Yıl: 3, Sayı: 8, Eylül 2016, s. 114-120 Zehra SAK BRODY1

advertisement
Yıl: 3, Sayı: 8, Eylül 2016, s. 114-120
Zehra SAK BRODY1
SUZUKİ MÜZİK EĞİTİMİ METODUNDA MÜZİK DİNLEMENİN ÖNEMİ
Özet
Suzuki metodunun yaratıcısı Japon kemancı ve pedagog Shinichi Suzuki‟dir.
II. Dünya savaşı sonrasında uygulamaya konulan bu metot, yeteneğin doğuştan
olmadığı, eğitim ile kazanılabileceği felsefesi ile gelişmiş ve dünyada büyük bir
başarı ve popülerlik kazanmıştır.
„Ana Dil Metodu‟ olarak ta adlandırılan bu metot, çocukları çok küçük yaşta
müzik eğitimine başlatır. Bu ismi almasının nedeni ise eğitim felsefenin
çekirdeğini oluşturan fikirde çocuğun doğduktan itibaren konuşmayı öğrenme
basamaklarının müzik eğitimine adapte edilmesi düşüncesi vardır. Bu basamaklar,
bebeğin anneyi konuşurken duyması ve sözcüğü söylerken izlemesi, annenin
sözcüğü bebeğe sürekli tekrar etmesi, bebeğin anneyi taklit etmesi ve sonunda
çocuğun kelimeyi tekrar edebilecek beceriyi geliştirmesidir. Suzuki, çocukların
eğer kendi ana dillerini öğrenebilecek kadar becerisi varsa, bir enstrüman
çalabilecek kadar da beceriye sahip olduklarına inanmış ve metodunu bu felsefe
üzerine kurmuştur.
Doğru ve güzel bir müzik eğitimi, çocukların farklı konulardaki becerilerini de
geliştirir. Bunun sonucu olarak, çocuklar mutlu, kendine güvenen ve değer bilen
birer birey olarak büyürler. Bu konuda ailelere düşen görev ise çocuklarının
içindeki kapasiteyi keşfedip ortaya çıkartabilmek için gereken en iyi eğitimi
çocuklarına sunmaktır. Bu eğitimin en önemli prensibi ise çocukların küçük yaştan
itibaren müzik dinleme alışkanlığı edinmelerini sağlamak olmalıdır.
Anahtar kelimeler: Shinichi Suzuki, Suzuki Okulu, Okul Öncesi Müzik
Eğitimi, Anadil Metodu, Yetenek Eğitim
1
Doç., Yaşar Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Müzik Bölümü., zehra.brody@yasar.edu.tr
Suzuki Müzik Eğitimi Metodunda Müzik Dinlemenin Önemi
THE IMPORTANTS OF LISTENING IN THE SUZUKI MUSIC
EDUCATION METHOD
Abstract
The Suzuki teaching method was created by Japanese violinist and pedagogue
Shinichi Suzuki. His philosophy was that talent is not inborn; it can be gained
through proper education. The method took off after the second world war and has
achieved great popularity and success.
The Suzuki Method, which starts children at a very early age, is also referred to
as the „Mother Tongue Method‟. This name comes from the fact that the method is
supposed to be analogous to the steps that a baby makes when first learning to
speak. These steps are: baby listens to her mother and watches her mother when
saying the word, mother repeats the word to her baby, baby imitates her and finally
gains the ability to repeat the word. Suzuki believed that since all children learn to
speak their native tongues with the utmost fluency, they must also have the ability
to learn to play an instrument fluently. This idea is the foundation of his method.
Suzuki also believed that good music education can positively affect the
development of other abilities in children, causing them to grow into happier and
more confident adults. In order to discover the child‟s capacity, parents have the
very important duty to give their child the best education. The most important
principle of this education is to make listening to music a habit from early
childhood.
Key words: Shinichi Suzuki, Suzuki School, Early Age Music
Education, Mother Tongue Method, Talent Education
GİRİŞ
Kemancı ve pedagog S. Suzuki‟nin kendi adını taşıyan öğretim metodu önce keman için
yazılmış, daha sonra diğer enstrümanlara uyarlanmıştır. Suzuki bu metodu geliştirmek için uzun
yıllar çalışmış ve 90 yaşına kadar aktif olarak eğitmenliğini sürdürmüştür. Yetenek kavramının
aslında çocukların bazı becerilerinin gelişebildiği bir ortamda büyümüş olmaları anlamına
geldiğini savunmuştur. Küçük çocukların öğrenme kapasitelerinin sınırsız olduğuna inanarak,
ders verdiği okullara öğrencileri sınavsız kabul etmiştir. Bu inancı çok açık bir şekilde ifade
eden „Her Çocuk Başarabilir‟ sözü ise metodun sloganı olmuştur. Suzuki‟nin yarattığı eğitim
felsefesi ve metodun başarısı sonradan daha birçok eğitim yöntemine de örnek olmuştur. Okul
öncesi eğitim veren okullar Suzuki‟nin felsefesi ve yaklaşımlarını Orff, Kodaly, Montessori,
Dalcrose gibi pedagogların metotlarıyla birleştirmişlerdir.
Erken müzik eğitimi metotlarında önem taşıyan, çocuğun bebeklikten itibaren kulak
gelişimini sağlamak ve çocukta müzik dinleme alışkanlığı yaratmak düşüncesi, Suzuki
metodunu oluşturan ana prensiplerin en başında yer almaktadır. Ana karnındaki bebeğin kulağı
8. haftada oluşmaya başlar. 25. haftadan itibaren bebek annesinin sesini duyabilmektedir. 27.
haftada ise annesinin sesi dışında dışarıdan gelen seslere tepki verebilir. Bu yüzden bebeklerin
daha anne karnındayken ve doğduklarından itibaren müzik dinlemeleri sağlanmalıdır.
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı:8, Eylül 2016, s. 114-120
115
Zehra Sak Brody
Suzuki eğitiminde müzik önce kulaktan öğrenilir. Çocuk bir enstrüman çalmaya
başlamadan önce kulak dolgunluğu edinmelidir. Metodun en önemli yapıcı öğelerinden biri,
çocuğun düzenli olarak müzik dinlemesi ve bu yolla ileride çalacağı parçaları hafızasına
almasıdır. Küçük çocukların konuşulan dillerdeki aksanları ve nüansları fark edebilmek ve
kopyalamak gibi inanılmaz bir zekası vardır. Bu şekilde, bebek öğrenmesi gereken kelimeyi
dinleyip, duyduğunu taklit edip tekrarlayarak konuşmayı öğrenir. Aynı şekilde bebeklikten
itibaren düzenli müzik dinleyen çocuğun „Müzik Kulağı‟ gelişir. Çocuk müziğin tüm detaylarını
kolaylıkla hafızasına alabilecek kapasitededir. Bu yüzden Suzuki, çocuğun müzik eğitiminin
doğduktan hemen sonra başlaması gerektiğini savunur. Müzik dinleyerek büyüyen çocuk
müziği hayatının bir parçası, yaşadığı çevrenin bir gerekliliği olarak görür. Çocuğa doğru ortamı
yaratabilmek için ise ailelerin bu konuda eğitilmesi gerekmektedir.
116
Görsel: S. Suzuki bir öğrencisi ile ders yaparken.
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı: 8, Eylül 2016, s. 114-120
Suzuki Müzik Eğitimi Metodunda Müzik Dinlemenin Önemi
Müzik Dinlemenin Önemi
Müzik dinlemek ve müzikle uğraşmak çocukların fiziksel ve beyinsel gelişimi açısından
tartışılamaz bir önem taşır. Müzikle ilgilenen bir insan, bir eser bestelerken, yani kendi alanı ile
ilgili üretim yaparken beyninin sağ lobunu kullanarak bunu yapabilir. Enstrüman çalmak,
öğrenmek, geliştirmek için de beyninin sol lobunun işlevlerine ihtiyaç duyar. Yani bir
müzisyen, diğer sanat dallarıyla ilgilenen insanlardan hatta bilim adamlarından farklı olarak
beynin her iki lobunu da kullanmak zorundadır. Çünkü müzik, hem bir sanat dalı ve hem de
matematik bilimlerden olması dolayısıyla diğer alanlara göre daha geniş ve zengin bir
disiplindir ve bu sebeplerden dolayı beynin tamamını öğrenmenin, gelişmenin ve üretebilmenin
içine dâhil etmektedir. Müzik, hâfızayı güçlendirdiği gibi, bu özellikleri dolayısıyla insan
beyninin hem sağ ve hem de sol loblarını kullanarak beynin çalışma kapasitesini ve verimliliğini
de artırır.
Özellikle klasik müzik matematiksel düşünceyi güçlendirir, öğrenmeyi hızlandırır ve bir
nesneyi farklı açılardan hayal edebilme gücünü artırır. Bunun yanında müziğin, bilgilerin uzun
süreli belleğe aktarılmasında da önemli bir rolü vardır. Beyin, anlamsal içeriği olan bilgileri,
müziğin vuruş, armoni ve ritim gibi bileşenleri aracılığıyla daha kolay olarak kodlar. Bir
şarkının sözlerini herhangi bir konuşmanın içeriğine oranla daha kolay anımsamamızın nedeni
de budur. Şimdiye kadar yapılan çalışmalar, müzik eğitimi alan çocukların zihinsel
aktivitelerinin almayanlara göre daha fazla olduğunu göstermektedir. Müzik dinlemenin ve
müzik eğitiminin çocukların başarısında kesinlikle olumlu etkisi olduğu tüm dünyada kabul
edilmiş ve benimsenmiştir.
Aileler çocuklarına müzik dinlettirmeye mümkün olduğunca erken başlamalıdır. Suzuki,
çocuğun müzik eğitiminin doğduktan hemen sonra başlamasını ve bebeğin seçilmiş bir dizi
müziği sürekli olarak dinlemesi gerektiğini savunur. İyi ve kaliteli müziği dinleyerek büyüyen
çocuk iyi müziği, kötü müzik dinleyen çocuk kötü müziği benimser. Hiç müzik dinlemeden
büyüyen çocuğun ise müzik becerisi kazanabilmesi güçtür. Bu çocuk müziği kolaylıkla
algılayamaz ve benimseyemez.
Çoğu aile bütün gün radyoyu klasik müzik kanalına ayarlı olarak açık bıraktıkları veya gün
boyunca klasik müzik kayıtları dinlettikleri için çocuklarını eğittiklerini düşünür. Bu, çocuğun
müziğin genel karakterini benimsemesi açısından doğrudur fakat çocuğun aynı repertuvarı
tekrar tekrar dinlemesi kadar etkili değildir. Aileler eğer bebeğe müzik dinlettiriyorlarsa, bir
eserlerden sadece bir bölüm seçip o bölümü bebeğin her gün dinlemesini sağlamalıdırlar.
Yaklaşık 5 ay sonra bebek bu melodiyi ezberleyecektir. Bir daha duyduğunda tanıyıp tepki
verecektir. Bebek müziğin içindeki yetişkinlerin bile duyamayacağı detayları fark edecek
duruma gelecektir. Bu yüzden de bebeğin kaliteli ve iyi çalınmış müzik dinlemesi
sağlanmalıdır.
Henüz anne karnınki bebeğin ise sakin ritimler içeren hafif ya da klasik müzik dinlemesi
gerektiği önerilir. Bunun nedeni bebeğin kalp atışlarına en uyumlu olan müziğin klasik müzik
olmasıdır. Sert ve yüksek sesli müzikler bebeğin kulağına zarar verebilir. Bebekler, anne
karnında dinlemeye alıştıkları müzikleri, doğumdan sonraki süreçte de hatırlayabilirler. Bebek
huzursuz olduğu anlarda anne karnında dinlediği müzikleri dinlerse, anne karnındaki huzurlu
ortamı hatırlayıp rahatlar. Böylece bebekte doğal olarak gelişen müzik dinleme alışkanlığı
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı:8, Eylül 2016, s. 114-120
117
Zehra Sak Brody
doğumda sonra da devam ederse çocuğun beyin ve kulak gelişimi için ideal ortam yaratılmış
olur.
Suzuki Repertuvarı
Suzuki, repertuvarındaki parçaları özenle tasarlayarak sıkıcı ve uzun egzersizleri
kitaplarından elimine etmiştir. Çocuklara motivasyon oluşturması için kısa, çarpıcı, melodik
parçalar seçmiştir. Her yeni teknik bu parçalar içinde öğrenilir. Çocuk bir şeyi severek ve
eğlenerek yaparsa öğrenir. Suzuki repertuvarındaki parçalar ise genel olarak bilinen çocuk
şarkılarından ve popüler klasik müzik eserlerinden alınmış bölümlerden oluşur. Çaldığı
parçaların kulağa hoş ve aşina gelmesi çocuğun öğrenme hızı ve motivasyonunda çok büyük rol
oynar.
Suzuki metodundaki her enstrüman için yazılmış olan repertuvar piyano eşlikli olarak kayıt
edilmiş ve CD olarak kitaba dahil edilmiştir. Kayıtlarındaki parçalar profesyonel müzisyenler
tarafından çalınmış kaliteli yorumlardır. Yani doğru tempoda, doğru nüanslarla ve güzel bir
tonda çalınmışlardır. Çocuk bu çalışı dinler ve taklit eder. Çıkan sesin kalitesinde ses çıkarmak,
yapılan nüansları uygulamak ister. En önemlisi, duyduğu parçaları çalabilmek için can atar.
Suzuki metodunda ses kayıtlarını düzenli dinlemek metoda uyarlanmış tüm enstrümanlar
için kullanılan bir tekniktir. Kitaplardaki parçaların seçilmiş ünlü müzisyenlerce çalınmış
kayıtlarının öğrenciler tarafından düzenli olarak her gün dinlenilmesi, öğrencinin notaları,
müzikal cümle kuruluşlarını, dinamikleri, ritimleri ve ton kalitesini kulaktan öğrenmesine
yardım eder.
Çocuk enstrüman çalmaya başlamadan önce anne, çalacağı parçaların kaydını çocuğun her
gün dinlemesini sağlar. Kayıtların dinlenilmesi, çocuk enstrüman üzerinde beceri kazanırken de
devam etmelidir ki çocuk parçayı öğrenmeye başladığında parça hafızasına yerleşmiş olsun.
Öğrenecekleri parçayı çok önceden dinlemeye başlayan çocuklar parçayı çok daha kısa sürede,
daha kolaylıkla öğrenirler. Suzuki, dinleme alışkanlığının sadece çocuğun kulağını geliştirmekle
kalmayıp çocuğu motive ederek dinlediği müziği çalmayı istemesine de neden olduğunu üzerine
basarak tekrarlar. Ayrıca çocuk kayıtları sürekli dinleyerek sonuçta müziği ezberler. Evde
çalışırken ve derslerde eğitmenine ezbere çalar. Böylece dikkatinin büyük bir bölümünü
enstrümanını çalarken oluşan problemlere, çıkan sesin kalitesine ve tutuş ve duruş pozisyonuna
verebilir, nota okumaya çalışarak dikkati dağılmaz. Tüm Suzuki eğitmenleri çocuğun müzik
hafızasının gelişmesinin ve konserlerde ezbere çalma alışkanlığı ve kolaylığı edinmesinin
öneminin paha biçilmez olduğuna inanırlar.
Müzik dinlemek bir alışkanlık olarak kazanılmalıdır. Çocuğa zorla müzik
dinlettirilmemelidir. Bunu yerine çocuk başka bir şey yaparken de müziği dinleyebilir. Çünkü
çocuk çok fazla dikkatli dinliyor gibi görünmese de sesleri kolaylıkla hafızasına alır. Bazı
anneler çocuklara kahvaltı ederken müzik dinlettirirken, bazıları gece yatarken dinlettirmeyi
tercih eder. Kimi çocuk okula giderken arabada, kimisi bahçede oynarken müzik dinler. Önemli
olan bunu günlük bir alışkanlık haline getirmektir. Yetişkinler şunu anlamalıdır ki çocuk
kayıtları tekrar tekrar dinlemekten hiçbir zaman sıkılmaz. Küçük çocuklar tanıdık sesleri
severler. Fakat anne veya baba aynı parçayı sürekli dinlemekten sıkıldıklarını ifade eder ve
çocuğun duyacağı şekilde aralarında konuşurlarsa o zaman çocuk bu davranışı taklit eder. İşte o
zaman bütün eğitim boşa gitmiş olur.
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı: 8, Eylül 2016, s. 114-120
118
Suzuki Müzik Eğitimi Metodunda Müzik Dinlemenin Önemi
Suzuki repertuvarı her enstrüman için derecelendirilerek yazılmıştır ve parçalar yazıldığı
sırada öğretilir. Metotlardaki her parça bir sonraki parçayı hazırlayan yeni bir teknik öğrettiği
için çocuklar bu sırayla parçaları öğrenirler ve bu sıra ile de parçaların kayıtlarını dinlerler.
Böylelikle o an çalıştıkları parçaları tekrar tekrar dinleyip ezberlerken, ileride çalacakları
parçaları da kulaktan öğrenmiş olurlar. Öğrenecekleri parçanın müzikal anlamda tüm
detaylarını, temposunu, karakterini bilerek çalışmaya başlarlar. Bu ise çocuğun yeni parçayı
çalışırken kendine güvenini kaybetmemesini, parçayı hızlı ve doğru bir şekilde kolaylıkla
öğrenmesini sağlar. Evde sürekli çalınan kayıtlardaki parçalara aşina olan anne ve baba ise
çocuklarıyla evde daha güvenli bir çalışma yapar.
Çocukların müzik dinleme alışkanlığı konserlere giderek te desteklenmelidir. Konserlere
gitmeyi alışkanlık haline getirmek ve konser adabı öğrenmek eğitimin bir parçası olmalıdır.
Çocuklara bu alışkanlığı kazandırmak ise konserlerin güzel, ilginç hatta eğlenceli olaylar
olduğunu öğretmekle başlar. Konserleri uzun, sıkıcı ve hiç hareket etmeden ve konuşmadan
oturmaları gereken zorunluluklar olarak görmeleri, çocukların konsere gitmekten nefret
etmelerine neden olabilir. Suzuki metodunun „Yetenek Eğitimi Konserleri‟ olarak ta
adlandırılan bir tek eğitmenin sınıfına ait konserler bu amaca yönelik olarak büyük bir
hassaslıkla hazırlanmış konserlerdir. Bu konserler hem çalanlar hem de dinleyenler için rahat bir
ortamda geçer. Anneleriyle birlikte kardeşlerini dinlemeye gelen çocuklar anneleri tarafından
sürekli sessiz olmaları için azarlamaz, uyarılmaz. Çocuk rahat hareket eder. Konseri
bölmeyecek ve sahne üzerindeki çocukların dikkatini dağıtmayacak şekilde hareket etmelerine
izin verilir. Anne, çocuğunu konserdeki doğru davranışından dolayı överek çocuğun düzenli
konserlere gitmesini sağlarsa çocuk konserlere alışır ve sever. Ayrıca sahnede diğer çocukları
dinlemek ve onların çaldıkları parçaları çalabilmek için bir enstrüman çalmayı öğrenmek
istemeleri de çocuğu müzik eğitimine başlatmanın en güzel ve doğal yollarından biridir.
Sahneye çıkan çocuklar ise çoğu zaman sahne sıralarını seyirciler kısmında anneleri ve
kardeşleriyle oturarak beklerler. Böylelikle hem sahneye çıkan diğer çocukları dinlemiş hem de
sahne arkasında karanlık bir ortamda konsere çıkma heyecanı yaşamamış olurlar. Suzuki, eğitim
konserlerinin çocuğun eğitimine yararını ve çocuğun motivasyonundaki önemini üstünü çizerek
ailelere öğretmek gerektiğini savunur ve „Çocuğun öğrenme hızı direkt olarak ne kadar müzik
dinlediğine bağlıdır.‟ der.
SONUÇ
Müzik dinlemenin önemi, farklı öğretim yöntemleri ve müzik eğitimi metotları tarafından
da çocuğun eğitimdeki en önemli motivasyonlardan biri olarak benimsenmelidir. Çocuklara
bebeklikten başlayıp hayat boyu sürecek mutluluk ve başarı yolunu açmak için müziği çocuğun
hayatının doğal bir parçası haline getirmek en büyük amaç olmalıdır. Çocuğun müzik derslerine
başlamadan çok önce müzik dinlemeye başlaması ve ailesiyle birlikte şarkı söyleme alışkanlığı
edinmesi eğitiminde büyük önem taşır. İyi ve kaliteli müzik dinleyerek büyüyen çocuğun beyin
gelişimi daha hızlı olur, müzik kulağı ve öğrenme becerisi gelişir, algıları açılır.
Müzik dinlemek, Suzuki‟nin „Ana Dil Metodu‟ olarak ta adlandırılan metodunda çocuğun
konuşmayı öğrenme sürecinin ilk adımıdır. Çocuğun konuşmayı annesinden sürekli tekrar ile
duyarak öğrenmesi gibi çocuğun aynı müziği sürekli dinleyip hafızasına kaydetmesi ve müziği
kulaktan öğrenmesi bu metodun ana prensiplerinden biridir.
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı:8, Eylül 2016, s. 114-120
119
Zehra Sak Brody
Müzik dinlemenin küçük çocukların gelişimdeki önemi sadece çocuğun ileride alacağı
müzik eğitimine sağlayacağı yararlar ile kısıtlı değildir. Müzik dinleyerek büyüyen bir çocuğun
algıları farklı becerileri öğrenmeye de açık olur. Suzuki, müzik ile eğitilen çocukların daha
hassas, çalışkan, paylaşımcı, dürüst ve mutlu bireyler olarak büyüdüklerini savunur. Müzikle
gelen mutluluğun ve çalışma disiplininin çocukların hayatını olumlu şekilde yönlendirdiği ise
tartışılmazdır.
Her çocuk müzikten hoşlanır. Onları müzik yoluyla eğitmek ve başarılı ve mutlu birer
birey yapmak için yol göstermek ise ailelere ve eğitmenlere düşmektedir. Suzuki metodu ise
müziği çocuklara sevdirerek öğretmek için yaratılmış en iyi öğretim yöntemlerinden biri
olmasının ötesinde, çocukların geleceğin yaratıcıları oldukları fikrini benimsemiş hümanist bir
felsefe üzerine kurulmuştur.
KAYNAKLAR
BİLİM ve Teknik Dergisi, (2010), “Müzik ve Beyin”, Sayı:512, Temmuz, TÜBİTAK Yayınları,
Ankara.
DİXON Libby & Johnson Molly. The Suzuki Approach. http://giocosostrings.com/giocoso/fyi/
GARSON Alfred.(1970). Learning with Suzuki,' Music Educators' J, Feb 1970
STARR William.(1976). The Suzuki Violinist
'LEARNING with Suzuki,' Music Educators' J, Feb 1970
S. SUZUKI. Nurtured by Love: A New Approach to Education (New York 1973)
ANNE Karnında Müzik http://www.webanne.com/anne_karninda_muzik.html
GÖRSEL: S. Suzuki bir öğrencisi ile ders yaparken.
http://media-cacheec0.pinimg.com/736x/f9/96/af/f996af6c9f5d3ea5f00ab01a1627fdc6.jpg
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı: 8, Eylül 2016, s. 114-120
120
Download