› kanaatinde. Bundan ötürü, dünyan›n medeni devletlerinin tarihte ilk defa yaflanan bu trajedi karfl›s›nda pasif ve seyirci konumda kalmalar› mümkün de¤ildir. Daha çok önceden Büyük Devletlerin hükümetlerine meseleye ivedi bir biçimde ve ciddiyetle yaklaflmalar› için ça¤r›da bulundu bile… [ve hatta Dr. Nansen] telgraf yollayarak bütün devletlerin kamuoyuna do¤rudan seslenmek istiyor…” 59 Gerçekten de 1922 y›l›n›n Kas›m ay›n›n ilk günlerinde, Yunan Hariciyesi ola¤anüstü zorluklarla bo¤ufluyordu. Hem Milletler Cemiyeti temsilcisi Dr. Nansen, hem de Büyük Devletlerin ‹stanbul’daki Yüksek Komiserlikleri [Yunan] ulusu için hayati önemi olan, ‹stanbul Rumlar›n›n yerinde kalmas› görüflünü oybirli¤i içinde ve tek ses halinde destekliyorlard›. Atina Hükümetini’nin, [‹stanbul gibi] bir tarihi kentte yaflayan yüzbinlerce soydafl›n zorunlu nüfus mübadelesi60 kapsam›na al›nmas›n› istikrarl› bir biçimde reddetmesi, bir yandan ayn› görüfllere sahip olan Dr. Nansen’e destek veriyor ve di¤er yandan da ‹tilaf Devletleri görevlilerinin benzer yaklafl›ma sar›lmalar›na katk›da 57 SDN/A, 48/24318/24318, F. Nansen’den TBMM Hükümetine, 3 Kas›m 1922. Ayn› flekilde [Report on the contacts between Dr. Nansen and Hâmid Bey, 3 Kas›m 1922]. 58 A. B.,31, Atina’da N. Politis’den E. Venizelos’a, No 12103, 28/10 Kas›m 1922. 59 A.B., 31, Atina’da N. Politis’den E. Venizelos’a, No 11988, 27/9 Kas›m 1922. 60 A. B.,30, E. Venizelos’tan Yunan D›fliflleri Bakanl›¤›’na, No 3126, 19/1 Kas›m 1922. Atina’da N. Politis’den ‹stanbul’daki Yunan Yüksek Komiserli¤ine, no. 5390, 3 Kas›m 1922. Ayr›ca, S.D.N. / A, 48/24318/24318, ‹stanbul’daki Yunan Yüksek Komiserli¤i’nden F. Nansen’e, no. 5390, 3 Kas›m 1922. Atina’n›n görüflüne göre, 400,000 göçmenin iskân edilmesinde yaflanacak zorluklar bir yana, e¤er bu teklif kabul edilseydi Yunan milli bilinci galeyana gelip ayaklanabilirdi. ‹stanbul’un çok kültürlü dokusundan Rum unsurunun toplu halde ayr›lmas› Avrupal› güçlerin ç›karlar›na da zarar verecekti. 117 kebikeç / 22 • 2006 bulunuyordu. 61 [‹ngiliz Hariciye Vekili] Lord Curzon, Türk taraf›n›n itirazlar›na ra¤men nüfus mübadelesi meselesini Lozan Konferans›’n›n gündemine al›nmas›n› teklif etti¤inde, Dr. Nansen’in [o güne kadar yapm›fl oldu¤u] giriflimlerin olumlu katk›s› daha net bir biçimde görülüyordu. [Lozan’da] Bar›fl müzakerelerinin bafllamas›ndan yaln›z birkaç gün sonra, ‘Ülke ve Askerlik Sorunlar› Komisyonu’nun 1 Aral›k 1922 tarihindeki toplant›s›nda oturum baflkan› olan ‹ngiliz politikac› Lord Curzon mümkün olan en h›zl› biçimde nüfus mübadelesini önerdi. Bu konudaki müzakereler, Dr. Nansen’in [ilgili taraflar nezdindeki] giriflimlerinin özetlendi¤i ve sorunun kesin çözümü için baz› somut tavsiyeleri de içeren ayr›nt›l› raporunu okumas›ndan sonra bafllayacakt›. 62 1922 y›l›n›n Aral›k ay›nda Lozan Bar›fl Konferans›’n›n üyeleri çok tart›fl›lan göçmenler konusundaki görüfllerini aç›klamaya bafllad›klar›nda, konuya do¤rudan müdahil olan hükümetlerin görüflleri zaten biçimlenmifl durumdayd›. Yunanistan resmen nüfus mübadelesi önermiflti. Türkiye ise, hem mübadele hakk›ndaki görüflünü çok daha önceden aç›klam›fl; hem de uygulamaya geçmifl ve gelinen noktan›n geri dönülmez oldu¤unu ortaya koymufltu. [Mübadele konusunda], hem Büyük Devletlerin temsilcileri hem de Milletler Cemiyeti’nin temsilcisi [Dr. Nansen] de ayn› görüflte idi. Nüfus mübadelesi yönteminin mecburi olmas› ilkesi umumi kabul görmüfltü. Konuya do¤rudan müdahil olan taraflar›n anlaflmazl›klar› sadece uygulama noktas›ndayd›: Yunan taraf› ‹stanbul Rumlar›n›n mübadele d›fl›nda tutulmas›nda ›srar ediyordu, öte yandan Türk taraf› ise ifli a¤›rdan alarak ve tart›flmalar› yavafllatarak antlaflma flartlar›n›n kendileri aç›s›ndan daha avantajl› bir biçimde sonuçlanmas›n› hedefliyordu. Müzakerelerin tabiat› icab› veya kamuoyu bask›s› nedeniyle taraflar›n görüflmeler s›ras›nda ortaya koyduklar› tepkiler ve yap›lan ertelemeler kal›c› bir çözümün gerçekleflmesini ciddi bir biçimde geciktiriyordu. Hatta birçok koflulun olumsuz etkisi nedeniyle antlaflman›n imzalanmamas› ihtimal dahilinde say›labilirdi. Mecburi nüfus mübadelesi fikrinin, Lozan Bar›fl Konferans› esnas›nda ortaya ç›kan baz› zorluklara ra¤men, mübadeleye taraf hükümetlerin zihninde 21 Kas›m 1922 günü bafllayan konferans öncesinde olgunlaflm›fl olmas› önemlidir. Bu bak›mdan Lozan müzakereleri esnas›nda ç›kan zorluklar›n beklenen sonuca ulaflmay› engelledi¤ini söyleyemeyiz. 61 SDN/A, 48/24318/24318, ‹stanbul’da F. Nansen’den N. Politis’e, No 294, 3 Kas›m 1922. A. B.,30, ‹stanbul’daki [Yunan Yüksek Komiseri] Simopoulos’tan E. Venizelos’a, No 5390, 22/4 Kas›m 1922. 31 ‹stanbul - Pera’daki Siatis’den Venizelos’a, No 5489, 26/8 Kas›m 1922. Atina’da N. Politis’ten E. Venizelos’a, No 11947, 30/12 Kas›m 1922. 62 Lausanne Conference on Near Eastern Affairs 1922-1923. Records of Proceedings and Draft Terms of Peace (Command Paper 1814). London: HM’s Stationery Office, 1923. s.113 -117. 118 SVOLOPOULOS Türk - Yunan Nüfus Mübadelesine Giden Siyasal Süreç Mübadele karar›n›n, uluslararas› adalete ve insan haysiyetine sayg› duyan kiflilerde ac›, hüzün ve keder hislerinden baflka bir fley uyand›rmas› mümkün de¤ildir. Konuya taraf olan hükümetlerin ve uluslararas› örgütlerin hep birlikte mecburi nüfus mübadelesi karar›n› alm›fl olmalar› ve yine ayn› mercilerin alm›fl olduklar› bu karar› hiç tereddüt etmeden [sonradan] mahkum etmeleri, uluslararas› toplulu¤un etik ile yaflanan hakikati ba¤daflt›rma konusunda ne kadar aciz kald›¤›n› göstermektedir. Bütün bunlara ilaveten, mecburi nüfus mübadelesi karar›n›n Yunan taraf›n›n yönlendirme ve bask›s› sonucunda gerçekleflmifl olmas› meseleye trajik bir boyut da kat›yor. Yeni Yunan politikas›na yön verecek olan bafl müzakereci Eleftherios Venizelos, kendi duygusal tepkilerini politik akl›n›n emrine vermesini bilerek, baz› tehlikeleri bertaraf ederek ve kenarda kalm›fl ihtimalleri devreye sokarak yeni koflullara uyum göstermeyi tercih etmiflti. O zamanki siyasi durumun aynen yukar›da özetlendi¤i gibi oldu¤u ve Venizelos’un da durumu bu flekilde de¤erlendirdi¤i varsay›m› kabul edildi¤inde, geriye Venizelos’un dramatik girifliminin önemini takdir etmek ve bunun hakk›n› vermek kal›r. 119 kebikeç / 22 • 2006 TÜRK‹YE’N‹N RENGARENK ORMANINDA SOYA⁄AÇLARININ PEfi fi‹‹NDE1 Jak den EXTER J enealoji denilen soybilim veya flecerebilim için de kurum ve kurulufl eksik olmayan Hollanda Kraliyeti’nde ço¤u “Gri Dalga” içinde yer alan binlerce 65 yafl›ndan büyük olan insan kendi soya¤ac›n› araflt›rmakta. Tabii ki bir memlekette oldukça zengin, vakti bol, akl› yerinde, belli bir e¤itim ve kültür seviyesine sahip olan, bilgisayardan korkmayan onbinlerce emekli varken ve ayn› zamanda kendilerine fikir ve destek veren arfliv, kurulufl ve en baflta Jenealoji Merkez Bürosu (Centraal Bureau voor Genealogie) haz›r bulunursa soya¤ac› hiç araflt›r›lmam›fl bir sülale bulmak da bir hayli zordur. Herkes bu olaya kat›ls›n diye Hollandaca isminin k›sacas› CBG olan bu kurum eski sömürgelerimizden Endonezya uyruklu, ço¤u Hollandal›-Endonezyal› melezi olan ‘Endo-Hollandal›lar’ ve zaman›nda Hollanda ordusunda yer alm›fl ve Endonezya’n›n istiklali üzerinde Hollanda’ya götürülüp de ayr› kamp ve sonra mahallelere yerlefltirilmifl Molukal›lar, Güney Amerika’daki eski sömürge Sürinam’dan Hollanda’ya yerleflen Sürinaml›lar ve Karayiblerdeki Hollanda Kraliyeti’nin bir k›sm› olan Antil Adalar›’ndan gelmifl olan Antilliler ve Arubal›lar için birer kitap盤›n haz›rlanmas›na karar vermifl. 1 Bu yaz›n›n haz›rlanmas›nda birçok arkadafltan büyük destek gördüm. Baflta gelenleri saysam: Ahmet Yüksel, Hüseyin Göçmez, Mustafa Dönmez, Kudret Emiro¤lu, Jelle Verheij ve Ömer Türko¤lu. 121 kebikeç / 22 • 2006 Hollanda’da az›nl›klar için bir fley yap›lsa, ilgili konuda pek olumlu de¤ilse de, say›lar› çok olan Fasl›lar ve Türkler tabii ki unutulmamal›d›r. Onlara da bir soya¤ac› araflt›rma k›lavuzu yapsak olmaz m› derken, Türk gençleri ve ö¤retmenleri için olacak kitab›n yazar› olarak ta beni bulmufllar. Türklerde öyle bir his, öyle bir istek var m› acaba, kendi kendime sordum, ve varsa e¤er genç araflt›rmac›larimiz bu olay› ocakbafl› hikayeleri ile kocakar› ve k›rherif laf›ndan ötürü götürebilir mi, do¤ru dürüst bir fley bulabilir mi acaba? ‘Uzaktan Atalar’ ortak ad›n› alan projenin CBG eleman›na, Türkiye’den yeni dönmüfl Gülderen adl› Türk komflusu bir ah çekti: “fiimdi her sene oldu¤u gibi bir daha Türkiye’ye gittik, bir kere daha akrabalar›m›z hakk›nda hikayeler dinledik. Her seferinde yazmak isterim, çünkü hepsini hat›rlayamay›z. Halalar›m›z, teyzelerimiz vefaat ettikten sonra hiç kimse bilmez art›k.” Hollanda’daki Gri Dalga kadar olmasa da Türkiye’de ve Türkler diasporas›nda soya¤ac› merak›nda besbelli bir büyüme vard›r. Bu makalede, k›sa da olsa, konuyla ilgili baz› özellik ve kaynaklara de¤inmek isterim. Ayn› zamanda Kebikeç okurlar›n› yard›ma ça¤›rmak isti›yorum: Herkes taraf›ndan ‘vard›r’ cevab›n› duydu¤um flu 1934 Soyad› Kanunu soyad listelerini nerede bulabilirim? Soyad› alma, kabul ettirme, yasaklanma, de¤ifltirme ile ilgili güzel örnek var m›, bildi¤iniz? Nerede insan yaflarsa, orada “Neyin nesi oluyoruz. Nereden geldik acaba?” gibi sorular sorulmaktad›r. Toplumlar ve topluluklar bu soruya da hep güzel, memnun edici ve gurur verici bir cevap bulmaya çal›fl›rlar. Charles Darwin’e karfl› k›zg›nl›k ta bundan ileri geliyor galiba. ‹nsano¤lunun parlak geçmiflini maymunlu¤a döndürmeye yani yoketmeye çal›flm›fl olmas›ndan… Araflt›ra, araflt›ra Türkler Hunlardan geldiklerini meydana ç›kabilir, ama bildi¤im kadariyle öyle bir ba¤lant› bilimsel olarak henüz tespit edilmemifltir. Burada Günefl-Dil Teorisi’nden bahsetmedik bile... fiecere merak› bazan dini boyutlara ulafl›r, ataöven kültürlerdeki gibi veya seyyitler ve fleriflerdeki gibi. ABD’de Salt Lake City’de merkezleri olan Mormonlar’da da çok ilginç bir dini nedeni var; Mormonlar›n inancinda “Ölümden sonra vaftiz” olana¤› vard›r ve bundan dolay› milyonlarca insan›n soykütüklerini bir yere toplam›fl, bilgisayara alm›fllard›r. S›radan bir flahs›n ise soya¤ac› merak› neden do¤ar, acaba? Bal›k sudayken, suyu sormaz, ancak karadayken sorar gerçe¤ini gözönüne bulundurarak, bu merak en çok, göçte, uzakta, temaslar kopuk vaziyette veya k›sa zamanda kopacak gibi durumlarda, soya¤ac›nda s›rl›, mucizeli birfleyler aramakla, geç- 122 den EXTER Türkiye’nin Rengarenk Orman›nda Soya¤açlar›n›n Peflinde mifli ac› olan durumlarda do¤ar. Soya¤ac› merak› etraf›n› dolduran ve devaml› bafl›n›n etini yiyen akrabalardan m›, hafif tozlu ve rengi kaçm›fl eski foto¤raftan, tuhaf tuhaf bak›fllar›yla sana “Beni kim oldu¤umu bilir misin?” diye seslenen akrabalardan m› ileri geliyor? Nokta nokta, bu konuyla ilgili buldu¤um verilerle karfl›laflt›¤›m bazi özellik ve problemleri Kebikeç okurlar›na aç›klayay›m. Gelecekte jenealojinin baz› temel hatlar›yla, terimleriyle bafllayarak daha genifl bir çal›flma yapaca¤im umar›m. Jenealojinin temelleri, terimleri ve önemini bilmezsen de okur olarak en az›ndan tehlikesini bilmelisin. Soykütü¤ünü araflt›rmaya karar verirsen, iyice bil ki bu merak güzel bir merak yan›nda ayn› zamanda tehlikeli bir merak da olabilir: K›rkp›nar baflpehlivanlar›n birinin veya Ahmed Hamdi Akseki’nin torunu olabilirsin, Pir Sultan Abdal’›n sülalesinden ve Bülent Ersoy’la akraba da... Büyükkdeden çok çal›flkan bir marangoz, usta bir hattat, büyükninen de iyi bir ebe ç›kabilir. Ama ayn› zamanda sülalen haydutla dolu da olabilir. Araflt›ra araflt›ra hiç beklemedi¤in, hayat›n› de¤ifltirebilir, kendine güvenini s›f›ra indirebilir baz› buluntularla karfl› karfl›da kalabilirsin. Bir paket sigaraya büyük harflerle yaz›lan uyar›lar ne kadar gerekirse, soykütü¤ü araflt›rmalar›nda da böyle bir ihtar gerekir. Ne kadar parlak bir kimlik getirebilirse o kadar da bozabilir. Türklü¤ünü ve Türklük gururunu kuvvetlendirmek için jenealojiye baflvuran bir kimse Türkiye’de kolay kolay büyük oranla Rum, Çerkez, Yahudi, Ermeni, Kürt, Arap veya Arnavut ç›kabilir. Bana bir fley demedin deme sonradan! Kaynaklara girme olanaklar›n›n geniflflllemesi • Türkiye’de atalar›n› bulmaya çal›flanlar bu flahsi içgüdüyü gidermek için art›k bilgisayara baflvurabilirler. Enformasyon teknolojisi Google’den tut, E-Devlet’e kadar olanaklar› kullanabilene müthifl bir kolayl›k getirdi. Ayn› zamanda ka¤›t üzerinde kaynaklar pek ço¤almad›ysa da elde etme ve kullanma olanaklar› geniflletilmiflttir. • Kaynak konusunda Merkezi Nüfus ‹daresi Sistemi (MERN‹S) projesi temel rol oynuyor: Biraz flansl› olan herkes kendi sülalesini 19. asr›n ortas›na kadar takip edebilir, çünkü 1904 Nüfus Say›m› ile bafllayarak her vatandafl annesi ve babas›n›n isimleriyle sisteme girmifltir. Birçok insan herhangi bir nedenden dolay› say›lmam›fl olabilir. 1904 Say›m›’nda soka¤a ç›kma yasa¤› yokmufl ve birçok yere ulafl›m olanaklar› k›s›tl›ym›fl. Fakat buna karfl›n kendilerine özgü bir vatandafll›k numaras› tafl›yan toplam 123 kebikeç / 22 • 2006 144 milyon vatandafl MERN‹S sisteminde yer almaktad›r. Herkes oturdu¤u yerin veya kay›tl› oldu¤u yerin Nüfus ‹daresi’ne baflvurarak MERN‹S’ten veri isteyebilir. Gerekti¤inde Nüfus ‹l Müdürlü¤ü veya ‹çiflleri Bakanl›¤› Nüfus ve Vatandafll›k ‹flleri Genel Müdürlü¤ü’ne de baflvurulabilinir: www.nvi.gov.tr 19. asr›n öncelerine bakmak ve MERN‹S verilerini zenginlefltirmek amac›yla di¤er birçok kayna¤a2 baflvurma imkan› vard›r. Örne¤in: • Nüfus Say›mlar› ve Nüfus Defterleri 1831 Say›m› (II. Mahmut Dönemi) ile 1841 Say›m› (Abdülmecit Dönemi): Bu iki kayna¤›n tasnifi tamamlanm›fl olmayabilir ve dolay›siyle ulaflma flimdilik olanaks›z olabilir. Ara Nüfus Say›mlar› (Nüfus Ceride Defterleri) Bunlar ana nüfus say›mlar›na ek olarak yap›lan 6 ayl›k do¤um ve ölüm kay›tlar›n› içeren nüfus yoklama kay›tlar›d›r ki Osmanl› Arflivinin de¤iflik fonlar›nda Nüfus Ceride Defterleri olarak rastlanmaktad›r. Bölgesel Say›mlar (Atik Nüfus Defterleri) 1904 öncesi bölgesel olarak yap›lan say›mlard›r. ‹l nüfus müdürlüklerinde bu kay›tlara ulafl›labilmektedir. Ne yaz›k ki bunlar›n önemli bir bölümü savafllar ve yang›nlar nedeniyle günümüze ulaflmam›flt›r. • Temettüat Defterleri 1840'lardan sonra tutulmaya bafllanan kay›tlard›r. Yap›lan nüfus say›mlar›nda tespit edilen kiflilere ait mal varl›klar›n› belirlemeye yönelik çal›flmalar› ihtiva eder. Osmanl›n›n do¤u vilayetlerini kapsamamaktad›r. • Tapu-Tahrir Defterleri Osmanl›n›n ilk dönemlerinden itibaren tutulmaya bafllanan bu defterler 5 y›lda bir yenilenmifl olup bu kaynaklarda kifli ve cemaat adlar›na rastlanmaktad›r. Köylerin gelir gider durumunu ve bazen hane say›lar›n› bildirmektedir. Bu kaynaklarda geçen kifli adlar› lakaplarla birlikte yaz›lmad›¤›ndan soyaca¤› araflt›rmalar›nda ço¤u zaman önemini yitirmektedir. Yusuf Sar›nay taraf›ndan transkribe edilmifl 373 Numaral› 'Ayntab Livas› Mufassal Tahrir Defteri (950 / 1543) (Dizin, Transkribe ve T›pk›bas›m, Ankara, 2000) transkribe edilen tahrir defterlerinin saadece bir örne¤idir. 2 Bu bölümde yer alan bilgilerin ço¤u Baflbakanl›k Osmanl› Arfliv uzmanlar›ndan Say›n Ahmet K›l›ç’ten al›nm›flt›r: www.benimblog.com/levent/8722. 124 den EXTER • Türkiye’nin Rengarenk Orman›nda Soya¤açlar›n›n Peflinde Sicill-i Ahval Kay›tlar› Genel Olarak 1879-1909 tarihleri aras›nda II. Abdülhamit döneminde Osmanl› Devleti’nde görev alm›fl memurlara ait hal tercümeleridir ki bu kay›tlarda isim, mahlas, künye, baba ismi, sülalesi, göreve bafllay›fllar›, tahsil durumlar›, liyakat ve ehliyet dereceleri, Gayrimüslim ise milliyeti yer almaktad›r. 92000 memurun sicil kay›tlar› 201 defterde toplanm›flt›r. • Biyografik Eserler Osmanl› döneminin önemli kiflilikleri hakk›nda bilgi veren çok say›da biyografik eser çal›flmas› yap›lm›flt›r. Bunlar; Genel, Sadrazamlar, fieyhülislamlar, Ulema, Kapdan Paflalar, Reisülküttablar, Hattatlar, fiuara Tezkireleri olmak üzere gurupland›r›l›r. (Eser adlar› için bkz. Mübahat S. Kütüko¤lu, Tarih Araflt›rmalar›nda Usul) • Vak›f Belgeleri Elinde vakfiyeleri olan kifliler bu vakfiyeler yard›m›yla kendi ailelerine ait vak›flar›n belgelerine Osmanl› Arflivleri ya da Vak›flar Genel Müdürlü¤ü Arflivinde ulaflabilirler. • ATASE (Genel Kurmay Arflfliivleri) K›r›m Harbi sonras› askeri kay›tlar› ihtiva eden bu arflivde askeri görevliler ve flahsiyetler hakk›nda bilgi bulunabilmektedir. • Memur arflfliivleri ‹çiflleri Bakanl›¤› ve muhtemelen birkaç di¤er bakanl›kta eski memur arflivleri vardir. Kalitesi ve girifl imkanlar› meçhuldur. Jenealoji konusu için önem tafl›yabilen diger baz› kaynaklar ise flunlard›r: • Etnografik alan ve arflfliiv çal›flflm malar›. Örne¤in birçok soya¤ac› veren ‹lker (1992) ve Türk veya di¤er az›nl›klar› yazan Ahmed Refik (1989); Alakom (2004); Aslan (1995); Augustinos (1997); Benli (2005); Daba¤yan (2005); Eksertzoglou (1999); Ero¤lu (2003); Güler (1997 ve 2003); Gündüz (2002); Haker (2002); ‹ris (2003); Koçar (1996); Kolaflinli (2001); Özer (2003);Tankut (2000); Yakut (2003); Yavuz (1968) gibi yazarlar. • Aile Bibliyografileri Örne¤in: Acar(1995); Benli (2005); Bingöl (1970); Haker (2002); Ekfli (2004); Kazmaz (2004). Aile bibiyografç›lar›n ilginç taraf› büyük ço¤unlukla Do¤u Karadenizli olmalar›. Oradakiler daha çok mu soya¤ac›na düflkün, daha 125 kebikeç / 22 • 2006 çok mu bilgin, yar›flmaya m› girmifller, yoksa kendilerini mi be¤enmifller? Bilmiyorum. ‹nsanlar atalar›n›n bulmakta farkl› flfla ansa sahip olmalar› ve nedenleri Geçmiflte devletten pek haberi olmayan insan çok olan, önemli oranda az›nl›k, muhacir ve göçmenden oluflan Türkiye halk› soya¤ac› kazma sürecinde flanslar› çok de¤iflik olan fertler içeriyor. Her memlekette oldu¤u gibi, soya¤ac› ta eski y›llara gitti¤i aç›k aç›k bilinen insanlar yan›nda dedesi, ninesinden önceki akrabadan hiç haberi olmayanlar da var. Fakat Türkiye’de bu konudaki fark çok afl›r›. Türkiye’de sözde soya¤ac›n› ta Adem ve Havva’ya, Peygamber’e ve Orta Asya Türklerine ba¤layan Osmano¤ullar›, seyyid(e) ve flerif(e) sülaleleri, eski Anadolu kentlerin eflraf› bir yanda, sülalesini MERN‹S sayesinde bindokuzuncu yüzy›l›n ortas›na kadar görebilenler ortada, ve kendi dedesini, ninesini bile zor bilen binlerce zavall›lar di¤er yanda. Farkl› flanslar bir yanda flahsi mesele, bir yandan da bir flahs›n mensup oldu¤u etnik grupla alakal›. Etnik gruplara göre flans farkl›l›klar› hakk›nda flimdilik k›saca flunlar› diyebilirim: • Osmanl› zaman›nda merkezden ve yöresel idari merkezlerden uzak kalan halk devlete fiziki ve bazan da ruhi bir uzakl›k duydu¤undan dolay› devletin istedi¤i bilgileri vaktinde verme gere¤ini duymad› veya veremedi. Kastedilen bölgelerde yap›lan nüfus say›mlar›n›n kalitesi de oranla düflük say›labilinir.3 Ad› geçen bu özellik misal olarak ço¤u Kürtler için geçerlidir. • Osmanl›’n›n elinden giden birçok yerde Osmanl› vasiyeti harpte kaybolmufl veya sonradan mahsus olarak yak›lm›flt›r. Misal olarak Balkanlar’da böylece çok evrak yok oldu. Böylece o bölgelerden gelen muhacirlerle ilgili birçok bilgiye ulafl›lamamakta. • Osmanl›n›n Hazine-i Evrâk’›n›n bir k›sm› Cumhuriyet’in ilk y›llar›nda eski ka¤›t olarak Bulgaristan’a sat›lm›flt›r. • Osmanl› Devleti’nin son y›llar›nda ve Cumhuriyet’in ilk y›llar›nda konargöçer bir hayat sürdüren halkla ilgili nüfus kütüklerindeki bilgi zay›ft›r veya hiç yoktur. Birçok Türkmen, Yörük ve Çingene için bu durum geçerlidir. 3 Bknz. McCarthy, Justin, Muslims and Minorities. The Population of Ottoman Anatolia and the End of the Empire, 1983 126 den EXTER Türkiye’nin Rengarenk Orman›nda Soya¤açlar›n›n Peflinde • Sonradan nüfus kütükleri zay›f olan veya varolan kütüklere girmesi zor olan bölgelerden Türkiye Cumhuriyeti’ne kavuflanlar da soybilim araflt›rmalar›nda zorluk çekebilirler, mesela Çin’den gelen Kazaklar ile Afgan ilticac›lar gibi. • Türkiye’de de mevcut Ermeniler, Rumlar ve Yahudiler gibi diyasporas› ve (dolay›siyle?) soya¤aç merak› genifl olan topluluklar›n›n jenealoji websiteleri internet’in her köflesinde mevcuttur (bknz. www.cyndislist.com) fiah›slar›n atalar›n› bulma flanslar›nda birçok ayr›nt› etkili olabilir. Birço¤unun ortak ad›na tesadüf diyebiliriz. Bir kimse kendi soyad›n› kendi ailesinden baflka hiçbir yerde bulam›yorsa, ne yaps›n? Tam tersi de zor: Türkiye çap›nda veya memleketin baz› yerlerinde çok yo¤un olan bir soyad› tafl›yanlar da kendilerine en yak›n akrabalar› zor bulabilirler. • Türkiye’de en yayg›n soyadlar› (ve en çok verilen isimler) da flunlard›r: Birkaç websitesinde bir Anadolu Ajans› muhabirinin Nüfus ve Vatandafll›k ‹flleri Genel Müdürlü¤ü isim ve soyad› verilerinden derledi¤i flu bilgiler yer al›yor: Hayatta olan kifliler aras›nda 1 milyon 537 bin 458 ''Mehmet'' isimli kifli bulunuyor, ''Mehmet'' isimlileri 1 milyon 195 bin 232 kifliyle ''Mustafa'' izlerken, ard›ndan s›ras›yla ''Ahmet'', ''Ali'' ve ''Hüseyin'' isimliler geliyor. Kad›n isimlerinde ise 1 milyon 529 bin 170 kifli ile isimleri ''Fatma'' olanlar ilk s›rada yer al›yor. Fatma isimlileri 1 milyon 161 bin 16 kifli ile ''Ayfle'' izliyor. S›ras›yla, ''Emine'', ''Hatice'' ve ''Zeynep'', en yayg›n kad›n isimleri olarak s›ralan›yor. Ayn› istatistiklere göre, Türkiye'de 1 milyon 52 bin 196 kiflinin soyad› ''Y›lmaz''. Bu soyismini ise s›ras›yla ''Kaya'', ''Demir'', ''fiahin'' ve ''Çelik'' izliyor. ‹statistiklerde bir di¤er dikkat çeken unsur, son y›llarda çocuklara verilen isimlerdeki de¤iflim. 1980-1990 y›llar› aras›nda, en çok verilen ilk 5 erkek ve k›z isimleri, en çok kullan›lan isimlerle ayn›. Ancak, 1990-2000 y›llar› aras›nda do¤an erkek çocuklar›na verilen isimler aras›nda ''Emre'', k›zlara verilen isimler aras›ndaysa ''Büflra'' ile ''Merve'' ilk beflte yer almaya bafllad›. 2000-2005 y›llar› aras›ndaysa, bunlara erkeklerde ''Furkan'', k›zlarda ''‹rem'' eklendi. ‹statistiklerde bir di¤er ilginç nokta da hem erkeklere, hem de kad›nlara verilebilen ortak isimler. Ortak isimler aras›nda erkeklerin en çok sahip oldu¤u isim, 244 bin 556 kifliyle ''Yaflar''. Bu ismi ayn› zamanda 52 bin 108 kad›n da kullan›yor. 125 bin 424 kad›n›n sahip oldu¤u ''Sat›'' ismini ise 8 bin 630 erkek de kullan›yor. ''Ömür'' ismi ise 11 bin 472 erkek ve 11 bin 431 kad›n taraf›ndan neredeyse eflit say›da kullan›l›yor. 127 kebikeç / 22 • 2006 • Ataerkil toplumun jenealoji alan›nda tuhaf tuhaf çiçekleri vard›r. 20 Temmuz 2006 tarihli Cumhuriyet gazetesinde flu haber yer ald›: “Herkesin soyad› ‘Dadük’ Hatay (AA) – Samanda¤ ilçesine ba¤l› 200 haneli da¤ köyü Gözene’de yaflayan 1.500 kiflinin tamam› ayn› soyad› tafl›yor. Köyün muhtar› Musa Dadük, akraba evlili¤i yapan dedelerinin 3 as›r önce Suriye’nin Laskiye kentinden gelerek yerleflti¤ini söyledi. Soyad› Kanunu ç›kt›¤› günlerde aile büyüklerinden birisinin kaybolan horozlar›n›n bulunmas› için yetkililerden yard›m istedi¤ini belirten muhtar Dadük, nüfus memurunun da Arapça ‘da¤a kaçan horozlar’ anlam›na gelen ‘Dadük’ soyad›n› verdi¤ini söyledi.” Soyad› Kanunu’nun tarihinin Hatay’›n Türkiye’ye kat›lma tarihinden bir 5 y›l önce olmas› bu haberin en az›ndan bir k›sm›n› flüpheli k›l›yor. Bunu bir yana b›raksak güzel bir jenealojik olaya tan›kl›k ediyoruz. Köyünü unutmufl gurbetçi bir Dadük’ün torunu Gözene köyüne gelir gelmez birden 1500 akrabaya sahip oluyor. Ayn› zamanda Arapçan›n stenograflara çok elveriflli bir dil olmas›n› da ö¤rendik. Di¤er hangi lisanda ‘Da¤a kaçan horozlar’ befl harfl› bir kelime ile ifade edilebilir? Yoksa bu da m› flüpheli? Aray›flta tesadüfün rolünü de küçümsemeyelim. Tesadüfe yard›mc› olmak istedi¤inizde de sahaf, kütüphane gibi bir yerlere gitmek, bol bol memleketi gezmek ve konuyu halkla konuflmak çok yararl› olabilir. fiu fi u Soyad› Kanunu var ya ........ • Jenealoji ile ilgili her çal›flmada mutlaka bir gün 1934 y›l›nda yürürlü¤e giren Soyad› Kanunu önüne ç›kar. Araflt›rd›kça da ad› geçen yasan›n yürürlü¤e girmesi, tart›fl›lmas›, vaktinde yer yer keyfî uygulanmas› ve sonradan birçok soyadlar›n mahkeme yoluyla de¤ifltirilmesi de göze çarpar. Arkadafl›m›z Kudret Emiro¤lu Gündelik Hayat›m›z›n Tarihi (Ankara, 2001) yap›t›nda konuyla ilgili flunlar yaz›yor: Türkiye’de soyad›, Japonlarda oldu¤u gibi, modernleflme-bat›l›laflma gereklerinden biri olarak 1934’te yürürlü¤e giren kanunla mecburi oldu. 1926’da Medeni Kanun’un kabul edilmesine, 1929’da soyad› kanunu için çal›flmalara bafllanmas›na ra¤men, soyad› kanununun bu kadar gecikmesinin nedeni araflt›rmaya muhtaçt›r. Bu sözlerine candan kat›l›p, gereken araflt›rmaya kat›lmay› da düflünüyorum. • 1954 y›l›nda ‹stanbul’da ç›kan ‹fl mecmuas›n›n4 155. say›s›n›n “Aile Hukuku Sosyolojisi ve Anket Usulü” adl› bir ilavesi vardir. Professör F›nd›- 128 den EXTER Türkiye’nin Rengarenk Orman›nda Soya¤açlar›n›n Peflinde ko¤lu taraf›ndan tertiplenen yaz›n›n bir eki ise 1935-1945 y›llar›na ait bir “‹sim ve Soyad› Müessesesi” anketiden ibarettir. O ankette yeralan sorular da yasan›n uygulanmas›yla ilgili hemen tüm önemli olay ve tart›flmalardan ileri geliyor. Örne¤in: Soy ad› kanununun intiflar›ndan sonra soy ad› seçme ifline karfl› muhitiniz alâka gösterdi mi? Bu ifl hakk›nda nas›l bir efkâr› umumiye mevcuttu? Muhitinizde yeni tarzda soy ad› alma meselelesinde Devlet zorunun ne nisbette tesiri oldu? Tan›d›¤›n›z aile, ahbap ve tan›d›k çevrelerindeki fertlerden tahminen ne kadar› kendi soyad›n› kendili¤inden gidip önceden kütü¤e yazd›rd›, keza tahminen ne kadar›, kanunun tazyiki ve ceza korkusu ile yahut <Buna ne lüzum var?> gibi lâkay›tça bir tav›rla bu ifle tevessül etti? ............ Muhitinizde ötedenberi müstamel olan ve ekserisi ...llar, ...ller gil le (meselâ Kayalar gibi), ... o¤ullar› (meselâ Kurdo¤ullar› gibi), yahut ...g ve ... giller (Tütüncügil, F›nd›kgiller gibi) lâhika, ilâve ve eklerle nihayetlenen eski tarihî soy adlar› var m›? ..............Bu tarzdaki eski aile isimlerini, soy ad› kanununun tatbikat› icab› olarak, muhafaza edip kütü¤e geçirtenleri s›hhate ve do¤ruya en yak›n bir flekilde, kabilse bu maksat için tanzim edilmifl (....) bir liste üzerinden hesapl›yarak, onda veya yüzde üzerinden gösterebilir misiniz? (Not: Bu meselede ankete cevap verenlere flöyle bir tasnif tavsiye edilebilir: a. Eski ailer isimlerini oldu¤u gibi muhafaza edenler: Meselâ Kurto¤lu gibi. b. Eski aile ismini, o¤lu veya gil, lar. Zade yi kald›rarak muhafaza edenler: meselâ Bayraktaro¤lu iken Bayraktar, Kayagil ›ken Kaya haline getirmek gibi. ............... Eskidenberi mevcut bir k›s›m soy adlar›n›n ötedenberi kullan›l›fl tarz› (yani Kayao¤lu Ahmet, A¤ao¤lu Mehmet fievki, Saraco¤lu Osman Nuri, Karabaflo¤lu Ziya ilâh... fleklinde evvelâ soy ad›, sonra flah›s adlar› olmak üzere) muhafaza edenler var m›? Yoksa Avrupal›lar›n soy ad›n› sona getirmelerinden mülhem olan, bu husustaki Türk örf ve âdetini tan›m›yan yeni soy ad› kanununa göre isimlerin yerleri de¤ifltiriliyor mu? (Meselâ Saraco¤lu Osman’›n O. Saraco¤lu, Alemdaro¤lu Mehmed’in M. Alemdaro¤luna ink›lab› gibi). Muhitinizde bu iki flekilden (....) hangisi daha çok müstameldir? Resmî ifller haricindeki gündelik hayatta kendini zorlamaks›z›n hangi flekil gullan›l›yor? .................... Muhitinizde eskiden mevcut olup gerek oldu¤u gibi, gerek küçük tadilât ile muhafaza edilen soy adlarile, tamamile yeni olarak seçilen soy adlar› aras›nda kullan›lmak, istimal edilmek ve sevilmek bak›mlar›ndan bir fark görüyor musunuz? Hangileri daha ziyade yayg›n ve tan›nm›fl- 129 kebikeç / 22 • 2006 t›r? (Mümkün mertebe bol misaller getirilmesi iyi olur). ................. Muhitinizde flimdiye kadar soy adlar›n› kütü¤e kaydettirmiyenler var m›? Bu gibilere, Devlet dairelerinde ne gibi zorluklar gösteriliyor? Bu yüzden cezaya çarpanlar oldu mu? ............. Gerek eskiden mevcut, gerek yeni seçilen soy adlar›nda Türklükten baflka kavim, kabile ve soysop mensubiyetlerini aç›ktan a盤a gösteren veya hissettiren soy adlar› var m›? Nelerdir? (........ kayd› esnas›nda nüfus memurlar›n›n bu yüzden reddettikleri haller vâki oldu mu?) ........... Muhitinizde ayn› aileden olduklar› ve yeni soy ad› kanunu mucibince ayn› soy ad› almalar› lâz›mgeldi¤i halde ayr› ayr› soy ad› seçen kardefller ve akrabalar var m›? Varsa ne gibi sebeplerden dolay› bu ayr›l›¤a lüzum görmüfllerdir? Nüfus dairelerince hiçbir müdahale ve tenvirde bulunulmam›fl m›d›r? .................... Soy adlar›na, aile isimlerine leke sürdürülmesi, kirletilmesi, ayn› soyad›n› tafl›yanlar›n bu ad› korumalar› hakk›nda muhitinizde ne gibi telâkkiler yafl›yor? Aile namusunun ve oca¤›n›n temiz tutulmas› ile aile isminin temiz tutulmas› aras›nda bir münasebetr görülüyor mu? ............ Aile ismini her hangi bir flekilde (meselâ k›zlar›n kaçmas›, zina, h›rs›zl›k, cinayet, k›z kaç›rma hallerinde) kirletenlere karfl› gerek o aile, gerek umumiyetle içtimaî muhit nas›l bir reaksiyonda bulunuyor? ................ Muhitinizde kendi yeni soy adlar›n› sonradan unutanlar, (ve resmî ifllerde soy adlar› soruldu¤u zaman nüfus tezkeresini aç›p göstermek ile iktifa edenler) var m›? .............. Muhitinizin tabiatinden al›nm›fl, da¤lar›n›, sular›n›, tepelerini... ilâh. Ifade eden eski ve yeni soy adlar›, yahut muhitinizin tarihi ile, tarihî ve edebî flahsiyetlerile, masallarile, türkülerile alâkadar eski ve yeni soy adlar› var m›? Nelerdir? ................. Yeni soy adlar› ararken (......) ne gibi menbalara müracaat ettiniz? Kendiniz mi buldunuz? Bu husustaki baz› soy adlar› risalelerine mi bafl vurdunuz? Baflkalar›na m› dan›flt›n›z? Eski soy adlar›n›z› muhafaza etmedinizse onlar›n mânalar›ndan m› mülhem oldunuz? Soy adlar›n› kendiniz bulurken veya baflkalar›n›n teklifi ile seçerken nas›l bir haleti ruhiye tafl›d›n›z? (...... temenni etti¤iniz bedenî veya manevî bir vas›f, ahlâkî bir seciye,.. ilâh ile mevsuf olmak haleti ruhiyeleri gibi) ........... Bulundu¤unuz yerin sokak ve caddelerindeki dükkânlar›n içinde soy ad›’n› henüz levhalar›na koymam›fl olanlar var m›? Bunlara karfl› resmî bir ihtar ve nazar› dikkati celbetme oluyor mu? ............... Bulundu¤unuz yerin gazetesi varsa gazete neflriyat› içinde geçen kimseler öz isimlerile mi, yoksa öz isimle birlikte soy adlarile mi yaz›l›yor? Hangi tarza daha tabiî ve kolay görülüyor? 130 den EXTER Türkiye’nin Rengarenk Orman›nda Soya¤açlar›n›n Peflinde Bu yaz›dan en az›ndan flunlar› ö¤renebiliriz: • Di¤er birçok yasada oldu¤u gibi Soyad› Kanunu’nda da varolan ilgisizlik belli bir oranda ceza korkusu ile önlendi; yine de yasaya uymayan veya günlük hayatta uymayanlar var. • -o¤lu gibi ekleri kullanma hürriyeti tart›flmal›d›r. Bu konuyla ilgili farkl› yöntemler söz konusudur. Bu farkl›l›klar yaln›z bu yazar›n yaz›lar›ndan de¤il, görüfltü¤üm birçok arkadafllar›n soya¤ac›nda varolan bir olayd›r. Memurlar›n kendi bilgi, istek ve görüfllerine göre çal›flmalar› bu yasan›n uygulanmas›nda da büyük bir rol oynam›flt›r galiba. Halk›n bilgisizli¤i ve bazan da ilgisizli¤i memurlar›n bu tutumlar›na f›rsat da verdi. • Babalar› ölmüfl olan kardefllerin soyadlar›n›n ayn› olmamas› en az›ndan baz› yerlerde teflvik edildi. Kendi isteklerinden de oldu bu olay. Yine Kudret Emiro¤lu arkadafl›m›z›n anne taraf› sülalesinde flöyle bir örne¤e rastlan›r: Trabzon da¤lar›nda yetiflen Uzuno¤ullar›ndan üç kardefl ayn› soyad› almaya karar vermifller, fakat inatç›l›ktan m› baflka bir nedenden mi en büyü¤ü nüfus memurunun yan›na gidip kendisine Ergene ad›n› tutmufl. Ergene ad›n› sevmeyen ve abisinin yapm›fl olduklar› sözleflmeyi bozmas›ndan hiç de hofllanmayan ikinci kardefl ‘Abi git soyad›n› sil de hep beraber bir yenisine karar verelim’ gibi bir ça¤r›da bulunmufl ve olumlu sonuç alamad›ktan sonra kendisine Ça¤r› soyad›n› alm›fl. Üçüncü kardefl ne yaps›n, Yaln›z soyad›n› seçmifl. Demek bir kimsenin soya¤ac›nda birbirinden apayr› soyad› tafl›yan kifliler mevcut olabilir. ‹sim ve soyadlar› Türkler aras›nda günlük konulardan de¤ildir, fakat konuyu açarsan hemen herkesin güzel, tatl›, ince esprili hikayeleri vard›r. Görüfltü¤üm hemen herkes 1960 ihtilalini eski soyad›n› mahkemeye baflvurarak geri almak konusunda önemli bir dönüm noktas› olarak görüyor. Demin ad› geçen arkadafl›m›z Kudret Emiro¤lu baba taraf› akrabas›n›n bir k›sm›n›n altm›fll› y›llarda açt›klar› davas› istenilen sonuca varmam›fl olsayd›, Kudret Demir olarak yaz›lar›na imzas›n› atacakt›. Soyad› Kanunu zaman›nda Maçka’daki nüfus memurunca ne Emir- ne –o¤lu k›sm› kabul olunmazd›. Ne güzel ki kazanm›fllar! Görülüyor ki altm›fll› y›llardan çok daha önce buna benzer en az›ndan bir dava aç›lm›fl ve de kazan›lm›fl bulunmaktad›r: Yine ‹fl mecmuas› say› 43-44 (1945)’te flu haber yer al›yor: 131 kebikeç / 22 • 2006 Niksar Asliye Hukuk Hakiml›¤›nden: Niksar’›n Bennak Mahallesinde Bozbeyo¤lu Hüsnü’nün o¤lu Mehmet Ali ve kardefli Osman Özbek taraf›ndan Özbek soyadlar›n›n eski aile soyadlar› olan Bozbeyo¤lu olarak tashihini dâva etmeleri ile C. Savc›s› ve nüfus memuru huzuriyle yap›lan muhakemede Davac›lar›n Bozbeyo¤lu soyad›n› almalar› kendileri hakk›nda menfaatli oldu¤unu ve soyadlar›n›n de¤iflmesinde mahzur olmad›¤› anlafl›lmakla Özbek soyadlar›n›n iptaline, Bozbeyo¤lu olarak tashihine 16-10-944 te karar verilmifl oldu¤u ilân olunur. Yurtd›flfl›› isçi çocuklar›n›n soya¤ac› aramalar› Türkiye-Avrupa iflflççi göcüyle bitmez Baz›lar›n›n ‘misafir-iflçi’ dedikleri Avrupa’ya iflçi göcüne kat›lanlar›n hayat hikayesi oldukça kolayd›r. As›rlarca Türkiye’n›n bir yerinde otururlard›, belli bir anda Mehmet falan iflçi göcüne kat›lmaya karar verdi ve en sonunda ailece orada kald›. ‹flçilerin birço¤unun hayat hikayesi öyle de¤ildir. Onlar›n hayat›nda iflçi göcü ancak göçlerin birini teflkil ediyor. ‹ki örnek: • Seksenlerin sonunda uçakta Almanya’ya giden pek Mo¤ol’a benzeyen bir Türk iflçisiyle komflu idim. Adamca¤›z Kayseri’den Almanya’ya göç etmifl, fakat öz Kayserili de¤ilmifl: Kendisi 11 yafl›ndayken ailece Kuzey Afganistan’dan Türkiye’ye göç etmifller, fakat daha da önce Çin’in Kazaklar›n yaflad›klar› bölgesinde dünya’ya gelmifl. Atalar›n› bulma iflinde n’aps›n? • Hollanda Türkoloji ö¤retmenlerimden biri bir zamanlar ‹stanbul’da bir taksiciyle konuflmufl. Anlatt›¤› hikaye çok ilginç. Türkiye’nin ortas›nda oturan bir grup Ah›ska Türkü 19. asr›n otuzlar›nda Sovyetler Birli¤i’nde bir dü¤üne davet edilmifller. Dü¤ün devam ederken Stalin rejimi hududu kapatm›fl ve zavall›lar›m›z memlekete kavuflma imkan›ndan olmufllar. ‹kinci Dünya Savafl› sonuna do¤ru, zaman›nda dü¤üne kat›lanlar›m›z da aralar›nda bulunmak üzere Ah›ska Türkleri ve di¤er birçok Kafkas halk›n›n ço¤u Kazakistan, Özbekistan ve K›rg›zistan gibi do¤u Sovyet cumhuriyetlerine sürgün edilmifller. Stalin hem isyanc› hem Almanlara yard›mc› olmufl veya olabilecek halklardan korktu. Onlar› sürgüne göndermekle hem o problemi çözdü hem de Gürcü kardefllerinin bölgedeki hakimiyetini elde etti. 1956 y›l›nda Chroestsjof’un aff›ndan yararlayan birçok Kafkas halk› anayurtlar›na dnebilmifllerse de Ah›ska Türkleri ile K›r›m Tatarlar›na öyle bir olanak tan›nmad›. Neyse bizimkiler Moskova’ya gidebilmifller ve bu hikayenin kahraman› da ifl bulmak amac›yla Demokratik Alman Cumhuriyeti’nin baflkenti olan Do¤u Berlin’e yerleflmifl. 1989 y›l› geldi¤inde, belki de bizimkinin yard›m› ile Berlin kentini ikiye bölen Duvar y›k›ld›. Nerede ifl bulsun, Bat› Berlin’e gitmifl ve biraz para biriktirdikten son- 132 den EXTER Türkiye’nin Rengarenk Orman›nda Soya¤açlar›n›n Peflinde ra da ‹stanbul’a dönmüfl ve ilginç dünya turuna en az›ndan geçici olarak son vermifl. Bu hikaye oldukça eski bir hikaye olmal› ve kahraman›m›z büyük ihtimal vefat etmifltir. Mezar› bir zamanlar ufak çocukken ç›kt›¤› köyde m› acaba, kendime soruyorum. Sonuç Konuyla ilgili görmedi¤im listeler, kitaplar (mesela fiapolyo’nun Soyad› kitab›) ve konuflmad›¤›m ilginç vatandafllar her yerde mevcuttur. Onun için bu çal›flmam yar›ya bile varmam›flt›r. Ama konunun bana yard›m edecek kadar ilginç ve önemli oldu¤unu gösterdim san›r›m. Önemini tart›flmak isterseniz, bilin ki, nüfus memuru zaman›nda ‘Kaya’ soyad› için ‘baflkas›na verdik, alamazs›n›z’ demeseydi, Kebikeç arkadafllar›ndan Bülent Varl›k, Bülent Kaya olurdu. Buna da ‘bana ne’ derseniz, okumay› b›rak›n. Makale zaten bitmifltir. Kaynakça Acar, Ahmet (1995), Tarihte Hamflio¤ullar›, Ankara. Ahmed Refik (1989), Anadolu'da Türk Afliretleri (966 - 1200), ‹stanbul. Akman, Mehmet (1997), Osmanl› Devletinde Kardefl Katli, Istanbul. Alakom, Rohat (2004), Orta Anadolu Kürtleri, ‹stanbul. Anadolu'da ve Rumeli'de Yörükler ve Türkmenler Sempozyumu Bildirileri (2000), Ankara. Aslan, K›yas (1995), Ah›ska Türkleri, Ankara. Augustinos, Gerasimos (1997), Küçük Asya Rumlar›, Ondokuzuncu Yüzy›lda ‹nanç, Cemaat ve Etnisite, Ankara. Benli, Faruk (2005), Mamoylar Aile Tarihi, Ankara. Berzeg, Sefer E. (1995), Kafkas Diasporas›nda Edebiyatç›lar ve Yazarlar Sözlü¤ü, Samsun. Bingöl, Muzaffer (1970), ‹spiro¤ullar› 1541-1970, Ankara. Cumhuriyet 20 Temmuz 2006, s. 20. Daba¤yan, Levon Panos (2005), Türkiye Ermenileri Tarihi, ‹stanbul. Drie, Rob van, Stamboomonderzoek voor beginners (Yeni bafllayanlar için soya¤aç araflt›rmas›, Den Haag (Lahey), 2003. Eksertzoglou, Haris (1999), Osmanl›'da Cemiyetler ve Rum Cemaati, 18611912, ‹stanbul. Ekfli, ‹mdat (2004), Hakk› Ekfli’den Ekfli Aileye Ekflio¤lu Tarihi (1460-2004), ‹stanbul. Emiro¤lu, Kudret (2001), Gündelik Hayat›m›z›n Tarihi, Ankara. 133 kebikeç / 22 • 2006 Ero¤lu, Ahmet Hikmet (2003), Osmanl› Devletinde Yahudiler (XIX. Yüzy›l›n Sonuna Kadar), Ankara. Güler, Ali (1997), Osmanl› Devletinde Az›nl›klar, ‹stanbul. Güler, Ali (2003), Osmanl›dan Cumhuriyete Az›nl›klar, Ankara. Gündüz, Ali (2002), Hemflinliler, Dil - Tarih - Kültür, Ankara. F›nd›ko¤lu Ziyaeddin Fahri (1942), “Safranbolu’da Soyad› Kanununun Tatbikat›”, Ç›g›r, No. 117 (A¤ustos), Ankara. F›nd›ko¤lu Ziyaeddin Fahri (1947), “Soyad› Meselesi: Çank›r›’da Soyad› Kanununun Tatbikat›”, Ç›g›r, No. 117, Ankara. Haker, Erol (2002), Bir Zamanlar K›rklareli'de Yahudiler Yaflard›... , K›rklarelili Adaoto Ailesi'nin Öyküsü, ‹stanbul. ‹lker, Osman (1992), Afla¤› Maden ve Afla¤› Madenliler (A. Hod ve A. Hodlular), Istanbul. ‹ris, Muzaffer (2003), Bütün Yönleriyle Süryaniler, ‹stanbul. Kazmaz, Süleyman (2004), Kazmaz Ailesinden Hat›ralar, Ankara. Koçar (Kapriyelyan), Hraçya (1996), Özlem, ‹stanbul. Kolaflinli, Hayri (2004), Muhacirlerin ‹zinde, Boflnaklar›n Trajik Göç Tarihinden Kesitler, Ankara. Öçal, ‹smail Cemil (1997), Soya¤ac› (fiecere). Aykut Alp, Ert¤rul Gazi, Za¤nos Pafla, Gülban Hatun, Hatice Hatun ve di¤er Soylar, Ankara. Özer, Ahmet (2003), Do¤u'da Afliret Düzeni ve Brukanlar, Ankara. Tankut, Hasan Reflit (2000), Zazalar Üzerine Sosyolojik Tetkikler, Ankara. T.C. Baflbakanl›k Devlet Arflivleri Genel Müdürlü¤ü, Osmanl› Arflivi Daire Baflkanl›¤› (2000), 82 Numaral› Mühimme Defterleri (1026-1027 / 16171618): Özet, Transkripsiyon-‹ndeks ve T›pk›bas›m, Ankara.. Yakut, Kemal (2003), “Eskiflehir’de Nüfus ve 1916 Nüfus ‹statisti¤i”, Kebikeç, No. 15, s. 173-185. Yavuz, Edip (1968), Tarih Boyunca Türk Kavimleri, Ankara. Özet: Bu çal›flma Türkiye’de soya¤ac› araflt›rmalar›n›n kaynaklar›, zorluklar› ve Soyad› Kanunu uygulamalar› hakk›nda baz› gözlemleri dile getirmektedir. Anahtar Sözcükler: jenealoji, soya¤ac›, soyad› kanunu. In pursuit of genealogies in the colourful forests of Turkey Abstract: This study presents some observations on the sources and difficulties of genealogical research in Turkey, and the complications caused by the implementation of the law for surnames. Keywords: genealogy, genealogy trees, the law for surnames. 134 kebikeç / 22 • 2006 D‹VÂNÜ LÜGÂT‹T-TÜRK ve KUTADGU B‹L‹G’DE TIP TER‹MLER‹* Zafer ÖNLER** T ükçenin tarihsel metinlerinde do¤rudan do¤ruya t›p alan›nda yaz›lm›fl eserleri eski Uygur dönemine dek ç›kmaktad›r. Reflid Rahmeti Arat, bu metinlerin büyük bir bölümünü Zur Heilkunde der Uiguren bafll›¤›yla iki fasikül olarak yay›mlam›flt›r.1 Gerek Karahanl› gerekse Harezm Türkçesi olarak adland›r›lan dönemlerde do¤rudan do¤ruya t›p konusunda yaz›lm›fl metin bulunmamaktad›r. T›bb›n genifl halk kitlelerini ilgilendiren bir alan olmas› ve bu alanda yaz›lan eserlerin her zaman ilgi görmesine karfl›n, medreselerde bilim dilinin Arapça olmas›, t›p alan›na iliflkin eserlerin de Arapça yaz›lmas› sonucunu do¤urmufltur. Ancak resmi dil olarak Farsça ve bilim dili olarak da Arapça’y› alan Anadolu Selçuklu devletinin y›k›l›p yerine Beyliklerin kurulmas›yla Türkçeye genel bir yönelifl bafllam›fl, XIV. yüzy›ldan itibaren Anadolu’da t›p alan›nda da Türkçe eser yaz›lmaya bafllanm›fl ve bu tür eserlerin say›s› gittikçe art›fl göstermifltir. * Bu yaz›n›n genifl bir özeti II. D‹L VE EDEB‹YAT ARAfi fiT TIRMALARI SEMPOZYUMU’nda (Dil ve TarihCo¤rafya Fakültesi, 24-26 May›s 2004 Ankara) bildiri olarak sunulmuflflttur. ** (Prof.Dr.) Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi. 1 G. R. Racmat› (Reflid Rahmeti Arat), Zur Heilkunde der Uiguren, I- II. Berlin 1930- 1932. 135 kebikeç / 22 • 2006 Bu yaz›da Divânü Lügâti’t-Türk ve Kutadgu Bilig’de sa¤l›k bilgisi alan›na iliflkin terimler üzerinde durulacakt›r. Bilindi¤i gibi bu eserlerden Divânü Lügâti’t-Türk özü itibari ile dilbilgisi kitab› olmas›n›n yan› s›ra dönemin Türk dünyas›n›n birçok yönü üzerine bilgiler veren ansiklopedik nitelikte bir eserdir. Mahmud Kâflgarî’nin, döneminin Türk boylar›, onlar›n dilleri, inan›fllar›, yaflad›klar› yerler ve gelenekleri konusunda verdi¤i bilgiler, eserine ansiklopedik bir nitelik kazand›rm›flt›r. Bu özelli¤i ile de XI. yüzy›l Türk dünyas› hakk›nda birçok alanda bilgiler veren tek kaynak durumundad›r. Sa¤l›k konusuyla ilgili terimler, bu eserde konunun do¤al iflleyifli içerisinde, dolayl› olarak ve üzerinde durulan konunu gerektirdi¤i ölçüde yer bulabilmifltir. Mesnevi biçiminde yaz›lm›fl, düflünsel konular› iflleyen manzum bir eser olan Kutadgu Bilig’de de sa¤l›k konusuna iliflkin terimler dolayl› olarak yer alm›flt›r. Bu nedenle de her iki eserde yer alan t›bba iliflkin terimlerin say›s› fazla de¤ildir. Gerek Divânü Lügâti’t-Türk’te, gerekse Kutadgu Bilig’de sa¤l›k konusuna iliflkin olarak, hastal›k, ilaç, hekimlik ve sa¤alt›m gibi alanlara iliflkin terimler yer alm›flt›r. Hekimlik, sa¤alt›m, eczac›l›k ve hastal›k adlar›ndan oluflan bu terimler yap› ve kullan›mlar› bak›m›ndan alfabetik s›ra ile ele al›nm›flt›r: 1) atasagun: Hekim. Bu terim yaln›zca DLT’de geçmekte ve “tabip, hekim” olarak aç›klanmaktad›r (I. s. 86) Ata ve sagun sözcüklerinden oluflan birleflik bir yap› oldu¤u anlafl›lan terimde yer alan sagun sözcü¤ü ile ilgili olarak Kaflgarì’de “Karluk boyunun büyüklerine verilen ongundur, Türk doktorlar›na atasagun denir” (DLT I. s. 403) aç›klamas› verilmektedir. Räsänen, sagun sözcü¤ünün Kaflgarî’deki anlam› olan “Karluk önderlerine verilen unvan” karfl›l›¤›n› aktard›ktan sonra (EW. s. 394), bu sözcü¤ün Kazakça saydaut (genç) sözcü¤ü ile ayn› kökenden gelmifl olabilece¤ini belirterek buraya gönderme yapmaktad›r. Räsänen Kazakça saydaut sözcü¤ünün farkl› Türk dil ve lehçelerindeki flu biçimlerini aktarmaktad›r: Oyrot, Teleüt, saydut “mächtig, angesehen, ehrwürdig”; “ein Adliger, Vornehmer, eine hohe persönlichkeit; fior. sayut, Hofmann, Adligeré Osm. say›n é”gewählt” (<Mo¤olca ço¤. Sayidut “die hohen Herren, die mächtige Edelleute” (EW. s. 395). Sagun sözcü¤ünün önder, seçkin, güçlü anlamlar›ndan yola ç›karak, hekim anlam›ndaki atasagun sözcü¤ünün buradan gelmifl olabilece¤i akla uygundur. Bilindi¤i gibi flamanlar, mistik güçlere sahip kifliler olarak toplumun önderle- 136 ÖNLER Divânü Lügâtit-Türk ve Kutadgu Bilig’de T›p Terimleri ri olma niteliklerinin yan› s›ra ayn› zamanda hastal›klar› iyilefltiren yani hekimlik ifllevini de üstlenmifl kimselerdir. Bu nitelikten yola ç›karak sagun (önder) sözcü¤üne ata s›fat› da eklenerek iyileflflttiren kiflflii, hekim anlam›na gelen atasagun terimi türetilmifl olmal›d›r. Kutadgu Bilig’de Arat’›n s›g ġ˙u un olarak okuyup da¤ keçisi olarak anlam verdi¤i sözcü¤ü Clauson sagun diye düzeltmifltir. Clauson, sagun maddesinde KB’den örnek olarak ay sagun örne¤ini vererek bu sözcü¤ü sagun olarak okumufltur (EDPT. s. 811). KB’nin üç nüshas›ndan A nüshas›nda sagun geçmektedir ve metne de bu uygundur. Böylelikle, sözcü¤ün içinde yer ald›¤› beyit afla¤›daki biçimde olmal›d›r: ‹çinde tat›ġ bolmasa ol k.aġun An› taflt›n atġu bolur ay saġun 5111. (Tad› olmayan kavunu d›flar› atmak gerekir ey bilge kifli). 2) at gġ˙a ak.: Siroz hastal›¤›, kar›nda su toplanmas›. Yaln›zca DLT’de geçen bu sözcük “Kar›nda biriken sar› su hastal›¤›. Sar› bir çiçe¤e de atġak. denir. Yüzü kayg›dan sararm›fl olanlar buna benzetilir” (DLT I. 118) biçiminde aç›klanm›flt›r. Cluason sözcü¤ü at- eyleminden türemifl bir yap› olarak göstermektedir (EDPT s. 47). Baflka kaynaklarda rastlan›lmayan bu terim Kâflgârî’deki bu örnekle tek veri durumundad›r. Ancak DLT’deki, kar›nda sar› su toplanmas›, sar› bir çiçe¤e verilen ad ve yüzü kayg›dan sararm›fl olan biçimindeki üç anlam da sar› renkle ilgili görünmektedir. Bu aç›dan Clauson’un at- fiilinden türemifl oldu¤u yolundaki aç›klama semantik yönden olabilir gibi görünmemektedir. 3) bokuk: Guatr hastal›¤›. DLT’de “Bo¤az›n iki yan›nda deri ile et aras›nda peyda olan bir tak›m et bezleridir.” (II. 285) biçiminde tan›mlanmaktad›r. Saadet Ça¤atay2, Kaflgârî’nin verdi¤i bilgileri ve eserde buna iliflkin inan›fl› aktard›ktan sonra Özbekçe’de sözcü¤ün bukak biçiminde oldu¤unu ve bununla ilgili söylenceyi aktard›ktan sonra Räsänen’in sözcü¤ü bo¤- eylemiyle izah›n› aktarmaktad›r. “Clauson sözcü¤ü bokuk olarak almakta hatta bokok olabilece¤i ihtimalini de belirterek ça¤dafl Türk dil ve lehçelerindeki biçimleri ile DLT ve eski metinlerdeki kullan›mlar› vermektedir. (EDPT s. 313-314). DLT’de ayr›ca bok.uk.lu er “Bo¤az› urlu adam” (I. s. 497) sözcü¤ü de bulunmaktad›r. 2 Saadet Ça¤atay:, “Divanü Lûgati’te ‘B ukuk’”, Türk Dili, Divânü Lûgat-it-Türk Özel Say›s›, Ekim 1972, s.53-55. 137 kebikeç / 22 • 2006 DLT’de ilki çiçek demeti, ikincisi guatr olarak iki ayr› maddede yer alan bu sözcükler köken olarak ayn› olmal›d›rlar. Bunlardan temel anlam›n demet, guatr anlam›n›n ise sonradan edinilen ikinci anlam olmas› gerekir. Çiçek toplulu¤u, çiçek tomurcu¤u anlam›na gelen bokuk sözcü¤ü, benzerlik yoluyla, genellikle yumru biçiminde beliren guatr hastal›¤› anlam›n› kazanm›fl olmal›d›r. DLT’de çiçek tomurcu¤u ve guatr anlam›nda ve iki maddede yer alan bokuk sözcü¤ünün tek bir sözcük oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Tegme çiçek üküldi Bok.uk.lan›p büküldi Tügsin tügün tügüldi Yazl›p yana yörgeflür. II. 285. (Türlü çiçek topland›, demetlenip büküldü, kabard›, köfleli dü¤üm halinde dü¤üldü; çözülüp tekrar kar›fl›r) 4) çurn›: (<Sanskrit cūrna) Toz halinde bir tür müshil. DLT’de “Türk hekimlerin yapt›klar› sürgünlük ilac›” (I. s. 435) aç›klamas›yla bir yerde geçmektedir. Clauson, sözcü¤ün Sanskritçe’den geldi¤ini, Uygur metinleri ile DLT ve KB’de kullan›ld›¤›n› belirtmektedir (EDPT s. 430). Kutadgu Bilig’de ise iki yerde geçmektedir: Kerek kat flelìs _e kerek tiryāk. ėt Kerek matridus k.at ya çurn› ögit 1064. (‹ster selifla macunu kat ister panzehir yap, ister matridus macunu ver ister çurn› ö¤üt), 2887. beyitler). Kamuġ türlüg otlar idiflçi tutar Güvarifl ya ma’cūn ya çurn› k.atar 2887. (Birçok çeflit ilaç çeflnicide olur, ifltah aç›c› ya macun ya da çurn› katar) Türkçenin daha sonraki metinlerinde bu sözcü¤e rastlan›lm›yor. 5) em: ‹laç. DLT’de “ilaç, buradan al›narak ilaç yapan adama emçi denir” (I. 38) biçiminde aç›klanmaktad›r. Räsänen bu sözcü¤ün em, im, yem biçimleri bulundu¤unu belirterek çeflitli dil ve lehçelerdeki örneklerini aktarmaktad›r (E.W. s. 41). KB’de em, emçi “hekim” (4356), emle- “tedavi etmek” (4358) verileri bu- 138 ÖNLER Divânü Lügâtit-Türk ve Kutadgu Bilig’de T›p Terimleri lunmaktad›r. Tarama Sözlü¤ü’nde “ilaç, deva, çare” olarak anlam verilmifl, gerek yaln›z gerekse sem sözcü¤ü ile ikileme biçiminde XIV. yüzy›ldan XIX. yüzy›l metinlerine dek yayg›n kullan›m› örneklendirilmifltir (s. 1455-1458). DS’de em (I) [emçe, emsem (III)] “ilaç, merhem” anlam›yla yer almaktad›r. (s. 1729). Bu kaynakta da sem sözcü¤ü ile em sem biçiminde ikileme olarak da görülmektedir. Bu terimin ön ses türemesiyle yem biçimi de yayg›nd›r. DLT’de yem sözcü¤ü “baharat” olarak anlamland›r›lm›fl, ot yem ikilemesi “karabiber, kimyon gibi tohum ve baharlar” fleklinde anlamland›r›larak yem sözcü¤ünün yaln›z bafl›na kullan›lmad›¤› vurgulanm›flt›r (III. s. 5). ot yem ikilemesi baflka metinlerde de görülmektedir (EDPT s. 933). Emçi sözcü¤ü de “hekim, ilaç yapan kifli” anlam›yla +çi ekiyle türetilmifltir. DLT’de em maddesi aç›klan›rken “ilaç. Buradan al›narak ilaç yapan adama emçi denir “ (I. s. 38); “emçi an¸ar ot otad›” (Hekim ona ilaç yapt›) (DLT III. s. 252) kullan›mlar› emçi sözcü¤ünün eczac› anlam›n› içerdi¤ini de göstermektedir. Bilindi¤i gibi eczac›l›k ile tabipli¤in birbirinden ayr›larak iki ayr› meslek durumuna gelmesi, XI. yüzy›ldan çok sonraki dönemlerde gerçekleflmifltir. DLT’de em sözcü¤ünden türetilmifl di¤er veriler flunlard›r: emlel- ilaçlanmak (DLT I. 296); emle- ilaçlamak, sa¤altmak (I. 287); emleflfl-- ilaçlanmak. bal›àlar emleflfld diler (yaralar ilaçland›) (DLT I. s. 242); elmen- tedavi olmak, er emlendi (adam kendine ilaç etti) (DLT I. 259); emlet- ilaçlatmak (DLT. I. s. 266). 6) enüç: Katarakt, göze inen perde (DLT I. 52). Bu sözcükten türetilen enüçlen- “an›n¸ közi enüçlendi” (onun gözüne perde indi) (DLT I.291); enüçle- “göze inen perdeye ilaç koymak” (DLT I. 299) verileri de bulunmaktad›r. Türkçenin baflka metinlerinde rastlan›lmayan bu sözcü¤ü Clauson da hapax legomenon olarak göstermektedir. (EDPT s. 172, 75). Enüç sözcü¤ünün katarakt karfl›l›¤› olmas› ve katarakt›n inen perde olarak düflünülmesinden yola ç›karak ėn- eyleminden türetilmifl oldu¤u düflünülebilir. 7) ewflflü ük: (<ew-ifl-ük) Sa¤l›¤›n bozulmas›, bünyenin dengesinin bozulmas›, kar›flma. Yaln›zca Kâflgâri’de geçen bu sözcük “Bir kimsede eskiden bulunmay›p sonradan gelen hal, hastal›k ve buna benzer fleyler, ar›za” olarak aç›klanmakta- 139 kebikeç / 22 • 2006 d›r (DLT I. 105). Baflka kaynaklarda rastlan›lmayan bu veriyi Clauson da hapax legomenon olarak nitelendirmekte, yap›s› hakk›nda bir görüfl ileri sürmemektedir. (EDPT s. 16). Kâflgâri’de verilen “bir kimsede eskiden bulunmay›p sonradan gelen hal, hastal›k ve buna benzer fleyler, ar›za” anlam›n› bir insan›n sa¤l›k aç›s›ndan dengesinin bozulmas›, sa¤l›k durumunun kar›flmas› olarak anlamak gerekir. a olKâflgârî’deki bu aç›klama sözcü¤ün sözlüksel anlam›n›n kar›flfl››kl›k, kargaflfla du¤unu göstermektedir. Bu anlamdan yola ç›kararak ew-iflfl--ük biçiminde bir yap›ya sahip oldu¤u aç›kt›r. Orhon metinlerinde ebir- ve ebireki3 (çevredeki) örneklerinde yer alan *eeb- fiilinden –ir- ettirgen çat›l› veriler, daha sonraki döük sözcü¤ü nemlerde ewir- biçiminde daha yayg›n bir kullan›ma sahiptir. ewflflü ise, ew- eyleminin –iflfl-- çat› eki ile “kar›flmak” anlam›nda ewiflfl- eyleminden –ük ad yapma eki türetilmifl olmal›d›r. ew- eyleminden türetilmifl veriler olarak Kâflgâri’de ewür- “çevirmek, evirmek, döndürmek alt›n› üstüne getirmek” ükgen tewürgen “her (DLT I. 178; II. 82); ewüflfl-- “savurmak” (DLT I. s. 13); ewflflü zaman evirip çeviren, güç iflleri baflaran” (DLT I. 157, 521)); ewürgen tewürgen “her zaman evirip çeviren” (DLT I. 521) verileri de yer almaktad›r. Türkiye Türkçesinde evirmek çevirmek ikilemesinde yaflayan bu eylemden türemifl sözcükler olarak evre, evrim, evren (<ev-ir-e+n) verilerini de eklemek gerekir. Kâflgârî’deki “sa¤l›¤›n bozulmas›” biçimindeki terimsel anlam, eski t›p anlay›fl›ndan kaynaklanan bir anlamd›r. Eski t›pta tabiat ya da mizac denen bünye yap›s› dört ö¤e olan kan, safra, balgam ve sevda maddelerinin belirli bir düzen ve oran içinde bir araya gelmelerinden oluflur. Mikrop bilinmedi¤inden her türlü hastal›k bu dört ö¤e aras›ndaki dengenin bozulmas›na, birinin art›p ya da azalmas› biçiminde dengenin bozulmas›na ba¤lan›r. Tedavi hangi ö¤enin eksik ya da fazla oldu¤unu tespit ederek ilaçla bu dengeyi yeniden sa¤lamakt›r. Dolay›s›yla ö¤eler aras›ndaki dengenin bozulmas› bir tür kar›fl›kl›kt›r. a anlam›ndaki ewflflü ük sözcü¤ü, hastal›k, sa¤Bu nedenle de kar›flfl››kl›k, kargaflfla l›¤›n bozulmas› anlam›n› edinmifltir. 8) ig. Hastal›k. DLT ve KB’de s›kça geçen bu sözcük en eski metinlerden itibaren yayg›n 3 Orhon Türkçesi metinlerinde iflig küçüg bir-, biriki okuyufllar›n›n iflig küçüg ebir- ve ebireki biçimindeki düzeltmeler için bkz. Semih Tezcan, “Tonyukuk Yaz›t›nda Birkaç Düzeltme”, Türk Dili Araflt›rmalar› Y›ll›¤› 1975-1976, s. 173-181. 140 ÖNLER Divânü Lügâtit-Türk ve Kutadgu Bilig’de T›p Terimleri bir kullan›ma sahiptir. Clauson bu sözcü¤e “illness, disease” anlam›n› verdikten sonra eski Uygur metinlerinden bafllamak üzere, Karahanl›, Harezm, Ça¤atay ve K›pçak dönemi ve Anadolu metinlerindeki kullan›mlar›n› vermektedir.4 Bu sözcükten türetilen igle- (hastalanmak) DLT’de (s. I.287, 380) iki kez geçmektedir. DLT’de ig (I. s. 48) ve igle- verilerinin d›fl›nda, iglel- “hastalanmak” (I. 296), iglen- “bir parça almaktad›r. Hastalanmak; a¤r›s› tutmak” (I. 259); igleflfl-- “hastalaflmak” (I. 241); iglet- “hastaland›rmak” (I. 266); iglig “hasta” (I.79, 196, 273; II. 351) sözcükleri de bulunmaktad›r. Ayr›ca igçil (DLT. III. s.57) sözcü¤ü de bu terimin bir baflka türevidir. KB’de, ig (4253) sözcü¤ünün yan› s›ra igle- “hastalanmak” eylemi de bulunmaktad›r. Tirig bolsa yal n¸u k. yime igler ök/ ‹gin emçi körse otun emler ök 4358 (‹nsan yafl›yorsa tabii ki hastalan›r, hastal›¤›n› hekim görse tedavi eder) beytinde özdeyifl biçiminde bir kullan›mla yer almaktad›r. Tarama Sözlü¤ü’nde ig sözcü¤ü “verem, ince a¤r›” anlam›yla XVI ve XVII yüzy›l metinlerinden üç tan›k bulunmaktad›r (Tar.S. s. 2014). Bunun d›fl›nda igle- (iyle-) “Hastalanmak, hastal›k getirmek” (Tar.S. 2020) fieyyad Hamza ve daha sonraki yüzy›llardan veriler bulunmaktad›r. XVII. yüzy›l eserlerinden Pir Mehmed’in Genc-i Leal manzum sözlü¤ünde iglü sözcü¤ü “Dertli, gaml›” anlam›yla yer almaktad›r (Tar.S. s. 2020). Derleme Sözlü¤ü’nde i¤ (I) “Hastal›k, dert”, Konya-Ermenek’ten tek veri olarak yer almaktad›r (DS s. 2508). i¤lek (II) “1. Zay›f, güçsüz, hastal›kl›” (Samsun, Ordu, Mu¤la), “2. Hastal›k ya da susuzluktan olgunlaflamam›fl, zay›f kalm›fl meyve” (Akflehir- Konya) verisi de ig sözcü¤ünden türetilmifltir (DS. s. 2511). Yaln›z olarak kullan›m›n›n d›fl›nda, ayn› anlamdaki di¤er bir sözcükle ikiġ˙a a ve ig ag ġ˙rr›g ikilemeleme biçiminde kullan›mlar da yayg›nd›r. Bunlarda ig tog leri de bulunmaktad›r. ġ˙a a sözcü¤ü DLT’de “hastal›k, iç a¤›rl›¤›” (III. 224) olarak anlam verilen tog ġ˙a a biçiminde ikileme olarak yer almaktad›r. Yukar›da yaln›zca bir yerde ig to g ig sözcü¤ü ile ilgili olarak KB’den verdi¤imiz örneklerde de ig tog ġ˙a a ikilemesi içinde yer almaktad›r. Clauson, to_a: biçiminde ikinci hecesini uzun ünlüyle ġ˙-- eyleminden –a ulac›yla türetilmifl olarak aç›klamaktagösterdi¤i sözcü¤ü tug d›r. Ayr›ca Kaflgârî’nin verdi¤i “e’d-dā’ we t›k.lu’n-nefes” karfl›l›¤n› “illness, dyspnoea” (hastal›k, nefes darl›¤›) olarak aktarmaktad›r. Clauson’un Eski Uy4 Sir Gerard Clausen, An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth Central Turkish, Oxford 1972. s. 89-99. 141 kebikeç / 22 • 2006 ġ˙a a ikilemesi içinde geçmekgurca’daki kullan›mlar›na verdi¤i örnekler de ig tog ġ˙a a sözcü¤üne XI. yüzy›ldan sonraki metinlerde rastlatedir. (EDPT s. 466). to g n›lmamaktad›r. ġ˙a a sözcü¤ü afla¤›daki beyitlerde ig tog ġ˙a a biçimindeki ikilemede geçKB’de to g mektedir: K.amuġ edgülügke nen¸ ol yolç›s› K.amuġ ig toġak.a nen¸ ol emçisi 3979. (Her türlü iyili¤in yolunu açan, her türlü hastal›¤› iyilefltiren varl›kt›r.) Olarda birisi otaç› turur K.amuġ ig toġak.a bu emçi turur 4356 (Bunlardan biri de hekimlerdir, bütün hastal›klar› bunlar sa¤alt›r) Yanut bėrdi Ögdülmifl ayd› ay can Tirig bolsa yaln¸uk. yor›r ig toġan 5978 (Ögdülmifl yan›t verdi dedi ey can, insan hayatta oldukça hastal›kla karfl›lafl›r) Yavuz k.›lma kön¸lün tlin¸ni y›ġa Yazuk.k.a kefaret bolur ig toġa 5979. (Gönlünden kötü fleyler geçirme, diline hakim ol, hastal›k günahlar›n kefareti olur) 9) k.›zlamu k.: K›zam›k. Yaln›zca DLT’de yer alan bu veri “K›zam›k, k›zam›¤a benzer sivilceler” olarak aç›klanm›flt›r. (I. 528). Türkçenin Uygurca’dan bafllamak üzere eski metinlerinde k.›zamu k. olarak görülen bu sözcü¤ün k›zlamuk biçimi tek veridir. 10) oldrum: Kötürüm, yatalak. Kâflgâri’de bir tek yerde geçen sözcük “Kötürüm, yatalak, oturum” olarak anlamland›r›lm›flt›r (DLT III. 412). Yap› olarak ol-dur- (oturmak) um eklerinden oluflmaktad›r. (Türkiye Türkçesindeki otur- fiili l sesinin düflmesi sonucu oldur- fiilinden ç›km›fl bir biçimdir. Eski Türkçe dönemi metinlerinde bilindi¤i gibi ol-ur- biçimi de yayg›nd›r. Daha sonraki dönem metinlerinde de s›kça rastlan›r (bkz. EDPT s. 132). 11) ot: ‹laç, zehir. DLT’de “ilaç, em; zehir,” DLT’de ilaç anlam›yla kullan›m› daha çoktur (I. s. 142 ÖNLER Divânü Lügâtit-Türk ve Kutadgu Bilig’de T›p Terimleri 154, 514, 515; II. 72, 116, 127, 176, 315, 345; III. 224, 252.) KB 1199, 2888) Ancak iki örnekte zehir anlam›nda kullan›lm›flt›r: “beg an¸a ot bėrdi” (Bey onu zehirledi) (DLT. s. 35); An›n¸ iflin keçürdüm Ėflin yime úaçurdum Ölüm ot›n içürdüm ‹çti bolup yüzi tur› (Onun iflini bitirdim, arkadafl›n› kaç›rd›m, ölüm zehirini içirdim, yüzünü buruflturup içti) (DLT I. s. 47) DS’de ot sözcü¤ünden türetilen otalak “A¤›, a¤›l›”; otalamak “A¤›lamak”, otalanmak “A¤›lanmak” (DS 3293) verileri “zehir anlam›n›n Anadolu’da devam etti¤ini göstermektedir. Sözcü¤ün tek bafl›na kullan›m›n›n yan› s›ra ot em biçiminde ikileme olarak kullan›m› da yayg›nd›r (KB 1061, 2191). Bu sözcükten türemifl ota- “tedavi etmek” (KB 158, 5244); otat- “tedavi ettirmek” (KB 4253) eylemleri de bulunmaktad›r. DS’de ota- “1- Hastal›¤› geçmek, iyi olmak; 2-Hastal›¤› iyilefltirmek” (s. 3293) anlamlar›yla bulunmaktad›r. 12) otaç›: Hekim. Türkçenin tarihsel metinlerinde yayg›n olarak kullan›lm›fl bir terimdir. DLT’de ilaç anlam›ndaki ot sözcü¤ü izah edilirken “ot içtim” örne¤i verilmifl “bundan dolay› hekime otaç› denir” aç›klamas› yap›lm›flt›r. (I. s. 35), otaç› közüg enüçledi “otaç› göze inen perdeye ilaç koydu” (DLT. I. 299). otaç› sözcü¤ü Kutadgu Bilig’de de yayg›n olarak kullan›lm›flt›r. Tarama Sözlü¤ü’nde otac›l›k “hekimlik, tababet”; otac›lu olmak “Hekimlik olmak, hekime muhtaç olmak” (Tar.S. 3021); otcu “hekim, tabip, attar” (s. 3028) verileri bulunmaktad›r. Anadolu a¤›zlar›nda otac›, otçu “1- Doktor, 2- Ev ilac›yla göz hastal›¤›n› iyilefltiren göz doktoru” (DS. s. 3292) verilerini görmekteyiz. Eski t›pta çeflitli bitkilerin ilaç olarak kullan›lmas› ot sözcü¤ünün ilaç anlam›n› edinmesine neden olmufl, bundan da tedavi anlam›nda ota- eylemi türemifltir. otaç› sözcü¤ü ise Mo¤olca ota (ot) ad›ndan +ç› ekiyle türetilmifltir. (bkz. EDPT s.44; EW s. 366). 13) ötrüm: (<öt-ür-üm) Müshil, ishal ilac›. Geçmek anlam›ndaki öt- eyleminden –ür- ettirgen çat› eki ve eylemden ad 143 kebikeç / 22 • 2006 yapan –im ekleriyle yap›lm›flt›r. DLT’de iki yerde geçmektedir. “ötrüm k.ar›n ötgürdi” (müshil ishal etti) (DLT I. s.226). KB’de Aytold›’n›n hastalanmas›n›n anlat›ld›¤› bölümde geçmektedir: K .ayu ayd› ötrüm içirgü kerek Özi K . atm›fl amd› boflutġu kerek (1058) (Kimi dedi müshil içirmeli, ba¤›rsakla boflaltmak gerek) Tarama Sözlü¤ü’nde “ishal” anlam›yla ötrük sözcü¤ü için XIV ve XV. yüzy›llardan iki veri bulunmaktad›r (s. 3138). DS’de ötürmek (›) [öttürmek, ötü rek olmak, ötürgeç olmak, ötürmeg, ötürük olmak, ötürük tutmak] “ishal, sürgün olmak”; ötürük (I) [ötrek, ötrük, ötürek, ötürgeç, ötürüg] “Sürgün, ishal” (s. 3359-60) verilerinden, Anadolu’da, öt-ür- eyleminden türetilmifl, “ishal” anlam›nda birçok sözcük bulundu¤u anlafl›lmaktad›r. 14) ötüg: (<öt-üg) ‹shal. Öt- fiilinden –üg fiilden ad yapma ekiyle türetilmifltir. DLT’de yaln›zca bir yerde geçmektedir. “an¸ar ötüg tutt›” “onu kusma tuttu” (DLT. I. s. 68). Bura- a sözcüda verilen kusma anlam› yanl›flt›r. Kaflgarl›’n›n verdi¤i Arapça h¸ay zż˙a ¤ünün anlam› ishaldir.5 Clauson, sözcü¤ün yap›s›n› öt- (geçmek) eyleminde yap›lan bir ad olarak göstermifl farkl› dil ve lehçelerdeki biçim ve anlamlar›n› aktararak DLT’deki veriye “diarrhoea” (ishal) anlam›n› vermifltir (s.51). 15) s.ar›ġ˙:: Öd, bünyeyi oluflturan dört ana maddeden biri olan safra maddesi. Eski t›p anlay›fl›na göre mizac (bünye) kan, safra, balgam ve sevda olmak üzere dört ana maddenin kar›fl›m›ndan oluflur. Bu kar›fl›ma ah¸lat-› arba’a denir. Bu dört maddenin oranlar› kifliden kifliye de¤iflir. Bu oranlar tabiat denen kiflisel bünye özelliklerini oluflturur. Hastal›k bu ö¤elerden birinin art›p ya da azalmas› sonucu ortaya ç›kar. Tedavi, d›fltan verilen ilaçlarla ya da baflka ifllemlerle bu dengeyi yeniden kurmakt›r. Örne¤in kan fazlal›¤›na ba¤lanan hastal›klar kan›n hacamat denen ifllemle al›nmas› yoluyla tedavi edilir. 5 Besim Atalay yay›n›nda verilen “kusma” anlam› yanl›flt›r. Dankoff çevirisinde “dysentery” olarak düzeltmifltir (C. III. s. 49). 144 ÖNLER Divânü Lügâtit-Türk ve Kutadgu Bilig’de T›p Terimleri s.afra anlam›nda s.ar›g ġ˙ sözcü¤ünün kullan›lmas› yaln›zca Kutadgu Bilig’de görülmektedir: Sar›ġ› küçenmis bolur ay bügü Özini boflutġu terengübin yėgü (6010) (Onun safras› artm›fl, içini boflaltmak için terengübin yemelidir ey bilge kifli) 16) sem: (<Ar. ) Zehir. Yaln›z bafl›na kullan›lmayan, em sem ikilemesinde görülen bir sözcüktür. Uygur metinlerinden itibaren görülen sözcük her zaman em sem ikilemesi içinde görülmektedir. (bkz. EDPT s. 828). DLT’de em sem biçiminde yer alm›fl ve “ilaç” anlam› verildikten sonra, “yaln›z kullan›lmaz” aç›klamas› yap›lm›flt›r (III. s. 157). Gene DLT’de “Urm›j ajun busuġ›n k.›lm›fl an› bal›ġ/ Em sem an¸ar tilenip sizde bulur yak.›g” (Dünya ona pusu kurup onu yaralam›fl, yaras›na ilaç aray›p sende yak› bulmufl) (I. s. 407) beyitinde de ikileme olarak kullan›lm›flt›r. Arapça’da bu sözcük zehir anlam›yla bulunmaktad›r.. Eski Uygur metinlerinden itibaren görülen sözcü¤ün Arapça’dan geçmifl olmas› oldukça zay›f bir olas›l›kt›r. Bu nedenle sem sözcü¤ü t›p metinleri arac›l›¤›yla Türkçe’den Arapça’ya da geçmifl olabilir. krfl. em. 17) tadu: (<Sanskrit dhātu) Bünyeyi oluflturan kan, safra, sevda ve balgam ġ˙.. olarak adland›r›lan dört ana madde, ah¸lāt-› arba’a, bkz. s.ar› g DLT’de “insan›n tab’› ve tabiat›” (III. s. 220) biçiminde aç›klanm›flt›r. KB’de oldukça s›k geçen bu sözcük ‹ndeks’te “unsur, t›ynet, tabiat” olarak aç›klanm›flt›r. Uygur t›p metinlerinde de yayg›n bir terim olarak kullan›lm›flt›r.6 Eski t›p anlay›fl›na göre mizaç olarak adland›r›lan bünyeyi oluflturan kan, safra, balgam ve sevda ö¤elerinden her biri. Bu dört nesnenin kar›fl›m›ndan oluflan mizaç yani yap› özelli¤i bu maddelerden her birinin oran› kifliden kifliye de¤iflir. Buna göre insanlar, bu dört ö¤eden hangisi a¤›r bas›yorsa onunla nitelendirilirler, safral›, kanl› vb. Eski t›p anlay›fl›nda hastal›k bu ö¤eler aras›ndaki dengenin bozulmas›, birinin art›p di¤erinin azalmas›d›r. Sa¤alt›m ve ilaç, bu dengeyi yeniden kurmak için baflvurulan yoldur. Kutadgu Bilig’de Aytold›’n›n hastalanmas› da gene bu ö¤elerdeki dengenin bozulmas› olarak anlat›lmaktad›r: 6 G. R. Racmat›, Zur Heilkunde der Uiguren II. Berlin 1932. 145 kebikeç / 22 • 2006 Yarafl›k. tadular k.ar›flt› için Küçendi biri tutt› bast› üçin Tadu tegflürüldi afl› bold› yig Aġ›r bold› kön¸li k.at›ġ tutt› ig (1053-1054) (Uyum içindeki tadular içten kar›flt›; biri güçlenerek di¤er üçünü bast›rd›. Tadular de¤iflti yiyece¤i dert oldu; gönlü a¤›rlaflt›, hastal›k onu s›k›ca tuttu) Mizac› oluflturan dört ö¤enin uyumundan yola ç›karak Kutadgu Bilig’de dört halife için flöyle bir benzetme yap›lm›flt›r: Bu tört ėfl man¸a tört tadu teg turur Tüzülse tadu ç›n tiriglik bolur (60) (Bu dört efl bana dört tadu gibidir; tadular do¤ru düzenlenirse hayat olur.) 18) temregü Temriye hastal›¤› denen bir tür cilt hastal›¤›. Kâflgâri’de yaln›zca bir yerde geçen sözcük “temre¤i” (I.491) olarak aç›klanm›flt›r. Clauson yap› olarak sözcü¤ün temire+e-gü temir sözcü¤ünden türemifl olarak gösterdikten sora çeflitli Türk dil ve lehçelerindeki biçimlerini aktarmaktad›r (EDPT. s. 509). Anadolu’nun çeflitli yörelerindeki biçimlerine iliflkin Derleme Sözlü¤ü’nde flu veriler yer almaktad›r: demre¤i [demirönü, demiröyü, demna, demrā, demravi, demre, demre¤e, demre¤ü, demrevi, demriye, demuravi, derma, demre¤e, demre¤i] 1. Temriye, ekzama, 2. Temriye, ekzama hastal›¤›n› tedavi eden kimse (DS. s.1419). 19) tolg ġ˙a ag ġ˙:: Ba¤›rsaklarda meydana gelen bir tür sanc›. ġ˙a ag ġ˙ “s›k›nt›” olarak aç›klanm›fl, “emgek tolġaġ denir. Asl› kulunç DLT’de tolg ve iç a¤r›s› anlam›nad›r. ‘an›n¸ k.arn› tolġar’ onun karn›n› a¤r› tuttu, yüre¤i bulan›r” biçiminde örneklerle izah edilmifltir. Bu aç›klamalardan ba¤›rsaklarda oluflan bir ve XIV-XV. yüzy›l Anadolu t›p metinlerinde kulunc denilen sanc›n›n kastedildi¤i anlafl›lmaktad›r. Nitekim “an›n¸ karn› tolgar” (onun karn›n› a¤r› tuttu yüre¤i bulan›r) çevirisi de fliddetli sanc›dan mide bulanmas›n› kastetmektedir. Sözcü¤ün tolga- (dola-) eyleminden –g ekiyle türedi¤i anlafl›lmaktad›r. 20) tumagu: Nezle. Clauson sözcü¤ün yap›s›n› (<tuma:gu: <*tuma:-< tum) biçiminde aç›klad›k- 146 ÖNLER Divânü Lügâtit-Türk ve Kutadgu Bilig’de T›p Terimleri tan sonra, Azeri tumov, Türkmen dümev, Osmanl› tomaġ› vs. Uygurca tumagu, Kaflgarî tuma:gu: (I. 447), Mühenna du:ma:gu:, Tuhf. tumav biçimlerini aktarmaktad›r (EDPT. s. 505). Bu sözcü¤ün kaynakland›¤› tum ad› Kaflgarî’de (DLT. I. 338) “so¤uk” anlam›nda geçmektedir. Clauson bu sözcü¤ü tek veri (Hapax legomenon) olarak göstermektedir (EDPT. s. 503). Tarama Sözlü¤ü’nde duma¤› (dumagu, tuma¤›, tuma¤u) “nezle” anlam› verilerek, XIV ve XVIII. yüzy›llar aras› metinlerden tan›klar verilmifltir (s. 1253). Kutadgu Bilig’de sa¤l›k bilgisi alan›nda birleflik kelime biçiminde kurulmufl yap›lar da bulunmaktad›r. Bunlara örnek olmak üzere afla¤›daki verileri sayabiliriz: 21) _an tut- Kan fazlal›¤›. Bünyeyi (mizac) oluflturan dört ana ö¤e olan kan, öd, balgam ve kara safra maddelerinden kan ö¤esinin artmas› sonucu, dengenin bozulmas› ve bu denge bozulmas›yla hastal›k halinin ortaya ç›kmas›. Bunun için hacamat olarak adland›r›lan ifllem yap›l›r yani flifle ya da boynuzla vücuttaki fazla kan al›narak denge sa¤lan›r. Buna kan alma ifllemi denir. K.ayu ayd› k.an tutm›fl amd› mun› Aça bėrgü ekh¸el7 ak.›tġu k.an› (Kimisi “bunu kan tutmufl, gövde damar›n› aç›p fazla kan› ak›tmal›” dedi.) 22) _amur kör-: Nabza bakmak. Tamur (damar) ve kör- (bakmak) sözcüklerinden oluflmufl bir terimdir. Eserde Aytold›’n›n hastal›¤›n› teflhis için hekimlerin baflvurdu¤u ifllemlerden biri olarak geçer: Otaç› tėrildi t.amur kördiler Ol ig kem ne ermifl ayu bėrdiler (1057) (Hekimler toplan›p nabza bakt›lar, bu hastal›¤›n ne oldu¤unu söyleyiverdiler). 7 Arat metnindeki ‘ekçek’ okuyuflunun düzeltilmesi için bkz. Zafer Önler, “Kutadgu Bilig’de ‘ekçek’ Kelimesi Üzerine, Türk Dili, Türk Dil Kurumu, s. 479, 1993, s. 344-345. 147 kebikeç / 22 • 2006 Arapca- Farsça Terimler: Türkçenin daha sonraki dönemlerinde yayg›nlaflan Arapça ve Farsça kökenli kimi terimleri ilk kez Kutadgu Bilig’de görülmektedir. Bu terimler Özellikle XIV. yüzy›ldan itibaren Anadolu’da yaz›lm›fl Türkçe t›p kitaplar›nda s›kl›kla kullan›lm›fllard›r:8 1) güv a ā¯riflfl:: (<Far) Sindirimi kolaylaflt›r›c›, genellikle bal ve çeflitli maddelerden yap›lan bir macun. Kutadgu Bilig’de yaln›zca bir yerde geçmektedir: K.amuġ türlüg otlar idiflçi tutar Güvārifl ya ma’cūn ya çurn› tutar (2887) (‹çkici her türlü ilac›, hazmedici, kuvvet macunu ve müshili haz›r bulundurur) 2) matridus: Eski Yunanca kökenli olan bu sözcük XIV ve XV. yüzy›llarda ū ¯ss biçiminde bir macun ad› ū ¯zz¯›t.u Anadolu’da yaz›lm›fl olan t›p metinlerinde mesru olarak geçmektedir.9 Mesir macununun bu sözcükten kaynaklanm›fl olma olas›l›¤› oldukça yüksektir. KB’de yaln›zca bir yerde geçmektedir (1064). 3) sevda ā¯:: Arapça kökenli bu terim mizac› oluflturan dört ana ö¤eden biridir, ġ˙. bkz. s.ar› g Kutadgu Bilig’de afla¤›daki ki beyitte geçmektedir. Her iki beyitte de sevda maddesinin bask›n duruma gelmesinden beynin olumsuz etkilendi¤ine inan›ld›¤› anlafl›lmaktad›r:: Bu sevda küçenmifl bolur ay kadafl Ot içgü men¸esin ar›tġu adafl 6012. (Bu kara safra [sevda] maddesi artm›flt›r, ey dost beynini ar›tacak ilaç içmelidir) Ya sevda küçedip men¸im artad› ol Közüm kemi körnür özüm hab içeyi (6590) (Ya sevda fazlalaflarak beynimi bozmufltur, gözüm hasta görünüyor, hap içeyim). 8 Zafer Önler, Müntahab-› fiifa I -Girifl, Metin, Türk Dil Kurumu, Ankara 1990; Müntahab-› fiifa II Sözlük, Simurg Yay›nlar›, ‹stanbul 1999. 9 Zafer Önler, Müntahab-› fiifa II. 148 ÖNLER Divânü Lügâtit-Türk ve Kutadgu Bilig’de T›p Terimleri 4) flfleeliflfla ā¯ KB’de yaln›zca bir kez (1064) geçen bu sözcük de Anadoulu’da yaz›lm›fl t›p metinlerinde bir macun ad› olarak geçmektedir.10 5) terengüb¯›n: (<Farsça tere [bitki]+ engübìn [bal]) Kudret helvas›, basra bal› olarak da adland›r›lan bir tür kudret helvas›. Yaz mevsiminin belli zamanlar›nda çeflitli a¤açlar›n yapraklar›n›n salg›lad›klar› bir s›v›d›r.11 Arapçada g sesinin bulunmamas› nedeniyle, Arapçalaflm›fl biçimi terencübìn, tarancebìn olarak adland›r›l›r. Eski Anadolu Türkçesi meġ˙ (öd) tinlerinde çok yayg›n olan bu sözcük KB’de dört ana ö¤eden olan s.ar› g maddesini azaltmak için hafifletici, sehl edici anlam›yla geçmektedir: Sar›ġ› küçenmis bolur ay bügü Özini boflutàu terengübin yėgü (6010) (Onun safras› artm›fl, içini boflaltmak için terengübin yemelidir ey bilge kifli) 6) tirya ā¯k k. (<Farsça <Grek.) Daha çok panzehir olarak bilinen bir grup macunun ortak ad›. Mütercim As›m, eski Yunan hekimlerince yap›l›p gelifltirildi¤ini ve ad›n›n eski Yunancadan geldi¤ini belirterek, türleri ve etkileri hakk›nda bilgiler vermektedir.12 Aytold›’n›n hastal›¤› s›ras›nda hekimlerin farkl› teflhislerine göre verdikleri çeflitli ilaçlar say›lmaktad›r: Kerek tut flel›¯se kerek tiryȧk. ėt Kerek matridūs úat ya çurn› ögüt (1064) (‹ster fleelise ver ister tiryak ver, ya da matridus ya çurn› ö¤üt) KAYNAKÇA ve KISALTMALAR Arat, Reflit Rahmeti (1979), Kutadgu Bilig I –Metin- Türk Dil Kurumu 1947; II Tercüme, Türk Tarih Kurumu 1957; III ‹ndeks, (Neflri Haz›rlayanlar: Kemal Eraslan, Osman F. Sertkaya, Nuri Yüce), Türk Kültürünü Araflt›rma Enstitüsü. Dankoff= Robert Dankoff (1982-1985), Mahmud al-KÀflgarì, Compendium of the Turkic Dialects, I-III, Harvard. 10 Zafer Önler, a.g.e. 11 bkz. Zafer Önler, “Ya¤d›¤›na ‹nan›lan Bir Tür Kudret Helvas›: Gezo”, F›rat Üniversitesi Dergisi (Sosyal Bilimler), c. 4, s. 2, s. 205-207. 12 Mütercim As›m Efendi, Kamus Tercümesi, c. II s. 875-876. 149 kebikeç / 22 • 2006 DLT= Besim Atalay: Divânü Lûgâti’t-Türk, c. I-IV, Türk Dil Kurumu. DS= Derleme Sözlü¤ü, c. I-XII. Türk Dil Kurumu, Ankara 1963-1982 EDPT= Sir Gerard Clauson (1972), An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth Central Turkish, Oxford. EW= Martti Räsänen (1969), Versuch eines Etymologieschen Wörterbuchs der Türksprachen, Helsinki. Mütercim As›m Efendi (1305), Kamus Tercümesi, I-III, ‹stanbul. Önler, Zafer (1990), Müntahab-› fiifa I, -Girifl, Metin- Türk Dil Kurumu, Ankara. __________ (1990), Müntahab-› fiifa II –Sözlük- Simurg Yay›nlar›, ‹stanbul. __________ (1993), “Kutadgu Bilig’de ‘ekçek’ Kelimesi Üzerine”, Türk Dili, Türk Dil Kurumu, S.: 479, s. 344-45. __________(1990), “Ya¤d›¤›na ‹nan›lan Bir Kudret Helvas›: Gezo”, F›rat Üniversitesi Dergisi (Sosyal Bilimler), C. 4, S. 2, s. 205-207. Racmat›, G. R. (Reflid Rahmeti Arat) (1932), Zur Heilkunde der Uiguren, I- II. Berlin. Tar.S.= Tarama Sözlü¤ü, c. I-VIII. Türk Dil Kurumu, 1963-1977. TMEN= Gerhard Doerfer (1963-1975), Türkische und Mongolische Elemente im Neupersischen, I-IV, Wiesbaden. Özet: Türk dili tarihinin önde gelen iki eseri olan Divânü Lügâti’t-Türk ve Kutadgu Bilig’de, t›p konusuna iliflkin kimi terimler de yer alm›flt›r. Yapt›¤›m›z tarama sonucu 20’si Türkçe olmak üzere toplam 28 terim yer almaktad›r. Türkçe terimlerin bir bölümü yaln›zca bu metinlerde geçen, Türkçenin baflka dönemlerinde rastlan›lmayan sözcüklerdir. Yabanc› kökenli sözcükler ço¤unlukla Sanskrit, Farsça kaynakl› ve Yunancadan Arapça arac›l›¤›yla Türkçeye geçmifl terimlerdir. Anahtar Sözcükler: Divanü Lügati’t-Türk, Kutadgu Bilig, t›p terimleri, t›p tarihi. Medical Terminology in Divânü Lügât’it-Türk and Kutadgu Bilig Abstract: Two significant texts in the history of Turkish language, Divânü Lügâti’t-Türk and Kutadgu Bilig contain some medical terms. A survey of these texts reveals a set of 28 terms, 20 of which are originaly Turkish. Of Turkish terms some are seen only in these texts, while most of the foreign words are of Sanskrit and Persian origin or are the Greek loan words into Turkish via Arabic. Keywords: Divanü Lügati’t-Türk, Kutadgu Bilig, medical terminology, medical history. 150 kebikeç / 22 • 2006 DEMOKRAT PART‹ DÖNEM‹NDE BAKANLAR KURULU KARARI ‹LE YASAKLANAN YAYINLAR Mustafa YILMAZ - Yasemin DO⁄ANER* S iyasal ve sosyal hayatta önemli bir fonksiyona sahip olan bas›n›n yasama, yürütme ve yarg› sonras› dördüncü kuvvet olarak alg›land›¤› bilinmektedir. Osmanl› Devleti’nin gündemine girmesi bat›l› ülkelere nazaran biraz geç olarak gerçekleflmifltir. Bunun çeflitli sebepleri olmakla birlikte matbaan›n geç geliflinin rolünün büyük oldu¤u söylenebilir. Okuma yazma oran›n›n düflük olmas› da bu gecikmeyi pekifltiren bir di¤er faktördür. Türkiye’de ilk gazete Frans›zca olarak ‹zmir’de yay›nlanm›fl ve bunu ayn› flehirde ç›kan di¤er Frans›zca gazeteler takip etmifltir (Ertu¤: s. 174). ‹lk Türkçe-Arapça gazete 1828’de M›s›r Valisi Mehmet Ali Pafla taraf›ndan Vakay-i M›sriyye ad›yla ç›kar›lm›flt›r. Daha çok resmi bildirileri, yasal uygulamalar› ve Mehmet Ali Pafla’n›n kendi çal›flmalar›n› yans›tmaya yönelik bir yay›nd›r (Kolo¤lu: s. 69). ‹lk Türkçe gazete olma özelli¤ine sahip olan Takvim-i Vekayi’nin ç›k›fl› (Kolo¤lu: 1981), Avrupa’da yay›nlanan ilk süreli yay›ndan tam olarak 200 y›l sonra gerçekleflmifltir. Resmi bir yay›n organ› olan gazete, kamuoyu oluflturman›n yan› s›ra bir tarih belgesi olarak düflünülmüfltür. Gazete Osmanl› Devle* Hacettepe Üniversitesi Atatürk ‹lkeleri ve ‹nk›lâp Tarihi Enstitüsü. 151 kebikeç / 22 • 2006 ti’nin etnik yap›s› ve d›fl çevreleri etkileme ihtiyac› nedeniyle Türkçe’den baflka Frans›zca, Rumca, Ermenice, Arapça ve Farsça olarak yay›nlanm›flt›r (Ertu¤: 1970, s. 153). Takvim-i Vekayi 1840’a kadar bas›n hayat›nda yaln›zl›¤›n› sürdürmüfl, bu tarihte Ceride-i Havadis ç›kmaya bafllam›flt›r. Her iki gazete Tanzimat dönemi yönetici ve düflünür kadrosunu olumlu yönde etkilemifltir (Oral: 1967, s. 77-79). Devletin kontrolü alt›nda olan ve hükümeti elefltirmeleri dahi söz konusu olmayan bu gazetelerden sonra özel giriflimle fiinasi ve Agah Efendi taraf›ndan 1860 y›l›nda Tercüman-› Ahval ç›kar›lm›flt›r. Bu gazete ötekilerden farkl› olarak bir övgü gazetesi de¤il, düflünce ve tart›flma gazetesi oldu¤unu vurgulam›fl ve halka yönelme amac›n› belirtmifltir (Kolo¤lu: s. 79). Tercüman› Ahval’in yirmi beflinci say›s›ndan sonra gazeteden ayr›lan fiinasi 1861’de Tasvir-i Efkar’› kurmufltur. Tanzimat dönemi bas›n› olarak adland›r›lan bu dönemin tipik özelli¤i siyasal ve sosyal konularda yaz› yazabilecek yazar kadrosunun edebiyatç›lardan oluflmas›d›r. Ayd›nlar›, ülkenin içinde bulundu¤u siyasal koflullar ve özgürlüklerin k›s›tlanmas› gazete ç›karmaya yöneltmifl, buna paralel olarak da gazeteler edebiyat›n egemenli¤i alt›nda yay›nlanm›flt›r. Türkiye’de bas›n edebiyat›n egemenli¤inden kurtulurken, bat›da teknolojik geliflmelerin hayata geçirilmesi ile birlikte bas›na ilim ve edebiyat hakim olmufltur (‹nu¤ur:1978, s. 236). fiinasi ile birlikte bas›nda özgürlüklerin dile getirilmesi ve yönetime iliflki elefltiriler bas›na yönelik düzenlemeleri de beraberinde getirmifltir. 1864 y›l›nda Frans›z Bas›n Yasas›ndan çevrilen Matbuat Nizamnamesi (Balkanl›: 1951, s. 23) gazete ç›karma iflini kurallara ba¤lam›fl, bas›n suçlar› ile bunlara verilecek cezalar belirlenmifltir (Kabacal›:1999, s. 17-18). 1860’l› y›llarda bas›n Tercüman-› Ahval ve Tasvir-i Efkar’›n açt›¤› yolda önemli ölçüde dinamizm kazanm›fl ve dergiler dahil olmak üzere pek çok süreli yay›n, bas›n hayat›na girmifltir. Bas›n hayat›n›n zenginleflmesinde artan özgürlük taleplerinin dile getirilmesi etkili olmufltur. Bu dönemde Yeni Osmanl›lar Hürriyet ve Muhbir baflta olmak üzere fikirlerinin yaymak amac›yla pek çok gazete ç›karm›fllard›r (Jeltyakov: 1979, s. 65-83). 1868’de Terakki, 1869’da Mümeyyiz, 1870’de Basiret, ‹bret, As›r, Memalik-i Mahsusa, Hakay›k’ul Vakayi, Hulasatü’l Efkar, Diyojen gibi gazete ve dergiler yay›nlanm›flt›r (Nüzhet: 1931). Bas›n hayat›nda çeflitlili¤in artmas› üzerine bas›n›n üzerindeki denetim de artm›flt›r. 27 Mart 1867 tarihli Ali Kararnamesi ile ‹stanbul’da yay›nlanan gazeteleri kontrol alt›na alan ve iktidara gazete kapatma yetkisi veren 152 YILMAZ - DO⁄ANER DP Döneminde BKK ‹le Yasaklanan Yay›nlar bir dönem bafllam›flt›r. Yine 1876 Kanunu Esasi’sinin “Matbuat kanun dairesinde serbesttir” hükmüne ra¤men k›sa süren parlamentoya dayal› hayat sonras› II. Abdülhamit’in istibdat yönetimi ile bas›n üzerinde daha bask›c› bir dönem bafllam›flt›r.1 Bu yeni döneme ba¤l› olarak ülke içerisinde faaliyet yürütmenin güçlü¤ü bas›n›n önde gelen kalemlerini yurt d›fl›na kaçarak davalar›n› oralarda sürdürmeye sevk etmifltir (Gevgilili: 1983, s. 205-206). ‹kinci Meflrutiyet’in ilan›yla do¤an hürriyet atmosferi nedeniyle bas›nda sansür kald›r›lm›fl, bu da uzun süre görüfllerini rahatça dile getiremeyen bas›nda adeta bir patlamaya yol açm›flt›r. Gazete tirajlar› on binlerin üzerine ç›km›fl, ‹stanbul’da dört adet günlük gazete bulunurken, dergi ve gazete say›s› ilk üç y›lda 500’lere varm›flt›r (Karpat: 1964). Bu özgür ortam 31 Mart ayaklanmas› sonras›nda ç›kar›lan 1909 Matbuat Kanunu’na kadar devam etmifltir. Yeni Matbuat Kanunu cevap hakk› gibi nispeten liberal hükümler içeren bir kanun olmakla birlikte zamanla Osmanl› Devleti’ni sarsan siyasi buhranlar nedeniyle de¤iflikli¤e u¤ram›fl ve di¤er alanlarda örne¤in yasama yürütme iliflkisi yürütme lehine bozulmufl, muhalefete tepki giderek sertleflmifl ve bas›nda bu ba¤lamda kontrol alt›na al›narak yeni bir dönem bafllam›flt›r (Ertu¤: 1959, s. 45-46). Matbuat Kanunu’nda yap›lan de¤iflikliklerle bas›n üzerinde genifl yetkilere sahip olan hükümet, savafl y›llar›nda bas›na s›k› denetim getirmifl, 1909 Matbuat Kanunu 1913 y›l›nda ve 1914 y›l›nda yap›lan de¤iflikliklerle devletin iç ve d›fl güvenli¤ini bozabilecek nitelikte yay›n yapan gazetelerin kapat›lmas› yan›nda, ülkenin birinci dünya savafl›na girmesiyle Sansür Talimatnamesi2 yürürlü¤e konulmufl ve bas›n tamamen hükümet taraf›ndan kontrol alt›na al›nm›flt›r. ‹stanbul bas›n› bu dönemde Ankara hükümetince idarenin ele al›n›fl›na kadar gerçek ifllevini görmekten uzak kalm›flt›r. Meflrutiyet dönemi bas›n›n›n önemli bir dezavantaj› da henüz milli bir ajansa sahip olmamas› nedeniyle haberleri d›flar›daki ajanslardan alarak bas›n›n yabanc› kamuoyundan beslenmesi olmufltur. 1911 y›l›nda bu durumun gere¤i olarak “Osmanl› Ajans›” ad›yla bir ajans kurulmuflsa da kurumun memleketle ilgisinin isim ba¤l›l›¤›ndan öteye gidemedi¤i görülecektir (‹skit: 1943, s. 200). Milli mücadele döneminden bafllayarak bas›n›n ifllevinde önemli ölçüde de¤ifliklikler yaflanm›flt›r. Bu döneme kadar bas›n iktidar karfl›s›nda muhalif bir organ olarak görev yapm›flken, bas›n üzerinde denetim hem ‹stanbul Hükümeti hem de ‹tilaf Devletleri temsilcileri taraf›ndan art›r›lm›fl ve bas›n çok s›1 Bu dönem hakk›nda genifl bilgi için bkz. Server Tanilli, Anayasalar ve Siyasal Belgeler, ‹stanbul, 1962, s. 15; Abdülhamit dönemi sansür ve bas›n hayat› için bkz. N. A. Bano¤lu, Bas›n Tarihimizin Kara ve Ak Günleri, ‹stanbul, 1960, s. 5; Cevdet Kudret, Abdülhamit Döneminde Sansür, ‹stanbul, 1977. 2 16 sayfal›k Sansür Talimatnamesi için bkz. Sansür Talimatnamesi, Matbaay› Askeriye, ‹stanbul, 1330. 153 kebikeç / 22 • 2006 k› bir flekilde kontrol alt›na al›nm›flt›r. Milli mücadeleyi bafllatan Mustafa Kemal Pafla bas›n›n kamuoyu üzerindeki etkisini çok iyi bilen bir lider olarak (‹nu¤ur: 1992, s. 146-147), kendi fikirlerini hem iç hem de d›fl kamuoyuna anlatmada bir kanal olarak görmüfl ve bu anlamda bas›ndan yararlanm›flt›r (Öztoprak: 1981). Anadolu’daki örgütlenme faaliyetleri s›ras›nda Sivas’ta ‹rade-i Milliye ad›yla bir gazete ç›kar›lm›fl ve bafllatt›¤› mücadelenin hakl›l›¤› Anadolu halk›na anlat›lmaya çal›fl›lm›flt›r. Hareketin merkezini Ankara’ya tafl›d›ktan sonra da bu kez Hakimiyet-i Milliye ad›yla yeni bir gazete ç›kar›lmas› konusunda güvendi¤i kimselere talimat vermifl ve o günkü zor koflullarda gazetenin ç›kar›lmas› sa¤lanm›flt›r.3 Hakimiyet-i Milliye milli mücadele ruhunu yayman›n d›fl›nda Anadolu’daki istikrars›z ortamdan faydalanarak farkl› görüflleri savunan yay›nlara karfl› propaganda yaparak bir bak›ma ileride kurulacak devletin siyasi tavr›n› da ortaya koymufltur.4 Yine ayn› günlerde Ankara’da Matbuat ve ‹stihbarat Genel Müdürlü¤ü ve Anadolu Ajans› kurularak iç ve d›fl haberlerin kamuoyuna sa¤l›kl› bir biçimde duyurulmas› temin edilmifltir.5 Cumhuriyet’in ilan›ndan sonra yönetimin bas›n üzerindeki etkisi ciddi bir biçimde hissettirilerek, 3 Kas›m 1923’de Matbuat Kanunu’na muadil bir madde ile, Cumhurbaflkan› hakk›nda bas›nda ç›kacak olumsuz görüfllerin üç aydan üç y›la kadar cezaland›r›laca¤› bildirilmifltir.6 fieyh Sait isyan›n›n ç›k›fl›nda muhalefet bas›n›n›n rolü oldu¤u gerekçesiyle 4 Mart 1925’de ç›kar›lan Takrir-i Sükun Yasas› ile pek çok gazete ve dergi kapat›lm›flt›r.7 Takrir-i Sükun Yasas›’na ba¤l› olarak kurulan ‹stiklal Mahkemeleri özellikle hilafet yanl›s› bas›n›n yarg›lamalar›n› gerçeklefltirerek, sürgün veya hapis yoluyla cezaland›r›lmalar›n› sa¤lam›flt›r. Ayr›ca 3 May›s 1925 tarihli kararname ile “Havale-i fiarkiyede ‹dare-i Örfiye M›nt›kas›nda Tatbik 3 Bafllang›çta haftada üç gün ç›kar›laca¤› duyurulan gazetenin imkans›zl›klar nedeniyle bazen iki gün bile ç›kar›lamad›¤› olmufl ancak Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerine gönderilen gazetenin milli mücadele ruhunu vermede gösterdi¤i baflar› dikkate de¤er bulunmaktad›r. Hakimiyet-i Milliye’nin ç›kar›l›fl› konusunda genifl bilgi için bkz: Emin Karaca, Cumhuriyet Olay›, ‹stanbul, Alt›n Kitaplar Yay., 1994. 4 Ayn› s›ralarda Eskiflehir’de Çerkes Ethem’in önderli¤inde Arif Oruç taraf›ndan ç›kar›lan Yeni Dünya gazetesi Bolflevik savunuculu¤u yaparak milli mücadele aleyhinde bir tutum sergilemekteydi. Ömer Sami Coflar, Milli Mücadele Bas›n›, ‹stanbul, Gazeteciler Cemiyeti Yay., 1973, s. 122-134. 5 Anadolu Ajans›’n›n kuruluflundan k›sa bir süre sonra Matbuat ve ‹stihbarat Genel Müdürlü¤ü kurularak Anadolu Ajans› bu genel müdürlü¤e ba¤lanm›flt›r. Dolay›s›yla bu ilk Milli Ajans do¤rudan yürütme organ›na ba¤lanm›fl oluyordu. Fethi Kardefl, Bas›n Yay›n Genel Müdürlü¤ü 60 Y›l›n Hikayesi, Ankara, Baflar› Matb., 1980, s. 7; Öztoprak, a.g.e, s. 41. 6 11 Recep 327 tarihli Matbuat Kanunu’nun 26. maddesini muaddil layiha-i kanuniye için bkz: B.C.A. Bakanlar Kurulu Kararlar› Fonu, 030.18.01.08.39.4 7 Hükümete bas›n üzerinde genifl yetkiler tan›nmas› üzerine Tanin, Tevhid-i Efkar, Sebilürreflat, Ayd›nl›k, Resimli Ay ve Vatan gazetelerinin de aralar›nda bulundu¤u gazeteler ile ‹stanbul bas›n›n›n d›fl›nda ‹zmir’de Sadai Hak, Trabzon’da ‹stikbal ve Kahkaha kapat›lm›flt›r. Türkiye çap›nda muhalif olan gazeteler ise Alemdar (‹stanbul), Ferda (Adana), ‹stanbul, Peyam-› Sabah, Ümit (‹stanbul) ve Zafer (Kastamonu) d›r. Nurflen Maz›c›, Belgelerle Atatürk Döneminde Muhalefet (1919-1926), ‹stanbul, Dilmen Yay., 1984, s. 153-154. 154 YILMAZ - DO⁄ANER DP Döneminde BKK ‹le Yasaklanan Yay›nlar Edilecek Sansür Talimatnamesi” kabul edilmifltir (Tunçay: 1992, s. 141). Hilafet yanl›s› bas›na yönelik olarak uygulamaya konan Sansür Talimatnamesi8 ile bu yöndeki tepkiler bast›r›lm›fl, liberal, ‹slamc› veya sol görüfllü gazetelerin yay›nlar› tamamen ortadan kald›r›larak rejim yanl›s› yay›nlar›n d›fl›ndaki yay›nlara yaflam hakk› tan›nmam›flt›r.9 fiüphesiz bas›na karfl› tak›n›lan bu tav›r genç Türkiye Cumhuriyeti’nin o günkü koflullar›ndan kaynaklanmaktayd›. Nitekim Mustafa Kemal 1 Mart 1922 tarihinde Meclis’in aç›fl konuflmas›nda bas›n hakk›ndaki görüfllerini flöyle aç›klam›flt›r: “Bas›n milletin müflterek sesidir. Bir milleti ayd›nlatma ve do¤ru yolu göstermede, bir milletim muhtaç oldu¤u g›day› vermekte, özetle bir milletin saadet hedefi olan müflterek istikamette yürümesini teminde bas›n bafll› bafl›na bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir (Koç: 1993). Dönemin özelliklerinden kaynaklanan bu tav›r 1929 y›l›nda Takriri Sükun Kanunu’nun yürürlükten kald›r›lmas›yla son bulmufltur. 1930 y›l›nda yaflanan Serbest F›rka deneyimi sonras›nda, 1931 y›l›nda Matbuat Kanunu ç›kar›lm›flt›r.10 Kanun pek çok konuda yay›n yasa¤› getirerek siyasal tart›flma zeminine s›n›r çizerken,11 intihar, haydutluk, h›rs›zl›k konulu yay›nlar› yasaklayarak tefrikac›l›¤a son vermeyi de amaçlam›flt›r. 1934 y›l›nda Matbuat ve Umum Müdürlü¤ü yap›lan bir düzenlemeyle daha genifl bir örgütlenmeye gitmifltir. Yine bu ba¤lamda bas›n›n kurumsallaflmas›na yönelik faaliyetlerden bir di¤eri ise 1935’te toplanan Birinci Bas›n Kongresidir. Bu kongrede gündeme gelen Türk Bas›n Birli¤i Kanunu’nun ç›kar›lmas› ise 1938 y›l›nda gerçekleflmifltir (Koç: 1993, s. 75-85). ‹nönü döneminde ise, dönemin hassasiyetleri ve ‹kinci Dünya Savafl› ba¤lam›nda bas›n ile ilgili yap›lan düzenlemeler Matbuat Umum Müdürlü¤ü arac›l›¤›yla s›k› bir biçimde kontrol edilmeye devam etmifltir. 1940 tarihinden itibaren uygulamaya konulan ve 1947 y›l›na kadar sürmüfl olan s›k›yönetim tüm bas›l› yay›n ve matbualar› engelleme ve bas›na sansür koyma yetkisini s›k›yönetim komutanl›klar›na vermifltir. ‹nönü döneminde 1946 y›l›nda Bas›n Kanununda bir de¤ifliklik yap›lm›fl ve yap›lan bir düzenleme ile gazete kapatma 8 Bu dönemde S›k›yönetim gere¤i 3 May›s 1925 tarih ve 1846 Say›l› kararname ile “Havali-i fiarkiye’de ‹dare-i Örfiye M›nt›kas›nda Tatbik Edilecek Sansür Talimatnamesi” kabul edilmifltir. Talimatnamenin 15. maddesi ile “S›k›yönetim bölgesi içinde yay›mlanan bütün gazete ve dergiler bas›mdan önce sansüre tabidir” fleklinde bir hüküm getirilmiflti. Bu konuda bkz: Alpay Kabacal›, Bafllang›çtan Günümüze Türkiye’de Bas›n Sansürü, ‹stanbul, Gazeteciler Cemiyeti Yay., 1990, s. 115. 9 ‹zmir’de yay›nlanan Turan gazetesi hilafet yanl›s› oldu¤u gerekçesiyle 5 Mart 1924 tarihinde Bakanlar Kurulu karar›nca kapat›lm›flt›r. B.C.A. Bakanlar Kurulu Kararlar› Fonu, 030.18.01.09.15.12. 10 1931 y›l› Matbuat Kanunu hakk›nda genifl bilgi için bkz: Bas›n ve Yay›nla ‹lgili Kanun, Kararname, Nizamname, Talimatname ve Tamimler, Ankara, Baflvekalet Matb., 1944, s. 8-25. 11 1931’de ç›kar›lan Matbuat Kanunu’ndan sonra Ecnebi politikas›na alet oldu¤u gerekçesiyle Yeni Kafkas, Otlu Yurt, Bildirifl, Azeri Türk, X Gazete ve Le Mois adl› dergi kapat›lm›flt›r. B.C.A. Bakanlar Kurulu Kararlar› Fonu, 030.18.01.41.91.5-030.18.01.22.59.13. 155 kebikeç / 22 • 2006 yetkisi hükümetten al›nm›flt›r. ‹nönü’nün 1947 tarihli tarihi beyannamesiyle ülkede demokrasiye geçifl yolunda önemli ad›mlar at›l›rken bas›n da bundan nasibini alm›flt›r. Bilindi¤i gibi 1950 y›l›nda yap›lan seçimlerle iktidar el de¤ifltirecek ve yeni düzenlemeler yap›lacakt›r. Demokrat Parti iktidar› ise 5680 say›l› Bas›n Kanunu’nu 15 Temmuz 1950’de kabul etmifl ve bu kanunun ilgili maddeleriyle Bakanlar Kurulu kararlar›yla yasaklamalar yap›lm›flt›r.12 Ad› geçen kanunda yurt içinde sak›ncal› görülen yay›nlara iliflkin olarak ise bas›ld›¤› ilin Cumhuriyet Savc›s› taraf›ndan yap›lan istek üzerine Sulh Ceza Mahkemesi taraf›ndan verilen kararla yasaklama karar› al›naca¤› belirtilmektedir. Siyasi iktidarlar›n meflrutiyet, Atatürk, ‹nönü ve Menderes döneminde an›lan yasalara ve düzenlemelere ba¤l› olarak kontrol etmeye çal›flt›klar› bas›n›n maruz kald›¤› yasaklamalar› farkl› dönemlerde inceleyerek, dönemin hassasiyetlerini, benzerliklerini ve farkl›l›klar›n› ortaya koymak amac›yla yap›lan daha önce Bakanlar Kurulu karar› ile yasaklanan yay›nlar›n13 devam› niteli¤inde olan bu çal›flmada Demokrat Parti dönemi Bakanlar Kurulu karar› ile yasaklanan yay›nlara iliflkindir.14 An›lan dönemin hassasiyetlerinin Atatürk ve ‹nönü dönemleriyle benzeflen ve ayr›flan yanlar›n› ortaya koymaya çal›flarak, varsa DP döneminin hassasiyetleri ve bunlar›n ülke içi ve içinde yaflan›lan dünyan›n dinamikleri ile ilintisi kurulmaya çal›fl›lacakt›r. Ama san›r›z dönemin incelenmesi öncesinde Atatürk ve ‹nönü dönemi Bakanlar Kurulu kararlar›na bir göz atmakta fayda vard›r. Atatürk dönemi yasaklanan yay›nlar›n say›s› 144 iken, bunlar›n konu bafll›klar›na göre da¤›l›m› flu flekildedir: 1. 2. 3. 4. 5. Komünist Propaganda yapan yay›nlar ‹nk›laplara muhalefet edici yay›nlar Takrir-i Sükun Kanununa muhalefet edici yay›nlar Türkiye’deki Rum ve Ermeni vatandafllar› k›flk›rt›c› yay›nlar Kamuoyunun huzurunu bozucu – ülke aleyhine yap›lan yay›nlar 12 5680 say›l› Bas›n Kanunun için bkz. Resmi Gazete, 24 Temmuz 1950, say›: 7564. 13 Mustafa Y›lmaz, “Cumhuriyet Döneminde Bakanlar Kurulu Karar› ‹le Yasaklanan Yay›nlar (1923-11945), Kebikeç, 1998, Y›l: 3, say›: 6; “‹smet ‹nönü Döneminde Bakanlar Kurulu Karar› ‹le Yasaklanan Yay›nlar (19381945), Türk Kültürü Araflt›rmalar›, Y›l: XXXIV/1-2, Ankara, 1998; “‹smet ‹nönü Döneminde Bakanlar Kurulu Karar› ‹le Yasaklanan Yay›nlar (1945-1949), Kök Araflt›rmalar, c. II, Say›: 2, Güz 2000. 14 Yazarlar Mustafa Y›lmaz ve Yasemin Do¤aner daha önceki çal›flmalar›n devam› olarak 1950-1960 aras› dönemi ve Baflbakanl›k Cumhuriyet Arflivinin okuyucuya sundu¤u 1961-1973 dönemini kapsayacak flekilde öncelikli olarak makale ve daha sonra da Cumhuriyetten günümüze Bakanlar Kurulu Karar› ile Yasaklanan Yay›nlar› (sansürü) içeren bir kitap haz›rlayacaklard›r. 156 YILMAZ - DO⁄ANER 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. DP Döneminde BKK ‹le Yasaklanan Yay›nlar Muz›r yay›nlar Dini duygular› rencide edici yay›nlar ‹rtica› teflvik edici yay›nlar Dini propaganda yapan yay›nlar Kürtçülük-bölücülük ile ilgili yay›nlar Türkçülük ‹le ‹lgili Yay›nlar Mustafa Kemal Pafla’n›n flahs›na karfl› yap›lan yay›nlar Komflu ve dost ülkeler aleyhine yap›lan yay›nlar Türkiye’nin d›fl politikas›na zarar verici yay›nlar ‹nönü dönemi Bakanlar Kurulu karar› ile yasaklanan yay›nlar ise 1945 y›l› çok partili hayata geçifl süreci dikkate al›narak 1938-1945 ve 1945-1949 tarihlerine ay›rarak incelendi¤inde 1938-1945 tarihleri aras›nda toplam karar say›s› 65’tir. Bunlar da konular›na göre flu flekildedir: 1. 2. 3. 4. 5. 6. Dini propaganda D›fl politika ve dost ülkeler aleyhine yap›lan yay›nlar Ülke aleyhine ve kamuoyunu bozucu Ermenilik, Kürtçülük ve di¤er bölücü yay›nlar ‹nk›lap aleyhtarl›¤› Komünist Propaganda 1945-1949 aras› dönemde toplam yasaklama karar› 112’dir. Bunlar›n konular›na göre da¤›l›m› ise flu flekildedir: 1. Komünist propaganda yapan yay›nlar 2. Kürtçülük propagandas› yapan yay›nlar 3. Ülke bütünlü¤ünü bozucu ve Ermeni vatandafllar›m›z› k›flk›rtan yay›nlar 4. Siyasi bütünlü¤ü bozucu ülke için zararl› yay›nlar 5. Komflu ve dost ülkelerle iliflkilere zarar verici yay›nlar 6. Devlet büyükleri aleyhine yap›lan yay›nlar 7. Misyonerlik ve taassup propagandalar› yapan yay›nlar Yukar›daki tasniflerde Atatürk dönemi içinde “Mustafa Kemal Pafla’n›n flahs›na karfl› yap›lan hakaretlerden dolay› yap›lan yasaklamalar” ‹nönü döneminde devlet büyükleri aleyhine yap›lan yay›nlara iliflkin yasaklamalar olarak devam etmiflken, inceleyece¤imiz dönem olan Demokrat Parti döneminde ise an›lan iki bafll›¤a iliflkin yasaklama olmay›p bunlar›n yerine 25 Temmuz 1951’de ç›kar›lan “Atatürk’e hakaret içeren suçlardan dolay› kanun”a göre yasaklamalar yap›lm›flt›r. 157 kebikeç / 22 • 2006 ‹nceledi¤imizin dönemin kararlar› ise flu flekilde s›ralanmaktad›r. 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. Komünist propaganda, Kürtçülük propagandas›, Ermenilik ve Rumluk propagandas› Türklü¤e hakaret, Komflu ülkelerle iliflkilere zarar veren yay›nlar, Devlet büyükleri aleyhine yap›lan yay›nlar, Misyonerlik ve dini propaganda yapan yay›nlar fleklinde s›ralanabilir. 1. Komünist Propaganda Yapan Yay›nlara ‹liflflk kin Kararlar Demokrat Parti dönemi olarak an›lan 1950-1960 aras› dönemde yay›n yasaklama nedenlerinin bafl›nda komünist propaganda yapan yay›nlarla ilgili kararlar gelmektedir. 19 Ocak 1950’den bafllay›p 26 Nisan 1960’a kadar al›nan Bakanlar Kurulu Kararlar›nda komünist propaganda nedeniyle 53 dergi, 36 kitap, 34 gazete, 18 broflür, 15 bülten, 6 beyanname, 4 mektup, 3 rapor, 3 kartpostal, 2 piyes ile say›s› belli olmayan baz› matbuatlar yasaklanm›flt›r. Bu dönemde konu hakk›nda toplam 47 yasaklama karar› al›nm›flt›r. Bunlar›n y›llara göre da¤›l›m›na bak›ld›¤›nda 1950 y›l›nda 12, 1951’de 9, 1952’de 5, 1953’de 2, 1954’de 2, 1955’de 4, 1956’da 2, 1957’de 2, 1958’de 4, 1959’da 4, 1960’ta 1 yasaklama karar› al›nd›¤› görülmektedir. Ayn› konuda Atatürk döneminde al›nan yasaklama kararlar›n›n say›s› 11 olup, bunlar›n yar›s› 1930 öncesine iliflkindir. Bu da bize 1930 sonras›nda an›lan dönemde önceki dönemle oranland›¤›nda hassasiyetin azald›¤›n› göstermektedir. ‹nönü döneminde ise ayn› konuda 1938-1945 aras› dönemde 3 iken, 1945-1949 aras› 26 olup bunun 18 adeti 1949’da al›nan yasaklama karar›d›r. Bu da bize iktidar›n Sovyet tehdidi karfl›s›nda Bat› blokunun deste¤ini alma, özellikle de ABD’nin deste¤ini alma konusunda gösterdi¤i bir duyarl›l›¤› göstermektedir. Her geçen gün bu konuda al›nan karar say›s›nda bir azalma yaflanmas›na ra¤men, yasaklanan yay›n miktar›na bak›ld›¤›nda kararlardaki azalma ile paralel olmad›¤› ve komünizm konusundaki hassasiyetin sürdü¤ü anlafl›lmaktad›r. Öyle ki, 13 May›s 1953’te al›nan bir kararla Rusya’dan gelecek bilumum matbuat›n Türkiye’ye girifli yasaklanm›fl ve bu kararla en yo¤un komünist propaganda yolunun önünün t›kand›¤› düflünülmüfltür (B.C.A, 030.18.01.132.37.19,1953). Yine 13 Eylül 1955’de al›nan bir kararla merkezi Avusturya’da bulunan Dünya Bar›fl Konseyi’nden gelen her türlü yay›n›n “sözde bar›fl› korumak ad›na komünist propaganda taktikleri uygulad›¤›” gerekçesiyle yasaklanmas› bu konuda 158 YILMAZ - DO⁄ANER DP Döneminde BKK ‹le Yasaklanan Yay›nlar al›nan kararlar›n say›ca azalmas›n›n bir di¤er etkeni olmufltur (B.C.A, 030.18.01.140.83.7,1955). Bakanlar Kurulu karar› ile yasaklanan yay›nlar›n içeri¤ine bakt›¤›m›zda ilk olarak 19 Ocak 1950’de al›nan ve 1 kitap, 2 dergi ve 2 bültenin yasakland›¤› kararla karfl›lafl›yoruz. Bunlardan Çekoslovakya Sosyalizme Do¤ru Yürüyor adl› kitab›n ‹zmir fuar›ndaki Çekoslovak stand›nda “s›rf komünist propaganda yapmak üzere da¤›t›ld›¤›” belirtilerek 1881 say›l› Bas›n Kanunu’nun 2657 say›l› kanunla de¤ifltirilen 51. maddesine göre yasakland›¤› belirtilmektedir (B.C.A, 030.18.01.121.101.17,1950). Budapeflte’de yay›nlanan Festival ve Bulgaristan’da yay›nlanan Çiftçilik ve Ticaret adl› dergilerle, Bükrefl’te Romanya Halk Cumhuriyeti ‹flçi Gençlik Teflkilat› taraf›ndan yay›nlanan iki broflürün de yine ayn› gerekçelerle yurda girifli yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01.121.101.15-121.101.18, 1950). Bu karardan iki ay sonra Filibe’de yay›nlanan Vatan Sesi adl› Bulgarca gazete ile Sofya’da yay›nlanan Vatan Cephesi ‹çin Birlikte ‹leri Eylülcü Çocuk adl› derginin yasakland›¤› görülmektedir (B.C.A, 030.18.01.122.24.1-122.27.6, 1950 Ek:52-154). Derginin Bulgaristan’daki Türk okullar›nda okutuldu¤u ve gayet aç›k bir flekilde herkesin anlayabilece¤i bir flekilde komünizm propagandas› ile birlikte Türk hükümeti aleyhinde yaz›lar içerdi¤i belirtilmektedir. 1950 y›l›nda al›nan di¤er bir yasaklama karar› da ‹leri Jön Türkler Birli¤inden Türk Emekçilerine Aç›k Mektup ve Türkiye Gençlerine ve Ö¤rencilerine Ça¤r› bafll›kl› beyannameler hakk›ndad›r (B.C.A, 030.18.01. 122.44.2, 1950). Bu yasaklama karar› Cumhurbaflkan› ‹smet ‹nönü’nün imzalad›¤› bu konudaki son Bakanlar Kurulu karar› olma özelli¤ini de tafl›maktad›r. Bir sonraki karar Eylül ay›nda yeni Bakanlar Kurulu üyeleri ve Cumhurbaflkan›nca 5680 say›l› yeni Bas›n Kanunu’na atfen imzalanacakt›r.15 Demokrat Parti iktidar› ile birlikte Bakanlar Kurulu yasaklama konusunda h›z kesmemifl ve Eylül, Ekim ve Aral›k aylar›nda al›nan 8 kararla 28 yay›n›n yurda girifli yasaklanm›flt›r. Bunlardan ilki Arnavut Komünist Partisince Budapeflte’de bast›r›lan 1 May›s adl› Macarca, Rusça ve Frans›zca broflürdür. Karar›n gerekçesinde “memleket aleyhinde do¤rudan yaz› olmamakla birlikte 15 Yasaklama karar› ço¤unlukla kanunun 31. maddesine atfen yap›lm›flt›r. “31.madde: Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlü¤üne, milli egemenli¤ine, Cumhuriyetin varl›¤›na, milli güvenli¤e, kamu düzenine, genel asayifle, kamu yarar›na, genel ahlaka ve genel sa¤l›¤a ayk›r› olup yabanc› memleketlerde ç›kan bas›lm›fl eserlerin Türkiye’ye sokulmas› veya da¤›t›lmas› Bakanlar Kurulu karar›yla yasaklanabilir. Bu gibi bas›lm›fl eserlerin, Bakanlar Kurulundan acele karar al›nmak üzere ‹çiflleri Bakanl›¤›nca karardan evvel da¤›t›lmalar› yasaklanabilece¤i gibi, da¤›t›lm›fl olanlar da toplatt›r›labilir. Yasaklanm›fl olmas›na ra¤men, bunlar› Türkiye’ye bilerek sokanlar, da¤›tanlar veya bu gibi eserleri k›smen veya tamamen iktibas veya tercüme edenler, yayanlar, fiil baflka bir suçu olufltursa bile ayr›ca üç aydan bir y›la kadar hapis ve elli bin Liradan yüz bin Liraya kadar a¤›r para cezas›na mahkum edilirler.” Resmi Gazete, 24 Temmuz 1950, say›: 7564. 159 kebikeç / 22 • 2006 Arnavutluk’un komünizm rejimi alt›nda güya mahzar oldu¤u sosyal ve ekonomik inkiflaf›n resimlerle belirtildi¤i, baflta Stalin olmakla birlikte Enver Hoca ve yoldafllar›n›n resimlerini içerdi¤i” ifade edilmektedir (B.C.A, 030.18. 01.123.70.3-123.69.20, 1950) (Bkz. Ek-1). Ayn› kararda Belgrad’da yay›nlanan Yugoslav ‹flçi Sendikalar›na ait üç bültenle, Paris’teki Yugoslav propagandas› teflkilat› taraf›ndan yay›nlanan bir broflürün de yasaklanmas› kararlaflt›r›lm›flt›r. Bundan sonra 1950 y›l›nda s›ras›yla Paris’te Yugoslav Komünist Partisi’nce yay›nlanan Frans›zca bir bülten (B.C.A, 030.18.01.123.70.5, EK : 1 1950). Berlin’de Sovyet iflgal bölgesinde yay›nlanan bir dergi (B.C.A, 030.18.01.123.71.4, 1950), Bulgaristan Komünist Partisince bast›r›lan ‹ngilizce ve Frans›zca raporlar (B.C.A, 030.18.01.123.71.19, 1950), Fransa’da yay›nlanan Action* adl› gazete yasaklanma gerekçesinde “Komünist Partisinin di¤er yay›n organlar› gibi fakat siyasi rengini belli etmeden onlar kadar fliddetle, komünistli¤in mücadele mevzuu olarak ele ald›¤› hususlar› benimsemifl bulundu¤u bildirilmektedir. Gazete komünistlik davas›n›n gizli hadimi manas›n› tezemmun eden sinsi komünistlik vasf› dolay›s›yla tehlikeli ve muz›r neflriyattan bir tanesidir”(B.C.A, 030.18.01.123.71.16, 1950. Ek: 52-191) denilerek yasaklanm›flt›r. Fransa’daki bir Sendika Teflkilat› taraf›ndan yay›nlanan Güney Kore ‹flçilerinin Durumu ve Birleflmifl Milletler Kore Komisyonunun Faaliyetleri adl› * Bahsi geçen ve pek çok dilde bas›lm›fl olan gazete, dergi, broflür ve kitap adlar› Bakanlar Kurulu Karar›nda geçti¤i flekliyle verilmifltir. 160 YILMAZ - DO⁄ANER DP Döneminde BKK ‹le Yasaklanan Yay›nlar Zonguldak ve ‹stinye Havuzlar› ‹flçi Sendikas›na gönderilen bültenler ise “Mezkur federasyonun mahiyet itibariyle komünist teflkilat›na dahil ve dünyan›n her iflçi sendikas›na nüfuz etmek isteyen bir teflekkül oldu¤u malumdur. Bu sendikan›n bu flekildeki faaliyeti memleketin emniyeti bak›m›ndan zararl› görülmüfl oldu¤u cihetle do¤uraca¤› kötülükleri önlemek bak›m›ndan” yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01.123.71.14, 1950. Ek: 52-192). Dünya Bar›fl Taraftarlar› Komitesi taraf›ndan gönderilen mektuplar›n yasaklanmas› ise ilginç bir biçimde gerekçelendirilmifltir. Karar›n gerekçesinde “Dünya Bar›fl Taraftarlar› EK : 2 Komitesi Baflkan› taraf›ndan yaz›lan mektupta milletleraras› gerginli¤in yeni bir dünya harbini intaç etmesi ihtimali karfl›s›nda Stockholm’de toplanan komite iyi insanlar› ifl bafl›na ça¤›rm›flt›r. Bu ça¤r›n›n sebebi atom silah›n›n kati olarak yasak edilmesi ve bu ifli baflarmak için de milletleraras› bir kontrol komisyonunun kurulmas›n› sa¤lamakt›r. Bu flekilde büyük bar›fl idealini temin etmeye u¤raflan bu komite, yapt›¤› bu neflriyatla hakiki maksad›n› gizlemifl fakat aç›kça solculuk propagandas› yapm›fl bulunmaktad›r. Mektup fleklinde yazd›r›lm›fl bu eserlerin memleket hudutlar› içine sokulmas› zararl› mütalaa edilmektedir” denilmifltir (B.C.A, 030.18.01.123.72.13, 1950. Ek: 52-197) (Bkz. Ek-2). Macaristan’da yay›nlanan 3 adet broflür “yeni rejim alt›nda Macaristan’›n ne kadar büyük inkiflaflar kaydetti¤i birtak›m rakamlar ve sözde vaki olan zihni servetiyle bilvas›ta komünist rejimin iyili¤inin anlat›ld›¤›” gerekçesiyle yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01.123.72.11, 1950). Çekoslovakya’daki a¤›r sanayi fabrikas› iflçilerinin yay›nlad›¤› haftal›k dergi (B.C.A, 030.18.01.123.73.11, 1950), 1949 y›l›nda Beyrut’ta Ermenice yay›nlanan rapor yine komünist propaganda nede- 161 kebikeç / 22 • 2006 niyle yasaklanm›flt›r. Bu raporda “1947 y›l›nda muhtelif milletlere mensup Komünist Parti üyelerinin Polonya’da toplanarak dünya durumunu tetkik ettikleri ve bu meyanda harp sonras› Amerika’n›n ald›¤› tav›rla kendi menfaatlerini Avrupa ve Asya’da Rusya aleyhine ne flekilde temine çal›flt›¤› aç›klanarak buna karfl› da bütün dünyada anti-kapitalist ve anti-faflist kitle nüfuzunun nas›l ço¤ald›¤› uzun uzun anlat›lm›flt›r. Kapitalist sistemin komünizm tehlikesinden kurtulmak için tedbir aramakta oldu¤unu beyan eden bu rapor ayn› zamanda komünistlik aleyhine canlanacak her nevi fikir ve hareket cereyanlar›n›n önlenmesi için de tedbirler EK : 3 düflünmüfl ve dünya komünist partilerine en müflkül anlarda dahi birlik tavsiye etmifltir. Ancak bu flekilde idame-i hayat edilece¤ine komünistleri inand›rma¤a çal›flan Bolflevikler ayn› zamanda dünya siyasi kuvvetlerini de iki blok halinde mütalaa etmifllerdir. Bunlardan birine emperyalist ve anti-demokratik blok, di¤erine de anti-emperyalist ve demokrasi cephesi unvan›n› vermifllerdir. Memleketimiz de anti-emperyalist ve anti-demokratik blok içinde gösterilmifltir. Ana hatlar›yla ifade edilen bu rapor bariz bir flekilde komünist propagandas› yapmak için tertiplenmifl ve muhtelif dillerle yay›nlanarak komünistlik lehine ve onun muhtelif memleketlerdeki yatakç›lar›na bir rehber olmak üzere komünistlerce tan›nan kimselere gönderilmifltir” (B.C.A, 030.18.01.124.80.2, 1950. Ek: 52-198) denilmektedir. Romen Elçili¤i taraf›ndan yurda sokulan 7 adet yay›n komünist propaganda yapt›klar› gerekçesiyle incelendi¤inde “memleketimiz aleyhinde herhangi bir yaz›ya rastlanmam›fl olmakla birlikte komünist propagandas› amac› güttükleri tespit edilmifltir. Komünist idarecileri taraf›ndan bu nevi vas›talarla yabanc› memleket halk›n›n kendi rejimlerine karfl› olan alaka derecelerini ço¤altmak istedikleri bilinen bir keyfiyettir” denilerek (B.C.A, 030.18.01.124.80.2, 1950. Ek: 52-201) (Bkz. Ek3) ve Lübnan’da yay›nlanan Sovyet Birlik Köflesi adl› Arapça kitab›n da yine ay- 162 YILMAZ - DO⁄ANER DP Döneminde BKK ‹le Yasaklanan Yay›nlar n› nedenle (B.C.A, 030.18.01.124.92.19, 1950) Türkiye’ye sokulmas›n›n yasaklanmas› söz konusudur. Genel olarak yay›nlar›n adlar›ndan da anlafl›ld›¤› üzere Sovyet blokuna mensup ülkelerin yay›nlar›n›n yasaklanmas› esast›r. Bu yay›nlarda Türkiye aleyhinde ifadelere rastlanmad›¤›, ancak komünist sistemin övüldü¤ü örne¤in Macaristan’›n yeni rejim alt›nda büyük inkiflaflar kaydetti¤i ve dolay›s›yla yabanc› memleket halklar›n›n kendi rejimlerine olan ilgi derecelerini ço¤altmak istedikleri gerekçesiyle bu tür yay›nlar›n Türkiye’de da¤›t›lmas›n›n söz konusu olamayaca¤› belirtilmektedir. Komünizmin övülmesinin yan› s›ra Ermenice yay›nlanan bir raporda “muhtelif milletlere mensup Komünist Parti üyelerinin Polonya’da toplanarak dünyan›n durumunu inceledikleri, savafl sonras› Amerika’n›n ald›¤› tav›rla, kendi menfaatlerini Avrupa ve Asya’da Rusya aleyhine ne flekilde temine çal›flt›¤›” aç›klanarak bu raporun bariz bir biçimde komünist propaganda yapanlara rehber olmas› için gönderildi¤i ve yasaklanmas› gerekti¤i aç›klanmaktad›r. Ayn› y›l içinde yasaklanan yay›nlardan bir k›sm› ise memleket aleyhinde herhangi bir yaz›ya rastlanmamakla birlikte komünizm propagandas› içerdi¤i gerekçesiyle yasaklanan yay›nlard›r (B.C.A, 030.18.01. 1950, Ek: 52-159, 52-175, 52-179, 52-199, 52-200, 52-202, 52-203, 52-209). Bu da konuya gösterilen hassasiyetin ölçüsü hakk›nda bir fikir vermektedir. 1951 y›l›nda komünizm propagandas› nedeniyle 9 yasaklama karar›n›n al›nd›¤› ve 26 yay›n›n yasakland›¤› bu dönemde de Rüyada Venüs adl› Frans›zca kitap (B.C.A, 030.18.01. 124.95.14, 1951), her sayfas›nda komünizm amac› güttü¤ü tespit edildi¤i için, Tass Ajans›n›n Frans›zca yay›nlad›¤› bir bülten (B.C.A, 030.18.01. 124.96.13, 1951), Bulgaristan’da yay›nlanan iki dergi (B.C.A, 030.18.01. 124.102.15, 1951) yaz› ve resimleri ile gayet aç›k olarak komünist Bulgar Hükümetini ve dolay›s›yla Sovyet Rusya’n›n propagandas›n› yapt›¤› için, Paris’te Dünya Bar›fl Severler Komitesi taraf›ndan yay›nlanan broflürle güvercin resimli kartpostal (B.C.A, 030.18.01.125.19.17, 1951), rejime afl›r› derecede ayk›r› fikirleri ihtiva etti¤i ve komünizm propagandas› aleti oldu¤u için yasaklanm›flt›r. Bundan baflka L’Espoir (Ümit) adl› Frans›zca roman (B.C.A, 030.18.01. 125.18.1, 1951. Ek: 52-221), ‹spanya iç savafl›nda hükümet kuvvetlerine karfl› çarp›flan komünistleri destekledi¤i ve iflçileri hükümet aleyhinde tahrik ve teflvik etti¤i için ve s›rf komünizm propagandas› gayesiyle yaz›ld›¤› için, Çin’de yay›nlanan Peoples China adl› dergi (B.C.A, 030.18.01. 125.19.4, 1951) yine komünist propaganda nedeniyle yasaklanm›flt›r. Burada dikkati çeken bir karar 8 Mart 1951’de Dünya Bar›fl Severler Cemiyeti’nce gönderilen her türlü yay›n hakk›nda yasaklama karar›n›n al›nma- 163 kebikeç / 22 • 2006 s›d›r (B.C.A, 030.18.01. 125.19.5, 1951) ki, san›r›z burada Türkiye’nin ‹kinci Dünya Savafl› sonras› ortaya ç›kan iki kutuplu dünyada Bat› bloku içinde yer al›fl› sonras›nda bat›n›n tehlikeli gördü¤ü veya görece¤i konulara iliflkin olarak hassasiyet art›fl›d›r. Ayn› y›l ‹leri Jön Türkler Birli¤i adl› teflekkül taraf›ndan Birleflmifl Milletler Genel Sekreterli¤ine hitaben yaz›lan bir beyannamenin yasakland›¤›n› görüyoruz (B.C.A, 030.18.01. 125.29.6, 1951) (Bkz. Ek-4). Burada özet olarak Hükümetin Kore’ye asker göndermesinin Türk halk›n›n iste¤ine uygun olmad›¤› ifade edilmekte ve Türk halk›n›n sözcüsü olarak hareket etmek EK : 4 isteyen Türk Bar›fl Severler Cemiyeti’nin al›nan karar›n kanunsuzlu¤unu aç›klamas› ve karar›n geri al›nmas›n› istemesi üzerine takibata tabi tutuldu¤u ve cemiyet üyelerinin hapse mahkum edildikleri belirtilerek, Türk hükümetinin insan haklar› prensiplerine riayet etmesi istenmektedir. Birleflmifl Milletler Genel Sekreterine yaz›lan mektupta “hükümetin Kore’ye gönderdi¤i 4500 asker hakk›nda Meclis’e dan›flma gere¤i hissetmedi¤i, daha otuz y›l önce istiklali için kan döken bir milletin, istiklali için mücadele eden di¤er bir milletin karfl›s›na asker gönderme konusunda isteksiz davranmas›n›n gayet normal oldu¤u, tan›nm›fl bilim adam› ve sanatkârlar›n Faflist ‹talya’dan al›nan Medeni Kanunun çevirisine dayal› olarak milli menfaate ayk›r› davranmak suçundan hapse at›ld›¤›, Birleflmifl Milletler Teflkilat›’n›n herkese düflüncelerini serbestçe ifade etme hakk› veren bir teflkilat oldu¤u ve bu haklar›n Türkiye’de de korunmas› gerekti¤i ve hapse konulan üyelerinin bir an önce serbest b›rak›lmas› gerekti¤i” ifade edilmektedir (B.C.A. 1365.71.52.225, 1951). Buna karfl›n hükümet taraf›ndan bu beyanname “Türk 164 YILMAZ - DO⁄ANER DP Döneminde BKK ‹le Yasaklanan Yay›nlar cemiyetinin düzenini bozmaya yönelik oldu¤u” gerekçesiyle yasak karar› al›nm›flt›r. Bir baflka yasaklama karar› da Bulgaristan’da yaflayan Türklerin okullar›nda okutulan dil bilgisi ve tabiat bilgisi kitaplar› ile Marko Marçevski’nin yazd›¤› Mavi Kayalar adl› roman hakk›ndad›r. Komünizm üslubu ile yaz›ld›¤›, zararl› ve yabanc› ideolojilerin propagandalar›n›n yap›ld›¤› ifade edilen okul kitaplar›ndan al›nan örneklerin fliirler olmas› dikkat çekicidir (B.C.A, 030.18.01. 125.29.7, 1951). Bu konudaki hassasiyetin ne kadar yüksek oldu¤u Stalin’in Pravda gazetesinde kendisi ile yap›lan bir röportaja verdi¤i cevaplardan oluflan bir yaz› ile Sovyet Halk›n›n Önemli Yeni Baflar›lar› adl› beyannamelerin yurda sokulmas›n›n yasaklanmas›d›r (B.C.A,030.18.01. 126.70.20, 1951,Ek 52 -231). Karar›n ekinde Stalin’in sorulara verdi¤i cevaplarda bat› blokunun savafltan yana oldu¤unun alt›n› çizdi¤i ve buna karfl›n Sovyetler Birli¤i’nin savafltan yana bir tutum al›yor gibi gösterildi¤i ifade edilmektedir. Di¤er yandan Paris’te yay›nlanan Revue de la Politique Mondiale (B.C.A, 030.18.01. 124.71.3, 1951) ile Lozan’da yay›nlanan Vivre (B.C.A, 030.18.01. 126.70.17, 1951) adl› dergiler, Nidalül fiaab (B.C.A, 030.18.01. 126.70.15, 1951) adl› yay›nland›¤› yer belli olmayan Arapça gazete ve Polonya’dan gönderilen ve befl dilde yaz›lm›fl olan kartpostal (B.C.A, 030.18.01. 126.71.4, 1951), 27 Eylül 1951’de yasaklanm›flt›r. Bunlardan Hür ve Terakkiperver gençli¤in dergisi ad› ile ayda bir yay›nlanan Vivre dergisinin komünist organ› oldu¤u, bilhassa gençler aras›nda sömürge aleyhtarl›¤› ile Marksizm fikirlerinin yay›lmas›n› temin gayesini güttü¤ü tespit edilmifl oldu¤u için yasakland›¤› belirtilmektedir (B.C.A, 030.18.01. Ek: 52-238). Newyork’ta yay›nlanan “Hungarian News and ‹nformation Service” ve “Problems of Socialist Culture in Hungary” adl› iki bülten “sinsi bir biçimde komünizm propagandas› yapt›¤› gerekçesiyle” Türkiye’ye sokulmalar› ve da¤›t›lmalar› yasaklanm›fl (B.C.A, 030.18.01. 127.91.12, 1951), yine ‹leri Jön Türkler Birli¤i Avrupa komitesi taraf›ndan yay›nlanan Katalonya’da Y›ld›r›m Gibi Patlayan Umumi Grev ve ‹rticaa Karfl› Atatürkçü Milli Kurtulufl ‹nk›lab› Prensiplerini Koruma Savafl›nda Türk Gençlerine ve Ö¤rencilerine Düflen Ödevler adl› beyannameler 31 Aral›k 1951’de al›nan kararla yasaklanm›flt›r. Beyannamelerin ilkinde “Franko rejimine karfl› ‹spanyol emekçilerinin ayakland›¤› ve bu kuvvetli rejim alt›nda faflizme karfl› mücadele edilebildi¤ine göre Türkiye’de de gençlerin ve emekçi s›n›flar›n rejime karfl› harekete geçebilecekleri” ifade edilmektedir. ‹kincisinde ise, “Türkiye’de iktidar› elinde tutanlar›n Türkiyeli Bar›flseverlere karfl› vahfli bir terör uygulad›klar›, Atatürk’ün prensiplerine ayk›r› olarak Türk-Sovyet 165 kebikeç / 22 • 2006 dostlu¤unun önemi göz ard› edilerek irticaa sap›ld›¤› ve devlet büyüklerine hakaretle Türk yurdunun ve halk›n›n kan›n›n emperyalistlere teslim edildi¤i” belirtilmektedir (B.C.A, 030.18.01. 127.75.15, 1951,Ek: 52.241). Ayn› gün al›nan di¤er bir kararda Bugünkü Polonya (B.C.A, 030.18.01. 127.95.13, 1951) adl› Türkçe bülten ile Macar Halk Cumhuriyeti (B.C.A, 030.18.01. 127.95.9, 1951. Ek: 52-253) adl› dergi “Komünist rejim sayesinde Macaristan’da halk›n refah seviyesinin h›zla yükseldi¤i ve programl› bir çal›flma ile istihsalin günden güne artt›¤›, hakikatle alakas› bir hayli zay›f olan istatistikler ve mürettep resimlerle belirtilmek suretiyle bilvas›ta komünist propagandaya hizmet etme amac› tafl›d›¤› için” yasaklanm›flt›r. Pekin’de yay›nlanan China’s Youth ile Culture and Education in New China adl› iki broflür (B.C.A, 030.18.01. 127.103.18, 1952), ‹ran’da yay›nlanan Kaviyan adl› Farsça dergi (B.C.A, 030.18.01. 127.103.20, 1952), Brüksel’den gönderilmifl olan “Kore-‹tham Ediyoruz” adl› kitap (B.C.A, 030.18.01. 128.11.9, 1952), Ankara’da Polonya Bas›n Servisi taraf›ndan yay›nlanan Polonya Bas›n Haberler Bülteni (B.C.A, 030.18.01. 128.11.8, 1952), Polonya, Bulgaristan, Macaristan ve Romanya’dan gelen bilumum yay›nlar›n yasaklanmas› (B.C.A, 030.18.01. 128.26.13, 1952) ‹ran’da Komünist Tude Partisi’nce yay›nlanan Azerbaycan adl› gazete (B.C.A, 030.18.01. 129.55.18, 1951), Budapeflte’de Frans›zca olarak yay›nlanan Joseph Rvai Alexandre Petöfi adl› broflür (B.C.A, 030.18.01. 129.55.20, 1952), Tiran’da yay›nlanan Shgiperia Ere adl› Arnavutça gazete (B.C.A, 030.18.01. 129.55.19, 1952), Moskova’da D›fl Kültür Yay›nevi taraf›ndan Rusça olarak bast›r›lm›fl olan Hapiste ve Hürriyet ‹çinde Bir Türk Komünistin Notlar› adl› kitap (B.C.A, 030.18.01. 130.70.14, 1952), Naz›m Hikmet taraf›ndan yaz›lan Türkiye Hakk›nda Hikaye adl› piyes ile Suriyeli Dr. Ali Suat taraf›ndan yaz›lan Min fiiir Naz›m Hikmet adl› Arapça kitap “Önsözünde Naz›m Hikmet’i kapal› olarak komünist propagandas›na mahal verebilecek flekilde tasvir ve methetmekte oldu¤u ö¤renildi¤inden, memleketimiz için zararl› olan Naz›m Hikmet’in bahis konusu piyesinin ve yabanc› dillerdeki tercümelerinin ve Suriyeli doktor taraf›ndan yaz›lan kitab›n yasaklanmas› gerekti¤i düflünüldü¤ünden” (B.C.A, 030.18.01. 131.27.8, 1953. Ek: 52279) ve Sovyet Rusya’da yay›nlanan bilumum yay›nlar (B.C.A, 030.18.01. 132.37.19, 1953. Ek: 52-280) komünist propaganda yapt›¤› gerekçesiyle yasaklanm›flt›r. Son karar yani Sovyetler’den gelecek her türlü yay›n›n yasaklanmas› karar› ilginç manzaralar ortaya ç›karm›flt›r. Ankara Üniversitesi Dil Tarih Co¤rafya Fakültesi Dekan Yard›mc›s› Akdes Nimet Kurat bu yasak üzerine Baflvekalet’e bir yaz› yazarak “Sovyet Rusya’da bast›r›lan propaganda mahi- 166 YILMAZ - DO⁄ANER DP Döneminde BKK ‹le Yasaklanan Yay›nlar yetindeki eserler hakk›nda böyle bir karar›n tatbik edilece¤i flüphesizdir. Fakat Sovyet Rusya’da Türk Tarihini, Arkeolojini, Etno¤rafyas›n›, Rus Tarihi ve Edebiyat›n› ilgilendiren birçok eser de ç›kmaktad›r. Fakültemizde tesisi tarihinden itibaren bir Rus Dili ve Edebiyat› Enstitüsü mevcuttur. Bu Enstitü kütüphanesinde Sovyet Rusya’da bast›r›lan birçok ilmi eserler bulunmaktad›r. Türk Tarihi, Dili, Etnografyas›, Rus Dili, Rusya Tarihi ve Edebiyat›n› tetkik ve tedris için bu çeflit eserlerden faydalanmak mecburiyeti vard›r. Yak›nda Rusya’da ç›kan Tolstoy’un Harezm Tarihi, K›selev’in Sibira Tarihi, EK : 5 Bernfltolm’un Orta Asya Türk Tarihi tetkikleri Türk tarihi için mühim eserler meyan›ndad›r. Di¤er yandan Sovetskaya Archologya, Sovetskaya Etnografya, Istoviçesk›e Zap›sk› gibi ilmi mecmualarda bizi ilgilendiren birçok ilmi makaleler ç›kmaktad›r. Rektörlü¤ünüzce bildirilen Vekiller Heyeti karar› gere¤ince yasak edilen Sovyet Rusya neflriyat›n›n ilmi eserlere de flumulü olup olmad›¤›n›n en k›sa zamanda aç›klanmas›n› rica ederim” (B.C.A, 030.18.01. Ek: 52.280. ) (Bkz. Ek-5) fleklinde bir talepte bulunmufltur. Haber Belleteni-Dünya Demokratik Gençlik Federasyonu adl› Türkçe bültenler (B.C.A, 030.18.01. 136.67.12, 1954) Heros National de Grece ve Livre de Sang No: 2 adl› kitaplar (B.C.A, 030.18.01. 136.66.11, 1954), Newyork’da yay›nlanan Political Prisoners Relief Committee adl› dergi (B.C.A, 030.18.01. 137.77.10, 1954), merkezi Viyana’da bulunan Rencontre ‹ntertional de la Jeunesse Rurals adl› teflekkül taraf›ndan yay›nlanan broflür ve mektuplar (B.C.A, 030.18.01. 139.34.5, 1955), Dünya Bar›fl Konseyi taraf›ndan Arapça 167 kebikeç / 22 • 2006 olarak haz›rlanan gazete ve mecmualar “Ba¤›ms›z ve Tarafs›z Türkiye bafll›¤›n› tafl›yan beyannameler ile Naz›m Hikmet’in resmini ihtiva eden Üç Bar›fl Türküsü adl› broflürlerin muhteviyatlar› ve mahiyetleri itibariyle komünizm propagandas› yapmakta oldu¤u ve bu yoldan memleketimize telkinatta bulunulmaya çal›fl›ld›¤› anlafl›lmaktad›r. Son zamanlarda bu nevi broflür ve beyannamelerin K›br›s tar›kiyle memleketimize sokulmaya çal›fl›ld›¤› muhtelif vilayetlerden derdest edilerek gönderilmekte olan matbualar›n incelenmesinden anlafl›lm›flt›r” denilerek yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01.140.83.7, 1955). Yine “Milletleraras› Demokratik Kad›nlar Federasyonu adl› komünist teflekkül taraf›ndan baz› flah›s ve teflekküllere gönderilen mektuplarda hidrojen ve atom bombalar›n›n patlat›lmas›yla husule gelen tahribat ele al›narak, bu nevi silahlar aleyhine sözler sarf edildikten sonra, sulhculuk ve sulhu koruma gibi malum komünist taktik ve usulleriyle komünizm propagandas› yap›lmaktad›r. Yine bu mektuplar›n di¤er bir kesiminde de Türk analar›na hitapla onlar› analar kongresine davet gibi komünizm faaliyetleri cümlesinden olan gayelere tevessül edilmeye çal›fl›ld›¤› anlafl›lmaktad›r” denilerek bu federasyondan gelecek her türlü yay›n›n yasaklanmas› söz konusu olmufltur (B.C.A, 030.18.01. 1955. Ek: 52-12). Naz›m Hikmet’in yazd›¤› ad› belli olmayan fliir kitab› (B.C.A, 030.18.01. 141.101.4, 1955), fiam’da yay›nlanm›fl olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birli¤i adl› Arapça broflür ile Türkiye Yurtseverleri imzas›n› tafl›yan S›k›yönetimin ‹ç Yüzü adl› broflür ile Ressam R›dvan taraf›ndan yap›lan Bayram Sabah› ibareli kartpostal (B.C.A, 030.18.01. 141.108.3, 1955) 1954 ve 1955 y›llar›nda komünist propaganda yapt›klar› veya bir biçimde bu konu ile iliflkilendirildikleri için yasaklanm›flt›r. 1956 y›l›nda yine komünist propaganda yapmaktan dolay› yasaklanan yay›nlar›n gerekçeleri aras›nda demir perde ülkeleri için “ipek perde” tabirinin kullan›lmas›n›n orada her fleyin güllük gülistanl›k gibi gösterilmeye çal›fl›ld›¤›, baz› belgelerde milli harp gücünü zay›flatacak ve müttefiklere oldu¤u kadar içinde bulunulan güveni sarsmak gayesi güttü¤ü gibi nedenler s›ralanmaktad›r (B.C.A, 030.18.01. 142.25.13-143.41.3). 1957 y›l›ndaki yasaklamalarda Look isimli ‹ngilizce bir dergide Rusya’n›n methedilmesi, Russky Putk isimli bir dergide Rus milliyetçili¤i yap›larak Türk siyaseti aleyhine bir durum oluflturulmas›n›n söz konusu oldu¤undan hareketle yasaklama gerekçesinde “Çarl›k Rusyas›’n›n y›k›l›fl›ndan sonra Fransa’ya iltica ederek oraya yerleflen Rus milliyetçilerinin kurdu¤u Rus ‹ttihad›n›n organ› olarak 1952’den beri Paris’te neflredilmekte bulundu¤u, muhtevas› 168 YILMAZ - DO⁄ANER DP Döneminde BKK ‹le Yasaklanan Yay›nlar itibariyle de Rus milliyetçili¤inin propagandas›n› yapt›¤› ve Rusya’daki halihaz›r rejim aleyhinde yaz›lar› ihtiva etti¤i tespit olunmufltur. Ancak 1917 ihtilalinden sonra Rusya’y› terk ederek Avrupa’da “Rus milliyetçili¤i”, “Beyaz Ruslar Kulübü” veya “Hür Rusya” gibi teflekküller kuran Ruslar›n, bulundu¤u memleketlerde menfaat karfl›l›¤› Sovyet sefarethanelerinin propaganda ve istihbarat ajanlar› olarak çal›flabildikleri ve gerek milli Rus neflriyat› gerekse Bolflevik neflriyat›n›n Ruslu¤u överek Türk siyaseti aleyhinde bir karakter arz etti¤i göz önünde tutulmufl, ad› geçen matbuan›n yurda sokulmas› ve da¤›t›lmas›n›n mahzurlu olaca¤› anlafl›lm›flt›r.” Denilmektedir (B.C.A, 030.18.01.1957 Ek: 52-56). Beyrut’ta bas›lan ‹flçi ve Çiftçi Partisi adl› kitab›n bafl›ndan sonuna komünizm propagandas› ile dolu oldu¤u, Sovyetler Birli¤i Hakk›nda 100 Suale 100 Cevap adl› kitapta Sovyet sisteminin idari yap›s›ndan, sosyal yap›s›na, bütçesinden vatandafl hak ve sorumluluklar›na kadar ayr›nt›lar› ile ele al›nd›¤› ve dolay›s›yla Sovyet propagandas› yap›ld›¤›, yine Halep’te yay›nlanan Eflflebap adl› gazetede Amerika ve Bat› aleyhtarl›¤› yap›larak, Rusya’n›n hami rolünde gösterilmeye çal›fl›ld›¤›, “Deli Canavar” Amerika taraf›ndan Suriye’ye yap›lan iftiralarla Suriye taraf›ndan Türkiye’nin tehdit edildi¤i ifade edilerek “müttefiklerimiz aleyhinde yay›nlar yapan bu gazetenin yurda sokulmas›n›n engellenmesi gerekti¤i” belirtilmektedir (B.C.A, 030.18.01.146.31.6-146.34.18). Bir di¤er yasaklama karar›nda ise Aspects Veritables De La Rbellion Algerienne – Cezayir ‹syan›n›n Hakiki Manzaralar› adl› Frans›zca bir kitab›n incelenmesi sonucunda yap›lan de¤erlendirme ilginçtir. “Fransa’n›n Cezayir Bakanl›¤› yay›nlar›ndan olan bu kitab›n, Cezayir asileri (milliyetçileri) taraf›ndan giriflilen tedhifl hareketlerini göstermeye matuf sanat ve fecaat dolu resimler neflretmek ve bu hareketlerin ›rk, dil ve din esaslar›na dayand›r›lmak istendi¤i belirtilmeye çal›fl›lmak suretiyle Cezayir’deki Frans›z harekat›n›n meflruiyetini dünya efkar›na kabul ettirip taraftar toplamay› istihdaf eden propaganda, yaz› ve dökümanlar› muhtevi bulundu¤u müflahade olunmufl, gerek yaz› ve klifleler, gerekse foto¤raflarla oradaki tedhifl hareketi fecaat›n›n izah›na gayret edildi¤i görülmüfltür. Cezayir halk›na karfl› tarihi ve dini rab›talarla ba¤l› olan halk›m›z› müteessir edecek ve zihinleri kar›flt›racak mahiyette bulunan kitab›n yasaklanmas›na karar verilmifltir” denilmektedir (B.C.A, 030.18.01.1957 Ek: 52-64). 1958 y›l›nda ayn› gerekçe ile Labour Monthly adl› ayl›k ifl ve iflçi dergisi ile baz› kitap ve yay›nlar›n yasakland›¤› görülmektedir. Bu kitaplar aras›nda Suat Dervifl taraf›ndan Frans›zca olarak kaleme al›nan Yal›n›n Gölgeleri adl› roman “maddiyata hiç önem vermeyen pafla torunu bir genç k›z›n hayat›n› s›n›f 169 kebikeç / 22 • 2006 fark›, zengin fakir ayr›m›, iflçilere yap›lan zulüm ve haks›zl›klar gibi konular› ele alarak komünist ideolojisini ortaya koyacak flekilde bir anlat›ma sahip oldu¤u için” yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18. 01. 1958) (Bkz. Ek-6). Paris’te bas›lan Frans›z Edebiyat› adl› dergide Naz›m Hikmet ile yap›lan “edebi gibi görünmekle birlikte hakikatte siyasi fikirlerin yer ald›¤› röportaj›n yay›nlanmas› nedeniyle ve ayr›ca dördüncü sayfada müseccel komünist Kemal Tahir taraf›ndan yaz›larak M. Andaç taraf›ndan Frans›zca’ya çevirilen ve komünist ressam Abidin Dino’nun desenleriyle süslenmifl Le Tors du Village-KöEK : 6 yün Kanburu roman›n›n tefrika halinde yay›nland›¤›, bahis konusu yay›n daha önce yasak edilmifl olup 5680 say›l› kanundan önce ittihaz olunan mezkur karar›n hükümsüz kald›¤›n›n anlafl›ld›¤› ve yeniden bilumum nüshalar›n›n yasaklanmas›na lüzum has›l oldu¤u”16 belirtilerek, yine Paris’te yay›nlanan Sovyet Edebiyat› adl› kitab›n da Ekim ‹htilalini haz›rlayan nedenlerden biri olarak Rus Edebiyat›n› anlatt›¤› gerekçesiyle yasakland›¤› belirtilmektedir (B.C.A, 030.18.01. 150.50.9150.56.19). Kahire’de yay›nlanan Havva adl› dergi de Özbekistan eyaletinde ikamet eden Müslüman kad›nlar›n durumu ele al›narak komünizm rejiminin kad›nlara tan›d›¤› genifl hak ve imkanlardan bahsedilmek suretiyle komünizm pro16 Derginin 10 Haziran 1948 tarihli nüshas›nda yay›nlanan Naz›m Hikmet hakk›ndaki yaz›da kendisinin büyük bir flair oldu¤u, siyasi fiil ve hareketinden dolay› hapiste bulundu¤u, Atatürk zaman›nda Sovyet Rusya ile yak›nlafl›ld›¤› dönemde Moskova’ya gönderilen ö¤renciler aras›nda yer ald›¤› ve sosyoloji tahsili yapt›¤›, ‹stanbul’a döndükten sonra on cilt tutar›nda fliir, piyes, hiciv ve makaleler yazd›¤›, eserlerinin gençler taraf›ndan hararetle okundu¤u ve halen mahkumiyetinin devam etti¤i ve eserlerinin mutlaka Frans›zca’ya çevrilmesinin sa¤lanmas› gerekti¤i belirtilmektedir. B.C.A, 030.18.01. 150.56.19.Ek: 52-73. 170 YILMAZ - DO⁄ANER DP Döneminde BKK ‹le Yasaklanan Yay›nlar pagandas› yap›lmakta oldu¤u ve makalenin bafl›nda orak çekiçli çelenk resmi bulundu¤u için yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. Ek: 52-80). Ayn› y›l çeflitli Arap ülkelerinde yay›nlanan Arapça Elbilad, Elmusavver, Essenabil ve Eddünya adl› dergilerden yap›lan bir al›nt›da “Bu Dolar ‹flasa Götüren Bir Köprüdür” bafll›¤› ile kaleme al›nan makalede “Türkiye’nin iflas uçurumuna düfltü¤ü ve d›fl siyasetinin durgunlaflt›¤›ndan bahisle baz› ihtiyaç maddelerinin tedarikinden aciz kal›nd›¤›, Amerikan dolar›n›n karaborsada 12 Liradan sat›lmas›n›n iktisadiyat›m›z› bozdu¤u ve bu durumun iflasa yol açaca¤› ifade olunarak Amerika ve taraftarlar›yla Ba¤dat Pakt›na tarizde bulunulmakta ve “Müslümanlar Rusya’da namaz k›larlar, oruç tutmazlar” bafll›¤› alt›nda Rusya’daki rejimin din ve aile mefhumlar› bak›m›ndan propagandas› yap›lmaktad›r” denilmektedir (B.C.A, 030.18.01. 1958 Ek: 52-66). 1959 y›l›nda çok say›da gazete, dergi ve kitap türünde yay›n yasaklanm›flt›r ki bunlar›n önemli bir k›sm›n›n Paris’ten sonra Kahire, Beyrut ve Ba¤dat’ta yay›nlan›yor olmalar› dikkat çekicidir. Essayyad, Mülhak el Cumhuriyet, Ettahrir, El Ahad, El Hürriyet, Ezzeman, El Kifah, El Cumhuriyet, Ahbar El Yevm gibi söz konusu gazetelerde komünist ülkeler lehinde yaz› ve karikatürler bulundu¤u gerekçesiyle yurda sokulmalar› yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01.152.27.6-152.26.17-152.32.11). La Vie Syndicale Des Mineurs Dans Le Monde-Dünyada Maden ‹flçilerinin Sendika Hayat› adl› Frans›zca mecmua “demir perde gerisi memleketlerindeki iflçileri ve iflçi sendikalar›n› ele alarak genifl çapta komünizm propagandas› yapmaktad›r. fiöyle ki, dünyan›n her sahada oldu¤u gibi iflçilerin durumlar›nda hayat seviyeleri, yaflama ve çal›flma flartlar›nda kömür ve maden istihsalinde ilerlemeler kaydetmelerine karfl›l›k, Bat› Avrupa’da ve kapitalist dünyas›nda mühim güçlüklerin belirdi¤i, buna yegane sebebin kapitalist rejimin ait oldu¤u, kapitalistlerin bu kriz masraflar›n› maden iflçilerine yüklemelerine mani olmak için birleflerek mücadele etmek laz›m geldi¤inden bahsedilmektedir.” Denilerek 11 May›s 1959’da yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01 Ek: 52-81). 17 Temmuz 1959’da al›nan bir kararla yine Ba¤dat, Beyrut, Kahire, fiam, Hama ve Moskova’da yay›nlanan 43 Arapça gazete, dergi ve kitap komünizm propagandas› nedeniyle yasaklanm›flt›r (B.C.A,030.18.01 153.37.19 Ek: 5284). 26 Nisan 1960’ta ise Dünya Sendikalar Federasyonu’nun Demokratik Haklar›n Temininde Oynad›¤› Ehemmiyetli Rol adl› ‹ngilizce broflür ayn› gerekçe ile yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01 Ek:52-94). Türkiye’nin ‹smet Pafla önderli¤inde ‹kinci Dünya Savafl› d›fl›nda kalma yönünde gerçeklefltirdi¤i politikaya ba¤l› problemleri 1947 y›l›nda çözümleye- 171 kebikeç / 22 • 2006 rek Bat› ittifak› içinde yer almas› sonras›nda Sovyetler Birli¤ini Bat› ittifak›n›n gözünden görmeye bafllamas› söz konusudur. Savafl sonunda Sovyetler Birli¤i ile olan dostluk ve sald›rmazl›k anlaflmas›n›n sona ermesi, Bat› bloku içinde yer alan Türkiye’yi, Sovyetler Birli¤i’nden gelebilecek olas› Komünizm etkisini bertaraf etmeye yönelik yo¤un bir çaban›n içine itmifltir. Öyle ki, Rusya’dan gelebilecek en ufak bir tesire karfl› temkinli yaklaflan Türkiye, ald›¤› sert önlemlerle uzunca bir süre komünizmi ülkenin en temel tehdit unsuru olarak alg›lam›flt›r. Bu durum Atatürk, ‹nönü ve Menderes dönemlerinde farkl› boyutta yaflanm›flt›r. Nitekim bunda ülkenin iç dinamikleri ve de¤iflen dünya koflullar› etkili olmufltur. 2. Kürtçülük Propagandas› Nedeniyle Yasaklanan Yay›nlar Demokrat Parti döneminde yasaklanan yay›nlar aras›nda Kürtçülük propagandas› gerekçesiyle yasaklanan yay›nlar önemli bir yekun teflkil etmektedir. Atatürk ve ‹nönü döneminde yasaklama nedeni olarak görülen Kürtçülük propagandas›n›n artarak DP döneminde de devam etti¤i görülmektedir. Bunlardan ilki 3 Nisan 1950’de yasaklanan Kahire’de yay›nlanan ‹mages adl› dergidir. Dergi “Kürtler, Türkiye, ‹ran, Irak ve Suriye aras›ndaki toprakta s›k›flm›fllard›r. Bu m›nt›kaya Kürdistan denir. Yani Kürtlerin memleketi denir. Türkiye, ‹ran, Irak ve Suriye’de sekiz milyon Kürt mevcut oldu¤undan ve istiklalleri için yapt›klar› mücadelenin tarihçesinden bahsedildikten sonra “Kürt meselesi ehemmiyetlidir. Arap milletleri Kürt meselesiyle uzun zamandan beri ciddi olarak meflgul oluyorlar ve bu meseleye bir hal çaresi bulmal›d›rlar” ifadelerini içerdi¤i ve ayn› sayfadaki haritada yurdumuzun do¤u ve güneydo¤u k›sm› Kürdistan olarak gösterildi¤i için” yasaklanmas› kararlaflt›r›lm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. 122.36.2 Ek: 52-61) Ayn› gün al›nan di¤er bir kararda Ahmet Hani taraf›ndan yaz›lan Memozin adl› kitapta “Kürt dilinin yay›lmas›, Kürtlük kültür ve duygusunun uyanmas› yolunda yaz›lar bulundu¤u ve bizden de bir padiflah cihanpenah vücuda gelsin. E¤er bir padiflah›m›z olup da Cenab›hak taraf›ndan bir taca lay›k görülse ve muayyen bir tahta malik bulunsa biz de bedbahtl›ktan kurtulurduk. Türk ve ecnebilerin mutii olmazd›k” ifadeleri yer ald›¤› için yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. 122.35.18 Ek: 52-160). 16 Eylül 1950’de Tarih-üd Düvel Vel Emaretül Kürdiye, Hülasai Tarih-ül Kürt Velkürdistan ve Min Amman ‹l’elamadiye ve Cevle Fi Kürdistan-ül Cenubiye adl› eserlerin yasaklanmas›d›r. M›s›r’da bas›larak yurda sokulan ve ül- 172 YILMAZ - DO⁄ANER DP Döneminde BKK ‹le Yasaklanan Yay›nlar kenin bütünlü¤ünü parçalamak için s›n›rlardan içeri sokulan bu eserlerin bugüne kadar Anadolu topraklar›nda gelmifl geçmifl bütün devletlerin içerisinde dil ve kan de¤iflikli¤ine u¤ramadan yaflam›fl Kürtlü¤ü bir zümre olarak gösteren ve onun varl›¤›n› tekrar ihya etmek hedefini güden bu yay›nlar›n yurda sokulmas› yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. 123.71.18 Ek: 52-193). EK : 7 Yine Irak’ta yay›nlanan Elmürflit adl› Kürtçe lugatin (B.C.A, 030.18.01. 125.29.8), Kürtçe yaz›l› bir Mevlit kitab› “komflumuz bulunan ‹ran, Irak ve Suriye devletlerinde mevcut olan Kürtçülük davas›n›n yurdumuza da yay›lmaya çal›fl›ld›¤› ve bu maksatla birçok Kürtçe matbuan›n yurdumuzda yay›lmas›na çal›fl›ld›¤›,”gerekçesiyle (B.C.A, 030.18.01. Ek: 52-233), fiam’da bast›r›lm›fl olan Elfabeya M›n adl› Kürtçe kitab›n, (B.C.A, 030.18.01. 128.29.13) Nevbahar ve Nehcül Enem adl› Kürtçe kitaplar›n (B.C.A, 030.18.01. 129.44.4) Beyrut’ta yay›nlanan Es-Seyyad adl› Kürt siyasetini destekleyen ve Türkiye hakk›nda hakaret içeren bir karikatürü basan Arapça dergi karikatürde Türkiye’yi üzerinde Türk bayra¤› olan bir köpekle resmetti¤i için (B.C.A,030.18.01.129.63.20 Ek:52-272) (Bkz. Ek-7). Firari Kürt Dersimli Baytar Nurettin taraf›ndan Latin harfleriyle yaz›lan Kürdistan Tarihinde Dersim adl› kitab›n (B.C.A, 030.18.01. 130.75.13), Suriye’deki komünist Kürtçülerden fieyhmus Ci¤erhun taraf›ndan yaz›l›p fiam’da bas›lan Sewra Azadi-Hürriyet 173 kebikeç / 22 • 2006 ‹htilali adl› Kürtçe divan ile Osman Sabri taraf›ndan yaz›lan Kürtçe Alfabe adl› kitab›n Kürtçülük hissiyat›n› art›r›c› ve tamamen memleket aleyhinde komünizm lehinde tav›r tak›nd›klar› için (B.C.A, 030.18.01. 139.42.2) yasakland›¤› görülmektedir. Bakanlar Kurulu karar› ile topluca yasaklanan yay›nlar aras›nda da Kürtçülük propagandas› yapt›¤› gerekçesiyle Basile Nikitine taraf›ndan yaz›lan Les Kurds Etude Sociologique et Historique adl› Frans›zca eserin “müstakil Kürdistan’›n kurulmas›n› teflvik amac›yla kaleme al›nd›¤› ve ayn› zamanda Türkiye’deki az›nl›klar› tahrik etmek gayesinde oldu¤u, olas› Kürdistan EK : 8 içinde kalan Türkiye, Irak ve ‹ran’dan ayr›lacak yerlere ait iddialar› ve haritalar› içerdi¤i belirtilmektedir (B.C.A, 030. 18.01. 147.60.11. Ek: 52-63). Burada zikredilmeye de¤er di¤er bir yay›n da Müstemlekelerle Savafl Cemiyeti’nin yard›m›yla Avrupa Kürt Talebeler Birli¤i taraf›ndan Atina’da yay›nlanan Kürdistan adl› Rumca broflürdür. 17 Ekim 1959’da yasaklanan broflürde Vangeli Sakato’nun Kürtler aras›nda mesuliyetli bir flah›s olarak tan›mlad›¤› ‹smet fierif Vanl› ile yapt›¤› röportaja yer verilmektedir. Öncelikle Kürtlerin tarihinden bahsedilmekte, nüfuslar› ve en çok yaflad›klar› yerler ifade edildikten sonra Türkiye’de kendilerine fazlaca tazyik yap›ld›¤› belirtilmektedir. Kürtçe konuflman›n hatta Kürt kelimesini kullanman›n yasak edildi¤i, okullar›n›n ve yay›n yapma imkanlar›n›n olmad›¤› ve gerçeklefltirilen isyanlarda yar›m milyon civar›nda Kürdün öldü¤ü, Sadabat Pakt› ve Ba¤dat Pakt› gibi oluflumlar›n kendilerine karfl› kuruldu¤u ve en k›sa zamanda bir Kürt Federasyonu kurmak istendi¤i belirtmektedir (B.C.A, 030.18.01. 153.58.5. Ek: 52-90). 174 YILMAZ - DO⁄ANER DP Döneminde BKK ‹le Yasaklanan Yay›nlar 1960 y›l›n›n ilk günlerinde Hebat adl› Ba¤dat’ta yay›nlanan gazete de Irak Kürt Partisinin yay›n organ› olarak Kürtçülük davas› güttü¤ü ve bu davaya mensup komünistlerle iflbirli¤i yapt›¤› gerekçesiyle yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01 154.4.9 Ek:52-97) (Bkz. Ek-8). ‹ran’da yay›nlanan Kürdistan adl› gazetenin ise yurtta Kürtçü olarak bilinen kimseleri kendisine abone etmeye çal›flt›¤› ve gençleri tahrik etmek amac›nda oldu¤u belirtilmektedir (B.C.A, 030.18.01 157.26.19 Ek: 52-98). Kürtçülük propagandas›, yasaklanan yay›nlardan da anlafl›ld›¤› üzere Kürtleri ayr› bir unsur olarak tan›mlayan ve tarihi ve kültürü ile ayr› olan bu unsurlar›n Kürdistan hayalini gerçeklefltirebilecek bir potansiyel olarak görülmesi nedeniyle yasaklanm›fl ve uzun y›llar süren ve halen de devam eden bu anlay›fl dönemin ve kendinden sonra gelen hükümetlerin hassasiyetleri aras›nda yer alm›flt›r. 3. Ermeni ve Rum Propagandas› Nedeniyle Yasaklanan Yay›nlar Bu dönemin yay›n yasaklamas› konusunda önemli bir a¤›rl›¤a sahip olan konular›ndan biri de Ermenilik ve Rumluk propagandas›d›r. Dönemin ilk yasa¤› 12 Temmuz 1950’de Amerika’da Presbiteryan Kilisesi din adamlar›ndan Charles A. Vartanes’in yazd›¤› Kad›nlar Milletleraras› 26. Sergisinde Ermeni Tiyatro ve Oyunlar› adl› broflüre gelmifltir. Broflürde Türklerin Ermenistan’a taarruz ederek zulüm yapt›klar› ve 25 y›l önce Ermenistan’dan ald›klar› arazilerden dokuzda birinin Türklerin elinde bulundu¤u ve eski topraklar›n› yeniden ele geçirerek saadet içinde yaflamak istedikleri belirtilmektedir (B.C.A, 030.18.01. 123.70.4, Ek: 52-177). Onu takiben 13 Eylül 1950’de Halep’te 1949’da Kuflakç›yan taraf›ndan yaz›lan Vatana Do¤ru adl› kitap da Ermeni cemaatinin Sovyet Ermenistan’›na ba¤lanmas›n› istedi¤i ve hakiki edebiyat›n burada do¤abilece¤ini ve buna ayk›r› hareket edenlerin köleli¤e hizmet edece¤ini belirtti¤i için yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. 123.70.13, Ek: 52-173). 1951 y›l›nda Arflak Alboyac›yan taraf›ndan Ermenice yaz›lan Kayseri Tarihi adl› kitab›n yasaklanmas›n›n ard›ndan (B.C.A, 030.18.01. 127.95.4) sonra uzunca bir süre yani 1959 y›l›na kadar bu konuda bir yasaklama karar› görülmemektedir. Ancak 1959 y›l› itibariyle yeniden yasaklama kararlar›n›n al›nmaya baflland›¤› görülür. Bunlardan biri ‹sahak Derderyan taraf›ndan Tahran’da ç›kar›lan Uhdvazneri-Yeminli adl› kitap hakk›ndad›r. Burada Taflnak ve H›nçak partilerinin durumlar› anlat›larak Taflnaklar›n Türk ve Ruslarla 175 kebikeç / 22 • 2006 yapt›¤› mücadele anlat›lmaktad›r. Bir di¤er eser de Haçin’in Umumi Tarihi ve Çevresindeki Kozan Da¤› Ermeni Köyleri isimli kitapt›r. Adana’dan Haçin diye söz edilmekte ve burada yaflayan Ermenilerin Türkler karfl›s›nda gösterdikleri “kahramanl›klar” anlat›lmaktad›r (B.C.A, 030.18.01. 151.75.9 Ek: 5276). Ayn› y›l John Lodwick taraf›ndan kaleme al›n›p Londra’da yay›nlanan ve Irak’ta sat›fla sunulan Gülbenkyan %5 adl› ‹ngilizce kitap tarihi hadiseleri tahrif etti¤i için yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01.152.17.17 Ek:52-77). Yine L’arch›tecture Armenienne Au Moyen Age adl› kitap Ermeni medeniyetini ve sanat›n› afl›r› derecede methetti¤i için Ermenilik propagandas› yapt›¤› gerekçesiyle yasaklanm›flt›r. Beyrut’ta Garo Kevorkyan taraf›ndan bas›lan Amenun Kirk›- Herkesin Kitab› adl› eser Fransa’da bulunan Ermeni ihtilalci Taflnak teflkilat›n› genç nesillere tan›tmay› amaçlad›¤› için yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. 153.58.5 Ek: 52-90). Ermeni propagandas› nedeniyle bu dönemin son yasaklama karar› Lübnan’da bas›lan Agos-Sapan ‹zi adl› kitap hakk›ndad›r. Kitapta Nubar Maksudyan taraf›ndan kaleme al›nan “Kilikya Babiron Krallar›” bafll›kl› yaz›da Ermeni propagandas› yap›l›rken Türk milli tarihine as›ls›z ithamlarda bulunuldu¤u için bu yasaklama karar› al›nm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. 154.70.1 Ek: 52-95). Rumluk propagandas› yapt›¤› gerekçesiyle yasaklanan yay›nlara bakt›¤›m›zda dönemin ilk yasaklama karar›n›n 13 Temmuz 1953 tarihinde K›br›s’ta yay›nlanan Eleniki Kypros adl› dergi hakk›nda al›nd›¤›n› görmekteyiz. Derginin K›br›s’›n Yunanl›¤›n› savundu¤u ve K›br›s Baflpiskoposu taraf›ndan yap›lan resmi ve özel teflebbüslere dair propaganda mahiyetinde oldu¤u belirtilmektedir (B.C.A, 030.18.01. 132.56.12). 23 Kas›m 1956 tarihinde ise K›br›s konusu çok gündemde oldu¤u için bu konuda Yunan tezini destekleyen ve Türk ve ‹ngiliz siyasi tutumuna ayk›r› mahiyette bulunan tüm yay›nlar›n topluca yasaklanmas›n› öngören bir karar al›nm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. 144.94.19). Bu karara ba¤l› olarak 13 Mart 1957’de memleket aleyhinde daimi ve kas›tl› olarak yay›n yapan 11 Yunan gazetesi hakk›nda ç›kar›lan yasaklama karar›n›n daha sonra Londra’da imzalanan K›br›s Antlaflmas› sonras› iptal edilmesi gündeme gelmifltir. Avghi adl› gazete hariç di¤er on gazetenin üzerindeki yasa¤›n kald›r›lmas› söz konusu olmufltur.17 ‹liflkilerdeki yumuflaman›n al›nan 17 Bahsi geçen I Ora, Ethnikos Kiryx, Ta Nea, Estia, Elefteria, Ellinikos Voras, To Fos, Proodos, Rodiaki, Foni Tu Egeu adl› Yunan gazetelerinin genel olarak Türkiye aleyhinde yay›n yapt›klar›, Megali ‹dea fikrinde olduklar›, Türkiye ve Türk devlet büyükleri hakk›nda olumsuz karikatürler ve fliirler yay›nlad›klar› ancak bu hücumlar›n 1959’da yap›lan K›br›s Antlaflmas› sonras›nda hafifledi¤i ve K›br›s’ta yaflayan iki cemaatin ahenkli bir flekilde yaflamalar›na Türk-Yunan dostluk iliflkilerinin tesisine yard›m etmek amac›yla bu karar›n iptali istenmektedir. Ayr›ca Ankara’daki Yunan Büyükelçisinin bu do¤rultuda çabalar›n›n oldu¤u belirtilmektedir. B.C.A, 030.18.01. Ek: 52-47 176 YILMAZ - DO⁄ANER DP Döneminde BKK ‹le Yasaklanan Yay›nlar yasaklama kararlar›na da yans›d›¤› görülmektedir. 19 Ekim 1957’de al›nan bir kararda da Washington’da yay›nlanan Lands of the Bible Today-Bugünkü ‹ncil Diyarlar› adl› Türkçe ve ‹ngilizce harita ile Spiro Melas taraf›ndan yaz›lan Matomena Rassa-Kana Boyanm›fl Cübbeler adl› Rumca kitap ve Atina’da yay›nlanan O Aetos-Kartal adl› Rumca gazetenin yurda sokulmas› yasaklanm›flt›r (B.C.A,030.18.01.147.52. 15) (Bkz. Ek-9). Kana Boyanm›fl Cübbeler adl› kitapta “TürkYunan savafllar› ile Türkler taraf›ndan köle gibi kullan›lan Rumlara karfl› uygulanan zulümlerden” bahsedilEK : 9 di¤i için, Kartal adl› Rumca gazete ise Bizans’›n ihyas› ve Megali ‹dea taraftarl›¤› nedeniyle yasaklanm›flt›r. 1958 y›l›nda Andreas adl› bir Yunanl› taraf›ndan Yunan harfleri ile yay›nlanan Pomaklar-Agriyanlar adl› broflür Türkler aleyhinde ifadelere yer vermek, Pomaklar› Rumlaflt›rmak ve Yunanl›l›k propagandas› yapmak gerekçesiyle ve bu broflürün memleketimizdeki Müslüman unsurlar üzerinde kötü tesirler yarataca¤› göz önüne al›narak yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. 148.5.17) (Bkz. Ek-10). Bundan bir y›l sonra da Atina’da Yunanistan kilisesi taraf›ndan yay›nlanan 1959 Kilise Takvimi üzerinde Bizans ‹mparatorlu¤unun armas› olan iki bafll› kartal resmi oldu¤u için, bunun da Yunanl›lar›n Bizans’›n yeniden dirilece¤i hülyas›n› besledikleri anlam›na geldi¤i ve bunun propagandas›n›n yap›ld›¤›, kitapta bulunan kronoloji cetvelinde Hazreti ‹sa’n›n do¤umundan bugüne kadar vuku bulan mühim hadiselerin verildi¤i, 1922’de Yunanl›lar›n Anadolu’daki hezimetleri esnas›nda üç metropolitin kat- 177 kebikeç / 22 • 2006 li, H›ristiyan halk›n Anadolu’dan kovulmas›, 1925’de patrik Konstantin’in mübadeleye tabi tutulup ‹stanbul’dan sürülmesi gibi olaylar›n mühim olaylar olarak kaydedilmesi, memleketteki flehir ve kasabalar›n bugünkü ad›yla de¤il, Bizans zaman›ndaki isimleriyle ifade edildi¤i (örne¤in ‹stanbul-Konstantinopol, Ayval›k-Kidonia, Alaflehir-Filedelfiya, Kad›köy- Halkidoni vb.) gerekçesiyle yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01.152.18.4 Ek: 52-78) (Bkz. Ek-11). Ayn› y›l 20 May›s’ta Aneksarhitos Tipos adl› Yunanca gazete ve Mavi Yunanistan’a Dönüfl adl› kitap Yunan propagandas› ve Türk aleyhtarl›¤› yapt›¤› geEK : 10 rekçesiyle yasaklanm›flt›r. Kitapta “Yunanistan’›n Türkler taraf›ndan iflgal edildi¤i tarihte dehflet veren çocuk toplama (devflirme) hadisesinin yafland›¤›, Türklerin çocuk toplama vakas›n›n nesilden nesile fecaat dolu bir masal gibi nakledilece¤i ve bu barbarl›¤›n bir daha tekrarlamayaca¤›” fleklinde ifadeler yer ald›¤› için yasakland›¤› belirtilmektedir (B.C.A, 030.18.01. Ek: 52-82). Yine 1959 y›l›nda Amerika’dan gönderildi¤i anlafl›lan Aziz Agatangelos’un Milletlerin ‹stikballeri Hakk›ndali Kehanetleri adl› Yunanca kitap “Yunanistan’›n tekrar Türklere tahrip ve ya¤ma sahnesi olaca¤›, devlet adamlar› ve halk›n s›k›nt›larla karfl›laflaca¤›, düflman›n Teselya’ya kadar ilerledikten sonra flarkl› bir milletin Yunanl›lar›n yard›m›na koflaca¤› bunun üzerine Türklerin yaln›z Yunanistan’dan de¤il, bütün Avrupa’dan kovularak ancak Mekke’de bar›nabilecekleri ifade ile o zaman ‹stanbul’un yeniden Yunanistan’›n merkezi hükümeti olaca¤› zikredildi¤i için” yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. 151.75.9 Ek: 52-76). 178 YILMAZ - DO⁄ANER DP Döneminde BKK ‹le Yasaklanan Yay›nlar 18 Haziran 1960 tarihinde yasaklanan di¤er bir eser de F. Dostoyevski taraf›ndan yaz›lan ve Minas Zagrafos taraf›ndan Rumcaya çevrilen To ‹morolojio Enos SigrafeaBir Muharririn Takvimi adl› kitap Çarl›k Rusya’s› devrinin hadiseleriyle ilgili malumat› içerdi¤i, Rusya’n›n Büyük Petro’dan beri Türkiye hakk›nda besledi¤i gizli ve tehlikeli projelere iflaret edilmesi, Türklerin barbar ve zalim olarak gösterilmesi, ayn› zamanda “‹stanbul geç de olsa Rusya’n›n eline geçmelidir dolay›s›yla müzmin bir hal alan flark meselesinin kati surette tasfiyesi laz›md›r” gibi fikirlere yer vererek aleyhimize tahrik edici bir hüviyette oldu¤u için yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. Ek: 52-103). EK : 11 Ermeni ve Rumluk propagandas› “Megali ‹dea” ve “Büyük Ermenistan” hayalleri çerçevesinde dile getirilen ve bu ülkelerle zaman zaman yaflanan s›cak geliflmeler sonras›nda daha da fliddetlenen bir seyir takip etmifl ve yasaklama konusunda dönemin hassasiyetleri aras›nda ilk s›ralardaki yerini korumufltur. An›lan dönem d›fl›nda Atatürk ve ‹nönü dönemlerinde de bu konuya iliflkin yasaklamalar devam etmifltir. Bu gün de devam etmekte olan hassasiyetler aras›nda oldu¤unu söylemek mümkündür. 4. Türklü¤e Hakaret Nedeniyle Yasaklanan Yay›nlar Atatürk ve ‹nönü döneminde ülke aleyhine veya kamuoyunun huzurunu bozucu konularda yap›lan yasaklamalar›n yer ald›¤›, bunun d›fl›nda Atatürk ve ‹nönü döneminde yasaklama konular› aras›nda yer alan Türkçülü¤e iliflkin 179 kebikeç / 22 • 2006 kararlar›n›n inceledi¤imiz dönemde bulunmad›¤› anlafl›lmaktad›r. Demokrat Parti döneminde en çok gündeme gelen konulardan biri de milli hisleri rencide eden ve Türklü¤e hakaret eden yay›nlar›n yasaklanmas›d›r. Özellikle 1959’lara gelindi¤inde yasaklama kararlar›nda art›fl görüldü¤ünü söylemek mümkündür. 8 fiubat 1951’de Varflova’dan gönderilen World Congress of The Defenders of Peace adl› bülten ile, Londra’da toplanan Sulh Taraftarlar› ‹kinci Dünya Kongresine ait güvercin resimli afifller yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. 124.102.19). Ayn› y›l›n Nisan ay›nda da Paris’te Dr. Refik Nevzat taraf›ndan yay›nlanan Haraç Mezat Sat›yoruz, Hesap Bafl›na ve Siyaseti Haz›rai Meflume adl› Arap harfleriyle yaz›lm›fl olan broflürlerin milli hassasiyetleri rencide etti¤i ve harf ink›lab›na karfl› kaleme al›nm›fl oldu¤u gerekçesiyle yasakland›¤› görülmektedir (B.C.A, 030.18.01. 125.29.20 Ek: 52-226). ‹sviçre’de Almanca ve Frans›zca olarak yay›nlanan Scheweizer ‹llustrierte Zeitung adl› dergi içinde yer alan bir haritada Türkiye’nin bir k›sm›n›n Kürdistan olarak gösterildi¤i ve buna ba¤l› olarak Sovyet Rusya’n›n muazzam bir kuvvete sahip oldu¤u, olas› bir harekete Stalin’in dokuz milyonluk bir ordu ile haz›r bulundu¤u belirtildi¤i için ülkenin kültür birli¤ini ve milli vahdetini bozacak mahiyette bulunan bu yay›n›n ayn› zamanda Sovyet Rusya propagandas›n› yapt›¤› için yasaklanmas› kararlaflt›r›lm›flt›r (B.C.A, 030.18.01.126.71.2 Ek: 52-240). 1952 y›l› Ocak ay›nda Newyork’ta yay›nlanan Türkiye’deki Arnavut mültecilerine da¤›t›lmak üzere getirilen fikiperya adl› gazetenin, kral aleyhtar› ve cumhuriyetçi olarak kendini ifade etmekle birlikte Arnavutluk Balli Kombettar partisinin yay›n› olarak son zamanlarda sola meyletti¤i ve Türk düflmanl›¤› güttü¤ü ve memleketimizde bulunan Arnavutlar aras›nda ihtilaf yaratt›¤› gerekçesiyle yasaklanmas› söz konusudur (B.C.A, 030.18.01. 128.7.1 Ek: 52257). Ayn› y›l›n May›s ay›nda Atina’da yay›nlanan Thisavros ve Romantso adl› Yunanca dergiler Türklük aleyhinde yaz›lar yay›nlad›klar› gerekçesiyle yasaklanm›flt›r. Ancak k›sa bir süre sonra A¤ustos 1952’de dergilerin müteakip yaz›lar› incelendi¤inde Türkiye aleyhinde baflka yaz› ve resme rastlanmad›¤› için bu dergilerin zarars›z oldu¤unun anlafl›ld›¤› ve Türk-Yunan dostlu¤unun son geliflmelerinin bu yasak karar›n›n kald›r›lmas›n›* gerektirdi¤i ifade edilmifltir. Bunlardan Romantso adl› derginin kapa¤› üzerinde Mora’daki Yunanl›lar›n istiklal mücadelelerinin tasvir edildi¤i, Yunan milletinin Osmanl› bo* ‹liflkilerin geliflim seyrine ba¤l› olarak bu tür yasaklamalar›n iptaline iliflkin önceki dönemde de benzer kararlar›n al›nd›¤› görülmektedir. 180 YILMAZ - DO⁄ANER DP Döneminde BKK ‹le Yasaklanan Yay›nlar yunduru¤u alt›nda esir iken a¤›r iflkencelere maruz kald›¤›, Atina’da görevlendirilen Osmanl› paflalar›n›n buralarda halka zulmetti¤i, bir Avusturya gemisi taraf›ndan esir al›nan bir Yunan gemisinin Türklere teslim edildi¤i ve ‹stanbul’a gönderildikleri s›rada Yunanl›lar›n kurtulmay› baflararak Türkleri k›l›çtan geçirdikleri vb. bilgiler yer almaktad›r (B.C.A, 030.18.01. 128.35.2 Ek: 52164). Thisavros adl› dergi ise kapakta Mora isyanlar› s›ras›nda Yunanl›lar›n kad›nl› erkekli Türklere karfl› yapt›klar› sald›r›lar›n oldu¤u, hikayeler k›sm›nda Türkleri vurup k›ran iki Yunan eflk›yas›n›n hat›ralar›ndan bahsedildi¤i, Mora isyan› s›ras›nda metropolit Ananiyas Lumbaridu’nun bafl›n›n Türkler taraf›ndan kesildi¤i vb. ifadeler içerdi¤i için yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01.122.27.5 Ek: 52-155). 1953 y›l›nda ise Lübnan’da yay›nlanan El Sahra adl› gazete ile Roma’da yay›nlanan El fiebab El Alem adl› derginin Türkiye’deki hayat ve siyasi düzeni kötüleyen yaz›lar içerdi¤i ve ayn› zamanda komünist bir teflekkülün organ› olduklar› gerekçesiyle yasaklanmalar› söz konusudur (B.C.A, 030.18.01.133.78.1). Yine Atina’da yay›nlanan Klassika, Embros ve Tahidromos adl› dergilerle Rigas Fereos adl› kitap 6 Eylül 1955 tarihinde al›nan kararla yasaklanm›flt›r. Klassika adl› derginin incelenen nüshalar›nda Osmanl› yönetimi aleyhine yap›lan 1821 isyan hareketleri resimlerle aç›klan›rken, Türkiye aleyhinde hakaret içeren sözlere yer verildi¤i, Embros ve Tahidromos adl› dergilerde ise milli hisleri rencide eden yaz› ve resimlere rastland›¤› ifade edilmektedir. Rigas Fereos adl› kitapta ise hayali bir Yunan devletinin s›n›rlar›n›n bütün Anadolu’yu içine alacak flekilde gösterildi¤i ve Türk milletine hakaret dolu bir dille hücum edildi¤i belirtilmektedir (B.C.A, 030.18.01. 140.80.15 Ek: 52-11). Atina’da yay›nlanmakta olan Viomihaniki Epitheorisis adl› Yunanca derginin Ekim 1955 say›s›n›n baflmakalesinde Türkiye aleyhinde zararl› yaz›lar yer ald›¤›, Türk halk›n›n asil ve yüksek karakterine hücum edildi¤i, ya¤mac›l›k ve korkakl›kla itham edilerek mu¤lak, k›flk›rt›c›, kar›fl›k ve y›k›c› fikirlerin yer ald›¤› belirtilerek 10 Ocak 1956’da yasaklanmas›na karar verilmifltir (B.C.A, 030.18.01. Ek: 52-21). Bu yay›nlardaki Türk aleyhtarl›¤›nda k›sa bir süre önce ‹stanbul’da ve ‹zmir’de meydana gelen 6-7 Eylül Olaylar›n›n etkisinin oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Bundan k›sa bir süre sonra 27 Ocak 1956 tarihinde al›nan bir kararda ise “Korkma Sönmez Bu fiafaklarda Yüzen Al Sancak” ibaresini tafl›yan Türkiye ve Harp Bloklar› adl› Türkçe broflürler, hükümetin dahili ve harici siyasetini fliddetle tenkit ve kamu vicdan›nda olumsuz tesirler yaratmak gayesini tafl›yan çirkin, gerçek olmayan, y›k›c› ve bozguncu bir ruh tafl›d›klar› gerekçesiyle yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. Ek: 52-22). 181 kebikeç / 22 • 2006 31 Ocak 1956’da fiam’da yay›nlanan Elcamiat adl› Arapça gazetede “Muadeleler” bafll›¤› alt›nda Nuri Said Pafla ile Baflbakan Adnan Menderes aras›nda k›yaslamalar yap›larak ‹srail’e yap›lan yard›m ve anlaflmalardan bahsedildi¤i, Times gazetesinin bir yorumu da ele al›narak Araplar›n Bat› ile uzlaflma sebeplerinin aç›kland›¤›, Araplar›n Türkiye’ye güvenlerinden söz edilerek pakt›n (Ba¤dat Pakt›) etkilerinden ve Bat›n›n ‹srail’e yapt›¤› yard›mlar belirtilerek kamuoyunun tahrik edilmeye çal›fl›ld›¤›, Nuri Said Pafla ve hükümet ricalinin Türk milletine ve Türkçe’ye gösterdikleri yak›nl›¤›n tenkit edildi¤i ve Irak’ta bir isyan havas›n›n esmekte oldu¤u söylenerek Türkiye’ye çat›ld›¤› gerekçesiyle yasaklanm›flt›r. Ayn› kararda Elcindi adl› Arapça gazete Ba¤dat Pakt›na, Bereda adl› gazete ise Türk-Irak Pakt›na fliddetle hücum edildi¤i ve Arap kamuoyunun pakt ve Nuri Said Pafla aleyhine k›flk›rt›lmaya çal›fl›ld›¤› da belirtilerek bu yay›nlar hakk›nda da genel olarak Arap kamuoyunu Türkiye aleyhine çevirmek maksad› tafl›nd›¤› için yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. Ek: 52-28). Yunanistan’da yay›nlanan Yeni ‹zmir adl› Yunanca gazete 11 A¤ustos 1956 tarihli nüshas›nda Baflbakan aleyhinde kaleme al›nan iftira dolu yaz› nedeniyle yasaklanm›flt›r. Çanakkale bafll›kl› yaz›da Süveyfl Kanal›n›n millilefltirilmesinden sonra Sovyetler Birli¤inin toplant›ya kat›lmas›n›n ard›ndan Çanakkale hakk›nda ilk m›r›lt›lar›n iflitilmeye baflland›¤›, buna karfl›n yalanc› dost Türkiye’nin baflbakan›n›n bal›ktan daha sessiz duruma düfltü¤ü, Midilli ve 12 Ada konusunda tehditkâr davranan Baflbakan›n Rusya’n›n Çanakkale üzerinde haklar koparmas›ndan korktu¤u, Menderes’in Abdülhamit’in siyasi mirasç›s› oldu¤u belirtilmektedir. Ayn› nüshan›n bir baflka yaz›s›nda ise “Anadolu’nun hezimetini ve güzel ‹zmir’in ölümünü hat›rlatan yine o A¤ustos” bafll›kl› yaz›da ‹zmir’in kurban ediliflinin y›ldönümü nedeniyle bu yaz›n›n kaleme al›nd›¤› belirtilerek, o zamana kadar yenilgi tatmam›fl Yunan ordusunun ‹zmir Valisi Steryiadisi gibi korkak amirler nedeniyle yenilgiye u¤rad›¤›, H›ristiyan ahalinin flehir ve köyleri b›rakarak kurtuluflu Ege sahillerinde arad›klar›, 13 A¤ustos’ta bafllayan ve 13 gün süren ve ‹zmir’e Türklerin girifliyle sonuçlanan bu trajedinin unutulmas›n›n mümkün olmad›¤›, Yunan medeniyetini ayakta tutan ‹zmir’in vahflice yand›¤›n› gören Anadolu, ‹stanbul, Pontus ve Trakya Yunanl›lar›n›n mübadeleye tabi tutulduklar› ve bütün bunlara karfl› tek tesellinin Yunanistan’da giriflilen imar faaliyetleri ile eski yerleri hat›rda tutmak oldu¤u, bu olay›n 34. y›ldönümünde ak›lda kaybolmufl vatanlara gitmek oldu¤u yaz›lmaktad›r (B.C.A, 030.18.01 Ek: 52-39). Yunan Akropolis gazetesi ise Türkiye’de yaflayan az›nl›klar›n ve Yunan tebaal› ecnebilerin huku- 182 YILMAZ - DO⁄ANER DP Döneminde BKK ‹le Yasaklanan Yay›nlar kunun teminat alt›nda bulunmad›¤›, Yunan Sefaretinden çal›nan dosyalar›n Türk hükümetinin bir tertibi oldu¤u yolunda baz› fikirlerle Türkiye’nin K›br›s konusundaki tutumunu elefltiren ve Türklü¤ü afla¤›layan yaz›lar içerdi¤i gerekçesiyle yasaklanm›flt›r. Beyrut’ta bas›lan Neflret Vekalet Tass-Tass Haberler Ajans› adl› bültenle, fiam’da yay›nlanan Savtularap adl› Arapça gazetenin 15 Temmuz 1956 tarihli nüshas› ve Atina’da bas›lan Milli fiehitlerden Ayval›k Metropolidi Sterumcal› Gregorios ve Diyakos Stefanos Noukas adl› kitaplar 2 Ekim 1956’da al›nan kararla yasaklanm›flt›r. Sovyet Rusya’n›n resmi organ› olan ve Beyrut’ta bas›lan Tass Haberler Ajans› bülteninin 118-124. say›lar› Sovyet Rusya ve demir perde gerisindeki memleketlerin propagandas›n› yapt›¤› ve K›br›s davas›nda Yunanistan’›n k›flk›rt›lmas›n› istihdaf ile Arap memleketlerinin Rusya ve peykleriyle yak›nl›k kurdu¤unu gösterme amaçl› baz› haberler içerdi¤i için yasaklanm›flt›r. Savtularap adl› gazetenin incelenen nüshas›nda ise “Geçmifl ile Halihaz›r Aras›nda Türkiye” bafll›kl› makalede “geçmifl Türk tarihinden sitayiflle bahsedilirken, ‹ttihat ve Terakki mensuplar›n›n Yahudi dönmeleri olarak nitelendirildi¤i, Mustafa Kemal’in Hatay’› gasp etti¤i, Menderes hükümetinin Amerika’n›n dostlu¤unu kazanmak Rusya’ya karfl› koymak için ‹srail’le iliflkiler kurdu¤u, Ba¤dat Pakt›n›n bölge ülkeleriyle ihtilaf› art›rd›¤›, Türkiye’nin Suriye’ye karfl› hasmane siyasetini ileri götürmekte ›srarl› oldu¤u, Bat›l›lar›n K›br›s konusunda Yunanistan’› destekleyerek Türkiye’yi feda ettikleri, Bat›n›n haçl› olup bir Müslüman ülkeye bak›fl› ile Yunanl›lara bak›fl› aras›nda çok fark oldu¤u, Türkiye’nin mevcut siyasetinden dönerek Araplarla Müslümanlara yard›m etmesi gerekti¤i, Adnan Menderes’in çekilerek yerine Türk siyasetini do¤ru yola sevk edecek birinin getirilmesi gerekti¤i” ifade edilmektedir. Bahsi geçen kitaplarda ise Türklük aleyhinde ve Türkiye’ye karfl› hususi maksatlarla neflrolunan zararl› propagandalar bulundu¤u ifade edilmektedir. An›lan gerekçelerle yay›nlar›n yasaklanmas›na karar verilmifltir (B.C.A, 030.18.01. 144.80.14. Ek: 52-37). Bakanlar Kurulu’nun 26 Aral›k 1956 tarihli oturumunda Türklü¤e karfl› ifadeler içeren birkaç yay›n›n topluca yasakland›¤›n› görüyoruz. M›s›r’da yay›nlanan Ça¤r› bafll›kl› Arapça bir beyannamede Türkler hakk›nda tecavüzkar ifadeler bulundu¤u için, Paris’ten gönderilen Birlik adl› Türkçe broflürde “Toprak Bey ve A¤alar› Vatan Sat›c›lar›d›r” bafll›¤›yla Sovyet rejiminin propagandas› yap›lmakla birlikte iflçileri ihtilale teflvik edici bir tav›r görüldü¤ü için ve ayr›ca Paris’te bulunan ‹leri Jöntürkler Birli¤i taraf›ndan gönderildi¤i ka- 183 kebikeç / 22 • 2006 naati olufltu¤undan, yine K›br›s’ta idam edilen iki EOKA tedhiflçisi hakk›nda yaz›lan ‹ngilizce broflürlerin ‹ngilizler aleyhinde Türk kamuoyu üzerinde propaganda yapar mahiyette oldu¤u için, fiam Beyrut’ta yay›nlanan Sovyetler Birli¤i Komünist Partisi Merkez Komitesinin faaliyetine dair N. Kruflçef’in 196 sayfal›k raporu broflürde yer ald›¤› ve demir perde gerisi ülkelerin ileri hamleleri anlat›ld›¤› ve kapitalist dünya ile bat› ülkeleri tenkit edildi¤i için, Halep’te yay›nlanan Beyan ve Nida Min ‹ttihadi Nekabeti Ummali Halep-Bicanibi M›s›r Hattalmevt / Halep ‹flçi Sendikalar› Birli¤inden Beyanname ve Ça¤r›-Ölünceye Kadar M›s›r Saf›nda adl› beyannamede Süveyfl Kanal›n›n millilefltirilmesi nedeniyle Londra’da yap›lan konferansa de¤inilerek Bat›ya hücum edildi¤i ve Süveyfl, Filistin ve di¤er davalar meyan›nda Hatay konusunun da ele al›narak Arap kamuoyu k›flk›rt›lmaya çal›fl›ld›¤› için yasaklanmas›na karar verilmifltir (B.C.A, 030.18.01. Ek: 52-45). 9 Nisan 1957’de Dahiliye Vekaleti taraf›ndan yasaklanmas› öngörülen bir lise ö¤rencisine Yugoslavya’dan gönderilen 7 adet yay›nda Osmanl› idaresi dönemi hakk›nda “hasta adam, Türk boyunduru¤u, Türk esareti vb.” sözler kullan›ld›¤›, Türklere karfl› kini telkin etti¤i ve Türklerin kafir olduklar› belirtilerek “Allah onlara lanet eylesin” denilecek kadar ileri gidildi¤i, “Osmanl› mezaliminden” bahsedilerek milli hislerin rencide edildi¤i, Türk milletini barbar ve medeniyet düflman› olarak gösterdikleri için yasaklanmalar› gerekti¤i belirtilmifltir (B.C.A, 030.18.01. Ek: 52-50). fiam’da Arapça yay›nlanan Elcumhur gazetesinin 4 Ocak 1957 tarihli nüshas› Türkiye’nin Ortado¤u politikas› elefltirildi¤i için ve Lojii Tis Turkokratias-Türk Hükümranl›¤› Devrine Ait Bahisler adl› kitap ise “Yunanistan’›n Türk esaretinden kurtar›lmas› hususuna Büyük Petro’nun plan›nda hususi yer ayr›lm›fl oldu¤u belirtilerek Büyük Petro’ya kurtar›c› nazar›yla bak›ld›¤›, 1710 y›l›nda patlak veren Türk-Rus harbinin Rusya aleyhine neticelenmesi üzerine Yunanl›lar›n yeniden “kanl› katil ve gaddarlar›n elinde kald›klar›n›n tebarüzüne çal›fl›ld›¤›, ayr›ca II. Sultan Murat’›n 1446 y›l›nda 60 bin kiflilik bir kuvvetle bütün yar›maday› iflgal etmekle kalmay›p bu esnada 22 bin Yunanl›y› k›l›çtan geçirdi¤i zikredilmekte, tarihi hakikatleri tahrif, aleyhimize husumet yaratmak gayesine matuf ve bizi medeni dünya nazar›nda barbar göstermek amac›yla yaz›lan bu kitab›n” yurda sokulmas› ve da¤›t›lmas› yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. 146.19.8). Psikharis-Pallis, Vlastos-Eftaliotis adl› Yunanca kitaplarla Sir Valentine Chirol taraf›ndan yaz›lm›fl The Turkish Empire 1288-1924-Türk ‹mparatorlu¤u adl› ‹ngilizce kitap 21 Haziran 1957 tarihinde “Osmanl› Devleti’nin ta- 184 YILMAZ - DO⁄ANER DP Döneminde BKK ‹le Yasaklanan Yay›nlar rihinden söz edilerek, Avrupa’y› istila eden Osmanl› ordusunun en kuvvetli birliklerinin münhas›ran Balkanlarda yetiflmifl ve ebeveynleri H›ristiyan olan kimselerden terekküp edip bu flekilde kurulmufl bulunan kuvvetler sayesinde Tuna’n›n afl›ld›¤›, büyük fethin ilk y›llar›nda temayüz etmifl Osmanl› kumandanlar›n›n büyük bir k›sm›n›n da Yunan, Arnavut, Slav ve ‹talyan oldu¤u ifade ile Osmanl› ailesinin asl›nda saf Türk olup k›sa zamanda Türk kan›n›n bozuldu¤u, Sultan analar›n›n ve korsanlar taraf›ndan kaç›r›lan esirler veya güzellikleri için sat›n al›nan Grek, Slav, ‹talyan ve Rus milletinden bulunduklar belirtilerek, son 300 y›l içinde yap›lan savafllar›n, Yunan ve H›ristiyan ›rklar›n verdi¤i ruhtan mahrum kalan Türk ve Araplar›n bulunmas› yüzünden muvaffakiyetsizlikle neticelendi¤i beyanla, zeval bulmaya yüz tutan ziraatin dahi hararetli ve dirayetli Yunan köylüsünün müzaheretine istinat ettirildi¤i” fleklindeki Türklü¤e hakaret içeren ifadeler ve Türk tarihinin tahrif edilerek anlat›lmas› örne¤in Hatay’›n Türkiye s›n›rlar› içinde gösterilmemesi vb. nedenlerle yasaklanm›flt›r.(B.C.A, 030.18.01. 146.32.14. Ek: 52-55) 22 Haziran 1957’de al›nan bir kararla da V. Fontainer taraf›ndan kaleme al›nan ve Paris’te bas›lan Voyage en Orient Turquie d’Asie - Do¤uda Yap›lan Seyahatler Asya Türkiye’si adl› Frans›zca kitapta “Türkler barbarl›kla tavsif olunarak Türk idare mekanizmas›n›n adalet hissinden ziyade menfaat edinme gayesiyle hareket etti¤i, H›ristiyan kad›nlar›n›n tehditle Türkler taraf›ndan cinsi münasebete mecbur k›l›nd›klar› ifade ile Ermeni köylerinin a¤›r muamelelere maruz b›rak›ld›¤›, Türkleri vefas›z olarak bilen Kürt unsurun Türklerden daha fazla say›da bulunduklar›; Kürtlerdeki büyük seciye, sadakat ve alicenapl›¤›n Türklerde nafile yere aranaca¤› beyan edilmekte, H›ristiyanlar›n çok a¤›r vergilere maruz kald›klar›, Ermenilerin merhametsizce muamele görüp keyfi olarak dayak yedikleri iddia edilerek, Müslümanlar da barbar olarak vas›fland›r›l›p medeniyeti Rumlardan ald›klar› beyanla H›ristiyanlara köpek muamelesi yap›ld›¤›, Türklerin ölüm cezalar›n› iflkence yaparak infaz ettiklerini belirtmek için bir Türk’ü öldüren Ermeni’nin kaz›klan›p taflland›¤› ve etlerinin küçük b›çaklarla parça parça edildi¤i hikayesi anlat›ld›¤› ve muhtevas› itibariyle milli gurur ve haysiyetimizi rencide eden ve ekalliyetleri tahrik kabiliyetini tafl›yan” eserin yasaklanmas› kararlaflt›r›lm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. 146.34.18 Ek: 52-56). 6 Eylül 1957’de al›nan kararla Newyork’ta yay›nlanan The Dark Angel, Byzantium adl› kitaplarla Telaviv’de yay›nlanan Sina Seferinin Alt› Günü adl› Frans›zca kitap ile Kahire’de yay›nlanan Rozel Yusef adl› Arapça derginin 185 kebikeç / 22 • 2006 yasaklanmas› söz konusudur. ‹lk iki kitap Osmanl› döneminde ‹stanbul’un fethiyle Bizans dönemine ait eserlerin tahrip edildi¤ine de¤inilerek, Türk tarihini ve milletini dünya kamuoyunda kötülemek maksad› tafl›nd›¤› gerekçesiyle, Sina Seferinin Alt› Günü adl› kitapta Yahudilik propagandas› yap›ld›¤› için ve Rozel Yusef adl› Arapça dergide ise Türkiye Baflbakan›na hakaret dolu ifadelerde bulunuldu¤u için ve gidilmekte olan yolun “Nedamet Yolu” oldu¤u ifadeleri nedeniyle yasaklanmalar› sa¤lanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. 147.44.6. Ek: 52-57). 13 Eylül 1958’de Malcolm Oram taraf›ndan yaz›lan The Long Brown Path-Uzun Çamurlu Yollar adl› kitapta memleketi kötüleyici ifadeler yer ald›¤› için yasaklanm›flt›r. Avusturya’l› bir çiftin motosikletle ç›kt›¤› dünya turunda gördükleri çeflitli memleketler hakk›ndaki intiba ve müflahadelerini tespit eden eserin memleketimiz hakk›nda hilaf› hakikat olan birçok hususlar› muhtevi bulundu¤u ifade edilerek, flu ifadelere yer verilmektedir. “Dedea¤aç Türk-Yunan s›n›r› memleketimize geçtikleri ilk kap› karakolu amirinin, kirli ve pejmürde halinden insandan gayr› bir mahlukmufl gibi bahsedildi¤i, ‹stanbul’un her bak›mdan berbat, virane ve tekin olmayan korkunç, romanc›lar› esrar ve entrika içine gömen bir flehir oldu¤u ifade olunmaktad›r. Eski ‹stanbul ise, flimdi sur kenarlar›ndan yukar› ç›kan e¤ri bü¤rü yollar etraf›ndan kümelenen karmakar›fl›k binalar›n bulundu¤u ve y›k›k surlar›n y›¤›n yapt›¤› genifl bir sefalet yeri olarak tasvir edildi¤i, Avrupa’n›n bir parças› olan ‹stanbul’un Avrupal› olmad›¤› iddia edilerek Üsküdar’›n harabe ve viranelerin melankolik tablosunu tersim eyledi¤i zikredilmektedir. Türkiye’yi ‹spanya’ya benzeten yazar, memleketimizde faflizm kokusu oldu¤unu, parlak üniformalar› içinde çal›m satan polisler ve p›rt›lar içinde somurtkan papa¤an gibi Rus, ‹ngiliz, Araplar› kötüleyerek onlara komünist dediklerini ifade ettikten sonra “Evet Türkiye müstesna bir memleket, Öyle müstesna bir memleket ki Ortaça¤ do¤usu ile bat› medeniyeti aras›ndaki körfezi bir s›çray›flta aflmak istiyor. Tarihi merhametsiz ve zalim yapan fevkalade insanlardan biri Türkiye’nin Napolyon’u Atatürk’ün rüyas› idi bu. Mamafih 20 sene evvel hayatta olan ve fakat ortaça¤da yaflayan bir memleketi idare eden bir tak›m saçma s›fat ve hikayelerle Mustafa Kemal esatirlefltirilmifltir. Diyecek kadar ileri gidilmektedir. Do¤ru, fes, sar›k, sultan, harem günleri geçmifl bunlar Holywood’a gitmifl, yerini sinemalar, kadillaklar, patlak üniformalar› içinde polisler alm›flt›r. Köylü üzerindeki p›rt›lara, ç›plak yerlerde ba¤dafl kuran kar›s›na bakm›yor… ‹stanbul Hilton’unun resmine bak›yor ve ona gururla inan›yor” (B.C.A, 030.18.01. 150.50.9 Ek: 52-72) (Bkz. Ek-12). 186 YILMAZ - DO⁄ANER DP Döneminde BKK ‹le Yasaklanan Yay›nlar K›sa bir süreli¤ine Türkiye’de bulunan yazar›n Türkiye hakk›ndaki görüflleri ilginçtir. Yunanistan ve Avusturya’dan ‹zmir’de baz› adreslere gönderildi¤i anlafl›lan bir yay›n, kapa¤› ve baz› sayfalar› olmad›¤›ndan nüshas› belli olmayan ancak içeri¤inden El Musavver adl› M›s›r’da yay›nlanan Arapça dergi oldu¤u anlafl›lan yay›nda Ba¤dat Pakt› aleyhine yaz› ve karikatürler bulundu¤u için ve bu karikatürde “‹ngiliz Hariciye Vekili Selwyn Lloyd fleyh k›yafetine sokularak at üzerinde bulundu¤u halde bir elinde k›l›ç di¤er elinde Ba¤dat Pakt›n›n yaz›s›n› havi levha tuEK : 12 tarak tersim edildi¤i için”, Dr. Angelos Köseo¤lu taraf›ndan kaleme al›nan Medicine De France adl› t›p dergisinde yer alan “Kostantinopl’›n Son Saatleri” adl› yaz›da Fatih Sultan Mehmet ve Türkler aleyhinde itham, yalan ve iftira dolu sözler bulundu¤u için yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. Ek: 52-60). Bir baflka yasaklanan yay›n ise Atina’dan gönderildi¤i anlafl›lan Yorgiu Suri’nin Diyalogu adl› kitapt›r. Bir fliir kitab› olan yay›n “Kuvvetlenmek için hububat yesinler, zay›flar kuvvetlensin, Türkleri bir anda diflleriyle yesinler, “Evimize on tane esir Türk kad›n› getirece¤im” cümlesine karfl›l›k olarak “Ben evimde kad›n istemem” cevab› üzerine “Öyle ise hurma, yanya helvas› ve Türk bafllar› getirece¤im” fleklinde bir konuflma ile 1881 y›l›nda Yunan ordusunun iflgal etti¤i bir kasaba için ç›kar›lan halk fliirinde “Art›k Türklerin flark›lar› iflitilmiyor, vahfli hayvan Türkler flimdi yumuflad›” gibi Türkler hakk›nda pek çok olumsuz ifade yer ald›¤› için yasaklanmas› söz konusu olmufltur (B.C.A, 030.18.01. 152.17.6 Ek: 52-79). 187 kebikeç / 22 • 2006 9 May›s 1959 tarihinde al›nan bir kararla da fiam’da bas›lan La Syrie adl› turistik broflür içeri¤inde “‹skenderun gasp edildikten sonra halk›n buradan faydalanamad›¤›” fleklinde bir ifade bulundu¤u için yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. 152.23.2 Ek: 52-80). Yine Kahire’de bas›lan ‹mages adl› derginin 19 Temmuz 1958 tarihli nüshas›nda Irak’ta yap›lan ihtilalden hareketle Kral Hüseyin’in Amerika ve Türkiye’den yard›m almas› karfl›s›nda bunun ne ‹ngilizler, ne Amerikal›lar ve ne de Türkler taraf›ndan çözümlenecek bir sorun olmad›¤›n›n belirtildi¤i ve bunun Türklük aleyhinde oldu¤u düflünüldü¤ü için yasaklanmas›na ka- EK : 13 rar verilmifltir (B.C.A, 030.18.01. Ek: 52-82). 21 May›s 1959’da al›nan bir kararla da Atina’da yay›nlanan çocuklara yönelik Mavi Yunanistan’a Dönüfl adl› Yunanca kitapta “devflirme” olay›n›n nesilden nesile nakledilecek feci bir olay oldu¤u ve bu barbarl›klar›n bir daha tekrarlanmayaca¤› fleklindeki ifadelerle yetiflmekte olan çocuklar›n dima¤›na Türk düflmanl›¤› afl›land›¤› gerekçesiyle yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. Ek: 52-82). 17 Temmuz 1959 tarihinde al›nan kararla ‹rfan Orga taraf›ndan yaz›lan The Rise of Modern Turkey ve The Caravan Moves On adl› kitaplar›n incelenmesi sonucu memleket aleyhine as›ls›z iddialara ve Türklü¤ün fleref ve haysiyetine tecavüz mahiyetinde unsurlar tafl›d›¤› için yasaklanmas›na karar verilmifltir (B.C.A, 030.18.01. 153.39.2). 4 Kas›m 1959’da ise Antigon Metaksa taraf›ndan haz›rlan›p Atina’da yay›nlanan Çocu¤un Ansiklopedisi adl› yay›nda Türklerden barbar, müstebit ve gaddar insanlar olarak bahsedildi¤i ve “Türklerin gayri insani, ikrah verici ve tüyler ürpertici cinayetlerinden” bahsedile- 188 YILMAZ - DO⁄ANER DP Döneminde BKK ‹le Yasaklanan Yay›nlar rek Türk düflmanl›¤› yarat›ld›¤› gerekçesiyle ansiklopedinin yurda sokulmas› yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. Ek: 52-93). Yine Konstantin Voloni taraf›ndan yaz›lan Hürriyet Mücadelesinde Kilise adl› kitab›n tarihi hakikatleri tahrif etti¤i ve Türklü¤ü küçük düflürücü mahiyette yaz›lar içerdi¤i için (B.C.A, 030.18.01.154.1.11), Yeni Gün gazetesinin 4 Kas›m 1957 tarihli nüshas›nda San Fransisco Examiner adl› Amerikan gazetesinden al›nan bir karikatürde Türkiye’nin flaflk›n ve kafas›n›n kopar›lmas›n› bekleyen bir hindi fleklinde gösterilmesi nedeniyle yasaklanmas›na karar verilmifltir (B.C.A,030.18.01.1957 Ek:52-60) (Bkz. Ek-13). 1 Mart 1960’ta al›nan kararla Almanya’n›n Frankfurt flehrinde Mustafa Özcan taraf›ndan kaleme al›nan Gençli¤in Avrupa Mektuplar› bafll›kl› daktilo ile teksir edilmifl olan yay›n “Vatandafla Hitap”, “Devlet ‹çinde Devlet” ve “Boflluk” alt bafll›klar›n› tafl›yan k›s›mlar›nda devlet büyüklerine ve memleketin yüksek menfaatlerine ayk›r› bir tak›m yaz› ve resimler bulundu¤u için yasaklanmas›na karar verilmifltir (B.C.A, 030.18.01. Ek: 5299). 26 Temmuz 1960’ta Beyrut’tan ‹stanbul Kumkap› Ermeni Patrikhanesi ile ‹stanbul’da yay›nlanan Jamanak ve Marmara gazetelerine gönderilen Metris adl› kitapta “Deli Kad›n” bafll›kl› hikayede Türkler aleyhinde pasajlar bulundu¤u ve tahrik edici mahiyet tafl›d›¤› için yasaklanmas›na karar verilmifltir (B.C.A, 030.18.01.Ek: 52-107). Türklü¤e hakaret nedeniyle yasaklanan yay›nlar›n çoklu¤u asl›nda bu bafll›k alt›na girebilecek çok say›da gerekçenin olmas›ndan kaynaklanmaktad›r. Osmanl› Devleti’nin yönetimi alt›nda olup da daha sonra ba¤›ms›zl›¤›n› kazanan topluluklar›n bu dönemin özelliklerinden sald›rgan bir biçimde söz etmeleri, Türk makamlar›nca hassasiyetle karfl›lanm›fl ve bu niteli¤e sahip yay›nlar Türklü¤e hakaret etti¤i gerekçesiyle yasaklanm›flt›r. 5. H›ristiyanl›k Propagandas› Nedeniyle Yasaklanan Yay›nlar Laiklik ilkesine önem veren Türkiye Cumhuriyeti’nin irticai propaganda yapan yay›nlar yan›nda dini rencide edici ve H›ristiyanl›k propagandas› yalpan yay›nlara karfl› gösterilen tepkinin inceledi¤imiz dönemde de sürdü¤ü görülmektedir. H›ristiyanl›k propagandas› veya di¤er bir deyiflle misyoner faaliyetler nedeniyle yasaklanan yay›n say›s›na bakt›¤›m›zda önceki konulara nazaran bu konuda daha az yasaklama karar› al›nd›¤› görülmektedir. Bu konuda ilk karar 28 Aral›k 1951’de Arap harfleri ile yaz›l› ‹tizarat› Bat›la adl› bir broflür hakk›ndad›r. ‹sa’n›n tanr› oldu¤u ve insanlar›n hatalar›n› 189 kebikeç / 22 • 2006 ve günahlar›n› affettirmek için kendisini feda etti¤i gibi ak›l d›fl› H›ristiyan akidelerini ihtiva etti¤i ve bunlar› insanlar aras›nda yaymak amac›yla bast›r›lm›fl bir broflür oldu¤u gerekçesiyle yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01.Ek: 52-246). Yine Amerika’da Watch Tower Bible And Tract Societying ‹nternational Bible Students Association taraf›ndan yay›nlanan Milletlerin Sevinci adl› Türkçe kitap “mevcut dinler aras›nda H›ristiyanl›¤›n dünyadaki insanlar›n yüzde otuzunu teflkil etti¤i, insanlar› refaha götürecek yegane din oldu¤u ve tanr›n›n o¤lu Hz. ‹sa’n›n gökten inerek insanl›EK : 14 ¤› içine düfltü¤ü durumdan kurtaraca¤› belirtildi¤i için” yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. 129.44.3 Ek: 52-266). 3 A¤ustos 1956’da Arap harfleri ile Türkçe yaz›l› üzerinde “Turkish” yaz›l› bir rumuz bulunan kartpostal “K›rklareli Valili¤inden gönderilen ve ‹stanbulEdirne asfalt› üzerinde bir turist otobüsünden at›ld›¤› bildirilen Arap harfleriyle Türkçe olarak yaz›l› kartpostalda;(beyaz zemin üzerine k›rm›z› mürekkepli matbaa bas›m› ve alt›nda da koyun ve keçi otlatan bir çoban resmi ile) “Turkish” rumuzu bulunan mezkur kartpostal›n yurdumuza da¤›t›lmak üzere Londra’da haz›rland›¤› kanaatine var›lm›fl ve H›ristiyan dinine teflvik edici bir propaganda vas›tas› oldu¤u görülmüfltür” denilerek yasaklanmas›na karar verilmifltir (B.C.A, 030.18.01. Ek: 52-33) (Bkz. Ek-14). Kilise Tarihi adl› Yunanca kitap ve Tarihi Mektep Atlas› ile Bar›fl Senin de Davand›r adl› beyanname ayn› gerekçe ile yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. 143.64.1). Ayn› y›l 14 Eylül’de H›ristiyan Evin Takvimi adl› Arapça takvim de benzeri bir biçimde H›ristiyanl›k propagandas›n› yaparken “‹sa Peygamberin uluhiyetini iddia etti- 190 YILMAZ - DO⁄ANER DP Döneminde BKK ‹le Yasaklanan Yay›nlar ¤i için” (B.C.A, 030.18.01. 144.75.19 Ek: 52-35) ve 13 Mart 1957’de Helas ile Edebiyat Hakk›nda Allah›n Kelam› Ne Diyor ve ‹sa Mesihin Yaralar› adl› Chicago’da bas›lan iki Türkçe broflür (B.C.A, 030.18.01. 145.117.11) ayn› gerekçe ile yasaklanm›flt›r. 14 Mart 1957’de ise Amerika’da bas›larak H›ristiyan misyonerler taraf›ndan gönderilen “saf ve neflvünema halindeki çocuklar› H›ristiyanlaflt›rmak gayesine matuf olup hurafe ve masallardan ibaret olan Melekutun Bu ‹yi Haberi adl› broflür” yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01.1957) (Bkz. Ek-15). 12 Nisan 1957 tarihli kararda ise ABD’de EK : 15 yay›nlanan Tarassut Kulesi18 adl› broflür yine ayn› gerekçeyle, 22 May›s 1957’de Kanada’dan gönderilen Arap harfleriyle bas›lm›fl Meta ve Yuhanna ‹ncilleri 5680 say›l› Bas›n Kanunu’nun 35. maddesine istinaden bu ‹ncillerin eski Türkçe olmas›n›n Müslümanlar› H›ristiyanlaflt›rmak amac› ile yurda sokuldu¤u ve ayn› zamanda harf ink›lab› ruhuna ayk›r› oldu¤u gerekçesiyle yasaklanm›flt›r.19 Dahiliye Vekaleti’nin Baflvekalet yüksek makam›na yazd›¤› yaz›da “Mezkur kitaplar›n Arap harfleri ile ve fakat Türkçe tab edilmifl oldu¤u ve H›ristiyan vatandafllar ya 18 Bu yay›n›n yasaklanmas› ile ilgili olarak (muhtemelen) yay›nc› Ward Carey taraf›ndan gönderilen bir mektupta yasaklama karar›n›n hayret verici oldu¤u belirtilerek gerek hür dünya gerekse NATO’nun üyesi olan bir ülkede böyle taktiklere baflvurulmas›n›n özgürlük ad›na tehdit oluflturdu¤u Amerika’da alenen ve serbestçe teflhir edilen Yehova fiahitleri adl› grup taraf›ndan yönlendirilen bu derginin yaln›z ‹ncil’e hasredildi¤i ve hiçbir milletin siyasi veya ticari meselesi ile ilgilenmedi¤i, Watch Tower’›n Türkiye’de yeniden okunmas›n›n sa¤lanmas›n›n herkesin hakk› olan ibadet hürriyetinin bir gere¤i oldu¤u belirtilmektedir. B.C.A, 030.18.01. Ek: 52-48. 19 12 Kas›m 1955’de yasaklanmas› için ifllemi bafllat›lan Arapça ‹nciller hakk›nda Baflvekalet ile Dahiliye Vekaleti aras›nda mevcut ‹ncillerin ülkeye karfl› bir tutum içermedi¤i gerekçesiyle yaz›flma uzun sürmüfltür. Daha sonra Bas›n Kanunu’nun 35. maddesinin gerekçesinde “D›flar›daki muz›r ve y›k›c› faaliyetlerin yurda intikalinin mühim bir vas›tas› olan bu gibi neflriyat hakk›nda uyan›k bulunmak, tedbirler almak suretiyle savunma imkanlar›n› sa¤lamak icap eder” fleklinde yer alan hükme ba¤l› olarak yasaklama karar› al›nm›flt›r. B.C.A, 030.18.01. 146.26.16 Ek: 52-15. 191 kebikeç / 22 • 2006 kendi dilleriyle veya yeni harflerle bas›l› ‹ncilleri okumaya al›fl›k bulunduklar›na göre bu Arap harfli kitaplar›n H›ristiyanl›k propagandas›n› yaymak hedefini güttü¤ü anlafl›lmaktad›r” denilmektedir. Bu dönemde son olarak merkezi Amerika’da bulunan Yahova fiahitleri adl› teflekkülün Almanya flubesinde yay›nlanarak gönderilen H›ristiyanl›k Neden Dolay› ‹nsanl›¤› Reddetti bafll›kl› broflür (B.C.A, 030.18.01. Ek: 52-94) Yahova dininin propagandas›n› yapt›¤› için 26 Nisan 1960’ta Amerika Birleflik Devletleri California’da bas›l›p gönderilen Kadiri Mutlak›n Mabedi Onun Daima Var Olan Ruhudur adl› ‹ngilizce broflür (B.C.A, 030.18.01. 155.5.6 Ek: 52106) de 28 Haziran 1960’da yasaklanm›flt›r. Yukar›da söylenildi¤i gibi H›ristiyanl›kla ilgili propaganda faaliyetlerinin düzenli bir biçimde yürütüldü¤ünün anlafl›ld›¤› bu dönemde DP hükümetleri bu konu üzerinde özenle durmufl ve H›ristiyanl›¤›n yay›lmas›na neden olabilecek yay›nlar›n yurda sokulmas› ve da¤›t›lmas›na izin vermemifltir. 6. Rejime ve ‹nk›lâba Muhalefet Nedeniyle Yasaklanan Yay›nlar Genç Türkiye Cumhuriyeti ile ortaya konan köklü reformlar›n yerlefltirilmesi konusunda gösterilen özen kendisini Atatürk döneminde ink›laplara muhalefet nedeniyle gerçekleflen yasaklamalara b›rak›rken, ‹nönü döneminde say›s› azalmakla birlikte devam etmifl, Demokrat Parti döneminde ise az da olsa bu hassasiyetin tamamen ortadan kalkmad›¤› salt ink›laplara karfl› olmamakla birlikte rejime ve yönetime karfl› olundu¤u gerekçesiyle yasaklama kararlar› al›nd›¤› görülmektedir. 19 Ocak 1950’de daha önce da¤›t›m› yasaklanan Gençlik Rehberi adl› kitab›n yaz›lar›n› aktarmak suretiyle yay›nlanan Büyük Do¤u dergisinin 6. say›s›ndan 13. say›s›na kadar olan sekiz nüshas›n›n da¤›t›m›n›n yasaklanmas› ve temin edilenlerin toplatt›r›lmas› karar› al›nm›flt›r. Gençlik Rehberi adl› kitab›n baz› sayfalar›nda Risale-i Nur adl› kitap ve yazar› Saidi Nursi hakk›nda bilgiler bulundu¤u belirtilmektedir. Daha önce dini ve dini duygular› alet ederek devletin emniyetini ihlal edebilecek harekete halk› teflvik etmek suçundan dolay› hakk›nda takibat yap›lan Saidi Nursi’nin S›rac›nnur ve Hacemat› Sitte ad›ndaki kitaplar›nda hükümete, rejime, kanunlara ve ink›laba tecavüzde bulunuldu¤u, Diyanet ‹flleri Müflavere Kurulu taraf›ndan incelenen kitab›n yazar›n›n milli ink›lab›n baz› taraflar›n› dinsizlik gibi göstererek kendisinin de ›slah edici oldu¤unu telkine çal›flt›¤› belirtilmektedir. (B.C.A, 030.18.01. 121.101.13 Ek: 52-58) 192 YILMAZ - DO⁄ANER DP Döneminde BKK ‹le Yasaklanan Yay›nlar 13 Nisan 1950 tarihinde Osman Yüksel taraf›ndan yay›nlanan Serdengeçti dergisinin yay›nlar›ndan olan Bir Nesli Nas›l Mahvettiler adl› broflür “Bir insan, bir zümre bir nesli mahveder, bir milleti öldürür, cezas› saltanat sürmektir. Analar, Babalar bu kitab› dikkatle okuyunuz, çocuklar›n›z› nas›l imans›z yapt›lar, yapt›¤›n›z› nas›l y›kt›lar, onlar› do¤ru yoldan nas›l sapt›rd›lar, kimlere niçin ve nas›l tapt›rd›lar, çocuklar›n›z size neden itaat etmiyor, bu nifak› sokan kim, bütün bu suallerin cevab›n› bu kitapta bulacaks›n›z. Analar, babalar çocuklar›n›z› yar›n›n›z› mahvettiler, Zavall› gençlik sen ölmedin seni öldürdüler! Zavall› gencin bütün varl›¤›n› flehvet kaplam›fl. Soldaki fahifleye dikkat ediniz bu k›z›l yang›n› körüklemektedir. ‹flte zavall› neslimizin ak›beti” gibi ifadelere yer verdi¤i ve flapka giymenin gavurlara has oldu¤u ve okullarda Allah’›n yoklu¤unun ›spat›na çal›fl›ld›¤› müflahade olundu¤u için” yasaklanmas›na karar verilmifltir.( B.C.A , 030.18.01. 122.36.4. Ek: 52-162) Yine Gümülcine’de Kütahyal› Yusuf adl› kifli taraf›ndan yaz›lan ‹nk›lâp Soytar›l›¤› adl› broflür “Her türlü edep ve nezaketten yoksun bir biçimde ink›lâplara ve Atatürk’e a¤›r bir dille hücum etti¤i ve irticai nitelik tafl›d›¤› için”(B.C.A, 030.18.01. 132.45.3) ve yine ayn› yerde yay›nlanan Sebat adl› gazete (B.C.A, 030.18.01. 148.18.1) ink›lâp aleyhtarl›¤› yapt›¤› ve dini konularda Yunanistan’da bulunan Türkleri yanl›fl yönlendirdi¤i gerekçesiyle yasaklanm›flt›r. Rejime yönelik muhalefet nedeniyle yasaklanan bir di¤er yay›n 16 Aral›k 1950’de ‹leri Jön Türkler Birli¤i Avrupa Komitesi taraf›ndan haz›rlanan ve Paris’te da¤›t›lan broflürün yasaklanmas›d›r. Temelde savafl karfl›t› olarak tan›nan cemiyetin broflürü, “DP hükümetini ve Cumhurbaflkan› Celal Bayar’› Bulgaristan Türklerinin anavatana göç etmelerini önledikleri için protesto ettiklerinden ve az›nl›klar› k›flk›rtt›klar› gerekçesiyle” yasaklanm›flt›r. Kararda ayr›ca “Ayn› zamanda Halk Cumhuriyetlerinde oldu¤u gibi her türlü demokratik haklar›n tan›nmas›n› ›rkç› ve faflist kanunlar›n kald›r›lmas›n› da arzu eden bu birlik, yurdumuzun siyasi bütünlü¤ünü parçalamak ve azl›klar›n hissiyat›na tercüman oldu¤unu iddia etmek gibi saçma tezviratlar›yla memleket savunmas›n› ve hükümet kararlar›n› protesto etmek gibi cüretkar bir vasf› da haizdir” (B.C.A, 030.18.01. 124.92.17 Ek: 52-207) denilmektedir. Bir di¤er yasaklama karar› Ocak 1951’de befl adet ‹ngilizce yay›na aittir. Bu yay›nlarda memleket aleyhine herhangi bir unsura rastlanmamakla birlikte rejime ayk›r› fikirler ihtiva ettikleri için yasaklanmas›na karar verilmifl- 193 kebikeç / 22 • 2006 tir (B.C.A, 030.18.01.124.95.15). Bundan k›sa bir süre sonra Paris’te yay›nlanan France Urss adl› dergi ile Paralele 50 adl› gazete (B.C.A, 030.18.01. 124.102.1) ve Etudients Anticolonialistes adl› Frans›zca gazete ayn› gerekçe ile yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. 124.102.14). Bir di¤er ilginç yasaklama karar› da Paris’te Refik Nevzat adl› kifli taraf›ndan yay›nlanan L’Europe Et La Turquie adl› Frans›zca kitap ile ilgilidir. Karar›n ekinde kitab›n Birinci Dünya Savafl›’n›n sebeplerine ilmi olmayan ve yazar›n flahsi yaklafl›m› ile de¤inildi¤i, temelde savafllar›n sebeplerinin kapitalist ve emperyalist amaçlar oldu¤u ve bunun da sosyalist rejimleri öneren bir yaklafl›m›n sonucu oldu¤u belirtilmektedir (B.C.A, 030.18.01. 126.70.18, Ek: 52-236). ‹leri Jön Türkler Birli¤i taraf›ndan Paris’te yay›nlanan Katalonya’da Y›ld›r›m Gibi Patlayan Umum Grev ile ‹rticaa Karfl› Atatürkçü Milli Kurtulufl ‹nk›lab› Prensiplerini Koruma Savafl›nda Türk Gençlerine ve Ö¤rencilerine Düflen Ödevler adl› iki beyanname de ayn› gerekçe ile ayn› gün yasaklanan yay›nlar aras›ndad›r.20 25 Eylül 1955’te Yirminci As›rda Türkler ad› ile Arap-‹skenderun Sanca¤›n› Müdafaa Komitesi taraf›ndan yay›nlanan beyannamede ise 6-7 Eylül Olaylar› nedeniyle Türk milleti aleyhinde baz› fikirler ileri sürüldü¤ü21 için, Beyrut Ermeni Katolik Kardinali Rahip Ohannes Jan Nazl›yan taraf›ndan yaz›l›p Viyana’da bas›lan Türklerin Ermenilere Zulmü adl› iki ciltlik Frans›zca kitap ile K›br›s Milli Self-Determinasyon Komitesi taraf›ndan Atina’da bast›r›lan An Archifhop Behind Barber Wire bafll›kl› broflürün devletin siyasi tutumuna ayk›r› oldu¤u gerekçesiyle yasaklanmas› kararlaflt›r›lm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. 144.85.1). ‹nk›lap aleyhtarl›¤›na örnek olabilecek bir karar da Kanada’dan gönderilen Meta ve Yuhanna ‹ncillerinin Arap harfleriyle Türkçe bas›lm›fl nüshalar›n›n Müslüman unsurlar› H›ristiyanlaflt›rmak gayesinin yan›nda harf ink›lab› ruhuna ayk›r› bulundu¤u kanaatine var›ld›¤› için yasaklanmas›d›r (B.C.A, 030.18.01 Ek:52-15). ‹dris El Kettani taraf›ndan yaz›lan, Fas’ta yay›nlanan Müslüman Fas Laikli¤e Karfl› adl› kitapta “Türk ink›lab›n›n kasten taassup tesiri alt›nda kötülendi¤i, Atatürk hakk›nda tecavüzkar ifadeler kullan›larak, Türkiye’nin dinsiz bir devlet fleklinde gösterilmeye çal›fl›ld›¤› ve dolay›s›yla Kuzey Afrika Müslümanlar› aras›nda memleketimize karfl› umumi bir nefret 20 Katalonya’da Y›ld›r›m Gibi Patlayan Grev, ‹rticaa Karfl› Atatürkçü Milli Kurtulufl ‹nk›lab› Prensiplerini Koruma Savafl›nda Türk Gençlerine ve Ö¤rencilerine Düflen Görevler ve Milli Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Savafl adl› beyannameler dönemin hassasiyetleri için tipik örnek oluflturmaktad›r. B.C.A, 030.18.01. 126.70.19B.C.A, 030.18.01.141.91.14. 21 Burada Türkiye’nin ‹skenderun sanca¤›n› almakla yetinmeyip bir de K›br›s meselesini H›ristiyan kiliselerini tahrip ve masum vatandafllara tecavüz için bir vesile sayd›¤› ifade edilmektedir. B.C.A, 030.18.01. 141.108.2 Ek: 52-18. 194 YILMAZ - DO⁄ANER DP Döneminde BKK ‹le Yasaklanan Yay›nlar do¤mas›na gayret sarf edildi¤i için” yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. 152.23.2. 1959) (Bkz. Ek-16). Al›nan yasaklama kararlar›n›n nispi azl›¤›ndan da anlafl›ld›¤› üzere temelde Cumhuriyet rejimine de¤il de, dönemin hükümetlerinin ‹kinci Dünya Savafl› sonras›nda ald›¤› vaziyete karfl› yöneltilen elefltirilerin rejime muhalefet fleklinde de¤erlendirildi¤i görülmektedir. 7. Dini Propaganda Nede niyle Yasaklanan Yay›nlar Atatürk ve ‹nönü dönemlerinde irticai propaganda nedeniyle yasaklanan önemli EK : 16 miktarda karar bunmaktad›r. Ayn› özenin Demokrat Parti döneminde de gösterildi¤i görülmektedir. Her üç dönemde de irticai yay›nlara karfl› yasaklamalar bulunmas›na ra¤men yine her üç dönemde dini rencide edici ve Müslümanlara aras›nda fikir ayr›l›¤› yaratabilecek yay›nlara da ayn› ölçüde yaklafl›lm›flt›r. Örne¤in Kuran-› Kerim’i tahrif etti¤i için pek çok hareke ve huruf hatalar› ve de¤ifliklikleri ihtiva etti¤i anlafl›ld›¤›ndan bu gibi ta¤yir ve tahriften salim olmayan Kuran-› Kerimlerin bu ba¤lamda yasakland›¤› görülmektedir.(B.C.A, 030.18.01.133.8.5) Buna bir di¤er örnek de Der Koran-‹slam›n Mukaddes Kitab› adl› Almanca eserin “Allah’a, peygamberimize, Kur’an’a iftira ve küfürleri muhtevi bulundu¤u” gerekçesiyle yasaklanm›fl olmas›d›r (B.C.A, 030.18.01.1960 Ek:52-98). Yine Tecelliyat› ‹lahiye ve El’vasiyye adl› Arapça kitaplar “Hindistan’da türeyip kendisinin Mesih ve Mehdi Mevud ilan eden ve ilahi vahye mahzar oldu¤u hülyas› ile peygamberlik dahi iddia eden ve Kuran-› Kerim’in pek çok ayetlerini tahrif ederek kendi nübüvvetine flahit tutan ve Babilik ve Bahailik namlar›n› tafl›yan din taslaklar›n›n 195 kebikeç / 22 • 2006 da menflei bulunan bu eserler memleketimizde tefrika yaratmak üzere yurda sokuldu¤u için” yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. Ek: 52-36.) (Bkz. Ek-17). ‹slam Tebligat Cemiyeti adl› teflekkül taraf›ndan Tahran’da yay›nlanan ‹s- lam Umumi ‹stiflare Zinciri adl› beyanname (B.C.A, 030.18.01. 125.25.8) ile Gümülcine’de Molla Yusuf lakab›yla tan›nan Yusuf Hasan taraf›ndan yay›nlanan Hak Yol adl› Arap harfleriyle yaz›l› Türkçe gazete (B.C.A, 030.18.01. 131.6.15), Nasraddin Zafa taraf›ndan yaz›l›p 1953 seEK : 17 nesinde fiam’da bas›lan Ki- tabüddürrül Muhtar adl› kitap Müslümanlar aras›nda fikir ayr›l›¤› yaratmak maksad› tafl›d›¤› gerekçesiyle (B.C.A, 030.18.01. 137.77.11), yurt d›fl›nda bas›l›p zararl› oldu¤u anlafl›lan Arapça levhalar›n Diyanet ‹fllerince tetkiki sonucunda Anadolu’da önceden yay›lm›fl baz› mezhep ve tarikatlar›n akidelerini propaganda eder mahiyette uydurma levha ve resimler içerdi¤i anlafl›ld›¤› (B.C.A, 030.18.01. 127.95.8 Ek: 52-251) için yasaklanm›flt›r. Bu dönemde dini propaganda nedeniyle yasaklama karar› al›nmas›n›n nispeten daha düflük bir oranda oldu¤u gözlenmektedir. Dönemin hassasiyetleri aras›nda komünizm propagandas› ve etnik kimlik propagandalar› daha önceliklidir. Çok partili hayata geçiflle birlikte önceki dönemin kat› laiklik anlay›fl›na karfl› bu anlamda yumuflama gözlendi¤i ve bu durumun da bir anlamda bu anlay›fl›n sonucu oldu¤u düflünülebilir. 196 YILMAZ - DO⁄ANER DP Döneminde BKK ‹le Yasaklanan Yay›nlar 8. Di¤er Konularda Ya saklanan Yay›nlar Bu dönemde daha önceki dönemlerden farkl› olarak dönemin yasaklama nedenleri aras›nda olan di¤er kararlar aras›nda falc›l›k, müstehcenlik, kamuoyunu etkileyen haritalar ve d›fl politika ile ilgili hassasiyetler gelmektedir. 4 fiubat 1955’de havas, remil, cifir ve simya gibi bafll›klardan oluflan 21 adet kitap falc›l›kta kullan›lmak amac› tafl›d›¤› için (B.C.A, 030.18.01. 138.114.7), yine ayn› ay›n 28’inde Celaleddin Abdurrahman taraf›ndan yaz›l›p M›s›r’da bas›lan Erralma Fitt›bbe Velhikme (B.C.A, 030.18.01. 138.124.13) ve EK : 18 Mücerrebat El Deyrebiyyil Kebir (B.C.A, 030.18.01. 139.34.6), adl› kitaplar›n muska olarak kullan›labilecek tarifler ve telkinler içerdi¤i ve falc›l›¤› teflvik etti¤i için yurda sokulmalar› yasaklanm›flt›r.Bunun d›fl›nda karar›n al›nd›¤› kesin olmamakla birlikte iki risale hakk›nda da yaz›flma yap›lm›flt›r. “Kuran-› Kerimden baz› ayetlerle yedi adet ahitler ve di¤erinde de rivayeti Hz. Abbas’a isnad ile Hz. Ali’ye hitap edilen ve mehazleri meçhul bulunan birtak›m dualar ve Hz. Hasan ve Hüseyin’e de ait olundu¤u iddia olunan tavizler yaz›lm›fl ve bunlar›n herkesin yan›nda bulundurulmas› tavsiye edilmifl her ikisinin uydurma resimlerle tersim edilerek bir nevi falc›l›¤a ve Alevili¤e teflvik mahiyetinde bulundu¤u görüldü¤ünden” yasaklanmas› tavsiye edilmifltir.(B.C.A, 030.18.01. Ek: 52-252) Müstehcenlik nedeniyle yasaklanan yay›nlara bak›ld›¤›nda özellikle Paris’ten ve ‹ngiltere’den gelen magazin ve sa¤l›k dergileri içinde yer alan foto¤raflar›n Türk toplumunun ahlak anlay›fl›na uygun olmamas› nedeniyle yasakland›¤› görülmektedir. Bu yay›nlar aras›nda yasaklanma s›ras›na göre The Naturist, Health end Efficiency, Paris-Hollywood (B.C.A, 030.18.01. 125.31.8 197 kebikeç / 22 • 2006 Ek: 52-227), NUS (B.C.A, 030.18.01. 136.57.9), L’erotisme au Cinema, Taleny or the Reverse of the Medal adl› albümler ve Amatory Episodes, Paris Riviera, The Temptress, Scandinavian Models, Nus Japonais adl› dergiler (B.C.A, 030.18.01.154.61.10) (Bkz. Ek-18) bulunmaktad›r. “‹¤renç maceralarla dolu olan kitaplar›n her iki cinsten gençlerimiz için k›sa bir zamanda ahlak bak›m›ndan çok tehlikeli olaca¤›, bilhassa resimlerin gençlerin sa¤l›¤› üzerinde fena ve y›k›c› tesirler yapabilece¤i kanaatine var›ld›¤› için” yasaklanmalar›na karar verilmifltir. Kamuoyunu etkileyen haritalara bak›ld›¤›nda ise ço¤unlukla Türkiye’nin s›n›rlar› konusunda yap›lan tahrifler dikkati çekmektedir. Fransa’da yay›nlanan Atlas Mondial adl› co¤rafya atlas› yurdun bir k›sm›n› Ermenistan olarak gösterdi¤i ve Hatay ili milli s›n›rlar d›fl›nda b›rak›ld›¤› ve Türkiye hakk›nda yap›lan aç›klamada “Baflkenti Erzurum olan Ermenistan yüksek yaylas›na ve ç›plak s›rtlar› aras›nda bereketli, münbit havzas›na ra¤men bugün metruk ve ›ss›zd›r. Berhayat kalan Ermenilerin bir k›sm› Rus Ermenistan’›na ve Suriye’ye iltica etmifllerdir. K›smen de Avrupa’ya sürgün gibi giderek dünyay› u¤rad›klar› zulmün aksi-sedas› gibi ç›nlatm›fllard›r” denildi¤i için 4 Eylül 1950 tarihinde yasaklanm›flt›r.(B.C.A, 030.18.01. 123.70.2) 20 A¤ustos 1954’de Suriye’de bas›lan ve Antakya ile ‹skenderun’u Suriye s›n›rlar› içinde gösteren haritalar (B.C.A, 030.18.01. 136.75.7), ‹ngiltere Edinburgh Co¤rafya Enstitüsü taraf›ndan haz›rlanan ve Orta Do¤u ülkelerini gösteren Middle And Near East adl› haritada yurdun bir k›sm› Kürdistan olarak gösterildi¤i ve yanl›fll›¤›n düzeltilmesi için gerekli giriflim yap›ld›¤› halde bir sonuç al›namad›¤› için 15 Ekim 1954’de yurda sokulmas› ve da¤›t›lmas› yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. 137.83.13). Yine Beyrut’ta Arapça yay›nlanan Eddiyar adl› gazete taraf›ndan yay›nlanan Suriye haritas›n› içeren turistik broflür Hatay’› kendi s›n›rlar› içinde gösterdi¤i gerekçesi ile yasaklanm›flt›r (B.C.A, 030.18.01. 141.114.12). Bundan sonra yasaklanan haritalar›n tamam› Erzurum ve Van illerinin büyük k›sm› Ermenistan olarak gösterildi¤i ve milli bütünlü¤ü ihlale yönelik olarak ve kas›tl› bir biçimde tanzim edildi¤i için yurda sokulmalar› ve da¤›t›lmalar› yasaklanm›flt›r.(B.C.A, 030.18.01.145.22.5146.31.16- 147.52.15 Ek: 52-61) Anarflist fikirler yaymaya çal›flt›¤› için bir eser (B.C.A, 030.18.01. 136.73.11), Mustafa Kemal Atatürk aleyhinde unsurlar içerdi¤i için Benoist Mechin taraf›ndan yaz›lan Le Loup Et Leopard Mustapha Kemal-Ou La Mort D’un Empire adl› Frans›zca eser “Atatürk’le ‹bni Suutu mukayese ederek Atatürk’ün hayat›na dair vakalar› ve memleketimizin kurtuluflu meselelerini nis- 198 YILMAZ - DO⁄ANER DP Döneminde BKK ‹le Yasaklanan Yay›nlar peten müsbet ve do¤ru bir görüflle anlatt›¤› ve fakat yer yer çok yanl›fl ve çok sakat tesir ve izahlarla dolu olu¤u ve baz› imalar›n flayan› müsamaha olamayaca¤› kanaatine var›ld›¤› için” (B.C.A, All 030.18.01.141.101.3), Man adl› Newyork’ta yay›nlanan ‹ngilizce derginin Nisan 1960 tarihli nüshas› (B.C.A, 030.18.01. Ek:52-103 ) (Bkz. Ek-19) Atatürk’e hakaret içeren ifadeler yer ald›¤› için yasaklanm›flt›r. Türkiye’nin d›fl siyasetini teflvifl edici mahiyette oldu¤u gerekçesiyle Halep’te yay›nlanan Elvatan adl› Arapça gazete “Çepilof Bat› askeri tehditlerine Hücum Ediyor” EK : 19 bafll›kl› makale ile Sovyet Rusya Hariciye Vekaleti’nin bir bas›n toplant›s›nda Süveyfl Kanal› meselesine temasla Kuzey Atlantik, Güney ve Do¤u Asya ile Ba¤dat Paktlar›n› tecavüzkar topluluklar olarak tavsif etti¤i ve Bat›ya hücum eyledi¤i hakk›ndaki beyanat›n dercedilmesi nedeniyle” yasaklanm›flt›r (B.C.A,030.18.01 Ek: 52-43). Asl›nda Türkiye’nin içinde bulundu¤u d›fl politik tav›r elefltirildi¤i için yasaklama karar›n›n al›nd›¤› anlafl›lmaktad›r. Bütün bunlar›n d›fl›nda DP dönemi boyunca Bakanlar Kurulu kararlar› ile bilinmeyen nedenlerle baz› yay›nlar›n yasaklanmas› söz konusudur. Karar hakk›nda önceden yap›lan yaz›flmalara ulafl›lamad›¤› takdirde ve ço¤unlukla kararda yasaklama gerekçesi belirtilmedi¤inden nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte 76 adet kararname ile büyük olas›l›kla dönemin hassasiyetlerinin yo¤unlaflt›¤› konular nedeniyle bu yay›nlar›n yasaklanmas› söz konusu olmufltur. Her üç dönemde görülen yasaklamalar aras›nda ilk s›rada komünist propaganda yer almaktad›r. Bu konuda Atatürk döneminde 1926 öncesi 1923’te 2, 199 kebikeç / 22 • 2006 1927’de 2, 1925’te 5 yasaklama varken, 1931 ve 1936’da ise birer yasaklama görülmektedir. ‹nönü döneminde ise 1938’de 1, 1939’da 2, 1941’de 1 yasaklama karar› varken, 1945-1948 y›llar› aras›nda 8 adet 1949 y›l›nda ise 18 adet yasaklama görülmektedir. Konuya iliflkin Demokrat Parti dönemindeki yasaklama karar› ise 47’dir. Görülece¤i üzere burada belirli y›llarda yasaklar›n artmas› ülkenin içinde bulundu¤u siyasi ortam kadar içinde yaflan›lan dünyan›n etkisi ile görülen hassasiyet art›fl› ile ilgilidir. ‹kinci Dünya Savafl› sonras› Türkiye’nin dahil oldu¤u Bat› ittifak› ve ABD’nin iç ve d›fl politikalar›ndaki tehdit alg›lamalar› Türkiye’deki siyasal iktidarlar› etkilemifl ve bu etki kararlara yans›m›flt›r.1960 sonras›nda inceleyece¤imiz dönemde yine bu tehdit alg›lamas›n›n sürdü¤ü görülmektedir. San›r›z bunun 1990’l› y›llara kadar sürdü¤ü ama günümüzde böyle bir tehdit alg›lamas›n›n yaflanmad›¤›n› söylemek mümkündür. Türkiye’de inceledi¤imiz dönemde ve öncesinde hükümetlerin Bakanlar Kurulu Kararlar› ile yasaklad›¤› konulardan bir di¤eri ise Kürtçülük, Ermenilik ve Rumluk propagandas› ile ilgili yay›nlard›r. Bu ba¤lamdaki kararlar Atatürk ve ‹nönü döneminde oldu¤u gibi Demokrat Parti döneminde de devam etmifltir. Türkiye’nin gündemini günümüzde de ciddi anlamda iflgal eden Kürtçülük yan›nda Ermeni tehciri ile ilgili olarak Türkiye baflka bir biçim ve formda Ermeni konusu ile ilgili problemler yaflamaktad›r. ‹nk›laplara muhalefet de yine üç dönemde de yasaklama kararlar› aras›nda yer almaktad›r. Ama takdir edilece¤i gibi ink›laplar›n yap›ld›¤› ve halk kat›nda yer edinmesinin beklendi¤i Atatürk dönemi ile k›yaslanacak olursa (ki Atatürk döneminde bu ba¤lamda yasaklama 1930 tarihinden sonrad›r) ‹nönü ve Demokrat Parti döneminde bu konudaki karar say›s› daha azd›r. Burada Atatürk’ün kurdu¤u Cumhuriyet’in temel de¤erlerine iliflkin Atatürk sonras›nda ayn› tonda olmasa da hassasiyetin gösterildi¤i anlafl›lmaktad›r. Günümüzde ise Türkiye’de ve yine içinde yaflan›lan dünyadaki geliflmelere ba¤l› olarak Cumhuriyet’in temel de¤erlerine sahip ç›kma gere¤i toplumun farkl› kesimlerinde devam etmektedir. Yeni kurulan Cumhuriyet’in temel de¤erlerinden olan laiklik anlay›fl›na karfl› giriflilen eskiye dönüflü amaçlayan oluflum ve bunlar› ça¤r›flt›ran irticai hareketlere yönelik olarak üç dönemde de devam eden bir hassasiyet söz konusudur. Günümüzde yaflananlara ba¤l› olarak bu duyarl›l›k halen sürdürülmektedir. Bir yandan irticaa karfl› yasaklama devam ederken di¤er yandan H›ristiyanl›k propagandas› ve misyonerlik faaliyetlerine karfl› yasaklama yan›nda her üç dönemde de dini rencide edici veya ‹slamiyetin yanl›fl anlafl›lmas›na yol açabilecek yay›nlara da izin verilmemifltir. 200 YILMAZ - DO⁄ANER DP Döneminde BKK ‹le Yasaklanan Yay›nlar Bunlar›n d›fl›nda her üç dönemde de Türklü¤e karfl›, kamuoyunu ülke aleyhine bozucu, d›fl politika aleyhine yap›lan yay›nlar, Türkçülük ile ilgili yay›nlar yer almaktad›r. Müstehcen yay›nlar, falc›l›k ve hurafeleri art›r›c› yay›nlar vb. baz› konular baz› dönemlerde yer almam›flt›r. Örne¤in Türkçülük ile ilgili yasaklamalara Atatürk ve ‹nönü dönemlerinde rastlan›rken, Demokrat Parti döneminde benzer bir yasaklama olmam›flt›r. Veya belirli konuda örne¤in dini propaganda veya irticai yay›nlar Atatürk döneminde fazla iken ‹nönü döneminde 1938-1944 aras› 36, 1945-1949 aras› 3 tanedir. Demokrat Parti döneminde ise bu say› 7’dir. Burada dönemler aras› farkl›l›klar olabilece¤i gibi ayn› dönemde farkl› tarihlerde de¤iflen say›lar› görmek mümkündür. Ama birde farkl› tonlarda da olsa her dönemde ve günümüzde devam eden hassasiyetler vard›r. Örne¤in irtica, ink›laplara karfl› tav›r, Kürtçülük, Ermeni sorunu, misyonerlik vb. Öte yandan özellikle ‹kinci Dünya Savafl› Türkiye’nin baflar› ile yürüttü¤ü savafl d›fl›nda kalma politikas› gere¤i d›fl politika ve komflu ülkelerle olan iliflkilerine gösterdi¤i hassasiyet buna ba¤l› yasaklamalar› beraberinde getirmifltir. Yine ayn› ba¤lamda ‹kinci Dünya Savafl› sonras› Bat› ittifak› içerisinde yer alan Türkiye birçok konuda kendi özgür iradesi yerine ba¤l› bulundu¤u ittifak›n de¤erleri do¤rultusunda duyarl›l›k ve tepkiler gelifltirmifltir. KAYNAKLAR Balkanl›, Remzi (1951), Kanunlar›m›z Bak›m›ndan Matbuat Hürriyeti, Ankara, Yeni Matb. Bano¤lu, N. A. (1960), Bas›n Tarihimizin Kara ve Ak Günleri, ‹stanbul. Bas›n ve Yay›nla ‹lgili Kanun, Kararname, Nizamname, Talimatname ve Tamimler, (1944), Ankara, Baflvekalet Matb. Baflbakanl›k Cumhuriyet Arflivi Bakanlar Kurulu Kararlar› Katalogu, 030.18.01.(1950-1960) Coflar, Ömer Sami (1973), Milli Mücadele Bas›n›, ‹stanbul, Gazeteciler Cemiyeti Yay.. Ertu¤, Hasan Refik (t.y.), “Türk Bas›n› Nas›l Do¤du ve Geliflti”, Yeni Türkiye, y.y. Ertu¤, Hasan Refik (1959), “Türkiye’de Bas›n ve Yay›n Mevzuat›n›n Do¤uflu ve Geliflimi”, Yüzüncü Y›l Arma¤an›, Ankara, Ajans Türk Matb. 201 kebikeç / 22 • 2006 Ertu¤, Hasan Refik (1970), Bas›n ve Yay›n Hareketleri Tarihi, 1.c., ‹stanbul, Yenilik Bs. Gevgilili, Ali (1983), “Türkiye Bas›n›”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, c.1, ‹stanbul, ‹letiflim Yay. ‹nu¤ur, M. Nuri (1991), “Atatürk ve Bas›n”, Atatürk Haftas› Arma¤an› 10 Kas›m 1991, Ankara, Gen.Kur. ATASE Yay. ‹nu¤ur, Nuri (1978), Bas›n ve Yay›n Tarihi, ‹stanbul, Ça¤layan Kitabevi. ‹skit, Server (1943), Türkiye’de Matbuat ‹dareleri ve Politikalar›, Ankara, Baflvekalet Yay. Jeltyakov, A.D. (1979), Türkiye’nin Sosyo-Politik ve Kültürel Hayat›nda Bas›n(1729-1908 Y›llar›), Ankara, Hürriyet Matb. Kabacal›, Alpay (1990), Bafllang›çtan Günümüze Türkiye’de Bas›n Sansürü, ‹stanbul, Gazeteciler Cemiyeti Yay. Kabacal›, Alpay (1999), Türk Bas›n›nda Demokrasi, Ankara, Kültür Bak.Yay. Karaca, Emin (1994), Cumhuriyet Olay›, ‹stanbul, Alt›n Kitaplar Yay. Kardefl, Fethi (1980), Bas›n Yay›n Genel Müdürlü¤ü 60 Y›l›n Hikayesi, Ankara, Baflar› Matb. Karpat, Kemal (1964), “The Mass Media”, Political Modernizaton in Japan and Turkey, Edit. Robert E. Ward Dakwart A. Rustow, Princeton New Jersey. Koç, ‹. Ceyhan (1993), Tek Parti Döneminde Bas›n ‹ktidar ‹liflkileri (19291938), Hacettepe Üniversitesi Yay›nlanmam›fl Doktora Tezi, Ankara. Kolo¤lu, Orhan (t.y.), “Osmanl› Bas›n›: ‹çeri¤i ve Rejimi”, Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, c.1, ‹stanbul, ‹letiflim yay. Kolo¤lu, Orhan (1981), Takvim-i Vekayi Türk Bas›n›nda 150 Y›l (1831-1981), Ankara, Ça¤dafl Gazeteciler Der.Yay. Kudret, Cevdet (1977), Abdülhamit Döneminde Sansür, ‹stanbul. Maz›c›, Nurflen (1984), Belgelerle Atatürk Döneminde Muhalefet (1919-1926), ‹stanbul, Dilmen Yay. Oral, Fuat Süreyya (1967), Türk Bas›n Tarihi, Birinci Kitap, Ankara, Yeni Ad›m Matb. Öztoprak, ‹zzet (1981), Kurtulufl Savafl›nda Türk Bas›n›, Ankara. Resmi Gazete, 24 Temmuz 1950, say›:7564. 202 YILMAZ - DO⁄ANER DP Döneminde BKK ‹le Yasaklanan Yay›nlar Sansür Talimatnamesi (1330), Matbaay› Askeriye, ‹stanbul. Selim Nüzhet (1931), Türk Gazetecili¤i (1831-1931), ‹stanbul, Devlet Matb. Tanilli, Server (1962), Anayasalar ve Siyasal Belgeler, ‹stanbul. Tunçay, Mete (1992), Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek Parti Yönetiminin Kurulmas› 1923-1931, ‹stanbul. Y›lmaz, Mustafa (1998), “Atatürk Döneminde Bakanlar Kurulu Karar› ‹le Yasaklanan Yay›nlar”, Prof.Dr. Abdulhaluk M. Çay Arma¤an›, c. 2, Ankara, Ifl›k Matb., s.1261-1296. Y›lmaz, Mustafa (1998), “Cumhuriyet Döneminde Bakanlar Kurulu Karar› ‹le Yasaklanan Yay›nlar (1923-11945)”, Kebikeç, Y›l:3, say›: 6. Y›lmaz, Mustafa (1998), “‹smet ‹nönü Döneminde Bakanlar Kurulu Karar› ‹le Yasaklanan Yay›nlar (1938-1945)”, Türk Kültürü Araflt›rmalar›, Y›l: XXXIV/1-2, Ankara. Y›lmaz, Mustafa (2000), “‹smet ‹nönü Döneminde Bakanlar Kurulu Karar› ‹le Yasaklanan Yay›nlar (1945-1949)”, Kök Araflt›rmalar, c. II, Say›: 2, Güz. Özet: 1950-1960 aras› Demokrat Parti döneminde 5680 say›l› Bas›n Kanunu arac›l›¤›yla bas›n›n denetimi sa¤lanm›fl ve özellikle yurt d›fl›ndan Türkiye’ye getirilen pek çok yay›n hakk›nda yasaklama karar› al›nm›flt›r. Bakanlar Kurulu karar› ile al›nan bu yasaklamalar›n nedenleri dönemin hassasiyetlerine paralel bir seyir takip etmifltir. ‹ncelenen dönemin hassasiyetleri aras›nda komünist propaganda, etnik temelli propagandalar, Türklü¤e hakaret, komflu ülkelerle iliflkilere zarar veren yay›nlar, devlet büyükleri aleyhine yap›lan yay›nlar ile misyonerlik ve dini propaganda gibi konular› saymak mümkündür. Anahtar Sözcükler: Bas›n, sansür, yasak yay›n, Demokrat Parti, Bakanlar Kurulu Kararlar›. Banned Publications in Turkey under the Demokrat Parti Rule Abstract: During the Demokrat Party rule in Turkey between 1950-1960, many foreign publications brought to Turkey were banned by reference to the Press Law 5680. The motives behind the banning of these publications, which were concluded by the Cabinet, were closely related to the public sentiments of the period under study. Such cases were usually based on suspicions towards activities such as communist propaganda, ethnicity-based propaganda, insult to Turkishness, missionary work and religious propaganda as well as towards 203 kebikeç / 22 • 2006 publications considered to have a potantial to damage the relationship with neighbouring states or public image and personalities of statesmen. Keywords: Press, Censorship, Banned Publication, Demokrat Party, The Cabinet Resolutions. 204 kebikeç / 22 • 2006 OSMANLI DEVLET‹’NDE FARSÇA SÜREL‹ YAYINLAR (1832-1923) M. Bülent VARLIK* K ebikeç’in 16. say›s›nda yay›nlanan, Anja Pistor-Hatam; “Osmanl› Devleti’nde Farsça Süreli Yay›nlar (1876-1910)”, (çev: Nuran Tezcan), ss: 7175 künyeli makalede Osmanl› Devleti’nde yay›nlanan ilk Farsça süreli yay›nlar hakk›nda bilgi verilmifltir. Bu makale, Osmanl› Devleti’nde yay›nlanan Farsça süreli yay›nlar ile ilgili olarak yay›nlanan ilk bilimsel çal›flma niteli¤ini tafl›maktad›r. Makalede, ‹stanbul’da yay›nlanan Ahter ile Kahire’de yay›nlanan Hikmet, Süreyya ve Parvarefl adl› süreli yay›nlar hakk›nda oldukça genifl bilgiler verilmifltir. K›sa bir süre önce yay›nlanan Han Melik Sasanî; Payitaht›n Son Y›llar›nda Bir Sefir, (çev: Hakk› Uygur), Klasik yay., ‹stanbul2006, ss: 155-161’de de ‹stanbul’da yay›nlanan baz› Farsça süreli yay›nlar hakk›nda kapsaml› bilgiler bulunmaktad›r. Biz de bu k›sa çal›flmada küçük bir “zeyl” ile Osmanl› s›n›rlar› içinde 18321923 y›llar› aras›nda yay›nlanan Farsça süreli yay›nlar›n bir listesini vermek istiyoruz. Listede 22 süreli yay›n›n künyesi yer almaktad›r. Ancak, Osmanl› ve ‹ran arflivlerinde yap›lacak araflt›rmalar ile bu say›n›n bir miktar daha artmas› mümkün görülmektedir. * ‹ktisatç›, mbvarlik@gmail.com 205 kebikeç / 22 • 2006 Tamam›yla ikincil kaynaklara dayal› olan bibliyografyan›n haz›rlanmas›nda kullan›lan kaynaklar afla¤›da gösterilmifltir: Ank Eski Harfli Türkçe Süreli Yay›nlar Toplu Katalo¤u, Kültür ve Turizm Bakanl›¤› Milli Kütüphane Baflkanl›¤› yay., Ankara-1987. ‹st ‹stanbul Üniversiteleri Arap Harfli Süreli Yay›nlar Toplu Katalo¤u 18281928, (yay. haz.: Hasan Duman), IRCICA yay., ‹stanbul-1986. HD Hasan Duman; Osmanl›-Türk Süreli Yay›nlar› ve Gazeteleri (1828-1928), Enformasyon ve Dokümantasyon Hizmetleri Vakf› yay., Ankara-2000. SÖ Seyfettin Özege Ba¤›fl Kitaplar› Katalo¤u/Kitap Ad›-Yazar Ad›-Konu-Süreli Yay›nlar-Haritalar ve Atlaslar, c: VI, Atatürk Üniv. Kütüphane ve Dokümantasyon Dairesi Baflkanl›¤› yay., Erzurum-1989. Htu Hakk› Tar›k Us Kütüphanesi Katalo¤u/Süreli Yay›nlar, (haz: S. Öztürk-H. Hac›ismailo¤lu-M. H›zarc›), ‹stanbul Büyükflehir Belediyesi yay., ‹stanbul2006. Katalog k›saltmalar›n›n yan›nda yer alan rakamlar süreli yay›nlar›n kataloglardaki s›ra numaras›na/katalog numaras›na at›fta bulunmaktad›r. Süreli yay›nlar›n künyeleri, farkl› kaynaklardaki bilgilerin birlefltirilmesi ile sa¤lanm›flt›r. Aç›klay›c› olarak kullan›lan di¤er bilgiler de dipnotlar›nda ya da [ ] içinde belirtilmifltir. *** 01. Takvim-i Vekayi; 1832. [Osmanl› Devleti’nin resmi gazetesi olan Takvim-i Vekayi’nin Farsça nüshalar›n›n yay›nland›¤› yolunda kuvvetli emareler mevcut olmakla birlikte bu güne kadar hiçbir nüshas› görülememifltir]1. 1 Konu ile ilgili olarak bkz: Selim Nüzhet Gerçek; Türk Gazetecili¤i (1831-1931), Devlet Matbaas›, ‹stanbul1931, ss: 31-35, Orhan Kolo¤lu; Takvimi Vekayi/Türk Bas›n›nda 150 Y›l (1831-1981), Ça¤dafl Gazeteciler Derne¤i yay., Ankara-[1981], ss: 37-38 ve Nesimi Yaz›c›; Takvim-i Vekayi (Belgeler), Gazi Üniv./Bas›n-Yay›n Yüksek Okulu yay., Ankara-1983, s: 63. 206 VARLIK Osmanl› Devleti’nde Farsça Süreli Yay›nlar 02. Türkistan; Gazete-i Osmani ez cemiyyet-i havadis ve maarif, sahib-i imtiyaz: Abdülcabbar, ‹stanbul, Farsça, 1865. [htu-2230] 03. Ahter-L’Akhter; der in-ruznâme ez her gûne vekayi’ ve ahbâr ve siyasiyyat ve politik ve ilim ve edeb ve di¤er menâfi-i’ umumi-i sahn› güfte misved, Sahib-i imtiyaz: Tahir, ‹stanbul, haftada iki günlük/ günlük/haftal›k, 187618922. [Ank-31, ‹st-22, HD-34, htu-0358]. 04. Ahbar-i Dâri’l Hilâfe; umûr-› siyasîyye ve havadis-i dahiliyye ve hariciyye ve ez edebiyât ve mânendân bahs bâhed flod. Hac› ‹zzet Efendi Matbaas›, ‹stanbul, haftal›k, 1876-1877. [HD-29] 05. Semerâtü’l-fünûn; inne hazihi’s-sahifetü lil havadis-i siyasiyyeti ve’lmahalliyyeti ve’l-fünun, [ç›karan]; Abdülkadir Kabani, Beyrut, haftal›k, 18871908. [‹st-1363, HD-1879, htu-557. Gazete; Arapça, Farsça ve Hindçe olarak yay›nlanm›flt›r] 06. Mecmua-i Nevresidegân; rufeka-i selase-i tahririye: H. Tayfur/A. Asaf/A. Vas›f, Mekteb-i Sanayi’i fiâhane Matbaas›, ‹stanbul, süresi belirsiz, 1882. [HD-1302, htu-391] 07. Al-Menar; Ceride-i edebiyye-i üsbuiyye, müdür: Selim Hori, Matbaat’›Külliye, ‹skenderiye, günlük, 1888. [HD-1349] 08. Hikmet; [yay›nlayan]; Mirza Muhammet Mehdi Han Tebrizi Zaim edDevle, Kahire, haftal›k/10 günlük/günlük, 1892-19103. 09. [Musavver] Malûmat-Journal Politique Quotidien Illuster “Ma’lumât”; hilâfet-i muazzama-i ‹slâmiyye ve devlet-i âliyye-i Osmâniyyenin menâfi-i celilesine ve maarif ve sanayi-i nefisesinin teammüm ve terâkkisine hizmet eder hergün vakt-i zuhrda neflrolunur ceride-i musavver-i Osmaniyyedir. Sahib-i imtiyaz, müdür ve muharriri: Mehmet Tahir, fiirket-i Mürettebiye Matbaas›/Tahir Bey Matbaas›/Artin Asaduryan Matbaas›/Matbaa-i Orhaniye, ‹stanbul, günlük/haftal›k, 1895-1896. 2 Anja Pistor-Hatam; agm., ss: 71-72. Ayr›ca bkz: Han Melik Sasanî; age., ss: 155-157. 3 Anja Pistor-Hatam; agm., ss: 72-73. 207 kebikeç / 22 • 2006 [Ank-1144, ‹st-889, HD-1250, htu-13. Gazetenin baz› k›s›mlar› Farsça/Arapça olarak yay›nlanm›flt›r] 10. Süreyya; [yay›nlayan]: Mirza Ali Muhammed Han Kâflâni, Kahire, haftal›k, 1898-19034. 11. Parvarefl; Kahire, haftal›k, 1900-19015. 12. [Rûznâme-i] fiems; der in cerîde her k›sm makalât-› tarihî ve siyasî ve ilmî ve edebî derc ve ez menafi-i devlet-i ve memleket-i bahs. Sahib-i imtiyaz ve müdir-i mes’ul: Seyyid Hasan Tebrizi, ‹tidal Matbaas›/Hilal Matbaas›, ‹stanbul, haftal›k, 1908-19096. [Ank-1818, ‹st-1319, HD-1804, 2012] 13. Ed-destur; ceridetün yevmiyyetun siyasiyün ilmiyye v’el edebiyye tasduru bi’l-lugati’l Arabiyyeti ve’l Franseviyye, [Ç›karan: ‹ttihad ve Terakki Cemiyeti], sahib-i imtiyaz: Ahmet Pafla al-Zahir, reis-i tahririye: Mahmut Zeki Bey, Matbaa-i Osmaniye, ‹stanbul, günlük, Arapça/Farsça/Urduca, 1909. [‹st-313, HD-434, htu-577] 14. fieyda; meslekefl beyan-› hakikatest, sahib-i imtiyaz: Hasan Caferzade, müdür; Mehmet Ziyaüddin, müdür-i idare: M. ‹smailzade, ‹stanbul, FarsçaTürkçe, 15 günlük, 1913. [HD-2019, SÖ-1080/1] 15. Cihan-› ‹slâm; Perflembe günleri neflrolunur, menafi-i ‹slamiyyeye hadim siyasi, edebi, içtimai Hilafet-i kübraya, ittihad-› ‹slama, tearüf-i umumiyyeye hâdim ceridedir. [Yay›mlayan]: Cemiyet-i Hayriyye-i ‹slâmiyye, sahib-i imtiyaz: Hindli Ebu Said el-Arabî, müdür-i mes’ul: Yusuf fietuvan, Matbaa-i Osmaniye, ‹stanbul, 10 günlük/15 günlük, 1914-1917. [Ank-302, HD-327, SÖ-176. Arapça, Farsça, Türkçe ve Urduca olarak yay›nlanm›flt›r] 16. Haver-Khaver; der in ceride her k›sm-› makalat-› tarihî, siyasî, ilmî, edebî derc ve ez menafî-i düvel ve milel-i ‹slami bahs miflved ve külliye-i makalat alemü’l-menfaa, Sahib-i imtiyaz: Seyyid Hasan fiemsi, sermuharriri ve müdir-i umur: S. M. Tevfik, Matbaa-i fiems, ‹stanbul, haftal›k, 1914-1917. [Ank-723, ‹st-563, HD-785, SÖ-421, htu-553] 4 Anja Pistor-Hatam; agm., s: 73. 5 Anja Pistor-Hatam; agm., s: 73. 6 Han Melik Sasanî; age., ss: 157-159. 208 VARLIK Osmanl› Devleti’nde Farsça Süreli Yay›nlar 17. Uhuvvet; dinî, ta’limî, içtimaî ve siyasî risâle. Sahib-i imtiyaz ve müdir’i mes’ul: Mevlevî Mehmet Abdülcebbar Hayri, Matbaa-i fiems, ‹stanbul, haftal›k, Farsça/Türkçe, 1916-1917. [‹st-1655, HD-2302] 18. Hakka Do¤ru; Müstakil-ül efkâr gazete. Türkçe, Arapça, Farîsice lisanlariyle intiflar eder ilmî, siyasî bir gazetedir. Sahib-i imtiyaz: Mehmet Reflidüssaffar, müdir-i mes’ul: Mehmet Kamil, Sersem Matbaas›, Musul, süresi belirsiz, 1917. [Ank-687, ‹st-530, HD-743, htu-762] 19. Uhuvvet-i Biraderhed/Brotherhood; editör: Mevlevî Mehmet Abdülcebbar Hayri, Mevlevi Adbülsettar Hayri, ‹stanbul, ayl›k, Farsça/‹ngilizce, 1918. [htu-2115] 20. Pars-La Revue litteraire Persane; Mecelle est edebi, mahî dûbar münteflir miflûd, sahib-i imtiyaz ve müdür: Lahuti, sermuharriri: Ali Nevruz, ‹stanbul, haftal›k/10 günlük, Farsça/Frans›zca, 19217. [Ank-1534, HD-1688, SÖ-911/1, htu-328] *** Yay›n yeri belirlenemeyen; 21. Ayîne-‹rfan mecmuas›; tarihî, ilmî, edebî, içtimaî, ahlakî, terbiyevi, Matbaa-i fiirket’i Refik, [1901]. [HD-164, SÖ-89] 22. Azâdî; in ruznâme müdafaa-i meflrutiyet ve politika ve hukuk-u memleket ve naflir-i efkâr Azâdî Talebân-› ‹ranest. [ç›karan]: Azâdî Talebân-› ‹ranest, sahib-i idare: Hasan Nâci Kas›mzâde, Matbaa-i Edeb, 1909. [HD-174] künyeli süreli yay›nlar da muhtemelen Osmanl› Devleti’nde yay›nlanan Farsça süreli yay›nlar aras›nda yer alabilir. Ancak, flimdilik bu konuda kesin bir bilgi bulunmamaktad›r. 7 Han Melik Sasanî; age., ss: 159-160. 209 kebikeç / 22 • 2006 Özet: Osmanl› Devleti’ndeki ilk Farsça süreli yay›n Takvim-i Vekayi’nin Farsça versiyonudur. Daha sonraki y›llarda ve özellikle 1908 sonras›nda Farsça süreli yay›nlar artm›fl ve çeflitlenmifltir. Bu çal›flmada 1832-1923 y›llar› aras›nda Osmanl› s›n›rlar› dahilinde bas›lan Farsça süreli yay›nlar›n bir bibliyografyas› oluflturulmaya çal›fl›lm›flt›r. Anahtar Sözcükler: Osmanl› bas›n›, Farsça süreli yay›nlar. Persian Periodicals in the Ottoman Empire (1832-1923) Abstract: The first Persian periodical in the Ottoman Empire is the Persian version of Takvim-i Vekayi. During the rest of the 19th century and after 1908 in particular, several more Persian periodicals of different kinds were published in the Empire. This study offers a bibliography of the Persian periodicals published within the Ottoman borders during the period of 1832-1923. Keywords: Ottoman press, Persian periodicals, Ottoman Empire. 210 kebikeç / 22 • 2006 HATAY HALKEVLER‹ DERG‹S‹ M. Bülent VARLIK* 1. Derginin Ç›k›flfl››: A ntakya Halkevi, Hatay’›n anavatana kat›lmas›ndan önce kurulmufl ve çeflitli faaliyetlerde bulunmufltur. Söz gelimi, 1937 y›l›nda halka Türkçe okuma yazma ö¤retmeleri için gönüllü gençlerin kat›ld›¤› bir kurs düzenlenmifl, kursu bitiren gençlere köylere giderek çal›flm›flt›r1. 1938 y›l›nda 23 Nisan kutlamalar› Halkevi’nde yap›lm›fl, Ak›n adl› tiyatro eseri sahnelenmifltir2. 1939 y›l›nda da bir dergi yay›nlanmas› amac›yla baflvuruda bulunulmufl, ancak bu giriflimden bir sonuç al›namam›flt›r3. Nihayet, 19 fiubat 1944 tarihinde Hatay ad›n› tafl›yan derginin yay›n› gerçeklefltirilmifltir. 17x24 cm. ebad›nda olan derginin imtiyaz sahibi 1-7. say›larda Selahaddin Özal, 8-12. say›larda avukat Feyzi Atahan, 13. say›da ise Remzi Siliöz’dür. Yaz› iflleri ve neflriyat müdürü Ziya K›l›çözlü ve teknik * iktisatç›/mbvarlik@interaktif.gen.tr 1 Mehmet Tekin; Hatay Tarihi, Hatay Kültür Turizm ve Sanat Vakf›-Antakya Gazeteciler Cemiyeti yay., Antakya-1993, s: 178. 2 Mehmet Tekin, Hatay Tarihi, s: 188. 3 Mehmet Tekin; Hatay Bas›n Tarihi, Aydo¤mufl Kitaplar› yay., Antakya-1985, s: 118. 211 kebikeç / 22 • 2006 sorumlusu Hayrettin Çizer’dir. 13. say›da Turgut Öner ‹skenderun muhabiri olarak görev yapm›flt›r. Derginin idare merkezi Antakya Halkevi’dir. Derginin fiyat› her say› için 25 kurufl ve y›ll›k abone bedeli de 300 kurufl olarak belirlenmifltir. Ancak, 13. say›da y›ll›k abone bedeli 250 kurufla indirilmifltir. Derginin ilk iki say›s› Antakya’da CHP Matbaas›’nda, di¤er say›lar› ise Yenigün Bas›mevi’nde bas›lm›flt›r. ‹lk say›da Atatürk ve ‹nönü’nün foto¤raflar›na yer verilmifltir. ‹kinci say›n›n kapak resmi Hayri Çizer taraf›ndan yap›lm›flt›r4. Ziya K›l›çözlü taraf›ndan kaleme al›nan yaz›da k›saca yörenin iflgal alt›nda oldu¤u y›llara, kurtulufl için verilen mücadelelere de¤inilmifl ve derginin yay›nlan›fl amac› aç›klanm›flt›r: “Ve nihayet ‹stiklal Savafl› kahramanlar› k›rk as›rl›k Türk yurdunu da kurtard›lar. Hatay, anavatan›na coflkun bir sevinç heyecan› içinde kavufltu. Türk bayra¤›, Hatay ufuklar›n› pembe bir flafak rengine bürüdü. ‹stiklal ve hürriyet günefli yeflil da¤lar›n› ebedi bir nurla ayd›nlatt›. Befl y›ldan beri bu güneflin feyizli ayd›nl›¤› içindeyiz. Milliyetçi, halkç›, devletçi, laik ve ink›lapç› Cumhuriyet ülküsünün yolunday›z. Evimiz yirmi y›ld›r anavatandan uzak kalan Hatay’a bu prensipler etraf›nda faydal› olmaya çal›flmaktad›r. Dergimiz, ayd›n ve seçkin Hatay gençli¤inin yard›m› ile yirmi y›ld›r anavatandan uzak yaflayan Hatay’›n, duygu ve 4 Ankara Milli Kütüphane’de derginin ilk 12 say›l›k koleksiyonu 1970 SA 380 kay›t numaras› ile bulunmaktad›r. Kütüphanelerde bulunmayan 13. say›y› temin eden sahaf Ahmet Yüksel’e teflekkür ederim. Hatay hakk›nda k›sa bilgi için Mehmet Tekin; Hatay Bas›n Tarihi, s: 118. ‹htiyatla kullan›lmas› gereken bir di¤er kaynak için bkz: Nurettin Güz; Tek Parti ‹deolojisinin Yay›n Organlar› Halkevli Dergileri, Bilge Yap›m yay., Ankara-1995, ss: 153-154. 212 VARLIK Hatay Halkevleri Dergisi düflüncelerini söyleyecek, kültür ve folklor alanlar›ndaki varl›¤›n› belirtecek, C.H.P. prensipleri etraf›nda, milli ve içtimai bak›mdan Hatay’a faydal› olma¤a çal›flacakt›r”5. Derginin 11/12. say›s›nda yeni bir yay›n politikas› belirlenmifl, dergide do¤rudan Hatay ile ilgili çal›flmalara daha fazla yer verilece¤i aç›klanm›flt›r6. Gerçekten de, fiubat/Mart 1945 tarihini tafl›yan 13. say›da belirlenen politikaya uygun bir içerik yer alm›flt›r. Bu say›da yap›lan bir aç›klamada ka¤›t s›k›nt›s› nedeniyle, derginin iki ayda bir yay›nlanaca¤› belirtilmifltir. Ancak, daha sonra yay›na devam edilememifl ve Hatay kapanm›flt›r. 2. Bibliyografya: Akp›nar, Zeki [Lise Edebiyat Ö¤retmeni]; “Hatay’da Kültür”, No: 8, 19 Eylül 1944, ss: 12-15. Aksu, M. Aflir; “Türk ‹htilalinin Ekonomik Yönleri”, No: 11-12, Aral›k 1944/Ocak 1945, ss: 13-15. “Antakya Halkevinin ‹ki Ayl›k Çal›flmalar›”, No: 11-12, Aral›k 1944/Ocak 1945, ss: 23-24. Ar›k, Remzi O¤uz; “Antakyam›z”, No: 6, 19 Temmuz 1944, ss: 14-15, No: 7, 19 A¤ustos 1944, ss: 7-8. “Atatürk’ün Büyük Nutkundan”, No: 5, 19 Haziran 1944, s: 3. Balc›, fiükrü; “Bir fiehir Tiyatrosu ‹htiyac›”, No: 11-12, Aral›k 1944/Ocak 1945, ss: 6-7. “Bayrak Koflusu”, No: 5, 19 Haziran 1944, ss: 8-9, 15. “5 Temmuz”, No: 6, 19 Temmuz 1944, ss: 6-10. Ça¤lar, Hakk›; “Biz”, No: 2, 19 Mart 1944, s: 14 [fliir]. Ça¤lar, Hakk›; “Resim Sergisi”, No: 4, 19 May›s 1944, ss: 11-12. Çelenk, Selim; “23 Temmuz”, No: 7, 19 A¤ustos 1944, ss: 1-2. Ç›tako¤lu, Doç. Dr. Niyazi; “Hatay’›n Co¤rafi Durumu”, No: 2, 19 Mart 1944, ss: 5-9, No: 3, 19 Nisan 1944, ss: 5-9, No: 4, 19 May›s 1944, ss: 5-7, No: 5, 19 Haziran 1944, ss: 10-12. Çizer, Hayrettin; “Peyzaj”. No: 1, s: 12 [edebi metin]. Çizer, Hayrettin; “Ya¤mur”, No: 2, 19 Mart 1944, s: 11 [edebi metin]. 5 Ziya K›l›çözlü; “Hatay Niçin Ç›k›yor”, No: 1, 19 Haziran 1944, s: 16. 6 “Halkevi Dergilerinin Yay›n Prensipleri”, No: 11/12, Aral›k 1944/Ocak 1945, ss: 1-2. 213 kebikeç / 22 • 2006 Çizer, Hayrettin; “Bir Bahar Akflam›”, No: 3, 19 Nisan 1944, ss: 13-14 [fliir]. Çizer, Hayrettin; “Yurdumun Güzelliklerinden: ‹skenderun-Antakya”, No: 9, ‹lkteflrin [Ekim] 1944, ss: 13-14. Çizer, Hayrettin; “Bir Rüya”, No: 10, Sonteflrin [Kas›m] 1944, ss: 11-12. Da¤l›o¤lu, Hikmet Turhan; “Mustafa Münif Efendi”, No: 3, 19 Nisan 1944, ss: 10-12, No: 4, 19 May›s 1944, ss: 8-10. Da¤l›o¤lu, Hikmet Turhan; “Y›k›k Köprü”, No: 5, 19 Haziran 1944, s: 7 [fliir]. Da¤l›o¤lu, Hikmet Turhan; “Antakya’n›n Sular›”, No: 6, 19 Temmuz 1944, s: 3 [fliir]. Da¤l›o¤lu, Hikmet Turhan; “Hatay Bibliyografyas›-Antakya”, No: 11-12, Aral›k 1944/Ocak 1945, ss: 10-12. Da¤l›o¤lu, Hikmet Turhan; “Hatay Bibliyografyas›: Kâtip Çelebi’nin Cihannûma eserinde Antakya”, No: 13, fiubat/Mart 1945, ss: 9-12. Ergenekonlu, Etem Y›lmaz [Erkek Lisesi Türkçe ö¤retmeni]; “Hatay Halk fiairlerinden: Telli Osman (‹ncerap)”, No: 1, 19 fiubat 1944, ss: 17-18, No: 13, fiubat/Mart 1945, ss: 16-17. “Gençler ve Hayat”, (çev: M. Özdo¤an), No: 2, 19 Mart 1944, ss: 13-14. Gülp›nar, H.; “Türk O¤luyum”, No: 4, 19 May›s 1944, s: 7 [fliir]. Gülser, Nahide [tarih ö¤retmeni]; “Hatay’da Tarihi Eserler”, No: 11-12, Aral›k 1944/Ocak 1945, ss: 16-17, No: 13, fiubat/Mart 1945, ss: 5-6. Günal, Latif; “Halkevi”, No: 2, 19 Mart 1944, s: 15 [fliir]. Gündefllio¤lu; “Koflma”, (der: Z. K.), No: 2, 19 Mart 1944, s: 18 [fliir]. H. E.; “Atatürk”, No: 10, Sonteflrin [Kas›m] 1944, s: 13 [fliir]. “Halkevi Çal›flmalar›: Ak›n ve Zor Nikâh› Temsilleri”, No: 13, fiubat/Mart 1945, ss: 18-19. “Halkevi Dergilerinin Yay›n Prensipleri”, No: 11-12, Aral›k 1944/Ocak 1945, ss: 1-2. “Halkevi Faaliyetleri”, No: 2, 19 Mart 1944, s: arka iç kapak. “Halkevimizin ‹ki Ayl›k Çal›flmalar›”, No: 13, fiubat/Mart 1945, ss: 22-23. “Hatay’a Deyifller”, No: 6, 19 Temmuz 1944, s: 12 [fliir]. “Hatayl›lara Sayg›”, No: 6, 19 Temmuz 1944, s: 13 [fliir]. ‹smail Hakk›; “Hava fiehitlerine A¤›t”, (der: Zeki Akp›nar), No: 4, 19 May›s 1944, ss: 13-14 [fliir]. 214 VARLIK Hatay Halkevleri Dergisi Karabay, Vedi Münir; “Hatay Meselesi Nas›l Bafllad›, Nas›l Bitti”, No: 1, 19 fiubat 1944, ss: 7-8, No: 2, 19 Mart 1944, ss: 9-10, 12-13. Karabay, Vedi Münir; “Hatay fiairleri”, No: 11-12, Aral›k 1944/Ocak 1945, ss: 3-5. Karabay, V.; “Hatay fiairlerinden Akif Karabay”, No: 13, fiubat/Mart 1945, ss: 2-4. Karaman, Nezih; “Yanl›fl Tan›nan Hatay”, No: 11-12, Aral›k 1944/Ocak 1945, s: 5. Karaman, Rasim [Avukat]; “Bizde Aile”, No: 13, fiubat/Mart 1945, ss: 13-15. K›l›çozlü, Ziya; “Türk Kad›n› ve Türk Ülküsü”, No: 2, 19 Mart 1944, ss: 3-5. K›l›çozlü, Ziya; “19 May›s Spor ve Gençlik Bayram›”, No: 5, 19 Haziran 1944, ss: 5-7. K›l›çözlü, [Ziya]; “Ne Bir Kibir, Ne Gurur”, No: 1, 19 fiubat 1944, s: 9, [fliir]. K›l›çözlü, Ziya; “Mehmet Emin Yurdakul”, No: 1, 19 fiubat 1944, ss: 10-12. K›l›çözlü, Ziya; “Hatay Niçin Ç›k›yor?”, No: 1, 19 fiubat 1944, ss: 4,16. K›l›çözlü, Ziya; “II’nci ‹nönü Zaferi”, No: 3, 19 Nisan 1944, ss: 1-4. K›l›çözlü, Ziya; “Kutlu Toprak”, No: 4, 19 May›s 1944, s: 15 [fliir]. K›l›çözlü, Ziya; “Kurtulufl Günü-5 Temmuz Münasebetile”, No: 6, 19 Temmuz 1944, ss: 1-2. K›l›çözlü, Ziya; “‹nönü”, No: 7, 19 A¤ustos 1944, ss: 9-11 [fliir]. K›l›çözlü, Ziya; “Türkçemiz”, No: 9, ‹lkteflrin [Ekim] 1944, ss: 1-2, 12. K›l›çözlü, Ziya; “Alt› Y›l Oldu”, No: 10, Sonteflrin [Kas›m] 1944, ss: 1-6. K›l›çözlü, Ziya; “Nam›k Kemal”, No: 11-12, Aral›k 1944/Ocak 1945, ss: 20-22 [fliir]. Kutlu, Selahattin; “Bozlaklar”, No: 9, ‹lkteflrin [Ekim] 1944, ss: 11-12, No: 10, Sonteflrin [Kas›m] 1944, ss: 14-16. “Lozan ve Montrö”, No: 7, 19 A¤ustos 1944, ss: 12-13. “Milli fief ‹nönü’nün 19 May›s Nutkundan”, No: 5, 19 Haziran 1944, s: 1. Miskio¤lu, Nafi; “Hatay’da Dü¤ünler”, No: 1, 19 fiubat 1944, ss: 13-16, No: 2, 19 Mart 1944, ss: 15-17, No: 3, 19 Nisan 1944, ss: 15-15, No: 5, 19 Haziran 1944, ss: 13-15, No: 7, 19 A¤ustos 1944, ss: 14-15, No: 9, ‹lkteflrin [Ekim] 1944, ss: 11-12. N. S.; “Ata Türk Kimdir”, No: 10, Sonteflrin [Kas›m] 1944, s: 7 [fliir]. O¤uz, fiükrü; “Marathon Koflusu”, No: 4, 19 May›s 1944, ss: 1-4. 215 kebikeç / 22 • 2006 O¤uz, fiükrü; “Antakya’da ‹pekçilik”, No: 6, 19 Temmuz 1944, ss: 4-5, 11. O¤uz, fiükrü; “Ata ve Hatay”, No: 7, 19 A¤ustos 1944, ss: 3-6, No: 8, 19 Eylül 1944, ss: 6-8, No: 9, ‹lkteflrin [Ekim] 1944, ss: 3-6, No: 10, Sonteflrin [Kas›m] 1944, ss: 8-10. O¤uz, fiükrü; “Havac›l›k Haftas›”, No: 8, 19 Eylül 1944, ss: 9-11. Olcaytu¤, ‹.; “Güzel Sözler”, No: 10, Sonteflrin [Kas›m] 1944, s: 16. “30 A¤ustos Büyük Zafer Bayram›”, No: 8, 19 Eylül 1944, ss: 1-5, 11. Seyrani; “Koflma”, (der: Z. K.), No: 9, ‹lkteflrin [Ekim] 1944, ss: 7, 15 [fliir]. Siliöz, Remzi; “Hatay’da Do¤um Adetleri”, No: 11-12, Aral›k 1944/Ocak 1945, ss: 7-9. Tekan, Ruhi [Müze Müdürü]; “Hatay’›n Kronolojisi”, No: 1, 19 fiubat 1944, ss: 5-6 Tekan, Ruhi; “Hatay Müzesi ve Mozayikleri”, No: 13, fiubat/Mart 1945, ss: 7-8. Üner, Turgut; “Büyük Bir ‹skeleye Kavuflan ‹skenderun Tarihine Bir Bak›fl”, No: 11-12, Aral›k 1944/Ocak 1945, ss: 18-19. “25 fiubat 1945’te Halkevlerinin 13’üncü Y›ldönümü Münasebetile ‹dare Heyeti Azas› ve Temsil Kolu Baflkan› fiükrü Balc›’n›n Verdi¤i Söylev”, No: 13, fiubat/Mart 1945, ss: 20-21. Özet: Hatay, Antakya Halkevi taraf›ndan 1944 y›l›nda yay›nlanm›flt›r. Dergide, genç flairlerin eserlerine yer verilmifl, ayr›ca bölgenin siyasi tarihi ve folkloru hakk›nda çal›flmalar yay›nlanm›flt›r. Anahtar Sözcükler: Antakya Halkevi, Hatay, bibliyografya. Hatay, The Periodical of the Antakya People’s House Abstract: The periodical of Antakya People’s House, Hatay, was established in 1944 and mostly published the poems of young poets and articles on the history and folklore of the region. The article provides an evaluation of this journal. Keywords: Antakya People’s House, the periodical Hatay, bibliography. 216 kebikeç / 22 • 2006 PAfi fiA AZADE B‹R MUHARR‹R: SERMET MUHTAR ALUS Hayat› ve Eserleri Hakk›nda Bir Bibliyografya Denemesi Meral DEM‹RYÜREK 217 kebikeç / 22 • 2006 ermet Muhtar, ‹stanbul’un her kesimden insan›n›n XIX. yüzy›l sonu ile XX. yüzy›l bafl›ndaki yaflant›s›n› güçlü gözlem yetene¤i ve renkli üslubuyla Cumhuriyet nesline b›k›p usanmadan bütün ayr›nt›s›yla anlatm›fl bir yazard›r. Onun gazetelerde yaz› yazmaya bafllad›¤› y›llar›n gelene¤i sürdüren edebiyat›m›z aç›s›ndan tafl›d›¤› önem de gözden uzak tutulacak cinsten de¤ildir. Ahmet Rasim’in 1932 y›l›ndaki ölümüyle Türk bas›n›nda onun çizgisini Sermet Muhtar Alus’un sürdürdü¤ü görülmektedir. S Sermet Muhtar Alus, 1952’ye kadar olan dönemde Türk edebiyat›nda yerli renk gerçekçili¤ini devam ettiren en önemli isimlerden biri olmas›na ra¤men, ne yaz›kki yak›n zamana kadar ihmal edilmifl1, Türk edebiyat›ndaki gerçek yerini alamam›flt›r. Bu makale, yazar›n hayat› ve eserleri hakk›nda ayr›nt›l› bilgi edinmek isteyenlere ön bilgi mahiyetindedir. 1.Aile Çevresi Sermet Muhtar Alus, 28 May›s 1887’de2 ‹stanbul’un tarihî semtlerinden biri olan Saraçhanebafl›’nda do¤du.3 Annesi Fatma Kevser Han›m(18721954), babas› Ahmet Muhtar Pafla’d›r.4 Babas›n›n “Muhtar” ad›na ilave olarak kendisine dedesi Osman Abid Pafla’n›n “Osman”› ve “Sermed” ismi uygun görülmüfltür. Sermed, ebced hesab›yla kameri hicri takvimde 1304 y›l›na yani, yazar›n do¤du¤u y›la tekabül etmekteydi.5 Bafllang›çta her üç ad›n› daha sonra ise, özellikle yaz›lar›nda, Sermet Muhtar imzas›n› kullanm›flt›r. Sermet Muhtar’›n babas› Ahmet Muhtar Pafla 1861’de ‹stanbul’da do¤mufltur. Babas› kola¤as› Hasan Efendi’dir. 16 Mart 1926’daki ölümü üzerine Cumhuriyet gazetesinde ç›kan “Bir Ziya’-› Müessif” bafll›kl› yaz›da Ahmet Muhtar Pafla’dan flöyle bahsedilir: “Memleketin irfan›na, tarih-i askerisine, topçulu¤una senelerce vakf-› hayat etmifl ve güzide, âlim bir muallim s›fat›yla ordumuza pek mühim h›demat ifa eylemifl olan Askerî Müze müdir-i sab›k› topçu ferikli¤inden mütekaid Muhtar Pafla, “mühendishane-i berr-i hümayun” denilen eski topçu mertebesinde senelerce hocal›k etmifl ve binlerle zabit rahle-i tedrisinden geçmifl bir üstat idi. Erkan-› haz›ra-i askeriyemizin heman kaffesinin 1 Ayr›nt›l› bilgi için bkz. Meral DEM‹RYÜREK: “Sermet Muhtar Alus Hayat›-Sanat›-Eserleri” Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, bas›lmam›fl doktora tezi (Temmuz 2006). 2 Hicri takvime göre, 5 Ramazan 1304 Cumartesi günü do¤mufltur. 3 Sermet Muhtar’›n do¤du¤u ev 1918’de yanan 800’den fazla evden biridir. Bkz. Sermet Muhtar ALUS: “Vefa Semti Hakk›nda”, Aydede, 91-64 (15 Aral›k 1948), 2. 4 Baz› kaynaklarda Gazi Ahmet Muhtar Pafla ile kar›flt›r›lmakla birlikte do¤rusu Ferik Ahmet Muhtar Pafla’d›r. 5 Semavi EY‹CE: “Unutulmufl Bir Yazar: Sermet Muhtar Alus”, fiehir, 17 (Temmuz 1988), 56. 218 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS muallimi olan bu zat, Askerî Müze’yi hiç yoktan vücuda getirmifltir. Anadolulu halis ve öz Türk olan merhum… hayat›n› ulûm u fünûn-› askeriyeye ve tarih-i harp telifat›na hasreylemifltir…”6 Ayr›ca Külliyat-› Fenn-i Esliha (2 cilt), Osmanl› Topçular›, Dumans›z Barutlar ve Seri Ateflli Sahra Toplar› adl› eserleri vard›r.7 Erkan-› Harbiye Mektebi müdürü Miralay Ahmet Sedat Bey, Ahmet Muhtar Pafla’n›n cenaze töreninde, onun meziyetlerini “...Muhtar Pafla merhum pürüzsüz, flaibesiz bir hayat-› mesai ile çal›flm›flt›. Memleketin kurtuluflunda, istikbalinde merhumun büyük hissesi vard›r...”8 fleklinde dile getirmifltir. Fatma Kevser Han›m, Baflbakan ‹smet Pafla’ya yazd›¤›, 14 Eylül 1926 tarihli bir dilekçesinde ailesini “Validemin pederi Silistre müdafi-i flehr müflir R›fat Pafla, pederim merhum erkan-› harbiye ferikan›ndan Abid Pafla…” fleklinde tan›t›r.9 Abid Pafla, askerlik mesle¤indeki üstün baflar›s›n›n yan› s›ra, ansiklopedik malumat›n›n geniflli¤i ve tasavvuf ilmindeki derin bilgisiyle de tan›nm›fl bir kumandand›r.10 Anne Fatma Kevser Han›m da o¤lu gibi, tek çocuktur ve devrin ayd›n kad›nlar› içinde say›lmal›Sermet Muhtar’›n d›r. Çünkü piyano çalar, “Han›mlara Mahsus GazeÇocukluk Resmi. 11 (‹stanbul Ansiklopedisi) te” de yaz›lar yay›mlar. (F.K.) imzas›yla yay›mlanan bu yaz›larda örnek bir ev kad›n›n›n, eflin ve annenin nas›l olmas› gerekti¤i üzerinde duruldu¤u görülmektedir. 30 Teflrinisani 1311 tarihli “Bir Kad›n›n Mesudiyeti Acaba Nas›l Has›l Edilir?” bafll›kl› yaz›s›nda “süs kuklas›” biçiminde ortal›kta gezen kad›nlar için flunlar› söyler: “Böyle kad›nlar elbette zevclerine çocuklar›na, hanelerine flevk ü gayretle h›demat edemezler. Onlar›n fikirleri süs, fl›kl›k ile meflguldür; yoksa evlad›n›n tahsilini, zevcinin rahat›n›, evinin mesudiyetini düflünen kad›n kabil de¤il böyle bir hale sülûk edemez…” 6 “Bir Ziya-› Müessif”, Cumhuriyet (17 Mart 1926), 3. 7 Reflat Ekrem KOÇU: ‹stanbul Ansiklopedisi, I, ( ‹stanbul, 1958), 397-398. 8 “Muhtar Pafla Merhum”, Cumhuriyet (18 Mart 1926), 3. 9 BCA, 030 10 143 25 20 10 Reflat Ekrem KOÇU: ‹stanbul Ansiklopedisi, I, (‹stanbul, 1958), 172. 11 Taraf›m›zdan Fatma Kevser Han›m’›n söz konusu gazetede1311 y›l›na ait toplam 5 yaz›s›na tesadüf edilmifltir. 219 kebikeç / 22 • 2006 Sonraki y›llarda Sermet Muhtar, annesinin bu görüflünü destekler nitelikte birçok roman ve hikaye kahraman›na yer verecektir. Sermet Muhtar ve annesi, özellikle babas›n›n ölümünden sonra hiç ayr›lmazlar. Yazar›n ölümüne kadar birlikte yaflarlar. Annesini çok seven, ona çok düflkün olan yazar, hayat› boyunca biraz da olsa, anne hakimiyeti alt›nda kalm›flt›r.12 Fatma Kevser Han›m (1872-1954), o¤lundan iki y›l sonra vefat etmifltir.13 Çocuklu¤undan itibaren, çok zengin bir kültürel etkiyle karfl› karfl›ya gelen Sermet Muhtar’›n fikrî ve hissî teflekkülünde aile çevresinin çok büyük rolü olmufltur. Özellikle sürdürdü¤ü konak hayat›, onun ileriki zamanlar›nda meydana getirece¤i edebî çal›flmalar›nda temel kayna¤› oluflturmufltur. Çevresine dair yapt›¤› bütün gözlem ve tespitler, ailede varolan okuma merak›yla birleflince ortaya Sermet Muhtar’›n profili ç›kacakt›r. 2.Çocukluk Y›llar› Hem anne hem de baba taraf›ndan çok köklü ve kültürlü bir aile çevresine sahip olan Sermet Muhtar’›n çocuklu¤u, dedesi Abid Pafla’n›n Saraçhanebafl›’ndaki ve Göztepe’deki Sermet Muhtar’›n Gençlik Foto¤raf› (Sanat Dünyam›z) konaklar›nda geçmifltir:“Saraçhanebafl›, bizim eski semtimizdi; çocukluk ve ilk gençlik ça¤lar›m orada, Firuza¤a mahallesinde geçmiflti…”14 “Çocuklu¤um Kad›köy yakas›nda geçmiflti; Göztepede otururduk…”15 Abid Pafla’n›n 1894 y›l› temmuz ay›nda çeflitli sebeplere dayand›r›lan bir jurnal sonucunda Halep’e16 sürgün edilmesi, Sermet Muhtar’›n çocukluk y›llar›na ait en önemli an›lar›na vesile olur. Dedesinin II. Meflrutiyet’in ilan›na 12 ‹smail Türsan ve Ela Koflar ile 2 Eylül 2004’te ‹stanbul- Göztepe’de yap›lan görüflme. 13 ‹smail Türsan ve k›z› Ela Koflar ile 2 Eylül 2004 tarihinde ‹stanbul- Göztepe’de yap›lan görüflme. 14 Sermet Muhtar ALUS: “Eski Mahallemiz”, Akflam (9 Kas›m 1949), 5,7 ; “Komflu Fatman›m”, Akflam (17 A¤ustos 1947), 4. 15 Sermet Muhtar ALUS: “Bo¤aziçi Uykuda”, Akbaba, 92 (12 Teflrinievvel 1935), 9. 16 As›l sürgün yeri olan Kerkük, Pafla’n›n arkadafl› Süreyya Pafla’n›n yard›m›yla de¤ifltirilir. Bkz.Reflat Ekrem KOÇU, a.g.y. 220 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS Sermet Muhtar’›n Okudu¤u Mekteb-i Hukuk Binas›n›n Bugünkü Görünümü. kadar yaklafl›k 15 y›l sürgün hayat› yaflamas›na sebep olan amilleri Sermet Muhtar flöySermet Muhtar Ölümünden K›sa Bir le s›ralar: “...1894 zelzelesi olur olmaz Y›l- Süre Önce Çok Sevdi¤i Mangal›n d›z’dan evvel çoluk çocu¤unu yoklay›fl›; zelze- Bafl›nda (Akflam Gazetesi, 4 May›s 1952) leden ana duvarlar› çatlam›fl, çok tehlikeli hal alm›fl Seraskerkap›s›na, Abdülhamidin marazisine mügayir olarak (çatlakt›r) deyifli. Sonradan duyduk ki üçüncü sebep de (büyüklerle temas›) imifl...”17 Büyüklerle temastan kas›t, Abid Pafla’n›n eski dostlar›ndan Girit fevkalade kumandanl›¤›ndan sadrazaml›¤a getirilen Hakk› Pafla’n›n hasta olan evlatl›¤›n›n Göztepe’deki köflkte misafir edilmesi ve ikinci olarak, “‹stihkam ve ‹nflaat Dairesi Reisi” olan Abid Pafla’n›n tamir edilen Zincirlikuyu karakolunu gözden geçirme¤e gitti¤i s›rada veliahd Reflat Efendi’nin de civardaki çiftli¤inde bulunuyor olmas›d›r. Sermet Muhtar, 1897 y›l›nda, daha 10 yafl›nda bir çocukken, annesi ve anneannesi ile birlikte ‹stanbul’a gitmesine izin verilmedi¤i için Halep’te ameliyat olmak zorunda kalan hasta dedesini ziyarete gider. Bu yolculuk s›ras›nda yaflad›klar›n›, y›llar sonra büyük bir canl›l›kla gazete sütunlar›nda anlat›r.18 Belki de bunlardan en ilginci “Tacirin Veletleri”19 adl› yaz›s›d›r. Halep’ten dönüflte ‹skenderun’da, dedesinin tan›d›¤›, zengin bir aileyi ziyarete giderler. Ailenin çok yaramaz iki o¤lu vard›r. Bunlar çevrelerinde bulduklar› kedi, köpek, kufl gibi hayvanlara ac›mas›zca, türlü eziyetler yaparlar ve aileleri bu duruma hiç müdahale etmez, seyirci kal›r. Sermet Muhtar ve ailesi ise, bütün bu olup bitenleri hayretler içinde izler. 17 Sermet Muhtar ALUS: “Halebe Gidiflimiz”, Akflam ( 6 fiubat 1941), 4. 18 Sermet Muhtar ALUS: “Halebe Gidiflimiz”, Akflam (6 fiubat 1941), 4; “Denizde Sekiz Gün Sekiz Gece”, Akflam (11 fiubat 1941), 4; “‹skenderun’dan Halebe”, Akflam (13 fiubat 1941), 4. 19 Akflam (18 Haziran 1947), 4. 221 kebikeç / 22 • 2006 Sermet Muhtar Karikatürü (‹stanbul Ansiklopedisi) Halep seyahatinden hastalanarak dönen Sermet Muhtar, “S›tma”20 adl› yaz›s›nda, Amik ovas›nda s›tmaya yakaland›¤›n›, ancak dönüflte ‹stanbul’da tedavi görerek, iyileflti¤ini anlat›r. Bedenen çok fazla geliflmifl bir çocuk olmamas›n› bu hastal›¤›na ba¤lar: “..Banca¤›zda21 vücutça fazla serpilifl geliflifl, boy bos olsa yürek yanmayacak. Halebe giderken Amik ovas›nda kapt›¤›m s›tmadan kavruklaflm›fl, bir deri bir kemik olup ç›km›fl›m...”22 O y›llarda çok sa¤l›kl›, gürbüz bir çocuk olmad›¤›n› ortaya koyan daha baflka ifadeleri de vard›r: “...Bir haftad›r öksürükten dilim a¤z›ma girmiyor, doktorlar›n kimi asabi g›c›k diyor, kimi küçük dili uzam›fl diyor, kimi zatürree yapacak diyor. Yatak içinde bîmecal, kafeste kufl gibi ç›rp›n›yordum... Me¤erse halis muhlis bo¤maca öksürü¤ü geçiriyormuflum...”23 Nas›l gözlük kullanmaya bafllad›¤›n› anlatt›¤› yaz›lar› da sa¤l›¤› ile ilgili say›labilir: “...12, 13 yafllar›ndayd›m. ‹çimde heves de heves: Ben de gözlük taksam...Trende vapurda, seyirlerde raslad›¤›m bütün gözlüklü gençlere ne g›pta, ne g›pta. O p›r›l p›r›l alt›n kenarl›, ipincecikalt›n zincirli gözlüklere âdeta imreniyorum. Bizimkiler hiç o tarafl› de¤il; hepsinde ayn› a¤›z: -Allah muhtaç etmesin, görememezlik, sakatl›k özenecek fley mi? Hem onlar› tafl›yan çok kimselerin meram› süs, züppelik. Sen daha çocuksun? Bir gün arabada annemle beraber Yenicami sebilinin önünden geçiyorduk. -Karfl›ki saat kaç? dedi. Bak›yorum bak›yorum, iyice görüp söyliyemiyorum. Annem pencereden uzand›. fiaflalam›fl. -Ayol sekiz buçuk oldu¤unu görüp seçemiyor musun? diyor. -Hay›r! 20 21 22 23 Akflam (12 fiubat 1947), 4; Sermet Muhtar ALUS: 30 Sene Evvel ‹stanbul ( ‹stanbul, 2005), 158. “Bence¤iz de” olmal›. Sermet Muhtar ALUS: “Bir Vakitki Deniz Hamamlar›”, Akflam (11 Haziran 1947), 4. Sermet Muhtar ALUS: 30 Sene Evvel ‹stanbul ( ‹stanbul, 2005), 176. 222 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS -Etme!”24 Bunun üzerine o zaman›n meflhur doktoru Esmeryan’a muayene olur, kendisine iki numara miyop teflhisi konur ve gözlük verilir. Gözlü¤ünü ilk takt›¤› zamanki duygular›n› flöyle ifade eder: “...Hekimin bana tayin etti¤i silindirik camlar t›pat›p uygun gelmez mi? Sermet Muhtar ‹lk Efli Semiha Han›m’la Handiyse i¤ne deli¤inden Birlikte. (Aile Albümünden) Hindistan’› seyredece25 ¤im..” Gözlük, sigara ve kurflun kalemle birlikte Sermet Muhtar’›n hayat› boyunca ayr›lmaz bir parças› olmufltur. Aile çevresinin tesiriyle, çok küçük yafllardan itibaren kültürel faaliyetleri takip eden Sermet Muhtar için en önemli e¤lence kaynaklar›ndan biri tiyatrodur:”...o seneler on bir, on iki yafl›nda kadard›k. Yaz›n her Cuma M›nakyan›n Zambo¤lu bahçesindeki tiyatrosunda buluflur; annelerimiz kafesli localarda otururlar; ikimiz26 orkestran›n arkas›na dizilmifl koltuklara yan yana büzülür, (La dam o Kamelya), (Dalila), (Fanfan Klodine) gibi hissi dramlara, (Balmumucu), (Paris Paçavrac›s›), (Kara de¤irmen cinayeti) gibi cinai melodramlara kulak kesilirdik...”27 Dedesinin fiehzadebafl›’ndaki kona¤›, onun tiyatro faaliyetlerine kolayca ulaflmas›nda bir basamak olmufltur. Çünkü fiehzadebafl›’ndaki Direkleraras› özellikle ramazan aylar›nda geleneksel e¤lence yerlerinin bafl›nda gelir: “...Abdürrezzak›n (Handehanei Osmanî)si Kel Hasan›n (Hayalhanei Osmanî)si, M›nakyan›n (Osmanl› Dram Tiyatrosu), malûm a, ramazanlarda fiehzadebafl›’nda toplan›rlard›...”28 Bu e¤lence yerlerine gidebilmek için her çocu¤un izin koparabilme çabas›n› kendi an›lar›ndan genellefltirerek dile getirir: “...Hava karl›, ya¤›fll› de¤ilse, keskin so¤uk yoksa, iftar sofras›ndan kalkar kalkmaz çocuklar annelerine haminnelerine sokulurlard›: 24 Sermet Muhtar ALUS: “Gözlük Yüzünden Bafl›ma Gelenler”, Akflam (SEK) 25 Sermet Muhtar ALUS: “Said Pafla Geçidi”, Akflam (3 Eylül 1947), 4; 30 Sene Evvel ‹stanbul ( ‹stanbul, 2005), 186-187; “Gözlük Yüzünden Bafl›ma Gelenler”, Akflam (SEK) 26 Yan›ndaki kifli, çocukluk arkadafl› Tahsin Nahit’tir. 27 Sermet Muhtar ALUS: “Ca¤alo¤lu’nda Mesut Bey Kona¤›”, Akflam (2 A¤ustos 1950), 5. 28 Sermet Muhtar ALUS: “Eski Tiyatrolardan Hat›ralar”, Akflam (19 Kas›m 1947), 4. 223 kebikeç / 22 • 2006 -Bu gece Kel Hasan (Cahud yahut Gelin odas›) oynuyor. Tam 11 perde, 7 tablo. Ne olur izin ver anneci¤im, gidelim! -Küçük ‹smail (Canavar ininde bir kad›n›n 10 günlük hayat›)n› oynayacak. Kap›daki ilâna (yani afifle) koskoca ay›n›n resmini bile yapm›fllar. Gidip görsek haminneci¤im ! -fievki’de bu akflam (Çifte köy dü¤ünü) var. Daimaki gibi surat›n› boyay›p ibiflli¤e ç›kmayacakm›fl; s›rmal› çepkenler, poturlar giyip çiftlik sahibinin o¤lu olacakm›fl ! Yalvara yakara izin kopar›l›r, sevinçten z›p z›p z›plan›r; emektar uflak loca bileti alma¤a yollan›rd›...”29 Çocukluk dönemine ait önemli ayr›nt›lardan biri de sünnet olufludur ki daha çok gelen hediyeler vas›tas›yla hat›rlar: “...1898 de, sünnetli¤imde gelen hediyeler içinde bir foto¤raf albümü vard› ki d›fl›ndaki delikten ufac›k anahtarla saat gibi kurulur, çengeli k›vr›l›p aç›l›nca tininitinini, ardarda iki hava çalard›: Biri yine Paloma, öbürü La Mascotte opereti...” 30 Kevser Han›m, Ahmet Muhtar Pafla ve Kuca¤›nda Torunu Elhan. Yerde Oturan ise Sermet Muhtar. (Aile Albümünden) Hat›rlad›¤› hediyelerden bir bölümü de, her y›l y›lbafl› kutlamalar› münasebetiyle dedesinin arkadafllar›ndan gelenlerdir: “...Belçikal› askeri muharrir ve Türkçe de dahil, 12 dille okuma ve yazmasiyle agah General Neyt, Brükselden her sene koca koca kitaplar gönderirdi. Kongo ülkesine, Orta Afrikadaki Ruwenzori da¤lar›na, Okyanusya adalar›na dair...”31 Düzenli olarak tiyatroya gitmesi ve çeflitli vesilelerle gelen hediyelerin muhteviyat›, bize, Sermet Muhtar’›n, çocukluk döneminden itibaren bat› kültürünün de¤iflik kaynaklar›yla karfl›laflan biri oldu¤unu göstermektedir. Dola29 Sermet Muhtar ALUS: “Eski Tiyatrolardan Hat›ralar”, Akflam (19 Kas›m 1947), 4. 30 Sermet Muhtar ALUS: “Paloma”, Akflam (12 Kas›m 1947), 4. 31 Sermet Muhtar ALUS: “Eski Y›lbafl›lara Dair”, Akflam (29 Aral›k 1946), 4. 224 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS y›s›yla daha küçük yafllardan itibaren böyle bir etkinin var olmas›, onun fikrî teflekkülünde belirleyici rol oynam›flt›r. Ancak o, sadece bat›dan de¤il, geleneksel yap›dan da bir o kadar etkilenmifltir. Yine kendi sat›rlar›ndan ö¤rendi¤imize göre, semai kahvelerine giden, devrin geleneksel tiyatro oyunlar›n› ve oyuncular›n› (Kel Hasan, Kavuklu Hamdi, Abdi, Küçük ‹smail, Katip Salih, Peruz Han›m, Minyon Virjini,..) takip eden hatta Karagöz tasvirleri toplayan biridir: “...Çocukluk bu ya, birer ikifler derken deve derisinden hayli Karagöz toplam›flt›m. Her çeflidi mevcut, lakin kabakl› k›z noksan... on, on bir yafl›nda iken erkek, k›z befl alt› akran topland›k m› bir odaya çekilir tiyatro oynama¤a kalk›fl›rd›k...”32 Sermet Muhtar Tek Çocu¤u Elhan’la Birlikte. (Aile Albümünden) Yazar, çocukluk y›llar›nda oyun peflinde koflan hareketli bir çocuk olmaktan ziyade, biraz da aile çevresindeki entellektüel atmosferin tesiriyle, a¤›rbafll› bir çocukluk geçirmifltir. Ancak bu durum gençlik y›llar›nda, de¤iflmifl arkadafl çevresi geniflleyen Sermet Muhtar, edebiyatla ve jimnastikle ilgilenmifl, içkili e¤lencelere devama bafllam›flt›r.33 3.Ö¤renimi Sermet Muhtar, e¤itimine eve gelen hocalardan özel dersler alarak bafllam›flt›r. Çünkü dedesinin sürgünde olmas› nedeniyle evlerinde bir matem havas› vard›r: “O vakitki âdet üzere ilâhilerle, âminlerle mektebe bafllamak bana nasip olmad›. Yani fesimin üstünde elmas borofl, boynumda s›rmal› cüz kesesi, s›rt›mda yepyeni elbise, kuruldu¤um araban›n iki yan›nda ve arkas›nda ilâhici ve aminci çocuklar, en öndeki bevvab›n bafl›nda oturaca¤›m pufla minderle mektebi boylayamad›m. Zira büyük babam Halebe sürüldü¤ü için evimizin yas ve matemi devamdayd›...” “...Bir defa besmele desin, dedeci¤i yak›nda Halep’ten gelince cemiyetlisini de yapar›z...”34 diyerek mahalledeki caminin imam› eve ça¤r›l›r. 32 Sermet Muhtar ALUS: “Kabak Kantosu”, Akflam (13 Eylül 1950), 5. 33Sermet Muhtar ALUS: “Ca¤alo¤lu’nda Mesut Bey Kona¤›”, Akflam (2 A¤ustos 1950), 5; “‹dmanc› Beyin Bafl›na Gelen”, Akflam (1 Haziran 1947), 4. 34 Sermet Muhtar ALUS: “‹lk ve ‹kinci Hocam”, Akflam (4 Mart 1941), 4. 225 kebikeç / 22 • 2006 Sermet Muhtar, 1311 (1895) y›l› sonbahar›nda, Saraçhanebafl›’ndaki evlerinde Firuza¤a camiinin imam› Mustafa Efendi’den ilk ders ald›¤› günleri flöyle hat›rlar:“…haf›z Mustafa Efendi, bana ilk besmeleyi dedirten, elifbe cüzünü okutan hocad›r. Sakal›na sinmifl enfiyenin sas› sas›, mestlerinin ekfli ekfli kokusu hâlâ burnumdad›r… Gün afl›r› derse gelir, mütmadiyen esner; ben, süt kardeflim Ali hatta, hocaefendiye kahve getiren ahiretlik k›z da esneye esneye biterdik…”35 Daha sonra Göztepe’ye yazl›¤a tafl›nmalar› üzerine e¤itimine orada devam edilir ve kendisinin “ilk gerçek hocam” diye nitelendirdi¤i o dönemde k›z-erkek karma e¤itim veren Tafl Mektep hocalar›ndan ‹limyeli Arif Efendi’den36 dersler al›r.37 Ald›¤› derslerin neler oldu¤una dair tafsilat›, evlerine gelen dedesinin, büyük amca ve day›lar›n›n ileri gelenlerden ahbaplar›na verdi¤i cevaplardan ö¤reniyoruz: “On on iki yafllar›ndaki ça¤lar›m. Sofadan geçerken gözlerine ilifltim mi, hemen içeriden bana seslenirler: -Gel buraya nuruayn›m, öp elimizi…Çok yafla, berhudar ol, nice nice payelere er, emi !..den sonra: -Befl dakika dakika otur biraz görüflelim ?.. Sorgular› hiç de¤iflmez: -Mektebe devam ediyoruz ya? -Evde okuyorum, efendim. -Oh, o da âlâ.. neler okuyorsun ? Sayar›m: -K›raat, imla, kavaid, ilmihal, Arabî, Farisî, hesap,co¤rafya…”38 Bu derslere ilave olarak Frans›zca, Almanca ve resim dersleri alan yazar; daha çocuk yafllarda, Alman Imhoff Pafla taraf›ndan Almancaya çevrilen Hüseyin Rahmi’nin “Mutallaka” roman›n› (Die Geschidene) okuyacak seviyede Almanca bilir.39 19. yüzy›l sonu ‹stanbul’unda, varl›kl› olman›n icaplar›ndan kabul edilen evdeki çocu¤a “enstitütris” yani mürebbiye tutma modas›na Sermet Muhtar’›n ailesi de uyar: “...Gene çocuklu¤umda, zamane modas› icab›, Asmal›mescitteki madam Filomen’in Müstahdemin idarehanesinden biri bana, öbürü da35 Sermet Muhtar ALUS: “Eski Mahallemiz”, Akflam ( 9 Kas›m 1949), 5,7. 36 Baz› yaz›lar›nda Muhacir Arif Efendi diye söz etmektedir. 37Sermet Muhtar ALUS: “Bugünden Dünden (Göztepe’deki Tafl Mektepten Hat›ralar), Aydede, 91-53 (6 Kas›m 1948), 2; “Kem Nazara Dair”, Akflam (12 Ekim 1947), 4 ; “‹lkokullarda Co¤rafya”, Akflam (2 Kas›m 1949), 4. 38 Sermet Muhtar ALUS: “Eski ve Yeni Dedikodular”, Yeni Sabah (22 ‹kinciteflrin 1942), 3. 39 Sermet Muhtar ALUS: “Eski Y›lbafl›lara Dair”, Aydede, 91-68 (29 Aral›k 1948), 2 ; “Eski Y›lbafl›lara Dair”, Akflam (29 Aral›k 1946), 4; “Eski Y›lbafl›lara Dair”, Akbaba, 74 (27 Aral›k 1962), 7 (Bu yaz› yazar›n ölümünden 10 y›l sonra tekrar yay›mlanm›fl oluyor.) 226 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS y›zademe sözüm ona iki enstitütris tutmufllard›..”40 “..zürafa boylu, ve uzun boyunlu, 45, 50’lik, Avusturyal› bir madam ç›kageldi. Ad› da Elizabet. Ben o zamanlar 11, 12 yafllar›nday›m...”41 Sermet Muhtar’›n anlatt›klar›ndan enstitütrisler hakk›nda olumlu bir izlenime sahip olmad›¤› sonucuna var›yoruz. Sermet Muhtar’›n düzenli bir flekilde okula devam› Galatasaray Lisesi’nin son s›n›f›na kayd›n›n yap›lmas›yla bafllam›flt›r.42 Oradan 1906 y›l›nda mezun olmufltur.43 Lise y›llar›na ait an›lar› daha ziyade o devredeki arkadafllar›n› ve hocalar›n› anlatt›¤› yaz›lar›nda görülmektedir. “35 Y›l Evvelki Demlerinde” serisi içinde anlatt›¤› bir an›s›nda arkadafl› Aziz Fikret ile Beyo¤lu’nda içki iç44 melerini ve k›zlar› görmek için kad›n terzisine gidifllerini anlat›r. “...Mekteb-i Hukuk’a45 1906 eylülünde devama...” 46 bafllayan ve 1910 y›l›nda birincilikle47 mezun olan48 yazar, o y›llarda oldukça baflar›l› bir ö¤renci oldu¤unu kaydeder: “...Mektepte pek havyar kesenlerden de¤ildim; geçirdi¤imiz imtihanlarda hep dolgun numara alm›flt›m..”49 Üniversite e¤itimini tamamlad›ktan sonra bütün hevesi Avrupa’da hukuk doktoras› yapmak50 olan Sermet Muhtar, bu arzusunu gerçeklefltiremez. Askeri Müze’nin açt›¤› s›nav› kazanarak “Umur-› Fenniye ve Tarihiye Katibi”51 olarak göreve bafllar. Okumaya karfl› ilgi ve alakas› çok derin olan Sermet Muhtar’›n, Frans›z edebiyat›n›n önemli temsilcilerini, özellikle Jules Verne’i, daha çocuk yafllardan itibaren okumaya bafllad›¤›n› görüyoruz: “…Okumay› yeni söktü¤üm kitap kar›flt›rma¤a henüz bafllad›¤›m s›ralar merakla, tad›na doyamay›p elimden b›rakamayarak okudu¤um ilk belli bafll› kitap, merhumun52 Jules Verne’den Türkçeye çevirdi¤i (‹ki Sene Mektep Tatili)dir…” 53 Ayr›ca felsefe ve içtimaiyata merak etmifl F. Alcan’›n “Bibliothéque de philosophie contemrporaine “e dahil bütün kitaplar› okumufl, Fransa’da ç›kan Il40 41 42 43 Sermet Muhtar ALUS: “Eski Balatl›lara Dair”, Akflam (22 Kanunuevvel 1943), 5. Sermet Muhtar ALUS: “Eski Enstitütrisler”, Akflam (11 Haziran 1941), 4. Semavi EY‹CE: a.g.m. Cemalettin B‹LD‹K: “Paflazade Muharrir Sermet Muhtarla Bir Konuflma”, Akflam (4 May›s 1952), 3, 8; (5 May›s 1952), 3, 7. 44 Sermet Muhtar ALUS: “35 Y›l Evvelki Demlerinde”, Akbaba, 310 (28 Birincikânun 1939), 10. 45 Mekteb-i hukuk binas› günümüzde Ca¤alo¤lu Anadolu Moda Tasar›m› Meslek Lisesi-Moda ve Sanat E¤itim Merkezi olarak kullan›lmaktad›r. 46 Sermet Muhtar ALUS: “Mekteb-i Hukukta Edebiyatç› Gençler”, Akflam (4 May›s 1947), 4. 47 Galatasaray Sultanisi ve Mekteb-i Hukuk’u birincilikle bitirmifltir. Bkz. Yusuf Ziya ORTAÇ: Bizim Yokufl (‹stanbul, 1966), 317. 48 Cemalettin B‹LD‹K: a.g.y. 49 Sermet Muhtar ALUS: “Kem Nazara Dair”, Akflam (12 Ekim 1947), 4. 50 Cemalettin B‹LD‹K: a.g.y. 51 O. Sermed Moukhtar; Musée Militaire Ottoman Guide ( ‹stanbul, 1920), kapak 52 Ahmet ‹hsan Tokgöz’den söz ediliyor. 53 Sermet Muhtar ALUS: “Üstat Ahmet ‹hsan”, Yeni Sabah (10 ‹kincikânun 1943), 3. 227 kebikeç / 22 • 2006 lustration mecmuas›n›n fasiküllerinin hemen hepsini edinmifltir.54 Bat› edebiyat› kadar Türk edebiyat›n›n devrinde önemli say›lan eserlerini de takip etti¤ini yine yaz›lar›ndan ç›karmak mümkündür. Özellikle Servet-i Fünun devrine ait eserleri (Rubab-› fiikeste, Aflk-› Memnu, Mai ve Siyah...) s›k s›k zikreder. Baz› yaz›lar›n›n dipnotlar›ndan ve eserlerinde bahsetti¤i eserlerin künyesinden onun çok genifl bir arfliv ve kütüphaneye sahip oldu¤unu kestirmek hiç de güç de¤ildir. Onun okul hayat› ömrü boyunca devam etmifltir. Sonsuz bir Sermet Muhtar’›n K›z› Elhan (sa¤da) Naz›m ö¤renme iste¤i vard›r: “...Gördü¤ü Hikmet’in de (ortada) Bulundu¤u Bir Grupla Beraber. (Aile Albümünden) herfleyi ilk defa görüyormufl gibi daima hayrete kap›lan bak›fllar›nda, elle tutulmaz, gözle görülmez bir meçhule karfl› ürperen tecessüsü sezebilirdiniz...”55 4.Aile Hayat› Çocuklu¤undan itibaren süt kardefllerin, beslemelerin, emektarlar›n, akrabalar›n ve aile fertlerinin bulundu¤u çok genifl bir aile ortam›nda büyüyen Sermet Muhtar, üç kez evlenmifltir. ‹lk evlili¤ini Rumeli Ordular› Müfliri Hakk› Pafla’n›n torunu, Dr. Rüfltü Bey’in k›z› ve flair Necdet Rüfltü Efe’nin k›zkardefli olan Semiha Han›m ile yapm›flt›r. Bu evlilikten 1917 y›l›nda Sermet Muhtar’›n tek çocu¤u olan Elhan dünyaya gelmifltir. Elhan Han›m’›n ismi Cenap fiehabettin’in “Elhan-› fiita” adl› fliirinden mülhemdir. Bir müddet sonra eflinden ayr›lan Sermet Muhtar k›z›n› annesine b›rakmam›fl, Elhan 1939 y›l›nda evlenene kadar baba-k›z mutlu bir hayat sürdürmüfllerdir. Hatta bir müddet Frans›z lisesinde okuyan k›z›n›n e¤itimini kendisi ik54 Reflat Ekrem KOÇU: ‹stanbul Ansiklopedisi, II, (yer-tarih yok), 755-756. 55 Adnan TAH‹R: “Ac› fieyler, Fakat...”, Akflam (5 Haziran 1952), 3. 228 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS mal etmifl, ona Emile Zola’n›n eserlerini okuyacak kadar Frans›zca ö¤retti¤i gibi, sosyal hayat›n icaplar›n› da yine bizzat kendisi göstermifltir. Elhan Han›m t›pk› babas› gibi sanata mütemayil biridir: Karikatür çizer, edebî yaz›lar kaleme al›r, piyano çalar. Sermet Muhtar, ikinci evlili¤ini Nasfet Han›m ile üçüncü evlili¤ini ise Behiye Han›m ile yapm›flt›r. Behiye Han›m’›n kendisinden ayr›lmas› üzerine bir daha evlenmemifltir.56 “fiark›lar›n Türkülerin Dili; Nerelerde Söylendikleri...”57 bafll›kl› yaz›s›nda ayr›l›k sonras› iç dünyas›na de¤inir: “...Kar›mdan henüz ayr›lm›fl; ac›l›, üzüntülü zamanlar›md›. K›y›larda, k›rlarda saatler geçirir, defterime resimler yapar sandalda bal›k tutar, eve dönerdim..” Bu sat›rlar›n d›fl›nda eflinden ve k›z›ndan ancak sat›r aralar›nda adlar› geçecek flekilde bahsetmifltir. K›z›na sevgisini bu k›sac›k ifadelerde dahi görmek mümkündür:“Dünyada herkesten ve herfleyden çok sevdi¤im biricik k›z›m›n do¤du¤u günden beri...”58 Bugün, Sermet Muhtar’›n soyundan iki torunu hayattad›r: Ela Koflar ve Leyla Atal›k. Ayr›ca torunlar›n›n çocuklar› vard›r: Ela Han›m’›n Fettah ve Elhan adlar›nda bir o¤lu bir k›z›, Leyla Han›m’›n ise, Asena ad›nda bir o¤lu vard›r. Sermet Muhtar’›n k›z› Elhan Türsan, Aral›k 1996’da vefat etmifltir, damad› ‹smail Türsan 1913 do¤umlu olup halen hayattad›r ve ‹stanbul Göztepe’de yaflamaktad›r. 5.Memuriyetleri Sermet Muhtar’›n düzenli ifl hayat› Askerî Müze’de çal›flt›¤› dönemle s›n›rl›d›r. Askerî Müze’ye “Umur-› Fenniye ve Tarihiye Katibi”59 olarak al›n›r. Müzedeki görevi Frans›zca ve Türkçe birer rehber haz›rlamak üzerinedir. Söz konusu rehberler, üç cilt halinde, 1920 ve 1922 y›llar›nda yay›mlanm›flt›r. Yazar, babas› Ahmet Muhtar Pafla’n›n 1926 y›l›ndaki ölümünden bir iki gün sonra buradaki görevinden ayr›lm›flt›r.60 Daha sonra herhangi bir iflte düzenli olarak çal›flmam›fl, özellikle hayat›n›n son döneminde geçimini gazete ve dergilere yazd›¤› yaz›larla sa¤lam›flt›r. 56 57 58 59 60 Sermet Muhtar’›n damad› ‹smail Türsan ile 2 Eylül 2004 tarihinde ‹stanbul- Göztepe’de yap›lan görüflme. Yeni Sabah (24 ‹kincikânun 1943), 3. Sermet Muhtar ALUS: 30 Sene Evvel ‹stanbul ( ‹stanbul, 2005), 178. O. Sermed Moukhtar: Musée Militaire Ottoman Guide (‹stanbul, 1920), kapak. Cemalettin B‹LD‹K: a.g.y. 229 kebikeç / 22 • 2006 6.Mizac› Çok genifl bir arkadafl ve dost çevresine sahip olan Sermet Muhtar hakk›nda yaz›lanlar ve kendisinin, yaz›lar›n›n sat›r aralar›nda ortaya koydu¤u karakter hususiyetleri bize d›fla dönük, nüktedan, hofl sohbet, nazik, iyi kalpli, hayat›n nimetlerinden faydalanmay› bilen bir insan›n ipuçlar›n› vermektedir. Sosyal taraf› güçlü olan yazar›n, çevresinde arkadafllar›, dostlar› varken sohbetine doyum olmaz. Damad› ‹smail Türsan’›n deyimiyle o, “meclisârâ” biridir. Böyle zamanlarda yapt›¤› nükteler kitaplara girmifltir: “...Gazeteler, bir kaç apartman soyan genç ve güzel bir k›z›n yakaland›¤›n› yazd›lar. Sermet Muhtar Alus bu olay› okuduktan sonra: -Gözünü sevdi¤im zenginlik, dedi, h›rs›z› bile güzel oluyor.”61 K›z kardeflinin efli olmas› hasebiyle yazarla aralar›nda akrabal›k da bulunan Necdet Rüfltü Efe, Sermet Muhtar’›n özelliklerini flöyle özetlemektedir: “...Alim, dilbilir ve asîl bir kimse olan aziz dostum, büyük insan Sermet Muhtar Alus; ayn› zamanda –aylarca sürse bile- huzurunda doyulmayacak bir hoflsohbet ve ince bir nükteci idi. Sevimli yüzünde alâka uyand›ran uyan›k gözleri zekâs›n›n sonsuzlu¤unu anlat›r, konufltukça herkesi kendine çeker ve dostluk çerçevesine girilince bir daha ayr›l›nmazd›. Kibard›... Ba¤›fllay›c› ve büyük kalpli idi...Cömertti ve ikramc› idi. Sermet Muhtar’›n kalender ve ald›rmaz halini görenler önce tepeden bakmak isterlerse de; billûr ahlâk›n›, kar beyaz› aln›n› ve flefkatli kalbini görünce alçalmaya bafllar ve hele bilgisinin s›n›rs›zl›¤›n› sezince tane olurlard› ayaklar›n›n alt›nda...”62 “Bu büyük zekân›n, en küçük akl›n bile alamayaca¤› meraklar›, kuflkular›, korkular› vard›.” diye yazanYusuf Ziya Ortaç ve ayr›ca Ercüment Ekrem Talu, onun bir vehminden söz ederler: Sermet Muhtar, yolda yürürken ans›z›n düflüp ölmekten korktu¤u için yaln›z bafl›na d›flar› ç›kmaz63 ve düflüp bay›lacak olursa, yüzüne serpsinler diye cebinde su tafl›r.64 Sermet Muhtar, yaz›lar›nda flahsî hususiyetlerine dair ipuçlar› verdi¤i gibi; meraklar›ndan, al›flkanl›klar›ndan, sevdiklerinden, sevmediklerinden de yeri 61 62 63 64 Necdet Rüfltü EFE: Türk Nüktecileri (yer- tarih yok),36. Necdet Rüfltü EFE: Türk Nüktecileri (yer- tarih yok), 34. Ercüment Ekrem TALU: “Sermed Muhtar Merhum”, Son Posta ( 22 May›s 1952), 2. Yusuf Ziya ORTAÇ: Bizim Yokufl (‹stanbul, 1966), 318-319. 230 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS geldikçe bahsetmifltir. Ancak hiçbir zaman zay›f yönünü, maddî s›k›nt›lar›n›, iç dünyas›ndaki buhranlar› d›fla yans›tmam›flt›r. Özellikle ilk eflinden ayr›ld›¤› dönemdeki üzüntülerini ve hayat›n›n de¤iflik devrelerinde çekmifl oldu¤u maddî s›k›nt›y› göstermemek için elinden gelen bütün gayreti göstermifltir.65 Birçok insan gibi Sermet Muhtar’›n da uyku problemi vard›r: “Oldum olas›ya vakti gelip de yata¤a girdim mi bir kitaba, bir mecmuaya, gazeteye göz gezdirmeden uyuyamam. Gece uyanacak olsam, kolay kolay kirpik kavuflturamam. Mum halaya dönerim...”66 “Birkaç y›ldan beri erkenci oldum. Sabahleyin ortal›k ayd›nlanmadan uyan›p kalk›yor, saat dokuza gelince de yata¤a girip biraz flunu bunu okuyup uykuya dal›yorum...”67 Uykusunun kaçt›¤› zamanlarda vaktini okuyarak ya da yazarak de¤erlendiren yazar için, kalem kadar vazgeçilmez olan bir di¤er fley sigarad›r: “...Oooh! Sindire sindire keyifli keyifli içtim. Tabiat bu ya, kahveyi pek sevmem; varsa olur, yoksa da. Gelgelelim sabahleyin çaya can atar›m. ‹kinci fincaniyle kahvalt›m› etmeden –o da k›zarm›fl incecik bir dilim ekmek- cigaray› da a¤z›ma almam; tüttürmeden kafam› topl›yamam...kalemi ele ald›m m› cigaras›z olamam...”68 “...Ben de o kafiledenim. Yaz› yazarken flayed dudaklar›m›n kenar›nda cigara yoksa haddin varsa kalem yürüt...”69 Sigara ve içki al›flkanl›¤›n› ölümüne de¤in sürdüren Sermet Muhtar’›n, son y›llar›nda dahi evinin yak›n›ndaki salafl meyhaneye ara s›ra gitti¤ini oran›n müdavimleri ifade etmifllerdir.70 Ancak onun sarhofl olup etrafa sataflmas› söz konusu de¤ildir, sadece içki içmeyi sever, içkiden keyif al›r.71 Etraf›ndaki her konuya, her ayr›nt›ya büyük bir merak duygusuyla, ö¤renme hevesiyle yaklaflan Sermet Muhtar, özellikle ‹stanbul’un geçmifl zamanlar›n› anlatt›¤› seri yaz›lar›nda bu özelli¤ini s›k s›k ortaya koymufltur. Denizle alakal› olarak, vapurlara ve bal›klara olan merak› onun en çok sözünü etti¤i konular aras›ndad›r. 65 Bkz.Yusuf, Ziya ORTAÇ: a.g.e, s. 316; Cemalettin B‹LD‹K: a.g.y. 66 Sermet Muhtar ALUS: “Saatsizlik ve Cigaras›zl›k Yüzünden”, Akflam (7 Aral›k 1949), 4 ; “Saatsizlik Yüzünden”, Yeni Sabah (13 Birincikânun 1942), 3. 67 Sermet Muhtar ALUS: “Eski Tiyatrolardan Hat›ralar”, Akflam (19 Kas›m 1947), 4. 68 Sermet Muhtar ALUS: “Saatsizlik ve Cigaras›zl›k Yüzünden”, Akflam (7 Aral›k 1949), 4. 69 Sermet Muhtar ALUS: “Sigara”, Aydede, 91-32 (25 A¤ustos 1948), 2. 70 Semavi EY‹CE: a.g.m., s. 60. 71 ‹smail Türsan’›n 9 Ocak 2005 tarihli mektubu. 231 kebikeç / 22 • 2006 “...Baz› yaz›lar›mda araya katt›¤›m gibi, bende vapur merak› küçüklü¤ümden beri mevcuttur. On on bir yafllar›ndayken Kad›köyünün tontonlar›n›, Haydarpaflan›n yerinde sayanlar›n›, bunlardan çok halice olan adalara iflliyenleri, bacalar›n›n, güvertelerinin, davlumbazlar›n›n fleklini uzaktan seçer seçmez, düdüklerini iflitir iflitmez hemen kestirir, söylerdim...”72 Hatta s›rf merak›n› gidermek için gidifl-dönüfl bilet alarak inceleme amaçl› yolculuk yapar: “...Bafltan k›ça, yukardan afla¤›ya tekrar tekrar gezip durdum. Bileti gidip gelme alm›fl›m, ç›kmadan gerisin geri dönece¤im..”73 ‹lgisinin sadece gözlemle de s›n›rl› kalmad›¤› anlafl›lmaktad›r: “...1907 yaz›nda bir sandal edinmifltim. Çifte havuzlarda manifaturac› fiiflman Yankonun hususi bal›kç›lar› göz kulak olur; s›k s›k binip kürek çeker, gezintiler yapar, bal›k da tutard›k...”74 Bal›k av›, bal›k türleri, ‹stanbul’un bal›klar› gibi konularda birçok yaz›s› vard›r. Sermet Muhtar’›n, ilgisini çekmeyen konu yoktur Sermet Muhtar’›n Akflam denilse abart›lm›fl olmaz. Zaten yaz›lar›n›n bafll›klar›Gazetesindeki Vefat Haberi. (Akflam Gazetesi, na bakmak dahi bu çeflitlili¤i vermeye kafidir. Sermet 21 May›s 1952) Muhtar, s›rf konuflma biçimini gözlemleyebilmek için evinin önünden geçen sat›c›y› durdurarak sohbet eden75, karfl›laflt›¤› bir dostuna veya okuyucular›na, okuduklar›n›, gördüklerini yahut bafl›ndan geçmifl bir vakay› meddah edas›yla nakleden bir “mîr-i kelam”d›r.76 7.Ölümü Bir “paflazade” olarak dünyaya gelen ve konaklarda özel ö¤retmenler nezaretinde e¤itim görerek büyüyen Sermet Muhtar ve ailesinin daha 1915’lerde maddi s›k›nt› çekmeye bafllad›¤› flu sat›rlardan anlafl›lmaktad›r: “...kocaman bir odada kocaman bir masa etraf›na a¤›r, oymal›, yüzleri afl›nm›fl sandalyeler dizilmiflti...Ama, bu zengin dekor içinde ne fakir bir sofra idi bu: Ortada bir flifle rak›, bir sürahi su, bir kristal tabakta yeflil salata, peynir, zeytin, ek72 Sermet Muhtar ALUS: “Bir Zamanlar ‹stanbul’a Gelip Giden Seyyah Vapurlar› ve Seyyahlar, Akflam (SEK) 73 Sermet Muhtar ALUS: “Neveser Vapurundan Hat›ralar”, Akflam (30 Nisan 1947), 4. 74 Sermet Muhtar ALUS: „Kem Nazara Dair”, Akflam (12 Ekim 1947), 4. 75Sermet Muhtar’›n damad› ‹smail Türsan ile 2 Eylül 2004 tarihinde ‹stanbul- Göztepe’de yap›lan görüflme. 76 Sermet Muhtar ALUS: “Güzel Konuflanlar“, Akflam (5 Mart 1947), 4. 232 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS mek...Yemek mi? Büyük bir sahanda, adam bafl›na tek yumurta !...Sonradan ö¤rendim: Bu köflk, Osmanl› ‹mparatorlu¤undan bir küçük örnekti. ‹mparatorluk, bütün gelir kaynaklar› ile nas›l Düyun-› Umumiye’nin pençesinde ise, bu köflkte sarraflar›n, tefecilerin pençesinde idi...”77 Fatma Kevser Han›m’›n efli Ahmet Muhtar Pafla’n›n ölümünden sadece alt› ay sonra, 14 Eylül 1926 tarihinde, devrin baflbakan› ‹smet ‹nönü’ye hitaben yazd›¤› dilekçedeki Göztepe’deki köflklerinin sanatoryum yap›lmak üzere sat›n al›nmas› yolundaki iste¤i, yaflanan maddî s›k›nt›n›n somut belgelerinden biridir. Söz konusu dilekçede Fatma Kevser Han›m içinde bulunduklar› durumu flöyle dile getirir: “...Epeyce müddettir ailevî felaketlere inzimâm eyleyen zevcimin hastal›¤› münasebetiyle fazla masraflar, külfetler etme¤e mecburiyet has›l oldu¤undan ceddim ve pederimden intikal eyleyen üç parçadan ibaret emlakimi kamilen terhin etmifltim. Bugün oturdu¤um hanemin bile faizini tediyeden aciz bir vaziyetteyim. Temin-i idare ve maifletimiz ancak merhum zevcimden henüz tahsis olunacak eramil maafl›yla mülkümün icar etti¤im k›sm›ndan temin olunacak paraya tevakkuf etmektedir. Merhum zevcimi ebediyyen kaybetmekten mütevellid ac› ve elem daha henüz pek s›cak iken yaflad›¤›m bu buhranl› ve ›st›rapl› hayat, sonra müflkilat-› maiflet, gece ve gündüz rahat ve huzurumu selb ediyor. Son derece de teessür içindeyim; adeta bitab›m...” Sonuç olarak, devrin maarif vekili Necati Bey, baflbakanl›¤a, mevzu bahis köflkün tahsisat yetersizli¤i nedeniyle sat›n al›nmas›n›n mümkün olmad›78 ¤›n› bildirmifltir. Bu karar üzerine Sermet Muhtar ve annesi, geçimlerini temin edebilmek için önceki y›llarda79 da yapt›klar› gibi köflkün bir bölümünü kiralama yoluna gitmifllerdir: “...1927 y›l›n›n bahar›nday›z. Yazlar› kiraya verdi¤imiz selaml›k bölü¤üne bir müflteri ç›kt›. Kerli ferli taflral› rivayetine göre memleketinin eflraf›ndan saçl› sakall›, 55lik bir zat...Laf›n k›sas›, 7 odal› bölü¤ün sezonlu¤unu 60 liraya verdik...”80Ancak ileriki y›llarda köflkün sat›lmas› tekrar gündeme gelmifl olmal› ki bir yaz›s›nda Sermet Muhtar, al›c›lardan söz eder: “...Bundan 10 y›l evvel, Göztepe’deki evimize bir al›c› ç›kt›. Müteahhit, kalantur, kelle kulakl›, iri yar› bir adam. Gene o ayarda iki arkadafl›n› da yan›na alm›fl, hususi otomobille yanaflt›lar, girdiler içeri. As›l müflteri, d›flar›dan binaya göz gezdirir gezdirmez dudak büktü: 77 Yusuf Ziya ORTAÇ: Bizim Yokufl (‹stanbul, 1966), 316. 78 BCA, 030 10 143 25 20 79 Yusuf Ziya Ortaç 1915 y›l›nda selaml›k bölü¤ünün flair Mükerrem Ali’ye kiralanm›fl oldu¤unu yazmaktad›r. Bkz.Yusuf Ziya ORTAÇ: a.g.e, s. 316. 80 Sermet Muhtar ALUS: “Dut”, Akflam (19 Haziran 1946), 4. 233 kebikeç / 22 • 2006 -Yap› sa¤lama, dayan›kl›ya benziyor amma metelik etmez; zira ahflap...”81 Köflkün, 1936 y›l› içinde sat›lm›fl olmas› kuvvetle muhtemeldir.82 Ölümünden k›sa bir süre önce Sermet Muhtar ile yap›lan röportajda, babas›ndan kalan mirastan söz edilirken, Göztepe’deki köflk ve fiehzadebafl›’ndaki kona¤›n sat›ld›¤›n›, geriye sadece bir arsa ve Beyo¤lu’nda o zaman oturduklar› evin kald›¤›n› anlat›r.83 12 fiubat 1940 tarihli bir baflka dilekçede ise, Sermet Muhtar, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreterli¤ine eserlerini gönderek yay›mlanmalar› ve belirli say›da halk evlerine sat›n al›nmalar› yönündeki talebini dile getirir. Ancak olumlu bir cevap alamaz.84 Hayatlar›n›n en parlak ve görkemli devresinde kap›lar›n› herkese açan hatta yedi çocu¤u himaye edip büyüten, onlar› evlendiren85 Ahmet Muhtar Pafla ailesi, son y›llar›n› sefalet içinde geçirmifltir. “...nimetlere bo¤ulan tabur tabur dalkavuk misafirler; üstad›n serveti bittikten sonra kap›s›n› çalmaz olmufllard›(r).”86 Beyo¤lu Küçükparmakkap›’daki evinde çekilen son foto¤raflar›nda Sermet Muhtar, mangal bafl›nda eski k›yafetiyle ›s›nmaya çal›fl›rken görüntülenmifltir. O tarihte, gerek kendisinin gerekse annesinin, her ne kadar saklamaya çal›flsalar da, büyük bir maddî s›k›nt› ve ilgisizlikle karfl› karfl›ya olduklar› görülmektedir. 16 Kas›m 1949’da Akflam gazetesinde yay›mlanan “Haydarpafla’n›n Eski Üçüzleri” bafll›kl› yaz›s›nda “Ba¤dat” adl› vapurun o günkü halini görünce geçmiflteki parlak günlerini hat›rlar, mukayese eder: “...Zavall›c›¤› o haliyle görünce adeta garipsedim. Gençli¤inde gayet fl›k, k›l p›ranga, kad›nlar›n bafl tac› bir delikanl› iken yafllan›nca yakadan at›lan, zü¤ürtleyip eski moda kostümlerinden mahrum, mintan ve pantolonla ekmek paras›n› ç›karay›m diye hamall›k etme¤e kalk›flan bir eski dosta rastlam›fl gibi oldum. ‹nan olsun üzüldüm, yüre¤im s›zlad›...” Sanki bu sat›rlarda Sermet Muhtar, kendini anlatmaktad›r. O da, t›pk› “Ba¤dat” vapuru gibi son y›llar›nda kaleminin gücüyle ancak ayakta durabilmifltir. 81 Sermet Muhtar, ALUS: “Çama ve Çaml›¤a Dair F›kralar”, Akflam (16 Haziran 1946), 5. 82Yazar›n ailesinin ifadesine göre köflk, Elhan Han›m 18-19 yafllar›ndayken sat›lm›flt›r. Bu da,1936’ya yak›n bir zamana denk gelmektedir. 83 Cemalettin B‹LD‹K: a.g.y. 84 BCA 490 01 854 373 1 85 Bunlardan biri Hadi adl› zencidir. Hadi’nin o¤lu Dündar Tunç 1920 do¤umlu olup halen Almanya’da yaflamaktad›r ve F. Kevser Han›m’dan hâlâ “haminne” diye söz etmektedir.( Dündar Tunç ile 31 Mart 2005 tarihli telefon görüflmesi.) 86 Necdet Rüfltü EFE: a.g.e., s. 34. 234 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS 1952 y›l› May›s ay› bafllar›nda uzun süredir evden dahi ç›kamayan damar sertli¤i ve tansiyon düflüklü¤ünden muzdarip olan Sermet Muhtar, 20 May›s 1952 Sal› günü ö¤leden sonra saat beflte kalp krizinden87 vefat etmifltir.88 Y›llarca yaz› yazd›¤› Akflam gazetesinde ç›kan cenaze haberine göre, Sermet Muhtar “...Beyo¤lunda Parmakkap›’daki evinden al›nm›fl ve Bayezite getirilerek ikindiyi müteakip cenaze namaz› k›l›nd›ktan sonra Silivrikap›da medfun bulunan pederinin yan›nda ebediyete terkedilmifltir...”89 Cenaze töreninin yazar›n k›ymetini ortaya koyacak mahiyette olmad›¤›, hatta çok az kiflinin törene ifltirak etti¤i yönünde ifadeler vard›r. “Gazeteler onun seneler süren yaz›lar›yle tirajlar›n› yükseltip günlerini gün etmifller ve ölümünde cenazesini kald›rmak sehavetini (!) gösteren bir akflam gazetesinin zengin sahibi ona –maalesef- belediyenin ikinci s›n›f, yani daha ucuz bir merasimi lay›k görmüfltü. Halbuki Sermet Muhtar; pîr aflk›na diyebilece¤imiz bir 90 ücretle o gazeteye ne flaheserler ya¤d›rm›flt›...” Adnan Tahir, yazar›n ölümü üzerine bir öz elefltiride bulunur: “...cenazende ancak otuz k›rk kifli vard›...Biz sana lay›k oldu¤un k›ymeti belki de veremedik...”91 O dönemin gazete ve dergileri tarand›¤›nda Sermet Muhtar’›n ölümü üzerine yaz›lan yaz›lar›n çok fazla olmad›¤› görülmektedir. Tespit edebildiklerimiz ise, flunlardan ibarettir: Akflam gazetesinde fievket Rado “Sözün Gelifli” köflesinde “Sermet Muhtar Alus”92, Vâ-Nû “Akflamdan Akflama” köflesinde “Sermet Muhtar’›n Kelime Tabir ve Cümleleri”93 ve Adnan Tahir’in “Ac› fieyler, Fakat...”94 bafll›kl› yaz›lar›; Son Posta’da “Bugün de Bu” köflesinde Ercüment Ekrem’in “Sermed Muhtar Merhum”95 ve Hürriyet gazetesinde Hikmet Feridun Es’in “‹stanbul En Renkli Muharririni Kaybetti”96 bafll›kl› yaz›lar›; Cumhuriyet gazetesi ve Resimli Tarih Mecmuas›’nda k›sa birer taziye yaz›s› vard›r. Topra¤a verilifl haberinin ç›kt›¤› günkü Akflam gazetesinde, Sermet Muhtar’›n Eski Zaman›n Merakl› Vakalar› serisindeki “Anika” adl› tefrikas› hâlâ 87 ‹smail Türsan ile 2 Eylül 2004 tarihinde ‹stanbul- Göztepe’de yap›lan görüflmede yazar›n kalp krizinden de¤il beyin kanamas›ndan öldü¤ünü ifade etmifltir. 88 “Bas›n›n Ac› Kayb›”, Akflam (21 May›s 1952), 1, 2. 89 “Sermet Muhtar Topra¤a Verildi”, Akflam (22 May›s 1952), 1-2. 90 Necdet Rüfltü EFE: a.g.e., s. 34. 91Adnan TAH‹R: a.g.y. 92 Akflam, 22 May›s 1952, s. 2. 93 Akflam, 23 May›s 1952, s. 3. 94 Akflam, 5 Haziran 1952, s. 3. 95 Son Posta, 22 May›s 1952, s. 2. 96 Hürriyet, 22 May›s 1952, s. 3. 235 kebikeç / 22 • 2006 devam ediyordu ve metnin içinde hem yazar›n çizilmifl bir resmi hem de bir veda yaz›s› vard›: “...Sermet Muhtar› kaybetttik. O parmaklar›n›n aras›ndaki kalemi b›rakma¤a imkan bulamadan hayat onu b›rak›verdi. Ona kendi eseri içinde Tanr›dan rahmet dilemek hem hazin hem güzel bir tesadüf. Allah rahmet eylesin...”97 8.Beslendi¤i Kültür Kaynaklar› Çok küçük yafllarda, Frans›zca ö¤renmeye bafllayan Sermet Muhtar, Galatasaray Lisesi’nde okumufl olman›n da etkisiyle bat› kültürüyle erken yafllarda tan›flm›flt›r. Galatasaray Lisesi’nde okuyan gençlerin Frans›z edebiyat›na ilgisini gösteren flu sat›rlar Sermet Muhtar’›n çevresini tan›mam›zda oldukça önemli bir ipucunu vermektedir: “...fiimdi s›ra Frans›z edebiyat›ndad›r. ‹stedi¤in kadar dört nala at koflturacak bir saha. fiu bapta da sürekli sözler olur. “Rostand”, “Albert Samain”, “Fernand Gregh”, “Henry Bataille”, “Catulle Mandes”, “Faguet”, hatta içlerinden biriyle yafl›t olan genç “Jean Cocteau” filan gibi isimler söylenir, “poéme”ler, “sonnet”ler, “Cyrano”dan, “Aiglon”dan parçalar okunur...”98 Daha çocukluk y›llar›nda bafllam›fl olan Avrupaî hayat tarz›n›n bir uzant›s› olarak, ailesi yabanc› e¤itmenlerden yard›m alm›flt›r. Sermet Muhtar, o y›llara ait an›lar›nda tatl›su frengi bir enstitütristen masallar, flark›lar dinledi¤ini flöyle anlat›r:“...madam Blanche bizleri etraf›na toplar; Perrault’nun (K›rm›z› Kukuleteli K›z), (Mavi Sakall›), (Parmak Çocuk) gibi mahut masallar›n› anlat›rken...Palomaya atlard›: Le jour, en quittant la terre pour l’océan...”99 Daha on yafl›nda bir çocukken ezbere Frans›zca fliirler okudu¤unu ise, Halep yolculu¤unu anlatt›¤› an›lar›ndan ö¤reniyoruz: “ …yar›m yamalak frans›zcama bir memnuniyet ki. Aflka gelip Lafonten’in (A¤ustos Böce¤i ve Kar›nca), (Tilki ile Karga) hikayelerini taklitlerini yapa yapa okuyufl…”100 Buna ilave olarak onun Frans›zca dergi ve gazeteleri takip etti¤ini yine an›lar›ndan hareketle ç›karmak mümkündür: “…tren Yeflilköyde durunca dolaflan Rum müvezziden (Petit Journal)in haftal›k renk renk resimli ilavesini ald›md›. Hiç unutmam o nüshada Rus-Japon harbinin Tsuschima deniz cengi, z›rhl›lar›n bat›fl›,… manzaralar› vard›…”101 97 Sermet Muhtar ALUS: “Anika”, Akflam (22 May›s 1952), 3. 98 Sermet Muhtar ALUS: 30 Sene Evvel ‹stanbul (‹stanbul, 2005), 140. 99 Sermet Muhtar ALUS: “Paloma”, Akflam (12 Kas›m 1947), 4. 100 Sermet Muhtar ALUS: “Denizde Sekiz Gün Sekiz Gece”, Akflam (11 fiubat 1941), 4. 101 Sermet Muhtar ALUS: “Dünkü Florya”, Akflam (22 Haziran 1947), 4. 236 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS Yusuf Ziya Ortaç an›lar›nda Sermet Muhtar’dan söz ederken, onun bilgisi ve kütüphanesinin zenginli¤i karfl›s›nda hayrete düfltü¤ünü dile getirmekten kaç›nmaz: “…Bir gün elimizde Larousse, birkaç arkadafl imtihan ettik onu: Rastgele açt›¤›m›z sayfalardan kelimeler soruyorduk. Size inan›lmas› güç bir fley söyliyeyim mi?... Her kelimeyi Larousse gibi aç›klad› bize…Korktuk ! Ama Sermet, yaln›zca Frans›zca de¤il, galiba Frans›zcas›na yak›n, belki de Frans›zcas› kadar Almanca da bilirdi… Sonra?... Biraz ‹ngilizce, biraz da ‹talyanca: Londra’da ve Roma’da dilsiz kalmayacak kadar! Raflarda, sand›klarda, dolaplarda kitap dolu idi. Hele Frans›z edebiyat›n›n sahne eserleri, belki de eksiksizdi evinde…”102 Özellikle Frans›zca’ya o kadar hakimdir ki, 1920-1922 y›llar› aras›nda Askerî Müze için Frans›zca Rehber, 1930 y›l›nda Türkçe-Frans›zca bir sözlük yazm›fl, ayr›ca baz› piyesleri Frans›zcadan Türkçeye adapte etmifltir. Bunlar›n d›fl›nda birçok yaz›s›nda Frans›zca eserlerden yararland›¤›n› belirtmifl, bazen de bu eserlerden uzun say›labilecek çeviri al›nt›lar yapm›flt›r. T. Gautier, Matmazel de Melfort gibi ‹stanbul’u ziyaret eden ve izlenimlerini yazan kiflilerin eserlerinden zaman zaman yararland›¤›103 görülen Sermet Muhtar’›n, yaz›lar›nda en s›k sözünü etti¤i kiflilerden biri Frans›z yazar Jules Verne ve onun roman kahramanlar›d›r: “...Ahmet ‹hsan merhumun Jules Verne’den tercüme etti¤i fenni romanlar aras›nda bir de (Çinde Seyahat) vard›r. Orada (Konfo) nam kiflizade, ufla¤› (Sün)ün bir kabahatini gördü mü, ceza olsun diye, hemen makas› al›p kabahatin derecesine göre iki parmak, üç parmak, bir kar›fl saç›n› kesiverir; herif de etinden et kopuyormufl gibi ter ter tepinir. Romanda görenler flaflakal›rlard›...”104 Benzetmeler için bile ondan yararlan›r: “…Bitli Nuri. Gelgelelim mesle¤inin o kadar erbab› ki, adeta enderlerden dehri say›lanlardan. Jül Vern’in (Kaptan Grant’›n Çocuklar›) roman›ndaki Paganel’in t›pk› efli…”105 Bat› kültürüne olan yak›nl›¤› sadece yabanc› dillere olan hakimiyetiyle s›n›rl› kalmayan yazar, güzel sanatlar›n çeflitli dallar›yla da ilgilenmifltir. “Zevkle dinlenecek kadar”106 piyano çalan, alaturka ve alafranga müzikten anlayan Sermet Muhtar, y›llar sonra bile flark› sözlerini tereddütsüz hat›rla102 Yusuf Ziya ORTAÇ: Bizim Yokufl (‹stanbul, 1966), 317. 103Bkz. Frans›z Yazl›k Sefarethanesi, Reflat Ekrem KOÇU: ‹stanbul Ansiklopedisi, XI, (‹stanbul, 1971), 58345835. 104 Sermet Muhtar ALUS: “Erkekte Saç”, Akflam (10 fiubat 1946), 4, 6. 105 Sermet Muhtar ALUS: “‹lkokullarda Co¤rafya”, Akflam (2 Kas›m 1949), 4. 106 Yusuf Ziya ORTAÇ: a.g.e, s. 318. 237 kebikeç / 22 • 2006 yabilecek bir müzik haf›zas›na sahiptir. Yaz›lar›nda zaman zaman eski flark›, türkü, kanto, operet ve marfllara yer verir. Bunun kendisinde b›rakt›¤› tesiri flöyle dile getirir: “Baz› eski türküler, flark›lar geçmifl zamanlar›, uzun y›llar›n arkas›nda kaybolan, unutulup giden demleri ne de tatl› tatl› hat›ra getirir; insan, sanki o günler geri gelmifl, aralar›nda yafl›yormufl zann›na kap›l›r…”107 Gerçekten de ele ald›¤› flark› sözlerini mutlaka geçmiflteki bir an›yla ba¤lant›l› olarak anlat›r. Meselâ; 1917 y›l›nda Beyo¤lu’nda oturan yeni evli bir arkadafl›n›n eflini flöyle hat›rlar: “…O zamanlar Viyana Opereti, mâhut primadonnas› Miloviç, Halep Çarfl›s›ndaki tiyatroda temsiller verirdi. (Çardafl), (‹stanbul Gülü), (fien Dul) operetleri ortal›kta moda. Yenge han›m piyanoda bunlardan morsolar, ard›ndan utla flark›lar çalar; ekseriya ufak bir poker çevirir, 108 hofl vakit geçirirdik…” Bir flark› onu çocuklu¤una götürür: “…(Atfetme sak›n hançeri müjgan›n› nagâh)› her duyuflumda 45 y›l evvelki konaklar›n bafl piyano ustas› Makrik Papazyan han›m› hat›rlamamak kabil de¤il. K›z›na ithafen (Mon plaisir) adiyle bir polka da yapm›fl, Beyo¤lu’nda bast›rtm›flt›. Day›zademe her hafta tafl›n›r; (Bakire duas›), (Aflk serzeniflleri), (Kufl c›v›lt›lar›) gibi morsolar meflketti109 rir; iflini bitirince… pek sevdi¤i bu flark›ya giriflirdi.” Radyoda duydu¤u bir flark›yla II. Meflrutiyet y›llar›na gider: “…Nam›k Kemal’in (Amalimiz efkar›m›z ikbali vatand›r) flark›s›n› birkaç ay evvel radyoda iflitince meflrutiyetin ilk günleri, caddelerdeki nümayifller (yaflas›n hürriyet! Kahrolsun istibdad. Yere bats›n hafiyeler!) ba¤›rt›lar› hâlâ kulaklar›mda ç›nl›yor sand›m. Karfl›mda (Vatan yahut Silistre) piyesinde ‹slambeyli¤e ç›kan ilk ‹slam sanatkar Raflit R›za biraderimizin o zamanki civan›n civan› hayali…”110 Sermet Muhtar, müzi¤e olan ilgisine ilaveten, ilk gençlik y›llar›nda resim dersleri alm›flt›r: “...Ressam Üsküdarl› Ali R›za Bey... 1904 y›l›nda kola¤as› rütbesinde iken bize gelir; beni resme al›flt›r›r..”111 Ya¤l› boya ve karakalem resim yapmak, karikatür çizmek onun u¤rafllar› aras›ndad›r. Hatta bunlarda o kadar baflar›l›d›r ki, bugün ya¤l›boya resimlerinden, tespit edebildi¤imiz, dört tanesi [Belgrat Seferi’nden Dönüfl (1912), Elçi Kabul Sahnesi (1918), K›r›m Savafl›’nda Osmanl› Kap›s› (1919), Kayk›rat Muharebesi (1920-22)] Harbiye Askerî Müze’de 107 108 109 110 Sermet Muhtar ALUS: “Eski Türküler, fiark›lar Bana Neler Hat›rlat›yor?”, Akflam (5 Ekim 1947), 3. Sermet Muhtar ALUS: “Sahneye Ç›kan ‹lk Türk K›z›: Afife”, Akflam (6 Eylül 1950), 5. Sermet Muhtar ALUS: “Eski Türküler, fiark›lar Bana Neler Hat›rlat›yor?”, Akflam (5 Ekim 1947), 3. Sermet Muhtar ALUS: “fiark›lar›n Türkülerin Dili Nerelerde Söylendikleri -2-“, Yeni Sabah (24 ‹kincikânun 1943), 3. 111 Sermet Muhtar ALUS: “Dünküler, Bugünküler”, Akflam (SEK) 238 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS sergilenmektedir.112 Ayr›ca yazd›¤› eserlerin büyük bir bölümünü kendi resimlemifltir. Resme olan merak›n› bir yaz›s›nda “…Resme hele ruhlu bir f›rçadan ç›kan›na –adl› sanl› bir üstad mahsûlü olmasa dabay›l›r›m. Karfl›s›na geçer, uzun uzun bakar, bir türlü doyamam…”113 fleklinde dile getirmifltir. Yapt›¤› bütün resimlerde (S) harfi ve alt›nda y›l› belirten bir imza kullanm›flt›r. Bu imza 1928 y›l›nda Latin kökenli Türk alfabesine geçilmeden önceki dönemlerinde de kulland›¤› bir imzad›r. Söz konusu (S) Sermet Muhtar Son Foto¤raflar›ndan Birinde Annesiyle Birlikte. (Akflam Gazetesi, 5 May›s 1952) imzan›n baflkas›na ait oldu¤u 114 yönündeki bilgi do¤ru de¤ildir. Çünkü kendine has bir resim üslûbu olan Sermet Muhtar, yaratt›¤› kahramanlar›n tipik özelliklerini veren, yazd›¤› ayr›nt›y› neredeyse bire bir yans›tan karikatürize resimler çizmifltir. Böyle bir yol izlemesinin sebebi olarak, kendisinin çocukluk döneminde okudu¤u kitaplar›n resimsiz olmas› ve kahramanlar›n fizikî görünümlerini merak etmesi gösterilebilir. Çünkü Jules Verne’den okumufl oldu¤u kitaplar, daha sonra resimli olarak ç›kt›¤›nda onlar› hemen alm›fl, hatta “Iss›z Ada” adl› eseri film yap›ld›¤›nda art›k ileri yafllar›na ulaflm›fl olsa da gidip büyük bir merakla izlemifltir: “…Hiç unutmam içimdeki kayguyu: (Seksen günde devriâlem) ile (Gizli Ada)n›n ne diye resimleri yok? Filyas Fok, uflak Paspartu, polis hafiyesi Fiks ne flekilde adamlard›? Milbendis Sirus Smit, genç Harber, zenci Nap nas›ld›? Niçin resimlerini yapmam›fllar acaba? Y›llardan sonra Beyo¤lundaki kitapç› Vays’da bu iki roman›n resim dolu Frans›zcalar›n› görünce sevinçten kab›ma s›¤amaz olmufl, hemen ikisini de alm›fl haftalarca elimden b›rakamam›flt›m. ‹nan›r m›s›n›z iki ay evvel sinemada (Iss›z Ada) filminin oynand›¤›n› da duyar duymaz görme¤e kofltum. Seyrederken çocuklu¤umu tekrar yaflar gibi oldum…”115 112Harbiye Askerî Müze Envanter Numaralar› : 315, 636, 640, 878 113 Sermet Muhtar ALUS: “‹stanbul’un Bir Vakitki Resim Sergileri”, Yeni Sabah (7 fiubat 1943), 3. 114 Turgut ÇEV‹KER; Geliflim Sürecinde Türk Karikatürü II. Meflrutiyet Dönemi (1908-1918), (‹stanbul, 1988), 90-91. 115 Sermet Muhtar ALUS: “Üstad Ahmet ‹hsan”, Yeni Sabah (10 ‹kincikânun 1943), 3. 239 kebikeç / 22 • 2006 Ailesinin ifadesine göre, son y›llarda resim yapmay› b›rakm›fl olan yazar, resimle ilgisini ölümüne kadar sürdürmüfltür.1951 y›l› Ocak ay›ndan itibaren Akflam gazetesine yazm›fl oldu¤u “Eski Zaman›n Merakl› Vakalar›” adl› seri hikayelerin ortak özelli¤i resimli olmalar›d›r. Resimler Salih Erimez ve Çetin Özk›r›m adl› ressamlar taraf›ndan çizilmifltir. Sermet Muhtar’›n 20 May›s 1952 tarihindeki ölümünden sonra, Akflam gazetesi elinde haz›r bulunan resimli hikayeleri yay›mlamaya devam etmifltir. Son hikaye “‹dmanc› Fehim Bey” ad›n› tafl›maktad›r ve 16 Haziran 1952 günü son bulur. Resme ilave olarak, babas› gibi, foto¤rafla da ilgilenen yazar, evlerinde oldukça konforlu bir “chambre noire”›n yani karanl›k oda ve türlü türlü foto¤rafç›l›k alet edavat›n›n varl›¤›ndan söz eder. Önceleri, devrin bask›s› sebebiyle, ev içi foto¤raflar› çeken Sermet Muhtar, II. Meflrutiyet’in ilan›yla gazetelerdeki çal›flmalar›na ba¤l› olarak, foto¤rafç›l›¤› d›flar›da sürdürmeye bafllar: “...Meflrutiyet ilan edildi. Bir iki gazetede ve mecmuada ufak tefek yaz›lar›m ve sözüm yabana karikatürlerim ç›k›yor, foto¤rafç›l›¤› da biraz kavram›fl›m ya, dürbinli, portatif makinemle köprü üstünde ilk otomobiller, Eminönü meydan›n›n geniflleyen köflesi, yeni Haydarpafla istasyonu gibi flayan-› dikkat resimler çekiyorum...”116Çekti¤i foto¤raflardan biri yüzünden, önce tartaklanan sonra da karakolluk olan yazar, “muhadderat-› ‹slamiyenin” yani Müslüman kad›nlar›n foto¤rafa ç›km›fl olabilece¤i zann›yla suçlan›r, hatta tutuklanmas› istenir. Sermet Muhtar’›n “Bir foto¤rafç› filmi y›kas›n; e¤er bir kad›n›n ete¤inin ucu görünecek olursa içeri t›k›lmay› maalmemnuniye kabul...” etmesi ve sonuçta foto¤rafta sadece tramvay›n ç›kmas› kurtulmas›n› sa¤lar.117 Sermet Muhtar, D’allegio adl› ‹stanbullu bir Rumla foto¤rafç›l›k nedeniyle dost olmufl ve birlikte ‹stanbul’un de¤iflik yerlerinde foto¤raflar çekmifllerdir. Ayr›ca Ahmet Muhtar Pafla’n›n idaresindeki Aya ‹rini’de silahlar üzerine bir çal›flma yaparlar.118 O dönemden günümüze Ahmet Muhtar Pafla’y› Askerî Müze mehter tak›m› ile gösteren, 31 Kânun-› evvel 1330 (1915) tarihli bir foto¤raf kalm›flt›r.119 Bat› özellikle Frans›z kültürüne olan yak›nl›¤› Sermet Muhtar’› geleneksel kültürden uzaklaflt›rmam›flt›r, aksine her iki kutbu gerek flahsiyetinde gerek116 117 118 119 Sermet Muhtar ALUS: 30 Sene Evvel ‹stanbul (‹stanbul, 2005), 198. Sermet Muhtar ALUS: 30 Sene Evvel ‹stanbul (‹stanbul, 2005), 199-200. Semavi Eyice ile 18 Nisan 2005 tarihinde ‹stanbul- Bostanc›’da yap›lan görüflme. Semavi EY‹CE: a.g.m. 240 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS se eserlerinde mezc etme yoluna giden yazar, Türk edebiyat›n› özellikle yaflad›¤› devrin edebiyat›n› da çok iyi bilir. Servet-i Fünun edebiyat›n›n tesirlerinin hüküm sürdü¤ü çocukluk ve gençlik dönemlerinde Tevfik Fikret, Halit Ziya, Mehmet Rauf, Saffet Nezihi gibi devrin yazarlar›n› okudu¤unun izlerini eserlerinde görmek mümkündür: “...O zaman Edebiyat-› Cedide’nin, Fikret veya Halit Ziya’n›n tesiri alt›nda olmayan genç var m›yd›?..”120 Baz› roman kahramanlar›n›n ya da anlatt›¤› tan›d›k k›zlar›n›n elinde o dönemde popüler olan eserlerden biri vard›r. Hatta gerçek hayatla romanlar aras›nda paralellikler kuruldu¤u vakidir.121 Mesela “Bebek Emine” adl› roman kahraman›n›n okudu¤u kitaplar Ahmet Mithat Efendi’nin Hasan Mellah, Paris’te Bir Türk adl› romanlar›d›r; ayr›ca Monte Kristo ve Lord Hop’u okumufltur.Ziya Pafla, Recaizade Ekrem, Abdülhak Hamid, Muallim Naci ise okudu¤u flairlerdir.122 Harp Zengininin Gelini’ndeki Suat ise, Monte Kristo ve Lord Hop’a ilave olarak Zavall› Necdet, Teehhül Âleminde romanlar›n› okur. Sermet Muhtar, y›llar önce çok moda olan bir melodiden söz ederken o devrin edebiyat›ndan örnek verir: “…Halid Ziya Uflakl›gil, rahmetli bile (Mai ve Siyah) roman›nda, bilmem kime, galiba Kristal kafeflantan›ndaki bir flantöze düdük gibi sesle Palomay› söyletmifltir…”123 Sermet Muhtar’›n yaz›lar›nda adlar› en s›k geçen Türk yazarlar›n›n bafl›nda Ahmet Rasim gelmektedir. Onun eserlerini okudu¤u verdi¤i örneklerden anlafl›lmaktad›r. Mesela eski Haydarpafla çay›r›ndan bahsederken “…Ahmet Rasim merhum (fiehir Mektuplar›)nda buraya zü¤ürtler yaylas› ad›n› takm›flt›…”124 diye aç›klamada bulunur. Yine bir yaz›s›nda “…Ahmet Rasim merhumun s›k s›k diline dolad›¤› (‹laveli Lugati Osmaniye)de meddah flöyle tarif edilmifltir:..”125 fleklinde yazar› kaynak gösterir. Ahmet Rasim’e çok s›k yer verilmesi tesadüf de¤ildir. Çünkü Sermet Muhtar’›n özellikle yar›-kurmaca metinlerine seçmifl oldu¤u konular ve bunlar›n üslûp özellikleri bize Ahmet Rasim’i hat›rlatmaktad›r. Bu benzerlikten hareket eden Yeni Sabah gazetesi flöyle bir mukayesede bulunur: “Evvelki günkü nüsham›zda “Eski Y›lbafl› Geceleri” hakk›nda üstad Ahmet Rasim merhumun 120 Sermet Muhtar ALUS: 30 Sene Evvel ‹stanbul (‹stanbul, 2005), 138-139. 121 Sermet Muhtar ALUS: “Eski Romanlardan Hat›ralar I”, Aydede, 91-50 (27 Ekim 1948), 2; “Eski Romanlardan Hat›ralar II”, Aydede, 91-51 (30 Ekim 1948), 2. 122 Sermet Muhtar ALUS: “Bebek Emine -28-”, Vatan (30 May›s 1943), 2. 123 Sermet Muhtar ALUS: “Paloma”, Akflam (12 Kas›m 1947), 4. 124 Sermet Muhtar ALUS: “Eski Haydarpafla”, Akflam (27 Eylül 1950), 4. 125 Sermet Muhtar ALUS: “Eski Meddahlar”, Yeni Sabah (4 Birinciteflrin 1942), 3. 241 kebikeç / 22 • 2006 güzel bir yaz›s›n› neflretmifltik. Bu y›lbafl› gecesinin nas›l geçti¤ini de, zaman›m›z›n Ahmet Rasimi diyebilece¤imiz, k›ymetli arkadafl›m›z Sermet Muhtar Alus’un kudretli kaleminden dinleyelim…”126 Sermet Muhtar’›n beslendi¤i kültür kaynaklar›ndan bir di¤eri ise, tiyatrodur. Gerek bat›l› anlay›flla sergilenen piyesler, gerek Karagöz, Ortaoyunu gibi geleneksel seyirlik oyunlar onun her dönemde alakas›n› çekmifl ve eserlerine konu olmufltur. Çocukluk ve ilk gençlik dönemlerini kapsayan hayat›n›n ilk 21 y›l›, II. Abdülhamit’in hüküm sürdü¤ü y›llarda geçen ve ça¤dafl› birçok kifli gibi bu durumdan derinden etkilenmifl olan Sermet Muhtar, eserlerinde söz konusu devre dair önemli ayr›nt›lara yer vermifltir. Sermet Muhtar’›n II. Abdülhamit istibdad›yla tan›flmas›, dedesinin padiflah›n gadrine u¤rayarak Halep’e sürgün edilmesiyle olmufltur. Ailesindeki telafl›, korkuyu yedi yafl›nda bir çocu¤un gözüyle görmüfltür. Ailenin geçirdi¤i tedirginlik o kadar büyüktür ki her an yeni bir y›k›mla karfl›laflacaklar›n› düflünüp diken üstünde yaflarlar. Hatta s›rf bu yüzden, evlerine gelen saray görevlisi padiflah›n ihsan›n› getirdi¤i halde endifleleri, tam olarak ortadan kalkmaz. Yine ayn› sebepten, Ahmet Muhtar Pafla’n›n, ailesinin peflinden, ziyaret için, Halep’e gitmesi tehlikeli görülür.127 Sermet Muhtar ve ailesinin Halep’te bulunduklar› dönemde orada tan›flt›klar›, görüfltükleri kiflilerin ço¤unun Abid Pafla gibi sürgün edilmifl paflalar olmas› onun için ayr› bir tecrübedir. Sermet Muhtar’›n çocukluk dönemine dair gözlemlerinden biri de, sokakta veliahtla selamlaflt›¤›n› gören hafiyeler taraf›ndan sorgulanmalar› nedeniyle ailesinin yaflad›¤› korkudur. Yazar, Mekteb-i Hukuk’taki ö¤rencilik y›llar›nda, bu korku halini arkadafllar›nda da gözlemler: “...Bir gün bahçede çam›n alt›nda baflbafla vermifl çene çal›yorduk. Kimdi, bir türlü hat›r›ma gelmiyor, soluk solu¤a geldi. Selamünaleyküm demeden: -Haberiniz var m›? Selanikteki (Çocuk Bahçesi) mecmuas› kapat›lm›fl, oraya ateflli yaz›lar yazan mülâz›m Ömer Naci de Avrupaya kaçm›fl, demesin mi? Hepimizde hoflaf›n ya¤› kesildi, etekler tutufltu. Etraf kalabal›k; d›flardan bir hafiye sokulduysa bu havadisi duydu gitti. Korkudan bir araya toplanamaz olmufl, dut yemifl bülbüle dönmüfltük.”128 Bu suskunluklar› uzun süre devam et126 Yeni Sabah, 3 ‹kinci kânun 1943, s. 3. 127 Buna ra¤men Ahmet Muhtar Pafla’n›n izinli olarak Halep’e gitti¤i anlafl›lmaktad›r. Bkz. Sermet Muhtar ALUS: “Keçecizade ‹zzet Fuat Pafla’ya Dair”, Akflam (29 Teflrinisani 1944), 4. 128 Sermet Muhtar ALUS: “Mektebi Hukukta Edebiyatç› Gençler”, Akflam (4 May›s 1947), 4. 242 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS mez, yapt›klar› ev toplant›lar›nda -soka¤› iyice dinledikten sonra- II. Abdülhamit ve istibdad hakk›nda bol bol konuflurlar. O dönemde “toplanmak” fiilini dahi kullanamad›klar›n› ifade eden Sermet Muhtar, yaz›s›n› kaleme ald›¤› cumhuriyet Türkiyesinde, al›flkanl›kla hâlâ “biraraya gelmek” fiilini tercih etmektedir. Bu fiil gibi netameli birçok kelime vard›r. Halit Ziya Uflakl›gil, Hüseyin Cahit Yalç›n gibi baz› yazarlar an›lar›nda bunlardan s›k s›k söz ederler. T›pk› onlar gibi Sermet Muhtar da yaz›lar›nda yeri geldikçe uzun bir liste oluflturan bu tür yasak kelimeleri sayar döker. Yazar›n bahsetti¤i söz konusu kelimeler aras›nda, “burun, kanbur, pinti, y›ld›z, birader, hal’, meflrutiyet, kanun-› esasi, meclis-i mebusan, mebus, meflveret, ihtilal, ink›lap; baz› özel isimler Hamid, Ahmet Mithat129, Hüseyin Avni, Ahmet R›za...” gibi örneklere rastlanmaktad›r. Devrin hastal›¤› haline gelen jurnallenme korkusu, günlük hayat›n en basit ihtiyaçlar›n› karfl›lamada bile s›k›nt›ya yol açm›flt›r. Sermet Muhtar bunu yaflam›fl biridir. Gençli¤inde bir ara akranlar› ile jimnasti¤e merak salm›fl ve aletli jimnastik için gerekli olan a¤›rl›klar› yapt›rmak istediklerinde “...Akl›n›z› m› oynatt›n›z çocuklar ? Onun idman güllesi oldu¤unu kime anlatacaks›n? Bomba diye vallahi sizi yakalar, deli¤e t›karlar...” fleklindeki ikazlar›n tesiri ve yanl›fl anlamaya ba¤l› olarak geliflen olaylar sonucu korkulu anlar geçirmifllerdir.130 Bir baflka zaman ise, daktiloya merak saran Sermet Muhtar yine mutad korkuyla burun buruna gelir: “...Devir Abdülhamit devri. fieytan da dürtmede: Dükkandan al›p ç›karken ya hafiyelerden birinin gözüne iliflirse: gidip yetifltirirse. (El yaz›n› belli etmiyerek Avrupadaki erbab› fesat ile mi muhabereye girifleceksin) diye s›ygaya çekerlerse; tantonu boylarsak...”131 Yazara göre, Padiflah›n vehmi sonunda bütün toplumu vehimli hale getirir:“...Devrin sonlar›nda cendere darlaflt›kça darlaflarak büsbütün z›vanadan ç›kt›. Buluttan nem kap›lmas›n, fincanc› kat›rlar› ürkmesin diye herkes akla karay› seçerdi...” 132 II. Abdülhamit devrinin bütün olumsuzluklar›na yar›-kurmaca metinlerinde teferruatl› bir biçimde yer veren yazar, K›v›rc›k Pafla ve Sülün Bey’in Hat›ralar› romanlar›nda padiflah› roman kahramanlar›ndan biri olarak alm›flt›r. Bu konu Sermet Muhtar’›n “Sanat Eserleri” bahsinde ele al›nacakt›r. 129 130 131 132 Ahmet Mithat Efendi yasa¤›n d›fl›ndad›r. Sermet Muhtar ALUS: “Bir ‹dman Güllesinin Hikayesi”, Akflam, (SEK) Sermet Muhtar ALUS: “Yaz› Makinesi”, Akflam (14 Teflrinisani 1944), 4. Sermet Muhtar ALUS: “Sab›k Devirdeki Netameli Kelimeler Yaz› Yazman›n Güçlü¤ü Buluttan Nem Kap›fl”, Akflam (SEK) 243 kebikeç / 22 • 2006 Söz konusu olan bütün bu tesirler, yazar›n sürdürmüfl oldu¤u son dönem Osmanl› konak hayat›n›n sonucudur. Bu sebeple, 1900’lü y›llar›n getirmifl oldu¤u yerli-yabanc› bütün siyasal, sosyal ve kültürel etkiler, Sermet Muhtar’›n flahsiyetinde bir sentez halinde kendini göstermifltir. Özellikle bugün yaflananlardan hareket ederek geçmifli anlatan Sermet Muhtar’›n, eserlerine kaynakl›k eden unsurlar› flu flekilde s›n›fland›rmak mümkündür: 1)Çocukluk ve gençlik an›lar› 2)Aile çevresinde yaflananlar 3) Akraba, dost, arkadafl, tan›d›k çevresine ait ayr›nt›lar 4)Yaflad›¤› devrin hususiyetleri 5)‹stanbul’a dair hususiyetler 6)Okudu¤u kitaplar 9.Edebiyat Dünyas›yla Tan›flflm mas› Do¤u ve bat› edebiyat›n›n çeflitli örneklerini çok küçük yafllardan itibaren tan›maya bafllam›fl olan Sermet Muhtar, okul hayat› boyunca gerek hocalar› gerekse arkadafllar› vas›tas›yla hep edebiyat çevrelerinin içinde olmufltur. ‹lk yaz›lar›n› 1907 y›l›nda “Çocuklara Mahsus Gazete”de “Necat” takma ad›yla yazmaya bafllayan133 Sermet Muhtar’›n edebiyat dünyas›yla tan›flmas› daha öncesine dayan›r. Arkadafl› ‹zzet Melih’i tan›t›rken lise y›llar›nda edebiyata olan ilgilerini anlat›r:”...Büyük bahçede arada bir baflbafla gelirler, Tevfik Fikretler, Uflflakizadeler, Cenab fiahabeddinler bahis mevzuu olur, yazd›klar›n› birbirlerine okurlard›...”134 Galatasaray Lisesi’nden bir baflka arkadafl› olan Ercüment Ekrem o dönemi flöyle anlat›r: “... Mektebin verimli y›llar› idi. Ahmet Haflimin, Nam›k ‹smailin, flair Tahsin Nahidin, Emin Bülendin, Müfit Ratibin, Refik Halidin, Refi Cevad›n ve daha da bu gibilerin yetifltikleri feyizli devir. Teneffüslerde hep biraraya gelir edebiyattan, felsefeden, tiyatrodan konuflurduk. Sermed de aram›za kat›l›r keskin nükteleri, zarif esprisi ile meclise nefle verirdi...”135 Bu tür toplant›lar okulla s›n›rl› kalmam›fl, gruplar halinde birbirlerinin evinde biraraya gelen gençler –devrin bütün korku ve sindirme politi133 Cemalettin B‹LD‹K: a.g.y. 134 Sermet Muhtar ALUS: “Otuz Y›l Evvelki Demlerinde ‹zzet Melih”, Akbaba, 303 (7 Birincikânun 1939), 8. 135 Ercüment Ekrem TALU: a.g.y. 244 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS kalar›na ra¤men- edebiyattan hatta siyasetten konuflmaya devam etmifllerdir: “...misafirlikler esnas›nda Muhtar Pafla kona¤› veyahut köflkü bir akademiye dönerdi. Her mevzu üzerinde o devre göre cesurane say›lacak mübaheseler cereyan ederdi...”136 Söz konusu evlerden bir di¤eri, Sermet Muhtar’›n çocukluk arkadafl› olan ve hem Mekteb-i Sultani’de hem Mekteb-i Hukuk’ta birlikte okudu¤u Tahsin Nahid’in evidir: “...O devirde Tahsin’in evi de, baz› evler gibi, edebiyata düflkün gençlerin birbirine tesadüf ettikleri yerler meyan›nda idi... Bu nevhevesan müteadditti. Tahsin’in evinde en çok Emin Bülend, akrabas› Sermet Muhtar Alus’un CHP’yeYazd›¤› Halet, Raif Necdet Bey, Ro14 fiubat 1940 Tarihli Dilekçe. manyal› Süleyman gibi karakteristik flahsiyetlere ve bir iki gence tesadüf ediliyordu...”137 Kendi yazd›klar› fliirleri, mensureleri okuyan bu gençler aras›nda Sermet Muhtar da ilk edebî ürünlerini arkadafllar›na sergiler: “...Ben de gayrete gelirim. O zaman ortada pek ismi geçen bir mahdum veyahut damat bey hakk›nda yazd›¤›m mizahî parçalar› okurum...”138 Sermet Muhtar’›n edebiyat ve edebiyat çevreleri ile olan münasebeti, hukuk e¤itimi ald›¤› y›llarda artarak devam eder. Okulda, ileride Türk edebiyat›nda önemli yerler alacak olan isimlerin oldu¤u görülür. Mesela Servet-i Fünun temsilsici Ahmet fiuayib, onun Mekteb-i Hukuk’ta idare hukuku muallim muavinidir. ‹brahim Alaeddin Gövsa, Behçet Yazar, Burhan Felek, Fuat Köprülü okul arkadafllar›d›r.139 136 137 138 139 Ercüment Ekrem TALU: a.g.y. Sermet Muhtar ALUS: 30 Sene Evvel ‹stanbul ( ‹stanbul, 2005), 137. Sermet Muhtar ALUS: 30 Sene Evvel ‹stanbul (‹stanbul, 2005), 139. Sermet Muhtar ALUS: “Akflam, Mektebi Hukukta Edebiyatç› Gençler“, Akflam (4 May›s 1947), 4. 245 kebikeç / 22 • 2006 “Han›mlara Mahsus Gazete”nin baflyazar› olan ve Mekteb-i Hukuk’ta okuyan M. Ziyaeddin fiakir, arkadafllar›n›n yaz›lar›n› gazetesinde yay›mlar. Ancak o dönemde yerli hikaye yay›m› yasak oldu¤undan hikayeleri yabanc› ülkede geçer gibi “Türkçeden Frenkçeye” adapte etmifllerdir. Üstelik bir de takma kad›n isimleri kullanm›fllard›r. Sermet Muhtar’›n takma ismi140 Samiha Necat’t›r.141 II. Meflrutiyet’in ilan›yla do¤an özgürlük ortam›nda her önüne gelenin gazete-dergi ç›karmas› ve büyük paralar kazanmas›, Sermet Muhtar ve Sermet Muhtar’›n ‹lk Gazetecilik Tecrübesi: Elüfürük iki arkadafl›n›n da bu ifle heveslenmelerine sebep olur. Arkadafl›n›n babas›n›n “...Ebülhüda’ya142 dair küçük boyda, gazete k›l›kl› bir varaka ç›kar›n; ad›n› (Elüfürük) koyun. ‹çine Arapça bozuntusu birkaç yaz›, bir iki de resim, ötekilerin hepsini bast›rd›n›z gitti !..”143 tavsiyesi do¤rultusunda 1908 temmuzunda “Elüfürük”ü ç›karma çal›flmalar›na bafllarlar: “...Alaca karanl›kta hemen lambay› yakt›r›p kalemleri ka¤›dlar› ortaya koyup s›vand›k. Said Hikmet uydurmasyon bir Arapça makale ile fliir ç›rp›flt›rd›; Osman Kemal bir kaç havadis ekledi; ben de Fransal› Paul Fesch’in o s›ralarda ‹stanbula yeni gelen kitab›ndan144 sab›k devir ricalinin portrelerini kopye ederek baz› karikatürler karalad›m...Ertesi de¤il daha öbür gün Köprü, Karaköy, Eminönü (Elüfürük !) sesleriyle inlemede. Müvezzilerin etraf› ›skarça. -Bey birader, efendi amca, han›m abla kuruflu vereceksin !.. diye dayatanlar. Mevcutlar›n› tüketenlerde de: 140 Sermet Muhtar’›n “Necat” takma ismini dedesinin arkadafl› Cevad Pafla’n›n evlatl›¤› Necat’tan ilham ald›¤›n› tahmin ediyoruz. 141 Sermet Muhtar ALUS: “Mektebi Hukukta Edebiyatç› Gençler”, Akflam ( 4 May›s 1947), 4. 142 Rufai fleyhi Ebülhüda: II. Abdülhamit’e ‹slamc›l›k politikas› takip etmenin gerekli oldu¤unu telkin eden fleyhlerden biri. Bkz. Enver Ziya KARAL: Osmanl› Tarihi, VIII, (Ankara, 1983), 544. 143 Sermet Muhtar ALUS: “Elüfürük’ü Nas›l Ç›kard›k?”, Akflam (4 Eylül 1941), 4. 144 Constantinople aux derniers jours. d’Abdül Hamid- 1907, Paris. 246 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS -‹ki taneci¤im kald›; çeyre¤i sökülen al›r!. (Elüfürük) alârivayetin tekrar tekrar, bilmem kaç kere bas›lmam›fl m›? On binlerce gitmekle beraber gene arayan arayana...”145 Gazetenin ilk say›s›n›n (10 Eylül 1324) çok ilgi görmesi üzerine, ismi için imtiyaz hakk› almak istediklerinde Sermet Muhtar ve arkadafllar›n›n yafllar› tutmaz. Bunun üzerine Sermet Sermet Muhtar ve Cemaleddin Bildik Röportaj Muhtar’›n dedesinin kahyas› BoEsnas›nda. (Akflam Gazetesi, 4 May›s 1952) lulu ‹zzet Efendi ad›na izin al›n›r, imtiyaz sahibi o olur. Gazetenin baflyazar› Said Hikmet, müdürü Osman Cemal, ressam› Sermet Muhtar’t›r. Nuruosmaniye caddesine yak›n bir mahalde iki oda tutularak bir idarehane haline getirilmeye çal›fl›l›r. Ka¤›t ve matbaa temini için u¤rafl›rken bir yandan da iflin gösteriflinin tad›n› ç›kar›rlar: “...Boru de¤il, o güne o gün gazete sahibi, muharriri, ressam›y›z. F›yakalar›m›z› görmeyin. ‹dare odas›ndaki yaz›hanenin önünde müdür Osman Kemal a¤z›nda kal›p sigaras›, ayak ayak üstüne atm›fl. Sellemehüsselâm dalanlara köpürmede: -Kap› vurulmadan, (Entrez !) denilmeden girilmez; meflgulüm ! Sahibi imtiyaz Mehmet ‹zzet efendi, eski terbiye icab› yan›m›zda sigara bile içmez, elinde varsa avucunda gizlerken flimdi köfledeki koltukta nargile fokurdatmada. Karfl›ki odada masan›n bir bafl›nda Said Hikmet, öbür bafl›nda ben, fesleri, ceketleri atm›fl, ha babam faaliyetteyiz. Z›rt z›rt gelenlere: -Pardon kardeflim, affet iki gözüm iflimiz çok. Daha provalar› da tashih edece¤iz. Haydarpaflan›n 12,35 (ezanî saat) son vapurunda bol bol görüflürüz olmaz m›?..”146 Ancak imtiyazl› olarak ç›kard›klar› ilk nüsha bekledikleri ra¤beti görmez. “...Ya herrü ya merrü bir hamle daha ederek ikinci nüshay› 16 sahife 145 Sermet Muhtar ALUS: “Elüfürük’ü Nas›l Ç›kard›k?”, Akflam (4 Eylül 1941), 4. 146A.g.e., s. 4, 6. 247 kebikeç / 22 • 2006 ç›kard›k. Ayvaz kasap hep bir hesap..Bu ifle turfanda vaktinde giriflenler turnay› gözünden vurmufl, bizlere ak›nt›ya kürek çekmek düflmüfltü. Nemize gerek gazetecilik? Hepimiz Hukuk talebesiyiz. Tahsillerimize devam edecek gençleriz. Üçüncü say›dan sonra (kâr›, cakas› baflkalar›n›n olsun!) deyip yakay› kurtard›k.”147 Böylece Sermet Muhtar’›n ilk gazetecilik tecrübesi k›sa sürede hüsranla sonuçlan›r. Elüfürük ile ayn› dönemde ç›kan bir di¤er mizahî gazete Davul’dur. Sermet Muhtar, 1909 y›l›nda, Davul için baz› karikatürler ve imzas›z yaSermet Muhtar’›n Davul z›lar haz›rlar. O günlerden geriye Sermet MuhGazetesindeki Bir Karikatürü. tar’›n Elüfürük ve Davul için çizmifl oldu¤u kari(7 Kânûnusani 1324) katürler kalm›flt›r. Bu iki yay›n organ›nda yaz›lar›n›n oldu¤unu ifade etse de, imzas›z olduklar› için tespit etmek güçtür. “Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi, Faruk Nafiz, Yahya Kemal, Naz›m Hikmet, Naci Sadullah ile s›k s›k bir araya...” 148 gelen Sermet Muhtar’›n düzenli olarak yazmaya bafllamas› yine bu arkadafllardan biri, Yusuf Ziya Ortaç, vas›tas›yla olmufltur: “...Sermet iflsizdi. Ama Sermet, iflsizli¤in bunalt›s› içinde idi... Nihayet bir gün zorla elinden ald›¤›m›z bir yaz›, ona Bizim Yokufl’un kap›s›n› açt› ve Sermet Muhtar, Akflam gazetesinin temelli imzalar›ndan biri oldu...”149 1931 y›l›ndan itibaren, devrin birçok gazete ve dergisinde Sermet Muhtar’›n yaz›lar›na rastlamak mümkündür. Artan bir tempoyla sürekli yazan, hatta öldü¤ünde geriye daha yay›mlanacak yaz›lar b›rakan yazar›n, en uzun süreli çal›flt›¤› gazete Akflam gazetesi olmufltur. 1943 y›l›nda, onun bir ara, Cemal Nadir taraf›ndan tesis edilmifl olan Amcabey dergisinin imtiyaz sahipli¤ini üstlendi¤ini görüyoruz.150 Ayn› dönemde neflriyat müdürlü¤ünü R›za Yücer’in yapt›¤› bu yay›n organ› II. Dünya Savafl›’n›n getirdi¤i olumsuz flartlar sonucu, maalesef uzun soluklu olamam›flt›r. Ancak Sermet Muhtar’›n “kiral›k sahife”de ve di¤er sayfalarda ç›kan çok say›daki yaz›s›yla -yay›mland›¤› sürece- Amcabey’i zenginlefltirdi¤i, destekledi¤i aflikard›r. Ay›ca “…Amcabey’de Cemal Nadir’in yaz› arkadafllar› aras›nda bu147 148 149 150 A.g.e., s. 6. ‹smail Türsan’›n taraf›m›za yazm›fl oldu¤u 9 Ocak 2005 tarihli mektup. Yusuf Ziya ORTAÇ: Bizim Yokufl (‹stanbul, 1966), 318. Amcabey, 24 Temmuz 1943, C. II, s. 11 248 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS lunan Reflat Ekrem Koçu ve üstad Sermed Muhtar Alus, bir sohbette, o günleri ömürlerinin iftihar hanesine kaydettiklerini söylemifllerdir…”151 Devrin edebiyat çevresinde yak›ndan tan›d›¤› isimlerden ikisi Refik Halit Karay ve Ahmet Refik Alt›nay’d›r. Özellikle Refik Halit’in yaz›lar›n› okudu¤u ve zaman zaman onlara ilave veya göndermeler yapt›¤› görülmektedir: Sermet Muhtar’›n Hayatta Olan Yak›nlar›ndan Damad› ve Torunlar›. “...K›ymetli edip ve üstat, Refik Halid Karay dostumuzun geçenki hafta (Hafta Konuflmas›)nda bahsetti¤i sak›z leblebici Ruma gelelim...”152 Sadece yaz›lar›n› takip etmedi¤i ailece görüfltükleri ise flu ifadelerden anlafl›lmaktad›r: “...Refik Halid Karay üstad›n pederi Halid Bey merhum kufl merakl›s›yd›. Kozyata¤›’ndaki köflkünde, havuzun üstündeki koskocaman mükemmel kuflhanesi kanaryalar›n en makbul cinsleriyle doluydu.20 y›l evvel bir ziyaretimizde rahmetli bir çiftini verecek olmufltu da...”153 Ahmet Refik’in ise evlerine gelip giden biri oldu¤u, sürekli görüfltükleri flu ifadelerden anlafl›lmaktad›r: “...1935 yaz›n› Büyükadada geçirdi¤imiz s›ralar...neflede yarenlikte a¤abeyisinden geri kalmaz, tarihçi Ahmet Refik merhum da beraber s›k s›k buluflur, hofl vakitler geçirirdik...”154 “...Eski dostumuz Ahmet Refik merhum, Esved bac›y› çok sever, karfl›s›na al›p saatlerce konuflur, ölümünden az evveline kadar yeminler ederdi: -(Esved Bac›) bafll›¤iyle mükemmel üç sütunluk bir makale yazaca¤›m !...”155 Söz konusu yaz›y› yazmak Sermet Muhtar’a nasip olmufltur. Osmanl› Devleti’nin çöküflünü h›zland›ran Balkan Harbi ve I. Dünya Harbi’nin toplum üzerindeki bütün y›k›c› etkilerini bizzat müflahede eden Sermet Muhtar; gördüklerini, duyduklar›n› ve yaflad›klar›n› sonraki y›llarda anlatm›flt›r. Özellikle romanlar›nda ve piyeslerinde savafl›n getirdi¤i flartlar› kendi lehine kullanan sonradan görme “harp zenginleri”ni ince bir mizahla hicvetmifltir. Buna mukabil, ‹stanbul yaflay›fl›n›n bütün zenginli¤ini, geleneksel yap›s›n› nikbin bir üslupla vermeyi de ihmal etmemifltir. 151 152 153 154 155 Reflat Ekrem KOÇU: ‹stanbul Ansiklopedisi, II, (yer-tarih yok), 764. Sermet Muhtar ALUS: “Eski Tiyatrolardan Hat›ralar”, Akflam (19 Kas›m 1947), 4. Sermet Muhtar ALUS: “Kanarya”, Akflam (SEK) Sermet Muhtar ALUS: “Eski ‹stanbul’un Meflhur Lokantalar›”, Akflam (8 Haziran 1942), 4. Sermet Muhtar ALUS: “Esved Bac›”, Akflam (27 Haziran 1941), 4. 249 kebikeç / 22 • 2006 EKLER SERMET MUHTAR ALUS’UN ESERLER‹ HAKKINDA B‹R B‹BL‹YOGRAFYA DENEMES‹ A-K‹TAPLAR Romanlar 1)K›v›rc›k Pafla, Akflam Kitaphanesi, ‹stanbul 1933, 224 s. 2)Pembe Mafllahl› Han›m, Akflam Kitabhanesi, ‹stanbul 1933, 243 s. 3)Harp Zengininin Gelini, Kanaat Kütüphanesi, ‹stanbul 1934, 400 s. 4)Eski Çapk›n Anlat›yor, Tasvir Neflriyat›, tarihsiz, 189 s.156 5)Onikiler, ‹letiflim Yay›nlar›, ‹stanbul 1999 Piyesler 1)Helal Mal, Nafliri: ‹timat Kütüphanesi, Kader Matbaas›, 1334, 48 s.157 An›-Sohbet Kitaplar› 1)‹stanbul Yaz›lar›, ‹stanbul Belediyesi Yay›nlar›, ‹stanbul 1994 2)‹stanbul Kazan Ben Kepçe, ‹letiflim Yay›nlar›, ‹stanbul 1995 3)Masal Olanlar, ‹letiflim Yay›nlar›, ‹stanbul 1997 4)Eski Günlerde, ‹letiflim Yay›nlar›, ‹stanbul 2001 5)30 Sene Evvel ‹stanbul, ‹letiflim Yay›nlar›, ‹stanbul 2005 156 1945 y›l› olmal›d›r. Çünkü 1935’teki tefrikada “40 Y›l Evvelki Yosma Zamparan›n K›l›¤›” alt bafll›¤› kitapta “50 Y›l Evvelki Yosma Zamparan›n K›l›¤›” fleklinde düzeltilmifltir. 157 17 Teflrinievvel 1334-9 Teflrinisani 1334 tarihli Temafla dergisinin 10.-11. say›lar›nda tefrika edilir. 250 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS Ö¤retici Kitaplar 1)Askerî Müze Rehberi I-II-III (Türkçe-Frans›zca), Necmi ‹stikbal Matbaas›, ‹stanbul 1920-1922 2)Yeniçeriler ve Eski Türk Ordusu, Muallim Ahmet Halit Kitabhanesi, ‹stanbul 1933 3)Türkçe-Frans›zca Yeni Lugat, Kanaat Kitabevi, ‹stanbul 1935 B-GAZETE VE DERG‹LERDE YAYIMLANAN YAZILAR Akbaba Dergisindeki Yaz›lar 1934 Y›l›. Cilt: 2 1)Y›ld›zlar Bar›flt›, 15 ‹kinciteflrin 1934- 20 Birincikânun 1934 tarihleri aras›nda alt› say› devam eden tefrika resimli romand›r.) 1935 Y›l›. Cilt: 4 1)Bo¤aziçi Uykuda, 12 Teflrinievvel 1935, S. 92, s. 9-10 2)Zorla Güzellik Olmaz, 30 Teflrinisani 1935, S. 99, s. 16-17 1936 Y›l›. Cilt: 4 -5 1)Anahtar, 7 Kânunusani 1936, S. 100, s. 13-14 1936 Y›l›. Cilt: 5 1)Eski Tipler: 1, Kerime Hanfendiler, 15 fiubat 1936, S. 110, s. 15-16 2)34 Y›l Evvel Bir Donanma Gecesi I, 9 May›s 1936, S. 122, s. 11-14158 3) 34 Y›l Evvel Bir Donanma Gecesi II, 19 May›s 1936, S. 123, s. 11-14 4) 34 Y›l Evvel Bir Donanma Gecesi III, 23 May›s 1936, S. 124, s. 9-10 5)Ödünç, 13 Haziran 1936, S. 127, s. 14-15 6)Kavuflan Sevgililer, 20 Haziran 1936, S. 128, s. 16-17 7)Park Otelde Bir Dü¤ün, 4 Temmuz 1936, s. 13-14 1936 Y›l›. Cilt: 6 1)Piflkin Misafir, 18 Temmuz 1936, S. 132, s. 17 2)Yalanc› Kolye, 3 Birinciteflrin 1936, S. 143, s. 10 3)Can Ci¤er Dost, 10 Birinciteflrin 1936, S. 144, s. 12-13 4)Köflkteki Kirac›lar›n Esrar›, 24 Birinciteflrin 1936, S. 146, s. 17 1938 Y›l›. Cilt: 12 1)Nemseli Anna, 15 Birincikânun 1938, S. 258, s. 6-7 158 Akbaba’n›n 2 May›s 1936 tarihli 121. say›s›n›n 13. sayfas›nda tan›t›m yaz›s› vard›r. 251 kebikeç / 22 • 2006 1939 Y›l›. Cilt: 13 1)Kad›köy Vapurunda, 26 Birinciteflrin 1939, S. 303, s. 8 1961-1962 Y›l›. Cilt:1-2-3 Pembe Mafllahl› Han›m roman›, Akflam gazetesindeki ilk tefrikas›ndan 28 y›l sonra, Akbaba dergisi taraf›ndan tekrar yay›mlanm›flt›r. Dergide roman için iki tan›t›m yaz›s› ç›km›flt›r. Bunlardan birincisi, 23 Kas›m 1961 tarihli 17. say›n›n 15. sayfas›ndad›r.‹kinci tan›t›m ise, 30 Kas›m 1961 tarihli 18. say›n›n 13. sayfas›ndad›r. Pembe Mafllahl› Han›m’›n Akbaba dergisindeki tefrikas›, 7 Aral›k 1961 tarihli 19. say›da (s. 16-17) 1 numaral› tefrika ile bafllam›fl ve 9 May›s 1963 tarihli 93. say›daki (s. 14) 72. tefrika ile son bulmufltur. 1939 Y›l›.( Otuz Befl Y›l Evvelki Demlerinde baflflll›¤› alt›nda) Cilt:13 1)‹zzet Melih, 7 Birinciteflrin 1939, S. 303, s. 8 2)Ali Sami, 14 Birincikânun 1939, S. 307, s. 11 3)333 fievki, 21 Birincikânun 1939, S. 309, s. 11 4)Aziz Fikret, 28 Birincikânun 1939, S. 310, s. 10 5)‹pekçi Kâni, 4 ‹kincikânun 1940, S. 311, 6)Selim S›rr›, 11 ‹kincikânun 1940, S. 312, s. 10 7)Diflçi Sami, 18 ‹kincikânun 1940, S. 313, s. 10 8)Dr. Mahmut Ata, 25 ikincikânun 1940, S. 314, s. 11 1940 Y›l›.( Otuz Befl Y›l Evvelki Demlerinde baflflll›¤› alt›nda) Cilt: 14 1)Operatör Cemil Bey, 1 fiubat 1940, S. 315, s. 10 2)Ahmet Faruki, 8 fiubat 1940, S. 316, s. 10 3)Doktor Haz›m Pafla, 15 fiubat 1940, S. 317, s. 10 4)Mekteb-i Hukuk (Kavanin-i Maliye) Muallimi Zühtü Bey, 29 fiubat 1940, S. 319, s. 6 Akflfla am Gazetesi’ndeki Yaz›lar 1931 Y›l›. 1)K›v›rc›k Pafla, 11 Teflrinisani 1931, Tefrika no: 31, s. 5 1932 Y›l›. Eski Defterdekiler (Her Kad›n›n Sevilecek Hali Vard›r, Yeter ki...), 3 Mart 1)E 1932, 6. 2)Harb Zengininin Gelini, 4 Teflrinievvel 1932, Tefrika no: 48, s. 5 3) Harb Zengininin Gelini, 5 Teflrinievvel 1932, Tefrika no: 49, s. 5 252 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS 4) Harb Zengininin Gelini, 18 Teflrinievvel 1932, tefrika no: 62, s. 5 5) Harb Zengininin Gelini, 8 Teflrinisani 1932, Tefrika no: 82, s. 5 1932 Y›l› ( Eski Defterdekiler baflflll›¤› alt›nda) 1) (?) . 3 Mart 1932 tarihli yaz›. (Gazete y›rt›ld›¤›ndan yaz›n›n ismi görülemedi.) 2)Senede 15 Kat Elbise, 20 Potin, 80 Kravat Al›rd›k!, 5 Mart 1932, s.8 3)Çok Koflar›m, 10 Mart 1933, s.6 4)Erkek Erkek Olmal›, Vurdu¤u Vurduk K›rd›¤›..., 12 Mart 1932, s.8 5)Locada Yelpazeyi S›kça Sallmak, Çok Seviyorum Demekti, 15 Mart 1932, s.8 6)Pehlivan› Gafil Avlad›m ve Kaz Kand› Oyunu ile Derhal Yendim,22 Mart 1932, s. 8 7)Apartman›n Müziç Ciheti Kar› Koca Kavgalar›n› Afla¤›dan Dinlemek, 24 Mart 1932, s. 6 8)Tekrar 25 Yafl›nda Olmak m› ? Kat’iyyen ‹stemem, 26 Mart 1932, s. 8 9)Alman B›y›klar› Ne Hofltu, Onlar Erke¤in fiöhreti ‹di, 27 Mart 1932, s. 6 10)Bana Erkek Bahsi Etmeyin Bence Erkeklerin Hepsi Hercai, Hepsi Vefas›z, 29 Mart 1932, s. 8 11)Ördek Av›ndaki Keyfi ve Zevki Bilseniz, Ne Tatl›d›r, Bal›k Av›na Gelince, 31 Mart 1932, s. 6 12)K›fl›n Apartman Daha ‹yidir, Yaz›n da Ev..., 2 Nisan 1932, s. 8 13) Doktor Bir ‹nsan›n Kalbini, Ruhunu Herkesten Ziyade Anlar, 3 Nisan 1932, s. 8 14)fiemsiye ile Bastonla, Gözle Parolalar Vard›, Bunlarla Anlafl›l›rd›, 5 Nisan 1932, s. 8 15)Bafll›ca Merak›m Artistlik Dram Artistli¤i ‹di, 7 Nisan 1932, s. 6 16)Fikrimi De¤ifltirdim Her Kad›n Boya Kullanmal›d›r, 9 Nisan 1932, s. 8 17) Ka¤›thane Üzerine Seyir Yeri Var m›yd›? Araba ile Zevki Baflka, Kay›kla Baflka..., 10 Nisan 1932, s. 6 18)O Vakitler Melodram Modas› Vard› Kseviye dö Montepen Revaçta ‹di, 26 Nisan 1932, s. 8 1932 Y›l›. ( Masal Olanlar baflflll›¤› alt›nda) 1)Eski Dü¤ünler Bir Âlemdi, 28 Nisan 1932 2)Eski Zaman›n Gelin Hamamlar›, Hamamda Çalg›, Çengi ve E¤lenceler, 30 Nisan 1932, s. 8 3)Eski Zamanda Mektebe Bafllan›fl Nas›ld›? Alay Nas›l Teflkil Edilirdi?, 1 May›s 1932 253 kebikeç / 22 • 2006 4)Hac› Tehniyesi Nedir, Hacdan Gelenler Nas›l ‹stikbal Edilirdi (Karfl›lan›rd›), 3 May›s 1932 5)Eski K›na Geceleri, 5 May›s 1932 6)Güvey Koymaya Götürüfl, 7 May›s 1932 7)Eski Meyhane Âlemleri, 8 May›s 1932 8)Görücü, 10 May›s 1932 9)H›d›rellezde Niyet Çekmek, 12 May›s 1932 10)Han›mlar›n Huzura Ç›k›fl›, 14 May›s 1932 11)Gelin Paças›, 15 May›s 1932 12)Eski Do¤umlar, 17 May›s 1932 13)Niflan Takma Merasimi, 19 May›s 1932 14)Odeon’da Maskeli Balo, 21 May›s 1932 15)Sokak Köpekleri, 22 May›s 1932 16)Kurflun Dökmek, 24 May›s 1932 17)Eski Bohçac›lar, 26 May›s 1932 18)Babal› Araplar, 29 May›s 1932 19)Piyano Ustas› Nas›l Tutulurdu?, 31 May›s 1932 20)Eski Skating Palas, 2 Haziran 1932 21)fieyhülislam Kap›s›nda Nafaka Davas›, 4 Haziran 1932 22)Eski Fesler, 5 Haziran 1932 23)Eski Arabalar, 7 Haziran 1932 24)Enstitütris Nas›l Tutulurdu?, 9 Haziran 1932 25)Eski Harema¤alar›, 11 Haziran 1932 26)Baz› Eski Seyir Yerleri, 12 Haziran 1932 27)Gene Baz› Eski Seyir Yerleri, 14 Haziran 1932 28)Eski E¤lenceler, 16 Haziran 1932 29)Eski Kad›n K›yafetleri, 18 Haziran 1932 30)Eski Erkek K›yafetleri, 19 Haziran 1932 31)Ka¤›thane’de Mekteplilere Kuzu Ziyafeti, 21 Haziran 1932 32)Eskiden Kaleme Nas›l Gidilirdi?, 23 Haziran 1932 33)Eski Merakl›lar, 25 Haziran 1932 34)Eski Meczuplar, 26 Haziran 1932 35)Eski Kay›k Yar›fllar›, 28 Haziran 1932 36)Eski Bayram Yerleri, 30 Haziran 1932 37)Eski Niyet Kuyular›, 2 Temmuz 1932 38)Eski Mahalle Bask›nlar›, 3 Temmuz 1932 39)Eski Mirasyediler, 5 Temmuz 1932 40)Eski Göztepe, 7 Temmuz 1932 254 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS 41)Eski Caddebostan› ve Suadiye, 9 Temmuz 1932 42)Eski Ev ‹laçlar›, 10 Temmuz 1932 43)O Zaman›n ‹dmanc›l›klar›, 12 Temmuz 1932 44)Nas›l Bafltan Ç›k›l›rd›?, 14 Temmuz 1932 45)75 Sene Evvelki Sünnet Dü¤ünü, 17 Temmuz 1932 46)75 Sene Evvel Fuat Pafla Yal›s›’nda, 19 Temmuz 1932 47)Eski Bir ‹stanbul Kona¤›n› Ziyaret, 21 Temmuz 1932 48)75 Sene Evvel Beyo¤lu, 24 Temmuz 1932 49)75 Sene Evvelki Sultan Dü¤ünleri, 26 Temmuz 1932 50)75 Sene Evvelki Sefaret Resm-i Kabulleri, 28 Temmuz 1932 51)75 Sene Evvel Bir Ziyafet, 31 Temmuz 1932 52)75 Sene Evvelki Kapal› Çarfl›lar, 2 A¤ustos 1932 53)75 Sene Evvelki Yang›nlar, 4 A¤ustos 1932 54)75 Sene Evvelki Vezirler, Fuat, Âli Paflalar, Madrit Sefirli¤i, 7 A¤ustos 1932 55)Eski Osmanbey Gazinosu, 9 A¤ustos 1932 56)Eski Yüz ve Vücut Tuvaletleri, 11 A¤ustos 1932 57)Abdülhamit Devrinde Ekâbirden Birinin Kona¤›na Ricaya Gidifl, 14 A¤ustos 1932 58)Eski Paflalar›n Baz› Meraklar›, Garip Tabiatlar› ve Hususiyetleri, 16 A¤ustos 1932 59)Eski Paflalar›n Baz› Meraklar›, Garip Tabiatlar› ve Hususiyetleri, 18 A¤ustos 1932 1933 Y›l› ( Eski Hikâyeler baflflll›¤› alt›nda) 1)‹mam›n Havalanmas›, 23 fiubat 1933- 8 Mart 1933 tarihleri aras›nda on dört say› devam eden tefrikad›r. 2)Kuyumcunun Havalanmas›, 9 Mart 1933- 22 Mart 1933 tarihleri aras›nda on dört say› devam eden tefrikad›r. 3)Han›mefendinin Havalanmas›, 23 Mart 1933- 8 Nisan 1933 tarihli on dört say› devam eden tefrikad›r. 4)Hac› Baban›n Havalanmas›, 13 Nisan 1933- 28 Nisan 1933 tarihleri aras›nda on alt› say› devam eden tefrikad›r. 1933 Y›l› ( Pembe Maflflllahl› Han›m. Roman) 29 Nisan 1933 tarihinde roman›n tan›t›m›na ve reklam›na bafllanmaktad›r. 255 kebikeç / 22 • 2006 Roman 1 numaral› tefrikayla 4 May›s 1933 tarihli Akflam gazetesinde (s.5) bafllam›fl ve 17 A¤ustos 1933 tarihli 108. tefrikayla sona ermifltir.159 1933 Y›l›. 1)Pembe Mafllahl› Han›m, 2 Temmuz 1933, tefrika no: 62, s. 5 2) Pembe Mafllahl› Han›m, 14 Temmuz 1933, tefrika no: 74, s. 5 3)Sülün Bey’in Hat›ralar›, 13 Eylül 1933, Tefrika no: 14, s. 5 4) Sülün Bey’in Hat›ralar›, 20 Eylül 1933, Tefrika no. 21, s. 5 5) Sülün Bey’in Hat›ralar›, 26 Teflrinievvel 1933, Tefrika no: 56, s. 5 1933 Y›l› ( Sülün Bey’in Hat›ralar› baflflll›¤› alt›nda) Roman 1 numaral› tefrikayla 31 A¤ustos 1933 tarihinde bafllam›fl ve 28 Kânûnuevvel 1933 tarihli 119. tefrikayla sona ermifltir. 1934 Y›l›. Rüküfl Han›mlar roman›n›n, reklam ve tan›t›m›na 1 Kânûnusani 1934’te bafllanm›flt›r. Roman 1 numaral› tefrikayla 4 Kânûnusani 1934 tarihinde bafllam›fl ve 11 May›s 1934 tarihli 121. tefrikayla sona ermifltir. 1938 Y›l›. 1) Nanemolla, 12 Mart 1938- 6 A¤ustos 1938 tarihleri aras›nda 140 say› devam eden resimli roman tefrikas›d›r. 1939 Y›l› (‹stanbul Kazan Ben Kepçe Baflflll›¤› Alt›nda) 1)Beyo¤lu Belediye Dairesinin Önünden Galatasaray’a, SEK 2)Tünel Meydan›’ndan Taksim’e, SEK 3)fiiflhane Karakolu’ndan Tarlabafl›’na, SEK 4)Taksim Meydan›, Ayaspafla, Talimhane, Pangalt›, SEK 5)Eski Taksim Bahçesi, SEK 6)Galata’dan Tophane’ye Do¤ru, SEK 7)Karaköy’den Tophane’ye Do¤ru, SEK 8)Haliç’teki Köprüler, SEK 9)Yüksek Kald›r›m, Tekke, Kuledibi, SEK 159 Pembe Mafllahl› Han›m roman›, Akflam gazetesindeki ilk tefrikas›ndan 28 y›l sonra, Akbaba dergisi taraf›ndan tekrar yay›mlanm›flt›r. Pembe Mafllahl› Han›m’›n Akbaba dergisindeki tefrikas›, 7 Aral›k 1961 tarihli 19. say›da (s. 16-17) 1 numaral› tefrika ile bafllam›fl ve 9 May›s 1963 tarihli 93. say›daki (s. 14) 72. tefrika ile son bulmufltur. 256 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS 10)Eski Kad›köy, Haydarpafla, Anadolu Hatt› ve Ada Vapurlar›, SEK 11)Bayram Yerleri, SEK 12)Niflantafl›, Teflvikiye, SEK 13)Eski K›raathaneler, SEK 14)Beyaz›t’tan Saraçhanebafl›’na, SEK 15)Beyaz›d’dan Aksaray’a, 3 Kânun-› sani 1939, s.11 16)Ayasofya ve Sultan Ahmet Civarlar›, 8 Kân›n-› sani 1939, s.8,14 17)Aksaray’dan Topkap›’ya, 10 Kânun-› sani 1939, s.11 18)Aksaray’dan Silivrikap›s›’na, 15 Kânun-› sani 1939, s.8 19)Aksaray’dan Yedikule’ye, 17 Kânun-› sani 1939, s.11 20)Haliç, 22 Kânun-› sani 1939, s.8 21)Bak›rköy, 24 Kânun-› sani 1939, s.8 22)Bo¤aziçi, 29 Kânun-› sani 1939, s.8 23)Bo¤aziçi:Balta Liman›’ndan Yeni Mahalleye, 7 fiubat 1939, s.10 24)Beykoz’dan Kanl›ca’ya, 9 fiubat 1939, s.6,11 25)Anadolu Hisar›’ndan Kuzguncuk’a, 12 fiubat 1939, s.8 26)Üsküdar, 14 fiubat 1939, s.10 27)Selimiye’den Çaml›calara,19 fiubat 1939, s.8 28)Kad›köy, 22 fiubat 1939, s.8 29)Yo¤urtçu’dan Ba¤dat Caddesi Boyu, 26 fiubat 1939, s.8 30)Haydarpafla ve Hat Boyu, 28 fiubat 1939, s.9 31)Köprü’den Adalar’a, 5 Mart 1939, s.8 32)Büyükada, 7 Mart 1939, s.11 1939 Y›l› ( K›rk Y›l Evvelkiler Baflflll›¤› Alt›nda) 1)Kavuklu Hamdi,Piflekârlar›, Zenneleri, Taklitleri, 14 Mart 1939, s.10,11 2)Komikî fiehir Hasan ve Kumpanyas›, 19 Mart 1939, s.8 3)Komik Abdi, 22 Mart 1939, s.7 4)Piyasadaki Kemanîler, Kemençeciler, 26 Mart 1939, s.8 5)Piyasa’daki Udîler, 28 Mart 1939, s.8 6)Piyasadaki Hanendeler, 2 Nisan 1939, s.8 7)Hususî Hanendeler, 4 Nisan 1939, s.8 8)Hususî Sazendeler, 9 Nisan 1939, s.9 9)Mukallidler, 11 Nisan 1939, s.10 10)Hokkabazlar, 20 Nisan 1939, s.7 11)Çengiler, 25 Nisan 1939, s.10 12)Hocalar, Bak›c›lar, Üfürükçüler, 2 May›s 1939, s.11 13)Y›ld›z Saray›’nda Operetçiler, 4 May›s 1939, s.6 257 kebikeç / 22 • 2006 14)Haf›zlar, 14 May›s 1939, s.8 15)Beyo¤lu’nun Baz› Maruf Simalar›, 16 May›s 1939, s.10 16)Seyir Yerindeki Musallatlar ve Sailler, 22 May›s 1939, s.12 17)Tulumba Reisleri ve Omuzdafllar, 25 May›s 1939, s.8 18)Kald›r›m Kabaday›lar›, 1 Haziran 1939, s.8 19)At, Araba Merakl›lar›, 13 Haziran 1939, s.10 1940 Y›l› ( Eski Günlerde Baflflll›¤› Alt›nda) 1)‹stanbul’da ‹lk Ramazanlar, 20 Teflrin-i evvel 1939, SEK 2)Ramazanda Kilerler, 22 Teflrin-i evvel 1939, SEK 3)Ramazan ‹ftarlar›, Difl Kiralar›, 24 Teflrin-i evvel 1939, SEK 4)Mahyalar, Sahurlar, 28 Teflrin-i evvel 1939, SEK 5)Ramazanda Camiler, 4 Teflrin-i sani 1939, SEK 6)Ramazan Gecelerinde Ev Oyunlar›, 6 Teflrin-i sani 1939, SEK 7)Ev Toplant›lar›nda Dil, Yazma, Okuma Marifetleri, 15 Teflrin-i sani 1939 8)Gece Toplant›lar›nda El ve Beden Marifetleri, 25 Teflrin-i sani 1939, SEK 9)Sinema: Biraz Tarihi, ‹stanbul’a Düflüflü, 4 Kânun-› evvel 1939, SEK 10)Sinemalar: Meflhur Filmleri, Y›ld›zlar›, 9 Kânun-› evvel 1939, SEK 11)Eyüp Oyuncaklar›, 16 Kânun-› evvel 1939, SEK 12)Mahalle Çocuklar›n›n Oyunu, 25 Kânun-› evvel 1939, SEK 13)‹stanbul’da Zelzeleler, 310 Hareket-i Arz›, 8 Kânun-› sani 1940, s.6 14)Meflhur Yemekler I, 15 Kânun-› sani 1940, SEK 15)Meflhur Yemekler II, 19 Kânun-› sani 1940, s.6 16)Kurban Bayramlar›, 23 Kânun-› sani 1940, s.4 17)‹stanbul’da fiimendifer, Tünel, 29 Kânun-› sani 1940, s.4 18)‹stanbul’da Atl› Tramvaylar, 3 fiubat 1940, s.6 19)‹stanbul’un Kira Arabalar›, 7 fiubat 1940, s.8 20)fiirket-i Hayriye; Tarihçesi, Vapurlar›, 12 fiubat 1940, s.6 21)Otomobil;Biraz Tarihçesi, ‹stanbul’a Gelifli, 19 fiubat 1941, s.4 22)Selamlar, Müsafalar, El Öpmeler, 24 fiubat 1940, s.6 23)Ziyaretler, Misafirlikler, 27 fiubat 1940, s.5 24)Resmi Ziyaretler, 4 Mart 1940, s.4 25)Ahbaba Davetler, Hastay› Yoklama, 9 Mart 1940, s.6 26)Ev D›fl›nda ‹htiyarlara Hürmet, 16 Mart 1940, s.6 27)Bo¤aziçi’nde Kaz›kl› Yal›lar, 23 Mart 1940, s.6 28)‹stanbul’da Bentler, 25 Mart 1940, s.4 29)Nisan Ay›, 1 Nisan 1940, s.4 30)‹stanbul R›ht›mlar›, 6 Nisan 1940, s.6 258 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS 31)‹stanbul’un Bal›klar›, 13 Nisan 1940, s.7 32)Bal›k Av› ve Edevat›, 15 Nisan 1940, s.7 33)‹stanbul’un ‹yi Sular›, 22 Nisan 1940, s.6 34)Baharda Sayfiyelere Nas›l Tafl›n›l›rd›?, 29 Nisan 1940, s.6 35)Sayfiyelerde Sivrisinek, 6 May›s 1940, s.4 36)Pire, Tahtakurusu, 13 May›s 1940, s.s4.160 1941 Y›l› ( Gördüklerim Duyduklar›m Baflflll›¤› Alt›nda) 1)‹stanbul’da Enfülenza, 30 Kânun-› sani 1941, s.4 2)Büyükadaya Tebdil-i Havaya Gidiflimiz, 2 fiubat 1941, s.4 3)Halep’e Gidiflimiz, 6 fiubat 1941, s.4 4)Denizde Sekiz Gün Sekiz Gece, 11 fiubat 1941, s.4 5)‹skenderun’dan Halep’e, 13 fiubat 1942, s.4 6)Halep’teki Sürgünler, 16 fiubat 1941, s.4 7)Halep’in Umumi Bahçelerinde, 21 fiubat 1941, s.4 8)Halepli Necip Efendi’nin Hikâyesi, 25 fiubat 1941, 4 9)Nesibe Han›m›n Evlatl›¤›, 28 fiubat 1941, s.4 10)‹lk ve ‹kinci Hocam, 4 Mart 1941, s.4 11)Eski ‹dadiler, 11 Mart 1941, s.4 12)Mekteb-i Mülkiye, 18 Mart 1941, s.4 13)Eski Mühendishane Mektebi, 21 Mart 1941, s.4 14)Eski Mekteb-i Harbiye, 25 Mart 1941,s.4 15)Eski Mekteb-i Hukuk, 28 Mart 1941, s.4 16)Mekteb-i Sultani “Eski Galatasaray Lisesi”, 1 Nisan 1941, s.4 17)fiiflman Melek Han›m, 4 Nisan 1941, s.4 18)Küçük Aktar›n K›z›, 9 Nisan 1941, s.7 19)Bir Afacan Sünnet Çocu¤u, 12 Nisan 1941, s.4 20)Baron fieyh Rüstem, 15 Nisan 1941,s.4 21)‹stimbotla Marmara Safam›z, 19 Nisan 1941, s.4 22)Eflyay› Ayniye Gümrü¤ü, 22 Nisan 1941, s.4 23)Bir Z›r Deli, H›nz›r Deli, 26 Nisan 1941, s.4 24)Bir Tövbekar›n Anlatt›klar›, 1 May›s 1941, s.4 25)Beylerbeyi’nden Befliktafl Saray›na, 4 May›s 1941, s.4 26)Çocuklukta Bafl›mdan Geçen Kazalar, 12 May›s 1941, s.6,7 27)Dar›s› Düflman Bafl›na, 16 May›s 1941, s.4 160 Akflam Gazetesinin 46. cildi (1 Temmuz 1940-30 Eylül 1940) taranm›fl ancak yazar›n herhangi bir yaz›s›na rastlanmam›flt›r. 259 kebikeç / 22 • 2006 28)Bir Vezir Köflkünde E¤lenti, 20 May›s 1941, s.4 29)Mühürdar›n O¤lu, 24 May›s 1941, s.4 30)Güzelin Baht› Olmaz, 28 May›s 1941, s.4 31)Halazademin Otomobili, 31 May›s 1941, s.4 32)Emektar›m›z Hadi, 4 Haziran 1941, s.4 33)Diflçi Heydeler..., 7 Haziran 1941, s.4. 34)Eski Enstitütrisler, 11 Haziran 1941, s.4. 35)‹stanbul’da Sefaret ‹stasyonerleri, 14 Haziran 1941, s.4. 36)Alman Hocas›, 18 Haziran 1941, s.4 37)Hürmüz Han›m, 23 Haziran 1941, s.4. 38)Esved Bac›, 27 Haziran 1941, s.4. 39)Sap›tan Doktor, 1 Temmuz 1941, s.4. 40)Yirmi Y›l Süren Sevda, 3 Temmuz 1941, s.4. 41)Eyüplü Fatman›m›n Yüzünden, 8 Temmuz 1941, s.4 42)Temizlik Merakl›s›, 10 Temmuz 1941, s.4 43)Küplü fieyh Efendi, 16 Temmuz 1941, s.4 44)Bir Sünnet Dü¤ünü Gecesi, 19 Temmuz 1941, s.4 45)Kanbur Sadi, 25 Temmuz 1941, s.4 46)Maymun ‹fltahl›, 29 Temmuz 1941, s.4 47)Minnac›¤›n Talihsizli¤i, 2 A¤ustos 1941, s.4 48)Halazademin ‹ki Menk›besi, 5 A¤ustos 1941, s.6,7 49)M›nakyan›n Meflhur Aktörü Binemeciyan, 31 A¤ustos 1941, s.4 50)(El Üfürük)ü Nas›l Ç›kard›k?, 4 Eylül 1941, s.4,6 519(Ben Bolu’da Kaymakamken) Hikâyesi ve Madam Despina, 11 Eylül 1941, s.4 52)‹flaretizma,‹tnabizma,Tereddüdizma, 18 Eylül 1941, s.4 53)Meselizma, Hurafetizma,Mekanizma, 25 eylül 1941, s.4 54)Halepli Ebu zeki Efendi, 2 Teflrin-i evvel 1941, s.6 55)Eski At Cambazhaneleri, 9 Teflrin-i evvel 1941, s.4 56)Barut Alay Beyi, 15 Teflrin-i evvel 1941, s.4 57)Eski fieker Bayram› Arifelerinde, 21 Teflrin-i evvel 1941, s.2 58)Eski Bayram F›kralar›, 29 Teflrin-i evvel 1941, s.4 59)Murad›na Eremeyen Adam, 5 Teflrin-i sani 1941, s.4 60)Hevesi Kursa¤›nda Kalan Adam, 11 Teflrin-i sani 1941, s.7 61)Kaç Kiflinin Çilesi, 19 Teflrin-i sani 1941, s.6,7 62)Rahmetli Zeki A¤a, 24 Teflrin-i sani 1941, s.4 63)fiaban A¤an›n Anas›, 3 Kânun-› evvel 1941, s.6,7 64)Habban›m›n O¤lu, 10 Kânun-› evvel 1941, s.6,7 65)Dad›mla Üvey K›z›n›n Hikâyesi, 22 Kânun-› evvel 1941, s.6,7 260 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS 1942 Y›l› ( Gördüklerim Duyduklar›m Baflflll›¤› Alt›nda) 1)Tosun Bey’in Bafl›na Gelen, 1 Kânun-› sani 1942, s.6,7 2)Cafer Efendi’nin Süt Ninesi, 7 Kânun-› sani 1942, s.4,7 3)Yusuf A¤abeyin Hikâyesi, 17 Kânun-› sani 1942, s.6,7 4)Boflad›¤›n› Al›p Mesut Olan, 21 Kânun-› sani 1942, s.6,7 5)Boflad›¤›n› Al›p Piflman Olan, 26 Kânun-› sani 1942, s.4 6)Kad›n›n Fendi, 31 Kânun-› sani 1942, s.6,7 7)Kokonal› Molla, 9 fiubat 1942, s.6,7 8)Bal›kç› Mehmet Bey, 23 fiubat 1942, s.6,7 9)Merhametten Maraz Ç›kar, 25 fiubat 1942, s.6 10)Evimizde Bir Karagöz Oyunu, 2 Mart 1942, s.6 11)Çaçaron Zehran›m›n K›z›, 14 Mart 1942, s.4, 5 12)Kurt Ali Bey’in Bir Kurtlu¤u, 25 Mart 1942, s.4 13)Kurt Ali Bey’in Bir Hikâyesi Daha, 30 Mart 1942, s.6,7 14)35 Y›l Evvelki Bir Nisan Bal›¤›, 6 Nisan 1942, s.6 15)fiaml› Cemile ve Necibe Hemflirelerin Yüzünden, 13 Nisan 1942, s.5, 6 16)Merzuk De¤il Bafl Belas› Mahluk, 16 Nisan 1942, s.6 17)‹yili¤e Kemlik, 2 May›s 1942, s.5,6 18)Ya¤l›kç› Haflim Efendi ‹le Mirasç›lar›, 4 May›s 1942, s.6,7 19)Boncukla Yavrular›, 6 May›s 1942, s.6 20) Deli Atiye ‹le Deli Safiye, 9 May›s 1942, s.4 21)Alemda¤› Safas› m› Cefas› m›?, 13 May›s 1942, s.6,7 22)Eski ‹stanbul’da Apartman, Asansör, Kalorifer, 18 May›s 1942, s.6, 7 23)‹stanbul’da ‹lk Elektirik, 25 May›s 1942, s.6,7 24)‹stanbul’da Para Bozdurma Derdi,Sarraflar, Paralar›n Çeflidi ve Geçeri, 27 May›s 1942, s.6,7 25)Eski Lügat Defterimdeki Antika Kelimeler; Do¤rular, Yanl›fllar, 4 Haziran 1942, s.4 26)Eski ‹stanbul’un Meflhur Lokantalar›, 8 Haziran 1942, s.4, 6 27)Hokkabazl›¤a, Manyetizma ve Hipnotizmaya Dair Baz› Hat›ralar, 22 Haziran 1942,s.4 28).Mekteplerde Eski Tevzii Mükafatlar, 29 Haziran 1942, s.4 29)Sand›kburnu, 8 Temmuz 1942, s.5 30)Bofluna Bir Azap, 15 Temmuz 1942, s.2 31)Langa Bostanlar›, 20 Temmuz 1942, s.5, 6 32)Eski Telefonlar›n Cilvelerinden, 3 A¤ustos 1942, s.5, 6 33)‹stanbul Semas›nda ‹lk Teyyareler, 10 A¤ustos, 1942, s.5, 6 34)Küçük Ali Bey’in Bahtiyarl›¤›, 19 A¤ustos 1942, s.5,6 261 kebikeç / 22 • 2006 1943 Y›l› ( Gördüklerim Duyduklar›m Baflflll›¤› Alt›nda) 1)Bir Vakitki Merakl› Sürprizli Oyuncaklar, 5 May›s 1943, s.4 2)65 Sene Evvelki Galata Köprüsü, 30 May›s 1943, s.5 3)Eski Günlerde Memleketimizde Posta Nakli: Tatarlar, 26 Haziran 1943, 5, 6 4)1828 ve 1910 Gözü ile ‹stikbalin Büyük fiehirlerine ‹ki Bak›fl, 3 Temmuz 1943, s.5,6 5)10 Temmuz 1894’deki ‹stanbul’un Büyük Zelzelesi, 10 Temmuz 1943, s.5,6 6)66 Y›l Evvel 8 ve 18 Temmuz’daki Plevne Savafllar›, 17 Temmuz 1943, s.5,6.161 7)Eski At Yar›fllar›, 20 Temmuz 1943, s.5 8)Köy Dü¤ünü, 27 Temmuz 1943, s.5,6 9)24 Temmuz 1923’teki Lozan Zaferi, 13 Temmuz 1878’deki Berlin Felaketi, 31 Temmuz 1943, s.5,6.162 10)Üzüm ve Bir Vakitki Ba¤lar, 17 Temmuz 1943, s.5,7 11)Bir Çaml›ca Gezintisi,Libade Yolu ile Göztepeye Dönüfl: Çocukluk Günlerimden Baz› Hat›ralar› Yâd, 31 A¤ustos 1943, s.5 1944 Y›l› (Gördüklerim Duyduklar›m Baflflll›¤› Alt›nda) 1)‹stanbul’un Geçmifl Günlerinde Reçel, 5 Nisan 1944, s.3,4. 2)‹stanbul’un Geçmifl Günlerinde Dondurma, 11 Nisan 1944, s.5,6. 3)‹stanbul’un Geçmifl Günlerinde Çikolata ve Kakao, 15 Nisan 1944, s.5,6. 4)‹stanbul’un Geçmifl Günlerinde Bira,19 Nisan 1944, s.4,7. 5)‹stanbul’un Geçmifl Günlerinde fiarap, 22 Nisan 1944, 5,6. 6)‹stanbul’un Geçmifl Günlerinde Rak›, 2 May›s 1944,s.4. 7)Caddebostan›’ndaki Rag›p Pafla Köflküne Dair Hat›ralar, 4 May›s 1944, s.5,6. 8)Geçmifl Günlerde Tütün, 13 May›s 1944, s.5. 9)Geçmifl Günlerde Kahve, 17 May›s 1944, s.4,7. 10)Geçmifl Günlerde Kahvehaneler, 20 May›s 1944, s.5,6. 11)Anadolu Yakas›ndaki Eski Büyük Köflkler Kimlerindi? –I-, 24 May›s 1944, s.4,7. 12)Anadolu Yakas›ndaki Eski Büyük Köflkler Kimlerindi? -2-, 25 May›s 1944, s.4. 13)Anadolu Yakas›ndaki Eski Büyük Köflkler Kimlerindi? -3-, 1 Haziran 1944, s.4. 14)Anadolu Yakas›ndaki Eski Büyük Köflkler Kimlerindi? -4-, 6 Haziran 1944, s.4. 15)Anadolu Yakas›ndaki Eski Büyük Köflkler Kimlerindi? -5-, 7 Haziran 1944, s.6. 16)Anadolu Yakas›ndaki Eski Büyük Köflkler Kimlerindi? -6-, 8 Haziran 1944, s. 6. 161 Bu yaz› Gördüklerim Duyduklar›m bafll›¤› alt›nda yay›mlanmam›flt›r. 162 Bu yaz› Gördüklerim Duyduklar›m bafll›¤› alt›nda yay›mlanmam›flt›r. 262 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS 17)Galatasaray Lisesi’ndeki 38 Y›l Evvelki Bakalorea ‹mtihanlar›, 22 Haziran 1944, s.5. 18)Göztepe’nin Tafl Mektebi, 29 Haziran 1944, s.5,6. 19)Dönme Haççan›m, 6 Temmuz 1944, s.5. 20)36 Y›l evvelki Mekteb-i Hukukun Doktora ‹mtihanlar›, 11 Temmuz 1944, s.2. 21)Sakala Dair, 16 Temmuz 1944, s.3. 22)B›y›¤a Dair, 27 Temmuz 1944, s.4,6. 23)Ustura-Jilet, 3 A¤ustos 1944, s.4. 1944 Y›l› ( Dünden Bugünden Baflflll›¤› Alt›nda) 1)Kurflun Kalem, 24 Teflrin-i evvel 1944, s.5 2)Kalem, 31 Teflrin-i evvel 1944, s.5. 3)Dolma Kalem, 5 Teflrin-i sani 1944, s.6. 4)Mürekkep, 8 Teflrin-i sani 1944, s.4. 5)Yaz› Makinesi, 14 Teflrin-i sani 1944, s.4,7. 6)Maden Sular›, 21 Teflrin-i sani 1944, s.4 7)Keçecizade ‹zzet Fuat Pafla’ya Dair, 29 Teflrin-i sani 1945, s.4. 8)Kapl›calar, 13 Kanun-› evvel 1944, s.6,7. 9)Defterdeki Antika ‹laçlar,F›kralar, 19 Kanun-› evvel 1944, s.4,7. 10)Evde, Atta, Avrattaki U¤ur, 21 Kanun-› evvel 1944, s.4. 11) Evde, Atta, Avrattaki U¤ur -2-, 26 Kanun-› evvel 1944, s.6 1945 Y›l› ( Dünden Bugünden Baflflll›¤› Alt›nda) 1)Eski Ricale Dair F›kralar, 4 Ocak 1945, s. 4. 2)Geçen Asr›n Meflhurlar›na Dair F›kralar, 11 Ocak 1945, s.6. 3)Geçen Asr›n Meflhurlar›na Dair F›kralar, 16 Ocak 1945, s.6. 4)Ocak Ay›nda Bugünkü ve 42 Y›l Evvelki Göztepe, 24 Ocak 1945, s.4,7. 5)Rüyalar ve Tabirleri I, 13 fiubat 1945, s.4. 6)Rüyalar ve Tabirleri II, 15 fiubat 1945, s.6,7. 7)Kulak Ç›nlamalar›, Vücut Se¤irmeleri, 20 fiubat 1945, s.4. 8)K›yafetname, Physiognomonia, 25 fiubat 1945, s.6. 9)Erenköy K›z Lisesi Binas›na Dair Hat›ralar, 15 Mart 1945, s.6,7. 10)Erenköy K›z Lisesi Yatakhane Binas›na Dair Hat›ralar, 21 Mart 1945, s.6. 11)Köprünün Eski Kad›köy ‹skelesinde fiekerci ‹smail A¤a’n›n Dükkân›, 7 Nisan 1945, s.6. 12)Kuyumcu Atanik A¤a, 15 Nisan 1945, s.6. 263 kebikeç / 22 • 2006 1946 Y›l›. 1)Midilli,6 Nisan 1946, s.4,6. 2)Peruka, ‹¤reti Saç, 14 Nisan 1946, s.6. 3)Frenk Gömle¤i, 21 Nisan 1946, s.6. 4)Sitte-i Sevir, 24 Nisan 1946, s.4. 5)K⤛t Helvas›, 28 Nisan 1946, s.6. 6)Kalam›fl Koyu, 5 May›s 946, s.4. 7)Gazoz, 9 May›s 1946, s.4. 8)Marul, 14 May›s, 1946, s.5. 9)Karbonat, 16 May›s 1946, s.6. 10)Salatal›k, 19 May›s 1946, s.6. 11)Çilek, 22 May›s 1946, s.4,5. 12)Kiraz, 26 May›s 1946, s.6. 13)Erik, 29 May›s 1946, s.4. 14)Çiroz, 2 Haziran 1946, s.4. 15)Kay›s› 5 Haziran 1946, s.4,5. 16)Bülbül, 11 Haziran 1946, s.5. 17)Çam, 13 Haziran 1946, s.4. 18)Çama ve Çaml›¤a Dair F›kralar, 16 Haziran 1946, s.4. 19)Dut, 19 Haziran 1946, s.4. 20)Domates, 23 Haziran 1946, s.4. 21)Sardalya-Atefl Bal›¤›, 26 Haziran 1946, s.5. 22)Patl›can, 30 Haziran 1946, s.4. 23)Dünyaca Meflhur Tektafl P›rlantalar, 2 Ekim 1946, s.4. 24)‹nci, 6 Ekim 1946, s.6,7. 25)Past›rma, 13 Ekim 1946, s.6,7. 26)Yemek Piflirme Merakl›lar›, 16 Ekim 1946, s.4,6. 27)Kay›plara Kar›flan Sat›c›lar, 20 Ekim 1946, s.4. 28)Bunlar da Kay›plara Kar›flt›, 23 Ekim 1946, s.4. 29)Eski Zaman›n Zenaat Sahiplerinden Baz›lar›, 27 Ekim 1946, s.4. 30)K⤛t Kavaflar›, 230 Ekim 1946, s.4 31)Bir Vakitki Kap›c›lar, Ayvazlar, 3 Kas›m 1946, s.6,7. 32)Bir Vakitki At Cambazlar› ve Araba Yapanlar, 10 Ks›m 1946, s.7 33)Bir Vakitki Rehavi Çalg›lar, 13 Kas›m 1946, s.4. 34)45 Y›l Evvelki Resim Sergileri, 17 Kas›m 1946, s.4. 35)Kuru Fasulye, 20 Kas›m 1946, s.4. 264 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS 36)Renkler, 24 Kas›m 1946, s.4. 37)Bestivisal Oyunu, 27 Kas›m 1946, s.4. 38)Peçiç Oyunu, 1 Aral›k 1946, s.4. 39)Tavla Oyunu, 4 Aral›k 1946, s.4,7. 40)‹skambil Oyunu, 8 Aral›k 1946, s.4. 41)Bilardo, 18 Aral›k 1946, s.4. 42)Poker, 22 Aral›k 1946, s.4. 43)Satranç Oyunu, 25 Aral›k 1946, s.4. 22)Eski Y›lbafl›lar›na Dair, 29 Aral›k 1946, s.4. 1947 Y›l› ( Dünden Bugünden Baflflll›¤› Alt›nda) 1)Eski Y›lbafl›lar›ndan Birkaç Hat›ra ve Menk›be, 1 Ocak 1947, s.4,7. 2)50 Y›l Evvelki Beyo¤lu’nun Harikulâde Güzel ‹ki Kad›n›, 5 Ocak 1947, s.4,7. 3)50 Y›l Evvelki Beyo¤lu’nun Öbür Güzel Kad›n›, 8 Ocak 1947, s.4,7. 4)(Automate)ler, 12 Ocak 1947, s.4,7. 5)Bo¤maca, 19 Ocak 1947, s.4. 6)Verem, 22 Ocak 1947, s.4. 7)‹stiska, 26 Ocak 1947, s.4,7. 8)P›rasa, 29 Ocak 1947, s.4. 9)Lodos, 2 fiubat 1947, s.4,7. 10)Poyraz, 5 fiubat 1947, s.4,6. 11)Uskumru, 9 fiubat 1947, s.4,7. 12)S›tma, 12 fiubat 1947, s.4,5. 13)Portakal, 19 fiubat 1947, s.4. 14)Salep, 23 fiubat 1947, s.4. 15)Az Konuflanlar, 26 fiubat 1945, s.4,6. 16)Yak›nda Tarihe Kar›flacak Tokatl›yan, 2 Mart 1947, s.4. 17)Güzel Konuflanlar, 5 Mart 1947, s.4. 18)Lakaplar›n Çeflidi 9 Mart 1947, s.4,7. 19)Yine Eski Lakaplar, 12 Mart 1947, s.4,5. 20)Huylu Zatlar, 19 Mart 1947, s.4. 21)Huylu Hatunlar, 23 Mart 1947, s.4,6. 22)Persenk Müptelalar›, 26 Mart 1947, 4,6. 23)Eski Mesirelerde Lakapl› Han›mlar, 30 Mart 1947, s.4,7. 24)Eski Mesirelerde Lakapl› Beyler, 2 Nisan 1947, s.4,6. 25)Güçlü Kuvvetliler, 6 Nisan 1957, s.4,7. 26)Bo¤azl›lar, 9 Nisan 1947, s.4,5. 265 kebikeç / 22 • 2006 27)Eski K⤛thanede Bir Alem, 16 Nisan 1947, s.4,5. 28)Gürefl Merakl›lar›, 20 Nisan 1947, s.4,7. 29)Tulumbac›l›¤a Merakl›lar, 23 Nisan 1947, s.4. 30)Vapurdaki Niflanl›lar, 27 Nisan 1947, s.4. 31)Neveser Vapurundan Hat›ralar, 30 Nisan 1947, s.4. 32)Mekteb-i Hukukta Edebiyatç› Gençler, 4 May›s 1947, s.4. 33)K›rk Y›l Evvel Bir Kay›flda¤› Alemi, 7 May›s 1947, s.4,6. 34)Erke¤e Güven Olmaz, 11 May›s 1947, s.4. 35)Kad›na da Güven Olmaz, 14 may›s 1947, s.4,6. 36)Eniflte Efendi’nin Evlatl›¤›, 18 May›s 1947, s.4,6. 37)Vezirzâdenin Haremi, 21 May›s 1947, s.4. 38)Pembe Mektubun Yüzünden, 25 May›s 1947, s.4,5. 39)‹dmanc› Beyin Bafl›na Gelen, 1 Haziran 1947, s.4. 40)‹nanma Dostuna, 4 Haziran 1947, s.4,5. 41)R›fatlü Damat Bey, 8 Haziran 1947, s.4. 42)Bir Vakitki Hususi Deniz Hamamlar›, 11 Haziran 1947, s.4. 43)Nikâhtaki Keramet, 15 Haziran 1947, s.4. 44)Tacirin Veletleri, 18 Haziran 1947, s.4. 45)Dünkü Florya, 25 Haziran 1947, s.4. 46)Bugünkü Florya, 25 Haziran 1947, s.4. 47)Demirhane Müdürü, 9 Temmuz 1947, s.4. 48)Tepebafl›’na Dair, 13 Temmuz 1947, s.4,7. 49)Baba Yadi¤âr› Köflkün Hikâyesi, 16 Temmuz 1947, s.4. 50)Emin Efendi’nin Eminli¤i, 20 Temmuz 1947, s.4. 51)Eski Ramzanlar›n Arifesinde, 23 Temmuz 1947, s.4. 52)Eski Ramazanlarda Mahyalar, 27 Temmuz 1947, s.4. 53)Eski Ramazanlara Dair F›kralar, 30 Temmuz 1947, s.3. 54)‹ki Ramazan Hikâyesi, 3 A¤ustos 1947, s.4,7. 55)Eski Konaklarda ‹ftar, 6 A¤ustos 1947, s.4,5. 56)Y›ld›z Saray›ndaki ‹ftarlar;Küçük Evlilerin ‹ftarlar›, 10 A¤ustos 1947, s.4,6. 57)Ramazanda Camilerde Neler Görülürdü?, 13 A¤ustos 1947, s.4,5. 58)Komflu Fatman›m, 17 A¤ustos 1947, s.4. 59)Ç›rç›r Suyu, 24 A¤ustos 1947, s.4. 60)Yufla Tepesi, 27 A¤ustos 1947, s.4. 61)K›zkulesi, 31 A¤ustos 1947, s.4. 62)Sait Pafla Geçidi, 3 Eylül 1947, s.4. 63)Haçopula Geçidinden Hat›ralar, 7 Eylül 1947, s.6,7. 64)Halep Çarfl›s›ndan Hat›ralar, 10 Eylül 1947, s.4. 266 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS 65)Bir Vakitki Kibar Anaforcular, 14 Eylül 1947, s.4. 66)Eski ‹stanbul’un Meflhur Kad›n Terzileri, 17 Eylül 1947, s.4. 67)Eski ‹stanbul’un Meflhur Erkek Terzileri, 24 Eylül 1947, s.4. 68)Tarihe Kar›flan Çalg›lar, 28 Eylül 1947, s.4. 69)Baz› Kiflilere Ç›kar›lan Türküler, fiark›lar, 1 Ekim 1947, s.4. 70)Eski Türküler,fiark›lar Bana Neler Hat›rlat›yor?, 5 Ekim 1947, s.4. 71)Gene Eski fiark›lardan Hat›ralar, 8 Ekim 1947, s.4. 72)Kem Nazara Dair, 12 Ekim 1947, s.4. 73)Horoz Dövüflleri, 16 Ekim 1947, s.5. 74)Karaköy’deki Po¤açac›, 19 Ekim 1947, s.4. 75)Fareden Ödü Kopan Zorba Komiser, 22 Ekim 1947, s.4. 76)1864’deki Büyük Kolera, 29 Ekim 1947, s.4. 77)50 Y›l Evvel Türküsü Ç›kar›lan Anika’n›n Hikâyesi, 2 Kas›m 1947, s.4. 78)Eski Beyo¤lu Barlar›, 5 Kas›m 1947, s.4. 79)Ruzu Kas›m, 9 Kas›m 1947, s.4. 80)Paloma, 12 Kas›m 1947, s.4. 81)70 Y›l Evvelin Hanendesi Befliktafll› Sofi, 16 Kas›m 1947, s.4 82)Eski Tiyatrolardan Hat›ralar, 19 Kas›m 1947, s.4. 83)Muharrem ve Aflure, 23 Kas›m 1947, s.4. 84)Kocayan ve Kocamayan Gönül, 27 Kas›m 1947, s.4,6. 1949 Y›l›. ( Bugünden Dünden Baflflll›¤› Alt›nda) 1)‹stanbul’da ‹lk ve ‹kinci Sergi, 26 Ekim 1949, s.4. 2)‹lkokullarda Co¤rafya, 2 Kas›m 1949, s.4. 3)Eski Mahallemiz, 9 Kas›m 1949, s.5,7. 4)Haydarpafla’n›n Eski Üçüzleri, 16 Kas›m 1949, s.5,7. 5)Kas›m, 23 Kas›m 1949, s.5,7. 6)Dr. Mahmut Ata Bayata, 1 Aral›k 1949, s.4. 7)Saatsizlik ve Sigaras›zl›k Yüzünden, 7 Aral›k 1949, s.4. 8)Bal›kya¤›, 14 Aral›k 1949, s.5. 9)Lavantalar, 21 Aral›k 1949, s.4. 10)Sobalar, 28 Aral›k 1949, s.5. 1950 Y›l›. ( Bugünden Dünden Baflflll›¤› Alt›nda) 1)Jules Verne’nin Romanlar›, 25 Ocak 1950, s. 4 2)Mart ‹çinde, 1 Mart 1950, s. 5 3) Bir Gezintiden ‹lhamlar, 8 Mart 1950, s.5 4)Mart Ay› Tarihe Neler Geçirdi?, 15 Mart 1950, s. 4 267 kebikeç / 22 • 2006 5)Nesibe Teyzenin Komflusu, 29 Mart 1950, s. 4 6)Dört Çamlar, 12 Nisan 1950, s. 5 7) Çifte Havuzlar, 19 Nisan 1950, s. 5 8)Fenerbahçeyi Dolafl›rken, 3 May›s 1950, s. 5 9)May›s Ay›nda, 10 May›s 1950, s. 4 10)Akaju Saçtan ‹lhamlar, 17 May›s 1950, s. 4 11)fiaflk›nbakkal, 24 May›s 1950, s. 4 12)Karaman Çiftli¤i, 31 May›s 1950, s. 5 13)Letafet Apartman›, 7 Haziran 1950, s. 5 14)Zavall› Kastor, 14 Haziran 1950, s. 4 15)‹stanbul’da Eski Gürefller, 21 Haziran 1950, s. 5 16) 50 Y›l Evvelki Ramazanlarda, 28 Haziran 1950, s. 5 17)Leonidas’›n Varyete Kumpanyas›, 5 Temmuz 1950, s. 5 18)27 Y›l Evvelki Çubuklu, 12 Temmuz 1950, s. 4 19)Sar›yer ve Sular›, 19 Temmuz 1950, s. 5 20)‹stanbul Sergisinde Rastlad›¤›m Baz› Müstahzarlar, 26 Temmuz 1950, s.4 21)Ca¤alo¤lu’nda Mesut Bey Kona¤›, 2 A¤ustos 1950, s. 5 22)Eski Beyo¤lu Mutasarr›fl›¤›, 9 A¤ustos 1950, s. 5 23) Aflk Gangsteri, 16 A¤ustos 1950, s. 5 24)Eski Yaz›lar, Hatttatlar, 23 A¤ustos 1950, s. 5 25)Za¤fer Han›mefendi’nin K›z›, 30 A¤ustos 1950, s. 5 26)Sahneye Ç›kan ‹lk Türk K›z›: Afife Jale, 6 Eylül 1950, s. 5 27)Kabak Kantosu, 13 Eylül 1950, s. 5 28)Sirkeci’den Bak›rköyü’ne, 20 Eylül 1950, s. 5 29)Eski Haydarpafla, 27 Eylül 1950, s. 4 Ocak 1951 30)Yufla Tepesi, 4 Ekim 1950, s. 4 31)Çalg›l› Kahveler, 11 Ekim 1950, s. 4 32)Eski Konaklarda Dönme Dolap, 18 Ekim 1950, s. 4 33)Eski Konaklarda Selaml›k Bölü¤ü, 27 Ekim 1950, s. 5 34)Eski Konaklarda Harem Bölü¤ü, 1 Kas›m 1950, s. 5 35)Selaml›k Bölü¤ünde Hat›rl› Çanak Yalay›c›lar, 8 Kas›m 1950, s. 5 36)Tarabya’da Frans›z Sefarethanesi, 15 Kas›m 1950, s. 5 37)Grip Salg›n›, 22 Kas›m 1950, s. 5 38)Kem Nazara Dair, 29 Kas›m 1950, s. 5 39)Çapa’da Dervifl Pafla Kona¤›, 6 Aral›k 1950, s. 5 40)Feneryolu’nda Eski Fuat Pafla Bahçesi’nden ‹lhamlar, 13 Aral›k 1950, s. 5 41)Y›l›n En Uzun Geceleri, 20 Aral›k 1950, s.5 268 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS 1950 Y›l›. ( Eski Zaman›n Merakl› Vakalar› Baflflll›¤› Alt›nda) 1)Beyo¤lu Dilberi Kamelya’n›n Katli, (15 Aral›k 1950- 17 Aral›k 1950 tarihleri aras›nda üç say› devam eden tefrikad›r.) 2)Galata Köprüsünde Bir Facia, (18 Aral›k 1950- 19 Aral›k 1950 tarihleri aras›nda iki say› devam eden tefrikad›r.) 3)Kantocu Peruz’un Da¤a Kald›r›l›fl›, 24 Aral›k 1950- 27 Aral›k 1950 tarihleri aras›nda üç say› devam eden tefrikad›r.) 1951 Y›l›. ( Eski Zaman›n Merakl› Vakalar› Baflflll›¤› Alt›nda) 1)Nazl›’n›n Bafl›na Gelenler, (12 Ocak 1951- 15 Ocak 1951 tarihleri aras›nda dört say› devam eden ancak sonlanmayan tefrikad›r.) 2)Sand›kç› Mustafa’y› Kim Öldürdü, (27 Ocak 1951- 1 fiubat 1951 tarihleri aras›nda alt› say› devam eden tefrikad›r.) 3)‹stanbul’un Kabaday› Çapk›nlar›ndan ‹stinyeli Salim, 14 fiubat 1951- 16 fiubat 1951 tarihleri aras›nda üç say› devam eden tefrikad›r.) 4)Bostan Kuyusundaki Ceset, ( 21 fiubat 1951- 27 fiubat 1951 tarihleri aras›nda yedi say› devam eden tefrikad›r.) 5)Müthifl Bir Kaza Yüzünden Aç›lan K›smet, (14 Mart 1951- 20 Mart 1951 tarihleri aras›nda yedi say› devam eden tefrikad›r.) 6)Kara Leman’›n Alyanak Ali Bey’le Evlenmesi ve Ak›beti, 24 Mart 1951- 5 Nisan 1951 tarihleri aras›nda on say› devam eden tefrikad›r. 7)Mehmet Pafla’n›n O¤lu ile Mahmut Pafla’n›n Gelini, 11 Nisan 1951-19 Nisan 1951 tarihleri aras›nda sekiz say› devam eden tefrikad›r. 8)Nemseli Anna, 15 Eylül 1951- 24 Eylül 1951 tarihleri aras›nda on say› devam eden tefrikad›r. 9)Eyüplü Fatma, 25 Eylül 1951- 3 Ekim 1951 tarihleri aras›nda dokuz say› devam eden tefrikad›r. 10)Mercan, 5 Ekim 1951- 13 Ekim 1951 tarihleri aras›nda dokuz say› devam eden tefrikad›r. 11)Göztepe Dilberi, 14 Ekim 1951- 23 Ekim 1951 tarihleri aras›nda on say› devam eden tefrikad›r. 12)Fehim Pafla’n›n Margariti, 24 Ekim 1951- 2 Kas›m 1951 tarihleri aras›nda on say› devam eden tefrikad›r.) 13)fien Dul, 3 Kas›m 1951- 12 Kas›m 1951 tarihleri aras›nda on say› devam eden tefrikad›r.) 14)Gazanfer Pafla, 13 Kas›m 1951- 4 Aral›k 1951 tarihleri aras›nda yirmi bir say› devam eden tefrikad›r. 15)Bir Boflanma, 8 Aral›k 1951- 16 Aral›k 1951 tarihleri aras›nda dokuz say› devam eden tefrikad›r. 269 kebikeç / 22 • 2006 16)Erke¤e Güven Olmaz, 22 Aral›k- 31 Aral›k 1951 tarihleri aras›nda on say› devam eden tefrikad›r. 1951 Y›l›. ( Bugünden Dünden Baflflll›¤› Alt›nda) 1)Erbain, 17 Ocak 1951, s. 4 2) fiubat, 24 Ocak 1951, s. 5 3)M›nakyan’›n Tiyatrosunda Lam Dam O Kamelya, 7 fiubat 1951, s. 5 4)Çinekop Bollu¤u, 22 fiubat 1951, s. 4 5)Bohçac› Kad›nlar, 1 Mart 1951, s. 4 6)Eski Kad›n Hekimleri, Lavtalar, 7 Mart 1951, s. 4, 8 7)Eski Ricale Dair Baz› Menk›beler, 15 Mart 1951, s. 5 8)‹stanbul’da Seyyahlar, 21 Mart 1951, s. 5 9)Çerkeflli ‹kbal, 29 Mart 1951, s. 4 10)Toygarl› Ali Bey’in ‹flgüzarl›¤›, 12 Nisan 1951, s. 4 11)Nisan, 29 Nisan 1951, s. 4 12)Ruzu H›z›r, 7 May›s 1951, s. 4, 7 13)Ka¤›thane Bülbülleri, 11 May›s 1951, s. 4 14)Langan›n H›yar›, 22 May›s 1951, s. 4 15)Dondurma, 24 May›s 1951, s. 4 16)Marmelat Reçel, 4 Haziran 1951, s. 4 17)Kilosu Seksene Çi¤ Bal, 10 Haziran 1951, s. 4 18)Mevsimin Nazl› Meyvas› Çilek, 13 Haziran 1951, s. 4 19)Sivrisinek, 24 Haziran 1951, s. 4 20).Pire Tahtakurusu, 1 Temmuz 1951, s. 4, 7 21)K›zkulesi, 10 Temmuz 1951, s. 4 22)Poyraz, 16 Temmuz 1951, s. 4 23)Domates, 31 Temmuz 1951, s. 4, 7 24)fiemsiye, 6 A¤ustos 1951, s. 4 1952 Y›l›. (Eski Zaman›n Merakl› Vakalar› Baflflll›¤› Alt›nda) 1)Pembe Mektup, 19 Ocak 1952- 27 Ocak 1952 tarihleri aras›nda dokuz say› devam eden tefrikad›r. 2)Saraya Giden Dilber, 2 fiubat 1952- 11 fiubat 1952 tarihleri aras›nda dokuz say› devam eden tefrikad›r. 3)Kokonal› Molla, 3Mart 1952- 12 Ocak 1952 tarihleri aras›nda on say› devam eden tefrikad›r. 4)‹nanma Dostuna, 26 Nisan 1952- 6 May›s 1952 tarihleri aras›nda on say› devam eden tefrikad›r. 270 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS 5)Anika, 17 May›s 1952- 27 May›s 1952 tarihleri aras›nda on bir say› devam eden tefrikad›r. 6)‹dmanc› Fehim Bey, 7 Haziran 1952- 16 Haziran 1952 tarihleri aras›nda on say› devam eden tefrikad›r. Amcabey Dergisi’ndeki Yaz›lar 1)fiahende Hala, 27 fiubat 1943- 26 Haziran 1943 tarihleri aras›nda on sekiz say› devam eden tefrikad›r. 2)Abdurrahman fieref Efendi, 6 Mart 1943, S. 14, s. 3 3)Ahmet Nuri Bey, 3 Nisan 1943, S. 8, s. 2-3 4)Pazvant, 1 May›s 1943, S. 22, s. 2-3 5)Kiral›k Köflk, 26 Haziran 1943, S. 30, s. 2-3 6)Mangal, 3 Temmuz 1943, S. 31, s. 3 7)Banker Arif, 10 Temmuz 1943- 22 Sonkânun 1944 tarihleri aras›nda yirmi dokuz say› devam eden tefrikad›r. 8)Dünden Bugünden, 2 ‹lkteflrin 1943, S. 44, s. 8,11 9)Dünden Bugünden, 23 ‹lkteflrin 1943, S. 47, s. 8 10) Dünden Bugünden, 30 ‹lkteflrin 1943, S. 48, s. 8 11) Dünden Bugünden, 13 Sonteflrin 1943, S. 50, s. 8 12) Dünden Bugünden, 20 Sonteflrin 1943, S. 51, s. 8 13)Kiral›k Sahife: Taksim’den Galatasaray’a, 20 Sonteflrin 1943, S. 51, s.10 14)Dünden, 27 Sonteflrin 1943,S. 52, s. 8 15) Dünden, 11 ‹lkkânun 1943, S. 54, s. 8 16) Dünden, 18 ‹lkkânun 1943, S. 55, s. 8 17) Dünden Bugünden, 8 Sonkânun 1943, S. 58, s. 8 18) Dünden, 15 Sonkânun 1943, S. 59, s. 8 19) Dünden, 29 Sonkânun 1943, S. 61, s. 8 20)Dönek Adam, 5 fiubat 1944, S. 62, s. 9 21) Dünden Bugünden, 12 fiubat 1944, S. 63, s. 8 22)Bir Evlenmenin Hikayesi, 12 fiubat 1944, S. 63, s. 9, 11 23)Sofu Adam, 19 fiubat 1944, S. 64, s. 9, 11 24) Dünden Bugünden, 26 fiubat 1944, S. 65, s. 8 25)15 Y›l›n Azizli¤i, 4 Mart 1944, S. 66, s. 6, 11 26) Dünden Bugünden, 4 Mart 1944, S. 66, s. 8 27)Bofluna Nefes, 11 Mart 1944, S. 67, s. 8 28)‹sim Gününe Haz›rl›k, 25 Mart 1944, S. 69, s. 8,11 271 kebikeç / 22 • 2006 Ayda Bir Dergisindeki Yaz›lar 1935 Y›l›. 1)Eski Zamparalar, 1 Teflrinievvel 1935, S. 2, s. 45-47, 74 2)Eski Yal›lar, 1 Kânunuevvel 1935, S. 4, s. 22-25 1936 Y›l›. 3)Nezir Bey’in K›z›, 1 fiubat 1936, S. 6, s. 30-32 4)Ka¤›thane, 1 Nisan 1936, S. 8, s. 18-22 5)Pembe Mektup, 1 Teflrinievvel 1936, S. 13, s. 57-59 Aydede Dergisindeki Yaz›lar 1948 Y›l›. (Bugünden Dünden baflflll›¤› alt›nda) 1)Eski Bayramlara Dair Üç F›kra, 4 A¤ustos 1948, S. 91-26, s. 5 2)F›k›rdak Ayflan›m, 11 A¤ustos 1948, S. 91-28, s. 2 3)Cadde Bostan›, 14 A¤ustos 1948, S. 91-29, s. 2 4)Bolbedros, 18 A¤ustos 1948, S. 91-30, s. 2 5)Komik-i fiehir Hasan, 21 A¤ustos 1948, S. 91-31, s. 2 6)Sigara, 25 A¤ustos 1948, S. 91-32, s. 2 7)Komflunun Tavu¤u, 28 A¤ustos 1948, S. 91-33, s. 2 8)Gazi Osman Pafla Marfl›, 1 Eylül 1948, S. 91-34, s. 2 9)Kavuklu Hamdi ve Ortaoyunu, 4 Eylül 1948, S. 91-35, s. 2 10)Ud Ustas› Sürur Efendi, 8 Eylül 1948, S. 91-36, s. 2 11)Haydarpafla Deniz Hamamlar›, 11 Eylül 1948, S. 91-37, s.7 12)Dört Çamlar, 15 Eylül 1948, S. 91-38, s. 2 13)Sevip de Dostunu Alma Boflan›p da Kocana Varma, 18 Eylül 1948, S. 9139, s. 2 14)Pembe Gül, 22 Eylül 1948, S. 91-40, s. 2 15)Mecidiyeli Manyo, 25 Eylül 1948, S. 91-41, s. 2 16)Otel Belvü, 29 Eylül 1948, S. 91-42, s. 2 17)Udhuke Perdaz-› fiehir Abdurrezzak, 2 Ekim 1948, S. 91-43, s. 2 18)Eski Kantolar ve Kantocular, 6 Ekim 1948, S. 91-44, s. 2 19) Eski Kantolar ve Kantocular II, 9 Ekim 1948, S. 91-45, s. 2 20)Ali Efendi Lokantas›, 13 Ekim 1948, S. 91-46, s. 2 21)Hep Afla¤›, 16 Ekim 1948, S. 91-47, s. 2 22)Bir Vaktin Güzel Erkekleri, 20 Ekim 1948, S. 91-48, s. 2 23) Bir Vaktin Güzel Erkekleri II, 23 Ekim 1948, S. 91-49, s. 2 24)Eski Romanlardan Hat›ralar I, 27 Ekim 1948, S. 91-50, s. 2 25) Eski Romanlardan Hat›ralar II, 30 Ekim 1948, S. 91-51, s. 2 272 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS 26)Arif’in K›raathanesi, 3 Kas›m 1948, S. 91-52, s. 2 27)Göztepe’deki Tafl Mektepten Hat›ralar, 6 Kas›m 1948, S. 91-53, s. 2 28)Bozdo¤an Kemeri, 10 Kas›m 1948, S. 91-54, s. 2 29)Evkaf Müdiriyeti Binas›ndan Hat›ralar, 13 Kas›m 1948, S. 91-55, s. 2 30)Grip, 17 Kas›m 1948, S. 91-56, s. 2 31)Palab›y›k, 20 Kas›m 1948, S. 91-57, s. 2 32)Muharremde Aflure Pifliriflimiz, 24 Kas›m 1948, S. 91-58, s. 2 33)Merak Ettiren Doktor Bey, 27 kas›m 1948, S. 91-59, s. 2 34)Kalender Köflkü ve Gazinosu, 1 Aral›k 1948, S. 91-60, s. 2 35)‹stanbul’da K›fl ve Kar, 4 Aral›k 1948, S. 91-61, s. 2 36)Tand›r-Mangal-Soba-Kalorifer, 8 Aral›k 1948, S. 91-62, s. 2 37)fiiflman Melek Han›m, 11 Aral›k 1948, S. 91-63, s. 2 38)Vefa Semti Hakk›nda, 15 Aral›k 1948, S. 91-64, s. 2 39)fiebi Yelda, 18 Aral›k 1948, S. 91-65, s. 2 40)K›fl›n Say›l› Aylar›ndan Berdelacuz-Hamsin-Erbain, 22 Aral›k 1948, S. 9166, s. 2 41)Noel, 25 Aral›k 1948, S. 91-67, s. 2 42)Eski Y›lbafl›lara Dair, 29 Aral›k 1948, S. 91-68, s. 2 1949 Y›l›. ( Bugünden Dünden baflflll›¤› alt›nda) 1)Çiçek Afl›s›na Çiçek Bozuklu¤una Dair, 1 Ocak 1949, S. 91-69, s. 2 2)Kapal› Çarfl›, 5 Ocak 1949, S. 91-70, s. 2 3)Küçük Çaml›ca S›rtlar›nda Bir Y›lbafl› Gecesi, 8 Ocak 1949, S. 91-71, s. 2 4)Mahmutpafla Yokuflu, 12 Ocak 1949, S. 91-71, s. 2 5)Hürmüz Han›m, 15 Ocak 1949, S. 91-73, s. 2 1949 Y›l›. 1)Molla Beyin Bald›z›, (15 Ocak 1949- 16 Temmuz 1949 tarihleri aras›nda k›rk iki say› devam eden tefrikad›r.) 2)47 Sene Evvel Bir 19 A¤ustos Gecesi, 23 Temmuz 1949- 1 Ekim 1949 tarihleri aras›nda on bir say› devam eden tefrikad›r.) 3)Azak Sinemas›n›n Cemaziyelevveli, 10 Eylül 1949, s. 9. Cumhuriyet Gazetesindeki Yaz›lar 1935 Y›l›. 1)Onikiler, (9 Haziran 1935- 27 A¤ustos 1935 tarihleri aras›nda yetmifl dokuz say› devam tefrika halk roman›d›r.) 163 Bu maddenin sonunda flu not vard›r: “Bibl: sermet Muhtar Alus, Not: Ahmet Rasim Muharrir Bu Ya,; Aka Gündüz, hayattan Hikâyeler”. 273 kebikeç / 22 • 2006 2)Dünün Genci Anlat›yor, (3 Birincikânun 1935- 29 ‹kincikânun 1936 tarihleri aras›nda elli sekiz say› devam eden tefrika romand›r.) ‹stanbul Belediye Mecmuas›’ndaki Yaz›lar 1)‹stanbul Mesireleri, A¤ustos 1941, S. 192, s. 321-323, 327 Resimli Tarih Mecmuas›’ndaki Yaz›lar 1950 Y›l›. 1)Margrit Fehim Pafla, fiubat 1950, S. 2, 2)M›nakyan’›n Osmanl› Tiyatrosu, Mart 1950, S. 3, s. 104- 110 3)Kel Hasan’›n “Hayalhane-i Osmani” Kumpanyas›, May›s 1950, S. 5, s. 186-189 4)Eski Millî Tiyatromuz: Ortaoyunu, Temmuz 1950, S. 7, s. 266-268, 280 5)Karagöz, A¤ustos 1950, S. 8, s. 298-300 6)II. Abdülhamit Devrinde Erkek K›yafetleri, Aral›k 1950, S. 12, 1951 Y›l›. 1)II. Abdülhamit Devrinde Kad›n K›yafetleri, Ocak 1951, S. 123, 2)Eski Kufldili, Yo¤urtçu, Kurba¤al›dere, fiubat 1951, S. 14, s. 592-594 3)Eski Galata’n›n E¤lence Yerleri, Mart 1951, S. 15, s. 640-642 4)Eski Beyo¤lu Âdet ve Âlemleri, Nisan 1951, S. 16, s. 688-690 5)‹kinci Abdülhamit’in Cuma Selaml›klar›, A¤ustos 1951, S. 20, s. 912-915 6)II. Abdülhamit’in Muayedeleri, Eylül 1951, S. 21, s. 968-970 7)Göksu ve Âlemleri, Ekim 1951, S. 22, s. 1952 Y›l›. 1)Ka¤›thanede Mekteplilere Kuzu Ziyafetleri, Nisan 1952, S. 28, 2)II.Abdülhamit’in Cülus Donanmalar›, Haziran 1952, S. 30, 3)Askeri Müzemiz, Temmuz 1952, S. 31 4)Eski Rütbeler, Elkablar, Niflan ve Madalyalar, Eylül 1952, S. 33 fiair Dergisindeki Yaz›lar fia 1)Ev ‹lac›, fiair dergisinin 27 fiubat 1919 tarihli 12. say›s›ndan 20 Mart 1919 tarihli 15. say›s›na kadar dört say› halinde tefrika edilir. Tan Gazetesindeki Yaz›lar 1936 Y›l›. (Eski Konaklar Bize Neler Anlat›yor? Baflflll›¤› alt›nda) 1) Eski Konaklar Bize Neler Anlat›yor?, 22 ‹lkteflrin 1936, s. 9 2) Eski Konaklar Bize Neler Anlat›yor?, 25 Ekim 1936, s. 7 274 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS 3)Bebek’te M›s›rl› Prens Halim Pafla Yal›s›, 27 Ekim 1936, s. 9 4)Mabeyinci Faik Bey’in Bebek’teki Meflhur Yal›s›, 1 Kas›m 1936, s. 9 5)Kanl›ca’da Keçecizade Fuat Pafla Yal›s›, 3 Kas›m 1936, s. 7 6)Frans›z Sefarethanesi, 5 Kas›m 1936, s. 7 7)Bahriye Naz›r› Hasan Pafla Yal›s›, 8 Kas›m 1936, s. 9, 8)Rumelihisar›’nda Müflir Zeki Pafla Yal›s›, 11 Kas›m 1936, s. 7 9) Tarabya’daki Kalender Köflkü, 16 Kas›m 1936, s. 9 10)Abraham Pafla’n›n Yal›s› ve Kona¤›, 21 Kas›m 1936, s. 7 11)Saip Pafla’n›n Ortaköy’deki Yal›s› ve Kona¤›, 24 Kas›m 1936, s. 7 12)Afif Pafla Yal›s›, 8 Aral›k 1936, s. 9 Tarih Hazinesi Dergisindeki Yaz›lar 1950 Y›l›. 1)Osmanl› Tiyatrosunun Birinci Aktristi Yeranuhi Karakaflyan, 15 Kas›m 1950, S. 1, s. 44-45 2)Eski Beyo¤lu’nda Sedyeler, 1 Aral›k 1950, S. 2, s. 64-65 1951 Y›l›. 1)Esir Pazar›ndan Befliktafl Saray›na, 15 Ocak 1951, S. 5, s. 232-233 2)Spor Tarihimizden Kad›köyü’nde ‹lk Futbol, 31 Ocak 1951, S. 6, s. 274-275, 305 3)fiirketi Hayriye, 15-28 fiubat 1951, S. 7, s. 358-359, 362 4)?, 1 Nisan 1951, S. 10, s. 426-427 5)II. Abdülhamit Devrinin Son Y›llar›nda Ka¤›thane, May›s 1951, S. 10, s. 484-486 6)Eski ‹stanbul’da Çingeneler, Haziran 1951, S. 11, s. 527-529 7)‹stanbul’da ‹lk Otomobiller, Haziran 1951, S. 11, s. 533-535 8)Abdülhamit Zaman›nda Meflhur Bir Dü¤ün, Temmuz 1951, S. 12, s. 595-596, 620 9)Galata R›ht›m›, Kas›m 1951, S. 13, s. 635-637 10)Eyüp Oyuncaklar›, Aral›k 1951, S. 14, s. 701-702 1952 Y›l›. 1)Y›ld›z Saray›nda Opera ve Operetçiler, Nisan 1952, S. 15, s. 785-787 164 Sermet Muhtar bu maddeye Patl›can ile ilgili olarak ek yazm›flt›r. 165 Sermet Muhtar bu maddeye ek yazm›flt›r. 275 kebikeç / 22 • 2006 Vakit (Kurun) Gazetesindeki Yaz›lar 1936-1937 Y›llar›. 1)K›rk›ndan Sonra roman›n›n reklam ve tan›t›m› 1935 y›l›n›n son günlerinde bafllam›fl olmal›. Son tan›t›m 1 ‹kincikânûn 1936 (s.1) tarihinde ç›km›flt›r. Roman 1 Kânûnusani 1936 tarihli 1 numaral› tefrikayla bafllam›fl ve 17 Nisan 1936 tarihli 106. tefrikayla bitmifltir. 2)Anas›n› Gör K›z›n› Al roman›n›n reklam ve tan›t›mlar›na 26 Eylül 1936 (s.1) tarihinde bafllanm›flt›r. Roman, 29 Birinciteflrin 1936 tarihli 1 numaral› tefrikayla bafllam›fl ve 13 fiubat 1937 tarihli 105. tefrikayla sona ermifltir. Vatan Gazetesindeki Yaz›lar 1943 Y›l›. 1)Bebek Emine, 2 May›s 1943- 4 Temmuz 1943 tarihleri aras›nda k›rk dokuz say› devam eden tefrika romand›r. Yedigün Dergisindeki Yaz›lar 1934 Y›l› ( Bir Varm›fl Bir Yokmufl baflflll›¤› alt›nda) 1)Sait Hikmet Merhum, 13 Haziran 1934, S. 66, s. 8-10 2)Kambur Sadi, 20 Haziran 1934, S. 67, s. 11-13 3)Eski Mektebi Hukuk Muallimlerinden ‹brahim Hakk› Bey, 27 Haziran 1934, S. 68, s. 11-13 4)Kantocular›n Kadinnesi Peruz, 11 Temmuz 1934, S. 70, s. 10-11, 17 5)Kel Hasan, 18 Temmuz 1934, S. 71, s. 10-11, 22 6)Eski Kibar Konaklar›nda Saz Ustalar›, 25 Temmuz 1934, S. 72, s. 10-11, 18 7)Bir Paflazadenin 24 Saati, 1 A¤ustos 1934, S. 73, s. 9-11 8)Kerime Han›mefendinin Yedi Döfle¤i Etraf›nda, 15 A¤ustos 1934, S. 75, s. 12-13, 22 9)Konak Kahyalar›, 22 A¤ustos 1934, S. 76, s. 10-11, 22 10)‹stanbul’un Eski Greta Garbo’su ve Ramon Novaro’su Kimlerdi?, 5 Eylül 1934, S. 78, s. 12-13, 22 1934 Y›l› ( Bir Varm›fl Bir Yokmufl baflflll›¤› alt›nda) 1)Eski Deniz Hamamlar›, 19 Eylül 1934, S. 80, s. 12-13, 23 2)Bir Alemda¤› Âlemi, 3 Birinci teflrin 1934, S. 82, s. 12-13, 25 Yeni Mecmua’daki Yaz›lar 1939 Y›l›. 1.Eski Bo¤aziçi Mesireleri, 5 May›s 1939, c. I, s. 25 166 Sermet Muhtar bu maddeye ek yazm›flt›r. 276 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS 2.Eski Konaklar›n Selaml›k Daireleri ve Kahve Ocaklar›, 12 May›s 1939, c. I, s. 20 3.Apukurya, 26 May›s 1939, c. I, s. 24 4. Dönme Dolap Cilveleri, 2 Haziran 1939, c. I, s. 26 5.Kocakar› ‹laçlar›, 9 Haziran 1939, c. I, s. 13 6.Büyü ve Nazarl›klar, 16 Haziran 1939, c. I, s. 24 7. Rüfai Dergah›nda, 21 Haziran 1939, c. I, s. 27 8.Niyet Kuyular›, 7 Temmuz 1939, c. I, s. 25 9.‹lahilerle Mektebe Bafllan›fl, 14 Temmuz 1939, c. I, s. 22-23, 32 10.Semai Kahveleri, 21 Temmuz 1939, c. I, s. 26-27, 34 11.Eski Tulumbac›lar, 28 Temmuz 1939, c. I, s. 27 12.Eski Deniz Safalar›, 4 A¤ustos 1939, c. I, s. 24 13.Sulara Gidifl, 11 A¤ustos 1939, c. I, s. 26 14.Nas›l Tan›fl›r Nas›l Seviflirlerdi, 18 A¤ustos 1939, c. I, s. 12 15.Eski Yang›nlar, 25 A¤ustos 1939, c. I, s. 13, 25 16.Pazar Yerleri, 1 Eylül 1939, c. I, s. 28 17.Cuma Selaml›¤›, 8 Eylül 1939, c. I, s. 20 18.Kufl Dili Piyasalar›, 29 Kânûnuevvel 1939, c. II, s. 18, 19 Yeni Sabah Gazetesindeki Yaz›lar 1942 Y›l›. ( Eski Ramazan Geceleri baflflll›¤› alt›nda) 1)Hayalî Katip Salih, 27 Eylül 1942, s. 1 2)Üç fiöhretli Hayalci Daha, 2 Birinciteflrin 1942, s. 3 3)Eski Meddahlar, 4 Birinciteflrin 1942, s. 3 4)Eski fieker Bayram› Arefelerinde, 11 Birinciteflrin 1942, s. 3 5)Eski Horoz Dövüflleri, 19 Birinciteflrin 1942, s. 3 6)Temizlik Delileri, 26 Birinciteflrin 1942, s. 3 7)Eski ve Yeni Dedikodular, 22 ‹kinciteflrin 1942, s. 3 8)Aflureyi Nas›l Piflirdik? Helvay› Nas›l Piflirmifller, 29 ‹kinciteflrin 1942, s. 3 9)Past›rma Sucuk Bab›nda, 7 Birincikânun 1942, s. 3 1942 Y›l›. (Pazar Sohbeti baflflll›¤› alt›nda) 1)Saatsizlik Yüzünden, 13 Birincikânun 1942, s. 3 2)Eski Y›lbafl› Arifeleri, 27 Birincikânun 1942, s. 3 1943 Y›l›. (Pazar Sohbeti baflflll›¤› alt›nda) 1)Bu Y›lbafl› Gecesi, 3 ‹kincikânun 1943, s. 3 167 Sermet Muhtar bu maddeye ek yazm›flt›r. 277 kebikeç / 22 • 2006 2)Üstad Ahmet ‹hsan, 10 ‹kincikânun 1943, s. 3 3)fiark›lar›n Türkülerin Dili, Nerelerde Söylendikleri, 17 ‹kincikânun 1943, s. 3 4) fiark›lar›n Türkülerin Dili, Nerelerde Söylendikleri II, 24 ‹kincikânun 1943, 3 5)‹stanbul’un Geçirdi¤i Say›l› K›fllar, 31 ‹kincikânun 1943, s. 3 6)‹stanbul’un Bir Vakitki Resim Sergileri, 7 fiubat 1943, s. 3 7)Bir Vakitki Foto¤rafç›lar, 14 fiubat 1943, s. 3 8)Eski Sahne Y›ld›zlar›, 21 fiubat 1943, s. 3 9)Çabuk Kocayan ve Kocamayan Gönül, 28 fiubat 1943, s. 3 10)Mart Ay› Tarihe Neler Geçirdi?, 7 Mart 1943, s. 3 11)Bab›ali Caddesinde, 14 Mart 1943, s. 3 Sermet Muhtar Alus’un Reflfla at Ekrem Koçu Taraf›ndan Yay›mlanan ‹stanbul Ansiklopedisi ‹çin Yazd›¤› Ansiklopedi Maddeleri Sermet Muhtar Alus, Reflat Ekrem Koçu taraf›ndan yay›mlanan ‹stanbul Ansiklopedisi’e pek çok madde yazarak önemli bir katk›da bulunmufltur. Baz› maddelerde aç›k olarak onun imzas› bulunurken baz› maddelerin alt›na da ilgili maddenin yaz›m›nda onun notlar›ndan istifade edildi¤i not olarak ilave edilmifltir. Söz konusu ansiklopedide Sermet Muhtar Alus imzas›yla yay›mlanan veya onun notlar›ndan istifade edildi¤i belirtilen ansiklopedi maddeleri flunlard›r: ‹stanbul Ansiklopedisi, I. Cilt, ‹stanbul 1958. 1.Arap Abdullah, s.29-30.163 2.Abdullah Biraderler, s.36. 3.Abdülhak Molla Yal›s›, s.85. 4.Acemin Evi, s.184-186. 5.Adile Sultan, s.216-217. 6.Küçük Afet, s.222-223. 7.Afitap K›rtasiye Ma¤azas›, s.227-228. 8.fiiflman Agavni, s.252. 9.Kemani A¤ya, s.262. 10.Arap Ahmet, s.229. 11.Arap, Yalanc› Borazan, Ahmet, s.299-300. 12.fiiflko Ahmet, s.316. 163 Bu maddenin sonunda flu not vard›r: “Bibl: sermet Muhtar Alus, Not: Ahmet Rasim Muharrir Bu Ya,; Aka Gündüz, hayattan Hikâyeler”. 278 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS 13.Domates Ahmet Bey, s.330. 14.Mirasyedi Ahmet Bey, s.331. 15.Tombalak Ahmet Bey, s.333-334. 16.Ahmet Celaleddin Pafla (Çerkes, serhafiye), s.334-335. 17.Ahmet Husûsî, s.373. 18.Ahmet Necip Efendi, s.401-402. 19.Akkâmlar, s.527. 20.Alafranga Baloz, s.576. ‹stanbul Ansiklopedisi, II. Cilt, ‹stanbul 1959. 21.Aleko, s.588-589. 22.Ali Bey (Çolak), s.626-627. 23.Ali Efendi Lokantas›, 658. 24.Ali Pafla (Horoz), s.688. 25.Ali R›za(Sepetçi), s.701-702. 26.Ali fiamil Pafla, s.716-717. 27.Alus, Sermet Muhtar, s.755-756. 28. Amcabey Mecmuas›, s.762-274. 29.Anadolu Birahanesi, s.801. 30.Anastas (K›z), s.838. 31.Anbarl› Çiftli¤i, s.840-842. 32.Anber Dudu, s.842. 33.Angurya Çiftli¤i, s.461-862. 34.Anika, s.862. 35.Antika Talyan, s.880-882. 36.Antuan Andre, s.882. 37.Antronik (Hakkak), s.882. 38.Arabis, s.954. 39.Araksi Han›m, s.964. 40.Arif (Komik), s.980. 41.Arif Bey, s.985. 42.Arifi bey, s.1006-1007. 43.Arifin kahvesi, s.1007. 44.Arkadi Gazinosu, s.1012. 45.Arziye Han›m, s.1078. 46.Asadur (Kumaflç›, manifaturac›), s.1086-1088. 47. Asaf (Bülbül), s.1088. 49.Asaf Bey, s.1088. 279 kebikeç / 22 • 2006 50.Asal› Molla, s.1093-1094. 51.Astikzade Bo¤os, s.1131-1132. 52.Aflir Efendi (haf›z9, s.1162. ‹stanbul Ansiklopedisi, III. Cilt, (tarih ve yer yok). 53.Aflkî Kemani), s.1170-1171. 54.Atanik, 1196. 55.Atanasyan (Madam), s.1195. 56.Atina (Pansiyoncu Madam), s.1297-1298. 57.Atl›kar›nca, s.1313-1314. 58.Atyar›fllar›, s.1341. 59. Auziere Birahane ve Lokantas›, s.1342. 60. Avni Pafla (fierif Mehmet), s.1356. 61.Ayak berberleri, s.1391. 62.Ci¤erciler, Paçac›lar, s.1395. 63.Bozac›lar, s.1394. 64.Destanc›lar, s.1397-1398. 65.Fodulac›lar, Fodlac›lar, s.1400. 66.Hassac›, Patiskac›lar, s.1401. 67.K⤛thelvac›lar, s.1402. 68.Kebep Kestaneciler, unnabc›lar, s.1403. 69.Koz Helvac›lar, s.1404. 70.Köprüstü Bülbülcüler ve Bal›kç›lar, s.1404-1405. 71.Macuncular, s.1405-1406. 72.Mahallebiciler, s.1406-1407. 73.Makarac›, ‹¤neciler, s.1407. 74.Manavc›lar,164 s.1411. 75.Midye Dolmac›lar›, Midye Tavac›lar›, s.1411-1412. 76.Peynirli Pideciler, s.1413. 77. Sakalar, s.1414. 78. Pilavc›lar,Kuskusçular, s.1414.165 79.Sucular, s.1415. 80. fiamifli Tatl›c› ve Kurabiyeciler, s.1416-1417. 81.fiark› ve Kantolar, s.1417. 82.fiekerciler, s.1417. 164 Sermet Muhtar bu maddeye Patl›can ile ilgili olarak ek yazm›flt›r. 165 Sermet Muhtar bu maddeye ek yazm›flt›r. 280 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS 83.fierbetçiler, s.1418-1419. 84.Taze Cevizciler, s.s.1419. 85.Tenekeciler, 1420. 86.Aynal› bak›c›, s.1608-1609. 87. Aynal› meyhaneciler, s.1617. 88.Azaryan Efendi, (Manuk) (1850-1922), s.1672. 89.Aziz, (Çerkez), s.1696. ‹stanbul Ansiklopedisi, IV. Cilt, ‹stanbul 1960. 90.Badveli (tatiyos), s.1787-1788. 91.Balaban(Nikoli), s.1945-1946. 92.Balabani, s.1949. ‹stanbul Ansiklopedisi, V. Cilt, ‹stanbul 1961. 93.Bayzar han›m, s.2324. 94.Bebekde Hekimbafl› Yal›s›, s.2334-2336. 95.Behçet (Çeflmemeydanl›), s.2379. 96.Behram Efendi (‹skeçeli), s.2389-2390. 97.Tophanelio¤lu Belediye Bahçesi, s.2458. 98. Belvü Gazinosu ve Oteli, s.2489. 99. Berggren, s.1540. 100.Beyo¤lu Mutasarr›fl›¤›n›n Eski Binas›, s.1715-1716. 101.Binemeciyan (Agavni-zebed), s.2794. 102.Binemeciyan (Eliza)166, s. 2795. 103.Binemeciyan Onnik, s.2795-2796. 104.Binemeciyan Rupen, s.2796. 105. Bingazi Vapuru, s.2796. 106.Binnaz Han›m, s.2803. 107.Blanche (madam), s.2836. 108.Blanchong, s.2836-2837. 109. Blum Pafla, s.2839. ‹stanbul Ansiklopedisi, VI. Cilt, ‹stanbul 1963. 110.Bo¤çac› kad›nlar, s.2938-2942. 166 Sermet Muhtar bu maddeye ek yazm›flt›r. 281 kebikeç / 22 • 2006 111.Bonifay, s.2968. 112.Boyac›o¤lu, s.3033. 113. Canbedenyan, s.3368. 114. cavid Bey (‹brahim), s.3395-3396. 115. Celal ‹smail Pafla, s.3421. ‹stanbul Ansiklopedisi, VII. Cilt, ‹stanbul 1965. 116.Corci (Horoz), s.3608. ‹stanbul Ansiklopedisi, VIII. Cilt, ‹stanbul 1966. 117.Delisarayl›, s.4362. 118.Despina (Ç›plak), s.4517. 119.Destan, Destan Sat›c›lar›, s.4523-4524. 120.Dillizade, s.4580-4581. ‹stanbul Ansiklopedisi, IX. Cilt, ‹stanbul 1968. 121.Dost gecesi, Dost Sofras›, s.4714-4715. 122.Döflek Vozgunculu¤u, s.4733. 123.Ebe, Ebeler, s.4840-4841. 124.Edhem (Üsküdarl›, s.4905. 125.Emine Han›m, s.5068-5070. 126.Enstitütrisler, Mürebbiyeler, s.5127-5129. ‹stanbul Ansiklopedisi, X. Cilt, ‹stanbul 1968. 127.Evlenme Dü¤ünleri, Eski Dü¤ünler, s.5413-5415. 128.Faik Bey (‹dmanc›lar fieyhi), s.5494. 129.Fatma (fiak›rflukurun), s.5494. 130.Fehimpafla (Margaratte)167, s.5603-5605. ‹stanbul Ansiklopedisi, XI. Cilt, ‹stanbul 1971. 131.Fataki Eczanesi, s.5823. 132.Fotyatis, s.5827. 133.Frans›z Yazl›k Sefarethanesi, s.5834-5835. 134.Fuat Bey, (Operatör), s.5844. 135.Fuatpafla Gelini Han›m, s.5852. 167 Sermet Muhtar bu maddeye ek yazm›flt›r. 282 DEM‹RYÜREK Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar ALUS Özet: Sermet Muhtar Alus popüler bir yazar ve yerli gerçekçili¤in Cumhuriyet devrindeki en önemli temsilcilerindendir. Yazar›n yaflam›n›n önemli safhalar›n›, beslendi¤i kültür kaynaklar›n› ve edebiyat dünyas›yla tan›flmas›n› içeren bu çal›flmada hayatta olan akrabalar›ndan ve hakk›nda yaz›lanlardan da istifade edilmifltir. Çal›flma kapsaml› bir bibliyografya ile tamamlanm›flt›r. Anahtar Sözcükler: Sermet Muhtar, bibliyografya, biyografi, popüler edebiyat, ‹stanbul, mizah Sermet Muhtar Alus: a Bibliographical Essay on his Life and Works Abstract: Sermet Muhtar Alus was a popular writer and one of the leading agents of the local realism. Important phases of his life, local cultural resources that fed and shaped his world and his approach to the literary world are analyzed in this study. This is done through the information provided by his still living relatives and those written about him. The study ends with an extensive bibliography. Keywords: Sermet Muhtar, bibliography, biography, ‹stanbul, comedy, Turkish literature 283 kebikeç / 22 • 2006 POLONYALI AZER‹ GEL‹N‹ VANDA RESULZADE Bülent DANIfi fiO O⁄LU L eyla Han›m’› 1970’li y›llarda tan›d›m. K›z›l›rmak Sokak’ta, flimdi Ankapol Sinemas›’n›n bulundu¤u yerdeki apartman›n bodrum kat›nda oturuyordu. Soka¤a tafl›nd›¤›m›z günden beri, her gün köpe¤inin tasmas›ndan tutarak titrek ad›mlarla yürüdü¤ünü görürdük. Zay›f, aç›k tenli, güler yüzlü, yafll› ama gözleri par›ldayan bir kad›nd›. Mahalle esnaf› ona ‘madam’ diye hitap ederdi. Aksan›ndan Türk olmad›¤› anlafl›l›yordu. Sonra bir gün annem onu evimize davet etti. Madam’›n ad›n›n Leyla oldu¤unu o zaman ö¤rendim. Zaten kendisi de bir süre sonra ad›n›n Vanda’dan Leyla’ya dönüflmesinin hikayesini anlatm›flt›. Sevgili kocas› ona Leyla ile Mecnun’u anlatm›fl ve ad›n›n Leyla olmas›n› istemiflti. Kocas›, yani Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk cumhurbaflkan› Mehmet Emin Resulzade. Leyla Han›m’› anlatmak için önce Mehmet Emin Resulzade’den, Leyla Han›m’›n deyifliyle Emin Bey’den söz etmek gerekiyor. Leyla Han›m’la tan›flmam›zdan birkaç y›l sonra ölümüne kadar, sohbetlerimizde Emin Bey s›k s›k konu olurdu. O s›ralar Emin Bey hakk›nda hiçbir fley duymam›flt›m. Y›llar sonra Sovyetler Birli¤i y›k›l›p, Azerbaycan Cumhuriyeti yeniden kuruldu¤unda 285 kebikeç / 22 • 2006 ad› duyulmaya bafllad›. Meydanlara, üniversitelere Mehmet Emin Resulzade ad› verildi. Emin Bey’in ad›n› her duydu¤umda Leyla Han›m akl›ma geldi, bu günleri görseydi ne kadar mutlu olaca¤›n› düflündüm. Ama bu yaz›yla ilgili çal›flmalara bafllad›ktan sonra, art›k o kadar emin de¤ilim. Mehmet Emin Resulzade 1884 y›l›nda Bakü’de do¤mufl. Siyaset ve edebiyatla ilgili bir genç olarak, 1903 y›l›ndan itibaren fiarki Rus gazetesinden bafllayarak çeflitli gazete ve dergilerde yaz› yazm›fl, makaleleri, fliirleri yay›mlanm›fl. 1904 y›l›nda Neriman Nerimanov ile birlikte, Rus Sosyal Demokrat ‹flçi Partisi ile ba¤lant›l› Himmet örgütünün kurucu ve yöneticilerinden olmufl. 1905-1908 y›llar› aras›nda sol görüfllü Tekamül ve Yoldafl dergilerinde yaz›lar yazm›fl, Tekamül’ün yaz› iflleri müdürlü¤ünü yapm›fl. 1908 y›l›nda Azerbaycan’›n özerkli¤ine iliflkin görüfller içeren Karanl›kta Ifl›klar adl› oyunu sahnelenmifl. Bu dönem Kafkas halklar›n›n Rus Çarl›¤›’na karfl› birlikte mücadele verdi¤i ve sosyalist fikirlerin gençler aras›nda yay›lmaya bafllad›¤› dönem. Resulzade bu s›ralar, siyasi çal›flmalar› s›ras›nda –o dönemde kod ad› Koba olan- Stalin ile tan›flm›fl ve söylentiye göre ‘neft’ iflçileri grevini örgütlerken polisin elinden kurtulmas›na yard›mc› olmufl. Siyasi mücadele, çok yayg›n olarak görüldü¤ü gibi, Himmet yöneticilerinin de ülkeden kaçmas›na yol açm›fl. Resulzade 1909 y›l›nda ‹ran’a kaçarak, buradaki devrimci örgütlerde çal›flm›fl. Tebriz ayaklanmas›nda önemli rol üstlenmifl. Meflrutiyetin ilan›ndan sonra, ‹ran’daki sosyalist hareketin Tahran’da ç›kard›¤› ‹ran-› Nev gazetesinin yaz› iflleri müdürlü¤ünü yapm›fl. 1910 y›l›nda ‹ran Demokrat Partisi’nin kurucular›ndan ve Merkez Komite üyelerinden olmufl. 1911 y›l›nda Rusya’n›n ‹ran’a girmesi ve ‹ran Hükümetine yapt›¤› bas- 286 DANIfiO⁄LU Polonyal› Azeri Gelini Vanda Resulzade k›lar sonucu yeniden sürgün dönemi bafllam›fl. Bu sefer ‹stanbul’a kaçm›fl. 1911-1915 y›llar› aras›nda Türk Ocaklar›’nda faaliyet göstermifl, Türk Yurdu dergisinde yaz›lar› ç›km›fl. Zeki Velidi Togan, Ziya Gökalp gibi isimlerle birlikte çal›flt›¤› bu dönemde Türk milliyetçili¤ine e¤iliminin a¤›rl›k kazanmaya bafllad›¤› anlafl›l›yor. Resulzade ‹stanbul’da iken, 1913 y›l›nda Azerbaycan’da Müsavat Partisi kuruluyor. Müsavat Partisi ulusal ya da dinsel tutum ayr›m› gözetmeksizin bütün Müslüman halklar›n birleflmesi ça¤r›s› yap›yor. Partinin program›nda özerk ya da ba¤›ms›z Azerbaycan’dan söz edilmedi¤i gibi, Türklük kavram› da yer alm›yor. Türklük kavram› 1915 y›l›nda Resulzade Baku’ya dönüp, Aç›k Söz gazetesini ç›karmaya bafllad›ktan sonra yayg›nlafl›yor. Dilin sadeleflmesi çal›flmalar› bafll›yor. ‘Türkleflmek, ‹slamlaflmak, Ça¤dafllaflmak’ slogan› yay›l›yor. Müsavat Partisi’nin ‹slamc›l›ktan Türkçülü¤e dönüflümü de bu s›ralar oluyor. Resulzade siyasi hayat›na Rusya’da sosyalist olarak bafllayan bir politikac›. ‹ran’da yaflad›¤› dönemde Azerili¤i öne ç›karmayan, tüm ‹ran için reform talep eden bir partinin yöneticisi. Son dönemde milliyetçili¤e yönelmesi Rusya ve ‹ran gibi büyük ülkeleri dönüfltürmeye yönelik çabalar›n›n baflar›s›zl›¤›n›n yol açt›¤› umutsuzluk mu yoksa içinde her zaman var olan bir e¤ilimin a盤a ç›kmas› m› bilmiyorum. Ama burada Leyla Han›m’la ilgili bir parantez açmak gerekiyor. Hangi seçim oldu¤unu hat›rlam›yorum ama 1970’li y›llardayd›. Leyla Han›m’a hangi partiye oy verece¤ini sormufltum. Ecevit’e oy verece¤ini söylemiflti. Sebebini sordu¤umda da “Söyledikleri Emin Bey’in düflüncelerine çok benziyor” demiflti. 1917 y›l›nda Müsavat Partisi ilk kurultay›n› yap›yor ve Resulzade oy birli¤i ile genel baflkan seçiliyor. Parti art›k ‹slamc› de¤il laik milliyetçi bir çizgidedir ve Rusya’da federatif bir yap› kurulmas›n› savunmaktad›r. Ancak Ekim Devrimi’nden sonra ülkenin her taraf› gibi Kafkasya da kar›flm›flt›r. Kafkasya’n›n çok uluslu yap›s›n› yans›tan Bakü Komünü ulusal e¤ilimleri k›rarak s›n›fsal temele dayal› bir birlik kurmada baflar›s›z olmufltur. Önce Gürcistan ve Ermenistan, ard›ndan Azerbaycan ba¤›ms›zl›¤›n› ilan eder. Resulzade 28 May›s 1918 tarihinde Azerbaycan Milli fiuras› Baflkan› s›fat› ile Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin kuruluflunu aç›klar. Gence geçici baflkent olarak kullan›lmaktad›r. Azeri önderlerin aras›ndaki çat›flmalar›n yan› s›ra Ermenistan ile çarp›flmalar da bafllam›flt›r. Bu s›ralar Osmanl› ordusu da Kafkasya’ya girmifltir. Enver Pafla’n›n kardefli Nuri Pafla, ‹slam Ordusu ad›yla Türk askerler ve Azeri gönüllülerden oluflan bir orduyla ilerlemektedir. Bir yandan da Bakü Komünü ile Müsavatç›lar›n çat›flmalar› sürmektedir. 287 kebikeç / 22 • 2006 Nuri Pafla komutas›ndaki ordu 1918 Eylül’ünde Bakü’ye girer. Bakü Azerbaycan’›n baflkenti olur. Azerbaycan bu dönemde Sovyetler Birli¤i, Osmanl›, ‹ngiliz, Alman devletlerinin türlü çeflitli çat›flmalar›na ve pazarl›klar›na sahne olmaktad›r. Resulzade’nin cumhurbaflkanl›¤›ndaki Azerbaycan’da hükümetin bafl›na Feth Ali Han Hoyski atan›r. Bu atamada Müsavat Partisi’nin etkisini zay›flatmak ve Türkiye’ye daha yak›n kiflileri güçlendirmek amac›n›n güdüldü¤ü iddialar› vard›r. Azerili¤in tan›mlanmas›, Türklük, Osmanl›l›k ile iliflkileri gibi tart›flmalar›n yan› s›ra Müsavat Partisi’nin sa¤ ve sol kanatlar› aras›ndaki çekiflmeler de sürmektedir. Nitekim toprak reformu yasas›n›n haz›rlanmas›na karfl›n reformun yap›lamamas› hükümetin zay›flamas›n›n nedenlerinden biri olarak gösterilmektedir. ‹ki y›ldan az yaflayan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin büyük Bat›l› devletler taraf›ndan tan›nmas›na, Paris Konferans›’na kat›lmas›na ra¤men ekonomik sorunlar› çözemedi¤i ve Sovyet, Osmanl›, ‹ngiltere devletlerinin bask›lar› alt›nda kald›¤› anlafl›l›yor. 27 Nisan 1920 tarihinde Sovyet ordusu Bakü’ye girmek üzereyken, Meclis’te düzenlenen ola¤anüstü oturumda hükümet düflürülür ve iktidar Neriman Nerimanov baflkanl›¤›ndaki Azeri komünistlere geçer. Tutuklamalar bafllar. Resulzade Bakü’den kaç›p bir süre saklansa da yakalan›r, di¤er muhaliflerle birlikte hapse at›l›r. Bu arada devreye Stalin girer. Stalin Azerbaycan’dad›r ve yeni Azeri yönetimi taraf›ndan tutuklanan eski dostu ile görüflmek ister. Resulzade bu görüflme ile bafllayan ve sonra da uzun süre devam eden sohbetlerini 1954’de yay›mlad›¤› an›lar›nda anlat›yor. Sohbetler, beklenece¤i gibi, büyük ölçüde siyaset a¤›rl›kl› ama Eskimo kad›nlar› ile Kafkasyal› kad›nlar›n cinsel ahlak anlay›fllar›n›n k›yaslanmas› gibi ‘erkek muhabbetleri’ de eksik de¤il. Yine de ‘tayin-i mukadderat hukuku’ tart›flmalar› hepsinin önüne geçiyor. ‹lginç diyaloglar var. Stalin küçük ülkelerin ba¤›ms›z kalamayaca¤›n›, er geç bir büyük ülkeyle anlaflaca¤›n› söylüyor. Resulzade ba¤›ms›z olurlarsa Sovyetler ile anlaflabileceklerini ancak ba¤›ml›l›¤› kabul edemeyeceklerini söylüyor, Sovyetleri Almanlar yönetmeye kalk›flsa ne yapacaklar›n› soruyor. Stalin gülümseyerek, “Bizden daha iyi yaparlar” cevab›n› veriyor. Sonuçta Stalin gençlik yoldafl›na kendisiyle beraber Moskova’ya gelmesini öneriyor. Bakü’de kald›¤› sürece can güvenli¤inin bulunmayaca¤›n›, Azeri yöneticilerinin er geç ondan kurtulmak isteyece¤ini söylüyor. Resulo¤lu bu öneriyi kabul ediyor ve ayn› trenle Moskova’ya gidiyorlar. Moskova’da bir ara Resulzade’nin Türkiye’ye gönderilmesi söz konusu oluyor. O s›ralar baz› muhaliflerin yurtd›fl›na ç›kar›lmas› mümkün. Ancak Ukraynal› bir muhalifin ç›kar ç›kmaz Sovyetler aleyhine faaliyete bafllamas› ne- 288 DANIfiO⁄LU Polonyal› Azeri Gelini Vanda Resulzade deniyle bu uygulamadan vazgeçiliyor. Moskova’da Resulzade’ye kalacak ev veriliyor, fiark Dilleri Enstitüsü’nde Fars ve Rus dilleri dersleri vermesi sa¤lan›yor. Kendisinden yeni kurulacak bir flarkiyat cemiyetinin ve ‘fiark Milletleri Komünist Üniversitesi’nin bafl›na geçmesi isteniyor ama reddediyor. Moskova’da geçen iki y›l içinde Stalin, Sultan Galiyev, Enver Pafla gibi kiflilerle görüflmeler yap›yor. 1922 y›l›nda Bakü’de Müsavat Partisi’nin illegal örgütlenmesini sa¤lad›¤› haberi gelince kaçmaya karar veriyor. fiark Dilleri Enstitüsü’nde araflt›rma yapmak bahanesiyle Leningrad’a geliyor. Buradan bir kay›kla Finlandiya’ya kaç›yor. Leyla Han›m bana Resulzade’nin kaç›fl› ile ilgili daha farkl› bir hikaye anlatm›flt›. Onun anlatt›klar›na göre, Resulzade’nin ülseri var. Moskova’da gözalt›ndayken hastalan›yor. Stalin bu hastal›ktan endifleleniyor. Resulzade öldü¤ü takdirde bunun do¤al bir ölüm oldu¤una kimseyi inand›ramayaca¤›ndan ve Azerbaycan’da ç›kabilecek bir ayaklanmaya engel olamayaca¤›ndan korkuyor. Resulzade Finlandiya’da bir hastaneye yat›r›l›yor. Hastanede ‹ngiliz ajanlar› Resulzade ile iliflki kuruyor. Kendisini kaç›rmay› ve yurtd›fl›nda sürdürece¤i ba¤›ms›zl›k mücadelesini desteklemeyi öneriyorlar. Bunun karfl›l›¤›nda, ba¤›ms›zl›ktan sonra Bakü petrollerinin iflletilmesinde imtiyaz istiyorlar. Resulzade bu pazarl›ktan çok rahats›z olmas›na ra¤men anlaflmay› kabul ediyor ve bir gece kay›kla hastaneden kaç›r›l›yor. Emin Bey’in an›lar›yla Leyla Han›m’›n anlatt›klar›n›n neden böyle farkl› oldu¤unu bilmiyorum. Gerçi Resulzade an›lar›nda, Tahran’da ‹ran-› Nev gazetesinin yöneticili¤ini yaparken ‹ngiltere Sefareti’nin askeri ataflesi ‘Stoks’ ile tan›flt›¤›n›, Rusya’n›n ‘azimkar muhalifi’ olan bu kiflinin Birinci Dünya Savafl›’nda Azerbaycan’daki ‹ngiliz kuvvetleri komutan›n›n siyasi müflaviri oldu¤u- 289 kebikeç / 22 • 2006 nu ve o dönemde de görüfltüklerini söylüyor. Stalin’in bu adamdan nefret etti¤inden de söz ediyor. Ama Sovyetler’den kaç›fl›n› anlat›rken ‹ngilizlerden bahsetmiyor. Öte yandan, Leyla Han›m bana hikayesini anlatt›¤›nda hayli yafll› bir kad›nd›. Kendisine anlat›lanlar› yanl›fl hat›rlam›fl olabilir. Anlatt›klar› –daha sonra söz edece¤im- Pilsudski’nin Rusya’dan kaç›fl hikayesine de biraz benziyor. Resulzade Türkiye’ye gelip Azerbaycan’›n ba¤›ms›zl›¤› için siyasal çal›flmalara bafll›yor. Yeni Kafkasya, Azeri Türkü, Odlu Yurt, Bildirifl dergileri onun yönetiminde ç›k›yor. Azerbaycan ve Kafkasya üzerine, biri Frans›zca ve biri Rusça olmak üzere bir dizi kitap yaz›yor. Bu çal›flmalar› Sovyetler Birli¤i’ni rahats›z ediyor. Stalin’in talebi üzerine, o s›ralar Sovyetler ile yak›n olan iliflkilerin bozulmamas› için, Atatürk Resulzade’den yurtd›fl›na ç›kmas›n› istiyor. Kendisi ile ayn› kaderi paylaflan Tatar lider Ayaz ‹shaki ile birlikte Türkiye’yi terk edip, Polonya’ya gidiyorlar. Rastlad›¤›m kaynaklarda bu göçün tarihleri pek net de¤il, 1927 ile 1931 aras›nda de¤ifliyor. Leyla Han›m’›n anlatt›klar› burada da baz› farklar içeriyor. Leyla Han›m’a göre Emin Bey ‹ngiltere’de bir dernek kurup siyasi çal›flmalar›n› sürdürür. Fakat ‹ngilizlerin kontrolünde çal›flmaktan memnun de¤ildir. Fransa’ya geçer ve Paris’te Journal Prometheus adl› bir dergi ç›kar›r. Daha sonra Polonya’ya geçer. Resulzade’nin neden Polonya’ya geçti¤i, Paris’te ç›kard›¤› derginin ad›ndan anlafl›l›yor. O y›llarda Polonya’n›n lideri olan Mareflal Pilsudski, Rusya ve Sovyetler Birli¤i s›n›rlar› içindeki Rus olmayan halklar›n iflbirli¤ini amaçlayan Promethean projesinin uygulanmas› için çal›flmaktad›r. Hikayemiz Pilsudski hakk›nda k›sa bir bilgi verilmesini gerektiriyor. Polonya’n›n ba¤›ms›zl›k savafl›n›n lideri ve cumhurbaflkan› Jozef Pilsudski 1867 y›l›nda, Rusya’ya ba¤l› olan topraklarda, asil bir ailenin çocu¤u olarak do¤ar. Lehçe konuflman›n yasakland›¤›, yo¤un bir Ruslaflt›rma program›n›n uyguland›¤› bir dönem. Rusya’dan ba¤›ms›zl›¤› savunan milliyetçi bir aileden gelen Pilsudski ailesinin izinden gider, Rusya’daki Narodniklerle iliflkili bir örgüte girer ve siyasal nedenlerle üniversiteden at›l›r. 19 yafl›nda Çar III. Alexander’e karfl› baflar›s›z bir suikast giriflimi nedeniyle tutuklan›r ve Sibirya’da befl y›l sürgüne mahkum edilir. Tutuklanma nedeni de ilginç. Sonradan ünlü bir antropolog olan a¤abeyi Bronislav Pilsudski, Lenin’in a¤abeyi Alexander Ulyanov ile yak›n arkadaflt›r ve suikast› birlikte planlam›fllard›r. Jozef Pilsudski sürgünden sonra Polonya Sosyalist Partisi’ne girer, illegal Robotnik (‹flçi) dergisini ç›kar›r. Partinin baflkanl›¤›na seçildikten sonra sosyalist ve milliyet- 290 DANIfiO⁄LU Polonyal› Azeri Gelini Vanda Resulzade çi fikirleri içeren bir çizgi izler. 1900 y›l›nda yeniden tutuklan›nca, ak›l sa¤l›¤›n›n bozuldu¤u izlenimi uyand›rarak St. Petersburg’da (Leningrad) bir hastaneye yat›r›lmay› baflar›r ve buradan yurtd›fl›na kaçar. 1904 y›l›nda Bojowki adl› bir gerilla örgütü kurarak bombalamalar, soygunlar, suikastlar içeren silahl› mücadeleye bafllar. Ayn› y›l, Rusya (daha sonra Sovyetler Birli¤i) s›n›rlar› içinde yaflayan ve Rus olmayan bütün halklar›n ba¤›ms›zl›¤›n› ve dayan›flmas›n› hedefleyen Promethean projesini haz›rlar. Promethean projesi çal›flmalar› ‹kinci Dünya Savafl›’na kadar devam eder. Pilsudski, say›lar› Birinci Dünya Savafl› bafllar›nda 12.000’e ulaflan silahl› militanlar›yla Ruslara karfl› savafl›r ve 1918 y›l›nda kurulan ba¤›ms›z Polonya Cumhuriyeti’nin ilk devlet baflkan› olur. 1921 y›l›nda anayasan›n kabulüyle iktidar› kaybeder ama 1926’da bir askeri darbe ile yönetimi ele geçirir. 1935 y›l›nda ölene kadar Polonya’y› diktatörlükle yönetir. Pilsudski Promethean hareketi kapsam›nda Rusya’daki Rus olmayan bütün halklar›n lider kadrolar› ile iliflki kurmufltur. Azeriler de bu halklar›n aras›ndad›r. 1926 y›l›nda Pilsudski’nin yeniden iktidara gelmesiyle proje yeniden harekete geçirilmifltir. Resulzade’nin 1927 y›l›nda Polonya’ya geçmesi muhtemelen bununla ilgilidir. Resulzade’nin yaz› yazd›¤› Prometheus adl› ayl›k dergi Promethean hareketi taraf›ndan Paris’te yay›mlanmaktad›r. Pilsudski ile Resulzade’nin Varflova’da görüflmeler yapt›klar› bilinmektedir. Leyla Han›m’›n Mareflal Pilsudski’nin ye¤eni oldu¤unu bir Azeri web sitesinden ö¤rendim. Daha sonra Resulzade’nin torunu Reis Resulzade’nin, dedesinin hayat›na dair yazd›¤› yaz›da, Varflova’da Pilsudski’nin ye¤eni Vanda’ya afl›k oldu¤unu ve birlikte yaflad›klar›n› yazd›¤›n› gördüm. ‹nternette Resulzade’nin yaflam› ile ilgili ayr›nt›l› bilgi veren çok say›da Azerice ve Türkçe web sitesi var ama nedense hiç biri Leyla Han›m’dan söz etmiyor. Yaln›zca birinde “Polonya’da Pilsudski’nin kardafl›n›n k›z›yla yaflad›” diye bir ifadeye rastlad›m. Oysa Vanda onun Türkiye’de ölene kadar birlikte yaflad›¤› efliydi. Azerilerin Vanda’n›n var oldu¤unun bilinmesini pek istemedikleri anlafl›l›yor. Bunun nedeni Azeri milliyetçili¤inin babas› Resulzade’nin bir Polonyal› kad›nla evlenmifl olmas› m›, yoksa ona dinini de¤ifltirmesi için bask› yapmamas› ve ölene kadar H›ristiyan kalmas›na izin vermesi mi, bilmiyorum. Leyla Han›m’›n bana Pilsudski’den söz etti¤ini hat›rlam›yorum. Belki de söz etmiflti ama ben o y›llarda Pilsudski’yi tan›mad›¤›m için anlamam›flt›m. Ailesinin kuflaklar boyu Rus egemenli¤ine karfl› mücadele etti¤ini anlatm›flt›. Büyük babas›n›n ayak bileklerindeki pranga izlerinin ölene kadar geçmedi¤ini söylemiflti. Babas›n›n Polonya’n›n ba¤›ms›zl›¤› için mücadele eden bir önde- 291 kebikeç / 22 • 2006 rin emrinde çal›flt›¤›n› ve Sibirya’ya sürgüne gidip geldi¤ini anlatm›flt›. Mareflal Pilsudski’nin küçük yaflta ölenler hariç, k›z ve erkek dokuz kardefli var. Bunlardan Bronislav Sibirya’ya sürülmüfl, Adam ve Jan da siyasi hareketin içinde yer alm›fl, di¤erleri hakk›nda bilgi edinemedim. Leyla Han›m’›n hangisinin çocu¤u oldu¤unu bilemiyorum. Hakk›nda bilgi edinmek için Polonya Büyükelçili¤i’ne yazd›m, Büyükelçi ilgilendi ancak bilgi almak mümkün olmad›. Vanda 19. yüzy›l sonlar›nda veya 20. yüzy›l bafllar›nda do¤mufl olmal›. Çocuklu¤u ve gençli¤i Polonya’n›n Rus Çarl›¤›’na ba¤l› oldu¤u dönemde geçmifl. Lehçeyi yaln›zca evlerinde konuflabildikleri, ev d›fl›nda Rusça konuflmak zorunda kald›klar› bir dönem. Rusça’y› çok iyi bildi¤i halde nefret etmesi de bu yüzden. Bu yüzden y›llar sonra Ankara’da yaflarken, Dil ve Tarih Co¤rafya Fakültesi’nin Rus Dili ve Edebiyat› Bölümü’nde ders vermesi istendi¤inde, mevcut iflinden daha yüksek ücret önerildi¤i halde derhal reddetmifl. Ama Rusça’ya düflmanl›¤› Ruslara düflmanl›k anlam›na gelmiyor, hayat›n›n son döneminde bir Rus kad›nla arkadafl olmufltu. Leyla Han›m’›n e¤itimli, nitelikli bir kad›n oldu¤u her halinden belliydi. Varflova’da Frans›z Filolojisi’nden mezun olmufl. Ö¤rencilik y›llar›nda, kendi tabiriyle ‘revolüsyoner’mifl. Tatl› tatl› gülümseyerek “Hepimiz revolüsyoner- 292 DANIfiO⁄LU Polonyal› Azeri Gelini Vanda Resulzade dik” derdi. Bir gün Leyla Han›m’la sokakta karfl›laflm›flt›k. Üzerimdeki parkay› iflaret ederek, “Biz de mujik kasketi takard›k” demiflti. Mujik kasketi takmakla birlikte, soylu ailesinin ona rahat bir hayat sa¤lad›¤› belli. Üç kere Viyana’ya, ayr›ca Paris, Berlin ve Londra’ya gitti¤ini anlatm›flt›. Gençlik y›llar›na ait anlatt›¤› bir olay da kardefliyle ilgili. Rusya’da mimarl›k e¤itimi alan kardefli –her ne sebeptense- iflçi k›l›¤›na girerek kaçmaya çal›fl›yor. Ama kontrol s›ras›nda ellerinin nas›rl› olmamas› onu ele veriyor ve öldürülüyor. Leyla Han›m Emin Bey’le tan›flmadan önce baflka biriyle evlenmifl ve boflanm›fl. Emin Bey’le büyük bir aflk yaflayarak evlendi¤ini söylemiflti. ‹kinci Dünya Savafl›’na kadar Varflova’da yafl›yorlar. Bu arada Emin Bey’in siyasi faaliyetleri devam ediyor. ‹stiklal ve Kurtulufl dergilerini ç›kar›yor. 1934 y›l›nda Brüksel’e gidip, Kafkas Konfederasyonu Pakt›’n› imzal›yor. Azerbaycan’a iliflkin yazd›¤› kitaplar Almanca ve Lehçe dillerinde yay›mlan›yor. 1939 y›l›nda Almanya’n›n Polonya’y› iflgal etmesiyle birlikte düzenleri bozuluyor. Leyla Han›m’›n ailesi bu sefer Alman iflgalcilere karfl› verilen ba¤›ms›zl›k mücadelesine kat›lm›flt›r. Bildirilerin haz›rlanmas› ve toplant›lar için en uygun yer olarak onlar›n evi seçiliyor. Çünkü Resulzade Varflova’da Türk gazeteci s›fat›yla bulunmaktad›r ve onun evinin aranmas› olas›l›¤› Polonyal›lara göre çok düflüktür. Leyla Han›m’›n k›z kardeflinin kocas› Polonya ordusunun subaylar›ndand›r ve iflgal ordusuna sabotajlar düzenlemektedir. Bir gün gestapo evini bas›yor ve ailesinin önünde onu öldürüyor. Bu olay›n üzerine Polonya’dan kaçmak zorunda kal›yorlar. Polonya’dan kaçt›ktan sonra Romanya’ya yerlefliyorlar. Resulzade 1942 y›l›nda Hitler’in daveti üzerine, di¤er Kafkas halklar›n›n temsilcileriyle birlikte Berlin’e gidiyor. Kafkasya ve Azerbaycan’›n ba¤›ms›zl›¤› üzerine görüflmeler yap›l›yor ancak anlaflma sa¤lanam›yor. Resulzade’den Alman ordusunda yer alan Azeri birliklerine bir konuflma yapmas› isteniyor. Naziler yap›lan konuflmadan memnun kalm›yor ve Resulzade’nin Almanya’y› 24 saat içinde terk etmesini istiyor. Resulzade Romanya’ya döndükten sonra Nazilere karfl› bir bildiri kaleme al›yor. Romanya’da da uzun süre kalam›yorlar. Sovyet ordular›n›n Romanya’ya yaklaflmas› üzerine, önce Yugoslavya’ya, oradan Macaristan’a kaç›yorlar. Hem Sovyet hem Alman ordular›ndan kaçmaya çal›flan çiftin s›¤›nabilece¤i tek yer ‹sviçre’dir. Ancak ‹sviçre ordusu, savafla bulaflmak endiflesiyle s›n›rlar› tutmufl, hiçbir mülteciyi kabul etmemektedir. Kalabal›k bir grupla birlikte, ‹sviçre s›n›r muhaf›zlar›n›n kendilerine çevrilmifl mitralyözleri karfl›s›nda, üç ay kadar da¤larda yafl›yorlar. Bekleyenlerin say›s› her geçen gün biraz daha aza- 293 kebikeç / 22 • 2006 l›yor ama onlar, gidecek baflka yerleri olmad›¤›ndan, kal›yorlar. Leyla Han›m her gün tek bafl›na bir tepeye ç›k›p müttefik askerlerini bekliyor. Nitekim askerlerin geliflini ilk gören ve heyecanla koflup di¤erlerine haber veren o oluyor. Leyla Han›m onlarla karfl›laflan Amerikal› askerlerin flaflk›nl›¤›n› ve kendilerine ikram ettikleri çikolatan›n tad›n› unutamad›¤›n› söylerken gülüyordu. 1947 y›l›nda, o s›ralar Türkiye’nin Bern büyükelçisi olan Yakup Kadri Karaosmano¤lu’nun yard›m›yla, Türkiye’ye geliyorlar, Ankara’ya yerlefliyorlar. Emin Bey siyasi faaliyetlerine devam etmekle birlikte, Azerbaycan tarihi ve edebiyat› ile ilgili çal›flmalara a¤›rl›k veriyor. Azeri flairi Nizami ile ilgili önemli bir kitap yaz›yor. Türk Ansiklopedisi’nde baz› maddeleri haz›rl›yor. Leyla Han›m da Milli Kütüphane’de çal›flmaya bafll›yor. Türkiye’ye ilk geldikleri s›ralarda yaflad›klar› bir olay, mücadeleci tav›rlar›n›n pek de¤iflmedi¤ini gösteriyor. Ankara’y› bilenler bilir, Polonya Sefareti Ku¤ulu Park’›n karfl›s›nda, konumuyla, bahçesiyle kentin en güzel sefaretlerinden biridir. Almanlar Polonya’y› iflgal ettiklerinde bu sefarete de el koymak istedikleri, buna karfl›l›k ‹nönü’nün “Biz Polonya’y› geçen sefer 200 y›l bekledik, yine bekleriz” diye izin vermedi¤i söylenir. Sefaret binas›n›n içi de çok güzelmifl ve de¤erli tablolarla doluymufl. 1948 y›l›nda Polonya’da sosyalist yönetim kurulunca, eski büyükelçi “komünistler sanata karfl›d›r” diyerek, bu de¤erli tablolar› götürmüfl. Büyükelçinin ‹nönü ile aras›ndaki dostlu¤a güvenerek bu harekete cesaret etti¤i söyleniyormufl. Emin Bey ve Leyla Han›m bir kokteylde bu büyükelçi ile karfl›laflm›fllar ve “O tablolar Polonya halk›n›n mal›d›r, onlar› çalmaya hakk›n›z yok” diye ba¤›rarak salonu terk etmifller. Leyla Han›m, kocas› öldükten sonra da Ankara’da yaflamay› sürdürmüfl. Polonya’daki kardeflleri ve akrabalar›yla iliflkiyi kesmemifl, sürekli yaz›flm›fl. Polonya’n›n k›tl›k çekti¤i dönemlerde onlara g›da maddeleri göndermeyi ihmal etmemifl. Memleketindeki yak›nlar›n›n da onu unutmad›klar›n› biliyorum çünkü ye¤enleri onu ziyarete geldiklerinde Leyla Han›m’› tan›yordum. Ye¤enlerini bizim eve getirdi, tan›flt›rd›. O zamanlar kad›nlar›n elini öpme adeti Türkiye’ye girmemiflti. Polonyal›lar elini öptü¤ünde annemin ne kadar flafl›rd›¤›n› hat›rl›yorum. Onlara Ankara’y› gezdirdik. Leyla Han›m çok mutluydu. Onu bir de y›llard›r özledi¤i Varflova’dan dönüflünde bu kadar mutlu görmüfltüm. Akrabalar›n›n ça¤r›s› üzerine gitmifl ve üç ay kalm›flt›. Her hafta sonu Varflova’n›n yak›nlar›ndaki bir parka gidip Chopin dinledi¤ini anlatm›flt›. “Varflova hiç bozulmam›fl, hâlâ çok güzel” diyordu. Üstelik Polonya’daki düzeni de be¤enmiflti. Polonyal›lar›n bütün ihtiyaçlar›n› karfl›lad›klar›n›, rahatlar›n›n yerinde oldu¤unu söylüyordu. 294 DANIfiO⁄LU Polonyal› Azeri Gelini Vanda Resulzade Leyla Han›m’› tan›d›¤›m›zda Milli Kütüphane’den emekli olmufltu. Emekli maafl›yla, bir apartman›n rutubetli bodrum kat›nda çok yoksul bir yaflam sürüyordu. Her pazar ‹talya Sefareti’nin bahçesindeki Katolik kilisesine giderdi. Azeri derneklerinden birileri zaman zaman onu ziyaret ediyordu ama hiç kimseden yard›m kabul etmiyordu. ‹ki yan apartman komflusu oldu¤umuzdan bize s›k s›k gelirdi. Geldi¤inde de bir sedire uzan›p günefllenmeyi ihmal etmezdi. Penceresinin önünden geçerken “hu hu” diye seslendi¤ini duyup kafam› çevirince gülümseyen yüzünü görürdüm. Bütün sorunlar›na ra¤men her zaman nefleli, her zaman flakac›yd›. ‹kide bir kiraya zam isteyen ve köpe¤inden flikayet eden ev sahibinden ‘Çar’ diye söz ederdi. Kurtulamad›¤› s›rt a¤r›lar›n›n ad› da ‘Stalin’di. Köpe¤i öldükten k›sa bir süre sonra penceresine bir kedi gelmiflti. Leyla Han›m ölene kadar “yaln›zl›¤›m› anlad› ve bana yoldafl olmaya geldi” dedi¤i kedisiyle birlikte yaflad›. Bir gün yata¤›nda sessizce öldü. Leyla Han›m’›n ölümünü bir iki gün sonra haber ald›k. Evindeki belgeleri Azeri derneklerinden gelen birilerinin ald›¤›n› söylediler. Bu belgelerin kullan›l›p kullan›lmad›¤›n› bilmiyorum. Atatürk Kültür Merkezi Baflkanl›¤›’n›n web sitesinde bir ö¤retim üyesi, Resulzade’nin arflivinin çeflitli kiflilere da¤›ld›¤›n›, kimde hangi belgenin bulundu¤unun bilinmedi¤ini yaz›yor ve bu konuda Müsavatç›lar›n çok ketum davrand›¤›ndan flikayet ediyor. Leyla Han›m’›n ölümünden sonra oldu¤u gibi, Resulzade’nin arkadafl› Kerim Oder öldü¤ünde de baz› arkadafllar› evine gelerek belgeleri eflinden alm›fllar. Sürgündeki bir örgütlenme için bu anlafl›labilir bir tav›r. Ama do¤rusu bir Azeri web sitesinde “… Memmed Emin 1955-il mart›n 6-da gece saat on bire on daqiqa kalm›fl üç defa ‘Azerbaycan… Azerbaycan… Azerbaycan…’ deyerek ebediyete qovufltu” yaz›ld›¤›n› görünce, bir mit yaratma çabas›n› sezmemek de mümkün de¤il. Vanda/Leyla sevgi dolu, iyi bir kad›nd›. Umar›m bir gün Azeriler ona da rahmet yollar. Özet: Bu yaz› 1918 y›l›nda kurulan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin ilk ve tek cumhurbaflkan› Mehmet Emin Resulzade’nin Polonya as›ll› efli Leyla Han›m’›n anlatt›klar›na dayal› olarak yaz›lm›flt›r. Leyla Han›m’›n, hayat›n›n son döneminde Ankara’da yaflarken, eflinin ve kendisinin yaflam›na iliflkin anlatt›¤› olaylar Azeri kaynaklar›nda yaz›lanlarla karfl›laflt›r›lm›flt›r. Anahtar Sözcükler: Resulzade Mehmet Emin, Azerbaycan, Müsavat Partisi, Stalin, Pilsudski, Polonya. 295 kebikeç / 22 • 2006 VANDA RESULZADE, Polish Bride of the Azeri Abstract: Based upon the story of Leyla Han›m, the wife of Mehmet Emin Resulzade, the first and last president of the Azerbeycan Republic of 1918, the article provides a narrative of their marriage in comparison with the Azeri sources. Keywords: Resulzade Mehmet Emin, Azerbaycan, Müsavat Party, Stalin, Pilsudski, Poland. 296 kebikeç / 22 • 2006 POSTA MALZEMELER‹N‹N ANLATTI⁄I; B‹R‹NC‹ DÜNYA SAVAfi fiII YILLARINDA ANKARA ES‹R KAMPI Mehmet AKAN* O smanl› ‹mparatorlu¤u’nun 11 Kas›m 1914’de Birinci Dünya Savafl›’na girmesiyle bafllayan süreçte ‹mparatorluk ordusu yedi ayr› cephede savaflt›. Savafl›n ilk y›llar›nda gerek Irak cephesinde gerekse Çanakkale’de Biritanya ordular›na karfl› büyük bir baflar› gösteren Osmanl› ordusu binlerce ‹ngilizi esir ald›. Yaln›z Kuttülammare’de, 29 Nisan 1916’da General Townsend baflta olmak üzere 5 general, 481 subay ve onbinin üzerinde asker esir al›nm›flt›r. M.S.B. arfliv belgelerine göre al›nan esirler için ço¤unlu¤u Anadolu’da; Eskiflehir, Afyonkarahisar, Ankara, Kocaeli, Bursa, Samatya, Tavflanl›, Kastamonu, Konya, K›rflehir, Kütahya, Manisa, Yozgat, Musul, Toros, Res’ülayn, Amanos, Sivas, Koçhisar, Zara, Merzifon, Kayseri, Giresun, fiam, Halep, Adana, Tarsus, Ba¤dat, Cizre, Nusaybin olmak üzere 30 yerde ve 11 ayr› hastane ve ordu karargah›nda esir kamp› kurulmufltur. Bu kamplardaki esir say›lar›na gelince; 9 Ocak 1916’da Hilal-i Ahmer Cemiyeti’ne ‹stanbul Baflkumandanl›k Karargah›’ndan gönderilen bir yaz›ya göre kamplarda toplam 10.628 esir vard›. Bunun 2.163’ü ‹ngiliz subay ve erleri, 8.437’si Hintli su* Endüstriyel tasar›mc›, koleksiyoner. studiotasarim@gmail.com 297 kebikeç / 22 • 2006 bay ve erleriydi. Ayr›ca 118 Frans›z subay› da esir kamplar›ndayd›. Bu resmî yaz›da bu bilgilerin ‹ngiliz ve Frans›zlara ulaflt›r›lmak üzere A.B.D. elçili¤ine de iletildi¤i, karfl› taraftan Türk esirlerin durumlar› hakk›nda bir bilgi gelmedi¤i takdirde bir daha bilgi verilmeyece¤i yaz›l›d›r. Yaz›n›n tarihi itibariyle bu say›n›n a¤›rl›kl› olarak Çanakkale’de esir al›nan askerler oldu¤unu düflündürmektedir. Konunun biz koleksiyonerleri ilgilendiren k›sm›, bu esirlerin aileleri ile nas›l haberlefltikleridir. Esirlerin aileleriyle haberleflmesi bütün savafllarda sorun olmufltur. 1870-71’deki Alman-Frans›z savafl›nda ve daha sonra 1907 Londra, Lahey Antlaflmalar› uyar›nca bu arac›l›¤› K›z›lhaç teflkilat› üstlenmifltir. 1912’de ise Washington yard›m cemiyetleri konferans›nda al›nan karar uyar›nca Türkiye’de Hilal-i Ahmer Cemiyeti Dersaadet merkezi bu haberleflmede arac›l›k rolünü üstlenmifltir. Yard›m teflkilatlar›n›n arac›l›¤›, savaflan ülkelerin posta teflkilatlar› biribirleriyle iliflkiyi kestiklerinden üçüncü ülkelerin arac›l›¤›yla olmufltur. ‹lk olarak savaflta tarafs›z kalan ‹sviçre’nin posta idaresi, esir haberleflmelerinde arac›l›k edebilece¤ini aç›klam›fl, bu istek 9 Mart 1915’de kabul edilmifltir. Romanya posta idaresi arac›l›¤›yla da Rusya’daki Türk ve Türkiye’deki Rus esirlerin karfl›l›kl› posta ifllemleri 20 Nisan 1915’den itibaren bafllam›flt›r. Esirlerle ilgili olarak ‹ngiltere ve Fransa nezdinde arac› olan A.B.D. hükümetinin araya girmesiyle de 30 Kas›m 1915’den itibaren karfl›l›kl› esir postalalar›, esir olarak tutulan siviller içinde bafllam›flt›r. Türkiye’deki esir kamplar›ndan toplanan mektuplar önce ‹stanbul’a, Hilal-i Ahmer genel merkezine ulaflt›r›lm›fl, daha sonra arac› üçüncü ülke posta teflkilat›na teslim edilmifltir. Esir mektuplar›ndan U.P.U. kurallar› uyar›nca posta ücreti al›nmamaktayd›. Çok nadir de olsa pullu rastlanan malzeme, al›c›n›n savafl›n taraflar› d›fl›ndaki bir ülkede ikamet etmesi sebebiyle var›fl yerinde takselenmifl örneklerdir. Yaz›m›z›n bafll›¤›nda belirtti¤imiz 30 esir kamp›n›n bir ço¤undan yollanm›fl malzeme mevcut olmakla beraber, bir çok kamptan postalanm›fl malzemeye henüz rastlanmam›flt›r, örne¤in di¤er bir koleksiyon konum olan Do¤u Anadolu’daki Nusaybin ve Cizre’den postalanm›fl esir mektubuna hiç rastlam›fl de¤ilim. Araflt›rmam›z›n ana bafll›¤› olan Ankara’daki ‹ngiliz esir kamp›na gelince; 1915’de Ankara yaklafl›k 30.000 nüfusu ile Anadolu içlerinde güvenli bir konuma sahipti (Resim 1). Ba¤dat tren yolu hatt› üzerinde bulunmas› da ulafl›m avantaj› sa¤l›yordu. ‹ngiliz esirleri, 1915’in ortalar›ndan itibaren trenle Eskiflehir üzerinden Ankara’ya getirilmeye baflland›. 298 AKAN Ankara Esir Kamp› (Resim 1) 1836 Y›l›na kadar sancak merkezi olan Ankara, bu tarihte vilayet merkezi olmufl, Tanzimatla birlikte de¤iflen idari taksimatta merkezli¤ini korumufl fakat 1848-1850 aras› ve 1855-1859 aras› tekrar sancak merkezli¤ine dönüfltürülmüfltür. 1860’da ba¤l› sancaklar› geniflleyerek Cumhuriyet’e kadar vilayet merkezi olarak kalm›flt›r. 1890’lar›n sonuna kadar Vilayet Kona¤›, 1824 y›l›nda Ankara ahalisinin 4.000 kurufla Ümmühan Han›m’dan ald›¤› konakt›r. Yukar›daki kartpostalda sol bafltaki postanenin sa¤›nda görülmektedir. Konak y›k›larak yerine 1897’de hizmete giren bugünkü vilayet kona¤› yap›lm›flt›r. Vilayet kona¤›n› gösteren bu kartpostal, Nihat Bey taraf›ndan, Fransa’da yaflayan bir han›ma 1907 y›lnda, o dönemde moda olan kartpostal de¤ifl tokuflu talebiyle postalanm›flt›r. Genelkurmay arfliv belgelerine göre 9 Ocak 1916 tarihi itibariyle Ankara vilayetinde 460 ‹ngiliz esiri mevcuttur ve bunlar›n tümü erdir. Esir say›s›n›n do¤rulu¤unu bilemiyoruz, fakat elimizdeki resimli posta kartlar›, döküman ve esir mektuplar›ndan Ankara’da ‹ngiliz ve Frans›z subaylar›n›n da oldu¤unu anl›yoruz. Esir postalar› konus›nda çok önemli bir koleksiyonu olan Say›n Kemal Giray’›n ‹ngiliz kaynaklar›ndan yapt›¤› araflt›rmaya göre; Ankara esir kamp› bir geçifl merkezi gibiydi, flehrin içinde herhangi bir kamp yoktu. K›z›lhaç’›n çevre kamplarda bulunan esirler için açt›¤› bir hastane mevcut idi (Bu hastane, o tarihte Ankara’daki tek hastane olan Gureba Hastanesi içinde olmal›) (Resim 2) 299 kebikeç / 22 • 2006 (Resim 2) Rütbeli subaylar Ankara merkezde kalm›fllard›r. K›z›lhaç’›n Anadolu’daki esir kamplar› için ç›kard›¤› seri kartpostallar›n 1 ve 2 numaral›s› Ankara’y› göstermektedir. (Resim 3-4) (Resim 3) 300 AKAN Ankara Esir Kamp› Kartlardan anlafl›ld›¤›na göre rütbeli subaylar kat› esir muamelesi görmeksizin halk›n içinde yaflamaktad›r. Ayn› flekilde Harb Mecmuas›’n›n 1916 tarihli 9. say›s›nda bas›lan Ankara’daki ‹ngiliz ve Frans›z esirlerin foto¤raf› bu görüflümüzü güçlendiriyor. (Resim 5) (Resim 4) Subaylar›n Ankara’da nerede tutulduklar›n› tesadüfen ö¤renmifl bulunuyoruz; daha sonra PTT genel müdürlü¤ü de yapm›fl olan Refik Halit Karay Deli adl› an› kitab›n›n 39 ve 40. sayfalar›nda 1916 Temmuz’unda Ankara’ya geldi¤ini, o zaman Ankara’n›n tek oteli olan Taflhan’a (Hotel Angora’ya) kalmak üzere gitti¤inde otelin tamamen üst rütbeli ‹ngiliz esir subaylar›yla dolu oldu¤unu ve yer bulamad›¤›n› yaz›yor (Resim 6). (Resim 5) Resim alt›: “Ankara’da üserâ garnizonunda ‹ngiliz ve Frans›z esir zabitân çarflfl››da” 301 kebikeç / 22 • 2006 (Resim 6) Taflhan, Hotel d’Angora, Karao¤lan Çarfl›s›. Demiryolunun Ankara’ya ulaflmas› sonucunda de¤iflen ticari yap› 1890’lar›n sonunda Karao¤lan Çarfl›s›’n› flehrin cazibe merkezi yapm›flt›r. Bu dönemde aç›lan Taflhan ve önündeki meydan flehrin yeni merkezi olmufltur. Dört köfle olan han›n iç avlusunda hayvanlar›n bar›na¤› vard›. Han›n bir bölümünde yer alan Hotel d’Angora, dönemin kal›nabilir tek yeriydi. M.S.B arflivinde bulunan ve Osmanl› Hilal-i Ahmeri Savafl Esirleri Dairesi’ne 24.11.1915’te Ankara’da esir olarak bulunan Sir H. P. Dyson taraf›ndan yaz›lan bir mektup, subaylar›n durumu hakk›nda bize bilgi veriyor: “Baylar, buradaki idare hakk›nda soruflturmaya ait cevapt›r. fiunu söylemeliyim ki, ben çok iyiyim ve iyi muamele görmekteyim. Her hafta düzenli olarak kar›ma mektup yazabilmekteyim ve ondan ilk mektubumu da geçti¤imiz 25 Ekim tarihinde ald›m. Bu tarihten itibaren düzenli olarak mektup almaktay›m. Öte yandan (Resim 7) 302 AKAN Ankara Esir Kamp› ingiltere’den bana gönderilen ve içinde Ankara’n›n müthifl so¤u¤una karfl› gerekli fleylerin oldu¤u ve burada bulamad›¤›m paralar› da ald›m. fiartlar›n tüm olumsuzlu¤una ra¤men, buradaki idare, karargaha karfl› bizim ad›m›za bu ricada bulundu. Gösterilen nezakete teflekkür ederim’’ (Resim 7) Say›n Kemal Giray’›n verdi¤i bilgiye göre, erler subaylar kadar flansl› de¤ildi. Ankara’ya gelen erler Çank›r›, Yozgat, Kastamonu gibi çevre kamplara aktar›l›yordu. Bu kamplar esir kamp›ndan çok çal›flma kamp›yd›. ‹ngiliz esirler, Ankara–Erzurum demiryolu inflaat›nda çal›flt›r›lm›flt›r. Bu yolla 1917 bafllar›nda çal›flmak icin 76 esir Ankara’ya geldi ve bu say› 1917 A¤ustos’unda 300’e kadar ç›kt›. Bunlar›n hepsi Ankara-Erzurum demiryolu inflaat›nda kullan›ld›. Çank›r›, Yozgat, Afyon gibi kamplarla ilgili bol miktarda malzeme bulunsa da Ankara ç›k›fll› esir mektuplar› son derece nadirdir, bugüne kadar ancak 10 kadar›na rastlayabildik. Bunun sebebi yukar›da da belirtti¤imiz gibi, Ankara’n›n sadece çok az say›da subay›n bulundu¤u bir geçifl merkezi olmas›d›r. Say›n Kemal Giray’›n koleksiyonunda olan ve 21 A¤ustos 1915’te postalanm›fl kart bilinen en eski tarihli malzemedir. (Resim 8) Kart, 14 A¤ustos 1915’te Gelibolu’da a¤lara tak›l›p batan Mariotte adl› Frans›z denizalt›s›n›n esir al›nan komutan› Mr. A. Fabre taraf›ndan yollanm›flt›r. Anlafl›lan esir komutan çok k›sa bir sürede Ankara’ya ulaflt›r›lm›flt›r. (Resim 8) Kemal Giray Koleksiyonundan 303 kebikeç / 22 • 2006 Üzerinde posta damgas› olmamas›ndan, bu tarihte bir posta sisteminin de tam olarak kurulmad›¤›n› anl›yoruz. Eylül 1915’e gelince, koleksiyonumda yer alan bir zarftan düzenli bir posta sisteminin kuruldu¤unu görüyoruz. (Resim 9) Mektup 28 Eylül 1915’te 4. Worcester Bölü(Resim 9) ¤ü’nde te¤men olan John Svone taraf›ndan ailesine yaz›lm›fl. Svone; “Yaln›z 4 sat›ra izin var’’ diye bafllayan mektubunda; dün Ankara’ya geldi¤ini, iyi oldu¤unu, ilaç ve k›yafet istedi¤ini yaz›yor. Mektup, 29 Eylül’de ‘Angora 2’ posta damgas› ile yola ç›km›fl. 1 Ekim’de ‹stanbul’a ulaflm›fl. 6 Ekim’de Galata makina damgas› ile damgalanarak 1 Aral›k’ta Londra’ya ulaflm›fl. Turuncu renkteki ‘London F. S. Paid’ (ödenmifl) damgas› bu zarftan herhangi bir post ücretinin al›nmayaca¤›n› gösteriyor. Zarf›n ön yüzündeki Eski Türkçe damga ise bu güne kadar hiç bir katalogda ‘record’ edilmemifl türde bir Ankara askeri sansür damgas›d›r. Bu damgay› de¤erli filatelist dostumuz Ziya A¤ao¤lu, yuvarla¤›n içini ‘Ankara’, ay fleklindeki etraf›ndaki yaz›y› ise ‘Merkez Kumandanl›¤›’olarak okudu. Ankara’da mevcut iki komutanl›ktan Merkez (Jandarma) hükümet meydan›nda, Liva ise flehrin d›fl›ndayd›. Ankara ç›k›fll› di¤er bir örnek ise 5 Eylül 1915’te Çanakkale’de Alman UB14 denizalt›s› taraf›ndan torpidolanm›fl olan ‹ngiliz E 7 denizalt›s›nda görevli te¤men M. Twyman’›n yollad›¤› mektuptur. 15 Ocak 1916’da Ankara 2 nolu posta damgas› ile damgalanm›fl olan zarf, 17 Ocak’ta ‹stan- (Resim 10) 304 AKAN Ankara Esir Kamp› bul’a ulaflm›fl, 5 fiubat’ta ise Londra’ya varm›flt›r. Bu zarfta Ankara merkez ç›k›fll› en son tarihtir. (Resim 10) Koleksiyonumdaki bir di¤er esir kart›ndan Te¤men John Svone’un (Resim 9’daki zarf›n sahibi) 12 Mart 1916’da Afyonkarahisar’dan yollad›¤› kart- (Resim 11) tan te¤menin art›k Ankara’da olmad›¤›n› ve Afyon’a yolland›¤›n› anl›yoruz. Kuvvetle muhtemel ki, 1916 y›l› içinde Ankara’da, Taflhan’da kalan üst rütbeli subaylar d›fl›nda hiçbir esir kalmam›flt›r. Ankara sadece bir geçifl merkezi oldu ve esirler çevre merkezlere yolland›. (Resim 11) Yukar›daki bilgiler, bafll› bafl›na bir koleksiyon konusu olan ve henüz çok az çal›fl›lm›fl bulunan Türkiye’deki esir kamplar›n›n en ilginçlerinden biri olan Ankara esir kamp›yla ilgili ilk verilerdir. fiüphesiz bu bilgiler ham ve eksik. Bu konuda bilgisi veya malzemesi olanlar› paylaflmaya davet eder, benimle studiotasarim@gmail.com mail adresimden temasa geçmelerini rica ederim. Özet: Birinci Dünya Savafl› y›llar›ndaki Ankara esir kamp› hakk›nda bilgiler, yazar›n özel koleksiyonunda yer alan posta damgalar› ve kartpostallar›n izi sürülerek, ilk defa derli toplu ve görsel malzeme eflli¤inde yay›nlamaktad›r. Anahtar Sözcükler: Ankara, posta, damga, kartpostal, Birinci Dünya Savafl›, esir kamplar›. Told by the postal material: Ankara Prisoner Camp in the First World War Abstract: The present study deals with the story of the war of prisoners camp in Ankara during the First World War. The story is told through the postcards and stamps from the private collection of the author. Keywords: Ankara, postal material, stamps, First World War, prisoners camp. 305 kebikeç / 22 • 2006 306 23. say›m›z›n dosya konusu “Tar›m Tarihi” Okurlar›m›zdan ve yazarlar›m›zdan katk›lar›n› bekliyoruz. YAZI KURALLARI Kebikeç’te yay›nlamak üzere gönderilen yaz›lar›n daha önce baflka bir yerde yay›nlanmam›fl olmas› gerekmektedir. Yaz›lar bilgisayar ç›kt›s› ve PC uyumlu bilgisayar ile MS Word veya text format›nda kaydedilerek disket ile birlikte gönderilmelidir. Yaz› içerisinde transkripsiyon fontlar› kullan›lm›fl ise bu font dosyalar› da diskete eklenmelidir. Dergiye gönderilecek yaz› ve makalelerde kullan›lacak belge, resim ve foto¤raf varsa, belgeler için siyah-beyaz, resim ve foto¤raf için renkli ve ikifler nüsha fotokopileri yaz›yla birlikte gönderilmelidir. Makalelerde uyulmas› gereken yaz›m teknikleri afla¤›daki gibidir: Yaz›larda yap›lacak göndermeler parantez içinde yazar soyad›, bas›m tarihi ve at›fda bulunulan sayfa numaras› fleklinde verilmeli (Kocabaflo¤lu, 1989: 132), eserlerin tam künyesi, makale sonundaki kaynakçada, yazar soyad› ve ad›ndan sonra parantez içinde bas›m y›l› yaz›larak gösterilmelidir (Kocabaflo¤lu, Uygur (1989) Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki Amerika 19. Yüzy›lda Osmanl› ‹mparatorlu¤u’ndaki Amerikan Misyoner Okullar›, ‹stanbul: Arba Y.) Yazar ad› metin içinde geçiyorsa, parantez içinde yaln›zca at›fda bulunulan eserin yay›m y›l› ve sayfa numaras›n› vermek yeterlidir (1989: 132). Bu tür göndermeler d›fl›nda gerekli görülen bütün aç›klamalar asterisk (*) ile sayfa alt›na konulacakt›r. Tarih araflt›rmalar›nda s›kça baflvurulan arfliv kaynaklar› ilk geçti¤i yerde tam künye ile dipnotta gösterilmeli, müteakip at›flarda k›saltma fleklinde verilebildi¤inde metinde parantez içinde yer almal›d›r (BOA, Mühimme, 72: 35). Kaynakçada yaln›sca at›fta bulunulan eserler yer almal›, e¤er kullan›lm›flsa arfliv kaynaklar› ayr› bir bafll›k alt›nda belirtilmelidir. Örnek için Kebikeç’in 10 (2000) say›s›ndan itibaren kullan›lan sisteme bak›n›z. Türkiye’nin Kültür Dergisi ISSN 1300 - 74 91 2006/4 Ka¤›zman Böl gesi’nin Tarih ve Sanat Zeng Vadisi’nde Ta i rih Öncesi Dö neme Ait Kaya nli¤i: Borluk üstü Resimler i Sar›k›z Söylen cesinin Gizem i Uluslararas› G öç: Nedenleri, Tipleri, Türleri ve Göçmenler Macar Balázs Orbán’›n Gözü yle 19. Yüzy›l Türk Folkloru Dünya Saz› O lma Sürecinde Ba¤lama Yerellikten Glo balli¤e Muhali f Bir Müzik Sü reci: Rai “Pop-Rai” 19. Yüzy›ldan 21. Yüzy›la Tü rk Müzi¤inin K ›sa Bir Hikaye si Selçuklulardan Günümüze An adolu Halk›n›n Vergiye Karflfl›› Direnci ‹letiflfliim: (0.312) 425 39 20 • Faks: 417 57 23 e-posta: folkloredebiyat@superonline.com