Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü,15/10/2015 tarihinde Mehmet

advertisement
Basın Duyurusu No: BB 50/15
18.12.2015
YAŞAM HAKKINA İLİŞKİN MEHMET DEMİR VE DİĞERLERİ KARARI BASIN DUYURUSU
(Karara ulaşmak için tıklayınız)
Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü,15/10/2015 tarihinde Mehmet Demir ve
diğerleri bireysel başvurusunda (B. No: 2013/1579), başvurucuların yakınlarının ölümüne
neden olan patlamanın meydana gelmesinde yetkili makamların sorumlu tutulmasını
gerektirecek bir ihmal ya da kusur tespit edilmemesi nedeniyle Anayasa'nın 17. maddesinde
güvence altına alınan yaşam hakkının ihlal edilmediğine, başvurucuların açmış olduğu
tazminat davalarının uzun sürmesi nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Olaylar
Başvurucuların yakınları Evin Demir ile Şilan Demir, 12/9/2006 tarihinde Diyarbakır Koşuyolu
Parkı duvarının yakınına terör amaçlı yerleştirilen bir bombanın patlatılması sonucu hayatlarını
kaybetmişlerdir.
Söz konusu olay üzerine başlatılan soruşturma sonucunda, Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığının 9/6/2009 tarihli iddianamesiyle üç sanık hakkında Diyarbakır 5. Ağır Ceza
Mahkemesinde kamu davası açılmıştır. Sanıkların devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma, kasten
öldürme, kasten öldürmeye teşebbüs, tehlikeli maddelerin izinsiz bulundurulması veya el değiştirmesi
ve mala zarar verme suçlarından cezalandırılmaları talep edilmiştir. Yargılama sonunda Diyarbakır 5.
Ağır Ceza Mahkemesi 17/5/2012 tarihinde anılan suçlar kapsamında sanıkların çeşitli sürelerde hapis
cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir.
Başvurucular, Şilan Demir ile Evin Demir’in ölümü nedeniyle uğramış oldukları maddi ve manevi
zararlarının tazmini istemiyle 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanun kapsamında idareye müracaat etmişlerdir. Diyarbakır Valiliği Zarar Tespit Komisyonu
Başkanlığı, 18/5/2007 tarihli kararıyla Evin Demir ile Şilan Demir’in ölümü nedeniyle başvuruculara
toplam 36.000,00 TL maddi tazminat ödenmesine karar vermiştir. Başvurucular, söz konusu ödemeyi
kabul etmeyerek Şilan Demir ve Evin Demir’in ölümü nedeniyle İdare Mahkemesinde iki farklı dava
açmışlardır. İdare Mahkemesi, bu davaların reddine karar vermiş, temyiz edilen kararlar Danıştay
tarafından onanmıştır.
İddialar
Başvurucular insanların yoğun olarak bulunduğu bir yere rahatlıkla bomba bırakılması ve
patlatılması nedeniyle yakınlarını kaybettiklerini, devletin güvenlik hizmetini gereği gibi yerine
getirmediğini, açtıkları davada mahkemece hükmedilen maddi tazminatın yetersiz olduğunu,
yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığını, olayda hayatını kaybedenlerin Kürt kökenli
olduklarını ve bu nedenle hedef seçildiğini, idarenin ihmalinden kaynaklı tazminat davalarında farklı
bölgelerdeki olaylarda yaşamını yitirenler için çok daha yüksek tazminat ödenmesine karar verilerek
ayrımcılık yapıldığını belirterek yaşam hakkı, etkili başvuru hakkı ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri
sürmüşlerdir.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Yaşam Hakkı Yönünden
Anayasa Mahkemesine göre devletin Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan
yaşam hakkı kapsamında negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına
kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme, bunun yanı sıra pozitif bir yükümlülük olarak yine yetki
alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını, gerek kamusal makamların gerek diğer bireylerin
gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü
bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi, yaşam hakkı kapsamında devletin sahip olduğu pozitif
yükümlülüğün yetkililer üzerine aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanamayacağını ve devletin yaşamı
koruma pozitif yükümlülüğü kapsamında sorumlu tutulabilmesi için belirli bir kişinin hayatına yönelik
gerçek ve yakın bir tehlikenin bulunduğunun yetkili makamlarca bilinmesine ya da bilinmesinin
gerekmesine rağmen makul ölçüler çerçevesinde bu tehlikenin gerçekleşmesini önleyebilecek
önlemlerin alınmadığının tespit edilmesi gerektiğini kabul etmiştir.
Devletin yaşamı koruma pozitif yükümlülüğünü yerine getirip getirmediğine ilişkin yapılan
incelemede Anayasa Mahkemesi, olayın terör eylemi sonucu meydana geldiğinin etkili bir ceza
soruşturması ve yargılama sürecinin ardından verilen mahkeme kararıyla sübuta erdiği, söz konusu
patlamanın münferit bir terör eylemi olduğu ve olaydan önce herhangi bir ihbar ya da istihbari bir bilginin
yetkili makamlara iletilmediği, dolayısıyla olayın öngörülemez nitelikte olduğu, bomba düzeneğinin fail
tarafından park yakınına bırakılması ile patlatılması arasında yaklaşık 40 dakika gibi uzun sayılmayacak
bir sürenin geçtiği, patlamadan hemen önce de bir polis aracının olay mahallinde devriye görevi
yapmakta olduğu, sonuç olarak başvurucuların yakınlarının yaşamını yitirmesine neden olan patlamanın
meydana gelmesinde kamu makamlarının sorumlu tutulmasını gerektirecek bir ihmal ya da kusur
bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi ayrıca, 5233 sayılı Kanun tarafından belirlenen
maddi tazminat miktarı ile davanın koşulları ve başvurucuların uğradığı zararlar arasında açık bir
orantısızlık bulunmadığını değerlendirmiştir.
Anayasa Mahkemesi, anılan değerlendirmeler ışığında başvurucuların Anayasa'nın 17.
maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.
Makul Sürede Yargılanma Hakkı Yönünden
Anayasa Mahkemesine göre, Anayasa’nın 36. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin
6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede
sonuçlandırılması gerekmektedir.
Makul sürede yargılanma hakkı yönünden yapılan incelemede Anayasa Mahkemesi, başvuruya
konu davalarda yer alan taraf sayısı ve talep konusu göz önüne alındığında başvuruya konu
yargılamaların karmaşık bir nitelik arz etmediği ve beş yıl on ayı aşan yargılama sürecinde makul
olmayan bir gecikmenin bulunduğu sonucuna varmıştır.
Bu nedenlerle başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Eşitlik İlkesi ve Etkili Başvuru Hakkı Yönünden
Anayasa Mahkemesi ayrıca, eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddiaları hakkında “başvuru yollarının
tüketilmemiş olması”nedeniyle; etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddialarının ise “açıkça dayanaktan
yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.
Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla
hazırlanmış olup bağlayıcı değildir.
Download