parlamentoların de ğişen rol ve fonksiyonu

advertisement
MECLİS BÜLTENİ
PARLAMENTOLARIN DE ĞİŞEN ROL
VE FONKSİYONU: KÜRESEL E K O N O M İ
POLİTİK BİR DEĞERLENDİRME
Nazım
cinde bulunduğumuz
ortam, olasılığı düşük olsa
da, en imkânsızından en
kaçınılmazına kadar tüm
senaryoların gerçekleştiği ve
gerçekleşebileceği bir dünyaya
işaret etmektedir. Ortamın
belirgin karakteristiği, "sürekli
değişken"liğidir. Mevcut
kurallar, kalıplar, prensipler
artık uygulanamaz özellik
taşımaktadır.
Küresel fınansal ve ekonomik kriz,
bireyleri, kuruluşları ve devletleri
davranışlarını, tercih ve önceliklerini,
beklentilerini önemli ölçüde
değiştirmeye zorlamaktadır. Bu,
küresel içerikli ve ölçekli krizin,
ekonomik neden ve sonuçların
ötesinde çok boyutlu olduğunu
göstermektedir. Birçok kuruluş
iflas etmiş, ciddi likidite ve sermaye
ihtiyacı ile karşılaşmış; beklenti ve
güven bozulmuş; ekonomik faaliyet
hacmi düşmüş; kamunun taahhüt
ve yükümlülükleri büyük oranda
artmış; yeni mimari süreçler gündeme
gelmiştir. Hükümetler kriz sürecinde
ve sonrasında devasa tutarlara ulaşan
tedbir paketlerini ve farklı politika
bileşenlerini uygulamaya koymuştur.
Parlamentolar bu sürecin birçok
aşamasında, karar ve uygulamaların
belirlenmesi ve denetlenmesinde
önemli rol ve fonksiyon görmüştür.
Kriz öncesi dönemlerde istikrar,
ekonomi politikalarının temel amacı
olarak ele alınmıştır. Küresel kriz,
makroekonomik istikrarın, her
ekonomik birim için zorunlu olarak
istikrarı ifade etmeyebileceğini ortaya
koymuştur. Sadece makro düzeyde
piyasa göstergelerinin dalgalanma
boyut ve şiddetini azaltmaya odaklanan
istikrar, ciddi paradoks üretmiştir;
"istikrarın istikrarsızlığı". Ekonomik
Haber
ve finansal işlem ve operasyonlar,
doğası gereği iki tür istikrarsızlık
üretmektedir; "Örtülü istikrarsızlık" ve
"açık istikrarsızlık". Örtülü istikrarsızlık
"sürdürülebilir kırılganlık"lara
işaret etmektedir. Bu, istikrarsızlığın
yönetilebildiğini îmâ etmektedir. Son
uluslararası gelişmeler ve tecrübeler,
örtülü istikrarsızlığın "algılama
aldanımı" nedeniyle istikrar olarak
ele alındığını veya takdim edildiğini
gösteren bir dizi örnek sunmaktadır.
Gelişmeleri değerlendiren analizler ve
çalışmalar, parasal, finansal ve mâlî
aşırılıklar üreten iki farklı davranış
modeli üzerinde durmaktadır;
"irrasyonellik" ve "hayvansal güdüler".
Yanlış gözlem, uyum gösterme ihtiyacı,
yersiz tutarlılık, kanıtları göz ardı
etmek, hatalı neden-sonuç ilişkileri
kurmak, aşırı özgüven irrasyonelliğe
yol açmaktadır. Hayvansal güdüler
ise güven istismarının olumsuz
yansımaları, fiyat belirlemede adalet
duygusunun aşınması, yolsuzlukların,
anti-sosyal davranışların cazibesi,
para aldanımlarının etkisi, hikâyenin
etkisine kapılma gibi hususlara işaret
etmektedir. Söz konusu aşırılıklar,
karar alma ve uygulama süreçlerinde,
"rasyonel davranışlar"dan daha çok,
"finansal psikoloji" ve "ekonomi
sosyolojisi"nin etkili olduğunu
göstermektedir.
İçinde bulunduğumuz ortam, olasılığı
düşük olsa da, en imkânsızından en
kaçınılmazına kadar tüm senaryoların
gerçekleştiği ve gerçekleşebileceği bir
dünyaya işaret etmektedir. o r t a m ı n
belirgin karakteristiği, "sürekli
değişkenliğidir. Mevcut kurallar,
kalıplar, prensipler artık uygulanamaz
özellik taşımaktadır. Ekonomik ve
finansal göstergelerin "sinyal kalitesi"
ile kamu ve özel sektör yöneticilerinin,
temsilcilerinin "beyanat yetkinliği"nin
sorgulanmaya başlanması, ekonomi
politik sürecin yeni paradigmalarının
gündeme geldiğini göstermektedir.
Bu koşullar altında karşılaşılan
sonuçları, farklı bir yaklaşımla
ele almak gerekmektedir. İçinde
bulunulan ortam dikkate alındığında,
EKREN
• istanbul Milletvekili
" istikrarın israfı" ile "krizin israfı"
konusu özel önem taşımaktadır. Bu
iki konsept, söz konusu konjonktür
süreçlerinde, yapılması gereken fakat
yapılmayan, yapılamayanlara, göz
yumulanlara vurgu yapmak için uygun
terminoloji sunmaktadır. İstikrar
döneminde yapılamayanlar kriz
döneminin maliyetini artırmaktadır.
Kriz döneminde yapılamayanlar ise
istikrarın kalitesini düşürmektedir.
Parlamentolar da bu yeni konseptlere
odaklanmaya başlamış, yeniden
yapılanma sürecine girmiştir.
Maliye ve para politikalarının
senkronizasyonu, "mâlî çarpan"
ve "finansal hızlandıran" dengesi,
ekonomik ve finansal işlemlerde
uyulacak kural ve prensiplerin yapısı
ve aralarındaki uyum, "reel ekonomi"
performansının, dolayısıyla söz
konusu israfların temel belirleyicisidir.
Bu nedenle, demokratik piyasa
ekonomilerinde vergileme sistemleri,
kamu borçlanma mekanizmaları,
merkez bankacılığı ve parlamento
arasındaki ilişkilerin yönü ve şekli,
içeriği ekonomi politik açıdan her
zaman önem taşımıştır. Bu ilişkiler,
ekonomik birimlere borç, yükümlülük
ve hak ürettiğinden, ekonomik yapı ve
ilişkiler sistemini şekillendirdiğinden,
kural koyduğundan ana gündem
maddelerinden biri olagelmiştir.
Maliye politikaları esas itibariyle üç
amaçla ilgilenmek durumundadır;
tahsis etkinliği, gelir dağılımı,
makroekonomik istikrar ve uyum.
Farklı maliye politikası paketleri
bunların her birini farklı şekilde
etkilediğinden, ekonomi politik
tercih önem kazanmaktadır. Hangi
politika yaklaşımının daha etkin,
faydalı olduğu, olabileceği içinde
bulunulan ortamın özelliklerinden
etkilenmektedir. Parlamentolar
açısından önemli olan husus,
çarpan değeridir, dolayısıyla maliye
politikası uygulamasının süreci ne
kadar hızlandırdığı ve olumlu yönde
etkilediğidir.
Kriz sonrası dönemin kritik
sonuçlarından biri de maliye
Download