TEMÎM b. MUÝZ si Kadî b. Muhammed es-Sanhâcî 489’da (1096) vefat edince halk Temîm’in muhalif kardeþi Ömer b. Muizz’i vali seçti, fakat Ömer halka kötü davrandý. Bunun üzerine Temîm asker sevkedip Kabis þehrini zaptetti ve kardeþini oradan çýkardý. 469 (1076) yýlýndaki kýtlýk, açlýk, veba salgýný, 482 (1089) ve 491 (1098) yýllarýndaki kýtlýk ve açlýk çok sayýda insanýn ölümüne ve büyük maddî zararlara yol açtý. 491’de Temîm b. Muiz, Cerbe adasýný ve Tunus þehrini zaptetti (Ýbn Ýzârî, I, 302). 480 (1087) yýlýnda Zîrî sahilleri Ceneviz ve Pizalý saldýrýsýyla karþý karþýya kalmýþtý. Cenevizliler ve Pizalýlar Mehdiye’ye bir sefer düzenlemek amacýyla dört yýl boyunca donanma inþa ettiler, 300 (veya 400) parçalýk donanmayla Kavsara (Pantelleria) adasýnda toplandýlar. Ardýndan on binlerce hýristiyan askeri karaya çýktý, her tarafý yaðmalayýp tahrip ederek ateþe verdi. Özellikle Mehdiye ve Zevîle sahilleri yaðma edildi. Temîm’in askerleri bu sýrada yönetime karþý isyan edenlerle savaþmak için uzakta bulunuyordu. Zor durumda kalan Temîm 100.000 (yahut 30.000, 80.000) dinar ödemek ve esirlerden aldýðý mallarýn tamamýný geri vermek þartýyla onlarla anlaþtý (481/1088). Temîm döneminin önemli olaylarýndan biri de 484’te (1091) Normanlar’ýn Sicilya adasýný tamamen iþgal edip Ýslâm hâkimiyetine son vermiþ olmalarýdýr. Temîm, hükümdarlýðýnýn ilk yýlýnda (454/1062) Normanlar’ýn Sicilya’ya saldýrýsý üzerine içinde iki oðlu Ali ve Eyyûb’un da bulunduðu bir donanma göndermiþ, Ali ve Eyyûb bir süre Sicilya’da hâkimiyeti saðlamýþtý. Ancak Norman saldýrýlarý devam etmiþ ve ada sonunda elden çýkmýþtýr. 488 (1095) yýlýnda Þah Melik liderliðindeki Türkler Trablusgarp’a girerek þehri ele geçirdiler. Temîm, Trablusgarp’a asker sevketti ve þehri kuþatma altýna aldý. Temîm’in askerleri þehri zaptettikten sonra Þah Melik’i Mehdiye’ye götürdüler. Temîm’in oðlu ve veliahdý Yahyâ ile birlikte ava giden Þah Melik, Yahyâ’yý Sefâkus þehrine kaçýrdý. Orada eskiden beri Temîm’e muhalif olan Hammû b. Melîl bulunmaktaydý. Hammû, askerlerinin ve þehir halkýnýn Yahyâ ile birlikte isyan etmesinden korktuðu için Yahyâ’yý kýsa bir süre sonra Temîm’e geri gönderdi. Temîm, Sefâkus’a asker göndererek Türkler’i sýkýþtýrýnca Türkler oradan ayrýlýp Kabis’e gittiler. Yahyâ, Sefâkus’ta bulunduðu sýrada Temîm diðer oðlu Müsennâ’yý veliaht yapmýþtý, an- 422 cak dönüþünden sonra Yahyâ tekrar veliaht tayin edildi (Ýbnü’l-Esîr, X, 241-242). – Temîm b. Muiz 15 Receb 501 (29 Þubat 1108) tarihinde vefat etti ve sarayýnda defnedildi. Daha sonra naaþý Münestîr’deki Zîrîler’in kabristanýna nakledildi. Kaynaklarda cesur, zeki, bilgili ve yumuþak huylu, büyük suçlarý dahi affeden bir hükümdar olduðu belirtilmektedir. Geniþ bir kültüre sahip olan Temîm edebiyatla da ilgilenirdi ve þiirlerini topladýðý bir divaný vardý. Ýmâdüddin el-Ýsfahânî, bu divaný Temîm’in torunu Abdülazîz b. Þeddâd’dan 571’de (1175-76) Dýmaþk’ta ödünç aldýðýný söyleyerek bazý kýsýmlarýný nakleder (ƒarîdetü’l-ša½r, I, 141-160). Temîm’in geride 100’den fazla erkek ve altmýþ kýz evlât býraktýðý, bazý rivayetlerde çocuk ve torunlarýnýn sayýsýnýn 300 küsur olduðu kaydedilmektedir. Temîm’den sonra oðlu Yahyâ Zîrî hükümdarý oldu. Temîm’in ülkenin çeþitli yerlerinde yüksek ücret alan istihbarat görevlileri vardý. Bunlar halkýn durumuyla ilgili hükümdara bilgi verirlerdi. Temîm b. Muizz’in Fâtýmî halifelerine itaat edip etmediði konusunda kaynaklarda yeterli bilgi bulunmamaktadýr. Babasýndan sonra tek baþýna hükümdar olunca ilim adamlarýný himaye konusunda babasýnýn yolunu takip eden Temîm þair ve ediplerle sohbet etmekten hoþlanýrdý. Bunlar arasýnda Ýbn Reþîk el-Kayrevânî gibi þairler bulunuyordu. Ýbnü’s-Sirâc es-Sûrî gibi bazý þairler uzak diyarlardan onun yanýna gelenler arasýndaydý. BÝBLÝYOGRAFYA : Ýmâdüddin el-Ýsfahânî, ƒarîdetü’l-ša½r ve cerîdetü’l-a½r: Æýsmü þu£arâßi’l-Ma³rib (nþr. Muhammed Merzûký v.dðr.), Tunus 1966, I, 141-160; Ýbnü’l-Esîr, el-Kâmil, X, 15, 16, 29, 45, 50, 51, 107, 121, 132, 165, 166, 179, 197, 198, 241-242, 257, 279, 298, 449-451; Ýbnü’l-Ebbâr, el-¥ulletü’s-siyerâ (nþr. Hüseyin Mûnis), Kahire 1985, II, 21-22; Ýbn Hallikân, Vefeyât, I, 304-306; Ýbn Ýzârî, el-Beyânü’l-mu³rib, I, 298-304; Nüveyrî, Nihâyetü’l-ereb, XXIV, 219-237; Zehebî, TârîÅu’l-Ýslâm: sene 501-520, s. 43-45; Safedî, el-Vâfî, X, 414-416; Ýbnü’l-Hatîb, A£mâlü’l-a£lâm (nþr. Ahmed Muhtâr el-Abbâdî – M. Ýbrâhim el-Kettânî), Dârülbeyzâ 1964, III, 77-79; Ýbn Haldûn, el-£Ýber, VI, 159-160; Ýbn Ebû Dînâr, el-Müßnis fî aÅbâri Ýfrîšýyye ve Tûnis, Beyrut 1993, s. 106-111; Ziriklî, el-A£lâm, II, 88; Hâdî Rûcî Ýdrîs, ed-Devletü’½-Øanhâciyye (trc. Hammâdî es-Sâhilî), Beyrut 1992, I, 293-355; Þâzelî Bû Yahyâ, el-¥ayâtü’ledebiyye bi-Ýfrîšýyye fî £ahdi Benî Zîrî (trc. Muhammed el-Arabî Abdürrezzâk), Tunus 1999, I, 341-342; G. Marçais, “Temîm b. al-Muiz”, ÝA, XII/1, s. 152; a.mlf., “Zîrîler”, a.e., XIII, 576; M. Talbi, “Tamým b. al-Mu.izz”, EI 2 (Ýng.), X, 172; Amin Tibi, “Zýrids”, a.e., XI, 514; Hasan Enûþe, “Temîm b. Mu.izz-i Zîrî”, DMT, V, 89-90; Casim Avcý, “Muiz b. Bâdis”, DÝA, XXXI, 95-96. ÿMehmet Salih Arý TEMÎM b. ÜBEY ( 2/&& ) — Ebû Kâ‘b Temîm b. Übey b. Mukbil b. Avf el-Aclânî el-Âmirî (ö. 70/689’dan sonra) ˜ Muhadram þair. ™ 570 yýlý civarýnda Necid çölünde dünyaya geldi. Daha çok Ýbn Mukbil künyesiyle tanýnmýþ olup Âmir b. Sa‘saa’nýn Benî Aclân koluna mensuptur. Ýbn Sellâm el-Cumahî ªabašåtü fu¼ûli’þ-þu£arâßsýnda onu Câhiliye þairlerinin beþinci tabakasýnda göstermektedir. Hicretin 11 (632) yýlýnda kabilesiyle birlikte Müslümanlýðý kabul etmekle birlikte Ýslâm’ý tam benimseyemediði ve Câhiliye dönemini hasretle andýðý zikredilir. Ancak Ýslâmiyet’le ortaya çýkan deðiþikliklere alýþamamasý yüzünden böyle bir izlenim býrakmasý da mümkündür. Nitekim þiirlerinde dindarlýðýný belirtmese de zamanla Ýslâmiyet’e uyum saðladýðýný gösteren beyitlerine rastlanmaktadýr. Meselâ bir beytinde “Allah’tan korkmak daha kazançlýdýr” (Dîvân, nþr. Ýzzet Hasan, s. 23), bir diðer beytinde eþi Süleymâ ile onun kýz kardeþine hitaben, “Hayâ ve din olmasa benim körlüðümle alay ettiðiniz gibi ben de sizin kusurlarýnýzý yüzünüze vururdum” (a.g.e., s. 76-77) demiþtir. Uzun yaþamýþ kimseler (muammerûn) arasýnda yer aldýðý, 120 yýl kadar yaþadýðý ve bir gözünün görmediði kaydedilmektedir. Temîm b. Übey, babasýnýn vefatýndan sonra Câhiliye âdetlerine göre onun eþi Dehmâ ile evlendi, müslüman olunca onu býrakmak zorunda kaldý. Fakat Dehmâ’yý þiirlerinde anmýþtýr (a.g.e., s. 44). Ýleri bir yaþta iken Asar el-Ukaylî’nin kýzý Süleymâ ile evlendi. Þiirlerinde adý sýkça geçen (a.g.e., s. 3, 4, 22, 23, 132, 207, 255, 256, 257, 259, 260, 408), Ýslâm döneminde evlendiði Kübeyþe isminde bir hanýmý daha vardýr. Temîm’in muhtemelen þiirinde kendisinden Hürre diye söz ettiði (a.g.e., s. 72-73), Ümmü Þerîk künyesiyle tanýnan bir kýzý olmuþtur. Dil âlimleri, onun bazý þiirlerini ve þiirlerinde geçen garîb kelimelerinin yorumunu bu kýzýndan almýþtýr. Ayrýca Temîm’in hepsi de þair olan on oðlunun bulunduðu kaydedilir. Hayatýnýn büyük bir kýsmýný çölde geçiren Temîm þehre nâdiren gelmiþtir. Hz. Osman’ýn öldürülmesi üzerine onun taraftarlarý arasýnda yer aldý, hakkýnda mersiye yazdý (a.g.e., s. 14) ve intikamýnýn alýnmasýna çaðrý yaptý. Þiirlerinde Mervân b. Hakem’in Hemmâm b. Kabîsa’yý öldürdüðü Mercirâhit ve onun ardýndan ce- TEMÎMÎ, Muhammed b. Ahmed reyan eden Rebeze savaþlarýna deðinmesi, Ahtal’in kabilesi Taðlib ile Kays arasýnda meydana gelen savaþtan söz etmesi, 65 (684) yýlýnda öldürülen Zübeyrîler’in kahramanlarýndan Hemmâm b. Kabîsa için mersiye yazmasý, buna karþýlýk Mus‘ab b. Zübeyr ile kardeþi Abdullah b. Zübeyr için mersiyelerinin bulunmamasý onun 70-72 (689-692) yýllarý arasýnda vefat ettiði kanaatini güçlendirmektedir. Dilciler Temîm b. Übeyy’in garîb, fasih ve sahih kelimeleriyle istiþhâdda bulunulan þiirlerine büyük önem vermiþtir. Necid, Yemen, Irak ve Ýran’daki birçok yer adýný içermesi bakýmýndan þiirleri ayný zamanda coðrafya sözlüðü yazarlarý için kaynak teþkil etmiþtir. Uzun süre ticaretle meþgul olmasý ve Yemen krallarýyla iliþki kurmasý sebebiyle bu yerlerin ticaret merkezlerini bildiði kaydedilir. Methiye yazmamakla birlikte kendisi, kabilesi ve atalarýyla ilgili fahr þiirleri çoktur. Bunlarda cömertlik ve cesaret gibi bedevîlik erdemleriyle þiirdeki ustalýðýný dile getirmiþ, çölü, çölün atmosfer olaylarýný, vahþi hayvanlarý ve kumar oyununda kullanýlan oku tasvir etmiþ, bu oku tasvirde darbýmesel haline gelmiþ, beðenilen güzel þeyler için “kýdhu Ýbn Mukbil” (Ýbn Mukbil’in oku) denilmiþtir (Ýbn Kuteybe, s. 367-368). Kasideleri içinde yer alan gazellerinde eski konak yerleri ve kalýntýlarýný, sevgilinin hayalini, kadýn güzelliðini dile getirmiþtir. Þiirde daha üstün olmasýna raðmen hicivde Hz. Ali taraftarý Kays b. Amr en-Necâþî’ye ve A‘ver b. Berrâ’ya yenilmiþtir. Ýbn Reþîk, Temîm’in dinî ve ahlâkî açýdan hicvi hoþ görmeyip ondan kaçýndýðý için maðlûp duruma düþtüðü yorumunu yapmýþtýr. Kendisini ve kabile- sini hicveden Necâþî’yi Hz. Ömer’e þikâyet ettiði, Ömer’in Necâþî’nin þiirini farklý yorumlamasýna raðmen þikâyetinde ýsrar etmesi yüzünden Hassân b. Sâbit’i hakem tayin ettiði, onun Temîm’i haklý görmesi üzerine Necâþî’yi dilini kesmekle tehdit ettiði veya hapis cezasý verdiði kaydedilir (Ýbn Kuteybe, s. 247-248). Temîm b. Übeyy’in Necâþî’nin kardeþi Hadîc (Hudeyc), hýristiyan Ahtal, Avf b. Mâlik ve Leylâ el-Ahyeliyye ile de hicivleþmeleri vardýr. Bunlarýn dýþýnda övgü, savaþ tasviri, ihtiyarlýk, hikemiyat ve emsale dair bazý parçalarý bulunmaktadýr. Bir þiirinde Sýffîn Savaþý’ndan söz etmiþtir (Dîvân, nþr. Ýzzet Hasan, s. 345). Ýbnü’n-Nedîm, Temîm divanýnýn mevcudiyetini el-Fihrist’inde haber vermiþ ve Ebû Amr b. Alâ, Asmaî, Tûsî, Ýbnü’s-Sikkît, Sükkerî tarafýndan þiirlerinin derlendiðini, Muhammed b. Muallâ tarafýndan divanýnýn þerhedildiðini kaydetmiþtir. Bu eserlerden hiçbiri zamanýmýza ulaþmamýþtýr. Ancak Yâkut el-Hamevî’nin Mu£cemü’lbüldân’ýnda þerhten yararlandýðý belirtilir. Temîm b. Übey divanýnýn tek yazma nüshasý Çorum Hasan Paþa Ýl Halk Kütüphanesi’nde kayýtlý olup (nr. 2262) Ýzzet Hasan tarafýndan yayýmlanmýþ, Ahmet Ýhsan Türek de divaný neþretmiþtir (bk. bibl.). Mes‘ûd Âmir, Ýzzet Hasan’ýn tahkik ettiði divanda bulunmayan beyitleri “Ýstidrâk .alâ Dîvâni Temîm b. Übey b. Mukbil” adýyla yayýmlamýþtýr (MMLADm., LXXI/2 [1416/ 1996], s. 341-349). Benzer bir çalýþma Muhammed Ecmel Eyyûb el-Islâhî tarafýndan yapýlmýþ, bu çalýþma Ebû Mahfûz Kerîm el-Ma‘sûmî’nin Bu¼û¦ ve tenbîhât adlý kitabýnda yer almýþtýr (Beyrut 2001, II, 893-919). Muhammed b. Ahmed et-Temîmî’nin ƒavâ½½ü’lÆurßân adlý eserinin ilk iki sayfasý (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 376) BÝBLÝYOGRAFYA : Ýbn Mukbil, Dîvân (nþr. Ýzzet Hasan), Dýmaþk 1381/1962, s. 23, 76-77, 345 ve tür.yer., ayrýca bk. neþredenin giriþi, s. 5-28; Ýbn Mukbil Divaný, Hayatý, Þahsiyeti ve Þiiri Hakkýnda Bir Araþtýrma Ýle (haz. Ahmet Ýhsan Türek), Ankara 1967, neþredenin giriþi, s. VII-XXXI, 1-40; Cumahî, Fu¼ûlü’þ-þu£arâß, I, 118, 143-150, 493, 513; Ýbn Habîb, el-Mu¼abber, s. 326; Ýbn Kuteybe, eþ-Þi £r ve’þ-þu£arâß, Beyrut 1964, s. 247-248, 250, 366368; Ebû Hilâl el-Askerî, Cemheretü’l-em¦âl (nþr. Ahmed Abdüsselâm), Beyrut 1408/1988, II, 102; Ýbnü’n-Nedîm, el-Fihrist, s. 78, 158; Ýbn Reþîk elKayrevânî, el-£Umde (nþr. Muhammed Karkazân), Dýmaþk 1414/1994, I, 518-519; Bekrî, Mu£cem, I, 131; a.mlf., Sim¹ü’l-leßâlî fî þer¼i Emâli’l-Æålî (nþr. Abdülazîz el-Meymenî), Kahire 1354, I, 68; Abdülkadir el-Baðdâdî, ƒizânetü’l-edeb, VII, 282; Ali M. M. Kirîdað, Ýbn Mušbil: ¥ayâtühû ve þi£rüh, Sebhâ 1988, s. 3-61, ayrýca bk. tür.yer.; J. Stetkevych, “A Qasîdah by Ibn Muqbil”, JAL, XXXVII/ 3 (2006), s. 303-354; Ch. Pellat, “Ibn Mukbil”, EI 2 Suppl. (Ýng.), s. 394; J. E. Montgomery, “Ibn Muqbil”, Encyclopedia of Arabic Literature (ed. J. S. Meisami – P. Starkey), London 1998, I, 353; Ali Ebû Zeyd, “Temîm b. Übey b. Mukbîl”, el-Mevsû£atü’l-£Arabiyye, Dýmaþk 2002, VI, 873; Ahmed Ziyâd Mahbek, “Ýbn Übey Ebû Kâ.b Temîm b. Übey b. Mukbil”, Mv.AU, I, 218-221. ÿTacettin Uzun – ˜ – — TEMÎMÎ, Beyân b. Sem‘ân (bk. BEYÂN b. SEM‘ÂN). ™ TEMÎMÎ, Muhammed b. Ahmed ( 2 &א:/&&X ) — Ebû Abdillâh Muhammed b. Ahmed b. Saîd el-Makdisî et-Temîmî (ö. 370/980’den sonra) ˜ Kudüslü hekim ve eczacý. ™ Kudüs’te bir hekim ailesinin çocuðu olarak dünyaya geldi. Dedesi Saîd tabip ve eczacý idi. Temîmî dedesinden ve gezip dolaþtýðý þehirlerdeki hekimlerden týp tahsil etti. Bu sýrada Kudüs’te yaþayan Enbâ Zahriyâ b. Sevâbe adlý bir rahibin týp ve eczacýlýk hakkýndaki bilgilerinden faydalandý. Burada ders aldýðý bir hekim de Ebû Muhammed Hasan b. Ebû Nuaym’dýr. Basit ve birleþik ilâçlar üzerinde çalýþmak Temîmî’de bir tutku haline geldi, bu alanýn en baþarýlý hekimleri arasýnda yer aldý. Özellikle yýlan, akrep ve haþerelerin sokmasýna karþý kullanýlan tiryakla (panzehir) ilgili büyük, orta ve küçük hacimde eserler yazdý. Çeþitli ilâçlarýn karýþýmýndan oluþan ve “et-tiryâku’l-fârûk” denilen panzehire baþka maddeler katarak daha etkili bir ilâç elde etti (Ýbnü’l-Kýftî, s. 105-106). Remle ve Doðu Akdeniz sahillerini ele geçiren Ýhþîdî Emîri Hasan b. Ubey423